Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

Amerika Dünyayı Nasıl Avucuna Almış

 KİME YARDIM ETMEMİŞ Kİ.... Rusya dahi var...

A. B. D. VE S. S. C. B. EKONOMİK YARDIMLARININ KARŞILAŞTIRMALI ÖZELLİKLERİ

Hazırlayan: Güneri AKALIN

I _ EKONOMİK YARDIMLARIN ÖNEMİ VE ÇEŞİTLERİ ;

1                             — Dünyanın Dış Yardım İhtiyacı ve Hesaplanması ;

Dünya nüfusunun üçte ikisini, sayıları 100 ü aşan az gelişmiş ülkelerin halkları meydana getiriyor. Günümüzün bir numaralı so­runu; bu az gelişmiş ülkelerin iktisaden kalkındırılmasıdır. Fakat az gelişmiş ülkeler kendilerini çeviren çemberi dışardan yardım edil­meksizin kıracak güçte değillerdir. İşte dış yardım ihtiyacı bu gere­ğin sonucudur. Hele İktisadî gelişmenin «birey başına düşen ser­mayenin artışı» biçimindeki tanımını göz önünde tutarsak; iktisadi kalkınmanın finansmanında dış yardımların oynadığı rolü daha iyi anlayabiliriz. Dış yardımların önemi; nitelikleri ve tutarları artan sermaye mallarını, kullanacak olan işgücünü de eğitip yetişmesini sağlamaları yüzünden bir kat daha artar. 1950-60 arasında yapılan bir çalışmada tarımdan sanayiye bir kişiyi kaydırabilmek için ge­rekli yatırım tutarı 2500 Ş olarak saptanmıştır. Tarım alanındaki fazla nüfusun sanayiye aktarılması ve artan nüfusa da çalışma ola­nakları sağlamak için az gelişmiş ülkelerin yıllık sermaye ihtiyacı tutarı 19 134 milyon $ olarak hesaplanmıştır. Oysaki az gelişmiş ülkelerdeki yıllık net yatırım tutarı 5.240 milyon $ dır, ki arada ki açığın kapatılması dış yardımlar ve yabancı sermaye yatırımları ile mümkün olacaktır. Değinmek gereksizdir ki dış yardımlar ve yabancı sermaye yatırımları bu ölçüye ulaşmaktan çok uzaktırlar. 1964 yılında az gelişmiş ülkelere yapılan toplam yardım 9.700 mil­yon $ dır.

2                             — Teknik ve Malî Yardım Ayrımı:

Aşağıda ele alınan konu açısından dış yardımları teknik ve Ma­lî yardımlar diye ikiye ayırmayı doğru buluyorum. Malî yardımlar başlığı altında anlatılmak istenen krediler ve bağışlardır. Malî yar- dunlar ve Teknik yardımlar amaçları bakımından ayrılırlar. Teknik yardımların özelliği ülkenin işgücü kaynaklarına yönelmiş olması­dır. Malî yardımlar ise sermaye birikimini amaçlayan yardımlardır.

3                              — Bağlı Yardım ve Bağlı Olmayan Yardım Ayrımı:

Bağlı yardım; Yardımın ancak yardımı veren ülkeden mal ve hizmet satın almak yoluyla kullanılabilmesi durumudur.

Bağlı olmayan yardım da ise; yardım alan ülke dünya fiyatları­na göre kendi yararına gördüğü ülkeden mal ve hizmet satın alarak yardımı kullanır.

Yardım veren ülkelerin davranışlarındaki eğilim; yardımların gittikçe bağlı yardım olması yolundadır.

II — HER İKİ ÜLKENİN YARDIMLARININ BAŞLAYIŞ VE GELİŞİMİ :

1                            — ABD. Yardımları’nın Durumu :

Amerikanın dış yardım alanında attığı ciddi adımlar İkinci Dünya Savaşı sonrasına rastlanmasına karşılık; II. Dünya Savaşı içinde ve ona varan yıllarda bu yolda bazı davranışlarda bulundu. I. Dünya Savaşı içinde ve onu izliyen yıllar içinde yaptığı yardım tutarı 10 milyon 5 dır. Bunu Lâtin Amerika ülkelerine yapılan yar­dımlar izlemiştir (1). Roosvelt'in Başkan olmasından sonra depres­yonla savaşılırken İhracat _ İthalât Bankası kurularak ihraç ola­nakları arttırılmak istendi. Bu, yoldan bazı tesisler özellikle Güney Amerika'da kuruldu.

II. Dünya Savaşına varan gelişmeler bunlar oldu. Savaş içinde 1941 Ödünç Verme ve Kiralama Yasası (Lend and Lease Act) çıktı. Başta İngiltere ve S.S.C.B. olmak üzere otuzsekiz ülkeye 49.1 mil­yar $ yardım yaptı. A.I.D. kaynakları, A.B.D. ekonomik yardım prog­ramlarının kaynağının bu yasa olduğuna işaret etmekle birlikte; bu­nun savaş çabalarının bir parçası olduğunu kaydetmekte ve asıl gü­nümüz Amerikan yardımlarının; genel olarak resmi doğuşunun 1942 de kurulan Amerikalılar Arası İşler Enstitüsü (IIAA) olduğunu kapsamaktadırlar (2). Bu bir ABD. kuruluşu olup, Güney Amerika * *

(1) Dr. Baran Tlineer Milletlerarası İktisadî Yardımlar ve Kalkınma Meselesi. A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınları 135/153 Sevinç Matbaası (Ankara 1963) s. 33.

(2.) ı Agency for International Devclopment, The AID Program, (Washington 1964) s. 3.

ülkelerine teknik yardım sağlamaktaydı. Savaş henüz sonuçlanma­dan kırküç devlet arasında Birleşmiş Milletler Yardım ve Onarma Yönetimi (UNRAA) kuruldu. Bu çabayı ABD. de paylaştı. Bu kuru­luşun yardımlarının 3/4 ü Amerika karşıladı. Bu kuruluşun sağla­dığı yardımların tutarı, 3,7 milyar $ dır. A. B. D. nin İkinci Dünya Savaşı içindeki yardım, çabalarının odağı Faşizm'in dünyayı ege­menliği altına sokmasını engelleme amacı üzerindedir. Bu dönem Faşizmin kesin yenilgisi ile sona erer.

Savaştan sonra A. B. D. Faşizm’den çok daha çabuk yayılma eğilimi gösteren bir düşmanla; Komünizm’le karşılaştı, ve tedbirler alma gereğini duydu. İşte savaştan sonra A. B. D. nin özellikle Kore Savaşının bitimini izleyen yıllara dek olan dönemde; yardım poli­tikasının ana niteliği bu kaygı oldu. Onun içindir ki, Amerika sa­vaşta yıkılmış Avrupa ülkelerine özellikle Batı Almanya’ya ve Japon­ya'ya yardımlarında öncelik tanıdı. Onların bir an önce güçlenip kendi yanında S. S. C. B. ne karşı yer almalarını istedi. İşte bu dö­nem içinde şu adımlar atıldı:

Yunanistan’da komünistlerle yapılan iç savaş; S. S. C. B. nin Türkiye’den istemlerde bulunması üzerine; bu iki ülkenin duru­munu özel olarak ele alan Truman Doktrini (Truman Doctirine) 1947 de Amerikan Kongresince benimsenerek Türkiye ve Yunanis­tan’a 400 milyon $ lık yardım yapılması kararlaştırıldı.

Tek tek yapılan yardımların yetersizliği ve A. B. D. içinde var­olan Birleşmiş Avrupa Devletleri ülküsü ışığı altında Amerika Dış işleri Bakanı Marshall'ın ağzından Avrupa ülkelerinin bir organi­zasyon kurmaları durumunda yardıma hazır olduğunu bildirdi. Sovyetler Birliği dışındaki onaltı ülke temsilcileri toplanarak ihtiyaçla­rını kararlaştırıp A. B. D. nin onayına sundular. 1948 de Marshall Plânı uygulanmaya başlandı. Avrupa bu plân gereğince 15 milyar Doları aşan bir Amerikan yardımı gördü. Avrupa’da Amerikan yar­dımları kısa sürede başarılı sonuçlar verdi. Marshall Plânının diğer adı Avrupa Onarma Pragramı (European Recovery Program) olup, O. E. C. C. ve İktisadî İşbirliği Yönetimi (E. E. C.) gibi iki kurulu­şun kurulmasına yol açtı. Ruslar bu programın finansmanına katıl­mak istemediler.

Dördüncü Nokta (Point Four) Programı’nın 1949 da kesinleş­mesi ile az gelişmiş ülkelere yardım etme ilkesi Amerikan yardım­larının yapısına girdi. Kore savaşının başlamasıyla A. B. D. yardım­larında askeri yardımlar büyük bir ağırlık kazandı. Savaşın bili­minden hemen sonraki yıllarda; Avrupa’ya yapılan yardımlar, ülke­ lerin eskisini de aşan bir güç kazanması üzerine kesilmeye başla­yınca, Amerikan yardımları artık üçüncü bir döneme girdi. Sömür­geciliğin tasfiyeye başlanması ile birlikte birbiri ardından ortaya çıkmaya başlıyan genç cumhuriyetler yardımların amacındaki bu değişikliği zorunlu kılıyordu. Bu neden 1960 lardan sonra kendini daha iyi gösterecektir. 1955 te Uluslararası İşbirliği Yönetimi (ICA) kuruldu. 1957 de Başkan Eisenhower'in isteği üzerine Kalkınma Ödünç Fonu (DLF) yürürlüğe girdi. Kalkınma projelerine uzun süre­rdi, düşük faizli, krediler veren döner sermayeli bir fondur. İhtiyaç­ların zorlamasıyla daha kapsamlı olarak sorun ele alınmak istenince (AID) Uluslararası Kalkınma Kuruluşu vücut buldu ve Uluslarara­sı İşbirliği yönetimi (ICA) sona erdi. Gelişmeler bu noktada da bit­medi. Küba'daki komünist yönetiminin sonucu olarak Güney ve Orta Amerika’ya özel bir önem vermeye başlayan A. B. D. buradaki 19 ülke ile -Küba dışındaki- Bogota'da «İlerleme için ittifak» (Al- liance For Progress) Antlaşması'nı imzaladı.

2                           — S.S.C.B. Yardımlarının Durumu :

Az gelişmiş ülkelerin Komünistlerin ana hedefi olması; İkinci Uluslararası Komünist Kongresinde, Lenin'in söylevi ile başlar (3). 1920 de Bakû'daki «Doğu Halkları» kongresinde Ulusal Kurtuluş çabalarının desteklenmesi kararı alınır. Amaç; o sıralarda çoğu sömürge durumunda olan az gelişmiş ülkelerin, özellikle İngiltere' nin boyunduruğundan kurtarılmasıydı. Zaten bu ülkelerde ihtilâlci hareketleri yapacak işçi sınıfı da yoktu. Atılacak ilk adım boyundu­ruktan kurtarılmalarıydı. İşte S. S. C. B. nin 1917 den 1953 sonuna kadar yaptığı bütün yardımlar - bloku içi ülkeler dışarda kalmak koşuluyla - yalnız ulusal kurtuluş hareketlerinin tekelinde kaldı. Ör­neğin Türk Kurtuluş Savaşı desteklendi.

