Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

TEMEL FIKRALARI




Hazırlayan:Cengiz Gökşen

 

Temel oğlunu karşısına alarak ona balık türlerini öğretir. Oğlu Temel’e sorar: “Uskumru nedir bobacuğum? ” “Hamsi paluğunun emicesidur. ”

“Peki ya pisi balığu? ”

“O da çedisudur. ”

“Kırlangıç balığu? "

“Hamsinun uçağidur. ”

“Kılıç balığu?”

“Silahıdur. ”

“Peki oyleysa kalkan balığu hamsinin nesidur?”

“Ha o mi, o da savunma pakanidur. ”

“Yau boba sen deyisun ki yani her şey hamsiye bağlidur? ”

“He öyle uşağum, önce hamsi vardu, sonra bir toz bulutu yükseldu. ”

Enis Fosforoğlu

 

**


"Temel ecza dolabında yara bandı buldum. ”

“Eyi oyleysa, gel gavga edelum ”

Fosfor oğlu.

 

**

 *

Temel doktora gitmiş. Çok ağrısı olduğu için önce bir eczacıya uğradığını söylemiş. Doktor:

"Eczacı size ne saçma bir tavsiyede bulunmuştur kim bilir? ” demiş.

Temel:

“Pilenıeyrum, gidin bir doktora görünün, ” dedi...

Temur a, 2000, 41.

 

**

 *

Hakim Temel’e sorar:

"Şurada oturan davacıyı tanıyor musun? Adama ‘pezevenk’ demişsin. ”

"Hayır, tanimayirum oni. Ama pezevenk olduğuni biliyirum. ”

"Herden biliyorsun?”

"Geçen akşam Beyoğlu ’nda sinemadan bi kalbaluk çıktıı, penum da kafam eyi idu. Orada, “ulan pezevenkler” diye bağırdıım. Sadece ha bu adam “bağa mi dedim?” demiş idu. ”

Sırtlı, 1996, 79. .

Hakim kan revan içindeki Temel’e sormuş:

"Aptal dediğin adamı tanıyor musun? ”

"Tanımayirım, ama aptal olduğunu bileyirum. Kahvenin içinde aptal deyince pi pu adam pağa mı söyleyisun diye yanima çeldi. ”

Karahasanoğlu, ty, 88.

 

**

 

Bir Bayburtlu denize girmek için soyunuyormuş. Oradan geçen bir muzip Karadenizli:

"Hop hop hemşerum, denize girmeye utanmay musun?”

Bayburtlu saf saf cevap verir:

"Kardeşim canım denize girmek istedi. ”

Karadenizli:

"Sen çimmek isteyisun, bakalum deniz seni isteyecek mi?

Kardeş, ty, 7.

 

**

 

Temel binanın altıncı katından aşağı düştü. Hemen etrafında bir kalabalık toplandı. Yoldan geçen biri kalabalığı yararak yaralı Temel’in üzerine eğilerek sordu:

"Ne oldu?"

Temel zorlukla konuştu:

"Vallahi pilmeyirum, pen ta şimtu keltum. ”

Bizim T., 1999, 131.

 

**

 

"Temel başını kaşıyacağı zaman ne yapar? ”                                ,

"Önce avcunu kaşıyıp sonra başını sıvazlar. ”

 

**

 *

"Temel ayakkabılarını nasıl bağlar? ”

"Sağ ayağını yüksekçe bir yere koyar sol ayakkabısını, sol ayağını yüksekçe bir yere koyar sağa ayakkabısını bağlar. ’’

 

**

 

Kontrole gelen hastasına Doktor Temel sorar:

“Omizun hâlâ ağriy mi? ”

"Evet doktor bey. ”

“Oyleysa sıcak havli koyacasun. ”

Hasta:

“Ama doktor bey, iki gün önce geldiğimde buz torbası koymamı söylemiştiniz... ” “O içi cün önce idu. Tıpta hiç ilerleme olmayacağ midur?”

Ali Rıza Terzi

İNCE BIYIK

Dursun Temel’e sorar.

“Ula Temel bizim burnumuz uzun da bıyığımuz incedur. Ne dersun?

Temel ciddi biçimde,

“Ula biz önemli şeylerin altını çizerüz da, der.

Nilüfer Geldi

 

**

 

1923 tarihli bir gazetede yayınlanan fıkra:                                     ,

Vaktin sadrazamı tellal çıkartmış. Herif sokak sokak, "Bağdad’a bir haftada gidip gelecek her kim varsa gelsin!... ” diye bağırırmış. Yalnız gitmesi kırk gün süren böyle bir yere bu kadar kısa bir süre için kim istekli olur?.. Böyle olmakla birlikte ertesi gün kapıda biri peyda olmuş.

“Devletlu efendiyi görmek isterim. ” demiş.

Haber vermişler. Kabul etmiş. Sormuş:

"Gider misin?"

"Hayır efendim; ben gidemem. Hatta kardeşim de gidemez.” "Öyle ise niçin geldin?”

"Bu vaziyeti arzetmek için. ”

İkinci fıkra: 1975 yılında İzmir’de Çelik tarafından derlenen metin:

Beş yıldızlı bir otelin sahibi her nasılsa iflasın eşiğine gelmiş. Gazeteye ilen vererek yüz milyon verecek bir ortak aramaya başlamış. Aradan günler geçmiş ama ne gelen varmış ne giden. Patronun dışarıda olduğu bir saatte kapıda başında fötr şapkası, elinde şemsiyesiyle bir Karadenizli görünmüş. Gazetedeki ilanı okuduğunu ve patronla görüşmek istediğini söylemiş. Hemen buyur etmişler, oturtmuşlar, bir yandan patrona haber gönderirken öte yandan kurtarıcılarını ağırlamak için sormuşlar:

"Beyefendi ne içersiniz?”

"Sağ olun içmeyeceğum. Aç kamina dokunayi. ”

"Aman efendim! O ne demek! Lokantamız var ne emrederseniz yaptıralım. ”

Çorbası, etlisi, tatlısı, tuzlusu ile mükellef bir sofra donatılmışlar. Bizim Karadenizli karnını doyurduktan sonra, yanı başında emre amade bekleyen garsona:

"Şimdi bi sade gahve içilir! ” demiş.

Kahveyi getirmişler.

“Bu gaybana sigarasuz gitmeyi! ” demiş.

Derhal sigara ikram etmişler. Tam bu sırada da patron nefes nefese gelmiş. Hoş beşten sonra Karadenizliye:

“Yüz milyonu getirdiniz mi? ” diye sormuş.

Karadenizli:

“Yok gardaşum. Bende o gada para yok! ”

“O zaman niye geldiniz- ”

“Size benden umudunuzi kesun, bende para yok demek içun geldum. ”

 

**

 

 

Temel iş aramaktadır. Gazetede bir ilân görür. İlânda işe başvuracaklardan üniversite mezunu olmaları, iki yabancı dil bilmeleri ve iyi derecede bilgisayar kullanmaları istenmektedir.

Temel gazete elinde iş yerine gider.

Iş yerinde sorarlar:

“Üniversite mezunu musunuz?”

“Yoo. llkokilu zor biturdum. ”

“Peki yabancı dil? ”

“Türkçe’yi zor konuşiyrum.”

“Bilgisayar? ”

“Hiç cörmemişimdıır. ”

“Peki buraya niye geldin?”

Temel:

“A bu iş içüıı bağa cüvenmeyesuz haber vereyum dedum. ”

Ali Rıza Terzi

 

**

 

Sürmeneli bir öğrencim olan Hakan Kanlı sürekli yaz okuluna kalır. Yaz okulundayken, bir hafta sonu eve gidince, babası,

"Sen bu işi baya ciddiye aldun galiba. Ne böyle kış okıysun, yaz okıysıın? ” der.

Hakan Kanlı

İsmini açıklamamızı istemeyen ve Doğu Karadenizli olan Giresun Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden biri İstanbul’da gezerken farkında olmadan, kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçer.

Orada bulunan polis memuru:

"Beyefendi hayatınızdan bıktınız mı, kırmızı ışıkta geçiyorsunuz ’’ der.

Öğretim üyesi bey hemen,

"Kusura bakmayın memur bey, ben buraların yâbancısıyım ” der.

KTÜ’de bir öğretim görevlisi bozuk telefonu için Teleköm ’a telefon etmiş.

“Benim ... nolu telefonum çalışmıyor, bozuk. Lütfen bunun tamir edilmesini rica edeceğim.

Telekom’dan verilen cevap:

“Beyefendi, bozuk telefonunuzdan bize telefon edin. Biz onun bozuk yerinin nerede olduğunu tespit ederiz.

Kardeş, ty, 91.

 

 

**

 

Temel hastalanmış doktora gitmiş. Doktor,

"Bir hafta boyunca kapıdan dışarı çıkmayacaksın ” demiş.

Temel,                                                                                                1

"Tamam, doktor bey ’’ diyerek eve gitmiş.

Temel’in hastalandığını duyan arkadaşı Dursun ziyarete gitmiş. Kapıyı açmış bakmış ki Temel üzerini giyinmiş pencereden dışarıya çıkmaya çalışıyor.

Dursun:

"Kapı dururken niye pencereden dışarı çıkıyorsun ” demiş.

Temel:

"Ula Doktor bağa dedu ki: Bir hafta boyunca kapıdan dışaru çıkmayacaksan. ’’ Tuncay Ayaş

Bir gün dağda gariban bir çoban zengin ağasının yüzlerce koyununu otlatırken yanına birisi yaklaşmış.

Temel:

Hey hemşerim kolay gelsin. Sana burda kaç koyun olduğunu söylersem bana bir koyun verir misin?

Gariban çoban biraz düşünmüş ve aklından "Ulan ben bile burada kaç koyun olduğunu bazen şaşırıyorum bu adam nereden bilecek" demiş.

"Tamam bilirsen al bir tane koyunu götür. ”

Temel:

“Tam 548 koyun var. ”

Çoban:

"Hemşerim doğru bildin. Bir koyunu al götür. Temel gitmiş koyunların arasına dalmış. En irisini sırtlamış götürürken çoban seslenmiş:

"Hey...! Dur bakalım, ben de senin nereli olduğunu bilirsem koyunu geri bırakacak mısın? ”

Temel kabul edince,

“Sen Trabzonlusun. ”

"Peki nereden anladın?”

"548 tane koyun içinden davar köpeğini sırtlayıp götüren Trabzonludan başkası olamaz da ondan. ”

 

**

 

İlyas, Hüseyin ve Temel inatçılık üzerine konuşuyorlarmış. Herkes kendisinin daha inatçı olduğunu ispat etmeye çalışırken, Îlyas:

“Pen peder ilen Kurban payramundan Şeker payramuna kadar dargun durmuşumdur” der.

Hüseyin söze başlar:

“Pizum komşi ilen çit yüzundan kavga etmişizdur. O cün bil cün beş yıldur konişmayrum oninlan. ”

İçlerinde en yaşlı olan Temel duyduklarına gülerek söze başlar:

"Pen pizum Köroğlu ilen gerdek gecesu kavga etmişümdıır. O cün bu cün konişmayrum. ”

îlyas 'la Temel şaşırır ve sorarlar:

"Peçi senin üç çocuğun yok nüdür? Onlar çimdendur? ”

“Dargunuk deduk ya oni pilem somıayrum. ”

Karadeniz Fık., 1983. 14.

 

**

 

İnatçılığı ile tanınan iki Karadenizli ve bir Acem bir araya gelirler. Aralarında "ben hepinizden inadım, benim kadar inat olmaz” şeklinde âdeta bir inatçılık yarışması ve tartışması başlar.

Karadenizliden bir der ki:

"Dün gece geç vakit eve döndüm, kapinun ziline basturn. Karim içerden, ‘Kimsun?’ diye sordu da, inadumdan cevap vermedum ve sabaha kadar kapida bekledunı. ”

İkinci Karadenizli:

"O da ne ki, ben dişçiye gittum da, dişçi ‘hangi dişin ağrıyi?' diye sorduğunda, inadumdan cevap vermedum, bütün dişlerimi çektu. ”

Acem:

"Sizinkiler de bir şey midir? Ben karımla beş yıldır evliyim, bir gece olsun onunla yatmadım. ”

Hemen biri atılır:

“Yahu sen deli mistin? Nasıl olur senin çocuğun var ya?”

"Sen öyle zannedersin. Bendeki inada bakın ki, çocuğun kimden olduğunu bile sormadım. ”                                                                                                        

Karadenizli dayanamaz:

"Ula sen hem inatsun, hem de bulunmaz bir gavotsun.1’’ der.

Hocaoğlu, 1981, 55-56.

 

**

 

Temel ile arkadaşları kahvede çapkınlıklarından bahsediyorlardı. Arkadaşlarından biri Temel’e sorar:

"Senin vücudun ayı gibi çok kıllıymış. ”

Temel durur ve arkadaşına bakarak:

"Ula senun sevgulun de çok boşboğaz ha!"

Kardeş, ty,22.

Temel ile Cemal yıllar sonra karşılaşmışlar, yol üzerinde konuşuyorlardı. Bir ara Cemal ilerden gelen iki kadını göstererek:

"Felaket karımla metresim buraya geliyorlar. "

Temel bir gelen kadınlara baktı bir de arkadaşına:

"Ha uşak sen şaşurdun galiba, olar penum katimla, penum metrestim. ” Alay, 1993, (39).

 

**

 

Temel ve Fadime bahçelerinden topladıkları sebzeleri at arabasına yükleyip pazara satmaya giderken Fadime:

"Temel benim yanağımdan öper misin? "

Temel Fadime'yi yanağından öper. Beş dakika sonra,

"Temel beni öteki yanağımdan da öper misin? ”

Temel bunu da yapar. On dakika sonra Fadime yine,

"Temel benim bacağımı okşar mısın? "

Temel durup Fadime ’nin bacağını okşar. Yine beş dakika sonra Fadime,

"Temel öteki bacağımı da okşar mısın? ” der demez Temel:

"Kız Fadume hıyarlarun üstünden kalk, geç lahanalarun üstünde otur. ”

Kardeş, ty, 96.

 

 

**

 

Temel banliyö treninde giderken yanındaki kadına sorar:

“Bu koku nedir?"

“Arpej Ozmo parfümü. Şişesi on milyon. ”

Bir süre sonra bir pis koku. Kadın Temel’e sorar:

“Bu koku nedir?"

“Tamek kuru fasulye. Kutusu on bin lira. ”

Kardeş, ty, 60.

 

**

 

Temel, kahvede arkadaşları ile sohbet ediyordu. Bir ara:

“Uşaklar, bu sene çay çok bereketli idi. Yaprakları birbirine ulasan Allah’ın ayaklarına erişirdi. ”

Yan masada Temel’in sözlerini duyan imanı efendi:

“Temel, Allah ’ın ayakları olur mu? ’’

Temel:

“Haklısın hocam. Zaten o kadar çay yaprağı da yok. ”

Temel’in Biri 2000, 100.

 

**

 

Temel her kızdığında kendini tutamaz, Allah ‘a küfreder. Arkasından da;

“Allahım, sen beni affet şeytana uydum. ” der.

Yine bir gün Temel aynı şeyi yapmış;

“Allahım affeyle, şeytana uydum. ” der.

Arkasından şeytanın sesi duyulur:

"Yahu arkadaş Allah 'a küfrediyorsun, sonra da suçu benim üstüme atıyorsun. " Kardeş, ty, 50.

 

**

 

 

Temel ile Dursun oturmuş hasret gideriyorlardı. Evli olan Dursun:

Sana şaşıyorum Temel, kasabamızda bu kadar güzel bekar kız varken neden evlenmiyorsun? " diye atıldı.

Temel güldü:

"İçince efkarlanıp evlenmeye karar veriyorum. Bir kızla tanışıyorum, fakat içkili olduğum için kız benimle evlenmek istemiyor. Ayılınca da ben evlenmekten vazgeçiyorum.

Ermiş, 2000, 22-23.

 

**

 

.ROSPÎ UŞAĞI

Temel, İngiliz, Fransız, Alman uçakla seyahat ederlerken, İngiltere’nin üzerinden geçtiklerinde İngiliz

"Ben atlıyorum. Anam kötü yola düşmüş. Onu öldüreceğim. Hava alanında buluşuruz.

Fransa’nın üzerinden geçerken Fransız aynı şekilde söyleyip uçaktan atlar. Almanya’nın üzerinden geçerken aynı şekilde Alman da atlar ve hava alanında buluşurlar. Türkiye’nin üzerinden geçerlerken Temel paraşütünü hazırlamaya başlar. Diğerleri Temel ’e neden atladığını sorarlar. Temel:

"Bu kadar .rospi uşağunun arasında duramam da ondan " der.

Ali Rıza Terzi-

SIKILMIŞ

Uçakla yaptıkları bir yolculuk sırasında, uçak kaza yapar ve Temel, bir Alman, bir İngiliz ve bir Fransız bir adaya düşerler. Adada onlara bir şey görünür ve onlara son isteğiniz nedir diye sorar. İngiliz ’e son isteğini sorarlar: Ülkesine gitmek istediğini söyler ve hemen gönderirler. Alman’a sorarlar, oda evine gitmek istediğini söyler ve onu da evine gönderirler. Sıra Fransız’a gelir. Ona da son dileğinin ne olduğunu sorarlar. O da evinde ailesiyle birlikte olmak istediğini söyler. Onu da evine gönderirler. Sıra Temel’e gelir ve ona da ne istediğini sorarlar. O da;

"Onları hep evlerine gönderdiniz. Benim burada yalnızlıktan canını sıkılıyor. Onları buraya geri getirin. ” demiş.

İsmail Hakkı Tomar

 

**

 

 

Öğretmen derste anonim kelimesinin anlamını anlatıyordu:

"Anonim isimsiz demektir. Yani kime ait olduğu belli değildir. ”

Tam o esnada bir kahkaha duyuldu. Öğretmen sordu:

"Kim güldü?"'

Temel cevap verdi:

“Anonim. ’’

İpek, 2001, 128.

Din dersi öğretmeni sınıfı sözlü yapmaktadır. Sıra Temel’e gelince sorar: “Adem peygamberin işlediği günah nedir? "

“Yasak elmdyu yemek öğretmenum. ”

"Peki tanrı onu neyle cezalandırdı? ”

“Havva ile evlendirdi ya! ’’

Karadeniz Fık., 1983, 47.

 

**

 

Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel"in önderliğinde ormanda ilerlemektedir. Karşılarına küçük bir delik çıkar.

Temel:

"Yatın yere, tavşan deliği!"

Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına.

Temel

"Yatın yere, tilki deliği!"

Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar. Onu da vururlar.

Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel:

"Yatin yere, ayı ini!"

Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel"e bakar.

Temel:

"Uşaklar ne çıkacağını bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza !"

Ertesi gün gazetelerde:

"Dört avcı tren altında can verdi...”

http://www. bıdentturker. çom/fikralar2.htnı

 

**

 

Avdan dönen Temel anlatıyormuş:

"Bugün bir yaban güvercini vurdum. Bir de baktım, saçmanın biri hayvanın tırnağından girip gözünden çıkmış.

Dinleyenler:

"Olacak şey mi bu ? ”

Temel’in arkadaşı îdris:

"Ben de şahidim. Ateş ettiğinde güvercin gözünü kaşıyordu. ”

Temur a, 2000, 92.

 

**

 

 

Baron de Tott III. Mustafa zamanında İstanbul’da bir Matematik Okulu açmak üzere emir alır. Ancak bu konudaki okulun hocaları, bu yeni okulun kendi bilgisizliklerinden dolayı açıldığım düşünerek Baron ’a yardımcı olmazlar.

Padişahın emriyle bu hocalar yeniden imtihana çekilirler. Baron ilk sorusunu sorar; en cesur öğretmen Temel öne atılır

“Sor bakayum, ben cevaplayacağum! ”

"Bir üçgenin iç açıları toplamı kaç derecedir? ”

“Uyy, sorduğu soruya bak! O sorduğun üçgenine göre değiştir daa!”

                                                                        Sırtlı, 1996, 212.

 

**

 

 

Temel ve arkadaşları hamama gitmişler. Arkadaşları Temel’i kandırıp hamam parasını ona ödetmek için hamamda tavuk numarası yapıp, hamam paralarını Temel’e ödetmek için anlaşmışlar. Hamamda yıkanan gruptan biri göbek taşına çıkarak,

" Arkadaşlar, hamam parasını göbek taşına çıkıp kim yumurta yapamazsa, o ödesin, der. Hamadakiler sırayla göbek taşına çıkıp, tavuk gibi öterek, eline sakladığı yumurtayı gösterip, bu işten paçasını kurtarır.

Hamam parasının kendinde kalacağını anlayan Temel, hemen göbek taşına çıkarak, horoz gibi ötmeye başlar.

“Temel neyapıyon, çıldırdın mı? der arkadaşları.

“Bu kadar tavuk arasında bir tane horoz olması gerekmez mi?

Kardeş, ty, 7.

Hoca Temel’e sormuşlar:

“Hocam, denüzde gusül abdesti alurken ne yana dönelim?

“Elbiseleriniz çıkardığınız yere dönün, çaldırmazsunuz olari?

Sırtlı, 1996, 74.

 

**

 

 

İçkiye oldukça düşkün olan Temel, Cuma namazına gitmişti. Hoca, vaazında içkinin kötülüklerinden söz ediyordu. İçki içenlerin sırat köprüsünden geçerken dünyada içtikleri bütün içki şişelerinin boyunlarında asılı olacağını söyleyince:

“Hocami şişeler boşmu yoksa dolu mu olacak? ”

Hoca:

“Tabiki dolu olacak. Bu ağırlıkta nasıl köprüden geçebilecekler? ”

Temel hayatından memnun bir şekilde:

“Hay ağzını öpeyim hocam. Desene ahrette de yaşadık. ”

Temel’in Biri, 2000, 39.

Temel borçlarını ödeyebilmek için camide Allah ’a dua ediyordu. Hemen yanı başında bir dilencinin, “Yüce Allahım bana bi yemek parası ’’ diye yakardığını duyunca elini cebine sokup;

“Al ula şu on bin lirayı da git ye, böyle ufak şeyler için Allah’ı meşgul etme" der.

Alay, 1993, (83).

TEMEL’İN SEVİNCİ

Varını yoğunu içkiye yatırarak tam anlamıyla alkolik olan Temel’i arkadaşı Dursun uyarmak ister:

“Şimdi içtiğin içkiler ihtiyarladığında burnundan gelecek.. ”.

Temel basar kahkahayı:

“Oh oh ne iyi... Dese ne ihtiyarlıkta da sefa süreceğim... ”

Ermiş, 2000, 17.

NEDEN DOKUNSUN

Temel’in oruç tutmadığını farkeden arkadaşı:

“Ne o Temel, bu yıl Ramazan sana dokundu mu? ”

“Neden dokunsun? Ona bir şey yapmadım ki?"

Temel’in Biri, 2000, 41.

TEMEL İN ZOR HALİ

Bir Ramazan günü Temel’i dut gibi sarhoş gören Dursun sorar:

“Sen oruç tutmuyor musun? ”

Karşısında Dursun’u gören Temel:

“Yahu orucu ayıklar zor tutuyor... Ben bu sarhoş halimle nasıl tutayım? "

Ermiş, 2000, 19.

 

**

 

 

Temel bir gün İstanbul’a gitmek ister. Otobüs terminaline varır. Tam bilet almak üzere iken omzuna bir el dokunur.

“ Bu otobüse binme, kaza geçirecek” der.

Temel, “adamın bir bildiği vardır" diye düşünür ve bilet almaktan vazgeçer.

Akşam haberlerde o otobüsün kaza yaptığını duyar. Temel o otobüse binmediği için Allah ’a şükreder.

Ertesi günü uçakla gitmeye karar verir. Türk Hava Yolları bürosuna gider. Yine, tam bilet alacağı sırada, aynı el omzuna dokunur.

“ Bu uçağa binme kaza yapacak" der.

Temel “hayırdır İnşallah " diye mırıldanarak bilet almaktan da vazgeçer. Akşam haberlerde uçağın da kaza yaptığını duyar. Tanımadığı bu adama dualar eder ve Allah ’a şükreder.

Ertesi günü '‘bari gemi ile gideyim ” diye düşünür ve bilet almak için limana gider. Aynı el yine dokunur ve gitmemesi için uyarır.

Temel dayanamaz:

“ Sen kimsin?”

“ Senin koruyucu meleğinim. ”

Temel bunu duyunca bütün kuvvetiyle bağırır:

" Madem ki koruyucu meleğimsin, yirmi yıl önce Fadime ile evlenirken neredeydin?”

Temura 2000, 37-38.

Ramazan günü hoca, köy kahvesinde toplananlara iftara kadar dinî hikâyeler anlatmaktadır. Tanrının büyüklüğünü anlatan hikâyelerden birinde hoca şunları söyler:

‘‘Ormanda odun kesmakta olan fakir ve kimsesiz oduncu ağlama sesleriyle irkildi. Sesin geldiği yöne gittiğinde soğuktan üşümüş ve karnı acıkmış bir çocuk gördü. Yanında yemek yoktu. Tanrıya yalvardı ve biraz sonra göğüsleri hızla büyüdü ve sütle doldu. Çocuğu böylece doyuran oduncu, onu ölmekten de kurtarmış oldu. ”

Merakla hocayı dinleyenler arasında bulunan Cemal;

‘‘Hoca hiçayen hoşuma citmedu. Adama göğüs çikartacağuna Tanrı ona pir çese altun cönderseydi daha iyi idi. ”

Cemal’in sözleri biter bitmez Temel hemen şöyle der:

“ Uşağum, sen hiçbir şeyden anlamaysun... İşi mucizzeylen hâlledebilseydun, sende nacit ödeme yapmazdım. ”

Karadeniz Fık., 1983, 55-56.

 

 

**

 

Temel, Cemal, Dursun bir köprü de işçi olarak çalışırlar. Bunlar her gün aynı yemeği yemekten usanırlar. Aralarında bir daha aynı yeinek gelirse yememek için intihar edeceklerine dair söz verirler.

Bunlara öğle yemeği olarak, Temel’e her gün ekmek arası hamsi, Cemal’a ekmek arası köfte, Dursun ’a da ekmek arası pastırma gelirmiş. Ertesi gün bunlara yine her günkü yemek gelir. Bunu üzerine üçü de intihar eder ve ölürler.

Eşleri gelip başlarında ağıt yakar: Cemalin karısı,

"Her gün ellerimle ekmek arası köfte yapardım ”

Dursun ’un karısı:

"Her gün ekmek arası pastırma yapardım Dursun ’uma, gitti koç gibi yiğidim ” diye ağıt ederken, Temel ’in karısı Fadim ’e ise,

"Gitti Temel’im, her gün ekmek arası hamsisini kendi elleriyle hazırlardı ” der.

Fatih Akyol

Temel’le Dursun kavga ederler ve dargındırlar. Aradan zaman geçer Dursun keçisini satmak için pazara giderken Temel ’le karşılaşır.

Temel Dursun ’a doğru dönerek;

“ Ula o yanındaki eşeği nereye götürüyorsun, diye sorar.

Dursun

"O eşek değildur, keçidur keçi” diye cevap verir.

Temel de;

"Ben seninle değil keçiyle konuşuyorum ” diye seslenir.

Ali Rıza Terzi

 

**

 

Anlatıcı eline dolu bir kibrit kutusunu alarak sorar:

“Karadenizli kibritin dolu olup olmadığını nasıl anlar? ’’

Sonra nasıl anladığını göstermek için, kibrit kutusunu kulağına yaklaştırır ve kutuyu değil de kafasını sallayarak:

“Boşmuş! ”

Der ve kutuyu fırlatıp atar. ” (Çelik 1989)

Anlatıcı sorar:

“Temel çayı nasıl karıştırır? ”

“Kaşığı tutar, bardağı çevirir. ”

 

**

 

 

AVUKAT İSTİYORUM

Temel cinayet davasında yargılanmaktadır. Adamı nerede, nasıl ve hangi tabancayla vurduğunu çok net bir şekilde anlatmış; artık hakim karar vermek üzereyken;

"Bir ricam var beyefendi. ” demiş Temel.

"Nedir istediğin? ”

“Efendum avukat istey 'ırum; CMUK’tan faydalanacağum! ”,

"İyi de kardeşim, her şeyi apaçık anlattın, bütün deliller aleyhinde, sana avukat ne yapacak? ”

“Ben de zaten onu nıerak ediyrum!.. Avukat bakalum şimdu ne halt edecek!”

Sırtlı, 1996, 214.

AVUKAT

Temel’i çok sarhoş bir hâlde mahkemeye çıkarırlar.

Hakim:

"Hatanı kabul ediyor musun? ”

Temel:

"Evet, lâkin avukatumi isdeyrum. ”

Hakim:

"Bu durumda avukat ne yapacak? ”

Temel:

"Haçan ben de oni merak edeyrum. ”

K Temeller, 2000, 29.

 

**

 

 

**

 

ÖLÜM

Temel'in içtiği sigaranın haddi hesabı yoktur. Birini söndürürken diğerini yakıyor; sigarayı ağzından hiç düşürmüyordu. Bir gün yine böylesine sigara içerken, karısı Fadime;

"Herif herif, biliy misin sigara içenu yavaş yavaş öteci dünyaya dünyaya cönderiymiş... ”

Temel önce karısına bakar, sigarasından bir daha çekip;

“Ne yani senin gönlün olsun diye siyanür mi içeyum ? "

Alay, 1993, (66).

YAVAŞ ÖLÜM

Temel'in içtiği sigaranın haddi hesabı yoktur. Birini söndürürken diğerini yakar ve sigarayı ağzından düşürmez.

Bir gün böyle sigara içerken Fadime:

"Herif herif piliy misun, cigara içenu yavaş yavaş öteci dünyaya cönderirmiş. "

Temel Fadime 'ye baktıktan sonra bir nefes daha çeker ve;

“Ne yani senun gönlün olsun diye siyanür mü içeyum?”

Karadeniz Fık., 1983, 17.

GAZETE

Temel Ankarah arkadaşının yanına gitmişti. Onu her zamankinden düşünceli ve üzgün görünce dayanamayıp sordu:

“Hayrola arkadaşum, bi şeye mi canım sıkılmıştur? "

Arkadaşı o üzgün hâliyle cevap verdi:

“Tâbi sıkıldı Temel, bu kadar olmaz yani. Karım üç gün önce köşedeki bakkaldan gazete almaya gitmişti, hâlâ görünürlerde yok... Sen olsan sıkılmaz miydin?”

Temel arkadaşını dinledikten sonra şöyle dedi:

“Ula uşağum, sen yerden göğe kadar haklusun... Pen olsam üç gün gazetesuz kalınca sıkııntudan patlardum. ”

Alay, 1993,(47). ,

SIKILMIŞ

Temel Ankarah arkadaşının yanına gitmişti... Onu her zamankinden daha düşünceli ve üzgün görünce dayanamayıp sordu:

“Hayrola arkadaşum pi şeye mi canun sıkılmıştur? ”

“Tâbi sıkıldı Temel... Bu kadar da olmaz yani... Karım üç gün önce köşedeki bakkaldan gazete almaya gitmişti, hâlâ görünürlerde yok. Sen olsan sıkılmaz miydin?

Temel arkadaşının dinledikten sonra şöyle dedi:

“Ula uşağum sen yerden cöğe kadar haklisun. Pen olsam üç gün gazetesuz kalımca sıkııntudan patlardum. ”

Karadeniz Fık., 1983, 91.

 

**

 

İMAM NİKÂHI

Temel bir gün kalp krizi geçirmiş ve hemen hastaneye kaldırılmış. Doktor onu muayene ediyormuş. Temel doktora,

“Doktor bey sizin muayene etmenize gerek yok. Karım beni her gün muayene ediyor. ” demiş.

Doktor:

“Ben sana evlenmeyeceksin demedim mi?" deyince,

Temel:

“Ben evlenmedim. Sadece imam nikâhı kıydık” demiş.

Nilüfer Geldi

EVLİLİK

Temel yıllar sonra doktoruna uğramış. Doktor kalbinin nasıl olduğunu kriz geçirip geçirmediğini sormuş.

“Ara sıra çelip cideyi, Fadime ilaç verev düzeleynım. ”

“Fadime kim?”

“Penum hatun. ”

“Ben sana evlenme demedim mi?”

“Piz nikah kıymaduk ki? ”

Temur a, 2000, 108.

Yukarıda olduğu gibi aşağıdaki fıkralar da biri yazılı biri sözlü kaynaktan alınmıştır. Buradaki durum yukarıdakinin tam tersinedir. Bu tür durumlarda da sözlü kaynaklardan derlediğimiz fıkraları tercih ettik.

AMERİKA .

Temel Amerika’ya gitmek için köyden şehire iner; otobüse .binip İstanbul’a gider. İstanbul’dan uçağa binerek Amerika’ya gider. Aynı yolları takip ederek köye döndükten sonra Dursun ’a rastlar. Dursun Temel ’e sorar:

“Ula Temel Amerika nasi biryerdur?”

Temel:

“iyi bir yerdur da yoli biraz sapadur. ” der.

Ali Rıza Terzi

YERİ SAPA

Temel Fransızca 'sini ilerletmek için bir Parisli kızla mektup arkadaşlığı yapar.

Bir süre sonra kız Temel’i Paris ’e davet eder ve Temel gitmeğe karar verir.

Köyünden eşek sırtında kasabaya gelen Temel taksiyle Rize’ye gelir. Bir arabayla Trabzon’a geçtikten sonra bir otobüse binerek Ankara’ya gelir. Ankara’dan uçakla Paris ’e gider. Bir süre Paris ’te kalan Temel aynı araçlarla köyüne döner. Arkadaşları etrafını çevirip Paris ’le ilgili sorular sormaya başlar. Köylülerden biri:

“Ha uşak Paris nasul bir yerdur?” diye sorar.

Temel biraz yorgunca cevap verir:

“Çok eyidıır, cüzeldıır da yeri pek sapadur. ”

Karadeniz Fık, 1983, 74.

 

 

**

 

CÜMBÜŞ

Demiryolu makasçısı olmak için imtihana giren Temel'e sormuşlar:

“Bir tren geliyor, saatte 120’yle... Tam karşıdan başka bir tren yaklaşıyor, saatte 140’la... Makas takılmış, geçmiyor, sen de makasçısın. Ne yaparsın?

Temel hiç düşünmeden;

"Hemen eve koşar Fadime’yi çağırırım!’’

İmtihan başkam hayretle sorar:

“Neden?"

Temel cevap verir:

“Gelsin cümbüşü o da seyretsin diye!”

Temur a, 2000, 130.

CÜMBÜŞ

Demiryolu makasçısı olmak için imtihana giren Temel’e sormuşlar:

“Bir Tren geliyor, saatte 120’yle... Tam karşıdan başka bir tren yaklaşıyor, saatte 140’la...

Makas takılmış, geçmiyor; sen de makasçısın ne yaparsın? ”

Temel hiç düşünmeden:

“Hemen koşar Fadime'yi çağırırım ”

İmtihan başkanı hayretle sorar:

“Neden?”

Temel cevap verir:

“Gelsin, çümbüşü o da seyretsin diye! ”

http://members. tripod. de/islamnet/superfikra/superfikra. html

 

**

 

ŞANSIN BÖYLESİ

Temel kahvede arkadaşlarına anlatır:

“Bizum mütayit Cemal ne şanslidur. Geçen sene kaza sigortası yaptı bi gün sonra bacağını kırdı. İki ay evvel evini sigorta ettirdu, geçen hafta evi kül oldi. ’’

“Ya şimdi ne oldi biliyor misunuz?”

“Ne oldu?”

“Geçen hafta hayat sigortasu yapturdu, iki gün sonra öldi! ”

Temur 2000 a: 157.

ŞANSIN BÖYLESÎ

Temel kahvede arkadaşlarına anlatır:

“Bizum mütahit Cemal ne şanslıdır. Geçen sene kaza sigortası yaptı, bir gün sonra bacağını kırdı, iki ay evvel evini sigorta ettirdu, geçen hafta evi kül oldi. Ya şimdi oldu biliyor misun ? ”

“Geçen hafta hayat sigortası yapturdu, iki gün sonra öldü! ” http://members. tripod. de/islamnet/superfikra/superfikra, html

 

 

**

 

SIKILMIŞ

Temel Ankara.il arkadaşının yanına gitmişti... Onu her zamankinden daha düşünceli ve üzgün görünce dayanamayıp sordu:

“Hayrola arkadaşum pi şeye mi camın sıkılmıştur? ”

“Tâbi sıkıldı Temel... Bu kadar da olmaz yani... Karım üç gün önce köşedeki bakkaldan gazete almaya gitmişti, hâlâ görünürlerde yok. Sen olsan sıkılmaz miydin?

Temel arkadaşının dinledikten sonra şöyle dedi:

“Ula uşağum sen yerden cöğe kadar haklisıın. Pen olsam üç gün gazetesuz kalımca sıkuntudan patlardum. ”

Karadeniz Fık., 1983, 91.

SIKILMIŞ

Temel Ankaralı bir arkadaşının yanına gitmiş. Onu her zamankinden daha düşünceli ve üzgün görünce, “Hayrola pi şeye mi camin sıkılmıştur?

"Tâbi sıkıldı Temel. Bu kadar da olmaz yani. Karım üç gün önce köşedeki bakkaldan gazete almaya gitti, hâlâ görünürlerde yok. Sen olsan sıkılmaz miydin?

Temel arkadaşının dinledikten sonra,

“Ula uşağum sen yerden cöğe kadar haklisıın. Pen olsam üç gün gazetesuz kalımca sıkuntudan patlardum. ”

 

**

 

AĞAÇLARDAN GÖREMİYORUM

Temel’le Dursun ormanda yürüyorlar. Bir ara Temel Dursun’a sesleniyor:

"Dursun ormanın güzelliğine bak. ”

Dursun:

“Ağaçlardan göremiyorum ki. ”

http://www. geocities. com/tuncaydlg/temel. htm

İKÎNCİKAT

Dursun hışımla meyhaneye girmiş.

“Atimi hanginiz boyadi ? ”

“Ben boyadım demiş azman bir adam. ”

“ikinci katı ne zaman boyayacaksun diye merak ettum da. ”

Karahasanoğlu, ty, 32

TARİH KİTABI

Temel, kahve önünde arkadaşlarına bir sohbet anında sorar:

“Niçin kimse yeni bir uçuncu tünya harbinun çıkmasını istemez? ”

Dursun cevap verir:

“Ula punu pilmeyecek ne var? Tarih kitapumuz piraz taha kalunlaşirda ondan daa! ”

Bizim T., 1999, 132.

DURSUN POLİTİKADA

Dursun kasabada milletvekili seçimleri için adaylığını koyacak. Fakat o sırada da kasabada karanlık eylemi varmış. Işıkları söndürse bir türlü söndürmese bir türlü.

Çünkü adaylığını hangi partiden koyacağı daha kesinleşmemiş.

Ertesi gün Temel Dursun ’a sorar:

"Tursun akşam niye elektrikleri söntümıetıın?"

Dursun gayet soğukkanlı bir hâlde:

“Pen közlerunıi kapatıynlm... ” diye cevap verdi.

Bizim T., 1999, 23.

 

**

 

TREN YOLU

Temel ile Cemal lokantada kafayı bulmuşlar, evlerine en kısa yoldan gelmeye karar vermişler. Demir yolu’ndan yürümeye başlamışlar.

Temel:

“Pu yürütüğüm en uzun merdiven Cemal. ’’

"Hem ta korkulukları çok alçak. ”

Karahasanoğlu, ty, 80.

KİMDEN YANASIN

Temel ile Cemal kahvede oturmuş sohbet ederken Temel birden sormuş: "Ula Cemal tenhadapi tomuza. rastlaşan ne edersun de pakayum?” “Tüfeğumle ateş ederutn oğa da ”.

"Ya tüfeğim yoğisa? ”

"Kafasina sopayla vuririm daa!”

“Peçi ya sopan dayoğsa? ”

“Piçağumla eldirurum oni! ”

“De pakayum yanunda piçağunda yoğisa? ”

“Ula Temel de pakayım bağa. Sen pendan yana misun, yoksa tomizdan yana mu ? ”

Temur b, 2000, 39.

BUDALA

Cemal:

“Zeki adamlar daima şüphecidur. Ancak pudalalar her şeyden emin oldukların söylerler. ”

Temel:

“Sen inaniy misun buğa? "

“Hem da yüz de yüz enıinum. ”

Karahasanoğlu, ty, 62.

 

**

 

FAYDALIYSA

Temelle Fadime’nin bütün çabalarına rağmen bir düzine çocukları olmuştu. Tüm doğum kontrollerini uyguladıkları hâlde karısının dokuzuncu çocuğu hamile olduğunu öğrenen Temel, o gece yatağım yorganım sırtladığı gibi, yatak odasından çıkarken şöyle bağırdı:

“Pundan böyle pen koridorda yatacağım. ”

Bu duruma şaşıran Fadime;

“Koridorda çocuk olmayse pen da yanıma geleyum bari. ”

Alay, 1993,(52).

