· Şam, Bağdat, Mısır, birisi sudan, biri saikadan (yıldırım) biri de hareketi arzdan (deprem) ile harab olacaktır. Türk kavmi ebabil kuşu[86] ile helak olacak. Türk tenassur edecek. (Türkler hıristiyanlaşacak) [87]
· Nazif Efendiye,
“Ben yakında gideceğim, cenazeme gelme. Sen tahammül edemezsin.”
· Nevres Beyefendi’den rivayetle;
“Ben gençliğimde mutaassıbdım, lisan okuyanlara itiraz ederdim. Şeyhim bir gün buyurdu ki
“Ahmed bir İngiliz, bir Fransız, bir Rus geldiler. Fatiha-i Şerife’yi kendi lisanlarında okursan Müslüman olacaklar, buyurdu. Ben de durdum kaldım.”[88]
· Yüzbaşı Hilmi Beyefendi’den rivayetle;[89]
Hazreti Aziz’i ilk ziyaretimizde bu milletin hali ne olacak diye sordum.
“Gâvurlar girer yine çıkar. Allah dinini hıfz eder.” buyurdular.
· Kazım Beyefendi’den rivayetle;
Yine Bulgar ihtilâli zamanında Manastır’da mülkiye hapishanesinin haricen bir bölükle muhafazasına memur edilmiştim. Muhafızların ekserisi Bulgar komitaları idi. Bu meyanda nezaret altında bulunan Türk muhibbi bir Bulgar papazı ile dost oldum. İsmi Papayorgi (Florinanın Nevokas ) köyünden idi. Babası Türk annesi Bulgar idi. Bu papaz bana 1319 (1903) ihtilâli başlayacağı günü ve alametlerini bildirdi. Kendisine itimat edilerek vak’ayı olduğu gibi hocam Mekteb-i Rüştiye Askeriye müdürü Bursalı Kolağası Tahir bey’e söyledim. Ve o vasıta ile Valiye ve Askeri kumandanına da keyfiyeti arz eyledim. Filhakika Papazın dediği gibi ihtilâl dediği gün başladı Manastır’da otluklu bahçenin küme halindeki otlarının tutuşturulması ve köylerde müslüman hanelerinin yakılması, Müslümanların katli gibi fecai ile başladı. Yapılan ihbarda hükümet vaktinde tertibat alarak ihtilâli bastırmağa muvaffak oldu (Rus Konsolosunun iki Jandarma tarafından katli ve jandarmaların salben (asarak) idamları )bu vukuat cümlesindendir.
Bundan sonra Jandarmada yapılan tensikat (düzenlemeler) üzerine mezkûr mesleke girdim. Beyrut Jandarma efradı cedide mektebi 4. Bölük kumandanlığına tayin kılındım. Çok geçmeden İtalya-Trabulusgarp Harbi zuhur etti. İtalyanlar harp gemileriyle Beyrut’a gelerek bizim Avni ilâh ve Ankara torpitolarını teslim almak istediler. Verilmeyince muharebe başladı ve gemilerin üzerine ateş açtılar. Bizim torpitoları yaktılar. Bu meyanda birçok asker ve ahalinin şehit olmasına sebebiyet verdiler. İşte böyle sıkıntılı bir zamanda ve her türlü tehlikeye karşı mevcut Jandarma ile memleketin dâhili emniyet ve asayişini temin ile meşgul iken garip bir müracaat vuku buldu. Arabın birisi Jandarma alayına geldi cephaneliğin Paratonerlerinin kesilerek tanılmaz bir hale gelmesi için bizleri ve zabitanı uyarıda bulundu. Bu mühim ve makul talep derhal kabul ve icra kılındı. İtalya donanması cephaneliği ateşlemek için mevkiini denizden Harp gemileriyle pek çok aradı ise de bulamadı. Böylelikle memleket mühim bir içtihalden kurtuldu ve düşman gemileri akşamüzeri gittiler.
Beyrut’ta bundan sonra çok kalmadım. Rumeliye Üsküp alayına naklim için icra kılındı oraya varmamla beraber Balkan harbi zuhura geldi Komanovada ordunun mağlubiyete duçar olmasıyla Sırplılar Üsküp üzerine gelmeğe başladılar. Muhammed Nur’ul Arab’ın hafidi (torunu) Hacı Kemal Efendi’yi talabeleri ve ailesiyle Selanik’e gönderdik. Fakirde bir gece sonra hareketle Selanik tarikiyle Manastır’a gelmiş bulunuyordu. Manastır’ında düşmesiyle beraber Görüce’ye kadar gitmiş isemde o sırada Jandarmaya mensup ve ordu ile hiç bir irtibatım bulunmadığı ve hastalanmam üzerine iadeyi afiyete kadar Görüce’de yakın akrabalarımın hanesinde misafir kaldım. Ve Görüce’ninde düşmesi üzerine ve tekrar tebdilen Manastır’a oradan da Selanik yoluyla İzmir’e ve oradanda İstanbul’a geldim. Hazreti Ahmed Amîş Efendime ancak 14 sene sonra tekrar kavuşmuş oldum.