1917 den sonra S.S.C.B. Uluslararası İktisadî ilişkilerinde daima ihtiyatla hareket etmiş ve ekonomisinin dış kaynaklara bağlanmasın­dan çekinmiştir. Bu arada belirtmek gerekir ki S.S.C.B. Çarlık Rusyası'nın borçlarını tanımadı; borç veren ülkeler de herhangi bir zor­lamanın boçların ödenmesinden daha pahalıya mal olacağı gerek­çesi ile borçları unutmağı yeğinlemişlerdir.

S.S.C.B. nin yürüttüğü kalkınma yöntemi, kapalı ekonomi mo­deli içinde cereyan etmiştir. Sanki bir demir perdenin içersinde bu otarşik süreç yürütülmüştür. İkinci Dünya Savaşından sonra bu otarşi politikasını Rusya Doğu Avrupa’daki uydularına da benim­setti. Öyleki «uluslararası ticaretten; S.S.C.B. Gayri safi Millî Hasılâsının % 1 ini elde ediyordu». (4)

1953 yılına gelindiğinde durum buydu. Uydu devletler ve Rusya bu salt «otarşi politikasının» doğurduğu zararları görerek dış tica­ret politikalarını değiştirmeğe yöneldiler. Diğer ülkelerle ticaret ant­laşmaları imzaladılar. Teknik yardım yapacaklarını ve kredi aça­caklarını bildirdiler. Bu sırada Stalin öldü. Sovyet dış politikası bir esneklik kazanma avantajına kavuştu.

B öylece dış yardımlar açısından 1917 den beri süren bir döne­min kapan masmımn ilk belirtileri görülüyordu. «Elbet tek i Sovyet yardımlarının başlamasının gerçek nedenleri Stalin’in ölümü ve otarşi politikasının zararları değildir. Yeni politika Sovyet ekonomi­sinin yüklenmeye ençok hazır olduğu zamanda başlatıldı.» (5) Çün­kü Sovyet endüstrisi 1948 e dek savaşın tahribatını ortadan kaldı­rıp üretimini savaş öncesi düzeyine ulaştıramadı. Bunun arkasın­dan çıkan Kore Savaşı, Rus Ekonomisi üzerine savaşın desteklen­mesi sorumluluğunu yükledi. Hemekadar 1953 den önce Sovyet po­litika stratejistlerine ekonomik dış yardım; ilgi çekici görünüyor ise de henüz nekahat dönemindeki ekonomi üzerinde tazyik yapa­bilirdi. Dış yardımların ilgi çekiciliği şuradaydı: «Apaçıktır ki 1953 den önceki Rusya’nın ekonomik izolasyon politikası Sovyetler Bir­liğini az gelişmiş ülkelerin kalkınmasına biçim vermekten alıkoy­muştur» (6).

1953 yılında İktisadî kapasite artışı dış yardım programlarından doğacak politik kazançların araştırılmasını mümkün kılmıştır. Bun­dan önce Sovyetler B. M. in teknik yardım programını kalben des­teklemişlerdi. Rusya B.M. nin yapısını, yardımların’ objektifliğinin korunması için en uygun buluyordu. O yüzden yardımların B.M. ara­cılığı ile verilmesini savunuyordu. Fakat 1948 de teknik yardım programı oluşurken Rusya bunun az gelişmiş ülkelerin bağımsızlık­larına kasteden bir araç olarak hazırlandığını ileri sürerek katkıda bulunmayı red etti. Bu arada Avrupa Onarma Programı (ERP) na katkıda bulunmaktan kaçındı. Fakat Başkan Truman’ın «Bold New Programme» bildirisini dünyanın az gelişmiş ülkelerince gayet iyi karşılandı. Ülkeler yeni bir ümide; ekonomik yardıma kavuşuyordu. «Dördüncü Nokta» Programının -da yürürlüğe girmesinden sonra, Rusya, yeni -bir ennparyalisıt yönetimi -saydığı Amerikalılar m. bu dav­ranışına karşı eli kolu bağlı duramazdı. Birşeyler yapmalıydı; bu sı­rada Ekonomik ve Sosyal Kurulun ve Asya Uzak Doğu Ekonomik Kurulunun toplantılarında Sovyetler Birliği bütün az gelişmiş ülke­lerin gelişmeleri için; devletlerin egemenliklerinin eşitliğine ve ba­ğımsızlıklarına saygı göstermek şartı ile teknik yardıma, makine, donatım sağlamaya hazır olduğunu bildirdi. Araya Kore Savaşı gibi olayların girmesi yüzünden Rusya bu isteğini davranışlarıyla doğru­layacak bir tutum gösteremedi. Önerileri arasıra gerçekleşiyordu. Onun için B. M. de Amerikan delegelerinin, Teknik Yardım Fonuna tek rublenin katılmadığını hatırlatmalarıyla başlayan hücumlarına maruz kalıyordu. Durumu kutarmak için «Sovyet delegesi 1953 Ha­ziranında ki söylevinde Batı yardımlarım ve eleştirerek S. S. C. B. nin 4 milyon- $ teknik yardım, programına katkıda bulunabileceğini ileri sürdü.   Bundan sonra Sovyet Ticaret Kurullarının ticareti genişletmek için anlaşmalar imzaladığı görüldü. Gerek bu görüşme­ler gerekse ekonomik kalkınma kredileri önerilerinin durumu, orta­ya açıkça koydu ki: Eskisinin aksine Rusya sözlerini eylemleri ile ispatlayacaktır.

Sovyetlerin yeni programının önemi şuydu ki alt kademelerde­ki kimselerin ellerine bırakılmıyordu. Bu nedenle eski Dış Ticaret Bakanı M. A. Meinchiko-v Hindistan elçiliğine atandı. Bunun arka­sından 1955 te Asya ülkelerinin başkentlerine yaptıkları iyi niyet ziyaretlerinde partinin başları Bulganin ile Kruchev yeni yardım ve ticaret programının sunucusu oldular. Moskova’da yardım progra­mının yönetimi iki eski S.S.C.B., Devlet Plânlama Başkanma M. G. Perlukhin ile M.Z. Saburov'a verildi.

Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki, Sovyetler Birliğimin az ge­lişmiş ülkelere yardımının başlangıçı Rus yetkililerinin de belirttiği gibi 1956 yılı olmuştur. Her ne kadar 1953 te yeni bir politika güdül­meğe başlanmış ve ilk adımlar 1955 te atılmışsa da, ancak 1956 yı­lında gerçek anlamda yardımı başlamıştır. Çünkü «Az gelişmiş ülke­lere Sovyet Ü1 keleri'nin yardıma başlayış tarihi 1954 dür. Nitekim, 1954 te ilk program Sovyetler Birliği’nce yürürlüğe kondu, ise de 1956 yılma kadar bir ödeme yapılmadı» (8). Örneğin, 1953 Ağusto­sunda Arjantin’le yapılan 30 milyon $ lık kredi antlaşması kullanılmadı (9).

III — YARDIMLARI, PLÂNLAYAN, YÖNETEN, DENETEN DEVLET ORGANLARI:

1   — A. I. D.

A. B. D. de yardımların yürütülmesi sorumluluğunu günümüzde Uluslararası Kalkınma Kuruluşu taşımaktadır. Bu kuruluş plânla­yan, koordine eden ve deneten bir organdır. «Aynı zamanda A.I.D. ekonomik ve askerî yardımlar ile deniz aşırı ülkelere yapılan Barış için Gıda Programının koordinasyonu sorumluluğunu taşır» (10).

Başkan Kenedy döneminde çıkan Dış Yardım Yasası 1 Kasım 1961 de A.I.D. yi kurdu. O güne dek I.C.A. tarafından yürütülen tek­nik yardım programı, DLF. in kredi, açma eylemlerini ve İhracat-İthalât Bankasının mahalli para ile borç verme görevini kombine et­mekle görevlendirildi. Ayrıca İlerleme için İttifak (Alliance lor Progress) Antlaşması nin uygulamaları, A. I. D. nin Güney Amerika Bürosuna bırakıldı.

Yaklaşık olarak 80 kadar ülkedeki projeler ve faaliyetler A.I.D. tarafından planlanmakta ve bu ülkelere yapılacak yardımlar bunla­rın bütünleştirilmeleriyle ortaya çıkmaktadır. Bu ülkelerde A.I.D. nin bir misyonu vardır. Fakat «bazı küçük programlar» özellikle Af­rika'da doğrudan doğruya elçinin nezareti altında yürütülmektedir Ayrı bir A. I. D. misyonu yoktur (11).

Bir ülkeye verilecek yardımlar önce, o ülke hükümeti ile tartı­şılır; A.I.D. misyonunun analiz ve tavsiyeleri Washington’daki A.I.D. genel merkezinde, diğer hükümet organlarına danışılarak gözden ge­çirilip düzeltilir. Bir yardım programını plânlama süreci normal ola­rak 18 ayda sonuçlanır. Kongre faaliyetlerini de hesaba katmak ge­rekir.         '

A. I. D. nin başkanı bir devlet bakanıdır. Dünya üzerine ya­yılmış 80'e yakın misyonlarında AID, 1963 yılında 3.625 Amerikalı uzmanı çalıştırmaktaydı. Bu uzmanlar 150 kadar farklı mesleklere mensuptular. A. I. D. 2000’i A. B. D. içinde; 13000’i deniz aşırı ül­kelerde olmak üzere, toplam olarak 15.000 kişiyi çalıştırmaktadır.

Ayrıca AJB.D. ki birçok üniversite ve özel araştırma kuramlarıyla işbirliği yapmaktadır. AID Genel Merkezi Lâtin Amerika, Avrupa ve Afrika, Yakın Doğu ve Güney Asya, Uzak Doğu gibi dört büroya ayrılmıştır. AID. nin ABD. bütçesindeki payı %2.5 dur.

Ayrıca Barış için Gıda Programı (Food for Peace) Tarım Ba­kanlığınca, askerî yardım programı Savunma Bakanlığınca ve Barış Gönüllüleri ayrı bir devlet bakanlığınca yürütülmektedir. İthalât ih­racat Bankası da bu alanda ki başka bir kuruluştur.

