Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

Ermenilerin 2.Abdulhamid Han Hakkındaki Olumsuz Düşünceleri

 
2.Abdulhamid Han'ı Ermeniler sevmez. Her fırsatta kendi zülüflerini kapatmak için saldırgan davranırlar..

Yakın zamana ait ASALA örneği, onların davranış psikolojilerini gün yüzüne serer. Kim ne derse desin Osmanlı Devleti onun döneminde yıkılmadı.33 yıllık bir gecikme az bir gecikme değildir. I. Dünya Savaşı onun iktidarı döneminde başlamadı ve kalmış olsaydı böyle bir savaşı insanlık görmeyecekti. Yahudilere toprak satmayan bir liderin neleri göze aldığını düşünmek gerekir. Tarih boyunca istikrarlı bir durumları olmayan Ermenileri emperyalistlerin kullandığı apaçık ortadadır.

Bir Ermeni'nin tarafgir makalesi...


 TATEVIK HAKOBYAN

ABDUL HAMID II ERMENİLER HAKKINDA

Anahtar Kelimeler - Osmanlı İmparatorluğu, Türk tarihçiliği, "Kızıl Sultan", Ermeni katliamları, II. Abdülhamid'in anıları, sahtecilik, isyanlar

Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeni halkına karşı farklı tarihsel dönemlerde işlenen mezalimlerin incelenmesi, ağırlıklı olarak yalnızca ­yabancı diplomatların, misyonerlerin ve görgü tanıklarının ifadelerine değil, aynı zamanda Türk devlet adamlarının, politikacıların ve kamuoyunun son açıklamalarına, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkin son açıklamalara dayanmaktadır. Ermeni tehcirleri Talat [1], Cemal [2], Enver [3], Sultan Abdülhamid II ile ilgili anılarınız birçok kez yayınlandı.[4]

Bu yazıda Abdülhamid II'in Ermenilerin sorunlarına çok sınırlı göndermelerde bulunduğu, ancak tarihsel gerçekliği Ermenilerin iç sorunları olarak sunmaya çalıştığı, böylece politikasının özünü, özellikle Ermeni meselesini gizlediği anılarını inceleyeceğiz. Ermenilere karşı suçlar.

Padişahın yevmiye kayıtları konusunda Türk tarihçiliğinde ciddi görüş ayrılıkları olduğunu belirtmeyi gerekli görüyoruz ­. Bu soru, 2008-2011 yılları arasında tanınmış bir tarihçi tarafından ele alındı. 2005 yılında Türk Tarih Kurumu Başkanı Ali Birinci " Sultan Abdülhamid'in Hatıraları " adlı kitapla ilgili bir makale yayımlayarak hararetli tartışmalara yol açtı [5]. Yazar, farklı başlıklar altında ­birçok kez basılan ve editörlüğü yapılan bu kitabın aslında [6]Abdülhamid'in kalemine ait olmadığını , sadece ona atfedildiğini iddia ediyor. Ona göre anıların bir kısmı Türk devlet adamı ve yazar Süleyman Nazif tarafından, bir kısmı ise kitabı yayınlayan İsmet Bozdağ tarafından yazılmıştır. Süleyman Nazif'in, padişahın faaliyetlerini eleştirmeye ve küçük düşürmeye çalışan ­İttihatçılar ile sorunları olduğuna inanılır ­ve bu nedenle İttihatçılara karşı koymak amacıyla Abdülhamid II adıyla hatıratlar yazmaya ­başlar [7]. Tarihçi güçlü bir açıklama yapar. Hatıralardaki söz varlığı, o dönemin konuşma ve yazı diline tekabül etmemekte , hatta ­modern Türkçenin yazılı-sözlü üslubuna [8]çok daha yakındır ­. Aynı görüşü Türk tarihçi ve hukukçu Ekrem Buğra Ekinci de dile getirerek, Osmanlı İmparatorluğu'nda padişahların hatırat yazmasının [9]âdet olmadığını vurgulamıştır ­. Osmanlı İmparatorluğu tarihi üzerine çok sayıda ilmi eserin yazarı olan Engin Deniz Akarlı nın, ­Abdülhamid'e atfedilen hatıraların aslında onun kalemine ait olmadığına dikkat çekiyor [10]. Yazar Abdülhamid Kırmız de buna ­ikna olmuş durumda, çünkü muhtemelen hükümdarlığı sırasında bunları yazmaya vakti olmayacaktı. Önceleri Selanik'e sürgün ­edilen İttihatçılar'ın, İttihatçıların faaliyetleri hakkında olumsuz düşünceler içerebilecek anılarını yazmaları İttihatçılar tarafından yasaklanmıştır [11].

Hala 1913'te. Halk ve siyaset adamı, devlet adamı, EDF üyesi Arshak Jamalyan (Isahakyan, 1882-1940), Tiflis (Tiflis) Horizon gazetesinde "Abdülhamid'in Hatıraları" başlıklı bir makale yayınladı [12]. Ancak makaleleri Almanca orijinalinden değil, Paris'te yayınlanan Fransız "Tan" gazetesinden tercüme etti. Daha sonra Abdülhamid II'in anılarının 1913'te Alman dergisi "J orch soj TSJ" da yayınlandığı kanıtlandı. Şubat, Mart ve Nisan ayları ama Jamalyan'ın çevirisi Alman dergide yayınlanan yazı dizisinin sadece bir ayda yayınlanan kısmına ulaştı [13]. 1926 Bu üç makale kendisi tarafından tercüme edilerek Osmanlı Tarih Kurumu tarafından yayımlanmıştır. Kasım ayında bu makaleleri (9. 10. sayılarda) yeniden bastı , ancak ­Abdülhamid'e aidiyet meselesinin sorgulanması nedeniyle eleştiri ve eleştiriler nedeniyle askıya almak zorunda kaldı.Ancak hatıraların gerçek olduğu gerçeği ­Alman süreli yayınları 1913'te yayınlandı, padişah 1918'de öldü. Bu durumda Abdülhamid'in suskunluğunu nasıl açıklarsınız, ikincisi elbette okursa, onun kalemine ait olduğunuzu inkar edebilir.

Türk tarihçiliğinde Abdülhamid II imajının kapsanmasına yönelik farklı yaklaşımlar göze çarpmaktadır.Türk tarihçileri arasında onun anıları üzerine yapılan tartışmalı tartışmalar, ­Abdülhamid'in faaliyetlerinin hem Ermeni toplumunda hem de bilim camiasında kesin olarak algılanmadığını göstermektedir . Her halükarda, padişahın sözde yazarı hakkındaki şüpheler, onlara büyük ilginin artmasına katkıda bulundu.

