(1-13) İsa Mesih’in Sept gününün
kutsallaştırılmasını bir mucize ve iki delil ile anlatması, (14-16) Onun
yumuşak huylu ve alçakgönüllü hali, (22-30) Ferisilerin İsa Mesih’e ettikleri
itiraz ve İsa Mesih tarafından verilen cevap, (31- 32) Kutsal Ruh’u
aşağılamanın bağışlanamaz bir günah olduğu, (33-37) İnsan kalbinin işlerin ve
sözlerin kaynağı olduğu, (38-43) Ferisilerin İsa Mesih’ten alamet istedikleri,
(43-45) Tövbekar olup, doğru yolda layıkıyla durmayan bir adamın şeytani azmaya
daha fazla uğradığı, (46-50) İsa Mesih’in kardeşlerinin kimlerden ibaret
olduğunu anlatır.
1.
Ayet: "O sıralarda,
bir Sept günü İsa ekinler arasından geçiyordu. Acıkmış olan öğrencileri
başakları koparıp yemeye başladılar. ”
*0 sıralarda*
10. Bölümün başlangıcında yazıldığı üzere elçiler şehirler ile köylerde vaaz ve
nasihat etmeye gönderildikten sonra 11. Bölümde anlatılan sözleri İsa topluluğa
hitaben söyledi. Sonra öğrencileri dönerek onlar ile beraber Kudüs’e
Yahudilerin kurban bayramı için gitti. Oradan Celile’ye dönerken aşağıda
gelecek olay meydana geldi. * Acıkmış* İsa Mesih’in öğrencilerinin fazlasıyla
acıkdıkları anlaşılır. Çünkü ham taneleri yerlerdi. Bir ekinden geçerken bir
kimse aç olduğu zaman taneleri koparıp yemesi şer’an caiz idi. İkinci
Tarihler’in 13. Bölüm 25. Ayetine bakınız.
2.
Ayet: “Bunu gören
Ferisiler İsa ’ya, ‘Bak, senin öğrencilerin Sept günü helal ı!
olmayanı
yapıyorlar’ dediler. ”
Ferisilerden
bazıları İsa’yı suçlamaya fırsat arayarak çoğu zamanlar ardınca giderlerdi.
Onlar İsa’nın öğrencilerinin gerekli hallerine bakmadılar. Çünkü Sept günü
yemek yemek için hazırlıklara dayanamayıp fazlasiyle acıktıklarından onlara, bu
taneleri koparıp yemek şeran bile caiz olduğu şeriatın manasını anlayan her
akıl sahibi tarafından bilinir idi. '
3.
4. Ayetler: "İsa
onlara, 'Davut‘un, yanındakılerle birlikte acıkınca ne yaptığını okumadınız mı?
’ diye sordu. Tanrı ’nın evine girdi, kendisinin ve yanındakilerin yemesi yasak
olan, ancak kahinlerin yiyebileceği adak ekmeklerini yedi. ”
îsa onlann
sorusuna uygun cevap vermeyerek Ahd-i Atik’te yazıh, eski zamanda meydana
gelmiş olayı anlattı. îsa Mesih’in Davud hakkında bu anlattığı olaylar, Birinci
Kıralların 21. Bölüm 1-7. Ayetlerinde yazılıdır. Davud çok acıkıp başka ekmek
bulamadığından tapmakta kutsal ve yalnız kahinlere yemek caiz olan ekmekleri
zaruriyetten dolayı yediğinden günah sayılmadı. Bu adak ekmeği olarak tabir olunan
ekmek, gökten inen yemek ile îsrailoğullarının sahrada yediklerinin bir
hatırlatması olması için Tann tarafından buyurulmuş olan emre uyarak tapmağa
konulmuştur. Levililer’in 24. Bölüm 5-9. Ayetlerini okuyunuz.
5.
Ayet: "Ya da
kahinlerinin her hafta tapınakta Sept günüyle ilgili buyruğu çiğnedikleri halde
suçlu duruma düşmediklerini Kutsal Yasa’da okumadınız mı? "
Ferisilerin
Sept günüyle ilgili olan emri tefsir ettiklerine göre, Sept gününde şer’an
kahinlerden istenen bazı işler de günah olurdu. Sayılar’ın 28. Bölüm 9. Ayetine
bakınız.
6.
Ayet: "Size şunu
söyleyeyim, burada tapınaktan daha üstün bir şey var. ”
Yani îsa
Mesih’in kendisidir ve elbette Tanrı Oğlu Tanrı’nın evinden daha yücedir. Onun
emirlerine bağlı kalarak yolundan gitmek tapınağın yolundan gitmekten daha
iyidir.
7.
Ayet: “ Eğer siz, ‘Ben
kurban değil, merhamet isterim ’ sözünün anlamını bilseydiniz, suçsuz kişileri
yargılamazdınız. ”
*Merhamet
isterim* 9. Bölüm 13. Ayetine bakınız. Yani eğer Musa’nın şeriatının gerçek
manası hakkında bilginiz olsaydı, burada suçsuz olan öğrencilerimi haksız
olarak yargılamazdınız.
8.
Ayet: " Çünkü
İnsanoğlu Sept gününün de sahibidir. ”
Bu ayetten
önce Matta yazmamış ise de, Markos’un yazdığı bir söz bu makama uygundur. Yani
insan: Sept günü için yaratılmayıp, Sept günü insan için yaratılmıştır. (Markos
2. Bölüm 27. Ayet). Rabb îsa Mesih şeriat sahibi olduğundan Sept günü hakkında
olan emrin hükmünü bilir ve hem de adı geçen emir üzerine hüküm vardır. *Sept
günü insan için yaratıldı yada tahsis olundu* Sözün manası Sept kelimesinin
manasından anlaşılır. Yani rahat demektir. Tekvin’in 2. Bölüm 3. Ayetine göre
Tanrı bütün yaratılmışlar ve kainatı altı günde yarattıktan sonra yedinci günde
dinlenip bütün insanoğlundan unutmasın diye bir kutsal dinlenme günü kutsal
kıldı. Sina dağında Musa’ya verdiği on ilahi emrin dördüncüsü bu kutsal ve
dinlenme gününün unutulmaması hakkındadır. Çıkış’ın 20. Bölüm 8-11. Ayetlerini
okuyunuz. Rabb îsa Mesih haftanın ilk gününde ölümden dirilip insanların
kurtuluşu için eylediği keffareti de tamamladığından bütün Hıristiyanlar
ittifak üzere bu günü hatırda tutup kutsal kabul ederler. İsrailoğullan Sept
günü dünyevi işlerden uzaklaşarak hatırda tuttukları gibi Hıristiyanlar da
haftanın birincisi olan Pazar gününde zaruri işler ve güzel ameller müstesna
tutularak dünyevi iş ve fikirlerden uzak olup o kutsal ve mübarek dinlenme günü
ibadet ve ruhani işlerle hatırlamak gerektir. Bu münasebetle Yeşaya’nın 58.
Bölüm 13 ve 14. Ayetlerini karşılaştırıp okuyunuz.
9.
Ayet: " İsa oradan
ayrılıp onların havrasına gitti. ”
Yakın
bulunduğu şehir yada köyün yani yukarıda anlatıldığı üzere hitap eylediği
adamların ibadethanesine girdi.
10.
Ayet: " Orada eli
sakat bir adam vardı. İsa’yı suçlamak amacıyla kendisine, Sept günü bir hastayı
iyileştirmek Kutsal Yasa’ya uygun mudur? Diye sordular. ”
*Eli sakat* Bu
adamın eli derman kabul etmez hastalığa yakalanarak adeta cansız idi. *Sorup*
Luka’nm yazdığına göre iki Sept gününde îsa mucize gösterdi. (Luka 6. Bölüm 6.
Ayet ve 14. Bölüm 3. Ayet). Eli sakat olan adamı iyileştirdiğinde bu soru İsa
tarafından Ferisilere sorulup, vücudun su toplaması hastalığına yakalanan adam
iyileştikten sonra adı geçen soru Ferisiler tarafından sorulmuştur. Halbuki 11.
Ayette bulunan örneği Luka 2. Mucize ile yazar. Matta bu mucizelerin ikisini yazmayıp
yalnız birisini yazdığından, kısaltarak ikisinden bazı durumları anlatarak
yazdı. Çünkü bunların ikisi bir şey anlatır. Yani merhamet göstermek, Sept
gününde de caizdir. Fakat Ferisilerin zannına göre bir hasta adamı iyileştirmek
4. Emre aykırı idi. Bunlar İsa’yı suçlamaya bir bahane ararlardı.
11-12.
Ayetler: “İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘hanginizin bir koyunu olur da Sept
günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? İnsan, koyundan ne kadar üstündür. O
halde Sept günü iyilik yapmak helaldir ’ dedi.
İsa’nın
verdiği bu cevap ile örnek asıl meseleye pek uygun idi. Çünkü Ferisiler bizzat
bir hayvan Sept gününde bile kazazede olunca bu kazanın defi için Sept gününde
bir çare aradılar ve elbette bir adam koyundan üstündür. Bu ayetlerin manası
anlaşılır olup tefsire gerek yoktur.
11.
14. Ayetler: “Sonra
adama, ‘elini uzat’ dedi. Adam elini uzattı. Sakat el, öbürü gibi sağlam oldu.
Dışarı çıkan Ferisiler ise İsa ’yı yok etmek için anlaştılar. ”
Her ne kadar
İsa eli sakat olan adamı iyileştirmişse de yalnız sözü ile gerçekleştirdiğinden
Ferisilerin kanununa aykırı harekette bulunmamıştır. Yine bunlar ona kin tutup
öldürmek için anlaştılar. Şer’an onun aleyhine bir ipucu bulamadıkları halde
yine onu suçlayıp kaldırmaya bir çare arıyorlar idi. Onların İsa aleyhine bu
şekilde kötü niyet planlan hakkında bu ayetten önce bir şey yazılmamış ise de,
sonradan bu kötü niyetten asla vazgeçmediler.
15.
Ayet: “İsa bunu bildiği
için oradan ayrıldı. Birçok kişi onun ardından gitti, O da hepsini iyileştirdi.
”
İsa
Mesih insanların fikir ve kalplerine bakıp onların ağzından bir şey çıkmadığı
halde onların kötü niyetlerini anlamaya (kadir olduğu bu tür olaydan
anlaşılır. Yuhanna’mn 2. Bölüm 24 ve 25. Ayetleri bu söz ile
karşılaştırılabilir. Yani İsa hepsini bilmekle kendisi onlara inanmaz idi.
Çünkü kendisi adamın içinde ne bulunduğunu bildiği halde, adam için bir
kimsenin şahitlik etmesine muhtaç değildi. *Oradan ayrıldı^ îsa Mesih’in
onların ellerine teslim olunmak vakti daha gelmedi. Onların kötü niyetinden
kendisini korumak üzere başka bir yere gidip yine halk arasında bulunan
hastaları adeti üzere iyileştirdi. '
16-17.
Ayetler: “Kendisini başkalarına tanıtmamaları için onları uyardı. Bu Yeşaya
peygamber aracılığıyla söylenen şu sözün yerine gelmesi için oldu. "
Gelecek
ayetlerden anlaşılır ki İsa gösterdiği mucizelerden dolayı dedikodu çıkmasını
istemediğinden bu emri buyurmuştur. Çünkü peygamber tebligatına göre İsa Mesih
insanlar arasından şamatalaşan ve şöhretiyle övünmeden sükunet üzere görevini
yapacaktır. Elbette peygamberane tebligat tamamlanmalıdır.
18-21.
Ayetler: "İşte benim seçtiğim kulum, canımın hoşnut olduğu sevgili
kulum. Ruhumu onun üzerine koyacağım, O da adaleti uluslara haber edecek.
Çekişip bağırmayacak, yollarda kimse O’nun sesini duymayacak. Ezilmiş kamışı
kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek, ve sonunda adaleti zafare ulaştıracak.
Uluslar da O’nun l adına ümit bağlayacak. ”
Bu sözler
Yeşaya’nın 42. Bölüm 1-4. Ayetlerinde bulunup îsa Mesih hakkında büyütülmüştür.
*Kulum* îsa Mesih 20. Bölüm 28. Ayetinde kendisi hakkında söyleyerek insanoğlu
kendisine hizmet olunmaya gelmeyip hizmet etmeye ve çoğu kimseler için canını
feda etmeye geldi buyurmuştur. Yine Filipililere Mektup’un 2. Bölüm 7. Ayetinde
İsa Mesih hakkında yazılmıştır ki kendisini hiç yerine koyup hizmetkar şekline
girerek insan şekline konuldu. Zikredilen kutsal sözlerden anlaşılır ki İsa’nın
insanların kurtuluşu için hazırladığı özel görevine bakarak bu kul lafzı
kendisine söylendi. Fakat bu aşağılanan ihtiyarı Rabb îsa Mesih’in şahsi
büyüklüğüne hiçbir zaman halel getirmedi. * Canımın hoşnut olduğu sevgilim* Bu
söz de İsa vaftiz olunduğunda gökten inmiştir. 3. Bölüm 7. Ayetine bakınız.
*Ruhumu onun üzerine koyacağım* İsa Mesih insanları kurtuluş ile ebedi hayata
kavuşturmak için temiz ve günahsız bir kişi olduğundan başka kendisine mahsus
bir surette Kutsal Ruh’a kavuştu. *Çekişip* Bir takım reisler gibi hırslı
olmayıp hiç kimse ile mücadele etmediğinden bahsederken mübarek sesini meydan
ve sokaklardan bir kimse işitmemiştir. îşleri de böylece bütün emel sahibi ve
dünyalık reislerin işlerinden ayrılır. * Adaleti zafere ulaştıracak* Yani batıl
itikatlar ve kötü işler yeryüzünde bütünüyle yok olup rabbani hakikat her yerde
kabul olunarak bütün insanlar ilahi emirlere tabi oluncaya dek demektir.
*Ezilmiş kamışı ve tüten fitili* İsa’nın merhameti zengin olduğundan kullarının
en zayıfım ne terk ne de hükmeder. Ancak sönmek üzere olan fitile yağ verildiği
gibi, ezilmiş kamış bağlandığı gibi îsa kendisine temiz kalple tevekkül ve
ebedi kurtuluş için ona iman edenler her ne kadar zayıf ve korkak olsalar da
yine onlara uygun işler gösterip koruyup, yardım ümitlerinden mahrum bırakmaz.
* Uluslar da onun adına ümit bağlayacak* Musa’nın on ilahi emri aracılığı ile
İsrailoğullarına gönderilmiş ise de bütün insanlara gönderilmiş buyurulmuş
olduğu gibi îsa Mesih de her ne kadar bizzat adı geçen kavme gelmişse yine onun
bu dünyaya gelmesi ve yaptığı keffaret bir kavme mahsus olmayıp bütün insanları
kendisi aracılığı ile ebedi hayata kavuşturmaya davet eder. Ve halen 1800 serçeden
beri İsa’nın talimatı ve onun insanlara gösterdiği sevgi, tamamladığı keffaret
ve müjdesi dünyanın her tarafında uygulanmaktadır. Çünkü insanları ebedi hayata
ulaştıran yalnız odur. Elçilerin İşlerinin 4. Bölüm 12. Ayetine bakınız.
22-23.
Ayetler: “Daha sonra İsa’ya, cine tutsak, kör ve dilsiz biri getirildi. İsa
adamı iyileştirdi. Öyle ki, adamın dili çözüldü, gözleri görmeye başladı. Bütün
kalabalık şaşırıp kaldı. ‘Bu Davut ’un oğlu olabilir mi? ’ diye sordular. ”
Şeytanlı yada
cinli hali Matta’nın 8. Bölüm 28. Ayetinde genel olarak anlatılmış ve Markos’un
5. Bölüm 1-20. Ayetlerinde ayrıntılı olarak anlatılacaktır. Bu şeytanlı
hastanın halinin oldukça şiddetli olduğu bilinmektedir. Çünkü hazır bulunan
kalabalık şaşırarak hayran kaldılar. *Davut’un oğlu* Yani beklenen Mesih
demektir. 1. Bölüm 1. Ayete bakınız. Halk gördüğü mucizeleri gösteren gücü,
Mesih’i gösteren delil olduğunu gerçekte anladılar.
24.
Ayet: “Ferisiler bunu
duyunca, ‘Bu adam cinleri, ancak cinlerin reisi Beelzebub ’un gücüyle kovuyor ’
dediler. ”
Ferisilerin
fikirleri halkın fikirlerinden tamamen farklıdır. Ferisiler mucizeleri inkar
edemeyip bir Tann’ya inanıp İsa’nın Tanrı’dan olduğunu söylemek
istemediklerinden şeytanlar reisinin güç ve münesebetiyle bu gibi şeylere
muktedir olur diyerek ona en ağır suçlamaları yakıştırdılar.
25-26.
Ayetler: “Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi: Kendi içinde bölünmüş
olan her ülke harap olur. Kendi içinde bölünmüş hiçbir şehir yada ev ayakta
kalamaz. Eğer Şeytan Şeytan ’ı kovarsa, kendi içinde bölünmüş demektir. Bu
durumda onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir. ” ।
İsa
Ferisilerin bu itirazının batıl olduğunu örnek ile anlatıp, güçlü ve yeterli
bir delil ile isbat etti. Ülke halkı birbirlerine zıt oldukları halde ülke
ihtilal üzere bulunmakla bu durum bu ülkenin ayakta kalamayacağına işaret eder.
Şeytanlar arasında pek çok ayrılık şüphesiz vardır. Çünkü kötülüğün tabiatı
budur. Fakat Tann’ya ve her iyiliğe aykın harekette olduklanna göre
ittifaktadırlar. Şeytan bir adamın can ve ruhunu ele geçirdikten sonra o adamı
bırakmak, şeytanın iradesi ve tabiatına muhaliftir. Kendi kudretini kendisi
bozmaz. Çocuğun aklı da buna erebilir.
27.
Ayet: “Eğer ben cinleri
Beelzebub’un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız cinleri kimin gücüyle
kovuyorlar? Sizi bu durumda kendi adamlarınız yargılayacak. ”
Bu söz
Ferisilerin batıl ve asılsız itirazını başka bir delil ile yok eder. Burada
adamlar sözü öğrenci manasınadır. Çünkü Ferisilerin öğrencilerinden bir takım
kimseler cinleri insandan kovmak iddiasında idiler. Kutsal Ruh’tan inayete
mazhar olmadıkları halde acayip işler yaptılar. Isa ilahi güce mahsus ve halk
arasında büyük mucizeler sayılan alametleri gösterdiğinde, Ferisilerin ‘bu
işler şeytanın aracılığıyla gösterilir’ diyerek itiraz etmeleri hem büyük
kötülüklerini anlatır hem de kendilerini suçlu gösterir. Çünkü yukarıda
anlatıldığı üzere onların öğrencileri bu iş ile meşgul idiler. İsa onların
itirazıyla onları susturdu.
28.
Ayet: “Ama ben cinleri
Tanrı 'nın Ruhuyla kovuyorsam, Tanrı ’nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir.
”
Yani Kutsal
Ruh aracılığıyla bu cinleri kovduğumu söylemeye mecbur oldunuz. İşte bu durum,
ebedi hayatı müjdeleyen kişi aranızda bulunmakla ilahi merhamete kavuşma
fırsatınıza işaret eder.
29.
Ayet: “Bir kimse güçlü
bir adamın evine girip onun malını nasıl çalabilir? Ancak önceden o güçlü adamı
bağlarsa, onun evini soyabilir. ’’
Bu ayet
tsa’nın kendi mucizeleri hakkında buyurduğu sözleri tasdik eder. Rabb îsa
Mesih’in kuvveti şeytanlara galip olduğundan insanlar üzerinden onların
etkilerini kovabiliyor. Çünkü kötü ruhu adam üzerinden kovması, şeytana galip
olmasına işaret eder.
30.
Ayet: “Benden yana
olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir. ”
Bu söz genel
olup önemli bir konu anlatır. İsa’ya göre adamlar iki kısma ayrılır. Kendisini
kabul edip tabi olanlar ile kabul etmeyenlerdir. Çünkü tabi olmamak, reddetmek
ve kin beslemek demektir.
31-32.
Ayetler: “Bunun için size diyorum ki, insanların işlediği her günah, ettiği
her küfür bağışlanacak;, ama Ruh ’a karşı yapılan küfür bağışlanmayacak.
İnsanoğluna karşı bir söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruh’a karşı bir
söz söyleyen, ne bu dünyada ne de ahirette bağışlanacaktır. ”
Bu sözler de
genel olarak çok önemlidir. Çünkü bağışlanmayacak bir günah vardır. İnsanoğlu
yani, İsa’ya fakir halinden dolayı küçük gören ve gelecek Mesih’in o olup
olmadığına şüphe eden kişiler günahlarım itiraf ettikleri halde Tanrı
tarafından bağışlanacaklarına şüphe yoktur. Ama Ferisiler gibi ilahi gücü güneş
gibi açık ortaya koyan mucizeleri gördükçe, şeytanın işleridir diyerek ısrar
eden kimseler, kötülüklerinde o kadar ileri gitmişlerdir ki ne
bağışlanabilirler ne de bağışlanma arzuları vardır. Çünkü Kutsal Ruh’un bu gibi
işaretlerine şeytan işareti demek bağışlanma kabul etmez en büyük günahtır. *Ne
ahirette* bu söz yukarıda buyurulan sözü destekler. Çünkü nasıl günah olursa
olsun bağışlanmak için yalnız bu dünyada fırsatımız vardır. Ahirette bu lüzumlu
madde için müsaade yoktur.
33.
Ayet: “Ya ağacı iyi, meyvesini
de iyi sayın; yada ağacı kötü, meyvesini de kötü sayın. Çünkü her ağaç
meyvesinden tanınır. ”
Yani benim
işlerim iyi olursa kendimin de iyi olduğuma işaret eder. Genel olarak insanın
iş ve hareketleri nasıl ise kendisi de öyledir. Kötü insanın işleri kötü ve iyi
insanın hareketleri ve eserleri iyidir. Bu konu 7. Bölüm 15-20. Ayetlerinde
daha ayrıntılı açıklanmıştır.
34-35.
Ayetler: “Sizi engerekler soyu! Kötü olan sîzler nasıl iyi sözler
söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler. İyi insan, içindeki
iyilik hâzinesinden iyilik, kötü insan ise içindeki kötülük hâzinesinden
kötülük çıkarır. ”
♦Engerekler
soyu* 3. Bölüm 7. Ayetinde yazıldığı üzere Yahya da bu ifade ile Ferisilerin
kötü ahlakını göstermiştir, Onlann kalplerinde kötülükten başka bir şey meydana
gelmeyeceği, kalplerinin fazlasıyla kötülükle dolu olmasına bağlıdır. İsa’nın
gösterdiği mucizeler şeytanın aracılığıyla gösterilmiş diyerek itiraz eden
kimselerin tamamen kötü oldukları yukarıda anlatılan ayetlerden anlaşılır. Bu
ayetlerin de genel hükmü vardır. Şöyle ki her kalbi temiz ve ahlakı saf olan
kişinin konuşması ve sohbeti makbuldür. Aksine kalbi kirli ve ahlakı kötü olan
kişinin ağzından çıkan söz pis ve çirkindir. Konuşması riya ile olursa gittikçe
ikiyüzlü olduğu da meydana gelecektir.
36-37.
Ayetler: “Size şunu Söyleyeyim, insanlar, söyleyecekleri her boş söz için
ceza gününde hesap verecekler. Kendi sözlerinizle aklanacak, yine kendi
sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız. ”
Bu ayetlerin
hükmüne göre insanın ağzından çıkan sözlerden hiçbiri boş değildir ki, ceza
gününe kalmasın. Yani ceza günüpde insanların hesapları görülürken amellerinden
başka boş sözleri de hesaba konulup bunlar için de Tanrı huzurunda cevap
verilmelidir. Boş söz bütün uygunsuz sözlerdeki gibi hırslı, garazlı, kirli,
riyah, boş, faydasız ve diğer bu gibi sözlere de şamildir. Sözler kalbimizden
çıkan mananın galibi olup kalbin gerçek halini anlatmakla ceza gününde ödül
veya ceza bunlara göre her insana verilecektir. Böyle hükmolunduğunda kimler
kurtulabilir.
38.
Ayet: "Bu arada
bazı din bilginleri ve Ferisiler söz alarak şöyle dediler: Öğretmenimiz, senden
doğaüstü bir belirti görmek istiyoruz. ”
Ferisiler
yirmi dördüncü ayette anlatılanların başkası oldukları Luka’nın 11. Bölüm 16.
Ayetinden anlaşılır. Fakat iki takımın ahlakı birdi. Bunlar riya ile halk
nezdinde insaflı görünmek isteyip îsa’nm Mesih olup olmadığını gerçek üzere
araştırma ve soruşturma iddiasında olarak yeterli olacak bir delil istediler.
Bunlar İsa Mesih’in yaptığı mucizeleri gördüklerinde yine onları alamet
saymayarak Luka’nın yazdığına göre gökten bir alamet istediler. Kutsal kitapta
yazıldığına göre iyi insanlar tevekkül ile Tanrı tarafından bir alamet
istediklerinde kabul olunur. Ferisiler ise riya ve küfürle bu alameti
istediler.
39-40. Ayetler:
"îsa onlara şu karşılığı verdi: Kötü ve vefasız nesil bir belirti
istiyor! Ama ona Yunus peygamberin belirtisinden başka bir belirti
verilmeyecek. Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa,
İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacak. ”
* Vefasız* Bu
kelime burada özel bir mana ile anlatılmıştır. Ahd-i Atik’te kötü bir kelime
olup Tanrı’nın ibadetini terk edip putlara secde eden Yahudilere
yakıştınlmıştı. îsa bu ayette adı geçen kelimeyi ilahi şeriat ile imanın
hükmünü ve asli manasını iptal etmiş olan kimseler hakkında söylemiştir. İsa
iki yüzlü Ferisilerin istedikleri alameti gösterememekten başka kendisi çarmıh
olunacağı zamandan önce I
gördükleri
mucizelerden kesinlikle hiçbir alamet gösterilmeyeceğini haber verir. Yunus’un
durumu Yunus kitabında etraflıca yazılmış ve Yunus peygamber balık içinde
muhafaza olunup yine dışarı çıktığı.gibi İsa Mesih de kendisi çarmıh olunduktan
sonra ölümden tekrar hayat bulacağını anlattı. Matta’mn 28. Bölüm 1. Ayetine
bakınız.
41-42.
Ayetler: "Ninova halkı, ceza günü bu nesil ile beraber kalkıp bu nesili
yargılayacak. Çünkü Ninovalılar, Yunus’un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Bakın,
Yunus 'tan daha üstün olan buradadır. Güney Kıraliçesi, ceza günü bu nesil ile
beraber kalkıp bu nesili yargılayacak. Çünkü kıraliçe, Süleyman ’ın bilgece
sözlerim dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti. Bakın, Süleyman’dan
daha üstün olan buradadır.
Ninova halkı
her ne kadar İsrailoğullanndan değil iseler de Yunus’un peygamberliğini kabul
edip vaaz ve nasihatim dinleyip tövbe ettiklerinden ceza gününde hata ve
günahlarından kurtulduktan sonra Yunus peygamberden üstün olan îsa Mesih’i red
ile onun müjdelediği müjdeyi kabul etmeyenler aleyhine şahitlik edebilirler.
Güney kıraliçesinin hikayesi, Süleyman’dan fazla hikmet sahibi olan İsa Mesih’i
reddedenlere ibrettir. Güney kıraliçesi yani Arabistan’ın güney tarafında
bulunan Şiva ülkesi kraliçesinin Süleyman’ı ziyaret etmesi nedeniyle İkinci
Tarihler’in 10. Bölüm 1-10. Ayetlerinde yazılmıştır. Şiva ülkesi eski zamanlarda
olan İsrailoğullarına çok uzak idi. Ninova şehri Musul civarında olup eskiden
Diyarbakır, Musul ve Irak taraflarında yerleşmiş Asuriye devletinin merkezi
olmakla çok büyük, geniş ve mamur bir şehirdi. Bu şehir milattan altıyüz otüz
üç sene önce yok olmaya yüz tutup şimdilerde de eserleri bulunmaktadır. Bu gün
kazılıp yerin altından bir takım antika ve resimler çıkarılmaktadır.
43.
Ayet: “Kötü ruh kişinin
içinden çıkınca kurak yerlerde dolanıp huzur arar ama bulamaz. ”
* Çıkınca*
Yani ilahi güç ile kovulunca demektir. Çünkü kötü ruhlar şeytanın hizmetkarları
olarak herşeye gücü yeten Tann’nın emriyle kovulmadıkça kişiyi bırakmazlar.
*kurak yerlerde* İsrailoğullarınm inançlarına göre kötü ruhlar susuz yerlerde
bulunurlardı. *huzur arar ama bulamaz* Kötü ruhlar bir insanın ruhunu ele
geçirip kötülüğe yönlendiremedigi zaman rahatsız olurlar.
