Silistre (Durostorum, Theodoropolis, Drasdar) Tarihi
Bulgaristan’da
tarihî bir şehir.
Müellif: MACHIEL KIEL
Günümüzde
Silistra şeklinde anılmakta olup Bulgaristan-Romanya sınırında Tuna’nın
Bulgaristan’ı terkettiği mevkide adı geçen nehrin sağ kıyısı üzerinde yer alır.
Şehrin Türkçe’deki ismi olan Silistre eski Bulgarca Drǎstǎr kelimesinden türemiştir. Bu kelime de Latince
Durostorum sözcüğünün değişmiş halidir. Durostorum muhtemelen eski Dak-Trak
dilinde “muhkem
yer”
anlamına
gelen bir isme dayanır. Tarih boyunca kuzeyden gelen kavimlere karşı önemli bir koruma hattı oluşturan
ve pek çok defa işgal edilerek yıkıma uğrayan Silistre, Bizans-Bulgar
Ortaçağı’nda Bulgarlar’ın yerleşik olduğu en büyük ve en önemli şehirlerden
biriydi. Hemen hemen bütün Osmanlı devri boyunca Türk-İslâm öğeleri ağır basan
bir şehir oldu.
Milâttan
sonra II. yüzyılda Roma Lejyonu XI. Claudia burada yerleşmişti. İmparator
Marcus Aurelius (161-180) burayı “municipum” yaptı ve İmparator Diocletianus
zamanında Scythia Minor bölgesinin merkezi oldu. V. yüzyılda Hunlar’ın işgali
ve verdikleri zarardan sonra Vizigotlar tarafından ele geçirilip tamamen imha
edildi. VI. yüzyılda Bizanslılar surları eskisinin temelleri üzerine daha güçlü
bir şekilde yeniden yaptı. 600 yılından çok kısa bir süre önce bu yeni kale de
Avar ve Slavlar’ın işgali sonucu yıkıldı. Bu dönemde Durostorum ismi Drǎstǎr’a dönüştü. Bulgarlar’ın atalarını oluşturan yeni ahali, 1969 yılındaki arkeolojik kazılarda da açığa çıktığı gibi iki yüzyıldan fazla bir zaman eski kalıntıların üzerindeki kulübelerde yaşadı. IX. yüzyılın başlangıcında Krum Han (803-814)
idaresindeki ilk Bulgarlar zamanında Drǎstǎr’ın surları tekrar onarıldı. Krum’un yaptığı işlere değinen halefi Omurtag Han’dan (814-831) kalma bir yazıt 1969 yılındaki kazılarda ele geçirilmiştir.
870
yılına ait bir başka kitâbede şehirden piskoposluk merkezi olarak bahsedilir.
971’de Bizans İmparatoru Ioannes Çimiskes (Tsimiskis) büyük bir orduyla, daha
önce 968’de bütün Bulgar topraklarını işgal eden Rus lideri Svjatoslav’ı
Silistre’ye kadar takip etti ve şehri teslim aldı. Bundan sonra Silistre,
Bizans’ın Paristrion bölgesinin (tema) merkezi haline geldi. XI. yüzyılda şehir
kuzeydoğudan gelen Peçenek ve Uzlar tarafından defalarca zaptedildi ve
yağmalandı. XI. yüzyılın ikinci yarısında liderleri Tatuş kumandasındaki
Peçenekler bir süre burada yerleşti. 1088’de güçlü imparator I. Aleksios
Komnenos, Silistre’nin de yer aldığı aşağı Tuna kesimindeki Bizans idaresini
yeniden kurdu. 1160’ta coğrafyacı Şerîf el-İdrîsî burayı kalabalık pazarları,
çok güzel binaları ve evleri bulunan bir yer olarak tasvir eder. XII. yüzyılda
şehirde yahudilerin yaşadığı bilinmektedir. II. Bulgar Krallığı boyunca
(1189-1393) Drǎstǎr hakkında çok az şey bilinmektedir. 1279’da Michael Glavas Tarhaniotes
kumandasındaki
Bizans ordusu Çar Ivaylo’yu üç ay boyunca Silistre’de kuşattı, fakat ele
geçiremedi.