2     — S. S. C. B. deki durum:

Sovyetler Birliği yardımları örgütlenme bakımından da Ameri­kan yardımlarından ayrılırlar. Şöyle ki : Amerikan yardımlarında olduğu gibi yardım, eden ülkede bir örgüt bulundurulmamakta ve yardımla ilgili projeler bağımsız olarak yönetilmektedir.

A. B. D'hin yardım ettiği ülkelerde örgütler kurup S. S. C. Bilin kurmaması nedeni belkide Amerika’nın ademi merkeziyetçi Rusya’­nın merkeziyetçi olması olabilir. Ayrıca Merkezi Plânlama üzerine kurulmuş bir ekonomik yapıya sahip Rusya’nın mahalli örgütler kurup bunlara insiyatif vermesi bazı sakıncalar doğurabilir.

Sovyet yardımlarının koordine edilmesinde rol alan organlar olarak şunlar göze çarpıyor; Çok Taraflı Yardımlar Kurulu (Council of Mutual Assistance) ile Dış Ticaret Bakanlığı ve organları.

Ekonomik yardım programlarının yönetiminde Rusya’nın bir avantajı totaliter devlet oluşudur. Batı da demokrasinin yapısı icabı her kafadan bir ses çıkar. Sovyetler tek ağızdan konuşurlar. Artık herkes bu politikayı ve yardımların amaçlarını destekler. Totaliter ülke kendi yardım stratejisini yıllar öncesinden plânlayabilir. Yıllık harcamanın gözden geçirilmesi, sırasında, insan ve kaynakları de­ğişik durumlarda tahsis edebilir. Totaliter devlet olması aynı zaman­da bu yönden bir sakıncadır. Bürokrasi S.S.C.B. de kronik sorundur. Yardım programlarının başarısı büyük ölçüde yüksek kademe yöne­ticilerinin ihtimamına ve kurmaylık hizmetlerine bağlı olmaktadır ki bu da işleri sürüncemede bırakır. Batıklar Sovyet yardımları ge­nişledikçe ve yayıldıkça Sovyet yönetiminin etkin olmayan dav­ranışlarının görüleceğine inanıyorlar.

IV — YARDIMLARIN HANGİ PROGRAMLAR ALTINDA SUNULDUĞU KREDİ ŞARTLARI VE FAİZ ORANLARI :

1 — A. B. D. yardımlarının hangi programlar altında sunulduğu:

A. B. D. yardımı programlarını önce A. I. D. çerçevesinde ele ala­cağız. Sonra diğer örgütlerin yardım programlarına değineceğiz.

A. I. D. programlan üç ana bölümde toplanır :

A — Kalkınma Ödüncü (Development Loans)

Bu fonu eski yardım programı yardımcılarından Prof. Chenery söyle tanımlıyor. «Kalkınma ödüncü bir ülkenin alt yapı kuruluşla­rı bakımından önemli olan veya doğrudan gelir getirecek yüksek öncelik arzeden kapital projelerini amaçlar.» (12)

Bu fonun kullanım alanları şunlardır :

— Üretim, enerji, ulaşım, haberleşme, kalkınma bankası ku­rulması, madencilik, limanlar siloları gibi.

— Sosyal kalkınmayı sağlıyacak toplum kalkınması tesisleri kurulması. Örneğin okullar, hastahaneler gibi.

— Teknik yardım içinde kullanılabilir. Kilit noktalardaki ele­manlar yetiştirilir. Mühendislik hizmetleri yapılır vs.

B — Kalkınma bağışları ve Teknik İşbirliği :

Dış yardım yasasında buna şöyle değiniliyor : «Dost az gelişmiş ülkelerin ve bölgelerin ekonomik kalkınmalarını hızlandırmak için teknik işbirliği ve kalkınma programıyla insan gücü kaynaklarını geliştirmeğe yardımcı olmak».

Kullanım yerleri :

Bu program gereğince Amerikalı uzman, tekniker, serbest mes­lek sahibi kişiler ve yöneticiler deniz aşırı ülkelere bu ülkelerin personelini eğitmek için gönderilmektedir. Veya az gelişmiş ülkele­rin personeli A. B. D. de yetiştirilmektedir,

C — Destek yardım (Supporting Assislance)

Bu yardım, kalkınma ödünç ve bağışlarının ölçülerine göre kar­şılamaktan uzak kaldıkları; acele olarak A. B. D. nin ulusal güven­liğini ve dış politika amaçlarını sağlamak için kullanılır (13).

Kullanım yerleri :

— Dost bir ülkenin iç güvenliği ve ortak savunma sistemi için daha büyük katkıda bulunulması.

— Az gelişmiş ülkelerde ekonomik istikrarın korunması için.

— A. B. D. üslerinin korunması yüzünden mahalli hükümetin karşılaştığı zorlukları halletmekte,

— Amerikanın meşru çıkarları ile çatışan; ülkelerin bağımsız­lığım tehdit eden Sovyet Yardımlarının bir almaşığı olarak.

Bu yardımla : Kapital projeleri, mal ve hizmetler, mültecilere yardım projeleri, polis, ve uluslararası güvenlik faaliyetleri, genel mal ithalâtı finanse edilmektedir.

D — Olağanüstü Fon (Contingency Fund)

Bu fon ekonomik yardımlar bakımından önceden görülemiyen acele ihtiyaçların karşılanması için kullanılmaktadır. Salgınlar, dep­remler vs. gibi önceden görülüp maliyeti saptanamayacak ihtiyaçlar için kullanılır. Geride AID. dışında kalan programlar kalıyor.

Bunlar; İhracat ve İthalât Bankası, Barış Gönüllüleri, Barış için Gıda yardımı programlarıdır. Bunlara da kısaca değinelim.

Barış İçin Gıda Pragramı:

Bu Amerikanın tarım politikası sonucudur. Tarımla uğraşan­ların gelirlerinin düşmesini engellemek için asgari fiyatların saptanması ve destekleme ahmlan yüzünden hükümetin elinde biriken ihtiyaç fazlası tarım ürünlerinin ihraç edilmesi zorunluğu vardır. Bu programla bu ürünler dost ülkelere, karşılığı kendi paralarıyla ödenmek üzere, kalkınma amaçlarının gerçekleştirilmesi için ve­rilmektedir.

Barış Gönüllüleri :

İlgili ülkelerin ihtiyaçlarının karşılanması, insan güçlerinin ye­tiştirilmesi; bu ülkeler halklarının Amerikan halkı tarafından daha iyi anlaşılması; ve bu ülke halklarının Amerikan halklarım daha iyi tanıması için konulmuş bir yardım programı olduğu, bu progra­ma vücut veren yasada ifade edilmektedir.

Bu barış gönüllüleri programının; niteliksiz işgücünün bulun­duğu az gelişmiş ülkelere orta derecenin üstündeki nitelikte uz­man, tekniker, hemşire, sağlık teknisyeni, öğretmen sağladığı söylen­mektedir. Fakat örneğin yurdumuzda ki barış gönüllülerinin duru­munu ve teknik niteliklerini incelersek bu programın ekonomik dış yardım, niteliğini taşımadığını görürüz. Sağladıkları fayda İngilizce öğretiminden ileri geçememektedir. Fakat, belki Genç Afrika ve As­ya Cumhuriyetlerin de tekniğin ve bilginin aktarılmasında daha Faydalı olabilirler. Bu biraz da ülkenin gelişme seviyesi ile ilgili bir durumdur. Çok doğaldır ki programın diğer amaçlarının ger­çekleşmesi her ülke için söz konusu olabilir.

İhracat - İthalât Bankası :

Bu bankanın faaliyetlerinin çoğunun, orta süreli krediler de dahil dış yardım olarak tasvir edilemiyecegi Profesör Chenery tara­fından söylenmektedir. Bu banka A. B. D. mallarının ihracı için ya­bancı özel kişilere ve devletlere kredi açabilir.

2 — S. S., C. B. Yardım Programları :

Sovyet yardımları başlıca şu altı kanaldan az gelişmiş ülkelere sunulmaktadır :

— İki taraflı İktisadî ve teknik yardım andlaşmalanyla,

— B.M. in teknik yardım fonuna katılma yoluyla,

— İkili kültürel mübadele programlarıyla,

— Sovyetler Birliği Akademisi Programlarıyla,

— Yüksek ve Orta Tahsil Bakanhgı Programlarıyla,

— Sağlık Bakanlığı Programlarıyla.

Bu programlar aracılığı ile sunulan yardımlar bağışlar, kre­diler ve teknik yardım diye üç ana bölümde toplanabilir. Bunları inceleyecek olursak;

A — Bağışlar :

Bağışlar Sino-Sovyet yardımları içinde dikkate alınmıyacak kadar az bir yer tutar. Bunların az oluşunu Batıklar sakınca sayını-, yorlar. Bağışlar tanımı icabı belli politika ve ülküyü gerçekleştir­mek için geri ödenmesi söz konusu olmaksızın verilen bir hediye­dir. Bağışların sakıncası buradadır.

B — Krediler :

Bu yardım- çeşidi Sovyet yardımları içinde en çok yer tutanıdır. Yardımların stratejisi bölümünde bunun nedenleri açıklanmaya çalışılacaktır.

Kullanım Yerleri :

1954 — 1962 arasındaki Komünist blok yardımlarının kümü­latif tutarının 4/5 i endüstri, enerji, haberleşme ve ulaştırmaya tah­sis edilmiştir. Belli projelerin gerçekleştirilmesi için kullanılmış­lardır.                                                                                         

Teknik Yardım :

Teknik yardım ikili antlaşmalarla olduğu kadar B. M. aracılığı ile de yürütülmektedir. B. M. kanalıyla yapılan yardımlar sonra ele alınacaktır.

Kullanım yerleri : Sovyet teknik yardımının büyük bir bölümü tesislerin kurulması ile ilgili hizmetlerin karşılığıdır ve bu hizmet­lerin bedeli kredi anlaşmalarına dahil edilmektedir. Bundan başka teknik öğretim, personel, yönetici eğitimi şeklinde yardım yapılmak­tadır. Ayrıca deniz aşırı ülkelerde eğitim kurumlan kurulmaktadır.

Sovyetler Birliği'nin dış ticareti de bir yardım aracı olarak kul­landığını belirtmek yerinde olur.

3      — Kredi süreleri, geri ödeme yolları ve faiz oranlan karşılaş­tırılması :

Amerikan yardımlarından; Kalkınma Ödüncü’nün (Development Loan.) süresi 15-40 yıl arasında değişmektedir. On senelik ödemesiz bir dönem var. 1963 ten önce faiz haddi % 5,75 iken 1963 te çıkan kanunla ilk ödemelsiz on yıl için % 0,75 ıgeri kalan yıllar için % 2 yapıldı. 1962 yılında ABD. ödünç taahhütlerinin ortalama faizi % 2,6 ve ortalama olgunlaşma dönemi % 29,9 yıl idi. O.E.C.D. rapo­runa göre 1964 te ise ortalama olgunlaşma dönemi % 33,4 yıl orta­lama faiz haddi %2,5 idi (14). AID kredilerinin hepsi; DLF dışarda kalmak şartıyla hepsi dolar ile geri ödenir.