Tartışılan muhtırayı inceleyerek, özellikle Ermeni meselesi, katliamlar, ­Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yaşamı ve statüsü ve onların "isyanlarının" padişah tarafından bastırılmasıyla ilgili, tarihsel açıdan ilginç bazı pasajlar yapmaya çalıştık.­

Abdülhamid, anılarını İstanbul Beylerbeyi Sarayı'ndaki ev hapsi sırasında yazmaya başladı. Kitabın “Anıları Yazma Nedeni” bölümünde ise şunlardan bahseder: "33 yıllık hükümdarlığım boyunca imparatorlukta çevremdeki sadece birkaç kişinin bildiği olaylar yaşandı. Ve yazmazsam, onlar da anlatmazlar, o zaman o olaylar tarihe meçhul kalır... Anılarım sadece benim değil, aynı zamanda tarihtir diye düşünüyorum [14]. ”

Abdülhamid'in düşünceleri başlangıçta Ali Muhsin adlı bir saray katibi tarafından yazıldı, ancak Ramazan ayında çalışma ­durduruldu, և eski padişahın belirttiği gibi, bir daha hiç görüşmediler. Kısa bir süre sonra oğlu Abdul-Rahim aracılığıyla Muhsin Bey'in sarayın bodrum katında hapsedildiğini öğrendi.Abdülhamid'in kızı Ayşe Osmanoğlu [15][16] [17]. Türk yazar Danişmend, Abdülhamid'in kızlarından Ayşe Sultan'ın, babasının mektubun bir nüshasını paşalardan birine yayın için verdiğini gördüğünü yazıyor ­.

Padişahın hatıralarını bulma hikayesini anlatan İsmet Bozdağ, ­1944 yılında 1918 sonbaharında Bursa'daki Bozdağ kitabevinden II. Abdülhamid'e ait olduğu neredeyse okunaksız bir kalemle yazdığı bir anı kitabı satın aldı. Bazı tarihçilere hatıratlar ­hakkında bilgi verirken, Abdülhamid'in günlük kayıtlarından bazılarının 1919 gibi erken bir tarihte yayınlandığını tespit etti. Leipzig'deki Uttar Publishing dergisinde, ­Abdülhamid'in anılarının tamamını yayınlamak üzere yola çıktı.O dönemin ­Osmanlı tarihinin tam ve nesnel bir incelemesi için çok önemli bir kaynaktır [18].

Abdülhamid'in izlediği politikayı meşrulaştırmaya çalışan anı editörü I. Kitabın sonunda padişahı öven sözler söyleyen Bozdağ, bunu yaparken de Abdülhamid'in korkak ve şüpheci olduğu tartışılmaz gerçeğin gerçeklerle örtüşmediğini kanıtlamaya çalıştı ­. Onun gibi[19] Abdülhamid [20]döneminin ünlü dramının ustalarından Zarifi, Osmanlı şehzadeleri arasında Abdülhamid gibi ekonomist olacak, iletişime ­önem veren zeki bir şahsiyet ­tanımadığını söylüyor ­. Ünlü Türk tarihçi Zuhuri Danişman, padişahın korkak değil, ihtiyatlı biri olduğunu ­, sadece kendisinden değil, tüm ulustan sorumlu olduğunu yazar [21]. Tek damla kan dökmeyen böylesine cömert bir padişahın “ kızıl sultan” denemeyeceğinden bahseder [22].

1876 yılında tahta çıkan Osmanlı hükümdarları arasında en çok tartışılan padişah Abdülhamid II (1842-1918)  . Osmanlı tarihinin darbeden sonraki en zor döneminde, Osmanlı İmparatorluğu ­1908 yılına kadar oybirliği ile hüküm sürdü. Başlangıçta kendisini hayırsever ­reformların ve meclis düzeninin bir destekçisi olarak sunan Abdülhamid, 1876'da. 23 Aralık 1945'te bir anayasa ilan etti, ancak kısa süre ­sonra parlamentoyu feshetti ve ülkede tek taraflı bir rejim kurdu. Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanma tehlikesi ve ülkedeki zor iç durum onun zamanında Jön Türk hareketini doğurmuştur. 1909 31 Mart 1912 darbe girişiminden sonra nihayet devrildi ve hayatının geri kalanını önce Selanik'te ve 1912'de ev hapsinde geçirdi. sonra İstanbul’da Abdülhamid II, tarihte en çok ­Ermenilerin ve diğer Hıristiyan milletlerin kanlı katliamlarını organize etmekle anılan "Kızıl Sultan" lakabıyla tanınır ­.

Abdülhamid, anılarında, ­hükümdarlığı sırasındaki yaygın sansürden bahseder. "Bazen Avrupa'ya gönderilen insanlar , Avrupa medeniyetinin avantajını göstermeye çalışarak, Türkiye'ye zararlı düşünceleri de beraberlerinde getiriyorlar . ­Onları yanlış yaşamları için yargılayamam ama başkalarına bulaşmalarını engellemeliyim. Avrupa'ya gönderilen gençlerin bir kısmı, Fransa'daki Fransız İhtilali ile tanışarak, vatanseverlik zannederek halkı isyana teşvik ettiler. Elbette buna izin veremem. Onlar da ülkemin düşmanları gibi ­bana "kızıl sultan" diyorlar. İşte sansürün gerçekleştiği yer burası, և Ben sadece bu tür içerikli materyallerin yayınlanmasını yasaklıyorum ve bilim alanında tanıtımını bile yapıyorum, devlet adına teşekkür ediyorum [23]. ” Oysa gerçekte "kanlı padişah"ın basına vahşice zulmettiği yadsınamaz bir gerçektir. Onun zamanında pek çok gazete kapatılmış, şahsiyetini, iç ve dış siyasetini yüceltmek için çeşitli gazeteler yayınlanmıştır. Okullar sıkı denetim altına alındı. Türkiye genelinde Ermeni tarihi ve coğrafyasının öğretimi yasaklandı. Bu konulardaki kitaplara el konuldu ve yakıldı, öğretmenler ve yazarlar suçlu olarak cezalandırıldı.

Abdülhamid hatıratında, ­Ermeni meselesinin kamuoyunun " ­kızıl sultan" ve "kızıl hayvan" olarak anıldığı Avrupa gazetelerinde sürekli olarak dolaştırıldığına değindi. 1893'te Fransız filozof ve edebiyatçı Pierre Chiar tarafından ilk kez nasıl çağrıldığı. İstanbul'a ­vardığında Ermeni okullarına kötülük ve ayrılık ekmiştir. 1893-1896 Konstantinopolis'te çalışan Kiar ­, Ermeni katliamının başlangıcında Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunan birkaç Fransız yoldaştan biriydi . ­Burada Fransızca ve Latince öğretmek üzere Bera'daki Ermeni okullarından birinde çalışmaya davet edildi. Kiar'ın Ermeni halkının kaderine olan ilgisinin artması, 1894'te büyük ölçüde katkıda bulundu. Arshak Chopanyan [24]ile dostane ilişkileri ve yakın işbirliği başladı ­. İstanbul'daki Ermeni okullarında öğretmenlik yapan Kiar ­, felsefe ve edebiyat derslerinin yanı sıra "Türk boyunduruğundan kurtulma" dersleri de verdi. Abdülhamid, Sasun և Zeytun'daki sorunları Kiar adıyla ilişkilendirerek, onu Ermeni halkı arasında padişah aleyhtarı kurtuluş propagandası yapmakla suçlar [25].

