Alıntı:
Çevirmenin notu: Daha önce ABD’nin Moskova Büyükelçisi
olarak görev yapan ve uzun yıllarda boyunca Dışişleri Bakanlığında çeşitli
pozisyonlarda bulunan William Burns, Joe Biden’ın başkanlığa gelmesiyle 2021’de
CIA Direktörlüğüne atandı. Aşağıda tercümesi verilen ve önde gelen düşünce
kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın yayınında yayımlanan
makalesinde Burns, Ukrayna ihtilafı, ABD-Çin çekişmesi ve Amerikan
istihbaratının kafasını kurcalayan zorluklara değinmiş.
Casusluk ve devlet
idaresi: CIA’in Rekabet Çağı’na uygun dönüşümü
William J. Burns
30 Ocak 2024
Ülkeler birbirlerinden sır sakladıkları süre boyunca
birbirlerinden sır çalmaya da çalışmışlardır. Casusluk, teknikleri sürekli
gelişse bile, devlet idaresinin ayrılmaz bir parçası olmuştur ve olmaya da
devam edecektir. Amerika’nın ilk casusları Devrim Savaşını birbirleriyle ve
yabancı müttefikleriyle yazışmak için şifreler, gizli kurye ağları ve görünmez
mürekkep kullanarak geçirdiler. İkinci Dünya Savaşı’nda, gelişmekte olan sinyal
istihbaratı alanı Japonya’nın savaş planlarının ortaya çıkarılmasına yardımcı
oldu. Soğuk Savaş’ın başlarında, Sovyet askeri tesislerini etkileyici bir
netlikle fotoğraflayabilen U-2 ve diğer yüksek irtifa casus uçaklarının ortaya
çıkmasıyla ABD’nin istihbarat kabiliyetleri tam anlamıyla stratosfere çıktı.
CIA’in Virginia Langley’deki merkezindeki anıt
duvarına kazınmış basit yıldızlar, ülkelerine hizmet ederken hayatlarını
kaybeden 140 teşkilat görevlisini onurlandırıyor. Anıt, sayısız cesur eylemin
kalıcı bir hatırlatıcısı. Fakat bu kahramanlık örnekleri ve CIA’in pek çok gizli
başarısı Amerikan kamuoyu tarafından teşkilatın tarihine zaman zaman gölge
düşüren hatalardan çok daha az biliniyor. İstihbaratın belirleyici imtihanı,
her zaman karar mercilerinin uluslararası ortamdaki derin değişimleri —her
yüzyılda yalnızca birkaç kez ortaya çıkan plastik anlar— öngörmek ve bu
değişimleri yönlendirmelerine yardımcı olmak olmuştur.
Başkan Joe Biden’ın da yinelediği üzere ABD, bugün
Soğuk Savaş’ın şafağı ya da 11 Eylül sonrası dönem kadar önemli olan nadir
dönemlerden biriyle karşı karşıya. Çin’in yükselişi ve Rusya’nın intikamcılığı,
ABD’nin artık tartışmasız bir üstünlüğe sahip olmadığı ve varoluşsal iklim
tehditlerinin arttığı yoğun stratejik rekabetin yaşandığı bir dünyada göz
korkutucu jeopolitik zorluklar ortaya çıkarıyor. Sanayi Devrimi’nden ya da
nükleer çağın başlangıcından bile daha kapsamlı bir teknoloji devrimi
meseleleri daha da karmaşık hale getiriyor. Mikroçiplerden yapay zekâya ve
kuantum hesaplamaya kadar yeni teknolojiler, bilişim mesleği de dahil olmak
üzere dünyayı dönüştürüyor. Pek çok açıdan bu gelişmeler, CIA’in işini her
zamankinden daha da zorlaştırıyor, düşmanlara kafamızı karıştırmak, bizden
kaçmak ve bizi gözetlemek için güçlü yeni araçlar veriyor.
Ancak dünya ne kadar değişirse değişsin, casusluk
insan ve teknoloji arasındaki bir etkileşim olmaya devam ediyor. Yalnızca
insanların toplayabileceği sırlar ve sadece insanların yürütebileceği gizli
operasyonlar olmaya devam edecektir. Teknolojik gelişmeler, özellikle de sinyal
istihbaratındaki gelişmeler, bazılarının öngördüğü gibi bu tür insan
operasyonlarını önemsiz hale getirmedi, bilakis uygulamalarında devrim yarattı.