44.
Ayet: “O zaman,
‘çıktığım eve, kendi evime döneyim’ der. Eve gelince orayı bomboş, süpürülmüş
ve düzeltilmiş bulur ”
*Evime* kötü
ruhlar ile şeytanın arzu ettikleri yer insanın kalbidir. *Bomboş, süpürülmüş ve
düzeltilmiş* Yani kötülükten kurtulduğu gibi iyilikten de ayrılmıştır. İnsanın
kalbi ilahi inayetle kötü ruhdan arındırıldıktan sonra iyi ve temiz ruh gelip
kalbinde yerleşmek üzere davet olunmalıdır.
45.
Ayet: “Bunun üzerine
gider, yanına kendinden kötü yedi başka ruh daha alır ve eve girip yerleşirler.
Böylece o kişinin son durumu öncekinden beter olur. Bu kötü neslin başına
gelecek olan da budur. ”
Kötü ruh
adamın boş halinden fırsat bulup daha fazla kuvvet ile o adamın canını ele
geçirmeye cesaret eder. İnsanın kalbi hayır ve paklıktan boşalırsa kötülükten
temizlendikten sonra şeytana bir fırsat verilir demektir. Bütün adamlar yalnız
şahsi görevine devam etmekte iken sapkınlıktan emin olabilirler. Bu ayetlerde
olan sözün iki çeşit hükmü vardır. Birisi şimdi tefsir olunduğuna göre bütün
insanların içinden kötü ruhlar kovularak temizlenmişse de bütün kuvvetiyle iyi
ve temize yönelmemiş adamın halini anlatır. Bu tür ilahi gerçek ile aydınlanmış
olan adam yine nefsinin zoruyla kötülüğe düşürse sonraki halinin daha kötü
olacağı herkes tarafından bilinir. Bu ayetlerin diğer hükmü İsrailoğulları
tarihinden anlaşılır. İsrailoğulları eskiden putperestliğe inandıklarından 70
sene kadar Babil’e sürülmüşlerdir. Bu nedenle putperestlik kötü ruhu, onlardan
temizlenip tekrar o günaha düşmedilerse de kendilerine ait teşkil ettikleri
mezhepler ile adı geçen kavmi asıl ve zayıf ruhaniyetten göz yuman ve şeriat
harici olan bir takım esassız resmiyete riayet ve itina ederek iki yüzlü ve sonradan
her türlü kötülüğü, pisliği ve alçaklığı seçen bir millet olmuştur. *Bu kötü
neslin başına gelecek olan da budur* diye İsa’nın buyurduğu söz ta bu güne
değin tamam olunmaktadır.
46-50.
Ayetler: "İsa hala halka seslenmekteyken, annesiyle kardeşleri geldi. O
’nunla konuşmak isteyerek dışarıda durdular. Birisi İsa ’ya, 'Bak, annenle
kardeşlerin dışarıda duruyor, seninle konuşmak istiyorlar’ dedi. îsa,
kendisiyle konuşana şu karşılığı verdi: Kimdir annem, kimdir kardeşlerim?
Eliyle öğrencilerini göstererek, 'işte annem, işte kardeşlerim’ dedi.
Göklerdeki Babamın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kız kardeşim ve
annem odur. ”
Markos’un 3.
Bölüm 31. Ayeti karşılaştırıldığında o zamanda büyük kalabalık İsa’yı o derece
sıkıştırdı ki yemek yemeye bile zamanı yok idi. Akrabaları onun hakkında telaş
ettiler ve İsa’nın annesiyle kardeşlerinin dışarıda kaldıklarının sebebi 8.
bölümün 19. Ayetinden anlaşılır. Yani İsa’nın bulunduğu ev kalabalıkla doluydu.
I
Meryem’in
İsa’dan küçük çocuğu olduğu bu ayetlerden anlaşılır ve kardeşleri yani Yusuf un
oğullan ona inanmadıklan Yuhanna’nm 7. Bölüm 5. Ayetinden anlaşılır. Bu kişiler
ayette yazıldığı üzere İsa ile görüşmek istediklerinde İsa kalabalığa ders
verdiğinden yasaklanmak istemeyip onlar ile görüşmeyi erteledi ise de yine
daima annesine saygı ve kardeşlerine de sevgi gösterirdi. (Yuhanna 19. Bölüm 26
ve 27. Ayetler) Bu ayette yazıldığı şekilde cevap verdiğinde 10. Bölüm 37.
Ayette anlattığı söze göre hareket etti. İsa ilahi buyruklan ve rabbani
talimatı kabul edenleri anne ve kardeşinden daha aziz ve sevgili tutup
kendisine tabi olanların hepsinden bu şekilde saygı istedi. Bundan başka
yerlerde buyurduğu söz de buna çok uygundur. Yani *Rabb olan Tanrı ki bütün
kalbinde ve bütün canında ve bütün fikrinden sevesin, birinci ve büyük emir
budur* Matta 22. Bölüm 37 ve 38. Ayetler.
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
(1-23) Ekinci benzetmesi ile İsa
Mesih tarafından yapılan açıklaması, (24- 30) deliceler benzetmesi, (31-35)
hardal tanesi ve maya benzetmeleri, (36-43) deliceler benzetmesinin açıklaması,
(44-52) Define, inci ve denize atılmış ağ benzetmeleri, (53-58) İsa Mesih’in
kendi şehir halkı tarafından reddedilmesini anlatır.
Bu on üçüncü
bölüm îsa Mesih’in kalabalığa benzetmeler ile buyurduğu talimattan ibaret
olduğundan, benzetme üzere ve özellikle İsa’nın buyurduğu benzetmelerine
denilmiş olduğunu kısaltarak anlatmak uygun görünür. Benzetme aslı olmayan
bütün destan ve hikayelerden ayrılır. Çünkü çoğunlukla hikaye kitaplarında ve
çoğu zaman sohbet esnasında anlatılan bir takım hikaye ve kıssaların mana ve
faydası yoktur. Bazılarının faydası var ise de yine insanın dünyevi haline
bakarak ibret olmasına delalet eder. Halbuki İsa’nın söylediği bütün
benzetmeler var olan cismani şeylerden ve genellikle meydana gelen durumdan
kabul olundu ise de insanların ruhani halleri ve ihtiyaçlarını anlatıp yalvaran
kalabalığa, onların ruhani bir netice ve faydası vardır ve bundan başka çoğu
zaman İsa’nın yanında bulunan kalabalıkta her türlü adamlar olup çoğunluğu onun
talimatını benzetmişiz anlayamadılar. Incil’de bulunan benzetmelerin anlamını
anlamak için birinci olarak her bir benzetmenin söylenmesindeki gerçek ve
ruhani mananın ne olduğu araştırılmalıdır. İkinci olarak ifadeler ve
nitelikleri sıralanmalıdır. Üçüncü olarak söylenen benzetmenin ruhani ve gerçek
manası yazılmalıdır.
1.
Ayet: “Aynı gün îsa
evden çıktı, gidip gölün kıyısında oturdu. ”
On ikinci
bölümde yazıldığı gibi İsa Ferisilerin itirazına cevap verdiği gün Kefemahum
şehrindeki yukarıda zikredilen ikamet ettiği evden çıkıp Taberiya gölünün
kıyısında oturdu.
2.
Ayet: “ Çevresinde öyle
büyük bir kalabalık toplandı ki, kendisi bir kayığa binip oturdu. Bütün
kalabalık kıyıda duruyordu. ”
İsa Mesih’in
on ikinci bölümde yazılan sözlerini duyan kalabalık ve şehir halkından diğer
adamlar onu takip ederek rahatsız etmişlerdi. Bu nedenle İsa Mesih bir kayığa
binip önde görüleceği şekilde kalabalığa kolaylıkla hitap edebilir idi.
3.
Ayet: "îsa onlara
benzetmelerle birçok şey anlattı. ‘Bakın ekincinin biri tohum ekmeye çıkmış ’
dedi. ”
Bu on üçüncü
bölümde yedi benzetme yazılmıştır. İsa bu kayıkta oturduğunda bir çiftçinin
tarlasına tohum ekmeye gittiğini gördüğü ve bu benzetmeyi ondan aldığı
zannedilmektedir. İsa bu benzetmeyi anlatırken hazır olan kalabalığın çeşitli
hallerine bakarak onların bazıları onun rabbani talimatını kabul etmiş ve
bazısı reddetmiştir. Kabul edenlerden de bazısının kalben kendisine tabi
olmayacaklarını İsa bilirdi. İsa Mesih’in bu benzetmeden amacı bütün adı geçen
talimat insanlara müjdelendiğinde dinleyenlerin hal ve ahlakına göre tesir
ettiğini anlatmak için olduğu anlaşılır. Bu benzetme Markos’un dördüncü ve
Luka’nın sekizinci bölümünde yazılmıştır.
4-8. Ayetler: “
Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düşmüş Kuşlar gelip bunları yemiş. Kimi,
toprağı az olan kayalık yerlere düşmüş toprak derin olmadığından hemen
filizlenmişler. Ne var ki, güneş doğunca kavrulmuşlar, kök satamadıkları için
kuruyup gitmişler. Kimi, dikenler arasına düşmüş. Dikenler büyümüş, filizleri
boğmuş. Kimi ise iyi toprağa düşmüş. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı da otuz
kat ürün vermiş. ”
Bu örneğin
görünüşteki manası şu şekildedir ki, tarlaya ekilen tohumun bazısı yol
kenarında bulunan sert yere düşüp, orada bulanan kuşlar onu toplarlar. Bir
miktarı da çoğunlukla ve özellikle Taberiya gölünün civarında olan tarlalarda
bulunduğu gibi az topraklı kaya üzerinde az zamanda rutubeti bittiğinden meyve
veremez. Dikenler ise her tarlada az çok bulunur. Onların sebebinden tohumun
bir miktarı yok olur. Bu örnekte anlatıldığı üzere iyi toprağa düşen tohum
sürekli aynı şekilde ürün vermeyip yerin, mevsimin ve tohumun durmuna göre bazı
defa otuz kat veya eksik, bazı defa yüz kat ve daha fazla ürün verir.
9.
Ayet: "Kulağı olan
işitsin. ”
11. Bölüm 15.
Ayete bakınız.
10.
Ayet: "Öğrenciler
gelip İsa’ya, ‘Halka neden benzetmelerle sesleniyorsun? ’ diye sordular. ”
Bu ayetten 23.
Ayete değin bulunan sözler yukarıda söylenen örneğe bağlanmış olduğundan
yazılmıştır. Fakat adı geçen sözlerin Markos’un 4. Bölüm 10. Ayetine
bakıldığında kalabalık dağıldıktan sonra söylendiği anlaşılır. Bu ayetten îsa
Mesih o zamandan önce örnekler ile kalabalığı emin eylediğinden öğrencileri
şaşırarak ondan sebebini sormaya cesaret bitikleri anlaşılır.
11.
Ayet: “Isa şu cevabı
verdi: Göklerin Egemenliğinin sırlarını anlama yeteneği size verildi, ama
onlara verilmedi. ”
*Size*
Markos’un 4. Bölüm 10. Ayetinde anlaşılır ki, bu soru sorulduğunda elçiler ile
beraber diğer kimseler var idi. * Göklerin Egemenliğinin sırları* Yani İsa
Mesih’in görevi ile ilgili olan rabbani ilhamlar ve onun aracılığıyla kavuşulan
ebedi hayat ve hidayet demektir. *Onlara verilmedi* Yani kendisini kabul
etmeyip tabi olmayanlara bu ebedi hayata kavuşma yolu ihsan olunmamıştır.
Korintlilere İkinci Mektubun ikinci bölümünde yazılıp anlatıldığı üzere cismani
ve dünyevi adamlar ruhani şeyleri anlayamazlar. Adı geçen kalabalığın çoğunluğu
bu türden olup gaflet uykusunda idiler.
12.
Ayet: " Kimde
varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa,
kendisinde olan da elinden alınacak. ”
Bu söz mal ve
mülkün kazanılması hususlarından benzetme olup burada manası budur ki, ebedi
hayata kavuşan rabbani talimatı kazanmaya fırsatı elinde olan kimseler fırsatı
yerinde kullanırsa ruhça aydınlanarak daha fazla rabbani inayete kavuşmuş olur.
Ama elinde olan fırsatı kaybeden kimseler gaflet içine düşüp kendi suçundan
dolayı büyük ruhani nimetlerden mahrum olduğundan başka önce kavuştuğu fırsat
ve nimetleri de kaybetmiş olur.
13.
Ayet: “Onlara
benzetmelerle seslenmemin nedeni budur. Çünkü, gördükleri halde görmezler,
duydukları halde duymaz ve anlamazlar. "
Yani bunlara
rabbani ilhamlar benzetmelerle açıklanmazsa asla anlayamazlar.
14-15.
Ayetler: “ Yeşaya’nın şu peygamberlik sözü onların bu durumunda gerçekleşmiş
oluyor: Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, bakacak bakacak, ama hiç
görmeyeceksiniz! Çürikü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağır işitir
oldu. Gözlerini de kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, kulakları işitmesin,
yürekleri anlamasın ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim. ”
Bu söz
Yeşeya’nm 6. Bölüm 8 ve 9. Ayetlerinde ve İsa’nın buyurduğuna göre bu söz her
ne kadar Yeşeya peygamberin zamanında bulunan îsrailoğulları hakkında
söylenmişse de İsa’nın zamanında bulunan adamlar hakkında da hükmü vardır.
Rabbani ilhamların örneklerle anlatılıp açıklandığı halde bile, yine bunlar
layıkıyla anlayamazlardı. Kalp gözlerini yumup kulak ile işitirlerse layıkıyla
dinlemezler idi. Bunlar cismani olup ruhaniyeti anlamak için sevgiye yönelmeyip
kuvvetlerini de kullanmadıklarından bu kuvvet yok olmuştur. Şöyle ki, ruhani
nur ile nurlanmayıp daha fazla karanlığa batmaktadırlar. Bütün insanların hali
böyledir. Hayat nuru ile nurlanarak ahlak ve amellerde düzelmezlerse içinde
olan kötülük sebebiyle o nuru kullanmayarak daha beter olmaktadırlar.
I
16-17.
Ayetler: "Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız
işitiyor! Size doğrusunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice doğru kişiler
sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi
işitmek istediler, ama işitemediler. ”
Elçiler ile
bazı kişiler bu talimatı dikkatlice dinleyip anlayarak, kalplerinde koruyarak
itaatkar olduklarından onların halleri yukarıdaki kıssanın durumundan her
açıdan ayrılır. *Sizin gördüklerinizi* Yani Mesih’in ortaya çıkması ve
mucizeleri ile talimatı demektir. Eski zamandan beri peygamberler ile bütün iyi
kişiler Mesih’in gelmesini hasretle beklemişlerdi.
18.
Ayet: "Şimdi
ekinciyle ilgili benzetmeyi dinleyin”
Markos’un 4.
Bölüm 10. Ayetlerine bakıldığında İsa anlattığı benzetmenin tefsiri ile ilgili
öğrencileri tarafından sorulan soruya cevap olarak, benzetmenin anlaşılmasının
kolay olduğunu ima ederek onun gerçek ve ruhani manasını anlattı ve tefsir
etti. İsa’nın mübarek ağzından çıkan bu benzetmenin tefsiri yalnız
öğrencilerine ihsan olundu ise de bize de tebliğ olundu.
19.
Ayet: "Her kim
Göksel Egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, Şeytan gelir, onun yüreğine
ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum işte budur. ”
*Göksel
Egemenlikle ilgili sözü* Luka’nm 8. Bölüm 11. Ayetinde kaydedildiği üzere
tohumdan murat Tann’nın sözüdür. Bu ifade İsa Mesih’in müjdesi yani onun
aracılığıyla ilham ve ihsan buyurulan kurtuluş ve ebedi hayatla ilgili olan
talimat anlatılır. Yerin her çeşit tabaka ve cinsine ekilen ruhani tohum
birdir. Ekinci İsa ile onun müjdesini müjdeleyenlerdir. Fakat toprak bir türlü
olmayıp bu benzetmede dört çeşit anlatılmıştır. *Yol kenarı* Yani adamların
kalpleri ve fikirleri dünyanın tesiri ve şeytanın azdırmasıyla kontrol altına
alınıp öyle paklanmışdır ki rabbani hakikat giremez ve elbette anlaşılmaz. Bunun
için kuşlar buğday tanelerini kaptıkları gibi şeytan da insanların ebedi hayata
kavuşmamaları için o anda bu tesiratıyla inandırarak onları azdırır.
20-21.
Ayetler: “Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen sevinçle kabul
eden, ama kök satamadığı için ancak bir süre' dayanan kişidir. Böyle biri Tanrı
sözünden ötürü sıkıntı yada zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşer. ”
Bazı adamlar
da rabbani gerçeği kabul etmeye hazır bulunup hak yolunda ne türlü dert ve
meşakkate uğrayacaklarını layıkıyla düşünmediklerinden doğru yol nefse uygun
bir yol olmadığı halde özellikle îsa’nm hatırı için kovulup eziyet
çektiklerinde dünyevi rahat ve sefalarını buna tercih ile geri dönüp artık
içlerinde rabbani gerçeğin alameti bulunmadığından meyvesiz kalırlar.
22.
Ayet: “ Dikenler
arasında ekilen de şudur: Sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin
aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini engeller. ”
Bu üçüncü
kısımda pek çok adamlar bulunur. Dünyevi işler ve bedeni arzular sebebinden
ruhani tohum yani rabbani talimata insanların kalplerinde yeşeremez. Bazı kere
yeşerir ise de ondan daha kuvvetli bulunan bedeni arzulardan boğulur. İşte
insanların çoğu bu kısımda olup geçici ve dünyevi şeylere aldanarak ebedi
hayattan mahrum olurlar.
23.
Ayet: " İyi toprağa
ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün
verir, kimi yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat. "
Fakat bazı
adamlar bu talimatı işittiklerinde anlayıp kabul ettikleri gibi hem de onu
ezberlerler.
24.
Ayet: “İsa onlara başka
bir örnek anlattı: ‘Göklerin Egemenliği, tarlasına iyi tohum eken adama benzer
’ dedi. ”
Yani ilahi
inayetten İsa Mesih’in aracılığıyla insanoğluna ihsan olunan kurtuluş ve ebedi
hayat müjdesi insanlara müjdelenince onlar tarafından kabul veya red olunması
bu gelecek örnek ile anlatılır. 37-43. Ayetlerde yazıldığı üzere îsa bu
durumların manasını öğrencilerine gizlice açıkladığından örneğin gerçek ve
ruhani manası için bu ayetlere bakılmalıdır.
25.
Ayet: “ Ne var ki,
herkes uyurken, adamın düşmanı gelmiş ve buğdayın arasına delice ekip gitmiş. ”
Yani
geceleyin bir düşman gelip, kinle buğday sapına benzer yabani ve zararlı otun
tohumunu ekip gitti. 1
26.
Ayet: “ Ekin gelişip
başak salınca, deliceler de görünmüş. ”
Yani buğday
başaklandığında onun içinde yabani delice ekilip, beraber büyümüş olduğu
anlaşılır.
27.
Ayet: “ Mal sahibinin
köleleri gelip ona şöyle demişler: Efendimiz, sen 1
tarlana iyi
tohum ekmedin mi? Öyleyse delice nereden çıktı?. ”
îyi toprağa
iyi tohum ekilirse delice çıkacağını kimse beklemez.
28-30.
Ayetler: “O da onlara, 'Bunu bir düşman yapmıştır’ demiş. Köleler, ‘gidip
deliceleri toplamamızı ister misin?’ diye sormuş. ‘Hayır, deliceleri toplarken
belki buğdayı da sökersiniz ’ demiş. Ekinin biçileceği zamana kadar bırakın,
ikisi yan yana büyüsün. Ekin biçme zamanı gelince orakçılara diyeceğim ki, önce
deliceleri toplayın, yakılmak üzere demet yapın. Buğdayı ise toplayıp ambarıma
koyun. ”
Tarlanın
sahibi akıllı idi. Buğdayı ayak altına alarak basıp bozmaktan, deliceleri bir
müddet buğday içinde bırakmak hayırlıdır.
31-32.
Ayetler: “îsa onlara bir örnek daha anlattı: ‘Göklerin Egemenliği bir adamın
alıp tarlasına ektiği hardal tanesine benzer ’ ki dedi. Hardal tüm
tohumların en küçüğü olduğu halde, gelişince bahçe bitkilerinin boyunu aşar,
ağaç olur. Öyle ki, gökle uçan kuşlar gelip dallarına konarlar. ’’
Egemenliğin
bir ağaca benzetilmesi Yahudilerin adetlerindendi. Danyal 4. Bölüm 10-12.
Ayetler ve Hezekyal 31. Bölüm 3-9. Ayetlere bakınız. Hardal tanesinin küçüklüğü
Yahudiler arasında atasözü idi. Yahudistan’da hardal ağacı pek uzun ve kuvvetli
olur. Bu örneğin ruhani manası Incil’i okumakla anlaşılır. Yani önceden İsa
Mesih fakir görünüp hardal tanesine benzetilmesi, büyükler tarafından küçük
görülmekle gerçekte ona tabi olanların sayısı az ve onların itibarın az
olduğunu anlatır. Hardal ağacı da sonradan Hıristiyan dinine inananlar çoğalıp
milyonlarca nüfusa ulaştığını ve sonunda bütün insanları ilahi inayete
kavuşturacağını anlatır. Bu örnek İsa Mesih’in ruhani egemenliğinin yaş ağaç
gibi büyümesini açıklar.
II
33.
Ayet: “İsa onlara bir
başka örnek daha anlattı: Göklerin Egemenliği bir kadının alıp tüm hamuru
kabartmak için üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer. ”
Bu örnek de
hardal tanesi örneği gibi İsa’nın ruhani egemenliğinin yayılmasını anlatmak
için başka bir şekilde anlatılır. Bu örneğe göre unun maya aracılığıyla
mayalandığı gibi insanlar Hıristiyanlar aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayat
ile ilgili olan talimatı kabul etmeye yönelirler. Havariler zamanından şimdiye
değin bu şekilde olmuştur. Çünkü Hıristiyanların komşuları ve dostları, onların
örnek olarak gösterdikleri inançlarıyla susturulurlardı. Onların inançları
Incil’e uygun olması gerekir. Fakat bazı Hıristiyanlar bunun tersine hareket
ettikleri halde bu örneğin manasını kaybetmiş olurlar.
34.
Ayet: “İsa bunların
hepsini halka örneklerle anlattı. Örnek kullanmadan onlara hiçbir şey
anlatmazdı. ”
*Ömek
kullanmadan hiçbir şey anlatmazdı. * Yani o zaman demektir. Çünkü başka
zamanlarda kalabalığa ömeksiz ders verirdi.
35.
Ayet: “Bu, peygamber
aracılığıyla bildirilen şu sözün yerine gelmesi için oldu: Ağzımı örnekler
anlatarak açacağım, dünyanın kuruluşundan beri gizli kalmış sırları dile
getireceğim. ”
Mezmurlann 78.
Bölüm 2. Ayetine bakınız. Dünyanın kuruluşundan beri İsa Mesih gibi ruhani
gerçeği anlayan yok idi.
36.
Ayet: “Bundan sonra İsa
halkı bırakıp eve gitti. Öğrencileri yanına gelip, 'tarladaki delicelerle
ilgili örneği bize açıkla ’ dediler. ”
İkinci ayete
göre İsa bir kayığa binip kıyıda bulunan halka ders verdi. Yukarıda geçen dört
örneği anlattıktan sonra halka izin verip evine döndüğünde öğrencileri yukarıda
geçen deliceler örneğini layıkıyla anlamadıklarından ayette yazıldığı gibi
bunun tefsiri için ona yalvardılar.
37.
Ayet: “ İsa, ‘ iyi
tohumu eken, İnsanoğludur ’ diye karşılık verdi. ”
İsa bizzat
ruhani tohum olan ebedi hayat talimatını insanlara müjdeleyip, onun I
öğrencileriyle
bütün iyi kulları da bu hayat ve kurtuluş müjdesini yayarlar. 28. Bölüm 19 ve
20. Ayette yazılan emre göre bu müjdeyi yaymak bütün Hırıstiyanlara farzdır.
38.
Ayet: "Tarla ise
dünyadır. İyi tohum, Göksel Egemenliğin oğulları, deliceler de kötü olanın
oğullarıdır. ”
Bütün dünya
ruhani büyük bir tarla olup, insanların kalpleri onun toprağıdır. *Göksel
Egemenliğin oğulları ve kötü olanın oğulları* Yani İsa Mesih’in iyi kulları
veya doğru yolda olan kimseler ve şeytanın kullan veya doğru yoldan sapan
kimseler demektir. İşte bütün dünyanın halkı ya doğru yoldadır yada doğru
yoldan sapmıştır. Delice, buğdaya benzer göründüğü gibi iyi ile kötü adamlar
arasında olan fark bazen görünmez ise de birisinin ahlakı temiz ve Tann’ya iyi,
diğeri münafık ve Tann’nın yanında çirkindir. Bu dünyada iyi ve imanlı
insanlar, imansız ile beraber bulunurlarsa hangisinin Tann’ya makbul olduğu
bizler tarafından her zaman anlaşılmaz.
39.
Ayet: " Deliceleri
eken düşman, şeytandır. Ekin biçme zamanı, dünyanın sonu ve orakçılar ise
meleklerdir. ”
Şeytan insanı
azdırarak günaha sokup kötülüğü bu dünyaya getirdi. *Ekin biçme zamanı. . . *
Bu söz ceza gününü anlatıp, insanları ayıran zaman odur. Rabb İsa Mesih
melekler aracılığıyla insanlan huzuruna toplayıp onları ayırıp ve
yargılayacaktır.
40-43.
Ayetler: “ Deliceler nasıl toplanıp ateşte yakılıyorsa, dünyanın sonunda da
böyle olacaktır. İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha
düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O ’nun egemenliğinden toplayıp kızgın
ateşe atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. Doğru kişiler o
zaman Babalarının egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. Kulağı olan işitsin.
”
İkiyüzlü, asi
ve imansız olanlar cehenneme yollanacağı gibi iyi, imanlı ve makbul olanlar
cennete veya ebedi mutluluğa kavuşmaya davet olunacakları bu ayetlerde
anlatılıp bu konunun ayrıntısı için 25. Bölüm 31-46. Ayetlere bakınız.
♦Babaları* 6. Bölüm 9. Ayete bakınız. *Güneş gibi parlayacaklar* Bu güzel ifade
ile ebedi hayata ve sonsuz mutluluğa kavuşanların tarif edilemez mübarek
halleri anlaşılır. *Kulağı olan işitsin. * Daha önce anlatıldığı üzere bu sözü
İsa en önemli konuları anlatmak ve pekiştirmek için çoğu zaman kullanırdı.
44.
Ayet: “ Göklerin
Egemenliği, tarlada saklı hâzineye benzer. Bunu bulan adam yine saklamış.
Sevinç içinde gitmiş, varını yoğunu satıp o tarlayı satın almış. ”
Isa bu örnek
ile aşağıda gelecek iki örneği yalnız öğrencilerine gizlice ifade buyurmuştur.
Bu örneklerin hepsinde gerçekte pnun kavminden olup egemenliğin büyük
nimetlerinde hissedar olmayı açıkça ve isimle Hıristiyan olmaktan ayırdı. Çünkü
Hıristiyan olarak isimlendirilmekle kalben İsa Mesih’e tabi olup ahlakça
temizlenerek ona makbul olmak arasında çok fark vardır. Bu örneklerin manası
açıktır. Gizlenmiş hâzineye rast gelerek bulan kişi sürekli Hıristiyan olmuş
ise de sonradan gerçek iman ile İsa Mesih’e itikat ve itimat edip onun
aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayata kavuşmanın neden ibaret olduğunu hem
görür ve hem de hissetmiş olur. Büyük bir hazine bulmuş gibi ilahi inayete
kavuştuğundan memnun ve sevinerek kavuştuğu nimetler için her şeyi terketmeye
hazırdır.
45-46.
Ayetler: "Yine Göklerin Egemenliği, kıymetli inciler arayan bir tüccara
benzer. Tüccar, çok kıymetli bir inci bulunca gitmiş, varını yoğunu satıp o
inciyi satın almış. "
Bu örnek
yukarıda geçen örnekten yalnız bir konuda ayrılır. Şöyle ki, adı geçen tüccar
bulduğu kıymetli inciyi aramakta idi. Yani Incil’de ilham olunan ruhani
nimetleri her şeyden daha kıymetli sayan adam iyi niyet ile ilahi sözü doğrudan
doğruya anlamaya çalışırken zihin aydınlanması ve kalp tesiri ile İsa Mesih
aracılığıyla onu Tann’dan yalvararak ister. Bu adam şüphesiz doğru yola ulaşıp
istediği büyük nimetlere kavuşacaktır.
