Srinivasa
Aiyangar Ramanujan |
|
Doğum |
Srinivasa Aiyangar
Ramanujan |
Ölüm |
26 Nisan 1920
(32 yaşında) |
Milliyeti |
|
Dalı |
Srinivasa Aiyangar
Ramanujan (d. 22 Aralık 1887 - ö. 26 Nisan 1920), Hint matematikçi.
Güney Hindistan'da Madras'a
yakın bir şehirde, kast
sisteminde en yüksek tabaka olan Brahman bir
ailede doğar. Ailesinin maddi durumu pek iyi değildir. Vefatından çok daha
sonra hakkında bir kitap yazan abisi çok zor ve gururlu bir çocuk olduğunu
söylüyor. Matematiğe olan ilgisi çok küçük yaşından göstermiş kendini. Çok
çabuk hesap yapabilen, okula başladığı ilk yıllarda ödüller kazanan bir
çocukmuş.
Matematiğe
olan ilgisi, ve sadece matematiğe ve matematikle ilgili olan derslere merakı
üniversiteye girmesine engel. Dinsel sebeplerden ötürü biyoloji dersine
girmeyi reddetmiş.
Evden
kaçmayı denemiş, üniversite değiştirmiş, diğer derslerden yine kaldığı için
burs hakkını kaybetmiş. Sonunda içine kapanık olarak tabir edilebilecek birisi
olmuş. İki yıl hiç dışarı çıkmadan eve kapatmış kendini. Bu zaman zarfında bir
şekilde eline geçmiş olan ne herhangi bir açıklama, ne bir ispat bulunduran bir
formül kitapçığını okumuş durmuş.
20
yaşına geldiğinde annesi onu evlendirmeye karar vermiş. Artık evli bir adam
olduğunda evine ekmek getirmek için iş aramak zorunda kalmış. Pek dikkat, özen
gerektirmeyen bir işe girmiş, boş vakitlerinde formüller yazıp çizmeye devam
etmiş.
Bunları
ilk kez 21 yaşında İngiltere'ye zamanın ünlü matematikçilerine göndermiş.
Birkaç cevapsız mektuptan sonra Godfrey
Hardy'den cevap gelmiş. Hardy ve Littlewood ile birlikte Ramanujan'in gönderdiği bazı
formüllerin ispatlandığını, ama diğerlerinin ispatlanamayacak kadar zor
olduklarını farketmiş ve kendisini İngiltere'ye davet etmiş.
İlk
başlarda yine dinsel sebeplerden ötürü ailesinin karşı çıkmasına rağmen (Brahmanların
su üstünden geçme yasağı, yurtdışında uygulayamayacağı ritüel yemek talimatı
vs.) onları ikna etmesini başarır ve 1913 yılında İngiltere'ye gider.
Hardy'nin
yardımlarıyla Trinity College'de eğitimini en iyi şekilde tamamlar, birçok
formül altına imzasını atar. Ramanujan bulduğu formüllere gece rüyasında kanlı
harflerle duvara yazılı şekilde gördüğünü söyler, Hardy'ye bu formüllere
ispatlamak ya da ispatlamaya çalışmak kalır.
Genç
yaşında yakalandığı verem hastalığı sebebiyle 18 ayını bir sanatoryumda
geçirmek zorunda kalır. Çıktıktan sonra kendini hem hastalığından ötürü, hem
yalnızlıktan, memleket hasretinden, hem alışamadığı hava koşullarından,
yemeklerden ötürü olsa gerek kendini o kadar kötü hisseder ki bir Londra metronun
önüne atlayarak intihara teşebbüs eder, kurtarılır.
