Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

TÜRK TEKKE ŞİİRİ

 


Hazırlayan: M. Selim EREN


ŞOL CENNETİN IRMAKLARI

Şol cennetin ırmakları

Akar Allah deyü deyü

Çıkmış İslam bülbülleri

Öter Allah deyü deyü

Salınır tuba dalları

Kur’an okur hem dilleri

Cennet bağının gülleri

Kokar Allah deyü deyü

Kimi yiyip kimi içer

Hep melekler rahmet saçar

İdris nebi hülle biçer

Diker Allah deyü deyü

Altındandır direkleri

Gümüştendir yaprakları

Uzandıkça budakları

Biter Allah deyü deyü

Aydan arıdır yüzleri

Misk ü amberdir sözleri

Cennette huri kızları

Gezer Allah deyü deyü

Hakk’a âşık olan kişi

Akar gözlerinin yaşı

Pür nur olur içi dışı

Söyler Allah deyü deyü

Ne dilersen Hak’tan dile

Kılavuzla gir bu yola

Bülbül âşık olmuş güle

Öter Allah deyü deyü

Açıldı gökler kapısı

Rahmetle doldu hepisi

Sekiz cennetin kapısı

Açar Allah deyü deyü

Rıdvandürür kapı açan

İdrisdürür hülle biçen

Kevser şarabını içen

Kanar Allah deyü deyü

Miskin Yunus var dostuna

Koma bugünü yarına

Yarın Hakk’ın divanına

Varam Allah deyü deyü

NUTUK

Evvel tevhid sürer mürşid dilinden

Erişir canına fazlı Huda’nın

Kurtulursun emarenin elinden

Erişir canına fazlı Huda’nın

İkincide verir lafzatu’llâhı

Anda keşf ederler sıfatu’llâhı

Hasenat yeter der eder günâhı

Erişir canına fazlı Huda’nın

Üçüncüde yâ Hû ismini oku

Garib bülbül gibi durmayıp şakı

Kendi vücudunda bulagör Hakk’ı

Erişir canına fazlı Huda’nın

Dördüncü esmaya nail olasın

Enel’-Hak sırrına vâkıf bulasın

Dahi ölmezden sen evvel ölesin

Erişir canına fazılı Huda’nın

Gel imdi sen dahi şeyhin hâline

Karışsam evliyanın yoluna

Dalaşın sen âb-ı hayat gölüne

Erişir canına fazlı Huda’nın

DEVRİYE

Katre idim ummanlara karıştım

Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir

Devre edip âlemleri dolaştım

Bir sanata kaç sarıldım kim bilir

Bulut olup ağdığımı bilirim

Boran ile yağdığımı bilirim

Altı anadan doğduğumu bilirim

Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir

Kaç kez gani oldum kaç kere fakir

Kaç kez altın oldum kaç kere bakir

Bilmem ki kaç kâtip ismimi okur

Kaç defterde kaç dürüldüm kim bilir

Bazı nebat oldum toprakta sürdüm

Bilmem kaç atanın sulbünde durdum

Kaç defa cenneti alaya girdim

Cehenneme kaç sürüldüm kim bilir

Kaç kez alet oldum elde bakıldım

Semadan kaç kere indim çekildim

Balçık olup kerpiç kerpiç döküldüm

Kaç bozuldum kaç kuruldum kim bilir

Dünyayı dolaştım hep kara batak

Görmedim bir karar bilmedim durak

Üstümü kaç örtü bu kara toprak

Kaç serildim kaç dirildim kim bilir

Gufrani’yim tarikatım boş değil

İyi bil ki kara bağrım taş değil

Felek ile hiç hatırım hoş değil

Kaç barıştım kaç darıldım kim bilir

ŞATHİYAT

Yücelerden yüce gördüm

Erbabsın sen koca Tanrı

Alem okur kelâm ile

Sen okursun hece Tanrı

Âsi kullar yaratmışsın

Varsın şöyle dursun deyü

Anları koymuş orada

Sen çıkmışsm uca Tanrı

Kıldan köprü yaratmışsın

Gelsin kullar geçsin deyü

Hele biz şöyle duralım

Yiğit isen geç a Tanrı

Kaygusuz Abdal yaradan

Gel içegör şu cür’adan

Kaldır perdeyi aradan

Gerelim bilece Tanrı

NEFES

Koyun beni hak aşkına yanayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Yolumdan dönüp de mahrum mu kalayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Kadılar müftüler fetva yazarsa

İşte kement işte boynum asarsa

İşte hançer işte başım keserse

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Bir gün mahşer olur divan kurulur

Suçlu suçsuz varsa orda bulunur

Piri olmayanlar anda bilinir

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Pir Sultan’ım arşa çıkar ünümüz