47-48.
Ayetler: "Yine Göklerin Egemenliği, denize atılan ve her çeşit balığı
toplayan bir ağa benzer. Ağ dolunca onu kıyıya çekerler. Yere oturup yararlı
balıkları seçer ve kaplara koyarlar, yararsız olanları atarlar. ”
Bu örnek
Hıristiyanların çfeşitli ahlakını ve sonunda birbirinden ayrılacaklarını
anlatır. Ağ Hıristiyanların cemaatleridir ki, bazen iyi, bazen kötü kişilerden
oluşur. Yukarıda geçen deliceler örneğinin tefsirine göre ceza gününde bütün
iyi ve imanlı olan kimseler kötü ve iki yüzlü olanlardan sonsuza kadar
ayrılacakları gibi İsa Mesih’in gerçek kavmi Hıristiyan diye isimlendirilen
diğer kavimlerden ayrılıp, bunlar bütün iki yüzlüler ile dünya ehli ve cehennem
ehli hisselerini alacaklardır.
49-50.
Ayetler: "Dünyanın sonunda da böyle olacak. Melekler gelip günahkarları
doğruların arasından ayıracaklar ve onları kızgın ateşe atacaklar. Orada
ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. ” ,
40-43.
Ayetlere bakınız.
51.
Ayet: "İsa onlara,
'bütün bunları anladınız mı?’ diye sordu. O’na, ‘Evet’ karşılığını verdiler. ”
Bunlar o
zamanda buyurulan örneklerin manasını anladılar ise de sonradan bunların
manasını daha açık anlayacakları bellidir.
52.
Ayet: "O da onlara,
'İşte böylece Göklerin Egemenliği için eğitilmiş her din bigini, hâzinesinden
hem yeni hem de eski değerler çıkaran bir mal sahibine benzer ’ dedi. ”
Din bilgini,
Incil’de sürekli bulunduğu üzere hoca manasınadır. İsa Mesih tarafından ruhani
egemenlik havarilere anlatıldığında diğer adamlara ebedi hayat müjdesini
bildirmeye görevlendirilip bu egemenlik ile ilgili önceden ve sonradan
öğrendikleri derslerden halka ders vermek onlara farz idi.
53.
Ayet: “ İsa bütün bu
örnekleri anlattıktan sonra oradan ayrıldı. ”
Kefemahum
şehrinden ayrılarak Nasıra şehrine gitti. Markos’un 6. Bölüm 1. Ayetine
bakınız. Fakat Luka’nm 4. Bölüm 16. Ayetinde anlatılan Nasıra’ya İsa’nın
gelmesi daha önce meydana geldiği zannedilmektedir.
54.
Ayet: " Kendi
memleketine gitti ve oradaki havrada halka ders vermeye başladı. Halk şaşıp
kalmıştı. 'Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden geliyor? ’
diyolardı. ”
İsa Nasıra’da
oturduğu halde otuz yaşına kadar ders vermeyerek, mucizeleri de göstermeksizin
sonradan Nasıra halkı gördükleri ve işittikleri şeylere şaşıp kaldılar. Aşağıda
gelecek ayetlerden ve daha ayrıntılı Luka’nm 4. Bölümünden ona düşmanlık
ettikleri anlaşılır. Fakat onun bilgeliği ile gücünü inkar edemediler.
55-56.
Ayetler: "Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi?
Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda O’nun kardeşleri değil mi? Kızkardeşlerinin hepsi
aramızda yaşamıyor mu? O halde O’nun bütün bu yaptıkları nereden geliyor?
dediler.
İsa’nın
babası, akrabası ve sanatı hepsi tarafından biliniyordu. Bu adı geçen kişiler
onun annesi tarafından küçük kardeş ve kızkardeşleri idiler.
57.
Ayet: " Ve gücenip
O’nu reddettiler. Ama İsa onlara şöyle dedi: Bir peygamber, kendi memleketinden
ve evinden başka yerde hor görülmez.
Nasıra halkı
İsa’yı kabul etmedi. Bu anlattıkları atasözü herkesin bildiği gibi gerçektir.
58.
Ayet: “
İmansızlıklarından dolayı îsa orada pek fazla mucize göstermedi. ”
Markos’un
yazdığına göre birkaç hasta kimseyi iyileştirdi. Çoğu zaman mucizeler
gösterdiği kişilerden iman istedi. 8. Bölüm 4. Ayet ve Markos’un 5. Bölüm 36.
Ayetine bakınız.
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
(1-12) Yahya’nın Hirodes’in emriyle
zindana atılıp Hirodes’in hilesiyle öldürülmesi, (13-21) İsa Mesih’in tenha bir
yere gidip ardından gelen büyük kalabalığı yalnız birkaç adama yetecek yemekle
doyurması, (22-33) onun göl üzerinde yürüdüğü ve Petrus’un cesaret ile az
imanı, (34-36) İsa Mesih’in pekçok hastayı iyileştirmesini anlatır.
1.
Ayet: "O günlerde
îsa ile ilgili haberleri duyan bölge kralı Hirodes ”
Adı geçen
Hirodes 2. Bölüm 1. Ayette adı geçen Hirodes’in oğlu olup Celile vilayetinin
hükümdarı idi. Eskiden Aryatos isimli bir Arap padişahın kızıyla evlenip sonra
da ileride gelecek Hirodiya isimli kadına aşık olarak onu karısından
ayrılacağını söyleyerek kendisine gelmesi için kandırıp kendi karısını da
boşadı.
2.
Ayet: “Adamlarına, “Bu
vaftizci Yahya'dır” dedi. Ölümden dirilmiştir. Olağanüstü güçlerin O ’nda etkin
olmasının nedeni de budur. ”
Luka’nın 9.
Bölüm 8-9. ayetleri bu ayet ile karşılaştırıldığında anlaşılır ki, Hirodes
Yahya’nın ölümden sonra tekrar dirildiği insanlar arasında sübut derecesine
varmış sesini adamlarından işittiğinde bunun üzerine düşünerek îsa ile görüşüp
şüpheyi gidermek istemişse de onu görmeksizin sonra tekrar dirildiği şöhret
bulan kişi, öldürdüğü Yahya’dır diye zihninde karar vermiştir.
1.
5. Ayet: “ Hirodes,
kardeşi Filipus’un karısı Hirodiya yüzünden Yahya’yı tutuklatmış, bağlatıp
zindana attırmıştı. Çünkü Yahya Hirodes ’e ' O kadınla evlenmen Kutsal Yasa'ya
aykırıdır’ demişti. Hirodes Yahya’yı öldürtmek istemiş, ama halktan korkmuştu.
Çünkü halk Yahya ’yı peygamber sayıyordu. ”
Bu ayetler
yukarıda geçen ayeti tefsir eder. İsa Yahudiye’de iken Yahya zindana atılmış
idi. ( 4. Bölüm 12. Ayet) Hirodiya Yahya’ya fazlasiyle kin besleyip onu idam
etmek istediğinden Hirodes de her ne kadar ona kin beslemiş ise de halktan
korktuğundan yalnız zindana atarak onu hapiste Hirodiya’nın gazabından
korumuştu. * Hirodiya yüzünden* Yani onun ile Hirodes’in kötü ilişkisini Yahya
çirkin gördüğünden zindana atılmıştır. * Kutsal yasaya aykırıdır* Kutsal yasaya
uygun olmayıp gerçekte kötü ve çirkin bir ilişki olduğu açıktır. Çünkü önce
sebepsiz kendi karısını boşadı. İkinci olarak, nikahsız diğer adamın karısını
almıştır. Üçüncü olarak, Levililerin 18. Bölüm 16. Ayetinin hükmü gereğince
akrabasından mahrem derecesinde bulunan bir kadını almıştır. * Halktan korktu *
Celileliler diğer Yahudilerden daha fazla Roma İmparatoru tarafından tayin olunmuş
hükümdara karşı fitne ve fesada hazır idiler. Hirodes onların arasında
peygamber sayılan Yahya’yı öldürecek olursa kendisine zararı olacağını
hissetmişti.
6.
Ayet: “ Hirodes ’in
doğum günü şenliği sırasında Hirodiya ’nın kızı ortaya çıkıp dans etti. Bu, Hirodes
’in hoşuna gitti. ”
Bununla
Markos’un 6, Bölüm 21. ayeti karşılaştırıldığında Yahya hakkında Hirodiya’mn
kötü niyeti olduğu anlaşılır. Çünkü padişahın ailesinden birinin yabancı
huzurunda dans edip onların eğlenmeleri için yardımcı olması kabul olunmayan
bir şeyken Hirodiya’nın kızının bu dansı adı geçen annesinin durumdan dolayı
alçakgönüllülüğünün özel bir alameti göründü. Dans, adı geçen Hirodes ile bütün
misafirlerin oldukça hoşuna gitti.
7.
Ayet: ‘‘Ant içerek kıza
ne dilerse vereceğini söyledi. ” I
Bu tür bir
vaadden Hirodes’in fazla ahmaklığı anlaşılır. Çünkü kendisi padişah olmayıp
Roma imparatoru tarafından vekil olduğu halde, Markos’un 6. Bölüm 23. Ayetinde
yazıldığı üzere Hirodiya’mn kızma her ne isterse verilmesini, yani ülkenin
yansına kadar vermeyi vaad etti.
8.
Ayet: " Kız,
annesinin kışkırtmasıyla, 'Bana şimdi, bir tepsi üzerinde Vaftizci Yahya’nın
başını ver' dedi".
Hirodiya’nın
Yahya’ya kötü niyeti ve düşmanlığının fazla olduğu bundan anlaşılır.
9.
Ayet: “ Kral buna çok
üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü bu dileğin yerine
getirilmesini buyurdu. ’’
Hirodes
Yahya’yı esirgemek istemişse de fakat misafirler yanında verdiği vaad ve
yeminin bozulmamasını haksız bir işin gerçekleşmesine tercih etmiştir.
10.
Ayet: " Adam
gönderip zindanda Yahya ’nın başını kestirdi. ”
Yahya’nın
atıldığı zindan Hirodes’in sarayına bitişik bulunduğundan Hirodes derhal bir
adam göndererek o gece Yahya’yı öldürttü. Çünkü Hirodiya’nın kızı aracılığıyla
istenen şeyin hemen o saat gerçekleşmesi Hirodiya’nın isteği idi.
11.
Ayet: “ Bir tepsi
üzerinde getirilen baş genç kıza verildi, kız da bunu annesine götürdü. ”
Ne acayip bir
hediyedir. İşte günahın meyvesi oldukça acayip ve heybetlidir.
12.
Ayet: “ Yahya’nın
öğrencileri gelip cesedi aldılar ve gömdüler. Sonra gidip İsa ’ya haber
verdiler. ”
Yahya’nın
öğrencileri onun öldürülmesinin haberini aldıklarında Hirodes’ten izin ahp
Yahya’nın başsız cesedini layıkıyla defnedip, İsa’ya haber verdiler.
13.
Ayet: “ İsa bunu
duyunca, tek başına tenha bir yere çekilmek üzere bir kayıkla oradan ayrıldı.
Bunu öğrenen halk, şehirlerden çıkıp O’nuyaya olarak izledi. ”
Yahya’nın ölüm
haberi İsa’ya ulaşıncaya değin biraz zaman geçti. O sırada Hirodes ikinci
ayette yazıldığı üzere İsa’nın şöhretini duymuştu. Bununla Markos’un 6. Bölüm
29-33. Ayetleri karşılaştırıldığında, Elçilerin İşleri onuncu bölümde anlatılan
görevlerinden aynhp îsa ile beraber gittiler, İsa’nın istediği tenha bir yere
kayık ile varmadan önce çok adamlar yaya gidip gölün öte tarafına ondan önce
geldiler. İsa onlara merhamet ederek iyileştirip, ruhani ders verdi.
14.
Ayet: " İsa
kayıktan inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Onlara acıdı ve hasta
olanlarını iyileştirdi. ”
Yani kayıktan
çıkıp yukarıda geçen söze göre bunlar kendisinden önce Taberiya gölünün öte
tarafına varmışlar idi. İsa’nın insanlara gösterdiği sevgi o kadar çoktu ki,
her ne kadar bir müddet rahat etmek için adı geçen gölü geçmişse de yine
ihtiyaçlı kalabalığı gördüğünde onlara ruhani ve cismani nimetleri ihsan etmeyi
tercih etti. Bu ayet ile Yuhanna’nın 4. Bölüm 32-34. Ayetlerini
karşılaştırınız.
15.
Ayet: " Akşama
doğru öğrencileri O’nun yanma gelip dediler ki, “ Burası ıssız bir yer, zaman
da artık geç oldu. Halkı salıver de köylere gidip kendilerine yiyecek alsınlar.
”
* Akşam * İki
vakte akşam denilir. Biri ikindiden sonra ve diğeri güneşin batma vaktidir.
Buradaki akşam zikri ikindiden sonra demektir. Kalabalık pek fazla idi ve
onların doyurulmaları hakkında havariler vesvese ettiler. İsa onlara ders
verirken onlar da can-ı gönülden dinlediklerinden ne kadar geç olduğunu
anlamadılar.
16.
Ayet: “ İsa, gitmelerine
gerek yok, onlara siz yiyecek verin dedi. "
Derhal İsa bir
mucize göstererek onları doyurmayı isteyip öğrencilerinin imanını tecrübe
ederek bu sözü söyledi.
17.
Ayet: “ Öğrenciler,
‘burada beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok id’dediler. ”
Elçiler her ne
kadar İsa’nın mucize göstermesine gücü olup bunun alametlerini görmüşler ise de
hatırlarına hiçbir şey gelmemiştir.
18.
Ayet: " İsa, onları
buraya, bana getirin dedi. ”
Bu kadar ekmek
neye yarar diyerek hepsinin şaşırması yersizdir.
19-21. Ayet:
" Halka çimenlerin üzerine oturmalarını buyurduktan sonra, beş ekmekle
iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran duasını yaptı; sonra ekmekleri
bölüp öğrencilerine verdi, onlar da halka dağıttılar. Herkes yiyip doyduktan
sonra on iki sepet dolusu yemek artığı topladılar. Yemek yiyenlerin sayısı,
kadın ve çocuklar hariç, yaklaşık beş bin erkekti. ”
Bu mucize
Yuhanna’mn 6. Bölüm 6-15. Ayetlerinde ayrıntılı anlatıldığından adı geçen
ayetlere bakınız. Yuhanna’nın 6. Bölüm 15. Ayetine göre hazır bulunan kalabalık
bu mucize ile İsa’yı alıp kendilerine padişah etmek istediler fakat bunların
sonradan İsa’ya kalben inanmadıkları anlaşıldı.
22-23. Ayet: “
Bundan hemen sonra İsa öğrencilerine, kayığa binip kendisinden önce karşı
yakaya geçmelerini buyurdu. Bu arada kendisi halkı salıverecekti. Halkı
salıverdikten sonra dua etmek için tek başına dağa çıktı. Akşam olurken orada
yalnızdı. ”
Orada bulunan
halkın arzularının cismani olduğu Yuhanna’nm 6. Bölüm 26. Ayetinden anlaşılır.
İsa bu kalabalığı yakın köylere gece olmadan önce gönderdi. Öğrencilerini de
Taberiya gölünün beri tarafına gönderdi. Kendisi adeti üzere tek başına çekilip
bir müddet dua ederek aziz vaktini geçirdi.
24.
Ayet: “ O sırada kayık
kıyıdan bir hayli uzakta dalgalarla boğuşuyordu. Çünkü rüzgar karşı yönden
esiyordu. ”
İsa dağ
üzerinde tek başına dua ederken öğrencileri gölde fazlasiyle eziyet
çekiyorlardı. Çünkü bu gölde sürekli olan şiddetli fırtınalardan birisine
yakalandılar.
25.
Ayet: “ Sabaha karşı İsa
gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı. ”
* Sabaha
karşı* Sabaha yakın yani saat dokuz ile oniki arasında idi. Orada da İsa’nın
ilahi gücü gösterdiği açıktır.
26-27. Ayet: "
Öğrenciler, onun gölün üstünde yürüdüğünü görünce dehşete kapıldılar. “ Bu bir
hayalet!” diyerek korkuyla bağrıştılar. Ama İsa hemen onlara seslenerek, “Cesur
olun! Benim, korkmayın! ” dedi. ”
Havariler
karanlıkta adam görünüşünde bir şey farkedip oldukça şaşırdılar. Çünkü göl
üzerinde insan yürümesi umulmayan bir şeydir. Her ne kadar İsa öğrencilerinin
kayığına yakın olduysa da onu tanıyamadıklarından korktular. Fakat İsa onları
bu korkuda bırakmayıp kendisini tanıtıp onlara güven verdi.
28.
Ayet: “ Petrus buna
karşılık, “ Ya Rabb ” dedi, “ eğer sen isen, emir ver de su üstünde yürüyerek
sana geleyim ” dedi. ”
Petrus’un
ahlakça hiddeti ve kendi kendisine güveni bundan anlaşılır. Petrus’un, göl
üzerinde gördüğü kişinin İsa olduğunu tam olarak anladıktan sonra onun gelişini
bekleyemeyip kendisi de göl üzerinde yürümeye cesaret etti fakat önce Petrus hocası
olan kişiden izin alıp İsa Mesih’in davetiyle onun kayıktan çıkması İsa’ya
bağlı olduğuna bir isbattır.
29.
Ayet: “ îsa, ‘‘Gel’’
dedi. Petrus da kayıktan indi, su üstünde yürüyerek İsa’ya yaklaştı. ”
Gerçekte
Petrus İsa Mesih’in gücüyle korunup iman ile İsa’ya tevekkül ederek göl
üzerinde bir süre yürümüştü.
30.
Ayet: “ Ama rüzgarın ne
kadar güçlü estiğini görünce korktu, batmaya başladı. "Rabb beni kurtar! ”
diye bağırdı. ”
Petrus’un
imanı denenince, çoğu insanların imanı gibi eksik olduğundan şiddetli rüzgara
dayanamadı. Fakat tehlikede iken kurtuluşu için İsa’ya yönelebilmek derecesinde
imanının kuvveti var idi.
31.
Ayet: " İsa hemen
elini uzatıp onu tuttu. Ona " Ey imanı kıt adam, neden kuşkuya düştün? ”
dedi. ”
İnsanlar
ihtiyaçlarım hissedip İsa Mesih’e yöneldikleri halde O da onları tehlikeden
korumaya hazırdır. İnsanların maruz kaldıkları tehlikeler kabahatlerinden hasıl
olursa da yine İsa gerçek imanı ile kendisine yardım için yönelip güvenenlerin
hepsini her tehlikeden kurtarır. Fakat imanlarının azlığı için onları hafifçe
azarlar. Çok defa Petrus gibi kendi kendine fazlasiyle güvenenler fazla
felaketlere uğrarlar.
32.
Ayet: " Onlar
kayığa bindikten sonra rüzgar dindi. ”
, Havariler
İsa’yı sevinç ile kayığa kabul ettiklerinde onun gücüyle rüzgar dinip az
zamanda kayık kıyıya çıkmıştır.
33.
Ayet: " Kayıktakiler,
" Sen gerçekten Tann’nın oğlusun" diyerek O’na tapındılar. ”
Havariler
zikredilen büyük alametleri gördükten sonra İsa’nın Tann’nın Oğlu
I
olduğunu
söylemeye ve tasdik etmeye bir derece daha kuvvet bulmuşlardır.
34.
Ayet: " Karşı
yakaya vardıklarında Ginesar ’da karaya çıktılar. ’’
* Ginesar
diyarı* Taberiya gölünün kuzey tarafında bulunan verimli bir ovadır. Kefemahum
şehri de onun eteğinde bulunur.
35-36. Ayet:
" Oranın halkı İsa’yı tanıyınca bütün yöreye haber salıp hastaların
hepsini O’na getirdiler. Sadece giysisinin eteğine dokunmalarına izin vermesi
için yalvardılar. Dokunanların hepsi de iyileşti. ”
O bölge halkı
İsa’nın geldiğini işitince iyileşmek için her taraftan hasta olanları onun
yanma götürdüklerinde hepsi derhal iyileştiler. Toplanan kalabalığa Yuhanna’nın
6. Bölümünde yazıldığı üzere İsa Mesih uzun uzadıya ders verdi.
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
( 1-9) Ferisiler kendi sözlerini
Kutsal Yasa’ya tercih ettikleri için İsa tarafından uyanlmalan, ( 10-20 )
İnsanın temizliği, bedenin temizliğinden değil ancak kalbin temizliğinden
olması, ( 21-28 ) İsa’nın Ken’an’lı kadının kızını iyileştirmesi, ( 29-31 ) Bir
çok hastayı iyileştirmesi, ( 32-39 ) Kalabalığı yalnız birkaç adama yetecek
yemek ile doyurduğunu anlatır.
Yuhanna’nın
6. Bölüm 4. Ayeti ile 7. Bölüm 1-6. ayetlerine bakıldığında îsa düşmanlarına
fırsat vermemek için o esnada tesadüf eden Yahudi bayramında Kudüs’e gitmeyip
bu bölümde tarif olunan bu konuların bayramdan sonra meydana geldiği anlaşılır.
Bu bölümün 1-20. Ayetlerini Markos’un 7. Bölüm 1-23. Ayetleri ile
karşılaştırmak gerektir. ■
1.
Ayet: " Bu sırada
Kudüs’ten bazı Ferisiler ve din bilginleri İsa’ya gelip şunu sordular: ”
Yahudi
şeyhleriyle Ferisiler ve din bilginleri hamursuz bayramına gelen halktan îsa Mesih’in
şöhretini duyduklarında onu imtihan ile suçlamak için bu Ferisiler ve din
bilginleri bu ayette adı geçen kişileri Celile vilayetine gönderdiler.
2.
Ayet: “ Senin
öğrencilerin neden atalarımızın geleneğine karşı geliyorlar? Yemekten önce
ellerini yıkamıyorlar. ”
5.
Bölüm 19. Ayeti açıklandığı
üzere Ferisiler eski zamanlarda bulunan hocalar ve reisler tarafından ortaya
çıkarılan ve gerçekleşmesini kabul ettikleri bir takım sözlere Tevrat’tan fazla
riayet ederler. Markos’un 7. Bölüm 3 ve 4. Ayetlerinde Yahudilerin temizlik
hakkında bağlı oldukları bazı adetler anlatılır ve çoğu zamanlar onların ayin
ve adetleri önemsiz görünür ise de daha üstün tutarlar idi. Ellerin temizliği
iyidir fakat kalbin temizliği akıllılar ve iyiler yanında daha fazla makbuldür.
3.
Ayet: “ İsa onlara şu
karşılığı verdi: “ Ya siz, neden geleneğiniz uğruna
Tanrı
buyruğuna karşı geliyorsunuz? ”
îsa bütün
Yahudilerin sözleri aleyhine konuşmayıp ilahi şeriat ve rabbani talimatı bütün
sözlere tercih etmekle adı geçen şeriatı ta’limata aykırı sözleri tamamen
reddettiğinden îsa şeriatın hükümlerini doğruladı. Eğer onun öğrencileri
hadislere aykırı harekette bulunmuşlar ise de onu suçlayan Ferisiler de diğer
konularda ilahi şeriate aykırı bulunmuşlardır.
4-6. Ayetler: "Tanrı
şöyle buyurdu: ‘ Annene babana saygı göster’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven
mutlaka ölümle cezalandırılsın. ’ Ama siz, ‘Her kim anne ya da babasına, benden
alacağın tüm maddi yardım Tanrı ’ya adanmıştır derse, artık babasına saygı
göstermek zorunda değildir ’ diyorsunuz. Böylelikle, geleneğiniz uğruna Tanrı
’mn sözünü geçersiz kılmış oluyorsunuz. ”
Baba ile
anneye hürmet etmek emri, on emirden oluşan ilahi şeriatten beşinci emir olup,
Çıkış’ın 21. Bölüm 17. Ayetinde yazılıdır. Fakat Yahudiler arasında bulunan
bazı adetler o emre aykırı idi. Çünkü beşinci ayetin manası gereğince
Yahudilerin inançlarına göre bir adam baba ve annesinin geçinmesine yeterli
olan bir miktarı kurban etmek üzere takdim eder veya takdim edeceğim der ise bu
artık anne ve babanın geçimine bakmaktan kurtulmuş olur. Sonraları adı geçen
kurbanı ya takdim eder veya etmez. Ama îsa bu tarif olunan ilahi emirlerin
birisine aykırı hareket etmekle kurban takdim etmenin Tann’ya makbul olmadığını
belli eder.
7-9. Ayetler: “
Ey iki yüzlüler! Yeşaya ’mn sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne doğrudur: Bu
halk dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzaktır. Bana boşuna
taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan kurallarıdır. ”
Bu söz
Yeşaya’nın 29. Bölüm 13. Ayetinde bulunup bu söz önce Yeşaya peygamber zamanında
bulunan Yahudiler hakkında buyurulmuş olduğu gibi îsa zamanında olan
Yahudilerin ahlakını da anlatır ve bu sözün manası insanın adamlar tarafından
olan emirlere boyun eğip Tanrı’nın ismi şerifini takva ile yalnız dudaklarıyla
zikreylemesi yani ibadetin samimi kalple olduğu halde onun ibadetinin Tanrı
katında makbuliyetini anlatmaktan ibarettir. Görünüşteki ibadete uygun ve iyi
ise de can-ı dilden olduğu halde günah olup makbul değildir.
10.
Ayet: “ İsa, halkı
çağırıp onlara, ' dinleyin ve şunu belleyin ’ dedi. ”
İsa
Ferisilerden başka bütün hazır olan kalabalığa hitaben önemli bir konuyu
dinlemeye davet edip zikredilen ayetlerde zikredilen konuyu ayrıntılı anlatır.
11.
Ayet: " İnsanı
kirleten, ağzına giren değildir. Ağzından çıkandır insanı kirleten. ”
İsa bu sözde
yenmesi helal veya haram olan yemeğin farkım iptal etmeyip ancak insanın ruhunu
bedeninden daha üstün tutup insanın kirliliği hayvan gibi yalnız bedenine bağlı
olmayıp belki ruhuna bağlı olduğuna göre insanın temiz veya pis olduğu yediği
yemekten değil, ancak kalbinden çıkan sözlerinden belli olduğunu anlatır. Uygun
yemeği uygun şekilde ve miktarda almak farzdır. Fakat kötü ahlaktan sakınarak
kanbur ahlakı tahsil edip ağzımızdan çıkan sözlere fazlasiyle dikkat etmek daha
makul ve makbuldür.
12.
Ayet: " Bu sırada
öğrencileri O’na gelip, ‘ Biliyormusun, Ferisiler bu sözü duyunca gücendiler ’
dediler. ”'
■ t
Ferisilerin
gücendiklerine şaşırmayız çünkü onlar İsa’yı suçlamaya bir sebep bulmaktan
mahrum olup, îsa onları birkaç konuda hakkıyla suçladığından başka fazla riayet
ettikleri itikatları geçerli olmayıp ilahi şeriate de aykırı olduğunu
gösterdiğinde bunların pek fazla öfkelendikleri şüphesizdir.
13-14.
Ayetler: “ İsa şu karşılığı verdi: ‘Göksel Babamın dikmediği her fidan
kökünden sökülecek. Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör
köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer ’. ”
Bu Ferisiler
Tann’nın bağının fidanlarından olmadıklarından kötü yolda inat ve ısrar edip
yok olacaklan kesindir. Fakat bu söz genel olup o şekilde fesat ve sapkınlıkta
inat edenlerin hepsini içine alır. Bunlar milletin hocaları ve delileri olup
ruhani talimata göre kör olduklarından hem kendileri ve hem de ders verdikleri
halk beraber kötü yolu seçtiklerinden şiddetli azaba müstehak olacakları
İsa’nın sözünden anlaşılır.
15.
Ayet: " Petrus, '
Bu benzetmeyi bize açıkla ’ dedi. ”
Yani 11.
Ayette bulunan söz demektir. Havariler ilahi şeriatte haram ve helal olan yemek
hakkında bazı vasiyetleri hatırlarına getirerek İsa’nın sözünü örnektir diye
bedeni olarak anladıklarından şüphede kaldılar.
16.
Ayet: “ Siz de mi hala
anlamıyorsunuz? Diye sordu İsa. ”
Eğer Havariler
Matta’nın beşinci bölümünde yazıldığı üzere Rabb İsa Mesih’in ilahi şeriati
anlattığını ve diğer ruhani talimatı unutmamış olsa idiler İsa tarafından bu
şekilde uyarılmazlardı.
17-20.
Ayetler: “ Ağza giren her şeyin mideye indiğini, oradan da ayak yoluna
atıldığını bilmiyor musunuz? Ne var ki ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır.
İnsanı kirleten de budur. Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, cinsel
ahlaksızlık, hırsızlık, yalan tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır.