1377’de
Eflak Voyvodası I. Radu, Silistre’yi almasına rağmen kısa bir süre sonra yeni
Eflak idarecisi Mirčea tarafından Çar İvan Şişman’a geri verildi. 790 (1388)
kışında Çandarlı Ali Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu Silistre’yi ele
geçirdi. Kuman asıllı olan ve I. Murad’ın vasalı durumunda bulunan Şişman’ın
(Susmanos) I. Murad’a diğer bütün şehir ve kalelerin içinde güzel binaları,
zenginliği ve sağlam surlarıyla Silistre’nin başta yer aldığını söylediği
rivayet edilir. Mihaloğlu Fîruz Bey ilk Osmanlı sancak beyi olarak Silistre’ye
yerleşti. Ancak kısa bir süre sonra 1390’da Mirčea burayı ele geçirdi ve Drǎstǎr lordu ve Dobrotiç topraklarının despotu unvanıyla anıldı. Mirčea’nın Karinâbâd’a (Karnobat) yaptığı saldırı, Yıldırım Bayezid’i
Bulgaristan’ın bütün kuzey topraklarını ele geçirmeye sevketti (796/1394).
Ankara Savaşı’nda (1402) Yıldırım Bayezid’in Timur’a yenilmesi neticesinde
Mirčea Silistre’yi tekrar aldı ve 1418’de ölümüne kadar elinde tuttu.
Mirčea’nın ölümünden sonra Eflak’taki karışıklık, 822 (1419) ilkbaharında
Çelebi Sultan Mehmed’in Silistre’yi ve bütün Dobruca’yı tekrar almasına fırsat
tanıdı.
1462’de
Silistre, Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’in (Kazıklı Voyvoda) baskınına mâruz
kaldı, tahrip edilen şehirde büyük bir katliam yapıldı (Vlad’ın kendi ifadesine
göre Türk-Bulgar ayırımı yapılmaksızın 6840 kişi katledilmişti). Bunun üzerine
Fâtih Sultan Mehmed aynı yıl Silistre’yi üs olarak kullanıp Eflak seferine
çıktı. Bu sefer neticesinde elde edilen dâimî barış ve güvenlik Dobruca ve
Silistre’nin tekrar toparlanmasını sağladı. Bu duruma bölgeyi 1473 ve 1480
yılları arasında ziyaret eden Saltuknâme müellifi Ebülhayr Rûmî de işaret eder
ve müslümanların güvende, barış içerisinde korkusuzca yaşadıklarını belirtir.
Ortaçağ
dönemi Silistre’si, 1968’de yapılan kazılara göre 180 × 290 m. genişliğinde
5,22 hektarlık bir alanı kapsamaktaydı. Bu durum söz konusu devirlerde burada
1100-1300 kişinin barınabileceğini düşündürür. Osmanlı idaresi döneminde
Silistre’ye ait tahrir kayıtları önemli bilgiler verir. XVI. yüzyılın ilk
çeyreğine ait bu kayıtlara göre şehir toplam on sekiz mahalleli orta büyüklükte
bir görünümdeydi. Beş mahallede yaşayan 193 hâne müslüman nüfusu mevcuttu.
Bunların içinde Anadolu’dan sürgün geldikleri anlaşılan kırk dokuz hâne ile
kalede hizmet gören elli hâne zikredilmişti. Altı imam ve bir müezzinin
kaydedildiği şehirde iki cami, üç mescid vardı, ayrıca Şeyh Nasuh Tekkesi
dervişleri de bulunuyordu. Hıristiyanlar ise 160 hâneye ve on üç mahalleye sahipti.
Sonuçta Silistre % 55’i müslüman olan yaklaşık 1700-1800 nüfuslu, 359 hânelik
bir şehir durumundaydı. Aynı kaynak Silistre kazasının toplam nüfusunu % 78’i
müslüman olan 2315 müslüman hânesi ve 647 hıristiyan hânesi şeklinde verir.
Çoğunluğu Bulgar olan hıristiyanlar Tuna nehri boyunca diziler halindeki büyük
ve eski köylerde yaşıyorlardı. Bunlardan biri Tatarişte olarak isimlendirilmiş
olup Nogay Han’ın ölümünden sonra hıristiyanlaştırılan pagan Tatarlar’ı
çağrıştırır.