Tekrar
hastaneye kaldırılır. Burada efsanevi 1729 hikâyesi yaşanır. Bu numara
Hardy'nin kendisini ziyarete gelirken bindiği taksinin numarasıdır ve Ramanujan
taksinin numarasına bakıp, 'çok ilginç' demiş. Büyük matematikçi Hardy,
Ramanujan'ın neden söz ettiğini anlamamış ve ne demek diye çıkışmış. Aklını
rakamlardan başka şeylerle meşgul etmeyen Ramanujan, 1729'un iki farklı biçimde
iki sayının küplerinin toplamı olan en küçük sayı olduğu söylemiş:
1729=123+13=103+93
https://wikimedia.org/api/rest_v1/media/math/render/svg/75ff988a17754eb0f11b14adfbc901d47671620a
Ramanujan
evine dönmek için I. Dünya Savaşının bitmesini beklemek
zorunda kalır ve evine döndükten iki yıl sonra vefat eder.
Ölmeden
önce bir eşitliği bulmuş ama ispatlamaya ömrü yetmemiş ve matematikçiler
arasında şöyle bir inanç vardır. "Ramanujan söylediyse doğrudur"
http://www.matematikdunyasi.org/arsiv/PDF/03-II-69-71-HardyLittlewood.pdf
"Doğru
biçimde ifade edilen matematik, sadece gerçeği değil aynı zamanda ilahi
güzelliği de haizdir." - Bertrand Russel
Süre: 108 dk
Yönetmen: Matt Brown
Senaryo: Matt Brown
Ülke: İngiltere
Tür: Biyografi, Dram
Vizyon Tarihi: 06 Mayıs 2016 (Türkiye)
Dil: Tamilce, İngilizce
Oyuncular: Jeremy Irons, Dev Patel, Malcolm Sinclair, Dhritiman Chatterjee, Stephen Fry
Çeviri: Levent Güneş & Aytaç Kara
@Lvntgns_ & @aytackara
The Man Who Knew Infinity, Hint
matematikçi Srinivasa Ramanujan’ın hayatını konu alıyor. Srinivasa Ramanujan 25
yaşında bir sevk memurudur. Kolejde matematiğe olan takıntısı ve diğer derslere
ilgisizliği yüzünden başarısız olmuş ve eve kapanmıştır. Evde olduğu süre
boyunca okuduğu formül kitabı ona bambaşka bir dünyanın kapılarını aralamıştır.
Yazdığı formülleri birçok matematikçiye gönderir. Cambrige’de Trinity
Koleji’nin matematik profesörü G.H Hardy mektubuna geri döner. Hardy, Ramanujan’ın
dehasından etkilenir ve onu Cambridge’e davet eder. Ramanujan’ın hayatı artık
eskisi gibi olmayacaktır.
Trinity Üniversitesi. Cambridge, İngiltere,
1920.
Matematiğin yakın geçmişindeki en duygusal
şahsiyete ait makul bir değerlendirme yapabilmeniz için daha önce hiç
yapmadığım şekilde kendimi ifade etmek durumundayım.
Ramanujan Hintliydi. Sanıyorum ki bir İngiliz ile Hintlinin
birbirlerini düzgün biçimde anlayabilmeleri her zaman için güç olmuştur.
Ona olan borcum, tanıdığım herkese olandan
fazla olmakla birlikte kendisiyle olan iştirakim, hayatımdaki tek duygusal
olaydır.
Madras, Hindistan, 1914.
Kendisi bir nevi benim keşfimdir. Onu ben icat etmedim. Diğer meşhur isimler gibi o da kendisini icat
etmiştir.
Benim açımdan zorluğu ise kendisini yeterince
tanıyamamak değil, daha ziyade kendisi
hakkında fazla şey bilip hissetmemdir.
**
Ben de anlamak istiyorum.
Göremediğim renkler olarak kalmasını
istemiyorum.
Şurada ne görüyorsun?
- Kum.
- Muhakkak.
Her zerresini, hatta her parçacığını
görebilecek kadar yakından bakabildiğimizi tahayyül et.
Dikkat edersen her şeyde Her şeyde bir motif mevcut. Işığın
renklerinde. Su üzerindeki yansımalarda.