İnsanı kirleten bunlardır. Yıkanmamış ellerle yemek yemek insanı kirletmez. ”
11. Ayette
anlatıldığı üzere insanı kirleten yada temizleyen şey görünürde olmayıp ruhani
ve ahlaki olarak ruhunun halinden çıkar. Burada geçen bütün bu (
günahlar
insanın kalbinden yani bedeni arzularından meydana gelir.
21.
Ayet: “ İsa oradan
ayrılıp Sur ve Sayda bölgelerine geçti. ”
Sur ve Sayda
şehirleri Yahudistan’dan olmadığından İsa’nın bu memleketlere girdiği anlaşılmayıp,
sınırlarına gittiği anlaşılır. Fakat onun şöhretinin bu yerlere ulaştığı
şüphesizdir.
1
22.
Ayet: “ O yöreden Ken
’an ’lı bir kadın İsa ’ya gelip, ' Ya Rabb, ey Davut oğlu, halime acı! Kızım
cine tutsak, çok kötü durumda ’ diye feryat etti. ”
Adı geçen kadın
Şam ile Akdeniz arasında Seyrufenin adıyla meşhur olan guruptan oldu ise de,
Yahudilerden Mesih hakkında bazı şeyler duyarak Yahudiler arasında onun çoğu
zaman kullanılan tavanıyla yani Davud oğlu diyerek İsa’ya hitap etti. Kadın
kızının sefil ve perişan hâlini görüp hiçbir çare bulamadığı için Rabb İsa
Mesih’in gücüyle cinli ve şeytanhların da şifa bulduklarının şöhretini duyarak
büyük hekim olan İsa Mesih’in oraya yakın geldiğini anladığında ona varıp
yardım istemiştir.
23.
Ayet: " İsa kadına
hiçbir karşılık vermedi. Öğrencileri yaklaşıp, ' Sal şunu, gitsin' diye rica
ettiler. Arkamızdan bağırıp duruyor. ”
İsa kadının
feryadına kulak vermeyerek hiçbir cevaba başlamadığından onun ümitsiz kalacağı
umulur. Bundan başka elçiler kadının feryadından eziyet çektiklerinden ondan
kurtulmak için İsa’ya rica ettiler çünkü Markos’un 7. Bölüm 24. Ayeti bu ayet
ile karşılaştırıldığında İsa Mesih bir eve girdiğinde şöhretinin o yerlerde
yayılmasını istemedi ise de bunların arzusu pek çok olduğundan onun ardınca bu
eve girrmst^^f^l
24.
Ayet: " îsa ' Ben
yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyanlarına gönderildim ’ diye cevap verdi. ”
îsa bu sözü
öğrencilerine değil, ancak kadına hitaben söyledi. Diğer delillerle
karşılaştırıldığında manası budur ki, îsa her ne kadar yalnız İsrailoğullarma
gönderildiğini anlatmış ise de yine onun ihsan eylediği kurtuluş ve ebedi hayat
müjdesi bütün insanlara yeterli ve uygun olduğundan onun talimatı kendi emriyle
bütün insanlara müjdelenmelidir. Matta’nm 28. Bölüm 19. Ayetine ve Markos’un
16. Bölüm 15. Ayetine bakınız.
25.
Ayet: " Kadın ise
yaklaşıp, ‘Ya Rabb, bana yardım et!’ diyerek O’nun önünde yere kapandı. ”
Kadımn
isteğinin meydana gelmesine engel olan bu cevaplar onu ümitsiz etmeyip aksine
gayretlendirdi. Çoğu zaman îsa kendi merhametine sığınanları hiç ertelemeyerek
arzularını yerine getirdi ise de bu kadına işin başında cevap vermeyip sonra
bir eve girdiğinde orada da ümidlendirecek bir söz söylemesi üzerine kadın daha
fazla cesaretle yalvarmaya başladı.
26.
Ayet: " îsa ona, '
Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir ’ dedi. ”
Bu defa da îsa
pek ağır söz ile kadının imanını denedi. Köpekler kelimesi Yahudiler tarafından
diğerlerine salıvermek adet olduğundan îsa da bu ifadeyi iman tecrübesine uygun
gördü.
27.
Ayet: “ Kadın, ‘
Haklısın, Rabb’ dedi. Ama köpekler de efendilerinin sofrasından düşen
kırıntıları yer. ”
Kadın îsa’nm
bu şekilde ağır sözünden tamamen ümit kesmeyip aksine o sözden fırsat bularak
akıllı bir şekilde imanının çokluğunu anlattı ve köpek makamını kabul edip o
örnekten istediği nimeti elde etti.
28.
Ayet: “ O zaman îsa ona
şu karşılığı verdi: ‘ Ey kadın, imanın büyük! Dilediğin gibi olsun ’ ve kadının
kızı o saatte iyileşti. ”
îşte İsa Mesih
o kadımn imanını fazla tecrübe ettikten sonra onu övdü ve güzel gösterdi.
Hınstiyanlar arasında iyi, çok iman ve itimadına olduğunu anlatmak için bu
kadının imanı yeri geldikçe çok kere zikrolunur.
29.
Ayet: " Isa oradan
ayrıldı, Celile gölünün kıyısından geçerek dağa çıkıp oturdu. ”
İsa Sur ve
Sayda sının civannda bir müddet eğlendikten sonra yine Taberiya gölünün öte,
yani doğu tarafına gelip bir dağ tepesinde oturdu.
30.
Ayet: “ Yanına büyük bir
kalabalık geldi. Beraberlerinde kötürüm, kör,
I
çolak,
dilsiz ve daha bir çok hasta vardı. Hastaları O ’nun ayaklarının dibine
bıraktılar. O da onları iyileştirdi. ”
4.
Bölüm 24. Ayet ve 11. Bölüm 5. Ayete bakınız. Çoğu zaman kalabalık İsa’nın
yanma toplanıp onlar şifa bulmak için hastalarını getirdiklerinde hepsi onun
yüce merhametine kavuştular.
31.
Ayet: “Halk dilsizlerin
konuştuğunu, çolakların sağlam oluverdiğini, körlerin gördüğünü, kötürümlerin
yürüdüğünü görünce şaştı ve İsrail ’in Tanrısını yüceltti. ”
Bunlar her ne
kadar Rabb İsa Mesih’in gücünün bu gibi alametlerini çok defa görmüşlerse de
yine şaşkmlılarından vazgeçmeyip Tann’nın ismini yüceltmeye mecbur olmuşlardır.
İsrail’in Tanrı’sı ifadesi kutsal kitaplarda çok kullanılmıştır.
32.
Ayet: “ İsa
öğrencilerini yanma çağırıp, ' Halka acıyorum ’ dedi. Üç gündür yanımdalar ve
yiyecek hiçbir şeyleri yok. Onları aç aç evlerine göndermek istemiyorum, yolda
bayılabilirler. ”
Halk iki gece
açıkta yatıp getirdikleri yemek bitmişti.
33-38.
Ayetler: " Öğrenciler kendisine, ' Böyle ıssız bir yerde bu kadar
kalabalığı doyuracak ekmeği nereden bulalım? ’ dediler. İsa, ' Kaç ekmeğiniz
var? ’ diye sordu. 'Yedi ekmekle birkaç küçük balığımız var’ dediler. Bunun
üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu. Yedi ekmekle balıkları aldı,
şükredip bunları böldü, öğrencilerine verdi. Onlar da halkâ dağıttılar. Herkes
yiyip doyduktan sonra yedi küfe dolusu yemek artığı topladılar. Yemek
yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, dört bin erkekti. ”
33.
Bölüm 15-21. Ayetlerinde
yazıldığı üzere Havariler İsa’nın önceden kalabalığı mucize ile doyurduğunu
hatırlarına getiremediler. Bu mucize bahsedilen mucizeye çok benzerse de yine
bâzı hususlarda ayrılır. Şöyle ki bu mucizeler bazılarmır| görüşüne göre bir
olup, iki olmadığı batıl bir zan olduğu açıktır. Çünkü İsa’nın burada sarf
eylediği ekmek fazla olup yemek yiyen adamlar ve kalan parçalar da önceki kadar
çok bulunmadı. Fakat ikisinin eşit mucize oldukları ortadadır.
39. Ayet: “
İsa, halkı salıverdikten sonra kayığa binip Magadan bölgesine geçti. ’’
<
Bu Magadan
kasabası Taberiya gölünün batı tarafında olup, Markos’un 8. Bölüm 10. Ayetinde
geçen Dalmanute köyü ona bir saat uzak idi.
ON ALTINCI BÖLÜM
( 1-4 ) Ferisiler ile Sadukilerin İsa
tarafından bir alamet istemeleri, ( 5-12 ) Onların talimatından çekinmek
hususunda İsa tarafından verilen öğüt, ( 13-20 ) Halkın İsa Mesih hakkında olan
fikirleri ve Petrus’un karan, ( 21-23 ) İsa’nın Petrus’u uyarması, ( 24-28 )
Kendisine tabi olanlardan canlarını feda etmeye hazır olmalarını istemesini
anlatır.
1. Ayet: “
Ferisilerle Sadukiler İsa ’nın yanına geldiler. O ’nu sınamak amacıyla
kendilerine gökten bir belirti göstermesini istediler. ”
Ferisiler ile
Sadukiler her ne kadar birbirine muhalif bulunmuşlar ise de İsa’ya muhalefette
ittifak etmişlerdir. Bu talep ettikleri olağanüstü bir alamet 16. Bölüm 38.
Ayette yazılıp, açıklandığı üzere bunların kötü niyetlerinden çıkmıştır.
2-3. Ayetler:
“ İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘ Akşam olunca siz, gökyüzünün rengi kızıl
olduğuna göre hava iyi olacak’ dersiniz. Sabahleyin, ‘ Bugün gök kızıl ve
bulutlu. Hava bozacak’ dersiniz. Gökyüzünün görünümünü yorumlayabiliyorsunuz
da, belirli zamanlarla ilgili belirtileri yorumlayamıyor musunuz?”
İsa’mn bu
cevabı çok uygun olup düşmanı susturacak şekilde bir cevaptır. Çünkü Mesih
hakkında buyurulup kutsal kitaplarda bulunan peygamberane tebligat İsa’da
tamamlandığı, hava ile göğün en açık alametleri gibi bilinir fakat bunlar kör
ve kötü adamlar olduklarından bu şeyleri teşhis etmediler. * Belirli zamanlarla
ilgili alametleri* kelimeleri İsa’nın o zamanda buyurduğu mucizeler ile
talimatına delalet eder.
4.
Ayet: “ Kötü ve vefasız
kuşak bir belirti istiyor. Ama ona Yunus’un belirtisinden başka bir belirti
gösterilmeyecek. Sonra İsa onları bırakıp gitti. ”
îsa, 12. Bölüm
39. Ayette yazılan cevabı tekrarladı. Markos’un 8. Bölüm 12. Ayeti bunun ile
karşılaştırıldığında İsa bunların kötülük ile taassub ve düşmanlıklarından fazlasiyle
üzgün ve rencide olup onlardan ayrılarak derhal bir kayığa binerek gölün öte
tarafına gitti.
5.
Ayet: “ Öğrenciler
gölün' karşı yakasına geçerken ekmek almayı unutmuşlardı. ”
I
Yani
öğrenciler öte yakaya ulaştıklarında yeterli miktar ekmek almayı unuttuklarını
hatırladılar.
6.
Ayet: " İsa onlara,
‘ Dikkatli olun, Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçının! ’ dedi. ”
İsa’nın orada
bıraktığı kötü fikirleri Ferisilerin batıl ve zararlı talimatı üzerine olup
onların te’siratından öğrencilerini korumak için maya örneğiyle bunlara ders ve
nasihat verdi.
7.
Ayet: “ Onlar ise kendi
aralarında konuşarak, ‘ Ekmek almadığımız için böyle diyor ’ dediler. ”
Havariler
yemek hakkında tasalanarak rahatsız olduklarından İsa’nın buyurduğu sözü yalmz
cismani anlayıp bununla ilgili olarak birbirleriyle konuşuyorlardı.
8-12. Ayetler:
" Bunun farkında olan İsa şöyle edi: ‘ Ey imanı kıt olanlar! Ekmeğiniz
yok diye aranızda ne konuşup duruyorsunuz? Hala anlamıyormusunuz? Beş ekmekle
beş bin kişinin doyduğunu, kaç sepet dolusu yemek artığı topladığınızı
hatırlamıyor musunuz? Yedi ekmekle dört bin kişinin doyduğunu, kaç küfe dolusu
yemek artığı topladığınızı hatırlamıyor musunuz? Ben size, Ferisilerin ve
Sadukilerin mayasından kaçının derken, ekmekten söz etmediğimi nasıl oluyor da anlamıyorsunuz?
’ Kendilerine ekmek mayasından. değil de, Ferisilerle Sadukilerin öğretisinden
kaçınmalarını söylediğini o zaman anladılar. ”
Gerçekte
öğrenciler bu mucizeleri görüp ve yukarıdaki bölümde yazılıp temizlik ve
kirlilikle ilgili olan ruhani talimatı duyduktan sonra Havarilerin bu talimat
ile diğer konulan ruhanice olduğunu idrak edemedikleri normal değildir. Bütün
insanlar dünyevi ve cismani şeyleri hemen anlayıp daha yüce ve ruhani konuları
ağır anladıklan akıllı sahipleri yanında doğruluğu tartışılmaz.
13.
Ayet: " İsa,
Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: Halk
İnsanoğlunun kim olduğunu söylüyor? ”
*Filipus
Sezariyesi* Bu şehir Celile vilayetinin kuzey tarafında ve Ürdün ırmağının
kaynağı tarafında olup Roma imparatoru ( Kayser) tarafından vekil bulunan
Filipus isimli hükümdarın emriyle kurulmuş bir şehirdi. îsa Mesih bu ayette
geçen soruyu haber almak için söylememişti. Çünkü İsa her meseleyi sormaksızın
bilirdi. Ancak kendisi ile ilgili ruhani bilgileri öğrencilerine öğretmeye
başlamak için bu soruyu sordu. ( Yuhanna 2. Bölüm 24 ve 25. Ayet) İnsanoğlu
ifadesi için 11. Bölüm 19. Ayete bakınız.
14.
Ayet: " Öğrencileri
şu karşılığı verdiler: Kimi vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremyayada
peygamberlerden biri olduğunu söylüyor. ”
Havariler
gerçeği hal üzere halk arasında duyduklarına göre yukarıda sorulan soruya cevap
verdiler. Halk batıl fikirlerine göre ya vaftizci Yahya veya eski zamanlarda
vefat eden peygamberlerden birisi olup tekrar dirilerek mucizeleri gösteriyor
derlerdi. Fakat İsa’nın Mesih olduğunu teşhis eden pek nadir bulunurdu.
15.
Ayet: " İsa onlara,
' Ya siz ’ dedi, ben kimim dersiniz? ”
O zamandan
önce İsa kendisi hakkında bu tür bir soru öğrencilerine sormadı ise de bunları
anlaşılır ve sözle Tann’nın Oğlu olduğunu söylemeye bu sözle mecbur etti.
16.
Ayet: “ Simun Petrus, ‘
Sen, yaşayan Tann’nın oğlu Mesih’sin’ cevabını verdi. ”
* Petrus cevap
verip* Bundan diğer havariler cevaba hazır olmadıkları anlaşılmayıp ancak
Petrus ahlakı kişliğince cesur ve öfkeli olduğundan hepsine vekaleten cevap
verdiği anlaşılır. Petrus’un sözü, İsa eskiden beri İsrailoğulları arasında
beklenilen Mesih veya yaşayan Tann’nın Oğlu yani insanları günahtan kurtararak
ebedi hayata kavuşturmak için insan şeklinde ortaya çıkan Tanrı olduğuna delalet
eder.
17.
Ayet: " İsa ona, ‘
Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!’ dedi. Bu sırrı sana açan insan değil,
göklerdeki babamdır.
Yani Petrus’un
bu itiraf ve sözü insanlar tarafından tahsil olunmayıp bu tür ruhani talimat
daima önemli olduğu gibi Petrus’un Tanrı tarafından derin gözleri aydınlanmakla
adı geçen talimatı öğrenmişti. Ruhu bu nedenle aydınlanmış olduğundan ilahi
inayete mazhar olup, İsa ona ne mutlu dedi. Korintlilere Birinci Mektubun 2.
Bölüm 9,10,14 ve 15. Ayetlerine bakınız. t l
18.
Ayet: “ Ben de sana şunu
söyleyeyim, sen Petrus ’sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım.
Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. ”
Petrus’un asıl
ismi 17. Ayette geçip Yunancada taş manasında olan bu Petrus veya Kefas İsa
tarafından önceden verilmişti. Yuhanna’nın 1. Bölüm 42. Ayetine bakınız. * Bu
kayanın üzerine* Yunancada petra kelimesi kaya manasına olup Petrus ile aynı
köktendir. Petra bir kaya anlamında, Petrus ise yalnız bir taş demektir. Bu
sözün manası iki şey anlatır. Birincisi Petrus’un yukarıda söylediği gerçek
yani İsa’nın Tann’nın Oğlu veya insan şeklinde ortaya çıkan Tanrı olması
Hıristiyanlığın kurulduğu esas meselelerinden birisi olduğunu anlatır.
İkincisi, bu söz Petrus ve diğer havarilerden önce İsa’nın müjdesini Yahudilere
ve hemde diğer topluluklara müjdelediğine delalet eder. Elçilerin İşlerinin 2.
Bölüm 14. Ayetine ve 10. Bölüm 34. Ayetine bakınız. Hıristiyanlık dünyada
yayılmaya başladığında Petrus’un diğer havarilerden cesaretinin fazla olduğu
herkesçe bilnmekteydi. Fakat bir özel göreve bakarak bunun diğer havarilere
üstün olmadığı 18. Bölüm 18. Ayet ve Yuhanna’nın 20. Bölüm 23. Ayetiyle diğer
delillerden açıkça anlaşılır. * Ölüler diyarının kapıları* ifadesinden şeytanın
ve bütün kötü adamların kuvvetleri anlaşılır. Gerçekte Rabb İsa Mesih’in kendi
kavmi hakkında olan muradı tamamlanmakta olup tamamen yerini bulacağı
şüphesizdir.
19.
Ayet: " Göklerin
Egemenliğinin anahtarlarını sana verceğim. Yeryüzünde bağlayacağın her şey
göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş
olacak. ”
Petrus bütün
havariler tarafından vekil olarak İsa’ya yukarıdaki cevabı söylediğinden İsa bu
makamda ona ve başka zaman onun ile diğer havarilere hitaben bahşeylediği ihsan
ve kudreti anlattı. 18. Bölüm 18. Ayete bakınız. Bu ayetin manasını anlamak
için Luka’nın 24. Bölüm 49. Ayeti ve Elçilerin İşlerinin 2. Bölüm 4 ve 43.
Ayetleri karşılaştırıldığında İsa Mesih göğe yükseldikten sonra Tanrı
tarafından havarilere özel bir güç ihsan olunduğundan bunlar Rabb İsa Mesih’in
ruhani talimatım yani, onun aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayat müjdesini
insanlara müjdelemekle bu talimatı duymakla İsa Mesih’e kalben iman edip
Hıristiyanlığa kabul olunmaya layık olan kimseleri teşhis ettiler. Onların bu
özel güç ile mü’minleri kabul ve diğerleri red
konusunda
yaptıkları şeyler gökte Tanrı huzurunda kabul olunacağını îsa bu ayette
anlatır. ।
20.
Ayet: " Bu
sözlerden sonra İsa, kendisinin Mesih olduğunu kimseye söylememeleri için
öğrencilerini uyardı. ”
Bu emrin o
zamana mahsus olduğu açıktır. Çünkü sonradan onu yaymak havarilere farz idi.
îsa Mesih’in düşmanları olan Yahudiler ellerine teslim olunacak vakti daha
gelmediğinden kendisini muhafaza etmek için böyle emreyledi.
1
21.
Ayet: “ Bundan sonra
îsa, kendisinin Kudüs’e gitmesi, ihtiyarlar, başkahinler ve din bilginlerinin
elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini
öğrencilerine anlatmaya başladı. ”
O zamandan
önce her ne kadar İsa öğrencileriyle tek başına konuştuysa da kendisini
sonradan zalim adamların ellerine teslim edip çarmıha gerilerek öldükten sonra
insanların günahlarına kefaret etmek için dirileceğini anlatmamıştır. O zamanda
bu durumu anlatmaya başladıysa da havariler anlayamadılar. 20. Bölüm 18 ve 19.
Ayetlere bakınız. * Gerektiğini* Tanrı’nın takdir ve tedbirine göre insanlar
yalnız îsa Mesih’in kendisini feda etmesiyle kurtuluş ve ebedi hayata
kavuşabildiklerinden bu çeşit şeyler gerekti. Bu örnekler 26 ve 27. Bölümlerde
ayrıntılı olarak anlatılacaktır.
22.
Ayet: “ Bunun üzerine
Petrus O ’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı. ' Tanrı korusun, ya Rabb!
Senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek! ’ dedi. ”
Petrus’un
fazlasiyle hiddetli ve cesur olduğu bundan anlaşılır. Onun sevgisi de bu gibi
şeyi kabul etmek istemedi. Fakat îsa Mesih’i azarlamak ona layık ve uygun
değildi.
23.
Ayet: " Ama İsa
dönüp Petrus’a şöyle dedi: Çekil önümden, Şeytan! Sen yolumda engelsin. Senin
düşüncelerin Tanrı ’mn değil, insanın düşünceleridir. ”
Yukarıda
anlatıldığı üzere îsa Mesih Petrus’un iman ile ruhani idrakini övdü ise de
Petrus ilahi murada göre belirlenen eziyet ve cefaya razı olmayarak İsa’nın
övgüsünden dolayı haddi aşıp her şeye cismani göz ile baktığı halde îsa onu
şiddet ile uyardı. Petrus şeytan tarafından kandırıldığını ima etmek için
burada şeytan ifadesi kullanıldı.
24-25. Ayetler:
“ Sonra İsa, öğrencilerini şunları söyledi: Ardımdam gelmek isteyen, kendini
inkar etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen, onu
yitirecek; canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır. ”
Yani İsa’ya
tabi olmayı isteyen kimse rahat, zevk ve safa, itibar ve dünyevi serveti
beklemeyip her şeyi, hatta kendisini bile teslim edip İsa’nın hatırı için
eziyet ve cefa ve belki ölüm haline razı olması gerektir. 1. Bölüm 38. Ayete
bakınız.
26.
Ayet: “ İnsan bütün
dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan,
kendi canına karşılık ne verebilir? ”
Bu genel bir
söz olup insan ruhunun sonsuz olan kıymetini anlamak için buyurulmuştur. Çoğu
zaman insanların geçici ve dünyevi şeyleri, şahsi çıkarını arayarak bu çabuk
geçen ömrü ruhun kalıcı hayatından daha kıymetli saydıkları işlerinden
anlaşılır. Fakat bir adam her türlü cismani çıkarı elde etmekle onun ruhu
Tann’nın azabını hak ederek cehennemde sonsuza kadar kalacak. O adam kendi ruhu
veya ruhunun kurtuluşu için ne kadar acizane bir hisse almıştır.
27.
Ayet: “ İnsanoğlu,
babasının görkemi içinde melekleriyle gelecek ve herkese, yaptıklarının
karşılığını verecektir. ”
Bu sözden ceza
günü anlaşılır. Tefsiri için 25. Bölüm 31. Ayete bakınız.
28.
Ayet: “ Size doğrusunu
söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, İnsanoğlunun kendi egemenliği içinde
geldiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var. ”
îsa Mesih’in
bu gelişinin ceza gününde olmadığı açıktır. Çünkü orada bulunanların hepsi
biraz zamandan sonra ölmüşlerdir. Fakat bu gelişten murad Kudüs’ün harab olma
zamanında Rabb îsa Mesih’in el gücüyle kendi cemaatini kurtardığı, sonradan
Hıristiyanlığı bütün dünyaya yaymış olduğu anlaşılır.
Bu bölümün
birinci ayetinden on üçüncü ayetine değin yazılan önemli olaylar Markos’un 9.
Bölüm 2-13. Ayetleriyle Luka’nın 9. Bölüm 28-36. Ayetlerinde de anlatıldığından
gerektiğinde bu ayetler aşağıda gelecek ayetlerle karşılaştırılacaktır.
Bazıları bu olayları “rüya çeşitindendir” diyerek zan ve ima ettikleri tefsir,
mana batıl bîr zan olduğu bu olayın üç şekilde ifade olunmasından bellidir. 3.
Bölüm 13-17. Ayetlerinde yazıldığı üzere îsa’nm vaftiz olunması onu umumi
görevine dahil eylediği gibi ifade buyurulacağı üzere îsa Mesih’in yüceliğinin
havarilerden üçüne gösterilmesi ve o esnada İsa Mesih’in Musa ve İlyas ile
konuşması onun eziyet ve cefa çekeceği zamanın yaklaştığını göstererek kendi
canını feda ile büyük kefaretine her şey hazır olduğundan kendisini onun
tamamlanmasına ve gerçekleşmesine dahil etmek için meydana gelmiştir.
1.
Ayet: “ Altı gün sonra
İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup ’un kardeşi Yuhanna ’yı alarak yüksek
bir dağa çıktı. ”
Markos’un 5.
Bölüm 37. Ayetinde yazıldığı üzere o zamandan önce İsa ölmüş olan bir kimseyi
diriltmek gücünün alametini göstermek için öğrencilerinden burada adı geçen üç
kişiyi seçip sonradan da 26. Bölüm 37. Ayetinde yazıldığı üzere Rabb Isa
Mesih’in Getsemani isimli bahçede çektiği derin ızdırab esnasında yanında
bulunmak için yalnız bunlar davet olunmuşlardır. Bu dağ Celile vilayetinin
kuzey tarafında ise de hangi dağ olduğu belli değildir.
2.
Ayet: “ Orada,
gözlerinin önünde İsa ’mn görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri
ışık gibi bembeyaz oldu. ”
Luka’nın 9.
Bölüm 28 ve 37. Ayetlerinden anlaşılır ki, îsa bu dağa dua etmeye giderek bütün
gece orada kaldı. Aşağıda anlatılacak olan durumun geceleyin, sabaha karşı
meydana geldiği ihtimali yüksektir. îsa dua etmekte iken onun yüce kişiliği
yukarıda adı geçen yani hazır bulunan havarilere özel bir şekilde anlatılmıştı.
Şöyle ki, adı geçen dağ üzerinde meydana gelen semavi nur münasebetiyle İsa
Mesih’in yüce
kişiliğinin,
insanın yüceliğinden daha üstün göründüğü Petrus’un İkinci Mektubunun 1. Bölüm
16-18. Ayetlerinden anlaşılır. '
3.
Ayet: " O anda
Musa’yla îlyas öğrencilere göründü. îsa ile konuşuyorlardı, fj
îsa ile
konuşan kişilerin Musa ve îlyas olduklarını havarilerden yukarıda adı geçen üç
kişinin özel ilham ile tanıdıkları açıktır. Adı geçen peygamberler Tesniye’nin
34. Bölüm 5. Ayetinde ve İkinci Kuralların 2. Bölüm 11. Ayetine göre özel bir
şekilde semaya yükselip ruhani ve ölüm kabul etmez cisim ile bu dağda
görünmüşlerdir ve onlar kendi zamanlarında Rabb İsa Mesih’in benzerleri olup,
peygamberlik ve şefaatleri bir zamana mahsus olup yetersiz ve İsa Mesih’in
şefaatinin yeterli ve ebedi olduğunu ima ve işaret ettiklerinden Luka’nın 9.
Bölüm 30 ve 31. Ayetlerinde anlatıldığı üzere İsa’nın bir müddetten sonra
Kudüs’te feda edeceği can ve büyük kefaretle ilgili konuştular.
4.
Ayet: “ Petrus İsa ’ya,
Ya Rabb dedi, burada bulunmamız ne iyi oldu. İstersen burada üç çardak kurayım:
Biri sana, biri Musa ’ya, biri de İlyas ’a. ”
Markos’un 9.
Bölüm 5 ve 6. Ayetinde bu ayet ile beraber zikredilen söz de bulunur yani *
Petrus çok korktuğundan ne söyleyeceğini bilemezdi* Petrus gördüğü yücelikten
şaşırdı ise de bu büyük arkadaşlıktan çok hoşlandı fakat makama uygun ne
söyleyeceğini bilemedi.
5.
Ayet: “ Petrus hala
konuşurken, parlak bir bulut birden onları gölgeledi. Buluttan gelen bir ses, ‘
Sevgili oğlum budur, O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!’ dedi.
Tanrı
tarafından buyurulan bu ses ile îsa Mesih’e verilen şehadet için 3. Bölüm 17.