İhtiyaç fazlası maddelerin satışından elde olunan gelirlerin ödenmesi için yapılan antlaşma 40 yıllık bir olgunlaşma dönemine varabilir ve faiz haddi 0,75 altında olabilir. Önemli olan mahalli pa­rayla ödenmesidir. Amerikan yardımlarının % 80 bağlı yardım ni­teliğindedir. Kredi ve bağış olarak verilen her S m 80 cent'i A. B. D. de harcanır. Eskiden Amerikan yardımları bağlı yardım niteliğinde değildi. Rus yardımlarının hepsi bağlı yardım niteliğindedir.

Sovyet kredilerine gelince; daha ziyade orta vadeli ve uzun va­delidirler. Faiz oranı % 2,5 veya % 2 dir. ABD. dışındaki Batılı dev­let ve kuru.rn.larm verdiği kredilerin faizlerinden çok düşüktür. Kal­dı ki ABD. de 1963 yılında yapılan faiz haddi ayarlaması kendiliğin­den olmamıştır. Komünist blokun düşük faizli ve hatta faizsiz kre­dilerinin varlığı ve bunun Sovyetler Birliğince bir propaganda ara­cı olarak kullanılması ABD. ni az gelişmiş ü1 keler gözünde fırsatçı bir duruma sokmaktaydı. Özellikle Hindistan’a verilen Rus kredile­rinden sonra A.B.D. bu 1963 ayarlamasına gitmeği zorunlu buldu. Nedeni ne olursa olsun bu durum az gelişmiş ülkelerin yararına ol­muştur. Çünkü bu ülkelerde yatırımlardan elde edilen gelir oranı % 5 i çoğu kere geçmemektedir. Sovyetlerin faiz haddini düşük tu­tuşları sebebsiz değildir. Zira faiz yardıma bir iş görüşünü vermek içindir, yoksa Sovyet pratiği ve teorisi faizi kabul etmez. Nitekim Sovyetler Birliğinin ilk İktisadî yardım uygulamasında Stalin an­laşmayı imzalayan dış işleri bakanımız Dr. Araş'a «Kredi faizsiz ola­cak biz faiz almayız» (15) demiştir. Gine Kızıl Çin günümüzde bu faizsiz kredilerin uygulayıcısıdır. Faizi düşük tutmalarına rağmen, faizi bir müessese olarak kabul etmelerinin bir çelişme olduğu söy­lenebilir. Prof. Aren ise «Faizi kabul etmedikleri dönemde, projele­re öncelik verme yönünden Sovyetler'in göstergesiz kaldıklarına» işaret etmektedir.

Ödemeler tesislerin kuruluşunu izleyen yıldan sonra başlar, Sovyetler Birliği yardımlarının niteliği bakımından ağır basan yanı Batılılar’a göre geri ödeme şeklidir. «Sovyet yardımlarının en müt­hiş bir varlığı borçlu ülkelerin borçlarını kendi paralarıyla ödeme­lerine izin verme politikasıdır» (16). Mahalli paraların birik meşinden sonra bu fonları Sovyet Rusya o ülkelerin alışılmış ihraç mallarını satın alarak kullanmaktadır. Örneğin Küba nin Rusya - ya şeker ihracı bu amaçla kullanılmaktadır. Fakat bu yol da başta Amerika olmak üzere Baldılar tarafından uygulanmaya başlanmış­tır. Barış için Gıda Yardımında, ve bazı DLF kredilerinde olduğu gibi.

V YARDIMLARIN SAYISAL DEĞERİ VE COĞRAFİ DAĞILIMI

1 — Çeşitli yardım programlarıyla sunulan yardımların sayısal değeri:

A — Bağışlar :

1959 yılına kadar A.B.D. yardımları çoğunlukla bağış temeline dayanıyordu. 1959 da yardımların 2/3 i bağıştı. Adı geçen yılda dış ekonomik yardım tutarının 1.8 milyar $ olduğu göz önünde tutu­lursa 1,2 milyarı bağış biçimindeydi.

Sovyet yardımlarına gelince bugüne kadar yapılan yardımların % 6 sı bağış niteliğindedir. Görüldüğü gibi bağışlar Rus Yardımları içinde genellikle çok az bir yer tutar.

B — Krediler ve Teknik Yardım:

Amerika nin kalkınma ödünçleri ve teknik yardımının son yıl­lardaki durumu şöyledir :



1965 yılında Kongreye önerilen bütçenin % 3,5 ğu AID. ye ay­rılmıştı. AID. nin kongreye teklif edilen kendi bütçesinin durumu şöyleydi.



Sovyetler Birliği yardımlarına gelince : Aynı veri bolluğuna rastlanılmadığı gibi genel olarak kaynaklarda Komünist Blok yar­dımlar^, tüm olarak Sino-Sovyet Yardımlar’ı başlığı altında ayrıl­maksam verilmektedir. Hernekadar Sino - Sovyet yardımlarının % 10 nun Çin, % 20-25 in Doğu Avrupa ülkeleri; geri kalanının S. S. C. B. tarafından yapıldığı biliniyorsa da kendiliğimizden he­saplama yaparak, Rus yardımlarını bloğun diğer üyelerinin yardım­larından ayırma yoluna; gerçeği tam yansıtmıyacagı düşüncesi ile gitmedik. Bu noktaya işaret etmekle yetineceğiz.




Buna göre : 1963 yılı sonunda; kümülatif olarak kararlaştırılan yardım tutarı 5.393 $ dağıtılan ise 1.860 $ dır.

Beri iner e göre 1954 _ 57 arasında S. S. C. B. nin dağıttığı yar­dımlarının kümülatif tutarı 1227 $ dır. Bu yardım tutarı ile Rusya o güne kadarki komünist blok yardımlarının % 78 ni sağlamış olu­yordu (21).

Sonuç; kredilerde tutar olarak, A. B. D. bir üstünlüğe sahiptir. Teknik yardımlara yetiştirilen yabancı personel ve dışarıya gönde­rilen uzmanlar açısından bakacak olursak :

Önce şunu belirtmek yerinde olur ki; Sovyet yardımlarının % 5 i pro je dışı yardım olup teknik yardım niteliğindedir. 1963 e kadar; az gelişmiş ülkelerden gönderilen 2500 kadar personel S. S. C. B. de eğitilmiştir. 1963 te iki taraflı antlaşmalarla 4730 kişi eğitilmekteydi.



Ayrıca 1963 te S. S. C. B. de yüksek okul üniversitelerde 2037 yabancı öğrenci eğitilmekteydi. Bunların hepsi S. S. C. B. den ayda 95 ruble burs almaktadır. Bunların öğrenim gördükleri dallar özel­likle tıp, kimya, mühendislik ve iktisattır.

Bu açıdan A. B. D. yardımları ele alınırsa Amerika'nın sayısal üstünlüğü hemen göze çarpar. A. B. D. de 1963 malî yılı içinde or­tak eğitim programlarıyla 7000 den fazla personel eğitildi. 10 yıllık dönemde bunların kümülâtif tutarı 71.000 ni aşıyordu. Amerika'da, özel vakıflar da bu teknik yardım alanında önemli rol oynayan ku­ruluşlardır.

Komünist blok teknisyenlerinin az gelişmiş ülkelere dağılışı Aralık 1958 de şöyle idi (22) :




Bu çizelgedeki veriler yalnız geçmişte; Sovyet yardımlarının başladığı yıllara ait bilgi vermesi yönünden faydalı olabilir. Çünki günümüzde yalnız Mısır'da Aswan Barajında çalışan Sovyet uzmanlarının sayısı 1500 dür. Teknisyenlerin dağılımında coğrafi değişik likler olmuş Genç Afrika Asya Cumhuriyetlerine doğru teknisyenler kaymıştır. 

A. B. D. Teknisyenleri'nin durumuna gelince; önce Sovyetler Birliğinin teknisyenlerinden daha geniş bir alana yayıldıklarına işa­ret etmeli. Sayıları sekseni aşan ülkede 13.000 kadar Amerikalı tek­nisyen bulunmaktadır. A. B. D. teknik yardıma Ruslar'dan çok da­ha önce başlamıştır. 1959 da 6200 A. B. D. li teknikere karşılık 5000 Sovyet teknikeri az gelişmiş ülkelerde çalışmakta idi.

A. B. D. nin ve Batılı diğer ülkelerin teknik yardımlarının sayı­sal üstünlüğüne karşılık Sovyet yöneticileri kendi yardımlarının nitelik ve nicelik bakımından üstün olduğunu iddia etmektedirler. Demektedirler ki «teknik yardım ilkemiz; Batılılar'm kinden çok farklıdır. Onlar kendi personeline iş bulurlar, biz ulusal kadroları yetiştirir yetiştirmez; oradan ayrılırız» (23). S. S. C. B. Teknik yardım amaçlarını Bhila-i deki bir söylevinde o zamanki Başbakan Kruchev şöyle belirtiyor. «Sovyetler Birliği’nin ve diğer sosyalist ül­kelerin temennisidir ki bizim teknik ve ekonomik yardımımız bu az gelişmiş ülkelerin kalkınmalarını ve eski sömürgelerin yeni sömürgelerin ulusal bağımsızlıklarını güçlendirsin» (24). Gerçi daha önce belirttiğimiz gibi Sovyetler Birliği yardım ettiği ülkelerde devamlı personel bulundurmamaktadır. Bu bir örgütlenme meselesidir. Di­ğer taraftan yardım teknik yardım dahi olsa hayri ve insancıl amaç­larla yapılmamakta yardım eden ülke kendi çıkarlarını gözetmek­tedir. Belki de iddia edilen üstünlük Batının Know-How u paylaş­mak istememesinden, Sovyetlerin iyi niyetlerinden çok Dr. B. Tuncer'in belirttiği gibi «Sovyetler Birliğinin kendisinin kalkınan bir ülke olması ve elinde bulundurduğu malzeme ve metotların az ge­lişmiş ülkelere daha çok uyabilmesinden» ileri gelmektedir.

2 — Yardımların Coğrafi Dağılışı :

Coğrafi bakımdan A. B. D. yardımları daha geniş bir alana da­ğılıyor. Amerikan yardımlarının coğrafi dağılışının yıllar boyunca geçirdiği değişiklikleri alttaki grafik hertürlü. açıklamadan daha kesin ve açık olarak anlatmaktadır (25).