Matematik iliminde bu motfiler en ihtişamlı
şekillerde tecelli ediyorlar.
Ziyadesiyle güzeldir.
**
Anne.
Patronumla arkadaş olduk.
Madras'ın dışında çalışmalarımı idrak
edebilecek birilerini bulacak.
- Hindistan'ın dışında.
- Büyük bir şeref.
Sen ne zırvalıyorsun yahu?
Anne, bende bir ışık gördü.
Seni yeterince gördüğü aşikâr.
Evin yolunu unuttun resmen.
Yahu bizler Brahmin'iz.
Denizleri aşmak bizlere yasaktır.
Ramanujan?
Ramanujan, sözlerime kulak ver.
Bu çalışmalar seninle mezara gidemeyecek kadar
kıymetli.
Bunları yayınlamak zorunayız.
Eğer bir Hintli olarak bu formülleri
keşfetmenin eşiğindeysen, bizlere boyun
eğdirseler bile en parlak insanlarımızın İngilizler'le eş seviyede olduğunu
onlara göstermeliyiz.
Anna lütfen.
Yapamam.
Hayatın boyunca zihninsel açıdan yalnızlık
çekiyordun.
Artık sadece Namagiri'nin değil, diğer
insanların da seni anlayabilmesi için
- bir fırsatın var.
Bir hayal etsene.
- Tek yaptığım hayal etmek.
Evvelki iki mektup Baker.
Hobson.
Peki bu kim?
O mu?
Adı Hardy.
Tam bir laf cambazıdır.
Biliyor musunuz, tek başına Tripos sınav
sistemini düzelten kişidir.
Yüzlerce yıllık tarihin altını üstüne
getirmiştir.
Aradığınız adam o.
Trinity?
Krallar, başbakanlar Isaac Newton.
Byron.
Ve kim bilir, belki de sen.
Kıtada bir tehlike mi var?
Olacak.
Twickenham'da Kurbağaları bir sayı farkla
yenmişiz.
Ben Balkanları kastetmiştim.
Balkanlar.
**
"Muhasebe bölümünde vazifeli bir katip
olarak size meramımı arzuhâl etmek isterim.
" - Bu seferki ne?
- Aslında takdire şayan.
Birileri epey emek sarf etmiş.
Hintli bir katip! Hem de Gama Fonksiyonu'nun
zıt değerlerini tanımlayabileceğini iddia eden bir Hintli.
- Littlewood'un işi mi?
- Kuşkusuz.
Bildiğin üzere Littlewood sırf bu sene bile,
Piramitlerin ardındaki ilahi ilimi keşfettiğini iddia edenlerden, Siyon
Liderlerinin ifşaatlerini bildiğini iddia edenlerden ve son olarak Bacon'un
güya Şekspir oyunlarına gizlediği şifreli metinleri bulduğunu iddia edenlerden
sayısız mektup aldım.
Fakat Madras'ta eğitim düzeyi meçhul bir
katibin, Yol Serileri hakkında bulunduğum beyanları hiçe sayması sanırım en
zıpır çalışmaydı.
Söylemeden edemeyeceğim, aynı iddialarda ben
de bulunmuştum.
Yani itiraf ediyorsun?
Ama bu dediğim, üç yıl evveldi.
Hayır, hayır.
Ben mektuptan bahsediyorum.
Harikulade bir fikirdi bence.
Gerçi posta pulunu nereden bulduğunu
çözemedim.
Az kalsın inanıyordum.
Açıkçası neden bahsettiğini anlayamadım.
Hadi oradan.
O kadar da enayi değiliz.
Bunu o kalın kafandan nasıl geçireceğim
bilmiyorum ama her neyden bahsediyorsan o işte benim parmağım yok.
**
Evet, elbette.
İntegraller.
Sonsuz seriler.
Tanrı bilir daha neler var.
Çok pardon.
- Tanrı'ya inanmadığını hep unutuyorum.
- Doğru.