Yirmi birinci yüzyılda etkili bir istihbarat teşkilatı olabilmek için CIA’in
yeni teknolojilere hakimiyeti ile her zaman mesleğimizin merkezinde yer alan
insanlar arası becerileri ve bireysel cesareti harmanlaması gerekiyor. Bu da
operasyon görevlilerinin sürekli teknolojik gözetimin olduğu bir dünyada
casusluk yapabilmeleri için gerekli araç ve tekniklerle donatılması ve
analistlerin en iyi insani kararları verebilmeleri için devasa miktarlardaki
açık kaynaklı ve gizli olarak elde edilmiş bilgileri sindirebilecek sofistike
yapay zekâ modelleriyle donatılması anlamına geliyor.
Aynı zamanda CIA’in topladığı istihbaratı kullanım
biçimi de değişiyor. Rakipleri zayıflatmak ve müttefikleri toparlamak için bazı
sırların kasıtlı olarak kamuoyuna açıklanması anlamına gelen “stratejik
gizlilik kaldırma”, karar mercileri için daha da güçlü bir araç haline geldi.
Bunu kullanmak, istihbarat toplamak için kullanılan kaynakları ya da yöntemleri
pervasızca tehlikeye atmak anlamına gelmiyor ama her şeyi gizli tutma
refleksine mantıklı bir şekilde direnmek anlamına geliyor. ABD istihbarat
camiası, aynı zamanda istihbarat diplomasisinin artan değerini öğreniyor,
müttefiklere yardım etme ve düşmanlara karşı koyma çabalarının karar
mercilerini nasıl destekleyebileceğine dair yeni bir anlayış kazanıyor.
CIA ve tüm istihbarat mesleği açısından tarihi
zorlukların yaşandığı, jeopolitik ve teknolojik değişimlerin şimdiye kadar karşılaştığımız
en büyük sınavı oluşturduğu bir dönemdeyiz. Başarı, geleneksel insan
istihbaratı ile gelişmekte olan teknolojilerin yaratıcı yollarla
harmanlanmasına bağlı olacaktır. Başka bir deyişle, değişimle ilgili tek
güvenli tahminin değişimin hızlanacağı olduğu bir dünyaya uyum sağlamayı
gerektirecektir.
Dizginleri olmayan
Putin
Soğuk Savaş sonrası dönem, Rusya’nın Şubat 2022’de
Ukrayna’yı işgal ettiği anda mutlak surette sona erdi. Geçtiğimiz yirmi yıl,
büyük bir kısmını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in içinde barındırdığı
kin, hırs ve güvensizliğin yanıcı bileşimini anlamaya çalışarak geçirdim.
Öğrendiğim bir şey varsa o da Putin’in Ukrayna’yı ve Ukrayna’nın tercihlerini
kontrol etme saplantısını hafife almanın her zaman bir hata olduğudur. Bu kontrol
olmadan Rusya’nın büyük bir güç olmasının ya da kendisinin büyük bir Rus lider
olmasının imkânsız olduğuna inanıyor. Bu trajik ve acımasız saplantı şimdiden
Rusya’ya utanç getirdi ve tek boyutlu ekonomisinden şişirilmiş askeri gücüne ve
yozlaşmış siyasi sistemine kadar zayıflıklarını ortaya çıkardı. Putin’in işgali
aynı zamanda Ukrayna halkının nefes kesici bir kararlılık ve azim göstermesine
de yol açtı. Rusya’nın hava saldırıları ve Ukrayna’nın savaş alanındaki azim ve
yaratıcılığının canlı görüntüleriyle noktalanan Ukrayna’ya sık sık yaptığım
savaş zamanı gezilerinde onların cesaretine ilk elden şahit oldum.
Putin’in savaşı Rusya açısından pek çok açıdan
başarısızlıkla sonuçlandı. Kiev’i ele geçirme ve Ukrayna’ya boyun eğdirme
şeklindeki asıl hedefinin aptalca ve hayali olduğu ispatlandı. Ordusu büyük
zarar gördü. En az 315 bin Rus askeri öldü ya da yaralandı, Rusya’nın savaş
öncesi tank envanterinin üçte ikisi yok edildi ve Putin’in on yıllardır
övündüğü askeri modernizasyon programının içi boşaltıldı. Tüm bunlar, Batı’nın
desteğiyle Ukraynalı askerlerin cesaret ve becerilerinin doğrudan bir neticesi.
Bu arada Rusya’nın ekonomisi uzun vadeli gerilemeler yaşıyor ve ülke akıbetini
Çin’in iktisadi vasalı olarak belirliyor. Putin’in abartılı hırsları başka bir
şekilde de geri tepti: NATO’nun daha da büyümesini ve güçlenmesini sağladılar.