Bu grafiğin gösterdiği noktalar şunlardır :

1949- 1954 arasındaki dönemde Avrupa yardımlarının çoğunu alıyor. Avrupa'nın eski kudretini kazanması ve Asya’da Komü­nizmin yayılmasını önlemek için 1954 lerden sonra Asya’ya doğru yardımlar aktarılıyor. Afrika'daki sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmasıyla Afrika 1959 lardan sonra önem, kazanıyor. 1960 (ar­da Lâtin Amerika’ya yardım, programlarında Komünist Küba’nın etkilerini önlemek için ağırlık veriliyor.

A. B. D. nin 1948- 1963 Malî yılları arasında yardımlarının coğ­rafi dağılışına aşağıdaki çizelge ile işaret edelim. Bu çizilge A. B. D. nin ekonomik yardımlarında tıpkı askerî yardımlarında olduğu gi­bi komünistlerin yayılma istidadı gösterdikleri alanlara öncelik ta­nıdığına işaret ediyor.

Sovyetlerin yardımlarının coğrafi dağılışımı gösteren çizelge aşa­ğıdadır. Daha çok Sovyetlerin 3. Blok devletlerine yardım ettiği­ni; Batı'nin askeri paktlarına girmiş az gelişmiş ülkelere ya hiç ve­ya çok az yardım ettiğini göstermektedir :



Çizelgelerden çıkan sonuç; A. B. D. nin yardımlarda Sayısal üs­tünlüğü elinde tuttuğu anlaşılmaktadır. Kümülatif toplamı 35 mil­yarı aşan A. B. D. Yardımlarına karşılık Bütün Sovyet Bloğu kredierinin kümülatif toplamı 5 milyar Dolar civarındadır. Ve bunun hepsi ödenmemiştir. Ne var ki, A. B. D. yardımlarının 15 milyarının Avrupa ülkelerine gitmiş olduğu unutulmamalıdır.



Gerçi S. S. C. B. nin yardımları çok azdır, fakat belli ülkeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Örneğin 1961 den beri Küba A. B. D. yar­dımı alamamaktadır. Hindistan'ın üçüncü beş yıllık plânındaki 1961 -66 yılları arasında yapılan yatırımların % 12 si, B. A. C. nin 1958 den itibaren 1962 yılına dek plânının ve dış finansmanının % 15,i S. S. C. B. ce karşılanmıştır. Görüldüğü gibi bunlar Nörtra- list Blok devletleridir.

VI - ULUSLARARASI ÖRGÜTLER ARACILIĞI İLE YAPILAN YARDIMLARI

S. S. C. B. nin ve bloğun diğer ülkelerinin B. M. teknik ve malî yardımlarına katkıda bulunmaya nasıl başladıklarını daha önceki açıklamalarda anlatmaya çalışmıştık. Onun için o noktaya dön­meden; S. S. C. B. nin B. M. yardım örgütlerine 1953 de katkıda bu­lunmaya başladığını anmakla yetineceğim. t

S. S. C. B. üye olduğu B. M. örgütler şunlardır :

IMF, IBRD, GATT, ILO, UNESCO, WHÖ, bunların başlıcaları- dır. Fakat OECD raporu hiçbir Sino-Sovyet ülkesinin yukarıdaki teşekküllerden IBRD ye üye olmadığım bildiriyor. Rusya aşağıdaki istatistiklerden de görüleceği gibi; B. M. ve onun organları olan çok taraflı örgütler aracılığı ile yardım da bulunmağı pek benimsememiştir. Oysa B. M. in yapısını yardımların objektifliğinin korun­ması bakımından en uygun buluyordu. Bu bir dış yardım stratejisi meselesidir. Büyük bir çelişmeye işaret etmez. Kaldı ki gerçekten yaptığı katkılarla B. M.'in en büyük malî destekçisi olan A. B. D.’i- nin de; katkıları; 'dış yardımları yanında çok küçük kalmaktadır. B. M. teknik ve yardımına ve destek örgütlerine 1962 de net resmi katkılar (28).

iki yıllık rakamların gösterdiği sonuç şu ki; A. B. D’.nin katkı­ları artarken  Sovyet ülkelerinin katkıları azalmıştır.

2 — W. Fulbright ve O. Lange’nin Düşüncelerindeki Benzerlik :

1961 de Mısır’da verdiği konferanslar (29) sırasında Oscar Lan­ge’nin ileri sürdüğü; dış yardımların çok taraflı kuruluşlar aracılı­ğı ile yapılması görüşü şöyle özetlenebilir :

Sovyetler Birliği’nin ve diğer sosyalist ülkelerin yardımlarının başlaması kapitalist devletlerin ve özel yatırım güruhlarının yatı­rım politikalarının değişmesine sebeb oldu. Bu devletleri, bu grupları eski tip ve belli genişlikteki sömürgeci yatırımlardan vaz- geçirip bu yeni ülkelerin endüstrici potansiyelini arttırmayı sağla­yacak yatırımlara zorladı. Bir süreden beri Asya, Afrika ve Lâtin Amerika ülkeleri Birleşmiş Milletlerin bir teşekkül kurarak bu ül­kelerdeki kalkınma projelerini finanse etmesini istiyor. Burda Prof. Lange radikal bir fikir ileri sürerek bu teşebbüsün başarıya ulaşıp geniş ölçüde kaynakların tahsis edilebilmesi için silâsızlanma bü­tün devletlerce kabul edilmeli ve bütçelerde bu yoldan elde edilen tasarruflar uluslararası kalkınma amacı için kullanılmalıdır. Fakat hemen arkasından; diğer komünist ülkeler yetkilileri gibi BM. lerin bu alanda oynayabileceği büyük role rağmen halen emperyalist­lerin ve sömürgeci güçlerin etkisi altında olmasından yakınmakla­dır.

A. B. D de William Fulbright'da A. B. D. dış yardımlarının çok taraflı örgütler aracılığı ile yapılmasını öteden beri önermektedir.

İki blokta var olan bu fikirlere az gelişmiş ülkelerin de temen­nisi eklenince ilerde dış yardımların çok taraflı örgütler aracılığı ile yapılabileceği olasılığını gözden uzak tutmamak gerekiyor. Dü­şüncelerden çıkan sonuç budur.

VI l — YARDIMLARIN HER İKİ EKONOMİYE YÜKLEDİĞİ YÜK

1 — Yardımların G«, S. M. H. ya Oranı:

A.B.D. yardımlarının G. S.M.H. oranı yıllar boyunca şöyle bir seyir takip, etmiştir.

Dış yardım yasası harcamalarının A.B.D. G S. M. H. nin yüz- desi olarak gösterilmesi (30).



Geçmiş 15 yıl içinde A.B.D.de, G.S.M.H. ya oranla dış yardımlar keskin bir şekilde düşmüştür 1949 malî yılında Marshall Plânı'nm başladığı sıra da, yardımların G.S.M.H. ya oranı %2 kadarken 1964 Malî yılında %0,56 düşmüştür ki, Askerî yardımları dışarda tutar­sak ekonomik yardımların G. S. M. H. oranı %0,35 kadardır.

2 — Sovyetler Birliği Yardımları’na Gelince :

Sovyet yardımlarının gelişmesinin izlenmesi ve geleceği üzerin­deki düşünceler çok doğaldır ki; S. S. C. B. nin G. S. M. H. ve onun artış hızına bağlıdır. Bu alanda araştırmalar yapan J. Berliner «yar­dımların kredi programı altında dağıtılan bölümü, 1957 de tüketim harcamalarının %1 nin 1/10 ne, Savunma masraflarının %1 nin ya­rısına eşitti.» demektedir. 1958 yılındaki bütçesinde yer alan Sov­yet Savunma Masraflarının mutlak rakkam olarak 96.3 milyar rub­le olduğu bilinmektedir. (31) Gine Beriiner’e göre «S.S.C.B. nin mut­lak. rakkam olarak A.B.D. yardımları genişliğinde bir yardıma giriş­mesi halinde Savunma giderlerinin %5’i, Tüketim harcamalarının %1 i kadar bir tutarı; yardım olarak dağıtması gerekirdi.»

1957 de S. S. C. B. nin dağıttığı ekonomik yardım; Millî Gelirin­deki artışın %l-2 si kadardır. A. B. D. genişliğinde yardım dağıtsay- dı Sovyet Millî Hasılası’ndaki artışın % 12 sini yardım olarak ver­mesi gerekirdi. Sovyetler; sanayi porjelerinin finansmanına yönel­diklerinden yükü Sovyet Makine üretimi sektörü taşımaktadır, yar­dım programlarıyla 1957 de ihraç edilen makineler, toplam Sovyet Makine Üretimi’nin % 1-4 ne eşitti. Eğer A. B. D. nin kine eşit bir kredi hacmi açsaydı Sovyetler Birliği Makine üretimi yıllık artışı­nın % 17-35 ni az gelişmiş ülkeler taleb edecekti. Berliner'e göre S. S. C. B.; A. B. D. yardım programı genişliğinde bir yardım prog­ramını büyük fedakârlıklara katlanmadan taşıyabilir. Eğer yardım talebleri belli endüstriler üzerinde toplanırsa Sovyetler bu talepleri tatmin edemeyebilir. Fakat herhalde aynı sorunun her yardım ve­ren ülke için söz konusu olabileceğini unutmamak gerekir.

A. B. D. yardımlarının Federal Bütçe içindeki payına gelince; bunda da hızlı bir düşüş görülmektedir. 1949 Malî yılında bütçenin % 11,5 dış yardıma tahsis edilmişken 1963 Malî yılında %2,2 i dış yardıma tahsis ediliyordu. Sovyetlerde ise bu oran çok daha düşük­tür.

Dış Ticaret ve İstihdam Bakımından :

Dış yardım. A.B.D. ekonomisinde önemli bir rol oynamaktadır. A. B. D. ihracatının % 12 si AID programı ile finanse edilmektedir. Çünki yardımların % 80’i A.B.D. içinde harcanacak şekilde verilmek­tedir. Bu ihracatın % 12 sinin finansmanı Amerikan Özel Sektö- rü'nde 700.000 kişinin istihdam olanağını vermektedir. Fakat bunun da çok büyük bir rakkam olduğu sanılmamalıdır. A.B.D. ide millî gelirinin % 5-6 kadarı dış ticaretten elde edilmektedir. Amerikada çalışan nüfus 70 milyonun üstündedir.

Gine Rusyanm dış ticareti 1952 den 1960’a 3 kat artmışsa da ha­len Rusya G.S.M.H. mn % 1-2 si kadarını dış ticaretten elde etmek­tedir. Bu yüzden de yardımların Rusya'ya büyük bir faydası yoktur.

Diğer ülkelerin yardımlarının G. S. M. H. larına oranları aşağı­da gösterilmiştir. A.B.D. yi geçen ülkelerin sömürgelerine yardım eden eski sömürge imparatorlukları sahibi devletler olduğu görül­mektedir Bunlar, eski sömürgeleriyle bağlarının kopmamasını iste­diklerinden bu yolu tutmuşlardır.