CIRLAYAN KADIN

Temel ile Fadime Ankara ’da operaya gitmişler. Operaya ilk giden Fadime, bir müddet sonra Temel'e sorar:

“Ayaktaki herif elindeki sopayla karuyıı niçun korkutiy?"

Temel eğilip gayet sessizce,

“Ayaktaki adam çalgıçıların şefi. Karıyı korkuttuğu da yok. ”

“Peçi, herif karıy korkutmaysa karı niye avazı çıktuğu kadar çırlay. ”

Kardeş, ty,26.

TEMEL İLE FADİME

Temel ve Fadime'yi İstanbul'daki akrabaları “Kuğu Gölü” balesine davet etti. Temel bale sırasında sıkıntıdan uyuya kalmış sonradan Fadime 'ye:

“Ne olacak kimse farketmedi zaten” deyince Fadime:

“Olur mu karılar seni uyandırmamak içtin parmak uçlarına basaydiler. ” Karahasanoğlu, ty, 24.

KURT                                                                                              ,

Temel karısı Fadime ile yemek yemiş, sıra meyve yemeye gelmiştir. Sofradaki armutlardan birini ısıran Temel, biraz sonra ısırdığı yere baktı, karısına dönerek:

“Kari kari armudun içinden bi kurt çıkdi. ”

Fadime kocasının bu sözüne karşılık;

“Gene de çok şanslisun, ya yarim kurt çıksaydu ne olacağidu? ”

Alay, 1993, (25).

HANGİSİ

Temel yatakta son dakikalarını yaşarken yanına Fadime geldiğinde, bir kadeh rakı getirmesini söyler. Kadın denileniyapar ve bir kadeh getirip kocasına verir.

“Fadime bir kadeh daha getursen”, deyip ikinci kadehi isteyince Fadime şaşırarak sorar:

“Temelcuğıım de ki bağa içece misun, ölece misun?

Alay, 1993,(7).

ERKEK TEMEL

Temel hamama gitmiş. Dönüşte karısına:

"Kız Fadime, bileysun erkekler hamamımda en şişman en yakışuklu bendum. Benumle iftihar etmelisun. ”

Karısı Fadime:

"Haçan Temel, Pakkal Rüstem Efendi yok mu idi. ? ”

Kardeş, ty, 90.

Temel ile karısı Fadime birbiriyle konuşmaz; mektupla anlaşırlar. Akşam yatarken Temel bir kağıda "Fadime beni sabah beşte kaldır” diye yazar.

Fadime sabah beşte kalkar. Kağıdın üzerine yazar:

"Temel kalk saat beş 'tir. ”

Mehmet İnce

TEMEL’İN SAFLIK VE HAZIRCEVAPLIĞIYLA İLGİLİ FIKRALAR

MEKTUP

Recep’in elinde bir mektup, kulakları pamukla tıkalı.

Komutan sorar:

“Temel, ne yapıyorsunuz burada?”

“Fadime’den mektup geldi. Benim okumam yoktur, Recep’e okutıyrum oni.” “Peki neden Recep’in kulaklarını tıkadınız?”

“Mektupta yazılanları duymasun” diye.

Sırtlı, 1996, 72.

AT

Süvari birliğinden kaçanlar tek tek gelmeye başlamışlardı. Hep aynı mazereti tekrarlıyorlardı.

“Komitanum, atla tren istasyonuna geliydum, at çatladi; tren kaçti, geç kaldum.” “Peki ya sen?”

“Ben da öyle.”

“Öbürü sen niye geciktin?”

“Ben da...”

Derken Temel kırkbirinci olarak gelir.

Komutan;

“Senin de atın çatladı, tren kaçtı, ondan geciktin!”

“Yoo! Kim demiş? Yoldaki kırk at leşini geçemedum da ondan gecikdum.” Sırtlı, 1996, 77.

SA’A ÇOK BENZEYİDİ

Bir süre odasından ayrılan müdür, dönünce Karadenizli olan odacısına sorar: “Beni arayan oldu mu Temel?”

“Evet efendum, adini söylemeyen biri sordi.”

“Muhakkak o benim aptal kardeşimdir.”

“Mümkündür efendum, çünküm sa’a çok benzeyidi.”

Hocaoğlu, 1981, 134.

HİÇ DEĞİŞMEMİŞSUN

Temel ile Dursun bir gün karşılaşırlar. Hal hatırdan sonra Dursun der ki:

“Ula Temel seni rüyamda gördüm.”

“Hayirdur inşallah, de bakalum nasil gördün?

Dursun başlar anlatmaya:

“Sen eldin. Seni gömdüler. Mezarında ot bittu. Bizim san kiz geldi, otlari yedi. Sonra ahira gittu, pisledu. Baktum, çok değişmiştun!”

Temel:

“Ben da seni rüyamda gördüm. Sen elmiştun. Seni de gömdüler. Mezarında ot bittu. Bizim karakiz geldu, otlari yedi, ahira gittu, pisledu. Baktım, hiç değişmemiştun!”

Hocaoğlu, 1981, 107.

YOKSA MİSİR UNİ Mİ GETURDUN?

Temel Reis bir deniz kazasından sonra tek başına terkedilmiş bir adaya düşer.

Aradan yıllar geçer ve gene bir kaza sonucu genç ve güzel bir kız yüzerek adaya çıkar.

Genç kız kendisini karşılayan Temel Reis’e anlamlı anlamlı güler:

“Her halde yıllardır hasretini çektiğin bir şeye kavuşacaksın şimdi?”

“Uy, yoksa misir uni geturdun yaninda?”

‘                                                                      Hocaoğlu, 1981, 84.

TEMEL VE BİLET

Temel tramvaya biner. Biletçi yaklaşır. Bileti uzatır:

Temel sorar:

“Bu nedur?”

“Bilet efendim, buyurun.”

Temel boşver anlamında el sallayarak:

“Alamiyacağum, kusura bakma... Bu günlerde hiç şansım tutmayi da!”

Ermiş, 2000, 96.

TEMEL VE ANAHTAR (ANAHTARI BENDEDUR)

Uzun bir gurbet hayatından sonra, Temel memlekete dönecek. Bileti alır, Tan vapuruna biner.

Akrabayı dostu unutmamış, bavuluna bir hayli hediye doldurmuştur. Bu sebeple tahta bavulunu yanından ayırmaz.

Yolculuğun ikinci günü Temel’in kulağına bir kemençe sesi gelir. Bu ses Temel’i büyülemiştir. Bavulu elinde sesin geldiği tarafa gider. Bakar ki kıç üstünde horon kurulmuş. Kıvrak oyun havasına ayaklar uymuş, omuzlar bir hizada, şahane bir horon devam ediyor. Hemen bavulunu bir kenara bırakır, horona girer. Artık kendini bulmuştur. Horon devam eder. Fakat Karadeniz bu, bir çalkantı Temel’in kenardaki bavulu denizi boylar. Seyredenlerden biri Temel’e:

“Temel bavulun denize düştü” diye haber verir.

Temel horonu bırakmaz, hiçbir üzüntü işareti göstermeksizin, kemençenin kıvrak nağmelerine sesini uydurarak:

“Anahtari bendedur, anahtarı bendedur!” diyerek horon ve türküye devam eder.

Ermiş, 2000, 93.

YİNE DÜŞECEĞİZ

Temel ve ailesi yolda yürürken Temel yerde muz kabuğu görmüş,

“Ha uşaklar tikkat edun, pirazdan yine tuşecağuz.”

http://clevelandturkish.tripod.com/temel_jikralari.htm

İNTERNET

Temel iş için bir kuruluşa başvurmuş. Kendisine, işe girmesi için bir bilgi testinden geçirilmesi gerektiği hatırlatılmış.

"Peki" demiş Temel.

İlk soru gelmiş:

"İnternet ne demektir?"

Soruyu epey düşünüp, bir türlü bilemeyen Temel yanıtını vermiş:

"İşe giremedim demektir!...."

http://www.nerede.com/646/698/more2.php

FARE İLACI

Adamın biri markete girer ve kasada duran Temel'e :

“Fare zehri almak istiyorum, lütfen biraz çabuk olun, otobüsü yakalamam gerekiyor.”

Temel :

“Kusura bakmayin, o kadar büyük bir şey yakalamak için elimizde ilaç yok!” http://blake.prohosting.com/mepe302/html/geyik/geyik.html

PUDA NE

Bizim Temel ormanda ağaç kesip satmakla geçinirken bir gazete ilanı görür. Amerika'daki bir firma sattıklari motorlu testere ile günde tam 200 ağaç kesilebileceğini söylemektedir. Hemen ertesi günü Temel bir tane sipariş verir ve siparişi geldiğinde alır testeresini ormana gelir. Bütün gün çalışır, akşam olunca bir bakar 50 tane ağaç var.

Hemen Amerika'yı arar ve telefonda;

“Ula pu maçina pozuk 200 tane çeşmeyi.”

Amerikali:

“Hayır olamaz, iyi çalışırsanız 200 den de fazla da keser, siz az çalışmışsınızdır!”

Temel ertesi gün kalkar, sabah hemen ormana çıkar; çalışır, didinir. Akşama kan ter içinde kalır ve bir bakar ki 100 tane kesebilmiş.

Hemen tekrar Amerika'yı arar;

“Ula uşağum pu maçina 200 tane çeşmeyi, siz penu kandiraysunuz.”

Amerikali:

“Olur mu efendim? Biz size hemen bir teknisyen gönderelim? der ve uçakla Amerika'dan bir teknisyen gelir. Ertesi sabah Temel ile teknisyen ormana çıkarlar. Teknisyen eline testereyi alır, jikleyi çeker ve testereyi çalıştırır.

Temel testereden gelen "Vroooommm" gibi gürültülü sesi duyunca geri sıçrar ve;

“Ula puda neee................... ”

http://gokayhuz. tripod. com/mizah/temel. html

FOTOĞRAF

Temel Almanya’da çalışan Cemal’e ineklerin arasında çektirmiş olduğu bir fotoğrafı göndermiş. Fotoğrafın arkasına,

“Şaşırmayasun ha! Ortadaki benim” yazmış.

Ali Rıza TERZİ

DÜNYANIN ALTI

Cemal Temel'e:

“Trapsonsipor lic şampiyonu olursa pizum uşaklar tünyanun altunu üstüne cetirir.”

Temel:

“Ossun belçim altu üstünden eyudur.”

http://www.dreamlands.net/freepage/kral/sayfam/temelf.html

YARI YARIYA

Cemal kahvede cüzdanını kaybetmiş.

“İçinde on milyon vartu. Pulup ceturene beş yus pin vereceğum.

Temel:

“Pulup pağa ceturene, pen peş milyon vereceğum.

http://www.dreamlands.net/freepage/kral/sayfam/temelf.html

BAHRİYE

Temel, askerlik şubesinde bahriyeli olmak istediğini söylemiş.

Komutan sormuş:

“Okuman yazman var mı?”

“Vardur komutanum.”

“Peki yüzme bilir misin?”

“Niçun? Sizun gemilerunuz yok midur?”

Ünlü, ty., 8.

TESELLİ

Temel Karadeniz’deki köyünden İstanbul’a çalışmaya gelmiş ve birkaç da arkadaş edinmiş. Bir gün onlardan biri ile içmeğe gider. Kafaları iyice demledikten sonra İstanbullu arkadaşı Temel’e dönerek:

“İçelim arkadaş. İnsan bir kere doğar bir kere de ölür” der.

Temel hemen cevap verir:

“Tıpçı hayvanlar cibi ha uşağum!”

Ünlü, ty.,20.

UÇAK

Temel, oğlu İdris’le tarlada çalışıyordu. Tam o sırada bir uçak alçaktan üzerlerinden geçti. İdris babasına seslendi:

“Baba, üzerimizden bir uçak geçti.”

Temel istifini bozmadan cevap verdi:

“Elleşme, geçsin!”

Ünlü, ty., 30.

KABAHAT

Hırsızlar, ıssız bir sokakta Temel’i çevirmişler, bütün parasını almışlar, arkadan bir güzel dövmüşler ve basıp gitmişler. Temel söylenmiş kendi kendine:

“Uyy, kapahatimizu anlıyamaduk. Para mu az celdu, biz mu geç kalduk?” Ünlü, ty.,37.

TEŞHİS

Temel’in ineği hastalanmıştır. Oğlunu çağırır.

“Aç ineğun ağzınu da pak!”

Sonra kendisi, arkaya geçer, ineğin kuyruğunu kaldırır ve bağırır:

“Uşak beni cöriy misun?”

“Yok baba cöremeyrum.”

“Öyleyse bağursak düğümlenmesidur.”

Ünlü, ty.,37-38.

YENİ ŞEF

Temel’le arkadaşı yolda karşılaşırlar. Arkadaşı sorar:

“N’aber Temelciğim?”

“İyiluk daa, ne olsin?”

“Memuriyet nasıl gidiyor?”

“Çok kötüleşti. Yenu bir şef celdu, çimse uyuyamay vazife başunda.”

“Demek göz açtırmıyor çok disiplinli ha?”

“Yok canum... Çok köti horlayi da bizi uyutmiy.”

Ünlü, ty., 45-46.

TEMEL TAM ÇAKAR

İş arayan Temel’i kazık çakmaya götürürler. İş sahibi “herkes günde 100 kazık çakacak” der ve gider. Akşam geldiklerinde bakarlar kimi 20, kimi 30 kazık çakmış fakat Temel 6 kazık çakmış. Temel’e sormuşlar:

“Herkes 20, 30 kazık çakarken sen niye 6 tane çaktın?”

Temel:

“Ula baksanıza onların kazıklan hep dışanda” demiş.

Nabi Akyürek

ÇİTİLEME

Temel denize, kedisini yıkamaya gidiyormuş. Yolda Dursun’a rastlamış.

Dursun:

“Ha böyle nereye gideysun?”

“Denuze, kediyi yıkayacağum.”

“Sen delirdun mi, bu soğuk havada kedi yıkanur mi?”

“Sen karuşma. Daha önce kaç kere yıkadum oni. Bir şey olmadi.”

Ertesi gün Dursun Temel’i çarşıda üzgün bir şekilde görünce,

“Ne var n’oldi Temel? Yüzün sapsaru” demiş.

“Kedi eldi” demiş Temel.

“Ben sağa söyledum: Bu soğukta kedi yıkanur mi?” demiş Dursun.

Temel;

“Yıkarken ölmedi, çitilerken eldi” demiş.

Sibel DENİZ

TERS YÖN

Temel bir gün oto yolda giderken ters yöne sapmış. Radyoda spiker:

“Oto yolda ters yönde giden bir araba var. Bütün şoförlerin dikkatine” diye uyan anonsu yapar. Temel bakar yola,

“Ha bunlann hepsi ters yöne gideyi” der.

Elif GÜR

RAPOR

Temel laboratuarda pireler hakkında deney yapıyormuş. Pirenin bir bacağını kopanp;

“Zıpla bakayım” demiş.

Pire zıplamış.

İkinci bacağını kopanp; “Zıpla bakayım” demiş.

Pire yine zıplamış. Böyle devam etmiş.

Pirenin son bacağını kopardıktan sonra, Temel pireye, “Zıpla bakayum” demiş.

Pire zıplamamış.

Temel rapora yazmış: “Pirenin bacaklanm kopardıkça pire duymayi.”

Gökçe BEYREK

FADİME’NİN OKUMASI KITTUR

Temel gurbetten Fadime’ye mektup yazar. Yanındaki arkadaşı bakar ki Temel kelimeleri hece hece yazıyor. Merak edip sorar:

“Niçin böyle yazıyorsun?”

Temel:

“Bizim Fadime’nin okuması kıttur. Onun için tane tane yazayrum.”

İsmail Hakkı TOMAR

SADAKA

Temel bir gün bir kese altın bulmuş. Keseyi bir elinden diğerine ata ata dolaşıyormuş. Bir köprüden geçerken keseyi ırmağa düşürmüş. Temel kesenin ardından ırmağa bakıp;

“Verdim oni sadaka” demiş.

İsmail Hakkı TOMAR

MEKTUP

Temel askerdeki oğluna mektup yazmış: Mektubun en sonuna bir not düşmüş:

“Ula uşağum, bu mektubu zarfı kapattuhdan sonra yazduğum için para gönderemeyirum” .

Ali Rıza TERZİ

VESİKALIK FOTOĞRAF

Dursun Temel’e,

“Ula Temel, benden altı tane vesikalık fotoğraf istediler. Bu vesikalık fotoğraf nedir?” diye sorar.

Temel:

“Fotoğrafın belden yukarısına derler.”

“Peki nasıl çekecuk?”

“Sen burda çukur kaz; içine gir. Ben gideyim de foturâf makinesi getireyim” der.

Temel gider, gelir. Bakar ki Dursun altı çukur kazmış. Temel şaşırır:

“Ula Dursun altı tane çukur kazman gerekmezdi. Bi tane yeterdu. Ben zaten altı tane fotoğraf makinesi getirmiştim.”

Ali Rıza TERZİ

ÖMÜR

Temel İstanbul’da kayıkçılık yaparken adamın birini kayığa alır. Denizin ortasına geldiklerinde adam sorar:

“Sen Betofm’ı biliyor musun?

“Bilmiyorum” der.

“Desene ömrünün üçte biri gitti.”

“Pekala Mozart’tan haberin var mı?

Temel lakayt bir tavırla, “yoh” der.

“Desene ömrünün yansı gitti” der.

anda bir fırtına kopar. Temel adama,

“Sen yüzme bilir misun?” diye sorar.

“Bilmiyorum” der.

“Desena hemşerum ömrünün tamamı gittu.”

Ali Rıza TERZİ

HER İHTİMALE KARŞI

Temel koşarak eve gelir. Babası Dursun’a,

“Baba yolda bi kadının çantasi yere duşmüşdi. Çantayu yerden alup kaduna verdum. Bağa “çok naziksinuz” dedi.

“Ula uşağum o ne demektur?”

Temel:

“Bilmiyirum babacuğum. Ben da her ihtimale karşu vurdum oni.”

Ali Rıza TERZİ

SIKINTI

Temel Almanya’ya gidip döndükten sonra Dursun’la karşılaşmış.

“Ula Temel sen Almanca bilmezdun. Almanya’da iken çok sıkınti çektun mi?” diye sorunca Temel,

“Ben çekmedum ama Almanlar epey sıkınti çektu” demiş.

Ali Rıza TERZİ

TERS YÖN

Temel’le Cemal geyik avına çıkmışlar. Vurdukları bir geyiği boynuzlarından çeke çeke köye götürürken kan ter içinde kalmışlar. Köye yaklaştıklarında Dursun’la karşılaşmışlar.

Dursun:

“Ula uşaklar abu geyik böyle mi taşinur? Bu geyiği kuyruğundan çeksenize” demiş. Bir müddet geyiği kuyruğundan tutup sürüdükten sonra Temel Cemal’a dönmüş:

“Ula Cemal, galiba köyden uzaklaşiyruh” demiş.

Ali Rıza TERZİ

GEBER

Temel oğlu Dursun’la nehri yüzerek karşıya geçerlerken Dursun babasına:

“Baba yüzeyrum ha” demiş.

Temel omuzunun üzerinden Dursun’a bakarak;

“Yüzme de geber” demiş.

Ali Rıza TERZİ

JAPONLARLA YARIŞ

Temel İstanbul’da kayıkçılık yaparken Japon’un biri kayığına biner. Boğaz’da gezerlerken, Kız Kulesi’ni gören Japon, Temel’e sorar:

“Bu kuleyi ne kadar zamanda yaptınız.”

“Bilmiyorum. Her halde bir iki sene sürmüştür” der Temel.

Japon böbürlenerek:

“Biz de olsaydı bir ayda biterdi” demiş.

Temel le havle çekerek küreklere asılmış. Boğaz Köprüsü’nün altından geçerken Japon sormuş:

“Bu köprüyü kaç sene de yaptınız?”

Temel, “Dört sene sürmüş olmalı” der.

“Bizde olsaydı bir senede biterdi” demiş Japon.

Dolmabahçe Sarayı’nın önünden geçerlerken, Japon:

“Ya bu sarayı kaç sene de yaptınız?” diye sorar.

Temel hayret dolu gözlerle saraya bakarak,

“Sabah burdan geçerken bu saray burda yoktu” der.

Ali Rıza TERZİ

DÖRT DİL

Temel ile Dursun yolda gezerken yanlarına bir turist yaklaşır.

“İngilizce biliyor musunuz?” diye sorar.

Temel ile Dursun:

“Bilmeyiruk” derler.

Turist sıra ile Fransızca, Almanca veya İtalyanca bilip bilmediklerini sorar.

Bizimkiler bilmediklerini söylerler.

Turist gittikten sonra Dursun,

“Ula Temel, çok, utandum. Bi tane dil bilseyduk adamın derdini anlardık” diye hayıflanır.

Temel:

“Ula Dursun, sen manyak misun? Adam dört dil biliyi de derduni anlatamayi” der.

Ali Rıza TERZİ

GARİP HAREKET

Temel doktora gitmiş.

“Doktor bey, sağ kolumu hafif havaya, sol kolumu hafif havaya atıp, omuzlarımı yukarı doğru çekince sırtımın ortasında bir ağrı oluyi.”

Doktor:

“Bu garip hareketi niye yapıyorsun?”

Temel:

“Doktor bey peçi çeketumi nasıl giyeceğum?”

Ali Rıza TERZİ

CEMAL’İN BOYU

Temel, Dursun, Cemal İstanbul’a gitmişler. İstanbu’a varınca Cemal onlardan ayrılır. Temel’le Dursun gezerken bir köşede Cemal’in kesik kafası ile karşılaşırlar.

Dursun Temel’e:

“Ha bu bizim Cemal değil mi?”diye sorar.

Temel:

“Ula yok -der- Cemal’in boyi daha uzun idu.” Tuncay A YAS

TÜNEL

Temel’le Dursun trenle bir yerden bir yere gidiyorlarmış. Trene binmeden, yolda yeriz diye muz almışlar. Tren bir süre gittikten sonra Temel muzlardan birini yemiş. O anda tren bir tünele girmiş. Temel birden Dursun’a bağırmaya başlamış.

“Dursun Dursun, muzları yedun mi?”

“Hayur yemedum”

Bunun üzerine Temel:

“Aman yema! Ben yedum kör oldum” demiş.

Oktay KARAMAN

DERİNLİK

Temel bir ırmağın kenarına oturmuş suyla oynuyormuş. O sırada oradan geçen birisi ırmağın karşı tarafına nasıl geçebileceğini sormuş. Temel de aşağı tarafı bir yeri göstererek,

“Ha burasi sığdur. Burdan geçebilürsün” demiş.

Atıyla suya dalan adamın atı bir tarafa kendi bir tarafa gitmiş. Canını zor kurtaran Temel’in yanına gelmiş.

“Hani burası sığıydı. Canımı zor kurtardım” demiş.

Temel,

“Ne pileyum da. DemUn bi ördek geçtu aha burasına (beline) geliydu” demiş.

Şahin Başkan

SABIKA

Temel bir şirkete girmek için müracaat ediyor. Başvuru formlarını doldururken, şöyle bir soruyla karşılaşıyor:

“Hiç sabıka kaydınız var mı?”

Temel “yok” diye yazıyor.

Sorunun altında “Nedeni” yazıyor.

Temel bunu “Neden” diye okuyor ve şöyle .cevap veriyor:.

“Hiç yakalanmadum da ondan.”

Nilüfer GELDİ

KUZU

Temel Dursun’a sorar:

“Ula Dursun sizin köyde yeni doğmuş koyuna ne derler?”

“Kuzi derler Temel.”

Temel:

“Bizim orada bi şey demezler. Büyüyünce koyun derler.”

Ali Rıza TERZİ

SİNYAL

Temel' öküzünü pazara satmaya götürür. Giderken yolda bir otobüse rastlar. Adam Temel’i arabasına almak ister. Temel öküzünün olduğunu söyler.

Şoför:

“Onu arabanın arakasına bağlarız” der.

Öküzü arabanın arkasına bağlarlar. Temel arabaya biner pazara doğru giderler.

Araba hızlandıkça öküzün dili dışarı çıkmaya başlar.

Şoför;

“Öküz galiba yoruldu” deyince,

Temel:

“Hayur o geçmek için sinyal veriy” der.

M emiş ÖZDE MİR

KAPLAN AVCISI

Temel Trabzon’da İş ve İşçi Bulma Kurumu’na başvurur. Temel’e;

“Ne iş yapıyorsun?” diye sorarlar.

Temel:

“Kaplan avcısıyum” demiş.

Memur:

“Trabzon’da kaplanın ne işi var hemşerim” diye sormuş.

Temel:

“O yüzden işsizum ya!” demiş.

Ali Rıza TERZİ

ORTA KAPI

Komiser, polis Temel’e çıkışmış:

“Nasıl kaçtı bu adam? Sana bütün çıkışları tut demedim mi?”

Temel:

“Tuttum efendum, her halde orta kapudan kaçmiş olmali.”

Aydın KARADENİZ

DERS

Temel’i asmak için darağacına çıkarmışlar. İpi boynuna taktıktan sonra,

“Son bir diyeceğin var mı” diye sormuşlar.

Temel:

“Ha bu bağa ders olsun” demiş.

Ali Rıza TERZİ

KÖTÜ HABER

Dursun Almanya’dan memlekete dönünce yolda Temel’e rastlar. Temel’e sorar: “Ula Temel h’aber?”

“îyiluk Tursun. Ne zaman celdun? Ne yapdun o gadar zamandur orda?

“Yeni celdum. Çaliştuk döndük gavur memkletunde. Sen ne yaparsun, senden n’aber?”

“Ne- yabalum, geçinüp gediyruk.”

“Yahu Temel Almanya’ya gitmeden evel sana biraktuğum kedi yavnsi nasildur, eyi midur?”

“Ula Tursun bağa verduğun o kedi yavrusu eldi” der Temel.

Dursun fenalık geçirir.

Temel sebebini sorunca, Dursun:

“Ölüm haberi birden söylenir mi? Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra söylemin Kedi martta iyiydu; çıkti dama. O bir kediler kovalarken atladi öteki dama. O damdan duşti de eldi diyecesun.”

“Tamam” der Temel.

Dursun:

“Yahu Temel ben üç-dört yıldur Almanya’dayum. Anamdan babamdan haber alamadum. Sen biliy misun ne yaparlar, nasuldurlar?

“Bilmem mi! Anamı daha dün gördüm; sağlığı sıhhati gayet iyi.”

Dursun sorar:

“Ya babam?”

“Baban bir mart ayında çıkdi dama. Kediler kovalarken atladu öteki dama. Ayağı kaydu da düşüp eldi.”

Hikmet ŞAHİN

, 47. MÜHENDİS

Temel çok içiyormuş.

“Bu kadar içme seni usta başı yapalım” demişler.

Temel:

“Valla pen icince mühendis pile oliyrum” demiş.

Aydın KARADENİZ

İHTİYAÇ

Temel İstanbul’a yeni taşınmış. Bir akşam apartmanın kapıcısı gelip, “çööp, çööp” diye bağırınca, Temel cevap vermiş:

“İhtiyacımız yok.”

Aydın KARADENİZ

ALTI DELİK

Temel lokantada bardak istemiş. Garson, masada ters duran bardakları göstererek, “Önünüzde varya” demiş.

Temel,

“Onların üstü kapalu, altı delükdür da!” demiş.

Aydın KARADENİZ

KÜFRÜN BEDELİ

Temel’le ninesi birlikte yaşıyormuş. Temel’in ağzı çok bozuk olduğundan bir gün nenesi,

“Bu kötü sözleri bırakırsan sana on bin lira vereceğim” demiş.

Temel:

“Nenecuğum benum de bi şartum var. Şimdu bulacağum kelime içun en az 100 bin lira istenim” demiş.

Aydın KARADENİZ

OKUMA YAZMA BİLMEK

Dursun çalıştığı inşaatın onuncu katından aşağı düşti. Temel hızla yardımına koşup sordi:

“Nasılsin Dursun bir tarafın mi ağriy?”

Dursun:

“Ne deyisun sen, çekduğum acu yüzümden okunmay mi?” deyi sordi.

Temel:

“Ula Dursin bilmez misun, okumam-yazmam yoktir” der.

Yüksel AYDIN

DÖNÜŞ

Temel’i asmaya götürüyidiler. Hava bozuk, kar, tipi yağayidi. Temel kendisüni darağacına getüren jandarmalara acıyup,

“Sizun bir da gerü dönüşüğuz var” dedu.

Yüksel AYDIN

KABADAYILIK

Temel ile Dursun Beyoğlu’nda gezerken bir kabadayı gelip bunlara çarpar.

Temel:

“N’oluyor?” der.

Kabadayılar hiç aldırış etmeden çekip gierler. İkinci bir kabadayı gelip yine bunlara çarpar.

Temel:

“N’oluyor?” diye bunlara da çıkışır.

Kabadayılar Temel’le Dursun’u bir güzel döverler.

Bir süre sonra Temel ayılır ve Dursun’a bağırır:

“Ula Tursun piçağı çeksena!”

Ertuğrul TOSUNOĞLU

DİLİNDEN ANLAMIŞ

Temel ile bir zenci aynı trende yolculuk ediyorlardı... Kompartımanda onlardan başka kimse yoktu. Yol da epey uzun olduğundan sohbet etmeden bitmezdi. Temel bütün bunları düşünerek sordu:

“Siz zencisinuz teğil mi?”

Adam cevap verdi:

“Evet ben bir zenciyim, ama siz bunu nereden anladınız?”

Temel birkaç saniye durakladıktan sonra cevaplar:

“Tilunuztan efendum tilinuztan!”

Türkiye gaz. 3.6. 2001, 21s.

DAHA UCUZ

Temel’in notere işi düşer. Noter işlem için fotoğraf ister. Temel daha önce çektirdiği vesikalık fotoğrafını verir. Noter:

“Bu fotoğraf sana benzemiyor. Sen şimdi bıyıklı, bu fotoğrafta bıyıksızsın. Git bu halinle yeni fotoğraf çektir” der.

Temel dışarı çıkıp yarım saat sonra döndüğünde noter sorar:

“Yeni fotoğraf çektirdin mi?”

“Yoo -der Temel- bıyıklarımı kestirdim; daha ucuza geldi.”

Aksoy 1999, 17.

TARİH

Temel ve arkadaşı Cemal, Trabzonspor’la ilgili hediyelik eşya ve benzeri eşantiyonlar satan reyondan istediklerini alıp giderken, Cemal Temel’e dönüp:

“Ula ha burdan bir tane da Trabzonspor Tarihi alsak mi acaba? diye sorar.

Trabzonspor’un şampiyonluğu için, için için yanıp tutuşan Temel’in verdiği cevap düşündürücüdür:

“Ula ya birak... O kitap hep eski şeyleri yazayi.”

Aksoy 1999, 18.

MARMARA HAMSİSİ

İstanbul’a gezmeye gelen Cemal’i burada iş tutan arkadaşı Temel, Kumkapı’da hamsi yemeye götürür. Güzel bir hamsi ziyafetinden sonra Temel sorar:

“Nasi, beğendin mi Marmara hamsisini?”

Cemal bir iki yutkundu, söylemek istemedi ama sonunda kendini tutamadı:

“Tıpkım saman gibiydi.”

Bu yanıta bozulan Temel, ev sahipliğini de unutarak karşılığını verdi:

“Ula hade oradan! Ettin bizi heyvan.”

Aksoy 1999, 19.

BİŞE BİLMEYSIN

Temel takasıyla çıktığı hamsi avında fırtınaya yakalanmıştı. Takası batan Temel, azgın dalgalan aşıp sahile ulaştığında her tarafı yara bere içindeydi.

Arkadaştan Temel’i derhal hastaneye kaldınp tedavi ettirirler.

On gün hastanede kalan Temel, taburcu olduğunda eve dönerken ne görsün: Karadeniz dümdüz sakin mi sakin...

Temel bu manzara karşısında derin bir iç geçirir ve söylenir:

“Hey gidi deniz! Ha şimdi hiç bişe bilmeysın değil mi?”

Aksoy 1999, 20.

HER HALDE

Temel organ bağışında bulunmak istemişti:

“Tilumi pağışlamak istedum ‘olmaz’ tetiler.”

Cemal:

“Neten açapa?”

“Her halte şivemi peğenmetiler.”

Bizim T., 1999, 12.

VİTES

Temel İstanbul’dan bir araba alır. Bir şoför tutup Trabzon’a dönmek için yola çıkarlar. Ordu’ya gelince arabanın vites kolu bozulur. Şoföre kızan Temel:

“Anlamiştum bozulacağuni, haçan gelenden beri oynayup duriysun oni” der.

Memiş ÖZDEMİR

PENGUEN

Temel ve arkadaşı yanlarında bir penguenle yoldan geçerken tanıdık biri seslenir:

“Ula ayiptur! Ha pu hayvani poyle sokak sokak tolaştırmayun, keturun oni hayvanat pahçesine!”

Temel hemen cevabı yetiştirir:

“Oriye tün keturduk, ha şimti ta sinamaya ketiriyruk.”

Bizim T., 1999, 15.

DENİZ PITMIŞ

Açık denizde1 geminin kaptanı ölünce Karadenizli diyerek Temel’i kaptanlığa getirirler.

Bir gün iki gün derken işler iyi gider. Fakat üçüncü gün sabaha karşı gemi karaya oturunca, tayfalar:

“Ne ettin da karaya oturttun gemiyi kaptan?” diye sorunca,

Temel cevap verir:

“Pen pişey etmedum... Teniz pittu.”

Bizim T., 1999, 22.

DÖRDÜNCÜ MOTOR

Temel Reis ile İdris Reis uçakla İstanbul’a gidiyorlarmış. Yolda uçakta bir sarsıntı olmuş. Herkeste bir telaş. Derken pilot konuşmuş:

“Motorun birinde bir arıza var, ama üç motorla biz gideriz.”'

Aradan 15 dakika geçer pilot tekrar konuşur:

“Bir motor daha stop etti. Ama meraklanmayın iki motorla gideriz.”

On dakika sonra üçüncü motorda stop etmiş ve pilot;

“Meraklanmayın bir motorla gideriz.” diye anons etmiş.

Temel Reis dayanamayıp;

“Ula İdris istey misun şimdi dördüncü motor da bozulsun hepten havada kalalum.”

Kardeş, ty,59.

ELDİVEN

Temel’in eldivenle yazı yazdığını görenler sormuş:

“Niye eldivenle yazıyorsun? Zor olmuyor mu?”

Temel:

“Zorluğuna zor oluyi ama el yazumun taninmasini istemeyrum” demiş.

Bizim T., 1999, 47.

ARSLAN

Temel hayvanat bahçesinde gezerken, açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.

“Hoop, dur! Ne yapıyorsun? Orası aslan kafesi” diye bağırmışlar.

Temel geri dönmüş, bağıranlara kızarak:

“Sankim aslanınuzu yeduk” demiş.

Bizim T., 1999, 48.

GAVUR KRALI

Temel, İstanbul Üsküdar’da bir akrabasını ziyarete gitti. O gün de yabancı bir devlet başkanı İstanbul’a gelmiş. Bizimkiler evde sohbet ederlerken Selimiye Kışlasından 21 pare top atışları başlamış. İlk top atılışında Temel büyük bir telaşla ayağa kalkarak:

“Ne oliyruk?” der.

Akrabası da:

“Korkma, korkma bi şey yok. Bi gavur krali gelmiş de ona atayler.”

Temel biraz sakinleşir. Derken ikinci top atışı. Temel yine telaşlanır, akrabası:

“Telaşlanma ula, deduk ya gavur kralina atayler da!”

Temel yine sakinleşir fakat, top atışları devam eder. Dördüncü ve beşinci derken Temel’in sabrı tükenir:

“Yazuk ula hala vuramatilar adami.”

Bizim T., 1999, 53.

NİÇİN

Dursun Temel’e sorar:

“Ula Temel bir şeye ateş ettığumuzte niye bir gözümüzü kapatıyruk?”

Temel cevabını verir:

“Çok cahilsun Tursun, iki közümüzü kapatursak hetefu nasul köreçeğuk ta?’’ Bizim T., 1999, 69.

ÇALKALAMAK

Temel bir gün hastalanıp doktora gtmiş. Doktor ona bir şurup vermiş.

Temel eve gittiğinde şurubu içmiş. İçtikten sonra şişenin üstündeki yazıyı okumuş. Başlamış oynamaya.

Durumu gören Fadime, kocasına:

“Sen telürtün mi? Netur teli kibin oynayisun?” der.

Temel:

“Ha pu meretun üstünde çalkalayarak içinuz yazayi. Pen çalkalamatan içtum. Şimtu çalkalayrum” der.

Bizim T., 1999, 60.

OTOBÜS NEREYE

Temel ile Dursun yolculuğa çıkarlar. İlk geçen otobüsü durdurup binerler. Bir süre gittikten sonra Dursun:

“Ula Temel piz pintuk ama pu otopüs nereye kidey?”

Temel biraz düşündükten sonra rahatça:

“Ula Tursun acelen netur? Otopüsten inunca yoltan keçen pirine soraruk.” Bizim T., 1999,62.

KONYA’YI GÖR

Temel Konya’ya arkadaşlarına gezmeye gitmiş.

Arkadaşı Temel’e birkaç gün Konya’yı gezdirdikten sonra,

“Eee Temel, atalanmız ‘gez dünyayı, gör Konya’yı’ demişler sen ne dersin?”

Temel:

“Ne tiyeceğum! Oni tiyen atalarumuz pizum oralari körmemişlerdur” demiş. Bizim T., 1999, 71.

MAKİNİST KARINCA

Temel’in kol saati durmuş. îçini açmış içinden ölü bir karınca çıkmış.

Temel:

“Makinistun elduğuni tahmin etmiştum” demiş.

Bizim T., 1999, 74.

ASANSÖR

Hayatında hiç asansör görmeyen Temel bir apartmana gitmiş.

Yaşlı bir adın asansöre binip yukarı çıkmış. Akabinde asansör aşağıya inmiş. Asansörden genç bir kadın çıkmış.

Bu duruma şaşıran Temel:

“Ula yaşlu kadun pindu kençleşti. Pizum Fatime’yi ta ketireyum taa” demiş.

Bizim T., 1999, 93.

DİNDAR

Temel babasına derki:

“Pizum öğretmen çok tintar.”

“Niçun, nasul anladun?”

“Öğretmenun sorduğu sorulara her çevap verduğumte, “Allah Allah” diye pağuruyi taa.”

Bizim T., 1999, 101. -

ÇARESİZLİK

Hakim Temel’e sorar.

“Niye adamın başına sandalyeyi vurdun?”

Boynu bükük Temel:

“Ne yapayum çaresuzluktan efendum, masayu kalturamadum ki.” diye cevap vermiş.

Bizim T., 1999, 102.

TEMEL MÜZEDE

Temel Fransa’da sevgilisi Fadime ile müzeyi geziyormuş. Temel biraz yorulmuş, orada gördüğü bir koltuğa oturmuş.

Biraz sonra müze memuru:

“Bu 14. Lui’nin koltuğudur. Buraya oturamazsınız!”

Temel hiç istifini bozmadan:

“Zararı yoktur emice, o kelinçe kalkanım” demiş.

Bizim T., 1999, 109.

GIDIKLAMA

Temel’i asmağa göytürüyorlar. Tam sehpaya yaklaşınca geri döner:

“Savcı bey pir ricam var!”

“Nedir rican?”

“Penu pelümten asun.”

“Niye?”

“Poynumdan kıdıklanıyrum taa.”

Bizim T., 1999, 114.

ZAYIFLAMA

Temel bir kondisyon aleti almış. Dursun bunu görünce:

“Ula Temel punun üstüne niye pineysun?”

“Zayıflamak uçun.”

Dursun:

“Punun üstüne pinunça zayıflay misun?

Temel:

“Hee!”

Dursun:

“Sen zayıflamak uçun pir alet pulmişsun. Ya pen hiç şişmanlamayrum!”

Temel:

“Pak Tursun: Pen pu aletun petallaruni ileri çevireyrum, zayıflayrum. Sen ta keru keru çevirursan şişmanlarsun taa!”

Bizim T., 1999, 116.

HIZIMI ALIYORUM

Tatbikat sırasında bölüğe hücum emri verilmiş. Bütün bölük hedefe koşmaya başladığında Temel geri geri gidiyormuş.

Komutan bağırmış:

“Niçin cepheye koşmuyorsun? Yoksa korkuyor musun?”

“Korkmak mi?”

“Peki niye geri geri gidiyorsun?”

“Kerilup hizumi almak uçun taa!”

Bizim T., 1999, 118

BİLET KONTROLÜ

Temel trenin tenha bir köşesinde yalnız oturuyordu. Birden içeri eli silahlı iki kişi girdi.

“Kıpırdama paralan çıkar!”

Temel titreyerek:

“Hemşerum valla peş param yok!”

“O halde neden titriyorsun?”

“Sizi pilet kontrolcüsü santum.”

Bizim T., 1999,120.

