Hazırlayan:
M. Selim EREN
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyü deyü
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyü deyü
Salınır tuba dalları
Kur’an okur hem dilleri
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyü deyü
Kimi yiyip kimi içer
Hep melekler rahmet saçar
İdris nebi hülle biçer
Diker Allah deyü deyü
Altındandır direkleri
Gümüştendir yaprakları
Uzandıkça budakları
Biter Allah deyü deyü
Aydan arıdır yüzleri
Misk ü amberdir sözleri
Cennette huri kızları
Gezer Allah deyü deyü
Hakk’a âşık olan kişi
Akar gözlerinin yaşı
Pür nur olur içi dışı
Söyler Allah deyü deyü
Ne dilersen Hak’tan dile
Kılavuzla gir bu yola
Bülbül âşık olmuş güle
Öter Allah deyü deyü
Açıldı gökler kapısı
Rahmetle doldu hepisi
Sekiz cennetin kapısı
Açar Allah deyü deyü
Rıdvandürür kapı açan
İdrisdürür hülle biçen
Kevser şarabını içen
Kanar Allah deyü deyü
Miskin Yunus var dostuna
Koma bugünü yarına
Yarın Hakk’ın divanına
Varam Allah deyü deyü
Evvel tevhid sürer mürşid dilinden
Erişir canına fazlı Huda’nın
Kurtulursun emarenin elinden
Erişir canına fazlı Huda’nın
İkincide verir lafzatu’llâhı
Anda keşf ederler sıfatu’llâhı
Hasenat yeter der eder günâhı
Erişir canına fazlı Huda’nın
Üçüncüde yâ Hû ismini oku
Garib bülbül gibi durmayıp şakı
Kendi vücudunda bulagör Hakk’ı
Erişir canına fazlı Huda’nın
Dördüncü esmaya nail olasın
Enel’-Hak sırrına vâkıf bulasın
Dahi ölmezden sen evvel ölesin
Erişir canına fazılı Huda’nın
Gel imdi sen dahi şeyhin hâline
Karışsam evliyanın yoluna
Dalaşın sen âb-ı hayat gölüne
Erişir canına fazlı Huda’nın
Katre idim ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kim
bilir
Devre edip âlemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Altı anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir
Kaç kez gani oldum kaç kere fakir
Kaç kez altın oldum kaç kere bakir
Bilmem ki kaç kâtip ismimi okur
Kaç defterde kaç dürüldüm kim
bilir
Bazı nebat oldum toprakta sürdüm
Bilmem kaç atanın sulbünde durdum
Kaç defa cenneti alaya girdim
Cehenneme kaç sürüldüm kim bilir
Kaç kez alet oldum elde bakıldım
Semadan kaç kere indim çekildim
Balçık olup kerpiç kerpiç döküldüm
Kaç bozuldum kaç kuruldum kim
bilir
Dünyayı dolaştım hep kara batak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kim
bilir
Gufrani’yim tarikatım boş değil
İyi bil ki kara bağrım taş değil
Felek ile hiç hatırım hoş değil
Kaç barıştım kaç darıldım kim
bilir
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alem okur kelâm ile
Sen okursun hece Tanrı
Âsi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyü
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsm uca Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gerelim bilece Tanrı
Koyun beni hak aşkına yanayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Yolumdan dönüp de mahrum mu
kalayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte başım keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Bir gün mahşer olur divan kurulur
Suçlu suçsuz varsa orda bulunur
Piri olmayanlar anda bilinir
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Pir Sultan’ım arşa çıkar ünümüz
O da bizim ulumuzdur pirimiz
Hakka teslim olsun garip canımız
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
AŞKIN
KILDI ŞEYDÂ BENİ
Aşkın
kıldı şeydâ beni cümle âlem bildi beni
Kaygım
sensin dün ü günü bana sen gereksin sen
Taâl’allah
zihi mâ’ni sen yarattın cism ü cânı
Kulluk
kılsam dün ü günü bana sen gereksin sen
Gözüm
açtım seni gördüm hep gönüllü sana verdim
Akraba
terkin kıldım bana sen gereksin sen
Söylesem
ben dilimdesin gözlesem ben gözümdesin
Gönlümde
hem canımdasın bana sen gereksin sen
Fedâ
olsun sana cânım döker olsan benim kanım
Ben
kulunum sen sultanım bana sen gereksin sen
Gafillere dünya gerek sufilere mescit gerek
Mecnunlara Leylâ gerek bana sen gereksin sen
Âlem tamam cennet olsa hep huriler karşı gelse
Allah bana nasip kılsa bana sen gereksin sen
Cennete girem cevlân kılam nu hurilere nazar kılam
Onu bunu ben ne kılam bana sen gereksin sen
Hoca
Ahmet’tir benim adım dünü günü yanar odum
İki cihanda ümidim bana sen gereksin sen
Bugünkü
Türkçeyle söyleyen: Kemal Eraslan
Rahman Rabbim rahmetini câri kıl sen seherde
İsyan lâyına battım yardım et sen seherde
Estağfir istiğfarı kıl sen uzak şeytandan
Şeytan seni azdırır penah ver sen seherde
Ümit ile gelmişim dergâhına ilâh’ım
Kötü amelli biriyim, elim tut sen
seherde
Tövbe kıldım dilimde gönlüm korkmaz Huda’dan
Hem rahmet hem didarı atâ kıl sen seherde
Sensin benim penahım gazap kılma ilâh’ım
Yâ dânâ-yı küllü-i hal halim sor sen seherde
Baştan ayağa günahım iki cihana sığmaz
Benden âsi günahkâr pinhan kıl sen seherde
Dağdan ağır günahım özr demeğe dilim yok
Günahımı bağışla yeksan kıl sen seherde
Günahıma ikrarım hazırsın ve nâzırsın
Elim al sen yâ Cebbar yola sal sen seherde
Garibim kimsesizim bîçâreyim hem
fakir
Senden başka kimim var rahm eyle
sen seherde
Ben âsiyim günahkâr hamd ve senâ
demem ben
Tavuk canveri gör sen senâ kıl sen
seherde
Kul
Hâce Ahmed Hak’tan kork kim korkmaz imanı yok
Önündedir cehennem hazır ol sen seherde
Bugünkü Türkçeyle söyleyen: Kemal
Eraslan
Ömrüm sona erende ne yaparım
Allah’ım
Can alıcı gelende ne yaparım
Allah’ım
Can vermenin vehminden Azâzil’in
zahmından
Şefkat olmasa senden ne yaparım
Allah’ım
Can vermek işi düşvar kolay kıl
sen yâ Cebbar
Senden başka yok gamhâr ne yaparım
Allah’ım
Canım ayrı olanda tenim burda
kalanda
Taht üzre alanda ne yaparım
Allah’ım
Âciz olup yatanda melekler hem
girende
“Men Rabbük?” diye soranda ne
yaparım Allah’ım
Götürüp kabre koyanda yedi adım
dönende
Sorucular girende ne yaparım
Allah’ım
“Men rabbük?”diyip duranda kara gündür o anda
“Rabbin kimdir?” diyende ne yaparım Allah’ım
Kul Hâce Ahmed sen bende nefs
elinde şermende
Mahşer günü olanda ne yaparım
Allah’ım
Bugünkü Türkçeyle söyleyen: Kemal
Eraslan
Gelin dostlar gelin kardeşlerim
Gelin oturalım yanyana
Gelin bağdaş kuralım şu sedire
Anlaşalım bilişelim görüşelim
Gelin ey sizler gelin diz dize daha sıkı
Doyasıya görelim yüzlerimizi
Sevelim birbirimizi gönülden
Görünüşte savaştayız ama
Aslında uzlaşmışız ezelden
Bahçeye çıkalım açılmış güller görelim
Güllerin en güzelini derelim
Etek etek dökülelim sevgilinin önüne
Sevelim-sevilelim
Gel ey gül yüzlü kardeşim gel güzelim
Bizden yüz çevirme bizi gönülden çıkarma
Biz gönül hırsızı değiliz emin insanlarız
Biz bu yokluk âleminde her zaman varız
Nefesimiz o gül bahçesinden
Yüreğimiz dostluk kardeşlik
Aşk gibi pusuda sevgiliyi bekleriz
Aşka da o ilâhî sevgiliye de kuluz biz
Bu kullukta yüceyiz bu kullukta yüceliriz
Gül bahçesine geliniz
Türkçesi: Mehmet ÖNDER
Sultanımsın sultanımsın
Gönlümde canımda
İmânımsın benim
Can verirsen dirilirim
O cân ile dürülürüm
Bu can içre
Yüzlerce cânımsın benim
Sensiz ekmek bile zehir
Sen zehirlere panzehir
Sen suyum ekmeğim
Şekerim balımsın benim
Bağımsın yeşilimsin
Gülen servi açan yasemin
Sen gönül cennetinde
Mekânımsın benim
Göğümde ay’sın gönlümde sultan
Madenimin en değerli taşı
Ben sustum artık sen konuş
Sözde burhanımsın benim
Türkçesi: Mehmet ÖNDER
Hararet
nârda’dır sac’da değildir
Kerâmet
sendedir tâc’da değildir
Her
ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te
Mekke’de Hâc’da değildir
Sakın
bir kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek
erenlerin sözünden çıkma
Eğer
insan isen ölmezsin korkma
Âşığı
kurt yemez uc’da değildir
Gönül
kâbesine girmesin hülya
Nefsine
hakim ol düşme bed hûya
Kirleri
arıtan baksana suya
Hep
yüzü yerlerde buc’da değildir
Sensin kerîm sensin rahîm
Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emim
Allah sana sundum elim
Ecel geldi vade erdi
Bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı
Allah sana sundum elim
Gözlerim göğe süzüldü
Canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu
Allah sana sundum elim
Uş biçildi kefen donum
Hazrete yönelttim yönüm
Aceb nice ola hâlim
Allah sana sundum elim
Urdular
suyum ılıdı
Kavim
kardaş cümle geldi
Esen
kalsın kavim kardaş
Allah
sana sundum elim
Geldi salacam sarılır
Dört yana selâ verilir
İl namazıma derilir
Allah sana sundum elim
Salacamı götürdüler
Makberime yetirdiler
Halka olup oturdular
Allah sana sundum elim
Çün cenazeden şeştiler
Üstüme toprak eştiler
Hep koyubanı kaçtılar
Allah sana sundum elim
Yedi tamu, sekiz uçmak
Her birinin vardır yolu
Her bir yolda yüz bin çarşı
Allah sana sundum elim
Geldi Münker ile Nekir
Her birisi sordu bir dil
İlâhi sen cevap vergil
Allah sana sundum elim
Görün acep oldu zaman
Gönülden eyleniz figan
Ölür çün anadan doğan
Allah sana sundum elim
Yunus uzatma bu sözü
Allah’ına tut hep yüzü
Didardan
ayırma bizi
Allah
sana sundum elim
Cânını aşk yoluna vermeyen âşık mıdır
Cehdeyleyip ol dosta ermeyen âşık mıdır
Dost sevgisin gönülde cân ile berkitmeyen
Tûl-ı emel defterin dürmeyen âşık mıdır
Aşka tanışık sığmaz değme can göğe ağmaz
Pervâneleyin oda yanmayan âşık mıdır
Nefs arzusundan geçip aşk kadehinden içip
Dost yoluna er gibi durmayan âşık mıdır
Dün ü gün riyâzat çekip aşk kadehinden içip
Sohbetlerde baş çatıp yanmayan âşık mıdır
Yunus imdi ol dostun cefâsına sabreyle
Yüreğine aşk odın vurmayan âşık mıdır
Taştın yine deli gönül
Sular gibi çağlar mısın
Aktın yine kanlı yaşım
Yollarımı bağlar mısın
N’idem elim ermez yâre
Bulunmaz derdime çâre
Oldum ilimden avâre
Beni bunda eğler misin
Yavu kıldım ben yoldaşı
Onulmaz bağrımın başı
Gözlerimin kanlı yaşı
Irmak olup çağlar mısın
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşurı gözetirsen
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın
Harami gibi yoluma
Arkurı inen karlı dağ
Ben yârimden ayrı düştüm
Sen yolumu bağlar mısın
Karlı dağların başında
Salkım salkım olan söğüt
Saçın çözüp benim için
Yaşın yaşın ağlar mısın
Esridi Yunus’un canı
Yoldayım illerim hani
Yunus düşte gördü seni
Hasta mısın sağlar mısın
Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkânım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost valsına eriştim gümanım yağma olsun
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun
Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun
Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan
Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
Aşk imamdır bize gönül cemaât
Kıblemiz dost yüzü daimdir salât
Dost yüzün görücek şirk yağmalandı
Anınçün kapıda kaldı şeriat
Gönül secde kılar dost mihrabında
Yüz yere vuruban eder münacat
Münacat gibi vakt olmaz arada
Kim ola dost ile bu demde halvet
Biz kimse dinine hilaf demeziz
Din tamam olucak doğar mûhabbet
Erenler nefesi devletli rumûz
Onunla fitneden olduk selâmet
Kalu bela dedik evvel ki demde
Dahi bugündür o dem-ü bu saat
Derildi beşimiz bir vakte geldi
Beşi bir eyleyip kim kıla tâat
Şeriat eydur sakın şartı bırakma
Şart ol kişiye kim ede hiyanet
Doğruluk bekleyen dost kapısında
Gümansız ol bulur ilâhi devlet
Yunus ol kapıda kemine kuldur
Ezelden ebede dektir bu izzet
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın âşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecellî ile doldurur
Bana
seni gerek seni
Aşkın
şarabından içem
Mecnun
olup dağa düşem
Sensin
dün ü gün endişem
Bana
seni gerek seni
Sultanım başım tâcısın
Âşıkların muhtacısın
Benim gönlüm miracısın
Bana seni gerek seni
Sofilere sohbet gerek
Zâhitlere cennet gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Bir evle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savrulur
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Yunus durur benim adım
Dünü günü artar derdim
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
Senün
yüzün güneşdür yoksa aydur
Canum
aldı gözün dakı ne aydur
Benüm
iki gözüm bilgil canımsun
Beni
cansuz koyasun sen bu keydür
Gözümden
çıkma kim bu yir senündür
Benüm
gözüm sanğa yahşı saraydur
Ne
okdur bu ne ok kim değdi senden
Benim
boyum süngüydü şimdi yaydur
Temâşâ
çün berü gel kim göresün
Nite
gözüm yaşı ırmak u çaydur
Senünğ boyunğ budağdan ağdı geçdi
Cihan imdü yüzünğden yaz u yaydur
Bugün
ışkunı odından ıssı alduh
Bize
kayu degül ger kar u kaydur
Banga
her gice senden yüz bin assı
Benüm
her gün işüm senden kolaydur
Veled
yohsulıdı sensüz cihanda
Seni
bildi bu kezden beg ü baydur
Karnım açtır karnım açtır karnım
aç
Rahmet etgil Tanrı bana kapı aç
Uçmak
aşından dilerven bir çanak
Nur
hamurundan iki üç bazlamaç
Rahmetin çoktur denizdir ey Çalap
Rahmetin eksilmeye sen çok saç
Ger yazukluven bağışla ey kerim
Kuluna dutma kati bu kâz kâç
Sen buyurdun kuluna gel bir karış
Kim senin içün gelem ben bir kulaç
Kim seni bir bilmeye canlar canı
Oldu kâfir boynuna asıldı haç
Kim seni göre vü âşık olmaya
Anı cansız bil ya taştır ya ağaç
Sen
güneşsin gök tahtın ey Paşa
Çayır
u çemen nurundan oldu çaç
Kaşların
yaydır gözün oklar atar
Gönlüm
ol oklar içün oldu amaç
Ol ne baştır ol ne gözdür, can alur
Ol ne boydur ol ne yüzdür ol ne saç
Ey
Veled gözlü cihanda azdır
Gözsüze bakma ıraktan kaç kaç
Senin evin bu gece nûr tuttu
Anın-çün kim içinde ay düştü
Karanı kalmaya anda, ki bu ay
Karanıyı nur ile taşra itti
Ev aydından dolıcak belli olur
Kim uğru evde kaldı, yoksa gitti
Ev aydından bu gece öyle doldu
Kişi göden değildi vardı yitti
Ne yağmurdur ki yağdı can üzerne
Ki candan bin gülef bin bağ bitti
Ne gevher oldu bu bir damla cânım
Ki yüz bin deniz ana girdi battı
Bana sorma niçün esrik olursun
Bunu gör sen ne süçü beni tuttu
Acâibe kalurven ol Çalap’tan
İki cânı nite birbirne kattı
İki ya kaşlarından bir soraydım
Kara gözün bana ne oklar attı
Yüreğimde ne tatlı aşkın odu
Yüreğim od bigi yandıydı tüttü
Veled bâzâr etti kendi birle
Seni aldı, cihânı verdi sattı
Ne
yatursen eyâ gâfil gözün aç gör bu erkânı
Haka
irmek diler isen okı âyât-ı Kur’ân’ı
Eger
okıyasen Kur’ân, bulasen derdüne dermân
Özüni
komagıl gâfil uyan iste bu dermânı