1516
ve 1569-1570 yılları arasında huzurlu geçen elli dört yıl içerisinde Silistre
büyüyerek 6300-7300 kişilik nüfusa sahip bir şehir haline geldi. Bu dönemde
yirmi dokuz imam ve müezzinin hizmet ettiği dört cami ve on altı mescid, 802
hâne, 204 mücerret bir müslüman topluluk, bunun yanında şehirde yaşayan kırk
altı askerden oluşan bir garnizon ve yirmi dört sipahilik bir grup daha
bulunmaktaydı. Bütün müslümanlar avârız türü vergilerden muaf olmakla birlikte
ihtiyaç halinde kalede hizmet etmekteydiler. Müslümanların yanında 633 hâne, 135
mücerretten oluşan hıristiyanlar ise on altı mahallede yaşıyordu. Ayrıca on
sekiz hâneden ibaret bir yahudi cemaati bulunuyordu (BA, TD, nr. 483, s.
239-260). Böylece zikredilen elli dört yıl içerisinde hem müslüman hem
hıristiyan nüfusu dört kat büyümüştü. Bu da şehrin dışarıdan göç aldığının
işaretidir. Şehrin ekonomik durumuna ait bir gösterge Silistre gümrük gelir
kayıtlarıdır. Vergi geliri aşağı Tuna’daki sekiz limanın en yükseği olan
566.666 akçelik bir rakama ulaşmaktadır. Şehrin etrafını saran geniş bağlardan
elde edilen üzüm ve şarap üretimi de zikredilebilir.
1022
(1613) yılına ait olmakla birlikte daha eskiye dayanan bir tahrir kaydında,
1595 ilkbaharında Voyvoda Cesur Mihail’in kumandasındaki Eflak ordusunun
Tuna’yı geçerek şehri yağmaladığı ve yakılan şehrin kalesinin de yıkılarak bir
daha kullanılamayacak duruma geldiği belirtilir. Söz konusu defterdeki
bilgilere göre Silistre’de 795 müslüman hânesi bulunmaktadır. Hıristiyanlar 457
hâneye, yahudiler ise on yedi hâneye düştü. Ancak Dubrovnik’in tüccarları
olan on iki hânelik bir Latin topluluğu da ortaya çıktı. Böylece askerî gruplar
bir tarafa bırakıldığında Silistre’nin toplam 1281 hâneye ya da % 62’si
müslüman olan yaklaşık 5600-5800 arası bir nüfusa sahip olduğu söylenebilir.
Evliya Çelebi’nin pek güvenilir olmayan bir tasvirine göre Hotin seferi
esnasında (1030/1621) II. Osman, Silistre şehrinin etrafına derin bir hendek ve
toprak bir tabya yapılmasını emretmişti. Bununla birlikte 1636 yılında
Polonyalı seyyah Oswieciemli David, Drǎstǎr olarak da bilindiğini yazdığı
Silistre şehrini çok güzel bir alanda Tuna nehrinin kıyısında korumasız bir yer
olarak anar. Şehrin eski kalesi ise güvenli bir koruma sağlamaz. XVII. yüzyılın
daha sonraki seyyahları da benzeri bilgiler vermişlerdir. XVIII. yüzyılın
ikinci yarısında toprak duvar taştan yapılma set duvarıyla güçlendirildi. Bu
bilgiler, 1595 yılındaki yıkımdan sonra Silistre’nin fizikî ve demografik
olarak uzun bir süre aynı seviyede kaldığını gösterir. 1051 (1641) tarihli bir
avârız defterinde “nefs-i kasaba-Silistre”nin % 59’u müslüman olan toplam 5900
nüfusu bulunduğu, bunların içerisinde 1005 yetişkin müslüman ve 692 yetişkin
hıristiyan erkek olduğu kayıtlıdır. Aynı defter, bütün müslüman nüfusun kalede
hizmet verdiği için yine her türlü avârız vergisinden muaf tutulduğuna işaret
etmektedir (BA, TD, nr. 771).