O da bizim ulumuzdur pirimiz

Hakka teslim olsun garip canımız

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

AŞKIN KILDI ŞEYDÂ BENİ

Aşkın kıldı şeydâ beni cümle âlem bildi beni

Kaygım sensin dün ü günü bana sen gereksin sen

Taâl’allah zihi mâ’ni sen yarattın cism ü cânı

Kulluk kılsam dün ü günü bana sen gereksin sen

Gözüm açtım seni gördüm hep gönüllü sana verdim

Akraba terkin kıldım bana sen gereksin sen

Söylesem ben dilimdesin gözlesem ben gözümdesin

Gönlümde hem canımdasın bana sen gereksin sen

Fedâ olsun sana cânım döker olsan benim kanım

Ben kulunum sen sultanım bana sen gereksin sen

Gafillere dünya gerek sufilere mescit gerek

Mecnunlara Leylâ gerek bana sen gereksin sen

Âlem tamam cennet olsa hep huriler karşı gelse

Allah bana nasip kılsa bana sen gereksin sen

Cennete girem cevlân kılam nu hurilere nazar kılam

Onu bunu ben ne kılam bana sen gereksin sen

Hoca Ahmet’tir benim adım dünü günü yanar odum

İki cihanda ümidim bana sen gereksin sen

Bugünkü Türkçeyle söyleyen: Kemal Eraslan

RAHMAN RABBİM

Rahman Rabbim rahmetini câri kıl sen seherde

İsyan lâyına battım yardım et sen seherde

Estağfir istiğfarı kıl sen uzak şeytandan

Şeytan seni azdırır penah ver sen seherde

Ümit ile gelmişim dergâhına ilâh’ım

Kötü amelli biriyim, elim tut sen seherde

Tövbe kıldım dilimde gönlüm korkmaz Huda’dan

Hem rahmet hem didarı atâ kıl sen seherde

Sensin benim penahım gazap kılma ilâh’ım

Yâ dânâ-yı küllü-i hal halim sor sen seherde

Baştan ayağa günahım iki cihana sığmaz

Benden âsi günahkâr pinhan kıl sen seherde

Dağdan ağır günahım özr demeğe dilim yok

Günahımı bağışla yeksan kıl sen seherde

Günahıma ikrarım hazırsın ve nâzırsın

Elim al sen yâ Cebbar yola sal sen seherde

Garibim kimsesizim bîçâreyim hem fakir

Senden başka kimim var rahm eyle sen seherde

Ben âsiyim günahkâr hamd ve senâ demem ben

Tavuk canveri gör sen senâ kıl sen seherde

Kul Hâce Ahmed Hak’tan kork kim korkmaz imanı yok

Önündedir cehennem hazır ol sen seherde

Bugünkü Türkçeyle söyleyen: Kemal Eraslan

ÖMRÜM SONA ERENDE

Ömrüm sona erende ne yaparım Allah’ım

Can alıcı gelende ne yaparım Allah’ım

Can vermenin vehminden Azâzil’in zahmından

Şefkat olmasa senden ne yaparım Allah’ım

Can vermek işi düşvar kolay kıl sen yâ Cebbar

Senden başka yok gamhâr ne yaparım Allah’ım

Canım ayrı olanda tenim burda kalanda

Taht üzre alanda ne yaparım Allah’ım

Âciz olup yatanda melekler hem girende

“Men Rabbük?” diye soranda ne yaparım Allah’ım

Götürüp kabre koyanda yedi adım dönende

Sorucular girende ne yaparım Allah’ım

“Men rabbük?”diyip duranda kara gündür o anda

“Rabbin kimdir?” diyende ne yaparım Allah’ım

Kul Hâce Ahmed sen bende nefs elinde şermende

Mahşer günü olanda ne yaparım Allah’ım

Bugünkü Türkçeyle söyleyen: Kemal Eraslan

GELİN DOSTLAR

Gelin dostlar gelin kardeşlerim

Gelin oturalım yanyana

Gelin bağdaş kuralım şu sedire

Anlaşalım bilişelim görüşelim

Gelin ey sizler gelin diz dize daha sıkı

Doyasıya görelim yüzlerimizi

Sevelim birbirimizi gönülden

Görünüşte savaştayız ama

Aslında uzlaşmışız ezelden

Bahçeye çıkalım açılmış güller görelim

Güllerin en güzelini derelim

Etek etek dökülelim sevgilinin önüne

Sevelim-sevilelim

Gel ey gül yüzlü kardeşim gel güzelim

Bizden yüz çevirme bizi gönülden çıkarma

Biz gönül hırsızı değiliz emin insanlarız

Biz bu yokluk âleminde her zaman varız

Nefesimiz o gül bahçesinden

Yüreğimiz dostluk kardeşlik

Aşk gibi pusuda sevgiliyi bekleriz

Aşka da o ilâhî sevgiliye de kuluz biz

Bu kullukta yüceyiz bu kullukta yüceliriz

Gül bahçesine geliniz

Türkçesi: Mehmet ÖNDER

SULTÂNIMSIN

Sultanımsın sultanımsın

Gönlümde canımda

İmânımsın benim

Can verirsen dirilirim

O cân ile dürülürüm

Bu can içre

Yüzlerce cânımsın benim

Sensiz ekmek bile zehir

Sen zehirlere panzehir

Sen suyum ekmeğim

Şekerim balımsın benim

Bağımsın yeşilimsin

Gülen servi açan yasemin

Sen gönül cennetinde

Mekânımsın benim

Göğümde ay’sın gönlümde sultan

Madenimin en değerli taşı

Ben sustum artık sen konuş

Sözde burhanımsın benim

Türkçesi: Mehmet ÖNDER

HARARET NÂRDA’DIR

Hararet nârda’dır sac’da değildir

Kerâmet sendedir tâc’da değildir

Her ne arar isen kendinde ara

Kudüs’te Mekke’de Hâc’da değildir

Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma

Gerçek erenlerin sözünden çıkma

Eğer insan isen ölmezsin korkma

Âşığı kurt yemez uc’da değildir

Gönül kâbesine girmesin hülya

Nefsine hakim ol düşme bed hûya

Kirleri arıtan baksana suya

Hep yüzü yerlerde buc’da değildir

SENSİN KERÎM SENSİN RAHÎM

Sensin kerîm sensin rahîm

Allah sana sundum elim

Senden artık yoktur emim

Allah sana sundum elim

Ecel geldi vade erdi

Bu ömrüm kadehi doldu

Kimdir ki içmeden kaldı

Allah sana sundum elim

Gözlerim göğe süzüldü

Canım göğüsten üzüldü

Dilim tetiği bozuldu

Allah sana sundum elim

Uş biçildi kefen donum

Hazrete yönelttim yönüm

Aceb nice ola hâlim

Allah sana sundum elim

Urdular suyum ılıdı

Kavim kardaş cümle geldi

Esen kalsın kavim kardaş

Allah sana sundum elim

Geldi salacam sarılır

Dört yana selâ verilir

İl namazıma derilir

Allah sana sundum elim

Salacamı götürdüler

Makberime yetirdiler

Halka olup oturdular

Allah sana sundum elim

Çün cenazeden şeştiler

Üstüme toprak eştiler

Hep koyubanı kaçtılar

Allah sana sundum elim

Yedi tamu, sekiz uçmak

Her birinin vardır yolu

Her bir yolda yüz bin çarşı

Allah sana sundum elim

Geldi Münker ile Nekir

Her birisi sordu bir dil

İlâhi sen cevap vergil

Allah sana sundum elim

Görün acep oldu zaman

Gönülden eyleniz figan

Ölür çün anadan doğan

Allah sana sundum elim

Yunus uzatma bu sözü

Allah’ına tut hep yüzü

Didardan ayırma bizi

Allah sana sundum elim

CANINI AŞK YOLUNA

Cânını aşk yoluna vermeyen âşık mıdır

Cehdeyleyip ol dosta ermeyen âşık mıdır

Dost sevgisin gönülde cân ile berkitmeyen

Tûl-ı emel defterin dürmeyen âşık mıdır

Aşka tanışık sığmaz değme can göğe ağmaz

Pervâneleyin oda yanmayan âşık mıdır

Nefs arzusundan geçip aşk kadehinden içip

Dost yoluna er gibi durmayan âşık mıdır

Dün ü gün riyâzat çekip aşk kadehinden içip

Sohbetlerde baş çatıp yanmayan âşık mıdır

Yunus imdi ol dostun cefâsına sabreyle

Yüreğine aşk odın vurmayan âşık mıdır

TAŞTIN YİNE DELİ GÖNÜL

Taştın yine deli gönül

Sular gibi çağlar mısın

Aktın yine kanlı yaşım

Yollarımı bağlar mısın

N’idem elim ermez yâre

Bulunmaz derdime çâre

Oldum ilimden avâre

Beni bunda eğler misin

Yavu kıldım ben yoldaşı

Onulmaz bağrımın başı

Gözlerimin kanlı yaşı

Irmak olup çağlar mısın

Ben toprak oldum yoluna

Sen aşurı gözetirsen

Şu karşıma göğüs geren

Taş bağırlı dağlar mısın

Harami gibi yoluma

Arkurı inen karlı dağ

Ben yârimden ayrı düştüm

Sen yolumu bağlar mısın

Karlı dağların başında

Salkım salkım olan söğüt

Saçın çözüp benim için

Yaşın yaşın ağlar mısın

Esridi Yunus’un canı

Yoldayım illerim hani

Yunus düşte gördü seni

Hasta mısın sağlar mısın

CANLAR CANINI BULDUM

Canlar canını buldum bu canım yağma olsun

Assı ziyandan geçtim dükkânım yağma olsun

Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım

Dost valsına eriştim gümanım yağma olsun

İkilikten usandım birlik hanına kandım

Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun

Varlık çün sefer kıldı dost andan bize geldi

Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun

Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz u kıştan

Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun

Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin

Ballar balını buldum kovanım yağma olsun

AŞK İMAMDIR BİZE

Aşk imamdır bize gönül cemaât

Kıblemiz dost yüzü daimdir salât

Dost yüzün görücek şirk yağmalandı

Anınçün kapıda kaldı şeriat

Gönül secde kılar dost mihrabında

Yüz yere vuruban eder münacat

Münacat gibi vakt olmaz arada

Kim ola dost ile bu demde halvet

Biz kimse dinine hilaf demeziz

Din tamam olucak doğar mûhabbet

Erenler nefesi devletli rumûz

Onunla fitneden olduk selâmet

Kalu bela dedik evvel ki demde

Dahi bugündür o dem-ü bu saat

Derildi beşimiz bir vakte geldi

Beşi bir eyleyip kim kıla tâat

Şeriat eydur sakın şartı bırakma

Şart ol kişiye kim ede hiyanet

Doğruluk bekleyen dost kapısında

Gümansız ol bulur ilâhi devlet

Yunus ol kapıda kemine kuldur

Ezelden ebede dektir bu izzet

AŞKIN ALDI BENDEN BENİ

Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni

Ben yanarım dün ü günü

Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim

Ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum

Bana seni gerek seni

Aşkın âşıklar öldürür

Aşk denizine daldırır

Tecellî ile doldurur

Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem

Mecnun olup dağa düşem

Sensin dün ü gün endişem

Bana seni gerek seni

Sultanım başım tâcısın

Âşıkların muhtacısın

Benim gönlüm miracısın

Bana seni gerek seni

Sofilere sohbet gerek

Zâhitlere cennet gerek

Mecnunlara Leyla gerek

Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri

Bir evle birkaç huri

İsteyene ver onları

Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler

Külüm göğe savrulur

Toprağım anda çağıra

Bana seni gerek seni

Yunus durur benim adım

Dünü günü artar derdim

İki cihanda maksudum

Bana seni gerek seni

SENİN YÜZÜN

Senün yüzün güneşdür yoksa aydur

Canum aldı gözün dakı ne aydur

Benüm iki gözüm bilgil canımsun

Beni cansuz koyasun sen bu keydür

Gözümden çıkma kim bu yir senündür

Benüm gözüm sanğa yahşı saraydur

Ne okdur bu ne ok kim değdi senden

Benim boyum süngüydü şimdi yaydur

Temâşâ çün berü gel kim göresün

Nite gözüm yaşı ırmak u çaydur

Senünğ boyunğ budağdan ağdı geçdi

Cihan imdü yüzünğden yaz u yaydur

Bugün ışkunı odından ıssı alduh

Bize kayu degül ger kar u kaydur

Banga her gice senden yüz bin assı

Benüm her gün işüm senden kolaydur

Veled yohsulıdı sensüz cihanda

Seni bildi bu kezden beg ü baydur

BANA KAPI AÇ

Karnım açtır karnım açtır karnım aç

Rahmet etgil Tanrı bana kapı aç

Uçmak aşından dilerven bir çanak

Nur hamurundan iki üç bazlamaç

Rahmetin çoktur denizdir ey Çalap

Rahmetin eksilmeye sen çok saç

Ger yazukluven bağışla ey kerim

Kuluna dutma kati bu kâz kâç

Sen buyurdun kuluna gel bir karış

Kim senin içün gelem ben bir kulaç

Kim seni bir bilmeye canlar canı

Oldu kâfir boynuna asıldı haç

Kim seni göre vü âşık olmaya

Anı cansız bil ya taştır ya ağaç

Sen güneşsin gök tahtın ey Paşa

Çayır u çemen nurundan oldu çaç

Kaşların yaydır gözün oklar atar

Gönlüm ol oklar içün oldu amaç

Ol ne baştır ol ne gözdür, can alur

Ol ne boydur ol ne yüzdür ol ne saç

Ey Veled gözlü cihanda azdır

Gözsüze bakma ıraktan kaç kaç

SENİN EVİN BU GECE

Senin evin bu gece nûr tuttu

Anın-çün kim içinde ay düştü

Karanı kalmaya anda, ki bu ay

Karanıyı nur ile taşra itti

Ev aydından dolıcak belli olur

Kim uğru evde kaldı, yoksa gitti

Ev aydından bu gece öyle doldu

Kişi göden değildi vardı yitti

Ne yağmurdur ki yağdı can üzerne

Ki candan bin gülef bin bağ bitti

Ne gevher oldu bu bir damla cânım

Ki yüz bin deniz ana girdi battı

Bana sorma niçün esrik olursun

Bunu gör sen ne süçü beni tuttu

Acâibe kalurven ol Çalap’tan

İki cânı nite birbirne kattı

İki ya kaşlarından bir soraydım

Kara gözün bana ne oklar attı

Yüreğimde ne tatlı aşkın odu

Yüreğim od bigi yandıydı tüttü

Veled bâzâr etti kendi birle

Seni aldı, cihânı verdi sattı

NE YATURSEN EYÂ GÂFİL

Ne yatursen eyâ gâfil gözün aç gör bu erkânı

Haka irmek diler isen okı âyât-ı Kur’ân’ı

Eger okıyasen Kur’ân, bulasen derdüne dermân

Özüni komagıl gâfil uyan iste bu dermânı

Dimegil kim benem server var imdi hâcene yalvar

Eğer diler isen rehber kıla cânuma îmânı

Kime kim nasîbi değdi elini dünyâdan çekdi

Kelîmüm diyüben öğdi Çeleb Musî bir ‘Umrânı

Sekiz uçmak yidi tamu bizim içün durur kamu

Sen ona sığın iy ‘âmû ki virür mahlûka cânı

Şular kim dünyâdan geçdi âhiret şerbetin içdi

Hidâyet kapusın açdı okur dâ’imâ Kur’ân’ı

Şehenşâh-ı zamân oldur ki virür mahlûka canı

Anun ‘aşkı nûrı birle görürüz cinn ü insânı

Diler isen Şeyâd Hamza kıla Hakk cânunı râhat

Sana dünyâ ola ‘ibret gel a terk it bu vîrânı

ECEL DUTMIŞ ELİNDE

Ecel dutmış elinde bir ulu câm

Ki ol câmun içi tolı serencâm

Kima ayuk sunar kime içürmiş

Kimi esrük yatur toprakda müdâm

Ki bir içer ol sâkî elinden

Bay u yohsul ulu kiçi hâss u âmm

Zihî şerbet ki bir kez andan içen

Ne subh olduğını bilür ne ahşam

Bu meclisde harîf olankişiler

Ne nukl ârzûladılar ne ho bâdâm

Ne şerbetdür bu hîç rengi bilinmez

Kızıl mı ak mıdur yâ puhte yâ hâm

Ne arslanlar yaturmışdur bu sâkî

Ne ejdehâlar olmışdur ana râm

Selâtinleri yaturdı bu sâkî

Ki bunlarun yiridür Rûm ile Şâm

Kanı Salsâl Zâl ü ‘Âd ü Şeddâd

Yâ Keyhusrev kanı yâ kanı Behrâm

Bular hep bu kadehden içdi yatdı

Kadeh şimdi bizümdür kâm u nâ-kâm

İçürmeyince komadı kişi hem

Bu sâkîden ne lutf iste ne ikrâm

Acebdür bu ki bunların birinden

Ne bir haber getürdiler ne peygâm

Bu sâkî meclisin esridiserdür

Ne cemâ’at kalısardur ne îmâm

Ne gül-ruh kurtılısar ne şeker-leb

Ne ‘anber-hat kalısar ne sîm-endâm

Bu gafletden niçün uyanmadun sen

Niçün gâfil yatursen sen i ‘avâm

Şeyâd Hamza’nun gönline her dem

Gelür Hakk rahmetinden lutf u inâm

Ne ‘arûz bilür ol ne nahv ü tasrîf

Ne kâfiye redîf ne tecnîs-i tâmm

ZÂHİR BÂTIN BİR GEREK

Zâhir bâtın bir gerek birlik eri hâlinde

Dünya ahret bir adım ışk erinün yolında

Zâhirini bırakmış küllî bâtına bakmış

Sıfat-i ışka akmış varlığı ışk elinde

Ayrulığı unutmış birlik kendüne bitmiş

Varlığını gark itmiş yağmur ile selinde

Dirligin ışka yazar varlıktan küllî bîzâr

Yolın yoklığa düzer yürir yokluk ilinde

Kendü adın eyitmez kendüden kabul itmez

Bileligin unutmaz ayrulık yok yolında

Said eydür zî dirlik dost ile olsa birlik

Yolın yoklığa düzer yürir yokluk ilinde


AYIDAM GÖYNE GÖYNE

Ayıdam göyne göyne

Halimi döne döne

Düştüm aşkın oduna

Canı gönül yana yana

Ne olduk bilemeziz

Bir yerde olımazız

Aklımız deremeziz

Ne diyelim sorana

Nedir neyi sevelim

Neden ne isteyelim

Nerden nere varalım

Olduk mest ü divane

Akt u can yavı kıldık

Sermest ü şeyda olduk

Yüzbin can feda kıldık

Bizi bizden alana

Yarlık içre barıştık

Kadimliğe karıştık

Koptuk tenden kavuştuk

Said’e can olana

GEL HAKK’A OLMA ÂSİ

Gel Hakk’a olma âsî

Tâ gide gönlüm pası

Dört kitabın manası

Var edep öğren edep

Edep gerektir ere

Tâ yolu doğru vara

Edepsiz olma yere

Var edep öğren edep

Gaflet içinden uyan

Edepsiz olma ey cân

Edeptir asl-ı imân

Var edep öğren edep

Kaygusuz Abdal uyan

Aşkı bil aşka boyan

Şöyle demiştir diyen

Var edep öğren edep

ALLAH TANRI YARADAN

Allah Tanrı Yaradan

Gel içegör cur’adan

Yâr ile yâr olagör

Çıksın ağyar aradan

Bekle gönül bostanın

Su sığırı girmesin

Key sakın uçurursun

Kandili minareden

Fil yükün karıncaya

Yükletme çekebilmez

La’l ü gevher kıymetin

Umma seng-i hareden

Hacca vardım der isen

Kanda vardın hacca sen

Kılavuzsuz kuş uçmaz

Bunca dağ ü dereden

Hacca varan kişinin

Gönül yapmak işidir

Gönül Hakk’ın beytidir

Sakın sen emmareden

Sen özünü bil nesin

Hak sende sen kandesin

Hakk’ı bilmek dilersen

Geç ağ ile hareden

Dünya ahret demegil

Biliş ü yad demegil

Uzak savaşa düşme

Geç kuru sehhareden

Tıfıllayın dembedem

Dambu dumbu söyleme

Mansur’layın olursun

Bilmezsen müdareden

İnsan nur-ı kadimdir

Hasta değil hekimdir

Sen dahi insan isen

Anla bu esrareden

Âşık olan bu yolda

Can ile baş oynadır

Sen dahi âşık isen

Bakma gel kenareden

Sen insanı sorarsan

Hak’tan ayrı değildir

Sıfatı zat-ı mutlak

Hırkası çar pareden

Aklına akıl deme

Sözüne delil deme

Çünkü kurtaramazsın

Nefsini emmareden

Kaygusuz’un hüneri

Helva vü biryan yemek

Andan özge hüneri

Umma bu biçareden

BAHÂR OLDI

Bahâr oldı vü bûstânlarda bülbül

Kılur gül ‘aşkına feryâd u gulgul

Bu ‘ömr ile çemende hîç inanma

Ki bir haftadan artuk dirile gül

Gülün ‘ömri azına gözüm ağla

Yazun tîz geçdigine ağız aç gül

Kime bir ‘afiyet geldi cihânda

Kim ana irmedi yüz bin tezelzül

Bu dünye ‘izzetine garre olan

Delim tarta temennâ vü tezelzül

Cihânun ârzûsı cânun almak

Senün fikründe esbâb-ı tecemmül

Çegâne ölüm anup eyde ten ten

Karâbe ‘ömre gülüb kıla kâl kul

Ola Gülşehrî gâfil kendüden kim

Anun zikrinde kılmagıl tegâfül

Bize kim gerekise cevr kılsın

Bizüm teslîm geldi vü tecemmül

NE DERVİŞ İSTERİZ

Ne derviş isteriz sahip ne sultan

Ne dert işimize gelir ne derman

Eğer akl ise kamu pes nedir nefs

Ve ger cism ise külli pes nedir can

Gülün döküldüğünü eşideli

Çıkıptır gözümüzden bağ u bostan

Bu ne oddur ki tütününden oldu

Bizim ciğerlerimiz külli biryan

Cihan sakalımıza güler ü biz

Bir oğlancık gibi peyveste giryan

İmaret kıldığın yavlak aceptir

Bir evi kim oliser sonra viran

Kişi yüz kâfire bir şarda uğrar

Kim olmaz ara yerde bir müselman

Müselmanlık iline varalım kim

Bulunmaya bu kâfirlerde iman

Taş altun olmağa mümkündür illâ

Buların tevbesine yoktur imkân

Bu menzilden sefer kıl kim görüne

Sana ol ilde ibretler firavan

Sen ihsan ile hayr et kim ölicek

Sana kalmaya illâ hayr ü ihsan

Eğer şad olur isen gussaya ne

Ve ger gam yer isen ayşe ne noksan

Gele bir gün ki bir karıncacığın