Bu delikanlının iddiaları doğru çıkacak olursa
sen de fikrini - gözden geçirmek isteyebilirsin.
- Doğru olmak zorunda.
Kimde bunları uydurabilecek kadar geniş bir
hayal gücü olabilir?
Bende olabileceğini düşündüğün için pek memnun
oldum.
İçlerinde en şaşırtıcı olanlar şu iki sonsuz
seri.
Kesinlikle.
Beni alaşağı etmiş.
Daha önce hiç böylesini görmedim.
Aldatıcı görünüyor.
Bana kalırsa hipergeometrik seri bunlar.
Ulu Littlewood afalladı demek.
Bence bu delikanlı Hobbs'un meşrebi.
"Deneyimsizliğime istinaden vereceğiniz
her öğüt benim için pek kıymetli olacaktır.
" "Hürmetlerimle, S. Ramanujan.
" - S'nin açılımı ne
acaba?
- Bizzat kendisine sorabilirsin.
- Onu buraya mı davet etme niyetindesin?
- Hayır, hayır canım olur mu hiç.
Madras'taki ofiste çürüyüp gitmesi çok daha
faydalı olur, değil mi?
**
Eskiden buraya gelip
gemilerin gidişini seyrederdim.
Birinin içinde olmanın nasıl bir his olduğunu
tahayyül ederdim.
Nihayet buradayım ve sen denizleri aşmaktan mı
söz ediyorsun?
Bizler için yasaktır bu.
Anlamıyorum.
Gidersen hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
Burası Calcutta yahut Bombay değil.
Çocuklarımızla kimse evlenmez.
Hatta kimse bizimle konuşmaz! O vakit Calcutta
yahut Bombay'a taşınırız.
Üstelik ben senin dışında kimseyle konuşmak
istemiyorum ki.
İmkanın olduğu an beni de yanına alacağına söz
veriyor musun?
Evet.
O halde istediğin gibi yapalım.
Yapmamı istediğinden emin misin?
Kes.
Saçını kesmişsin.
Ne yaptın sen böyle?
Anne, İngiltere'ye gitmeye karar verdim.
Sen mi?
Yoksa o mu senin aklına girdi?
Beraber kaçasınız diye mi?
Hepsi onun başının altından çıktı.
Seni sırf kendine istiyor.
Ben yokken lütfen birbirinize mukayyet olun.
İbadetlerini sakın aksatma.
Onların gıdasıyla kendini kirletmeyesin.
Ne zaman istersen dön.
Beni unutma.
Asla unutamam.
Söz veriyorum.
İşte gidiyoruz.
**
Şu ağacı görüyor musun?
Newton'ın gölgesinde oturduğu ve başına elma
düşmesi neticesinde yer çekimini keşfettiği ağacın ta kendisidir.
Bu taraftan.
Yolunuzu epey bir süredir gözlüyorduk.
Bana kalırsa mücrim bir vaziyet.
Yani bu Hintlileri ne badirelerle getiriyoruz
ve şu olana bir bakın.
Bittabi.
Sorun sadece bu Ramjin yahut her ne adlı
delikanlının Hintli olması değil.
Neticede burada Hintli talebelerimiz de
mevcut.
Sadece eğitimsiz kimse yok, işin aslı.
Bu utanç verici.
- Ramanujan çok ayrıcalıklı bir vaka.
- Peki tam olarak neden?
Hepimiz mektubunu okuduk.
Ortada kanıt yok lakin.
- "O diyorsa kesin doğrudur" mu
demeliyiz?
- Hayır.
Ben diyorsam doğrudur, demelisiniz.
Değişim, beyler.
Harikulade bir şeydir.
Ona kucak açın.
Böyle bir sükunetin saygıdan kaynaklandığını
farz et.
Bay Hardy burada mı?
Onunla tanışacağım için pek heyecanlıyım.
Beni buralara kadar davet ettiği için eminim
nazik biridir.
- Çomağı hazırla demişler.
- Merhaba.
Ben Hardy.