Evliya
Çelebi 1061 (1651) ve 1068’de (1657) Polonya’ya doğru bir sefere gitmek için
iki defa Silistre’de bulunmuştur. İlk gelişinde şehri uzun uzadıya tasvir
ederek kalesini anlatır, buranın on bir kulesi olduğunu, iki kapıdan
girildiğini, içeride Yıldırım Bayezid Mescidi, çeşitli ambarlar, yirmi asker
hânesi bulunduğunu yazar. Şehrin varoş kısmında ise adlarını vererek on üç
müslüman mahallesini sıralar, ayrıca on hıristiyan, bir de yahudi mahallesi
olduğunu belirtir. Burada yedi tahta köprü, yedi cami (Sinan Paşa’nın Kurşunlu
Cami, Eskicami, Akkapı Camii, Mahkeme Camii, Pazaryeri Camii, Haraççı Camii,
Melek Ahmed Paşa Musallâsı), bir medrese, kırk mektep, üç hamam, on çeşme, 800
dükkân, bir bedesten vardır (Seyahatnâme, III, 331-345).
1089
(1678) yılının ilkbahar ve yazında Çehrin Seferi esnasında, IV. Mehmed
Silistre’de kaldı ve burayı sürek avları için bir üs olarak kullandı. 1109
(1697-98) tarihli avârız defterinde 967 hânesi bulunan (587’si vergiden muaf
olan askerî sınıfa ait) on sekiz müslüman mahallesi ve 217 hânelik beş
hıristiyan mahallesi olan bir şehir olarak kayıtlıdır (BA, KK, nr. 2785).
Hıristiyanların otuz yedisi voynuk statüsündedir. Belgrad ve Vidin’den
geldikleri, ancak dâimî olarak Silistre’ye yerleştikleri belirtilen on sekiz
yahudi hânesi yanında yeni gelen yirmi hânelik Ermeni grubu da şehirde
bulunmaktadır. Böylece Silistre toplam 1222 hâneye ya da % 79’u müslüman
olan 5600-5700 nüfusa ulaşmıştır. Askerî unsurlar şehrin nüfusunu
belirlemiştir. Elli beş imam, şeyh ve müezzine karşılık askerî statüleri
bulunan 187 yeniçeri, kırk sekiz müstahfız ve elli sekiz yörük vardır.
Ermeniler’in müslüman mahallelerinde yaşadığı dikkati çeker.
XVIII.
yüzyılın ortalarında Silistre biraz geriledi. 1164’te (1751) Silistre’de on
sekiz müslüman mahallesinde 820 hânenin varlığı tesbit edilmiştir (BA, KK, nr.
2912, s. 3-21). 399 hâneden daha az olmamak üzere şehirde askerî statüye sahip
hâne sahipleri de bulunmaktaydı. Mahallî nüfusun Müslümanlığa geçişi sürüyordu.
Kayıtlarda 125 müslüman hâne sahibinin baba adı hıristiyan isimlerini devam
ettirmişti (% 15). Varoşlarda ise kısmen Bulgar, kısmen Romen isimleri
taşıyan 167 Ortodoks hıristiyan, sekiz Ermeni, dokuz yahudi hânesiyle asker
olan on bir hânelik bir Bulgar voynuk grubu yerleşmişti. Toplamda şehrin
1015 hânesi, % 80’i müslüman olan 4500-5000 nüfusu vardı.
1773
Haziranında Türk-Rus savaşı esnasında Mareşal Mihail Petroviç Rumyantsov
kumandasındaki Rus ordusu Silistre’yi kuşattıysa da ağır zayiatlar vererek geri
çekilmek zorunda kaldı. Ancak bir sonraki yıl Rus Mareşali Suvorov burayı ele
geçirmeyi başardı. Küçük Kaynarca Antlaşması neticesinde Silistre tekrar
Osmanlılar’a bırakıldı. 1810’da şehir Ruslar tarafından bombalandı. Bir silâh
deposunun patlamasından dolayı kale ve varoş büyük hasar gördü. Ruslar’ın şehri
ele geçirmesinden sonra ve geri çekilmelerinden önce General Kutuzov
Silistre’nin yıkılmasını emretti. 1811 Mayısında çara Silistre surlarının
havaya uçurulduğunu bildirdi. 1827-1828 savaşı esnasında Ruslar tekrar
Silistre’yi aldılar. Bu kuşatma Helmuth von Moltke tarafından ayrıntılı biçimde
tasvir edilmiştir. Ruslar 1836’ya kadar Silistre’yi ellerinde tuttular. Rus
askerlerinin şehri boşaltmasının ardından Vali Selim Paşa yarısı yıkılmış olan
şehrin ortasına büyük ve ihtişamlı tek kubbeli cami yaptırdı. Tuna nehrinin
karşı tarafındaki Romanya topraklarından görülebilen bu cami Silistre’deki
Osmanlı varlığını çok açık biçimde yeniden ortaya koydu.