Putin’in baskıcı tutumu yakın zamanda zayıflayacak
gibi görünmese de Ukrayna’daki savaşı ülke içindeki iktidarını sessizce
aşındırıyor. Geçtiğimiz haziran ayında paralı asker lideri Yevgeniy Prigojin
tarafından başlatılan kısa süreli kalkışma, Putin’in özenle cilalanmış kontrol
imajının arkasında gizlenen bazı işlev bozukluklarına bir bakış sunmuştu.
Prigojin’in ayak takımı isyancıları Moskova’ya doğru yol alırken Putin, düzenin
hakemi olarak özenle ün kazanmış bir liderden ziyade kopuk ve kararsız
görünüyordu. Rus seçkinlerinin pek çoğu açısından mesele kralın çıplak olup
olmadığı değil, giyinmesinin neden bu kadar uzun sürdüğüydü. Ödeşmenin nihai
havarisi olan Putin, kalkışmasını başlattıktan iki ay sonra şaibeli bir uçak
kazasında ölen Prigojin ile sonunda hesaplaştı. Fakat Prigojin’in Putin’in
savaşının özündeki yalanlara, askeri yanlış kararlara ve Rus siyasi sisteminin
kalbindeki yozlaşmaya dönük ısırgan eleştirisi yakında ortadan kalkmayacak.
Bu yıl, Ukrayna’daki savaş alanında, sonuçları ülkenin
özgürlüğünü ve bağımsızlığını sürdürmek için verdiği kahramanca mücadelenin çok
ötesine geçecek bir dayanıklılık testi olacak gibi görünüyor. Putin, Çin’den
aldığı kritik parçaların yanı sıra İran ve Kuzey Kore’den aldığı silah ve
mühimmatla ülkenin savunma üretimini yeniden canlandırırken rüzgârın
kendisinden tarafa estiğine, Ukrayna’yı ezip geçebileceğine ve onun Batılı
destekçilerini yıpratabileceğine dair bahse girmeye devam ediyor. Ukrayna’nın
önündeki zorluk Putin’in kibrini kırmak ve yalnızca cephede ilerleme kaydederek
değil, aynı zamanda cephe gerisinde daha derin saldırılar düzenleyerek ve
Karadeniz’de istikrarlı kazanımlar elde ederek çatışmanın devam etmesinin Rusya’ya
maliyetinin yüksek olduğunu göstermektir. Bu ortamda Putin, yeniden nükleer
kılıcı sallamaya başlayabilir ve tırmanma riskini tamamen göz ardı etmek
aptallık olur. Fakat bu risklerden boş yere korkmak da aynı derecede aptalca
olacaktır.
Başarının anahtarı, Ukrayna’ya dönük Batı yardımının
korunmasında yatıyor. ABD savunma bütçesinin yüzde beşinden daha az olan bu
yardım, ABD açısından kayda değer jeopolitik getirileri ve Amerikan endüstrisi
açısından kayda değer getirileri olan nispeten mütevazı bir yatırım. Silah
akışının devam etmesi, ciddi müzakereler için bir fırsat doğması halinde
Ukrayna’yı daha güçlü bir konuma getirecektir. Bu, Ukrayna için uzun vadeli bir
kazanç ve Rusya için stratejik bir kayıp sağlama şansı sunuyor; Ukrayna
egemenliğini koruyabilir ve yeniden inşa edebilirken Rusya, Putin’in
çılgınlığının kalıcı maliyetleriyle uğraşmak zorunda kalacaktır. ABD’nin bu
kritik zamanda çatışmadan çekilmesi ve Ukrayna’ya desteğini kesmesi, kendi
kalesine tarihi boyutlarda bir gol atmak olacaktır.
Şi’nin güç oyunu
Hiç kimse ABD’nin Ukrayna’ya sunduğu desteği Çinli
liderler kadar yakından takip etmiyor. Çin, ABD’nin hem uluslararası düzeni
yeniden şekillendirme niyetine hem de bunu yapabilecek iktisadi, diplomatik,
askeri ve teknolojik güce sahip tek rakibi olmaya devam ediyor. Ülkenin son
elli yıldaki iktisadi dönüşümü olağanüstü oldu. Bu, Çin halkının büyük övgüyü
hak ettiği ve dünyanın geri kalanının müreffeh bir Çin’in küresel bir fayda
olduğu inancıyla geniş ölçüde desteklediği bir dönüşüm. Mesele Çin’in
yükselişinin kendisi değil, ona giderek daha fazla eşlik eden tehditkâr
eylemler. Çin lideri Şi Cinping, üçüncü devlet başkanlığı dönemine Mao
Zedong’dan bu yana seleflerinin hepsinden daha fazla güce sahip olarak başladı.