Dimegil
kim benem server var imdi hâcene yalvar
Eğer
diler isen rehber kıla cânuma îmânı
Kime
kim nasîbi değdi elini dünyâdan çekdi
Kelîmüm
diyüben öğdi Çeleb Musî bir ‘Umrânı
Sekiz
uçmak yidi tamu bizim içün durur kamu
Sen
ona sığın iy ‘âmû ki virür mahlûka cânı
Şular kim dünyâdan geçdi âhiret şerbetin içdi
Hidâyet kapusın açdı okur dâ’imâ Kur’ân’ı
Şehenşâh-ı zamân oldur ki virür mahlûka canı
Anun ‘aşkı nûrı birle görürüz cinn ü insânı
Diler isen Şeyâd Hamza kıla Hakk cânunı râhat
Sana dünyâ ola ‘ibret gel a terk it bu vîrânı
Ecel dutmış elinde bir ulu câm
Ki ol câmun içi tolı serencâm
Kima ayuk sunar kime içürmiş
Kimi esrük yatur toprakda müdâm
Ki bir içer ol sâkî elinden
Bay u yohsul ulu kiçi hâss u âmm
Zihî şerbet ki bir kez andan içen
Ne subh olduğını bilür ne ahşam
Bu meclisde harîf olankişiler
Ne nukl ârzûladılar ne ho bâdâm
Ne şerbetdür bu hîç rengi bilinmez
Kızıl mı ak mıdur yâ puhte yâ hâm
Ne arslanlar yaturmışdur bu sâkî
Ne ejdehâlar olmışdur ana râm
Selâtinleri yaturdı bu sâkî
Ki bunlarun yiridür Rûm ile Şâm
Kanı Salsâl Zâl ü ‘Âd ü Şeddâd
Yâ Keyhusrev kanı yâ kanı Behrâm
Bular hep bu kadehden içdi yatdı
Kadeh şimdi bizümdür kâm u nâ-kâm
İçürmeyince komadı kişi hem
Bu sâkîden ne lutf iste ne ikrâm
Acebdür bu ki bunların birinden
Ne bir haber getürdiler ne peygâm
Bu sâkî meclisin esridiserdür
Ne cemâ’at kalısardur ne îmâm
Ne gül-ruh kurtılısar ne şeker-leb
Ne ‘anber-hat kalısar ne sîm-endâm
Bu gafletden niçün uyanmadun sen
Niçün gâfil yatursen sen i ‘avâm
Şeyâd Hamza’nun gönline her dem
Gelür Hakk rahmetinden lutf u inâm
Ne ‘arûz bilür ol ne nahv ü tasrîf
Ne kâfiye redîf ne tecnîs-i tâmm
Zâhir bâtın bir gerek birlik eri
hâlinde
Dünya ahret bir adım ışk erinün
yolında
Zâhirini bırakmış küllî bâtına
bakmış
Sıfat-i ışka akmış varlığı ışk
elinde
Ayrulığı unutmış birlik kendüne
bitmiş
Varlığını gark itmiş yağmur ile
selinde
Dirligin ışka yazar varlıktan
küllî bîzâr
Yolın yoklığa düzer yürir yokluk
ilinde
Kendü adın eyitmez kendüden kabul
itmez
Bileligin unutmaz ayrulık yok
yolında
Said eydür zî dirlik dost ile olsa birlik
Yolın yoklığa düzer yürir yokluk ilinde
Ayıdam
göyne göyne
Halimi
döne döne
Düştüm
aşkın oduna
Canı
gönül yana yana
Ne olduk bilemeziz
Bir yerde olımazız
Aklımız deremeziz
Ne diyelim sorana
Nedir neyi sevelim
Neden ne isteyelim
Nerden nere varalım
Olduk mest ü divane
Akt u can yavı kıldık
Sermest ü şeyda olduk
Yüzbin can feda kıldık
Bizi bizden alana
Yarlık içre barıştık
Kadimliğe karıştık
Koptuk tenden kavuştuk
Said’e can olana
Gel Hakk’a olma âsî
Tâ gide gönlüm pası
Dört kitabın manası
Var edep öğren edep
Edep gerektir ere
Tâ yolu doğru vara
Edepsiz olma yere
Var edep öğren edep
Gaflet içinden uyan
Edepsiz olma ey cân
Edeptir asl-ı imân
Var edep öğren edep
Kaygusuz Abdal uyan
Aşkı bil aşka boyan
Şöyle demiştir diyen
Var edep öğren edep
Allah Tanrı Yaradan
Gel içegör cur’adan
Yâr ile yâr olagör
Çıksın ağyar aradan
Bekle gönül bostanın
Su sığırı girmesin
Key sakın uçurursun
Kandili minareden
Fil yükün karıncaya
Yükletme çekebilmez
La’l ü gevher kıymetin
Umma seng-i hareden
Hacca vardım der isen
Kanda vardın hacca sen
Kılavuzsuz kuş uçmaz
Bunca dağ ü dereden
Hacca varan kişinin
Gönül yapmak işidir
Gönül Hakk’ın beytidir
Sakın sen emmareden
Sen özünü bil nesin
Hak sende sen kandesin
Hakk’ı bilmek dilersen
Geç ağ ile hareden
Dünya ahret demegil
Biliş ü yad demegil
Uzak
savaşa düşme
Geç
kuru sehhareden
Tıfıllayın dembedem
Dambu dumbu söyleme
Mansur’layın olursun
Bilmezsen müdareden
İnsan nur-ı kadimdir
Hasta değil hekimdir
Sen dahi insan isen
Anla bu esrareden
Âşık olan bu yolda
Can ile baş oynadır
Sen dahi âşık isen
Bakma gel kenareden
Sen insanı sorarsan
Hak’tan ayrı değildir
Sıfatı zat-ı mutlak
Hırkası çar pareden
Aklına akıl deme
Sözüne delil deme
Çünkü kurtaramazsın
Nefsini emmareden
Kaygusuz’un hüneri
Helva vü biryan yemek
Andan özge hüneri
Umma bu biçareden
Bahâr oldı vü bûstânlarda bülbül
Kılur gül ‘aşkına feryâd u gulgul
Bu ‘ömr ile çemende hîç inanma
Ki bir haftadan artuk dirile gül
Gülün ‘ömri azına gözüm ağla
Yazun tîz geçdigine ağız aç gül
Kime bir ‘afiyet geldi cihânda
Kim ana irmedi yüz bin tezelzül
Bu dünye ‘izzetine garre olan
Delim tarta temennâ vü tezelzül
Cihânun ârzûsı cânun almak
Senün fikründe esbâb-ı tecemmül
Çegâne ölüm anup eyde ten ten
Karâbe ‘ömre gülüb kıla kâl kul
Ola Gülşehrî gâfil kendüden kim
Anun zikrinde kılmagıl tegâfül
Bize
kim gerekise cevr kılsın
Bizüm
teslîm geldi vü tecemmül
Ne derviş isteriz sahip ne sultan
Ne dert işimize gelir ne derman
Eğer akl ise kamu pes nedir nefs
Ve ger cism ise külli pes nedir can
Gülün döküldüğünü eşideli
Çıkıptır gözümüzden bağ u bostan
Bu ne oddur ki tütününden oldu
Bizim ciğerlerimiz külli biryan
Cihan sakalımıza güler ü biz
Bir oğlancık gibi peyveste giryan
İmaret kıldığın yavlak aceptir
Bir evi kim oliser sonra viran
Kişi yüz kâfire bir şarda uğrar
Kim olmaz ara yerde bir müselman
Müselmanlık iline varalım kim
Bulunmaya bu kâfirlerde iman
Taş altun olmağa mümkündür illâ
Buların tevbesine yoktur imkân
Bu menzilden sefer kıl kim görüne
Sana ol ilde ibretler firavan
Sen ihsan ile hayr et kim ölicek
Sana kalmaya illâ hayr ü ihsan
Eğer şad olur isen gussaya ne
Ve ger gam yer isen ayşe ne noksan
Gele bir gün ki bir karıncacığın
Cevabın vermeye yüz bin Süleyman
Bu hub dürleri kim Gülşehri döktü
Meğer kim gönlü oldu bahr-i umman
A bülbülüm garip garip
Ötme beni ağlatırsın
Varıp yâdlar arasında
Yatma beni ağlatırsın
Bülbül gibi zardır işim
Akıttım çeşmimin yaşın
Hışımlanıp hilâl kaşın
Çatma beni ağlatırsın
Âşık olan neyler malı
Ağlamaktır anın kârı
Sevdiğim karşımdan bari
Gitme beni ağlatırsın
Der ki Âşık sana kuldur
Ezelden bildiğin haldir
Ya azat eyle ya öldür
Satma beni ağlatırsın
Ey padişah ey padişah
Çün ben beni verdim sana
Genç ü hazinem kamusu
Sensin benim önden sona
Evvel dâhi bu akl ü cân
Seninleydi asl iken
Âhir gerü sensin mekan
Üş varıram senden yana
Senden
sana varır yolum
Sana
seni söyler dilim
İllâ
sana ermez elim
Bu
hikmete kaldım tana
Bu
hikmeti kim bile
Bilse
dahi gelmez dile
Bu
âh ile bu zâr ile
Gözüm
yaşı nice dine
Duram
seninle dururum
Baksam
seninle görürüm
Her
kancaru kim yürürüm
Gönlüm
yönü senden yana
Sensin
bana can ü cihân
Sensin
bana genc-i nihân
Sendendir
assı ziyan
Ne
iş gelir benden bana
Söz
söyleten dilimde sen
Hükmeyleyen
içimde sen
Alıveren
elimle sen
Cümle
işim önden sonra
Şöyle yakın olmuş iken
Görmez seni bu can u ten
Kim geçiser bu perdeden
Kim mâni olur hükmüne
Âşık
sana tuttu yüzün
Unuttu cümle kendözün
Cümle sana söyler sözün
Söz söyleten sensin ona
Yüce dağlar duman olmaz
Çeşmim yaşı revan olmaz
Değme kişiye kul olmaz
Ben gönlümü bilmez miyim
Engine saldım özümü
Hakk’a döndürdüm yüzümü
Çekmezem nâdan sözünü
Ben gönlümü bilmez miyim
Arslan gibi çalar çarpar
Kaplan gibi yola bakar
Gökte buluttan nem kapar
Ben gönlümü bilmez miyim
Der ki Âşık yâri gözler
Yaktı derunumu közler
Beş padişahlık yer özler
Ben gönlümü bilmez miyim
Her
kime kim bir nefes ışk selâm eyledi
Gönli
ulaşdı Hak’a canda makâm eyledi
Dâr-ı
belâdur cihân renc ile genci nihân
Yûsuf’a
zindânı ışk dâr-ı selâm eyledi
Sevdi
inâyet anı buldı hidâyet canı
Cânını
ol âşıkın oda harâm eyledi
Ey
nice ham âdemi ışk ile buldı demi
Nefse
uyan puhteler kendüyi ham eyledi
Işk
gibi kimyâ bulmadı hiç evliyâ
Âşık
olan bî-riyâ nefsi gulâm eyledi
Kimsene nefsi zebûn kılmadı ey
zû-fünûn
Demiri od kaynadur ışk anı râm
eyledi
Ol cihâna gitmeğe cehd ü cihâd itmeğe
Canları esritmeğe ışkı müdâm eyledi
Işk ile Mûsâ kelîm ışk ile İsâ kerîm
Işk ile Hak Ahmed’i bahr-ı kelâm eyledi
Işkı nice şerh idem bilemezem ey dedem
Âmları hâs ider rahmeti âm eyledi
Maksûdun Eflâkî’nün bir nazar ile bugün
Kutb-ı cihân Mevlâna virdi tamâm eyledi
Zehi gözler ki gözler anı gözler
Ana benzer güzel görmedi gözler
Ne kim diler ise kılar cihanda
Kılan hep kendi bizi neye bizler
Bizim gizli işimiz ana malûm
Katında aşikâre kamu razlar
Feda olsun ana canlar gönüller
Ayağı toprağına kondu yüzler
Anın birliğine binler tanıktır
Ana getirdi yüzler nice yüzler
Söz
ile âlemi düzdü ademden
Aceptir
kılamaz şerhini sözler
Dükeli
kuludur ol Padişahın
Sever
anı iyiler hem yavuzlar
Çelebi
Arif’e
Eflâki kuldur
Nasib
iltür cana’ gaybi uruzlar
Bu cümle nesneye aşkdur bahane
Bahane aşk u hem aşkdur bahane
Bu aşk içinde birdür câm u sâkî
Bu aşk içinde birdür dâm u dâne
Bu aşkdur kaail-i lâfz-ı
Ene’l-Hakk
Bu aşkdur kaail-i Mansûr yâne
Bu aşkdur kâşif-i esrarı gönlün
Bu aşkdan açılur mânı bu cana
Bu aşk âyinleri bu aşk içinde
Görinür zat-ı maşuka ayâne
Bu aşkdur âşık ü maşuka olan
Sâlâdur âşık u mâşûk olana
Bu aşkdur ol ezel gencin kılan fâş
Bu aşk oldı nişân ol bî-nişâne
Nice kılsun bu bir söz aşkı mâlûm
Ki şerhi sığmadı bir dâsitâne
Hele Elvan fedâ kıl din ü fidinî
Bu aşk içinde kalma hânümâne
Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula
Allâh adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ
Allâh adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu
Bir kez Allâh dese şevkile lisan
Dökülür cümle günah misli hazan
İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murada erişir Allâh diyen
Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
Dert ile göz yaş ile ah edelim
Ola kim rahmet kıla ol padişah
Ol Kerimü ol Rahimü ol ilâh
Birdir ol birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür
Cümle alem yok iken ol var idi
Yaradılmıştan Gani Cebbâr idi
Var iken ol yok idi ins-ü melek
Arşü ferşü ayü güm hem nüh felek
Sün ile bunları, ol var eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi
Kudretin izhâr edüp hem ol Celil
Birliğine bunları kıldu delil
“Ol!” dedi bir kere var oldu cihan
“Olma!” derse, mahv olur ol dem hemân
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb
Ey azizler işte başlarız söze
Bir vasiyet kılarız illa size
Ol vasiyyet kim derim hem tuta
Mis gibi kokusu canlarda tüte
Hakk Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ
Her kim diler bu duada buluna
Fatiha ihsan ede ben kuluna
Hak Tela ne yarattı evvela
Cümle mahlûkattan kim evvel ola
Mustafa nurunu evvel kıldı var
Sevdi anı ol kerimü girgidar
Her ne türlü kim saadet vardürür
Yahşi hu, gerekli adet vardürür
Hak sanâ verdi mükemmel eyledi
Yaradılmıştan mufaddal eyledi
Andan oldu her nihan-ü aşikar
Arş-ü ferş-ü yerde gökte ne ki var
Ger Muhammed olmaya idi ayan
Olmayıserdi zemin ü asuman
Hem vesile olduğu içün ol Resul
Âdemin Hak tevbesini kıldı kabul
Ger Muhammed gelmeseydi aleme
Tac-i izzet ermez idi Ademe
Nuh anıçün buldu hem garktan necat
Daği doğmadan göründü mûcizat
Cümle anın dostluğuna adına
Bunca izzet kıldı Hak ecdadına
Ceddi olduğiçün anın hem Halil
Narı cennet kıldı anâ ol Celil
Hem
dahi Musa elindeki asa
Oldu
anın hürmetine ejderha
Ölmeyip
İsagök'e buldu yol
Ümmetinden
olmak için idi ol
Gerçi
kim bunlar dahi mürseldürür
Lîk
Ahmed ekmelü efdaldürür
Çün
temenni kıldılar Haktan bular
Kim
Muhammet ümmetinden olalar
Sünnetin
tut ümmeti ol ümmeti
Ta
nasip ola sanâ Hak rahmeti
Biz ol uşşâk-ı serbâzuz
Akıl rüşd bizeyâr olmaz
Meyl-i ışk ile sermestüz
Bize hergiz humâr olmaz
Bizüm gülşendeki güller
Dururlar taze solmazlar
Hazân olup dökülmezler
Zemistân ü bahâr olmaz
Diriyüz dâim ölmeyüz
Karanularda kalmayuz
Çürüyüp toprak olmayuz
Bize neyl ü nehâr olmaz
Şarâb-ı ışkı çün içdük
Ferâgat mülkine göçdük
Yanup ışkunla tutuşduk
Bize tahrîk-i bâl olmaz
Bizüm illerde ay ü gün
Sebât üzre durur dâim
Televvün irişüp ana
Gehi bedr ü hilâl olmaz
İrelden
şems nûrına
Vücûdum
zerreden katra
Ne
katra ayn-ı bahr oldı
Ana
ka’r ü kenar olmaz
Bırak
ey Hâmidâ vârı
Görem
dirsen sen ol yârı
Göricek
ol tecellâyı
Andan
özge kemâl olmaz
Senden dolu iki cihân
Oldum zuhûrunda nihân
Ger bulmayam seni ıyân
Yâ Rab n’ola halim benim
Dilde kanaât olmaya
Zühd ile tâat olmaya
Senden hidâyet olmaya
Yâ Rab n’ola halim benim
Şol gün ki mizan kurula
Hak kapısında durula
Halâyık oda sürüle
Yâ Rab n’ola halim benim
Ağlarım işte zâr ile
Kaldım diâg ağyâr ile
Bilişmedin sen yâr ile
Yâ Rab n’ola halim benim
Hamidi’nin gözü yaşı
Doldurur dağ ile taşı
Bilmem n’idem garip başı
Ya Rab n’ola halim benüm
Çalabım bir şâr yaratmış
İki cihan arasında
Bakıcak didâr görünür
Ol şehrin kenâresinde
Nâgehân bir şârâ vardım
Ol şârı yapılır gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Taş u toprak arasında
Şakirtleri taş yonarlar
Yonup üstâda sunarlar
Çalab’ın ismin anarlar
Ol taşın her pâresinde
O şârdan oklar atılır
İnip canlara batılır
Ârifler sözü satılır
Ol şarın bazâresinde
Ol şâr dediğin gönüldür
Ne
delidir ne usludur
Âşıklar
kanı sebildir
Ol
şârın kenâresinde
Bu
sözü ârifler anlar
Cahiller
bilmeyip tanlar
Hacı
Bayram kendi banlar
Ol
şârın minâresinde
Benim maksûdum âlemde
Değildir lâkin illâ hû
Bu benim derdime dermân
Değildir lâkin illâ hû
Onun nakş-ı hayâlinden
Cihân bir zerre olmuştur
Nazar etsen o zerreden
Görünmez lâkin illâ hû
Değildir hûrî vü gılman
Ne cennet köşkü ne Rıdvân
Bu benim gönlüme sultan
Değildir lâkin illâ hû
A
Bayrâmî eğer idrâk
Edersen bu âlemde
Bu sırrın sırrına kimse
Erişmez lâkin illâ hû
N’oldu bu gönlüm no’ldu bu gönlüm
Derd ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmada oldu derdine derman
Pervâne gibi pervâne gibi
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
Gerçi ki yandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendinde buldu kendinde buldu
Matlûbunu hoş buldu bu gönlüm
Sevâd-ı â’zâm sevâd-ı âzâm
Belki oluptur arş-ı muazzâm
Mesken-i cânân meskeni cânân
Olsa aceb mi şimdi bu gönlüm
Seyr-i Billâh’tır seyr-i Billâh’tır
Fenâfillah’tır fenâfillah’tır
Âyinesinde âyinesinde
Gerd-i Sivâ’yı buldu bu gönlüm
Bayram’ım imdi bayramım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd u senâlar hamd u senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni
Kim bildi ef’âlini
Ol bildi sıfâtını
Anda gördü zâtını
Sen seni bil sen seni
Görünen sıfâtındır
Ânı gören zâtındır
Gayri ne hacâtindir
Sen seni bil sen seni
Kim ki hayrete daldı
Nûra müstağrak oldu
Tevhid-i Zât’ı buldu
Sen seni bil sen seni
Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni
Gerçi âşıklara salâ dinüldi
Derdi olan gelsin dermânı buldum
Âh ile vah ile cevlân iderken
Cânımun içinde cânânı buldum
Açılmış dükkânlar kurulmuş bâzâr
Cânlar mezâd olmuş dellâlda gezer
Oturmış ümmetün berâtın yazar
Cevâhir bahş iden dükkânı buldum
Erenler meydânâ doğrı varurlar
Anda cem’oluban virür alurlar
Cümle enbiyâlar divân dururlar
Hakk’a mahbûb olan sultânı buldum
Akar gözlerümden yaş yerine kan
Zerrece görünmez gözüme cihân
Deryâlar nûş idüb kanmaz iken cân
Âşıklar kandıran ummânı buldum
Emîr
Sultan dir ne hoş bâzâr imiş
Âşıklar seyr idüp gezerler imiş
Cümlenin maksudı ol dîdâr imiş
Hakk’a karşı duran dîvânı buldum
Ezelden ben bu aşka yanegeldim
İçip derdin şarabın kanegeldim
Şu bülbülüm ki gülden ayrı düştüm
Firakiyle bu haristâne geldim
Benim Yusuf bugün Kenan ilinde
Mısır şehrindeki sultane geldim
Âşıklar
dârını gördüm dikilmiş
Kararım
kalmadı bumeydane geldim
Salâdır aşk eri yoldaşlarına
Ki canlar vermeye mihmane geldim
Muhabbet hilatin dost meclisinde
Giyip tavusleyin cevlane geldim
Şikârım sürüyüp sahraya çektim
Av iletmek için sultane geldim
Baş oynadım onun aşkı yolunda
Bu meydane acep merdane geldim
Bu zulmette kalan dertliler için
Benim Şems-i Hüda dermâne geldim
Şol dem gördüm dîdarını
Divaneyim divaneyim
Yandım cemâlin şem’ine
Pervaneyim pervaneyim
Yâr ile ben ağyar olmuşum
Sanma ki ağyar olmuşum
Ben aşinâdan gayriye
Bîgâneyim bîgâneyim
Ben aşk meyinde sakıyîm
Ol mâşukum muştakıyim
Gel içireyim aşktan
Meyhaneyim meyhaneyim
Gavvas-i
bahr-i vahdetim
Buldum
hakikat bahrini
Deryaya
saldım katramı
Dürdaneyim
dürdaneyim
Bildim
seni buldum anı
Verdim
bunu aldım anı
Terk
eyledim cism ü canı
Cananeyim
cananeyim
Terk
eyledim ben şeş cihet
Oldum
onunla hemcihet
Yâr
gencini pinhan için
Viraneyim
viraneyim
Gel, ey Hudayi Şemsüddin
Buldum Hakk’ı oldum yakîn
Söyleme sır, eyleme faş
Sırhaneyim sırhaneyim
Sâkiyâ gel bizi hayrân eylegil
Ben garîbi aşka mihmân eylegil
Aşk-ı yârı can içinde saklarsın
Ol kadar kim derde dermân eylegil
Aşk-ı
ma’şûk gönlümü yağmaladı
Gel
benim karşımda cevlân eylegil
Belmezem
ma’şuk ben mi yoksa sen
Gel
benim müşkilim âsân eylegil
Âşıkısan
ma’şûka ey Şems eğer
Ma’şûkun
sırrını pinhân eylegil
Aşk hastası olanların dost
derdidir dermânları
Aşk esîri olanların dosta fedâdır
canları
Hak’tan
cüdâ görmen eri erdir dü âlem serveri
Eğer
kılarlarsa nazar altın ederler dağları
Aşka
esîrdir ehl-i hâl aşka sığmaz kîl ü kaal
Aşkın
acîb hâlâtı var kul eyledi sultanları
Çün mest-i hayrân oldular deryâyı ummân oldular
Katrede pinhân oldular benzemez ad u sanları
Aşk ile bu cân mülkini bir dem imâret kılmadın
Henüz bu nefsin baykuşu terk etmedi vîranları
Ey
Şemseddîn âlemde bil âşıklara yoktur hicâb
Kat’-ı menâzil edecek arştan yüce seyrânları
Cihânı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk
Elinde sükkeri ayruğa sunup
Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk
Belâ gökten yağmur gibi yağarsa
Başını ana tutmaktır adı aşk
Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı aşk
Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakikat
Vücûdu fani etmektir adı aşk
Aşkın
odu ciğerimi
Yaka
geldi yaka gider
Garip
başım bu sevdayı
Çeke
geldi çeke gider
Bülbül
eder zâr ü efgan
Aşk
oduna yandı bu cân
Benim
gönülcüğüm hemân
Hak’tan
geldi Hakk’a gider
Firkât
kâr etti cânıma
Gelsin
âşıklar yanıma
Aşk
zencirin dost boynuma
Taka
geldi taka gider
Ârifler durur sözüne
Gayrı görünmez yüzüne
Eşrefoğlu yâr yüzüne
Baka geldi baka gider
Ey Allah’ım beni senden ayırma
Beni senin dîdarından ayırma
Seni sevmek benim dînim imânım
İlâhî dîni îmândan ayırma
Sararıben solup döndüm hâzâna
İlâhî hazânımı daldan ayırma
Şeyhim güldür ben anın yaprağıyam
İlâhî yaprağım gülden ayırma
Ben ol Dost bahçesinin bülbülüyem
İlâhî bülbülüm gülden ayırma
Balığın canını suda dediler
İlâhî balığım gölden ayırma
Eşrefoğlu
senin kemter kulundur
İlâhî kulu sultandan ayırma
Seni seven âşıkların
Göz yaşı dinmez imiş
Hem seni maksûd edenler
Dünyâ ahiret anmaz imiş
Ölmez imiş âşık cânı
Hiç dağılmamış teni
Aşk kimi kim kıldı fâni
Ona zevâl ermez imiş
Gönlün sana verenlerin
Eli sana erenlerin
Gözü seni görenlerin
Devranları dönmez imiş
Aşkına düşen canların
Yoluna baş verenlerin
Aşk bülbülü olanların
Kimse dilin bilmez imiş
Kim ki gerçek sever seni
Yoluna kor teni canı
İster seni dün ü günü
Hûri’ye aldanmaz imiş
Aşkın ile bilişenler
Senin ile buluşanlar
Sen Sultan’a ulaşanlar
Ebedî ayrılmaz imiş
Hak yoluna gelenlerin
Hakk’ı gerçek sevenlerin
Nişânı budur anların
Mala cana kalmaz imiş
Sen Leyli’yi görenlerin
Mecnûn
olup kalanların
Kendüzünden
varanların
Kimse
hâlin bilmez imiş
Eşrefoğlu
Rûmî senin
Yansın aşk oduna canın
Aşk oduna yanmayanın
Kalbi sâfî olmaz imiş
Erilmez yâre bîyâr olmayınca
Cihânın halkı ağyâr olmayınca
Hakikât âlemine yol varılmaz
Bu mülkten külli bîzâr olmayınca
O vahdet bahrine kimse ulaşmaz
Akıp göz yaşı pınar olmayınca
Müyesser olmaz ol yârin visâli
Yolunda varı îsâr olmayınca
Bu
dünya cîfesin nefs iti komaz
Gönülde
azm-i dîdâr olmayınca
Gönül cem’oluben Dost’a yönelmez
Bu dünya kârı tarmar olmayınca
Gönül dost’a özenmez dertli olmaz
Bir
ehl-i derde uyar olmayınca
Gönüle
dolmaz ol yârin hayâli
Hayâl-i
gayri yuyar olmayınca
Gönül
âyinesi pasdan silinmez
Dilinde Dost tekrar olmayınca
Gönül bu aşka her giz mahrem olmaz
Tamam derde giriftâr olmayınca
Cihanda kimse aşkdan haz etmez
Koyup nâmûsu bîâr olmayınca
Kişi bu aşk içinde gerçek olmaz
Vefâ koyup cefâkâr olmayınca
Cefâsız kimse ermedi vefâya
Gül olmaz bellidir hâr olmayınca
Visâl-i şerbetine kimse kanmaz
Yürek derd ile yanar olmayınca
Kime kim zerre derdi yâver oldu
Komaz aşkdan haberdâr olmayınca
Ko gitsin dertsizi hayvandır ol kim
Yedilmez ana yulâr olmayınca
Var evvel dertli ol andan em iste
Timâr yok sana bîmâr olmayınca
Sözünü ehl-i derdin etme inkâr
Yolu bulamazsın ikrâr olmayınca
Var Eşrefoğlu Rûmî gibi sen de
Dolanma vasl-ı dildâr olmayınca
Bakın
ey cân ü dil gözün açanlar
Bekâ
mülkü fenâ ilden seçenler
Hani
şol cem’ olup tez dağılanlar
Hani
şol şem’olup yanıp tütenler
Hani
şol dünyaya mağrur olanlar
Hani
şol menzile konup göçenler
Hani
işret şol edip raks uranlar
Hani
şol başlara saçı saçanlar
Hani
şol illere bizim diyenler
Hani
şol yerleri ekip biçenler
Hani
şol baş oluben sananlar
Kamu
halkın hakkın yiyip içenler
Hani şol kalalar burçlar yapanlar
Hani anda durup yiyip içenler
Kemâl
Ümmî sen ol Hak’tan yana kaç
Kaçan kurtulur ölümden kaçanlar
İlâhî derdimendem çâre senden
Girü merhem sen ur bu yâre senden
Bu derdüme ki bâ-derdem hemîşe
Girü derd isterem bir pâre senden
Hakîm-i bâ-zevâl sensin ki dâim
İrür timâr her bîmâre senden
İlâhî lûtf u ihsân fazl u dermân
Bugün bu derde âh ü zâre senden
Cigerüm başlı gözüm yaşlı her dem
Şu hasretinde yüzüm kare senden
Nite mahrum kılasın şol kulunı
Ki suçun dileyüp yalvâre senden
Eğerçi sen bana benden yakınsın
Velî ben olmuşam âvâre senden
Senün aşkunı ister dü cihânda
Bu kemter âşık-ı bîçâre senden
Bana sen ver seni benden beni al
Çün irmek dilerem sen yâre senden
İlâhî seni senden “şey’en lillâh”
Beni benlik niçe bir yâre senden
Kemâl
Ümmî’ye göster doğrı yolı
Ki senün birle sana vâre senden
Câna cefâ kıl yâ vefâ
Kahrın de hoş lûtfun da hoş
Ya derd gönder yahut devâ
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Hoştr bana senden gelen
Ya hil’at ü yahûd kefen
Ya taze gül yahud diken
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Gelse celâlinden cefâ
Yahûd cemâlinden vefâ
İkisi de cânâ sefâ
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Ger bağ u ger bostan ola
Ger bend ü ger zindan ola
Ger vasl ü ger hicrân ola
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Ey pâdişâh-ı lemyezel
Zât-ı ebed hayy-ı ezel
Ey lûtfu bol kahrı güzel
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Ağlatırsın zâri zâri
Verirsin cennet ü hûri
Lâyık görür isen nârı
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Gerek ağlat gerek güldür
Gerek dirilt gerek öldür
Bu Âşık hem sana kuldur
Kahrın da hoş lûtfun da hoş
Hüsnünün aksin ruh-ı dilberde peydâ eyledin
Çeşm-i âşıkdan dönüp anı temâşâ eyledin
Gerçi kim ma’şûksın âşık libâsın örtünüp
Cilve-i hüsnün girü kendün temâşâ eyledin
Bir avuç hâke bırakdun câm-ı ışkun cür’asın
Âkıl ü dânâları mecnûn u şeydâ eyledin
Rû-yı zîbâ üzre zülfünden selâsil bağlayıp
Gönlümü serbeste-i zecîr ile sevdâ eyledin
Âb ü gilde gösterüp envâr-ı hüsnünden nişân
Anun ile dîde-i aklı mücellâ eyledin
Bâr-ı
ışkun kim tahammül eylemez arz u semâ
Nâtüvân
gönlüm acebdür ana me’vâ eyledin
Rûşenî
benden niçün baktıkça rûşen olmasın
Hüsnünün
aksin ruh-ı dilberde peydâ eyledin
Her demde adı sevdügünün yâd
gerekdür
Yârile biliş özge ilen yâd
gerekdür
Kaygulu gerekmez dögülen ‘ışk
yolında
Dögüldügine ‘âşık olan şâd
gerekdür
Bir sencileyin husrev-i
şîrîn-dehen içün
Bin bencileyin sûhte Ferhâd
gerekdür
Mahbûb olan bî-meze vü telh
gerekmez
Özinde anun sözi kimi dâd gerekdür
‘Işkun evidür gönlüm anı cevrile
yıhma
Ol mihr ü vefâ-y-ile hoş-âbâd
gerekdür
Ol yâr dimiş kûyum iti Rûşenî içün
Bî-çâreye bir buncılayın ad
gerekdür
Yine
deryâ gibi cûş etti aşkın
Başımı
aşk ile hoş etti aşkın
Giderdi
levh-i dilden nakş-ı gayrı
Muhabbetnâme
menkuuş etti aşkın
Kadeh
sundu elime içtim ânı
Delirdim
beni serhoş etti aşkın
Bu
dünyanın yuvasında öterken
Uçurup
bir acîb kuş etti aşkın
Gehî aklın götürdi verdi idrâk
Gehî bî-akl u bî-hûş etti aşkın
Sürüp Abdürrahîm’i himmetiyle
İletti
mürşide tûş etti aşkın
Erenler menziline irdi gönül
Dil ü cân sey ider her subh ileşâm
Ne hâlet gördi demler sürdi gönül
Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm
Bir ulu bahr gördüm anda akar
Melekler çok kuşaduban dururlar
Görenler hep anı hayrân kalurlar
Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm
O ilin topragın jengâr dirler
Hem altundan agaçlar var dirler
Kamu hep lacivert daglar dirler
Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm
Yeşil nûrdan melekler toptoludur
Arada birisi gayet uludur
Kalanu hep anun emrinde olur
Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm
Yeşil kuşlar ağaçlarda dururlar
Kimisi duruban kimi yürürler
Gör anı Hızr’ın ednâ kulı dirler
Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm
Pes andan bir yeşil deryâya vardum
Kenarında feriştahları gördüm
Deniz mevcinden anda Hû işitdüm
Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm
Tecellî
eylesen ayn-ı devâdır
İçirmek
anı uşşâka revâdır
Senün
lûtfuna yoktur nihâyet
Ki cevrün âşıka ayn-ı vefâdır
İnâyet eyleyüp ref’i hicâb it
Kim ola cevr ü cefâ-ender-cefâdır
Seni bilmeyen oldu çünkü mahrûm
Bilen aksini bil ayn-ı hatâdır
Cemâl-i
Halvetî hiç nesne bilmez
Senün
nûrundan özge ol şifadır
İNÂYET EYLE KULLARA
İnâyet eyle kullara
Nazar kıl hâlime Allah
Hazan yapraklarına döndüm
Sarardım soldum ya Allah
Aklım başa gelmez oldu
Can bedende durmaz oldu
Gönlüm bana gelmez oldu
Seninle bâzan Allah
Aşkın bana kâr eyledi
Bağrımı biryân eyledi
Gözüm yaşın kan eyledi
Gece gündüz akar Allah
Oldum dîdârına müştâk
Kerem eyle hâlime bak
Ey keremler edici Hak
Dîdârını göster bana
Bîçâre kaldım dermanda
Özümden vaz geçtim ben de
Murâdım sendedir sende
Ben isterim seni Allah
Yüreğimde çıktı başlar
Başıma çöktü teşvişler
Gelir geçer yazlar kışlar
Derdine yanarım Allah
Bu
Abdürrahîm-i Tirsî
Urup topraklara yüzü
Sana ulaşmağa özü
Seni ister, seni Allah
Ey dost senin derdin ile
Yürüyeyim yane yane
Dökeyim gözümden yaşı
Akıtayım dane dane
Bana seni gerek seni
Sensiz neylerim ben beni
Aşk şarabı canım canı
İçir bana kane kane
Doldur gönlüm fikrin ile
Hem dilimi zikrin ile
Dost dost deyu aşkın ile
Çark urayım döne döne
Eyle cismim candan uryan
Olayım yüzüne hayran
Götür hicabı aradan
Gösteredur cane cane
Bu
Abdürrahim-i Tirsi
Sen sultanın eksiklisi
Seni umar kerem ıssı
Ulaşa sen hane hane
Yücelerden
döndüreyim
Alçaklara
gönül seni
Alçaklardan
alçaklara
İndireyim
gönül seni
Ayırayım
halktan seni
Şöyle
hak edeyim teni
Ayaklar
altına yani
Bırakayım
gönül seni
Nice
kaçarsın yabana
Aşk
gemin urayım sana
Sürüp
ol maşuktan yana
Hem
çalayım gönül seni
Başım
gurbete urayım
Benlik
defterin düreyim
Alnım
yazısın göreyim
Uydurayım
gönül seni
Başımın
terkin urayım
Canımı
yolda koyayım
Ne
kim olursa olayım
Komayayım
gönül seni
Yürüyeyim
yane yane
Aşk
odun urayım cane
Bakmıyayım
masivaye
Göçüreyim
gönül seni
Koyayım
namusu arı
Talep edeyim o yarı
Dün gün çektireyim zarı
Ağlatayım gönül seni
Dost gamın alayım başa
Yürüyeyim kalka düşe
Vasfı dile gelmez işe
Uğratayım gönül seni
Sığınayım ol Mevla’ya
Yüz süreyim ol alaya
Abdurrahim-i Tirsi’ye
Uydurayım gönül seni
Gel ey sâlik diyem bir söz ki haktır
İşitir Hakk’ı ol kim hak kulaktır
Hadis-i haktır hak sözü hakikat
Eğerki söyleyen dildir dudaktır
Şunlar ki geçmedi cân ü cihândan
Ne duydu aşkı ve ne duyacaktır
Sorarsan hankâh-ı aşkı zâhid
Onun karanlık yeri bir bucaktır
Kalanlar zühd-ü takvada mukarrer
Sefer ehli değil oturaktır
Şikâr-ı
cânı saydetmek dilersen
Dil-i
virâneme gel kim yataktır
Şiâr-ı
aşkı benden sorarsan
Cünun-u
âh-ü vâh hem ağlamaktır
Gerekmez âşıka keşf ü kerâmet
Ki âşık olana bunlar tuzaktır
Onun aşkında iken gayre bakma
Sakın ki âşıkına ol kıyaktır
Şarab-ı aşkı içmiş Sümbülî çün
Onu mest eyleyen şol son ayaktır
Ezelden
ışk odına yana geldüm
Anınçün
tâ ebed mestâne geldüm
Eğer
nûş itmez isen sen bu meyden
Dime
zâhid ki ben insana geldüm
İçe
bir cür’a ger râhip bu meyden
Koyup
küfri diye imâna geldüm
Saray-ı
vahdet olmuşken makâmun
Bu
kesret âlemin seyrâna geldüm
Bu