Trinity'e hoş geldiniz Bay Ramanujan.
- Doğru telaffuz edebildim mi?
- Evet efendim.
Kusursuz şekilde.
- Sizinle tanışmak bir şeref, efendim.
- Sağ olasın.
Çalışmalarımıza ivedilikle başlamaya can
atıyorum.
Yarın sabah 10'da benim odamda olun.
Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Yakışıksız bir şey mi
söyledim?
Endişe etme.
Arkanı ben kollarım.
Tabii eğer gerçekten varlığına inanırsanız.
Bu gördüğünüz Bay Littlewood'un,.
Hardy'nin hayal ürünü olduğuna dair
söylentiler dolaşmakta.
Bir kusur işlerse, başkasını suçlayacaktır.
Ramanujan, bu Bertrand Russell.
- Küçük tımarhanemize hoş geldin.
- Merhaba.
**
-- Sen.
Dersi takip ediyor musun?
Evet efendim.
Büyük bir zevkle.
Fakat not aldığını göremiyorum.
Derse katkıda bulunmak ister misin?
Gel o halde.
Hadi bakalım! Tebeşiri al eline.
Ama Bu
ispatı henüz tamamlamamıştım.
Nereden biliyorsun bunu?
Bir fikrim yok.
Sadece biliyorum.
Beyler, görünüşe göre vaktimiz dolmuş.
İlginiz için sağ olun.
Sen ağır ol.
Kara oğlan.
Sözlerimi iyi dinle.
Derslerimde böyle numaralara müsaade etmem.
Sen buraya ait değilsin ve bu sözlerimi Hardy
Ustana aynen iletebilirsin! Şimdi, defol! Kutsal ipliğim.
Kötü ruhları def etmemi sağlıyor.
Bay Howard'la anlaşabildiniz mi?
Üzgünüm efendim.
Biraz fazla heyecanlandım.
Dersleri hakkında pek duymadığım bir iltifat.
O teoremi nereden biliyordun?
Bana geldi.
Bay Hardy, bu ispatları yapmak için niye böyle
vaktimizi heba ediyoruz anlamıyorum.
Formüller elimde zaten.
İddia ettiğin şeyleri ben göremediğim için
değil.
İddialarının gerçek olup olmadığını ya da
senin o noktalara nasıl ulaştığını bilmediğini düşündüğüm için.
- İçlerinde büyük bir kurnazlık saklı ki-- -
Ama bunlar doğru efendim.
Önem arz eden yeni fikirlerim var.
Evet fakat sezgiler kâfi değil.
Açıklanabilir olmalı.
Ayrıca bir nebze mütevazılık da çokça mesafe
kat etmemize yardım edebilir.
Başarısız olmamızı niçin istiyorlar sence?
Çünkü bir Hintliyim.
Yani, evet o da var.
Ama aynı zamanda temsil ettiğimiz şey
yüzünden.
Şimdi, Euler ile Jacobi.
Kim bunlar?
- Matematikçiler.
- Senin için birer isimden ibaret.
Euler 18. yüzyılın en üretken
matematikçisiydi.
Çoğu çalışmasını kör olduktan sonra yaptı.
Jacobi, tıpkı senin gibi bir anlaşılmazlık
deryasından doğdu ve en az Euler kadar etkileyiciydi.
Bana göre sen onların meşrebindesin.
Ortak noktaları ve sende de gördüğüm şey ise
motiflere olan aşk.
Bütün notların motiflerle bezeli.
Sana bir şey sorayım.
Bunları niçin yapıyorsun?
Çünkü yapmak zorundayım.
Görüyorum.
Tıpkı Euler.
Kendi iyiliği için yaptığı motifler.
Kendi benliğine has bir sanat.
Ve tüm sanat türleri gibi, hakikatin birer
yansıması.
Bildiğim tek hakikat bu.
Kilisemin içerisinde.