Şi, bu gücü Çin’in dönüşümünü mümkün kılan uluslararası sistemi güçlendirmek ve
canlandırmak için kullanmak yerine, onu yeniden yazmaya çalışıyor. İstihbarat
mesleğinde liderlerin söylediklerini dikkatle inceleriz. Ancak ne yaptıklarına
daha da fazla dikkat ederiz. Şi’nin Putin ile “sınır tanımayan” ortaklığından
Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrara yönelik tehditlerine kadar içeride artan
baskısını ve dışarıdaki saldırganlığını görmezden gelmek mümkün değil.
Fakat Batı’nın dayanışmasının Şi’nin ocak ayında yeni
Devlet Başkanı Lai Çing-te’yi seçen Tayvan’a karşı güç kullanmanın riskleri
konusundaki hesapları üzerindeki etkisi de öyle. ABD’yi sönmekte olan bir güç
olarak görmeye meyilli olan Şi açısından Amerika’nın Ukrayna konusundaki
liderliği kesinlikle sürpriz oldu. ABD’nin Putin’in saldırganlığına karşı
koymak için iktisadi acı çektirme ve bu acıyı absorbe etme istekliliği —ve
müttefiklerini de aynı şeyi yapmaları için bir araya getirme becerisi— Pekin’in
Amerika’nın ölümcül bir düşüşte olduğuna dair inancıyla güçlü bir şekilde çelişti.
Çin kıyılarına yaklaştıkça, Amerika’nın Hint-Pasifik’teki müttefik ve ortak
ağının dayanıklılığı Pekin’in düşünceleri üzerinde ayıltıcı bir etki yarattı.
Çinlilerin Amerika’nın beceriksizliğine dair algılarını yeniden canlandırmanın
ve Çin’in saldırganlığını körüklemenin en kesin yollarından biri Ukrayna’ya
verilen destekten vazgeçmek olacaktır. Ukrayna’ya maddi desteğin devam etmesi
Tayvan’ın zararına olmaz; ABD’nin kararlılığına dair Tayvan’a yardımcı olacak
ciddi bir mesaj gönderir.
Çin ile rekabet, bu ülke ile ABD arasındaki yoğun
iktisadi karşılıklı bağımlılık ve ticari bağlar zemininde gerçekleşiyor. Bu tür
bağlar iki ülkeye ve dünyanın geri kalanına oldukça iyi hizmet etti ama aynı
zamanda ABD’nin güvenliği ve refahı açısından kritik kırılganlıklar ve ciddi
riskler yarattı. Kovid-19 salgını, hayat kurtaran tıbbi malzemeler için
herhangi bir ülkeye bağımlı olmanın tehlikesini her hükümete açıkça gösterdi;
tıpkı Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının Avrupa’ya enerji için tek bir ülkeye bağımlı
olmanın risklerini açıkça göstermesi gibi. Günümüz dünyasında hiçbir ülke
kendisini kritik mineraller ve teknolojiler konusunda tek bir tedarikçinin
insafına terk etmek istemez; özellikle de bu tedarikçi söz konusu
bağımlılıkları silah haline getirmeye niyetliyse. Amerikalı karar mercilerinin
de savunduğu üzere, en iyi yanıt makul bir şekilde “riski azaltmak” ve
çeşitlendirmek; ABD’nin tedarik zincirlerini güvence altına almak, teknolojik
üstünlüğünü korumak ve endüstriyel kapasitesine yatırım yapmaktır.
Bu istikrarsız ve ayrışmış dünyada “riskten korunan
ortanın” ağırlığı giderek artıyor. Demokrasiler ve otokrasiler, gelişmiş
ekonomiler ve gelişmekte olanlar ve küresel Güney’deki ülkeler, seçeneklerini
en üst düzeye çıkarmak için ilişkilerini çeşitlendirmeye giderek daha fazla
niyetleniyorlar. ABD ya da Çin ile tek eşli jeopolitik ilişkilere bağlı
kalmanın çok az faydasını ve çok fazla riskini görüyorlar. Daha fazla ülkenin
“açık” bir jeopolitik ilişki statüsüne (ya da en azından “karmaşık” bir ilişki statüsüne)
yönelmesi, Çin ile ilişkilerini geliştirirken bazı konularda ABD’nin izinden
gitmesi muhtemel. Ve eğer mazi emsal teşkil ediyorsa Washington, tarihsel
olarak büyük güçler arasındaki çatışmaları tetiklemeye yardımcı olan ve
sayıları giderek artan orta güçler arasındaki rekabete dikkat etmeli.