dehr içre görüp itme taaccüp
Çün
gizli genc idüm vîrâna geldüm
Var
idi ilm-i ayn-a kâbiliyyet
Görüben
kendümi imâna geldüm
Çün
birdir Sümbülî
mâruf-u ârif
İdüp
dâ’vâ dime irfâna geldüm
Benim gönlüm alan dilber
Giden derler giden derler
Beni Mecnûn tek o Leylî
Eder derler eder derler
İşittim aşk ile sevdâ
Kılanda âşıkı şeydâ
Düşüp deli gibi dağa
Gider derler gider derler
Kapıp aklımı başımdan
Komadı bilgi hûşumdan
Sorarım yad bilişimden
Gider derler gider derler
Ni’dem ey uslular deyiniziz
Delirmeden gamım yiyiniz
Çü baştan aklımı yaz güz
Gider derler gider derler
Ne sevdâdır deyiniz bana
İşitip kalmayın tana
Gönül benden kaçıp ana
Gider derler gider derler
Görüp aşk ile medhûşı
Bilin âşık o bîhûşı
Çü onun akl ile hûşı
Gider derler gider derler
İşittim Gülşenî seni
Doğaldan Rûşenî günü
Ziyâdan aydın iline
Gider derler gider derler
Gaflet
ile geçti günüm
Âh
ni’deyin ömrüm seni
Çünbozıla
bu düzenün
Âh
ni’deyin ömrüm seni
Anmaz mısın öleceğin
Kara yire gireceğin
Azrâîl virüp cânın
Âh ni’deyin ömrüm seni
Ecel irişe nâgehân
Cânın ala çün Kahramân
Döndüre yasa düğünün
Âh ni’deyin ömrüm seni
Terk itmedün bir dem heves
Elindeyken almadun ders
Çün kim hevâyadur yönün
Âh ni’deyin ömrüm seni
Gice gündüz çalışduğın
Hırs u emelle yığdığın
Kala sensüz hânümânun
Âh ni’deyün ömrüm seni
Kıyâmet kopar haşr içün
Dirilür ölen neşr içün
Cânun olıser düşmanun
Âh ni’deyün ömrüm seni
Zikir budur ey Gülşenî
Telkîn idelden Rûşenî
Cân atmadun sevdün teni
Âh ni’deyin ömrüm seni
Muhabbet câmın içeriz
Fenâlarız fenâlarız
Mest olup serden geçeriz
Fenâlarız fenâlarız
Yoktur cihânda yerimiz
Bin ma’nâ söyler dilimiz
Aşktır mücerred pîrimiz
Fenâlarız fenâlarız
Biz güleriz ağlamayız
Akar suda çağlamayız
Gayra gönül bağlamayız
Fenâlarız fenâlarız
Aşk ile Hakk’a hû deriz
Erenler yolun güderiz
Hırka ve tâcı ni’deriz
Fenâlarız fenâlarız
Gelsin ma’nâ duyan deriz
Aşk
yolunda ölen deriz
Terk-i
tecrîd kalenderiz
Fenâlarız
fenâlarız
Hakîkat
bağına girdik
Vahdet
güllerin derdik
Tecrîdlik
mülkine erdik
Fenâlarız
fenâlarız
Dehr elinden kan yutarız
Yârın ikrârın güderiz
Mülk ile malı ni’deriz
Fenâlarız fenâlarız
Hak deyü durmaz gezeriz
Aşk denizinde yüzeriz
Cümle cihândan beteriz
Fenâlarız fenâlarız
Ahmed’im Hakk’a’dır şükrüm
Dün ü gün Hudâ’dır fikrim
Dilde virdim ile zikrim
Fenâlarız fenâlarız
Ey tâlip olan âşık seyretmeye
cihânı
Dikkâtle temâşâ kıl her gördüğün
insanı
Mahbûb temâşâsın men’eyler imiş
münkir
Kör gözlerinin yoktur nûn göremez
onu
Âyîne-i insanî bil sûret-i
Rahman’dır
Bu âyîneye gel bak gör anda
sultanı
Ben hâtem-i lâ’lünden bir zerre
haber duysam
Bir habbeye almazdım sad mülk-i
Süleymân’ı
Sûrette görünmez can ger derse
münâfıklar
Sen câna nazar kılsın görmek
dileyen onu
Sen
nîr-ı dilârâdan göz yumsa n’ola zâhit
Huffâş
gözü görmez hurşîd-i dırahşânı
Esrâr
sözün Ahmed
keşf eyleme nâdâna
Hayvana
mahal görme ser-çeşme-i hayvânı
Eyâ âlemlerin şâhı
Tecelli kıl teselli kıl
Gönüller burcunun mâhı
Tecelli kıl teselli kıl
Ciğerden eylerim feryâd
Bu benlik dâvisinden dad
İkilikten kılıp âzad
Tecelli kıl teselli kıl
Bu
Merkezi kulun candan
Yine ister seni senden
Açıp hüsnün nikâbından
Tecelil kıl teselli kıl
Sana bir gizli sözüm var
Gel gönüle gir gönüle
Sen senliği elden bırak
Gel gönüle gir gönüle
İlmine bakıp güvenme
Zühdünü görüp aldanma
Bundan cana başa kalma
Gel gönüle gir gönüle
Bulam dersen feth-i bâbın
Kaldır sen benlik hicâbın
Bilem dersen aşk kitabın
Gel gönüle gir gönüle
Zühüd zâhid tuzağıdır
İlim amel nefs bağıdır
Gönül evi Hak evidir
Gel gönüle gir gönüle
Kaygusuz bu böyle olur
Hakk’a doğru yol kim varır
Bulanlar gönülde bulur
Gel gönüle gir gönüle
Yüce sultanlar sultanı
Sensin hemân derdim benim
Hasretin yaktı cânımı
Sensin hemân derdim benim
Pertevin aksini sal câna
Dopdolu alam cihâna
Derdinden olam divâne
Sensin hemân derdim benim
Hayâlin canda bağlarım
Onunla gönlüm eğlerim
Gâh ağlarım gâh inlerim
Sensin hemân derdim benim
İniler gönül zâri kılar
Nerdedir sırrın kim bilir
Sana eren Hakk’ı bulur
Sensin hemân derdim benim
Kaygusuz kulunu şâd eyle
Onu ondan azâd eyle
Senin ile âbâd eyle
Sensin hemân derdim benim
Erenlerin sohbeti
Ele giresi değil
İkrâr ile gelenler
Mahrûm kalası değil
Bir pınarın başına
Bir testiyi koysalar
Kırk yıl anda durası
Kendi dolası değil
İkrâr gerek bir ere
Göz açıp dîdâr göre
Sarrâf gerek gevhere
Nâdân bilesi değil
Ümmî Sinan yol ayân
Olupdur bellü beyân
Dervişlik yolu hemân
Tâc ü hırkası değil
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultânımın tâcı tahtı
Bağı duvarı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Onun ile gül öğünür
Akar suyu döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül
Al gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı ezhârı güldür gül
Toprağı güldür taşı gül
Kurusu güldür yaşı gül
Has bahçesinin içinde
Serv ü çınarı güldür gül
Gülden kurulmuş bir çadır
İçinde nimeti hazır
Kapıcısı İlyas Hızır
Nânı şarabı güldür gül
Ümmî Sinan gel vasfeyle
Gül ile bülbülün derdini
Yine bu garip bülbülün
Âh u figânı güldür gül
DİLERSE GÖZÜMÜ GİRYÂN EDEN DOST
Dilerse gözümü giryân eden dost
Dilerse bağrımı biryân eden dost
Dilerse hâk ile yeksân eden dost
Dilerse lûtf ile ihsân eden dost
Dilerse gönlümü handân eyleyen
Dilerse cânımı cânân eyleyen
Dilerse sırrımı ayân eyleyen
Dilerse damlayı ummân eden dost
Dilerse su gibi akıp çağlayan
Dilerse yel gibi esip söyleten
Dilerse firkâta salıp ağlatan
Dilerse vaslını âsân eyleyen
Dilerse deryâlar gibi kaynatan
Dilerse gemiler gibi oynatan
Dilerse nâleler verip inleten
Dilerse nutkını pinhân eden dost
Dilerse gezdiren arş u semâyı
Dilerse bozduran nâm-ı fenâyı
Dilerse giydiren şâl u kabâyı
Dilerse cismini uryân eden dost
Dilerse aşkını câna kuran fak
Dilerse söyleten sırr-ı Enelhak
Dilerse vârımı alıp eden yok
Dilerse kim Ümmî Sinan eden dost
İlâhi yâri gıl bana
Ki senden başka yârim yok
Ne yüz ile gelem sana
Günahtan gayrı kârım yok
Ne dervişem feragatte
Ne tâcı tahtı devlette
Hemen kaldım mezellette
Elimden bir tutanım yok
Yine bir menzile erdim
Nedâmet bahrına daldım
Hayâlî aşka aldandım
Sabâ gibi kararım yok
Gönül yâdetti Sübhân’ı
Gözüm yaşı ciğer kanı
Bu yola koymuşum cânı
Elimde ihtiyârım yok
Benem âsî yüzü kâre
Meğer Üftâde bîçâre
Tutuşmuşum ki nâre
Yanımca bir yanarım yok
Çünkü murâdımız sensin
Gayrın sevdâsını kaldır
Pâk eyle gönül hânesin
Kendi aşkın ile doldur
Nice bir derd ile mihnet
Nice bir hüsnet ü fürkat
Vaslına ver kâbiliyyet
Çok ağladık bizi güldür
İster seni cânım velî
Neylesin erişmez eli
El sanır âşıkı deli
Kimse bilmez bu ne haldir
Eğer elinden geleydi
Çoktan maksudun bulaydı
Bula ki lûtfun olaydı
Çünkü bir bî-çâre kuldur
Gör
Hüdâyî-i derd-mendi
Kande baksa seni sandı
Lûtfet esirge efendi
Rahmet ü gufrânın kaldır
Aşkın bu gönül şehrini
Gele gide yol eyledi
Dahi Âdem halk olmadan
Seni sultân kul eyledi
Hak’tır kudret ü kuvvet
Hak’tır lutf ü inâyet
Eyleyip bize hidâyet
İhsânını bol eyledi
Ol verdi cism ü cânı
Ol verdi ilm ü irfânı
Hüdâyi’yi
bunca ihsânı
Evvel
âhir ol eyledi
Neyleyim
dünyayı
Bana
Allah’ım gerek
Gerekmez
mâsivayı
Bana
Allah’ım gerek
Ehl-i
dünya dünyada
Ehl-i
ukbâ, ukbâda
Her
biri bir sevdada
Bana
Allah’ım gerek
Dertli
dermanın ister
Kullar
sultanın ister
Âşık cananın ister
Bana Allah’ım gerek.
Fani devlet gerekmez
Dürr ü ziynet gerekmez
Haksız cennet gerekmez
Bana Allah’ım gerek
Mecnun ister Leyla’yı
Vâmık ister Azra’yı
N’idem gayrı sevdayı
Bana Allah’ım gerek.
Bülbül güle karşı zâr
Pervaneyi yakmış nâr
Her kulun bir derdi var
Bana Allah’ım gerek
Beyhûde hevayı ko
Hakkı bul gör yâ hû
Hüdâi’nin sözü bu
Bana Allah’ım gerek
Vasıl olmaz Hakk’a kimse cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönülden tâ ki pürnûr olmadan
Mûtu kable ente mûtu sırrına mazhar olan
Haşr ü neşri gördü bunda nefha-i sûr olmadan
Sür çıkar ağyârı dilde tâ tecelli ede Hak
Pâdişah konmaz saraya hâne ma’mur olmadan
Mest olup mestâne geldim tâ ezelden tâ ebed
İçimişim aşkın şarabın âb-ı engür olmadan
Sen müyesser eyle Yârab bizlere beytin tavaf
İlmin ile âmil eyle vâde tekmil
olmadan
Hak cemâlin Kâbesini kıldı âşıklar
tavaf
Yerde Kâbe gökyüzünde Beyt-i Ma’mur olmadan
Mest olanların kelâmı gayrıdan gelmez velî
Pes enel hak nice disün kişi Mansur olmadan
Bir acep sevdaya düştüm tutuşup Şemsi müdam
Hakk’a makbul olmak ister halka menfur olmadan
Kapuna geldi âsîler şefâat yâ Resûlallâh
Suçunu bildi kâsîler şefâat yâ Resûlallâh
Kapundan özge yok kapum tapundan özge yok tapum
Bu dem geldüm bilip suçum şefâat yâ Resûlallâh
Garîk-i bahr-i isyânum harîk-i nâr-ı hicrânum
Fakîrüm zâr u giryânum şefâat yâ Resûlallâh
Yolum seddeyledi ayâr kılup gurbette
işüm zâr
Elüm tut lutfile kurtar şefâat yâ
Resûlallâh
Ne itdüm ise ben itdüm ya geldüm nefse zulm itdüm
Henüz cürmüm bilüp geldüm şefâat yâ Resûlallâh
Ne ilmüm var ne a‘mâlüm perîşân cümle ahvâlüm
Tolu vesvâsile bâlüm şefâat yâ Resûlallâh
Bu Şemsî abd-i âbıkdur ne itsen
ana lâyıkdur
Velî yolunda sâdıkdur şefâat yâ Resûlallâh
Yâ Rabb[i] izzetin hakkı
Kurtar bizi nefs elinden
Kemâl-i nusretin hakkı
Kurtar bizi nefs elinden
Mukırrim zâtına cândan
Ayırma cânı cânândan
Hıfz eyle nefs ü şeytandan
Kurtar bizi nefs elinden
Varayım ben benden sana
Göster seni bensiz bana
Mest oluban kalam tana
Kurtar bizi nefs elinden
Âdem’im ağlatma beni
Tevbem kabûl it yâ Ganî
Al beni ver bana seni
Kurtar bizi nefs elinden
Derd
ehli libâsını aşk ile giyen gelsün
Zehrini
şeker gibi zevk ile yiyen gelsün
Ol
günlerini sâ’im hem giceleri kâ’im
Fakr
âteşine dâ’im sabr ile yanan gelsün
Hakk’a
iremez kimse atlas u libâs ile
Öz
kendi eli ile cânına kıyan gelsün
Kâl
ü kıyl ile hergiz menzile irişilmez
Kendilik
ile olmaz mürşide uyan gelsün
Aldanma
sakın Âdem her
âline dünyânun
Öz
varlıgını bunun yokluğa sayan gelsün
Zulmetden necât bulmaga
Ah bir nemed vâh bir nemed
Yoklıga togrı varmaga
Ah bir nemed vâh bir nemed
Yazın ısıdan saklaya
Kışın sovukdan bekleye
Aşık içinden söyleye
Ah bir nemed vâh bir nemed
Başka bir dervüş getüre
Togruca yoldan getüre
Şeyhün hizmetin bitüre
Ah bir nemed vâh bir nemed
Sevdügüm-çün didüm sana
Gözün aç togrı bak bana
Maksudun Hak virmiş sana
Ah bir nemed vâh bir nemed
FIRSAT ELDE İKEN GELİN ÂŞIKLAR
Fırsat elde iken gelin âşıklar
Aşk ile dönelim hu deyu deyu
Bu erkanı süregeldi sadıklar
Şevk ile dönelim hu deyu deyu
Hu diyene aşk zinciri takıla
Gönlü onun masivadan çekile
Kim ne diyen desin gönlümHak ile
Aşk ile dönelim hu deyu deyu
Hu diyen kişinin yanar günahı
Cennet içre dîdâr olur penâhı
Zikirdir âşıkın her ah ü vahı
Dert ile dönelim hu deyu deyu
Hu
zikri şevke düşürür melili
Hal
edinen âşık dostun halili
Takarrüp
mülkünün budur delili
Şevk
ile dönelim hu deyu deyu
Bu
yola doymaz azıksız yayalar
Aşkı
yok kişiyi hayvan sayalar
Bizi
genden gören mecnun diyeler
Aşk
ile dönelim hu deyu deyu
Mansur
neden kendini çekti dâra
Âşok
olan gelsin gül yüzlü yâra
Dün
ü gün salâdır ehl-i dîdâra
Şevk
ile dönelim hu deyu deyu
Kimin
bu zikri olursa ameli
Gönül mir’atinde görür cemali
Eroğlu budur insanın kemali
Aşk ile dönelim hu deyu deyu
Şükür Allah aşkına
Kara sakal ağardı
Gördüm dağlar başında
Ağırup kar yağardı
Eskisi sürüldü gitti
Geldi yenisi yetti
Ekilen yerden bitti
Yer yaşardı güverdi
Yetti yerin nebatı
Görüldü zulmatı
İrdi Hızır hayatı
Can bostanın suvardı
Urdu can baş terkisin
Çekmez oldu korkusun
Açtı gaflet uykusun
Gönül gözün uyardı
Sümbül nergis menevşe
Âşık oldu bu nakşe
Bunlar Hakk’a yüz tutup
Her dem boyun eğerdi
Sultana irdi kuldan
Âşık oldu gönülden
Muhiddin can ü dilden
Erenleri severdi
Kırklar meydanına vardım
Gel beru hey can dediler
İzzet ile selâm verdiler
Gir işte meydan dediler
Kırklar bir yerde durdular
Otur deyü yer verdiler
Önüme sofra serdiler
El lokmaya sun dediler
Kırkların kalbi durudur
Gelenin kalbi arıdır
Gelişin kandan beridir
Söyle sen kimsin dediler
Gir semaya bile oyna
Silinsin pâk olsun ayna
Kırk yıl bir kazanda kayna
Dahi çiğsin yan dediler
Gördüğünü gözün ile
Beyan etme sözün ile
Andan sonra bizim ile
Olasın mihman dediler
Düşme dünya mihnetine
Tâlip ol Hak hazretine
Ab-ı Kevser şerbetine
Parmağını ban dediler
Şah
Hatayi’m nedir halin
Hakk’a şükr et kaldır elin
Gıybetten kesegör dilin
Cümlemiz yeksan dediler
N’eylerem ol cenneti içinde didar olmasa
Koy anı virane kalsun bağçede yâr olmasa
Gaflet ehli kaldı hakdan şöyle bil kim bî nasib
Kande didarı görür ol bunda bidâr olmasa
Dünyede âşık olan geydi melamet donunu
Her yeten âşık olur mu derd ana kâr olmasa
Âşıkın meydanda başı top yerine çalınur
Başını meydane koymaz kim ki serdâr olmasa
Doğruluk dost kapusudur doğru gel gir bu yola
Eğri meydanda utanur bunda ikrâr olmasa
Ey
Hatayi cevheri harc eyleme nadana sen
Cevherin kadrini bilmez ger hırîdâr olmasa
Dil hânesi pürnûr olur
Envâr-ı zikrullah ile
İklim-i dîl mâmûr olur
Mi’mar-ı zikrullah ile
Her müşkil iş âsân olur
Derd-i dile dermân olur
Canın içinde cân olur
Esrâr-ı zikrullah ile
Gamgin gönüller şâd olur
Dembesteler azâd olur
Gümgeşteler
irşâd olur
Âsar-ı
zikrullah ile
Zikr eyle Hakk’ı her nefes
Allah besbaki heves
Pes gayriden ümidi kes
Tekrâr-ı zikrullah ile
Gör ehl-i halin fırkasın
Çâk etti ceyb-i hırkasın
Devr eyle zikrin halkasın
Pergâr-ı zikrullah ile
Terk et cihan ârayişin
Nefsin gider âlâyişin
Bul cân ü dil asayişin
Efkâr-ı zikrullah ile
Ahmed seni ikrâr eder
Hem zikrini tekrar eder
İhlâsını iş’ar eder
Eş’arı zikrullah ile
Mevlâm bana ver aşkını
Hayranın olayım senin
Bülbül gibi gülşeninde
Nâlânın olayım senin
Yandır beni yandır beni
Aşk meyinden kandır beni
Sarhoş edip döndür beni
Mestânın olayım senin
Yâr eyle beni yârine
Koyma bugünü yârına
Yak beni aşkın nârına
Pervanen olayım senin
Gönül
kuşun sana uçur
Aşk
meyinden daim içir
Bu
tâc u hırkadan geçir
Uryanın
olayım senin
Seyyid Nizamoğlu hoca
Ayırma kendinden yüce
Gerek gündüz gerek gece