Kiar'ın konuşmaları, Ermeni katliamlarının organizatörü olarak gördüğü Abdülhamid II'in Ermeni karşıtı imajını hedef alıyor: "büyük katil", "kızıl canavar", "emperyal haydut", "insan yüzlü canavarca canavar", "kanlısı". ­büyüklük ". ». Ermeni halkının hayatta kalma mücadelesi için orduya katılan Kiar, faaliyetlerini sadece bilimsel eserler yayınlamakla sınırlamadı, aynı zamanda çok sayıda halka açık ­konuşma yaptı [26].

Abdülhamid, Osmanlı devletinin başta Ermeniler olmak üzere ulusal azınlıklara yönelik politikasına atıfta bulunarak, Ermeni halkının her zaman ­Osmanlı medeniyetine olan hizmetleri ve sadakati ile öne çıktığını kaydetti . Ancak Rusya, Ermeniler arasında isyan ve ayaklanmaları kışkırtarak, Ermeni halkının bağımsızlık ­kazanmasını ve bağımsız bir devlete sahip olmasını istemediği için Türkiye'ye sorun çıkarmayı amaçladı .

Katliamlara değinen Abdülhamid, başta Ermeniler olmak üzere Hıristiyanların katliamlarının sorumluluğundan kaçınmaya ­çalışmakta, asıl suçlunun Rus hükümeti olduğunu düşünmektedir ­. Ermeni-Türk mücadelesini sona erdirmek için Sassoon'daki ayaklanmaları bastırmak için Zeki Paşa önderliğindeki birlikleri gönderdiğini kabul ediyor ve Ermenilerin amacının Türk halkı arasında ayaklanmaları kışkırtmak olduğunu ve bunun da Ermenilerin ­müdahalesine yol açabileceğini iddia ediyor. Avrupa güçleri. Ermenileri suçlayarak anılarında kendisine yapılan suikast girişimini de göz ardı etmemiş, hiçbir dürüst Ermeni âliminin ­Sultan'a suikast düzenlemeyi planlamadığına dikkat çekmiştir [27]. Abdülhamid'in Ermeni isyanlarını bastırmaya ilişkin anıları 1894-1896 yıllarını doğrular niteliktedir. 300.000'den fazla Ermeni'nin öldürüldüğü katliam.

Abdülhamid, Ermeni-Jöntürk işbirliğine ayrı bir bölüm ayırarak, rasyonelleşme taraftarı olan Jön Türklerin, ­imparatorluğu bölmek ve devlet kurmak isteyen Ermenilerle ciddi ilişkiler kurduklarına dikkat çekti. Abdülhamid , Ermenilerle işbirlikleri, ülkedeki sorunlar, trajik durum, ordunun yenilgisi nedeniyle Jön Türkleri ­suçlayarak , hem ­devletin karşılaştığı sorunları hem de sonrasında Ermenilere yönelik tüm mezalimleri görmezden gelmeye çalışıyor. ­insanlar onun yönetimi sırasında başladı. .

Abdülhamid'in anılarının incelenmesi, 1923'te Osmanlı İmparatorluğu tarihinin tahrif edilmesinin kökenleri [28], Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra onlarca yıldır Türk tarihçiliğinde dolaşan Ermeni Soykırımı'nın inkarı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ortaya çıkmıştır ­. gerçekler . ­Türk tarafının, Osmanlı'nın "Ermeni yanlısı" bir politika izlediği, Batı Ermenilerinin hiçbir zaman ulusal kurtuluş mücadelesi vermediği ve tüm "kargaşanın" dış güçler tarafından kışkırtıldığı yönündeki iddiaları, 1894-1896'da . Katliamlar, ilki Abdülhamid tarafından tedavüle konulan Ermeni- ­Türk ihtilafından sadece her iki tarafta da kayıplara neden olmuştur

ՏԱԹԵՎԻԿ ՀԱԿՈԲՅԱՆ

ԱԲԴՈՒԼ ՀԱՄԻԴ 11-Ը ՀԱՅԵՐԻ ՄԱՍԻՆ

Բանալիբառեր – Օսմանյան կայսրություն, թուրքական պատմագրություն, «կարմիր սուլթան», հայերի կոտորածներ, Աբդուլ Համիդի 11-ի հուշեր, կեղծարարություն, խռովություններ

Օսմանյան կայսրությունում հայ ժողովրդի նկատմամբ պատմական տարբեր ժամանակաշրջաններում իրականացված ոճրագործությունների ուսումնասիրության հարցում մեծապես կարևորվում են ոչ միայն օտարազ­գի դիվանագետների, միսիոներների և ականատեսների վկայությունները, այլև պետական, քաղաքական և հասարակական թուրք գործիչների, առավել ևս հայերի տեղահանություններին և կոտորածներին առնչվող հրամաններն արձակած բարձրաստիճան պաշտոնյաների հուշերդ Թուրքիայում վերջին տասնամյակներում բազմիցս հրատարակվել են ինչպես Թալեաթի[1], Ջե– մալի[2], Էնվերի[3], այնպես էլ սուլթան Աբդուլ Համիդ 11-ի[4] հուշագրություններդ

Սույն հոդվածում քննության կենթարկենք Աբդուլ Համիդ 11-ի հուշերը, որոնցում նա թեև խիստ սահմանափակ անդրադարձներ է կատարել հայերին վերաբերող խնդիրներին, այնուամենայնիվ փորձել է պատմական իրականությունը ներկայացնել որպես հայերի ներքին խնդիրներ՝ դրանով իսկ քողարկելով իր վարած քաղաքականության, հատկապես հայերի նկատմամբ իրականացրած հանցագործությունների բուն էությունը։