Ve sen, tıpkı Mozart'ın koca bir senfoniyi
zihninde işitebilmesi gibi sen de sayılarla sonsuzluğa doğru raks ediyorsun.
Fakat bu raks, bu sanat; bizleri birer
hokkabaz olarak gören güruha kendimizi sevdirmek için pek faydalı olamıyor.
O yüzden matematiğin gayet iyi işleyen
alanlarına meydan okumaya cüret edersek hata yapma ihtimalini göze alamayız.
Derslere katılmanı, profesörlerini rencide
etmemeni ve ispatların üzerinde çalışmaya devam etmeni istiyorum aksi takdirde
bu deneyimiz başarısızlığa mahkum olacaktır.
Düş peşime.
Sana bir şey göstereceğim.
Hayatta muazzez olmanın pek çok yolu vardır.
Bizler için, birer akademi üyesi olarak kabul
edilmek kesinlikle öyledir.
Fakat naçizane fikrimi sorarsan ölüp gittikten
sonra bile burada, yani Wren'de kalacak
bir miras bırakmak şereflerin en büyüğüdür.
Bu kütüphane; Aziz Paul'un Risalelerine, Milton'ın şiirlerine,. Morgan'ın İncili'ne ev
sahipliği yapıyor.
Fakat sayılara kendini adayan bir şahıs olarak
bence görülmeye değer eser, Newton'ın Principia Mathematica'sıdır.
Nasıl ki Newton, çalışmalarımızın maddi
boyutunu temsil ediyorsa senin notların da manevi boyutunu temsil ediyor.
Newton'ın ispatlanması uzun bir zaman aldı.
İşte bu yüzden biz de bunları ispatlamak
durumundayız.
Ve eğer başarırsak, inanıyorum ki günün
birinde-- Günün birinde senin notların da bu kütüphanedeki yerini alacak.
Şimdi, neyin mevzubahis olduğunu idrak
edebildin mi?
Güzel.
**
Sevgili Harold, lütfen bu kişisel sınırı
aşmayı affet.
Bu iğrenç savaşa gidiyorum ve geri dönecek
miyim en ufak bir fikrim yok.
Neyse ki senin aksine avunmak için yanımda
Tanrı var.
İki noktadan bahsetmem gerek.
İlki Ramanujan'ın asallarla ilgili çalışması.
Kendi başına dahice olsa da aslında yanlış.
Diğer nokta ise daha karmaşık.
Ramanujan ile elde ettiğin şey bir mucizeden
farksız.
Delikanlı, şimdiye kadar anlayabildiğim her
türlü harikuladeliği aşıyor.
Jacobi'yi unut, onu Newton ile
karşılaştırabiliriz.
Ramanujan için her pozitif tam sayının yakın
bir arkadaşı olduğuna inanmaya başladım.
Bu maksatla senin de bir sorumluluğun var.
Onu kollamalısın ve çalışmasının bir anlamı
olduğundan emin olmalısın.
Howard ve grubunun kazanmasına izin verme.
Görüyorsun ki Hardy, senin de bir savaşın
var.
Bunun Ramanujan ile olmasına izin verme ama.
İşte elinde.
Görmen için bunu sana bıraktı.
Asallarla ilgili teoremin yanlış.
- Değil.
Olamaz.
- İlginç bir durum cidden.
Asal sayı yaklaşımını gerçek asal sayılarla
karşılaştırırsan hesap sonucu bize ne der?
Daima daha yükseğe hareket eder.
Binde bile mi?
Milyonda da mı?
Milyar, trilyon?
Evet.
- Kanıt nerede?
- Size verdim.
Kanıtlıyor.
Hayır.
Çünkü her ne kadar sezgiyle açıkmış gibi
görünse de konu hesaplamaya geldiğinde başarısız oluyor.
Bay Littlewood bir sayı hesapladı ve senin
teoremin bazen gerçek asal sayılardan daha azını tahmin ediyor, daha fazlasını
değil.
Teoremin yanlış.