Ayete bakınız. Fakat bakılacak ayette * onu dinleyin* emri buyurulmadı ise de
bu emir bu duruma fazlasiyle uygun gelir. Çünkü eskiden Tanrı tarafından
insanlara verilen tebligat Musa, İlyas ve diğer peygamberlerin aracılığıyla
olmuş ise de artık onların görevleri bitip Tanrı Oğlu’nun aracılığıyla kurtuluş
ve ebedi hayat müjdesi ilham olunarak onu dinlemek emri Tanrı’nın
emirlerindendİr. îbranilere Mektup’un 1.
I
Bölüm 1-3.
Ayetlerine bakınız.
6-8. Ayetler:
" Öğrenciler bunu işitince, dehşet içinde yüzüstü yere kapandılar. İsa
gelip onlara dokundu, ’ Kalkın, korkmayın!’ dedi. Başlarını kaldırıp bakınca
İsa ’dan başka kimseyi göremediler. ”
İsa Mesih’in
yüceliğini göstermesi beşinci ayette ifade olunan durum ile tamamlanıp, Musa ve
İlyas tekrar göğe yükselmişlerdir. Havariler ise İsa’nın latif sözleriyle
yüreklenmişlerdir.
9.
Ayet: " Dağdan
inerlerken İsa onlara, ‘ İnsanoğlu ölümden dirilmeden önce, gördüklerinizi
kimseye söylemeyin ’ diye buyurdu. ”
İsa ölümden
dirilmeden önce Petrus, Yuhanna ve Yakup’un dağ üzerinde gördükleri olağanüstü
durumu kimseye söylememelerine dair emri buyurulmuş idi. Çünkü bunlar, bu
durumu diğer havarilere bile inandıramayacaklarından başka İsa Mesih’in
düşmanlarının daha fazla kin duymalarına sebep olacak idi.
10.
Ayet: " Öğrencileri
O’na şunu sordular: Peki din bilginleri neden önce İlyas ’ın gelmesi
gerektiğini söylüyorlar? ”
Bunlar İlyas’ı
dağ üzerinde gördükten sonra onun tekrar gelmesi hakkında olan beklemeyi
hatırlarına getirip bu soruyu sordular.
11-13.
Ayetler: " İsa, ' İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene
koyacak’diye cevap verdi. Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten gelmiştir, ama onu
tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde İnsanoğlu da onların
elinden acı çekecektir. O zaman öğrenciler İsa ’nın kendilerine Vaftizci Yahya
’dan söz ettiğini anladılar. ” -
Bu ifade 11.
Bölüm 14. Ayetinde de anlatılmıştır. İlyas’ın ahlakıyla muttasıf olan Yahya
gelip, üçüncü bölümde anlatıldığı üzere görevini tâmamladıysa da, Yahudi reisleri
tarafından kabul olunmadı, İsa, kendisinin zalim Yahudilerden böyle ve daha
fazla acı ve zulüm çekeceğini önce haber verdi. 26 ve 27. Bölümlere bakınız.
14-16. Ayet:
" Kalabalığın yanına vardıklarında bir adam İsa'ya yaklaşıp O ’nun
önünde diz çöktü. ‘ Ya Rabb ’ dedi, Oğlumun haline acı! Çocuk saralı ve çok acı
çekiyor. Sık sık ateşe yada suya düşüyor. Onu senin öğrencilerine getirdim, ama
iyileştiremediler. ”
Markos’un 9.
Bölüm 14-16. Ayetleri okunduğunda bu dertli oğlandan dolayı İsa’nın dağa
çıkmamış olan dokuz öğrencisi orada bulunan Ferisiler ile din bilginlerinden
çok eziyet çekmişler idi. Çünkü bunlar kötü ruhu oğlandan kovmaya çalışıp,
kovamadıklan için ondan Ferisiler fırsat bulup bunlarla İsa’ya itiraz etmeye
hazır oldukları şüphesizdir. O esnada havariler mahçup ve sıkıntılı olup
kalabalık ta şaşarak ümitsizliğe kapılmışlardır. Adı geçen oğlanın halinin çok
tehlikeli bir hal olduğu açıktır.
17.
Ayet: " İsa, ‘ Ey
imansız ve sapmış nesil!’ dedi. Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne
kadar katlanacağım? Çocuğu buraya, bana getirin. ”
İsa bu sözü
hem öğrencilerine hemde Ferisilere söyledi. İmansız kelimesi burada imam az
ifadesinin kuvvetlisi olup öğrencilere söylenmiştir. Yaramaz kelimesi
Ferisilere söylenmiştir. Sizinle daha ne kadar kalacağım, sözü öğrencilere
söylenip onların ağır anladıklarını anlatır. Size daha ne kadar katlanacağım,
sözü Ferisiler ile din bilginlerine söylenip, sizin gurur ve saldırılarınıza ne
kadar katlanacağım demektir. Dertli oğlan bana getirilsin diye buyurdu.
18.
Ayet: " İsa cini
azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk da o anda iyileşti. ”
Bu mucize
Markos’un 9. Bölüm 14-27. Ayetlerinde ayrıntılı olarak anlatıldığından tefsiri
için bu ayetlere bakınız. 1
19-21. Ayet: “
Sonra öğrenciler tek başlarına İsa’ya gelip, ‘ Biz cini neden kovamadık?’ diye
sordular. İsa, ' İmanınız kıt olduğu için’ karşılığını verdi. Size doğrusunu
söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘ Buradan şuraya göç
’ derseniz, göçer. Sizin için imkansız bir şey kalmaz. Ama bu tür cinler ancak
dua ve oruçla kovulabilir. ”
19.
bölümün 1. Ayetinde
yazıldığı üzere îsa öğrencilerine kendi ismiyle mucizeler göstermeye ve
şeytanları kovmaya güç verdi ise de kemal iman onlarda bulunmadığı halde bunlar
diğer adamlar gibi zayıf ve kuvvetsiz olup münakaşa ile meşgul veya ızdırap
halinde bulunarak layıkıyla dua edip îsa’nm kudret ve inayetine tevekkül
etmedikleri anlaşılır. * Hardal tanesi* Yani gerçek iman ne kadar az olursa da,
yine Rabbin vaadlerine mütevekkil olduğundan kuvvetlidir. * Şu dağa .... * Yani
iman ehlinden başkalarına mümkün olmayan, gerçekleşmesi caiz olan her şey ehli
imana mümkün olur. * Bu tür cinler* Yani şeytanları iman ehli, yalnız gayret
ile dua edip, oruç tutarak çıkarabilir.
22-23. Ayet:
" Celile’de bir araya geldiklerinde İsa onlara, ' İnsanoğlu, insanların
eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek' dedi.
Öğrenciler buna çok kederlendiler. ”
20.
bölümün 21. Ayetine
bakınız. İsa öğrencilerine yakında olacak ve 26,27 ve 28. Bölümlerde yazılan
şeyleri söylediğinde Markos’un 9. Bölüm 32. Ayetinde buyurduğu konuları onlar
anlamadılar ise de, yine ona soru sormaya cesaret etmediler. Fakat bütün
ümitleri İsa Mesih’de olup bir cismani hükümet kuracağını beklediklerinden bu
sözü duydukları halde şüphesiz çok kederlenmişlerdir.
24.
Ayet: "
Kefernahum’a geldiklerinde, iki dirhemlik tapınak vergisini toplayanlar
Petrus’a gelip, ' Öğretmeniniz tapınak vergisini ödemiyor mu?’ diye sordular. ”
Bu vergi her
Yahudi tarafından devlete verilmeyip, ancak Tanrı’nın evi olan tapınağın
masrafına senede bit defa verilip bu da yedi- sekiz kuruştan ibaretti. Bu
vergiyi vermek adet olduğundan Petrus bu cevabı verdi.
25-26.
Ayetler: " Petrus, ‘ ödüyor’ dedi. Petrus eve gelince, daha kendisi bir
şey söylemeden îsa ona, ' Simun, ne dersin? ’ dedi. Dünya kralları gümrük yada
vergiyi kimlerden alırlar? Kendi oğullarından mı, yabancılardan mı? Petrus’un,
‘ Yabancılardan ’ demesi üzerine îsa, ' O halde oğullar muaftır ’ dedi. ”
1
Yabancılar
kelimesi burada kralların oğullarından başkalarına söylenir ve yukarıda
Petrus’un İsa hakkında söylediği söze göre İsa Mesih, Tanrı’nın Oğlu olduğundan
Tanrı’nın Evine vermek ona vacip değil idi.
27.
Ayet: " Ama vergi
toplayanları gücendirmeyelim. Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar,
onun ağzını aç, dört dirhemlik bir akçe bulacaksın. Parayı al, ikimizin vergisi
olarak onlara ver. ”
Yani eğer İsa
vermezse sebebi anlaşılmayacağından, lazım olan akçe yanında bulunmadığı halde
bu ayette anlatıldığı üzere onu tahsil etmek İsa’ya uygun göründü. O balığın
akçeyi yutmuş olduğu zannı galip olup, rabbani güç ile Petrus’un eline geldi.
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
(1-6) İsa’nın kendi öğrencilerine
alçakgönüllülük hakkında verdiği ders, (7-14) Onun zayıf ve muhtaç olanlara
eylediği nazar ve uygun davranışları, (15-23) Günah işleyen kardeşlere ne
şekilde davranmak gerektiği ile ilgili verdiği ders, (24-35) Dini bağışlanmış
olan nankör ve haksız kölelerle ilgili benzetmeyi anlatır.
İsa bu 18.
Bölümde yazılan talimatı Kefemahum şehrinde ıssız bir yerde öğrencilerine
anlattı.
1.
Ayet: " Bu sırada
İsa’nın öğrencileri O’na yaklaşıp, ‘ Göklerin Egemenliğinde en büyük kim? ’
diye sordular. ”
Markos’un 9.
Bölüm 33 ve 34. Ayetleri, bu ayet ile karşılaştırıldığında yukarıda geçen 17.
Bölümün başında anlatılan durumlar meydana geldikten sonra îsa ve elçiler
Kefemahum’a dönerken yolculuk sırasında ‘efendimizin egemenliğinde en büyük
makama hangimiz kavuşacaktır’ diyerek çok mücadele etmişlerdi. İsa onlara
mücadele ettikleri konu ile ilgili soru sorduğunda onlar mahçup oldular ise de,
ondan bir şey gizleyemediklerinden, bu birinci ayette yazıldığı şekilde
kuracağı egemenliğin cismani bir egemenlik olacağını hemen o zamana değin şüphe
edip kimin en büyük dereceye kavuşacağını İsa’dan sordular.
2.
3. Ayetler: “ İsa,
yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi: Size doğrusunu
söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız,
I
Göklerin
Egemenliğine asla giremezsiniz. ”
Rabb İsa Mesih
adı geçen çocuğu örnek vererek havarilerin yanlış fikirlerini giderdi. Şöyle
ki, onlar dünyevi istek ve sevgilerden kaçınarak kendilerini aşağı tutmak
şartıyla îsa Mesih’in ruhani egemenliğine girmek lazımdır. Genel olarak insan
tabii ahlakının değişme ve yenilenmesiyle kendisini güçsüz ve liyakatca çocuk
makamında saymadığı halde Rabb İsa Mesih’e ilgi ve alaka ile onun insanlar için
hazırladığı ruhani kurtuluşta hisse sahibi olamaz.
4.
Ayet: “ Kim bu çocuk
gibi alçak gönüllü olursa, Göklerin Egemenliğinde en büyük odur. ”
Yani en fazla
açakgönüllülük ile kendisini Rabb İsa Mesih ve onun ruhani talimatı için büyüklenme
ve övünmeden uzak olarak canını feda etmiş olan adam ruhani egemenlikte en
büyük makama kavuşup İsa’ya daha fazla makbul bulunur. Bunun için insanın tabii
ahlakına göre Rabb İsa Mesih’e makbul olmak oldukça zordur. Çünkü kendisini hiç
yerinde tutup yüce bir makama, arzu etmeksizin sözüyle ve kalbiyle Tann’ya
teslim olmak insanın tabii ahlakına zıttır.
5.
Ayet: “ Böyle bir çocuğu
benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. ”
Yukanda
anlatıdığı üzere Rabb İsa Mesih’e makbul ve aziz kullardan birisini İsa’nın
ismiyle veya onun hatırı için kabul edip saygı gösteren kimse İsa’yı bizzat
kabul ve saygı göstermiş olduğu gibi ilahi huzurda da kabul olunacaktır.
6.
Ayet: “ Ama kim bana
iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, boynuna kocaman bir değirmen
taşı asılıp denizin dibine atılması kendisi için daha iyi olur. ”
(
Yukarıdaki
ayetin aksine Rabb İsa Mesih’in makbul kullarından en zayıf olan kuluna da
hakaret ve eziyet veren adam şiddetli azaba müstehak olacağından onun cesedi
fazla korkulu bir helaka uğraması daha uygundur. Suçlunun boyunlarına değirmen
taşı asarak denize atarak boğmak o zamanın adetlerindendi.
7.
Ayet: " İnsanı
günaha düşüren tuzaklardan ötürü vay dünyanın haline! Böyle tuzakların olması
kaçınılmazdır. Ama bu tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline! ”
Kötü
ibretlerin münasebetiyle pek çok adamlar aldanıp kötü yolda kalmaya teşvik
olunur. * Kaçınılmazdır* Meydana geleceği belli ve şüphasiz demek olur. Çünkü
bütün insanlar kötülüğe meylettiklerinden iyi adamlar, kötü adamların ibretleri
etkisinden tamamen uzak olamazlar fakat bu etkinin günahı bu kötü adamlara
aittir.
8.
9. Ayetler: “ Eğer elin
yada ayağın seni günaha sokarsa, onu kesip at. Çolak yada tek ayaldi olarak
yaşama kavuşman, iki el iki ayak sahibi olarak sönmez ateşe atılmandan iyidir.
Eğer gözün seni günaha sokarsa, onu çıkarıp at. Tek gözle yaşama kavuşman, iki
göz sahibi olarak cehennem ateşine atılmandan iyidir. ”
9.
bölümün 29 ve 30.
Ayetlerine bakınız. >
10.
Ayet: “ Bu küçüklerden
bir tekini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki
melekleri, göklerde olan Babamın yüzünü her zaman görürler. ”
Bu ayet
altıncı ayete bağlanmıştır. Bu ayet ile îbranilere Mektup’un 1. Bölüm 14. Ayeti
incelenmelidir. Rabb İsa Mesih’in makbul kullarına delil olmak üzere pek çok
melekler vardır ve o melekler Tanrı’nın huzurunda bulunduklarından bu kullara
eziyet vermek fazla makbul olmayıp mekruhtur.
11.
Ayet: " Çünkü
İnsanoğlu kaybolmuş olanı kurtarmak için geldi. ”
Yani Rabb İsa
Mesih kaybolan veya helaka müstehak olan insanları kurtarmaya bu dünyaya
geldiğinden ona iman ve itimad edenlerin en zayıfı bile onun yanında çok
kıymetli ve aziz sayılır.
12-14.
Ayetler: " Siz ne dersiniz? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan
biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya
gitmez mi? Eğer onu bulacak olursa, size doğrusunu söyleyeyim, yolunu
şaşırmamış olan doksan dokuzu için sevindiğinden daha çok onun için sevinir.
Bunun gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını
istemez. ”
Bu örnek
Luka’nın 15. Bölüm 4-6. Ayetlerinde de anlatılıp manası her bir insanın ruhu
Tanrı’nın huzurunda çok kıymetli olduğunu ima eder. Bir çoban kaybolmuş koyunu
arayıp ağılda korunan sürüyü ।
unutarak fikirlerini kaybetmiş olan koyuna döndürdüğü gibi Tanrı, İsa’ya iman
edenlerin her birisine ve özellikle diğerleri tarafından eziyet, cefa yada
şeytanın aldatmasına maruz kalarak, kötü halde zayıf olan kişiye merhamet ile
bakıp yok olmaktan koruyarak ebedi hayata kavuşacağını ister. İnsanlar
tarafından sevgi ve itibara yakışır ve Tann’ya makbul olarak ebedi hayata
kavuşmak yüce makamlara bağlı olmayıp yeni ahlak ile imana bağlı ve imandan
hasıl olur.
15-17.
Ayetler: “ Eğer kardeşim sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine
göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu
kazanmış olursun. Ama dinlemezse, yanma bir ya da iki kişi daha al ki, söylenen
her şey iki ya da üç tanığın sözüyle doğrulansın. Eğer kardeşin onları dinlemek
istemezse, durumu Mesih topluluğuna bildir. Mesih topluluğunu da dinlemek
istemezse, onu bir putperest ya da vergi görevlisi yerine koy. ”
Yukanda geçen
ayetler İsa’nın makbul kullarına eziyet vermek hakkında olup, bu ayetler eziyet
veya zarar görmüş olan kişiye ve Mesih topluluğunda ilk önce havariler ve sonra
suçlulann bütün kardeşlerine genel bir kanun olur şöyle ki, bir suçlu
L- kardeşinin
düzelmesi için önce hatasını görmüş kardeş, hatalı kardeşiyle tenhada muhabbet
ile görüşüp uygun bir şekilde düzelmesine çalıştıktan sonra can hali kardeşi
dinleyerek suçunu itiraf ederse suçlu kardeş sevgiyle susarak kazanılır. Onu
topluluktan dışlamak gerekmez ama hatalı kardeş, onun nasihatim dinlemeyip inat
ederse yine önce onun ile görüşmüş kardeş bir veya iki kişi daha getirip
dedikodu etmeksizin tenhada görüşmelidirler. Ellerinden geldiği kadar muhabbet
ile çalıştıktan sonra konuyu bütün topluluğa bildirmek gerekir. Topluluğa bağh
olmayıp düzelmediği halde kardeş gözüyle bakılmayıp topluluktan dışlanarak
haricilerin birisi gibi olmuş olur. Bu kanun gereğince suçlu kardeşi düzeltmeye
çalışılır iken Galatyahlara Mektup 6. Bölüm 1. Ayetinde yazıldığı üzere herkes
kendisini gözetip şayet bir zaman aldanıp günaha düşmesin. Suçlu adam muhabbet
ile düzeltildiği halde her konuda faydalı ve makbul olur.
18.
Ayet: " Size
doğrusunu söyleyeyim, yeryüzünde bağlayacağınız her şey gökte de çözülmüş
olacak. ”
Bu ayet
tefsiriyle beraber 16. Bölümün 19. Ayetinde bulunup burada Mesih topluluğunun
suçlu kardeşin düzeltilmesi veya dışlanması hakkında karar verdikleri konuların
özel hükmü olduğu açıktır.
19-20.
Ayetler: " Yine size şunu söyleyeyim, yeryüzünde aranızdan iki kişi,
dileyecekleri herhangi bir şey için uyuşurlarsa, göklerdeki Babam dileklerini
yerine getirir. Nerde iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada
onların arasındayım. ”
Bu ayetler de
yukarıda geçen ayetlere bağlı olup anlatılan önemli konular dua ile tahsil
olunacak ve gerçekleşmesi inayet ve ilahi delaletle olacağı ve havarilerden
yalnız ikisi ile bir yerde bulunup, o inayet ve imdadı ittifaksız yalvardıkları
halde ilahi delaletin onlara ihsan olunacağı îsa tarafından buyurulmuştur.
21.
Ayet: “ Bunun üzerine
Petrus İsa’ya gelip, ' Ya Rabb!’ dedi, kardeşim bana karşı kaç kez günah
işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi? ”
Yahudi
hocalarının inancına göre bir suçlunun hatasını affetmek üçten fazla caiz
değildi. Şüphesiz Petrus İsa’nın ruhani talimatını'az anladığından yedi defa
söylemesi, affetmek sınırını bulduğunu zarmeylemesinden çıkmıştır.
22.
Ayet: " İsa ona, '
Yedi kez değil’ dedi. Yetmiş kere yedi kez derim sana. ”
Yani
affetmeden vazgeçmemelidir. Tövbe eden suçlu kardeşi daima affetmek
görevimizdendir. Bu ayet ile 6. Bölümün 12,14 ve 15. Ayetlerinin
karşılaştırılması gerekir. İsa zikredilen örnek ile bu konuyu anlatır.
23.
Ayet: “ Şöyle ki,
Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer. ”
Kral ile
hakimi mutlak olan Tann, kullan ile insanlara örnek verilir.
24.
Ayet: " Kral hesap
görmeye başladığında, kendisine on bin talant borcu olan bir köle getirilmiş.
Zikrolunduğu
kadar borcu, yalnız en yüksek memuriyette bulunan kişi maliye bakanı gibi
toplayabilirdi.
25.
Ayet: “ Kölenin ödeme
gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının
satılıp borcun ödenmesini buyurmuş. ”
Eskiden
borçluyu satmak adeti varmış, fakat her ne kadar o padişahın emir ve
muamelesiyle Tann’mn tedbir ve hükmü örnek olunmuş ise de her bir konuda
benzeme olmayacağı her örneğin gereğidir. Bundan asıl murad budur ki, borçlu ve
suçlu olan bütün insanlar adalet üzere ilahi azaba maruz kalırlar.
26.
Ayet: “ Köle yere
kapanıp efendisine, ‘Bana karşı sabırlı ol! Sana bütün borcumu öderim ’ demiş.
”
Borcuna kabul
ederek ödeme konusunda imkansız bir şey vaad etmeye hazırdır.
27.
Ayet: “ Efendisi köleye
acımış, borcunu bağışlayıp onu salıvermiş. ”
Bunun ile
Tanrı’nın sonsuz merhameti anlaşılır. İnsanların hepsi her an cehenneme
müstehak olurken yine ilahi merhamet ve inayet sebebinden pek çok günlük
nimetlere kavuşup Tann tarafından kurtuluş ve ebedi hayat müjdesi gönderilmekle
iman şartıyla ebedi hayat ümidine kavuşabilirler.
28-30.
Ayetler: " Ama köle çıkıp gitmiş, kendisine yüz dinar borcu olan bir
başka köleye rastlamış. Onu yakalayıp, ' Borcunu öde ’ diyerek boğazına
sarılmış. Bu köle yüzüstü yere kapanmış, ‘ Bana karşı sabırlı ol! Sana borcumu
öderim ’ diye yalvarmış. Ama ilk köle bunu reddetmiş. Gitmiş, borcunu
ödeyinceye dek kalmak üzere adamı zindana attırmış. ”
Bunun gayet
çok borcu bağışlandıktan sonra ona pek az miktar borçlu olan bir başka köleyi
bulduğunda insafsız olup hemen alacağım ister. Bu köle az zamandan önce o
kendisinin kullandığı yalvarma ve rica ile rica ederse, onun rica ve
yalvarmasını dinlemeyip hakkım zor ile almaya başladı. Bu küçük borç insanların
birbirine ettikleri hataları anlatıp büyük borç insanların ilahi şeriata aykırı
olan tecavüzlerini anlatır. Tanrı tarafından I
bağışlanma
ihsan olunduktan sonra insan da merhamet göstermeye borçlu sayılır.
31-34.
Ayetler: “ Öteki köleler, olanları görünce çok üzülmüşler. Efendilerine
gidip bütün olup bitenleri anlatmışlar. Bunun üzerine efendisi köleyi yanına
çağırmış. ' Ey kötü köle ’ demiş. ‘ Bana yalvardığın için bütün borcunu
bağışladım. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez
miydi? ’ Bu öfkeyle efendisi, tüm borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere
teslim etmiş. ”
Borcu affolunmuş
borçlunun insafsızlığı diğer köleleri fazla kederlendirir. Fakat efendisi
gazaba gelip artık merhamet üzere olmayıp, hak ve adalet üzere ona muamele
etti. İnsanların hepsi bu şekilde günahkar olduklarından bir hatalı kimseye
üzülmelidirler. Çünkü Tanrı’nın azabı her günahkara açık olur ve bir insan
Tanrı tarafından bağışlanmayı beklerse, kendisine suçlu olanı affetmelidir.
Yoksa Tanrı’nın ihsan ettiği inayet ve bağışlanma daimi olmayıp sonradan
adalete meydan verip adaletin hükmüne göre günahkar ve borçlu olan insan
başkalarına merhamet ve insaf göstermeye razı olmadığı halde cehenneme
gidecektir. İnsan yalnız diğerlerine merhamet etmek şartıyla ilahi bağışlanmayı
ümid edebilir.
35.
Ayet: " Eğer her
biriniz kardeşini yürekten bağışlamazsa, göksel babam da size öyle
davranacaktır. ”
Bu Ayet,
affetmek yalnız sözle olup kalple olmadığı halde Tann’ya makbul olmayacağını
haber verir.
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
( 1-2 ) İsa’nın hastaları
iyileştirmesi, ( 2- 12 ) Onun evlilikle ilgili verdiği ders , ( 13- 15 )
Çocukları kutsaması, (16- 26 ) Genç memuru ile konuşup zengin kimselerin
yakalandıkları tehlikeleri anlattığı, ( 27-30 ) Öğrencilerine vaad ettiği
mükafatı anlatır.
1.
Ayet: “İsa bu
konuşmasını bitirdikten sonra Celile’den ayrılıp Yahudiye sınırlarına, Şeria
nehrinin ötesine geçti. ”
Matta, Luka
ile Yuhanna’nın delaletiyle yazılan bazı olayları yazmadığından bu bölümde
yazılmış maddelerden önce meydana gelmiş olan mucizeler ile talimat için
Luka’nm onuncu bölümünde ve Yuhanna’nın sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve on birinci
bölümlerine bakınız. Çünkü İsa zikredilen talimatı son defa Kudüs’e teşrif
ettiği zamandan biraz önce söyledi.
2.
Ayet: " Büyük halk
topluluları da O’nun ardından gitti. Hasta olanlarını orada iyileştirdi. ”
Markos’un 10.
Bölüm 1. Ayeti bu ayet ile karşılaştırıldığında İsa adeti üzere halka hem ders
verdi hem de aralarında hasta bulunanları iyileştirdi.
3.
Ayet: " İsa’nın
yanına gelen bazı Ferisiler, O’nu sınamak amacıyla şunu sordular: Bir adamın
herhangi bir nedenle karısını boşaması Kutsal Yasa’ya uygun mudur? ’’
Ferisiler iki
fırkaya mensup olup, birinci fırkanın görüşüne göre bir adam ne sebebe
dayanırsa dayansın istediği gibi karısını boşayabilirdi. Diğer fırkanın
alimleri zinanın dışında bir şeyi boşanma sebebi kabul etmezlerdi. Bunun
dışında kalan Ferisiler İsa’yı kendilerine taraftar tutmak ümidinde idiler.
4-6. Ayetler:
“ İsa şu karşılığı verdi: Kutsal yazıları okumadınız mı? Yaradan, ta
başlangıçtan insanları erkek ve dişi olarak yarattı ve şöyle dedi: Bu nedenle
adam annesini babasını bırakacak, karısına bağlanacak ve ikisi tek bir beden
olacaklar. Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı ’nın
birleştirdiğini, insan ayırmasın.
Bu ayetlerde
İsa evliliğin gerçek esas ve usullerini insanların yaratılış biçimiyle anlattı.
Tekvin’in 1. Bölüm 27. Ayet ve 2. Bölüm 24. Ayetine bakınız. Hz. Adem
yaratıldığında Tanrı onun yalnız kalmasını reva görmeyerek onun sefası için
değil, belki ona uygun bir arkadaş olmak için Havva’yı da yarattı. Bundan
anlaşılır ki, Tanrı asıl yaratmada bir erkek için birkaç kadın yaratmayıp bir
kadın yaratmıştır. İsa bu konuyu anlattıktan sonra uygun bir tarz ile bir erkek
ile bir kadın arasında nikah akdi gerçekleştikten sonra birbiriyle güzel
geçinerek birisi ölünceye değin zinadan başka bir sebep onları ayıramaz. Çünkü
Tanrı’nın emriyle insanlar evlilikte geçinmek için yaratıldığından, evlenen
kimseleri ayırmaya insanın hakkı yoktur.
7.
Ayet: “ Ferisiler
İsa’ya: Öyleyse, Musa neden erkeğin, karısını, bir boş kağıdı verip
boşayabileceğim söyledi dediler. ”
Bu
söz Tesniye’nin 24. Bölüm 1. Ayetinde bulunarak orada geçen boşanma özel bir
emir olmayıp, yalnız bir izin anlaşıldığından bu ayet boşanma belgesi usulünü
anlatır. ।
8.
Ayet: “ İsa onlara, '
Musa, karılarınızı boşamanıza, yüreklerinizin katılığından ötürü izin verdi'
dedi. Başlangıçta bu böyle değildi. ”
Yani
İsrailoğulları çok senelerden beri yürürlükte olan adetlerden hemen
vazgeçemediklerinden bu müsaade onlara verilmiştir. Fakat Tanrı insan cinsini
yarattığı zaman muradı, kocalara karılarını boşamaya ruhsat vermek değildi.
9.