Անհրաժեշտ ենք համարում նշել, որ սուլթանի օրագրային գրառումների վերաբերյալ թուրքական պատմագրության մեջ կան լուրջ տարակարծու­թյուններ։ Այդ հարցին անդրադարձել է հայտնի պատմաբան, 2008-2011 թթ. Թուրքական պատմագիտական ընկերության նախագահ Ալի Բիրինջին, որը 2005 թ. «Սուլթան Աբդուլ Համիդի հուշագրությունները» գրքի վերաբերյալ հրատարակել է բուռն քննարկումների տեղիք տված մի հոդված[5]։ Հեղինակը պնդում է, որ տարբեր վերնագրերով բազմիցս հրատարակված[6], փոփոխու­թյուններ կրած և խմբագրված այս գիրքը իրականում Աբդուլ Համիդի գրչին չի պատկանում, այլ պարզապես վերագրվել է նրան։ Ըստ նրա՝ հուշերի մի մասը գրել է թուրք պետական գործիչ և գրող Սուլեյման Նազիֆը, իսկ մյուս մասը գիրքը հրատարակության պատրաստած Իսմեթ Բոզդաղը։ Շրջանառ– վում է այն տեսակետը, որ Սուլեյման Նազիֆը խնդիրներ է ունեցել իթթիհա­դականների հետ, որոնք փորձում էին քննադատել սուլթանի գործունեու­թյունը, նսեմացնել նրան, ուստի նա ձեռնամուխ է եղել Աբդուլ Համիդ 11-ի անունով հուշերի շարադրմանը՝ փորձելով հակադարձել իթթիհադականնե­րի գործելաոճին[7]։ Պատմաբանը մի կարևոր նկատառում է անում. հուշերում առկա բառապաշարը չի համապատասխանում այն ժամանակվա խոսակ­ցական կամ գրավոր լեզվին, դեռ ավելին՝ այն շատ ավելի մոտ է ժամա­նակակից թուրքերենի գրավոր և խոսակցական ոճին[8]։ Միևնույն կարծիքն է հայտնում նաև թուրք պատմաբան և իրավաբան Էքրեմ Բուղրա Էքինջին՝ ընդգծելով, որ Օսմանյան կայսրությունում ընդունված չի եղել, որ սուլթան­ները հուշեր գրեն[9]։ Օսմանյան կայսրության պատմությանը նվիրված մի շարք գիտական աշխատանքների հեղինակ Էնգին Դենիզ Աքարլըն ևս կար­ծում է, որ Աբդուլ Համիդին վերագրվող հուշագրությունները իրականում նրա գրչին չեն պատկանում[10]։ Գրող Աբդուլհամիդ Քըրմըզըն նույնպես հա­մոզված է դրանում, քանի որ կառավարման ընթացքում նա հավանաբար ժամանակ չէր ունենա դրանք գրելու, իսկ 1909 թ. Սալոնիկ աքսորված նախ­կին սուլթանին իթթիհադականները կարգելեին թղթին հանձնել իր հուշերը, որոնցում կարող էին տեղ գտնել նաև իթթիհադականների գործունեությանը վերաբերող բացասական մտքեր[11]։

Դեռևս 1913 թ. հասարակական-քաղաքական, պետական գործիչ, ՀՅԴ անդամ Արշակ Ջամալյանը (Իսահակյանը, 1882-1940) Թիֆլիսի «Հորիզոն» թերթում հրատարակել է «Աբդուլ Համիդի հուշերը» խորագրով հոդվածա- շար[12]։ Սակայն նա հոդվածները թարգմանել է ոչ թե գերմաներեն բնագրից, այլ Փարիզում հրատարակվող ֆրանսիական «Տան» թերթից։ Հետագայում ապացուցվել է, որ Աբդուլ Համիդ 11-ի հուշերը «՚^օրճ սոժ Տսժ» գերմանական պարբերաթերթում հրատարակվել են 1913 թ. փետրվար, մարտ և ապրիլ ամիսներին, սակայն Ջամալյանի թարգմանությամբ մեզ է հասել գերմանական պարբերաթերթում հոդվածաշարի՝ միայն մեկ ամսում լույս տեսած մասը[13]։ 1926 թ. այս երեք հոդվածները թարգմանաբար հրատարակել է նաև Օսմանյան պատմագիտական ընկերությունդ Իսկ «Ենի Սաբահ» թերթը 1949 թ. նոյեմբերին ձեռնարկել է այս հոդվածների վերահրատարա­կությունը (9 և 10 համարներում), սակայն քննադատությունների և բողոք­ների պատճառով ստիպված է եղել դադարեցնել, քանի որ կասկածի տակ էր դրվում հուշերն Աբդուլ Համիդին պատկանելու հարցդ Այնուամենայնիվ, հուշերի իրական լինելու հանգամանքը կարելի է պայմանավորել այն հանգամանքով, որ հուշագրության առանձին հատվածներ գերմանական նշված պարբերաթերթում լույս են տեսել 1913 թ., մինչդեռ սուլթանը մահացել է 1918 թ.։ Այս պարագայում ինչպե ս է կարելի բացատրել Աբդուլ Համիդի լռությունդ Վերջինս, անշուշտ, կարդացել է դրանք և կարող էր հերքել իր գրչին պատկանելդ

Թուրքական պատմագրության մեջ նկատելի են Աբդուլ Համիդի 11-ի կերպարի լուսաբանման տարբեր մոտեցումնեդ Նրա հուշագրությունների շուրջ թուրք պատմաբանների միջև ծավալված վիճահարույց քննար­կումները ցույց են տալիս, որ Աբդուլ Համիդի գործունեությունը միանշանակ չի ընկալվել թեՀ հասարակության և թեՀ գիտական շրջաններում։ Ամեն դեպքում սուլթանի՝ իբրև հեղինակի մասին կասկածները նպաստել են դրանց նկատմամբ մեծ հետաքրքրության աճին։

Ուսումնասիրելով քննարկվող հուշագրությունը մենք փորձել ենք ներ­կայացնել դրանում տեղ գտած պատմագիտական տեսանկյունից կարևոր և հետաքրքրություն ներկայացնող այն հատվածները, որոնք առնչվում են հատկապես Հայկական հարցին և կոտորածներին, Օսմանյան կայսրու­թյունում հայերի կյանքին ու կարգավիճակին, ինչպես նաև սուլթանի հրամանով նրանց «խռովությունները» ճնշելուն։

Աբդուլ Համիդը իր հուշերը սկսել է գրի առնել Ստամբուլի Բեյլերբեյ պալատում տնային կալանքի ժամանակ։ Գրքի «Հուշեր գրելու պատճառը» բաժնում նա նշում է հետևյալը. «Իմ կառավարման 33 տարիների ընթացքում կայսրությունում տեղի են ունեցել այնպիսի իրադարձություններ, որոնց մասին միայն ես գիտեմ և ինձ շրջապատող մի քանի մարդիկ։ Եվ եթե այդ մասին ես չգրեմ, և նրանք էլ չպատմեն, ապա այդ իրադարձությունները պատմությանն անհայտ կմնան... գտնում եմ, որ իմ հիշողությունները ոչ միայն իմն են, այլև պատմությանը»[14]։

Աբդուլ Համիդի մտքերը սկզբնական շրջանում գրի է առել Ալի Մուհսին անունով մի պալատական գրագիր, սակայն ռամազանի ժամանակ աշխա­տանքները դադարեցվել են, և, ինչպես նշում է նախկին սուլթանը, իրենք այ- դուհետ այլևս չեն հանդիպել։ Միայն որոշ ժամանակ անց որդու Աբդու– ռահիմի միջոցով նա տեղեկացել է, որ Մուհսին բեյին բանտարկել են պալա­տի նկուղում Աբդուլ Համիդի դուստր Այշե Օսմանօղլուն ևս, իր հուշերում անդրադառնալով այս թեմային, նշում է, որ Մուհսին բեյի բանտարկության պատճառը եղել է իր հոր հուշերը գրի առնելը[15] [16] [17]։ Թուրք գրող Դանիշմենդը գրում է, թե իբր Աբդուլ Համիդի աղջիկներից Այշե սուլթանուհին տեսել է, որ իր հայրը գրության տրցակը հանձնել է փաշաներից մեկին հրատարակու­թյան նպատակովն