Mübarek ellerini öptükten sonra ismimi sordu
“Kazım” dememle
“Bizim Kazım mı? “ diye sordu.
“Neredesin? Kazım kendini çok özlettin” buyurdular. Cevaben;
“ Ancak şimdi geliyorum efendim” dedim. Rumeli ahvalinden sorması ile vekayıi muhtasaran arz ettim. Merhameti ilahiyenin bu ümmeti merhumeye has bir şefkatle tecellisâz olmasını diledim. Bu işlerin başında kalbimden söyleyerek “hep Rus fırıldağı vardır”, dedim. Cevaben
“Fekatele Talute Calute ayetini” (Bakara, 251) okudu.[90]
“en nihayet Talut Calut’u katledecek ve ancak o zaman ferahlık olacaktır.” buyurdular ve elimden tutarak Fatih camii havlusunu beraberce yürüdük. Esna-i rahte (yol esnasında) eski arkadaşım Veli’yi sordum.
“Kim bilir nerede sürtüyor” buyurdu. “Talebeliğimde beni onun rehberliğine vermiştiniz” dedim.
“Biz İhvanımızı kendimiz terbiye eder başkalarına vermeyiz.” buyurdular. Ve artık haneyi saadetlerine doğru giderken müsaade isteyerek tekrar veda eyledim.
· Hazreti Âdem’e bütün diller teklif edildi, ama Türk lisanını seçti. [91] Onun için Türk devleti ilelebet payidâr olur.
· Yerde gökte büyük değişiklikler olacak.
· Semâvatta büyük değişiklikler olacak bir yıldız peyda olacak.
· Paris şehri semavî bir hâdise ile mahvolacak.
· Üçüncü Dünya Harbi çıkacak, Efendim hazretleri buyurdu ki; “Rusya mahvolacak, küçük bir devlet haline gelecek.” Anadolu ahalisine dua ettim, bu badirede onlara ziyan gelmeyecek. Bu esnada avucunu sıkar gibi yaparak
“Rusyayı küçülttüm, küçülttüm.”
“Rusya darmadağan olacak! O Kremlin sokaklarında köpekler uluyacak!..”
· İngiltere ve Yunanistan mahva mahkûmdur. İngilizler o zaman Türk donanmasına bakıp gıpta edecekler, hayıflanacaklar. [92]
· Yine Ahmed Amîş Efendi’nin İngiltere için şu rivayeti vardır.
“O zâlim imparatorluk balıkçılıkla geçinen küçük bir ada devleti haline gelecek!.”[93]
· Ona memnunum ki sizi çok iyi günler bekliyor. Efendim ( Mehmed Tevfik Efendi Hazretleri nakletti):
60 - 70 sene büyük iyilik olacak. Memleket selâmla idare edilecek. Ben görmem ama siz görürsünüz, buyururlardı. Efendim de (Hoca Efendi Hazretleri ) orada idi ama kemâlâtından ötürü ona değil bana söylerlerdi.
Bir sabah Efendimin huzuruna girdiğimde:
“Mustafa ne haberler var ?” diye sordular. O sabahki gazeteler Yunanlıların Bursa’yı işgal ettiğini yazıyordu. Arz ettim.
“Gelen kitabî, biz değiliz” buyurdular. Gazeteyi kendilerine verdim. Gazetedeki resimde bir Yunan zabiti Orhan Gazi’nin sandukasının üzerine oturmuş, elindeki kamçı ile sandukaya vuruyordu. Bunu görünce mübarek gözleri doldu. Hiddetle:
“Bu kâfirler Anadolu’dan çıkacak! Çıkacak! Çıkacak! Onlar nasıl kaçtıklarını; kovalayan nasıl kovaladığını bilemeyecek” buyurdular. Her bir ‘çıkacak ‘ lâfı bir seneye tekabül etti. Üç yıl sonra Yunanlıları Anadolu’dan kovaladık. Onlar nasıl kaçtıklarını, bizimkiler nasıl kovaladıklarını bilemediler.
· (Bu beyan Mustafa Özeren Efendi’den rivayettir. Nakleden Dr. Hamdi Hizalan Beyefendi’dir)
1919 da Ahmed Amîş Efendi’ye: İzmir işgal oldu haberi iletilince:
“Muvakattir!” (vakitli, geçici bir zamandır) buyurup, aynı sözü üç defa tekrarlamışlar. Gerçekten İzmir işgali üç sene sürmüş..
· Benî Kureyşden biri ( bir defasında: Evlâd-ı Rasulden birisi ) zulüm ve îtisafa mâruz kalınca Kayı Aşireti’ne iltica etti. Mürûr-i eyyam ve zaman ile onlara baş oldu. Fakat kendileri de bilmez.
· Fatih ile Yavuz Selim Han, İmâmeyn silkindendir. [94] Türk devleti ( bir defasında da: Türk Milleti) ilâ yevmi’l-kıyâme baki kalır, payidar olur. Fakat şekl-i idaresi şekilden şekile tahavvül eder.