Tanıdık bir engel
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’de gerçekleştirdiği
katliamın yol açtığı kriz, Orta Doğu’nun ABD için oluşturmaya devam ettiği
alternatiflerin karmaşıklığını acı bir şekilde hatırlatıyor. Çin ile rekabet
Washington’un en yüksek önceliği olmaya devam edecek, ancak bu diğer
zorluklardan kaçabileceği anlamına gelmiyor. Bu yalnızca ABD’nin dikkatli ve
disiplinli bir şekilde hareket etmesi, aşırıya kaçmaktan kaçınması ve nüfuzunu
akıllıca kullanması gerektiği anlamına geliyor.
Son kırk yılın büyük bir kısmını Orta Doğu’da ve Orta
Doğu üzerine çalışarak geçirdim ve bu kadar karışık ya da patlamaya hazır bir
bölge çok az gördüm. İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki yoğun kara harekâtını
durdurmak, acı çeken Filistinli sivillerin derin insani ihtiyaçlarını
karşılamak, rehineleri kurtarmak, çatışmanın bölgedeki diğer cephelere
yayılmasını önlemek ve Gazze’de “ertesi gün” için uygulanabilir bir yaklaşım
şekillendirmek inanılmaz derecede çetin meseleler. İsrail’in güvenliğinin yanı
sıra Filistin devletini de teminat altına alan ve Suudi Arabistan ve diğer Arap
ülkeleriyle normalleşme için tarihi fırsatlardan yararlanan kalıcı bir barış
umudunu yeniden canlandırmak da öyle. Mevcut krizin ortasında bu ihtimalleri tahayyül
etmek ne kadar zor olsa da bu ihtimalleri ciddiyetle takip etmeden krizden
çıkmayı hayal etmek daha da zor.
İsrail’in ve bölgenin güvenliğinin anahtarı İran ile
başa çıkmaktır. İran rejimi krizden cesaret aldı ve nükleer programını
genişletirken ve Rusya’nın saldırganlığını mümkün kılarken son bölgesel
vekiline kadar savaşmaya hazır görünüyor. İran’ın müttefiki olan Yemenli
isyancı grup Husiler, 7 Ekim’den sonraki aylarda Kızıldeniz’de ticari gemilere
saldırmaya başladı ve diğer cephelerde tırmanma riskleri devam ediyor.
ABD, Orta Doğu’nun can sıkıcı sorunlarının çözümünden
tek başına sorumlu değil. Fakat bunların hiçbiri, ABD’nin aktif liderliği
olmadan çözülmek bir yana, yönetilemez bile.
Bizim gibi casuslar
Jeopolitik rekabet ve belirsizlik —iklim değişikliği
ve yapay zekâ gibi benzeri görülmemiş teknolojik ilerlemeler gibi ortak
zorluklardan bahsetmiyorum bile—son derece karmaşık bir uluslararası manzara
oluşturuyor. CIA açısından mecburiyet, hızla dönüşen bu dünyaya ayak uydurmak
için istihbarat yaklaşımını dönüştürmektir. Ulusal İstihbarat Direktörü Avril
Haines’in liderliğindeki CIA ve Amerikan istihbarat camiasının geri kalanı, bu
anı gerektirdiği aciliyet ve yaratıcılıkla karşılamak için fazlaca çalışıyor.
Bu yeni manzara insan istihbaratına odaklanmış bir
teşkilat açısından özel zorluklar ortaya koyuyor. ABD’nin başlıca rakipleri
olan Çin ve Rusya’nın küçük ve dar danışman çevreleri içinde faaliyet gösteren
kişisel otokratlar tarafından yönetildiği bir dünyada, liderlerin niyetleri
hakkında fikir edinmek her zamankinden hem daha önemli hem de daha zor.
Tıpkı 11 Eylül’ün CIA için yeni bir dönemi başlatması
gibi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi de yeni bir dönemi başlattı. CIA ve
istihbarat ortaklarımızın Başkan ve üst düzey karar mercilerine ve özellikle de
Ukraynalılara Putin’i engelleme konusunda yardımcı olmak için yaptıkları
çalışmalardan büyük gurur duyuyorum. Birlikte, yaklaşan işgal konusunda erken
ve doğru uyarılarda bulunduk. Bu bilgi aynı zamanda Başkan’ın Kasım 2021’de
Putin ve danışmanlarını planladıklarını bildiğimiz saldırının sonuçları
konusunda uyarmak üzere beni Moskova’ya göndermeye karar vermesini sağladı.