Իսմեթ Բոզդաղը, ներկայացնելով սուլթանի հուշերը գտնելու պատմու­թյունը, նշում է, որ 1944 թ. աշնանը Բուրսայի Բոզդաղ գրախանութում է ձեռք բերել հուշագրությունը, որի վրա մատիտով գրեթե անընթեռնելի գրված է եղել, որ դրանք պատկանում են Աբդուլ Համիդ II-ին: Հուշերի մա­սին տեղեկացնելով որոշ պատմաբանների նա պարզել է, որ Աբդուլ Համիդի օրագրային որոշ գրառումներ լույս են տեսել դեռևս 1919 թ. Լայպցիգում հրատարակվող «Ութարիթ» ամսագրում Ձեռնամուխ լինելով Աբդուլ Համի­դի հուշերի ամբողջական հրատարակությանը նա փնտրել և Գերմանիայում գտել է դրանց ամբողջական տարբերակը և այն լույս ընծայելէ Առաջաբա- նում, որը գրել է «Փընար» հրատարակչությունը, նշվում է, որ այս գիրքը պետք չէ համարել Աբդուլ Համիդին սատարող քայլ, այլ այն պարզապես շատ կարևոր սկզբնաղբյուր է տվյալ ժամանակաշրջանի օսմանյան պատ­մության լիարժեք և օբյեկտիվ ուսումնասիրության համար[18]։

Փորձելով արդարացնել Աբդուլ Համիդի վարած քաղաքականությունը հուշերի խմբագիր Ի. Բոզդաղը գրքի վերջում սուլթանին գովերգող որոշ գրառումներ է կատարել Դրանով նա փորձել է ապացուցել, որ Աբդուլ Հա- միդի վախկոտ ու կասկածամիտ լինելու անժխտելի և անառարկելի փաստը չի համապատասխանում իրականությանդ Նա մասնավորապես գրում է, որ ներքին գործերի նախկին նախարար Ռեշիդ բեյը, իր հուշերում անդրադառ­նալով Աբդուլ Համիդին, նշում է, որ նրա նման ազնիվ ու շիտակ մարդիկ շատ քիչ կան[19] [20], իսկ աբդուլհամիդյան ժամանակաշրջանի հայտնի դրամա­տերերից Զարիֆին պատմում է, որ ինքը օսմանյան իշխանների թվում չի ճանաչում որևէ մեկի, ով կլիներ Աբդուլ Համիդի նման տնտեսող, կապի­տալը գնահատող և խելացի անձնավորությունն Աբդուլ Համիդի ավելորդ կասկածամտությունը քողարկող պնդումներ կան նաև այլ թուրք պատմա­բանների գործերում։ Հայտնի թուրք պատմաբան Զուհուրի Դանըշմանը գրում է, որ սուլթանը ոչ թե վախկոտ էր, այլ զգուշավոր, քանի որ պատաս­խանատու էր ոչ միայն իր, այլև ամբողջ ազգի համար[21]։ Նա նաև նշում է, որ նման մեծահոգի սուլթանը, որը ոչ մի կաթիլ արյուն չի թափել, չի կարող կոչվել «կարմիր սուլթան»[22]։

Անկասկած, Աբդուլ Համիդ 11-ը (1842-1918) օսմանյան գահակալներից ամենաքննարկված և դեռևս քննարկվող սուլթանն է, որը գահ է բարձրացել 1876 թ. պալատական հեղաշրջման հետևանքով օսմանյան պատմության ամենաբարդ ժամանակահատվածում և Օսմանյան կայսրությունը միահե­ծան ղեկավարել է մինչև 1908 թ.։ Սկզբնապես ներկայանալով իբրև բարենո­րոգումների ու խորհրդարանական կարգերի կողմնակից՝ Աբդուլ Համիդը 1876 թ. դեկտեմբերի 23-ին հռչակել է սահմանադրություն, սակայն շատ չան­ցած ցրել է խորհրդարանը և երկրում հաստատել միահեծան վարչակարգ։ Օսմանյան կայսրության անդամահատման վտանգն ու երկրի ներքին ծանր կացությունը նրա օրոք ծնունդ են տվել երիտթուքական շարժմանը։ 1909 թ. մարտի 31-ի հեղաշրջման փորձից հետո նա վերջնականապես գահընկեց է արվել և մինչև կյանքի վերջն ապրել տնային կալանքի տակ՝ սկզբում Սալո- նիկում, իսկ 1912 թ. հետո՝ Ստամբուլում։ Աբդուլ Համիդ 11-ը պատմության մեջ առավելապես հայտնի է «կարմիր սուլթան» մականունով, ինչը վաստա­կել է հայերի ու քրիստոնյա այլ ազգերի արյունալի ջարդերը կազմակերպե­լու համար։

Հուշերում Աբդուլ Համիդը անդրադարձել է իր կառավարման տարինե­րին մոլեգնող գրաքննությանը. «Երբեմն Եվրոպա ուղարկված մարդիկ իրենց հետ Թուրքիա են բերում վնասակար մտքեր, փորձում ցույց տալ եվրոպա­կան քաղաքակրթության առավելությունը։ Ես չեմ կարող նրանց դատել իրենց սխալ կյանքի համար, սակայն պարտավոր եմ կանխել, որ դրանք չփոխանցվեն մյուսներին։ Եվրոպա ուղարկված երիտասարդներից ոմանք, Ֆրանսիայում ծանոթանալով Ֆրանսիական հեղափոխությանը, ժողովրդին հրահրում են ապստամբությունների՝ դա համարելով հայրենասիրություն։ Բնականաբար ես դա թույլ տալ չեմ կարող։ Իսկ նրանք իմ երկրի թշնամի­ների նման ինձ կոչում են «կարմիր սուլթան»։ Ահա այստեղ է, որ գործում էր գրաքննությունը, և ես արգելում եմ միայն նման բովանդակությամբ նյութերի հրատարակումը, իսկ գիտության ոլորտում ես նույնիսկ խթանում եմ և պետության անունից շնորհակալություն հայտնում»[23]։ Իրականում, սակայն, անհերքելի փաստ է, որ «արյունոտ սուլթանը» դաժանորեն հալածում էր մամուլը։ Նրա օրոք փակվեցին բազմաթիվ թերթեր, իսկ հրատարակվող մի քանի լրագրերը կոչված էին փառաբանելու նրա անձը, ներքին և արտաքին քաղաքականությունը։ Խիստ հսկողության տակ են դրվել դպրոցները։ Հայոց պատմության, աշխարհագրության դասավանդումն արգելված էր ամբողջ Թուրքիայում. այդ առարկաներին նվիրված գրքերը բռնագրավվում էին, այրվում, իսկ ուսուցիչներն ու հեղինակները՝ ենթարկվում պատժի՝ որպես ոճրագործներ։