TAARRUZ

Cephede taarruzdan önce son saniyeler. Komutan askerlerine moral verici bir konuşma yapar ve şöyle bağlar.

“Şimdi kendinizi gösterme zamanı geldi aslanlanm, göğüs göğüse adam adama dövüşeceksiniz.”

Erlerin arasından Temel bir adım ileri çıkar:

“Komitanum pağa düşen hancisidur gösterir misunuz? Pelki eyilukla halleterum işi.”

Bizim T., 1999, 125.

BAŞINA DÜŞSEYDİ

Temel kaynanasını altıncı kattan aşağıya atan Dursun’a çıkışmış:

“Ula Tursun, nasil bu kadar kattar olapilursun?”

Dursun:

“Niye? Ne oldi?”

Temel:

“Ula kaynanan ya pirinin paşina tüşsaydi?”

Bizim T., 1999, 127.

MİSAFİRPERVER

Temel’i bir gün boks maçına çağırırlar ve;

“Gelen adam yabancıdır. Ona misafirperverliğini göster” derler.

Nihayet maç başlar ve adam Temel’i bir döver ki son raunda kadar devam eder.

Son rauntta Temel bir açılır adamı hastanelik eder. Temel’e sorarlar:

“Madem adamı dövecektin neden önceden dayak yedin?”

“Pizde adettur ev sahibi yemeten, misafir yemeğe paşlamâz.” Bizim T., 1999, 136.

HASTALIK

İdris kahvede oturan Temel’e sorar:

“Ula Temel h,asta misun nesun?

Temel:

“Sorma İdris, hastayum toktora kitecek param ta yok.

“Sen hau Doktor Yusuf Peye kit hesaplidur. Hem ikinci gidişte paranun yarisini alur.”

Ertesi gün Temel doğru Doktor Yusuf Beye gider:

“Merhaba Toktor Pey, işte pen kene keltum” der.

Bizim T., 1999, 137.

KORKAN TEMEL

Kahvede oyun oynayan gruptan biri ayağa kalkarak :

“Karisindan korkmayan kimse ayağa kalksin!” diye bağırmış.

Kahvedekilerin hepsi yavaş yavaş ayağa kalkmışlar. Yalnız köşede oturan Temel ayağa kalkmamış.

“Ula Temel sen niye ayağa kalkmadun? Katindan mi korkayisun?”

Karısından korktuğunu belli etmemek için Temel:

“Ayağa kalkma kalkacağum ta ayaklarum tutmayi onun için kalkamayirum” demiş.

Bizim T., 1999, 147.

HOŞLANDIĞI ŞEY

Temel arkadaşı ile meyhanede sohbet ediyordu. Bir ara arkadaşına sorar:

“Bir kadının en çok hoşlandığı şey nedir?”

“Güzel olmak.”

“Bilemedin. Yanındaki kadının kendinden çirkin olması.”

Temel’in Biri.., 2000, 23.

HELE BİR ALSALARDI

Temel’in akrabalarının birinin düğünü vardı. Temel karısı Fadime’yi arkasına alıp, atla yola koyulur. Bir süre yol aldıktan sonra eşkiyalar yolu keser. Temel’in tabanca ve kaması ile üstünde ne varsa hepsini alırlar. Atı da beraberlerinde götürürler. Temel ve Fadime düğüne gitmekten vazgeçip yürüyerek köylerine geri dönerler. Köy kahvesinin önünden geçerken, köylülerden biri Temel’e seslenir:

“Ne o Temel, soyulmuş bir halin var?”

Temel:

“He ya. Yolda eşkiyalar çevirdi.”

“Belindeki boş kama kınını almamışlar.”

“Sen ne diyorsun uşağum. Hele bi almaya kalksalardı ortalığı kana bulardım.”

Temel’in Biri.., 2000, 92.

ŞAKADAN HİÇ HOŞLANMAM

Temel sinema gişesinde kuyruğa girmişti. Bir ara farkına varmadan arkasında duran iriyan bir adamın ayağına basar. Nasırından dolayı canı fena halde yanan adam, Temel’in suratına yumruğu patlatır. Sırt üstü yer yuvarlanan Temel gökteki yıldızlan sayar. Bir süre sonra kendisine gelip ayağa kalkar. Adamın karşına dikilip:

“Bana baksana, yumruğu sahiden mi vurdun yoksa şaka mı yaptın?”

Öfkesi devam etmekte olan adam:

“Ne şakası be adam, sahiden vurdum. Bir itirazın mı var?”

“Öyleyse sorun yok. Şakadan hiç hoşlanmam da!”

Temel’in Biri.., 2000, 116.

BEN VERİRİM

Temel yolda yürürken bir hayli sıkışmıştı. Umumi tuvalete zorlukla ulaşır. Tuvaletin kapısında iri kıyım bir adamla karşılaşır. Zor durumda olan Temel:

“Be adam çekil de içeri girelim.”

İri kıyım adam:

“Sen kim oluyorsun da bana kafa tutuyorsun? Ben, senin gibi ciğeri beş para etmezlere yol vermem”.

Temel, şöyle bir adamı süzdükten sonra kenara çekilip:

“Ben veririm.”

Temel’in Biri.., 2000, 139.

YASAK DEĞİL

Temel, milli parkta bekçilik yapmakta idi. Bir tatil günü kumsala inen genç bir kız, bütün giysilerini çıkarıp denize girmek ister. Yanına yaklaşan Temel:

“Burada denize girmek yasaktır.”

“Madem yasak neden soyunmadan önce ikaz etmedin?”

“Soyunmak yasak değil ki.”

Temel’in Biri.., 2000, 223.

SUSADIĞI ZAMAN

Temel askerlik arkadaşı DursunTa meyhanede içiyordu. Birkaç kadeh içtikten sonra efkarlanan Dursun:

“Temel, bekarlık canıma tak etti. En kısa zamanda evleneceğim.”

Temel:

“Olur mu Dursun? İnsan susadığı zaman kendini ırmağa mı atar?”

Temel’in Biri.., 2000, 232.

KILICA ASILI

Temel köy kahvesinin önünde oturuyordu. Kısa boylu oğlunu belinde bir kılıç zar zor yürürken gördü, kızgın bir sesle bağırdı:

“Hey bana bakın, oğlumu kim astı bu kılıca?”

İpek, 2001, 49.

GEÇ KALIR

Temel işten geldiğinde Fadime’yi ağlarken bulur.

“Ne oldu Fadime? Neden ağlıyorsun?”

“Sorma be Temel annem telefon etti. Divanda otururken az daha duvar saati başına düşecekmiş. Kıl payı kurtulmuş.”

Temel derin bir iç çektikten sonra:

“O saatte zaten hayır yok. Her zaman geç kalır.”

Temel’in Biri.., 2000, 244.

NUMARA MI YAPIYOR

Temel müdürün odasına girip:

“Müdür bey, annem rahatsızlaştı. İzin verirseniz doktora götüreceğim.”

Koltuğa yaslanan müdür:

“Ne zaman Trabzonspor’un maçı olsa annen hastalanıyor. Bu ne rastlantı böyle.”

“Ne yani annemin numara mı yaptığını söylüyorsunuz.”

Temel’in Biri.., 2000, 249.

KİMSE ANLAMAZ

Temel ile Fadime evlendikleri günü akşamı halayına çıkarlar. Bir sahil kasabasına giderler. Fadime otelin önüne gelince:

“Temel, ne olur oteldekiler halayına çıktığımızı anlamasınlar. Çok utanıyorum.”

Temel elindeki bavulları bırakıp kapıya yönelir.

“Hadi bavulları al arkamdan gel.Yeni evli olduğumuzu kimse anlamaz.”

Temel’in Biri.., 2000, 250.

NASIL ÖĞRENMİŞ

Temel eve gpldiğinde Fadime’yi masanın üstünde otururken bulur:

“Fadime masanın üstünde ne işin var?”

“Evde bir fındık faresi var”.

Temel:

“Hınzır hayvan, evde fındık olduğunu nasıl öğrenmiş?”

Temel’in Biri.., 2000, 304.

KISASA KISAS

Temel’in bacağını sanlı gören Dursun:

“Temel bacağına ne oldu?”

“Köpek ısırdı.”

“Köpeğin bacağına ne oldu?”

“Kısasa kısas!”

Temel’in Biri.., 2000, 309.

GEÇİNİZ

Trafik polisi Temel, eliyle arada bir “geçiniz” işareti yaparak yolda yürüyormuş. Ne yaptığını sormuşlar:

“Kendi kendime fıkra anlatıyorum” demiş.

“Peki elini niye öyle sallıyorsun?”

“Bildiğim fıkralar geldikçe ‘geçiniz’ işareti veriyorum.”

İpek, 2001, 8.

KAPIYI DA ÇALARMIŞ

Posta hizmetlerinin sürekli aksaması üzerine İdris bir posta güvercini alır. Posta işlerini güvercine yaptırmaya başlar.

Temel bunu görünce duramaz. O da gidip bir ağaçkakan alır. İdris durumu öğrenince şaşkın şaşkın Temel’e sorar:

“Temel neden güvercin değil de ağaçkakan satın aldın?”

Temel’in cevabı hazırdır:

“Ha bu kuş hem mektubu götürür, hem de kapıyı çalar.” İpek, 2001, 19.

TELEFON TELLERİ

Temel'in köyüne yeni yeni medeniyet giriyor. PTT’ çiler telefon direkleri dikerek hat çekecekler. Bizim Temel de bunları izleyip gülmekten kınlıyor. Temel’e soruyorlar.

“Ne var, ne gülüyosun?”

Temel cevaplıyor:

“Poşuna uğraşiysunuz, inekler o tellenin altundan geçer.”

http://www.bulentturker.coni/fikra.htm

NE İÇİN ÇALIŞIYORMUŞ

Almanya’da işçi olarak çalışan Temel’in bir ara şefi Hans’la başı derde girmiş.

Hans:

“Biz Almanlar sadece şeref ve onurumuz için çalışınz. S izler ise sadece para için çalışırsınız” demiş.

Temel alaycı bir tavırla:

“Haklısınız.” demiş ve eklemiş:

“Herkes neyi eksikse onun için çalışır.”

İpek, 2001, 31.

BİLDİKLERİ İÇİN PARA ALIYORMUŞ

Bankada memur olarak çalışan Temel’e müdür çok basit bir soru sorar:

Temel gayet lakaytça;

“Bilmiyorum” diye cevap verir.

Müdürün tepesi atar bu söze.

“Madem bilmiyorsun ne demeye bankadan aylık alıyorsun” der.

Temel gayet pişkince;

“Ben bildiklerim için para alıyorum. Bilmediklerim için alsaydım bankada para kalmazdı” der.

İpek, 2001, 59.

HAKSIZ YERE

Temel’i “kanunlara karşı geldi” diye hapse götürürken, karısı Fadime ağlayarak söyleniyordu:

“Kocamı haksız yere götürüyorlar, kocamı haksız yere götürüyorlar!”

Temel artık dayanamadı:

“Sus hanım, yeter -dedi- Haklı yere götürseler daha mı iyi olacaktı?” İpek, 2001, 62-63.

AYNA

Temel ömründe ayna görmemiştir. Bir gün yolda bir ayna, bulur. Eline alıp bakar. Kendisini görünce şöyle der:

“Affedersiniz, içerde sizin olduğunuzu bilemedim!

İpek, 2001, 135.

SOLUCANA YÜZME DERSİ

Göl bekçisi kıyıda balık avlayan Temel’e yaklaşıp sordu:

“Görmüyor musun koskocaman tabelayı? Ne yazıyor: ‘Burada balık tutmak yasaktır.’”

“Gördüm -der Temel- Gördüm ama ben balık tutmuyorum ki.”

“Yok canım, peki nedir o elindeki.”

“Olta.”

“Onun ucundaki.”

“Solucan.”

“Eee be birader, balık tutmuyor da ne yapıyorsun bütün bunlarla?”

Temel’in cevabı şaşırtıcıdır.

“Solucana yüzme öğretiyorum.”

İpek, 2001, 93.

TEMEL TİYATRODA

Dursun birlikte tiyatroya gittikleri Temel’e sordu.

“Dün geceki oyunu nasıl buldun?”

Temel:

“Sadece birinci perdeyi seyrettim, çok güzeldi” dedi.

Dursun:

“O zaman ikinci perdeyi niye seyretmedin?” diye sordu.

Temel’in cevabı şaşırtıcıydı:

“İkinci perdenin başında ‘bir yıl sonra’ yazıyordu. O kadar uzun zaman bekleyemezdim ki.

'                                                                       İpek, 2001, 117.

ŞAPKA

“Uşaklar, ha bu yeni alduğum şapka peni onbeş yaş gençleştiriyi.”

“Peki kaç yaşmdasun?”

“Ha böyle şapkalu mi, şapkasuz mi?”

Sırtlı, 1996, 71.

EVLİLİK YILDÖNÜMÜ

Yaşlanmış olan Fadime kadın, kocası Temel’e:

“Yarın evliliğimizin 50. yıldönümü. Kümesteki horozu keselim mi?” diyordu.

Temel:

“Anlamadım -dedi- bunda horozun suçu ne?” İpek, 2001, 157.

KARIŞTIRMAYIN

Amerika’ya çalışmaya giden Temel, New York Belediyesi’nde otobüs şoförü olarak çalışmaktadır. Bir gün otobüste zenciler ile beyazlar arasında önde oturmak yüzünden kavga çıkar.

Temel kavganın uzadığını görünce, işi tatlıya bağlamak için bütün yolculara seslenir:

“Ha bu sizun yaptığunuz ayup teğil midur? Siyah ta olsa beyaz ta olsa hepimuz insan değil miyuz? Pirakun kavgayu da düşünün ki hepimuzun rengi mavi.”

Temel’in bu uyarısı karşısında yolcular yaptılanndan utanıp kavgayı bırakarak, yerlerine oturmaya başlarlar.

Bunu gören Temel tekrar bağırır:

“Açuk maviler öne, koyu maviler arkaya otursun daa!”

Karadeniz Fık., 1983, 44-45.

NEDEN

Temel’e İstanbullu arkadaşı sorar:

“Karadenizliler neden her soruya karşılık bir soruyla cevap verirler?”

Temel cevabı hemen verir:

“Niçun öyle etmesunlar?”

Karadeniz Fık., 1983, 51.

AYNA

Aynanın karşısında gözleri kapalı duran Temel’e ne yaptığını sormuşlar.

“Uyurçen nasil cöründügümü merak ettum” demiş.

Sırtlı, 1996, 118.

YERİNE GÖRE

Temel Eskişehir’den İstanbul’a gitmek için trene biner. Ne var ki yanlışlıkla Ankara’ya giden trene binmiştir. Bir süre sonra karşısında oturan adamla sohbete başlar.

“Hemşerum sen de mi İstanbul’a cideysun?”

“Yok, ben Ankara’ya gidiyorum.”

Bu cevap üzerine şaşıran Temel;

“Uyy, adamlar işi nasul da ilerletmişler... Sen Ankara’ya doğri oturaysun seni oraya cötürey, pen İstanbul’a doğri oturayrum peni de İstanbul’a cötürey” der.

Karadeniz Fık., 1983, 51.

KÖTÜ YAZ

Fadime yavuklusu Temel’e sitem etmektedir:

“Sen peni atlataysun... yazın evleneceğum demiştun, nerede ise kış gelecek.”

Temel cevabı yapıştırır:

“Pen hiç sözümden dönmemişumdur. Ha sen pu geçen yaza yaz mı deysun?” Karadeniz Fık., 1983, 57.

SORUŞTURMA

Yargıç sanık sandelyesinde oturan Temel’e sorar:

“Arkadaşın yalnızken kendi kendine konuşma huyun olduğunu iddia ediyor. Bu söylediği sence doğru mu?”

Temel bir savcıya bir de arkadaşına bakıp:

“Pilemem hakim pey, yalnuzken onin hiç yanunda olmamişumdur.”

Karadeniz Fık., 1983, 70.

NE OLMUŞ

Fadime sabaha karşı eve gelen kocasına çıkışınca, Temel:

“Pağa poşuna pağıraysun, şimdiye kadar hasta pi arkadaşımun yanundaydum.”

“Çok iyi uyduraysun, neymiş pakalum o arkadaşınun adu?”

Temel bir süre düşündükten sonra:

“O kadar hastaydi çi adunu bilem söylememiştur.”

Karadeniz Fık., 1983, 105.

KERESTECİ

Temel Çavuş teftiş sırasında askerleri boy sırasına sokuyordu. Onun kısa sürede bütün takımı boy sırasına dizdiğini gören binbaşı:

“Çavuş, bu askeri de yerine yerleştir bakalım.”

“Haşan sen 1,66’lanın yanuna geç pakayum.”

Haşan 1,66’lann yanına geçip boy hizası tam gelince binbaşı oldukça şaşırdı. Önündeki eri Temel’e göstererek;

“Peki bunun boyu kaç santim?”

“Onin poyu 1,72 komitanum.”

“Peki bu askeri boyu?”

“Oninçi de 1,77 komitanum.”

“Peki benim boyum kaç?”

“1,78 komitanum.”

Binbaşı iyice şaşınr ve Temel’e;

“Sen sivilken ne iş yapardın?” diye sorunca Temel:

“Keresteciluk komitanum.”

Karadeniz Fık, 1983, 88.

YALANCI

Temel’le Cemal falcılar konusunda konuşuyorlardı. Arkadaşının birbirinden ilginç fal hikayelerini dudak ucuyla dinleyen Temel;

“Pen ne falçulara ne de pakıculara inanayrum.”

“Neden uşağum?”

“Geçen cün, pi falcuya cittum; kapıyu çaldum. Ne dedu piley misun?”

Cemal merakla cevapladı:

“Hayir bilmeyrum.”

“ ‘Çim o’ deyi sordu pağa.”

Karadeniz Fık., 1983, 116.

İLGİNÇ SAAT

Kasabada erkenden işi olan Temel yatarken karısı Fadime’ye;

“Saati beşe kurmayu unutma!” demiş.

Fadime:

“Saatin bozuk olduğuni pilmey misun?”

“Peçi ne edeceğuz şimdu?”

Fadime:

“Benim her sabah saat beşte çişum celir. Pen işemeğe cittuğumda seni kaldırurum olur piter.”

“Tamam” demiş Temel ve yatıp uyumuş.

Sabaha karşı Fadime Temel’i dirseği ile dürtmüş:

“Ula Temel, kalk benim çişim çeldi.”

Temel hemen fırlamış yataktan. Oğlu İdris’i de uyandırmış. Hemen giyinip çıkmışlar dışarı. Yürümüşler yürümüşler, yarım saat bir saat derken hala tan yeri ağarmamış. Bir buçuk saattir yolda olmalarına rağmen ortalık ağarmayınca İdris babsına sormuş:

“Babacuğum her zaman hava hemencecuk ağanrdu, bu cün ne oldi?”

Fadime’ye oldukça kızgın olan Temel:

“Uşağum puni pilmeyecek ne vardur; ananun şeyinden saat olursa, havada böyle geç aydunlanur.”

Karadeniz Fık., 1983, 18-19.

STOKÇU

Sigorta kartı için Temel’e fotoğraf gerekmiş. Hiç fotoğrafı olmayan Temel hemen bir fotoğrafçıya gider. Fotoğraf çektirmek istediğini söyler, ve fotoğrafçının gösterdiği koltuğa oturup pozunu verir.

Makinasım hazırlayan fotoğrafçı;

“Resminizi hemen mi almak istiyorsunuz?” diye sorunca, Temel:

“Uyy penum resmimden deponuzda var midur?” der.

Karadeniz Fık., 1983, 24.

HAYALİ YÜK

Temel ile İlyas inşaatın birinde amele olarak çalışıyormuş. Bir ara, kalfa, onları birbirlerinden dört-beş adım arayla, bir elleri havada diğer elleri ise bellerinde sanki bir şey taşıyormuş gibi görünce bağırır:

“Ula uşaklar, deliler cibi ne yapaysuz orada?”

Önde yürüyen Temel bir arkasına bir de havaya bakar, kolunu havadan indirdikten sonra İlyas’a bağırmaya başlar:

“Ula İlyas, merdivenu unutmuşuk daa!”

Karadeniz Fık., 1983, 26.

KÖTÜ HUY

Temel karısı Fadime’ye bağırmaktadır:

“Bu çötü huyuna çok kızayrum senun. Neden sen da penum ceplerumi kanştırmayasun?”

Fadime:

“Bu çötü huy midur?” deyince,

Temel:

“Karişturmuş olsaydun, hepsinun deluk olduğuni cörürdün.”

Karadeniz Fık., 1983, 32.

SİZ DİREĞİNİZİ ALIN

İlkokul müdürü Temel okulun daha iyi fark edilmesi için hazırlattığı yön levhasını anayol üzerindeki elektrik direğine astırınca TEK yönetiminden resmi bir yazı alır.

Yazıda elektrik direğine yazı asmanın izne ve kiraya tabi olduğu belirtiliyor ve levhanın ya indirilmesi ya da belli bir ücretin ödenmesi isteniyordu.

Yazıyı okuyan müdür Temel, kısa ve özlü yanıtını mektupla verir:

“Biz levhamızdan memnunuz. Siz direğunuzi ordan alın!”

Temel’li Fık., 1997, 14.

HANGİSİ OLSUN

Temel işhanında çay ocağı işletiyormuş. Üst katlarda çalışanlardan biri:

“Temel Efendi, dört çay yap! Biri açık olsun!” diye seslenmiş.

Çaycı Temel:

“Abi hangisi açık olsun?” demiş.

Temel’li Fık.,1997, 17.

SENİ ÖYLE YAŞATIRIM Kİ...

Devlet dairesinde memur olarak çalışan Temel, bir gün kurum değiştirmek için müdürünün karşısına çıkıp, meramını anlatır:

“Hapishanede gardiyan olmak isteynm.”

Müdürün de yardımlarıyla Temel kurum değiştirerek gardiyan olur. Eski iş yerine müdürü ile vedalaşmaya gelir. Müdürü Temel’e takılır:

“Oğlum işine bu kadar yardımcı olduk; şimdi gidiyorsun, ne bir kuru teşekkür ediyorsun ne de Allah razı olsun diyorsun. Bu ne biçim iştir?”

Temel saf saf yanıt verir:

“Ey gidi müdürüm, senin bende emeğin çoktur. Teşekkür da bi şey mi, sen bi içeri düş, bak ben seni naşı kuru üzümle beslerim.”

Temelli Fık., 1997, 15.

FOSFORLU

Temel Fadime’yi evine götürmüş.

“Işığı söndür, perdeleri kapa yanıma çel” demiş.

Fadime utana sıkıla yanaşmış, Temel yeni aldığı fosforlu saatini gösterip,

“Bak nasıl yanayi demiş.”

Karahasanoğlu, ty, 8.

YANLIŞ ADAM

Temel aynı otelde kaldığı zenciyle Arap Arap diye dalga geçermiş. Bir akşam yatarken Temel beşte kaldırılmasını istemiş. Zenci gece usulca Temel’in odasına girip Temel’in yüzünü siyaha boyamış. Temel sabah kalkıp aynaya bakınca:

“Tüh, beni kaldıracaklarına yanlışlıkla Arabi kaldırmışlar.” deyip geri yatmış.

Karahasanoğlu, ty, 8.

YORMASAYDUM

Temel otelde kahvaltı yaparken, tabağındaki zeytine bir türlü çatalı batıramaz. Bunu izleyen garson, yanma gelir, çatalı eline alır ve bir seferde zeytine batırır.

“Uyy uşağum. Ben yormasayidum sen biraz zor yakalardun oni” der Temel.

Oktay KARAMAN

ASANSÖR BOŞLUĞU

Temel zilzuma sarhoş evine gelmiş. Kapıcı durumu sezmiş ve Temel’i kolundan tutup merdivenlerden çıkarmış. Kapıyı açıp asansöre bindirmiş. Aşağıya inmiş bakmış kapıda bir adam daha. Kapıcı aynı şeyleri bir daha yapmış. Aşağıya inince bir bakmış bir adam daha. Her halde bu da arkadaşlarıdır deyip, onu da yukarı çıkarmaya başlamış. Merdivenleri çıkarken Temel dayanamamış:

“Yahu hemşerum niçun penu asansör boşluğundan atayisun.” Karahasanoğlu, ty, 10.

TEMEL VE YER

İki Karadenizli kahveye giderler. Biri sade diğeri şekerli kahve söyler. Kahveler gelir önlerine konur. Biri bir yudum alır:

“Uy ben sade istemiştum, şekerli geturmiş.”

Temel de bir yudum alır:

“Uy ben da şekerli istemiştum, sade geturmiş. Öyle anlaşılayi ki kahveleri yanlış vermiş, gel yerlerumuzi değişelum.”

Ermiş, 2000, 81-82.

TEMEL VE ARKADAŞLARI

Temel sekiz yaşında ayrıldığı memlekete 80 yaşında döner. Of ilçe merkezinde arkadaşlarını arar, şuna sorar, buna sorar, bilen yok. Köyüne gider orada da arkadaşlarını sorar, hayret, bilen yok. Köyde dolaşırken mezarhğığa gelince “bir fatiha okuyayım” der ve mezarlığın köşesine çömelir. Bu sırada gözü mezar taşına ilişir. Bakar ki aradıklarının birinin mezarı. İkinci mezar, o da aradığı; üçüncü o da aradığı... Arkadaşlarını bulduğu için keyiflenen Temel söylenir:

“Uyy, poh yiyenler, toplandinuz yatayisunuz burda, ben de arayirum sizi Of ta!”

Ermiş, 2000, 86-87

TEMEL VE UÇMAK

Temel ve Dursun, küçük bir tepe üzerinden denizi seyrediyorlardı. Temel havada dolaşan martıları gösterek:

“Bak şu kuşlar nasıl uçayi. Biz de uçalum.”

Dursun:

“Onlar kuştur, uçarlar. Biz uçamazuk.”

“Nasi olur? Uçayum da bir gör.” dedikten sonra kollarını açar, kanat gibi çırparak kendisini uçurumdan bırakır. Sonuç belli. Küt diye vurur, yığılır kalır.

Dursun koşarak yanına gider. Temel, yerinden kalkacak durumda değildir.

“Ben saa uçamazsun demedum mi?”

Temel:

“Görmedun mi? Uçmasuna uçtum ama konmasuni beceremedum.”

Ermiş, 2000, 107.

HAKSIZLUK

Hemşire doğum evinin kapısında bekleyen beylerden birine,

“Gözünüz aydın bir oğlunuz oldu” der.

Temel fırlar ve bağırmaya başlar:

“Bu haksızluk! Ben buraya bu beyden önce gelmiştum.”

Karahasanoğlu, ty, 15.

VVOSVAGEN

Temel woswagen marka bir araba almış. Arabanın önünü açmış bakmış ki motor yok.

“Uyy! Bu nasil bi maçinedur? Araba motorsuz çalışiy.”

Karahasanoğlu, ty, 29.

ZEKA

Fadime:

“Çocuk zekasını benden almiş” deyince,

Temel:

“Belli benimki yerli yerinde durayi” demiş.

Karahasanoğlu, ty,31.

UYKU

Temel bir eczaneden uyku ilacı almış.

Eczacı:

“Bu haplar size iki ay yeter.”

Temel itiraz etmiş:

“Uyy, pen o kadar uzun uyumak istemeyirum.”

Karahasanoğlu, ty,3Z.

KAYBOLMAYAN ÇAYDANLIK

Temel’in çaydanlığı denize düşmüş, vaziyeti nasıl idare edecek?

“Pir şeyin yerini pilunursa kaybolmuş sayılır mu?”

“Yoo, hayır.”

“Öyleysa bizum çaydanlık kaybolmadi.”

Karahasanoğlu, ty, 60.

SİZ DENEYİN

Temel’in otomobili stop etmiş. Çalıştırmak için uğraşıyor. Arkadaki arabanın şoförü ise ha babam komaya basıyor. Temel arabadan sakin bir şekilde iniyor ve:

“Bi de siz deneyin çalıştırmayi, pen sizin, komaya basmaya devam edebilirum.”

Karahasanoğlu, ty, 73.

YIRTIK ÇIKACAK

Askerler telgraf tellerini tamir ederken tel yetmeyince dikenli tel kullanırlar.

Temel:

“Telgraflar yırtık çıkacak” der.

Karahasanoğlu, ty, 90.

BAŞIMA DERT OLURSUN

Temel İstanbul Mahmutpaşa’da işportacılık yaparken meslektaşı îdris’le kapışır.

Yumruklar tokatlar birbirini izlerken, sıkışan İdris belindeki tabancaya asılır.

Temel ise Sürmene bıçağını çekerek, İdris’e seslenir:

“Yoo dur bakalum! Tabanca alışmazsa başıma dert olursun, sen da biçak al gel!”

Temel’li Fık.,1997, 63.

NE VAR

Kahveye giren Temel arkadaşlarının yanında bir sandalyeye oturur. Yanında oturmakta olan adam hemen onu dürter ve:

“Hey delikanlı, şapkamın üstüne oturdun” der.

Temel masadaki oyunu seyretmeyi bırakır ve adama:

“Gitmek mi isteydunuz yoksa?” der.

Alay, 1993, (4).

DELİDİR BU

Hasta bakıcı Temel komisere başvurur:

“Çabuk! Bir şeyler yapın tehlikeli bir deli hastaneden kaçtı.” Komiser:

“Nasıl bir delidur bu adam?” diye sordu.

Temel:

“Başı kel, saçlara darmadağınuktur.”

“Ne! Hem kel hem saçları dağınuk nasıl olur?”

“Delidür, bu komserum. Ne yapacağı belli olur mi?”

Alay, 1993, (4).

SAAT

Temel bir bavul dolusu saatle gümrükte yakalanır. Görevli sorar:

“Bunlar nedir?”

Temel:

“Tavuk yemidur da.”

“Tavuk saat yer mi?”

Temel:

“Vallahi ben bulari tavuklara yem diye aldum. Yeyip yememek olarin bileceği işdur.”

Alay, 1993, (5).

ASMAK

Dursun evinden çıktığında bakar ki komşusu Temel kendini belinden bir ağaca asmış. Hemen gidip ipi çözer. Komşunu ağaçtan indirdikten sonra merakla sorar:

“Ha sen ne yapayudun öyle?”

“Hiç kendumi asayidum.”

“Ha uşağum penum pilduğum insan poynundan asılayi.”

Temel üzgün ve çaresiz bir şekilde Dursun’a baktıktan sonra cevap verir:

“Benda öyle yapmişidum. Ama ipu poynuma pağladuğum zaman bi türlü nefes alamayrum.”

Alay, 1993, (12).

DÖVERİM

Kendisine saldıran baba-oğulu döven Temel’e karakolda tutanak okunur:

“Bu nedenle hasmının iki oğlunu dövdüğü için.”

Temel görevlinin sözünü keserek:

“Ha burda bir yanlışluk var: İki oğlunu değil bir oğlunu dövdüm. Ama ziyanı yok; tutanağı imzaladıktan sonra gider öbürünü da dövenim.”

Alay, 1993, (24).

PİL

Karaköy’de gemiden inen Temel’e sokulan uyanık;

“Yak bi sigara!” der.

Sigarayı alan Temel kibrit arar. Uyanık cebinden çıkardığı el fenerini uzatarak;

“Buradan yak” der.

Temel fenere eğilir, sigarasını çekiştirmeye başlar. Çekiştirdikçe adam kahkayla güler. Sonunda dayanamaz:

“Yahu sen ömründe el feneri görmedin mi?” der.

“Gördüm.”

“Peki el fenerinde sigara yanmayacağını bilmiyor musun?”

“Biliyrum.”

“Eee, ne diye sigaranı yakmak için uğraşıyorsun?”

“Piluni bitirmeye çalışayrum da ondan!”

Alay, 1993, (22).

SÜRATLİ

Sarhoş Temel gece yansı taksi şoförüne:

“Çek Trabzon’a!” der.

“Burası Trabzon efendim.”

Temel cebinden çıkardığı yirmi bin lirayı şoföre uzattı;

“Al uşağum, ama bi dahaki sefere bu kadar hızli gitmeyesun.”

Alay, 1993, (52).

İLERİ GİDELİM

İstanbul’da belediye otobüsünde muavin olan Temel yolculan uyanr:

“İleni gidelum beyler, ileni gidelum.”

Temel, şivesine gülen iki yolcuya sert sert bakar:

“O kadar da ileru gitmeyelum” der.

Alay, 1993, (60).

KAŞIMAK

İstanbul’da bir inşaatta çalışan Temel bir ara şapkasının üstünden başını kaşımak ister. Yanında çalışan bir İstanbullu Temel’i görünce;

“Yahu kardeşim başını kaşıyorsun ama şapkanı çıkarmıyorsun. Öyle kaşınır mı?”

Laf altında kalır mı Temel:

“Uyy, sen ..tünü kaşırken pantolonunu çıkariy misun yoksa?” der.

Alay, 1993, (63).

CENNET

Bir vaazda cennet yemeklerini sıralayan hocanın yalnız tatlılardan söz ettiğine tanık olan Temel sorar:

“Hoca efendi hamsiyi saymadunuz?”

Tatlıların yanında hamsinin adının anılmayacağını düşünen hoca kestirip atar:

“Cennette hamsi yoktur.”

Bunun üzerine Temel:

“Senun olsun o cennet. Pen gitmeyrum” der.

Alay, 1993, (63).

GEMİ

Temel oğlu ile birlikte televizyonun karşısına oturmuş haberleri dinliyordu. Spiker bir geminin karaya oturduğunu söyleyince, küçük babasına dönerek sordu:

“Puba gemi neden karaya oturayi?”

Temel Allah Allah gibilerden başını iki yana sallar ve cevaplar:

“Koskoca geminun sandalyeye oturacak hali yok ya uşağum.”

Alay, 1993, (67).

KIZMIŞ

Postacının her gün beşinci kata tırmandığını gören kapıcı merak edip burada oturan Temel’e sorar:

“Size çok mektup geliyor galiba beyefendi?”

Temel gülerek cevaplar:

“Hayir, postaciya kızdum da ona eziyet olsun diye her gün kendu kendume mektup atayrum.”

Alay, 1993, (77).

KAZA

Temel arabasıyla başka bir arabaya çarpar. İki şoför de aşağıya iner. Temel torpido gözünden aldığı viskiyi öteki şoföre uzatır. Gayet nazik bir tavırla:

“Buyrun, iki fırt çekin da heyecanunuz geçsun, büyük kaza atlattuk.”

Adam şişeyi alıp içer. Teşekkür ederek şişeyi tekrar Temel’e uzatır. Fakat Temel içmeyince;

“Ne o siz içmiyor musunuz?” diye sorar.

Temel gülerek;

“Hele bir trafik memurlari gelup alkol muayenesi yapsunlar da... Ondan sonra içerum” der.

Alay, 1993, (78).

TEMEL VE BİLETÇİ

Karadenizli Temel, şehir içi otobüsüne biner. Oturacak yer bulamaz, ayakta kalır ve düşmemek için tavandaki kayışa asılır.

Biletçi gelir. Temel parayı çıkarmak için sol eliyle kayıştan asılır, sağ eliyle ceplerini arar. Fakat ceplerinde para bulamaz. Elini değiştirir. Sağ eliyle kayıştan asılır, sol eliyle de sol ceplerini iyice arar. Aksilik ya, bu ceplerinde de para bulamaz.

Sıra iç cepleri aramaya gelir, iki elini kullanmak mecburiyetindedir. Otobüs de sallanıyor. Ne yapsın? Biletçiye derki:

“Sen tut ha bu kayişten! İç ceplerume bi bakayim.”

Ermiş, 2000, 98.

TEMEL VE BİT

Adamın biri, yanında oturan Temel’in yakasında bir bit görür. Kulağına eğilerek haber verir. Bunu hakaret sayan Temel yakasına bakarak cevap verir:

“Bit deyul piredur o.”

Adam bit olduğunda ısrar eder:

“Aman efendum, pire siyah olur bu ise beyaz.”

Temel cevabı yapıştırır:

“İhtiyari dur.”

Adam da inatçıymış, ısrarında devam eder:

“Pire zıplaya zıplaya gider, bu ise yürüyor.”

“Bu topalidur.”

“Pire çift gezer bu ise tek geziyor.”

Temel bunun da altında kalmaz:

“Bu bekaridur” der.

Ermiş, 2000, 97.

YENİSİNİ YAPAR

Bir Ramazan günü İstanbul’daki Yeni Cami etrafında dolaşan Temel; sakat bir dilencinin;

“Büyük Allah’ım dizlerime derman ver yürüyeyim, gözlerime nur ver göreyim, kulağımı aç işiteyim,” diye durmadan dua ettiğini duyunca, dayanamaz. Dilenciye çatar:

“Ya bak ha bu ahmak kafaya... Allah’ın başka işi yok da senin her bir yennlan ayri ayri mi uğraşacak. Yapar yenisini da olur biter.”

Aksoy, 2000,105.

KANDIRDIM ONİ...

Kasabanın kahvesine iri yarı, elinde kamçı olan birisi girerek oturanlara sormuş:

“İçinizde Ahmet hanginizdir?”

Bir dakika önce gürültüden kaynayan kahvede nefesler tutulmuş, çıt çıkmamaktadır. Öte .başta oturanlardan ufak tefek biri ayağa kalkarak;

“Penum, ne olacak?” demiş.

Bunu üzerine soran adam; “Penum” diyeni, evire çevire dövdükten sonra hiçbir şey söylemeden çekip gitmiş. Kahvedekiler;

“Yahu, sen Ahmet değil, Temel’sın. Niçin boş yere ha u heriften dayak yedin?” diye sorunca Temel;

“Ha bu boyumlan kandırdım oni, anlayın da” demiş.

Aksoy, 2000,113.

GÖZLERİNDEN TANIDI

Temel, kahvede arkadaşına gurulanarak ve böbürlenerek anlatıyordu:

“Bizum orada üç tane kabadayi vardır.”

“Kimdir onlar?”

“Biri emicemın oğli, biri tayımın oğli, öbürini demem.”

Arkadaşı tüm ısrarlarına rağmen üçüncü kabadayının kim olduğunu söyletemeyince son çare olarak sordu:

Üçüncü sakın sen olmayasın?

Temel, mutluluk içinde arkadaşını şöyle yanıtlar:

“Uyy... Nasil da bildin, yoksam gözlerimden mi tanidın?”

Aksoy, 2000, 63.

SEN ZEBANİSİN

yıl yaz mevsimi çok sıcak geçiyordu. Dışarıdan Temel’in bürosuna gelen Cemal, sıcaktan yakındı:

“Uyyy, öyle sıcak var dışarda ki; tıpkım çehennem gibi.”

Temel’in yanıtı çok ilginç oldu:

“Ula sen zebanisin oyleysa.”

Aksoy, 2000,73.

BACAĞIMI KALDIRDIM

Temel deniz kıyısındaki mavnalar arasında dalıp çişini yaparken orada gezinen ilçe kaymakamı olayı görür ve Temel’in duyacağı şekilde;

“Köpek herif, it herif... Başka yer mi bulamadın?” diye söylenir.

Temel yanıtını hemen yetiştirir:

“Haksızlık edeysin kaymakamım. Görmey misin bi bacağımı kaldırdım, ne lüzum var kötü lafa?”

Aksoy, 2000,20.

BENİ TANIMIYOR

Temel, bir arkadaşıyla birlikte gittiği doktora derdini uzun uzun anlattıktan sonra, doktor kimlik kartı doldururken;

“Nerelisiniz?” diye sorar.

Temel öfkeyle ayağa kalkarak, arkadaşına:

“Ula hadi gidelim, bir saat konuştum, nereli olduğimi anlamadi da; hastalığumi mi anlayacak ha bu herif!”

Aksoy, 2000, 43.

SANKİ BABANIN MALI...

Temel ile Dursun, vapurla İstanbul’a giderken büyük bir fırtınaya tutulurlar. Herkes cankurtaran yeleklerini giyer. Deniz yolculuğunda deneyimsiz olan Dursun’un ağladığını gören Temel yanma yaklaşır, yüzme bildiğine göre korkmaması gerektiğini hatırlattıktan sonra karamsarlığını atmak için şöyle der:

“Ula ne üzuliysın? Ha bu gemi bobağın mali mi?

Aksoy, 2000,45.

ÇOK GEÇ...

Temel öğle yemeği için girdiği lokantada uzun bir süre bekleyişten sonra tavuk dönerini getiren garsona sordu:

“Tavuk döneri sağa mi söylediydım?”

Garson hemen yanıtladı:

“Evet efendim, bir emriniz mi var?”

“Ula ne kadar da ihtiyarladun.”

Aksoy, 2000,11.

IIAU LEVHA Yİ ORAYA KOYANİ...

Temel, gece kamyoneti ile komşu ilçeye gidiyormuş. Önündeki tüneli geçtikten sonra yolun sağındaki “farlarınızı söndürünüz” trafik levhasını görünce gereğini yapar. Ama kendini 10 metrelik uçurumun dibinde bulur.