Cevabın vermeye yüz bin Süleyman

Bu hub dürleri kim Gülşehri döktü

Meğer kim gönlü oldu bahr-i umman

A BÜLBÜLÜM GARİP GARİP

A bülbülüm garip garip

Ötme beni ağlatırsın

Varıp yâdlar arasında

Yatma beni ağlatırsın

Bülbül gibi zardır işim

Akıttım çeşmimin yaşın

Hışımlanıp hilâl kaşın

Çatma beni ağlatırsın

Âşık olan neyler malı

Ağlamaktır anın kârı

Sevdiğim karşımdan bari

Gitme beni ağlatırsın

Der ki Âşık sana kuldur

Ezelden bildiğin haldir

Ya azat eyle ya öldür

Satma beni ağlatırsın

EY PADİŞAH

Ey padişah ey padişah

Çün ben beni verdim sana

Genç ü hazinem kamusu

Sensin benim önden sona

Evvel dâhi bu akl ü cân

Seninleydi asl iken

Âhir gerü sensin mekan

Üş varıram senden yana

Senden sana varır yolum

Sana seni söyler dilim

İllâ sana ermez elim

Bu hikmete kaldım tana

Bu hikmeti kim bile

Bilse dahi gelmez dile

Bu âh ile bu zâr ile

Gözüm yaşı nice dine

Duram seninle dururum

Baksam seninle görürüm

Her kancaru kim yürürüm

Gönlüm yönü senden yana

Sensin bana can ü cihân

Sensin bana genc-i nihân

Sendendir assı ziyan

Ne iş gelir benden bana

Söz söyleten dilimde sen

Hükmeyleyen içimde sen

Alıveren elimle sen

Cümle işim önden sonra

Şöyle yakın olmuş iken

Görmez seni bu can u ten

Kim geçiser bu perdeden

Kim mâni olur hükmüne

Âşık sana tuttu yüzün

Unuttu cümle kendözün

Cümle sana söyler sözün

Söz söyleten sensin ona

YÜCE DAĞLAR DUMAN OLMAZ

Yüce dağlar duman olmaz

Çeşmim yaşı revan olmaz

Değme kişiye kul olmaz

Ben gönlümü bilmez miyim

Engine saldım özümü

Hakk’a döndürdüm yüzümü

Çekmezem nâdan sözünü

Ben gönlümü bilmez miyim

Arslan gibi çalar çarpar

Kaplan gibi yola bakar

Gökte buluttan nem kapar

Ben gönlümü bilmez miyim

Der ki Âşık yâri gözler

Yaktı derunumu közler

Beş padişahlık yer özler

Ben gönlümü bilmez miyim

HER KİME KİM

Her kime kim bir nefes ışk selâm eyledi

Gönli ulaşdı Hak’a canda makâm eyledi

Dâr-ı belâdur cihân renc ile genci nihân

Yûsuf’a zindânı ışk dâr-ı selâm eyledi

Sevdi inâyet anı buldı hidâyet canı

Cânını ol âşıkın oda harâm eyledi

Ey nice ham âdemi ışk ile buldı demi

Nefse uyan puhteler kendüyi ham eyledi

Işk gibi kimyâ bulmadı hiç evliyâ

Âşık olan bî-riyâ nefsi gulâm eyledi

Kimsene nefsi zebûn kılmadı ey zû-fünûn

Demiri od kaynadur ışk anı râm eyledi

Ol cihâna gitmeğe cehd ü cihâd itmeğe

Canları esritmeğe ışkı müdâm eyledi

Işk ile Mûsâ kelîm ışk ile İsâ kerîm

Işk ile Hak Ahmed’i bahr-ı kelâm eyledi

Işkı nice şerh idem bilemezem ey dedem

Âmları hâs ider rahmeti âm eyledi

Maksûdun Eflâkî’nün bir nazar ile bugün

Kutb-ı cihân Mevlâna virdi tamâm eyledi

ZEHİ GÖZLER Kİ

Zehi gözler ki gözler anı gözler

Ana benzer güzel görmedi gözler

Ne kim diler ise kılar cihanda

Kılan hep kendi bizi neye bizler

Bizim gizli işimiz ana malûm

Katında aşikâre kamu razlar

Feda olsun ana canlar gönüller

Ayağı toprağına kondu yüzler

Anın birliğine binler tanıktır

Ana getirdi yüzler nice yüzler

Söz ile âlemi düzdü ademden

Aceptir kılamaz şerhini sözler

Dükeli kuludur ol Padişahın

Sever anı iyiler hem yavuzlar

Çelebi Arif’e Eflâki kuldur

Nasib iltür cana’ gaybi uruzlar

BU CÜMLE NESNEYE

Bu cümle nesneye aşkdur bahane

Bahane aşk u hem aşkdur bahane

Bu aşk içinde birdür câm u sâkî

Bu aşk içinde birdür dâm u dâne

Bu aşkdur kaail-i lâfz-ı Ene’l-Hakk

Bu aşkdur kaail-i Mansûr yâne

Bu aşkdur kâşif-i esrarı gönlün

Bu aşkdan açılur mânı bu cana

Bu aşk âyinleri bu aşk içinde

Görinür zat-ı maşuka ayâne

Bu aşkdur âşık ü maşuka olan

Sâlâdur âşık u mâşûk olana

Bu aşkdur ol ezel gencin kılan fâş

Bu aşk oldı nişân ol bî-nişâne

Nice kılsun bu bir söz aşkı mâlûm

Ki şerhi sığmadı bir dâsitâne

Hele Elvan fedâ kıl din ü fidinî

Bu aşk içinde kalma hânümâne

ALLAH ADIN

Allâh adın zikredelim evvela

Vacib oldu cümle işte her kula

Allâh adın her kim ol evvel anâ

Her işi âsan eder Allâh anâ

Allâh adı olsa her işin önü

Hergiz ebter olmaya anın sonu

Bir kez Allâh dese şevkile lisan

Dökülür cümle günah misli hazan

İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen

Her murada erişir Allâh diyen

Aşk ile gel imdi Allâh diyelim

Dert ile göz yaş ile ah edelim

Ola kim rahmet kıla ol padişah

Ol Kerimü ol Rahimü ol ilâh

Birdir ol birliğine şek yokdürür

Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür

Cümle alem yok iken ol var idi

Yaradılmıştan Gani Cebbâr idi

Var iken ol yok idi ins-ü melek

Arşü ferşü ayü güm hem nüh felek

Sün ile bunları, ol var eyledi

Birliğine cümle ikrar eyledi

Kudretin izhâr edüp hem ol Celil

Birliğine bunları kıldu delil

“Ol!” dedi bir kere var oldu cihan

“Olma!” derse, mahv olur ol dem hemân

Haşre dek ger denilirse bu kelâm

Nice haşr ola, bu olmaya temâm

Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb

Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb

Ey azizler işte başlarız söze

Bir vasiyet kılarız illa size

Ol vasiyyet kim derim hem tuta

Mis gibi kokusu canlarda tüte

Hakk Teâlâ rahmet eyleye anâ

Kim beni ol bir dua ile anâ

Her kim diler bu duada buluna

Fatiha ihsan ede ben kuluna

HAK TELA NE YARATTI EVVELA

Hak Tela ne yarattı evvela

Cümle mahlûkattan kim evvel ola

Mustafa nurunu evvel kıldı var

Sevdi anı ol kerimü girgidar

Her ne türlü kim saadet vardürür

Yahşi hu, gerekli adet vardürür

Hak sanâ verdi mükemmel eyledi

Yaradılmıştan mufaddal eyledi

Andan oldu her nihan-ü aşikar

Arş-ü ferş-ü yerde gökte ne ki var

Ger Muhammed olmaya idi ayan

Olmayıserdi zemin ü asuman

Hem vesile olduğu içün ol Resul

Âdemin Hak tevbesini kıldı kabul

Ger Muhammed gelmeseydi aleme

Tac-i izzet ermez idi Ademe

Nuh anıçün buldu hem garktan necat

Daği doğmadan göründü mûcizat

Cümle anın dostluğuna adına

Bunca izzet kıldı Hak ecdadına

Ceddi olduğiçün anın hem Halil

Narı cennet kıldı anâ ol Celil

Hem dahi Musa elindeki asa

Oldu anın hürmetine ejderha

Ölmeyip İsagök'e buldu yol

Ümmetinden olmak için idi ol

Gerçi kim bunlar dahi mürseldürür

Lîk Ahmed ekmelü efdaldürür

Çün temenni kıldılar Haktan bular

Kim Muhammet ümmetinden olalar

Sünnetin tut ümmeti ol ümmeti

Ta nasip ola sanâ Hak rahmeti

BİZ OL UŞŞAK-I

Biz ol uşşâk-ı serbâzuz

Akıl rüşd bizeyâr olmaz

Meyl-i ışk ile sermestüz

Bize hergiz humâr olmaz

Bizüm gülşendeki güller

Dururlar taze solmazlar

Hazân olup dökülmezler

Zemistân ü bahâr olmaz

Diriyüz dâim ölmeyüz

Karanularda kalmayuz

Çürüyüp toprak olmayuz

Bize neyl ü nehâr olmaz

Şarâb-ı ışkı çün içdük

Ferâgat mülkine göçdük

Yanup ışkunla tutuşduk

Bize tahrîk-i bâl olmaz

Bizüm illerde ay ü gün

Sebât üzre durur dâim

Televvün irişüp ana

Gehi bedr ü hilâl olmaz

İrelden şems nûrına

Vücûdum zerreden katra

Ne katra ayn-ı bahr oldı

Ana ka’r ü kenar olmaz

Bırak ey Hâmidâ vârı

Görem dirsen sen ol yârı

Göricek ol tecellâyı

Andan özge kemâl olmaz

SENDEN DOLU İKİ CİHAN

Senden dolu iki cihân

Oldum zuhûrunda nihân

Ger bulmayam seni ıyân

Yâ Rab n’ola halim benim

Dilde kanaât olmaya

Zühd ile tâat olmaya

Senden hidâyet olmaya

Yâ Rab n’ola halim benim

Şol gün ki mizan kurula

Hak kapısında durula

Halâyık oda sürüle

Yâ Rab n’ola halim benim

Ağlarım işte zâr ile

Kaldım diâg ağyâr ile

Bilişmedin sen yâr ile

Yâ Rab n’ola halim benim

Hamidi’nin gözü yaşı

Doldurur dağ ile taşı

Bilmem n’idem garip başı

Ya Rab n’ola halim benüm

ÇALABIM BİR ŞAR YARATMIŞ

Çalabım bir şâr yaratmış

İki cihan arasında

Bakıcak didâr görünür

Ol şehrin kenâresinde

Nâgehân bir şârâ vardım

Ol şârı yapılır gördüm

Ben dahi bile yapıldım

Taş u toprak arasında

Şakirtleri taş yonarlar

Yonup üstâda sunarlar

Çalab’ın ismin anarlar

Ol taşın her pâresinde

O şârdan oklar atılır

İnip canlara batılır

Ârifler sözü satılır

Ol şarın bazâresinde

Ol şâr dediğin gönüldür

Ne delidir ne usludur

Âşıklar kanı sebildir

Ol şârın kenâresinde

Bu sözü ârifler anlar

Cahiller bilmeyip tanlar

Hacı Bayram kendi banlar

Ol şârın minâresinde

BENİM MAKSUDUM

Benim maksûdum âlemde

Değildir lâkin illâ hû

Bu benim derdime dermân

Değildir lâkin illâ hû

Onun nakş-ı hayâlinden

Cihân bir zerre olmuştur

Nazar etsen o zerreden

Görünmez lâkin illâ hû

Değildir hûrî vü gılman

Ne cennet köşkü ne Rıdvân

Bu benim gönlüme sultan

Değildir lâkin illâ hû

A Bayrâmî eğer idrâk

Edersen bu âlemde

Bu sırrın sırrına kimse

Erişmez lâkin illâ hû

N’OLDU BU GÖNLÜM

N’oldu bu gönlüm no’ldu bu gönlüm

Derd ü gam ile doldu bu gönlüm

Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm

Yanmada derman buldu bu gönlüm

Yan ey gönül yan yan ey gönül yan

Yanmada oldu derdine derman

Pervâne gibi pervâne gibi

Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm

Gerçi ki yandı gerçeğe yandı

Rengine aşkın cümle boyandı

Kendinde buldu kendinde buldu

Matlûbunu hoş buldu bu gönlüm

Sevâd-ı â’zâm sevâd-ı âzâm

Belki oluptur arş-ı muazzâm

Mesken-i cânân meskeni cânân

Olsa aceb mi şimdi bu gönlüm

Seyr-i Billâh’tır seyr-i Billâh’tır

Fenâfillah’tır fenâfillah’tır

Âyinesinde âyinesinde

Gerd-i Sivâ’yı buldu bu gönlüm

Bayram’ım imdi bayramım imdi

Bayram ederler yâr ile şimdi

Hamd u senâlar hamd u senâlar

Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm

BİLMEK İSTERSEN SENİ

Bilmek istersen seni

Can içre ara canı

Geç canından bul anı

Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef’âlini

Ol bildi sıfâtını

Anda gördü zâtını

Sen seni bil sen seni

Görünen sıfâtındır

Ânı gören zâtındır

Gayri ne hacâtindir

Sen seni bil sen seni

Kim ki hayrete daldı

Nûra müstağrak oldu

Tevhid-i Zât’ı buldu

Sen seni bil sen seni

Bayram özünü bildi

Bileni anda buldu

Bulan ol kendi oldu

Sen seni bil sen seni

GERÇİ ÂŞIKLARA SELÂ VERİLDİ

Gerçi âşıklara salâ dinüldi

Derdi olan gelsin dermânı buldum

Âh ile vah ile cevlân iderken

Cânımun içinde cânânı buldum

Açılmış dükkânlar kurulmuş bâzâr

Cânlar mezâd olmuş dellâlda gezer

Oturmış ümmetün berâtın yazar

Cevâhir bahş iden dükkânı buldum

Erenler meydânâ doğrı varurlar

Anda cem’oluban virür alurlar

Cümle enbiyâlar divân dururlar

Hakk’a mahbûb olan sultânı buldum

Akar gözlerümden yaş yerine kan

Zerrece görünmez gözüme cihân

Deryâlar nûş idüb kanmaz iken cân

Âşıklar kandıran ummânı buldum

Emîr Sultan dir ne hoş bâzâr imiş

Âşıklar seyr idüp gezerler imiş

Cümlenin maksudı ol dîdâr imiş

Hakk’a karşı duran dîvânı buldum

EZELDEN BEN BU AŞKA

Ezelden ben bu aşka yanegeldim

İçip derdin şarabın kanegeldim

Şu bülbülüm ki gülden ayrı düştüm

Firakiyle bu haristâne geldim

Benim Yusuf bugün Kenan ilinde

Mısır şehrindeki sultane geldim

Âşıklar dârını gördüm dikilmiş

Kararım kalmadı bumeydane geldim

Salâdır aşk eri yoldaşlarına

Ki canlar vermeye mihmane geldim

Muhabbet hilatin dost meclisinde

Giyip tavusleyin cevlane geldim

Şikârım sürüyüp sahraya çektim

Av iletmek için sultane geldim

Baş oynadım onun aşkı yolunda

Bu meydane acep merdane geldim

Bu zulmette kalan dertliler için

Benim Şems-i Hüda dermâne geldim

ŞOL DEM GÖRDÜM DÎDARINI

Şol dem gördüm dîdarını

Divaneyim divaneyim

Yandım cemâlin şem’ine

Pervaneyim pervaneyim

Yâr ile ben ağyar olmuşum

Sanma ki ağyar olmuşum

Ben aşinâdan gayriye

Bîgâneyim bîgâneyim

Ben aşk meyinde sakıyîm

Ol mâşukum muştakıyim

Gel içireyim aşktan

Meyhaneyim meyhaneyim

Gavvas-i bahr-i vahdetim

Buldum hakikat bahrini

Deryaya saldım katramı

Dürdaneyim dürdaneyim

Bildim seni buldum anı

Verdim bunu aldım anı

Terk eyledim cism ü canı

Cananeyim cananeyim

Terk eyledim ben şeş cihet

Oldum onunla hemcihet

Yâr gencini pinhan için

Viraneyim viraneyim

Gel, ey Hudayi Şemsüddin

Buldum Hakk’ı oldum yakîn

Söyleme sır, eyleme faş

Sırhaneyim sırhaneyim

SÂKİYÂ GEL BİZİ

Sâkiyâ gel bizi hayrân eylegil

Ben garîbi aşka mihmân eylegil

Aşk-ı yârı can içinde saklarsın

Ol kadar kim derde dermân eylegil

Aşk-ı ma’şûk gönlümü yağmaladı

Gel benim karşımda cevlân eylegil

Belmezem ma’şuk ben mi yoksa sen

Gel benim müşkilim âsân eylegil

Âşıkısan ma’şûka ey Şems eğer

Ma’şûkun sırrını pinhân eylegil

AŞK HASTASI OLANLARIN

Aşk hastası olanların dost derdidir dermânları

Aşk esîri olanların dosta fedâdır canları

Hak’tan cüdâ görmen eri erdir dü âlem serveri

Eğer kılarlarsa nazar altın ederler dağları

Aşka esîrdir ehl-i hâl aşka sığmaz kîl ü kaal

Aşkın acîb hâlâtı var kul eyledi sultanları

Çün mest-i hayrân oldular deryâyı ummân oldular

Katrede pinhân oldular benzemez ad u sanları

Aşk ile bu cân mülkini bir dem imâret kılmadın

Henüz bu nefsin baykuşu terk etmedi vîranları

Ey Şemseddîn âlemde bil âşıklara yoktur hicâb

Kat’-ı menâzil edecek arştan yüce seyrânları

CİHÂNI HİÇE SATMAKTIR ADI AŞK

Cihânı hiçe satmaktır adı aşk

Döküp varlığı gitmektir adı aşk

Elinde sükkeri ayruğa sunup

Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk

Belâ gökten yağmur gibi yağarsa

Başını ana tutmaktır adı aşk

Bu âlem sanki oddan bir denizdir

Ona kendini atmaktır adı aşk

Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakikat

Vücûdu fani etmektir adı aşk

AŞKIN ODU CİĞERİMİ

Aşkın odu ciğerimi

Yaka geldi yaka gider

Garip başım bu sevdayı

Çeke geldi çeke gider

Bülbül eder zâr ü efgan

Aşk oduna yandı bu cân

Benim gönülcüğüm hemân

Hak’tan geldi Hakk’a gider

Firkât kâr etti cânıma

Gelsin âşıklar yanıma

Aşk zencirin dost boynuma

Taka geldi taka gider

Ârifler durur sözüne

Gayrı görünmez yüzüne

Eşrefoğlu yâr yüzüne

Baka geldi baka gider

EY ALLAH’IM

Ey Allah’ım beni senden ayırma

Beni senin dîdarından ayırma

Seni sevmek benim dînim imânım

İlâhî dîni îmândan ayırma

Sararıben solup döndüm hâzâna

İlâhî hazânımı daldan ayırma

Şeyhim güldür ben anın yaprağıyam

İlâhî yaprağım gülden ayırma

Ben ol Dost bahçesinin bülbülüyem

İlâhî bülbülüm gülden ayırma

Balığın canını suda dediler

İlâhî balığım gölden ayırma

Eşrefoğlu senin kemter kulundur

İlâhî kulu sultandan ayırma

SENİ SEVEN ÂŞIKLARIN

Seni seven âşıkların

Göz yaşı dinmez imiş

Hem seni maksûd edenler

Dünyâ ahiret anmaz imiş

Ölmez imiş âşık cânı

Hiç dağılmamış teni

Aşk kimi kim kıldı fâni

Ona zevâl ermez imiş

Gönlün sana verenlerin

Eli sana erenlerin

Gözü seni görenlerin

Devranları dönmez imiş

Aşkına düşen canların

Yoluna baş verenlerin

Aşk bülbülü olanların

Kimse dilin bilmez imiş

Kim ki gerçek sever seni

Yoluna kor teni canı

İster seni dün ü günü

Hûri’ye aldanmaz imiş

Aşkın ile bilişenler

Senin ile buluşanlar

Sen Sultan’a ulaşanlar

Ebedî ayrılmaz imiş

Hak yoluna gelenlerin

Hakk’ı gerçek sevenlerin

Nişânı budur anların

Mala cana kalmaz imiş

Sen Leyli’yi görenlerin

Mecnûn olup kalanların

Kendüzünden varanların

Kimse hâlin bilmez imiş

Eşrefoğlu Rûmî senin

Yansın aşk oduna canın

Aşk oduna yanmayanın

Kalbi sâfî olmaz imiş

ERİLMEZ YÂRE

Erilmez yâre bîyâr olmayınca

Cihânın halkı ağyâr olmayınca

Hakikât âlemine yol varılmaz

Bu mülkten külli bîzâr olmayınca

O vahdet bahrine kimse ulaşmaz

Akıp göz yaşı pınar olmayınca

Müyesser olmaz ol yârin visâli

Yolunda varı îsâr olmayınca

Bu dünya cîfesin nefs iti komaz

Gönülde azm-i dîdâr olmayınca

Gönül cem’oluben Dost’a yönelmez

Bu dünya kârı tarmar olmayınca

Gönül dost’a özenmez dertli olmaz

Bir ehl-i derde uyar olmayınca

Gönüle dolmaz ol yârin hayâli

Hayâl-i gayri yuyar olmayınca

Gönül âyinesi pasdan silinmez

Dilinde Dost tekrar olmayınca

Gönül bu aşka her giz mahrem olmaz

Tamam derde giriftâr olmayınca

Cihanda kimse aşkdan haz etmez

Koyup nâmûsu bîâr olmayınca

Kişi bu aşk içinde gerçek olmaz

Vefâ koyup cefâkâr olmayınca

Cefâsız kimse ermedi vefâya

Gül olmaz bellidir hâr olmayınca

Visâl-i şerbetine kimse kanmaz

Yürek derd ile yanar olmayınca

Kime kim zerre derdi yâver oldu

Komaz aşkdan haberdâr olmayınca

Ko gitsin dertsizi hayvandır ol kim

Yedilmez ana yulâr olmayınca

Var evvel dertli ol andan em iste

Timâr yok sana bîmâr olmayınca

Sözünü ehl-i derdin etme inkâr

Yolu bulamazsın ikrâr olmayınca

Var Eşrefoğlu Rûmî gibi sen de

Dolanma vasl-ı dildâr olmayınca

BAKIN EY CÂN Ü DİL

Bakın ey cân ü dil gözün açanlar

Bekâ mülkü fenâ ilden seçenler

Hani şol cem’ olup tez dağılanlar

Hani şol şem’olup yanıp tütenler

Hani şol dünyaya mağrur olanlar

Hani şol menzile konup göçenler

Hani işret şol edip raks uranlar

Hani şol başlara saçı saçanlar

Hani şol illere bizim diyenler

Hani şol yerleri ekip biçenler

Hani şol baş oluben sananlar

Kamu halkın hakkın yiyip içenler

Hani şol kalalar burçlar yapanlar

Hani anda durup yiyip içenler

Kemâl Ümmî sen ol Hak’tan yana kaç

Kaçan kurtulur ölümden kaçanlar

İLAHİ ÇARE SENDEN

İlâhî derdimendem çâre senden

Girü merhem sen ur bu yâre senden

Bu derdüme ki bâ-derdem hemîşe

Girü derd isterem bir pâre senden

Hakîm-i bâ-zevâl sensin ki dâim

İrür timâr her bîmâre senden

İlâhî lûtf u ihsân fazl u dermân

Bugün bu derde âh ü zâre senden

Cigerüm başlı gözüm yaşlı her dem

Şu hasretinde yüzüm kare senden

Nite mahrum kılasın şol kulunı

Ki suçun dileyüp yalvâre senden

Eğerçi sen bana benden yakınsın

Velî ben olmuşam âvâre senden

Senün aşkunı ister dü cihânda

Bu kemter âşık-ı bîçâre senden

Bana sen ver seni benden beni al

Çün irmek dilerem sen yâre senden

İlâhî seni senden “şey’en lillâh”