Իր հուշագրությունում Աբդուլ Համիդը անդրադարձել է այն իրողու­թյանը, որ Հայկական հարցը անդադար շրջանառվել է եվրոպական թերթե­րում, որտեղ հասարակությանը տրամադրել են իր դեմ և իրեն անվանել «կարմիր սուլթանն Իսկ հուշագրության «Կարմիր կենդանի» (Ճ1211 ^\՚\^ո– 8շէշ Ռօսցշ) վերնագրված բաժնում նա գրում է, որ այսպես իրեն առաջին անգամ անվանել է ֆրանսիացի փիլիսոփա և գրական գործիչ Պիեռ Քիառը, որը, 1893 թ. գալով Ստամբուլ, հայկական դպրոցներում չարություն և երկ­պառակություն է սերմանել։ 1893-1896 թթ. Կոստանդնուպոլսում աշխատան­քային գործունեություն ծավալած Քիառը ֆրանսիացի այն սակավաթիվ ժա­մանակակիցներից էր, որն արևմտահայության կոտորածների սկզբնական փուլում գտնվել է Օսմանյան կայսրությունում։ Այստեղ նրան աշխատանքի էին հրավիրել Բերայի հայկական ուսումնարաններից մեկում ֆրանսերեն և լատիներեն դասավանդելու համար։ Հայ ժողովրդի ճակատագրի նկատմամբ Քիառի հետաքրքրության աճին մեծապես նպաստել են 1894 թ. սկիզբ առած նրա բարեկամական փոխհարաբերություններն ու սերտ համագործակցու­թյունը Արշակ Չոպանյանի հետ[24]։ Քիառը Ստամբուլի հայկական դպրոցնե­րում ուսուցչություն է արել, փիլիսոփայության և գրականության դասերին զուգընթաց տվել է նաև «թուրքական լծից ազատվելու» դասեր։ Աբդուլ Համիդը Սասունում և Զեյթունում առաջացած խնդիրները կապում է Քիառի անվան հետ՝ նրան մեղադրելով հայ ժողովրդի շրջանում հակասուլթանա- կան և ազատագրական քարոզչություն ծավալելու համար[25]։

Քիառի ելույթների թիրախում հառնում է Աբդուլ Համիդ 11-ի հայատյաց կերպարը, որին նա համարում է հայկական կոտորածների կազմակերպիչ և անվանում «մեծ մարդասպան», «կարմիր գազան», «կայսերական ավազակ», «մարդկային կերպարանք ունեցող հրեշավոր գազան», «նորին արյունոտ մե­ծություն»։ Քիառը, զինվորագրվելով հայ ժողովրդի գոյատևման պայքարի խնդրին, իր գործունեությունը չի սահմանափակել միայն գիտական բնույթի աշխատանքներ հրատարակելով, այլ ծավալել է նաև բեղուն հրապարակա­խոսական գործունեություն[26]։

Աբդուլ Համիդը, անդրադառնալով ազգային փոքրամասնությունների, մասնավորապես հայերի նկատմամբ Օսմանյան պետության քաղաքակա­նությանը, նշել է, որ հայ ժողովուրդը միշտ աչքի է ընկել օսմանյան քաղա­քակրթությանը մատուցած ծառայություններով և հավատարմությամբ։ Սակայն Ռուսաստանը, հայերի շրջանում հրահրելով խռովություններ և ապստամբություններ, նպատակ էր հետապնդում խնդիրներ առաջացնել Թուրքիայի համար, քանի որ նա ևս չէր ցանկանում, որ հայ ժողովուրդը ձեռք բերի անկախություն և ունենա անկախ պետականություն։

Անդրադառնալով կոտորածներին՝ Աբդուլ Համիդը փորձում է խուսափել քրիստոնյաների, հատկապես հայերի կոտորածների պատասխանատվու­թյունից և դրա գլխավոր մեղավոր է համարում ռուսական կառավարու­թյանը։ Նա խոստովանում է, որ հայ-թուրքական պայքարին վերջ տալու նպատակով Զեքի փաշայի գլխավորությամբ զորք է ուղարկել և ճնշել Սասունում տեղի ունեցած ապստամբությունները՝ պատճառաբանելով, որ հայերի նպատակը թուրք ազգաբնակչության շրջանում խռովություններ հրահրելն էր, ինչը կարող էր հանգեցնել խնդրին եվրոպական տերություն­ների միջամտությանը։ Մեղադրելով հայերին՝ նա իր հուշերում չի շրջանցել նաև իր դեմ կատարված մահափորձը՝ նշելով, որ ոչ մի ազնիվ հայ գիտակ­ցաբար սուլթանի սպանությունը չէր ծրագրի[27]։ Աբդուլ Համիդի հուշերը հայկական ապստամբությունները ճնշելու առնչությամբ հիմնավորում են 1894-1896 թթ. կոտորածը, որի ընթացքում սպանվեց ավելի քան 300 000 հայ։

Աբդուլ Համիդը մի առանձին բաժին հատկացրել է հայ-երիտթուրքական համագործակցությանը՝ նշելով, որ երիտթուրքերը, լինելով արևմտականաց- ման կողմնակիցներ, լուրջ հարաբերություններ էին ձևավորել կայսրու­թյունը մասնատել և պետականություն ստեղծել ցանկացող հայերի հետ։ Մե­ղադրելով երիտթուրքերին հայերի հետ համագործակցության, երկրում առկա խնդիրների, ողբերգական իրավիճակի և բանակի պարտության հա­մար Աբդուլ Համիդը փորձում է անտեսել այն իրողությունը, որ թե ՚ պետու­թյան առջև ծառացած խնդիրները և թե ՚ հայ ժողովրդի նկատմամբ հետագա բոլոր ոճրագործությունները սկիզբ են դրվել հենց իր կառավարման ժամանակաշրջանում։

Աբդուլ Համիդի հուշերի ուսումնասիրությամբ հաստատվում է այն փաստը, որ 1923 թ. Թուրքիայի Հանրապետության հռչակումից հետո տասնամյակներ շարունակ թուրքական պատմագրության մեջ շրջանառվող Օսմանյան կայսրության պատմության կեղծարարության և Հայոց ցեղա­սպանության ժխտողականության ակունքները սկզբնավորվել են դեռևս օսմանյան պետության գոյության օրոք և ոչ միայն Աբդուլ Համիդ 11-ի նախաձեռնությամբ Արևմտյան Եվրոպայում[28], այլև բուն Թուրքիայում, ինչի վառ ապացույցներից է նախկին սուլթանի կողմից պատմական իրողու­թյունների սուբյեկտիվ և կողմնակալ շարադրումը։ Թուրքական կողմի այն պնդումները, թե իբր օսմանները «հայապահպան» քաղաքականություն են վարել, որ արևմտահայերն ազգային-ազատագրական պայքար երբևէ չեն մղել, իսկ բոլոր «հուզումները» հրահրել են արտաքին ուժերը, և որ 1894-1896 թթ. կոտորածները սոսկ երկուստեք կորուստների պատճառ դարձած հայ- թուրքական ընդհարումներ են եղել, առաջինը շրջանառության մեջ դնողնե­րից է հենց Աբդուլ Համիդը։

