ÖNSÖZ Tasavvuf, doğduğu zamandan beri, pratik ve teorik olarak işlerliğini, canlılığını ve dinamikliğini sürdürmekte ve hem halkın hem de havâssın ilgi odağı olmaktadır. Tasavvufun bir yaşam biçimi olarak hayatın içinde daima tutunabilmesinin, başlıca iki sebebi vardır: Birinci sebeb, tasavvufun “insan”ı yani, Allah’ın halifesini imar etme çabasında olması; ikinci ve en önemli sebeb ise, tasavvufun insanı imar etme çabasını Kur’an ve Sünnetten beslenerek sürdürmesidir. Tasavvufun en büyük gayesi, insanın halifelik sıfatına yakışır bir biçimde kemâlâta erişmesini sağlamaktır. Bu durumda bu gayeye ulaşmak için tasavvufun en önemli konularından ikisini şöyle ifade edebiliriz: a) Nefisle Mücâhede b) İnsanın dünya karşısındaki tutumu. Buna göre tasavvuf, dünya hususunda bir duruş biçimi, hayatın akışı içinde ve dünyanın aldatıcılığına rağmen; “aşkın olan”ı bilme, keşfetme ve “aşkın olan”a ulaşma çabasıdır. Bir diğer açıdan tasavvuf, Allah’ın halifesi olarak insanın ontolojik d