Beni benlik niçe bir yâre senden

Kemâl Ümmî’ye göster doğrı yolı

Ki senün birle sana vâre senden

CÂNA CEFA KIL

Câna cefâ kıl yâ vefâ

Kahrın de hoş lûtfun da hoş

Ya derd gönder yahut devâ

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

Hoştr bana senden gelen

Ya hil’at ü yahûd kefen

Ya taze gül yahud diken

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

Gelse celâlinden cefâ

Yahûd cemâlinden vefâ

İkisi de cânâ sefâ

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

Ger bağ u ger bostan ola

Ger bend ü ger zindan ola

Ger vasl ü ger hicrân ola

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

Ey pâdişâh-ı lemyezel

Zât-ı ebed hayy-ı ezel

Ey lûtfu bol kahrı güzel

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

Ağlatırsın zâri zâri

Verirsin cennet ü hûri

Lâyık görür isen nârı

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

Gerek ağlat gerek güldür

Gerek dirilt gerek öldür

Bu Âşık hem sana kuldur

Kahrın da hoş lûtfun da hoş

HÜSNÜNÜN AKSİN

Hüsnünün aksin ruh-ı dilberde peydâ eyledin

Çeşm-i âşıkdan dönüp anı temâşâ eyledin

Gerçi kim ma’şûksın âşık libâsın örtünüp

Cilve-i hüsnün girü kendün temâşâ eyledin

Bir avuç hâke bırakdun câm-ı ışkun cür’asın

Âkıl ü dânâları mecnûn u şeydâ eyledin

Rû-yı zîbâ üzre zülfünden selâsil bağlayıp

Gönlümü serbeste-i zecîr ile sevdâ eyledin

Âb ü gilde gösterüp envâr-ı hüsnünden nişân

Anun ile dîde-i aklı mücellâ eyledin

Bâr-ı ışkun kim tahammül eylemez arz u semâ

Nâtüvân gönlüm acebdür ana me’vâ eyledin

Rûşenî benden niçün baktıkça rûşen olmasın

Hüsnünün aksin ruh-ı dilberde peydâ eyledin

HER DEMDE ADI

Her demde adı sevdügünün yâd gerekdür

Yârile biliş özge ilen yâd gerekdür

Kaygulu gerekmez dögülen ‘ışk yolında

Dögüldügine ‘âşık olan şâd gerekdür

Bir sencileyin husrev-i şîrîn-dehen içün

Bin bencileyin sûhte Ferhâd gerekdür

Mahbûb olan bî-meze vü telh gerekmez

Özinde anun sözi kimi dâd gerekdür

‘Işkun evidür gönlüm anı cevrile yıhma

Ol mihr ü vefâ-y-ile hoş-âbâd gerekdür

Ol yâr dimiş kûyum iti Rûşenî içün

Bî-çâreye bir buncılayın ad gerekdür

YİNE DERYÂ GİBİ

Yine deryâ gibi cûş etti aşkın

Başımı aşk ile hoş etti aşkın

Giderdi levh-i dilden nakş-ı gayrı

Muhabbetnâme menkuuş etti aşkın

Kadeh sundu elime içtim ânı

Delirdim beni serhoş etti aşkın

Bu dünyanın yuvasında öterken

Uçurup bir acîb kuş etti aşkın

Gehî aklın götürdi verdi idrâk

Gehî bî-akl u bî-hûş etti aşkın

Sürüp Abdürrahîm’i himmetiyle

İletti mürşide tûş etti aşkın

ERENLER MENZİLİNE

Erenler menziline irdi gönül

Dil ü cân sey ider her subh ileşâm

Ne hâlet gördi demler sürdi gönül

Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm

Bir ulu bahr gördüm anda akar

Melekler çok kuşaduban dururlar

Görenler hep anı hayrân kalurlar

Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm

O ilin topragın jengâr dirler

Hem altundan agaçlar var dirler

Kamu hep lacivert daglar dirler

Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm

Yeşil nûrdan melekler toptoludur

Arada birisi gayet uludur

Kalanu hep anun emrinde olur

Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm

Yeşil kuşlar ağaçlarda dururlar

Kimisi duruban kimi yürürler

Gör anı Hızr’ın ednâ kulı dirler

Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm

Pes andan bir yeşil deryâya vardum

Kenarında feriştahları gördüm

Deniz mevcinden anda Hû işitdüm

Dil ü cân seyr ider her subh ile şâm

TECELLİ EYLESEN

Tecellî eylesen ayn-ı devâdır

İçirmek anı uşşâka revâdır

Senün lûtfuna yoktur nihâyet

Ki cevrün âşıka ayn-ı vefâdır

İnâyet eyleyüp ref’i hicâb it

Kim ola cevr ü cefâ-ender-cefâdır

Seni bilmeyen oldu çünkü mahrûm

Bilen aksini bil ayn-ı hatâdır

Cemâl-i Halvetî hiç nesne bilmez

Senün nûrundan özge ol şifadır

İNÂYET EYLE KULLARA

İnâyet eyle kullara

Nazar kıl hâlime Allah

Hazan yapraklarına döndüm

Sarardım soldum ya Allah

Aklım başa gelmez oldu

Can bedende durmaz oldu

Gönlüm bana gelmez oldu

Seninle bâzan Allah

Aşkın bana kâr eyledi

Bağrımı biryân eyledi

Gözüm yaşın kan eyledi

Gece gündüz akar Allah

Oldum dîdârına müştâk

Kerem eyle hâlime bak

Ey keremler edici Hak

Dîdârını göster bana

Bîçâre kaldım dermanda

Özümden vaz geçtim ben de

Murâdım sendedir sende

Ben isterim seni Allah

Yüreğimde çıktı başlar

Başıma çöktü teşvişler

Gelir geçer yazlar kışlar

Derdine yanarım Allah

Bu Abdürrahîm-i Tirsî

Urup topraklara yüzü

Sana ulaşmağa özü

Seni ister, seni Allah

EY DOST

Ey dost senin derdin ile

Yürüyeyim yane yane

Dökeyim gözümden yaşı

Akıtayım dane dane

Bana seni gerek seni

Sensiz neylerim ben beni

Aşk şarabı canım canı

İçir bana kane kane

Doldur gönlüm fikrin ile

Hem dilimi zikrin ile

Dost dost deyu aşkın ile

Çark urayım döne döne

Eyle cismim candan uryan

Olayım yüzüne hayran

Götür hicabı aradan

Gösteredur cane cane

Bu Abdürrahim-i Tirsi

Sen sultanın eksiklisi

Seni umar kerem ıssı

Ulaşa sen hane hane

YÜCELERDEN DÖNDÜREYİM

Yücelerden döndüreyim

Alçaklara gönül seni

Alçaklardan alçaklara

İndireyim gönül seni

Ayırayım halktan seni

Şöyle hak edeyim teni

Ayaklar altına yani

Bırakayım gönül seni

Nice kaçarsın yabana

Aşk gemin urayım sana

Sürüp ol maşuktan yana

Hem çalayım gönül seni

Başım gurbete urayım

Benlik defterin düreyim

Alnım yazısın göreyim

Uydurayım gönül seni

Başımın terkin urayım

Canımı yolda koyayım

Ne kim olursa olayım

Komayayım gönül seni

Yürüyeyim yane yane

Aşk odun urayım cane

Bakmıyayım masivaye

Göçüreyim gönül seni

Koyayım namusu arı

Talep edeyim o yarı

Dün gün çektireyim zarı

Ağlatayım gönül seni

Dost gamın alayım başa

Yürüyeyim kalka düşe

Vasfı dile gelmez işe

Uğratayım gönül seni

Sığınayım ol Mevla’ya

Yüz süreyim ol alaya

Abdurrahim-i Tirsi’ye

Uydurayım gönül seni

GEL EY SÂLİK

Gel ey sâlik diyem bir söz ki haktır

İşitir Hakk’ı ol kim hak kulaktır

Hadis-i haktır hak sözü hakikat

Eğerki söyleyen dildir dudaktır

Şunlar ki geçmedi cân ü cihândan

Ne duydu aşkı ve ne duyacaktır

Sorarsan hankâh-ı aşkı zâhid

Onun karanlık yeri bir bucaktır

Kalanlar zühd-ü takvada mukarrer

Sefer ehli değil oturaktır

Şikâr-ı cânı saydetmek dilersen

Dil-i virâneme gel kim yataktır

Şiâr-ı aşkı benden sorarsan

Cünun-u âh-ü vâh hem ağlamaktır

Gerekmez âşıka keşf ü kerâmet

Ki âşık olana bunlar tuzaktır

Onun aşkında iken gayre bakma

Sakın ki âşıkına ol kıyaktır

Şarab-ı aşkı içmiş Sümbülî çün

Onu mest eyleyen şol son ayaktır

EZELDEN IŞK ODINA

Ezelden ışk odına yana geldüm

Anınçün tâ ebed mestâne geldüm

Eğer nûş itmez isen sen bu meyden

Dime zâhid ki ben insana geldüm

İçe bir cür’a ger râhip bu meyden

Koyup küfri diye imâna geldüm

Saray-ı vahdet olmuşken makâmun

Bu kesret âlemin seyrâna geldüm

Bu dehr içre görüp itme taaccüp

Çün gizli genc idüm vîrâna geldüm

Var idi ilm-i ayn-a kâbiliyyet

Görüben kendümi imâna geldüm

Çün birdir Sümbülî mâruf-u ârif

İdüp dâ’vâ dime irfâna geldüm

BENİM GÖNLÜMÜ ALAN

Benim gönlüm alan dilber

Giden derler giden derler

Beni Mecnûn tek o Leylî

Eder derler eder derler

İşittim aşk ile sevdâ

Kılanda âşıkı şeydâ

Düşüp deli gibi dağa

Gider derler gider derler

Kapıp aklımı başımdan

Komadı bilgi hûşumdan

Sorarım yad bilişimden

Gider derler gider derler

Ni’dem ey uslular deyiniziz

Delirmeden gamım yiyiniz

Çü baştan aklımı yaz güz

Gider derler gider derler

Ne sevdâdır deyiniz bana

İşitip kalmayın tana

Gönül benden kaçıp ana

Gider derler gider derler

Görüp aşk ile medhûşı

Bilin âşık o bîhûşı

Çü onun akl ile hûşı

Gider derler gider derler

İşittim Gülşenî seni

Doğaldan Rûşenî günü

Ziyâdan aydın iline

Gider derler gider derler

GAFLET İLE GEÇTİ GÜNÜM

Gaflet ile geçti günüm

Âh ni’deyin ömrüm seni

Çünbozıla bu düzenün

Âh ni’deyin ömrüm seni

Anmaz mısın öleceğin

Kara yire gireceğin

Azrâîl virüp cânın

Âh ni’deyin ömrüm seni

Ecel irişe nâgehân

Cânın ala çün Kahramân

Döndüre yasa düğünün

Âh ni’deyin ömrüm seni

Terk itmedün bir dem heves

Elindeyken almadun ders

Çün kim hevâyadur yönün

Âh ni’deyin ömrüm seni

Gice gündüz çalışduğın

Hırs u emelle yığdığın

Kala sensüz hânümânun

Âh ni’deyün ömrüm seni

Kıyâmet kopar haşr içün

Dirilür ölen neşr içün

Cânun olıser düşmanun

Âh ni’deyün ömrüm seni

Zikir budur ey Gülşenî

Telkîn idelden Rûşenî

Cân atmadun sevdün teni

Âh ni’deyin ömrüm seni

MUHABBET CÂMIN İÇERİZ

Muhabbet câmın içeriz

Fenâlarız fenâlarız

Mest olup serden geçeriz

Fenâlarız fenâlarız

Yoktur cihânda yerimiz

Bin ma’nâ söyler dilimiz

Aşktır mücerred pîrimiz

Fenâlarız fenâlarız

Biz güleriz ağlamayız

Akar suda çağlamayız

Gayra gönül bağlamayız

Fenâlarız fenâlarız

Aşk ile Hakk’a hû deriz

Erenler yolun güderiz

Hırka ve tâcı ni’deriz

Fenâlarız fenâlarız

Gelsin ma’nâ duyan deriz

Aşk yolunda ölen deriz

Terk-i tecrîd kalenderiz

Fenâlarız fenâlarız

Hakîkat bağına girdik

Vahdet güllerin derdik

Tecrîdlik mülkine erdik

Fenâlarız fenâlarız

Dehr elinden kan yutarız

Yârın ikrârın güderiz

Mülk ile malı ni’deriz

Fenâlarız fenâlarız

Hak deyü durmaz gezeriz

Aşk denizinde yüzeriz

Cümle cihândan beteriz

Fenâlarız fenâlarız

Ahmed’im Hakk’a’dır şükrüm

Dün ü gün Hudâ’dır fikrim

Dilde virdim ile zikrim

Fenâlarız fenâlarız

EY TÂLİP OLAN

Ey tâlip olan âşık seyretmeye cihânı

Dikkâtle temâşâ kıl her gördüğün insanı

Mahbûb temâşâsın men’eyler imiş münkir

Kör gözlerinin yoktur nûn göremez onu

Âyîne-i insanî bil sûret-i Rahman’dır

Bu âyîneye gel bak gör anda sultanı

Ben hâtem-i lâ’lünden bir zerre haber duysam

Bir habbeye almazdım sad mülk-i Süleymân’ı

Sûrette görünmez can ger derse münâfıklar

Sen câna nazar kılsın görmek dileyen onu

Sen nîr-ı dilârâdan göz yumsa n’ola zâhit

Huffâş gözü görmez hurşîd-i dırahşânı

Esrâr sözün Ahmed keşf eyleme nâdâna

Hayvana mahal görme ser-çeşme-i hayvânı

EYÂ ÂLEMLERİN ŞÂHI

Eyâ âlemlerin şâhı

Tecelli kıl teselli kıl

Gönüller burcunun mâhı

Tecelli kıl teselli kıl

Ciğerden eylerim feryâd

Bu benlik dâvisinden dad

İkilikten kılıp âzad

Tecelli kıl teselli kıl

Bu Merkezi kulun candan

Yine ister seni senden

Açıp hüsnün nikâbından

Tecelil kıl teselli kıl

SANA BİR GİZLİ SÖZÜM VAR

Sana bir gizli sözüm var

Gel gönüle gir gönüle

Sen senliği elden bırak

Gel gönüle gir gönüle

İlmine bakıp güvenme

Zühdünü görüp aldanma

Bundan cana başa kalma

Gel gönüle gir gönüle

Bulam dersen feth-i bâbın

Kaldır sen benlik hicâbın

Bilem dersen aşk kitabın

Gel gönüle gir gönüle

Zühüd zâhid tuzağıdır

İlim amel nefs bağıdır

Gönül evi Hak evidir

Gel gönüle gir gönüle

Kaygusuz bu böyle olur

Hakk’a doğru yol kim varır

Bulanlar gönülde bulur

Gel gönüle gir gönüle

YÜCE SULTANLAR SULTANI

Yüce sultanlar sultanı

Sensin hemân derdim benim

Hasretin yaktı cânımı

Sensin hemân derdim benim

Pertevin aksini sal câna

Dopdolu alam cihâna

Derdinden olam divâne

Sensin hemân derdim benim

Hayâlin canda bağlarım

Onunla gönlüm eğlerim

Gâh ağlarım gâh inlerim

Sensin hemân derdim benim

İniler gönül zâri kılar

Nerdedir sırrın kim bilir

Sana eren Hakk’ı bulur

Sensin hemân derdim benim

Kaygusuz kulunu şâd eyle

Onu ondan azâd eyle

Senin ile âbâd eyle

Sensin hemân derdim benim

ERENLERİN SOHBETİ

Erenlerin sohbeti

Ele giresi değil

İkrâr ile gelenler

Mahrûm kalası değil

Bir pınarın başına

Bir testiyi koysalar

Kırk yıl anda durası

Kendi dolası değil

İkrâr gerek bir ere

Göz açıp dîdâr göre

Sarrâf gerek gevhere

Nâdân bilesi değil

Ümmî Sinan yol ayân

Olupdur bellü beyân

Dervişlik yolu hemân

Tâc ü hırkası değil

SEYRİMDE BİR ŞEHRE VARDIM

Seyrimde bir şehre vardım

Gördüm sarayı güldür gül

Sultânımın tâcı tahtı

Bağı duvarı güldür gül

Gülden değirmeni döner

Onun ile gül öğünür

Akar suyu döner çarkı

Bendi pınarı güldür gül

Gül alırlar gül satarlar

Gülden terazi tutarlar

Gülü gül ile tartarlar

Çarşı pazarı güldür gül

Al gül ile kırmızı gül

Çift yetişmiş bir bahçede

Bakışırlar hâre karşı

Hârı ezhârı güldür gül

Toprağı güldür taşı gül

Kurusu güldür yaşı gül

Has bahçesinin içinde

Serv ü çınarı güldür gül

Gülden kurulmuş bir çadır

İçinde nimeti hazır

Kapıcısı İlyas Hızır

Nânı şarabı güldür gül

Ümmî Sinan gel vasfeyle

Gül ile bülbülün derdini

Yine bu garip bülbülün

Âh u figânı güldür gül

DİLERSE GÖZÜMÜ GİRYÂN EDEN DOST

Dilerse gözümü giryân eden dost

Dilerse bağrımı biryân eden dost

Dilerse hâk ile yeksân eden dost

Dilerse lûtf ile ihsân eden dost

Dilerse gönlümü handân eyleyen

Dilerse cânımı cânân eyleyen

Dilerse sırrımı ayân eyleyen

Dilerse damlayı ummân eden dost

Dilerse su gibi akıp çağlayan

Dilerse yel gibi esip söyleten

Dilerse firkâta salıp ağlatan

Dilerse vaslını âsân eyleyen

Dilerse deryâlar gibi kaynatan

Dilerse gemiler gibi oynatan

Dilerse nâleler verip inleten

Dilerse nutkını pinhân eden dost

Dilerse gezdiren arş u semâyı

Dilerse bozduran nâm-ı fenâyı

Dilerse giydiren şâl u kabâyı

Dilerse cismini uryân eden dost

Dilerse aşkını câna kuran fak

Dilerse söyleten sırr-ı Enelhak

Dilerse vârımı alıp eden yok

Dilerse kim Ümmî Sinan eden dost

İLÂHÎ

İlâhi yâri gıl bana

Ki senden başka yârim yok

Ne yüz ile gelem sana

Günahtan gayrı kârım yok

Ne dervişem feragatte

Ne tâcı tahtı devlette

Hemen kaldım mezellette

Elimden bir tutanım yok

Yine bir menzile erdim

Nedâmet bahrına daldım

Hayâlî aşka aldandım

Sabâ gibi kararım yok

Gönül yâdetti Sübhân’ı

Gözüm yaşı ciğer kanı

Bu yola koymuşum cânı

Elimde ihtiyârım yok

Benem âsî yüzü kâre

Meğer Üftâde bîçâre

Tutuşmuşum ki nâre

Yanımca bir yanarım yok

ÇÜNKÜ MURÂDIMIZ SENSİN

Çünkü murâdımız sensin

Gayrın sevdâsını kaldır

Pâk eyle gönül hânesin

Kendi aşkın ile doldur

Nice bir derd ile mihnet

Nice bir hüsnet ü fürkat

Vaslına ver kâbiliyyet

Çok ağladık bizi güldür

İster seni cânım velî

Neylesin erişmez eli

El sanır âşıkı deli

Kimse bilmez bu ne haldir

Eğer elinden geleydi

Çoktan maksudun bulaydı

Bula ki lûtfun olaydı

Çünkü bir bî-çâre kuldur

Gör Hüdâyî-i derd-mendi

Kande baksa seni sandı

Lûtfet esirge efendi

Rahmet ü gufrânın kaldır

AŞKIN BU GÖNÜL ŞEHRİNİ

Aşkın bu gönül şehrini

Gele gide yol eyledi

Dahi Âdem halk olmadan

Seni sultân kul eyledi

Hak’tır kudret ü kuvvet

Hak’tır lutf ü inâyet

Eyleyip bize hidâyet

İhsânını bol eyledi

Ol verdi cism ü cânı

Ol verdi ilm ü irfânı

Hüdâyi’yi bunca ihsânı

Evvel âhir ol eyledi

NEYLEYİM DÜNYAYI

Neyleyim dünyayı

Bana Allah’ım gerek

Gerekmez mâsivayı

Bana Allah’ım gerek

Ehl-i dünya dünyada

Ehl-i ukbâ, ukbâda

Her biri bir sevdada

Bana Allah’ım gerek

Dertli dermanın ister

Kullar sultanın ister

Âşık cananın ister

Bana Allah’ım gerek.

Fani devlet gerekmez

Dürr ü ziynet gerekmez

Haksız cennet gerekmez

Bana Allah’ım gerek

Mecnun ister Leyla’yı

Vâmık ister Azra’yı

N’idem gayrı sevdayı

Bana Allah’ım gerek.