յ^ւ՚Օհսռ՝ ճ^օոտս - Ճ^ց^ւ-Րէ-Լսսց II օ6 ււր.ս>աււՀ

Տ ^օ^ \ւօՎ՝>Յւբււ.\ գօ.3՚րւա ,46ցօ.Յ–Ռուււց II, տօ<օ.3ե3ե օ6բ^^ՁՋ^ւ ճ ճբւսՋո^օւ^ տօոբօգօ ս բօՅ«օ ;ւբ\ւ;ա (1894-1896 րր.), ուրաօրօ» ոբօցրատսւ՚ւ յ™ ոօրբօ^ւեւ ւ<ա< բօ3օ.3ե՚ր;ւ՚ր 88\՚րբօ««օււ բ;ւՅօ6աօ«»օօրււ ;ւբ\ւ;ա ս րօ\ւ «աեու ^բւրրւ սօրստտ^փ գօա«օօրե ^օօհ ^որ՝ս^բ^Ջո^ճՕ0 ոօ.ւսրա;ւՆ ^Յօ՚֊ւօաւօ ^օ^օոբօտ գօ.3՚րւաււ ցոօր օ^օտւաււօ \՜րտօբ>ւ<ցՅ՚րե, լւրօ օ^օտեւ ոօ^սրսճս օ՜րբ«աաւ™ ս (|)11.3եսւ(|)ա«աաւ ււօրօբււլւօօ<ս\ Փ^ՃI'08, ասբօճօ բ^^- ոբօ^րբւաօ«աւ;ւ տ ^տբօ\ւօ««օււ ր՝>բօա<օւ1 ււրրօբււօրբա|)աւ, Յ11.ւօ>ւ<օ«եւ օաօ ոբս »օ\ւ.

7;ւէՕՆւ1< հ;ւևօ1)\՜;ւո –Ճհմս1 Ա(ւոա1II (ւհօսէ էհշճրոէաաւոտ

7հօ ^րէ^^1^ ւտ ճօօօէօճ էօ էհօ օ.\;ււոտ;ւէ1օո օք էհօ ր^Ո^^է^օո օք էհօ .ձրւոօոաո զսօտէւօո ;ւոճ .ձրւոօոաո ւաւտտւ^րօտ (1894-1896) ա էհօ աօաօւրտ օք տս1էոո ՃԵԺս1 Աաաճ II. հօօո էհօսցհ էհօ Բօժ Տս1էոո հ;ւճ ւոօոէւօոօճ էհօտօ բրօԵԽատ, հօ հոճ էոօժ էօ բրօտօոէ էհօ .ձրւոօոաո ա^տտ^րօտ ոտ էհօ րօտս1է օք ւոէօրոո1 Ճ1տււտտօ^;ւէ1օո օք ^րտօուոոտ ոոճ էհստ օօ111ոց էհօ րօո1 Խէօոէւօոտ օք հւտ բօհզօ էօսՅւրճտ էհօ ^րտօուոոտ. 7հօ աօաօւրտ օք տս1էոո ՃԵԺս1 Աաաճ II րօբրօտօոէտ էհոէ էհօ բօհզօ օք Ճօոա1 ;ւոճ ^^Iտ^^^^^է^օո օք էհօ հւտէօր^ քատ ^ւժօ1^ ստօժ ա էհօ աօժօրո 7ւ.ւր1<ւտհ Խտէօոօցաբհ^ \\3>տ ւաէաէօճ ա էհօ Օէէօւաա բօոօժ.


6 «I եւէոԽ-1 Հհժււ1հաւոէ I ևւո-ւ Տէնո» («Աբդուլ Համիդ 11-ի հուշերը»), Խհժււ1հաւու1 ԽԽէւոօր» («Աբդուլ Համիդը պատմում է»), «I Խաւէ» («Հիշողություններ»), Խհժււ1հաւոժ՜ու I ևւէւրո ԽԽո»



[1] Տե ՚ս ւԱսուէ ՑէւրԽԽւ. Խեւէ եօտո՚ուո Խաւե-ւ ^ոէրււեշտւ. Խաւհււ1. 2008։

[2] Տե ՚ս Հ1ր<ո՛ ^<ւհ<^<ւ1ւ. I ևւէւռւևւր ՇԽւԽ եոտո. Խաւհււ1. 2001։

[3] Տե՛ս աա Տրժօ^ո Շ՚օոցւ/. եւաշր եոտո՜ուո ԽւԽրւ (1881-1908), Խաւհււ1. 1991։

[4] Տե՛ս 1տտօէ 8օ/4<Խ ՏււԽո Խւժււ1հաւու1՜ու I Խէւրա I ԽԽո. Խէւոհււ1. 1985։

[5] Տե՛ս Հ1ւ 8ւհոօ. ՏււԽո Խւժււ1հաւոժ՜ու 1ևւէւրււ 1)շԽո. 1)՜ԽՃ^ 11ա ԽււտէւոուԽրւ. տ^. 19 (2005/2), տ. 177-194։

(«Աբդուլ Համիդի հուշագրությունները»), «Տււ1էաւ Հհժււ1հաուժ՚ու I ևւէաւ 1)շ1՝էշո» («Սուլթան Աբդուլ Համիդի հուշագրությունները»)։

[7] Տե Ղւ Հ1ւ Տրամ, նշվ. աշխ., էջ 185։

[8] 1աւԱ/\Ն\Ն\Ն.ւ1ա1Նու<>էւ<>ո.ս>ու/Ն1ւԽօ/\1յ01պՈ–Տււ1էաւ–;ւհւ1ււ1հաոււ1–ու–ււ\Հ1ււոո;ւ–Խւէւր;ւ–ւԽ1՝էշր1շՈ– տւհօօ1

[9] Տե Ղւ ՏԽրտա 8սբր<ւ Տհաս, Օտւոաւհնւո է.՝61<ււտււ 1տէաւհււ1. 2014, տ. 48։

[10] Այդ մասին տե Ղւ Հ1ւ 8ւհոԱ նշվ. աշխ., էջ 187։

[11] Տե Ղւ Հհմս1հ<ւտա ^ւրտւ/ւ. Տււ1էաւ II. Հհժււ1հաուժ հոբ;ւր;ւէօր1ււբււո Տօո ^շ1նտւ. II. Հհժււ1հաուժ ^օւԽրո1շտւոշ ՏււրշսաԽ 1տէաւհււ1. 1տէաւհււ1. 2011, տ. 23։