VII — YARDIMLARIN STRATEJİSİ

1 — İki Devletin Yardımlarına Hakim Genel İlkeler :

Bunlar özellikle A.B.D. için önem arzediyor. A. B. D. yardımla­rının ilkelerini şöyle ortaya koyuyor:

Üç temel ilke, ülkelerin alacağı yardımların, tayininde önemli rol oynar:

a)             Ülkenin ekonomik ve Sosyal Kalkınmasını hızlandırma­sında - iç ve dış - bütün kaynakları kullanabilme etkinliği. Kısacası «kendi kendine yardım.» (self help) derecesi. A. B. D. yetkilileri «Tanrı ancak kendi kendine yardım edenlere yardım eder» atasö- nü ilke edindiklerini belirtmektedirler.

b)            A. B. D. bakımından ülkenin ekonomik kalkınmasının ida­mesi veya hızlandırılmasının önemi.

c)             Uygun şekildeki diğer dış kaynakları, ülkenin kullanma ola­nağı.   A. B. D. ilkelerini açıkça ortaya koymak zorundadır. Çünki git­tikçe çoğalan yardım taleblerini oldukça kıt fonlarla karşılamak

  'durumundadır. S. S. C. B. ise henüz çok sınırlı ölçüde yardım

yapmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde Komünist Blok yardımına kar­şı bugün bile bir çekingenlik vardır. Onun için S. S. C. B. yetkilile­ri «Bize nasıl yardım edebileceğimizi ve ne göndermemizi istediğini­zi, bizim ekonomik kapasitemizi göz önünde bulundurarak söyle­yin.» (32) demektedirler. Ruslar’ın koşulu budur.

2 — Devlet Sektörüne mi yoksa Özel Sektöre mi yöneldiği?

A. B. D. genellikle kredilerini devlete vermekle beraber, Özel   Sektör’ün. kalkınmada sorumluluk taşımasını istemektedir. Elbette-

ki kendi yapısı icabı A.B.D. az gelişmiş ülkelerde özel sektöre daya­nan bir kalkınmayı yeğinler. Bu doğal bir sonuçtur. Amerikalılara göre hızla büyüyen bir ekonomiyi hükümet tek başına yaratamaz. Teşebbüs insiyatifi gereklidir. O yüzden özel teşebbüse de yardım eder. Hatta az gelişmiş ülkelerde yabancı özel teşebbüs ve serma­yenin kalkınmada görev almasını destekler.

Sovyetler ise tam bunun aksi; Devlet Sektörü’ne kredi açarlar ve az gelişmiş ülkelerin kalkınmasının devlet eliyle yürütülmesini isterler. Ve bunun olumlu sonuçlar verdiğine inanırlar. Bu iki görü­şün çatışmasının nedeni ideolojiktir bunu kaydetmekle yetinelim. Yapılmak istenen şu: bir ülke yardımlarla özel teşebbüsün diğeri devletçiliğin az gelişmiş ülkelerde temellerini atmaya çalışıyor.

                                                                 3 — Yardımlardan Devletlerin Neler Beklediği:

Acaba yardımların varlığı ile devletlerin güttükleri politikalar arasında bir tutarlılık var mı?

S. S. C. B. nin amacı olan Komünist Dünya görüşü ile yar­dımların varlığı çatışmaz mı? Örneğin Asya’da, Kızıl Çin hızla- kalkrnsa; Hindistan başarısızlığa uğrasa bunun komünizmin yayıl­ma şansını, artıracağı gayet kesindir. Durum bu iken S. S.C.B. ne­den Hindistan’ın, Endonezya’nın kalkınmasını desteklemektedir? A. B. D. ise Avrupa’nın kalkınmasında olduğu gibi hem pazarlarını kaybedecek, hem de önceleri yardım edip kalkındırdığı ülkelerin Fransa gibi hem ekonomik hem politik bir rakip olarak karşısına dikilmiyeceğinden emin olabilir mi? Elbette ki hayır.

A. B. D. de az gelişmiş ülkelere tıpkı S. S. C. B. gibi kendi çıkar­ları için yardım etmektedir. Bilmektedir ki Komünizmin bu ülke­lerde yayılmasını önlemek, ancak ekonomik ve sosyal yapılarının ge­liştirilmesi ile olacaktır. Zira iktisadı! sistemler toplumlar için bir amaç değil toplumun istemlerini gerçekleştirdiği sürece kullanılan bir araçtır. Niha-i çöküşü (Collapse) önlemek için yalnız gelişmiş ülkeler içinde sosyal adaleti gerçekleştirmek yetmez, toplumlar ara­sında da bu açıdan bir uyum sağlanmalıdır. İşte A.B.D. iktisad.î yar­dımlarını bu amaçla az gelişmiş ülkelerin kalkınmalarına biçim ver­mekte kullanmaktadır.

Bu durum;, S. S. C. B. nin eli kolu bağlı durmaması ve az geliş­miş ülkelere yardım etmesi için yeterli bir nedendir. Ama bunun da ötesinde bir amaç vardır. Tarihi gelişmenin kendi yanlarında oklu­ğuna inanan Sovyet önderleri ta Lcnin'den beri niha-i zafere inan­maktadırlar. Millî Kurtuluş hareketlerinin desteklendiği dönem, II ci Dünya Savaşından sonra sömürgeciliğin tasfiye edilmesiyle sona ermiştir. Artık bağımsızlıklarına kavuşan genç devletlerin hız­la endüstriyalize olunmasına çalışmaktadırlar. Çünki endüstrilizas- yon geleneksel komünist hareketlerinin çekirdeği ploteryayı hazır­lamaktadır. «S. S. C. B. ne göre sanayileşme, proleteryanın kuvvet­lenmesi, ihtilâlci davranışlarla eş anlamdadır» (33). Kısa dönem­de az gelişmiş ülkelerin Batının nüfuzu altına düşmemesine çalışır­ken uzun dönemde kazanacaklarından komünist taktisyenleri emin­dirler.                                             

Yukarıdaki açıklamalardan sonra az gelişmiş ülkelere yapılan Sovyet yardımlarının sanayi üzerinde toplandığını belirtmek gerek- sîzdir. Gerçekten SinoSovyet yardımlarının 4/5 ü endüstri üzerinde toplanmıştır. Açıklamalara; faydalı olur kaygısı ile S.S.C.B. tara­fından az gelişmiş ülkelerde 500 Sanayi kuruluşun yapımının taa- hüt edildiğini belirtelim. 1963 yılı sonuna dek 130 u bitirilmiştir. Kuruluşların sanayi dalları arasındaki dağılımı şöyledir (34) :



S. S. C. B. nin bu çabalarına «Genç Afrika ve Asya Cumhuri­yetlerinde 400 kadar Endüstriyel işletme ve işyeri meydana getire­rek» diğer Sino-Sovyet ülkeleri de katılmaktadır (35). Fakat bü­tün bunlardan, tarım sektörüne Sovyetler Birliği hiç yardım etmi­yor anlamı çıkarılmamalıdır. Irakta sulama yollarının ıslahı, So- malide tahıl ve pamuk çiftliklerinin örgütlenmesi ve Endonezya’da makineli pirinç ziraatı gibi projelere girişmişlerdir. Fakat tarım ana hedef değildir. Belki de sanayiye öncelik vermeleri Sovyetlerin art niyetlerinin sonucu değil fakat kendi kalkınma süreçlerinin ne­ticesidir.

A. B. D. nin yardımlarının durumu; Amerika kapital birikimine önem vermekle beraber bunun her iki sektörde dengeli bir şekilde yürütülmesine çalışmaktadır. Bu noktayı kredilerini tahsis ederken, teknik yardım programlarını yönetirken unutmamaktadır. Örneğin

A.   I. D. ve Ziraat Bankası tarımda kontrollü krediyi ülkemizde yer­leştirmek için ortak çalışmalar yapmaktadırlar. Yurdumuzda, A.B.D. de eğitilmiş en büyük personel kadrosu Tarım. Bakanlığı bün- yesindedir. Gine ülkemizde sanayileşmenin doğurduğu sorunların örneğin hızlı şehirleşmenin sonucu olan gecekondu sorununun ve diğerlerinin çözümlenmesinde; öncelik tanınmasını A.I.D. Türkiye Misyonu yöneticileri önermektedirler (36). Çünki sanayileşme ve onun doğurduğu şehirleşme ile ortaya çıkan sınıf farklarını sosyal adaletin kabul edebileceği seviyeye indirmek Batı’nın sosyal politi­kasıdır. A.B.D. dengeli bir kalkınmayı istemektedir. Ve A.B.D. nin Avrupa’ya Marshall yardımlarının akıtılması sırasında ve sonucunda Avrupa da karşılaştığı durumla; bugün az gelişmiş ülkelere karşı güttüğü yardım politikası farklı olmaktadır. Örneğin Genç Afrika Ülkelerinden Nigerya'da yardımın % 40 dan çoğu eğitim amaçları için kullanılmaktadır.

Aslında her iki devlet bu hedefler dışına ihtiyaç duydukça çık­maktadırlar. Örneğin Rusya Kabil sokaklarının döşenmesini Afga­nistan'a yardım programı içinde gerçekleştirmiştir. Bunun kalkın­maya bir etkisinin olmadığı kesindir.

5 — Yardımların Siyasal İlişkileri:

Ruslar’ın yardım programlarının propagandasını yaparlarken; özellikle üzerinde durdukları nokta: yardımlarının verilmesinde bir art niyetin rol oynamadığını ısrarla belirtmeleridir. Yardımları ül­kelere askerî paktlara katılmaları veya askerî üsler sağlamak için vermediklerini ısrarla belirtmektedirler. A.B.D. ninse; yardım, ettiği çoğu ülkede-özellikle Sino-Sovyet Bloğu'nu çeviren ülkelerde -üsleri vardır ve bunların bir çoğu; Batı askerî paktlarının üyesidirlcr. Gine ABD. özel sektöre önem verilmesini istemektedir. Oysaki Genç Cum­huriyetler yeni kazandıkları bağımsızlıklarından ötürü gururludur­lar. Bu noktada Batı daha ölçülü davranmakla zorunludur. Fakat özelliklikle J. Berliner bu duruma işaret etmekle beraber, Sovyet yar dunlarının daha uzun süre böyle bir bağ ile bağlı olmaksızın veril­mesinin olanaksız olduğunu söylemektedir. Ve demektedir ki ilerde Rusya ilgisinin çekilebilmesi için kendi lehinde davranmalarını dev­letlerden isteyecektir. Örnek olarak dış politikasından tatmin olma­dığı Yugoslavya'ya yardımım kesilmesi gösterilmektedir. Batıklara göre Sovyet yardımlarının politik çıkarları sağlamada kullanılması için vakit erken olup yardımlar henüz az gelişmiş ülkelere sığınma çabasındadır. Ayrıca Rusya'nın ekonomik yardım taktiklerinden bi­ri de yardımları verirken bu ülkelerdeki komünist partileri yararı­na tavizler kopartmağa çalışmamasıdır. Örneğin Irak'taki durum. Geçenlerde ölen General Arif, yönetimi eline geçirir geçirmez; Irak ­ta bir Komünist avı başlamış; Doğu Bloğu teknisyenleri ülkeden çı­kartılmışlardı. Fakat ertesi yıl Rusya yeniden Irak’a yardıma başla­mıştır.