İşte bu yüzden ispat işinde bana nihayet
güvenene kadar daha fazlasını yayınlayamayız.
- Sezgi seni ancak buraya kadar getirir.
- Durun! Ben
bunu daha fazla dinleyemem.
Sezgi.
Kelimeyi hiçbir anlamı yokmuş gibi
söylüyorsunuz.
Her şey sizin için bu kadar mı?
Ben bu kadar mıyım?
Bak, kusura bakma.
Ben bir şey mi kaçırıyorum?
Beni tanımayı bırakın, daha önce görmediniz
bile.
Siz
İnancı olmayan bir adamsınız! Burada kimsenin resimlerini göremiyorum! -
Ailenin bile! Siz kimsiniz Bay Hardy?
- Ne cüretle-- Ne cüretle beni yargılıyorsun?
- Ama beni yargılayan sizsiniz! Bunu göremiyor
musunuz?
- Hayır.
Açık konuşmak gerekirse göremiyorum.
Burada olmak için nelerden vazgeçtiğimi
bilmiyor musunuz?
Hiçbir şeyim yok.
Yüzümdeki yaraları görüyor musunuz ki?
Bir eşim var Bay Hardy.
**
Sizi bekliyordum.
58,639'un kare kökü.
Hemen.
- 242.
- 242 ne?
Nokta 1549090.
- Evet, çocuk oyuncağı.
Bana sor.
- Hadi.
Aynı rakamın karesi.
3,438,532,321.
İşte budur! Kombinatorik, yaptığım şey bu.
Yüce zar atma.
Sizi sinir bozucular.
Asallarda başarısız oluyorsunuz, sonra dönüp
bölüntüleri çözebileceğinizi düşünüyorsunuz.
Yapılamaz, size söylüyorum.
Özellikle de senin tarafından.
Yapılabilir.
Yapacağım da.
Hayır, ben yapacağım.
Elimle.
Yavaş ve acı verici eklemeyle, sonra siz
ikiniz her ne formülünüz varsa oldukça yanlış olduğundan kesinlikle emin
olacaksınız.
Ardından Hindistan'ın neresinden geldiysen
oraya pişmanlık içinde dönebilirsin.
Senin bu maskaralığından da kurtulmuş oluruz
Hardy.
Ne kadar yükseğe çıkmam gerek?
P-200 olsun.
Sahiden de yapabilirim.
**
Hayat benim için Her zaman Matematik oldu.
Fikirlerimi nasıl bildiğimi sormuştunuz.
Tanrım.
Namagiri.
Benimle konuşuyor.
Uyurken formülleri dilime bahşediyor.
Bazen de dua ederken.
Bana inanıyor musunuz?
Çünkü eğer arkadaşımsanız, size doğruyu
söylediğimi bilirsiniz.
Eğer gerçekten arkadaşımsanız.
Ama ben Tanrı'ya inanmıyorum.
Kanıtlayamadığım bir şeye inanmıyorum.
O zaman bana inanamazsınız.
Görmüyor musun?
Tanrı'nın bir tecellisi olmadığı sürece benim
için denklemlerin anlamı yoktur.
Belki de olduğumuz halde devam etmek en
iyisidir.
Okuldayken papazlardan birisinin "Tanrı
vardır, çünkü o bir uçurtma gibi.
İpi çekiştirdiğinizde hissedersiniz ve
yukarıda olduğunu bilirsiniz.
" demişti.
Ben de "Ya hiç rüzgâr yoksa ve uçurtma
uçamazsa?
" demiştim.
Hayır, ben Tanrı'ya inanamam.
Doğu'nun kadim bilgeliğine inanmıyorum.
Ama sana inanıyorum.
Teşekkürler.
Başladığımız şeyi bitirmeyi çok istiyorum.
Güzeli.
Kendini daha iyi hissedersen diye birkaç
hesaplama getirmiştim.
Sonrasında eve gitmek istiyorum.
- Eve mi?
- Gidebilir hale geldiğimde.