Ukrayna’ya hâkim olma fırsatının kapandığına ve yaklaşan kışın elverişli bir
fırsat sunduğuna inanan Putin ve danışmanları, kendi konumlarını abartarak ve
Ukrayna’nın direnişini ve Batı’nın kararlılığını hafife alarak, kayıtsız ve
müdanasız bir tavır sergilediler.
İyi istihbarat o zamandan beri Başkan’ın Ukrayna’ya
yardım sunmak üzere güçlü bir ülke koalisyonunu harekete geçirmesine ve
sürdürmesine yardımcı olmuştu. Aynı zamanda Ukrayna’nın kendisini olağanüstü
bir cesaret ve azimle savunmasına da ön ayak olmuştu. Başkan ayrıca stratejik
gizliliğin kaldırılmasından da yaratıcı bir şekilde yararlanmıştı. İşgalden
önce yönetim, İngiliz hükümeti ile birlikte, suçu Ukraynalıların üzerine atmak
ve Rusya’nın askerî harekâtına bahane sağlamak üzere tasarlanmış “sahte bayrak”
operasyonlarına dönük planlarını ifşa etmişti. Bu ve daha sonraki ifşaatlar,
Putin’in geçmişte sık sık silah olarak kullandığını gördüğüm sahte anlatıları
reddetti. Onu rahatsız edici ve alışık olmadığı bir şekilde geri adım atmak
zorunda bıraktılar. Ve hem Ukrayna’yı hem de onu destekleyen koalisyonu
güçlendirdiler.
Bu arada, savaşa karşı duyulan hoşnutsuzluk, devlet
propagandası ve baskının kalın yüzeyinin altında Rus liderliğini ve Rus halkını
kemirmeye devam ediyor. Bu hoşnutsuzluk akımı CIA için nesilde bir kez
görülebilecek bir adam toplama fırsatı yaratıyor. Bunun boşa gitmesine izin
vermeyeceğiz.
Rusya en yakın tehdit olsa da Çin uzun vadede daha
büyük bir tehdit ve son iki yıldır CIA kendisini bu önceliği yansıtacak şekilde
yeniden organize ediyor. Uzun zaman önce öğrendiğim bir kurumsal hakikati kabul
ederek işe başladık; bütçeler onları yansıtmadığı sürece öncelikler gerçek
değildir. Bu doğrultuda CIA, dünya genelinde Çin ile ilgili istihbarat toplama,
operasyon ve analiz çalışmalarına önemli ölçüde daha fazla kaynak ayırdı;
yalnızca son iki yılda Çin’e odaklanan genel bütçemizin yüzdesini iki katından
fazla artırdık. Latin Amerika’dan Afrika’ya ve Hint-Pasifik bölgesine kadar
dünyanın dört bir yanında Çin ile rekabet edebilmek için çabalarımızı
artırırken daha fazla Mandarin konuşanı işe alıyor ve eğitiyoruz.
CIA’in on kadar “görev merkezi” var, bunlar kurumun
çeşitli müdürlüklerinden görevlileri bir araya getiren konuya özel gruplar.
2021 yılında sadece Çin’e odaklanan yeni bir görev merkezi kurduk. Tek ülkeli
tek görev merkezi olan bu merkez, bugün CIA’in her köşesine yayılmış bir iş
olan Çin ile ilgili çalışmaları koordine etmeye yönelik merkezi bir mekanizma
sağlıyor. Ayrıca Pekin’deki muhataplarımızla istihbarat kanallarını sessizce
güçlendiriyoruz ki bu da karar mercilerinin gereksiz yanlış anlamalardan ve ABD
ile Çin arasında kasıtsız çarpışmalardan kaçınmalarına yardımcı olmak için
önemli bir araç.