Ayet: “ Ben size şunu
söyleyeyim, karısını cinsel ahlaksızlıktan başka bir nedenle boşayıp başkasıyla
evlenen, zina etmiş olur. Boşanmış kadınla evlenen de zina etmiş olur. ”
Bu ayet ile
tefsiri için 5. Bölümün 23. Ayetine bakınız.
10.
Ayet: " Öğrenciler
İsa’ya, ‘ Eğer bir erkekle karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha
iyi ’ dediler. ”
Yani
öğrencilerin sözlerinin özeti, eğer evlilik bu kadar sağlam ve hallolunmaz
derecede metin ise de, bir adam başka uygun bir kadınla eziyet ve mahzuniyette
ömrünü geçirmek tehlikesine yakalanmaktan hiç evlenmemek daha hayırlıdır,
demektir.
11-12. Ayet: “
İsa onlara, ‘ Herkes bu sözü kabul edemez’ dedi. Ancak böyle bir Tanrı
vergisine sahip olanlar kabul edebilir. Çünkü doğuştan, ana rahminden
çıktıklarında hadım olanlar bulunduğu gibi, insanlar tarafından hadım edilmiş
olanlar ve kendilerini Göklerin Egemenliği uğruna hadım saymış olanlar da
vardır. Bunu kabul edebilen, kabul etsin! ”
İsa onlara
cevaben “evlenmeyi her kişi kabul edemez” diyerek yukarıda geçen ayetlerde
evliliğin bütün insanlara Tanrı tarafından tayin olunduğunu göstermiştir. Bu on
ikinci ayetin manası budur ki, bazı adamların yalnız tabiatlarında eksiklik
veya insan tarafından hizmette kullanıldıklarından evlenmeye başka uygun
kimselerden başka bazı rahat nefs haline kavuşmak, elçi Pavlos gibi bütün ömür
ve kuvvetlerini engellemeden ruhani meşguliyetlerine teslim eden kişilere
evlenmemek uygun ve makbuldür.
13-15.
Ayetler: “ O sırada bazıları küçük çocukları İsa’nın yanına getirdiler;
ellerini onların üzerine koyup dua etmesini istediler. Öğrenciler onları
azarlayınca İsa, ' Bırakın çocukları ’ dedi. Bana gelmelerine engel olmayın!
Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir. Ellerini onların üzerine koyduktan
sonra oradan ayrıldı. ”
Markos’un 10.
Bölüm 13-16. Ayetleri ve Luka’nın 18. Bölüm 15-18. Ayetleri bu ayetler ile
karşılaştırılması gerektir. Çocukların îsa tarafından kutsanmak için
getirilmeleri o zamandan önce meydana geldiği anlaşılır. Çünkü havariler bunu
uygun saymayıp îsa’ya zahmetli ve topluluğa verdiği derse engel olacağını
zannedip çocukları getiren kimseleri azarlarlardı. Fakat bu çocukların
annelerinin arzuları iyi olup, îsa’ya makbul idi. Çünkü anneler kendi canlarını
sevdikeri gibi çocuklarını sevdiklerinden elbette onların rabbani inayete
kavuşmalarını da isterlerdi. Gerçekte anne baba çocuklarını layıkıyla terbiye
etmek isterlerse rabbani imdad ve inayete muhtaç olduklarından onlar
çocuklarını teslim ile bereket ve ilahi inayeti yalvarmak yerinde ve lazımdır.
îsa bu çocukları kabul etmeye memnuniyetle yaklaşıp Markos’un 1. Bölüm 16.
Ayetine göre onları kucağına alıp kutsadı. Onun muhabbetiyle tevazuu bu konuda
fazlasıyla latif ve şirin görünür. * Göklerin Egemenliği böylelerinindir* Yani
bu şekilde iyilik ile kötülüğü ayırmaya kadir olmayan çocuklar ilahi inayetle
hayat ve ebedi mutluluğa kavuşurlar. 18. Bölümün 3. Ayeti de bu on dördüncü
ayet ile karşılaştırılıp okunması gerektir. Şöyle ki hayat ve ebedi mutluluğa
kavuşacak olan kişiler çocuklar ve çocuk gibi gurur, kibir, haset ve nefsani
şehvetden uzak olanlardan ibaret oldukları anlaşılır.
16.
Ayet: “ Adamın biri
gelip İsa’ya, ' Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik
yapmalıyım? ’ diye sordu. ”
Aşağıda
gelecek ayetlerde görüleceği üzere İsa, adam ile yaptığı konuşma ve sonra
öğrencileriyle yaptığı önemli konuşmalar Markos’un 10. Bölüm 17-31. Ayetlerinde
ve Luka’nın 18. Bölüm 18-30. Ayetlerinde de yazılmıştır. Luka’nın yazdığına
göre adam bir hakimdi. Bu konuşmanın İsa Kudüs’e gitmek üzere yol aldıktan
sonra olduğu, Markos’un yazdığından anlaşılır. Adam acele ile gelip İsa’ya
secde etti. Eğer bu adam Ferisilerden uzak ise de, diğerleri gibi İsa’ya itiraz
etmek için gelmeyip ancak samimi kalple ebedi hayata kavuşmak konusunda daha ne
lazım olduğunu İsa’dan öğrenmek isterdi.
17.
Ayet: " İsa ona, ‘
İyilik konusunda neden bana soru soruyorsun? ’ dedi. İyi 1
olan tek
biri var. Yaşama kavuşmak istersen, O ’nun buyruklarını yerine getir. ”
İsa iyilik
tabirini kabul etmemek değil, ancak adamın şüphesini gidermek istediğinden bu
cevabı verdi. Yani sen beni yalmz bir adam zannettiğinde bu tabiri
kulanmamahydın. Fakat bu iyilik konusundan vazgeçerek onun sorusuna cevaben
ebedi hayata kavuşmak ilahi emirleri ezberlemek şartıyla olabilir diye buyurdu.
18.
Ayet: “ Hangi buyrukları
diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: Adam öldürme, zina etme, hırsızlık
yapma, yalan yere şahitlik etme. ”
Adam bilmeden
bir emirde ilgisiz kaldığını tahmin edip hangi emirlere itaat etmeliyim diye
sorduğunda İsa ilahi kanundan bu emirleri söyledi. Bu emirlerin ayrıntılı
tefsiri için 5. Bölüm 21-37. Ayetlerine bakınız.
19.
Ayet: " Annene
babana saygı göster ve komşunu kendin gibi sev. ”
15. Bölüm 4.
Ayet ve tefsirine, 22. Bölüm 39. Ayet ve tefsirine bakınız.
20.
Ayet: “ Genç adam,
‘bunların hepsini yerine getirdim, daha ne eksiğim var?’dedi. ”
Adam yukarıda
geçen emirleri, Yahudiler arasında anlaşıldığına göre ezberlediğinden
kendisinde bir eksiklik göremedi.
21-22.
Ayetler: “ İsa ona, ‘ Eğer eksiksiz olmak istersen, git, varını yoğunu sat,
parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazînen olur. Sonra gel, beni izle ’
dedi. Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok
malı vardı. ”
İsa’nın adamı
tecrübe edip kalp gözlerini açmak için bu sözü söylediği açıktır. Adamın ilahi
kanuna itaati zahiri olduğundan eksik olup, onun sadakati bu tür büyük
tecrübeye dayanıklı değildi. Adam ebedi hayata kavuşmak istediyse de, hayata
kavuşmak İsa’ya bağlılık ile malının hepsini terk etmeye bağh olduğundan ve
malların alakası ise adama göre daha kuvvetli bulunduğundan üzgün ve fazla
muzdarip oldu ise de yine ayrılmıştır. O zamandan beri Incil’de onun hakkında
hiç haber yoktur. Onun asıl arzusunun ebedi hayata kavuşmak olduğu, ancak
dünyevi şeylere kavuşmak olduğu yaptığı işlerden bellidir.
23-24.
Ayetler: " îsa öğrencilerine, ‘ Size doğrusunu söyleyeyim ’ dedi.
Zengin bir kişinin Göklerin Egemenliğine girmesi güç olacak. Yine şunu
söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı egemenliğine
girmesinden daha kolaydır.
Bu söz ve
örnek ile İsa mal ve servetten sahibinin ruhuna gelen zarar ve tehlikeyi
anlatır. İsa bir zengin adamın asla ebedi hayata kavuşamayacağını söylemeyip
ancak nadiren olur diye buyurmuştur. 6. Bölüm 19-21. Ayetlerinde yazıldığı
üzere İsa insanların hâzinelerinin toplandığı yerde fikir, ümid ve arzuları
bulunduğundan yok olmaya müptela olan cismani malların değil, ancak ruhani ve
sonsuz bir miras gökte hazırlamaya herkese emreder .13. Bölüm 22. Ayetinde
anlatı
Idığı üzere
mal, servet ve dünya işleri insan ruhunun gözlerini kör edip kalbini hile ile
celp edip önemli konular ve rabbani talimatından uzaklaştırır. Geçici servete
fazlasiyle hasret çeken adam kendi ruhunun kıymetini layıkıyla göremeyip ebedi
hayatı pek az suretle arzulayıp mağruriyet, kibir ve haset gibi bir takım günahlara
yakalanır. Yirmi dördüncü ayette bulunan örnek, mümkünsüz bir şeyi anlatmak
için o zamanda meşhur ve kullanılan sözlerdendir.
25.
Ayet: “ Bunu işiten
öğrenciler büsbütün şaşırdılar, ‘ Öyleyse kim kurtulabilir?’ diye sordular. ”
Havariler, mal
ve servet arzusunun pek genel olduğunu bildiklerinden ebedi hayata kavuşmak
hususunda çoğu insanlar İsa’mn yukarıda buyurduğu söze inandıkları halde
ümitlerini keseceklerini görerek bu soruyu sordular.
26.
Ayet: “ İsa onlara
bakarak, ‘ İnsanlar için bu imkansız, ama Tanrı için her şey mümkün’dedi. ”
Yani herkes
ilahi kudreti ile kalp ve ahlakça yenilenmeyince ebedi hayata kavuşamaz. Zengin
bir adam malı bakımından ruhuna hasıl olan tehlikeden Kutsal Ruh’un etki ve
gücüyle kurtulup ebedi hayata kavuşabilir. Tanrı’nın yanında her şey mümkündür
denildiğinde yaratılışta mümkün olmayan şeylerin anlaşıldığı açıktır. Mesela
gerçek olan Tanrı haklı ile haksızın farkını yok edemez. Çünkü bu mümkün olsa
idi Tanrı gerçek olmaz idi. Bunun için haklı ile haksız arasında olan fark
Tanrı’nın yüce sıfatı gibi sonsuzdur. Fakat bu mesele ne Tanrı’nın gücünü ne de
O’nun diğer yüce sıfatına eksiklik getirir. Ancak hem onun gerçek olduğunu
tasdik ve hemde insanların ümidlerine sağlam bir esas koyar.
27.
Ayet: “ Bunun üzerine
Petrus O’na, ‘ Bak’ dedi, biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik Neyimiz
olacak? ”
Aşağıda
gelecek ayetlerde yazıldığı üzere İsa’nın cevabından Petrus’un bu soruyu 20.
Bölüm 22. Ayetinde anlatılacak rica gibi cismani arzudan olmayıp ancak temiz
kalpten hasıl olduğu anlaşılır. Petrus anlatılan zengin adamın hali üzerine
düşünerek kendi sonunun ne olacağını bilmek istedi ve hem de bütün havariler
adına sorduğu anlaşılır.
28.
Ayet: “ İsa onlara, ‘
Size doğrusunu söyleyeyim ’ dedi, her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli
tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelmiş olan sizler, on iki tahta oturup
İsrail ’in on iki oymağını yargılayacaksınız. ”
Yani sizin
ecriniz ahirette olacaktır. * İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda* sözü ceza
gününü anlatır. * Sizler .... * sözü havarilerin hakim olacaklarını anlatmaz,
çünkü 25. Bölüm 31. Ayet ile diğer delillerden ceza gününde hakimin yalnız
Tanrı Oğlu olacağı anlaşılır. Ama havariler ceza gününde Rabb İsa Mesih’in
makbul ve şerefli kullan olduklan bütün dünya tarafından bilinecektir. Mutlak
hakimin hükmünün hak olduğunu tasdik edecekler demektir.
29.
Ayet: “ Benim adım
uğruna evlerini, kardeşlerini, anne yada babasını, çocuklarını yada
topraklarını bırakmış olan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz
yaşamı miras alacak ”
Yani îsa ile
onun Incil’ini her şeyden ve akrabasından fazla seven kimse ömrü boyunca
Tanrı’nın ihsan ettiği nimetlerden kanaat ederek ve ebedi hayat ümidine
kavuştuğuna sevinip, ahirette büyük mirası olacaktır.
30.
Ayet: " Ne var ki,
birincilerin bir çoğu sonuncu, sonuncuların bir çoğu da birinci olacak. ”
Meşhur olan bu
sözü açıklamak için yirminci bölümün başında yazılan örnek buyurulduktan sonra
bu söz yihe zikrolunup tefsir olunacaktır.
YİRMİNCİ BÖLÜM
(1-16) İsa'nın bağcılarla ilgili
söylediği örnek, (17-19) kendisinin eziyet, hakaret ve cefa çekerek çarmıha
gerileceğini, daha sonra tekrar hayata döneceğini haber vermesi, (20-24)
Yuhanna ile Yakub'un uygun olmayan istekleri, (25-29) İsa’nın öğrencilerine
alçak gönüllülük hakkında verdiği ders, (30-34) O’nun iki kör kişiyi
iyileştirmesini anlatır.
1-16.
Ayetler: "Göklerin Egemenliği, bağında çalışacak işçi tutmak için sabah
erkenden dışarı çıkan toprak sahibine benzer. Adam, işçiler ile günlüğü bir
dinara anlaşıp onları bağına göndermiş. Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıkmış,
çarşı meydanında boş duran başka adamlar görmüş. Onlara ‘siz de bağa gidip
çalışın. Hakkınız ne ise, veririm ’ demiş, onlar da bağa gitmişler. Öğleyin ve
saat üçe doğru yine çıkıp aynı şeyi yapmış. Saat beşe doğru çıkınca, orada
duran daha başkalarını görmüş. Onlara, 'Neden bütün gün burada boş
duruyorsunuz? ’ diye sormuş. Onlar da ‘Kimse bize iş vermedi ki’ demişler.
Onlara, ‘Siz de bağa gidin, çalışın’ demiş. Akşam olunca, bağın sahibi
kahyasına, ‘işçileri çağır, sonunculardan başlayarak, birincilerine kadar,
hepsine ücretlerini ver’ demiş. Saat beşe doğru işe başlamış olanlar gelip
kahyadan birer dinar almışlar. Birinciler gelince daha çok alacaklarını
sanmışlar, ama onlara da birer dinar verilmiş. Paralarını alınca bağın sahibine
karşı söylenmeye başlamışlar. Bu sonuncular yalnız bir saat çalıştılar, ama sen
onları, günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun’ demişler. Bağın
sahibi onlardan birine şöyle karşılık vermiş: Arkadaş, sana haksızlık ettiğim
yok! Seninle bir dinara anlaşmadık mı? Hakkını al, git! Sana verdiğimi bu
sonuncuya da vermek istiyorum. Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu?
Yoksa elim açık diye kıskanıyor musun?’ işte böylece sonuncular birinci,
birinciler de sonuncu olacak. ’’ (
Bu örneğin
manası gayet açıktır. Yani bir bağ sahibi sabahleyin bir takım reçberler
tutarak adet olduğu üzere günlük dörder kuruşa anlaşma yapıp onları bağına
gönderdi ve saat dokuz, üç ve beşte çarşıya varıp bir takım işsiz adamları da
gördü ve onları da bağına gönderdi. Saat beş sıralarında geriye kalan bir
saatte çalıştırmak için birkaç işçi tuttu. Akşam olduğunda anlaşmaya uygun
olarak önce gelenlerin ücretini 1
vermiş ve
diğerlerine de şefkat edip aynı ücreti onlara da vermiş. Ancak önce gelenler
buna razı olmayarak bağcının göstermiş olduğu şefkate haksızlık ederek itiraz
ettiler. Bu örneğin asıl amacı şu deliller ile anlaşılabilir. Birinci olarak,
19. Bölümün sonundaki ayetlerde yazıldığı üzere Havariler tarafından İsa’nın
buyurduğu sözlerin yanlış anlaşılmaması için buyurulmuştur. İkinci olarak, bp
örneğin asıl mana ve maksadı Tanrı tarafından müminlere verilecek nimetler,
ücret cinsinden değil ancak ihsan ve inayet cinsinden olduğunu ortaya koyar.
Şöyle ki: Rabb İsa Mesih'in hizmetinde en fazla süre ve en fazla gayretle
çalışan kişiler ile Tanrı’nın huzurunda makbul olmak için kendi liyakatlerine
güvenmemelidirler. Çünkü gayret ile iman ve ilahi emirlere samimiyetle itaat
etmek gerekirse de ebedi hayat ile diğer bütün nimetler insanların sevap ve
liyakatinden olmayıp ancak Tanrı’nın İsa Mesih aracılığıyla ihlasla iman
edenlere vaad etmiş olduğu inayet ve merhamettendir. Üçüncü olarak, bu örneğin
söylenmesi ilk başta Havarilerin ruhanî menfaatleri üzere olacaktır ki,
vadedilen şerefe dayanarak onlar kibirlenip, kibirlerinden dolayı girdikleri
günahlar yüzünden Tanrı tarafından diğerlerine verilen nimetlerden dolayı
söylenerek ecirlerinden tamamen mahrum kalmasınlar.
Yine bu örnek
havarilerden başka îsa aracılığıyla ortaya konan kurtuluş ve ebedi hayat
müjdesini kabul etmeye ilk başlarda davet olunan kimseler (mesela Yahudiler)
hakkındadır. Elçilerin İşleri 13. Bölüm 46. Ayetinde yazıldığı üzere Pavlos
Yahudilere hitaben dedi ki: ‘Tann’nın sözü önce size söylenmesi gerekir idi.
Ama siz onu reddedip kendinizi ebedi hayata layık görmediğinizden şimdi biz
diğer toplumlara yöneliyoruz. İnsanlara göre; bütün insanlar İsa’nın ruhanî
hizmetine davet olunmuşlar ve her ne sebepten dolayı olursa olsun birinin
diğerine üstün olması olabilir ise de, kibir göstermezse alacağı ücret kendi
liyakatinden olmayıp Tanrı’nın inayetinden olacağını unutmamalıdır. Çünkü her
ne kadar bu örnek ile diğer yerlerdeki İsa'ya inananlara ihsan olunacağı sonsuz
kurtuluş ve mutluluğun ücret karşılığı olduğu açıklanmış ise de inananların
kavuşacakları mutluluk İlahî inayetten olacak ve borç türünden olmadığı Incil'i
okuyan herkes tarafından bilinir. * Sonrakiler .... * Sonrakilerin durumu
fazlasıyla makbul, yüce. Öncekiler sonraya kaldılar. Ebedi hayata davet
olunanların çoğu asi olup Tanrı tarafından kabul görmediklerinden tercih
edilmediler.
17-19.
Ayetler: "İsa Kudüs'e giderken yolda on iki öğrencisini bir yana çekip
onlara şöyle dedi: Şimdi Kudüs'e gidiyoruz. İnsanoğlu başkahinlerin ve din
bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da onu ölüm cezasına çarptıracaklar.
Onunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için onu diğer toplumlara
teslim edecekler. Ne var ki o, üçüncü gün dirilecek. ”
Bu sözler
Markos’un 10. Bölüm 32-34. Ayetlerinde daha ayrıntılı olarak açıklanmış
olduğundan oraya bakılmalıdır.
20.
Ayet: “O sırada Zebedi
oğullarının annesi oğullarıyla birlikte İsa'ya yaklaştı. Önünde yere kapanarak
ondan bir istekte bulundu. ”
Markos’un 10.
Bölüm 35. Ayetine göre Yuhanna ve Yakup bu ricayı İsa’ya arz ettiler. Fakat bir
adamın yaptırdığı şeyi yaptığı sözüyle açıklamak âdet olduğundan bu iki
ifadeden Yuhanna ile Yakub’un ricası anneleri aracılığıyla ön plana çıktığı
anlaşılıyor.
21.
Ayet: “İsa kadına, 'Ne
istiyorsun?’ diye sordu. Kadın ona, 'müsaade buyur da bu iki evladımın biri
sağında, biri solunda otursunlar’ dedi. ”
Böyle bir
istek daha önce geçen ayetlerde İsa'nın çekeceği elem, eziyet ve cefaya
haddinden fazla uygun görünmemişti. 17. Bölüm 22 ve 13. Ayetleri ve Luka’nın
22. Bölüm 24. Ayetlerine bakınız.
22.
Ayet: “İsa ona, 'siz ne
istediğinizi bilmiyorsunuz’ diye karşılık verdikten sonra, benim içeceğim
kaseden içip yağlanacağım yağ ile yağlanabilir misiniz, diye sordu. Onlar da
ona yapabiliriz, dediler. ”
İsa burada
çarmıha gerileceğim ima etmiştir ve Yuhanna İsa'yı çarmıh halinde gördüğü
zamanda bu cevap fazlasıyla uygunsuz görünmeli idi. Yuhanna’nm 19. bölümüne
bakınız.
23.
Ayet: “İsa onlara dedi
ki: Elbette benim içeceğim kaseden içeceksiniz, yağlanacağım yağdan
yağlanacaksınız, dedi. Ama sağımda ve solumda oturmanıza izin vermek benim
elimde değildir. Babam bu yerleri kimler için hazırlamışsa onlar oturacaktır. ”
Daha sonra
Yakup kılıç ile öldürüldü. Yuhanna da çok eziyet ve cefaya maruz kaldı.
Elçilerin İşleri 12. Bölüm 2. Ayet, 4. Bölüm 3, ayet ve 5. Bölüm 40. Ayetine f bakınız.
24.
Ayet: “Bunu işiten diğer
on öğrenci iki kardeşe darıldılar. ”
Bu kardeşlerin
hırs, kibir ve bedeni arzuları burada görülür.
25-28.
Ayetler: “Ama İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: 'Bilirsiniz ki
milletlerin liderleri onları egemenlik hırsıyla yönetirler, ileri gelenleri de
onlara bağlılıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda
büyük olmak isteyen, diğerlerinin hizmetkarı olsun. Aranızda birinci olmak
isteyen, diğerlerinin kulu olsun. Nitekim insan oğlu hizmet edilmeye değil
hizmet etmeye ve bir çokları uğruna canını feda olarak vermeye geldi. ”
İsa bu iki
Havarinin isteklerinden fırsat bularak öğrencilerine sakin bir kalp üzere
olmalarını tenbihledi. Şöyle ki, İsa'nın sözüne göre, Hıristiyan toplumunda
görevden dolayı gurur içine düşülmemelidir. En makbul, en geçerli hizmet
görmekten ortaya çıkacak ürün buna bağlıdır. Bunda en büyük ürün İsa'nın
kendisidir. Çünkü insanların kurtuluşu için bu dünyaya gelerek kendisini feda
etmiştir.
29-34.
Ayetler: "Eriha'dan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsa'nın ardından
gitti. Yol kenarında oturan iki kör adam İsa'nın geçmekte olduğunu duyunca 'Ya
Rabb! Ey Davud oğlu halimize acı' diye bağırdılar. Kalabalık onları azarlayarak
susturmak istediyse de onlar, 'Ya Rabb! Ey Davud oğlu halimize acı' diyerek
daha çok bağırdılar. İsa da durup onları çağırdı. 'Sizin için ne yapmamı
istiyorsunuz?' diye sordu. Onlar da 'Ya Rabb! Gözlerimiz açılsın' dediler. İsa
onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve İsa'nın
ardından gittiler. ”
Markos’un 10. Bölüm 46-52. Ayetlerine bakınız.
YİRMİ
BİRİNCİ BÖLÜM
(1-11) Bütün halkın saygı gösterileri
arasında İsa'nın Kudüs'e girmesi, (12-16) tapınağı temizlemesi, (17-22)
Meyvesiz incir ağacını kurutması, (23-27) Kahinleri susturması, (28-32) İki
oğulla ilgili örneği, (33-46) Haksız ve zalim 1 bağcılarla ilgili söylediği
örnekleri anlatır.
1. Ayet: “Kudüs'e
yaklaşıp Zeytin dağının batısında bulunan Beytfacı'ya geldiklerinde İsa iki
öğrencisini gönderdi. ”
Markos’un 11.
Bölüm 1-11. Ayetleri ve Luka’nm 19. Bölüm 29-44. Ayetleri ile bağlantılıdır.
îsa'mn çarmıha gerildiği haftanın başında meydana gelmiştir. Yuhanna'riin 12.
Bölüm 12. Ayetinden îsa'mn Pazartesi gecesi Beyt-i înaye'de kaldığı anlaşılıyor
ve Beytfacı köyü Beyt-i înaye'ye yakındı. Ayette geçen dağ Kudüs'ün doğu
tarafında idi. Ancak Kudüs'ten bir dere ile ayrılır. Bu iki köy ve bu dağın
doğu tarafında idiler. Bu dağda eski zamanlarda pek çok zeytin ağaçlan olmuşsa
da bugün çok azdır.
2-5. Ayetler: “Karşınızdaki
köye varın. Hemen orada bağlı bir dişi eşek ve yanında bir sıpa bulacaksınız.
Onları çözüp bana getirin. Size bir şey olursa Rabb'in bunlara ihtiyacı var,
hemen geri gönderecek, dersiniz. Bu olay peygamber aracılığıyla bildirilen şu
sözün yerine gelmesi için oldu. Siyon kızına deyin ki, bak alçak gönüllü
kralın, bir eşeğe, bir sıpaya, bir eşek yavrusuna binmiş sana geliyor. ”
Markos ve Luka
sadece sıpadan bahsediyorlar. Çünkü eşek birlikte ise de İsa yalınız sıpaya
binmiştir. Yine Markos ve Luka’nın yazdıklarına göre, bu sıpaya şimdiye kadar
insan binmemiş idi. Çok eski zamanlarda şehzadeler ile büyükler eşeklere binip
Tesniye'nin 20. Bölüm 3. Ayet ve 1. Kralların 6. Bölüm 7. Ayetine göre mukaddes
yerlerde binilmemiş sıpalar almak o zamanın adetlerindendi. Siyon kızı tabiri
Ahd-i Atik'te Kudüs için kullanılır. Çünkü Kudüs'ün yerleştiği dağların büyüğü
Siyon idi. Yeşaya'nm 62. Bölüm 11. Ayetine bakınız. 5. Ayette geçen söz
Zekeriya'nın 9. Bölüm 9. Ayetinde bulunup bahsedilen kelam Yahudiler arasında
îsa hakkında buyurulduğu anlaşılmaktaydı. O zamanlar henüz İsa Mesihullah
olduğunu halka göstermemiştir. Bu sıpa olayı özellikle Mesihullah olduğunu
kamuoyuna açıklamak için meydana geldi.
6.
Ayet: "Öğrenciler
gittiler, İsa'nın kendilerine buyurduğu gibi yaptılar. "
Markos ve
Luka'nm yazdığından anlaşılıyor ki, İsa'nın buyurduğu gibi eşek ile sıpanın
bulunduğu keyfiyetler meydana geldi.
7.
Ayet: “Eşek ve sıpayı
getirip üzerlerine giysilerini yaydılar, İsa da sıpanın üzerine bindi. ”
İsa'nın
hangisine bineceğini bilemediklerinden hayvanların ikisini de hazırladılar.
Orada hazır olanlar İsa'nın binmesi için tahsis edilen eşek ve sıpanın
üzerlerine elbiselerini atarak onun Mesihullah olduğunu tahsis ettiler.
8.
Ayet: “Halkın büyük bir
bölümü giysilerini yolun üzerine serdi. Bazıları da ağaçlardan dallar kesiyor,
yola seriyorlardı. ”
Yuhanna’nın
yazdığına göre bu dallar, hurma dalları idiler. Bir ulu kişinin ululanması için
geçeceği yola bir takım hurma dalları döşemek veyahut kendi elbiselerini sermek
o zamanın adetlerinden idi.
9.
Ayet: “Önden giden ve
arkadan gelen kalabalıklar şöyle bağırıyorlardı: “Davud Oğlu'na hoşa’na Rabbin
adıyla gelene övgüler olsun, en yücelerde hoşa ’na”
Yani kalabalık
bir grup Mesihullah’a mahsus Unvanlar ile İsa’yı yüceltirlerdi.
. 4
10.
Ayet: “İsa Kudüs’e
girdiği zaman bütün kent, bu kimdir, diyerek çalkalandı. ”
Yuhanna’nm 12.
Bölüm 17-19. Ayetlerinde pek çok adam olduğu kaydedilmiştir. Yuhanna’nm 11.