1845
tarihli temettuât defterleri Rus işgalinden dokuz yıl sonraki Silistre’yi
etraflı şekilde tasvir eder. Bu sırada şehrin 783 hânelik on beş müslüman
mahallesi vardı. 324 Ortodoks hıristiyan, kırk bir Ermeni ve on altı yahudi
olmak üzere toplam hâne sayısı 1144’e ulaşmıştı. Hâne sayısına göre toplam
nüfusu 5500-6000 kişi civarında olup bunun % 67’si müslümandı. Mahalle isimleri
büyük oranda XVII ve XVIII. yüzyıllardaki gibi olup mutlak devamlılığı
gösterir. 1846’da Sultan Abdülmecid şehri ziyaret ederek zarif bir caminin
inşasını emretti. Bu cami günümüze kadar gelmiştir. Padişahın varışından biraz
önce şehrin güney tarafına hâkim olan tepelerinde sağlam ve müstakil bir modern
istihkâm inşa edilmişti (Mecidiye tabyası). Bu tabyalar 15 Mayıs - 25 Haziran
1854 tarihinde Silistre’nin Rus kuşatmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Şehrin Selânikli Mûsâ Hulûsi Paşa kumandasındaki başarılı savunması, Nâmık
Kemal’e Vatan yâhud Silistre adlı meşhur piyesini yazmasında ilham kaynağı
olmuştur. 1854 yılından biraz önce seyyah Ungewitter, Silistre ekonomisinin
1828-1829 savaşından beri düşüşte olduğunu belirtir. 1856’da Freiherr W. von
Reden burayı 20.000 nüfuslu güçlü istihkâmı olan bir yer olarak niteler, ayrıca
sığır kesimi için büyük mezbahalarının, bunun yanında deri, sabun ve mum
üretiminin ve tekstil fabrikalarının bulunduğunu belirtir.
1290
(1873) tarihli Tuna Vilâyeti Salnâmesi’ne göre Silistre şehrinin 1892 yetişkin
erkekle birlikte 850 müslüman hânesi, 1325 yetişkin erkekle birlikte müslüman
olmayan 550 hânesi bulunmaktadır. Böylece Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde
şehrin % 59’u müslüman olan 6500-7000 nüfusu vardı. Açık biçimde
hıristiyanların müslümanlardan daha hızlı arttığı görülmektedir. Fransız
Aubaret ve Avusturyalı Felix Kanitz gibi çağdaş gözlemciler de Silistre’nin
nüfusunu yarısı müslüman, diğer yarısı hıristiyan olmak üzere 7-8000 civarında
tahmin etmektedir. Kanitz’e verilen mahallî resmî rakamlara göre 822 Türk,
412 Bulgar, kırk beş Ermeni, yirmi sekiz yahudi ve yirmi beş Çingene evi bulunmaktaydı.
Bu da toplam olarak 1332 ev ve % 62’si müslüman olan 8000 kişilik nüfus
demektir. Salnâmeler ayrıca şehrin on üç camisinin, 497 dükkânının, elli dört
mağazasının, üç hamamının, dört kilisesinin ve bir sinagogunun bulunduğunu
belirtmektedir. 1291 (1874) tarihli Tuna Vilâyeti Salnâmesi, Silistre kazasının
nüfusunun % 64’ünün müslüman Türk olduğunu göstermektedir. 235 köyden 213’ü
Türk adlarına sahipti, bu da onların orijinine işaret eder.
1877-1878
tarihinde Silistre Ruslar’a karşı direndiyse de sonunda teslim oldu; ancak
Ayastefanos Antlaşması sonrası yeni kurulan Bulgaristan Devleti’ne devredildi.