Şans eseri kendisine bir şey olmamış, yalnızca kamyoneti hurdaya dönmüş. Yoldan geçenler imdadına koşup sormuşlar:

“Nasıl oldu Temel, ne hatası yaptın ki?” demeye başlamadan Temel atılıp cevap verir:

“Ne hatası 'yahu... Ha bu ‘farlannızi söndürün’ levhasıni aburaya kim koydi? Bulin onu bağa!”

Temelli Fık., 1997, 100.

ÇÜRÜK KAFA

Köy merasının taksimi işinde çıkan kavgada Temel, arkadaşı Cemal’in kafasını yarmış ve iş mahkemeye intikal etmiş:

Mahkemede savcı iddianameyi okuduktan sonra sıra Temel’in savunmasına gelir. Temel gayet masum bir şekilde:

“ Uyy hakim bey, ben ne bileyim bunun kafasının ha bu kadar çürük olduğuni. Bi vurdum kafasi içine geçti.”

Temelli Fık.,1997, 76.

BEDAVA HABER YOK

Temel nüktedanlığı ile sevilen sayılan ve aranılan bir kişiliğe sahiptir. Uzun süre ortalıkta görünmeyen Temel’e çarşı ortasında rastlayan Cemal nükte ile karışık sataşır:

“Ula Temel, seni öldi dedilerdi, nereden çıktın geldin böyle?”

Her zaman hazırcevaplığı ile tanınan Temel gülümsedikten sonra cevabı yapıştırır:

“Açıkgöz... Bobandan haber soraysan ver kahve paralarini de konuşalım. Öyle bedavadan haber yok.”

Temelli Fık., 1997, 77.

NUH TUFANINDA TAKA

Temel her konuşmasında kendi sülalesinin çok. eskilere dayandığını iddia ediyormuş. Yine böyle bir konuşmasında ipin ucunu o kadar kaçırır ki;

“Bizim sülale Yusuf Peygambere kadar gideyi” der.

Arkadaşları Temel’in bu denli atmasına içerler ama gırgırın sürmesi için havayı bozmazlar. Dinleyenlerden Cemal atılır:

“Ula çok ataysın... Nerde ise sülaleğun Nuh Peygamber’in gemisune binduğuni söyleyecesun.”

Bu sözlere alınan Temel, söz altında kalmaz, yanıtını şöyle verir:

“O kadar da değil, bizumkilerun o zamanlar kendi takalari var imiş.”

TemelliFık., 1997, 78.

SEN KONUŞ DA GÖREYİM

İstanbul’da bir fabrikada çalışan Temel’e arkadaşları sataşarak;

“Nedir, hiç hamsi ağzından düşmüyor. Övüp duruyorsun. Ne kuş gibi konuşur, ne de horoz gibi öter. Bırak şu hamsiyi!” derler.

Temel bu sataşmaya bozulur ama altında da kalmaz:

“Yanayım ha u ahmak kafalanniza... Ula, sizun kafağızi sokayım suyın içina da, siz konişm bakayım.” der ve kıs kıs güler.

TemelliFık., 1997, 89.

HEP BERABER

Mahkemede Temel’in kimlik tesbiti yapılıyordu:

“Nerede oturuyorsunuz?”

“Gardaşumla beraberuz hakim bey.”

“Kardeşin nerede oturuyor?”

“Bubamla beraber.”

Hakim öfkelenmişti:

“Be adam, peki baban kimle oturuyor?”

Temel çaresizlik içinde ellerini açar:

“Lafımu anlatamadum herhalde hakim bey, hep birlukte oturiyruk daa.”

Temel’li Fık., 1997, 91.

AMAN YAZMA

Temel, TEK görevlisi olarak elektrik direğinde çahşıyorken cereyana kapılır ve hastaneye kaldırılır. Olayı duyan gazeteciler Temel’in başına üşüşürler.

“Geçmiş olsun ne oldu?”

“Elektiruk direğunde çalışirken ceryan çarpti da düştüm.”

Gazeteciler olay hakkında daha geniş bilgi edinmek için habire soru sorarlar. Tam gidecekleri sırada, hasta yatağından hafifçe doğrulan Temel sorar:

“Ya bakun bağa... Ha bu kadar soriyi bağa niye sordunuz. Adliyeden misunuz?”

“Yook... Biz gazeteciyiz.”

Temel yeniden cereyana kapılmış gibi yataktan fırlar ve gazetecilere sarılır:

“Uyy!... Gözuğuzi seveyum. Ben küçük memurum. Beyanat verme hakkım yoktur. Sakın yazmayin, ekmeğumdan olurum, sonra ...”

Temel’li Fık., 1997, 92.

NASİANLARUM?

Temel yeni aldığı şemsiyeyi terziye götürür, bir delik açmasını ister. İster ama terzi bunun anlamsız olduğunu, yaparsa şemsiyeye yazık olacağını söyler ve ilave eder:

“Beni dilersen şemsiyeye delik açmayalım.”

Temel kararlıdır ve itiraz eder:

“Ula, ne anlamaz adamsun, yağmurun dinduğuni sonra nasil anlayacağum?”

Temel’li Fık., 1997, 74.

KIZDI BAA HERHALDE

Temel Trabzon’da sinemaya gider. Gişeden bilet alır; içeri girerken kapıdaki görevli bileti elinden alıp yırtar. Temel buna akıl erdiremez. Gişeye döner, yeniden bir bilet alır. Kapıdan girerken biletini tekrar yırtarlar. Tekrar gişeye döner, üçüncü kez bilet alırken gişedeki görevli durumu fark edip sorar:

“Sen demin bilet almadın mı? Yoksa karborsa mı yapıyorsun? Ne yaptın deminki bileti?”

Temel derdini anlatır:

“Yahu ben bilet alıynm, kapıdaki adam bağa kızmiş herhalde, bileti elimden alıp yırtayi oni... Bağa bi bilet daha ver, belkim bu sefer yırtmaz!”

Temel li Fık.,1997, 62 .

Yl\. HOPPALA

Temel, tanıklık yapmak için mahkemeye çağrılır. Hakim, hüviyet tespiti için belli sorular sormaya başlar. Doğum tarihi, doğum yeri, baba adı, ana adı gibi...

Anasının adının sorulması Temel’in tuhafına gider; o da hakime sorar:

“Benim anamun adini mi soraysın hakim bey?”

Hakim biraz bozulur ve

“Yok benimkini!” der.

Bunun üzerine Temel rahatlar.

“Haçan hakim bey, ben senun anağun aduni nereden bileceğum.”

Temelli Fık.,1997, 64. -

ALDATAMADIM

Temel diğer komşuları gibi geçimini denizden sağlar. Takası ile çıktığı balık avından her seferinde bol avla dönerken, nedense son seferinde hiçbir şey yakalayamaz. Akşam eve döndüğünde eşi Fadime sorar:

“Ula Temel hani paluklar?”

Temel balık avlayamadığı için üzgündür ama, karamsarlığın eşini de etkilemesini istemez, işi şakaya vurur:

“Ne yapayım Fadime... Ha bu pen bugüne kadar baluklari aldattum; şimdi ise onlar peni... Vurmadiler oltama!”

Temelli Fık.,1997, 65.

O ZAMAN BİNMEZDUK

İstanbul’da Beşiktaş- Eminönü otobüsüne binen Temel ayakta kalmış. Üstelik otobüs yağmur nedeniyle tıklım tıklım doludur. Yol boyu her durakta inenden çok binen olur. Biletçi de bir yandan:

“İlerleyelim arkadaşlar... İlerleyelim!” diye ikaz ederek gelen yolculara yer açar. Her durakta aynı şekilde ikaz yapan biletçiye kızan Temel, sonunda dayanamayıp sesini yükseltir:

“Has deysm, iyi deysm, ilerleyelum, yürüyelim deysun ama , haçan yürüyeceğduk o zaman otobüse binmezduk.”

Temel’liFık.,1997, 66.

RADYO DA DİNLENSİN

Kurtuluş günü nedeniyle Trabzon bölge radyosu kemençe, davul, zuma havalan çalar. Bu nedenle Meydan parkı tıklım tıkhmdır. Saatlerce süren bu yayını herkes büyük bir zevkle dinler. İki dakika önceye kadar radyoyu pür dikkat dinleyen Temel, batı müziğinin başalamsıyla irkilerek, parkta hizmet eden garsonlann birine seslenir:

“Ula uşağum, azacuk yanıma gelsana.”

Garson müşterinin bir şey isteyeceğini sanarak :

“Buyrun efendim bir şey mi emrettiniz?” •

Temel, epey yorgunluk ifadesiyle şöyle dedi:

“Uşağum ha bu sizun radyonun ayari iyi giderken birden bozuldi. Her halde kafasi şişdi. Kapatta biraz dinlensun.”

Temel’liFık.,1997, 72'.

VERMEDUNUZ Kİ İSTEYSINUZ

Temel, sürücü ehliyetlerinin Emniyet müdürlüklerince verildiği dönemde ehliyet almadan önce araba almış. Bu nedenle de ehliyetsiz araba kullanır. Bir gün trafik kontrolünde yakalanır ve polis evrakını ister:

“Lütfen ehliyetinizi veriniz.”

Temel cezayı yiyecektir bunu bilir ama, derdini de söylemeden edemez:

“Eee ha bu olmadi memur bey. Bağa ne zaman ehliyet verdunuz da isteysunuz?”

Temel’liFık.,1997, 60.

NİYE YOK MİDUR?

Temel gazetecilikte daha adaylık dönemini yaşamakta ve Trabzon’dan İstanbul’daki haber merkezine telefonla haber yazdırmaktadır. Ancak telefon batlarındaki arıza nedeniyle söyledikleri karşı taraftan anlaşılmaz.

Haber merkezindeki şef anlayamadığı Trabzonspor sözcüğünün kodlanarak söylenmesini ister. Temel başlar:

“Trabzon’un T’si.”

“Tamam.”

“Trabzon’un R’si”

“Trabzon’un A’sı”

“Trabzon’un B’si” deyince şimdiye değin susan karşı taraftaki şef;

“Oğlum Temel, sen ne diyorsun? Ne biçim kodlama bu böyle?” diye çıkışınca Temel kendinden emin bir şekilde:

“Ne deysun şefim, Trabzon’da ha bu harfler yok midur?”

Temel’li Fık.,1997, 73.

TABANCA KİME YAKIŞIR

Fi tarihinde Tonya’nın Kanılar Mahallesi’nde düğün yapılıyordu. Gelenek gereği erkekler tabancalannı çekip havaya ateş ediyor ve bir yerde tabancalannın üstünlüğünü göstermeye çalışıyorlardı. O sırada komşu ilçelerden birinden gelip düğüne katılan Şakir adındaki konuk, tabancasını çekip bir şaıjör mermiyi birbiri ardına havaya saydınnca Temel, yanındaki Cemal’i dürttü:

“Ha bu adam kimdur ilk defa gönynm?”

Cemal ateş edenin komşu ilçeden Şakir olduğunu söyleyince Temel;

“Yazuk tabancaya yazuk!” diyerek görüşünü belirtir.

Temel’li Fık.,1997, 55.

ÇAKALLAR Mİ YESUN ONİ?

Temel kasten adam öldürme suçundan yargılanıyordu.

Hakim:

“Arkadaşını vurduktan sonra karayemiş dalma asmışsın, neden yaptın bunu? Anlat bakalım” deyince,

Temel:

“Uyy hakim bey, asmayayidım da çakallar mi yiyeydi oni?” der.

TemelliFık.,1997, 58 .

NE OLACAK BOŞBOĞAZ

Temel’i durduran trafik polisi;

“On dakika önce kırmızı ışıkta geçtiniz beyefendi” deyince, Temel:

“Kim deyi benum kırmizi işukta geçtuğumi?”

Trafik polisi nazikçe:

“Beş kilometre ötede başkomserimiz var, o telsizle bize bildirdi.”

“Ula amma da boşboğaz başkomiserunuz varmış ha... Ağzinda pakla islanmayi.” Temelli Fık.,1997,22..

YENİ BİTİYOR

Rize’deki ilkokulların birinde öğretmen Resim dersinde öğrencilerinden çay bitkisinin resmini yapmalarını istemiş. Dersin sonlarına doğru sıralan gezip öğrencilerinin resimlerini kontrol eden öğretmen, Temel’in yanına gelince hayretini gizleyemeyip sorar:

“Oğlum Temel, hani senin resmin?”

“Öğretmenim aha görmey misin?”

Temel, resim kağıdının ortasına sadece bir nokta koymuş, onu gösterir.

“Oğlum bunun neresi çay?”

“Öğretmenim görmey misin, o daha ufacuk, büyücek.”

TemelliFık.,1997, 43.

AYNI YAŞTADIR

Dizinden rahatsız olan Temel doktora gider.

Doktor:

“Rahatsızlığın nedir?” diye sorar.

Temel:

“Tizum ağnyi.”

“Amca yaşhluktandır.”

“Madem öyle, ebir dizumta ayni yaşdadur. O niye ağırmayi?”

Yaşayan T., 2000, 43.

ÇAMURLANMASUN

Temel tarlayı çapa yapıyordu. Yanından geçen arkadaşı Dursun, Temel’in koskoca yeri bu kadar çabuk kazdığını görünce şaşırır ve sorar:

“Ula Temel ne çabuk gazidun burayi?”

“Ben gazimayrum, gazma gaziyi.”

“Madem gazma gaziy, niye birakıp eve gitmeyisun, bırak da gazma gazisun.”

“Sapini tutayrum ki çamurlanmasun?”

Yaşayan T., 2000, 46.

AKILLI BEBEK

Temel ile Dursun çocuklarını alıp sahil boyunda gezintiye çıkmışlar. Dursun kendi soyundan sülalesinden bahsederken, iyi bir örnek olur diye kendi bebeği için:

“Ha bu bebeğum bile çok akıllidur. Bak, on aylıkdur, nasil da yüriyi! Seninki iki yaşında hala oni sen taşiyisun” der.

Temel:

“Olur mi çanum! Penumki senunkinden daha akillidur, körmey misun, yirmi tört ayluk oldi hala kendini taşıtıyi da!”

Yaşayan T., 2000, 49.

HAYAL

Dursun yolun kenarına oturmuş el kol hareketiyle kendi kendine konuşuyormuş. Oradan geçmekte olan Temel:

“Ula Tursun ne yapaysun?”

“Hiç sorma Temel, kurayrum 15 milyarluk hayal, ev alıyrum, araba aliyrum, uşağu evlendirmeye para kalmayi.”

Temel:

“Ula uşağum ondan kolay ne var, kur 20 milyarluk hayal, bütün işleruni rahat rahat kör.”

Yaşayan T., 2000, 50.

ACELE

Temel, vapurda sigara içilmez levhasının altında sigara içmektedir. Görevli gelir uyarır. Temel, aldırmaz:

“Yansına gelsun söndüreceğum oni” der.

Bir iki kez daha uyan alınca, Temel kızar:

“Ula ne piçum iştur da adama zevkle bir sigara içirmeyisuğuz.”

Görevli:

“Yasak efendim, içerde içemezsiniz.”

Temel:

“Pağa pak hemşerum, ha bu levhadaki sigara tam ortadan ikiye bölünmüş. Pu temektur ki yarisini içun. Yarisina kelsun söndireceğum oni, açelen nedur?”

Yaşayan T., 2000, 51.

UZUN BURUN

Temel bir gün uzaktaki bir akrabasını ziyarete gider. Mahallede dolaşırken bir anda herkesin dikkatini çeker. Herkes Temel’in burnunu gösterip fısıldaşmaya başlar. Temel bu duruma oldukça sinirlenir. İçlerinden birisi dayanamayıp sorar:

“Siz Karadenizlilerin burnu neden bu kadar büyük?”

“Biz sizun kibi her şeye pumumuzi sokmazuk daa.”

Yaşayan T., 2000, 52.

METELİĞE KURŞUN

Recep gurbet elde beş parasız kalmışken Temel ile karşılaşır:

“Eyi ki seni gördüm, dayimun oğli. Meteliğe kurşun atayrum.”

Para isteyeceğini anlayan Temel eğilip kulağına fısıldar:

“Tabancanun ruhsati var midur?”

Yaşayan T., 2000, 53.

KAĞIT

Okuma-yazması olmayan Temel’e, yemek için girdiği bir lokantada garson yemek çeşitlerinin yazılı olduğu menüyü vermiş ve:

“Buyrun, yemek çeşitleri” demiş.

Okuma -yazması olmayan Temel:

“Ha uşağum, purda yemekler kağıt üzerinde mi yeniliy da?”

Yaşayan T., 2000, 54.

HANİ REÇETEN

Temel’in çalıştığı eczanenin nöbetçi olduğu gece müşteriler her zamanki gibi tek tük gelir. Gecenin ilerleyen saatinde eczanenin kapısı sert bir tekme ile açılır ve içeriye elinde tabanca olan maskeli bir soyguncu girerek, Temel’e seslenir:

“Kasadaki paralan çabuk boşalt!”

Temel işin ciddiyetini anlamıştır ama yine de söylemeden edemez:

“Ula deli misun, nesun? Hani reçeten?”

Temel’li Fık.,1997, 68. '

KONUŞMAM YASAKMIŞ

Temel, otobüste cep telefonu ile konuşmaktadır. Konuştuktan çok önemlidir. Yolcular Temel’i uyanr:

“Cep telefonu ile otobüsün içinde konuşmak yasaktır.”

Bunun üzerine Temel:

“Uta Çemal, otopüsün içinde konuşmam yasakmiş. Sen konuş pen dinleyeyim.

Yaşayan T., 2000, 14.

YEMEK

Cemal Ankara’ya gidecekmiş. Yalnız gitmek istemediği için biraz cimri olan arkadaşı Temel’i aramış:

“Ula Temel Ankara’ya gidiyrum, geliy misun?”

“Ne yapacağuk orada?”

“Oni pirak, geliy misun, gelmey misun?”

“Cemal boşuna masraf çıkarma bağa.”

“Ne masrafı Temal! Otobüs ve otel paran dahil her masrafın pendan, yalağuz yemeğuna karişmam.”

Temel cevap verir:

“Eyi, tamam o zaman; pen senun tabağundan yerum.”

Yaşayan T., 2000, 59.

ALIŞKANLIK

Öğretmen derste mucize konusunu işlemiş. Konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak için bir örnek vermek isteyip Temel’e sormuş:

“Bir çocuk 10 katlı binadan düşüp de ölmezse bu olaya ne denir?”

Temel:

“Rastlanti denur.”

Öğretmen tekrar sorar:

“Yine düşmüş ve ölmemiş.”

Temel:

“Tesadüf olur.”

Öğretmen aynı soruyu tekrar sorar:

“Yine düşmüş ölmemiş.”

Temel:

“Eee öğretmenum buğa densa densa alışkanluk denur.”

Yaşayan T., 2000, 60.

TEMEL ASKERDE

Acemi birliğinden sonra Temel’in şevki Güneydoğu’da en uç noktada bir sınır karakoluna çıkar. Bir gece zifiri karanlıkta arazide teröristlerin peşinde olan Temel kibrit ve sigara çıkartup tam yakacağı sırada, yanındaki arkadaşi heyecanla atılır:

“Sen delimisun? Bu çok tehlikeli!”

Temel hiç istifini bozmadan:

“Merak etma sadece tudak tiryakisiyum... İçime çekmeyirum.”

Yaşayan T., 2000, 63.

BURDA ADAM Mİ VARİDİ?

Temel kahveye girerken arkadaşları şaka olsun .diye selamını almamaya karar verir. Bu sırada Temel içeri girer.

“Selamun aleyküm.”

Kimsede ses yoktur. Temel sinirlenerek başlar üstündekiler! çıkartmaya, sıra pantolona gelince, arkadaşları şaşkın bir şekilde:

“Ula tur tur ne yapayisun?”

Temel gayet ciddi bir şekilde:

“Allah Allah, purda adam mi varidi?”

Yaşayan T., 2000, 16.

KAŞUK

Temel’le Dursun’un paralan tükenmiş. Ceplerinde tek çorba içecek paralan kalmış. Lokantaya gidip bir çorba parasıyla iki kişi nasıl doyar diye uzun uzun düşünmüşler. Sonunda Temel bir çıkış yolu bulmuş. Lokantaya girmişler; birinci masaya oturmuşlar. Garson gelmiş:

“Efendim ne arzu edersiniz.” diye sormuş.

Temel biraz düşünür gibi yaptıktan sonra:

“Bize iki kaşuk, bi tane çorba lütfen!”

Yaşayan T., 2000, 25.

AKILLI

Vaktiyle Temel, Trabzon’dan Ankara’ya göç etmek zorunda kalır. Geçimini el arabasıyla sattığı mevsim meyveleri ile kazanmaktadır. Karadeniz’e özgü insan sıcaklığı ve şivesinden taviz vermeyen Temel kısa zamanda geniş bir müşteri kitlesi kazanır. Öyle ki ondan bir şey almak isteyen insanlar dahi Trabzon şivesiyle konuşurlar. Temel’in özelliği müşterilerine hazır-cevap esprileridir. Çoğunlukla bu espriler altında kalan müşterilerdir. Yine bir gün mahallenin delikanlılarından biri armut almaya gelir.

“İyisinden iki kilo tartar misun?”

“Armudun eyisini veriyrum sağa, pilmem anlatabiliyrum mi?” der gülümseyerek.. Delikanlı Temel’in başının kalabalığından yararlanıp:

“Temel abi hep bize sataysun ama kendun yemeysun. Al şurdan bir armut da ye!” der.

İştahlanan Temel’in, poşetteki en büyük armutlardan birini seçmesi üzerine, delikanlı:

“Bana deyisun ama kendin de bileysun armudun iyusuni” der.

Temel sakince armudu ağzından çeker:

“Ha o ayu kadar aklım yok mu sanaysun da!”

Yaşayan T., 2000, 21.

DEVAMLI

Taksim parkının etrafında onyedinci turunu atan 53 plakalı otomobil polisin dikkatini çeker ve arabayı durdurup sorar:

“Kardeşim nedir derdin? Burası Kabe mi, ne dönüp duruyorsun?”

Temel:

Polis efendu, kusura bakma. Ha bu pok yiyen arabanun sol sinyali takildu da.”

Sırtlı, 1996, 216.

KAÇ BALIK

Temel oltayı atmış, balık tutmaya çalışıyordu. Arkadaşı yaklaşıp sordu:

“Temel kaç balık tuttun?”

“Ha bu oltamın ucundaki eğer baluk ise, bununla beraber daha dokuz baluk dutarsam, hepsi on olacak.”

Sırtlı, 1996, 216.


ÇALDIN MI?

Temel Konyalı bir arkadaşına misafir olmuş, ilk defa mantı yiyordu. Bir ara arkadaşının kulağına eğilip sessizce sordu:

“Yahu hemşerum, bu etleru nereden çaldun?”

“Hangi etleri?”

“Ha bu yemeğe koyduğun etleru.”

“Ne çalması yahu!”

“O zaman niçun yufkanun içune sakladun ha bu etleru?”

Sırtlı, 1996, 217.

FAZLA IŞIK

Temel arkadaşına misafir olmuş, oda aşın derecede aydınlıkmış. Dışansı da tam aksine zifiri karanlık. Temel arkadaşına sormuş:

“Yahu kardaşum, ha burasu çok fazla işuklu değil mu?”

“Evet, epey işuklu.”

“O zaman bir-iki pencere aç da, içeni azıcuk karanluk girsun da!”

Sırtlı, 1996, 217.

GÖTÜR BAĞUL.LARI

Temel Ankara’da otelden terminale gidecekti. Bir taksi durdutrup pazarlığa başladı.

“Hemşerum kaça götürürsün beni terminala, göriysun 4-5’de bağılum vardur?”

“Beyim, orası epey uzak. Sizi 500 liraya götüreyim bari. Bavulllanna da para almam.”

“Eyi o zaman hemşerum, sen al bağullaru cötür, pen da yaya celiyrum oraya'.”

Sırtlı, 1996, 222.

UÇAK KAÇIRMA

“Yahu Temel neden hep havadaki uçağı kaçınyorlar?”

“Ula ha bu kadar şeyi bilemedun mi? Havadaki uçak gittükçe küçülüyi de ondan.”

Sırtlı, 1996, 175.


KADER

Temel’e sorarlar:

“Bu alın yazısı dedikleri nedir?”

“Valla alun yazısunun tarifli çok zordur, ben size kısaca deyirum ki ahn yazısu öyle acayip bir şeydür ki ne okıniyi ne de siliniyi.”

Sırtlı, 1996, 183.

RUSÇA

Temel Rusya’da iki ay kalmış, Rize’ye yeni dönmüştü. Gezip gördüklerini uzun uzun anlatıyordu. Bir ara sordular:

“Yahu Temel, sen Rusya’ya yalnız gittun, Rusça’da bilmezdun. Tek başuna o kadar yeru nasi dolaştun, Ruslarla nasi anlaştun?”

“He yaliniz idum ama Rusça’yu çabucak oğrendum.”

“Eee, oyleysa Rusça “deve” ne demektur?”

“Ooo, çok beyük sordunuz.”

“Peki, pire ne demektur? “

“O da pek ufak oldi.”

“Öyleysa sağa orta bi sori. Koyun ne demektur?”

“Ha “koyın”ı pilmeyirum ama “keçiye” bi'açayip deyiler.”

Ali Rıza TERZİ

BENZER

Küçük Temel babasına derki:

“Baba sağa çok benzeduğumi söyleyiler.”

“Sen ne dedun?”

“Bi şe diyemedum. Adam çok kuvvetlü ve uzun boyluyidi.”

Sırtlı, 1996, 121.

AT

“Uşaklar iki atum var, birbirine çok benzeyilar, hep kanştınyırum.”

“Yahu hiç mi farklara yok?”

“Var tabii, beyazınun kuyruğı biraz kisadur.”

Sırtlı, 1996, 121.

MUAŞERET

Lüks bir lokantada Temel tavuk istemiş. Yanında da sosyetik nişanlısı. Temel iki eliyle tavuğu parçalamış, iştahla yiyecek, nişanlısı itiraz etmiş:

“Olmaz Temel! Artık çatal bıçakla yemelisin.”

Temel bir eline çatal, bir eline bıçağı almış ve sormuş:

“Peki şimdi tavuğı hangi elümle tutacağum.”

Sırtlı, 1996, 122.

KUDUZ

Temel kuduz olmuş, hastanede son günlerini geçirmektedir. Yakınlan ziyaret sırasında bir isteği olup olmadığını sorarlar:

“Bağa bi kağıt kalem getirun.”

“Ne edecesun kağıtlan kalemi?”

“Isıracaklarumun listesini yapacağum daa.”

Sırtlı, 1996, 124.

TUĞLA

“Ula Temel nedür bu gözünün morarması?”

“İneğin sütünü sağayken kuyruğuni salladida.”

“Olmaz öyle şey, kuyruğun çarpmasiyle bu yara oluşmaz.”

“Canım, inek kuyruğuni sallamasun diye ucuna tuğla bağlamişidum daa.”

Sırtlı, 1996, 89.

AYNI YERDE

Temel uzun zamandır görmediği arkadaşı Cemal’le İstanbul’da karşılaşır:

“Uşak nasılsun pakayum?”

“İyi yum.”

“Çocuklar nasıldur?”

“Onlar da iyidur?”

“Ha karin nasildur?”

Cemal’in birden yüzü değişir. Temel arkadaşının kansının öldüğünü hatırlayıp,

“Yani ayni mezarda mi yatayi?” der.

Temur 2000b, 26.

DUL

Temel’e sorarlar:

“Geçen sene bize demiştin ki yakında güzel bi dul ile evleneceğum, ne oldi, hala evlenmedin mi?”

“Evleneceğum da kocasının ölmesini bekleyirum.”

Sırtlı, 1996, 70.

DEĞİLMİŞ

Dursun, tam üstlerinden geçip giden bir uçağı göstererek Temel’e sormuş:

“Ha bu uçağun içunde mutlaka pi devlet adami vardur. Öyle teğul mi Temel?”

“Yok; eğer içunde beyük pi adam olsaydi, uçağun önünde arkasında motosikletli polisler olurdi.”

Temur 2000b, 129.

YÜZME BİLMEK

Denize düşen Cemal “imdat imdat” diye bağırmaya başlamış.

Kıyıda onu seyreden Temel sormuş:

“Niye bağriyisun ki?”

Cemal cevap vermiş:

“Yüzme pilmeyirum! Ondan pağıriynım da.”

Temel başını sallayıp azarlar:

“Pen da yüzme pilmeyirum ama pağırmayirum senin cibi.”

Temur 2000b, 152-153'.

SAKIZ ÇİĞNEYRUM

Birbirlerini hiç tanımyan Temel ile Dursun trende aynı kompartımanda yolculuk ediyorlar. Birbirlerinin yüzüne baktıktan sonra Dursun çantasından bir kağıt çıkarıp yazmış:

“Uşağım, benimle konuşmana gerek yok. Ben hem duymam, hem işitmem.”

Temel kağıdı okuduktan sonra hemen cevabi notunu yazar:

“Uşağum, ben seninle konuşmay, sakuz çiğneyrum.”

Kardeş, ty,42.

MARK

Temel Alamanya’daki Dursun’u arayıp 100 mark alacağını acilen göndermesini istemiş.

Dursun:

“En hızli şekilde nasi cöndereyum?” diye sormuş.

“Faksla!” demiş Temel.

Dursun parayı fakslar. Fakat Temel öfkeden çıldırır:

“Pah Fadime cöriy misun Tursun’u. Parayu harcamayayum diye sadece pi tarafunu fakslamiş.”

Ternur 2000b, 164.

ÖLÜNÜN ARKASINDAN

Kavga ettiği her halinden belli olan Temel eve gelince Fadime sormuş:

“Sana ne oldu böyle?”

“Hiç!”

“Hiç olur mu? Yine kiminle kavga ettin?”

“Pakkal Rüstem senun hakkunda kötü dedikodu yapaymuş onunla konuştum.”

Fadime öfkelenmiş:

“O ne ... kılıklı herif mi hırpaladı seni?” .

Temel:

“Kes sesunu, ölünün arkasundan kötü söz söylenmez” demiş.

Kardeş, ty,10.

RESSAM

Güzel sanatlar talebesi Temel, parkta resim yaparken, yanına tatlı ve yüz makyajı fazla olan bir kız yaklaşır. Temel yanındaki kıza tatlı bir şey söylemek hevesiyle:

“Resim yapmaya büyük istidadınız var, anlaşılıyor.”

Kız hayretle,

“Nereden anladınız?” diye sorunca, genç Temel şu cevabı verir:

“Yüzünüzdeki boyalardan.”

Kardeş, ty, 41.

DİŞİ KUŞ

Cemal ile Temel yolda yürürken,

“Temel şu havada uçan, ağzında fınduk taşuyan kuş dişu midur, erkek midur?”

“Her halde erkekdur. Çünkü dişi olsaydu ağzunu bu kadar kapalı tutamazdu.” Kardeş, ty,44.

ÇAKMAK ÇAKAYSIN

Temel bayır bir araziye mısır ekmektedir. Köylüler yaptığı işin iyi olmadığını bir yağmurda orayı sel alacağını söylemişler. Ama Temel yine orayı ekmiş.

Bir gece gök gürültüsü ve şimşeklerle yağan yağmur sonrasında, Temel’in tarlasını sel alır, gider. Temel hemen tarlaya koşar. Bakar ki hiçbir şey kalmamış. Arasıra çakan şimşeğin ışığı ile tek tük kalan mısırları farkeden Temel:

“Uyy Allahım yıktun, baturdun tarlayi. Bir de çakmak çakup bakaysun oğa.” Kardeş, ty,48.

KARISINI DÖVEYRİM

Temel’in kızı baba evine dönmüş, ağlayıp sızlanıyordu.

“Kocam beni dövdü” der.

Anası kızını teselli ederken, Temel kızını dövmeye başlar.

“Aman herif ne yapıyorsun sen?”

“Benum kızımu döven adamun ben de karusunu döveyrim.”

Kardeş, ty,63.

DOKUNMAYACAK

Temel Karadeniz’de milletvekili adayıdır. Bir gün seçim bölgesinde kahvede seçmenleriyle konuşurken, bir bayan yanına yaklaşarak,

“Ben sizin iki şeyinizi beğenmiyorum.”

“Ya! Nedir bunlar?”

“Biri siyasi konuşmalarınız, İkincisi bıyığınız.”

Temel hemen kendini toparlayarak;

“Hiç esef etmeyiniz hanım efendi. İkisiyle de temas edecek değilsiniz.”

Kardeş, ty,68.

YAMUK

Temel tuvalette küçük abdestini yaparken Dursun’a sorar:

“Sen Trabzonlu misun?”

“Evet.”

“Sen sünnet oldun mi?”

“Evet.”

“Seni Namık Usta mı sünnet ettu?”

“Evet. Sen bunları nerden bileysun?”

“Nereden bileceğum. Namık Usta hep yamuk keserdu. Sen sabahtan beru hep ayağuma işeysun.”

Kardeş, ty,85.

İMLAKLAVUZU

Temel çok güzel ve kibar bir sekreter tutar. Ancak birkaç ay sonra sekreteri kovar. Dursun sorar:

“Ula Temel sekreterini niye kovdun? Çok kibar bir kızdı.”

“Uyy, tamam da, her mektup yazmada her kelimenin imlasunu soraydi bağa.”

“Sen de söyleseydin, kaç saniyelik işdu.”

“Pilduğun çibi deyul. İmla kılavuzunu devamlu karuşturmak kolay midur?”

Kardeş, ty, 92.

CEHENNEMDEN DÖNÜŞ

Temel öldüğünde cehenneme gitmiş. Günahkar Temel’i kapıda karşılayıp, tekme tokat bir güzel dövmüşler.

Temel kendisini döven ve kapı dışarı atan zebanilere çıkışmış:

“Ula siz böyle yaparsanuz ha buraya çimsecikler gelmez.”

Kardeş, ty, 97.

YASSI TAVUK

Bir turist Karadeniz’de gezerken köyün girişinde tavuk ezer. Turist ezdiği tavuğu teker altından çıkarır. Yamyassı olan tavuğu köyün muhtarına götürüp söyler:

“Ben bu tavuğu ezdim. Bedeli neyse öderim.”

Temel turiste bakarak;

“Ha bu tavuk bizum köyden değuldur. Bizde böyle yassı tavuk olmaz.”

Kardeş, ty,102.

MOBİLYACI

Temel ile Dursun mobilyacıdırlar. Bir akşam üstü dükkanı kapadıktan sonra sokakta dolaşırlarken iki nataşaya rastlamışlar. Lisan bilmemelerine rağmen tarzanca anlaşarak bir lokantaya gitmişler. Yemişler, içmişler. Nataşanın biri iyice kafayı bulmuş ve işaretle Temel’den kağıt kalem istemiş. Peçete kağıdının üzerine bir karyola resmi çizip kağıdı Temel’e vermiş. Resme bakan Temel:

“Ula Dursun, ha bu kari benum mobilyacu olduğumi nerden biley?”

Kardeş, ty,107.

GAMSIZ

Temel çok gamsız biri idi. Tembeldi de... Yerinden kıpırdamaya üşenir, her işini yavaş yavaş yapardı.

Köyün yaşlılarından birisi sinirlendi, sonunda:

“Uşağum, her şeyi yavaş yapaysun, senin çabuk yaptuğun tek şey yok midur?” “Vardur.” der Temel.

“Nedur?”

“Çabuk yorulayrum.”

Temur 2000a, 8.

İLAN

Temel’in patronunun kayınpederi vefat etmiş. Patronun gözüne girmek isteyen Temel, gazeteye ölüm ilanı vermek istemiş. Açmış telefonu kaç para diye.

“Santimi bir milyon lira” deyince Temel:

“Rahmetlinin boyunu öğreneyim, pen yine ararum” demiş.

Temur 2000a, 124-125.

BALIK

Temel Dursun’u üzüntülü görünce sorar:

“Hayrola suratından düşen bin parça?”

Dursun üzgün üzgün:

“Balık adam kursunda başarılı olamadım ona üzülüyorum.”

Temel güler

“Ne üzülüyorsun, balıklar adam olamadım diye üzülüyorlar mı?” Temur 2000a, 61.

GARİP ŞEY

Temel ile Dursun balık tutarken Dursun’un oltasına garip bir şey takılır.

Dursun:

“Ula Temel bu ne ola ki?”

Temel oltanın ucuna baktıktan sonra:

“Atalum onu denize... Eğer yüzerse balıktır. Yüzmezse o zaman da ölü balıktur.” Temur 2000a, 82.

YARIM SAATTİR

Polis hızlı gitmekte olan otomobili durdurur ve şoför Temel’e:

“Bu yolda en fazla sürat 40 km.dir. Halbuki siz 80 km. ile gidiyorsunuz.”

Temel memurun sözlerini dinledikten sonra büyük bir samimiyet içinde cevap verir:

“Ama pen henüz yarum saattir yoldayum memur bey.”

Temur 2000a, 86.

HIRSIZ

Sarhoş sallana sallana mezarlığın arasından geçerken ayağı kayar ve açılmış mezarlardan birinin içine düşünce, yaygarayı koparır.

Mezarlığın bekçisi Temel, sesin geldiği tarafa koşar ve mezarın içinde bağıran adamı görünce şöyle der:

“Ula ne cürulti edeysun... maluna sahip olsaydun da çalmasalardu senin de tabutuni!”

Temur2000a, 95.

GÖREVDE

Savaşın en kızgın zamanlan. Komutan, Çavuş Temel’i çağınr:

“Temel yanma adamlannı al ve haritada gösterdiğim 7 km. ötedeki tren istasyonunu kullanılmaz hale getir!”

Temel:

“Başüstüne komutanım!” deyip aynlır.

Temel yanına adamlannı alıp akşamın alaca karanlığında yola koyulur. Sabaha karşı Çavuş Temel ve adamlan karargaha geri dönerler.

Komutan:

“Tamam mı, verdiğim emri yerine getirdiniz mi?”

Temel:

“Evet... Gişedeki bütün biletleri alıp yaktık komutanım.”

Temur 2000a, 99-100.

SOYULMUŞ

Temel bir yankesici tarafından soyulmuş.

Arkadaşı Dursun,

“Nasıl fark etmezsin pantolonunun cebine giren eli?”

Temel:

“Fark etmesine ettim ama kendi elim miydi, değil miydi işte onu fark edemedim.”

Temur 2000a, 103.

KARŞISINDA KİMSE YOKMUŞ

Temel Ankara’dan İstanbul’a trenle gelmiş. Tren kendisini tutmuş; sapsan ve bitap haldeymiş. Nedenini sormuşlar:

“Ters oturduğum için tren beni tuttu” demiş.

“Karşıda oturana rica etseydim” denilince,

“Aklıma geldi ama karşımda kimse yoktu” demiş.

Temur 2000a, 132.

AKLUMİ T ARTA YRUM

Temel bir gün terazinin kefesine kafasını koyup Dursun’a seslenir:

‘Tursun, teraziye gram koy.”

“Ula ne yapaysun?”

“Görmeymi musun? Aklumi tartayrum.”

“Akil öyle mi tartilur?”

“Piluyrum daa... Önce darasini alayrum.”

Temur 2000a, 138.

BÜYÜK İKRAMİYE

İdris’in iki tane piyango bileti aldığını gören Temel çok sinirlenmiş:

“Ula niçün iki pilete para veriysun? Pi tane alsaydurt ya? Pilmey misun ki büyük ikramiye bi tanedur!”

Temur 2000a, 151.

TERMOS

Temel karısına yeni aldığı termosu anlatırken;

“Bu nesne gerçekten olağanüstü. Yazın ayranı sekiz saat süreyle buz gibi soğuk; kışın da çayı sekiz süreyle kaynar halde tutar” demiş.

“Pekala- demiş Fadime- bunun neresi olağanüstü?”

“Bu termos ne zaman kış, ne zaman yaz olduğunu nereden biliyor?”

Temur 2000a, 7.


II. TİCARET VE İŞ HAYATIYLA İLGİLİ FIKRALAR

TEMEL KOLAY BULUR

Bir suç işlenmüş ve polis şüpheli gördüklerini tutuklamiş. Madur suçlunin yüzuni görmeduğuni ancak şivesunin Karadeniz şivesü olduğuni söyledu.

Komiser Temel:

“Merak etmeyun, ben suçlunin kim olduğuni şimdu bulurim” dedi ve emrettu:

“Getirun benum dolabdaki kemençeyu.”

Yüksel AYDIN.

YAZIK

Temel İstanbul’da kayıkçılık yaparken kayığına bir adam ahr. Denizin ortasına geldiklerinde adam Temel’e, “Benim param yok” der.

Temel:

“Ula uşağum, bunu kayuğa binerken söyleseydun ya! Şimdi denize atsam sağa yazuk, karaya çıkarsam bağa yazuk. Ha şimdi ben ne edeceğum?” der.