Çin ve Rusya, CIA’in dikkatinin büyük bir kısmını
meşgul etse de teşkilat terörle mücadeleden bölgesel istikrarsızlığa kadar
diğer zorlukları ihmal etmeyi göze alamaz. ABD’nin Temmuz 2022’de Afganistan’da
El Kaide’nin kurucularından ve eski lideri Eymen ez-Zevahiri’ye karşı
gerçekleştirdiği başarılı saldırı, CIA’in terör tehditlerine karşı mücadeleye
odaklandığını ve bu konuda önemli kabiliyetlerine sahip olduğunu gösterdi. CIA
ayrıca her yıl on binlerce Amerikalının ölümüne neden olan sentetik opioid
fentanil istilasıyla mücadeleye yardımcı olmak için kayda değer kaynaklar
ayırıyor. Ve yalnızca Kuzey Kore ve Güney Çin Denizi gibi uzun zamandır
stratejik olarak önemli kabul edilen yerlerde değil, aynı zamanda Latin Amerika
ve Afrika gibi jeopolitik önemi önümüzdeki yıllarda artacak olan dünyanın bazı
bölgelerinde de tanıdık bölgesel zorluklar ortaya çıkıyor.
Daha akıllı casuslar
Bu arada biz de gelişen teknolojiye yaklaşımımızı
dönüştürüyoruz. CIA, bireylerden istihbarat toplamaya dönük eski tekniklerle
—insan istihbaratı ya da HUMINT— yüksek
teknoloji araçlarını harmanlamak için çalışıyor. Teknoloji elbette casusluğun
pek çok yönünü her zamankinden daha zor hale getiriyor. Her sokakta video
kameraların bulunduğu ve yüz tanıma teknolojisinin giderek yaygınlaştığı akıllı
kentler çağında casusluk yapmak çok daha zor hale geldi. Sürekli gözetim, yurt
dışında düşman bir ülkede çalışan ve değerli bilgiler sunmak için kendi
güvenliklerini riske atan kaynaklarla görüşen bir CIA görevlisi için ciddi bir
tehdit oluşturuyor. Ancak bazen CIA’in aleyhine işleyen aynı teknoloji —ister
teşkilatın faaliyetlerindeki kalıpları ortaya çıkarmak için büyük veri
madenciliği olsun, ister bir ajanın her hareketini izleyebilen devasa kamera
ağları olsun— CIA’in lehine ve başkalarının aleyhine de işleyebilir. CIA yeni
teknolojileri kullanmak için rakipleriyle yarışıyor. Teşkilat, ilk teknoloji
şefini atadı. Ve Amerikan inovasyonunun kayda değer bir rekabet avantajı
sunduğu özel sektörle daha iyi ortaklıklar kurmaya odaklanan yeni bir görev
merkezi daha kurdu.
CIA’in kurum içi bilimsel ve teknolojik kabiliyetleri
halen mükemmel. Teşkilat yıllar içinde depolar dolusu casus aygıtı geliştirdi;
benim favorim yusufçuk gibi görünen ve havada süzülen tasarımlı Soğuk Savaş
kamerası. Yapay zekâ alanındaki devrim ve gizli olarak topladığımız bilgilerin
yanı sıra açık kaynaklı bilgilerin çığ gibi büyümesi, CIA analistleri açısından
tarihi yeni fırsatlar yaratıyor. Tüm bu materyalin daha hızlı ve daha verimli
bir şekilde sindirilmesine yardımcı olacak yeni yapay zekâ araçları
geliştiriyoruz ve böylece görevlilerin en iyi yaptıkları işe (karar mercileri
açısından neyin en önemli olduğu ve ABD’nin çıkarları için neyin en önemli
olduğu konusunda mantıklı yargılar ve içgörüler sağlamaya) odaklanmalarını
sağlıyoruz. Yapay zekâ, insan analistlerin yerini almayacak ama şimdiden onları
güçlendiriyor.
Bu yeni dönemde bir diğer öncelik de CIA’in dünya
çapında sahip olduğu eşsiz istihbarat ortaklıkları ağını derineşiyor ki bu
ABD’nin yalnız rakiplerinin şu anda sahip olmadığı bir değer. CIA’in
ortaklarından —onların koleksiyonlarından, uzmanlıklarından, bakış açılarından
ve pek çok yerde teşkilatın yapabildiğinden daha kolay faaliyet gösterme
kapasitelerinden— faydalanabilmesi başarısı için kritik öneme sahip. Diplomasi
bu eski ve yeni ortaklıkların yeniden canlandırılmasına bağlı olduğu gibi
istihbarat da buna bağlı. İstihbarat mesleği özünde insani etkileşimlerle
ilgilidir ve en yakın müttefiklerimizle bağlarımızı güçlendirmek, en azılı
düşmanlarımızla iletişim kurmak ve aradaki herkesi geliştirmek için doğrudan
temasın yerini hiçbir şey tutamaz. Direktör olarak görev yaptığım yaklaşık üç
yıl boyunca 50’den fazla yurt dışı seyahatinde bu ilişkilerin tüm aşamalarını
yaşadım.