Pek çok müslüman ahali Osmanlı idaresindeki diğer bölgelerde yaşamak üzere
şehri terketti. 1889’da Kāmûsü’l-a‘lâm, yarısı müslüman olan ve halen dokuz
camisi bulunan 10.650 kişilik nüfustan söz eder. Ayastefanos Antlaşması’nın bir
parçası olarak Silistre surları yıkılmış, ancak Mecidiye tabyası kalmıştır.
1913’te Bulgaristan’ın II. Balkan Savaşı’nda mağlûp olması neticesinde Bükreş
Antlaşması’na göre Romanya, Silistre ve Dobruca üzerindeki tarihî haklarını
tekrar canlandırdı; Silistre ve Dobruca’nın büyük bir bölümünü tekrar
Bulgaristan’a iade etmeye zorlandıkları 1940’taki Craiova Antlaşması’na kadar
şehri elinde tuttu. Şehir Bulgarlar’ın eline geçince yapılan ilk iş tarihî
Selim Paşa Camii’nin (Bayraklı Cami) yıkılması olmuştur. 1935’te hemen hemen
bütün Türk köylerinin isimleri hükümet kararıyla “tarihin yanlışlarını
düzeltme” mücadelesi çerçevesinde Bulgarca’ya çevrildi. Silistre, zamanımızda
çok büyük bir ilerleme kaydeden Varna şehrinin gölgesinde yavaşça gelişen,
ancak Bulgar unsurunun hâkim olduğu bir şehir olmuştur. Tekstil, mobilya,
seramik ve yiyecek sanayiinin bulunduğu şehrin 1965’teki nüfusu 32.996,
2001’deki nüfusu 61.942 idi. 1970’lerde Silistre’ye yukarıdan bakan Mecidiye
tabyası özenle restore edilmiş ve şehrin tarihî müzesi olmuştur. Silistre’nin
ana caddesinin hemen aşağısındaki Mecidiye Camii de biraz restorasyon görmüş ve
bugün itibariyle şehirdeki küçük müslüman cemaatin tek ibadet mekânı olarak
kalmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Evliya
Çelebi, Seyahatnâme, III, 331-345.
Ahmed
Hâfız, Silistre Muhasarası, İstanbul 1290.
Mahmud
Sâbit, Târîh-i Cedîd-i Silistre, Vienna Nationalbibliothek, nr. 1121/2.
F.
Kanitz, Donau-Bulgarien und der Balkan, Leipzig 1879, III, 254.
V.
Velkov, “Durostorum-Drǎstǎr-Silistra, Kurze historische
Bemerkungen”, Antike und Mittelalter in Bulgarien (ed. V. Beševliev – J. Irmscher), Berlin 1960, s.
214-218.
P.
Mutafčiev, “Sǎdbinata na
srednovekovnija Drǎstǎr”, Izbrani Proizvedenia, Sofia
1973, II, 19, 103.
A.
Kuzev – V. Gjuzelev, Bǎlgarski
srednovekovni gradove i kreposti, Varna 1981, I, 177-195.
St.
Angelova, “Krepostnata stena na Durostorum-Drǎstǎr-Silistra
(predvaritelno sǎobštenie)”, Arheologija, XV/3, Sofia 1973,
s. 83-93.
a.mlf.,
“Krepostta na srednovekoven Drǎstǎr”, Muzej i Pametnitsite na
Kultura, XX/6, Sofia 1980, s. 5-10.
L.
G. G. Aubaret, “Province du Danube”, Bulletin de la société de géographie, VIe
serie, XII, Paris 1976, s. 159.
Machiel
Kiel, “Kaponnieren an der Unteren Donau. Ein Neupreußisches Fort der ehemaligen
türkischen Donaulinie bei Silistra in Nordost-Bulgarien”, Schriftenreihe
Festungsforschung (ed. V. Schmidtchen), II, Wesel 1982, s. 151-166.
Ahmet
Cebeci, “Silistre Sancağı Vakıfları ve H. 1006 (1597-1598) Tarihli Silistre
Livası Vakıf Defteri (No: 561)”, VD, sy. 20 (1988), s. 453-466.
Kāmûsü’l-a‘lâm,
IV, 2599.
“Silistra”,
Kratka Bǎlgarska Enčiklopedija, Sofia 1967, IV, 521.