Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

 


Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama…

Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,  bir kelime değil br topluluk  yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında  Yezidiler  bir ayrıcalık gösterirken adlarının  “Ezidi” olarak değişimi  -mesnetsiz uydurmalar ile-  bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden  koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde  bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.  

YÖK tezlerinde bile son yıllarda   Yezidilik, dipnotlarda  varken, temel metinlerde  Ezidilik  olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum…

İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir toplum olması nedeniyle hurafeler karışan Yezidilik şimdilerde daha kötü bir şekilde tarihe gömülecektir. Yok edilecektir.

Binaenaleyh, Orwel’in 1984 de anlattığı üzere “çift düşün” eski tarihi yeniden yazmak derken hiç alakası olmayan bir hale dönüştürülüyor. Bu dönüşümde bizatihi Yezilierin kendi elleriyle yaptırılıyor.

Kızılbaşlar bu tuzağa düştüler. Maalesef sıra Yezidilerde

“1984 ve İkibinseksendört’ü ortak paydada buluşturan en önemli noktaları totaliter sistemle yönetilen toplumları konu edinmesidir.   Totaliter sistemin toplum üzerinde kurduğu baskıcı yönün en açık ortaya çıkış şekli de düşünce kontrolüdür.

Düşüncenin kontrol altına alınması dil, bellek ve geçmişi denetim altına almak demektir.

1984’te düşünce kontrolünün merkezi dil ve bellek olmuştur. Tüm düşünce biçimlerini engellemek için “yenisöylem” adı altında bir dil geliştirilmiştir.

Geliştirilen bu dilin en önemli özelliği herkesçe bilinen kavramların anlamlarının tam tersini ifade etmesi yahut geçmişiyle koparılmasıdır.

 Örneğin, eserin çoğu yerinde şu söylemle karşılaşılır: “Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür” (Orwell, 2015, s.28).

Dili bu şekilde değiştirmedeki amaç insanları Yeni Dünya Düzeni’nin istediği şekilde düşündürmek ve düşüncelerin de onun istediği şekilde dile getirilmesidir.

Oluşturulan bu yeni dilin belirtilenler dışında başka bir amacı daha vardır:

Dile son biçimini veriyoruz; başka bir dil konuşan hiç kimse kalmadığında alacağı biçimi. Sözlüğü tamamladığımızda, senin gibilerin dili yeni baştan öğrenmeleri gerekecek. Bana öyle geliyor ki, sizler asıl işimizin yeni sözcükler icat etmek olduğunu sanıyorsunuz. Oysa ilgisi yok! Sözcükleri yok ediyoruz; her gün onlarcasını, yüzlercesini ortadan kaldırıyoruz. Dili en aza indiriyoruz. On Birinci Baskı’da, 2050 yılından önce eskiyecek tek bir sözcük bile bulunmayacak (Orwell, 2015, s. 75).

1984’te gerçeklik algısı kelimeler üzerinden değişime uğrarken, İkibinseksendört’te bunu yapan yapay zekâdır. Anarke toplumu insanların güvenli bir ortamda yaşadıklarını onlara oyunlar üzerinden sanal ortamda hissettirir. İkibinseksendört’te oyunlar aracılığı ile hissedilen sanallık 1984’te eski-yeni dil oyunları ile sağlanmaktadır.

Bu aynı zamanda gerçekliğin denetim altında alınmasını anlamına gelmektedir. Yeni dil aracılığıyla eski dil yok olacak dolayısıyla insanlar geçmişte yaşadıklarını, belleklerinde tuttukları anılarını ifade edecek kelimelere karşılık bulamayacaklardır. Böylelikle YDD de geçmişi istediği gibi değiştirebilecektir. Bu işlem için “çiftdüşün” sözcüğü yaratılmıştır. “Çiftdüşün” şu şekilde tanımlanır.

(George Orwell’ın 1984 Ve Selim Erdoğan’ın İkibinseksendört Bir Dijital Kara Ütopya Eserlerinde Distopyanın Panoraması..Ülfet Dağ)

HAİN PLANA ALET OLMUŞ VE RESMİ KURULLARDAN GEÇMİŞ BİRKAÇ TEZ.

 

 

ACAK DAHA ÖNCEKİ YILLARDA İSE YEZİDİLİK ÇOK DAHA RAHAT KULLANILMIŞ.








Tavsiyem YEZİDİLERİN  bu tuzağa düşmemeleri. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz. Bir kelime bir tarihi yok eder. Bizim derdimiz kültürümüzün yok edilmesidir. YEZİDİLİK batıl veya hakikat olması değil, Bugün YEZİDİLİK e sahip çıkmazsak yarın başka kültür varlığımızı da emperyalist güçler yok edecektir.

Değil mi ki, 10 yıl önceki bilimsel araştırmaya onay verenler, şimdi tahrif ettikleri bu tarihi gerçeğimize susuyorlar…

İhramcızâde İsmail Hakkı

 

 

 

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahmad al-Ghazali, The Metaphysics of Love

  Ahmad al-Ghazali, Remembrance, and the Metaphysics of Love JOSEPH E. B. LUMBARD For Alexis “Love is not love which alters when it alteration finds, or bends with the remover to remove.” Acknowledgments This book derives from a doctoral dissertation submitted to Yale University’s Department of Religious Studies. I am deeply indebted to my dissertation advisor, Gerhard Bowering, who first suggested this topic and saw the project through to completion. I must also thank Seyyed Hossein Nasr, under whom I completed an MA thesis on Abu Hamid al-Ghazali and who first introduced me to the fields of Islamic Studies and Sufi Studies. Beatrice Gruendler served as a meticulous reader for the dissertation and provided the overall structure that I have maintained in the final book. As a reader for the dissertation, William Chittick provided many excellent suggestions. His thorough critique of the revised manuscript many years later was invaluable. Neither the dissertation nor thi...

Ticani Tarikat Gerçeği

  Abdullah Muradoğlu 3/10/2010 Pazar Her darbe girişiminin yahut siyasette önemli değişimlerin öncesinde hep ilginç olaylara tanık olmuşuzdur. Genç kuşaklar bilmeyebilirler.. Türkiye''nin tek parti rejiminden çok partili rejime geçmesinden sonra "Ticaniler" diye bir grup zuhur etmişti. Ne idiğü belirsiz, bir silsilesi ve bir geleneği olmayan bir düzmece tarikatın adıydı Ticanilik. İşleri güçleri, Atatürk heykellerine saldırmak idi. 1950''de Demokrat Parti''nin iktidara gelmesinin ardından Ticaniler Atatürk heykellerine saldırılarını daha da sıklaştırdılar. Demokrat Parti, siyasi rakiplerinin Ticaniler üzerinden ne tür faydalar hasıl edeceklerini anlayarak derhal Atatürk''ü Koruma Kanunu''nu çıkardı. Tıpkı 11 Eylül 1980''de orda burada patlayan bombaların 12 Eylül sabahı susması gibi, Atatürk''ü Koruma Kanunu''nun çıkmasının ardından heykellere yönelik saldırılar da son buldu. Maksat hasıl olmuştu. Üstelik bu Tica...