Ali Rıza TERZİ

PİRE İLACI

Temel bir pire ilacı yapmış. İstanbul sokaklarında satarken ilacı alan müşterilerden biri nasıl kullanacağını sormuş:

Temel pireyi yahalacağsun, ilacı pirenin gözüne dökecesun” demiş.

Müşteri:

“Pireyi yakaladıktan sonra öldürsek olmaz mı?” deyince,

“Öyle da olur” demiş Temel.

Ali Rıza TERZİ

GECE BEKÇİSİ

Temel gece bekçisi alınacaktır ilanı veren bir iş yerine başvurur:

“Gece bekçisi araymişsunuz.”

“Evet ama çok zor bir iştir. Başarılı olacağınıza nasıl garanti verebilirsiniz?”

“Efendum, uykum çok hafiftir, en küçük bir gürültüde hemen uyanınım.”

Temur 2000a, 156-157.

İSTANBUL’DA OLMASA

Temel’in alacaklıları kapıya gelince, kapının üzerinde bir not görürler: “Evde yokum. Şu anda İstanbul’dayım.”

Buna inanmayan alacaklılar, kapıyı kırıp içeri giriyorlar. Bakıyorlar ki evde kimse yok. O anda Temel tavan arasına saklanır.

Alacaklılar, “Mademki Temel evde yok, biz de eşyalarını alıp götürelim” derler.

Olan biteni tavan arasından seyreden Temel,

“Uyy, şimdi pen İstanbul’da olmayacağıdum, pilurdum size yapacağumi...”der.

Nilüfer GELDİ

BAKIŞ

Temel avladığı balıklan seçiyormuş:

“Ha bu korkunç, ha bu eyi, ha bu fena değul...”

Fadime uzun süre Temel’i izledikten sonra dayanamayıp:

“Ula Temal bunlarun hepsi ayni, ne diye seçeyisun?

Temel:

“Zehirlilerini seçeyrum.”

Fadime :

“Ula paluğun hiç zehirlisi olir miymuş? .

Temel:

“Senin aklun ermez, pen onlari pakuşlarundan anlayirum” demiş.

Nilüfer GELDİ

TAKSİMETRE

Temel bir taksiye binmiş. Belli bir süre gittikten sonra taksiciye;

“Dur, inecem!” demiş.

Taksici:

“Duramam fren patladı!” demiş.

Temel:

“Arabayı durduramıyorsan bari taksimetreyi durdur” demiş.

Memiş ÖZDEMİR

İLK HATA

Temel’e çalıştığı yerden maaşını fazla verirler Temel sesini çıkarmaz. Muhasebe durumu fark edince diğer aylıktan ödemiş oldukları fazlalığı keser. Temel koşarak muhasebeye gider.

“Maaşımı eksuk verdinuz” diye itiraz eder.

Muhasebeci:

“Sana bir önceki maaşında fazla vermişiz. Niye o zaman itiraz etmedin de şimdi itiraz ediyorsun?” der.

Temel gayet pişkin,

“Ben daima ilk hatalara affedenim da ondan” der.

Ali Rıza TERZİ

MÜDÜR

Temel sinemanın birine müdür olmuş. Bir seyirci gelmiş,

“Sigara içebilir miyim?” diye sormuş.

Temel,

“Hayır, içemezsiniz” demiş.

Seyirci,

“Ama herkes içiyor”

Temel:

“Onlar sormadılar ki” demiş.

Aydın KARADENİZ

BORÇ

Temel İstanbul’a gidiyor. Otobüsten inip bir taksiye biniyor. Gideceği yere vannca, taksiciye;

“Borcum kaç lira?” diye sorar.

Taksici:

“12 milyon” der.

Temel cebine bir bakıyor 10 milyon parası var.

“Beni iki milyonluk geri götür” der.

Memiş ÖZDEMİR

SOĞAN

Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok, girmiş bir eczaneye:

“Beyefendi sizde soğan var mi?” Adam Temel'i başından savmış. Temel bu, durur mu?

Her gün yeni saçma sorularla geliyormuş. Bir gün eczacı Temel'e:

“Kardeşim senin derdin ne?”

“Burayı bana sat.”

Eczacı kurtulmak için eczaneyi satmış. Birkaç gün sonra eczaneyi satan adam içeri girmiş, Temel’e:

“Siz de soğan varını?” demiş...

Temel:

“Bizde soğan var ama senin reçeten var mı?” demiş...

http://www. bıılentturker, com/fikralar2. htm

TAZE BALIK

Temel lokantaya gidip balık yemek istemiş ve garsona sormuş:

“Paluk taze mi?”

“Evet günlük balıktır” cevabını almış ve ısmarlamış.

Tabakta gelen balığa dik dik baktığını gören garson, Temel’e sorar:

“Balığınızı niçin yemiyorsunuz?”

“Piraz onunla konişiyirum.”

“Dilinden anlıyor musunuz?”

“Helpet anlayirum.”

“Peki ona ne söylediniz?”

“Keçen hafta tenizte ayakkapularumi kaypettum. Körüp körmetuğuni şortum.”

“Peki ne dedi?”

“Teyi ki. Ne pileyum. Pen onpeş kün önçe tenizten çıktum.”

Bizim T., 1999, 29.

TEMEL’İN MAAŞI

Temel yeni gireceği işten ne kadar maaş alacağını sormuş.

“Hak ettiğini alırsın” demişler.

Temel:

“Ben o kadar ucuza çalışmam” demiş.

Tuncay Ayaş

ÇARESİ

Temel bira bardağını dikledikten sonra, ağzındaki köpükleri elinin tersiyle siler ve çakır keyf olarak lokanta sahibine sorar:

“Bir cünde kaç fıçı bira sataysun?”

“Belli olmuyor ama, aşağı yukaru üç fıçı.”

“Dört satmak ister misun?”

“Elbette!”

“Öyleysa bardaklara tam doldurasun!”

Ünlü, ty., 64.

SERVETİMİ

Temel İstanbul’a gezmeye gitmiş. Gezerken acıkmış ve boğazdaki lüks bir lokantaya girmiş. Menüye bir göz atınca, gördüğü fiyatlar karşısında oldukça şaşırmış.

Garson şaşkın şaşkın oturan Temel’e yaklaşır ve sorar:

“Ne yiyeceksiniz efendim?”

Temel:

“Pütün servetumi” diye cevap verir.

Bizim T., 1999, 89.

BULAŞIKÇI

Temel bir lokantanın önünden geçerken “Bulaşıkçı aranıyor” ilanını görmüş. Hemen içeri girip patrona:

“Pen purada pulaşıkculuk yapapilirim” demiş.

Patron sormuş:

“Kaç dil biliyorsun?”

Temel hiç duraksamadan cevaplamış:

“On dört.”

Önce biraz duraklayan patron sonra sinirlenmiş ve:

“Benimle alay mı ediyorsun?”

Temel:

“Önçe sen paşlattun” demiş.

Bizim T., 1999. 126.

PAS KAZA

Tırcı Dursun’la muavin Temel kamyonlarına altı metre yükesekliğinde havaleli mal yüklemiş gidiyorlardı. Birden bir tünel ve önünde uyan işareti görmüşler: “Azami yükseklik 4,5 metre.”

Muavin Temel', etrafa dikkatle bakmış, sonra Dursun’a dönmüş:

“Pas kaza usta! Etrafta polis molis körinmeyi!”

Bizim T., 1999, 128.

ÇÖPÇÜ

Temel, belediyenin temizlik işçisi imtihanına girer; okuma yazma bilmediği için işe alınmaz.

Temel ticaretle uğraşmaya başlar ve zamanla büyük bir iş adamı olur.

Bir gün bankaya gider. Temel’e imzalaması için bir kağıt verirler. Temel şaşınr. Memur, Temel’in okuma yazması olmadığını anlar ve sorar:

“Okuma yazma bilmemenize rağmen işinizi bu kadar ilerlettiniz. Ya okuma yazmanız olsaydı ne olurdunuz?”

Temel hemen cevabını verir:

“Çöpçü olurtum taa!”

Bizim T., 1999, 65.

KIZAMIK

Temel doktora ücretini fazla bulduğunu söyleyince, doktor: “Unutmayın, oğlunuz kızamık olduğunda yedi kere geldim.” “Hastaluğı bütün okula oğlumun yaydığuni unutayisun.”

Karahasanoğlu, ty, 70.

BORÇ

Temel, bir gün kendine borcu olan bir adamdan verdiği parayı geri almak istiyor. Borçlu olan adam Temel’i her gördüğünde kaçıyor.

Temel düşünür ve mezarlığa gider. Beş-altı gün mezarlıkta kalır. Bunu gören bekçi Temel’e sorar:

“Sen manyak mısın kardeşim? Kaç gündür buradasın!”

Temel:

“Pir atamun pağa borcu var. Peni körlüğünde kaçayi. Helpet pir kün o puriye kelir.”

Bizim T., 1999, 42.

BİLMECE

Kayserili, Temel’i saf bularak:

“Gel birbirimize bilmece soralım. Sen bilirsen bin lira veririm, ben bilirsem beşyüz lira alırım” demiş.

Temel:

“O halte sor pakalum.”

Kayserili:

“Önce soruyu sen sor!”

Temel:

“Peki üç ayakli hayvan hankisitur?”

Kayserili düşünür taşınır cevap veremez. Ve bin lirayı öder Temel’e.

Kayserili, “Sıra bende” demiş ve sormuş:

“Merak ettim, bana sorduğun hayvan neydi?”

Temel:

“Pen ta pilmeyirum. Al şu peş yüz lirayı” der.

■                                  Bizim T., 1999, 31.

SOLMAZ

Temel dükkanına gelen müşterisine tezgahtaki kumaşı göstererek,

“Hanım efendi bu ipek kumaş Avrupa’dan geçen hafta geldi. Son model bir kumaş.”

“Acaba güneşten solar mı?”

“Hayır, Katiyyen... Çünkü vitrinde üç ay durduğu halde bakınız rengi taptaze.” Kardeş, ty,68.

İKİSİ DE

Temel’in karısı aniden hastalanmıştı. Hemen hastaneye kaldırılır. Hastayı muayene eden doktor, Temel’in yanma gelerek:

“Siz hastanın neyi oluyorsunuz?”

“Kocası olurum.”

“Hastayı hemen ameliyata almamız gerekiyor. Durumu oldukça ciddi görünüyor.”

“Doktor bey, ameliyat olmasa olmaz mı?”

“Ne yani cenaze masrafını mı tercih ediyorsunuz?”

“İkisi de olur diye korkuyorum da.”

Temel’in Biri.., 2000, 169.

HER ZAMAN

Temel, müzmin bekardı. Bir gün sahildeki çay bahçesine gider. Cemal’in tek başına oturduğunu görünce yanına gidip oturur. Bir ara karşı masada oturan kızı farkeden Temel:

“Cemal şu karşı masada oturan kıza baksana. Hayatımda bu kadar çirkin birini görmedim.”

Temel’in tarif ettiği masaya bakan Cemal:

“O kız kim biliyor musun? Çarşının içindeki büyük iş merkezini yaptıran adamın tek varisi.”

“Farkında mısın Cemal? Ben her zaman böyle çirkin ye kibar kızlardan hoşanınm.”

Temel’in Biri.., 2000, 158.

KİMSE ÇALAMAZ

Temel atölyesindeki eşyaları sigorta ettirmek istiyordu. Atölyeye gelen sigorta elemanına:

“Saatin dışında bütün eşya ve makinalan hırsızlığa karşı sigorta ettirmek istiyorum.”

Bir an şaşıran sigorta elemanı:

“Saati neden sigorta ettirmiyorsunuz?”

“Bütün gün işçilerin gözü saatte. Onun için saati kimse çalamaz.”

Temel’in Biri.., 2000, 101.

SİGORTA

Temel, arkadaşlarının ısrarı üzerine yeni aldığı arabasını yangına karşı sigorta ettirmek istedi. Sigorta acentasındaki memur, Temel’e gerekli açıklamaları yaptıktan sonra:

“Temel bey, prim miktarını artlarsanız, arabanızı hırsızlığa karşı da sigorta ettirmiş olursunuz.”

Bir süre düşünen Temel:

“Fazla prim ödememe gerek yok. Yanmış arabayı kimse çalmaz.”

Temel’in Biri.., 2000, 27.

KİMİN BAŞI DERTTE

Temel yeni bir işe girmiş, bir hayli borçlanmıştır. Bir gün Cemal Temel’e sorar:

“Ula Temel, alacaklılarınla başın dertte mi?”

“Ödemiyorum ki borçlarımı. Asıl onların başı benimle dertte.”

İpek,, 2001, 91.

NEYİN HESABINI YAPIYORMUŞ

İdris Temel’i hesap kitap içinde görünce sorar:

“Hayrola Temel, derin derin hesaplara dalmışsın!”

“Bakkala, kasaba, manava çok borçlandım da.”

“Onları nasıl ödeyeceğini mi hesaplıyorsun?”

“Hayır! Başka bir semte taşınmanın bana kaça mal olacağını hesaplıyorum.” İpek,, 2001, 62.

AÇIKGÖZ

Temel cin gibi bir çocuktu. Onu aradan yıllar geçtikten sonra gören bir arkadaşı sitem etmeğe başladı:

“Ha uşağum sen yıllarca pekar kal kal sonunda kekeme bir kari al.Yenecek herze midir bu?”

Temel arkadaşının sitemini sakince dinledikten sonra cevap verir:

“Ha sen pundan pi şey anlamadun mi uşağum. O pişeyi anlatana kadar modasi geçey. Pen de peşin peşina para harcamaktan kurtulayrum.”

Karadeniz Fık., 1983,, 119.

ASLİNE

Temel İstanbul’a geldiğinde Taksim’e çıkmış bir lokantada kamını doyurmak istemişti. Fakat istediği bifteği hiç beğenmeyip garsonu yanına çağırdı:

“Ne piçumdur pu piftek?”

Garson kem küm edip;

“Öküz eti pişince böyle olur efendim.”

Temel’in kafası iyice atar:

“Ha uşak köseleyu pu öçüzden yapayiler diyemeysun da öyle deysun teğul mi?” Karadeniz Fık., 1983,, 101.

DÜZELİR

Yeni zengin Temel bankada bir hesap açtırıp bir çek defteri alır. Artık ne alırsa gösteriş olsun diye çek keser. Bankadan çıktıktan sonra önce 2500, sonra 5000, daha sonra da 7500 liralık çek imzalar. Akşam eve geldiğinde sabah mutlaka bankaya uğraması gerektiğine dair bir not bulur. Ertesi sabah erkenden müdürün karşısına dikilir.

Müdür sorar:

“Bize 10000 liralık hesap açtırdın fakat 15000 liralık çek kesmişsin. Şimdi 5000 liralık açık var. ne olacak bu?”

Temel önemi yok anlamında elini sallar ve,

“Kızma yahu, pi 5000 liraluk çek kesenim sağa olur piter” der.

Karadeniz Fık., 1983,, 75.

İSKELET

Temel gittiği doktorun odasındaki iskeleti görünce;

“Ha punlardan lazum olursa çekinme iste, penda çok var.”

Doktor meraklanır:

“Çok mu var? Sen de ne arıyor bunlar?”

Temel açıklar:

“Mezarluk pekçisiyum.”

Temur 2000a, 146.

ZEKANIN BÖYLESİ

Küçük Temel kapının önünde hüngür hüngür ağlıyordu. Yoldan geçen İdris sebebini sordu.

Temel:

“Babam beşyüz bin lira vermişti, kaybettim!” der.

İdris cebinden beşyüz binlira çıkarıp Temel’e uzatarak;

“Haydi kes ağlamayı” dedi.

Temel iki misli ağlamaya başlayınca İdris tekrar sorar:

“Gene ne oldi?”

Küçük Temel’in verdiği cevap zeka fışkırır:

“Babamın verdiği beşyüz bin lirayı kaybetmeseydim şimdi bir milyon liram olacaktı!..”

Temur 2000a, .31.

MESELA DEDUK

Temel ve tayfaları sıkı bir kavgaya tutuşuyor. Hepsi yaralanıyor, ikisi ölüyor. “Ne oldu?” diye sorulunca, Temel:

“Hâzineyi paylaşamaduk, kavga paşladu, pöyle oldi.”

“Peki hazine nerede?”

“Mesela deduk...”

Temur 2000a, 36.

SAHTE PARA

Bir turist bakkala girip alış veriş yapmış ve karşılığında dolar uzatmış. Bakkal almış dolan incelemiş incelemiş, sahte olup olmadığına karar verememiş. O sırada içeriye Temel girmiş. Bakkal, Temel’e sormuş:

“Bu para sahte mi, değil mi?

Temel parayı almış bir önüne bir arkasına bakmış:

“Bu para sahte” demiş.

Bakkal hayretle sormuş:

“Hemen nerden anladın?”

“Bu paranın üzerinde Atatürk resmi yok” demiş.

Temur 2000a, 1547I55.

HAFİFLETME METODU

Kamyonet şoförlüğü yapan Temel, tavuk taşıyormuş. Yolda arada bir duruyor, inip kamyonete vuruyormuş.

Neden böyle yaptığını soranlara:

“Kamyonet ancak bir ton taşıyor. Ben ise 1,5 ton tavuk yükledim. Kasaya vuruyorum tavuklar havaya kalkıyor, böylece yük de hafiflemiş oluyor.”

Temur 2000a, 131.

TEMEL’İN ARABASI

Temel külüstür arabasıyla giderken trafik polisleri çevirmiş.

Polis:

“Azami 50 km. sürat yapmanız gereken yolda 55 km. ile gidiyorsunuz. Size ceza yazmamız gerekecek.”

Temel:

“Ceza kısmına 55km. yerine 120 km. yazarsanız yazacağınız cezaya itiraz etmem.”

Polis:

“Pek anlayamadım!”

“Arabayı satmaya gidiyorum da.”

Temur 2000a, 68.

HAMSİ KAFASI

Temel yüz bin liraya aldığı hamsileri yedikten sonra, vapurda hamsi kafalarını satmaya başlamış:

“Ha bu hamsi kafalari insan zekasını açar, derin düşünmesini sağlar” diyormuş.

Adamın biri,

“Bana bunları iki yüz binden satar mısın?” demiş.

Temel:

“Seni mi kıracağum. Al bahalum” demiş.

Adam birkaç tane yedikten sonra;

“Sen 100 bin liradan aldın. Balıkların sadece kafasını bana 200 bine satıyorsun” der.

Temel:

“Bak bak! İki tane yer yemez aklın başına geldi. Bir de tamamını yediğini düşünsene” diye cevap verir.

Elif GÜR

HOROZA ÖDENİYOR

Temel köyde tavuklarına buğday verdiği sırada, muhtar Cemal gelir ve Temel’e;

“Ula Temel, tavuklara yem ne veriysun?” diye sorar.

“Buğday veriyrum muhtarum.”

Bu laf üzerine,

“Ula utanmay misun? Millet aç geziy sen burada buğdaylaru tavuklara yediriysun.” Temel’in elindeki buğdayları ahr gider.

Bir hafta sonra Temel tavuklara yem olarak mısır verirken yine muhtar gelir, sorar:

“Tavuklara ne veriysun?”

“Mısır veriyrum” diyen Temel’e muhtar bağırır ve mısın ahr gider.

Birkaç gün sonra tekrar uğrayan muhtar sorar:

“Tavuklara yem içun ne veriysun?”

Geçmiş günlerden gözü açılan Temel:

“Vallahi ben heç bi şey bilmiyrum. Tavuklan da ben yedirmiyrum. Yemek paralarını horoza veriyruk, onlar hep bilemece ne alıp yiyler bilmeyrum.”

Kardeş, ty,30.

KELLENİ UNUTMA

Temel alacağı için Dursun’un evine gider. Kapıyı çalar. Dursun pencereden başını uzatıp Temel’i görünce hemen içeri saklanır. İkinci çalışında kapıyı Dursun’un karısı açar.

“Ne istiyorsun?

Temel:

“Dursun’u görecektum?”

“Burada yok, tarlaya çalışmaya gitti.”

“Öyleyse Dursun’a söyle. Bir daha tarlaya gidişinde kellesini evde unutmasun.”

Kardeş, ty,76.

KAYIP CÜZDAN

Temel çok üzgün bir şekilde karakola gidip komisere “cüzdanımı kaybettum” demiş.

Komiser:

“Üzülmeyin efendim, en kısa zamanda bulmaya çalışırız.”

Temel:

“Şey, cüzdanumi ortağum puldi komiser pey.”

“Eee, o halde?

“Pen sizden ortağumi pulmanuzi isteyecekdum da.”

Temur, 2000, 156.

BAĞIŞ

Temel çok zengin olmuştu. Gazetenin biri de bir yardım kampanyası açmış, yardım edenlerin adlarını birinci sayfada ilan ediyordu. Temel de yüklü bir çek gönderdi. Adı gazetede çıktı. Ancak birkaç gün sonra çeki geri getirdiler.

“Efendim sağ olun! Gönderdiğiniz çek işimize yarayacak, ancak imzalamayı unutmuşsunuz.”

“Yok uşağum, unutmadum. Ben imza atmayirum ki yapılan eyilikler gizlü kalsun.”

Sırtlı, 1996, 93.

ÖDEME

Herkese borcu olan Temel, bu seferde lüks bir lokantada herkese ziyafet veriyordu. Alacaklı olan terzisi bunu yakaladı.

“Bize yaptırdığın onca elbisenin parasını ödemedin, ama burada ziyafet çekiyorsun.”

“Ha oyledur da, nereden biliysun bu ziyafetim parasunı ödeyeceğum.”

Sırtlı, 1996, 110.

KARPUZ

Temel karpuzcudan iyi bir karpuz ister.

“Al hemşerim, bu karpuzu ağız tadıyle ye!”

Temel evde yemekten sonra karpuzu keser, ne görsün: Pis bir koku etrafa yayılır. Karpuzun içi çürümüştür. Hemen karpuzcuya koşar. Bir milyon vererek;

“Hemşerüm, seni tebrik edeyirum.”

Karpuzcu gayet memnun;

“Demek karpuz dediğim gibi çıktı” der.

Temel arkasında sakladığı pis kokulu karpuzu önüne atarak der ki:

“Ula uşağum, seni onun içun tebrik etmeyirum. Merak ettum da, kesmeden, delmeden hâ bu karpuzun içine nasul ettun?”

Sırtlı, 1996, 111.

KANDIRIYORUZ

Temel mağazasında battaniye satıyordu. Müşterinin biri bir battaniye beğendi, ancak kalite hoşına gitmeyince sordu:

“Siz bu battaniye için yün demiştiniz ama üzerinde ‘pamuk’ yazıyor?”

Temel gayet sakin bir şekilde:

“Haklisunuz, bu aslunda yündür da biz böyle yazarak güveleri! kandınyruk!”

Sırtlı, 1996, 247.

500.000 LİRA

Geceyi ucuz bir otelde geçiren adam, odalara bakan hizmetçiye telefon eder:

“Burası nasıl otel böyle. Bütün gece fareler güreşti.”

Hizmetçi olan Temel aldırmaz bir tavırla cevap verir:

“Siz ha pu odayi kaç paraya tuttunuz peyefendi?”

“500.000 liraya.”

“Eee, o zaman insaf edun. 500. 000 liraya size deve güreştirecek teğilduk ya!”

Yaşayan T., 2000, 28.

DÜKKANDA KİM DURUYOR

Temel’in Trabzon şehir merkezinde gayet işlek bir tuhafiye dükkanı vardır. Hayatı devamlı olarak işle geçmiş ve işten başka düşüncesi olmayan bir kişidir. Bir gün çok ağır hastalanır. Artık ömrünün son günlerini yaşamaktadır. Yatakta yatarken iniltili bir sesle eşine seslenir:

“Hanımciğum purdamisun?”

“Hee herif’

“Oğlum Tursun purdamisun?”

“Hee pobacuğum.”

“Kızum Ayşe sen ta purda misun?”

“Hee çanum pobaçuğum penda purdayum.”

“Ula! Peki tükanda kim turuyi?”

Yaşayan T., 2000, 19 .

BİR DAHA TARTIL

Temel temin ettiği küçük baskülle gelip geçeni tartıp geçimini sağlıyordu. Müşterilerden biri;

“Ula tart beni pakayim, kaç kilo gelıynm” diyerek basküle çıkar. Kaç kilo geldiğini öğrenir ve çıkarıp Temel’e 100 bin lira verir.

Tartı ücreti 50 bin liradır. Temel, ötesini berisini araştırır, ceplerinin içini dışına çevirir; paranın üstünü bulup veremez.

Müşterisine:

“Hemşerum, bozuk param yok, bir daha tartıl da fit olalım” der.

Temelli Fık.,1997, 13.

YUVARLAK RAKAM

Müteahhit olan Temel ve Cemal yeni binaların fiyatlarını tartışırken;

Cemal:

“İçi yüz seksen milyon isteyelim” demiş.

Temel:

“Yuvarlak yap oni, üç yüz milyon iyidur” diye çıkışmış.

Cemal fiyatı yazarken Temel fikir değiştirmiş:

“Yuvarlak rakam şüphe uyandirur. Sen iyisi küsürlü yap oni. Uçyüz otuz olsun küsürlü olsun.”

Karahasanoğlu, ty, 10.

GEÇEN YIL ELMAYDI

Trabzon’a bağlı ilçelerden birinin adliyesinde iki hakim,

“Karakolun arkasındaki büyük ağaç kiraz mıdır, yoksa armut mudur?” diye tartışmışlar. Bir karar veremeyince hakimlerden biri;

“Biz niye böyle tartışıyoruz; çaycı Temel’i çağırıp ona soralım” der.

Temel’i çağırıp:

“Temel Efendi karakolun arkasındaki şu ağaç ne ağacıdır?”

Temel, az önce çay servisi yaparken kulak ucuyla tanık olduğu tartışmada taraf olmamak ve hakimleri birbirine düşürmemek için politik bir cevap verir:

“Valla hakim beylerim, ha bu görünen ağaç geçen yıl elma ağacıydı.”

Temelli Fık., 1997, 24.


2 HOP 1 BUYUR

Temel lokantaya gider, masaya oturur ama garson bir türlü yanına gelmez. Sonunda Temel seslenir:

“Hey garson!”

“Hop!”

Garson yine gelmez.

“Garson efendi!”

“Hoop!”

Yine gelen yoktur. Son bir kez daha seslenir:

“Oğlum garson!”

“Buyur!”

Fakat garson yine gelmez. Temel, durumu şikayet etmek için kasaya bakan patronun yanma gider. Patron:

“Ne yediniz amca?”

“2 hop, 1 buyur!”

Temelli Fık.,1997, 28.

GARSONUN DAVETLİSİ

Temel, İstanbul’da caddede yürürken bir lokantanın kapısı önünde dikili duran garsonun;

“Buyrun! Buyrun!” davetini görünce durur. Garsona bakar, kendi kendine “Ne demek istiyor?” diye düşünürken lokantanın garsonu yine “Buyrun! Buyrun!” diye tekrarlar. Temel bunu bir ısrar kabul edip, memnun bir havada:

“Haturuni kırmayacağum!” deyip lokantadan içeri girer.

Kamını bir güzel doyurduktan sonra kalkıp kapıdan dışarı çıkarken lokanta sahibi arkasından seslenir:

“Beyefendi... Beyefendi, hesabı ödemediniz!”

Temel sözlerin kendisine olduğunu görünce, lokanta sahibine biraz gurur, biraz haklılık içinde cevap verir:

“Pen garsonun davetlisiyim.”

Aks oy, 2000, 13.

HİÇBİR ŞEY DEMEYİ...

Fındık tüccarı Temel, İstanbul’daki ortağı ile telefonda konuşuyordu:

“Alooo... Ne deysın?” tl       it

“Ula, ne deysın?” II   11

“Ula, hiç anlamaynm, ne deysın?” II 11

“ Haaa... Anladım, hiç bişe demeysın” der ve telefonu kapatır. Aksoy, 2000, 51.

KONUT SORUNU

Karadeniz mimarisini incelemek için Trabzon’a gelen ekip kıyıda iki yarım tekne içinde birer adam görünce :

“Halkımız konut sorununa ne ilginç çözümler getiriyor” diye hayranlıklarını belirtmişler.

“Ne çözümü- demiş Temel- Cemal ile ortaklığımızı ayırmak içun takayi ikiye böldük da.”

Karahasanoğlu, ty, 11.

, 293. BEN ETKİLENMEYRUM...

Dolmuş şoförü Temel arkadaşları ile kahvehanede son benzin zamları konusunda konuşuyorlardı.

Herkes benzine sık sık zam yapılmasından şikayet ettikten sonra Temel’e de sorarlar:

“Ula sen da bişe de...”

Temel, bu konuda her zamanki gibi hazır-cevaptır:

“Ula ben zamdan hiç etkilenmeynm, her zaman 5 milyonluk alıynm.” Aksoy, 2000, 65.

AYLIK KREDİ

Temel’in gözü morarmış.

“Lokantaya çittim, kamımı iyice doyurdum. Param yokdi böyle ödedim.”

Bir ay sonra Temel’in yüzü gözü, eli her tarafı sanlı:

“Ne oldu?”

“Lokantada bir ayluk kredi açtılar.”

Karahasanoğlu, ty, 21.

DEĞİŞTİ DEMESİNLER

Temel son işinde nihayet başanlı olmuş. Çok para kazanmış.

Temel’e,

“Ula Temel zengin oldin hala porçlarunu ödemeyisun, nedendur?”

“Zengin oldu da değişti demasmlar daa.”

Karahasanoğlu, ty, 23.

SON GELENİ VAZİFELENDİRMELİ

Temel iş dünyasına bir öneri hazırlar:

Fabrika iş başı düdüğü çaldığı zaman bütün işçilerin işbaşında olmalarını garantileyen bir yöntemi anlatması için çağırırlar.

Temel:

“Çok pasit tütüğü çalmakla son çelen vazifelendirilmelidur.”

Karahasanoğlu, ty, 63.

ONSEKİZAY

Temel:

“Zengin olsaydım yılın altı ayını Kanarya Atalarında, altı ayını Sanfiransisko’da, altı ayını da Kan’da geçirirdum.

“Ne yaptın on sekiz ay oldu.”

“Eee para nelere kadir.”

Karahasanoğlu, ty, 83.

PAÇA

Veteriner köye gelmiş hayvanlarda bir hastalık olup olmadığına bakıyordu... Sıra Temel’in ahırına gelir. Hayvanların bazılarının tahta bacaklı olduğunu görünce şaşırıp sorar:

“Bunlar neden tahta bacaklıdır?”

“Onlar mı?” der Temel kekeleyerek.

“Canımuz paça isteduğunde bütün hayvanı kesemeyuk ya!”

Alay, 1993, (8).

HESAP TUZLU OLUNCA

Temel, ilk defa geldiği İstanbul’da lokantaya gider. Yer-içer hesabı ister. Gelen pusulada ‘garsoniye’ rakamını (notunu) görünce, garsonu çağırır:

“Uşağum ha bu nedur? Çorba içtum, köfte yedum, salata da... Hepsi doğri... Ha bu garsoniye da nedur? Ben yemeğu yalınız yedim siz garsoni da ortak ettunuz. O halde bölün hesabi ikiye bakayım.”

Temelli Fık.,1997, 61.


AİLEVÎ KONULARLA İLGİLİ FIKRALAR

MÜJDE

Temel:

“Müjde hanum, hani sen daha pahali bir evde oturalim deyip duruyordun ya, en sonunda dileğun oldi.”

Fadime merakla:

“Taşınıyor muyuz yoksa?” diye umutla sorunca,

Temel:

“Yok canum, ev sahibi kirayi arturdu da.”

http://members.tripod.de/islamnet/superfikra/superfikra.htnil

ŞAKA

Temel bir gün Fadime’nin mezarına gider.

“Uy Fadimecuğum bir mucize olsa da yine peraber olsak” der.

sırada esen rüzgarla mezarın üstündeki otlar sallanır.

Temel:

“Şaka ettum Fadimecuğum şaka; hiç de şakadan anlamayisun” der.

Tuncay Ayaş

DÖVMEK

Temel’in karısı Cemile şarkı söylemeyi çok seviyordu. Ama Cemile her şarkı söylediğinde Temel pencereye çıkıyordu. Bir gün Cemile dayanamadı ve Temel’e sordu:

“Ula Temel, ne içun pen şarkı söylerken sen pencereye çıkaysun?”

Temel:

“Hiç kauçuğum, mahallenun seni tövmetuğumi anlamalaru içun” diye cevap verir.

Bizim T., 1999, 98.

YÜZME BİLİYOR

Temel’in iki karısı, “Hangimizi daha çok seviyorsun?” diye sıkıştırırlar.

“Mesela ikimizta tenuze tüşsak hankimuzi kurtarursun?” diye sorarlar.

Temel ıkınır sıkınır ve büyük hanımın yüzüne bakarak:

“Sen piraz yüzme piliytun da” der.

Bizim T., 1999, 111.

NEDEN ŞİMDİ

Temel boşanma davasi açmiş. Durişmada hagim boşanmak istemenün sebebuni sorinca, Temel:

“Karim üç yıldur ne bulursa kafama fırlatiy hagim beyum” dedu.

Hagim:

“Beki bu davayi üç yıl önce değul niçun şimdi açayisun?”

Temel:

“Yenu yenu isabet etdürmeye başladi da” dedu.

Yüksel AYDIN.

BEŞ PARA

Temel ile Fatime aluş veruşden döneyiken siki bir gavgaya dutişdiler. Sinürlenen Temel, Fatime’ye:

“Sen beş bara etmezsun. Senin beş bara etmeduğuni şimdi isbatlayacağum” dedu ve yoldan geçen bir daksiyi durdurip sordi:

“Maçga’ya beni kaça götüriysun?”

“İgi milyona.”

“Peki. Ha bu karida yanumda olirsa gaça gideysun?”

“Yine igi milyona...”

“Bak Fatime, sen beş bara etmeyisun.”

Yüksel AYDIN.

GARANTİ

Temel doktora gitmiş. Doktor Temel’i baştan ayağa iyice muayene ettikten sonra; “Senin ciğerlerin bitmiş, şu mikrobu var, bu mikrobu var. Sen öleceksin” demiş.

Bunun üzerine Temel etrafa aids oldum diye yaymış. Doktor bunu duymuş ve Temel’i çağırmış:

“Ula Temel ben öyle bir şey dedim mi sana?” demiş.

Temel:

“Doktor Bey öldükten sonra kariyi garantiye alıyrum da!” demiş.

Serap YILMAZ

İZİN

Fadime’yi çok kıskanan Temel hiç evden çıkmıyormuş. Evden çıkmadığı gibi Fadime’yi de bir yere göndermez. Fadime’nin gittiği yere kendi de gidermiş.

Bir gün kayın pederinin evine giden Temel, Fadime’yi orada bırakmış ve geri dönüyormuş.

Kayın pederi:

“Ula Temel kariyi unuttun da” demiş.

Temel:

“O artuk eskidu sizde kalabilür, izin veriyrum” der. Nilüfer GELDİ

TEMEL’İN BABASININ KORKTUĞU

Temel babasına sormuş:

“Boba aslandan korkar misun?”

“Korkmam” demiş babası.

“Yılandan korkar misun?”

“Korkmam”

“Ayudan, tilküden, sincaptan, büyük adamlardan korkar misun?” “Korkmam” demiş babası.

Temel:

“Baba oyleysa sen sadece annemden korkaysın.”

Tuncay Ayaş

AĞIR YÜK

Temel kaynanası ile birlikte İstanbul’a giderken bindikleri gemi yolda fırtınaya tutulmuş ve batmak üzereymiş. Kaptan anons yaparak yolcuların ağır eşyalarını denize atmalarını istemiş. Temel’in kaynanasını suya attığını gören kaptan sormuş:

“Kadını niye denize attın?”

Temel:

“Penum en ağır yüküm oydi” diye cevap vermiş.

Bizim T., 1999, 26.

RAHATLIK

Temel dar bir ayakkabı almış sıkışa sıkışa gidiyormuş. Bunu gören Dursun:

“Ula Temel niye dar ayakkabu aldun?”

Temel bir sandalyeye oturup ayakkabılarını çıkarırken:

“Ula Tursun pileysun kız evlendu porç pağa kaldi; oğlan araba aidi porç pağa kaldi. Anlayacağun porç gırtlağa kadar. Pen da tar ayakkabu aldum ki çikarttuğumda sanki porcim yokmuş kibi bir oh çekeyum.”

Bizim T., 1999, 138.

KARIMDAN BOŞANDIM

Temel karısını çok seviyordu. Mutlu bir evlilikleri vardı. Bir süre sonra Temel’in karısından boşandığını duyan Cemal:

“Temel, duyduğuma göre karından boşanmışsın?”

“Doğru duymuşsun Cemal.”

“Birbirinizi çok seviyordunuz birden bire ne oldu?”

“Ne yapayım, kaynanamdan boşanamayacağım için karımı boşadım.”

Temel’in Biri.., 2000, 316.

EVLİ KADINLARI

Temel yıllardır nişanlı olduğu Fadime ile sonunda evlenmişti. Nikah masasından kalkan Fadime:

“Beni daha çbk seversin değil mi?”

“Ona hiç şüphen olmasın Fadime. Ben evli kadınlan daha çok severim.”

Temel’in Biri.., 2000, 55.

, 313. BEDAVAYA SÖYLERMİŞ

Temel, eve geldiğinde karısı Fadime’yi iki gözü iki çeşme ağlarken bulur.

“Ne oldu Fadime, niye ağlıyorsun?” der.

Fadime,

“Bu gün falcı kadına gittim. 100 milyon verip falıma baktırdım. Senin artık beni hiç sevmediğini söyledi” cevabını verir.

“Ne gerek vardı be Fadime- der Temel- bana gelseydin bunu bedavaya söylerdim.”

İpek, 2001, 50-51.

İSABETLİ KARAR

Temel eve geldiğinde karısı Fadime’yi sıkıntılı halde bulur.

“Nedir senin canını sıkan Fadime?” diye sorar.

“Ah sorma -der Fadime- Senin eski nişanlın Ayşe vardı ya? Kendisini başka kadınla aldatan kocası Dursun’u vurmuş.”

Temel’in ağzı kulaklarına varır sevinçten:

“Onunla değil de seninle evlenmekle ne kadar isabetli karar verdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum” der.

İpek, 2001, 47.

EVLENME YILDÖNÜMLERİ

Temel’e “Kocalar neden evlenme yıldönümlerini çabuk unuturlar da kadınlar daima hatırlar?” diye sorulmuş.

“Bu işin sim kadınların balıkçılara benzemesindendir” diye söze başlamış Temel.

Dinleyenlerin anlayamaması üzerine de şu izahı yapmış:

“Bir balıkçı oltasına takılan balığı daima hatırlar. Balık ise bu müthiş anı hep unutmayı tercih eder.”

İpek, 2001, 16.

DAVET

Gelen telefona önce Fadime çıkar. Ardından Temel’e seslenir.

“Dursun’un dördüncü karısı da vefat etmiş. Seni cenazeye çağırdı.”

Temel:

“Kesinlikle gidemem” der.

Fadime şaşkın halde sorar:

“Neden Temel, Dursun senin en sevdiğin arkadaşın değil mi?”

“Nedeni var mı -der Temel- O beni üç defa karısının cenazesine çağırdı ve bu da dördüncüsü... Ama ben bir kez bile onu davet edemedim.”

îpek, 2001, 39; Hocaoğlu, 1981, 20.

KENARDA

Temel yanında nişanlısı Fadime olduğu halde sinemaya Brigitte Bardot’un bir filmini izlemeye gitmişti. Filmin bazı sahnelerinde Temel’in iyice kendinden geçtiğini gören Fadime, antrakta ona sordu:

“Penum yenime Brigitte Bardot’u alur muydun?”

Temel önce düşündü sonra konuştu:

“Oni alurdum da sen varken yedekte tutardum.”

Karadeniz Fık., 1983, 100.

AÇIKLAMA

Temel eve her zamankinden geç gelmişti. Durumdan şüphelenen Fadime, biraz sonra elinde iki tane sinema biletiyle kocasının karşısına dikilip:

“Peçi punlar ne olayi?” deyince,

Temel:

“Ha onlar mi? Film o kadar cüzeldi ki çok beğenup arka arkaya içi defa seyretmişumdur.

Karadeniz Fık., 1983, 98.

MESUT

Temel’e sorarlar:

“Dünyanın en mesut adamı kimdir?”

Temel:

“Atem papamuztur. Çünki onun kaynanasu yoktur taa.”

Bizim T., 1999, 41.

AYNI FİKİR

Temel aniden hastalanan karısını apar-topar hastaneye götürür. Uzun süreri kontrolden sonra, doktor Temel’i ayrı bir odaya çekip:

“Karınızın durumunu hiç beğenmedim doğrusu?”

Temel doktora baktıktan sonra:

“Toğrisu pen yirmi yıldır peğenmeyrum toktor pey.”

Karadeniz Fık.,1983,, 100.

GÜRÜLTÜ

Mahalle çay ocağında Temel arkadaşlarıyla sohbet ederken bir ara:

“Yahu ben eve gidince komşular çok rahatsız oluyor” demiş.