Bülbül güle karşı zâr

Pervaneyi yakmış nâr

Her kulun bir derdi var

Bana Allah’ım gerek

Beyhûde hevayı ko

Hakkı bul gör yâ hû

Hüdâi’nin sözü bu

Bana Allah’ım gerek

VASIL OLMAZ HAKKA

Vasıl olmaz Hakk’a kimse cümleden dûr olmadan

Kenz açılmaz şol gönülden tâ ki pürnûr olmadan

Mûtu kable ente mûtu sırrına mazhar olan

Haşr ü neşri gördü bunda nefha-i sûr olmadan

Sür çıkar ağyârı dilde tâ tecelli ede Hak

Pâdişah konmaz saraya hâne ma’mur olmadan

Mest olup mestâne geldim tâ ezelden tâ ebed

İçimişim aşkın şarabın âb-ı engür olmadan

Sen müyesser eyle Yârab bizlere beytin tavaf

İlmin ile âmil eyle vâde tekmil olmadan

Hak cemâlin Kâbesini kıldı âşıklar tavaf

Yerde Kâbe gökyüzünde Beyt-i Ma’mur olmadan

Mest olanların kelâmı gayrıdan gelmez velî

Pes enel hak nice disün kişi Mansur olmadan

Bir acep sevdaya düştüm tutuşup Şemsi müdam

Hakk’a makbul olmak ister halka menfur olmadan

KAPUNA GELDİ ÂSÎLER

Kapuna geldi âsîler şefâat yâ Resûlallâh

Suçunu bildi kâsîler şefâat yâ Resûlallâh

Kapundan özge yok kapum tapundan özge yok tapum

Bu dem geldüm bilip suçum şefâat yâ Resûlallâh

Garîk-i bahr-i isyânum harîk-i nâr-ı hicrânum

Fakîrüm zâr u giryânum şefâat yâ Resûlallâh

Yolum seddeyledi ayâr kılup gurbette işüm zâr

Elüm tut lutfile kurtar şefâat yâ Resûlallâh

Ne itdüm ise ben itdüm ya geldüm nefse zulm itdüm

Henüz cürmüm bilüp geldüm şefâat yâ Resûlallâh

Ne ilmüm var ne a‘mâlüm perîşân cümle ahvâlüm

Tolu vesvâsile bâlüm şefâat yâ Resûlallâh

Bu Şemsî abd-i âbıkdur ne itsen ana lâyıkdur

Velî yolunda sâdıkdur şefâat yâ Resûlallâh


MÜNÂCÂT

Yâ Rabb[i] izzetin hakkı

Kurtar bizi nefs elinden

Kemâl-i nusretin hakkı

Kurtar bizi nefs elinden

Mukırrim zâtına cândan

Ayırma cânı cânândan

Hıfz eyle nefs ü şeytandan

Kurtar bizi nefs elinden

Varayım ben benden sana

Göster seni bensiz bana

Mest oluban kalam tana

Kurtar bizi nefs elinden

Âdem’im ağlatma beni

Tevbem kabûl it yâ Ganî

Al beni ver bana seni

Kurtar bizi nefs elinden

DERD EHLİ LİBÂSINI

Derd ehli libâsını aşk ile giyen gelsün

Zehrini şeker gibi zevk ile yiyen gelsün

Ol günlerini sâ’im hem giceleri kâ’im

Fakr âteşine dâ’im sabr ile yanan gelsün

Hakk’a iremez kimse atlas u libâs ile

Öz kendi eli ile cânına kıyan gelsün

Kâl ü kıyl ile hergiz menzile irişilmez

Kendilik ile olmaz mürşide uyan gelsün

Aldanma sakın Âdem her âline dünyânun

Öz varlıgını bunun yokluğa sayan gelsün

ZULMETDEN NECÂT BULMAGA

Zulmetden necât bulmaga

Ah bir nemed vâh bir nemed

Yoklıga togrı varmaga

Ah bir nemed vâh bir nemed

Yazın ısıdan saklaya

Kışın sovukdan bekleye

Aşık içinden söyleye

Ah bir nemed vâh bir nemed

Başka bir dervüş getüre

Togruca yoldan getüre

Şeyhün hizmetin bitüre

Ah bir nemed vâh bir nemed

Sevdügüm-çün didüm sana

Gözün aç togrı bak bana

Maksudun Hak virmiş sana

Ah bir nemed vâh bir nemed

FIRSAT ELDE İKEN GELİN ÂŞIKLAR

Fırsat elde iken gelin âşıklar

Aşk ile dönelim hu deyu deyu

Bu erkanı süregeldi sadıklar

Şevk ile dönelim hu deyu deyu

Hu diyene aşk zinciri takıla

Gönlü onun masivadan çekile

Kim ne diyen desin gönlümHak ile

Aşk ile dönelim hu deyu deyu

Hu diyen kişinin yanar günahı

Cennet içre dîdâr olur penâhı

Zikirdir âşıkın her ah ü vahı

Dert ile dönelim hu deyu deyu

Hu zikri şevke düşürür melili

Hal edinen âşık dostun halili

Takarrüp mülkünün budur delili

Şevk ile dönelim hu deyu deyu

Bu yola doymaz azıksız yayalar

Aşkı yok kişiyi hayvan sayalar

Bizi genden gören mecnun diyeler

Aşk ile dönelim hu deyu deyu

Mansur neden kendini çekti dâra

Âşok olan gelsin gül yüzlü yâra

Dün ü gün salâdır ehl-i dîdâra

Şevk ile dönelim hu deyu deyu

Kimin bu zikri olursa ameli

Gönül mir’atinde görür cemali

Eroğlu budur insanın kemali

Aşk ile dönelim hu deyu deyu


ŞÜKÜR ALLAH AŞKINA

Şükür Allah aşkına

Kara sakal ağardı

Gördüm dağlar başında

Ağırup kar yağardı

Eskisi sürüldü gitti

Geldi yenisi yetti

Ekilen yerden bitti

Yer yaşardı güverdi

Yetti yerin nebatı

Görüldü zulmatı

İrdi Hızır hayatı

Can bostanın suvardı

Urdu can baş terkisin

Çekmez oldu korkusun

Açtı gaflet uykusun

Gönül gözün uyardı

Sümbül nergis menevşe

Âşık oldu bu nakşe

Bunlar Hakk’a yüz tutup

Her dem boyun eğerdi

Sultana irdi kuldan

Âşık oldu gönülden

Muhiddin can ü dilden

Erenleri severdi

KIRKLAR MEYDANINA VARDIM

Kırklar meydanına vardım

Gel beru hey can dediler

İzzet ile selâm verdiler

Gir işte meydan dediler

Kırklar bir yerde durdular

Otur deyü yer verdiler

Önüme sofra serdiler

El lokmaya sun dediler

Kırkların kalbi durudur

Gelenin kalbi arıdır

Gelişin kandan beridir

Söyle sen kimsin dediler

Gir semaya bile oyna

Silinsin pâk olsun ayna

Kırk yıl bir kazanda kayna

Dahi çiğsin yan dediler

Gördüğünü gözün ile

Beyan etme sözün ile

Andan sonra bizim ile

Olasın mihman dediler

Düşme dünya mihnetine

Tâlip ol Hak hazretine

Ab-ı Kevser şerbetine

Parmağını ban dediler

Şah Hatayi’m nedir halin

Hakk’a şükr et kaldır elin

Gıybetten kesegör dilin

Cümlemiz yeksan dediler

N’EYLEREM OL CENNETİ

N’eylerem ol cenneti içinde didar olmasa

Koy anı virane kalsun bağçede yâr olmasa

Gaflet ehli kaldı hakdan şöyle bil kim bî nasib

Kande didarı görür ol bunda bidâr olmasa

Dünyede âşık olan geydi melamet donunu

Her yeten âşık olur mu derd ana kâr olmasa

Âşıkın meydanda başı top yerine çalınur

Başını meydane koymaz kim ki serdâr olmasa

Doğruluk dost kapusudur doğru gel gir bu yola

Eğri meydanda utanur bunda ikrâr olmasa

Ey Hatayi cevheri harc eyleme nadana sen

Cevherin kadrini bilmez ger hırîdâr olmasa

DİL HANESİ PÜRNÛR OLUR

Dil hânesi pürnûr olur

Envâr-ı zikrullah ile

İklim-i dîl mâmûr olur

Mi’mar-ı zikrullah ile

Her müşkil iş âsân olur

Derd-i dile dermân olur

Canın içinde cân olur

Esrâr-ı zikrullah ile

Gamgin gönüller şâd olur

Dembesteler azâd olur

Gümgeşteler irşâd olur

Âsar-ı zikrullah ile

Zikr eyle Hakk’ı her nefes

Allah besbaki heves

Pes gayriden ümidi kes

Tekrâr-ı zikrullah ile

Gör ehl-i halin fırkasın

Çâk etti ceyb-i hırkasın

Devr eyle zikrin halkasın

Pergâr-ı zikrullah ile

Terk et cihan ârayişin

Nefsin gider âlâyişin

Bul cân ü dil asayişin

Efkâr-ı zikrullah ile

Ahmed seni ikrâr eder

Hem zikrini tekrar eder

İhlâsını iş’ar eder

Eş’arı zikrullah ile

MEVLÂM BANA

Mevlâm bana ver aşkını

Hayranın olayım senin

Bülbül gibi gülşeninde

Nâlânın olayım senin

Yandır beni yandır beni

Aşk meyinden kandır beni

Sarhoş edip döndür beni

Mestânın olayım senin

Yâr eyle beni yârine

Koyma bugünü yârına

Yak beni aşkın nârına

Pervanen olayım senin

Gönül kuşun sana uçur

Aşk meyinden daim içir

Bu tâc u hırkadan geçir

Uryanın olayım senin

Seyyid Nizamoğlu hoca

Ayırma kendinden yüce

Gerek gündüz gerek gece

Mihmanın olayım senin

BİR DERTLİYİM

Bir dertliyim derdim vardır

Ya ben nice dönmeyeyim

Her dem işim âh u zârdır

Ya ben nice dönmeyeyim

Biziz ümmet-i nâcîler

Din yolunda duâcılar

Kâ’be’de döner hacılar

Ya ben nice dönmeyeyim

Aşk odu yürekte yanar

Beni gören Mecnun sanır

Gökyüzünde ay gibi döner

Ya ben nice dönmeyeyim

Bu sırrı münkirler ermez

Dost yüzünü körler görmez

Çarh-ı felek döner durmaz

Ya ben nice dönmeyeyim

Gel şekki gönülden çıkar

Mü’minlere inkâr n’ider

Melekler arşı devr eder

Ya ben nice dönmeyeyim

Yeller eser deniz coşar

Irmaklar dağlardan aşar

Döne döne sular taşar

Ya ben nice dönmeyeyim

Seyyid Nizâmoğlu tek dur

Münâfıkın işi şektir

Evvel âhır dönmek haktır

Ya ben nice dönmeyeyim

BİZ BU DÜNYADA BİR KUŞUZ

Biz bu dünyada bir kuşuz

Her yana uçup gezeriz

Hakk’ın nimetlerinden yeyip

Suların içip gezeriz

Yolumuz üstünde bizim

Ecel derler bir tuzak var

Hiç ondan korkumuz yoktur

Kanatlar açıp gezeriz

Ön son yollarımız oğrar

Ol tuzağa bir gün bizim

Kurtulmağa derman yoktur

Yok yere kaçıp gezeriz

Üstümüzde avcı durmuş

Boğazlamak ister bizi

Yüzbin türlü fikirleri

Biz kesip biçip gezeriz

Seyyid Nizamoğlu eken

Bunda anda biçer derler

Gözümden kanlı yaşları

Anınçün saçıp gezeriz

YÂ RABBİ IŞKUN VİR BANA

Yâ Rabbi ışkun vir bana

Hû diyeyim yana yana

Âşık olayın ben sana

Hû diyeyim yana yana

Gönlümde ağyâr kalmasun

Senden gayrı yâr kalmasun

N’olduğum kimse bilmesün

Hû diyeyim yana yana

Koma hiç benliğüm bende

Varlığum yok eyle sende

Seni görüp her mekânda

Hû diyeyim yana yana

Mevlâm koma beni bana

Al gönlümi senden yana

Müştâk olayın ben sana

Hû diyeyim yana yana

Senden gayrısın al benden

Ayırma ben kulun senden

Sevdür bana seni candan

Hû diyeyim yana yana

Seyyid Nizâmoğlu kuldur

Gerek yaşat gerek öldür

Işkunla gönlümi doldur

Hû diyeyim yana yana

SERSERİ GİRME MEYDANA

Serseri girme meydana

Âşıktan ahvâl isterler

Kallaşlık ile urma dem

Tasdik ehli kaal isterler

Uyan bu gaflet hâbından

İsbât isterler bâtından

Her âşıka sohbetinden

İkrâr ile yol isterler

Erenler oynar utulmaz

Bu yola hile katılmaz

Bunda har mühre satılmaz

Ya gevher ya lâ’l isterler

Kılı kırk pâre ederler

Birin yol tutup giderler

Dile ne itibare ederler

Hâl içinde hâl isterler

Pîr Sultan Abdal neylesin

Müşkil halledip söylesin

Arısın çiçek yaylarsın

Yarın senden bal isterler

UYUR İDİK UYARDILAR

Uyur idik uyardılar

Diriye saydılar bizi

Koyun olduk ses anladık

Sürüye saydılar bizi

Halimizi haleyledik

Yolumuzu yol eyledik

Her çiçekten bal eyledik

Arıya saydılar bizi

Hak defterine yazıldık

Pîr divanına dizildik

Bal olup şerbet ezildik

Doluya saydılar bizi

Pir Sultanım ne var şunda

Çok keramet var insanda

Ol cihanda şu cihanda

Ali’ye saydılar bizi

HAZRET-İ ŞÂH’IN AVÂZI

Hazret-i Şâh’ın avâzı

Turna derler bir kuştadır

Asâsı Nil denizinde

Hırkası bir derviştedir

Nil denizi ummanoldu

Sararıp gül benzi soldu

Bakışı aslanda kaldı

Döğüşü dahi koçtadır

Ali’m istemez benliği

Yürekte tutmaz kinliği

Zülfikar’ın keskinliği

Çifte dilli kılıçtadır

Ozan, pirim ulu ozan

Der kendine bir yâr kazan

Hayrını şerrini yazan

Sağ yanında feriştedir

Nerde Pir Sultan’ım nerde

Özümüzün aslı dârda

Yemen’den öte bir yerde

Hâlâ düldül savaştadır

BİR NEFESÇİK SÖYLEYELİM

Bir nefesçik söyleyelim

Dinlemezsen neyleyelim

Aşk deryâsın boylayalım

Ummâna dalmaya geldim

Aşk harmanında savruldum

Hem elendim hem yoğruldum

Kazana girdim yoğruldum

Meydana yenmeğe geldim

Ben Hakk’ın ednâ kuluyum

Kem damarlardan berîyim

Ayn-ı cem’in bülbülüyüm

Meydana ötmeye geldim

Ben Hak ile oldum âşinâ

Kalmadı gönlümde nesne

Pervâneyim ateşine

Şem’ine yanmaya geldim

Pir Sultan’ım yeryüzünde

Var mıdır noksan sözümde

Eksiğim kendi özümde

Dâr’ına durmaya geldim

AKLIM FİKRİM

Aklım fikrim yâr eyledim ben bana

Öğüt verdiğim deli gönül almadı

Bir kileciği var almış eline

Dünyayı içine koydum dolmadı

Alması farz imiş sünnettir selâm

Hak nûrdan yaratmış yaz dedi kelâm

Bir içek yarattı ol Rabb’ül-âlem

Onu koklayan mahrum kalmadı

Var bir pîre eriş serseri gezme

Gözet gözün önün yolundan azma

Değme bir dükkâna yükünü çözme

Bunda çok bezirgân assı kalmadı

Gençlik yaza benzer kocalık güze

Yüreğim başlıdır dertlerim tâze

Boynun eğ de hizmet eyle üstâze

Şeytan benlik ile menzil bulmadı

Kul Himmet’in deste gülü elinde

Dâimâ zikreder Hakk’ı dilinde

Bir güzel sevmişim Hak yolunda

Hayâli gönlümden zâil olmadı

ŞU BENİM SEVDİĞİM MUHAMMED ALİ

Şu benim sevdiğim Muhammed Ali

Kumru dost dost deyü öten Ali’dir

Sakınan çağıran mahrum mu kalır

Şu sefiller carına yeten Ali’dir

Ali’m tutdu Zülfikâr’ın sapını

Döndürdi kâfirin dine hepini

Mağribde attı kudret topunu

Maşrıkta uzatıp tutan Ali’dir

Muhammed mi’raca gidecek oldu

Ali Muhammed’i gönderi geldi

Doksan bin kelâmı o demde sordu

Soran Muhammed dinleyen Ali’dir

Âşıka dilden halife kılandan

Bülbül ayrılır mı gonca gülünden

Dad be dad çağırdı devin elinden

Kesikbaş carına yeten Ali’dir

Ecel kayıp nasib kayıp er kayıp

Ya Ali sırrına ermedim deyip

Kul Himmet ortaya bir nişan koyup

Bir olup birliğe yeten Ali’dir

BİZİ BU SEVDAYA SALAN

Bizi bu sevdaya salan

Kendi Cenâb-ı Allah’tır

Bu sevdaya gönül veren

İşi gücü eyvallahtır

Eyvallahı bilen kişi

Her dem artar aşkı cûşu

Resûl’den bindiği taşı

Hâlâ durur muallâktır

Bir sözüm vardır tutana

Er odur Hak’tan utana

Kul olmuşuz Pîr Sultan’a

Eşiği de kıblegâhtır

Er odur ki Hak’tan öğe

Desti dâmânına değe

Benzemez ağaya beğe

Alî şâh bir ulu şahtır

Dest ü dâmeni salmanam

Cevhersiz göle dalmanam

Kırklar sâili Selman’am

İşim gücüm şey’ullahtır

Kul Himmet’im okur yazar

Şu cihanı eler gezer

Hak’tan bize oldu nazar

Bu bir sırr-ı sırrullahtır

NAGEHAN UĞRADIM DERDE

Nagehan uğradım derde

Derman ediyip inilerim

Mekanım yok gökte yerde

Gufran deyip inilerim

Yaktı hecrin kül eyledi

Gözüm yaşın sel eyledi

Avare Mecnun eyledi

Devran deyip inilerim

Birlikte gark idim nura

Kudretullah saldı yere

Asıl diler asla ere

Umman deyip inilerim

Cahidi’nin gönlün urma

Aybını yüzüne vurma

Reddedip kapından sürme

Aman deyip inilerim


 