Bazen istihbarat görevlileri açısından diplomatik
temasın resmi tanıma anlamına gelebileceği durumlarda tarihi düşmanlarla
uğraşmak daha uygun. Bu nedenle Başkan beni, ABD birliklerinin nihai
çekilişinden hemen önce Taliban liderliğiyle temas kurmam için 2021’in ağustos
ayının sonlarında Kabil’e göndermişti. Bazen CIA’in dünyanın karmaşık
bölgelerindeki ilişkileri, insani ateşkes ve Gazze’deki rehinelerin serbest
bırakılması için Mısır, İsrail, Katar ve Hamas ile devam eden müzakerelerde
olduğu gibi pratik olanaklar sunabilir. Bazen bu tür bağlar siyasi iniş
çıkışlarla dolu ilişkilerde sağduyulu bir denge sağlayabilir. Bazen de
istihbarat diplomasisi çıkarların yakınlaşmasını teşvik edebilir ve ABD’li
diplomatların ve karar mercilerinin çabalarını sessizce destekleyebilir.
Gölgelerde
Her gün dünyanın dört bir yanındaki istasyonlardan
gelen telgrafları okurken, yabancı başkentlere seyahat ederken veya merkezdeki
meslektaşlarımla konuşurken CIA görevlilerinin kabiliyet ve cesaretlerinin yanı
sıra karşılaştıkları amansız zorlukları da hatırlıyorum. Zor yerlerde zor işler
yapıyorlar. Özellikle 11 Eylül’den bu yana inanılmaz hızlı bir tempoda
çalışıyorlar. Hakikaten de bu yeni ve ürkütücü çağda CIA’in misyonunu yerine
getirebilmesi, çalışanlarımıza sahip çıkmamıza bağlı. Bu nedenle CIA,
merkezdeki ve sahadaki tıbbi kaynaklarını güçlendirdi, aileler, uzaktan
çalışanlar ve iki kariyerli çiftler için programlar geliştirdi ve özellikle
teknoloji uzmanları için daha esnek kariyer yolları araştırdı, böylece görevliler
özel sektöre geçebilir ve daha sonra teşkilata geri dönebilir.
Yeni görevliler için işe alım sürecimizi
kolaylaştırdık. Artık başvurudan nihai teklife ve güvenlik iznine geçmek iki
yıl öncesine göre dörtte bir oranında daha kısa sürüyor. Bu iyileştirmeler,
CIA’e olan ilginin artmasına katkıda bulundu. 2023 yılında, 11 Eylül’ün hemen
sonrasından bu yana herhangi bir yılda olduğundan daha fazla başvuru aldık.
İşgücümüzü çeşitlendirmek için de çok çalışıyoruz. 2023’te işe alınan kadın ve
azınlık görevlilerin yanı sıra teşkilatın en üst kademelerine terfi edenlerin
sayısı bakımından tarihi zirvelere ulaştık.
CIA görevlileri zorunlu olarak gölgelerde, genelde
gözden ve akıldan uzakta çalışırlar; aldıkları riskler ve yaptıkları
fedakarlıklar nadiren iyi anlaşılır. ABD’nin kamu kurumlarına olan güvenin
azaldığı bir dönemde CIA, benim ve teşkilattaki diğer herkesin anayasayı
korumak için ettiğimiz yemine ve yasalar karşısındaki yükümlülüklerimize bağlı,
kararlı bir şekilde apolitik bir kurum olmaya devam ediyor.
CIA görevlileri aynı zamanda bir ekip duygusuyla ve
Amerikan tarihinin bu kritik anında kamu hizmetine olan derin ve ortak
bağlılıkla birbirlerine bağlı. Yıllar önce seçkin bir askeri kariyere sahip
olan babamdan aldığım tavsiyenin doğruluğunu biliyorlar. İş hayatımda ne
yapacağımı düşünürken bana el yazısıyla bir not göndermişti: “Hiçbir şey seni ülkene onurla hizmet etmekten daha fazla
gururlandıramaz.” Bu, önce Dışişleri Bakanlığı’nda ve şimdi de
CIA’de olmak üzere devlette uzun ve şanslı bir kariyere başlamama yardımcı
oldu. Yaptığım seçimden asla pişman olmadım. Kendileri için aynı şeyleri
hisseden ve yeni bir çağın zorluklarına göğüs geren binlerce CIA görevlisiyle
birlikte hizmet etmekten büyük gurur duyuyorum.