Masadakiler:

“Kim bilir ne kadar gürültü yapaysun ki millet rahatsuz olay?”

“Yoo pen gürültü etmeyrum. Fadume yengenuz ediy.”

Temur 2000a, 112.

HAFIZA

Temel ile Fadime yolda yürürken yanlarından genç güzel bir kız geçmiş. Temel uzun süre gözlerini ayıramayınca Fadime atılmış:

“Güzel kız görünce evli olduğunu unutaysun.”

“Yok be Fadime. Evli olduğumi ancak o zaman hatırlayrum”.

Temur 2000a, 54.

KÖTÜ HUY

“Yahu Recep, bizum Fadume’nun çok kötü bi huyu var. Gece dörde kadar uyumayi.”

“Temelcuğum, peki o saate kadar ne yapayi?”

“Penum eve gelmemi bekley.”

Temur 2000a, 161-162.

BADEMCİK AMELİYATI

Temel karısı Fadime’yi bademcik ameliyatı yaptırmış. Hastaneden taburcu olurken, doktor, Temel’e bazı tavsiyelerde bulunur ve son olarak:

“Aslında bu ameliyat gecikmiş, daha çocukken yapılmalıydı” der.

Temel hemen söze girer:

“O zaman faturayı kayın babama gönder de hesabı o ödesun!”

Temur 2000a, 173.

HAKLI

Hakim Temel’e sormuş:

“Ne alıp veremediğin var bu beyefendi ile? Yok yere dövmüşsün.”

Temel hemen atılmış:

“Öyle demeyin hakim bey, bu adam benim servet sahibi olmamı engelledi.”

“Peki ne yaptı da engelledi?”

“Beni damatlığa kabul etmedu daa.”

Temur 2000a, 71.

HIRSIZ

Temel ölen annesi için Trabzon’a dönmüş. Annesine ait evin ve şahsi eşyaların ağabeyi tarafından alındığını görünce çok üzülmüş. Düşünceli bir şekilde kahveye gitmiş. Kahvede durum hakkında konuşurken ağabeyi kahveye gelmiş ve Temel’e;

“Orada niye köpek gibi afkuruysun” demiş.

Temel:

“Karşumda bir hırsuz gördüm de.”

Kardeş, ty,72.

EKMEK NEREDE

Fadime Temel’e abayı yakmış. Onunla evlenmeyi çok istemektedir. Fakat fakir olan Temel, devamlı Fadime’den kaçmaktadır. Bir gün Temel’i kıstıran Fadime;

“Ben bir ekmek bir suya razıyım, bize yeter” der.

Temel:

“Su tamam da ekmeği nerden temin edeceğuz.”

Kardeş, ty,77.

BAL

Temel balı fıçıya koymuş, ağzına da kilit vurmuş. Ama her geçen gün bal azalmaktaymış. Oğlu Dursun fıçıyı alttan delmiş, oradan yiyeceği kadar alır, gene deliği kapatırmış. Temel karısı Fadime’ye sorar:

“Yahu bal azaliyi, ne oliyi?”

“Dipten delinmiş olmasun?”

“Yok canum, alttan değul, üstten eksiliyi.”

Sırtlı, 1996, 76.

TABAK

“Ula Temel, Fadime’nin başuna bi tabak atmışsun, üzülmedun mi?”

“Niçün üzülecektum, tabak kınlmadu ki.”

Sırtlı, 1996, 83.

KİBRİT

Karısı Fadime ölmüştü, onun mezar taşına Temel şu yazıyı yazmış: “Hayatımun ışığı, söndün! Ama üzülmeyesun, ben yeni bi kiprit çaktum.”

Sırtlı, 1996, 105.

İNŞALLAH

Fadime Temel’e çok sinirlenmişti:

“Herif herif! Sen beni omuzlarunda taşimalisun.”

Temel’de zaten böyle bir anı bekliyordu: < “İnşallah, Allah o günleri de gösterir” dedi.

Sırtlı, 1996, 99.

DİŞ

Gerdeğe girdiği gece Fadime Temel’i yalancılıkla suçlar:

“Niçin nişanlıyken bağa dişlerünün takma olduğuni söylemedun?”

“Uyy, bunda alunacak ne vardur? Eğer senü rahatsuz ediyse ben da çıkanınım olari”

Sırtlı, 1996, 154.

HA BU YAŞTAN SONRA Mİ?

Temel ile Fadime bir hayli zamandan beri birbirlerini severler. Fadime evlenmek istedikçe Temel ihmalkar davranır. Yıllar böyle geçer. Bir gün Fadime evlenme konusunu Temel’e açarak:

“Temelcuğum artık evlensek, sen ne dersin?”

Temel, başını hayır anlamında salladıktan sonra:

“Doğri deysın Fadimecuğum ama, ha bu yaştan sonra bizi kim alır he?”

Temelli Fık.,1997, 26.

NİYE DURSUN ALİ

Temel’i babası azarlıyordu:

“Ula sen aptal misun? Beş uşağın adi da aynı olur mi? Başka ad mi yokti?”

Temel kendini savunur:

“Ama boba, sen her zaman Dursun emican ila Ali dayimun yanım akilli olduğım söylemez miydun? Uşaklann tam akilli olmasi içun meçburen hepsine Dursun Ali admi verdum.”

Temelli Fık.,1997, 42.

FIRSAT YOK Kİ

Boşanmak istediğini bildiren Temel’e mahkemede hakim sorar:

“Peki, talebini kabul ediyorum. Fakat, neden bir senedir karına tek söz söylemedin?”

Temel boynu bükük, yetim gibi bir tavırla cevap verdi:

“Bağa firsat vermedi ki hakim bey, hep o konişti...”

Temelli Fık., 1997, 95.

ENGEL

Temel sevdiği kızla konuşuyormuş:

“Sen sahilde dolaşmaktan hoşlanir misun?”

Kız ümitlenmiş, ilgiden memnun;

“Tabii, hem de nasıl!”

“Eyi, pen sağa engel olmayayum.”

Karahasanoğlu, ty, 1.

BİLMEM

Temel Cemal’e

“Fadime her sabah bi milyon isteyi.”

“Uyyy, bi milyon çok para, pi milyonu ne yapayi?”

“Pilmem, hiç vermedim çi.”

Karahasanoğlu, ty, 11.

DUVAR BOYALARI

Temel boyacıyı çağırmış. “Bu duvarı kırmızı, öbürünü pembe, diğerini beyaz, dördüncüyü de mavi boya.”

Boyacı:

“Tavanı ne renge boyayalım.”

“Pilmeyirum. Onya Fadime bakayi.”

Karahasanoğlu, ty, 29.

O SÖYLEMEZMİŞ

Meyhanede içiyorlardı. Vakitte gece yansı olmuştu.

Birisi:

“Sen geciktiğin zaman kanna ne söylersin?” diye sordu Temel’e.

Temel çaresiz:

“Bilmem ki. Geciktiğim zaman ben bir şey söylemeyrum. Hep o söyleyi” diye cevap verdi.

Alay, 1993,(3).

ÇİKLET

Temel sevgilisiyle geziyordu.

Kız;

“Hayatım bana bir çiklet alır mısın” der.

Temel:

“Çiklet de nedur? Alayum sağa helva ekmekta ye!” der.

Alay, 1993, (21).

DEĞİŞTİR

Temel yeni evlenen arkadaşı Cemal’in karısını görmüş ve hiç beğenmemiştir.

Bir gün Cemal’le karşılaştığında ona sorar:

“Cemal ha bu çirkin kariyle neden evlenmişsundur?”

Cemal:

“Dışı çirkindur ama içi güzeldur.”

Temel:

“Öyleysa ters yüz edeysun oni” der.

Alay, 1993, (57).


IV. GÜNLÜK TOPLUMSAL OLAYLARLA İLGİLİ FIKRALAR

ONLAR BİLMİYORLAR

Temel arkdaşı Cemal’e dertli dertli yakmıyordu.

“Cemal be, şu dünyanın haline bak. İşlerim ters gitmeye başlayınca dostlarımın yansı beni terk etti.”

“Üzülme be Temel, diğer yansı yanında ya!”

“İyi ama onlar daha bilmiyorlar.”

Temel’in Biri.., 2000, 245.

RESİM

Bekar Temel İstanbul’daki evinin karşısında resim atölyesinde yan çıplak modellerle çalışan ressamlan görünce, “her halde ha bu iş burada serbesttir” diye düşünüp odasına aldığı bayanla yakalanınca, kendisini tutuklamak isteyen memura çıkışır:

“Memur bey aha pak karşida da ayni şeyi yapayiler. Peni niye tutuklayisunuz?”

Memur gülerek;

“Beyefendi, onlar sanatçı; resim yapıyorlar.”

Temel kızgın:

“Ula, yani biz hiç resim yapmayacamiyuk?”

Alay, 1993, (44).

EŞEK

Cemal, Temel’e;

“Eşek” demiş.

Temel sormuş:

“Arkadaşun olduğum içun mi eşeğum, eşek olduğum içun mi arkadaşunum?”

Aydın KARADENİZ

ESKİ GAZETE

Temel Cemal’e

“Bu gün aym kaçı?” diye sormuş.

Cemal:

“Gazeteye bak” demiş.

Temel:

“Pakayrum ama bu dünün gazetesi” demiş.

Aydın KARADENİZ

KAZA

Temel kamyon şoförüymüş. Bir kaza yapmış. Kazanın bilançosu elli ölü. Mahkemeye çıkarmışlar Temel’i.

Hakim sormuş:

“Anlat bakalım olay nasıl oldu?”

“Rampadan aşağı inerken arabanin freni patladi. Bahdum; bir tarafda bi çocuk var, diğer taraf Pazar; insan kaynayi. Bu kadar insanı eldürmekdense bi çocuğa vurayum dedim. Her şey çocuğun pazara kaçmasıyle başladi.”

Memiş ÖZDEMİR

FELÂKET

Temel önde Dursun arkada îdris onun arkasında Cemal en arkada birbirine bağlı bir şekilde dağa tırmanırlar. Ortaya geldiklerinde Temel bizimkilere seslenir:

“Ula uşaklar, sıkı tutunun elume tuçureceğum.”

Ali Rıza TERZİ

BORÇ MİKTARI

Canı çok sıkılan Temel başlamış sayı saymaya.

“Bir, iki, üç,...” diye devam edip gidiyormuş.

Birden aklına bir şey gelmiş ve durmuş:

“Ula kaç gündür borcumun ne olduğuni unittiydum da. Meğersem 256 binmuş.” Nilüfer GELDİ

SÖZDEN DÖNMEK

Temel ile Cemal uçağın geri gidip gitmediği konusunda tartışıyorlarmış. Cemal Temel’e,

“Ula Temel uçak geri gitmez, niye inat edeyisun” der.

Temel:

“Ben de biliyrum geri gitmez ama bir defa deduk: uçak geri gider. Ben sözümden dönmem.”

Ali Rıza TERZİ

RİVRİV RİVRİV DA RİVRİV

Temel’in başına kötü bir iş gelmiş, hapsaneye girecekmiş. Dursun, Temel’e,

“Temel, seni kurtanrum burdan, ama bana iki milyar verecesun” demiş.

Temel hiç düşünmeden,

“Tamam” demiş.

Mahkeme günü gelmiş. Dursun Temel’e,

“Hakim sana ne sorarsa, rivriv rivrivda rivriv diyeceksin” demiş.

Temel:

“Tamam” demiş.

Hakim Temel’e sormuş:

“Adın ne?”

Temel:

“Rivriv rivriv da rivriv.”

“Soyadın ne?”

“Rivriv rivriv da rivriv.”

Hakim,

“Atın bu deliyi dışarı” demiş.

Dursun gelmiş Temel’in yanma,

“İki milyarı versene” demiş.

Temel:

“Rivriv rivriv da rivriv.”

Tuncay Ayaş

GERİ DÖNDÜ

Cemal, sıkıntılı bir şekilde kahvede oturan Temel’e:

“Temel, kaynananın kamına nasıl tekma atarsın?”

“Ne yapayım be Cemal! Birden geri dönüverdi.”

Temel’in Biri.., 2000,141.

SON ARZU

Temel gardiyanlık yapmaktadır. îdam edilmesi için sehpanın önüne getirdiği mahkuma fısıldar:

“Son arzun nedur, diye sorarsalar, şu garibanun maaşunu artımın de.”

Temur 2000a, 109.

PAYLAŞMA

TemelTe Dursun bir gün yolda gidiyorlarmış. Dursun Temel’e sormuş:

“Üç tane araban olsa bir tanesini bana verir misin ?” demiş.

Temel:

“Tabii veririm. Sen benim en iyi arkadaşımsın.”

“Üç tane evin olsa bir tanesini verir misin?”

“Tabii veririm . Sen benim en iyi arkadaşımsın.”

“Peki, üç tane gömleğin olsa bir tanesini verir misin?”

“Hayır, vermem.”

“Niye?”

“Çünkü var da ondan.”

Nurgül CEVİZ

ÇARE

Sarhoş Cemal, Temel’e,

“Seni çift cöreyrum” demiş.

Temel:

“Öyleyse bi çözünü kapat o biriyle bak. Tek cörürsün” demiş.

Aydın KARADENİZ

TEMEL’İN YAZISI

Dursun köyün tek okur- yazarı olan Temel’in yanına gelmiş:

“Temel bana bir dilekçe yazar mısın? Kasabada işim var da” demiş.

Temel:

“Yazamam ayaklarum ağrıyor” diye cevaplamış.

Dursun:

“Yahu ben senden bir yere gitmeni istemiyorum ki” demiş.

Temel:

“Tamam ama yazdıklarımı okuyamadıkları için beni de çağıruyorlar sonra” demiş.

Temur 2000a, 70.

SİGARA

Temel pencereden komşu Cemal’e seslenir:

“Cemal ineklerunun arasinda, lüle, nargile içeni var midur?”

Cemal ses verir:

“Ula öyle şey olur mi? Yok tabii.”

“Öyleysa ahirun yanayi.”

Hocaoğlu, 1981, 136.

SOLA DÖNÜLMEZ

Temel Rus Pazan’ndan çıkmış, Trabzon istikametine gidecek. Geldiği yol üzerindeki üst geçitte, “sola dönülmez” işaretini görüyor. Etrafına bakınıp, sola dönüş yaparak, arabayı Trabzon istikametine sürer. Dönüşten 50 metre ilerde bir trafik polisinin düdüğü. Temelduruyor. Polis:

“Dönüş yaptığın yerde sola dönülmez levhasını görmedin mi? Oradan sola dönüş var mı?”

Temel üzgün ve korak bir halde;

“Abi levhayı gördüm amma seni göremedim.”

Kardeş, ty,38.

SON VAGON

İlk defa trene binecek olan Temel’e tavsiyede bulunurlar:

“Sakın trenin son vagonuna binme ha!”

“Niçun?”

“Kazalarda en çok zarar son vagonlarda olur da ondan.”

“Mademki, bunu bileyiler da, niçun son vagonları trenlere takayiler.”

Oktay KARAMAN

TABUT

Sarhoşun biri mezarlıkta bağırıp çağınyormuş.

Bekçi Temel:

“Ne pağriyusun? Çaldurmasaydun tabutuni.”

Karahasanoğlu, ty, 61.

ÖLÜM DEĞİLDİ

Temel ile Dursun sinema dönüşünde üç kişi tarafından yollan kesilir. Temel kaçar. Fakat Dursun soyulur ve dayak yer. Kahveye geldiğinde Temel’e;

“Alçak adam. Adamlar kaşumuza çıkunça hemen savuştun. Halbuki her zaman ölümden bile korkmaduğuni söyleydun.”

“Evet amma, bu adamlar ölüm değildi ki.”

Kardeş, ty,101.

KENDİ HALİNDE

Samsun-Ankara yolunda bir trafik kazası olmuş; bir yolcu otobüsü şarampole yuvarlanmış. Olay yerine ilk yetişenler otobüsün içinde bulunan yaralı ve ölüleri çıkanp yolun kenanna yatınrlar. Hemen bir manga asker ve başlannda da Temel Çavuş olay yerine gelir.

Yaralılardan biri Temel Çavuş’un yanına gelip;

“Komitan ayağum çok fena acıyi! Bi çare bul da hastaneye gideyum” der.

Temel Çavuş hemen cevabını verir:

“Ula dur bakayum hele! Acelen nedur patladun mi? Bak göriysun, orada adam elmiş, hiç sesini çıkanyi mi?”

Sırtlı, 1996, 191.

AYAKLAR

Temel sığırlarını yaz başı yaylaya götürüyordu. Çok zayıf bir buzağı zor gidiyor, gittikçe diğerlerinden geride kalıyordu. Temel iki de bir elindeki sopayla, diğer hayvanlara yetişmesi için, buzağının sağına soluna vuruyor, kendi kendine söyleniyordu:

“Sağa yüri deyirum, salla ayaklaruni, yetiş diğer ineklere, yoksa bilürsün başina gelecekleri!.”

Akşam olamak üzere, inekler artık görünmez olmuş; buzağı da yıkıldı yıkılacak. Temel;

“Son defa deyirum sağa, yetiştün yetiştün, yoksa bilürsün ne olacağuni” der.

Yüryecek takati kalmayan hayvan düşer. Temel çeker bıçağı, buzağıyı kesmeye başlar. Hayvan can çabasıyla bacaklarını sallamaya başlar.Temel buduruma sinirlenip;

“Artık geçti, o ayaklaru daha evvel sallayacağudin” der.

Sırtlı, 1996, 193.

TEMEL VE SESSİZLİK

Trabzon meydanlarından birinde iki kişinin kavga ettiğini gören Temel, hemen kalabalığa yaklaşır... Ne var ki kavgacıların yanma bir türlü yaklaşamamakta ve neden kavga edildiğini işitememektedir. Bunun üzerine bağırır:

“Kavgacılar, biraz daha yüksek bağurun, arkalardan duyulmayi!..

Ermiş, 2000, 64

YÜZÜNÜ ÖRT

Elbiseleri çalınan Dursun hamamcıyla kavga eder ve kovulur. Hiç olmazsa bir peştemala sarınıp çıkmak ister. Ama “hamam kaidesi dışarı peştamal verilmeyi” derler. Dursun iki eliyle önünü örtüp çırçıplak kenardan kenardan yürüRken Temel’e rastlar. Temel bakar bakar ve:

“Önünü örteceğine yüzünü ört! Önünü çimse tanımayi” der.

Karahasanoğlu, ty, 7.

365. OKUMADIM

Temel’e askerde mektup gelmiyormuş, oturmuş kendi yazıyormuş. Sormuşlar:

“Kime yazıyorsun?”

“Çendime.”

“Ne yazıyorsun?

“Daha mektubu okumadım çi nertan pileyım.”

Karahasanoğlu, ty, 78.

GEÇ KALDINIZ

Temel’in kapıcı olduğu iş hanında cinayet işlenir. Temel’e kimseyi içeri almaması söylenir.

Biraz sonra iki gazeteci içeri girmek ister. Temel engelleyince;

“Kardeşim, biz bu cinayet için ta nerelerden geldik, bırak da içeri girelim” derler.

Temel:

“Olmaz hemşerim, siz çok geç kaldınız. İki saat evvel cinayeti başkası işlemiştir.”

Alay, 1993,(48).


V. CİNSELLİKLE İLGİLİ FIKRALAR

ŞAŞKIN

Temel’in karısı ölmüş. Cenazeyi kaldıracaklar. Temel ortada yok. Aramışlar taramışlar, en sonunda Temel’i ücra bir yerde birkaç tane nataşayla oynaşırken bulmuşlar.

“Ula Temel hiç utanmay misun hem da karinun cenaze gününde bu işi yapmaya” demişler.

Temel’in yüzü ağlamaklı bir hal almış:

“Ben derdumden ne yaptuğumi bileyirum mi?” demiş.

Abdullah EREN

ESKİDUK DEĞİL Mİ?...

Evliliklerinin üzerinden 40 yılı aşkın bir zaman geçmişti. Bir sabah Fadime, kocası Temel’e:

“Ula hiç uyutmadın beni... Sabaha kadar horladın durdun” diye sitem etti.

Temel, sitem karşısında kıs kıs güldükten sonra Fadime’yi şöyle yanıtladı:

“Ey gidi ey!... Ha bu benim horlamalarım eskiden sağa hep kemençe sesi gibi gelirdi. Eskiduk değil mi?”

Aksoy, 1999, 21.

ABARTMAYIN

Temel Fadime ile yeni evlenmişti. Balayım geçirmek için’ bir sahil kasbasma giderler. Birkaç gün sonra Fadime rahatsızlanır. Temel Fadime’yi hemen bir doktora götürür. Fadime’yi muayene eden doktor:

“Karınızın midesine galiba bir şey dokunmuş.”

Yüzü biraz kızaran Temel:

“O kadar abartmayın doktor bey.”

Temel’in Biri.., 2000, 214.

PRENSİP SAHİBİ

Temel yolda yürürken birkaç kadın yanma yaklaşır:

“Bayım, kötü yola düşmüş kızlan kurtarma fonuna yardım eder misiniz?”

Temel kadınlan süzdükten sonra:

“Ben prensip sahibi bir insanım. Yardım yapacaksam, doğrudan kendim yapanm.”

Temel’in Biri.., 2000,186.

TUTTUM ONİ

Temel çok sıkışmıştı. Koşarak yol kenannda bir yere işemeye başlamış.Oradan geçen birkaç kadının bu halinden huzursuz olduğunu görünce:

“Ne korkaysunuz, görüysunuz ben tutmuşum oni.”

Kardeş, ty, 15.

AFFETTUM

Temel otel odasında soyunuyormuş. Birden kapı çalınmış. Temel içerden:

“Soyunıyrum, girmeyun!” diye bağırmış.

Dışardan bir kadın sesi:

“Affedersiniz beyefendi.”

“Affettum, gireysun.”

Kardeş, ty,19.

MUTLAKA KAN

Düğünleri yapılan Fadime ile Temel gerdeğe girecekler. Temel gerdeğe giderken;

“Ben mutlaka silahımı yanıma almalıyım.”

Dursun sorar:

“Ula sen deli misun, orada silahu ne yapacaksun? Harbe mi gidiyorsun? Sen gerdeğe giriyorsun.”

Temel sert bir bakışla;

“Orada mutlaka kan çıkmalı” der.

Kardeş, ty,73.

ÖLÜM TERCİHİ

Deniz kenarında kahvede oturan, yaşlan 70 ile 90 arasında olan Temel, Dursun ve İdris, “Nasıl bir şekilde ölmek istersiniz” diye birbirlerine soruyorlar.

75 yaşındaki İdris:

“Ben saatte 80 mil hızla giden lüks bir motorda, denizde ölmeyi isterim.”

80 yaşını aşan Dursun:

“Hadi canım, saatte 80 mil nedir? Ben 300 km giden bir Ferraride ölmeyi tercih ederim.”

Üçüncü yaşlı Pinpon Temel’den hiç ses çıkmayınca, arkadaşlan 90 yaşını aşmış Temel’e sorarlar:

“Yahu sen hangisini tercih edersin?”

“Pen mi? Sizunkinden büsbütün başka. Ben kıskanç bir kocanun kurşunuyla ölmeyi tercuh edenini.”

Kardeş, ty,45.

TORUN

Temel’in bir torunu olmuş. Buna çok sevinen Dursun sorar:

“Ula kırk yaşunda adamın büyük baba olması nasul şeydur?”

“Ula ha bu yaşta büyük baba olmak çok güzel şey de, bir büyük anne ile evli olmayı düşünmek çok gariptur daa.”

Kardeş, ty,60.

SON KULLANMA TARİHİ

Dursun Temel’e sorar:

“Bu bizum kadunlar evlenmeye neden bu kadar meraklu? Niye bir an önce evlenmek içun yanşurlar, anlamayrum.”

Temel:

“Ha bunda anlamayacak ne var? Kadun ilaç gibidur. Son kullanma tarihi gelmeden evlenmek isteyiler.”

Kardeş, ty,87.

PENU AÇ BIRAKMA

Temel bahçede yem verirken, bir horoz tavuk üstünde idi. Temel’in attığı ve yere saçılan dan tanelerini gören horoz, tavuğu bırakıp danlara koşmuş.

Bunu gören Temel iç geçirmiş:

“Uyy Allahum, penu aç pırakma.”

Kardeş, ty,102.

NÜFUS KAĞIDI

Temel yakaladığı bir nataşayı arabasıyla otele götürürken, trafik polisine yakalanır. Temel’e kimlik ve ehliyet sorar. Sonra Temel’in yanındaki hanımı göstererek,

“Yanınızdaki hanım kimdir?”

“Eşimdir” der.

“Kimliğini görebilir miyim?”

Nataşa kimlik için pasaportunu gösterir. Pasaportu inceleyen polis:

“Sizin soyadlannız tutmuyor.”

Temel:

“Memur bey, soy adlanımız tutsaydı doğru eve giderdük.”

Kardeş, ty,105.

BİNDİKLERİ DAL

Temel ile Dursun kahvede gazetelere bakıyorlardı. Bir gazete kadınlann kocalannın erkeklik organlannı kestiğini manşet atmıştı. Köy kahvesinde olay hakkında herkes konuşuyordu.

Kimi, çapkınlık yapan kocaların eşleri tarafindan erkeklik uzuvlarının kesildiğini, kimileri de sünnetçi kadınların yaptığını söylüyordu.

Bu arada Dursun Temel’in yanına gelerek;

“Ula Temel sen ne dersun bu işe?”

Temel hemen cevabını yapıştırmış:

“Ne diyeceğum! Binduklaru dalı keseyler daa.”

Kardeş, ty,108.

KOPARMA DALI

Temel ile Fadime birbirlerine çok tutkunlar. Bir gün fındıklıkta Temel ile Fadime yürürken,

Temel:

“Ha buradan bir dal koparanun ..." der

Fadime, bu fırsattan istifade önüne gelen fındık dalını koparır. Biraz sonra gençler alt alta, üst üste kendilerini fındıklığın dibinde bulurlar.

Dal koparmanın cezasını veren Temel, Fadime ile tekrar yürümeye başlar. Fadime bir dal daha koparır. Temel bunun da cezasını verir. Derken bu ceza üçüncü defa tekrarlanır.

Fadime tuttuğu dördüncü dalı kopartınca, arkada dermansız, yürümekte olan Temel:

“O dala ben kanşmayırum, o vakıf malıdur.”

Kardeş, ty,24.

İMALI BAKIŞ

Temel karısı Fadime’yi köyde bırakıp İstanbul’a gelmiş. Bir gün yolu hayvanat bahçesine düşen Temel geyik kafesinin önüne geldikten kısa bir süre sonra, silahını çekip geyiği öldürmüş. Görevliler Temel’i yakalayıp geyiği neden öldürdüğünü sormuşlar: •

Temel:

“Çöydeki Fadime’mu tüşüneydum. O esnata geyik poynuzlaruni sallaya sallaya pağa imalu imalu pahmaya paşladi.”

Adamın Biri.., 2000, 228.

ÇAPKIN

Temel otel odasında beş yabancı bayanla yakalanmış. Komiser sinirli bir şekilde;

“Ula Temel, hadi bir, iki, üç neyse, dörde de bir şey bulunur. Ya bu beş karıyla birden nasıl yatarsın” der.

“Uyy, komiserüm, ha bu kızgınlığım bi kari içün midür?”

Sırtlı, 1996, 89.

SEKSENLİK

“Ula Temel geldin seksen yaşma, almişsun yirmi yaşında kız. On yıl sonrasını düşünmeyi misun?”

“Ne olmuş yani. On yıl sonra olacak otuz, hoş otuz yaş da çok fazla sayılmaz ki.”

Sırtlı, 1996, 72.

HOROZ

Oto sürücüsü Karadeniz’in bir köyünde Temel’in horuzunu. ezmiş. Temel’in yanına varıp özür dilemek istemiş:

“Galiba horuzunuzu ezdim, ne gerekiyorsa yapabilirim.”

Temel:

“Tabii! Binanun arkasuna geç.. Tavuklar oradadur” der.

Sırtlı, 1996, 161.

YA BU!

Temel çok sıkışmış, acelesinden yanlışlıkla bayanların tuvaletine girer. Çişini yaparken tuvaletten çıkan bir kadın bağırmaya başlar:

“Utanmaz herif, kör müsün? Görmüyor musun, bu tuvalet kadınlara mahsustur!”

Utanan, biraz da sinirlenen Temel daha işin yansındadır. O hal ile kadına döner ve;

“Ya bu kime mahsustur” der.

Sırtlı, 1996, 173.

NEDEN

Güzel bir kadın Temel’e sorar:

“Sizin Karadeniz’de niçin çok kadınla evlenirler?”

“Uyy, senun gibi güzellere rastlayamaduklarundan daa!” Sırtlı, 1996, 222.

BİRŞEY

Sabah işine gelen patron Temel’e sekreteri;

“Beyefendi bende sizin için bir şey var.”

Temel de;

“Bende de sizin için başka bi şey var” der.

Sırtlı, 1996, 209.

ÖLSEM

Fadime kocası Temel’e sorar:

“Ben ölsem sen ne yaparsun?”

“Senün yapacak olduğuni.”

“Terbiyesüz herif.”

Sırtlı, 1996, 210.

ŞANSSIZLUK

Temel ihtiyarlamış, dizleri ağrımaya başlamış. Bir gün belki çare bulunur ümidiyle doktora gitmiş. îyi bir muayeneden sonra doktor:

“Amca siz yaşlısınız, dizlerinizde damar sertliği var; bunun tedevisi yoktur.

Şayet perhiz yaparsanız biraz olsun rahatlarsınız” der.

Temel bir an düşünür ve sonra:

“Toktor bey, ya bak benum ha bu şansıma. Damar sertliği bacağuma vuracağuna hau önemli yerime vuramaz mi idu?”

TemelliFık.,1997, 25. '

KOŞMAMALI

Temel anlatıyormuş:

“Pençe genç kızlar kesinlikle erkeklerin peşinde koşmamali.”

“Neden?”

“Siz hiç fare kapanının fare peşinde koştuğum gördünüz mi?”

Karahasanoğlu, ty, 67.

FAYDALI

Temel ile Cemal hamsinin sayısız faydalarını birbirlerine anlatırken Cemal:

“Ha bi de erkeklik gücüni arturur o bizum hamsi.”

Temel hafifçe gülümser ve:

“O gadar da diğil Cemalcuğum! Daha dün akşam 10 hamsi yemişum. Ancak altısmun faydasmu gördüm.”

Alay, 1993, (7).

. 392. SOHBET

Temel Fadime ile sohbet ediyordu.

Fadime,

“Dün Dursun düğünde öpmek isteduğuni söyledi, az kalsun bayılacağidum.”

Temel:

“Oyleysa ben ne istediğumi söylersam öleceksun demek.”

Alay, 1993, (10).

REFLEKS

Temel sosyetik bayan arkadaşı ile geziyordu. Ayağı kayan bayan yere düşüp etekleri açılır. Bayan çevik bir hareketle ayağa kalkar ve Temel’e:

“Nasıl -der- Refleksimi gördünüz mü?”

Temel gülerek;

“Uyy, siz oğa refleks mi deyişimiz?”

Alay, 1993, (12).

ONBİRİNCİ ÇOCUK

Temel’in hastaneye getirdiği karısı onbirinci çocuğunu doğurur. Koridorda gezinen Temel’e bir oğlu olduğunu söyleyen doktor, bir kenara çeker ve şöyle der:

“Temel sen zengin değilsin, karınla yattığın zaman geride kalanları doyurup doyuramayacağını bir düşünsen iyi olur.”

Temel:

“Eyi deyisun ya doktor pey, pen kanıyla yattuğum zaman, öyle geliy ki sankim tüm Karadeniz’i toyurabilirüm.”

Alay, 1993, (19).

VI. KELİME OYUNUNA DAYANAN FIKRALAR

YEMEK

Temel Dursun’a telefon edip soruyor:

“Ula Tursun, benimle yemek yemek ister misun?”

Dursun:

“Tabii Temel, nerete puluşalum?” diye soruyor.

Temel:

“O zaman akşam saat sekizde sofrayı hazırla keliyrum.”

Bizim T., 1999, 58.

KÖPEK

Temel adamın birine “köpek” demiş. Adam mahkemeye vermiş. Hakim Temel’e altı ay ceza verdikten sonra “Bir diyeceğin var mı ?” diye sormuş.

Temel:

“Haçim bey, bi insana çöpek demek suç midur?” diye sormuş.

Hakim:

“Suç ki sana altı ay ceza verdik” demiş.

“Peçi haçim bey, bir çöpeğe insan demek suç midur?”

Hakim,

“Suç değildir” demiş.

Temel kendinden davacı olan adama dönerek,

“Ne haber insan” demiş.

Ali Rıza TERZİ

DALGA GEÇENÎN AKIBETİ

Yüzbaşi dalga geçeyiken yakaladuğı Temel’e, “Sen batron olsan, dalga geçen işçüne ne edersun?” diye sordi.

Temel, sakin bi şekülde:

“Heman işune son veriridum komidanum” dedu.

Yüksel AYDIN

BİLMECE

Temel, Dursun’a sordi:

“Saridur, asilidur, uçar. Bu nedur?”

Dursun düşündi, taşındi bi dürlü bulamadi. Temel Dursun’i epey uğraşdurdukdan sonra cevabuni söyledu:

“Uyy bilemedun, hamsidur daa.”

Dursun,

“Ula ben bi şe anlamadum da. Anlat oni bağa hamsinun neresu saridur?”

Temel,

“Boyadum oni” dedü.

Dursin kizar. “Pegi nereye asilidur?” de bağa.

Temel,

“Astum oni” dedu.

Dursin iyice öfkelendu:

“Peçi hamsi uçar mi?” dedu.

Temel,

“Ha bübilmecedur. Oda oğun şaşirtmacasidur da” dedu:

Yüksel AYDIN

BULMACA

Bulmaca çözerken Temel’e sormuşlar,

“Kutsal ışık.

Temel:

Kaç harfli?” diye sormuş.

“Üç harfli” demişler.

Temel:

“Mum -demiş- eğer beş olsaydı lamba diyecektim” demiş.

“Bir bağlaç” demişler.

“Kaç harfli?” demiş.

“İki” demişler.

Temel:

“İp -demiş- eğer üç harfli olsaydı tel diyecektim” demiş.

Oktay KARAMAN

MEMLEKET HAVASI

Temel bir gün İstanbul’da gezerken 61 plakalı bir araba görür. Ve aracın lastiğini bıçakla patlatır. Sonra da karşısına geçip oturur.

Yoldan geçen biri:

“Kardeşlim lastiği niye patlattın?” diye sorunca:

“Tur ula, memleket havasi alıyrum” demiş.

Bizim T., 1999, 81.

DENİZ KAPALI

Temel bir gün evden balığa erkenden çıkmış. Hiç balık tutamayan Temel akşam eli boş dönmüş.

Fadime sormuş:

“Haniya paluklar neretetur Temel?”

Temel:

“Haçan pu kün teniz kapalıytu taa” demiş.

Bizim T., 1999, 80.

“P” HARFİ

Dursun, Temel’den içinde “p” harfi olan bir kelime söylemesini ister.

Temel:

“Şişe!” der.

Dursun:

“Onun neresinde “P” harfi var?” deyince,

Temel:

“Tıpasında” der.

Nurhan ÖZTÜRK

MUHTARIN YERİNE

Temel’in köyünde muhtar ölmüş. Yakınlarından biri kahveye gelerek;

“Muhtarım yerine yeğeninin geçmesi mümkün mü?” diye sormuş.

Köşede oturan Temel:

“Neden olamasun? Mezarcularla anlaştuktan sonra pek ala kabildur” demiş.

Kardeş, ty,74.

HANGİSİ

Temel bir mezarlıkta mezar kazıcıhğı yapıyordu. Günlerden bir gün yetkili kişi Temel’i yanma çağırıp:

“Bana bak Temel! Böyle devam edersen işine son veririm. Herkes senden şikayetçi.

Sarhoş olduğundan mezarları gereği kadar derin kazmıyormuşsun.”

Temel:

“Hangisi şikayete geldi?”

Temel’in Biri.., 2000, 232.

“Z”SİZ

Hakim sorar:

“Oğlum adın nedir?”

“Temel, ama “z”si yok.”

“Temel’de “z” olur mu be adam?”

“Haçan hakim pey ne kızaysun, pen da zaten “z”si yok dedum!”

Tetnur 2000a, 152.

PAŞA ÇAYI

Deniz kenarında bir kır bahçesine iki kişi gelmiş. Biri sivil diğeri resmi kıyafetli bir paşa. Temel yanlarına gidip sormuş:

“Ne emrediyorsunuz?”

“İki çay” demişler.

Temel içeri girerken ocağa bağırmış:

“Yap iki çay. Biri paşa çayı olsun!”

Kardeş, ty, 6.

ACIMAK

Dilenci kendisine kapıyı açan Temel’e.

“Acıyın bana bir kolumu kaybettim” der.

Temel pişkinlikle cevap verir:

“Kolun burada değil, başka yerde arayın.”

İpek, 2001, 27.

AFKURMA (HAVLAMA)

Temel’le Recep karşılaşır:

“Recep niçin üzgünsün?”

“Nasi üzülmeye yum? Kari dedu bağa “afkurma!””

“Uyy, punda üzülecek ne vardur da! Eyi ki “afkurma” demiş. Ya deseydi sağa afkur, daha mı eyiydu.”

Sırtlı, 1996, 226.

“P” HARFİ

Temel arkadaşı Cemal’e sormuş:

“Baş harfi ‘p’ ile başlayan bir yemek adı söyler misun?”

“Pırasa”

“Pilemedun”

“Pirzola”

“Değul”

“Piliç”

“O hiç değul.”

“Tamam buldum, pilav.”

“Hayur o da değul”

“Pilemeyeceğum oni sen söyle pakayum.”

“Pamya.”

Temur 2000a, 19.

ARA ARA AMA...

Temel bir gün alış veriş için Rus pazarına gitmiş. Gürcü bir bayan satmak için getirdiği tüm eşyalarını valizinden çıkarıp teşhir eder. Temel, işine yarayan bir şey varsa almak için habire valizin içini karıştırır fakat aradığını bulamaz. Bu sırada Gürcü kadın sık sık, kendi diliyle yok anlamında,

“Ara ... Ara !” der.

Kadının “ara ara” sözlerini arayıp bulma anlamında yorumlayan Temel sonunda patlar:

“Ara... ara... deysın, ama bişe yok, ne arayim, de bağa.”

Temelli Fık., 1997,30.

YABANCI AYILAR

Yaşlı Temel akşam vakti işinden çıkıp evine gitmek için otobüse binmiş. Kalabalık otobüste ayakta idi. Otobüs giderken şoförün ani bir freniyle Temel istemeyerek, oturan genç bir adamın ayağına basmış. Genç adam:

“Amca ayağıma bastınız, görmüyor musunuz?”

Sonra sordu:

“Siz nerelisiniz?”

Temel genç adama;

“Karadenizliyim, Trabzonluyum.”

“Sizin Karadeniz’de çok ayı varmış; doğru mu?”

“Doğru olmasuna doğrudur. Amma onlar hep yabancıdur.”

Kardeş, ty,74..

YAZAR

Temel’e sormuşlar:

“Hayatını neyle kazanıyorsun?”

“Kalemimle” demiş.

“Demek yazarsınız, hangi gazetede yazıyorsunuz?”

“Ay paşlannda pabama yazayrum, o bağa gönderiy. Ben de alayirum.” Karahasanoğlu, ty,2.

AFEDERSİNİZ

On yedi yaşındaki genç Temel, diskotekte gözüne kestirdiği sarışına yaklaşır: “Penumle dans eder misunuz?”

Bayan Temel’i süzer, küçümseyerek;

“Hayır, ben çocukla dans etmem” der.

Temel:

“Affedersiniz hamile olduğunuzu bilmeyidim” der.

Alay, 1993, (48).

ÖZEL HAYAT

Temel gemi ile Akdeniz turu yaptığı sırada gemi Malta’ya da uğramış ve buradaki keçilerden bir tane satın almıştı. Ne varki gümrükten geçirmek büyük sorundu. “Bir kolayını bulurum” diye düşündü ve keçiyi kamarasına aldı.

Gemi Trabzon limanına yanaştığında, gümrükçüler kontrole başladılar. Sıra Temel’e geldiğinde;

“Bu nedir?”

“Ha, o mi? Av köpeğidur.”

Gümrükçü bir keçiye bakar, bir Temel’e:

“Güldürme adamı, hiç köpeğin boynuzu olur mu?”

“Olur tabi: Ben onun özel hayatıyla ilgilenmeyrum ki.”

Alay, 1993, (62).


VII. İNANÇLARLA İLGİLİ FIKRALAR

AZRAİL

Dursun’Ia Temel uçaklar hakkında konuşuyorlardı.

“Temel bugün en emniyetli vasıta uçaktır. Korkacak hiçbir şey yok. Eğer zamanın gelmişse, Azrail seni ararsa yerde de bulur, gökte de bulur.”