Mihmanın olayım senin
Bir dertliyim derdim vardır
Ya ben nice dönmeyeyim
Her dem işim âh u zârdır
Ya ben nice dönmeyeyim
Biziz ümmet-i nâcîler
Din yolunda duâcılar
Kâ’be’de döner hacılar
Ya ben nice dönmeyeyim
Aşk odu yürekte yanar
Beni gören Mecnun sanır
Gökyüzünde ay gibi döner
Ya ben nice dönmeyeyim
Bu sırrı münkirler ermez
Dost yüzünü körler görmez
Çarh-ı felek döner durmaz
Ya ben nice dönmeyeyim
Gel
şekki gönülden çıkar
Mü’minlere
inkâr n’ider
Melekler arşı devr eder
Ya ben nice dönmeyeyim
Yeller eser deniz coşar
Irmaklar dağlardan aşar
Döne döne sular taşar
Ya ben nice dönmeyeyim
Seyyid Nizâmoğlu tek dur
Münâfıkın işi şektir
Evvel âhır dönmek haktır
Ya ben nice dönmeyeyim
Biz bu dünyada bir kuşuz
Her yana uçup gezeriz
Hakk’ın nimetlerinden yeyip
Suların içip gezeriz
Yolumuz üstünde bizim
Ecel derler bir tuzak var
Hiç ondan korkumuz yoktur
Kanatlar açıp gezeriz
Ön son yollarımız oğrar
Ol tuzağa bir gün bizim
Kurtulmağa derman yoktur
Yok yere kaçıp gezeriz
Üstümüzde avcı durmuş
Boğazlamak ister bizi
Yüzbin türlü fikirleri
Biz kesip biçip gezeriz
Seyyid Nizamoğlu eken
Bunda
anda biçer derler
Gözümden
kanlı yaşları
Anınçün
saçıp gezeriz
Yâ Rabbi ışkun vir bana
Hû diyeyim yana yana
Âşık olayın ben sana
Hû diyeyim yana yana
Gönlümde ağyâr kalmasun
Senden gayrı yâr kalmasun
N’olduğum kimse bilmesün
Hû diyeyim yana yana
Koma hiç benliğüm bende
Varlığum yok eyle sende
Seni görüp her mekânda
Hû diyeyim yana yana
Mevlâm koma beni bana
Al gönlümi senden yana
Müştâk olayın ben sana
Hû diyeyim yana yana
Senden gayrısın al benden
Ayırma ben kulun senden
Sevdür bana seni candan
Hû diyeyim yana yana
Seyyid Nizâmoğlu kuldur
Gerek yaşat gerek öldür
Işkunla gönlümi doldur
Hû diyeyim yana yana
Serseri girme meydana
Âşıktan ahvâl isterler
Kallaşlık ile urma dem
Tasdik ehli kaal isterler
Uyan bu gaflet hâbından
İsbât isterler bâtından
Her âşıka sohbetinden
İkrâr ile yol isterler
Erenler oynar utulmaz
Bu yola hile katılmaz
Bunda har mühre satılmaz
Ya gevher ya lâ’l isterler
Kılı kırk pâre ederler
Birin yol tutup giderler
Dile ne itibare ederler
Hâl içinde hâl isterler
Pîr
Sultan Abdal neylesin
Müşkil halledip söylesin
Arısın çiçek yaylarsın
Yarın senden bal isterler
Uyur idik uyardılar
Diriye saydılar bizi
Koyun olduk ses anladık
Sürüye saydılar bizi
Halimizi haleyledik
Yolumuzu yol eyledik
Her çiçekten bal eyledik
Arıya saydılar bizi
Hak defterine yazıldık
Pîr divanına dizildik
Bal olup şerbet ezildik
Doluya saydılar bizi
Pir Sultanım ne var şunda
Çok keramet var insanda
Ol cihanda şu cihanda
Ali’ye saydılar bizi
Hazret-i Şâh’ın avâzı
Turna derler bir kuştadır
Asâsı Nil denizinde
Hırkası bir derviştedir
Nil denizi ummanoldu
Sararıp gül benzi soldu
Bakışı aslanda kaldı
Döğüşü dahi koçtadır
Ali’m istemez benliği
Yürekte tutmaz kinliği
Zülfikar’ın keskinliği
Çifte dilli kılıçtadır
Ozan, pirim ulu ozan
Der kendine bir yâr kazan
Hayrını şerrini yazan
Sağ yanında feriştedir
Nerde Pir Sultan’ım nerde
Özümüzün aslı dârda
Yemen’den öte bir yerde
Hâlâ düldül savaştadır
Bir nefesçik söyleyelim
Dinlemezsen neyleyelim
Aşk deryâsın boylayalım
Ummâna dalmaya geldim
Aşk harmanında savruldum
Hem elendim hem yoğruldum
Kazana girdim yoğruldum
Meydana yenmeğe geldim
Ben Hakk’ın ednâ kuluyum
Kem damarlardan berîyim
Ayn-ı cem’in bülbülüyüm
Meydana ötmeye geldim
Ben Hak ile oldum âşinâ
Kalmadı gönlümde nesne
Pervâneyim ateşine
Şem’ine yanmaya geldim
Pir Sultan’ım yeryüzünde
Var mıdır noksan sözümde
Eksiğim kendi özümde
Dâr’ına durmaya geldim
Aklım fikrim yâr eyledim ben bana
Öğüt verdiğim deli gönül almadı
Bir kileciği var almış eline
Dünyayı içine koydum dolmadı
Alması farz imiş sünnettir selâm
Hak nûrdan yaratmış yaz dedi kelâm
Bir içek yarattı ol Rabb’ül-âlem
Onu koklayan mahrum kalmadı
Var bir pîre eriş serseri gezme
Gözet gözün önün yolundan azma
Değme bir dükkâna yükünü çözme
Bunda çok bezirgân assı kalmadı
Gençlik yaza benzer kocalık güze
Yüreğim başlıdır dertlerim tâze
Boynun eğ de hizmet eyle üstâze
Şeytan benlik ile menzil bulmadı
Kul
Himmet’in deste gülü elinde
Dâimâ zikreder Hakk’ı dilinde
Bir güzel sevmişim Hak yolunda
Hayâli gönlümden zâil olmadı
ŞU
BENİM SEVDİĞİM MUHAMMED ALİ
Şu benim sevdiğim Muhammed Ali
Kumru dost dost deyü öten Ali’dir
Sakınan çağıran mahrum mu kalır
Şu sefiller carına yeten Ali’dir
Ali’m tutdu Zülfikâr’ın sapını
Döndürdi kâfirin dine hepini
Mağribde attı kudret topunu
Maşrıkta uzatıp tutan Ali’dir
Muhammed mi’raca gidecek oldu
Ali Muhammed’i gönderi geldi
Doksan bin kelâmı o demde sordu
Soran Muhammed dinleyen Ali’dir
Âşıka dilden halife kılandan
Bülbül ayrılır mı gonca gülünden
Dad be dad çağırdı devin elinden
Kesikbaş carına yeten Ali’dir
Ecel kayıp nasib kayıp er kayıp
Ya Ali sırrına ermedim deyip
Kul
Himmet ortaya bir nişan koyup
Bir olup birliğe yeten Ali’dir
Bizi bu sevdaya salan
Kendi Cenâb-ı Allah’tır
Bu sevdaya gönül veren
İşi gücü eyvallahtır
Eyvallahı bilen kişi
Her dem artar aşkı cûşu
Resûl’den bindiği taşı
Hâlâ durur muallâktır
Bir sözüm vardır tutana
Er odur Hak’tan utana
Kul olmuşuz Pîr Sultan’a
Eşiği de kıblegâhtır
Er odur ki Hak’tan öğe
Desti dâmânına değe
Benzemez ağaya beğe
Alî şâh bir ulu şahtır
Dest ü dâmeni salmanam
Cevhersiz göle dalmanam
Kırklar sâili Selman’am
İşim gücüm şey’ullahtır
Kul Himmet’im okur yazar
Şu cihanı eler gezer
Hak’tan bize oldu nazar
Bu bir sırr-ı sırrullahtır
Nagehan uğradım derde
Derman ediyip inilerim
Mekanım yok gökte yerde
Gufran deyip inilerim
Yaktı hecrin kül eyledi
Gözüm yaşın sel eyledi
Avare Mecnun eyledi
Devran deyip inilerim
Birlikte gark idim nura
Kudretullah saldı yere
Asıl diler asla ere
Umman deyip inilerim
Cahidi’nin
gönlün urma
Aybını yüzüne vurma
Reddedip kapından sürme
Aman deyip inilerim
İSTEMEM
ÂLEMDE GAYRI MEYVAYI
İstemem âlemde gayrı meyvayı
Tadına doyulmaz balımdır Ali
İstemem eşyayı verseler dahi
Kokmazam sünbülü gülümdür Ali
Ali’mdir kadehim Ali’mdir şişe
Ali’m sahralarda morlu menekşe
Ali’m dolu yedi iklim dört köşe
Ali’m saki Kevser dolumdur Ali
Ali vahid şah-ı Resul kibriya
İmam Hasan Hüseyn Şah-ı Kerbela
İmam Zeynel-Aba ol sahib-liva
Büküldü kametim dalımdır Ali
Muhamrned Bakır’dır tendeki canım
Ca’ferüs -Sadık’tır dinim imanım
Musa-i Kazım’dır derde dermanım
Varlığım kalmadı malımdır Ali
Aliyyür -Rıza’dır Şah-ı Horasan
Taki ile Naki gösterdi burhan
Hasanül-Askeri mah-ı dırahşan
Yokladım talihim falımdır Ali
Muhamrned Mehdi’dir sahibüz-zaman
Oniki İmam’a kul oldum heman
Ma’sum-ı pakandır envar -ı cihan
Esrar-ı Huda’ya alemdir Ali
Virani’yem düştüm şimdi derdine
Vücudum gark oldu çile bendine
Gönül sormaz oldu kendi kendine
Söyler dehanımda dilimdir Ali
Eşrefoğlu al haberi
Bahçe biziz gül bizdedir
Biz de Mevla’nın kuluyuz
Yetmiş iki dil bizdedir
Erlik midir eri yormak
Irak yoldan haber sormak
Cennetteki akan ırmak
Coşkun akan sel bizdedir
An vardır uçup gezer
Teni tenden seçip gezer
Zahit bizden kaçıp gezer
Arı biziz bal bizdedir
Kimi sofu kimi hacı
Cümlemiz hakka duacı
Resul-i Ekrem’in tacı
Aba hırka şal bizdedir
Adem vardır cismi semiz
Aptes alır almaz temiz
Halkı dehleylemek nemiz
Bilcümle vebal bizdedir
Biz erenler gerçeğiyiz
Has bahçenin çiçeğiyiz
Hacı Bektaş köçeğiyiz
Edep erkan yol bizdedir
Kuldur Hasan Dede’m kuldur
Manayı söyleyen bildir
Elif hakka doğru yoldur
Cim ararsan dal bizdedir
İlâhî Azrail canım alıcak
Cânını tez verenlerden eyle,
Fenâ mülkten bekâ mülke göçürsen
İmân ile göçen kullarından eyle
Sırat’ı
tez geçen kullar kurtula
Münâfıklar
yüz üstüne sürtüle
Her
kişinin hayrı şerri tartıla
Hayrı
ağır gelen kulundan eyle
İletüben kabr evine koyalar
Anda Münker Nekir ile geleler
Tanrın peygamberin kimdir diyeler
Âsan cevap veren kulundan eyle
Rabbim nazar eder ise kuluna
Tamu değmez anın hiçbir kılına
Salına salına cennet iline
Ön saf ile giden kulundan eyle
Âsan
cevap vermez ise dilimiz
Kati
müşkil olur anda hâlimiz
Sırat
köprüsüne uğrar yolumuz
Sıratı
tez geçen kulundan eyle
Eya
Muhyi nedir senin maksûdun
Her ne diler isen kâdir Ma’bûdun
İlâhî! dilerim yetir maksûdum
Cemâlini gören kulundan eyle
Zâhid bizi ta’n eyleme
Hak ismin okur dilimiz
Sakın efsâne söyleme
Hazret’e varır yolumuz
Her kim bu tarîka girdi
Hasan-ı Basrî’ye irdi
Her seher okunur virdi
Seyyid Yahya’dır pîrimiz
Sayılmayız parmağ ile
Tükenmeyiz kırmağ ile
Taşramızdan sormağ ile
Kimse bilmez ahvâlimiz
Erenler yolun güderiz
Çekilip Halk’a gideriz
Gazâ-yı ekber ederiz
İmam Ali’dir ulumuz
Erenlerin çoktur yolu
Cümlesine dedik belî
Gören bizi sanır deli
Usludan yeğdir delimiz
Tevhîd eden deli olmaz
Allah deyen mahrum kalmaz
Her seher açılır solmaz
Bahara erer gülümüz
Muhyî sana olan himmet
Âşık isen cana minnet
Elif Allah mim Muhammed
Kisvemizdedir dalımız
Yüz tutup dergâha bu ben siyeh-rû
Umaram fazlunı dâ’imâ Yâ hû
İçirdün sahbâ-yı zâtundan tolu
Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh
İdindüm yolunda aşkunı hem-râh
Visâlün haccına gösterivir râh
Ledünnî ilmine eyledün agâh
Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh
Kalmadı menzil-i merâtib asla
Bir oldı ‘aynıma zîr ile bâlâ
Cânuma cân oldı matlab-ı a’lâ
Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh
Cemâlün eyledi canda tecellî
Şu mahzun yüreğim buldı teselli
Eyledün bendene in’âmı küllî
Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh
Askerî kulundur senün efendi
Takıldı boynuma zülfün kemendi
Sayd itdi gönlümüz aşkımın fendi
Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh
Gönlümü ilâhî senden ayırma
Aşkına Sultanım benden ayırma
Mâsiva hubbunü çıkar kalbimden
Her ne sana yarar andan ayırma
Ehl-i hâl ile beni haldaş eyle
Zâkir kulların ile koldaş eyle
Âhır nefeste imân yoldaş eyle
Ya Rabbi sen anı benden ayırma
Derd ile edelim semâ vü cevlan
Sineler çâk edip olalım uryan
Âkıbet kimseye kalmaz bu devran
Hele şimdi bu devrandan ayırma
Dostlarına vade kıldın visâlin
Âşıklar ararlar senin hayalin
Lûtf edip cennette göster cemâlin
Yâ Rab bizi bu ihsandan ayırma
Zakiri’nin
katı çoktur günahı
Zikrin hakkı anı affet ilâhî
Ey kamu âlemlerin pâdişahı
Dilim zikr ile Kur’an’dan ayırma
Nedir sürûrun yine mesrursun
Neyler bu sende beyhude hande
Ahret zâdını kıldın mı hazır
Kuvvet ü kudret var iken sende
Rabbena bizden yok bize derman
Ver bize senden son demde îmân
Gözlerim giryân ciğerim biryân
Suçumu ansam olurum hayran
Zâtına lâyık yok bir amelim
Ben fakîr kulum sen ganî sultan
Rabbena bizden yok bize derman
Ver bize senden son demde îmân
Hadden aşırdım cürm ü isyanı
Hak
benden bir bir sorıser anı
Suçumu
bildim kapına geldim
Sen
kabul eyle bu günahkârı
Rabbena bizden yok bize derman
Ver bize senden son demde îmân
Aldadı bizi nefs-i emmâre
Tâat etmeğe kalmadı çâre
Olursa sual bu tehî deste
Ne cevap vere bu yüzü kare
Rabbena bizden yok bize derman
Ver bize senden son demde îmân
Zâkirî budur vird-i zebanım
Her kaçan olsa muhtazır canım
Lütfunu rehber eyle sultanım
Şerr-i şeytandan sakla îmânım
Rabbena bizden yok bize derman
Ver bize senden son demde îmân
Pâk
eyle gönül çeşmesini tâ durulunca
Dik
tut gözünü gönlüne gönlün göz olunca
Evvel
koma kim sonra çıkarması güç olur
Şeytan
çerisi hâne-i kalbe koyulunca
Efkârı
ko dil destisin ol çeşmeye tuttur
Ol
âb-ı safâ-bahş ile ol desti dolunca
Sen
çık aradan hânesini sahibine ver
Bî-şek
girer ıssı evine sen savulunca
Çün
Hak seni derbân-ı der-i hânesi itti
Dur
kapıda gayrı koma tâ anı bulunca
Çektim
bu cihân içre hezâr zahmet ü minnet
Bir
pîr-i Hudâ mürşid-i kâmil bulunca
Ey Lâmekânım seni ben çok aradım
çok
Sînemde
mukîm olducağın tâ duyulunca
GÖREN
CANDIR YİNE CÂNÂN YÜZÜNÜ
Gören candır yine cânân yüzünü
Temâşâ kendi eder kendüzünü
Gören hem görünen oldur hakikat
İşiten söyleyen oldur sözünü
Yarattı âdemi gör sun’-ı pâkin
Yaman etti o vech ile özünü
Nukûş-ı mâsivâdan kalb-i pâke
Tecellî edip arz eyler yüzünü
Dü âlemden çevirdi Lâmekân yüz
Anınçün ayrımaz Hak’dan gözünü
Ey beni aşk ateşine yandıran
Aşk senin âşık senin ma’şûk senin
Hem seven hem sevilen hem sevdiren
Aşk senin âşık senin ma’şûk senin
Âşıkın kalbine kılsan bir nazar
Mâsivâdan anda kalmaz eser
Sana iren cennet ü hûrî n’ider
Aşk senin âşık senin ma’şûk senin
Yanar aşk ile cân ü tenim
Geçer ise âh ile dün ü günüm
Hep senindir arada nem var benim
Aşk senin âşık senin ma’şûk senin
Mahz-ı lûtfun ile ey kâdir ilâh
Âşıkın kalbine kılsan bir nigâh
Bir gedâdır Nûrî kulun pâdişâh
Aşk senin âşık senin ma’şûk senin
Yanmaktan usanmazam pervâne miyim bilmem
Hiç sonunu saymazam divâne miyim bilmem
Dil-hâne harâb oldu yıkıldı türap oldu
Her cânibi bâb oldu vîrâne miyim bilmem
Her şâm u seherde zârım gûş eylemez ol yârim
Bakmaz bana hünkârım bîgâne miyim bilmem
Kalbimde ocağım var sînemde de dağım var
Âteşte durağım var hep yâne miyim bilmem
Nûrî dem-i dehşette bahr-i gam-firkatte
Ka’r-ı yem-i hayrette dürdâne miyim bilmem
Ey
dil bize ver bir haber
Aşk
ellerine kim gider
Hasret
ile yandı ciğer
Aşk
ellerine kim gider
Âşıklara
vakt-i seher
Anda
nesîm-i aşk eser
Ol
nefhadan alıp haber
Aşk
ellerine kim gider
İster
gönül ol elleri
Müşgîn
kokar sünbülleri
Solmaz
o bağın gülleri
Aşk
ellerine kim gider
Billahi
ol elin yolu
Nûrî’ye
candan sevgili
Bağlandı
aşkın mahmili
Aşk
ellerine kim gider
İlâhî
neylesin n’etsin
Gönül
sensiz karar etmez
Cihan
bağında bir sâat
Gönül
sensiz karar etmez
Cihan
bağında bir sâat
Ne
münkündür ola rahat
Olursa
ravza-i cennet
Gönül
sensiz karar etmez
N’ider ol bağ u bostanı
N’ider ol hûr u gılmânı
Firakınla yanar canı
Gönül sensiz karar etmez
Çü sensiz Nûrî’nin yârı
N’ider ol gayrı efkârı
Sevindir sen o nâçârı
Gönül sensiz karar etmez
Aşkın şarâbın içmeyen
Mest oluphayrân olur mu
Zencîr-i aşka düşmeyen
Soyunup uryân olur mu
Aşka ciğerin yakmayan
Mürşîde doğru bakmayan
Bahr-ı muhîte akmayan
Göl iken ummân olur mu
Akıt gözlerinden yaşı
Gör kimdir işleyen işi
Kul olur ise bir kişi