IX — TÜRKİYE’NİN DURUMU

Türkiye; A. B. D. ve S. S. C. B. yardımları yönünden özellik taşıyan bir ülkedir. Şöyle ki: S. S. C. B. den ilk yardım alan ülke Türkiye dir. İnönü ve Aras’ın Moskovayı ziyaretleri sırasında «10 milyon £ lik 15 yıl süreli bir yardım antlaşması imzalanmıştı»

(37). Ruslar iki dünya savaşı arasında Kayseri, Nazilli dokuma fab­rikalarını kurmuşlar ve bunların ödenmesi mal ihracı ile olmuş faiz alınmamıştı. Ayrıca 5 yıllık sanayi yatırım plânımızın hazır­lanması çalışmalarına Sovyet teknisyenleri de katılmıştı. İkinci Dünya Savaşı sonundaki Rus talebleri yüzünden iki ülkenin, ara­sı açıldı. Türkiye bütünlüğünü koruma yolunu Batı nin askeri ittifaklarına katılmada gördü. 1950 - 60 arasında bu alandaki tek teşebbüs Çayır Ova Cam Fabrikasının Ruslarca kurulması oklu. Faiz haddi % 2,5 idi 1957 de Türkiye’de cam monopolünü elinde tutan îş Bankası ile imzalanmış özel bir sözleşme sonucu tek­nik personel Rusya ve Türkiye’de eğitilecek ayrıca bir cam fabrika­sı projesi gerçekleştirilecekti. Böylesine ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde bu projenin Ruslarca gerçekleştirilmesinin iki nedeni vardır:

— Batı cam tröstleri Türk pazarını yitirmemeyi istediklerinden cam fabrikası kurmaya yanaşmamışlardır.

— O zamanki İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı'nın 1920 ter­den beri Sovyet Rusya'yı yakından tanımış olan Tevfik Rüştü Aras olmasıdır.

1960 yılı içinde eski Başbakan Menderes’in Rusya’ya gideceği haberi, eskisi dek doyurucu olmıyan A.B.D. yardımları yanında, Sov­yetler Birliği'nden ekonomik yardım alınması için ilk adımın atıl­ması biçiminde yorumlandı. Bu görüş mübalağalı da olabilir. Eko­nomik yardımlara varılabilmesi için daha önce politik ortamın ha­zırlanması gerekir. Bu politik ortam aşağıda işaret edeceğimiz gibi Türkiye’ye Sovyetlerin yardım etmeleri konusunda bugün bile pek gerçekleşmemiştir.

Bir Sovyet firması gine 1960 tan sonra özel bir sözleşme gere­ğince Sümerbank'm Beykoz kundura ve deri eşya fabrikasının tev­sii işini yürütmüştür. Hemen kaydetmek gerekir ki bu iki fabrika­nın kurulmasının ekonomik yardımlar içinde düşünülmesi pek doğ­ru olmaz. Girişilen işler Sovyetler Birliğin’dense Çekoslavak ya ve Polonya gibi doğu Avrupa ülkeleri tarafından daha çok sayıda projenin gerçekleştirildiğini göstermektedir. Örneğin Bozyük, Ya­rımca Seramik fabrikaları Çekoslovaklar; Tarsus Dokuma Boyaları Fabrikası PolonyalIlar tarafından kurulmuştur. Bunlar da özel söz­leşmeler gereğince yapılmış işlerdir. İktisadî ilişkilerin yönünün gösterilmesi bakımından kaydedilmişlerdir.

Kıbrıs buhranının yeniden su yüzüne çıkmasından sonra Sov­yetlerin. ekonomik yardımları söz konusu edildi. Siyasî ortamın ha­zırlanması gayretlerini yürüten partinin iktidarı yitirmesi bu alan­daki çabaları aksattı. Örneğin kültür antlaşmasının imzalanmasın­dan bile kaçınıldı. Fakat daha önce hükümetimizce sunulup Sovyet­ler Birliği noe kabul edilen 7 işletme projesinin gerçekleştirilmesi yolundaki çalışmalar devam etmektedir. Bir Türk teknik heyeti Rus­ya'da temaslar yapmaktadır. Bu yedi proje şunlardır: Demir Çelik; Asit Sulfirik, Lif levha, Votka, Empirme cam, Aleminyum, fabrika­larıyla bir Rafineridir. Bu konudaki çalışmalar başlangıçtadır. Hü­kümetimiz ve Dış İşleri Bakanlığı bunun; yardım biçiminde olmadı­ğını söyliyerek, iki tarafın üzerinde uzlaştıkları bir iş sözleşmesi ola­rak düşünülmesini istiyor. Ödeme iki taraflı mal andlaşmalarıylâ; Türkiyenin mal ihracı suretiyle olacaktır. Kaba bir hesap tahmini ile projelerin tutarı yarım milyar $ a yaklaşmaktadır. Türkiyenin mal ihracı olanakları göz önünde tutulunca bedellerinin ödenmesi bu projelerin gerçekleştirilme süresini aşacağı kısa vadeli kredi du­rumuna yol açacağı söylenebilir. Teknik proje ve personelin eğitil­mesini sağhyacak teknik yardım; bu projelerle de söz konusu ola­caktır.                      

             Sonuç olarak şu denilebilir ki Türkiye’ye Sovyetler Birliğinin ekonomik yardımı siyasal çabaların ve çeşitlemelerin ötesine - iki dünya savaşı sırasındaki dönem bir yana bırakılırsa -henüz geçeme­miştir. Türkiye’de mevcut sosyo-politik ortam Sovyet yardımını al­maya elverişli durumda değildir. Hükümet bu yüzdendir ki bu pro­jelerin gerçekleştirilmesi işini karşılıklı mal andlaşmaları içine giz­lemek çabasındadır.

A.B.D. yarımları bakımından Türkiye’nin özelliği, Truman dokt­riniyle başlıyarak Amerika’dan, ilk yardım almaya başlayan ülkeler arası nida oluşudur. Türkiye Nato ve Cento gibi Batı askerî paktla­rının bir üyesidir. Ve bulunduğu stratejik yerin önemi dolayısiyle- dir ki A. B. D. den uzun bir süredir yardım almaktadır. A.B. D. yar­dımları içinde Türkiye’nin yerini saptama bakımından bazı nokta­lara değineceğiz.

     1963 Malî Yılı sonunda; yardım alan ülkeler arasında yar­dımların (bağış + ödünç) kümülâtif toplamı açısından Türkiye 1.333.5 milyon dolarla onuncu gelmektedir.

     1965 malî yılı sonunda Türkiye; Avrupa ülkelerine yardımın durdurulmuş olması nedeniyle yükselerek alman yardımların kü­mülâtif toplamı açısından 1.608 milyon Dolarla yardım alan ülkeler

arasında sekizinci gelmektedir. Türkiyeden daha çok A. B. D. yar­dımı almayı başarmış ülkeler şunlardır : (38).

NOT : Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya’ya yardım 1960 dan ön­ce kesilmiştir. Diğerlerine A. B. D. yardımı devam ediyor.

— Yalnız; en yakın malî yıl olan 1965 içinde devletlerin aldıkları A B. D. yardımları bakımından Türkiyenin durumu şöyledir : Ve Türkiye beşinci gelmektedir.

Bağış + ödünç olarak (Milyon $) (39).



NOT : Türkiyenin AID ve diğer ABD. örgütlerinden aldığı yar­dım tutarı 1965 malî yılında 156 milyon $ dır.



— Adam, başına düşen yardımlar açısından bir karşılaştırma ya­pacak olursak :

 Türkiye’ye (ödünç + bağış) olarak verilen yardımlar toplamı­nın yıllar boyunca seyrinin grafikle gösterilmesi : Bütün bunları ortaya koyduktan sonra Sovyet ve Amerikan yardımlarının Türkiye açısından karşılaştırılması yapılamayacağı açıkça beliriyor. Biz Sovyetlere hasım bir bloğun mensubuyuz ve askeri paktlarının üyesiyiz. Bu durumda Sovyetlerin hiç denebile­cek derecede az yardım etmiş olmaları; A. B. D. ninse oldukça çok yardım vermiş olması olağandır. A.B.D. yardımlarına; adam başına düşen yardım açısından bakarsak Türkiye’ye diğer Orta Doğu ül­keleri dek bol yardım verilmemiştir. 

Yunanistan, İsrail ve Ürdüne verilen yardımlar yanında; bizde adam başına düşen tutar, çok dü­şüktür. 1973 e kadar dış yardım almaya devam edeceğimize göre A.B.D., yardımlarının bu yıla dek devamını beklemek doğaldır. Rus yardımları ise Türkiyenin yarınına ait bir sorundur.




X — SONUÇ:

Ülkelerin yaptıkları yardımları işletmelerin reklâmlarına ben­zetebiliriz. Eğer her iki ülkenin böyle yardım yarışına girişmesi, az gelişmiş ülkeler açısından yardım veren ülkelerle olan İktisadî iliş­kilerinin maliyetini yükseltmiyorsa; bunun yardım alan ülkelerin yararına olabileceğini söyliyebiliriz. Oysa durum bunun tersidir.

Bir blok olarak aynı inanç ve kanaatte olan Batılı'ların yardım­larının karşısında başka bir bloğun yardımlarının yer alması az ge­lişmiş ülkelerin yararına olmuştur. Böylece rekabet başlıyor ve yar­dım tekeli ortadan kalkıyor demektir. Başka bir yardım kaynağı al­maşığının varlığı az gelişmiş ülkeleri Batı ve Doğu ile ilişkilerinde daha az boynu bükük olmaya itecektir. Örneğin Batı Almanya’nın Mısır'a yardımını kesmesi tehditi bu yüzden beklenildiği dek etkili olamamıştır.

Tarafsız bloğun veya bir başka deyişle Üçüncü Dünya'nın belirişiyle Sovyet ve diğer Doğu Bloğu yardımlarının başlayışı arasında bir paralellik görülüyor. Sovyet yardımlarının % 90 nından çoğunun bugün de tarafsızlara gittiğini saptıyoruz.