Ya da eğer ölürsem bana beni eve götüreceğine
söz vermelisin.
Ölmeyeceksin.
Bu senin için geldi.
**
Doğanda olmadığını
biliyorum.
Beni terk etmeyi neden seçtiğini hiç
bilmiyorum.
Sana gönderdiğim onca şeye karşılık sadece
bir mektup yeterdi.
Erkek kardeşime ve yanında kalacağım ailesine
gidiyorum.
Bu mektup elveda demek için.
**
Artık
bölüntüler üzerine olan çalışmayı görüyorsunuz ve büyük bir buluş elde edildi.
Tamamı, kendisiyle tanıştığımda bilgisinin
sınırları da derinliği kadar şaşırtıcı bir adam tarafından yapıldı.
Ramanujan'ın çalışmasının önemi ve etkisi
konusunda fikirler farklılık gösterebilir.
Matematiğin geleceğine dokunsa da dokunmasa da
derinliği ve namağlup özgünlüğü bize en büyük hediyedir.
Bay Littlewood bir keresinde bana "Her
pozitif tam sayının Ramanujan'ın arkadaşı olduğunu" söylemişti.
Bunun doğru olduğuna inanıyorum.
Ramanujan Tanrı'nın bir tecellisi olmadığı
müddetçe denklemlerin anlamı olmadığını söylemişti.
Benim inandığım her şeyin tersi olmasına
rağmen belki de haklı olan odur.
Bu, bizim saf matematik için olan gerekçemiz
değil mi?
Mutlak mükemmelliğin peşinde, sonsuzluğun
sadece kaşifleriyiz.
Bu formülleri biz icat etmiyoruz, zaten varlar
ve Ramanujan gibi en parlak zihinlerin içinde hissedilmeyi ve kanıtlanmayı
bekliyorlar.
Nihayetinde düşünmeye zorlandım ki biz kimiz
ki Ramanujan'ı sorgulayalım?
Tanrı'dan bahsetmiyorum bile.
Teşekkürler.
**
Kahrolası taksi sürücüsü
kayboldu.
- Numarasından anlamalıydım.
- Neydi?
- Saçma bir tane.
- 1729.
- Hayır Hardy.
Çok ilginç bir sayı.
İki farklı yolla iki küpün toplamı şeklinde
ifade edilebilen en küçük sayı.
Ailene haber verdin mi?
- Ama onun haberi yok.
- Mektubumu aldı mı bilmiyorum bile.
Bu tarz şeyler bilgi ve kabiliyetim dışında
ama şunu söyleyeceğim.
Kalple ilgili konuları sonuçlandıracak ne
ispat ne de temel oluşturan kanunlar var.
Bundan eminim.
Belki yeniden buluştuğumuzda sizin de kendi
meseleleriniz olur.
Belki de.
Seni özleyeceğim arkadaşım.
Ben de seni özleyeceğim.
Yeni çalışmalarınla ilgili haftada bir mektup
istiyorum.
- Bir yıl içinde de bize geri dön.
- Söz.
**
1976'da Ramanujan'ın hayatının son yılını
kapsayan çığır açıcı yeni formüllerin olduğu 'kayıp not defteri' bulundu.
Önemi, Beethoven'ın 10. Senfonisi ile
karşılaştırıldı.
Bir asır sonra bu formüller kara deliklerin
davranışlarını anlamakta kullanılıyor.
Ramanujan'ın hastalığı Hindistan'a dönüşü
sırasında nüksetti.
Karısı Janaki ile geçen bir yıldan sonra 32
yaşında vefat etti.
Hint geleneğinde olduğu gibi Janaki asla
yeniden evlenmedi.
Hardy ve Littlewood hayatlarının sonuna kadar
işbirliklerini devam ettirdiler.
Hardy ve Ramanujan'ın birlikte geçirdikleri
beş yıl boyuncaki olağanüstü başarıları nesiller boyu matematikçileri
etkilemekte ve ilham vermektedir.