Bu mülke sultân olur mu
Gönül
gel geçirme çağın
Ko
yansın yürekte yağın
Gülleri
bitmeyen bağın
Bülbülü
nâlân olur mu
Nakşî
açıldı çün gözün
Hakk’ı
görür oldu özün
Lâkin
bilmem uş bu sözün
Münkîre
imân olur mu
Emreyleyip Mevlâ ecel geldikte
Bunca suallerim âsân olur mu
Göç yarağın görüp anda vardıkta
Gönül dost evinde mihmân ola mı
Bunda günahlara etmeyen tedbir
Takalar boynuna ateşten zencir
Divan-ı Hazret’e vardıkta bir bir
Affeyleyip suçum ihsân ola mı
İki
cihan fahri derdin dermanı
Ol
gün ümmetine eyler ihsanı
Âsîler
cem olup dursa divanı
Suçlu
olanlara dermân ola mı
Evvel
bahar oldu açıldı güller
Öttü
çemenlerde dertli bülbüller
Söylemez
olucak söyleyen diller
Gözün
yaşı akıp ummân ola mı
Nûrdan
olur âşıkların yüzleri
Her
biri gevher
Nakşî sözleri
Gördükte
yüzlerin kudret gözleri
Âkiller
çâk olup hayrân ola mı
Bir derdim var âlemde bin dermânı
neylerem
Bir cânım vardır canda yüz bin
cânı neylerem
Ben bu aşka erince hayli zaman
ağladım
Aradığım bulmuşam çün falanı
neylerem
Ben bu aşka erelden dosta
kurbandır cânım
Bî-nişândır mekânım ben mekânı
neylerem
Ben bu aşka yâr oldum bir ile hem
bir oldum
Hem Mûsâ hem Tûr oldum “len
terânî”neylerem
Ben bu aşka düşmesem yanuban
tutuşmasam
Dert oduna pişmesem ad u sanı
neylerem
Gel oldu ben gâfile ayn ü şîn u kaf ile
Dersi yârdan almışam ilm-i irfânı neylerem
Gayrısından el çekip istediğim
derdidir
Vermese derdin bana dü-cihânı
neylerem
Ben
bu derde uğradım yokluğu kâr eyledim
Hacc
u zekât-sıfât armağanı neylerem
Ümmî
Sinan’ın cânı dâim aşkı fermânı
Ver
anın içün imânı ben isyânı neylerem
Evliyânın bâbına esrârın duyan gelir
Ahdeyleyip ezelden kavline uyan gelir
Hak buyurdu zikrime ta’n eyleyen ziyanlı
Muvahhidin âvâzı münkire çiyan gelir
Gayrı Hakk’a Hak diyen aşka gönül vermedi
Aşk oduna varlığın yokluğa sayan
gelir
Erenler bâzârına yokluğun şîkârına
Hak yoluna nefsinin putların sıyan
gelir
Hak buyurdu zikredin biz dahi
zikredelim
Erenler sohbetine kur’an’a uyan
gelir
Her kim aşka yâr olur cânâ safâ-
kâr olur
Mâsivâdan dûr olur cevrine döyen
gelir
Kim ki sever Allah’ı gayrıyı kor
vallahi
Bu yola cân ü cihân terkine döyen
gelir
Dört kitabı okumak ayn u şîn ü kaf
ile
Gerçi güçtür zâhide ârife ayân gelir
Ey
Sinan Ümmî sakın nutk eyleme nâdâna
Câhile yâr olursan ıssına ziyân gelir
Devlet
imiş kişiye dünyada zahmet denen
Kesret
imiş kişiye bu dünyada mihnet denen
Ey
gönül geç cihânın izzetinden fâriğ ol
Âfet
imiş kişiye bu dünyada şöhret denen
Sen
bu mihnetten kaçarsan varlığı terk eylegil
Uzlet
imiş kişiye bu dünyada vahdet denen
Hak
resûlü fahr-ı âlem fakr ile fahreyledi
Tâât
imiş kişiye bu dünyada ni’met denen
Vahdet-i
bâkî gerekse ömrü zâyi etmegil
Fırsat
imiş kişiye bu dünyada rahmet denen
Dâr-ı
dünya bir misâfirhânedir belli beyân
Sıklet
imiş kişiye bu dünyada ziynet denen
Ey Sinan Ümmî kamu varlık olur mu
âhir fenâ
Vuslat
imiş kişiye bu dünyada sohbet denen
Hakk’ın feyzi âleme
Düpdüzdür anlar isen
Bu görünen mevcudât
Bir yüzdür anlar isen
Hak vechini görmeğe
Gözgü düşmüş âdeme
Bu âyinede âlem
Bir tozdur anlar isen
Enbiyanın geldiği
Dört kitabın indiği
Her lisânın dediği
Bir sözdür anlar isen
Ârife bir söz ıyân
Bozulup bozudulan
Dost ile bâki kalan
Bir gözdür anlar isen
İbrahim’in
yüzünden
Âdem
kimdir bilmeğe
Bir
muammâ bir özge
Rumûzdur
anlar isen
Cümle
renkler döne döne
Geldi
âdeme boyandı
Her
yüzde seyran eyleyip
Geldi
bu deme dayandı
Bu
demde Hak varlığını
Sırat-ı
müstakimi bul
Mi’raç
kılan bu nefisten
Hakkın
gayriden usandı
Ehl-i
Hakkk’a bu söz âyân
Her
rengin aslı cevherdir
Cevher
âdem rengin giyip
Evvelki
renkten utandı
Cümle
şeyde seyrân eden
Cevhere
özün kân eden
Her
zerrede Hakk’ı gören
Gümansız
Hakk’a dayandı
Bu
gerçek er
İbrahim’e
Hep
bildiğin unutturup
Yokluk
denizine daldı
Anda
biraz suya kandı
Sorarsan her nefes zevkim
Benim câm-ı safâdandır
Bu âlem içinde irşadım
Muhammed Mustafa’dandır
Gözüm yumsam fenâfillâh
Gözüm açsam bekâbillâh
Bana bu lûtf u ihsan
Cenâb-ı Kibriya’dandır
Benim takrir ü tahkikim
Değildir kendi kendimden
Ebûbekr ü Ömer Osman
Aliyyü’l-Murtazâ’dandır
Dışım âşık içim ma’şûk
Haberdâr ol bu ma’nîden
Bu hâl ile bu hâsılım
Gönlümdeki ciladandır
Yürü zâhid senin aklın
Bizim tevhidimiz bilmez
Bu gencin fethi İbrahim
Erenden evliyadandır
Zikr edeyin Rabb’im seni
Mevlâ’m inleyü inleyü
Derdin ile doyur beni
Mevlâ’m inleyü inleyü
Derdinle derman bulayın
Hüsnüne hayran olayın
Zâr u sergerdân kalayın
Mevlâ’m inleyü inleyü
Bakmayam dünyâ âhirne
Meyl eylemeyem vaslına
Ko gark olayın hasrete
Mevlâ’m inleyü inleyü
Şöyle Mecnûn eyle beni
Bilmeyeyin seni beni
Dost diyeyin dünü günü
Mevlâ’m inleyü inleyü
Gözlerimi giryân eyle
Ciğerimi biryân eyle
Cânım aşka kurbân eyle
Mevlâ’m inleyü inleyü
Derdinden gayrisi yokdur
Beni derdinile tut dur
Derdün bana iyilikdür
Mevlâ’m inleyü inleyü
Habîb’inin şefâ’atin
Lâyık
gör bana himmetin
Doldur
cana muhabbetin
Mevlâ’m
inleyü inleyü
Müftî
Derviş eydür ey şâh
Kabul
et duamı Allah
Eyle
işim âh ile vâh
Mevlâ’m
inleyü inleyü
Yok
eyle bu tenim canım
Helâl
olsun sana kanım
Göklere
boyansın ünüm
Mevlâ’m
inleyü inleyü
Gönül
kuşu eski yuvadan uçtu
Giden
gelsin bizimle dost iline
Katarlar
bağlandı kafile göçtü
Giden
gelsin bizimle dost iline
Aşk
eseri olan karar bağlamaz
Yüreğinde
derd olmayan ağlamaz
Bizi
bu yerlerde kimse eğlemez
Giden
gelsin bizimle aşk iline
Bir garibim adım sanım anılmaz
Yüreğimde yaram vardır onulmaz
Aşk deryası cûş eyledi yenilmez
Giden gelsin bizimle aşk iline
Leyi ü nehâr akar çeşmimin yaşı
Dost yoluna koyup cân ile başı
Aşk ile geçelim dağ ile taşı
Giden gelsin bizimle aşk iline
Derviş Himmet aydur onu bilenler
Medhin okur anda varıp gelenler
Delilimiz oldu pîrler erenler
Giden gelsin bizimle aşk iline
İLÂHÎ
ZULMET-İ CÜRM İLE DOLDUM
İlâhî zulmet-i cürm ile doldum
Nedamet eyledim estağfirullah
Uyup şeytan-ı nefsime kul oldum
Nedamet eyledim estağfirullah
Eğer kılmaz isen yâ Rabbi çare
Yüreğimde onulmaz işbu yâre
Kulun kapunu koyup kande vare
Nedamet eyledim estağfirullah
Benim isyanımın pâyânı yoktur
Bilürem rahmetin deryası çoktur
Usâta bâb-ı gufranın açıktır
Nedamet eyledim estağfirullah
Günehden her ne kim yâ Rabbi kaldı
Peşîmân oluben cürmüni bildi
Diyerek Hikmeti kapuna geldi
Nedamet eyledim estağfirullah
Tâc marifet tâcıdır
Sanma gayrı tâc ola
Taklid ile tok olan
Hakikatte aç ola
Bir ağaçtır bu âlem
Meyvesi olmuş âdem
Maksûd olan meyvedir
Sanma ki ağaç ola
Düşe düşüp aldanma
Kendin hayrete salma
Hak’tan gayrı ne vardır
Ta’bire muhtac ola
Bu âdem meyvesinin
Çekirdeği sözündür
Sözsüz bu âdem âlem
Bir anda târâc ola
Sana âlem görünen
Hakîkâtte Allah’tır
Allah birdir vallahi
Sanma ki birkaç ola
Bu sözlerin meâli
Kişi kendin bilmektir
Kişi kendin bilene
Hikikât mi’rac ola
Hak denilen özündür
Özündeki sözündür
Gaybî
özün bilene
Rububiyyet tâc ola
Gerçek derviş olan kişi
Aşk derdine düşmek gerek
Düşmeden bitmez bir işi
Aşk derdine düşmek gerek
Er yoluna bel bağlaya
Cân ü ciğerler dağlaya
Gâh inleye gâh ağlaya
Aşk derdine düşmek gerek
Cümle hevâlardan geçip
Zehri şeker diye deyü içip
Çalışa can gözün açıp
Aşk derdine düşmek gerek
Aşksızlara bu yol harâm
Anın işi olmaz tamam
Derviş olanlar subh u şâm
Aşk derdine düşmek gerek
Gaybî
verenler varını
Duydu Hakk’ın esrârını
Bu günü gör ko yarını
Aşk derdine düşmek gerek
Dilimizde dâim tevhîd edâsı
Zâkir kullardanız elhamdülillah
Kulağımızda hem tevhîd sedâsı
Zâkir kullardanız elhamdülillah
Sular gibi dâim durmaz akarız
Varlığımız aşk odına yakarız
Her kande bakarsak Hakk’a bakarız
Zâkir kullardanız elhamdülillah
Aşkla olmuşdur kalbimiz dâim
Masivâdan oldu cânımız şâim
Hak’dan koku alır burnumuz dâim
Zâkir kullardanız elhamdülillah
Halk-ı âlem bilmez bizim hâlimiz
Hâle tebdîl etdik cümle kâlimiz
Her ka’nda sunarsak Hak’dır elimiz
Zâkir kullardanız elhamdülillah
Gaybî halkın zikr ettiği adıdır
Anda kalan dost ilisin yâdıdır
Bizim tutduğumuz Hakk’ın yedidir
Zâkir kullardanız elhamdülillah
Âşık özün bilmeğe
Kendine gel kendine
Hakk’ı iyân görmeğe
Kendine gel kendine
Sensin dâr-ı ahiret
Sende bulundu cennet
Senden göründü Hazret
Kendine gel kendine
Hakk’a giden doğru yol
Sana gider senden ol
Sa’y et seni sende bul
Kendine gel kendine
Ko zahd ü tâatı
Terk edegör âdeti
Geç kamu hayâlâtı
Kendine gel kendine
Her ne varsa âlemde
Örneği var âdemde
Bul
sen seni bu demde
Kendine
gel kendine
Mushaf-ı
Hak’tır yüzün
Âyet-i
Kur’an sözün
Gaybî
bilegör özün
Kendine
gel kendine
Ben yitirdim ben ararım
Yâr benimdir kime ne
Gâh giderim öz bağıma
Gül dererim kime ne
Gâh giderim medreseye
Ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhaneye
Dem çekerim kime ne
Sofular haram demişler
Bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim
Günah benim kime ne
Ben melâmet hırkasını
Kendim giydim eğnime
Ar ü namus şişesini
Taşa çaldım kime ne
Sofular secde ederler
Mescidin mihrabına
Yâr eşiği secdegâhım
Yüz sürerim kime ne
Gâh çıkarım gökyüzüne
Hükmederim kaf’tan kaf’a
Gâh inerim yeryüzüne
Yâr severim kime ne
Kelp rakip böyle diyormuş
Güzel sevmek pek günah
Ben severim sevdiğimi
Günah benim kime ne
Nesimî’ye sordular kim
Yârin ile hoş musun
Hoş olayım olmayayım
O yâr benim kime ne
Yâ İlâhî düştüğüm yerde koma kaldır beni
Nice demdir ağlarım bir dem de güldür beni
Pâdişahım şol zaman kim da’vet edersin beni
Zâtın ile kıl tecellî ba’dehu öldür beni
Vaslının sevdâsına verdim cemî-i varımı
Müflis ü bîçâreyim nurun ile doldur beni
Bir kerem kânı Hudâ’sın yâ kerîm ya rahîm
Rahmet ü gufrânının deryâsına daldır beni
Bahr-ı hayrette gezer Bîçâre’yim yâ Rabbenâ
Rüzgârın kıl muvâfık vuslata irgür beni
Ne canandan haber aldım
Ne canımda rahatım var
Ne gözüme can görünür
Ne cihanda hacetim var
Gitmez gözümden hayâli
Umar derûnum visali
Bilmem ne olup meali
Aceb özge haletim var
Aşkı olaldan yoldaşım
Durmaz akar dâim yaşım
Yanmak yakılmaktır işim
Dâim böyle âdetim var
Budur benim dâim sözüm
Yoktur ana lâyık özüm
Ne bakmağa döker gözüm
Ne hod sabra takatim var
Demek Bîçâre de gelmiş
Dosta lâyık iş görülmüş
Fazl ü ihsanına dalmış
Benim de bir gayetim var
İster isen bulasın cânânı sen
Gayre bakma sende iste sende bul
Kendi mir’âtında gözle onu sen
Gayre bakma sende iste sende bul
Her sıfat kim sende var izle onu
Gör ne sırdan feyz alır gözle onu
Erişince zâtına özle onu
Gayre bakma sende iste sende bul
Kenz-i mahvî âşikâr hep sendedir
Yaz u kış leyl ü nehâr hep sendedir
İki âlemde ne varsa hep sendedir
Gayre bakma sende iste sende bul
Men aref sırrına er ko gafleti
Gör ne remzeyler bu insan sîreti
Haşr u neşr ile tâmuyu cenneti
Gayre bakma sende iste sende bul
Haşr-ı sîrî halin inkâr eyleme
Gülşen iken yerini hâr eyleme
Enfüs ü âfâkı bil âr eyleme
Gayre bakma sende iste sende bul
Zât-ı Hakk’ı anla zâtındır senin
Hem sıfatı hep sıfatıdır senin
Sen seni bilmek necâtındır senin
Gayre bakma sende iste sende bul
Sîreti terk eyle mâna bulagör
Ko sıfatı bahr-i zâta dalagör
Ey
Niyâzî şark u garba dolagör
Gayre bakma sende iste sende bul
Dermân aradım derdime
Derdim bana dermân imiş
Bürhân aradım aslıma
Aslım bana bürhân imiş
Sağ u solum gözler idim
Dost yüzünü görsem deyû
Ben taşrada arar idim
Ol cân içinde cân imiş
Öyle sanırdım ayrıyam
Dost gayrıdır ben gayrıyam
Benden görüp işiteni
Bildim ki ol cânân imiş
Savm-u salât u hac ile
Sanma ki biter zâhid işin
İnsan-ı kâmil olmağa
Lâzım olan irfân imiş
Kande gelir yolun senin
Ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini
Anlamayan hayvân imiş
Mürşid gerektir bildire
Hakk’ı sana hakka’l-yakîn
Mürşîdi olmayanların
Bildikleri gümân imiş
Her mürşîde dil verme
Kim yolunu sarpa uğradır
Mürşîdi kâmil olanın
Gâyet yolu âsân imiş
Anla hemen bir sözdürür
Yokuş değildir düzdürür
Âlem kamu bir yüzdürür
Gören onu hayrân imiş
İşte Niyâzî’nin sözün
Bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak’tan âyân bir nesne yok
Gözsüzlere pinhân imiş
Uyan gafletten ey nâim
Hakk’a yalvar seherlerde
Döküp acı yaşı dâim
Hakk’a yalvar seherlerde
Kapısında durup her bâr
Yüzün dergâhına tut var
Yürekten kıl demâdem zâr
Hakk’a yalvar seherlerde
Seherlerde açılır gül
Anınçün zâr olur bülbül
Uyanıp derd ile ey dil
Hakk’a yalvar seherlerde
Gel ey miskîn-i bîçâre
Dolaşıp gezme âvâre
Dilersen derdine çâre
Hakk’a yalvar seherlerde
Açılır bâb-ı sübhânî
Çekilir hân-ı sultânî
Dökülür feyz-i Rabbânî
Hakk’a yalvar seherlerde
Seherde kalkuben her gâh
Yüzün yere sürüp kıl âh
Ere lûtfu sana nâgâh
Hakk’a yalvar seherlerde
Seherde uykudan uyan
Niyâzî durma derde yan
Ola kim erişe dermân
Hakk’a yalvar seherlerde
Çün sana gönlüm mübtelâ düştü
Derd ü gâm bana âşinâ düştü
Zühd ü tekvâ’ya yâr idim evvel
Aşk ile benden hep cüdâ düştü
Vâiz eydür gel aşkı terk eyle
Bendeyim sabrım bî-vefâ düştü
Nice terk etsin aşkı şol âşık
Ona karşı sen mehlikâ düştü
Vechini görsem dağılır aklım
Zülfün ona çün mukteda düştü
Kim seni buldu, kendi yok oldu
Valsına ey dost can bahâ düştü
Aşka uşşakın davet etmişsin
Can kulağına ol sedâ düştü
Bu
Niyâzî’nin hiç vücudunda
Zerre komadı hep yaka düştü
Maksadı âşıkların
Vâsıl-ı cânân olur
İsmini yâd eylese
Vâlih-i hayrân olur
Hak vere cünbüşlerin
Afv ede kem işlerin
Menzili dervişlerin
Kûşe-i vîrân olur
Kılsa tecellî ezel
Vuslata erişe er
Kâfire kılsa nazar
Mazhar-ı îmân olur
Fânî
cihânda kesil
Âyine-i
kalbini sil
Arsa-i
mahşerde bil
Bir
ulu dîvân olur
Mürşîdi
hem kim görür
Hazreti
Hakk’ı görür
İlm-i
ledünnü okur
Sâhib-i
irfân olur
Aşk
ile kim âh ede
Kalbini
agâh ede
Azmini
dergâh ede
ol
ulu sultan olur
Nakşî âşık sana
Aşk haberin ver bana
Menkıbe-i evliyâ
Reşk-i gülistân olur
Derdli gönlümün derdine
Derman eyle Ya Rabbena
Katre iken bu vücudum
Umman eyle Ya Rabbena
Elim tut kaldır ya Gani
Hacetüm bu düni güni
İsm-i zatın ile beni
Mihman eyle Ya Rabbena
Suçum kadar Ya Rab bildüm
Ağlayu kapuna geldüm
Avare sergerdan oldum
İhsan eyle Ya Rabbena.