Buradan hareketle iki ülkeden birinin örneğin Rusya’nın ekono­mik yardımlarının kesildiği zaman Tarafsız Bloğun en ağır darbeyi yiyeceği, yalnış bir görüş olmaz. Çünkü az gelişmiş ülkelerin herşeyden önce İktisadî kalkınmaya ve bunun içinde yardımlara ihtiyacı varıdır. İlerde her iki bloğun Üçüncü Dünyayı kendi yanında görmek isteği ile tarafsız ülkelere yardımlarını arttırmaları gine bu az gelişmiş ülkelerin yararına olacaktır. Bu aradaki bir belirtide Batı'da A.B.D. - Fransa, Doğu’da Rus - Çin çekişmelerinin artması bu ülkelerin yardımları yoluyla birbirlerinin nüfuzlarını kırmaya çalışmaları gine az gelişmiş ülkeler yararınadır. Örneğin Çin 1965 yılı içinde Afganistan'a 60 milyon S lık faizsiz bir kredi açarak bu ülkedeki Rus nüfuzunu kırına yolunda bir adım attı.

Yardımların bir diğer sonucu tıpkı reklâmını işletmede sürü­mü arttırma aracı olması gibi yardımlar da veren ülkelerin ihracatı­nı artırmaktadır. Bir ülkeden yardım alarak bu işletme kurulur per­soneli yardım veren ülkelerde eğitilirse, kurulan organizasyonun yardım veren ülke ile ticari ilişkileri arttırması sonucuna varılması doğaldır. Örneğin 1950-62 arasında Amerikanın Avrupaya ihracatı iki kat, Japonya’ya üç kat artmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde de aynı durum vardır. Beş yılda Amerikan ihracatı Milliyetçi Çine % 14 Kolombiyaya % 28 ve İsraile % 76 artmıştır. Türkiye açısından bir hesaplama yapılır, 1950 ve 1960 yıllarındaki Amerika’nın Türkiye’ye ihracatı oranlanırsa; A. B. D. nin Türkiye'ye ihracatının 2. 1 misli arttığı görülür. Fakat alınan yıllara göre bu oran değişebilir. Rusya­’nın sa 1950 den sonra dış ticareti 3 misli artmıştır.

S. S. C. B. nin ve diğer Doğu bloğu ülkelerinin az gelişmiş ülke­lerdeki yabancı sermaye yatırımlarına yönel tikleri hücumlarda bir gerçek payı varsa da Polonya, Romanya gibi ülkelerin yabancı ser­mayeyi davet etmeleri bu argümanın geçerliliğini azaltmıştır.

Şimdi özet olarak her iki ülkenin yardımlarının üstünlük ve eksikliklerine değinerek incelemeye son verelim.

Alec Nove'a göre Batı'nın yardımlarına oranla Sovyetlerin yar­dımlarının çok küçük olmasına rağmen Rus yardımlarının şayanı dikkat etkiler doğurmasının nedenleri şunlardır. (41)

1.                  Yenilik: Yeni bir kapital kaynağı kendi kendisini çekici kılar.

2.                  Sovyetlerin «anti-emparyelist» itibarlarının ve yardım alan ülkelerin dış politikasına müdahaleyi talep etmeyeceklerinin, yar­dımlarının bir bağ ile kayıtlı olmadığının iyice propagandasını yap­maları.

3.                                Düşük faizli bir ödünç, şartlı bir bağıştansa; yardım alan ül­kenin kendi kendine saygısı ve morali bakımından daha iyidir.

4.                    Sovyet kredileri kalkınma - mantığınca ileri sürülen; yar­dım alan ülkenin yararına olan gelişme projelerini desteklemeğe yönelmiştir. Mal ile ödenebilirler. Döviz zorluğunu kolaylaştırırlar. Batı yardımları bu açıdan daha az çekicidir.

5.                    Son olarak az gelişmiş ülkelere Sovyet yardımının oransal hacminin büyüklüğü Batı propagandasınca mübalağa edilmiştir.

Bunlara birkaç tane daha katılabilir.

— Rusya kendi kalkman bir ülke olduğundan elindeki araçlar ve yöntemler yardımlar için daha elverişlidir.

— Yabancı özel sermaye yatırımlarının; sistemin icabı söz ko­nusu olmaması bir avantaj sayılabilir. Çünkü kâr transferleri yü­zünden. bu konu halâ tartışmalıdır. Sovyet yardımlarının daha in­sancıl amaçlarla yapıldığı hissini veriyor. Zira kâr elde etmek ve onun transferi söz konusu değildir.

S. S. C. B. nin yardımlarının eksiklikleri :

— Bürokrasi sorunu bu alanda da kendini ortaya koyuyor. Fa­kat bu kanaatimce en önemli sakınca değildir. Aynı bürokrasi soru­nu A. B. D. yardımları için de söz konusudur.

— Esas sakıncası kendisi kalkınan bir ülke olduğundan maki­ne ve donatıma Rusya'nın da ihtiyacı vardır.

— Makina ve donatımın kalitesiz olduğu iddiası bütün Sovyet ekonomisinin bir sorunu olarak tapsanabilir.

A. B. D. yardımlarının üstünlükleri

— Tutar bakımından teknik ve malî yardımlarda sayısal üstün­lük mutlak olarak Amerika'nın dır.

— Bu nedenle A. B. D. daha çok ülkeye yardım etme fırsatını bulmuştur.

— A. B. D. yardımları başlangıç bakımından daha eskidir. Ve bu A. B. D. ye tecrübeler kazandırmış olup daha iyi örgütlenme fır­satını vermiş olabilir.

— A.B. D. yardımları sırasında ülke içindeki sınıflarla doğru­dan ilişkiler kurmaktadır. Bir yandan özel teşebbüs yararına karar­lar alınmasını sağlarken ve doğrudan özel teşebbüse yardım, eder­ken işçi örgütleri ile ilişkiler kurmaktadır. Örneğin Türkiye'de oldu­ğu gibi. Sovyet yardımları ise devletlerin üst kademeleri arasındaki bir ilişkidir. O noktada asılı, kalmaktadır.

Bu özellikle karşılık paraların kullanılması sırasında ortaya çık­maktadır.                                

Eksiklikleri :

— A. B. D. yardımlarının Dolarla ödenmesi. Bu az gelişmiş ül­kelerin ellerindeki kıt ödeme olanaklarını büsbütün kötüleştirmek­tedir. Oxford seminerine göre, az gelişmiş ülkelerin 15 yıl sonra al­dıkları yıllık yardımların tümü, yıllık faiz ve taksitlerin ödenmesine gidecektir.

— P.L. 480 gereğince biriken karşılık paraların; belli koşullar altında kullanımı az gelişmiş ülkelerde bir enflâsyon kaynağı olmak­tadır. Zaten karşılık paralar her yönüyle en. çok göze batan bir so­rundur.

— Yardımların tamamının kalkınmaya hizmet edecek projele­rin finansmanına yöneltilmesi çabalarına çok geç baş vurulmuştur. Örneğin Dominiğe ve Küba'ya yapılan yardımlar; nereye harcan­mış, incelense; ilginç sonuçların çıkacağı kesin olarak söylenebilir.

— Yardımların verilmesi sırasında bazı istemlerde bulunulma­sı,

Sonuç olarak denebilir ki A.B.D. nin tutar olarak yardımlarda­ki üstünlüğüne, S. S. C. B. oransal olarak çok az olan yardımlarının nitelikleri ile karşı koymak istemektedir.

FAYDALANILAN KAYNAKLAR

1    — KİTAPLAR :

1.                   — Agency for International Development; The Principles of Foreign Economic Assistance, U. S. Government Printing Office (Washington D. C. 1963)

2.                   — The A. I. D. and Department of Delense, Proposed MutualDefense and Development Programs FY 1965, U. S. Printing Office (Washington D. C. 1964).

3.                    — Ailen, Robert Loring. Soviet Economic Warfare, Public Affairs, (Washington D. C. 1960)

4.   — Aubrey, G. Henry. Coexistence, National Planning Association, (Washington D. C. 1961)

5.        — Berliner, Joseph. Soviet Economic Aid, Oxford UniversityPress, The Bodley Ltd., (London, 1960).

6.                    — Ftitinu L. Economically. Underdeveloped Countries and West,Progress Publihers, (Moscow).

7.                    — Lange, Oscar. Economic Development, Planning and Inter­national Coorparation, Central Bank of Egypt, (Cairo, 1961)

8.                    — Lavrov, V. The Soviet Budget, Foreign Languages PublishingHouse, (Moscow, 1959).

9.                    — Nove, Alec. Communist Economic Strategy, National Plan­ning Association, (Washington D. C., 1959).

10.                 — The O. E. C. D., Development Assistance Efforts and Policies, No. 19375, (France, 1965)

11.          — The O. E. C. D., The Flow of Financial Resources to less-de- veloped Countries, 1956 - 1963, No. 18201 (France, 1964)

12.                — Tuncer, Baran. Milletlerarası İktisadî Yardımlar ve Kalkın­ma Meselesi, A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları 135/ 153, Sevinç Matbaası, (Ankara, 1963)

II       - BROŞÜRLER :

13.    — Agency for International Development, The A. I. D. Program,(Washington D. C. 1964)

14.               — Agency for International Development, The Story of A. 1. D.,(Washington D. C., 1966)

15.               — Agency for International Development The Story A. I. D.,(Washington D. S.,)

16.               — Spandaryan, V. B., The Soviet Union’s Economic Coorparation with the Arap Countries, (Moscow, 1961).

17.          — Soviet Export, Kopelnichcskaya nab. no - 34, (Moscow - 1961)

III       — MAKALELER :

18.            — «Çin - Sovyet Bloğu Ekonomik Yardımlarının Coğrafi Dağılı­şı Ödeme Şartları» I. K. A. Günlük İktisadî Ticarî Bülten, 12/12/1962»

19.               — «The FIow of Assistance to Less Developed Countries», TheO. E. C. D. Obsever, No. 18 (October, 1965)

20.            — «Soviet Assistance to Newly Independent Countries «TheC ur ren t Digcst of the Soviet Press, Volurne XV., No. 32, (Sep- tember 4, 1963).

21.               — «Soviet Yardımları» Yön Dergisi, yıl 3 Sayı: 84 (6 Kasım,1964).

22.               — «Soviet Strateğy in Underdeveloped Countries» CommunistAffairs, Volüme II. No. 3, (May - June 1964).

23.        — «Atatürk'ün Dışişleri Bakanı anlatıyor.» Yön Dergisi, yıl 3,sayı : 83 (30 Ekim, 1964).

24.        — Dyke, Van H. «New Dimension in Foreign Assistance» İ. Ü.İktisat Fakültesi Maliye Enstitüsü Konferansları 7. seri yıl 1961, (İstanbul, 1963).

25.         

26.           

Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to