İSTEMEM ÂLEMDE GAYRI MEYVAYI

İstemem âlemde gayrı meyvayı

Tadına doyulmaz balımdır Ali

İstemem eşyayı verseler dahi

Kokmazam sünbülü gülümdür Ali

Ali’mdir kadehim Ali’mdir şişe

Ali’m sahralarda morlu menekşe

Ali’m dolu yedi iklim dört köşe

Ali’m saki Kevser dolumdur Ali

Ali vahid şah-ı Resul kibriya

İmam Hasan Hüseyn Şah-ı Kerbela

İmam Zeynel-Aba ol sahib-liva

Büküldü kametim dalımdır Ali

Muhamrned Bakır’dır tendeki canım

Ca’ferüs -Sadık’tır dinim imanım

Musa-i Kazım’dır derde dermanım

Varlığım kalmadı malımdır Ali

Aliyyür -Rıza’dır Şah-ı Horasan

Taki ile Naki gösterdi burhan

Hasanül-Askeri mah-ı dırahşan

Yokladım talihim falımdır Ali

Muhamrned Mehdi’dir sahibüz-zaman

Oniki İmam’a kul oldum heman

Ma’sum-ı pakandır envar -ı cihan

Esrar-ı Huda’ya alemdir Ali

Virani’yem düştüm şimdi derdine

Vücudum gark oldu çile bendine

Gönül sormaz oldu kendi kendine

Söyler dehanımda dilimdir Ali

EŞREFOĞLU AL HABERİ

Eşrefoğlu al haberi

Bahçe biziz gül bizdedir

Biz de Mevla’nın kuluyuz

Yetmiş iki dil bizdedir

Erlik midir eri yormak

Irak yoldan haber sormak

Cennetteki akan ırmak

Coşkun akan sel bizdedir

An vardır uçup gezer

Teni tenden seçip gezer

Zahit bizden kaçıp gezer

Arı biziz bal bizdedir

Kimi sofu kimi hacı

Cümlemiz hakka duacı

Resul-i Ekrem’in tacı

Aba hırka şal bizdedir

Adem vardır cismi semiz

Aptes alır almaz temiz

Halkı dehleylemek nemiz

Bilcümle vebal bizdedir

Biz erenler gerçeğiyiz

Has bahçenin çiçeğiyiz

Hacı Bektaş köçeğiyiz

Edep erkan yol bizdedir

Kuldur Hasan Dede’m kuldur

Manayı söyleyen bildir

Elif hakka doğru yoldur

Cim ararsan dal bizdedir

İLÂHÎ

İlâhî Azrail canım alıcak

Cânını tez verenlerden eyle,

Fenâ mülkten bekâ mülke göçürsen

İmân ile göçen kullarından eyle

Sırat’ı tez geçen kullar kurtula

Münâfıklar yüz üstüne sürtüle

Her kişinin hayrı şerri tartıla

Hayrı ağır gelen kulundan eyle

İletüben kabr evine koyalar

Anda Münker Nekir ile geleler

Tanrın peygamberin kimdir diyeler

Âsan cevap veren kulundan eyle

Rabbim nazar eder ise kuluna

Tamu değmez anın hiçbir kılına

Salına salına cennet iline

Ön saf ile giden kulundan eyle

Âsan cevap vermez ise dilimiz

Kati müşkil olur anda hâlimiz

Sırat köprüsüne uğrar yolumuz

Sıratı tez geçen kulundan eyle

Eya Muhyi nedir senin maksûdun

Her ne diler isen kâdir Ma’bûdun

İlâhî! dilerim yetir maksûdum

Cemâlini gören kulundan eyle

ZÂHİD BİZİ TA’N EYLEME

Zâhid bizi ta’n eyleme

Hak ismin okur dilimiz

Sakın efsâne söyleme

Hazret’e varır yolumuz

Her kim bu tarîka girdi

Hasan-ı Basrî’ye irdi

Her seher okunur virdi

Seyyid Yahya’dır pîrimiz

Sayılmayız parmağ ile

Tükenmeyiz kırmağ ile

Taşramızdan sormağ ile

Kimse bilmez ahvâlimiz

Erenler yolun güderiz

Çekilip Halk’a gideriz

Gazâ-yı ekber ederiz

İmam Ali’dir ulumuz

Erenlerin çoktur yolu

Cümlesine dedik belî

Gören bizi sanır deli

Usludan yeğdir delimiz

Tevhîd eden deli olmaz

Allah deyen mahrum kalmaz

Her seher açılır solmaz

Bahara erer gülümüz

Muhyî sana olan himmet

Âşık isen cana minnet

Elif Allah mim Muhammed

Kisvemizdedir dalımız

YÜZ TUTUP DERGÂHA

Yüz tutup dergâha bu ben siyeh-rû

Umaram fazlunı dâ’imâ Yâ hû

İçirdün sahbâ-yı zâtundan tolu

Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh

İdindüm yolunda aşkunı hem-râh

Visâlün haccına gösterivir râh

Ledünnî ilmine eyledün agâh

Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh

Kalmadı menzil-i merâtib asla

Bir oldı ‘aynıma zîr ile bâlâ

Cânuma cân oldı matlab-ı a’lâ

Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh

Cemâlün eyledi canda tecellî

Şu mahzun yüreğim buldı teselli

Eyledün bendene in’âmı küllî

Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh

Askerî kulundur senün efendi

Takıldı boynuma zülfün kemendi

Sayd itdi gönlümüz aşkımın fendi

Çok şükür Yâ Rabbi el-hamdüli’llâh

GÖNLÜMÜ SENDEN AYIRMA

Gönlümü ilâhî senden ayırma

Aşkına Sultanım benden ayırma

Mâsiva hubbunü çıkar kalbimden

Her ne sana yarar andan ayırma

Ehl-i hâl ile beni haldaş eyle

Zâkir kulların ile koldaş eyle

Âhır nefeste imân yoldaş eyle

Ya Rabbi sen anı benden ayırma

Derd ile edelim semâ vü cevlan

Sineler çâk edip olalım uryan

Âkıbet kimseye kalmaz bu devran

Hele şimdi bu devrandan ayırma

Dostlarına vade kıldın visâlin

Âşıklar ararlar senin hayalin

Lûtf edip cennette göster cemâlin

Yâ Rab bizi bu ihsandan ayırma

Zakiri’nin katı çoktur günahı

Zikrin hakkı anı affet ilâhî

Ey kamu âlemlerin pâdişahı

Dilim zikr ile Kur’an’dan ayırma

NEDİR SÜRÛRUN YİNE MESRURSUN

Nedir sürûrun yine mesrursun

Neyler bu sende beyhude hande

Ahret zâdını kıldın mı hazır

Kuvvet ü kudret var iken sende

Rabbena bizden yok bize derman

Ver bize senden son demde îmân

Gözlerim giryân ciğerim biryân

Suçumu ansam olurum hayran

Zâtına lâyık yok bir amelim

Ben fakîr kulum sen ganî sultan

Rabbena bizden yok bize derman

Ver bize senden son demde îmân

Hadden aşırdım cürm ü isyanı

Hak benden bir bir sorıser anı

Suçumu bildim kapına geldim

Sen kabul eyle bu günahkârı

Rabbena bizden yok bize derman

Ver bize senden son demde îmân

Aldadı bizi nefs-i emmâre

Tâat etmeğe kalmadı çâre

Olursa sual bu tehî deste

Ne cevap vere bu yüzü kare

Rabbena bizden yok bize derman

Ver bize senden son demde îmân

Zâkirî budur vird-i zebanım

Her kaçan olsa muhtazır canım

Lütfunu rehber eyle sultanım

Şerr-i şeytandan sakla îmânım

Rabbena bizden yok bize derman

Ver bize senden son demde îmân

PAK EYLE GÖNÜL ÇEŞMESİNİ

Pâk eyle gönül çeşmesini tâ durulunca

Dik tut gözünü gönlüne gönlün göz olunca

Evvel koma kim sonra çıkarması güç olur

Şeytan çerisi hâne-i kalbe koyulunca

Efkârı ko dil destisin ol çeşmeye tuttur

Ol âb-ı safâ-bahş ile ol desti dolunca

Sen çık aradan hânesini sahibine ver

Bî-şek girer ıssı evine sen savulunca

Çün Hak seni derbân-ı der-i hânesi itti

Dur kapıda gayrı koma tâ anı bulunca

Çektim bu cihân içre hezâr zahmet ü minnet

Bir pîr-i Hudâ mürşid-i kâmil bulunca

Ey Lâmekânım seni ben çok aradım çok

Sînemde mukîm olducağın tâ duyulunca

GÖREN CANDIR YİNE CÂNÂN YÜZÜNÜ

Gören candır yine cânân yüzünü

Temâşâ kendi eder kendüzünü

Gören hem görünen oldur hakikat

İşiten söyleyen oldur sözünü

Yarattı âdemi gör sun’-ı pâkin

Yaman etti o vech ile özünü

Nukûş-ı mâsivâdan kalb-i pâke

Tecellî edip arz eyler yüzünü

Dü âlemden çevirdi Lâmekân yüz

Anınçün ayrımaz Hak’dan gözünü

EY BENİ AŞK ATEŞİNE YANDIRAN

Ey beni aşk ateşine yandıran

Aşk senin âşık senin ma’şûk senin

Hem seven hem sevilen hem sevdiren

Aşk senin âşık senin ma’şûk senin

Âşıkın kalbine kılsan bir nazar

Mâsivâdan anda kalmaz eser

Sana iren cennet ü hûrî n’ider

Aşk senin âşık senin ma’şûk senin

Yanar aşk ile cân ü tenim

Geçer ise âh ile dün ü günüm

Hep senindir arada nem var benim

Aşk senin âşık senin ma’şûk senin

Mahz-ı lûtfun ile ey kâdir ilâh

Âşıkın kalbine kılsan bir nigâh

Bir gedâdır Nûrî kulun pâdişâh

Aşk senin âşık senin ma’şûk senin

YANMAKTAN USANMAZAM

Yanmaktan usanmazam pervâne miyim bilmem

Hiç sonunu saymazam divâne miyim bilmem

Dil-hâne harâb oldu yıkıldı türap oldu

Her cânibi bâb oldu vîrâne miyim bilmem

Her şâm u seherde zârım gûş eylemez ol yârim

Bakmaz bana hünkârım bîgâne miyim bilmem

Kalbimde ocağım var sînemde de dağım var

Âteşte durağım var hep yâne miyim bilmem

Nûrî dem-i dehşette bahr-i gam-firkatte

Ka’r-ı yem-i hayrette dürdâne miyim bilmem

EY DİL BİZE VER BİR HABER

Ey dil bize ver bir haber

Aşk ellerine kim gider

Hasret ile yandı ciğer

Aşk ellerine kim gider

Âşıklara vakt-i seher

Anda nesîm-i aşk eser

Ol nefhadan alıp haber

Aşk ellerine kim gider

İster gönül ol elleri

Müşgîn kokar sünbülleri

Solmaz o bağın gülleri

Aşk ellerine kim gider

Billahi ol elin yolu

Nûrî’ye candan sevgili

Bağlandı aşkın mahmili

Aşk ellerine kim gider

İLÂHÎ NEYLESİN N’ETSİN

İlâhî neylesin n’etsin

Gönül sensiz karar etmez

Cihan bağında bir sâat

Gönül sensiz karar etmez

Cihan bağında bir sâat

Ne münkündür ola rahat

Olursa ravza-i cennet

Gönül sensiz karar etmez

N’ider ol bağ u bostanı

N’ider ol hûr u gılmânı

Firakınla yanar canı

Gönül sensiz karar etmez

Çü sensiz Nûrî’nin yârı

N’ider ol gayrı efkârı

Sevindir sen o nâçârı

Gönül sensiz karar etmez

AŞK ŞARABINI İÇMEYEN

Aşkın şarâbın içmeyen

Mest oluphayrân olur mu

Zencîr-i aşka düşmeyen

Soyunup uryân olur mu

Aşka ciğerin yakmayan

Mürşîde doğru bakmayan

Bahr-ı muhîte akmayan

Göl iken ummân olur mu

Akıt gözlerinden yaşı

Gör kimdir işleyen işi

Kul olur ise bir kişi

Bu mülke sultân olur mu

Gönül gel geçirme çağın

Ko yansın yürekte yağın

Gülleri bitmeyen bağın

Bülbülü nâlân olur mu

Nakşî açıldı çün gözün

Hakk’ı görür oldu özün

Lâkin bilmem uş bu sözün

Münkîre imân olur mu

EMREYLEYİP MEVLÂ

Emreyleyip Mevlâ ecel geldikte

Bunca suallerim âsân olur mu

Göç yarağın görüp anda vardıkta

Gönül dost evinde mihmân ola mı

Bunda günahlara etmeyen tedbir

Takalar boynuna ateşten zencir

Divan-ı Hazret’e vardıkta bir bir

Affeyleyip suçum ihsân ola mı

İki cihan fahri derdin dermanı

Ol gün ümmetine eyler ihsanı

Âsîler cem olup dursa divanı

Suçlu olanlara dermân ola mı

Evvel bahar oldu açıldı güller

Öttü çemenlerde dertli bülbüller

Söylemez olucak söyleyen diller

Gözün yaşı akıp ummân ola mı

Nûrdan olur âşıkların yüzleri

Her biri gevher Nakşî sözleri

Gördükte yüzlerin kudret gözleri

Âkiller çâk olup hayrân ola mı

BİR DERDİM VAR

Bir derdim var âlemde bin dermânı neylerem

Bir cânım vardır canda yüz bin cânı neylerem

Ben bu aşka erince hayli zaman ağladım

Aradığım bulmuşam çün falanı neylerem

Ben bu aşka erelden dosta kurbandır cânım

Bî-nişândır mekânım ben mekânı neylerem

Ben bu aşka yâr oldum bir ile hem bir oldum

Hem Mûsâ hem Tûr oldum “len terânî”neylerem

Ben bu aşka düşmesem yanuban tutuşmasam

Dert oduna pişmesem ad u sanı neylerem

Gel oldu ben gâfile ayn ü şîn u kaf ile

Dersi yârdan almışam ilm-i irfânı neylerem

Gayrısından el çekip istediğim derdidir

Vermese derdin bana dü-cihânı neylerem

Ben bu derde uğradım yokluğu kâr eyledim

Hacc u zekât-sıfât armağanı neylerem

Ümmî Sinan’ın cânı dâim aşkı fermânı

Ver anın içün imânı ben isyânı neylerem

EVLİYANIN BÂBINA

Evliyânın bâbına esrârın duyan gelir

Ahdeyleyip ezelden kavline uyan gelir

Hak buyurdu zikrime ta’n eyleyen ziyanlı

Muvahhidin âvâzı münkire çiyan gelir

Gayrı Hakk’a Hak diyen aşka gönül vermedi

Aşk oduna varlığın yokluğa sayan gelir

Erenler bâzârına yokluğun şîkârına

Hak yoluna nefsinin putların sıyan gelir

Hak buyurdu zikredin biz dahi zikredelim

Erenler sohbetine kur’an’a uyan gelir

Her kim aşka yâr olur cânâ safâ- kâr olur

Mâsivâdan dûr olur cevrine döyen gelir

Kim ki sever Allah’ı gayrıyı kor vallahi

Bu yola cân ü cihân terkine döyen gelir

Dört kitabı okumak ayn u şîn ü kaf ile

Gerçi güçtür zâhide ârife ayân gelir

Ey Sinan Ümmî sakın nutk eyleme nâdâna

Câhile yâr olursan ıssına ziyân gelir

DEVLET İMİŞ KİŞİYE

Devlet imiş kişiye dünyada zahmet denen

Kesret imiş kişiye bu dünyada mihnet denen

Ey gönül geç cihânın izzetinden fâriğ ol

Âfet imiş kişiye bu dünyada şöhret denen

Sen bu mihnetten kaçarsan varlığı terk eylegil

Uzlet imiş kişiye bu dünyada vahdet denen

Hak resûlü fahr-ı âlem fakr ile fahreyledi

Tâât imiş kişiye bu dünyada ni’met denen

Vahdet-i bâkî gerekse ömrü zâyi etmegil

Fırsat imiş kişiye bu dünyada rahmet denen

Dâr-ı dünya bir misâfirhânedir belli beyân

Sıklet imiş kişiye bu dünyada ziynet denen

Ey Sinan Ümmî kamu varlık olur mu âhir fenâ

Vuslat imiş kişiye bu dünyada sohbet denen

HAKKIN FEYZİ

Hakk’ın feyzi âleme

Düpdüzdür anlar isen

Bu görünen mevcudât

Bir yüzdür anlar isen

Hak vechini görmeğe

Gözgü düşmüş âdeme

Bu âyinede âlem

Bir tozdur anlar isen

Enbiyanın geldiği

Dört kitabın indiği

Her lisânın dediği

Bir sözdür anlar isen

Ârife bir söz ıyân

Bozulup bozudulan

Dost ile bâki kalan

Bir gözdür anlar isen

İbrahim’in yüzünden

Âdem kimdir bilmeğe

Bir muammâ bir özge

Rumûzdur anlar isen

CÜMLE RENKLER DÖNE DÖNE

Cümle renkler döne döne

Geldi âdeme boyandı

Her yüzde seyran eyleyip

Geldi bu deme dayandı

Bu demde Hak varlığını

Sırat-ı müstakimi bul

Mi’raç kılan bu nefisten

Hakkın gayriden usandı

Ehl-i Hakkk’a bu söz âyân

Her rengin aslı cevherdir

Cevher âdem rengin giyip

Evvelki renkten utandı

Cümle şeyde seyrân eden

Cevhere özün kân eden

Her zerrede Hakk’ı gören

Gümansız Hakk’a dayandı

Bu gerçek er İbrahim’e

Hep bildiğin unutturup

Yokluk denizine daldı

Anda biraz suya kandı

SORARSAN HER NEFES ZEVKİM

Sorarsan her nefes zevkim

Benim câm-ı safâdandır

Bu âlem içinde irşadım

Muhammed Mustafa’dandır

Gözüm yumsam fenâfillâh

Gözüm açsam bekâbillâh

Bana bu lûtf u ihsan

Cenâb-ı Kibriya’dandır

Benim takrir ü tahkikim

Değildir kendi kendimden

Ebûbekr ü Ömer Osman

Aliyyü’l-Murtazâ’dandır

Dışım âşık içim ma’şûk

Haberdâr ol bu ma’nîden

Bu hâl ile bu hâsılım

Gönlümdeki ciladandır

Yürü zâhid senin aklın

Bizim tevhidimiz bilmez

Bu gencin fethi İbrahim

Erenden evliyadandır

ZİKR EDEYİN RABB’İM SENİ

Zikr edeyin Rabb’im seni

Mevlâ’m inleyü inleyü

Derdin ile doyur beni

Mevlâ’m inleyü inleyü

Derdinle derman bulayın

Hüsnüne hayran olayın

Zâr u sergerdân kalayın

Mevlâ’m inleyü inleyü

Bakmayam dünyâ âhirne

Meyl eylemeyem vaslına

Ko gark olayın hasrete

Mevlâ’m inleyü inleyü

Şöyle Mecnûn eyle beni

Bilmeyeyin seni beni

Dost diyeyin dünü günü

Mevlâ’m inleyü inleyü

Gözlerimi giryân eyle

Ciğerimi biryân eyle

Cânım aşka kurbân eyle

Mevlâ’m inleyü inleyü

Derdinden gayrisi yokdur

Beni derdinile tut dur

Derdün bana iyilikdür

Mevlâ’m inleyü inleyü

Habîb’inin şefâ’atin

Lâyık gör bana himmetin

Doldur cana muhabbetin

Mevlâ’m inleyü inleyü

Müftî Derviş eydür ey şâh

Kabul et duamı Allah

Eyle işim âh ile vâh

Mevlâ’m inleyü inleyü

Yok eyle bu tenim canım

Helâl olsun sana kanım

Göklere boyansın ünüm

Mevlâ’m inleyü inleyü

GÖNÜL KUŞU

Gönül kuşu eski yuvadan uçtu

Giden gelsin bizimle dost iline

Katarlar bağlandı kafile göçtü

Giden gelsin bizimle dost iline

Aşk eseri olan karar bağlamaz

Yüreğinde derd olmayan ağlamaz

Bizi bu yerlerde kimse eğlemez

Giden gelsin bizimle aşk iline

Bir garibim adım sanım anılmaz

Yüreğimde yaram vardır onulmaz

Aşk deryası cûş eyledi yenilmez

Giden gelsin bizimle aşk iline

Leyi ü nehâr akar çeşmimin yaşı

Dost yoluna koyup cân ile başı

Aşk ile geçelim dağ ile taşı

Giden gelsin bizimle aşk iline

Derviş Himmet aydur onu bilenler

Medhin okur anda varıp gelenler

Delilimiz oldu pîrler erenler

Giden gelsin bizimle aşk iline

İLÂHÎ ZULMET-İ CÜRM İLE DOLDUM

İlâhî zulmet-i cürm ile doldum

Nedamet eyledim estağfirullah

Uyup şeytan-ı nefsime kul oldum

Nedamet eyledim estağfirullah

Eğer kılmaz isen yâ Rabbi çare

Yüreğimde onulmaz işbu yâre

Kulun kapunu koyup kande vare

Nedamet eyledim estağfirullah

Benim isyanımın pâyânı yoktur

Bilürem rahmetin deryası çoktur

Usâta bâb-ı gufranın açıktır

Nedamet eyledim estağfirullah

Günehden her ne kim yâ Rabbi kaldı

Peşîmân oluben cürmüni bildi

Diyerek Hikmeti kapuna geldi

Nedamet eyledim estağfirullah

TÂC MARİFET TACIDIR

Tâc marifet tâcıdır

Sanma gayrı tâc ola

Taklid ile tok olan

Hakikatte aç ola

Bir ağaçtır bu âlem

Meyvesi olmuş âdem

Maksûd olan meyvedir

Sanma ki ağaç ola

Düşe düşüp aldanma

Kendin hayrete salma

Hak’tan gayrı ne vardır

Ta’bire muhtac ola

Bu âdem meyvesinin

Çekirdeği sözündür

Sözsüz bu âdem âlem

Bir anda târâc ola

Sana âlem görünen

Hakîkâtte Allah’tır

Allah birdir vallahi

Sanma ki birkaç ola

Bu sözlerin meâli

Kişi kendin bilmektir

Kişi kendin bilene

Hikikât mi’rac ola

Hak denilen özündür

Özündeki sözündür

Gaybî özün bilene

Rububiyyet tâc ola

GERÇEK DERVİŞ OLAN KİŞİ

Gerçek derviş olan kişi

Aşk derdine düşmek gerek

Düşmeden bitmez bir işi

Aşk derdine düşmek gerek

Er yoluna bel bağlaya

Cân ü ciğerler dağlaya

Gâh inleye gâh ağlaya

Aşk derdine düşmek gerek

Cümle hevâlardan geçip

Zehri şeker diye deyü içip

Çalışa can gözün açıp

Aşk derdine düşmek gerek

Aşksızlara bu yol harâm

Anın işi olmaz tamam

Derviş olanlar subh u şâm

Aşk derdine düşmek gerek

Gaybî verenler varını

Duydu Hakk’ın esrârını

Bu günü gör ko yarını

Aşk derdine düşmek gerek

DİLİMİZDE DÂİM

Dilimizde dâim tevhîd edâsı

Zâkir kullardanız elhamdülillah

Kulağımızda hem tevhîd sedâsı

Zâkir kullardanız elhamdülillah

Sular gibi dâim durmaz akarız

Varlığımız aşk odına yakarız

Her kande bakarsak Hakk’a bakarız

Zâkir kullardanız elhamdülillah

Aşkla olmuşdur kalbimiz dâim

Masivâdan oldu cânımız şâim

Hak’dan koku alır burnumuz dâim

Zâkir kullardanız elhamdülillah

Halk-ı âlem bilmez bizim hâlimiz

Hâle tebdîl etdik cümle kâlimiz

Her ka’nda sunarsak Hak’dır elimiz

Zâkir kullardanız elhamdülillah

Gaybî halkın zikr ettiği adıdır

Anda kalan dost ilisin yâdıdır

Bizim tutduğumuz Hakk’ın yedidir

Zâkir kullardanız elhamdülillah


AŞK ÖZÜN BİLMEYE

Âşık özün bilmeğe

Kendine gel kendine

Hakk’ı iyân görmeğe

Kendine gel kendine

Sensin dâr-ı ahiret

Sende bulundu cennet

Senden göründü Hazret

Kendine gel kendine

Hakk’a giden doğru yol

Sana gider senden ol

Sa’y et seni sende bul

Kendine gel kendine

Ko zahd ü tâatı

Terk edegör âdeti

Geç kamu hayâlâtı

Kendine gel kendine

Her ne varsa âlemde

Örneği var âdemde

Bul sen seni bu demde

Kendine gel kendine

Mushaf-ı Hak’tır yüzün

Âyet-i Kur’an sözün

Gaybî bilegör özün

Kendine gel kendine

BEN YİTİRDİM BEN ARARIM

Ben yitirdim ben ararım

Yâr benimdir kime ne

Gâh giderim öz bağıma

Gül dererim kime ne

Gâh giderim medreseye

Ders okurum Hak için

Gâh giderim meyhaneye

Dem çekerim kime ne

Sofular haram demişler

Bu aşkın şarabına

Ben doldurur ben içerim

Günah benim kime ne

Ben melâmet hırkasını

Kendim giydim eğnime

Ar ü namus şişesini

Taşa çaldım kime ne

Sofular secde ederler

Mescidin mihrabına

Yâr eşiği secdegâhım

Yüz sürerim kime ne

Gâh çıkarım gökyüzüne

Hükmederim kaf’tan kaf’a

Gâh inerim yeryüzüne

Yâr severim kime ne

Kelp rakip böyle diyormuş

Güzel sevmek pek günah

Ben severim sevdiğimi

Günah benim kime ne

Nesimî’ye sordular kim

Yârin ile hoş musun

Hoş olayım olmayayım

O yâr benim kime ne

YÂ İLÂHİ

Yâ İlâhî düştüğüm yerde koma kaldır beni

Nice demdir ağlarım bir dem de güldür beni

Pâdişahım şol zaman kim da’vet edersin beni

Zâtın ile kıl tecellî ba’dehu öldür beni

Vaslının sevdâsına verdim cemî-i varımı

Müflis ü bîçâreyim nurun ile doldur beni

Bir kerem kânı Hudâ’sın yâ kerîm ya rahîm

Rahmet ü gufrânının deryâsına daldır beni

Bahr-ı hayrette gezer Bîçâre’yim yâ Rabbenâ

Rüzgârın kıl muvâfık vuslata irgür beni

NE CANANDAN HABER ALDIM

Ne canandan haber aldım

Ne canımda rahatım var

Ne gözüme can görünür

Ne cihanda hacetim var

Gitmez gözümden hayâli

Umar derûnum visali

Bilmem ne olup meali

Aceb özge haletim var

Aşkı olaldan yoldaşım

Durmaz akar dâim yaşım

Yanmak yakılmaktır işim

Dâim böyle âdetim var

Budur benim dâim sözüm

Yoktur ana lâyık özüm

Ne bakmağa döker gözüm

Ne hod sabra takatim var

Demek Bîçâre de gelmiş

Dosta lâyık iş görülmüş

Fazl ü ihsanına dalmış

Benim de bir gayetim var

İSTER İSEN

İster isen bulasın cânânı sen

Gayre bakma sende iste sende bul

Kendi mir’âtında gözle onu sen

Gayre bakma sende iste sende bul

Her sıfat kim sende var izle onu

Gör ne sırdan feyz alır gözle onu

Erişince zâtına özle onu

Gayre bakma sende iste sende bul

Kenz-i mahvî âşikâr hep sendedir

Yaz u kış leyl ü nehâr hep sendedir

İki âlemde ne varsa hep sendedir

Gayre bakma sende iste sende bul

Men aref sırrına er ko gafleti

Gör ne remzeyler bu insan sîreti

Haşr u neşr ile tâmuyu cenneti

Gayre bakma sende iste sende bul

Haşr-ı sîrî halin inkâr eyleme

Gülşen iken yerini hâr eyleme

Enfüs ü âfâkı bil âr eyleme

Gayre bakma sende iste sende bul

Zât-ı Hakk’ı anla zâtındır senin

Hem sıfatı hep sıfatıdır senin

Sen seni bilmek necâtındır senin

Gayre bakma sende iste sende bul

Sîreti terk eyle mâna bulagör

Ko sıfatı bahr-i zâta dalagör

Ey Niyâzî şark u garba dolagör

Gayre bakma sende iste sende bul

DERMAN ARADIM DERDİME

Dermân aradım derdime

Derdim bana dermân imiş

Bürhân aradım aslıma

Aslım bana bürhân imiş

Sağ u solum gözler idim

Dost yüzünü görsem deyû

Ben taşrada arar idim

Ol cân içinde cân imiş

Öyle sanırdım ayrıyam

Dost gayrıdır ben gayrıyam

Benden görüp işiteni

Bildim ki ol cânân imiş

Savm-u salât u hac ile

Sanma ki biter zâhid işin

İnsan-ı kâmil olmağa

Lâzım olan irfân imiş

Kande gelir yolun senin

Ya kande varır menzilin

Nerden gelip gittiğini

Anlamayan hayvân imiş

Mürşid gerektir bildire

Hakk’ı sana hakka’l-yakîn

Mürşîdi olmayanların

Bildikleri gümân imiş

Her mürşîde dil verme

Kim yolunu sarpa uğradır

Mürşîdi kâmil olanın

Gâyet yolu âsân imiş

Anla hemen bir sözdürür

Yokuş değildir düzdürür

Âlem kamu bir yüzdürür

Gören onu hayrân imiş

İşte Niyâzî’nin sözün

Bir nesne örtmez Hak yüzün

Hak’tan âyân bir nesne yok

Gözsüzlere pinhân imiş

UYAN GAFLETTEN

Uyan gafletten ey nâim

Hakk’a yalvar seherlerde

Döküp acı yaşı dâim

Hakk’a yalvar seherlerde

Kapısında durup her bâr

Yüzün dergâhına tut var

Yürekten kıl demâdem zâr

Hakk’a yalvar seherlerde

Seherlerde açılır gül

Anınçün zâr olur bülbül

Uyanıp derd ile ey dil

Hakk’a yalvar seherlerde

Gel ey miskîn-i bîçâre

Dolaşıp gezme âvâre

Dilersen derdine çâre

Hakk’a yalvar seherlerde

Açılır bâb-ı sübhânî

Çekilir hân-ı sultânî

Dökülür feyz-i Rabbânî

Hakk’a yalvar seherlerde

Seherde kalkuben her gâh

Yüzün yere sürüp kıl âh

Ere lûtfu sana nâgâh

Hakk’a yalvar seherlerde

Seherde uykudan uyan

Niyâzî durma derde yan

Ola kim erişe dermân

Hakk’a yalvar seherlerde

GÖNLÜM SANA

Çün sana gönlüm mübtelâ düştü

Derd ü gâm bana âşinâ düştü

Zühd ü tekvâ’ya yâr idim evvel

Aşk ile benden hep cüdâ düştü

Vâiz eydür gel aşkı terk eyle

Bendeyim sabrım bî-vefâ düştü

Nice terk etsin aşkı şol âşık

Ona karşı sen mehlikâ düştü

Vechini görsem dağılır aklım

Zülfün ona çün mukteda düştü

Kim seni buldu, kendi yok oldu

Valsına ey dost can bahâ düştü

Aşka uşşakın davet etmişsin

Can kulağına ol sedâ düştü

Bu Niyâzî’nin hiç vücudunda

Zerre komadı hep yaka düştü

MAKSADI ÂŞIKLARIN

Maksadı âşıkların

Vâsıl-ı cânân olur

İsmini yâd eylese

Vâlih-i hayrân olur

Hak vere cünbüşlerin

Afv ede kem işlerin

Menzili dervişlerin

Kûşe-i vîrân olur

Kılsa tecellî ezel

Vuslata erişe er

Kâfire kılsa nazar

Mazhar-ı îmân olur

Fânî cihânda kesil

Âyine-i kalbini sil

Arsa-i mahşerde bil

Bir ulu dîvân olur

Mürşîdi hem kim görür

Hazreti Hakk’ı görür

İlm-i ledünnü okur

Sâhib-i irfân olur

Aşk ile kim âh ede

Kalbini agâh ede

Azmini dergâh ede

ol ulu sultan olur

Nakşî âşık sana

Aşk haberin ver bana

Menkıbe-i evliyâ

Reşk-i gülistân olur

DERDLİ GÖNLÜMÜN DERDİNE

Derdli gönlümün derdine

Derman eyle Ya Rabbena

Katre iken bu vücudum

Umman eyle Ya Rabbena

Elim tut kaldır ya Gani

Hacetüm bu düni güni

İsm-i zatın ile beni

Mihman eyle Ya Rabbena

Suçum kadar Ya Rab bildüm

Ağlayu kapuna geldüm

Avare sergerdan oldum

İhsan eyle Ya Rabbena.