Bölüm 1-40. Ayetlerinde açıklandığı üzere İsa’nın kudreti ile Luazür adındaki
kişinin öldükten sonra dirildiğini gördüklerinden İsa’nın Kudüs’e girişini
Tanrı mübarek eylesin, diyerek tebrik eden kalabalık içine büyük bir
memnunlukla katılmışlardır. İsa’nın bu büyük kalabalık tarafından çok büyük
övgüyle kabul olunduğunu Ferisiler gördüklerinde aşırı derece muzdarip
oldukları bu ayetlerden anlaşılmaktadır. *Bu kimdir?* Bu sorudan anlaşılır ki
Kudüs halkından çoğu İsa’yı şahsen tanımaz idi. Çünkü onun halka karşı olan
büyük görevi dolayısıyla zamanının çoğu Celile’de geçtiğinden halk tarafından
tanınmaması normaldir.
11.
Ayet: “Kalabalıklaryine
‘Bu Celile’nin Nasıra kentinden İsa Peygamber’ diyordu. ”
İsa Kudüs’te
meşhur olduğundan halkın kolayca onu tanımasını sağladı. Luka’nın 19. Bölüm
14-44. Ayetlerinden anlaşıldığına göre İsa Kudüs’e yaklaştığı zaman halkının
günahları yüzünden biraz vakit geçirdikten sonra gelmesi takdir-i İlahîden olan
harabından dolayı üzülmüştü.
12-13.
Ayetler: “Isa tapınağa girip orada alışveriş yapanların hepsini dışarıya
kovaladı. Sarrafların masalarını ve güvercin satanların sehpalarını alt üst
etti. Onlara şöyle dedi: ‘Benim evime dua evi denilecek diye yazılmıştır. Ama
siz burayı hırsızlar inine çevirdiniz ’ dedi. ”
Markos’un 11.
Bölüm ve 11. Ayetinden anlaşılıyor ki, bu durum zafer alayı ile Kudüs’e girdiği
gün meydana gelmemiş ertesi günü yani Pazartesi günü meydana gelmiştir. Bu
hadise Yuhanna’nm ikinci bölümünde ifade edilen keyfiyetlerle aynı değildir.
Belki yukarıdaki bölümde ifade edilen durumlar İsa’nın amme hizmetine harcadığı
ömrünün başlangıcında meydana gelmiş olabilir. Burada zikredilen durumlar ise
bu zamanın öbür haftasında meydana gelmiştir. İsa bu tarz ile tapmağı
temizlemesi kendisiyle İlahî kudretin gösterilmiş olduğuna delalet etmek için
meydana gelmiştir. Orada bulunan yabancılar İsa’nın gösterdiği güçten korkarak
çekilip gittiler. *ahşveriş edenler* Kurban için hayvan alıp satanlar idi. *Tapınak*
Bu tapınak avlusu olarak anlaşılmalıdır. Fakat bütün tapınağın Tanrı’ya ibadete
tahsis edilmiş olduğundan hiçbir suretle ticaret etmek için kullanılmasına izin
yok idi. * Sarraflar* Yahudiler tarafından tapmağa verilen sikke. Yahudilerin
sikkesi diğerlerine göre daha çok talep edildiğinden yabancı sikkelerle
değiştirilmesi için sarraflar orada otururlardı. *Güvercin* Levililerin 5.
Bölüm ve 17 ayet ve 14. Bölüm 22. Ayetinden anlaşıldığına göre Musa’nın
şeriatinde fakirler tarafından kurban edilmek üzere tapınağa güvercinler takdim
edilirdi. *Yazılmış* Yeşaya’nın 56. Bölüm ve 7. Ayetine bakınız. *Hırsızlar
mağarası* Tapınak avlusunda alışveriş edenler fırsat buldukça halkı aldatıp
ibadethaneyi kirletmelerinin yanında hırsızlık da yaparlar idi.
14. Ayet: “Tapmakta
iken kendisine gelen kör ve kötürümleri iyileştirdi. ”
îsa, âdeti
üzere tapınakta bulunan hastaları iyileştirmiştir.
15-16.
Ayetler: “Ne var ki başkahinlerle din adamları onun meydana getirdiği
mucizeleri ve tapınakta ‘Davud oğluna Hoşa’na’ diye bağıran çocukları görünce
üzüldüler. İsa’ya 'Bunların ne söylediğini duyuyor musun?’ diye sordular. İsa
da onlara 'Evet! Duyuyorum. Siz şu sözü hiç okumadınız mı? Küçük çocukların ve
emzikli olanların dudaklarından kendine övgüler döktürdün. ’ dedi. ”
Onlar İsa’ya
düşmanlık edip idamına karar verdiler. * okumadınız mı* Mezmurların 8. Bölüm
12. Ayetine bakınız. İsa’ya gösterilmesi gereken saygı ileri 1
gelenler
tarafından gösterilmemiş olup ahlak ve meşrepleri arzu ve heveslerine tabi
olarak kendilerini kötü yollara sevk etmeyen çocuklar tarafından gösterildi.
17. Ayet: “İsa
onları bırakıp kentten çıktı. Beytanya’ya dönüp geceye orada geçirdi. ”
İsa Kudüs’te
konaklamayıp Zeytin dağının öte tarafında bulunan küçük bir köy olan
Beytanya’da dostlan olan Luâzür ve onun kız kardeşleri Meryem ve Marta’nın
evinde kaldı.
18-22.
Ayetler: “İsa sabah erkenden kente dönerken acıkmış idi. Yol kenarında
gördüğü bir incir ağacına yaklaştı. Ağaçta yapraktan başka bir şey bulamayınca
ağaca, ‘Artık sonsuza dek meyven olmasın ’ dedi. İncir ağacı hemen o anda
kurudu. Öğrenciler bunu görünce şaşkına döndüler. ‘İncir ağacı birden bire
nasıl kurudu. ’ diye sordular. İsa onlara şu karşılığı verdi: 'Size doğrusunu
söyleyeyim, eğer imanınız olur da şüphe etmezseniz yalnız incir ağacına olanı
yapmakla kalmazsınız, şu dağa, kalk denize atıl, derseniz dediğiniz olacaktır.
İman ederek dua ettiğinizde her şeyi alacaksınız. ”
İsa bu mucize
ile öğrencilerine imanın faziletini ve hem de ikiyüzlülüğün karşılaşacağı azaba
dair bir ders vermek istedi. Bu yüzden bu mucizeyi gerçekleştirdi. Markos’un
11. Bölüm 12-14 ve 20-26. Ayetlerinde bu mucize ayrıntılı olarak yazılmış ve
tefsir edilmiştir.
23. Ayet: “îsa
tapınakta ders verirken baş kahinler ile halkın ileri gelenleri yanına gelerek
'Bunları hangi yetki ile yapıyorsun, bu yetkiyi sana kim verdi? ’ diye
sordular. ”
Bu gelen
kişiler milletin büyük meclisi üyeleri olup tapınak ile Yahudi dini ve onun
ibadet usulünün muhafızları olduklarından İsa’nın verdiği derslerle yeni bir
usul
I
meydana
getirmekle kendi kendini görevlendirdiğini düşünerek bu soruyu sormaya haklan
olduğunu düşündüler. Eğer bunlann soruları art niyetle değil de hakkaniyet ve
samimiyetle işin aslım bilmek arzusuna dayalı olsaydı şüphesiz onlara cevap
verilecekti.
24-27.
Ayetler: “İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Ben de size bir soru soracağım,
bana cevap verirseniz, ben de size bunları hangi yetki ile yaptığımı söylerim.
Yahya ’nın vaftiz etme yetkisi nereden geldi; Tanrı ’dan mı, insanlardan mı? ’
Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar: ‘Tanrı ’dan dersek, bize öyle ise
ona niçin inanmadınız, diyecek. Yok eğer insanlardan dersek, halkın tepkisinden
korkuyoruz. Çünkü herkes Yahya’yı peygamber sayıyor. ’ İsa ’ya ‘bilmiyoruz ’,
diye cevap verdiler. İsa, ‘Ben de size bunları hangi yetki ile yaptığımı
söylemeyeceğim ’ dedi. ”
Eğer îsa,
Mesihullah olduğunu onlara açıklamış olsaydı, onlar onu tutuklamaya fırsat
bulacaklardı. Yahya, İsa’nın Mesih olduğunu açık olarak ikrar ve tasdik
etmişti. Yahya’nın görevinin Tanrı tarafından verildiği kabul edilir ise
İsa’nın Mesihullah olduğunu kabul etmek gerekir. Bütün halk Yahya’nın peygamber
olduğunu kabul ettikleri için söz konusu ileri gelenler bunu inkar
edemediklerinden İsa aleyhine kurdukları tuzağı icra edemeyip susmaya mecbur
kaldılar.
28-32.
Ayetler: “Amma şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu varmış. Adam
birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağda çalış ’ demiş. Oda ‘Gitmek istemem ’
dedi. Ama sonra pişman olup gitmiş. Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi
söylemiş. O da, ‘Giderim, efendim ’ demiş, ama gitmemiş. “Şimdi ikisinden
hangisi babasının isteğini yerine getirmiş olur? ’ dedi. Onlar: ‘Birincisi ’
diye karşılık verdiler. İsa da onlara, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, vergi
görevlileri ile fahişeler, Tanrı’nın egemenliğine sizden önce giriyorlar’ dedi.
Yahya size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız.
Oysa vergi
görevlileri ile fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman
olup ona inanmadınız. ”
Bu örnek
vaftizci Yahya hakkında buyurulmuş olan maddelerle ilgilidir.
Bu örnek, din
bilginleri ile Ferisilerin İlahî emirlere itaat ettikleri iddiasında bulunurken
hakikatte onlann İlahî kanunlara zıt hareket ettiklerini ortaya koymak için
söylenmiştir. Halbuki bütün halk İlahî emirlere itaat etmeyerek kabahatlerini
açıkça gösterenler bile nasihatçı Yahya’nın ve daha sonra İsa’nın öğüdü
etkisiyle tövbe ederek tam bir iman elde etmişlerdir. Bu örnekte geçen adamdan
maksat Tanrı olduğu bellidir. Çünkü Tanrı bir babanın çocuklarına emrettiği
gibi insanlara emreder. * Önceki* Yani çocuklarından biri demek olup bundan
bütün halkın muhatap olduğu anlaşılır. *Vanp bugün bağımda çalış* Bundan bir
hizmetin yerine getirilmesi istendiği anlaşılır. *istemem* Bu kelime çok kötü
olarak söz konusu emre aykırılığı ifade eder. *ikinci* Ferisiler, din
bilginleri ve muallimler anlaşılır. Otuzuncu ayetten anlaşıldığına göre gerçek
itaat iddiadan ibaret olmayıp ancak icradan ibarettir. * Vergi memurları ve I
fahişeler*
Bunlar herkesin bildiği gibi temiz ve hiçbir hakka sahip olmayan açık günahkar idiler.
Bu tür adamlardan çoğu kimseler bile hakkı kabul edip günahlarından tövbe
ederek bağışlanmaya ve ebedi kurtuluşa ermişlerdir. Bunlar Ferisilerden ziyade
tövbe ve iman eylemeye istekli olmuşlar ise de Ferisiler de tövbe edip hak ve
sevap iddia ettikleri bir takım batıl fikirlerden vazgeçerek Tanrı’nın
emirlerine itaat ederek ebedi kurtuluşa ermek fırsatları ellerinde idi.
33-46.
Ayetler: “Bir benzetme daha dinleyin: Toprak sahibi bir adam, bağ dikmiş,
çevresini çitle çevirmiş, üzüm sıkmak için bir çukur kazmış, bir de bekçi
kulesi yapmış, sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıkmış. Bağ bozumu
yaklaşınca, üründen kendisine düşeni almaları için kölelerini bağcılara
yollamış. Bağcılar, adamın kölelerini yakalamış, birini dövmüş, birini
öldürmüş, diğerini de taşlamışlar. Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda
köle yollamış. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yapmışlar. Sonunda bağ sahibi,
‘Oğlumu sayarlar ’ diyerek bağcılara onu yollamış. Ama bağcılar adamın oğlunu
görünce birbirlerine, ‘Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım ’
demişler. Böylece onu yakalayıp bağdan dışarı atmış ve öldürmüşler. Bu durumda
bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak? İsa’ya şu karşılığı verdiler:
‘Bu korkunç adamları, korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü
kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak. ’ İsa onlara şunu
sordu: 'Kutsal yazılarda şu sözleri hiç okumadınız mı? Yapıcıların reddettiği
taş, işte köşenin baş taşı oldu. Rabbin işidir bu, gözümüzde harika bir iş. ’
Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı ’nın egemenliği sizden alınacak ve bunun
ürünlerini yetiştirecek bir topluluğa verilecek Bu taşın üzerine düşen,
paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip geçecektir’ dedi. Baş
kahinler ve Ferisiler İsa’nın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri
için söylediğini anladılar. Onu tutuklamak istedilerse de, halkın tepkisinden
korktular. Çünkü halk, onu peygamber sayıyordu. ’’
Bu ayetlerde
bulunan örnekle talimatın Markos’un 12. Bölüm 1-12. Ayetlerinde açıklanması
uygun görülmüştür.
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
(1-14) Padişah oğlunun düğün ziyafeti
örneği, (15-22) Padişah ve hükümdarlara vergi vermek ve saygı göstermek
gerektiği gibi Tanrı’ya da itaat ile tevekkül etmenin farz olduğu, (23-33)
İsa’nın Sadukileri susturup kıyametin hükmünü açıklaması, (34-40) İlahî kanunun
özeti. (41-46) İsa’nın Davud peygamberin hem oğlu hem de rabbi olduğu konusunu
açıklar.
Bu bölümün
1-14. Ayetlerinde yazılan örnek Luka’nm 14. Bölüm 16-24. Ayetlerinde açıklanan
örnekle her ne kadar bazı noktalarda aynı gözükse de başka anlamda olduğu
bellidir.
Luka’da
bulunan bu örnek İsa’nın ruhanî görevini yerine getirmeye başladığı ilk
günlerde bir ziyafet esnasında meydana gelmiştir. Matta’nm açıkladığı örnek ise
İsa’nın çarmıha gerilmeden on gün kadar önce bazı kişilerin sözlü olarak
saygısızlık ettikleri ve onlara verilen cezanın şiddetli oluşu ile ilgilidir.
1.
Ayet: “îsa onlara örnek
getirerek şöyle dedi. ’’
21. bölümün
sonunda bulunan örnek özellikle Ferisiler ile başkanlara söylenmiş olmakla
birlikte Markos’un 12. Bölüm 12. Ayetine göre Ferisiler ve başkanlar,
gücenmişler ve yola koyulduklarından dolayı bu örnek bütün halka hitaben
söylenmiştir.
2.
Ayet: “Göklerin
egemenliği oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer. ”
Yani İsa
aracılığıyla insanlara bahşedilen İlahî lütuf ve onun insanlar tarafından kabul
veya reddolunması yukarıda geçen padişah düğünü ziyafetine ait örnek ile ilgili
yapılan açıklamalardır. Göklerin Egemenliği tabiri Matta’nm 3. Bölüm 2.
Ayetinde ayrıntıları ile açıklanmıştır.
3.
Ayet: “Kral
hizmetçilerini şölene davet etmek istediklerine yolladı. Ancak onlar düğüne
gelmek istemediler. ”
Onlar ilk önce
davet olunup ziyafet hazır olduğunda hizmetçiler onlara gönderilerek getirilmek
istendilerse de onlar ilgisiz ve isteksizdiler. Fakat 4. Ayetten anlaşılır ki,
padişah oların saygısızlıklarına tahammül ederek onları tekrar ziyafete davet
etmek üzere diğer hizmetçileri gönderdi. Bu davetin asıl maksadı Tanrı’nın ta
zamanın başlangıcından beri ebedi kurtuluşun gelecek1 îsa Mesih
aracılığı ile olacağını peygamberlere olunan ilham yoluyla Israiloğullanna
tebliğ etmiştir.
4.
Ayet: “Kral yine başka
kölelerini gönderirken onlara demiş ki: ‘Davetlilere şunu söyleyin. Bakın ben
ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır,
gelin şölene. ”
*Her şey hazır
gelin* denilerek gönderilen hizmetçiler vaftizci Yahya’yı ve daha çok İsa’yı
gösterir. Çünkü İsa, bizzat kefil olmasıyla insanlara ihsan olunan İlahî lütfü
müjdeleyenlerin en büyüğüdür.
5-6. Ayetler: “Ama
davetliler aldırmamışlar. Biri tarlasına biri ticaretine gitmiş, öbürleri de
kralın kölelerini yakalayıp söverek öldürmüşler. ”
Burada iki
sımf kişilerden bahsedilmektedir. Bir sımfı kendi mallarını çoğaltmaya
çalışanlardan ibarettir. Diğer sınıf da iyi düşüncelere sahip olup padişahın
mürüvvetini hor görerek hizmetçilerini sövüp öldürenlerdir. Bu iki tür
adamlardan ilk türdekilerden kastedilen İsrailoğullarınm tamamıdır. Onlar, İsa
aracılığıyla ihsan olunan kurtuluş ve İlahî lütfü reddetmişlerdir. İkinci sınıf
da bir milletin şeyh ve reislerini ortaya koyar. Çünkü onlar, Tanrı’nın
kullarına fazlasıyla kin beslemekle üç gün sonra Tanrı’nın oğlunu çarmıha
gerdiler.
7.
Ayet: “Kral öfkelenmiş
ordularını gönderip o katilleri yok etmiş, kentlerini ateşe vermiş. ”
Tanrı, zatı tarafından
ihsan olunan müjde nimeti insanlar tarafından aşağı görüldüğünde adaleti gereği
bu tür küfran-ı nimet edenlere gazap ve azap eder.
*ordularını
gönderir. * Bu söz peygamber haberlerinden olup kırk sene sonra Kudüs’ün harap
olacağını ima eder. Kudüs’ün harap olması ise Tanrı’nın iradesi üzere Titos o
adındaki Roma
imparatorunun askeri vasıtasıyla meydana geldiğinden bu askerler burada Tann’mn
askeri ismiyle anılırlar. Diğer delillerden de böyle anlaşıldığına göre
hükümdarlar Tann’mn tedbirini icra etmeye tayin olunduklarında -şahsen gerek
makbul gerek gayri makbul olsunlar- bazen Tann’mn kulları olarak
isimlendirilirler. Yeşaya’nın 44. Bölüm 28. Ayet ve 45. Bölüm 1. Ayetine
bakınız.
8-10. Ayetler:
"Sonra kölelerine şöyle demiş: 'Düğün şöleni hazır, ama çağırdıklarım
buna layık değilmiş. Gidin yol kavşaklarına, kimi bulursanız düğüne çağırın. ’
Böylece köleler yollara dökülmüş, iyi kötü kimi bulmuşlarsa hepsini
toplamışlar. Düğün yeri davetlilerle dolmuş. ”
Bu ayetler,
İsa’yı inkar eden Yahudileri bir kenara bırakarak hayat müjdesini diğer
milletlere müjdelemek hakkında Havarilere illiam olunan İlahî emri ima
etmektedir. Bu emirler, Havarilerde açıklandığı üzere derhal yerine
getirilmiştir. 10. Ayet Hıristiyanlığın çeşitli milletlere öğretilmesi ve dolayısıyla
süratle yayılması, her tür insanın ebedi hayat ziyafetine daveti son derece
sevinçle kabul edip tövbe ve iman etmelerini açıklar.
11-13.
Ayetler: "Kral misafirleri görmeye geldiğinde orada düğün elbisesi
giymemiş bir adam gördü. . Ona ‘Ey dost düğün elbisesi yok iken buraya nasıl
girdin ’ diye sorunca o kişinin dili tutuldu. O zaman melik uşaklarına ‘Bunun
ayaklarını ve ellerini bağlayın ve onu kaldırıp dışarı karanlığa çıkarın, orada
ağlayış ve diş gıcırdaması olacaktır. ”
Bu sözler de
peygamber haberleri türündendir. Ahirette daimi ceza ve mükafatı açıklar.
Meliğin misafirleri görmeye gelmesi ahirette mutlak hâkim olan Tann’mn oğlu
insanlann ahlakına ve işlerine dikkatle bakıp hüküm vermesini açıklar. Misafir,
padişahın yüceliği ve ululuğuyla verdiği ziyafete hakkıyla dikkat etmeyip
diğerleri gibi kendi için Tanrı’nın şefkati ile hazırlanmış olan elbiseleri
giymemesi bu dünyada Hıristiyanlara dahil olup göklerde olan ebedi saadet
ziyafete kabule layık olmayacaklanndan cehenneme konulacak olan bir tür
Hıristiyanları açıklar. *Dili tutuldu* Söz konusu yerilen işlerden dolayı
hiçbir özür ve bahane ortaya koyamadı. *Dışandaki karanlığa çıkann* Yani
cehennem zindanına atın.
14.
Ayet: "Çünkü davet
olunanlar çok ama seçilenler azdır. ”
Bu ayetin
açıklaması için 20. Bölüm ve 16. Ayetine bakınız.
15.
Ayet: “Bunun üzerine
Ferisiler çıkıp gittiler. Söz ile onu tuzağa düşürmek için fikir alışverişinde
bulundular. ”
Ferisiler
yukarıda ifade edilen örnekleri duyduklarında sözün delalet ettiği manadan
kendi aleyhlerine olduğunu anlayıp İsa’nın idamı hususunda fikir alışverişinde
bulundular. I
16-17.
Ayetler: “Hirodes yanlıları ile birlikte kendi öğrencilerini ona gönderip
'Ya hoca! Sen doğrusun. Tann’nın yolunu hakikat üzere öğrettiğini, kimseyi
kayırmadığını biliriz. Çünkü insanlar arasında ayırım yapmazsın. Şimdi bize
söyle sana nasıl görünüyor? Sezar ’a vergi vermek caiz midir, yoksa değil
midir? ’ dediler. ”
Bu ayetler,
Markos’un 12. Bölüm 13-17. ve Luka’nm 20. Bölüm 20-26. Ayetleriyle
karşılaştırılsın. Yahudiler, Roma devletine mecburen tabi olmuşlardı.
Ferisiler, Roma devletine asla meyletmemişlerdi. Hirodes yanlıları ise bu
devletin hükümranlığını kendi istekleri ile kabul etmişlerdi. Bu iki gurup
arasında daima bir düşmanlık vardı. Bunun için bunlardan her ikisi İsa’yı kendi
tarafına çekmek için çok çalışıyorlardı. Kötü niyetlerini dalkavuklukla
yürürlüğe koymaya başladılar. Şayet îsa Ferisilerin taraftan olarak Roma
imparatoruna tabi olmalanna rağmen her Yahudinin verdiği verginin caiz
olmadığım söylemiş olsaydı, Roma devleti tarafından töhmet altında bırakılmak
için bir fırsat ortaya çıkacaktı. Eğer îsa, Hirodes yanlıları taraftarı olup
vergi vermek caiz ve belki gerekli olduğunu söylemiş olsaydı bütün halkın
beklentisi Mesih kendi halkını Roma hükümetinin tabiiyeti olmaktan
kurtaracağına inandıklanndan Ferisiler, İsa’nın Mesihullah olmadığını halka
bildirmek üzere bir fırsat bulmuş olurlardı. Çünkü İsa mezardan kalkıncaya
kadar kendi öğrencileri bile onun dünyada kurtulmayacağım ve dünyada devletinin
olmayacağını, onun ruhanî olduğunu anlayamamışlardı.
18-21.
Ayetler: “İsa da bunların hıyanetini anlayıp ‘Ey ikiyüzlüler niçin beni
sınıyorsunuz? Cizye parasını bana gösterin. ’ dediğinde ona bir dinar
getirdiler. Onlara ‘Bu resim ve bu yazı kimindir? ’ diye sordu. Onlar, ‘Sezar
’ın ’ cevabını verdiler. O zaman onlara ‘Öyleyse Sezar ’ın hakkını Sezar ’a,
Tanrı ’nın hakkını Tanrı ’ya verin,' dedi. ”
îsa,
düşmanlarının sorularının kötü ve ikiyüzlülük eseri olduğunu anlayarak
vergileri vermek için Yahudiler arasında tedavülde olan Roma paralarından
birisini isteyerek bunun aracılığıyla onları susturdu. Çünkü bu para Sezar’ın
olup onlarda bu tür paraları kullandıkları için Roma devletine tabi olduklarını
kabul etmiş oldular. Bu 1
cihetle ortaya
konan soruya cevap verecek olan îsa, onların Tann’ya olan görevlerini yerine
getirmediklerini görüp by görevlerini yapmamalarından dolayı bu tür bir garip
duruma düştü. Layık olduklarım ima ettiği gibi hükümete itaat etmenin gereğini
de açıkladı. Romalılara Mektup 13. Bölüm 1. Ayete bakınız.
22.
Ayet: “Onlar bu sözleri
duyunca şaşırıp kaldılar ve onu terkettiler. ”
Bu kötü
niyetli kişiler mağlup olup, ikiyüzlü ve kötü emellerini yerine
getirememişlerdir.
23.
Ayet: “Ölümden sonra
diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler aynı gün İsa ’ya gelip şunu sordular. ”
Bu söz ile
Markos’un 12. Bölüm 18-27. Ayetlerini ve Luka’nın 20. Bölüm 27- 40. ayetlerini
ile karşılaştırınız. Sadukilere dair Matta’nın 3. Bölüm 7. Ayetinde olan
tefsire bakınız. Bunlarda Ferisiler gibi İsa’yı köşeye sıkıştırmak için
zanlarınca kıyamete dair bir soru soracaklar ve o da bu soruya cevap
veremeyecekti.
24.
Ayet: “Ey Öğretmenimiz!
Musa şöyle buyurmuştur: “Eğer bir adam çocuğu olmadan ölürse kardeşi onun
karısını alarak kardeşinin soyunu sürdürsün. ”
Bu Musa
şeriatinden olup Tesniye’nin 25. Bölüm 5. Ayetinde yazılmıştır. Vefat etmiş
olan büyük kardeşin dul eşi ile küçük kardeşi evlenir; büyük kardeşin adı ile
bütün mal ve eşyasına varis olarak onun oğlu olur demektir.
25-28.
Ayetler: “Aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadığından
karısını kardeşine bıraktı. İkincisi, üçüncüsü. . . yedincisine kadar böyle
oldu. Hepsinden sonra kadın da öldü. Buna göre diriliş günü kadın bu yedi
kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi. ”
Bu tür
faraziyelerin her ne kadar meydana gelmesi şimdiye kadar olmamış ise de tamamen
imkansız da değildir. Fakat 28. Ayette bulunan sorudan onların ahirete dair
olan inançlarının ne derecede batıl ve noksan olduğu meydandadır.
29-30.
Ayetler: "îsa onlara verdiği cevapta: "Sizler, Kutsal Yazıları ve
Tanrı’nın gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz. Çünkü kıyamette ne nikah
akdi vardır ve ne de kadınlar, kocaya verilirler. Gökteki Tanrı ’nın melekleri
gibidirler. ”
İsa sadece
onlann sorusuna cevap vermiş olmayıp bu Sadukilerin mahşer gününü inkarlanndan
dolayı umumi bir cevap olarak bu sözü söylemiştir. Bunlar, çürümüş ve dağılmış
cesetlerin tekrar kıyamette nasıl dirileceklerini imkansız zannettiklerinden
Tanrı’nın kudretini sınırlandırmış ve kutsal sözlerini anlayamamıştılar. Bundan
başka bu hususta Sadukilerin gayet bayağı fikirleri olduğundan melekler gibi
şerefli ve ruhanî varlıkların durumunu bilemezler idi. Bu madde Matta’nm 25.
Bölüm ve 31-47. Ayetlerinde ayrıntılı olarak açıklanacaktır.
31-33.
Ayetler: "Ölülerin diriltilmesi konusuna gelince Tanrı ’nın size
bildirdiği şu sözü okumadınız mı? ‘Ben İbrahim’in, İshakin ve Yakub’un
Tanrı'siyim diyor. Tanrı ölülerin değil yaşayanların Tanrı ’sidir. Bunları
işiten halk, onun öğretisine şaşıp kaldı. ”
Bu ayetler ile
Çıkışın 3. Bölüm 6. Ayet ve Elçilerin İşleri 7. Bölüm 32. Ayetini
karşılaştırınız. *Tann, ölülerin değil yaşayanların Tanrı’sıdır. * Yani Tanrı,
İbrahim, İshak ve Yakub’un Tanrı’sı olduğunu buyurup onların kendileriyle ve
hem de zürriyetleriyle yaptığı anlaşmasını devamlı kılmıştır. Şöyleki; Tanrı
yalnız geçmişte onların Tanrı’sı olmayıp şimdi de onların Tanrı’sıdır. Bunun
için onlar her ne kadar ölerek defiı olunmuşlarsa da yine onların ruhlarının
İlahî huzurda yaşadıkları anlaşılır. Luka’nın 20. Bölüm 38. Ayetinde *Çünkü onların
hepsi onun için yaşarlar* sözü de vardır. Buna bağlı olarak insan ruhunun daimi
hayat vasfına sahip olduğu anlaşılır. Luka’nın 20. Bölüm 40. Ayetine göre
Sadukiler, susarak ayrılmalarıyla Ferisilerden bile bazdan tekrar dirilmeyle
ilgili doğru bilgiyi kabul etmek için ‘Ey öğretmenimiz! Pek güzel buyurdunuz’
diyerek iyi bir iş yaptıkları gibi geri kalanların hepsi de hayretler içinde
iman ettiler.