Kesretden vahdete göçür
Dost iline toğru uçur
Aşkun şarabından içür
Mestan eyle Ya Rabbena
Gice gündüz artar cuşum
Hak kelamdan erme guşum
Tevhid ile daim işim
Devran eyle Ya Rabbena
Şarab-ı Tahürden kandır
Rahmet deryasına bandır
Tevhidin nariyle yandır
Biryan eyle Ya Rabbena
Nüzuli
kulun güldürüb
Aşkun nuriyle toldurub
İlm-i hikmeti bildirüb
Lokman eyle Ya Rabbena
Dilde fikr ü Kur’ân’ımdır Allah Hû diyen
Bâtınmda dinim îmânımdır Allah Hû diyen
Bana Hak’dan lutf u ihsânımdır Allah Hû diyen
Dilde sıırım canda cânânımdır Allah Hû diyen
Dilde sırrım sırda Subhânımdır Allah Hû diyen
Cümle eşyâda görünmüş zâhidâ isbât-ı Hak
Her sıfatıyla göründü âşıka bu zât-ı Hak
Zâhidâ çün zât-ı Hak’dır arife mir’ât-ı Hak
Dest-i kudretle yazılmış yüzüne âyât-ı Hak
Gönlümün tahtında sultânımdır Allah Hû diyen
On sekiz bin âlem oldu zât-ı Hakk’ın zerresi
Her sıfat içre göründü nûr-ı zâtın şu’lesi
Her ne yanından bakarsan şem’-i vâhid çehresi
Cümle a’zâdan gelir sırr-ı Ene’l-Hak na’resi
Cism içinde zâr u efgânımdır Allah Hû diyen
Aşk ile cennet olur dûzah olursa meskeni
Herkesin bir derdi var yokdur meni illâ seni
Aşkın ile hâk-i cân etsem sezadır bu teni
Geceler ta subh olunca inledir bu derd beni
Derdimin içinde dermânımdır Allah Hû diyen
Kalbine ya Hû diyen âşıkların rahmet yagar
İki âlem mihnetinden kurulup cennet arar
Azbiyâ feyz-i Huda’dan Hû deyu hikmet doğar
Ey Niyazi gönlüne âşıkların hikmet doğar
Küntü kenz’in haznesinden yana yana Hû diyen
Vechi yâre dûş olan âlemde seyrân istemez
Cânını cânâna teslim eyleyen cân istemez
Bu misâfirhanenin fâniliğin fehmeyleyen
Hâne-i kalbinde Hak’dan gayrı mihmân istemez
Gerçi zâhir ilminin nef’i de vardır tâlibe
Liyk esrara irenler sûrî irfan istemez
İrci’i avazı irdi mürgi cânım sem’ine
Bîkarar oldu anınçün virdi handan istemez
Mâsivallahtan mücerred oldu İbrahim bugün
Vârını dildâra verdi vasl-u hicran istemez
SANMA EY ZÂHİD
Sanma ey zâhid bizi kim âlem-i
kesretteyiz
Dâde-i cân ile bak kim yâr ile
halvetteyiz
Pîr
aşkın dâmenini tutmuşuz biz sıdk ile
Emrine
râm olmuşuz hem cân ile hizmetteyiz
Âşinâ-yı
yâr olaldan âlem-i aşk içre biz
Âh
u zâr eğlencemizdir derd ile ülfetteyiz
Geçmişiz
havf u recâdan aşka çün dûş olmuşuz
Yâr
u ağyârı bir ettik şimdi biz vahdetteyiz
Halk
içinde gerçi menfuruz Sezâyî gam değil
Çünkü
şâh-ı aşka mensûp olmuşuz rağbetteyiz
Ey âşık-ı dildâde gel nûş edelim
bâde
Bir bâde gerek ammâ kim içile
me’vâda
Ol
câma olan tâlib cân ile ola râgıp
Nefsine
ola gâlib dil bağlaya üstâda
Sâkîsi
ola Mevlâ akdâhı anın esmâ
Bir
kerre içen kat’â gam görmeye dünyâda
Nûş eyleyen ol câmdan subhu ne bile şâmdan
Ta’lîm-i cünûn eyler Mecnûn ile Ferhâd’a
Bir kez içen âşıktır yolunda hem
sâdıktır
Aşk öğrete lâyıktır Mecnûn ile
Ferhâd’a
İşit bu Sezâyî’den ne gördü Fenâyî’den
Dost vechini gösterdi mir’aı
mücellâda
Bülbül-i gülzâr-ı aşkım âşiyân olmaz bana
Murg-ı lâhûtum anınçün bir mekân olmaz bana
Pûte-i zillette beni kâl eyledi üstâd-ı aşk
Dürr-i sâfiyem mehekk-i imtihân olmaz bana
Gülistânım tâze tâze güllerim açmaktadır
Ârzû-yı nev-bahâr etmem hazân olmaz bana
Sûretim sîrette pinhân eylemiştir cânımı
Sîretim sûrette cân oldu zamân olmaz bana
Ey
Sezâyî şem-i vasla Per yakar pervâneyim
Hâlet-i vaslın safâsından figân olmaz bana
Dost bağın gülü oldu küşâde
Bülbülüz güle figâne geldik
Yârin elinden içmişiz bâde
Anınçün bunda mestâne geldik
Dostun illerin ederken seyrân
Bunda uğrayıp olmuşuz pinhân
Sanma sen bizi gezerinz hayvân
Özümüz bilip irfâne geldik
Aslımız bildik nûr-u ezelî
Ayrılmayız ol sırrı sezeli
Can ile sevdik biz o güzeli
Yolunda el’an kurbana geldik
Dert ile dâim yanmakta bu dil
Aşk-ı nârına olmuşuz fitil
Pervâne sıfat olmağa vâsıl
Şem-i cemâle sûzana geldik
Cismimiz bunda canımız anda
Gevherimiz aslı ol kânda
Sezaî şimdi biz bu dükkanda
Biraz eğlenip seyrâna geldik
ŞÂH-RÂH-I
ÂLEM-İ ITLÂKA GİRDÜM
Şâh-râh-ı âlem-i ıtlâka girdüm sıdkıla
Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gülşenîdür rehberim
Himmetiyle menzil-i maksuda irdüm sıdkıla
Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gilşenîdir rehberim
Feyz irişdirdi kemâl-i neşe-i insanile
Can ilin menzillerin gösterdi çeşm-i canile
Aşina itdi beni ol âlem-i irfanile
Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gilşenidir rehberim
Cezbesiyle gönlimin milkini teshir eyledi
Himmetiyle bu harab-âbâdı tamir eyledi
Bir nefesle zulmetim tebdil i tenvir eyledi
Kutb-ı âlem Şeyh La'lî Gilşenîdir rehberim
Milk-i tende padişah itdi beni ol zi'l-himem
Bende bir sır sakladı bîgâneye amma dimem
Feyz-i Hakka es-salâ itdim bugin gelsin imem
Kutb-ı âlem Şeyh La'lî Gilşenîdir rehberim
Bu
Sezayi’den beyâna geldi nutk-ı Gilşenî
Söyleyen oldur dilinden perde itmişdir beni
İkilik vehmin aradan sirmeyen bilmez beni
Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gilşenîdir rehberim
Ey şehid-i Kerbela’ya ağlayan
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
Âteş-i hasretle sine dağlayan
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Sinede serde gerek dağ, dağ ola
Kanlı yaşlar didede ırmağ ola
Ger dilersen menzilin uçmağ ola
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Gece gündüz ey Muhammet ümmeti
Edelim cân-ı Yezid’e lâneti
İster isen irgüre hak rahmeti
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Kimdir o şah-ı şehid-i Kerbelâ
Nûru çeşmi Murtezâ Âl-i Abâ
Cedd-i pakidir Muhammet Mustafâ
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Her seher sanma şafaklar şebnemi
Anda kan ağlar melekler ol demi
Âlemi tuttu Hüseyn’in mâtemi
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Çâr yâr ile Muhammed ey saîd
Oldular tesmim-i zehirle şehît
Kıydılar rahmetmeyip bunca anîd
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Ey “Sezâî” bilmiş ol Şâh-ı Hüseyn
Cümleye sevmektir anı farz-ı ayn
Hem muhabbette beraberdir Hasan
Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün
İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün
Görünmez dîdeme dünya vü ukbâ
Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ
Gerekmez mâsivâ hergiz serâpâ
Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ
Kimi bâğ u bostânı ister
Kimisi kul kimi sultan ister
Kimi hûrî kimi gılmân ister
Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ
Gelip semt-i muhabbetten vefâlar
Aradan ref’ ola cümle cefâlar
Erip zâtın nesîminden safâlar
Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ
Kimi ef’âle himmet eylemiştir
Kimisi de sıfâtı gözlemiştir
Çü her biri bir izi izlemiştir
Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ
Bir ismin bâtın u birisi zâhir
Vücûda geldi senden bu mezâhir
Derûn-ı Hakkı irşâd eyle âhir
Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ
Solmadan bağın
Geçmeden çağın
Yakıp çırağın
Yandır ocağın
Gözün aç ey cân
Hakkı gör ayân
Aşk odına yan
Artırıp dağın
Ey can bülbülü
Bulagör gülü
Lâmekânili
Olsun durağın
Nûr olup zâhir
Geldi mezâhir
Hakkıya âhir
Haktır durağın
Nur olup zâhir
Geldi mezâhir
Hakkı’yâ
âhir
Hakk’tır durağın
Ey Hak yolunun dervişi
Gel yanalım senin ile
Ey derd ehli olan kişi
Gel yanalım senin ile
Dünya bir mâtemhânedir
Mihnetten gayrı yâ nedir
Kasdı akıbet cânedir
Gel yanalım senin ile
Ya’kub gibi ağlayalım
Eyyub gibi inleyelim
Her dem ciğer dağlayalım
Gel yanalım senin ile
Ağlayı gitti enbiyâ
İnleyi geldi evliya
Biz de bu yolda Hakkıyâ
Gel yanalım senin ile
Ey
dide nedir uyku gel uyan gecelerde
Kevkeplerin
et seyrini seyran gecelerde
Bak
heyet-i alemde bu hikmetleri seyret
Bul
saniini ol ana hayran gecelerde
Çün
gündüz olursun nice ağyar ile gafil
Koy
gafleti dildardan utan gecelerde
Gafletle
uyumak ne reva abd-ı hakıra
Şefkatle
nida eyliye Rahman gecelerde
Cümle
geceyi uyuma Kayyumu seversen
Ta
Hay olasın hay ile ey can gecelerde
Aşıklar
uyumaz gece hem sen uyuma kim
Gönlün
gözüne görüne ey can gecelerde
Dil
beyt-i Hüdadır anı pak eyle sivadan
Kasrına
nüzül eyler o sultan gecelerde
Az
ye az uyu hayrete var fani ol andan
Bul
canı beka ol ana mihman gecelerde
Allah
için ol halka mukarın gece gündüz
Ey Hakkı nihan-ı aşk ödine yan
gecelerde
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen Hakk’ a tevekkül kıl
Teslîm ol ve rahat bul
Her işine râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Deme şu niçin şöyle
Yerindedir ol böyle
Bak sonuna seyr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hep işleri fâiktir
Birbirine lâyıktır
Neylerse muvâfıktır
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen
adli zulüm sanma
Teslîm
ol oda yanma
Sabr
eyle sen usanma
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler
Dilden gamı dûr eyle
Canınla huzur eyle
Tevfiz-i umûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hakk’ın
olucak işler
Boştur
gam u teşvişler
Ol
hikmetini işler
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler
Bil kâdî-i hâcâtı
Kıl ana münâcâtı
Terk eyle murâdatı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bir işi murâd etme
Olduysa inâd etme
Haktandır o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen halk ile yarılma
Bu nefs ile hem kalma
Kalbinden ırağ olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Müminin işi renk olmaz
Âkilhuyu cenk olmaz
Ârif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Gönlüm Hakk’a perg eyle
Takdirini derk eyle
Tedbirini terk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hoş
sabr-ı cemilimdir
Takdîr-i
kefîlimdir
Allah
ki vekîlimdir
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler
Hallâk-ı
rahîm oldur
Rezzâk-ı
kerîm oldur
Fa’âl-i
hakîm oldur
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler
Geh
mutî vü geh mâni
Geh
zâr ü geh nâfi
Geh
dâfi vü geh râfi
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler
Her
kuluna her anda
Geh kahr ü geh ihsanda
Her anda o bir şânda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Geh bay eder geh miskin
Geh hurrem eder geh gamgîn
Geh şûh u gehi sengin
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Geh abdin eder ârif
Geh eymen ü geh hâif
Her kalbi odur sârif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Geh kalbini boş eyler
Geh hulkunu hoş eyler
Geh ışkına dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her dilde anın adı
Her canda anın yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Nâçâr olıcak yerde
Nâgâh açar ol perde
Derman eder her derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Az ye az uyu az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahi olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her
dem anı fikr eyle
Zîrekliği
koy şöyle
Hayranlığı
bul söyle
Mevlâ
görelim neyler
Neylerse
güzel eyler
Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut ânı bul
Koy gafleti hazır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her sözde nasihat var
Her şeyde ne zînet var
Her işte ganimet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hep remz ü işârettir
Hep remz ü beşârettir
Hep ayn-ı inâyettir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Her söyleyeni dinle
Ol söyledeni anla
Hem eyle kabul-i canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkı
Öğren edeb ü hulkı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Allah görelim n’etmiş
N’etmişse güzel etmiş
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hayâlin
nûr-ı mihr-i enverimdir yâ Resûlallah
Cemâlin
mâh’ı Ruşen ahterimdir yâ Resûlallah
Yüzüm
fersûde-i hâk-i der-i ehl-i keramettir
Gürûh-ı
evliya tâc-ı serimdir yâ Resûlallah
Ebû
Bekr ü Ömer Osman ü Hayder cümle-i ashâb
Serîr-i
sadr-ı dilde rehberimdir yâ Resûlallah
Ararken
kenz-i dil’de bir acep kân-ı vefâ buldum
Hüseyn
ile Hasan gevherlerimdir yâ Resûlallah
Senin abdal ü evlâdın muhibb-i âl
ü evlâdın
Rızâ bağında verd-i ahmerimdir
yâ Resûlallah
Cebinin levhine Allahü ekberyâ
Resûlallah
Kalem Nur ayetin yazmış mükerrer
yâ Resûlallah
Mükehhel çeşminin envâr-ı dîdârın
temaşada
Çemende muntazırdır nergis-i ter
yâ Resûlallah
Nice
demdir zülâl-i la ‘l-i nâbın iştiyâkıyla
Begayet
teşne-lebdir âb-ı kevser yâ Resûlallah
Gül ü lâle- i zâr-ı tâbdârından
kinayettir
Sana mânend olur mu verd-i ahmer
yâ Resûlallah
Rızâ bâğ-ı belagatta acep
şûrîde bülbüldür
Eder her şeb kitâb-ı na ‘t ‘ın
ezber yâ Resûlallah
Yüz sürüben geldik sana
Ya Rabbena ya Rabbena
Eyle bizi vasl-ı lika
Ya Rabbena ya Rabbena
Düştük bu ile nâ-gehân
Ahvalimiz oldu yaman
İhsanına kaldık heman
Ya Rabbena ya Rabbena
Nefs ü hevaya uymuşuz
Yanlış yola yürümüşüz
Semt-i hilafı tutmuşuz
Ya Rabbena ya Rabbena
Evkatımız ettik heba
Hep işimiz cürm ü hatâ
Affeyleyip eyle atâ
Ya Rabbena ya Rabbena
Ayırma senden bir nefes
Gayriye ettirme heves
Olgıl bize sen destres
Ya Rabbena ya Rabbena
Vahdet şarabından içir
Mest eyleyip candan geçir
Gönül kuşun sana uçur
Ya Rabbena ya Rabbena
Bulmak dilersen daim saadet
Cân ü gönülden Allah’a yalvar
Gaflette kalma, eyle ibâdet
Cân ü gönül den Allah’a yalvar
Aldanma zinhar fâni cihana
Takva vü zühdü kut eyle cana
Uçmak dilersen bağ-ı cinana
Cân ü gönül den Allah ‘a yalvar
Kaldır dilinden kesret hicabın
Sırrında oku vahdet kitabın
İçmek dilersen vuslat şarabın
Cân ü gönül den Allah’a yalvar
Yoklukda yokla manayı
Maksudu anla, sarf eyle nahvi
Merdûd-ı râh ol, gel iste sâhi
Cân ü gönül den Allah’a yalvar
DERÛNUM
YANDI NÂR-I HASRETİNLE
Derûnum yandı nâr-ı hasretinle
Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin
Eridi cism ü canım firkatinle
Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin
Bu gönlüm bülbül ü hayli zamandır
Visalin gülistanından cüdadır
Nazar eyle, Efendim, bir gedadır
Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin
Yüzünden ref edip kaldır nikabın
Görünsün bana ruy-ı müstatabın
İşidem pes dehânından hitabın
Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin
Bu Mahvî bendene gel eyle ihsan
Firakın ateşiyle oldu suzan
Visalin şerbetin sun, eyle reyyan
Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin
Ey rahmeti bol padişah
Cürmüm ile geldim sana
Ben eyledim hadsiz günah
Cürmüm ile geldim sana
Aslım çü bir katre meni
Halk eyledin ondan beni
Aslım denî fer’im denî
Cürmüm ile geldim sana
Hadde tecâvüz eyledim
Deryâ-yı zenbi boyladım
Ma’lum sana ben neyledim
Cürmüm ile geldim sana
Gerçi kese fısk u fücûr
Ayb u zelel çok her kusur
Lâkin senin adın gafûr
Cürmüm ile geldim sana
Senden utanmadım hemân
Ettim hatâ gizli ayân
Vurma yüzüme el-âmân
Cürmüm ile geldim sana
Zenbim
ile doldu cihân
Sana
ayân zâhir nihân
Ey
lutu bî-had müsteân