Kesretden vahdete göçür

Dost iline toğru uçur

Aşkun şarabından içür

Mestan eyle Ya Rabbena

Gice gündüz artar cuşum

Hak kelamdan erme guşum

Tevhid ile daim işim

Devran eyle Ya Rabbena

Şarab-ı Tahürden kandır

Rahmet deryasına bandır

Tevhidin nariyle yandır

Biryan eyle Ya Rabbena

Nüzuli kulun güldürüb

Aşkun nuriyle toldurub

İlm-i hikmeti bildirüb

Lokman eyle Ya Rabbena

DİLDE FİKR Ü KUR’ÂN’IMDIR

Dilde fikr ü Kur’ân’ımdır Allah Hû diyen

Bâtınmda dinim îmânımdır Allah Hû diyen

Bana Hak’dan lutf u ihsânımdır Allah Hû diyen

Dilde sıırım canda cânânımdır Allah Hû diyen

Dilde sırrım sırda Subhânımdır Allah Hû diyen

Cümle eşyâda görünmüş zâhidâ isbât-ı Hak

Her sıfatıyla göründü âşıka bu zât-ı Hak

Zâhidâ çün zât-ı Hak’dır arife mir’ât-ı Hak

Dest-i kudretle yazılmış yüzüne âyât-ı Hak

Gönlümün tahtında sultânımdır Allah Hû diyen

On sekiz bin âlem oldu zât-ı Hakk’ın zerresi

Her sıfat içre göründü nûr-ı zâtın şu’lesi

Her ne yanından bakarsan şem’-i vâhid çehresi

Cümle a’zâdan gelir sırr-ı Ene’l-Hak na’resi

Cism içinde zâr u efgânımdır Allah Hû diyen

Aşk ile cennet olur dûzah olursa meskeni

Herkesin bir derdi var yokdur meni illâ seni

Aşkın ile hâk-i cân etsem sezadır bu teni

Geceler ta subh olunca inledir bu derd beni

Derdimin içinde dermânımdır Allah Hû diyen

Kalbine ya Hû diyen âşıkların rahmet yagar

İki âlem mihnetinden kurulup cennet arar

Azbiyâ feyz-i Huda’dan Hû deyu hikmet doğar

Ey Niyazi gönlüne âşıkların hikmet doğar

Küntü kenz’in haznesinden yana yana Hû diyen

VECHİ YÂRE DÛŞ OLAN

Vechi yâre dûş olan âlemde seyrân istemez

Cânını cânâna teslim eyleyen cân istemez

Bu misâfirhanenin fâniliğin fehmeyleyen

Hâne-i kalbinde Hak’dan gayrı mihmân istemez

Gerçi zâhir ilminin nef’i de vardır tâlibe

Liyk esrara irenler sûrî irfan istemez

İrci’i avazı irdi mürgi cânım sem’ine

Bîkarar oldu anınçün virdi handan istemez

Mâsivallahtan mücerred oldu İbrahim bugün

Vârını dildâra verdi vasl-u hicran istemez

SANMA EY ZÂHİD

Sanma ey zâhid bizi kim âlem-i kesretteyiz

Dâde-i cân ile bak kim yâr ile halvetteyiz

Pîr aşkın dâmenini tutmuşuz biz sıdk ile

Emrine râm olmuşuz hem cân ile hizmetteyiz

Âşinâ-yı yâr olaldan âlem-i aşk içre biz

Âh u zâr eğlencemizdir derd ile ülfetteyiz

Geçmişiz havf u recâdan aşka çün dûş olmuşuz

Yâr u ağyârı bir ettik şimdi biz vahdetteyiz

Halk içinde gerçi menfuruz Sezâyî gam değil

Çünkü şâh-ı aşka mensûp olmuşuz rağbetteyiz

EY ÂŞIK-I DİLDÂDE

Ey âşık-ı dildâde gel nûş edelim bâde

Bir bâde gerek ammâ kim içile me’vâda

Ol câma olan tâlib cân ile ola râgıp

Nefsine ola gâlib dil bağlaya üstâda

Sâkîsi ola Mevlâ akdâhı anın esmâ

Bir kerre içen kat’â gam görmeye dünyâda

Nûş eyleyen ol câmdan subhu ne bile şâmdan

Ta’lîm-i cünûn eyler Mecnûn ile Ferhâd’a

Bir kez içen âşıktır yolunda hem sâdıktır

Aşk öğrete lâyıktır Mecnûn ile Ferhâd’a

İşit bu Sezâyî’den ne gördü Fenâyî’den

Dost vechini gösterdi mir’aı mücellâda

BÜLBÜL-İ GÜLZÂR-I AŞKIM

Bülbül-i gülzâr-ı aşkım âşiyân olmaz bana

Murg-ı lâhûtum anınçün bir mekân olmaz bana

Pûte-i zillette beni kâl eyledi üstâd-ı aşk

Dürr-i sâfiyem mehekk-i imtihân olmaz bana

Gülistânım tâze tâze güllerim açmaktadır

Ârzû-yı nev-bahâr etmem hazân olmaz bana

Sûretim sîrette pinhân eylemiştir cânımı

Sîretim sûrette cân oldu zamân olmaz bana

Ey Sezâyî şem-i vasla Per yakar pervâneyim

Hâlet-i vaslın safâsından figân olmaz bana


DOST BAĞIN GÜLÜ

Dost bağın gülü oldu küşâde

Bülbülüz güle figâne geldik

Yârin elinden içmişiz bâde

Anınçün bunda mestâne geldik

Dostun illerin ederken seyrân

Bunda uğrayıp olmuşuz pinhân

Sanma sen bizi gezerinz hayvân

Özümüz bilip irfâne geldik

Aslımız bildik nûr-u ezelî

Ayrılmayız ol sırrı sezeli

Can ile sevdik biz o güzeli

Yolunda el’an kurbana geldik

Dert ile dâim yanmakta bu dil

Aşk-ı nârına olmuşuz fitil

Pervâne sıfat olmağa vâsıl

Şem-i cemâle sûzana geldik

Cismimiz bunda canımız anda

Gevherimiz aslı ol kânda

Sezaî şimdi biz bu dükkanda

Biraz eğlenip seyrâna geldik


ŞÂH-RÂH-I ÂLEM-İ ITLÂKA GİRDÜM

Şâh-râh-ı âlem-i ıtlâka girdüm sıdkıla

Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gülşenîdür rehberim

Himmetiyle menzil-i maksuda irdüm sıdkıla

Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gilşenîdir rehberim

Feyz irişdirdi kemâl-i neşe-i insanile

Can ilin menzillerin gösterdi çeşm-i canile

Aşina itdi beni ol âlem-i irfanile

Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gilşenidir rehberim

Cezbesiyle gönlimin milkini teshir eyledi

Himmetiyle bu harab-âbâdı tamir eyledi

Bir nefesle zulmetim tebdil i tenvir eyledi

Kutb-ı âlem Şeyh La'lî Gilşenîdir rehberim

Milk-i tende padişah itdi beni ol zi'l-himem

Bende bir sır sakladı bîgâneye amma dimem

Feyz-i Hakka es-salâ itdim bugin gelsin imem

Kutb-ı âlem Şeyh La'lî Gilşenîdir rehberim

Bu Sezayi’den beyâna geldi nutk-ı Gilşenî

Söyleyen oldur dilinden perde itmişdir beni

İkilik vehmin aradan sirmeyen bilmez beni

Kutb-ı âlem Şeyh La'li Gilşenîdir rehberim


EY ŞEHÎD-İ KERBELÂ’YA AĞLAYAN

Ey şehid-i Kerbela’ya ağlayan

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

Âteş-i hasretle sine dağlayan

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

Sinede serde gerek dağ, dağ ola

Kanlı yaşlar didede ırmağ ola

Ger dilersen menzilin uçmağ ola

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

Gece gündüz ey Muhammet ümmeti

Edelim cân-ı Yezid’e lâneti

İster isen irgüre hak rahmeti

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

Kimdir o şah-ı şehid-i Kerbelâ

Nûru çeşmi Murtezâ Âl-i Abâ

Cedd-i pakidir Muhammet Mustafâ

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

Her seher sanma şafaklar şebnemi

Anda kan ağlar melekler ol demi

Âlemi tuttu Hüseyn’in mâtemi

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

Çâr yâr ile Muhammed ey saîd

Oldular tesmim-i zehirle şehît

Kıydılar rahmetmeyip bunca anîd

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

Ey “Sezâî” bilmiş ol Şâh-ı Hüseyn

Cümleye sevmektir anı farz-ı ayn

Hem muhabbette beraberdir Hasan

Ağla mâtemdir Muharrem’dir bugün

İnle mâtemdir Muharrem’dir bugün

GÖRÜNMEZ DÎDEME

Görünmez dîdeme dünya vü ukbâ

Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ

Gerekmez mâsivâ hergiz serâpâ

Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ

Kimi bâğ u bostânı ister

Kimisi kul kimi sultan ister

Kimi hûrî kimi gılmân ister

Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ

Gelip semt-i muhabbetten vefâlar

Aradan ref’ ola cümle cefâlar

Erip zâtın nesîminden safâlar

Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ

Kimi ef’âle himmet eylemiştir

Kimisi de sıfâtı gözlemiştir

Çü her biri bir izi izlemiştir

Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ

Bir ismin bâtın u birisi zâhir

Vücûda geldi senden bu mezâhir

Derûn-ı Hakkı irşâd eyle âhir

Bana zâtın müyesser eyle Mevlâ

SOLMADAN BAĞIN

Solmadan bağın

Geçmeden çağın

Yakıp çırağın

Yandır ocağın

Gözün aç ey cân

Hakkı gör ayân

Aşk odına yan

Artırıp dağın

Ey can bülbülü

Bulagör gülü

Lâmekânili

Olsun durağın

Nûr olup zâhir

Geldi mezâhir

Hakkıya âhir

Haktır durağın

Nur olup zâhir

Geldi mezâhir

Hakkı’yâ âhir

Hakk’tır durağın

EY HAK YOLUNUN DERVİŞİ

Ey Hak yolunun dervişi

Gel yanalım senin ile

Ey derd ehli olan kişi

Gel yanalım senin ile

Dünya bir mâtemhânedir

Mihnetten gayrı yâ nedir

Kasdı akıbet cânedir

Gel yanalım senin ile

Ya’kub gibi ağlayalım

Eyyub gibi inleyelim

Her dem ciğer dağlayalım

Gel yanalım senin ile

Ağlayı gitti enbiyâ

İnleyi geldi evliya

Biz de bu yolda Hakkıyâ

Gel yanalım senin ile

EY DİDE NEDİR UYKU

Ey dide nedir uyku gel uyan gecelerde

Kevkeplerin et seyrini seyran gecelerde

Bak heyet-i alemde bu hikmetleri seyret

Bul saniini ol ana hayran gecelerde

Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil

Koy gafleti dildardan utan gecelerde

Gafletle uyumak ne reva abd-ı hakıra

Şefkatle nida eyliye Rahman gecelerde

Cümle geceyi uyuma Kayyumu seversen

Ta Hay olasın hay ile ey can gecelerde

Aşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim

Gönlün gözüne görüne ey can gecelerde

Dil beyt-i Hüdadır anı pak eyle sivadan

Kasrına nüzül eyler o sultan gecelerde

Az ye az uyu hayrete var fani ol andan

Bul canı beka ol ana mihman gecelerde

Allah için ol halka mukarın gece gündüz

Ey Hakkı nihan-ı aşk ödine yan gecelerde

HAK ŞERLERİ HAYR EYLER

Hak şerleri hayr eyler

Zannetme ki gayr eyler

Ârif anı seyr eyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Sen Hakk’ a tevekkül kıl

Teslîm ol ve rahat bul

Her işine râzı ol

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Deme şu niçin şöyle

Yerindedir ol böyle

Bak sonuna seyr eyle

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hep işleri fâiktir

Birbirine lâyıktır

Neylerse muvâfıktır

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Sen adli zulüm sanma

Teslîm ol oda yanma

Sabr eyle sen usanma

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Dilden gamı dûr eyle

Canınla huzur eyle

Tevfiz-i umûr eyle

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hakk’ın olucak işler

Boştur gam u teşvişler

Ol hikmetini işler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Bil kâdî-i hâcâtı

Kıl ana münâcâtı

Terk eyle murâdatı

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Bir işi murâd etme

Olduysa inâd etme

Haktandır o reddetme

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Sen halk ile yarılma

Bu nefs ile hem kalma

Kalbinden ırağ olma

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor bakma

İncitme gönül yıkma

Sen nefsine yan çıkma

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Müminin işi renk olmaz

Âkilhuyu cenk olmaz

Ârif dili teng olmaz

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Gönlüm Hakk’a perg eyle

Takdirini derk eyle

Tedbirini terk eyle

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-ı cemilimdir

Takdîr-i kefîlimdir

Allah ki vekîlimdir

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hallâk-ı rahîm oldur

Rezzâk-ı kerîm oldur

Fa’âl-i hakîm oldur

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Geh mutî vü geh mâni

Geh zâr ü geh nâfi

Geh dâfi vü geh râfi

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda

Geh kahr ü geh ihsanda

Her anda o bir şânda

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Geh bay eder geh miskin

Geh hurrem eder geh gamgîn

Geh şûh u gehi sengin

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Geh abdin eder ârif

Geh eymen ü geh hâif

Her kalbi odur sârif

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Geh kalbini boş eyler

Geh hulkunu hoş eyler

Geh ışkına dûş eyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Her dilde anın adı