[12] Աբդուլ Համիդի յիշողությունները // «Հորիզոն», 1913, 21, 23, 24, 27 Փետրվար, թիվ 41-44։

[13] Տե Ղւ Եազըճեան Գ., Ապտիւլ Համիտ Բ. կարմիր սուլթանը, Պէյրութ, 1980, էջ 810-836։

[14] 1տտօէ 8օշճ»ջ, նշվ. աշխ., էջ 141։

[15] Տե՛ս Հւտւ Օտտ<ւոօ^1ս. Սևհաո Տււ1էաւ Հհժււ11ւաոււ1. ՚1նաւտ 7;ւււոևա, 6. ՍևտԽ, 1տէաւհււ1. 2013, տ. 184։

[16] Այդ մասին տե Ղւ Եազըճեան Գ., նշվ. աշխ., էջ 810։

[17] Տե Ղւ 1տտւ՝է 8օշճ»ջ, նշվ. աշխ., էջ 177։

[18] Տե՛ս նույն տեղում, էջ 8։

[19] Տե՛ս նույն տեղում, էջ 191։

[20] Տե՛ս նույն տեղում, էջ 194։

[21] Տե՛ս 2սհսհ 0<ւուտտ<ւո, Օտւոաւ1ւ 1ոտսր;ւէօր1ււ«ււ ևւոԽ XIII, Տււ1էաւ Խուս Հհժււ1հաուժ 1ևւո, եէՁոԽմ, 1966, Տ. 268։

[22] Տե Ղւ նույն տեղում, էջ 266-267։

[23] Տե Ղւ 1տտօէ 8օշճ»ջ, նշվ. աշխ., էջ 101։

[24] Տե՛ս Պողոսյան Վ., Հայոց ցեղասպանության առաջին Փուլը ֆրանսիական պատմա­գրության հասարակական-քաղաքական մտքի գնահատմամբ (XIX դարի վերջ – XX դարի սկիզբ), երկրորդ հրատարակություն, Երևան, 2011, էջ 244։

[25] Տե ՚ս 1տտօէ 8օշճ»ջ, նշվ. աշխ., էջ 54։

[26] Տե՛ս Պողոսյան Վ., նշվ. աշխ., էջ 249, 277։

[27] 1905 թ. հուլիսի 21-ին Ստամբուլի ՚Յրլդրզ մզկիթում ՀՅԴ անդամները կազմակերպել են նրա մահափորձը, որը ձախողվել է, իսկ գլխավոր կազմակերպիչ Քրիստափոր Միքայելյանը զոհվել։

[28] Այդ մասին տե Հս Պողոսյան Վ., նշվ. աշխ., էջ 171-209։


[1] Bkz . _ Խեե եօտո ւոո Խավե-ւ ոէրվուեշտ. Խաւհւ 1. 2008.

[2] H1r'ye bakın <o! ^ <Uh < ! ben ! _ Խաւհւ 1. 2001.

[3] Bir Trjo ՚ o Sh՚oots / görün . եւաշր եո տ ո՛ւո ԽւԽրւ (1881-1908), Խաւհւ 1. 1991.

[4]1toe 8 օ / 4'e bakın Խէւոհււ 1. 1985.

[5] H1u8oo'ya bakın . ՏւԽո Խւժւ 1 հաւոժ՜ու 1 ևւէւրւ 1) շԽո. 1) ՜ԽՃ ^ 11 ա ԽւտէւոուԽրւ. տ ^. 19 (2005/2), cilt. 177-194.

("Abdülhamid'in Hatıraları"), " Sultan Abdülhamid'in Anıları" ( "Abdül Hamid'in Anıları").

[7] Տե Հ Հ 1 ւ Տրամ , նշվ . ., sayfa 185.

[8]1 աւԱ / \ Ն \ Ն \ Ն.ւ 1 ա 1 Նու <> էւ <> ո.ս> ու / Ն 1 ւԽօ / \ 1 յ 01 պՈ – Տււ 1 էաւ–;

[9] Տե Ղւ ՏԽրտա 8 սբր <ւ Տհաս , Օտւոաւհնւո է. ՝ 61 <ււտււ 1 տէաւհււ 1. 2014, cilt. 48.

[10] Bununla ilgili ayrıca H1U8HO'ya bakın . ., sayfa 187.

[11] Տե Ղւ Հհմս 1 հ <ւտա ւ ւրտւ / ւ . Տու 1 էաւ II. Հհժւ 1 հաուժ հոբ; ւր; վէօր 1 ււբւո Տօո ^ շ 1 նտւ. II. Հհժւ 1 հաուժ ^ օւԽրո 1στւոշ ՏւրշսաԽ 1 տէաւհւ 1. 1 տէաւհււ 1. 2011, cilt. 23.

[12] Abdülhamid'in Anıları // "Ufuk", 1913, 21, 23, 24, 27 Şubat, Sayı 41-44.

[13] Te Yezidjian G. , Abdul Hamid B. Kızıl Sultan, Beyrut, 1980, s. 810-836.

[14] 1 տտօէ 8 օշճ »ջ , նշվ . ., sayfa 141.

[15] Bakın Hutu Ott <woo ^ 1s . Սևհաո Տւ 1 էաւ Հհժււ 11 վաու 1. ՚ 1 նաւտ 7; ւււոևա, 6. ՍևտԽ, 1 տէաւհւ 1. 2013, cilt. 184.

[16] Ayrıca bkz . Yezidjian G. , op. çalışma, sayfa 810.

[17] Տե Ղ 1 տտւ ՝ է 8 օշճ »ջ, նշվ . çalışma., sayfa 177.

[18] Bkz. age, P.

[19] Bkz. age, S. 191.

[20] Bkz. age, S. 194.

[21]Bakınız 2 սհսհ 0 <վութտ <ւո , Օտւոաւ 1 ւ 1 ոտսր; 268.

[22] Bkz. age, S. 266-267.

[23] Տե Ղ 1 տտօէ 8 օշճ »ջ , նշվ . iş., sayfa 101.

[24] Bakınız V. Poghosyan , Fransız Tarihçiliğinin Sosyo-Politik Düşüncesinin Değerlendirilmesinde Ermeni Soykırımı'nın İlk Aşaması ­(19. Yüzyıl Sonu - 20. Yüzyıl Başı), İkinci Baskı, Yerevan, 2011, s. 244.

[25] Bkz . 1 տտօէ 8 օշճ »ջ , նշվ. çalışma, sayfa 54.

[26] Bkz . Poghosyan V. , op. eser., s. 249, 277.

[27] 1905 ARF Taşnaksutyun üyeleri 21 Temmuz'da İstanbul Yıldız Camii'ne düzenlenen suikast girişiminde başarısız oldu ve ana organizatör Kristapor Mikaelyan öldürüldü.

[28] Daha fazla bilgi için bkz . H. Poghosyan V. , op. eser., s. 171-209.


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to