“Eyi güzel de, ya Azrail pilotu araysa, ben ne halt edeceğum? Penum günahum ne?”

Kardeş, ty,79.

HALKI NASIL DAĞITIRSIN

Temel polislik imtihanında yazılı sınavı başarıyla vermişti. Sıra sözlü mülakata gelmişti. Sınav komisyon başkanı Temel’e sordu:

“Bir gösteri yürüyüşünde halkı dağıtmak için ne yaparsın?”

Temel’in cevabı hazırdı:

“Hemen şapkamı çıkarıp ters çeviririm. Göstericilerden Polisi Güçlendirme Vakfı’na yardım isterim.”

İpek, 2001, 60.

KAZA ORUCU

Ramazan ayında Rize’de akşam ezanını hoca 5 dakika önce okumuş. Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yapmış: “Bütün Rizeliler bir gün kaza orucu tutmalı.”

Almanya’da bulunan Rizeli Temel bunu duyar duymaz telefon açıp: “Benim de tutmam gerekiyor mu?” diye sormuş.

Nur gül CEVİZ

HEMİ DA ORUÇLİ

Temel bir yerde namaz kıhyormuş O sırada Cemal ile Dursun yanına gelmiş. Cemal Dursun’a;

“Ha bu bizim Temel ne mübarek, abdestli namazlu adamdur” der.

Bunları duyan Temel, başını çevirip:

“Hemi da oruçli” der.

Abdullah EREN

OYLEYSA

Hava birden bire kararmış, kocaman dalgalar Temel’in takasını oradan oraya sürüklüyordu. Tayfalar telaş içindeyken Temel sesi çıktığı kadar bağırdı:

“Aca neredeyuk? Pusulayi nettunuz? Çabuk bağa bi pusula!”

Oraya” buraya koşuşan tayfalar elleri boş olarak döner ve sorarlar:

“Pusulayi bulamaduk, haçan ne geturehm?”

Temel kocaman dalgaların arasında pek zavallı kalan teknesine bakarak;

“Öyle isa kelime-i şahadet geturun!” der.

Temel’li Fık., 1997, 81.

İMAN

Temel bir gün Cuma namazına gitmiş. Hoca vaazda;

“Kalbinde zerre kadar imanı olan kişi öbür dünyada cennete gidecektir” demiş.

Temel:

“Ha u zerre dediğun şey nedur?”

“Güneş camdan içeru vurduğunda ışığın içinde ufak ufak oynayan şeyler var ya; işte o zerredir” der.

Temel rahatlar ve;

“O kadar da olmayan yansun!” der.

Şahin Başkan

SANDAL KÜÇÜK

Temel’le Cemal balığa çıkmadan önce sandalı yüklüyorlarmış. Cemal şunu da koyalım bunu da koyalım dedikçe, Temel,

“Sandal doldi daha almaz” dermiş.

Cemal:

“Allah büyüktür Temal bi şey olmaz” dermiş.

Temel sinirlenerek:

“Ula uşağum Allah büyük olmaya büyüktür de sandak küçüktür da” der.

Ali Rıza TERZİ

ANLAMAMIŞ

Temel Cuma namazına gitmiş. Namazdan önce dinlediği vaaz çok hoşuna gitmiş. Akşam köye dönünce kahvede anlatıyormuş:

“Uşaklar bu gün camiye bi hoca geldi. Bi vaaz etdu bi vaaz etdu; sormayım!”

Kahvedekilerden biri sorar:

“Temel emice hoca ne anlattu?”

“Uşağum ha bi oni anlayamadum!”

İsmail Hakkı TOMAR

HAMSİ

Arkadaşı Temel’e sorar:

“Oruçlu iken kaç hamsi yersun?”

“Yüz hamsi yerum.”

“Olmaz. Ancak bir tane yersin. O zaman orucun bozulur. Kalan doksan dokuzunu oruçsuz yemiş olursun.”

Temel;

“Doğru deyisun” der ve oradan uzaklaşır.

Yolda Recep’e rastlar. Hemen aynı soruyu ona sorar:

“Ula Recep oruçlu iken kaç hamsi yersun?”

“Elli hamsi yerum.”

Temel susar.

Bu sefer Recep sorar:

“Ne oldi, yanlış mı dedum?”

“Yok, yanlış değil de; yüz hamsi deseyidun, sağa hoş bi şe anlatacakdum da.”

Sırtlı, 1996, 211.

ŞEYTANA ANTRAMAN

Temel bir gölün kenarına oturmuş, bir ıslık çalıyor bir besmele çekiyormuş. Bu durumu gören Fadime',

“Ula Temel, onpeş takikatur öyle ne yapaysun?”

Temel:

“Şeytana antraman yaptırayrum” demiş.

Bizim T., 1999, 99.

YENİ DUYMUŞ

Temel Cuma namazına gitmiş. Cuma hutbesinde hocadan hiristiyanlann Hz İsa’yı çarmıha gerdiğini öğrenir. O sinirle camiden çıkan Temel yakaladığı ilk hıristiyanı öldürür. Temel’i hakim karşısına çıkarırlar. Hakim sorar:

“Adamı niye öldürdün?”

“Haçim bey onlar Hz İsa’yı çarmıha germişler.”

“İye de. O iki bin sene önce oldu.”

“Ben daha yeni duydum oni hakim bey.”

Rıza TERZİ

SU PARASI

Temel kahve açmış. Gelen geçen Temel’e:

“Temel pobağun canı içun pi pardak su verir misun?” diyor ve Temel de veriyor.

Bir böyle, iki böyle... Aradan bir ay geçiyor ve Temel’e yüklü bir su faturası geliyor. Temel bu faturayı ödüyor ve cebinde çay, şeker, kahve almaya parası kalmıyor. Ertesi gün kahveye bir kişi gelerek Temel’e:

“Temel pobağun çani içun pi pardak su verir misun?”

Temel:

“Ula akşam pobami rüyamda gördüm, pağa tedu ki: Ula uşağum Temel, purasi su toldi, penum çanum içun taha kimseye su verma.”

Yaşayan T., 2000, 30.

KUZEY KUTBU

Temel hocaya sorarlar:

Kuzey kutbunda altı ay gece sürüyi, yatsı namazını bi seferi kılsak olur mi?

Temel:

“Akşam yemeğini bi sefer yersen bi sefer kıl.”

“Kıpleyi nasıl bulacağım.”

“Pi nemaz kılmamak içün kutba gitmemeye değer mi?”

Karahasanoğlu, ty, 16.

GAREZ

Temel Cemal ile kavgalıdır, hiç sevmez. Cemal ölür. Temel’e haber verirler.

“Cemal ruhunu Allah’a teslim etti.”

“Allah’ın kabul edeceğini sanmaynm.”

Karahasanoğlu, ty, 19.

UYUMAK

Camide vaiz yapan Temel bir gün doktora gitmiş. Muayenede doktor sormuş:

“Uyurken konuştuğun oluyor mu?”

“Pen konuşırken paşkalannun uyuduğu olayi.”

Karahasanoğlu, ty, 64.

MEVLÜT

Cemal ölmüş mevlüt okutmuşlar. Temel bakmış bakmış:

“Okuyan parayi, tinleyen şekeri Cemal de havayi aliy” demiş.

Karahasanoğlu, ty, 94.

GİT ALLAH’I MEŞGUL ETMA

Köyün zenginlerinden Temel camiye girmiş, dua etmektedir:

“Allahum ev yaptıracağum, yardım et ba’a”

Bu sırada köyün en fakiri Cemal gelir yanına oturur ve duaya başlar:

“Allahum birkaç kuruş ver de kamumi doyurayim...”

Temel hemen elini cebine atıp bir beş lira çıkarır Cemal’e verir ve;

“Ula git, bu sirada meşgul etme Allah’ı”

Hocaoğlu, 1981, 43.

NAMAZDA

Trabzon’da bir Cuma namazı öncesi vaaz verilirken cemaat bir hayli gürültülü olunca hoca dikkat çekmek için sesini yükseltmiş.

“Ey cemaat-i müslimin...?”

Kalabalık cemaat arasında Temel’in sesi:

“Uyyy ne oldi?”

Alay, 1993, (16).

VHL SİYASET VE POLİTİKA İLE İLGİLİ FIKRALAR

GÜNAHINI ALMIŞIZ

Erdal İnönü bir seçim mitingi için Rize’ye gider. Kürsüde konuşan, ince zayıf uzun boylu İnönü’yü gören Temel sorar:

“Ha u konuşan adam da kimdür?”

Derler ki:

“İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü’dür.”

“Uyy, desena Paşa’nun boşa günahını almişuz. Paksanıza kendü uşağuni da aç pirakarak ne hale getürmiş.”

Sırtlı, 1996, 239.

ŞART MI

Temel Dursun’a:

“Ula Dursun ben başbakan olacağum” demiş.

Dursun:

“Deli misun” demiş.

Temel:

“Şart midur?” demiş.

Ali Rıza TERZİ

SEÇMEN

Biletçi kompartımana girer:

“Biletiniz” der ve kontrole başlar.

Pencere yanındaki göbekli adam bir kart uzatır ve:

“Milletvekili” der.

Karşısındaki:

“Bakan” der.

Köşede oturan sıska Temel de cebinden biletini çıkarıp:

“Ha punlari seçen karipan!” der.

Bizim T., 1999, 33.

KARTINI GÖSTER

Yabancı adam muhtar Temel’e kartını göstererek:

“Ben Tarım Bakanlığı müfettişiyim, köyünüzü denetlemeye geldim” dedi ve beklemeden tarlaların arasına daldı, gitti.

Temel az sonra çığlıklar duyarak dışarı fırladı. Müfettişi bir boğa fena halde kovalıyordu. Temel bağırdı:

“Kartını göster ona bayım, kartını göster!” İpek, 2001, 112.

BİZİM VAR

Seçim öncesi politikacılar köyleri dolaşıyorlardı. Politikacılardan biri Temel’in köyüne gelir. Köy meydanına toplanan köylülerle konuşmaya başlar. Bir ara Temel:

“Çok yoruldunuz biraz dinlenseniz?”

“Dinlenmeme gerek yok.”

“Sizin yok, ama bizim var!”

Temel’in Biri.., 2000, 190.

MİLLETVEKİLİ TRANSFERİ

Küçük oğlu, milletvekili babasına sordu: •

“Baba sizin partiden biri çıkıp da, öbür partiye giderse ne olur?

Baba Temel cevap verdi:

“Hain olur oğlum!”

“Peki ya başka partiden biri, sizin partiye girerse?”

“O mu? O zaman da doğru yolu bulan kişi olur.”

İpek, 2001, 20.

MUHTARLAR

Mahalle muhtan seçilen Temel’e;

“Hiç şansın yoktu, nasıl seçildin?” demişler.

“Muhtar Reha’nın taktiğiyle” demiş.

“Nasıl yani” demişler.

“Hep çok önemli şeyler anlatayrum cibi konuştum...

Temur 2000a, 19.

IX. EĞİTİMLE İLGİLİ FIKRALAR

ÖĞRENCİLERE MAAŞ

Temel babasına sormuş:

“Öğretmenler aylık alırlar mı?”

“Babası, ‘Evet oğlum’, alırlar,” demiş.

Temel,

“Haksızlığa bak, biz çalışıyiruk, onlar aylık alıyor” der.

Aydın KARADENİZ

SORU SORMAK

Temel’le oğlu Dursun İstanbul Boğazı’nda kayıkla geziyormuş. Kızkulesi’nin yanından geçerlerken Dursun sormuş:

“Baba a bunun adı nedur?”

Temel:

“Bilmiyirum uşağum” demiş. Biraz sonra Boğaz Köprüsü’nün altından geçerken Dursun yine sormuş:

“Baba a bunun adı nedur?”

Temel:

“Bilmiyirum uşağum” demiş.

Dursun Dolmabahçe Sarayı’nı görünce babasına yine sormuş:

“Baba a bunun adı nedur?”

Temel:

“Bilmiyirum uşağum” demiş.

Dursun babasına,

“Babacuğum sorulanımla canını sıkmayrum değil mi?” deyince,

Temel:

“Yoh uşağum, yoh! Sor çi oğrenesun” demiş.

'                                                                      Ali Rıza TERZİ

KÜLTÜRLÜ İNGİLİZ

Temel İngiltere’ye gidip gelmişti. Dönüşünde kahvede izlenimlerini anlatıyordu:

“Ula gavur memleketu paşka olıy. Hepsü kültürlü herüfler. Çöpçüler bile İnkilizçe konuşıyi”.

Bizim T., 1999, 56.

KOPYE

Temel ve kardeşi Cemal köpeklerini anlatan bir kompozisyon yazarlar. Öğretmen:

“İkinizin yazısı noktası virgülüne kadar aynı. Nasıl oluyor?” diye sorunca Temel:

“Tabii hocam, ikimuzun pi köpeğu var.”

Bizim T., 1999, 46.

ÖĞRENMEMİŞ

Dede, ilkokul birinci sınıfa başlayan küçük torunu Temel’in neler öğrendiğini merak ediyordu. Bunun için ona şöyle bir soru sordu:

“Uşağum, elinte uç elma var, pen ta sana iki tane taha versem, kaç elma eter?”

Temel dedesinin yüzüne üzgün üzgün baktıktan sonra, şöyle cevap verir: “Pilmem tetecuğum, piz elmalarla teğul, hamsi ile hesap yapayruk.”

Bizim T., 1999, 35.

YABANCI OLSUN

Temel büyük şehirlerden birine gelerek girdiği inşaat işinde kısa sürede zengin olur. Kendisi köyünde okuyamadığı için oğlunun okumasını çok arzu ediyordu. Bir gün oğluna özel bir hoca tutarak, eve ilk geldiği gün ona;

“Oğluma pi dil öğretmenizu isteyrum” der.

Öğretmen Temel’e sorar:

“İngilizce mi, Almanca mı, yoksa Fransızca mı istiyorsunuz?”

“Oni siz daha eyi pilursunuz da, aslunda hangisu daha yabancu ise oni öğretesimiz.”

Karadeniz Fık., 1983, 115-116.

FIRSAT BU FIRSAT

Temel, çocuğunu sıkı bir displin altında büyütmek için hep sert davranırdı. Bir gün oğlunun salondaki vazoyu kırdığını görünce hemen oğlunu yanma çağırdı. Elini vurmak için tam kaldırdığı sırada karısı Fadime atıldı:

“Pubasu bu sefer affedesun. Pi dağa yaparsa içi mislu döversun.”

Temel bir karısı Fadime’ye, bir de elinde çırpınmakta olan oğluna baktıktan sonra şöyle dedi:

“Ya pi dağa hiç yaramazluk etmezse ne edeceğum.”

Karadeniz Fık., 1983, 108.

AMORTİ DE YOK Mİ?

Karadeniz ilkokullarından birinde tarih dersi yapılıyordu. Öğretmen, dersi anlattıktan sonra öğrencileri tek tek sözlüye kaldırmaya başladı. Sıra Temel’e gldiğinde sordu:

“Bil bakalım İstanbul’un fethi kaç tarihinde oldu?

“1553.”

Öğretmen büyük kızgınlık içinde bağırır:

“Bilemedin, 1453, otur.

Temel bu cevap üzerine öğretmenin gözünün içine baka baka büyük bir hayret ifadesiyle şöyle der:

“Olur mi öğretmenum. Son iki rakamu piltum amorti yok mitur?”

Bizim T., 1999, 52.

AT

Küçük Temel dert yanıyordu:

“Pobacuğum, bizum öğretmen atlaru tanimayi.”

“Nasil olur? Pi öğretmen atlaru tanimaz olur mi?”

“Pi at resmu çizip gösterdum oğa, bağa, ‘Bu da neyin nesu?’ dedi.”

Temur 2000b, 57.

YILAN

Deniz kenarında kolunda yılanla dolaşan Temel’e sormuşlar:

“Bu yılanla niçin dolaşıyorsun?”

“Tedbir aldum, ya suya düşersem, neye sarulacağum?” Sırtlı, 1996, 120.

FİNO

Temel bahçe kapısına bir levha asmış: “Tikkat köpek var!”

Demişler ki:

“Bu fino için mi köpek var tabelası koydun?”

‘Tabi fino içün, ezmesünler oni.”

Sırtlı, 1996, 120.

ACI ACI BAKAYDİ

Temel komşusunun keçisini vurmuştu. Mahkemede hakim sordu:

“Ne biçim insansın. Adam komşusunun keçisini vurur mu?”

“Haçim bey, kelbine korniş idi. Bahçenin kenarında durmiş aci aci bakayidi.

Anladım çi lahanayi yiyeceğidi. Nasil vurmayayidum.”

“İyi iyi de, lahananı yedi mi?”

“Haçim bey, haçan bi de yiyece mi idi?”

Sırtlı, 1996, 135.

ÇIKARMA İŞLEMİ

Öğretmen sınıfta çıkarma işlemini öğretirken “Küçük sayıdan büyük sayı çıkmayınca, komşudan bir onluk alır, sağ taraftaki sayıya veririz” diye tarif eder.

Öğrenciler işlemi yapar, öğretmen kontrol edince Temel’in yanlış yaptığını görür. Neden yanlış yaptığını sorar. Temel:

“Öğretmenum yandan teğil, alttaki komşidan onluk aldum.”

Öğretmen:

“Oğlum öyle olmaz yandan alacaksın.”

Temel:

“Öğretmenum ne fark eder, oda komşi, o da komşi.”

Yaşayan T., 2000, 23.

AYI BU

Temel Ormanları Koruma dersinden sözlü sınava girer.

Hocası sorar:

“Oğlum, ayının ormanlara olan zararları nelerdir?”

“Hocam, ayı ağaç tohumlarını, genç fidelen yer, ormanın gençleşmesini engeller.”

“Başka?”

“Ağaçlanın kabuklarunı soyar, dallarum kırar.”

“Başka?”

“Ormanda ekilmiş sahalan çiğner.”

“Başka?”

“Ormandaki ağaçlarda bulunan bal kovanlannı düşürüp kırar. Ballan yiyerek orman köylüsüne, dolayısıyla ormana zarar verir.”

“Eee, başka ne yapar?”

Artık Temel’in vereceği cevap kalmamıştır. Biraz da sinirlenir...

“Haçan ayu bu, başka ne yapacağu bellü olmaz ki hocam” der.

Sırtlı, 1996, 174.

ÖĞRETMENLE TEMEL

Coğrafya dersinde öğretmen harita üzerinde ders anlatırken Temel’e sorar:

“Mısır nerededir? Bize harita üzerinde göster.”

Temel:

“Misur tarlada olur. Bu harita Trabzon’un tarlasini göstermeyi öğretmenum.”

Yaşayan T., 2000, 22.

OKUMA YAZMA

Temel ile Fadime’nin köpekleri kaybolmuş. Fadime,

“Gazeteye ilan verelum” deyince Temel;

“Saçmalama Fadime, Karabaş’ın okuma yazmasi yokçi” der.

Karahasanoğlu, ty, 29.

13 AY

Öğretmen Hayat Bilgisi dersinde Yeni Yıl ünitesini işlerken bir yılda kaç ay, kaç gün ve kaç hafta bulunduğunu da öğretmiş.

Öğretmen konuyu kavrayıp kavramadıklarını öğrenmek için sınıftaki öğrencilere tek tek soru sorar. Sıra Temel’e gelince:

“Temel yavrucuğum, söyle bakalım, bir yılda kaç ay vardır?”

Temel hiç düşünmeden:

“13 öğretmenim.”

“Ama oğlum, ben geçen derste 12 ay var demedim mi?”

“Demesine dedin öğretmenim ama, evde babam da sordi, ben 12 dedim.”

“Doğru demişsin.”

“Hayıröğretmenım, doğri demedim, bobam enseme şamari indirup, Remazan’ı unutıysın deyip, yılın 13 ay olduğuni söyledi.”

Temel’li Fık.,1997, 45.


X. ADALETLE İLGİLİ FIKRALAR

DAVA

Temel İstanbul’da cinayet işlemiş. Hakimin karşısına çıkarmışlar. Hakim Temel’e anlat demiş:

Temel:

“Haçim Bey köyden indum Trabzon’a. Bineceğum vapura ara ara bilet yok. Bi hafta Trabzon’da bekledum.”

Hakim:

“Oğlum bırak Trabzon’u İstanbul’a gel.

“Neyse Haçim Bey, bi hafta sora bilet buldum. Binduk gemiye. Bi fırtuna, bi fırtuna. Gemi bi o yana sallani, bi bu yana sallaniyi.”

Hakim sinirlenerek:

“Bırak fırtınayı İstanbul’a gel, İstanbul’a!”

“Neyse haçim bey, gemi Samsun limanına sığındu. Bekleduh orda bi hafda. Fırtuna dindu yola çıkduh. Allah seni inandırsun haçim bey gene çıktı bi fırtına” deyince,

Hakim:

“İstanbul’a gelsene!” diye çıkışmış.

Temel:

“Celeyum da asun beni da” demiş.

Ali Rıza TERZİ

TEZİ

Temel cinayetten yargılanıyor fakat “suçsuzum” deyip başka bir şey demiyormuş.

Hakim:

“Ama bu suçu işlerken seni gören bir şahit var, ya ona ne diyeceksin?”

Temel sinirlenir:

“Ya görmeyen bir sürü insan var, ya onlara ne diyeceksiniz?”

Temur 2000a, 88.

TEMEL’İN MÜVEKKİLİ

Avukat Temel ne kadar çaba harcadıysa da müvekkilini müebbet hapisten kurtaramamıştı. Hakim kararını açıkladıktan sonra Temel’e dönen sanık:

“Ne olacak benim halim?” der.

Temel:

“Hele sen şu müebbeti bir yat da sonrasını düşünürüz.”

Temur 2000a, 66-67.

TEDBİR

Rize’de meydanda cinayet işlenmişti. Polis meydanda bulunanlardan Temel’i karakola götürüp sorar:

“İlk silah sesini duyduğunuzda cinayet mahallinden ne kadar uzaktaydınız?”

“Yirmi metre kadar efendim.”

“Peki ikinci silah sesi duyulduğunda aranızda ne kadar mesafe vardı?”

“En az üçyüz metre efendim.”

Temur 2000a, 119.

SAVUNMA

Temel silah satan bir dükkandan içeri girer:.

“Ben tutukluk yapmayan seri bir silah istiyorum.”

Satıcı sorar:

“Savunma amaçlı mı?”

“Hayır, savunmamı sonradan avukatım yapacak.”

Temur 2000a, 101-102.

BEKLER

İdam edecekleri zaman Temel’e sorarlar:

“Son arzun nedir?”

“Beni oğlumun yanına gömün!” der Temel.

“İyi ama oğlun ölmedi ki?”

Temel:

“Olsun, ben peklerum” der.

Aydın KARADENİZ

BAŞI DERTTE

Müzmin hırsız Temel yakalanmış ve hakimin karşısına çıkarılmıştı... Hakim bey büyük bir öfkeyle:

“Amma uslanmaz adamsın. Ben sana demedim mi, seni bir daha karşımda görmeyeyim diye?”

Temel:

“Haklısınız sayın hakimim. Ama ben bunu polislere anlatamıyorum ki.”

Temur 2000a, 73.

MÜEBBET

Çeşitli suçlardan aranan kanun kaçağı Temel sonunda yakayı ele vermişti. Yapılan mahkemeler sonunda tüm suçlarının toplamı olarak 125 yıl ceza yemişti. Tüm bunlara rağmen üzüntülü olmayan Temel’e mahkum arkadaşlarından biri sordu:

“Ne gamsız adamsın. Hiç üzülmüyorsun?”

Temel gülerek:

“Niye üzüleyim ki? Ya müebbet yeseydum?”

Temur 2000a, 77.

YETİM

Anne babasını ve bütün kardeşlerini öldüren Temel idama mahkum edilir. Yargıç idam kararını imzalamadan önce, Temel’e son bir isteğinin olup olmadığını sorar:

Temel

“Haçim pey, aciyun pu yetuma” der.

Abdullah EREN

CEZA

Savcı, Temel’e:

“Adamı sen mi öldürdün?”

“Hayır!”

“Yalan söylemenin cezasını biliyorsun.”

“Cinayet işlemenin cezasından hafiftir.”

Temur 2000a, 57.

İŞUMUNSIRRU

Temel park eden bir arabayı çalar; giderken yakalanır. Hakim huzuruna çıkan Temel’e sorar:

“Anlat bakalım, sen arabayı hiç kimse görmeden nasıl çaldın?”

“Haçim bey ben kapuyu açarak içeni girdum.”

“Kapıyı nasıl açtın?”

Temel hakime müstehzi bir bakışla,

“Haçim bey, ha buraya ifade vermeye celdum. îşumun surunu vermeğe celmedum.”

Kardeş, ty,33.

AVUKAT

Temel bir gün avukata sorar:

“Ben hırsızum ve kuyumcu katiliyim. Beni müdafa içun ne kadar istersiniz?”

Avukat Temel’e bakarak;

“500 milyon isterim.”

Temel cebinden parayı çıkanp masanın üzerine kor. Şapkasını alıp kapıya doğru yürür. Avukat hayretle arkasından bağınr:

“Hey bakar mısın? Kimi öldürdün? Nereye gidiyorsun?”

Temel gayet sakin ve ciddiyetle;

“Kuyumcuyu eldürmeye.”

Kardeş, ty,46.

TİCARET

İki tutuklu Temel ile Dursun bahçede karşılaşmışlar.

Dursun:

“Duhaf şey: Sen on milyon çalmişsun 6 ay yadacaksun. Halbuçi pen peş milyon çaldım 2 sene verduler. Atalete uyar mi pu?”

Temel cevap vermiş:

“Ha u iş deduğun atalete değul ticarete uyar. Doptan aluş veruş yaptuğum içun pağaa tenzilat yaptiler.”

Temur 2000b, 119-120.

NEDEN

Hakim, sanık Temel’e şöyle der:

“Seni burada bir daha görmek istemem, ona göre ha!”

“Uyy, hakim Bey, başka bi yere mi tayin oldun.”

Sırtlı, 1996, 80.

DAVA

Temel İdris ile mahkemelik olmuş, duruşma karara kalmıştı. Temel avukatına dedi ki:

“Ha bu hakime zarf içinde 100 milyonluk bi çek yollayalum, belkim davayu kazanıruk.”

Avukat itiraz etti.

“Olmaz öyle şey! Çok namuslu bi insandır hakim bey, sonra davayı kaybederiz.”

Zamanı gelir, hakim kararını verir. Temel davayı kazanmıştır. Avukat sorar:

“Temel yoksa o çeki hakime yolladın mı?”

“Yolladum tabi...”

“Peki davayı nasıl kazandık?”

“Uyy, nasi olacak? Çeki gönderen olarak îdris’un adini yazdum da ondan.”

Sırtlı, 1.996, 81.

İLMİK

Temel’i idam edecekler. Sehpaya çıkar çıkmaz, ipe uzanır, ipe bir şeyler yapmaya çalışır.

“Ne yapıyorsun” derler.

“İlmiği ters atmişsunuz, o şekilde asılan adam elmez, oni düzeltdum cellat efendi.”

Sırtlı, 1996, 90.

POLİS

“Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı?

“Sormayun komiser bey. Bir anluk dalgınluğum sebep oldi. Üstünde ‘girmek yasakdur’ yazan bi yere girdi, arkasundan gidemedum.”

Sırtlı, 1996, 98.

MESLEK

Komiser sorar:

“Temel, köpekleri atlatıp, kümesten tavuğu nasıl çaldın?”

“Komiserüm oni söyleyemem, meslek sımdur.”

“Ama ben söyletmesini bilirim!”

“O da sizün meslek sırrunuzdur.”

Sırtlı, 1996, 99.

DAVA

Temel bir uyanık avukat bulmuş, başından geçen bir olayı anlatıyordu: “Avukat bey, eğer eyi bi tazminat alacaksak açalum davayi?”

“Tabii ama önce olayı anlat.”

Temel anlatır. Avukat sabırsızlıkla;

“Bu davayı hemen açalım, muazzam tazminat alırız” der.

Temel üzgündür. Avukat sorar:

“Neden üzgünsün?”

“Avukat bey, bu davayu açmayalum.”

“Niçin?”

“Çünkü ben olayı karşu taraftın ağzundan sağa anlattum.”

Sırtlı, 1996, 83.

İSTEMİYEREK

Mahkum idama giderken jandarmalara dert yanar:

“Valla o herifi isteyerek eldürmedüm.”

Çavuş Temel de adama;

“Tabii öyledür. Zaten onlar da seni isteyerek asmiyacaklar.”

Sırtlı, 1996, 84.

HAKİM BEY

Hakim, Temel’in açtığı davayı reddeder. Temel huzursuzlanınça:

“Beğenmediysen temyiz edersin.”

“Haçim bey sen pis etmesan ben ta temizlemesem olmaz mi?”

Karahasanoğlu, ty, 66

İFLAS

Temel onüç kişiyi öldürmüş, idama mahkum olmuştu. Hapishane müdürü yanında birkaç kişi ile odaya girdi.

“Haydi Temel, kalk giyin!” dedi.

Temel sordu:

“Nereye gideyiruk?”

Müdür:

“Temel, biliyorsun affedilmez bir suç işledin. Şimdi topluma olan borcunu ödeyeceksin.”

“Uyy, müdür bey, haçan iflasumı istesem de ha bu borçtan vazgeçseler olmaz mi daa?”

Sırtlı, 1996, 85.

419. ŞAHİTLİK

Bir adam ötekini vurmuş, Temel mahkeye şahit olarak çağrılmış:

“Bu adam tabancasını açık açık çıkardı. Uzun süre pekledi ve şimdi seni furiyrum dedu ve vurdi.”

Hakim sorar:

“Sence suç kimde?”

“Suç ölende haçim bey. Kurşun celiy bi eğilse fıss keçecek, hiç kıpırdamadi.”

Karahasanoğlu, ty, 19.


XI. ASKERLİKLE İLGİLİ OLANLAR

ASKER TEMEL

Askerde komutan Temel’e sorar:

“Temel önünden bir düşman geliyor. Ne yaparsın?”

Temel:

“Vururim oni komutanum” demiş.

“Peki sağından bir düşman geliyorsa ne yaparsın?”

“Vururim oni komutanum!”

“Solundan geliyorsa ne yaparsın?”

“Vururim komutanum!”

“Peki arkandan bir düşman gelirse ne yaparsın?”

Temel dayanamayıp;

“Komutanum senin benden başka askerin yoh midur?”

Ali Rıza TERZÎ

MEMLEKET TOPRAĞI

Temel askerde yemek yerken ağzına taş parçalan gelir. Bunu arkadaşlan da teyit ederler ve komutana şikayet ederler.

Komutan:

“Siz buraya yemek seçmeye mi geldiniz?” der.

Temel hemen:

“Piz puaraya vatan toprağu yemeğe ta kelmetuk komutanum” der.

Bizim T., 1999, 90.

NE YAPARMIŞ

Sabah talimi sırasında bir ağacın altında yatan Temel’i yakalayan yüzbaşı sorar: “Mesleğin nedir?”

“İnşaat kalfalığu komitanum”

“Sen bir işçiyi inşaatta böyle yakalasaydın ne yapardın?”

Temel cevabı yapıştınr:

“Hemen işune son verurdum komitanum!”

Karadeniz Fık., 1983, 33.

ATMA ATMA!

Karadenizli bir ihtiyar torunlarına Çanakkale Savaşı’ndaki kahramanlıklarını anlatıyormuş. Küçükler büyük bir ilgiyle ağızlan açık dedenin sözlerini dinlerken, küçük Temel atılır:

“Peçi dedeciğum, neden arada bir diğer asçerlere de ateş etmek içun fursat vermedun?”

Karadeniz Fık., 1983, 22.

PAŞA

Çavuş, er Temel’e sorar:

“General ile paşa arasında ne fark vardır?”

“Paşa; yaşlıdur, şişmandur, babadur, izin boldur; general; gençdur, zayıfdur, sertdur, nöbet çokdur.”

Sırtlı, 1996, 113.

ASKERDE

Komutan sorar:

“Söyle bakalım Temel, cephanelik önünde nöbet tutuyorsun, birden cephanelik infilak etti, ne yaparsın?”

“Herkesin duyması için havaya bi el ateş edenim, komitanum.”

Sırtlı, 1996, 112.

ERKEK

Komutanı Temel’e sorar:

“Siz balıkçısınız, balığın erkeğini nasıl anlarsınız?”

“Yumurtasına bakanız, eğer yumurta zamanu değilse kılçuğundan anlaruz.”

“Peki pişmemişse, kılçığından anlayamazsanız.”

“O zaman bizim paşaya soralum.”

“Oğlum, bizim paşa aşçı mıdır ki anlasın?”

“Aşçı değüldür ama biliysun, onun deduğu deduktur.”

Sırtlı, 1996, 86.

ÜÇ DEFA

Temel askerde nöbet tutuyor, birisi gelmiş. Temel:

“Tur! Elleruni kaldur!”

Bir süre sonra yine:

“Tur! Elleruni kaldur!” deyince; gelen adam:

“Kardeşim deli misin zaten ellerim yukaruda.”

“Pen anlamam, komutan “uç defa tur de, ondan sonra fur” dedi bağa.” Karahasanoğlu, ty, 55.

TATLILIKLA

Cephede son taarruzun hazırlıkları yapılmaktadır. Sabahın ilk ışıklan ile “hücum” emrini verecek olan kumandan takımdaki erlere son talimatlannı verdikten sonra şöyle der:

“Artık kendinizi gösterme zamanı geldi. Göğüs göğüse adam adama dövüşeceksiniz. Ona göre dikkatli olun.”

Komutan sözlerini bitirdikten sonra takımdaki Karadenizli Temel:

“Komutanum, bağa düşen hangisudur, cösterebilur misunuz? Pelki tatlilukla halledenim işi.”

Alay, 1993, (65).


XII. SAĞLIKLA İLGİLİ FIKRALAR

DİŞÇİ

Dişçi Temel, Dursun'un ağrıyan dişini çekmiş. Siftah parası olarak da 500 bin lira istemiş.

Dursun elini cebine atıp, bir milyon lira verince:

"Dur kalkma!...” demiş.

"Paranın üstünü veremiyorum. Bir dişini daha çekeyim!...."

http://www.nerede.com/646/698/more2.php

NE OLDU

Kalp krizi geçiren Temel’e doktor uzun yaşamanın sırlarını anlatır.

“İçki, kumar, sigara yok. Ekşi, tuzlu, acı yemiyeceksin. Böyle yaparsan en az yirmi yıl daha yaşarsın.”

Muayeden altı ay sonra vefat eden Temel’in mezar taşında şunlar yazılıdır:

“İçme dedunuz, içmedum; yema dedunuz yemadum. Eee, ne oldi?”

Alay, 1993, (77).

GÖZLÜK

Temel göz doktorina gitti. Okuma gözluği yazmasmi istedu.

Tohdor bütün gözlukleruni Temel’de deneduği halde Temel okuyamadi.

Tohdor:

“Beyefendu senun okuman yazman var mi, emin misun?” dedü.

Temel:

“Ula yoksa şart midur?” dedü.

Yüksel AYDIN

DİŞ AĞRISI

Temel’in dişi ağnyormuş. Dişini çektirmek için bir dişçiye gitmiş. Dişlerinin hepsini çektirmiş. Eve gelince karısı “Ne oldu dişlerine?” deyince Temel:

“Ağrıyan dişi son anda bulduk” demiş.

Nilüfer GELDİ

GÜVENSİZ

Temel boğmaca olmuş ve doktora gitmiştir... Doktor yanlışlıkla ishal ilacı verir ve günde üç defa almasını, bir hafta sonra da kontrola gelmesini ister.

Aradan iki gün geçer Temel doktorun yanma tekrar gelir. Doktor sorar:

“Nasılsın bakalım? Öksürük devam ediyor mu?”

Temel masum bir şekilde:

“Çendime cüvenemeyrum çi doktor pey, öksüreyum!”

Ünlü, ty., 01.

PAKETİN ÜSTÜNDE

Sigara paketinden çıkardığı sigaraları kırıp atan Temel’in, sigaralarını ziyan etmesini gören arkadaşı hayretle:

“Sen şaşirtun mi? İkite bir paketimden çıkartuğun sigarayi niçun içmeden kopartup ataysun?”

Temel canının kıymetini biliyordu.

“Körmey misun? Paketun üstinde ‘Sağluğa zararlidur’ yazayi.”

Bizim T., 1999, 9.

NEDEN ÖLDÜ

Temel eski bir arkadaşını ziyarete gider. Kapıyı açan babası oğlunun geçen hafta öldüğünü söyleyince:

“Doktora götürdünğüz mü?”

“Maalesef götüremedik!”

“O halde neden öldü?”

Temel’in Biri.., 2000, 233.

ALTI AY

Temel Dursun’un üzüntülü bir şekilde oturduğunu örünce:

“Neye üzülüyorsun Dursun?

“Beş ay önce hastanede muayene olmuştum. Doktor, altı ay ömrün var demişti.

“Üzüldüğün şeye bak. Bir ay sonra başka bir doktora muayene olup, bir altı ay daha süre alırsın.

Temel’in Biri.., 2000, 216.

SAPASAĞLAM

Temel, gece yansı birden fenalaşır. Ambulans ile hastaneye kaldınlır. Ertesi gün koğuşlan dolaşan doktor, asistanlan ile birlikte Temel’in yanma gelir. Doktor Temel’in durumunu asistanlanna sorar:

“ Kalp atışlan normal. Nabzı da düzenli atıyor. Böbreklerinde bir sorun yok.”

Asistatanlann söylediklerini dinleyen Temel, başını yastıktan kaldınp:

“Desene doktor, sapasağlam öbür dünyaya gidiyorum.”

Temel’in Biri.., 2000, 152.

YARARLI

TemelTe Cemal henüz ilkokula gidiyorlardı. Bir gün aralannda konuşurlarken Temel:

“Havuç yemenun çözlere o kadar faydasu var ki...” dedi.

Bunu üzerine Cemal hayretle sordu:

“Nasul olayi?”

Temel bilgiç bilgiç konuştu:

“Ha uşağum, sen hiç cözlüklü tavşan cördün mü?”

■                                  Karadeniz Fık., 1983,, 120.

YANLIŞ TEDAVİ

Bir hasta Doktor Temel’e:

“Bana bak doktor! “Altı ay ömrün kaldı.” demiştin. Bak, başka doktora gittim, iki yıldır yaşıyorum. Buna ne diyeceksin?”

Temel tereddütsüz:

“Yanliş tedavidur da..” demiş.

Bizim T., 1999, 108.

İNANÇ

“Doktorum, kamum ağnyi.”

“Peki Temel, geç şuraya soyun.”

“Uyy, doktorum bağa inanmay misun yoksa?”

Sırtlı, 1996, 124.

KAYIP REÇETE

Dursun İstanbul’da doktora muayene olmuş ve reçetesini alarak Trabzon’a vapurla dönüyormuş. Vapurda doktorun verdiği diyet ve ilaç reçetelelerini okurken ani bir rüzgarla elinden uçmuş. Trabzon’da Temel’i görmüş ve doktorun adresini vererek, “Doktora sor: Dursun reçetelerunu kaybettu. Ne yeyecek ne yemuyecek?” İstanbul’a varan Temel, doktora gider ve sorar:

“Bizum Dursun kağıtlara kaybettu, soray, ne yeyecek ne yemuyecek?”

sırada çok yorgun ve kızgın olan doktor:

“Yesin benim ..tümü.” demiş ve gitmiş.

Temel bu laf üzerine şaşırmış ve doktoran arkasından koşarak:

“Doktor bey, Dursun mu buraya gelecek, yoksa siz mu Trabzon’a gideysunuz?” Kardeş, ty, 10.

DELİ DANA

Temel ile oğlu lokantaya gitmişler. Temel iki porsiyon köfte ısmarlar.

Garson,

“Özür dilerim efendim, et yemeklerimizi kaldırdık.”

“Niye, ne oldu?” diye sorar Temel.

“Efendim, deli dana etleri yüzünden” der. .

Temel:

“Git dışarıdan et al. Bize köfte yap getir” der.

Garson dışarıdan et alır, pişirir; servis yapar. Pişen eti afiyetle yedikten sonra Temel’in oğlu sorar:

“Baba eti yedik ama et beyin hastalığı yapıyormuş. Beyne zarar verirmiş.”

Temel durur ve der:

“Bizimle ilgisi ve alakası yoktur.”

Kardeş, ty, 17.

DERT

Doktor sorar:

“Temel hastalığın nedir?

“Uyy, doktor sen misun ben miyum? Sen bilecesun oni daa.”

Sırtlı, 1996, 122.

BANYO

Temel bir gün doktora gitmiş ve sormuş:

“Beni haturladunuz mi?”

“Evet hatırladım. Buyurun şikayetiniz.”

“Siz bağa, “rutubetten uzak durun” demiştunuz.”

“Evet.”