Her canda anın yâdı

Her kuladır imdâdı

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Nâçâr olıcak yerde

Nâgâh açar ol perde

Derman eder her derde

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Az ye az uyu az iç

Ten mezbelesinden geç

Dil gülşenine gel göç

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma

Müstakbele hem dalma

Hâl ile dahi olma

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Her dem anı fikr eyle

Zîrekliği koy şöyle

Hayranlığı bul söyle

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol

Kendin unut ânı bul

Koy gafleti hazır ol

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var

Her şeyde ne zînet var

Her işte ganimet var

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hep remz ü işârettir

Hep remz ü beşârettir

Hep ayn-ı inâyettir

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle

Ol söyledeni anla

Hem eyle kabul-i canla

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Bil elsine-i halkı

Aklâm-ı Hak ey Hakkı

Öğren edeb ü hulkı

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş

Billahi güzel etmiş

Allah görelim n’etmiş

N’etmişse güzel etmiş

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler

NAAT

Hayâlin nûr-ı mihr-i enverimdir yâ Resûlallah

Cemâlin mâh’ı Ruşen ahterimdir yâ Resûlallah

Yüzüm fersûde-i hâk-i der-i ehl-i keramettir

Gürûh-ı evliya tâc-ı serimdir yâ Resûlallah

Ebû Bekr ü Ömer Osman ü Hayder cümle-i ashâb

Serîr-i sadr-ı dilde rehberimdir yâ Resûlallah

Ararken kenz-i dil’de bir acep kân-ı vefâ buldum

Hüseyn ile Hasan gevherlerimdir yâ Resûlallah

Senin abdal ü evlâdın muhibb-i âl ü evlâdın

Rızâ bağında verd-i ahmerimdir yâ Resûlallah

NAAT

Cebinin levhine Allahü ekberyâ Resûlallah

Kalem Nur ayetin yazmış mükerrer yâ Resûlallah

Mükehhel çeşminin envâr-ı dîdârın temaşada

Çemende muntazırdır nergis-i ter yâ Resûlallah

Nice demdir zülâl-i la ‘l-i nâbın iştiyâkıyla

Begayet teşne-lebdir âb-ı kevser yâ Resûlallah

Gül ü lâle- i zâr-ı tâbdârından kinayettir

Sana mânend olur mu verd-i ahmer yâ Resûlallah

Rızâ bâğ-ı belagatta acep şûrîde bülbüldür

Eder her şeb kitâb-ı na ‘t ‘ın ezber yâ Resûlallah


YÜZ SÜRÜBEN GELDİK SANA

Yüz sürüben geldik sana

Ya Rabbena ya Rabbena

Eyle bizi vasl-ı lika

Ya Rabbena ya Rabbena

Düştük bu ile nâ-gehân

Ahvalimiz oldu yaman

İhsanına kaldık heman

Ya Rabbena ya Rabbena

Nefs ü hevaya uymuşuz

Yanlış yola yürümüşüz

Semt-i hilafı tutmuşuz

Ya Rabbena ya Rabbena

Evkatımız ettik heba

Hep işimiz cürm ü hatâ

Affeyleyip eyle atâ

Ya Rabbena ya Rabbena

Ayırma senden bir nefes

Gayriye ettirme heves

Olgıl bize sen destres

Ya Rabbena ya Rabbena

Vahdet şarabından içir

Mest eyleyip candan geçir

Gönül kuşun sana uçur

Ya Rabbena ya Rabbena

BULMAK DİLERSEN DAİM SAADET

Bulmak dilersen daim saadet

Cân ü gönülden Allah’a yalvar

Gaflette kalma, eyle ibâdet

Cân ü gönül den Allah’a yalvar

Aldanma zinhar fâni cihana

Takva vü zühdü kut eyle cana

Uçmak dilersen bağ-ı cinana

Cân ü gönül den Allah ‘a yalvar

Kaldır dilinden kesret hicabın

Sırrında oku vahdet kitabın

İçmek dilersen vuslat şarabın

Cân ü gönül den Allah’a yalvar

Yoklukda yokla manayı

Maksudu anla, sarf eyle nahvi

Merdûd-ı râh ol, gel iste sâhi

Cân ü gönül den Allah’a yalvar

DERÛNUM YANDI NÂR-I HASRETİNLE

Derûnum yandı nâr-ı hasretinle

Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin

Eridi cism ü canım firkatinle

Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin

Bu gönlüm bülbül ü hayli zamandır

Visalin gülistanından cüdadır

Nazar eyle, Efendim, bir gedadır

Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin

Yüzünden ref edip kaldır nikabın

Görünsün bana ruy-ı müstatabın

İşidem pes dehânından hitabın

Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin

Bu Mahvî bendene gel eyle ihsan

Firakın ateşiyle oldu suzan

Visalin şerbetin sun, eyle reyyan

Eya nur-ı Hüdâ, göster cemalin


EY RAHMETİ BOL PADİŞAH

Ey rahmeti bol padişah

Cürmüm ile geldim sana

Ben eyledim hadsiz günah

Cürmüm ile geldim sana

Aslım çü bir katre meni

Halk eyledin ondan beni

Aslım denî fer’im denî

Cürmüm ile geldim sana

Hadde tecâvüz eyledim

Deryâ-yı zenbi boyladım

Ma’lum sana ben neyledim

Cürmüm ile geldim sana

Gerçi kese fısk u fücûr

Ayb u zelel çok her kusur

Lâkin senin adın gafûr

Cürmüm ile geldim sana

Senden utanmadım hemân

Ettim hatâ gizli ayân

Vurma yüzüme el-âmân

Cürmüm ile geldim sana

Zenbim ile doldu cihân

Sana ayân zâhir nihân

Ey lutu bî-had müsteân

Cürmüm ile geldim sana

Adın senin gaffâr iken

Ayp örtücü settâr iken

Kime gidem sen vâr iken

Cürmüm ile geldim sana

Bin kere bin ey padişah

Etsem dahi böyle günah

“Lâteknatû” yeter penâh

Cürmüm ile geldim sana

Hiç sana kulluk etmedim

Râh-ı rizâna gitmedim

Hem buyruğun tutmadım

Cürmüm ile geldim sana

İsyâna Kuddusî şedîd

Kullukta bir battal pelid

Der kesmezem senden ümit

Cürmüm ile geldim sana

GELİR ELBET

Sabreyle gönül derdine derman gelir elbet

Sen hastaya bil şöyle ki Lokman gelir elbet

Aşkı edegör başına tac, deme mecazî

Aşık olanın gönlüne irfan gelir elbet

Zühd ile kişi sanma ki Hakk’ı bulur ancak

Aşk olmasa yoldaş, ana hüsran gelir elbet

Her gece temellük ederek yârine yalvar

Nâlân olagör ki sana ihsan gelir elbet

Nâlân olur âşık olan üftade bu yolda

Bülbül gül için gülşene giryan gelir elbet

Kuddusî-i bîçâre koma gayrıyı dilde

Şol hane ki âbâd, ana Sultan gelir elbet

ARADIM BULAMADIM

Aradım bulamadım Rûm’da Hicaz’da

Kandedir ey gönül bilmem durağın

Eğlenüben kaldın aşk-ı mecazda

Hakikat râhına gitmez ayağın

Acep niçin gelmez uyku gözüne

Bir kimse de mahrem olmaz râzına

İnanmazım şemdengerü sözüne

Bellisizdir sol ile sağın

Kalıbın bünyâdı buldu vehânet

Etmedin sen anı asla sıyânet

Ben seni eyledim Hakk’e emânet

Söyünmesin hergiz nûru çerâğın

Coşkun sular gibi akıp çağlarsın

Kendini odlara yakıp dağlarsın

Gece gündüz efgan edip ağlarsın

Eridi kalmadı yürekte yağın

Beklemeyip bir dem feryâd edersin

Mecnûn olup sahrâlara gidersin

Dâima Leylâ’nın izin güdersin

Yerin oldu başı pes yüze dağın

Meyil verme derdim nakş-ı cihâna

Tutmadın sözümü attın yabana

Aşk derdini sen eyledin bahâne

Duymadı pendimi asla kulağın

Gel geç mecâzîden dîvâne gönlüm

Tâlip ol ilm ile irfâna gönlüm

Dost elinden nûş et peymâne gönlüm

Dersen yakın olsun eğer ırağın

Kuddûsi’ye cefâ etme ey gönül

Hem ömrünü hebâ etme ey gönül

Gel gel mey-i sivâ etme ey gönül

Bâkî kalır sanma geçer bu çağın

GEL GÖNÜL GİDELİM

Gel gönül gidelim aşk ellerine

Maksudun yar ise bir tane yeter

Fikreyle kıldığın amellerine

Heva-yı çerh ile efsane yeter

Meyl-i dünya için gel olma bed-nam

Kim aldı felekten muradınca kam

Ölüm var mı yok mu ahir-i encam

Vakit geçirmeğe virane yeter

Beyhude işlerin terkeyle mutlak

Küllü men aleyha fan dedi Hak

Cihan baki değil hikmetine bak

Bu bir söz arife bahane yeter

Türabi sen özün payimal eyle

Hak yolunda yüzün payimal eyle

Şu fani dünyada bir hayal eyle

Geçen geçti gelen nişane yeter

SALMA DİL GEMİSİN ENGİNE ÂŞIK

Salma dil gemisin engine âşık

Erenler aşkına payan bulunmaz

Her yerde keşfetme sakın hakayik

Anı fehmeyliyen bir can bulunmaz

Arifin halini tarif ne hacet

Efsane sözlerden eyle feragat

Kande göster bana sahip keramet

Ali çoktur Şahımerdan bulunmaz

Muhtefi oldular alemde erler

Kıymetsiz olmuştur ilmü hünerler

Her kime sorarsan arifiz derler

Benden özge baktım nadan bulunmaz

Türabi cihanda olduk serseri

Fehmeden kalmamış dürrü gevheri

Kimsenin kimseden yoktur haberi

Böyle acaip seyran bulunmaz

AŞKIN KEYFİYETİN SORARSAN BANA

Aşkın keyfiyetin sorarsan bana

Bildireyim cümle ahvalin sana

Dil-Yakub’un beyt’ül ahzan’dan yana

Gönderüb giryân olmakdır adı aşk

Gâh Nuh-asâ senge âmac olup da

Gâhi rahat yerden ihrac olup da

Eyyüb-veş cism bîmîzac olup da

Mülkü hep vîran olmakdır adı aşk

Gâh Ibrahim-âsâ nâre atılub

Yunus gibi batn-ı hûta tutulub

Yusufleyin bezirgâne satılub

Meskenin zindan olmakdır adı aşk

Masum Yahya gibi kanın saçılsa

Gâh vücudun bıçkı ile biçilse

Aşkın camı İsmail veş içilse

Hak içün kurban olmakdır adı aşk

Hayder-veş gâh tiğ ursalar başına

Hasan gibi ağu konsa aşına

Su vermezlerse sana hem eşine

Vuslate atsan olmakdır adı aşk

Kaygusuz-veş keserlerse destini

Nesimi-tek soyarlarsa postunu

Asarlarsa unutmayub dostunu

Mansur gibi can olmakdır adı aşk

Aydî gibi bir kâmile uyub da

Külli teslim olup canı koyub da

Dilden aşkın kisvetini geyüp de

Gayriden üryan olmakdır adı aşk

SORARSAN EHLİ DÜNYAYA

Sorarsan ehl-i dünyâya nedir dünyâyı bilmezler

Sanup ukbâyı dünyâ nitekim ukbâyı bilmezler

Görürler âlemi rüyâ gibi rüyâyı bilmezler

Olurlar tâlib-i Mevlâ görüp Mevlâ’yı bilmezler

Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler

O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Kimisi hâle dem-beste oluptur kimisi kâle

Arar fakr ü fenâ içre bürünmüş köhne bir şâle

Erişmiş halk-ı cihân ez-pây-tâ-ser bir acep hâle

Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler

O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Kimisi nefy ü isbât ile meşgûl oldu tenbîhe

Kimi tecrîd edip Tûr-ı tekellümden iner tîhe

Kimi tefrît edip üftâdedir vâdi-yi teşbîhe

Kimi takyîd etmiştir edip ifrât tenzîhe

Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler

O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Muhakkak etmeyenler reh-nümâ bir merd-i âgâhı

Çerâğ-ı dîde-i cân etmeyenler derd ile âhı

Münevver görmeyenler âlem-i zulmât-ı cân-gâhı

Bi-hakkı câh-ı sultân-ı sarây-ı “lî maa’llâhi”

Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler

O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

Girüp şâm u seher manend-i Şems âlemde devrâne

Vücûdun etmeyen şem’-i cemâl-i aşka pervâne

Geçip kayd-ı sivâdan olmayanlar akla bîgâne

Düşüp zencîr-i aşka durmayan divâne divâne

Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler

O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler

ALDANMA DÜNYAYA

Aldanma dünyaya ey gafil insan

Ölümü kendine yol etti dünya

Azdırıp çokları, yoldançıkardı

Meyledip kendine kul etti dünya

Zihneti nakşına bakıp aldanma

Aslı yoktur bakasına dayanan

Her hali yalandır sakın inanma

Çok atlas dibayı çul etti dünya

Çıkarır eyninden nice donları

Gafil hesap etmez misin bunları

Hicranda bıraktı çok hatunları

Aldı ayalini dul etti dünya

Görmez etti ahır bakan gözleri

Dermanını aldı kesti dizleri

Aldı nice oğulları, kızları

Ananın bağrını kül etti dünya

Âşık Şevki bakma dünya malına

Meyletme kat’a anın malına

İbretle nazar kıl bakup haline

Nice sim ü zeri pul etti dünya

GÖZÜM DAİM GÖRÜR YARİ

Gözüm dâim görür yâri

Gönülde aşkının zâri

Ten ü canda odur sâri

Dile gör benden dildârı

Bıraktım dilden ağyârı

Bütün cennetle gülzârı

Gözümde Hazret-i Bârî

Dilimde aşkı hem cârî

Vatandan oldu hicrânım

Diledim görmeye cânım

Bulunca burada canânım

Kavuştu aslına cânım

Benim Sayyâdî’dir nâmımı

Rifâî şân ü ünvânım

Cemâlullah seyrânım

Demâdem aşka burhânım

Rifâî ahd ü peymânım

Şeh-i Edhem’dir îmânım

Mürüvvet Ümm-i Ken’ân’ım

Hemen lûtfundur âmânım

SENİ SEVDİM

Seni sevdim kimi sevdim ise sevdim seveli

Seni gördüm neyi gördüm ise gördüm göreli

Seni görmek seni sevmek için indim bu yere

Seni bildim bu gönülde beni bildim bileli

Seni ilân eder inler yüce dağlar tepeler

Seni tekdîs ile çağlar koca çaylar dereler

Seni söyler bana eflâk ü zemîn şems ü kamer

Senin âhınla yanar nây ile firkat-zedeler

Senin hüsnün göreli oldu bana dîk-i siyâh

Bütün hûbân-ı cihân hûri-i cennet ile mâh

Seni görmüş göze görmek ne revâ başka güzel

İki kaşın arası Ken’an’a mihrâb ü penâh

BEDENSİZ BİR GÜZEL GÖRDÜM

Bedensiz bir güzel gördüm efendim

İlikten damardan kandan içeru

Canan illerinden sordum efendim

Bir can vardır gizli candan içeru

Niceleri vardır hicran gülünde

Çok Mansurlar vardır zülfün telinde

Hakikat şehrinde canân ilinde

Bülbüller var o gülşandan içeru

Kün fekan emriyle döner bir dolap

Öğüdür âlemi misli âsiyâb

İnceden incedir olunmaz hesap

Çok hikmet var kün fekandan içeru

Geçmeyenler bilmez çarh-ı çenberi

İçmeyenler bilmez âb-ı kevseri

Bir gece pirimden aldım haberi

Mekân vardır lâmekandan içeru

Gül bülbülü gördü çıktı kâbından

Bülbüller uyandı kalktı hâbından

Pervâneler geçti ateş bâbından

Azm eyledi gülistandan içeru

Bu ne ayrılıktır bu ne iftirak

Benlik iradesin elinden bırak

Her neyebakarsın Hak gözüyle bak

Görenler var bu ekvandan içeru

Piri Sami gibi bâtın sultanı

Arif-i billahtır yoktur akranı

Reşâdet bâbından açmış meydanı

Çok merdân var o meydandan içeru

Salih ne yatarsın uyan dediler

Sıdk ile Alah’a dayan dediler

Hak gizli değildir âyân dediler

Çok ihsan var bu ihsandan içeru

BU FÂNÎ DÜNYÂYI GEZDİM DOLAŞTIM

Bu fânî dünyâyı gezdim dolaştım

Aslımdan bir haber veren yok bana

Çok erenler sohbetine ulaştım

Aslımdan bir haber veren yok bana

Hâk i bâd ü âb ı âteş bünyadım

Sûret-i beşerde âdemdir adım

Bilmem cinnî miyem yoksa dîv-zâdım

Aslımdan bir haber veren yok bana

Ben de bu derd ile iflah olmazam

Rûz u şeb ağlaram bir an gülmezem

Kanden gelip gideceğim bilmezem

Aslımdan bir haber veren yok bana

Arada söylenir bunca kîl ü kâl

Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal

Söyleyip dinlemek büyük bir vebal

Aslımdan bir haber veren yok bana

Acâib kalmışam işbu inşâna

Ekserî dönmüşler vahşî hayvana

Ya ben mecnûn yâhûd anlar dîvâne

Aslımdan bir haber veren yok bana

Abd i Hak beyninde yüzbin hicâb var

Her hicabda yüzbin sual cevab var

Burada inceden ince hisab var

Aslımdan bir haber veren yok bana

“Men aref” sırrına vâkıf olmadım

Çok muhbire vardım haber almadım

Hergiz bundan eşed bir derd görmedim

Aslımdan bir haber veren yok bana

Yetmiş üç fırkanın ser-tâcı benem

Kangısına sorsam der “nâcî benem”

Bildim ki cümlenin muhtacı benem

Aslımdan bir haber veren yok bana

Hevâ-yı hevesden ayık olmadım

Asla bir amele faik olmadım

Esrâr-ı pîrime lâyık olmadım

Aslımdan bir haber veren yok bana

Azdan az bulunur dünyâda kemal

Nicesi eblehdir nicesi echel

Kangısına sorsam der “ben mükemmel”

Aslımdan bir haber veren yok bana

Bir dâr-ı meşakkat mülk-i fenadır

Su üzre kurulmuş dipsiz binadır

Basîret ehline ibret-nümâdır

Aslımdan bir haber veren yok bana

Sana geldim pîrim Muhammed Sâmî

Sensin bu cihanın kutb u imâmı

Def eyle gönlümden işbu gamamı

Aslımdan bir haber veren yok bana

Nefsim bana çok eyledi inadı

Felek sillesini bende sınadı

Kırıldı Salih’in kolu kanadı

Aslımdan bir haber veren yok bana

DİL BEYTİNİ PÂK EDEN

Dil beytini pâk eden

Dervişi ankâ eden

Âlem-i İlâhîye giden

Mevlâ zikridir, zikri

Zikreden hâlet olan

Âşinâ-yı rûh olan

Ukbâda devlet bulan

Mevlâ zikridir zikri

Terk ehline karışan

Hem zevkine erişen

Bahr-i ledünle görüşen

Mevlâ zikridir zikri

Erenlerin yolunu

Sürerler hep demîni

Dervişlerin mu’îni

Mevlâ zikridir zikri

Nûreddîn’i diri kılan

Tevhîd ile çerâğı yanan

Bi-hamdillâh tevfik olan

Mevlâ zikridir zikri

EY SABÂ SÖYLE SELÂMIM YÂRE

Ey sabâ söyle selâmım yâre Allah aşkına

Arz-ı hâlim takdim eyle yâre Allah aşkına

İhtiyârım elde varken cânımı kurban dedim

Al beni götür der-i dildâre Allah aşkına

Ey sabâ vakt-ı seher cânânımı eyle niyâz

Nâzır olam bir dâhi dîldâre Allah aşkına

Ey sabâ zülf-ü zer-î zîşâne vuslat yoludur

Nâmımı zikret gül-I gülzâre Allah aşkına

Ey sabâ günden güzel gül ruhlerinin alı var

Vâkıf ol bir sen dâhi esrâre Allah aşkına

Derd-i mendân âşık-ı pejmurdeler feryâd eder

Söyle şevkim halleri şehvâre Allah aşkına

Ey sabâ metn-i dilim şerh eylesen sâzende-veş

Lûtfiyâ nâr ola derdim nâre Allah aşkına

SEN SAFÂ GELDİN

Gözlerimin nuru gönlüm sürûru

Sevdiğim serverim sen safâ geldin

Ruhumun şahbazı başımın tâcı

Kamer-veş dilberim sen safâ geldin

Zarf-ı zerafetim dürr-i rahmetim

Hidayet şeh-perim sen safâ geldin

Bezm-i mehabbetde bahr-i rahmetde

Ey çarh-ı çemberim sen safâ geldin

Belâgat bağında nûr çerağında

Se’âdet güherim sen safa geldin

Cam-ı mey elinde hubb-i Hakk dilde

Lutfi’ye güzelim sen safâ geldin

CAHİLLER ÇEKEMEZ

Cahiller çekemez ehli kemali

Zira sözlerinin hikmeti vardır

Nasıl anlatayım bilmem bu hali

Ehli dilin şan ü şöhreti vardır

Vücudu mürdemi kamil ü irfan

Sızdırılmış altın gibidir her an

Her nereye gitse olsa numayan

İtibar ederler kıymeti vardır

Kamillerin ilm ü irfanı malum

Aklı fikri fazlı irfanı malum

Sözü özü doğru vicdanı malum

Her müşkili halle kudreti vardır

Bir insan cahil ü nadan olursa

İnsan suretinde hayvan olursa

Harabi’ye karşı düşman olursa

Mutlak onda haset illeti vardır

KİMSENİN HATASIN GÖREMEZ İDİN

Kimsenin hatasın göremez idin

Kendi noksanını bilmiş olaydın

Herbir söze cevap veremez idin

Benlik davasından geçmiş olaydın

Kulağın olaydı sözüm duyardın

İrfanın olaydı bana uyardın

Ayağın ısırıp kana boyardın

Bir kelbin ağzında on diş olaydın

Ben nerye kaçsam görecek idin

Defter-i amalim dürecek idin

Bilirim Şaniyi sürecek idin

Dervişan üstüne teftiş olaydın

Gazeller yaparsın lafların çoktur

Lakin o sözlere karnımız toktur

Gerçi hiddetine sözümüz yoktur

Ey Harabi biraz geniş olaydın

ARARKEN SEHERDE

Ararken seherde gönül levhinde

Okudum alleme’l-esma’yı buldum

Katre arar iken aşkın abında

Saldım sefinemi deryayı buldum

Elif Allah Lam lutfudur kitabı

Mim mülküdür cümle âlem hesabı

Zikreyledim doksan dokuz esmayı

Bî-kesem nusrete Mevla’yı buldum

Benim kemter ednaların zerresi

Ancak oldur kemterler reh-nüması

Bir ismi Rezzak’tır doyurur nası

Cümleye rahmeden Rahman’ı buldum

Doksandır tevellüt altmış bir yaşım

Bizden yüz çevirdi yaran yoldaşım

Nice dolandırdım bu garip başım

Zikrî’yim gönlümde mihmanı buldum

BİR KULUNA LUTF EYLESE TECELLİ

Bir kuluna lutf eylese tecelli

Dünyada başına belalar gelir

Âşık eyledikçe ah u figanı

Maşukun gönlüne safalar gelir

Hiç var mı alemde âşık-ı safa

Bir dem safa bulsa gelir bin cefa

Akıbet mihnetten bulur ol vefa

Şeş cihet sırrına sadalar gelir

Kimi der âşıktır kimi der veli

Kimi der ariftir kimi der deli

Kimi der şaşırmış Allah’ın kulu

Her lisandan nice hatalar gelir

Tevekkül kıl gönle çağır Allah’ı

Allah diyen darda kalmaz billahi

Diline vird eyle sen eyvallahı

Umulur ki Hak’tan atâlar gelir

Zikrî sabredince yetişir bela

Tez varsan ileri bulursun bela

Çilekeşler böyle olmuş mübtela

Âşıka maşuktan heda[ya]lar gelir

AŞK YOLUDUR

Aşk yoludur Hak dost bizim yolumuz

Aşk yolunda âşıklara âr olmaz

Cerrâhiyyü’l Halvetîdir kolumuz

Dervişlere Hak’dan gayrı yâr olmaz

Pîr elinden aşk bâdesi içmişiz

Dost cemalin görüp serden geçmişiz

Mest ü hayran aşk iline göçmüşüz

Fânî cihan mülkü bize dâr olmaz

Biz “elest”te “belî” diyen erleriz

Aşk yolunda tevhîd ile terleriz

Her nefeste binbir gonca derleriz

Bu gülzârda açan gülde hâr olmaz

Tâlib-i aşk nerde ise koşarız

Vuslat için deniz derya aşarız

Ehl-i aşka kavuşunca coşarız

Aşk yolunda bundan büyük kâr olmaz

Aşkî tutmuş aşk yoluna gidersin

Cânân için canın fedâ edersin

Can olmadan sen cânânı nidersin

Hakk’da fânî olmayanlar var olmaz

Kime gidem devâ bulam

Gönül eğlenmez eğlenmez

Derdime bir çâre soram

Gönül eğlenmez eğlenmez

Padişahlar beyler göçmüş

Ecel şarabın içmiş

Bu dünyadan mahzun göçmüş

Gönül eğlenmez eğlenmez

Harab olmuş bütün iller

Sararıp solmuş ol güller

Ötmez olmuş o bülbüller

Gönül eğlenmez eğlenmez

Derdim artar günden güne

Ne bayramlar ne düğüne

Gözüm baktıkça yarına

Gönül eğlenmez eğlenmez

Ne zenginde ne fakirde

Ne altında ne bakırda

Ne bugünde ne yarında

Gönül eğlenmez eğlenmez

Malın varsa ne fâide

Fakir olsan baş kayguda

Sultan olsan bu fânîde

Gönül eğlenmez eğlenmez

Kopardılar çü gülümü

İncittiler çok gönlümü

Düşündükçe ben halimi

Gönül eğlenmez eğlenmez

Aşkî dostlar göç eyledi

Varlıkları hiç eyledi

Özleri böyle söyledi

Gönül eğlenmez eğlenmez


KAYNAKÇA

Abdurrahman Güzel, Dini-Tasavvufi Türk edebiyatı, Ankara, 2004.

Abdülbaki Gölpınarlı, Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi, İstanbul, 1972.

Abdülbaki Gölpınarlı, Alevi Bektaşi Nefesleri, İstanbul, 1963.

Agâh Sırrı Levent, Ümmet Çağı Türk edebiyatı, Anakara, 1962 Ahmet Doğan, Salih Baba, Ankara, 1988.

Ahmet Özdemir, Bütün Yönleriyle Türk Halk Edebiyatı Bilgileri, İstanbul, 2007.

Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, c. 2 İstanbul, 1997.

Ahmet Necdet,

A. İhsan Yund, Fatih’in Hocası Akşemseddin, İstanbul, 1972.

A. Azmi Bilgin,Ümmî Sinan Divanı,K.ve Turzm.Bak.,ekitap.

kulturturizm.gov.tr

Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, ;İstanbul, 1975.

Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk edebiyatı tarihi,, İstanbul, 1971.

Erman Artun, Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı, İstanbul, 2006.

Faruk Kadri Timurtaş, Yunus Emre Divanı, İstanbul, 1972.

Fehmi Kuyumcu, Kuddusi Divanıi Ankara, 2002.

Galip Serhatlı, Aydi Baba Divanı’ndan Seçmeleri İstanbul, 2012.

Gülağ Öz, Aleviliğin Tarihi Kökleri ve Anadolu Erenleri, İstanbul, 1966.

H. Kamil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiye Tarikatı, İstanbul, 2011.

İhsan Işık, Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, Ankara, 2001.

İlhan Başgöz, İzahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul, 1968.

Kolektif, Büyük Türk Klasikleri, c. 1-16, İstanbul, 2002.

Kolektif, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c. 18, İstanbul, 1990.

Mahmut Erol Kılıç, Sufi ve Şiir, İstanbul, 2006.

Mehmet Sarı, Askerî Muhammed Divanının Tenkitli Metni, Ankara, 2007.

Mehmet Yardımcı, Başlangıcından Günümüze Halk Şiiri Tekke Şiiri, Ankara, 1988.

Mustafa Güneş, Eşrefoğlu’nun Hayatı, Eserleri ve Divanı, İstanbul, 2006.

Mustafa Kara, Tekkeler ve Zaviyeler, İstanbul, 1980.

Necla Pekolcay, İslami Türk Edebiyatı, İstanbul, 1981.

Ömür Ceylan, Böyle Buyurdu Sufi, İstanbul, 2005. Sadedin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, İstanbul, 1936.

Süleyman Çelebi, Mevlid, İstanbul, 1980.

Türk Dili / Türk Şiiri Özel Sayısı III (Halk Şiiri), Ankara, 1989.

Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Şiiri Antolojisi, İstanbul, 1955.

Senin aşkın beni benden alıptır,
Ne şirin dert bu; dermandan içeri.

Yunus Emre


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to