Cürmüm
ile geldim sana
Adın
senin gaffâr iken
Ayp
örtücü settâr iken
Kime
gidem sen vâr iken
Cürmüm
ile geldim sana
Bin
kere bin ey padişah
Etsem
dahi böyle günah
“Lâteknatû”
yeter penâh
Cürmüm
ile geldim sana
Hiç
sana kulluk etmedim
Râh-ı
rizâna gitmedim
Hem
buyruğun tutmadım
Cürmüm
ile geldim sana
İsyâna Kuddusî şedîd
Kullukta
bir battal pelid
Der
kesmezem senden ümit
Cürmüm
ile geldim sana
Sabreyle gönül derdine derman gelir elbet
Sen hastaya bil şöyle ki Lokman gelir elbet
Aşkı edegör başına tac, deme mecazî
Aşık olanın gönlüne irfan gelir elbet
Zühd ile kişi sanma ki Hakk’ı bulur ancak
Aşk olmasa yoldaş, ana hüsran gelir elbet
Her gece temellük ederek yârine yalvar
Nâlân olagör ki sana ihsan gelir elbet
Nâlân olur âşık olan üftade bu yolda
Bülbül gül için gülşene giryan gelir elbet
Kuddusî-i bîçâre koma gayrıyı dilde
Şol hane ki âbâd, ana Sultan gelir elbet
Aradım bulamadım Rûm’da Hicaz’da
Kandedir ey gönül bilmem durağın
Eğlenüben kaldın aşk-ı mecazda
Hakikat râhına gitmez ayağın
Acep niçin gelmez uyku gözüne
Bir kimse de mahrem olmaz râzına
İnanmazım şemdengerü sözüne
Bellisizdir sol ile sağın
Kalıbın bünyâdı buldu vehânet
Etmedin sen anı asla sıyânet
Ben seni eyledim Hakk’e emânet
Söyünmesin hergiz nûru çerâğın
Coşkun
sular gibi akıp çağlarsın
Kendini
odlara yakıp dağlarsın
Gece
gündüz efgan edip ağlarsın
Eridi kalmadı yürekte yağın
Beklemeyip bir dem feryâd edersin
Mecnûn olup sahrâlara gidersin
Dâima Leylâ’nın izin güdersin
Yerin oldu başı pes yüze dağın
Meyil verme derdim nakş-ı cihâna
Tutmadın sözümü attın yabana
Aşk derdini sen eyledin bahâne
Duymadı pendimi asla kulağın
Gel geç mecâzîden dîvâne gönlüm
Tâlip ol ilm ile irfâna gönlüm
Dost elinden nûş et peymâne gönlüm
Dersen yakın olsun eğer ırağın
Kuddûsi’ye cefâ etme ey gönül
Hem ömrünü hebâ etme ey gönül
Gel gel mey-i sivâ etme ey gönül
Bâkî kalır sanma geçer bu çağın
Gel gönül gidelim aşk ellerine
Maksudun yar ise bir tane yeter
Fikreyle kıldığın amellerine
Heva-yı çerh ile efsane yeter
Meyl-i dünya için gel olma bed-nam
Kim aldı felekten muradınca kam
Ölüm var mı yok mu ahir-i encam
Vakit geçirmeğe virane yeter
Beyhude işlerin terkeyle mutlak
Küllü men aleyha fan dedi Hak
Cihan baki değil hikmetine bak
Bu bir söz arife bahane yeter
Türabi
sen özün payimal eyle
Hak yolunda yüzün payimal eyle
Şu fani dünyada bir hayal eyle
Geçen geçti gelen nişane yeter
Salma dil gemisin engine âşık
Erenler aşkına payan bulunmaz
Her yerde keşfetme sakın hakayik
Anı fehmeyliyen bir can bulunmaz
Arifin halini tarif ne hacet
Efsane sözlerden eyle feragat
Kande göster bana sahip keramet
Ali çoktur Şahımerdan bulunmaz
Muhtefi oldular alemde erler
Kıymetsiz olmuştur ilmü hünerler
Her kime sorarsan arifiz derler
Benden özge baktım nadan bulunmaz
Türabi
cihanda olduk serseri
Fehmeden kalmamış dürrü gevheri
Kimsenin kimseden yoktur haberi
Böyle acaip seyran bulunmaz
AŞKIN KEYFİYETİN SORARSAN BANA
Aşkın keyfiyetin sorarsan bana
Bildireyim cümle ahvalin sana
Dil-Yakub’un beyt’ül ahzan’dan
yana
Gönderüb giryân olmakdır adı aşk
Gâh Nuh-asâ senge âmac olup da
Gâhi rahat yerden ihrac olup da
Eyyüb-veş cism bîmîzac olup da
Mülkü hep vîran olmakdır adı aşk
Gâh Ibrahim-âsâ nâre atılub
Yunus gibi batn-ı hûta tutulub
Yusufleyin bezirgâne satılub
Meskenin zindan olmakdır adı aşk
Masum Yahya gibi kanın saçılsa
Gâh vücudun bıçkı ile biçilse
Aşkın camı İsmail veş içilse
Hak içün kurban olmakdır adı aşk
Hayder-veş gâh tiğ ursalar başına
Hasan gibi ağu konsa aşına
Su vermezlerse sana hem eşine
Vuslate atsan olmakdır adı aşk
Kaygusuz-veş keserlerse destini
Nesimi-tek soyarlarsa postunu
Asarlarsa unutmayub dostunu
Mansur gibi can olmakdır adı aşk
Aydî gibi bir kâmile uyub da
Külli teslim olup canı koyub da
Dilden aşkın kisvetini geyüp de
Gayriden üryan olmakdır adı aşk
Sorarsan ehl-i dünyâya nedir dünyâyı bilmezler
Sanup ukbâyı dünyâ nitekim ukbâyı bilmezler
Görürler âlemi rüyâ gibi rüyâyı bilmezler
Olurlar tâlib-i Mevlâ görüp Mevlâ’yı bilmezler
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Kimisi hâle dem-beste oluptur kimisi kâle
Arar fakr ü fenâ içre bürünmüş köhne bir şâle
Erişmiş halk-ı cihân ez-pây-tâ-ser bir acep hâle
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Kimisi nefy ü isbât ile meşgûl oldu tenbîhe
Kimi tecrîd edip Tûr-ı tekellümden iner tîhe
Kimi tefrît edip üftâdedir vâdi-yi teşbîhe
Kimi takyîd etmiştir edip ifrât tenzîhe
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Muhakkak etmeyenler reh-nümâ bir merd-i âgâhı
Çerâğ-ı dîde-i cân etmeyenler derd ile âhı
Münevver görmeyenler âlem-i zulmât-ı cân-gâhı
Bi-hakkı câh-ı sultân-ı sarây-ı “lî maa’llâhi”
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Girüp şâm u seher manend-i Şems âlemde devrâne
Vücûdun etmeyen şem’-i cemâl-i aşka pervâne
Geçip kayd-ı sivâdan olmayanlar akla bîgâne
Düşüp zencîr-i aşka durmayan divâne divâne
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
Aldanma dünyaya ey gafil insan
Ölümü kendine yol etti dünya
Azdırıp çokları, yoldançıkardı
Meyledip kendine kul etti dünya
Zihneti nakşına bakıp aldanma
Aslı yoktur bakasına dayanan
Her hali yalandır sakın inanma
Çok atlas dibayı çul etti dünya
Çıkarır eyninden nice donları
Gafil hesap etmez misin bunları
Hicranda bıraktı çok hatunları
Aldı ayalini dul etti dünya
Görmez etti ahır bakan gözleri
Dermanını aldı kesti dizleri
Aldı nice oğulları, kızları
Ananın bağrını kül etti dünya
Âşık Şevki bakma dünya malına
Meyletme kat’a anın malına
İbretle nazar kıl bakup haline
Nice sim ü zeri pul etti dünya
Gözüm dâim görür yâri
Gönülde aşkının zâri
Ten ü canda odur sâri
Dile gör benden dildârı
Bıraktım dilden ağyârı
Bütün cennetle gülzârı
Gözümde Hazret-i Bârî
Dilimde aşkı hem cârî
Vatandan oldu hicrânım
Diledim görmeye cânım
Bulunca burada canânım
Kavuştu aslına cânım
Benim Sayyâdî’dir nâmımı
Rifâî şân ü ünvânım
Cemâlullah seyrânım
Demâdem aşka burhânım
Rifâî ahd ü peymânım
Şeh-i Edhem’dir îmânım
Mürüvvet Ümm-i Ken’ân’ım
Hemen lûtfundur âmânım
Seni sevdim kimi sevdim ise sevdim seveli
Seni gördüm neyi gördüm ise gördüm göreli
Seni görmek seni sevmek için indim bu yere
Seni bildim bu gönülde beni bildim bileli
Seni ilân eder inler yüce dağlar tepeler
Seni tekdîs ile çağlar koca çaylar dereler
Seni söyler bana eflâk ü zemîn şems ü kamer
Senin âhınla yanar nây ile firkat-zedeler
Senin hüsnün göreli oldu bana dîk-i siyâh
Bütün hûbân-ı cihân hûri-i cennet ile mâh
Seni görmüş göze görmek ne revâ başka güzel
İki kaşın arası Ken’an’a mihrâb ü penâh
Bedensiz bir güzel gördüm efendim
İlikten damardan kandan içeru
Canan illerinden sordum efendim
Bir can vardır gizli candan içeru
Niceleri vardır hicran gülünde
Çok Mansurlar vardır zülfün telinde
Hakikat şehrinde canân ilinde
Bülbüller var o gülşandan içeru
Kün fekan emriyle döner bir dolap
Öğüdür âlemi misli âsiyâb
İnceden incedir olunmaz hesap
Çok hikmet var kün fekandan içeru
Geçmeyenler bilmez çarh-ı çenberi
İçmeyenler bilmez âb-ı kevseri
Bir gece pirimden aldım haberi
Mekân vardır lâmekandan içeru
Gül bülbülü gördü çıktı kâbından
Bülbüller uyandı kalktı hâbından
Pervâneler geçti ateş bâbından
Azm eyledi gülistandan içeru
Bu ne ayrılıktır bu ne iftirak
Benlik iradesin elinden bırak
Her neyebakarsın Hak gözüyle bak
Görenler var bu ekvandan içeru
Piri Sami gibi bâtın sultanı
Arif-i billahtır yoktur akranı
Reşâdet bâbından açmış meydanı
Çok merdân var o meydandan içeru
Salih
ne yatarsın uyan dediler
Sıdk ile Alah’a dayan dediler
Hak gizli değildir âyân dediler
Çok ihsan var bu ihsandan içeru
BU
FÂNÎ DÜNYÂYI GEZDİM DOLAŞTIM
Bu fânî dünyâyı gezdim dolaştım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Çok erenler sohbetine ulaştım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Hâk i bâd ü âb ı âteş bünyadım
Sûret-i beşerde âdemdir adım
Bilmem cinnî miyem yoksa dîv-zâdım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Ben de bu derd ile iflah olmazam
Rûz u şeb ağlaram bir an gülmezem
Kanden gelip gideceğim bilmezem
Aslımdan bir haber veren yok bana
Arada söylenir bunca kîl ü kâl
Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal
Söyleyip dinlemek büyük bir vebal
Aslımdan bir haber veren yok bana
Acâib kalmışam işbu inşâna
Ekserî dönmüşler vahşî hayvana
Ya
ben mecnûn yâhûd anlar dîvâne
Aslımdan
bir haber veren yok bana
Abd i Hak beyninde yüzbin hicâb var
Her hicabda yüzbin sual cevab var
Burada inceden ince hisab var
Aslımdan bir haber veren yok bana
“Men
aref” sırrına vâkıf olmadım
Çok
muhbire vardım haber almadım
Hergiz
bundan eşed bir derd görmedim
Aslımdan
bir haber veren yok bana
Yetmiş
üç fırkanın ser-tâcı benem
Kangısına
sorsam der “nâcî benem”
Bildim
ki cümlenin muhtacı benem
Aslımdan
bir haber veren yok bana
Hevâ-yı hevesden ayık olmadım
Asla bir amele faik olmadım
Esrâr-ı pîrime lâyık olmadım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Azdan az bulunur dünyâda kemal
Nicesi eblehdir nicesi echel
Kangısına sorsam der “ben mükemmel”
Aslımdan bir haber veren yok bana
Bir dâr-ı meşakkat mülk-i fenadır
Su üzre kurulmuş dipsiz binadır
Basîret ehline ibret-nümâdır
Aslımdan bir haber veren yok bana
Sana geldim pîrim Muhammed Sâmî
Sensin bu cihanın kutb u imâmı
Def eyle gönlümden işbu gamamı
Aslımdan bir haber veren yok bana
Nefsim bana çok eyledi inadı
Felek sillesini bende sınadı
Kırıldı Salih’in kolu kanadı
Aslımdan bir haber veren yok bana
Dil beytini pâk eden
Dervişi ankâ eden
Âlem-i İlâhîye giden
Mevlâ zikridir, zikri
Zikreden hâlet olan
Âşinâ-yı rûh olan
Ukbâda devlet bulan
Mevlâ zikridir zikri
Terk ehline karışan
Hem zevkine erişen
Bahr-i ledünle görüşen
Mevlâ zikridir zikri
Erenlerin yolunu
Sürerler hep demîni
Dervişlerin mu’îni
Mevlâ zikridir zikri
Nûreddîn’i diri kılan
Tevhîd ile çerâğı yanan
Bi-hamdillâh tevfik olan
Mevlâ zikridir zikri
Ey sabâ söyle selâmım yâre Allah aşkına
Arz-ı hâlim takdim eyle yâre Allah aşkına
İhtiyârım elde varken cânımı kurban dedim
Al beni götür der-i dildâre Allah aşkına
Ey sabâ vakt-ı seher cânânımı eyle niyâz
Nâzır olam bir dâhi dîldâre Allah aşkına
Ey sabâ zülf-ü zer-î zîşâne vuslat yoludur
Nâmımı zikret gül-I gülzâre Allah aşkına
Ey sabâ günden güzel gül ruhlerinin alı var
Vâkıf ol bir sen dâhi esrâre Allah aşkına
Derd-i mendân âşık-ı pejmurdeler feryâd eder
Söyle şevkim halleri şehvâre Allah aşkına
Ey sabâ metn-i dilim şerh eylesen sâzende-veş
Lûtfiyâ nâr ola derdim nâre Allah aşkına
Gözlerimin nuru gönlüm sürûru
Sevdiğim serverim sen safâ geldin
Ruhumun şahbazı başımın tâcı
Kamer-veş dilberim sen safâ geldin
Zarf-ı zerafetim dürr-i rahmetim
Hidayet şeh-perim sen safâ geldin
Bezm-i mehabbetde bahr-i rahmetde
Ey çarh-ı çemberim sen safâ geldin
Belâgat bağında nûr çerağında
Se’âdet güherim sen safa geldin
Cam-ı mey elinde hubb-i Hakk dilde
Lutfi’ye
güzelim sen safâ geldin
Cahiller çekemez ehli kemali
Zira sözlerinin hikmeti vardır
Nasıl anlatayım bilmem bu hali
Ehli dilin şan ü şöhreti vardır
Vücudu mürdemi kamil ü irfan
Sızdırılmış
altın gibidir her an
Her
nereye gitse olsa numayan
İtibar
ederler kıymeti vardır
Kamillerin ilm ü irfanı malum
Aklı fikri fazlı irfanı malum
Sözü özü doğru vicdanı malum
Her müşkili halle kudreti vardır
Bir insan cahil ü nadan olursa
İnsan suretinde hayvan olursa
Harabi’ye
karşı düşman olursa
Mutlak onda haset illeti vardır
Kimsenin hatasın göremez idin
Kendi noksanını bilmiş olaydın
Herbir söze cevap veremez idin
Benlik davasından geçmiş olaydın
Kulağın olaydı sözüm duyardın
İrfanın olaydı bana uyardın
Ayağın ısırıp kana boyardın
Bir kelbin ağzında on diş olaydın
Ben nerye kaçsam görecek idin
Defter-i amalim dürecek idin
Bilirim Şaniyi sürecek idin
Dervişan üstüne teftiş olaydın
Gazeller yaparsın lafların çoktur
Lakin
o sözlere karnımız toktur
Gerçi
hiddetine sözümüz yoktur
Ey Harabi biraz geniş olaydın
Ararken seherde gönül levhinde
Okudum alleme’l-esma’yı buldum
Katre arar iken aşkın abında
Saldım sefinemi deryayı buldum
Elif Allah Lam lutfudur kitabı
Mim mülküdür cümle âlem hesabı
Zikreyledim doksan dokuz esmayı
Bî-kesem nusrete Mevla’yı buldum
Benim kemter ednaların zerresi
Ancak oldur kemterler reh-nüması
Bir ismi Rezzak’tır doyurur nası
Cümleye rahmeden Rahman’ı buldum
Doksandır tevellüt altmış bir yaşım
Bizden yüz çevirdi yaran yoldaşım
Nice dolandırdım bu garip başım
Zikrî’yim gönlümde mihmanı buldum
BİR KULUNA LUTF EYLESE TECELLİ
Bir kuluna lutf eylese tecelli
Dünyada başına belalar gelir
Âşık eyledikçe ah u figanı
Maşukun gönlüne safalar gelir
Hiç var mı alemde âşık-ı safa
Bir dem safa bulsa gelir bin cefa
Akıbet mihnetten bulur ol vefa
Şeş cihet sırrına sadalar gelir
Kimi der âşıktır kimi der veli
Kimi der ariftir kimi der deli
Kimi der şaşırmış Allah’ın kulu
Her lisandan nice hatalar gelir
Tevekkül kıl gönle çağır Allah’ı
Allah diyen darda kalmaz billahi
Diline vird eyle sen eyvallahı
Umulur ki Hak’tan atâlar gelir
Zikrî
sabredince yetişir bela
Tez varsan ileri bulursun bela
Çilekeşler böyle olmuş mübtela
Âşıka maşuktan heda[ya]lar gelir
Aşk yoludur Hak dost bizim yolumuz
Aşk yolunda âşıklara âr olmaz
Cerrâhiyyü’l Halvetîdir kolumuz
Dervişlere Hak’dan gayrı yâr olmaz
Pîr elinden aşk bâdesi içmişiz
Dost cemalin görüp serden geçmişiz
Mest ü hayran aşk iline göçmüşüz
Fânî cihan mülkü bize dâr olmaz
Biz “elest”te “belî” diyen erleriz
Aşk yolunda tevhîd ile terleriz
Her nefeste binbir gonca derleriz
Bu gülzârda açan gülde hâr olmaz
Tâlib-i aşk nerde ise koşarız
Vuslat için deniz derya aşarız
Ehl-i aşka kavuşunca coşarız
Aşk yolunda bundan büyük kâr olmaz
Aşkî tutmuş aşk yoluna gidersin
Cânân için canın fedâ edersin
Can olmadan sen cânânı nidersin
Hakk’da fânî olmayanlar var olmaz
Kime gidem devâ bulam
Gönül eğlenmez eğlenmez
Derdime bir çâre soram
Gönül eğlenmez eğlenmez
Padişahlar beyler göçmüş
Ecel şarabın içmiş
Bu dünyadan mahzun göçmüş
Gönül eğlenmez eğlenmez
Harab olmuş bütün iller
Sararıp solmuş ol güller
Ötmez olmuş o bülbüller
Gönül eğlenmez eğlenmez
Derdim artar günden güne
Ne bayramlar ne düğüne
Gözüm baktıkça yarına
Gönül eğlenmez eğlenmez
Ne zenginde ne fakirde
Ne altında ne bakırda
Ne bugünde ne yarında
Gönül eğlenmez eğlenmez
Malın varsa ne fâide
Fakir olsan baş kayguda
Sultan olsan bu fânîde
Gönül eğlenmez eğlenmez
Kopardılar çü gülümü
İncittiler çok gönlümü
Düşündükçe ben halimi
Gönül eğlenmez eğlenmez
Aşkî dostlar göç eyledi
Varlıkları hiç eyledi
Özleri böyle söyledi
Gönül eğlenmez eğlenmez