“Ben de sormağa geldum. Artuk banyo yapabilur muyum?” Kardeş, ty,87.

NİÇİN

Doktor Temel kontrole gelen hastasına sorar:

“Geçen sefer sana verdığum ilaçlar iyi geldu mi?”

“Niçin sorayisun?”

“Ben da aynu hastaluğa yakalandum da.”

Sırtlı, 1996, 125.

HANGİSİ

Temel diş doktorudur. Bir gün arkadaşı Cemal soluk soluğa Temel’in muayene hanesine düşer.

“Ula öliynm, dişim çok fena ağnyi...”

Temel hangi.dişinin ağrıdığını sorar ve Cemal, sağ alt çene dişlerini gösterip:

“Ha bu sıradaki dişlerin biri ağnyi” der.Hangi dişin ağrıdığını gösteremez.

Dişçi Temel,

“Dur sağa yardımcı olayım” deyip eline kerpeteni alır ve gösterilen sıradaki dört dişi çekip Cemal’in önüne koyar:

“Ha bak bakayım, ha bunlardan hangisi ağnyi da, de baal...”

Temelli Fık., 1997, 18.

DOKTOR

Temel’le Cemal hastaneye yeni tayin olan doktor hakkında konuşuyorlardı. Biri;

“Halk yeni toktori çok seveyi kaliba” deyince, öbürü,

“Sevmek da söz mü uşağum.Onun içun canlaruni bile feda edeyler...”

Alay,1993,(15).

DEĞİŞİKLİK!...

Doktor Temel’in arkadaşı Cemal hastalanır ve durumu epey de ağırdır. Dr. Temel; Cemal’i iyice muayene ettikten sonra reçetesini yazıp verir. Hasta Cemal;

“Biz arkadaşuk, biliynm benden muayene ücreti almayacasm. Ben da vasiyetimde senin hakkini düşündüm.” dedi.

Temel arkadaşının bu duyarlılığına teşekkür ettikten sonra Cemal’den rica etti:

“Ula az önce yazdığum reçeteyi ya ver bağa, onda bir iki değişiklik yapayum.”

Aksoy, 2000, 10.

SUSSISUSS!..

Temel devlet hastanesinde check up yaptırır. Dışarıda merakla bekleyen Cemal:

“Ne oldi, ne oldi?”

Temel sus işareti yaparak Cemal’in kulağına eğilip fısıldar:

“Gizlu şeker.”

“Neee?”

“Gizlu’şeker.”

“Ula anladum... Anladum ama, niye kulağuma fısıldaysun oni anlamadum.”

Temel sonunda patlar:

“Ula amma kalun kafalisun, gizlu şeker deyruk da... Gizlu şeker.”

Temelli Fık., 1997, 44.

TAVSİYE

Temel doktora gitmiş. Çok ağrısı olduğu için önce bir eczaneye uğradığını söylemiş. Doktor:

“Eczacı size ne saçma bir tavsiyede bulunmuştur kim bilir?”

“Pilmeyirum, cidun doktora çürünün” dedi.

Karahasanoğlu.ty, 48.

511. CAHİLLİK

Temel’in karısı hastalanmıştır. Evinde telefonu olmadığından bir pusula yazarak çocuğun eline verir ve yollar.

Aradan bir süre geçtikten sonra doktor eve gelir. Karısını muayene ettikten sonra Temel’e;

“Karının kolunun kırıldığını yazmışsın, kolda kırık çıkık yok, sadece siyatik romatizma var.”

Temel boynunu büküp özür dilercesine konuşur:

“Kırik olmadığini penda pileyrum toktor pey, ama o deduğuniz kelimenin nasil yazilduğuni pilmeyrum ki.”

Alay, 1993, (62).


XIII. AVCILIKLA İLGİLİ FIKRALAR

AFRİKA’DA

Temel kahvede oturmuş arkadaşlarına Afrika’da yapmış olduğu av maceralarını anlatıyordu:

“Bir defasında karşımda tamı tamına 15 tane aslan var. Tüfeğimi ateşlediğim gibi hepsini tek tek vurdum.”

Dursun:

“Yahu Temel daha geçen gün 10 tane demiştin.”

Temel sert bir ses tonuyla,

“Yahu uşaklar, korkmayasunuz diye alıştıra alıştıra söyleyrum daa.”

Temur 2000a, 96.

AFRİKA

Temel yeni aldığı evi çok güzel döşemişti. Misafirlerine evi gezdirirken, duvardaki ayı postunu göstererek;

“Ha bu ayuyı Afrika’da vurdim.” dedi.

Misafirlerden biri,

“Atma hemşerum, penum coğrafya bilgüm eyidur, ayular Afrika’da yaşamayiler.” diye itiraz etti.

Temel sözün altında kalmadı:

“Kardaşum ayu ne pilsun oranun Afrika olduğuni?”

Sırtlı, 1996, 115.

AVDA

Temel, sabah erkenden ava çıkmıştı. Akşam geç saatte eve döndüğünde Fadime:

“Ne o Temel yine boş elle döndün?”

Temel morarır:

“Vuramadum ama çok zayiat verdum olara... En az elli yaralularu var.”

Temur 2000a, 66.

YALAN

Avcılar atıcılıklarıyla ünlüdür. Avcı Temel bir gün avcılık öyküsünü anlatıyormuş:

“Ben geçen yıl tam 999 tayşan vurdum.”

Bir arkadaşı sözünü kesmiş:

“Yahu şuna yuvarlak hesap bin tane vurdum desene?”

Avcı Temel:

“Yok- demiş- ben bir tavşan için yalan söyleyemem.”

Temur 2000a, 8.

TEMEL’İN ATICILIĞI

İstanbul’da yaşayan Temel nişancılığıyla övünüp dururmuş. Bir gün arkadaşları:

“Madem bu kadar iyi nişancısın yarın atış poligonuna gidelim ve övündüğün kadar var mısın, bir görelim” derler.

Temel kötü yakalanmış, yapacak bir şey yok.

Ertesi gün poligona gidilir ve Temel ilk atışını yapar. Ancak kağıt tertemiz hiçbir iz yok.

Temel hiç bozuntuya vermez:

“İşte bizim köydeki Dursun böyle atar.” .

Nişan alıp ikinci atışını yapar. Kağıt hedefin çok üzerinden delinmiş olarak gelir.

“İşte bizim köydeki İdris de böyle atar.”

Nihayet, üçüncü atışta, nasıl olmuşsa kağıt tam ortasından delinmiş olarak gelir. “İşte Temel de attı mı böyle atar” der.

Temur 2000a, 81-82.

ÖLMÜŞ ÖRDEK

Temel attığını vurmakla övünüyordu. Bunu duyan arkadaşları, Temel’i ördekleri bol olan bir göl kenanna götürür. Söylediklerini burada ispatlamasını isterler. Temel çiftesini doldurup sürü halindeki ördeklere nişan ahr. İki el ateş eder fakat bir tane ördek düşmez. Herkes merak içinde tuhaf tuhaf Temel’e bakar. Temel şaşkın şaşkın havada uçan ördeklere bakarken sesli sesli söylenir:

“Hey Allah’ım mucize mucize! Ölmüş ördekler uçayi!”

Sırtlı, 1996, 159.

TAVŞAN

Zengin Temel arkadaşı Cemal’le ava gitmiş. Temel bütün av malzemelerini yeni almış. Avda ancak bir tane tavşan vurabilmişler. Cemal:

“Ula bi tavşan içi yüz milyona mal oldu.”

Temel:

“Öyle . İyi ki iki tane furmaduk.”

Karahasanoğlu, ty, 75.

KUŞ SÜRÜSÜ

Temel ava gitmiş anlatıyor:

“Geçen gün bi kuş sürüsüne rastladum.Atayrum düşiy, atayrum düşiy.”

“Ben biliyorum senin tüfek otomatik değil nasıl mermi yetişdiriysun?”

“Uyyy! Bu karışıklıkta adamın aklına mermi mi celiy.”

Karahasanoğlu, ty, 92.


XIV. SPORLA İLGİLİ FIKRALAR

OY GÖZUNİ SEVDUĞUMUN ATİ

Temel bir gün İstanbul’da hipodruma gider. At yarışı yapıldığını görünce, nasıl oynandığını öğrenir ve müşterek bahise girer. Yarış başlar.

Temel’in üzerine oynadığı at en sondadır ama o yine neşelidir. Kaybetmiş olmanın yürek ezikliğiyle şöyle der:

“Uyy! Gözuni sevduğumun atına bak. At deduğun ha böyle olur, bakın bütün atlari nasil katarlayi (kovalıyor).”

Temel’li Fık, 1997, 57.

. 521. 24 ŞUBAT

Temel 24 Şubat günü belediyenin önünde koşan atletleri görünce zabıtaya sormuş:

“Ha punlar niye poyle koşayler?”

Zabıta:

“Onlara koşucu derler. Yarışı en önde bitiren mükafaat alır.”

Temel:

“Matem pir kişi mükafati alıy ta ötekiler niye koşayi?”

Bizim T., 1999, 14.

522. OLEYY

Temel işçi olarak Ispanya’ya gitmiş. Bakmış, çevresindeki herkes boğa güreşlerine gidiyor. Temel de onlarla birlikte boğa güreşlerine gitmiş. Boğa güreşinde, matador hamle yaparken herkes, “oleeey” diye bağınyormuş. Bizim Temel, boğa matadora hamle yapınca “oleeey” diye bağırmaya başlamış.

Bir iki derken bir İspanyol sinirlenmiş ve Temel’e:

“Neden matadorun tarafını tutmuyor da boğayı destekliyorsun?” demiş.

Temel cevap vermiş:

“Boğayı kendume benzeteyrum.”

“Nasıl yani?”

“Benum gibi deplasmanda oynay da ondan.”

Kardeş, ty,18.

523. ZAYIF

“Temel, ne zaman size gelsem Fadime ortalıkta görünmüyor?”.

“Karım zayıflamak içün ata bineyi.”

“Faydası oluyor mu bari?”

“Olmaz mı? At on günde otuz kilo zayıfladu.”

Sırtlı, 1996, 99.

YEDEK KULÜBESİ

Temel hep yedek kulübesinde kalmayı tercih ediyormuş. Sormuşlar:

“Temel niye hep yedek kulübesinde kalmayı istiyorsun?”

“Maçlar ha bu yedek kulübesinden daha iyu seyrediliy.”

Kardeş, ty,97.

DOPİNG

Doping yaptığı halde yarışta sonuncu gelen Temel’e arkadaşı Dursun sormuş:

“Toping yaptuğuni biliyrum da, niçun sonunci celdun Temel?”

Temel bilgiç bilgiç gülerek cevap vermiş:

“Çimse şüphelenmesun diye da.”

Temur 2000b, 173.

ŞAMPİYON

1995 Lig Şampiyonu olan Beşiktaş için spor yazan olanTemel şöyle demiş:

“Pu haksızluk Peşiktaş takımında 11 Peşiktaşh oynayi, diğer takımlarda hiç Peşiktaşlı oynamayi.”

Karahasanoğlu, ty,l.

ÇİFT VURUŞ

Maçın en heyecanlı yerinde hakem düdük çalmış. Sanrafor Temel:

“Ne oldi haçim bey?”

“Çift vuruş atacaksınız.”

Temel arkadaşlannı etrafından iterek:

“Ula çekilun... İkisini da pen atacağum” demiş.

Alay, 1993, (41).

MAÇ

Trabzonspor şampiyonluk maçına çıkmış. Maçın sonu yaklaşmış. Eğer Trabzon bir gol yerse şampiyonluğu kaybedecekmiş.

Maçın son dakikasında hakem karşı takım lehine bir penaltı verir. Takımın en golcü oyuncusu topu penaltı nokatasına koyar ve topa vurmak için geriye çekilir. Hakeme oldukça kızan Temel, futbolcu topa vuracağı sırada kalkıp televizyonu kapatır;

“Bu zevki sağa tattırmayacağum” der.

Sırtlı, 1996, 170.

SAAT KAÇ

Temel boks maçında dayak yiyerek yere yıkılmış. Hakem Temel’in başında 1, 2, 3,4,.. saymaya başlamış. Temel’in menajeri Dursun, Temel’in kulağına eğilerek:

“Sakın dokuzdan önce kalkma!” demiş.

Temel uflayarak puflayarak mırıldanmış:

“Şimdi saat kaçtur?”

Bizim T., 1999, 28.

MİSAFİR

Maça giden İdris arkadaşı Temel’e maçı.anlattıktan sonra;

“Sonunda ne olduğunu biliyor musun?” diye sormuş.

Temel:

“Ne oldu?”

“Misafir futbolcular stadyumda gol yerine dayak yediler.”'

“Elbette misafir umduğunu değil bulduğunu yer.”

Temur 2000a, 94-95.


BİBLİYOGRAFYA

Burada, çalışmamız sırasında yararlandığımız kaynakların ve ulaşabildiğimiz Temel veya Karadeniz fıkrası kitaplarının künyelerini bulunmaktadır. Kaynaklar, Kitaplar, Makaleler ve Bildiriler şeklinde yazarların soyadlanna göre alfabetik sırayla verilmiştir. Ayrıca, fıkra metinlerini elde ederken yararlandığımız, Temel fıkrasına yer veren bazı internet sitelerinin adreslerini de yazılı kaynakların sonuna ekledik.

KİTAPLAR

Adamın Biri Bir Gün, En Güzel Türk Fıkraları, İstanbul, 2000, Geçit Kitabevi.

ADIVAR, A. Adnan (1991), Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul.

AKALIN, L. Sami (1984), Edebiyat Terimleri Sözlüğü, İstanbul.

AKSOY, Hikmet (2000), Fıkralar, Kemençe Çalayım mi?, Trabzon.

, (1999), Made in Karadeniz Fıkralar, Trabzon.

ALAY, Ali (1993) Temel Aramızda. Trabzon.

ALBAYRAK, Hüseyin (1994), Trabzon Basın Tarihi, Ankara.

ALBAYRAK, Haşim (ty.), Fıkralarla Konuşan Karadeniz, (İstanbul).

.                  (1997), Fıkralarla Konuşan Karadeniz, İstanbul.

, (1997), Fıkralarla Konuşan Karadeniz 2, İstanbul.

, (1998) Öztürkçe Karadeniz Fıkraları I-II, İstanbul.

, (1999), Temel’siz Karadeniz Fıkraları I, İstanbul.

ALPTEKİN, Ali Berat (1996), Yesevî Ocağında 210 Gün, Elazığ.

, (1997), Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı, Ankara.

ALTINTAŞ, Günel (1995), Karadeniz Fıkraları, Kaz Uçarda Laz Uçmaz mı?, İstanbul.

ALTUNEL, İbrahim (1990), Anadolu Mahalli Fıkra Tipleri Üzerinde Bir Araştırma (İnceleme ve Metinler), Konya, (Yayımlanmamış Doktora Tezi).

ATALAY, Besim (1968), Çeşitli Halk Fıkraları ve Deyimleri, Ankara.

ATALAY, İbrahim - Kenan MORTAN (1997), Türkiye Bölgesel Coğrafyası, İstanbul.

BALDAŞ, Aka-Fevzi KANTAR (1977), Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

Bizim Temel, (1998), Trabzon.

BORATAV, Pertev Naili (1991), Folklor ve Edebiyat 2, (İstanbul).

, (1992), 100 Soruda Halk Edebiyatı, İstanbul.

!, (1992), Az Gittik Uz Gittik, İstanbul.

CAFEROGLU, Ahmet (1994), Kuzeydoğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar, Ankara.

CENKER, Mehmet Emin (2000), Coğrafya’ya Giriş, Siirt.

CİMCOZ, Sina (2000), Adamın Biri Bir Gün, Garson Fıkraları, Sürücü Fıkraları, Satıcı Fıkraları, İstanbul.

, Adamın Biri Bir Gün, Hukuk mu Guguk mu? Ah Şu Memurlar ve Şakalar, İstanbul.

ÇELEBİ, Seyhan (1984), Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

ÇELİK, Ali (1999), Şalpazarı Çepni Kültürü, Trabzon .

DEVELLİOĞLU, Ferit (1993), Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara.

DOĞANAY, Hayati (1997), Coğrafya’ya Giriş 1 “Genel Yöntemler, İlkeler ve Fiziki Coğrafyaya Giriş”, İstanbul.

DURUSOY, İlhan - Ahmet Turhan ALTINER (1994), Temels 501-Temel Fıkra, İstanbul.

, (ty.) A’dan Z’ye En İyi Temel Fıkraları (Best of Temel), C.I-II-III-IV-V, (İstanbul).

, (1999), Temel’s 2501 Fıkra, İstanbul.

ELÇİN, Şükrü (1998), Halk Edebiyatına Giriş, Ankara.

En Güzel Karadeniz Fıkraları, İstanbul 1981, Erenler Matbaacılık, Deniz Kitap lan Yayınevi.

ERDEM, Mustafa S. (1982), Temel İlyas’a Demiş ki (Seçme Karadeniz Fıkraları), İstanbul.

EREN, Ercüment (1983), Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

ERGİN, Muharrem (1988), Türk Dil Bilgisi, İstanbul.

ERGUN M. (1994), Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara.

ERGUN, Metin (1997), Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi, C. I- II, Ankara

ERKAL, Mustafa E. (1996), Sosyoloji (Toplumbilimi), İstanbul.

ERKOÇAK, Asım (1999), Osmaniye Yöresi Fıkra ve Hikâyeleri, (Ankara).

ERMİŞ, Kenan (1989), En Güzel Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

ERMİŞ, Kemal (2000), En Güzel Temel Fıkraları, Temel Meyhanede, İstanbul. (Aynı yayınevinin Temel dizisinden Memleket Havası, Selam Komutanım, Vasiyetname, Cenaze İşleri A.Ş., Fadime- Temel ve Nataşalar, Öğretmen Aşkı, Temel Hastanede, Temel’in Boynuzları, Temel Amigo, Temel Poliste kitapları yayınlanmıştır.)

ERSAN, Adnan (1997), Temel Bilmeceleri, Ankara.

ERSÖZ, Ahmet (1985), Danışmak Gibi Olmasın Ama: Karadenizli Bir Avukatın Not Defteri, Trabzon.

Evliya Çelebi, (1996), Seyahatname, C.I-II, (Sadeleştiren: Tevfik Temel Kuran - Necati Aktaş), İstanbul.

GEDİKOĞLU, Haydar (1996), Akçaabat, Trabzon.

GOLOGLU, Mahmut (2000) Trabzon Tarihi (Fetihten Kurtuluşa Kadar), Trabzon .

GÖKŞEN, Cengiz (1999), Giresun Efsaneleri, Trabzon (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

GÖKYAY, Orhan Şaik (1973), Dedem Korkudun Kitabı, İstanbul.

GÖNÇ, Mesut (1999), Deutcshe Ostfriesenwitze und Türkische Schwarzmeerwitze (Ein text struktureller und sprachdidaktischer verleich), Ankara (Yayımlanmamış Doktora Tezi).

GÜVEMLİ, Zahir (1955), Türk Mizah Edebiyatı Antolojisi, İstanbul.

FADİME, (1963) Karadeniz’den Fıkralar.

Faik Reşad (1998), Külliyat-ı Letâif, (Haz.: Ahmet Özalp), İstanbul.

HALMAN, Talat (1992), Şiirlerle Laz: Karadeniz Fıkraları (Karikatürler: Semih Balcıoğlu) Ankara.

HİSAR, Abdulhak Şinasi (1958), Geçmiş Zaman Fıkraları, İstanbul.

HOCAOĞLU, Ömer Lütfi (1981), Anahtari Bendedur, Ankara.

HORTAÇSU, Nuran (1991), İnsan İlişkileri, Ankara.

İbni Haldun, (1990), Mukaddime I, (Çev.: Z. Kadiri Ugan), İstanbul.

İl İl Türkiye Ansiklopedisi, (ty.), (İstanb.ul), C.l, 3.

İNAN, Abdulkadir (1986), Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara.

İPEK, Emel (2001), En Güzel Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

KAFESOĞLU, İbrahim (1980), Eski Türk Dini, Ankara.-

KALAFAT, Yaşar (1995), Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara.

KAPLAN, Mehmet (1996), Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 3 Tip Tahlilleri, İstanbul.

Karadeniz Fıkraları, (ty), İstanbul.

Karadeniz Fıkraları, (1983), (İstanbul)

KARAHAN, Leyla (1998) Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Ankara.

KARAMAN, Oktay (1999), Giresun Kazası (1850-1900), Erzurum (Yayımlanmamış Doktora Tezi).

KARDEŞ, Osman Nuri (ty), Temel’in Sırrı, Bir Kahkaha Bir Yıl Ömür, Trabzon.

Kaşgarlı Mahmud, (1998), Divânü Lügat-it Türk, (Çev.: Besim Atalay) Ankara, C. I-III.

KIRPIK, Cevdet (1998), 1830 Numaralı Trabzon Şer’iye Siciline Göre Kentin Sosyal ve Ekonomik Hayatı (1643-1644), Trabzon, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

KIRZIOGLU, M. Fahreddin (1992), Yukarı-Kür ve Çoruk Boylarında Kapçaklar, Ankara.

KIŞLALI, Ahmet Taner (1987), Siyaset Bilimi, Ankara.

KOŞAY, Hamit Zübeyr (1939), Etnografya ve Folklor Kılavuzu, Ankara.

KURDOĞLU, Sezai [(1999)], Anılar ve Karadeniz’de Mizah-2, (İstanbul).

KURGAN, Şükrü (1996), Nasrettin Hoca, Ankara.

Lamiî-zade Abdullah Çelebi, (1978), Latifeler, (Haz.: Yaşar Çalışkan), İstanbul.

LEVEND, Agâh Sim (1998) Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara.

Mehmed Tevfik, (1302), Hazine-i Letâif, İstanbul.

ONUR, Vedat (1962), Fıkralar Sesleniyor, Ankara.

ÖGEL, Bahaeddin (1995), Türk Mitolojisi II, Ankara., (1998), Türk Mitolojisi I, Ankara.

ÖZTÜRK, Ali (1986), Türk Anonim Edebiyatı, İstanbul.

RADLOFF, Wilhelm-Ignaz KUNOŞ (1998), Proben der Volkslitteratur der Türkischen Stamme VIII, (Lâtin harflerine akt. ve haz.: Saim Sakaoğlu-Metin Ergun), Ankara.

Muzaffer Reşit, (1971), En Güzel Türk Fıkraları, İstanbul.


SAĞLAM, Fatma (1998), der Vergleich der Witze Über Die Ostfnesen und Die Schwarzmeerbewohner, Ankara (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

SAKAOGLU, Saim (1973), Gümüşhane Masalları Metin Toplama ve Tahlil, Ankara.

, (1981), Anadolu Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalogu, Ankara.

, (1991), Folklor Bibliyografyaları Bibliyografyası Üzerine Bir Deneme, Konya.

, (1992), Türk Fıkraları ve Nasreddin Hoca, Konya

, (1999), Masal Araştırmaları, Ankara 234-239.

SANAL, Türker (1991), Demirci’den Siyasî Fıkralar, Ankara.

SIRTLI, Ali (1996), Doğu Karadeniz Türklüğü (Gürcüler, Hemşinliler, Lazlar, Çepniler) ve Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

SÜMER, Faruk (1992), Çepniler, İstanbul.

ŞAKRAK, Adnan (1985), Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

Şemseddin Sami, (1996) Kâmûs-ı Türkî, İstanbul.

ŞEN, Ömer (1998), Trabzon Tarihi, Trabzon.

TANYU, Hikmet (1987), Türklerde Taşla İlgili İnançlar, Ankara.

Temel’in Biri Bir Gün Fıkralar, (2000), İstanbul.

Temel’li Fıkralar, (1997), Trabzon.

TEMUR, Ömer (2000), En Güzel Fıkralar, İstanbul

, (2000), En Güzel Karadeniz Fıkraları, İstanbul.

TEZCAN, Mahmut (1993), Sosyoloji’ye Giriş Temel Kavramlar, Ankara.

(1997), Türk Kişiliği ve Kültür Kişilik İlişkileri, Ankara.

TOGAN, A. Zeki Velidî (1985), Tarihte Usul, İstanbul.

TOPAL, Yakup (1999), Mahallî Trabzon Fıkraları, Erzurum, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

TUĞRUL, Mehmet (1969), Mahmutgazi Köyünde Halk Edebiyatı, İstanbul.

TURAN, Osman (1996), Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul.

TURAN, Rahmi (ty), Demirci’den Dinlediğim Fıkralar, (yy.)

TURHAN, Mümtaz (1987), Kültür Değişmeleri, İstanbul.

Türk Ansiklopedisi, (1968), Ankara, C.16.

Türkçe Sözlük, (1988), Ankara, C. I-II.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, (1978) İstanbul.

Türk Mizahından Fıkralar, (1998), İstanbul.

UYSAL, Hakan (1990), Böyle Başa, Akbulut Fıkraları, İstanbul.

UZLU, Temel (1962), Seçme Fıkralar, Ordu.

ÜNLÜ, Mehmet-Hüseyin (ty.), Zekâ Küpü Karadenizli Fıkraları, İstanbul.

YARDIMCI, Mehmet (1998), Başlangıcından Günümüze Halk Şiiri, Aşık Şiiri, Tekke Şiiri, Ankara.

Yaşayan Temeller (2000), Trabzon.

Yeni Türk Ansiklopedisi (1985), İstanbul.

YILDIRIM, Dursun (1998), Türk Bitiği, Ankara.

, (1999), Türk Edebiyatında Bektaşi Fıkraları, Ankara.

YILDIRIM, Tuncer (1996), İllüstrasyon ve İllüstrasyonla Karadeniz Fıkraları, Samsun, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

YILMAZKAYA, Mustafa (1966), Kahkahalarla Gülelim, 437 Güldürücü Fıkralar, İstanbul.

Zaparta, (1943) Seçme Latifeler-Nükteler, İstanbul.

MAKALELER VE BİLDİRİLER

AKAR, Ali (2002), “Trabzon Ağzındaki Eski Türkçe Leksik Unsurlar”, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.II, 173- 188.

AKSAMAZ, Ali İhsan (1997), “Kafkasya Kültür Kökenli Bir Topluluk:
Lazlar”, Kafkasya Yazılan, S.l, Yıl: 1, İlkbahar, 93-108.

ALANGU, Tahir (1952), “Kırım Türklerinin Nasrettin Hocası Özenbaşlı Ahmet Akay”, Türk Dili, 2 (13), Ekim, 23- 29.

ALPTEKİN, Ali Berat (1982), “Kerim Ban’dan Derlenen Fıkralar”, T. Folkloru, 4 (39), Ekim, 11-14.

, (1983), “Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Fıkralarla Alâkalı Çalışmalar”, T. Folkloru, 4 (43), Şubat, 6-9.

, (1996), “Kazakistan’da Tespit Edilen Nasreddin Hoca Fıkraları”, Nasreddin Hoca’ya Armağan, (Haz. M. Sabri Koz), İstanbul, 39-52.

, (1997), “Azerbaycan’da Anlatılan Nareddin Hoca Fıkralarının Bazı Özellikleri Üzerine”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara 1997, 83-94.

ARNAUT, Tudora (1997), “Gagauzlarda Fıkralar ve Nasreddin Hoca”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara 1997, 227-231.

ARTUN, Erman (1995), “Yaşayan Adana Karatepeli Fıkraları”, İpek Yolu Uluslararası Halk Edebiyatı Sempozyumu Bildirileri, (Ankara 1-7 Temmuz 1993), Ankara, 19-55.

AŞAN, M. Beşir (2000), “Bazı Anadolu Türk Beyliklerinin Trabzon ile Olan İlişkileri”, Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, (Trabzon 6- 8 Kasım 1998), Trabzon, 123-130.

BAYKARA, Tuncer (1990), “Nasreddin Hoca ve Dönemi”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 33-39.

BİLGİN, Mehmet (2000), “Doğu Karadeniz Bölgesinin Etnik Tarihi Üzerine”, Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri (Trabzon 6-8 Kasım 1998), Trabzon, 47-87.

“Bilimadamma Tekme-tokat!”, (2002), Çağa Ferman, Yıl: T, S. 1, 4 Mart Pazartesi, 1.

BOYRAZ, Şeref (1996), “Nasreddin Hoca Fıkraların zaman Mekan ve Şahıslar”, Nasreddin Hoca’ya Armağan, (Haz. M. Sabri Koz), İstanbul, 73-82.

ÇAKIR. Sabri (1988), “Doğu Karadeniz Bölgesinde Yaylacılık ve Bektaş Yaylası”, Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, (Samsun 1987), Samsun, 311-323.

ÇELİK, Ali (1989?), “Doğu Karadeniz Fıkraları ve Temel Tipi”, (Yayımlanmamış bildiri)

, (2001), “Kayseri ve Doğu Karadeniz Fıkralarının Müşterekleri”, Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni Bildirileri, Kayseri, C.l, 213-226.

, (2001), “Tarih Araştırmalarında Sözlü Kaynakların Önemi ve Fıkralardan Tarihi Öğrenmek”, M. Folklor, 7 (52), Kış, 79-86.

ÇELİKKALE, M. Salih (1997), “Karadeniz Göçmeni”, Atlas, S. 49, Nisan, 120.

ÇETİN, İsmet (1997), “Manzum Nasreddin Hoca Fıkraları”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), Ankara, 115-122.

, (2001), “Çukça Fıkraları", M. Folklor, 7 (51), Güz, 130-135,

ÇOBAN, Ahmet (2002), “Karadeniz Fıkralarının Retorik Özellikleri”, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.II, 143- 147.

, (2002), “Karadeniz Fıkralan’nda Karadenizli ve Özellikleri”, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih - Dil - Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.II, 149- 152.

ÇOTUKSÖKEN, Yusuf (1996), “Bir Anadolu ve Dünya Bilgesi: Nasreddin Hoca”, Nasreddin Hoca’ya Armağan, (Haz. M. Sabri Koz), İstanbul, 117-122.

DAĞLI, Yücel (2000), “Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Trabzon”, Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri (6-8 Kasım 1998, Trabzon), Trabzon, 303-309.

Boyut, (1992), 2. yıl, 2. S., İlkbahar, 62.

DURGUN, Orhan (1990), “Doğu Karadeniz Folklorunda Doğa, Deniz, Balık ve Balıkçılık”, İkinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri (Uluslararası I; 1-3 Haziran 1988), Samsun, 68-76.

EYVAZOV, Seyfeddin (1996), “Azerbaycan’da Molla Nesreddin Letifelerinin Neşri ve Tetgigi Tarihinden”, M. Folklor, 4 (31/32), Güz/Kış, 15-17.

GÖÇGÜN, Önder (1997), “Nasreddin Hoca’nın Aykırı Konuşma” Tekniği”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 31-35.

GÖKALP, Mehmet (ty.), “Artvin İnsanı”, İl İl Büyük Türkiye Ansiklopedisi, C.l, (İstanbul), 182.

GÖNÜLLÜ, Gani (2002), “Doğu Karadeniz’de Azeri Türkçesi ve Güneş Duası Geleneği”, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-

Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.H, 223-244.

GÖZAYDIN, Nevzat (1991), “Türk Fıkralarının Tasnifi Üzerine Bazı Düşünceler ve Bir Tasnif Denemesi”, Folklor Dünyasından, Ankara, 42-49.

GÜLEÇ, Cengiz (1988), “Karadeniz Kültürü ve Kişiliği Üzerine Bazı Düşünceler”, Birinci Tarih Boyunca (Karadeniz Kongresi Bildirileri (Samsun 1987), Samsun, 199-204.

GÜLTEKİN, Galibe (2002), “Trabzon’da Gadim Türk Tayfa Adlarından Alınmış Yer Adlan” Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil- Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.II, 163-172.

GÜNAY, Umay (1990), “Nasreddin Hoca Fıkralan ve Masallar Konusunda Düşünceler”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 99-103.

GÜNGÖR, Erol (1'966), “Kelamî (Verbal) Yapılarda Estetik Organizasyon”, İstanbul (ayrı basım).

HALICI, Feyzi (1997), “Nasreddin Hoca’dan Günümüze”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 197-202.

IRMAK, Sadi (1976), “Halk Edebiyatı”, Çağrı, 227, Aralık, 15-17.

İNAN, Kenan (1997), “Giresun ve Havalisinde Türkmenler”, Giresun Tarihi Sempozyumu (24-25 Mayıs 1996) Bildiriler, İstanbul, 59-75.

, (2000), “Trabzon’un Fethi”, Trabzon Tarihi Sempozyumu Bildirileri, (Trabzon 6-8 Kasım 1998), Trabzon, 141-151.

İSMAİLOVA, Gülnara (1997), “Kırgız Mizah Tipleri ve Nasreddin Hoca”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 215-225.

KADEŞEVA, Karlıgaş (1997), “Kazak Folklorunda Hoca Nasreddin Gibi Başka Dilli Tipler”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 101-104.

“Karadenizli Temel ve Fadime İsminden Vazgeçiyor”, (2000), Türkiye Gazetesi, 5 Ocak

KARAÖRS, Metin (2000), “Kuzeydoğu Anadolu (Trabzon ve Yöresi) ve Batı Rumeli Türk Ağızlarının Ortaklığı,” Trabzon Tarih Sempozyumu Bildirileri, (Trabzon 6-8 Kasım 1998), Trabzon, 89-98.

KIRZIOĞLU, M. Fahreddin (1990), “Karadeniz’in Doğu Kıyılan, Gürcistan ve Eski Turabozan Vilayeti’miz (Batum-Samsun dahil) Bölgesinde, M-Ö. VII. Yüzyıldan Osmanlı Fethine Kadar Yerleşen Türkler ve Coğrafyada Yaşayan İzleri”, İkinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri (Uluslararası I; 1-3 Haziran 1988), Samsun, 83-91.

KOKSAL, Haşan (1994), “Erzurum Fıkralan”, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na 55. Yıl Armağanı, Kayseri, 41-55.

, (1997), “Nasreddin Hoca Fıkralannın Mahallî Fıkralardan Ayırdedici Nitelikleri”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 123-138.

LEVEND, Agâh Sim (1970), “Türk Edebiyatında Fıkra”, Türk Dili, 23 (231), 1 Aralık, 212-214.

MAHMUT, Enver (1997), “Fıkra ve Bunun Folklor ve Edebiyat Tarihi Araştırmalan Arasındaki Yeri”, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri II, Ankara, 105-115.

NASRATTINOĞLU, îrfan Ün ver (1996), “Yirmi Üç Molla Nasreddin”, Nasreddin Hoca’ya Armağan, (Haz. M. Sabri Koz), İstanbul, 237-260.

NİŞANCI, Ahmet (1988), “Karadeniz Bölgesinin İklim Özellikleri ve Farklı Yöreleri”, Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri (Samsun 1987), Samsun, 223-233.

OĞUZ, M. Öcal (1991), “Külliyat-ı Letâif”, Fikrî ve Felsefî Yönüyle Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Akşehir 11 Temmuz 1990), Konya, 64-74.

ÖZGÜR, Can (2002), “Doğu Karadeniz Ağızlarında Kıpçakça Üzerine Tespitler”, Trabzon ve Çevresi Uluslar arası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.II, 189- 193.

RAHMANKULOV, Feyzullah (1997), “Türkmen Mizahı ve Nasreddin Hoca”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 203-209.

PİLİÇKOVA, Sevim (1990), “İnsanın Günlük Hayatında Mizahın Önemi ile Görevi ve Makedonya SC’de Yaşayan Türkler Arasında Nasrettin Hoca Fıkralarının Temel Özellikleri”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 303-316.

SAKAOĞLU, Saim (1974), “Formel Kavramı ve Türk Masallarında Benzer Durumlarda Kullanılan Formeller”, I. Uluslararası Türk Folklor Semineri Bildirileri, (Ankara 8-14 Ekim 1973), Ankara, 148- 154.

, (1990), “Bir Masal Kahramanı Olarak Nasreddin Hoca”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (15-17 Mayıs 1989), Ankara, 317-329.

, (1996), “Nasreddin Hoca Fıkralarında Açık Saçıklık”, Nasreddin Hoca’ya Armağan, (Haz. M. Sabri Koz), İstanbul, 301-310.

, (1997), “Nasreddin Hoca’nın Hocalığıyla İlgili Fıkralar Üzerine”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni

(Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), 37-45.

, (1997), “Halk Edebiyatı”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, C. 15,345-350.

SAYDAM, Abdullah (2001), “XIX.. Yüzyıldaki Reform İhtiyacının Taşradaki Yansımalarına Bir Örnek: Akçaabad Kazası”, Osmanh Araştırmaları, XXI, 135-187.

SHUKUROV, Rustam (2000), “Doğu Karadeniz Bölgesinde Türkçe Konuşan BizanslIlar”, Trabzon Tarih Sempozyumu Bildirileri, (Trabzon 6-8 Kasım 1998), Trabzon, 111-121.

SİYAVUŞGİL, Sabri Esat (1959), “Folklorda, Sahnede ve Resimde Türk”, Yeni Türkiye, İstanbul, 379-401.

ŞİMŞEK, Esma (1995), “Giresun ve Çevresinde Anlatılmakta Olan ‘Ana Geyik’ Efsanesinde Mitolojik Unsurlar”, M. Folklor, 26, Yaz, 17- 22.

, (1996), “Nasreddin Hoca Fıkraları ile Masalların Birbirine Tesiri”, Nasreddin Hoca’ya Armağan, (Haz. M. Sabri Koz), İstanbul, 311-322.

, (2002), “Trabzon’da Anlatılan ‘Dağlar Anası’ Adlı Efsanenin Eski Türk Dini ile İlgisi”, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.B, 11-18.

TAN, Nail (1990), “Günümüzde Yaratılan Nasrettin Hoca Fıkraları”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 331-341.

TAN, Gökhan (1997), “Hamsinâme, Küçük Bir Balığın Öyküsü”, Atlas, S. 49, Nisan, 114.

TEKİN, Feridun (2002), “Trabzon ve Yöresinin Etnik Yapı ile İlişkisi” Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat

Sempozyumu (3-5 Mayıs 2001) Bildirileri, Trabzon, C.II, 195- 201.

TOPÇU, Sedat (1990), “Nasreddin Hoca Fıkralarında Mizah Anlayışının Psikolojik ve Tasavvuf! Kaynaklan”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 343-353.

TÖR, Nükhet (1990), “Nasrettin Hoca Fıkralanndaki Eğitim Mesajlan”, I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 355-360.

TURAL, Sadık Kemal (1991), “Nekre ve Nükde Kavramlannm Kültür İçindeki Yeri ve Fonksiyonlan”, Fikrî ve Felsefî Yönüyle . Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Akşehir 11 Temmuz 1990), Konya, 52-56; (1990), “Nekre ve Nükde Kavramlannm Kültür içindeki Yeri ve Gülmenin Sosyo/Psikolojik Boyutlan” M. Folklor, 1 (7), Eylül, 2-5.

TÜRKMEN, Fikret (1990), “Nasreddin Hoca Fıkralannda Söz ve Hareket Komiği, Hoca’ya Ait Fıkralann Ayırdedilmesi için Bir Metod Denemesi” I. Milletlerarası Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri (Ankara 15-17 Mayıs 1989), Ankara, 361-369.

, (1996), “Mizahta Üstünlük Teorisi ve Nasrettin Hoca Fıkralan”, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Nasreddin Hoca Seksiyon Bildirileri, Ankara, 263-270.

, (1997), “Modem Mizah Teorilerine Göre Nasreddin Hoca Fıkralannın Yorumu”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 47-52.

TÜYEL, Mübahat Türker (1997), “Nasreddin Hoca Niçin Bir Bilge Kişidir”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 23-30.

URAZ, Murat (1979), “Kıssahanlar, Şettahlar, Meddahlar”, TFA, 18 (354) Ocak, 8535-8539.

VARLIK, M. Bülent (1985), “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Mizahı”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul, C. 4,1092-1100.

YOLOĞLU, Güllü (1997), “Sibirya Türklerinin Fıkra Kahramanlan”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Ankara, 159-163.

YÜCE, Kemal (1997), “Nasreddin Hoca Fıkralannda Kültür Değişmeleri”, Uluslararası Nasreddin Hoca Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri (İzmir 24-26 Aralık 1996), (Haz. Alev Kahya Birgül), Âftkara, 63-70.

YÜKSEL, Ayhan (2002), “Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan ve Risalesi: Trabzon İli Laz mı? Türk mü?”, Giresun Tarihi Yazıları, İstanbul 209-222.

C. TEMEL FIKRASI İÇEREN BAZI İNTERNET WEB ADRESLERİ

http://clevelandturkish. tripod. com/temel_Jikralari. Jıtm .

http://www.nerede.com/646/698/more2.php

http://blake.prohosting.com/mepe302/html/geyik/geyik.htmlhttp://goka.yhuz. tripod. com/mizah/temel. html http://www. dreamlands. net/freepage/kral/sayfam/temelf.html http://www. bulentturker. com/fikra. htm

http://mem.bers. tripod. de/islamnet/superfikra/superfikra. html

http://www.suncomer.de/turkish/komedya/karadeniz.html

 


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to