34.
Ayet: "Ferisiler,
İsa’nın Sadukileri susturduğunu duyunca bir araya toplandılar. ”
Ferisiler,
Sadukilerin zorunlu olarak susmalanndan dolayı sevinmişler ise de yine İsa’nın
idamı için kötü niyetlerini yerine getirmek için onun aleyhine bir bahane
bulmak için istişarede bulundular. (
35.
Ayet: "Onlardan bir
hukukçu İsa ’yı imtihan etti. ”
Markos’un 12.
Bölüm 28. ve 34. Ayetlerinden anlaşıldığına göre, bu hukukçu ve din bilgini
İlahî kanun hizmetçilerinden birisi idi. Arkadaşlarına nisbetle İlahî şeriati
doğru anlamıştı. Bu yüzden İsa’ya düşmanlığı yoktu.
36.
Ayet: " ‘Ey
öğretmen! Şeriatte en önemli buyruk hangisidir? ’ dedi. ”
Ferisiler,
İlahî emirleri büyük küçük diye ayırırlardı. Büyük hükmünde olan emirlerden
hangi emir en büyüktür, diyerek aralarında büyük ayrılıklar ve mücadeleler
meydana gelirdi. Fakat İsa’nın öğretilerine aykırı olarak onlar şeriatin
uygulamasına dair olan kısmını usul ve edeble ilgili olan kısmına tercih
ederlerdi.
37-38.
Ayetler: "îsa ona şu karşılığı verdi: ‘Tanrın olan Rabbi bütün
yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla sev. ’ işte ilk ve en önemli buyruk
budur. ”
Tesniye’nin 6.
Bölüm 5. Ayetine bakınız. Bu emir insan tarafından Tanrı’ya olan görevini
açıklar. İlahî emirlerin özeti olduğundan ilk ve büyük buyruk olup insanın
bütün ahlakî vazifeleri ve ruhaniyesi bu emir üzerine bina edilir (Çıkış’m 20.
Bölüm ve 3-11 ayetleri).
39.
Ayet: "îlkine benzeyen
ikinci buyruk da şudur: Komşunu kendin gibi sev. ”
Levililerin
19. Bölüm 18. Ayetine bakınız. Bu emir insanın hemcinsi olan insanlara karşı
görevlerini açıklayan emirlerin özetidir. Çünkü insan herkesi kendisi gibi
severse her bir görevi yerine getireceği muhakkaktır.
40.
Ayet: "Kutsal
yasanın tümü, ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır. ”
İsa’nın
öğretisine göre bu iki emir, bütün İnsanî görevleri içine ahr. İlahî kanun ve
peygamberler ifadesi için Matta’nm 5. Bölüm 17. Ayetine bakınız.
41-42.
Ayetler: "Ferisiler toplu halde iken îsa onlara şunu sordu: 'Mesih’le
ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Ö kimin oğludur? ’ onlar da ‘Davud’un oğlu'
dediler.
I
İsa, bu cevabı
vereceklerini biliyordu. Çünkü bütün insanlar arasında Mesihullah’m meşhur ismi
Davud’un oğlu idi. Matta’nm 2. Bölüm 9. Ayetine bakınız.
43-44.
Ayetler: "O da onlara dedi ki: ‘O halde nasıl oluyor da Davud, Ruhtan
ilham alarak ondan Rabb diye söz ediyor?’ Davud ‘Rabb Rabbime dedi ki, ben
düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur. ’ dedi. ”
44.
Ayet, Mezmurlann 110.
Bölümünün 10. Ayetidir. Yahudiler eksik düşünceleri gereği bu ayetin manasım
anlamaktan acizdiler. Fakat onların Kutsal Kitaplarında pek açıktır ki Davud
Mesih’i Rabb diye andı yani Ruhullah’ın ilhamıyla böyle ifade etti. Bu delil,
îsa’nm bütün insanlardan daha faziletli ve Tanrı’nın oğlu olduğunu gösterir.
îbranilere Mektup’un 10. Bölüm 12. Ayet ve Mezmurlann 45. Bölüm 6. Ayet ve 145.
Bölüm 13. Ayet ve Danyal 2. Bölüm 44. Ayetine bakınız.
45-46.
Ayetler: "Davud ondan Rabb diye söz ettiğine göre, o nasıl Davud'un
oğlu olur? İsa ’ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kimse de
ona bir şey sormaya cesaret edemedi. ”
İsa’nın öz ve
hakikatini bilen bir kimse için bu sorunun cevabı kolaydır. Çünkü Tann’nın oğlu
olduğu yönüyle Davud onu Rabb olarak gördü. Davud’un soyundan insan şeklinde
ortaya çıkması yönüyle Davud’un oğlu olarak ifade edilebilir. Bunu doğrulayıcı
olarak Romalılara Mektup 1. Bölüm 3-4. Ayetlerine bakınız. Ferisiler Mesih’in
gerçek yüceliğini ve ruhanî işlerini anlamadıklarından bu soruya cevap
veremezler idi. Bundan sonra İsa’ya bir soru sorulmadığı 46. Ayetten
anlaşılmıyor. Ancak kendi aleyhine art niyet besleyenler, soru yönüyle bir
fırsat aramayıp onun idam edilmesi için başka bir yol bulmaya çalışmışlardır.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
(1-3) İsa, halk eğiticilerinin
işlerini reddederek öğretilerini kabul etmeleri ile ilgili verdiği öğüt, (4-12)
Ferisiler ile diğer Reislerin şan ve şöhret hırsları, (13-15) Onların zulüm ile
batıl üzere çalışmaları, (16-22) Yemin hakkmdaki batıl fikirleri, (23-24)
Önemsiz maddeleri önemli maddelere tercih etmeleri, (25-33) Görünüşte inanç
üzere oldukları ancak gizlide inançsız oldukları, (34-36) Onlar üzerine
düzenlenen azap hükmü, (37-39) İsa’nın bundan dolayı hüzünlenmesi hakkındadır.
1.
Ayet: "Bundan sonra
İsa halka ve öğrencilerine şöyle dedi. ”
21-22.
bölümlerde yazılı olduğu üzere îsa, Ferisiler ile diğerleri tarafından ortaya
konan zor meseleler ve itirazlara örneklerle cevap verip onların gerçek
yüzlerini göstererek susturduktan sonra bu 23. bölümde öğrencilerine ve bütün
halka hitap ederek onların öğretmenleri ve ileri gelenlerinin ahlak ve
amellerinden sakınmak için ömeksiz öğütler vererek bu tür bozguncu ve ikiyüzlü
adamları şiddetle azarlamıştır.
2.
Ayet: “Din bilginleri ve
Ferisiler Musa ’nın kürsüsünde otururlar. ”
Yani bunlar,
Musa’yı temsil eden kişiler olup onun gibi Musa’nın kanunlarını açıklayarak din
hususlarında halka yol gösterici idiler.
3.
Ayet: “Bu nedenle size
söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını
yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. ”
Yani
öğretmenleriniz İlahî kanuna dair açıkladıkları öğretileri dinleyip itaat etmek
size farzdır. Fakat onların iş ve hareketleri hususunda İlahî şeriate sadece
itaat eder göründüklerinden, gizlide ise İlahî emirleri yerine
getirmediklerinden onların öğrencileri olmamak gerekir.
4.
Ayet: “Ağır ve taşınması
güç yükleri bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar da kendileri bu yükleri
taşımak için parmaklarını bile kıpırdatmak istemezler.
Yani bunlar,
Musa şeriatinin en küçük emirlerine itaat etmenin gerekli olduğunu açıklarlar
ancak kendileri bunun dışında olup bir takım lüzumsuz ve zorlu âyin ve âdet
türünden olan işleri de yerine getirmek gerektiğini de söylemişlerdir. Fakat bu
ikiyüzlü ve zalim muallimler yüce bir mertebede bulundukları iddialarından
dolayı en ağır bulunan yükleri kendilerinden uzaklaştırmışlardır. Romalılara
Mektup’un 2. Bölüm 21-23. Ayetlerine bakınız.
5.
Ayet: “Yaptıklarının
hepsini gösteriş için yaparlar. Mesela humayil (=muska: Tevrat ’tan alınan bazı
ayetlerin içine konduğu küçük kutu) büyük giysilerinin eteklerini uzun
yaparlar. ”
Bunlar, her ne
yaparlarsa yapsınlar kendilerine takva şöhretini kazandırmak ve insanlar
tarafından övülmek için yaparlardı. Mesela Tevrat’ın ayetlerinden yani Çıkışın
12. Bölüm 1-10. ve 11-16. Ayetleri Tesniye’nin 5. Bölüm 4-9. Ayetleri ve 12.
Bölüm 13-21. Ayetlerinden çok geniş bir takım nüshalar tertip ederlerdi.
Sayıların 15. Bölüm 38-40. Ayetlerine dayanarak bunlar, giydikleri elbiselerine
etekler ilave ettikleri zaman görünüşteki takvalarını artırmak arzusuyla
haddinden fazla uzun yaparlardı.
6-7. Ayetler: “Şölenlerde
baş köşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. Meydanlarda
selamlanmaktan ve insanların kendilerini 'Rabbi ’ diye çağırmalarından zevk
duyarlar. ”
Yani bunlar,
her yerde en şerefli yeri ve saygı değer Unvanlarla selamlanmak istedikleri
gibi ahali nezdinde takvahklan Tanrı tarafından kemal dereceye ulaşmış
sayılmasını isterlerdi. Bunların istedikleri yüce derece de ilim ve ahlak
yönünden olmayıp ancak öğretmenlere has güç ve hürmet yönünden idi.
8-10. Ayetler:
“Kimse sizi Rabbi diye çağırmasın. Çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve
hepiniz kardeşsiniz. Yeryüzünde kimseye baba demeyin. Çünkü bir tek babanız var
o da göklerdedir. Hem de öğretmenler çağırmayın, çünkü öğretmeniniz birdir, o
da Mesih ’tir. ”
Bu emir,
insanların iman ve yapmak zorunda oldukları emirler üzerine hüküm açıklayan
ünvanların kabulünü arzu etmeyi yasaklar. Bizim için hiçbir adama öğretmen,
baba ve efendi dememeye emir olmayıp ancak bu Unvanlardan birisi adamların iç
yüzleri ve inançlarının üzerine hükmedilmek ve Tanrı indinde onlardan rütbeli
bulunmak iddiasıyla bir insana asla verilmemelidir. Fakat bayağı bir saygı için
bu Unvanlar kullanılabilir. Elçilerin İşleri 7. Bölüm 2. Ayet ve 22. Bölüm 1.
Ayetine bakınız.
11-12.
Ayetler: “Aranızda en üstün olan diğerlerinin hizmetkarı olsun. Kendini
yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir. ”
Hakikaten îsa
nezdinde büyük olmak kendisi hakkında en aşağı görüş olarak İlahî emirlere
dayanarak en üst sevgi ve iman ile samimi kalple diğerlerinin iyiliği için
gayret ve çaba göstermekten ibarettir. Matta’nm 5. Bölüm 3. Ayetine bakınız.
13.
Ayet: “Vay halinize ey
ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler. Siz, göklerin i
egemenliğinin
kapısını insanların yüzüne kapatıyorsunuz. Ne kendiniz içeri giriyorsunuz ne de
girmek isteyenleri bırakıyorsunuz. ”
Sonraki
ayetlerde açıklanan bu tür azarlayıcı sözler, îsa’mn Tann’nın Oğlu olup bütün
insanlann asıl ahlakını bildiği yönüyle kendisinden çıkmıştır. Bu da hatırda
bulunmalıdır ki, bu sözleri bozguncu, ikiyüzlü adamlara söylemiş ve bütün
bilginlerin bu tür şeylerden kaçınmaları için yazdığından kişi, ahirette
üzerine hükmetmeye Tanrı tarafından tayin edilmiş olan büyük kişidir. Bunu
ispat ve pekiştirmek için gelecek delillere bakmak gerekir. (Elçilerin İşleri
17. Bölüm 13. Ayet ve 10. Bölüm 42. Ayet; Yuhanna 5. Bölüm 23-38. Ayetler;
Romalılara Mektup 14. Bölüm 10. Ayet; Korintlilere îkinci Mektup 5. Bölüm 10.
Ayet) Bu da bilinsin ki hüküm yoluyla bu sözleri bozguncu ve ikiyüzlü adamlara
takdir eden zat Matta'nın 5. Bölüm 3-12. Ayetlerinde bulunan mutlulukla ilgili
kelimelerle yine Matta'nın 11. Bölüm 28-30. Ayetlerinde bulunan yüce daveti ve
bu 23. Bölüm 37-39. Ayetlerinde bulunan ıztırap ve üzüntüyü açıklayan zat
birdir. * Göklerin egemenliğini kapatıyorsunuz. * Sizler Kutsal Kitapların
müfessirleri ve halkın öğretmenleri sayıldığınız halda Mesihullah'a dair
peygamberlerin haberlerini zıt manada açıklama veya gizleme İsa'nın Mesih
olduğunun kabulü ile ebedi hayata nail olmak için ona tevekkül etmekten halkı
men edersiniz.
14.
Ayet “Vay size ey
ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Dul kadınların mallarını yersiniz ve
mazeret olarak da uzun dua edersiniz. Bunun için daha şiddetli azaba
çarptırılacaksınız. ”
İkiyüzlü
tabiri takva örtüsüyle mal sahibi bulunan dul kadınların itimat ve rızalarını
kazanarak din ve mezhep hususunda onları ikna ederek mal ve mülklerini alarak
kendi menfaatleri için kullanan kimselerin haline fazlasıyla uyar. Bu tabir o
zamandan şimdiye kadar uygunsuz olarak Mesihî öğreticisi olarak isimlendirilen
pek çok kimseler hakkında da doğru ve gerçektir. Bunlar din ve takva
bahanesiyle pek çok fakir ve çaresizlere zulüm ve eziyet etmişlerdir. Fakat tsa
bu tür uygunsuzluklara iki kat azap ve ceza takdir etmiştir.
15.
Ayet: “Vay size ey
ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler. Siz bir zatı hidayete erdirmek için kara
ve denizi dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat fazla cehennem
ehli edersiniz. ”
Ferisiler,
putperestleri dinlerine döndürmek için fazlasıyla gayret ederlerdi. Bu dinden
dönenler ikiye ayrılırlar. Birincisi putperestlik inancından ayrılıp Tanrı'yı
bir bilip Beytü'l-Mukaddes'in kurban ve ibadetinde Yahudiler ile beraber
olmuşlar ise de Musa'nın dinini tamamıyla kabul etmemişlerdir, İkincisi
Yahudiler gibi Musa'nın dininin bütün ayin ve adetlerini .yerine
getirmişlerdir. Bu kısımdan pek çok kişi Ferisilerden daha fazla iki
yüzlüdürler ve açıkça itikat etmiş görünseler de yine putperestlerin icra
ettikleri günahları kötü bir iş olduğundan cehennem azabını daha fazla hak
etmişlerdir.
16-22.
Ayetler: “Vay size ey kör kılavuzlar! Her kim tapınak üzerine ant etse antı
sayılmaz. Ama tapınaktaki altın üzerine ant içen andını yerine getirmek
zorundadır. Budalalar, körler (kılavuz olarak) hangisi daha önemlidir? Altın
mı, yoksa altını kutsal kılan tapmak mı? Her kim sunak üzerine ant içerse andı
sayılmaz. Ama sunaktaki adağın üzerine ant içen andını yerine getirmek
zorundadır. Ey körler! Hangisi daha önemli, adağı kutsal kılan sunak mı? Öyle
ise sunak üzerine ant içen hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant
içmiş olur. Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak hem de tapınakta yaşayan
Tanrı üzerine ant içmiş olur. Gök üzerine ant içen Tanrı’nın tahtı ve tahta
oturanın üzerine ant içmiş olur.
Yemine dair
Matta’nm 5. Bölüm 33-38. Ayetlerine bakınız. Matta'da ifade edilen burada da
pekiştirildiği ve açıklandığı üzere mahkemelerde icra olunan yeminlerden başka
bütün yeminlerin yasaklandığı meydandadır. Tanrı’ya mahsus olan tapınağın
sunağın üzerine konulmuş olan kurbanlara yemin etmek sunak ve tapmak ve
Tanrı’ya yemin etmek demektir. Başa yemin etmek baş ve vücudu ve onda bulunan
ruhu yaratan Tann’ya yemin etmektir. Bundan dolayı her bir yemin adak manasını
içine alır. Çünkü adakta insan borçlu olduğu gibi yeminde de borçlu olur.
23.
Ayet: "Vay size ey
İkiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Şeriatın önemli hususlarından olan iyi
niyet ve merhamet ile imanı terk edersiniz. Nanenin, anasonun ve kimyonun
öşrünü verirsiniz, bunları yaptınız ama öbürlerini de terk etmemeliydiniz.
Ferisiler,
Levililerin 27. Bölüm 30. Ayetine göre en çok ve en ucuz bulunan sebzelerden
öşür vermek gerektiğini açıklayıp bu tür görevlerinde pek dikkatli hareket
ettiler ise de herkesin hakkını vermede adaletli davranma ve başkalarına iyilik
etmede ve verdikleri sözleri ve yeminlerini tutmada pek çok eksik ve kusurları
vardı. Bundan başka haksızlık ve zulmederler, merhametsizdirler, hile ve desise
yaparlardı. Bunlar şeriatin en küçük ve en kolay emirlerine uyup daha büyük
ağır olan emirleri yerine getirmezler ve onları hor görürlerdi. (
24.
Ayet: "Ey kör
kılavuz! Sivri sineği süzüp deveyi yutarsınız. ”
Bu söz,
atasözlerinden olup Ferisiler, Musa'nın dininin ayin ve adetlerinden birisine
pek az bir suretle zıt davranmaktan dikkatle çekinirlerdi. Hayır ve şerre dair
olan öğreti esaslarını ise dikkate almazlardı.
25-26 Ayetler:
“ Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Siz, kase ile çanağın
dışını temizlersiniz, ama bunların içi aç gözlülük ve taşkınlılıkla doludur. Ey
kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki dıştan da temiz
olsunlar. ”
İnsanın kalbi
hırs, tamah ve şehvet ile dolu olup Tanrı'nın nezdinde makbul olmaz iken iyilik
ve takva şeklinde bulunmanın kötü ve mekruh olduğu tabak ve kaselerin temiz
olması örnekleriyle açıklanır.
27-28.
Ayetler: “Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Sizler, badana
olmuş dışarıdan güzel görünen ancak içeriden ulu kemikleri ve her tür pislik
ile dolu olan mezarlara benzersiniz. Sizler de böyle açıktan insanlara iyi
görünüp içinizde riya ve zulüm ile dolusunuz. ”
Bu sözler ile
daha önce açıklanan örnek aynı manada ise de Tanrı katında ikiyüzlülüğün pek
fazla kötü olduğunu kuvvetlendirmek için açıklanmıştır.
29-33.
Ayetler: “ Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Çünkü siz
peygamberlerin mezarlarını yapıp salihlerin türbelerini süslersiniz. Ve hem
siz, 'Eğer biz atalarınızın günlerinde yaşamış olsaydık peygamberlerin kanına
onlarla ortak olmazdık. ” dersiniz. Bu yönüyle peygamberleri öldürenlerin
çocukları olduğunuza kendiniz şahitlik edersiniz. Siz de atalarınızın ölçeğini
doldurun. Ey yılanlar, ey engerek ( soyu! Cehennemin azabından nasıl
kurtulacaksınız?!”
Ferisileri
suçlan bundan ibarettir ki geçmiş zamanlarda peygamberlerine hürmet etme
iddiasında bulunarak türbelerini süsledikleri halde onların ahlakı atalarının
ahlakına oranla daha kötü olduğundan başka peygamberlerden daha şerefli olan
Tanrı'nın Oğlu İsa'yı idam etmek niyetinde idiler. Atalarının suçlarını kabul
ettiler ise de atalarından daha fazla ikiyüzlü olup hatalara devam ederek
kendilerini atalarının oğullan olduğunu açıklayarak babalarının şer ölçeğini
doldurdular. Bu yönüyle bütün soylan ve özellikle kendileri aleyhine Tanrı'dan
şiddetli azabı davet etmişlerdir. Luka'nın 17. Bölüm 47-48. Ayetleri ve
Elçilerin İşleri 7. Bölüm 51-52. Ayetleri, Selaniklilere Birinci Mektubun 2.
Bölüm 15. Ayetlerine bakınız. Bu 33. Ayet, Matta’nm 3. Bölüm 7. Ayeti ile
örtüşmektedir. Rabbimiz İsa, ‘onların cezası yani ebedi azaba çarptınlmalan
Tann tarafından takdir olunup yerine getirilmesi kendisinin öldürülmesi ve
çarmıha gerilmesi ile son günahlannın meydana gelmesi üzerine
kararlaştırılmıştır' diye buyurmuştur.
34-36.
Ayetler: “İşte bunun için size peygamberler, bilge kişi ve din bilginleri
gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek çarmıha gereceksiniz. Kimini
havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız. Böylelikle doğru
kişi olan Habil'in kanından tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya'nın
oğlu
Zekeriya'nın
kanına kadar yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu
tutulacaksınız. Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu
tutulacaktır. ”
Yahudilerin
günahları haddi aşmış ise de buna rağmen İsa, onlara din alimleri ve deliller
ve haberler yani Havariler ile arkadaşlarını göndermek ister idi. Onlar da
Yahudiler tarafından red olunduklarında milletin çok fazla ve devamlı olan
kötülükleri ortadaydı. Bu sözlerde bulunan haberlerin tamamlanması için Elçilerin
İşleri 7. Bölüm 59. Ayet, 12. Bölüm 2. Ayet, 5. Bölüm 40. Ayet ve 8. Bölüm 1-4.
Ayetlerine bakınız. 35. Ayetten o zamanki Yahudiler, atalarının günahlarıyla
günahkar sayıldıkları anlaşılmayıp bütün millet üzerine icra olunacak olan
şiddetli azaptan hem kendilerinin ve hem atalarının günahkar ve Tanrı katında
kabul görmedikleri anlaşılır. Hezekyel'in 18. Bölüm 20. Ayetine bakınız. *Habil
ve Zekeriya* Yaratılışın 4. Bölüm 8. Ayet ve İkinci Tarihlerin 24. Bölüm 21.
Ayetine bakınız. O zamandan kırk sene sonra Kudüs harap olup halkı dil ile
anlatılamayacak kadar çok eziyete maruz kalmışlardır. İlahî sevgiyi içine alan
bu ifadeler ile Yahudilerin kötülüğünden dolayı milletin harap olmasını haber
vermiş olan kişi daha önce devamlı olarak halka gösterdiği merhamet ve lütfü
açıklar. Tanrı ve İsa insanları kendi cüz'î iradelerine karşı olarak İlahî
emirlere itaat etmeye zorlamazlar. Tanrı’nın lütfü tekrar tekrar Yahudilere
verildiği halde onlar tarafından reddolunmuş ve Tanrı da onları reddetmiştir.
Bu sözler İsa aracılığıyla ebedi 1
hayat
müjdesinin müjdelendiği insanlara bir öğüttür ki onlar, İsa'nın ve onun lütfunu
kabul ettikleri için, onu reddeden Yahudiler için uygun görülen azaptan
kurtulacaklardır.
37-39.
Ayetler: “Ey Kudüs! Peygamberleri öldüren kendisine gönderilenleri taşlayan
Kudüs. Bir tavuk civcivlerini kanatlarının altına nasıl toplarsa ben de kaç kez
senin çocuklarını öylece toplamak istedim ama siz istemediniz. Bakın eviniz
ıssız bırakılacak! Size şunu söyleyeyim': 'Rabbin adıyla gelene övgüler olsun'
diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz. ”
39. Ayetten
İsa'nın tapınağı tamamen terkederek söz konusu Yahudilere tekrar vaaz ettiği
anlaşılır. Yahudilerin gelecekte İsa'yı memnuniyetle kabul edeceklerine dair
haber vardır. Yani onların reddolunmaları hakkında ortaya konan azapla ilgili
sözlerin sonunda Yahudiler tevbe ederek İsa'ya inanacakları ve Tanrı tarafından
kabul görüleceğine dair Tanrı’nın bir vaadi vardır.
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
(1-2) İsa’nın Kudüs'te bulunan meşhur
tapınağın harap olunacağını haber vermesi, (3-28) Tapmağın harap olmasının
alametleri ile o sırada halkın uğrayacağı eziyet ve zorluklara ait haberler,
(29-41) İsa'nın ortaya çıkacağı, (42- 51) İsa'nın ortaya çıkmasını beklemek
hakkında olan emrin açıklanmasıdır.
1.
Ayet: “İsa tapınaktan
çıkıp giderken öğrencileri tapınağın binalarını ona göstermek için yanına
geldiler. ”
Bununla
Markos’un 13. Bölüm 1-37. Ayetleri ve Luka’nın 21. Bölüm 5-36. Ayetlerim
karşılaştırınız. Havariler tapmağı meydana getiren binaların içini dışını
fazlasıyla süslediklerinden sevinçlerini ortaya koyarak söz konusu binaları
İsa'ya göstermek için yanma geldiler.
2.
Ayet: “İsa onlara 'Bütün
bunları görüyor musunuz?' dedi. Size doğrusunu söyleyeyim. Burada taş üstünde
taş kılmayacak hepsi yıkılacak. ”
Her ne kadar
tapınağın binaları güzel ve kusursuz ise de yıkılması Tanrı tarafından takdir
olunmuştur. Bu binalar maddeden meydana geldiklerinden baki kalmayacak,
dolayısıyla yok olacaksa da Tanrı'dan başka hiçbir kimse bunların tamamen yok
olacağını bilmez idi. Her bir fatihin fetettiği ülkenin en güzel şeylerini
kendi şöhreti için koruması insan tabiatındandır. Bundan başka genel tarihten
bilinir ki Titos adındaki Roma imparatoru bu tapınağın korunması hakkında kesin
bir emir vermiş ise de bir asker ateşli bir tahta parçasını tapınağın içine
atarak yakmıştır. Yangını söndürmek için her türlü çaba sarfedilmişse de bir
sonuç alınamamıştır. Bu şekilde tapmağın harap olması Tanrı’nın dileğine ve
peygamberlerin haberlerine uygun düşmüş; dolayısıyla yangını söndürmek için
insanların çabası yeterli olmamıştır.
3.
Ayet: “İsa Zeytin
dağında otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. 'Söyle bize'
dediler. Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini
gösteren belirtin ne olacak. "
Havariler, Yahudilerin
çoğu gibi Kudüs ile tapmağın dünyanın sonuna kadar baki kalacağını ve onlann
yıkılmasıyla dünyanın sonu da olacağını zannediyorlardı. îsa, yukandaki ikinci
ayette tapmağın yıkılmasını açıkladığında Havariler, bundan dünyanın sonu ve
ahiretin başlamasının yakın olduğunu anladıklarından bu büyük olayları ima
edecek alametler hakkında soru sordular.
1.
5. Ayetler: “Isa onlara
şu karşılığı verdi: 'Sakın kimse sizi saptırmasın. Birçokları Mesih benim
diyerek benim adımla gelecek, birçok kişiyi saptıracaklar.
Havarilerin bu
sorularına cevap olarak İsa, ilk önce ortaya çıkıp ve asılsız bilgilerle
Mesihilerin imanını bozacak olan kötü ve yalancı din bilginleri ve liderlerden
sakınmalarını emretmiştir. Josef adındaki bir tarihçinin açıklamasına göre bu
tür peygamber ve Mesih olduğu iddiasında bulunan pek çok kimseler ortaya çıkıp
Roma halkını kurtarmayı vaadetmişler. Halktan bazısını kendilerine
inandırmışlarsa da hepsi Roma askeri tarafından darmadağın edilmişlerdir.
6.
Ayet: “Savaş
gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Korkmayın sakın. Bunların olması
gerek ama bu daha son demek değildir. ’’
Kudüs'ü harap
eden Titos'un savaşından' hayli bir zaman önce orada Roma halkına karşı fitne
fesattan başka Roma memleketlerinin çeşitli yerlerinde de fitne fesat ve büyük
savaşlar olmuştur. Bir buçuk sene süresince dört hükümdar birbirinin peşi sıra
öldürülmüşlerdir. Roma devleti tarafından Yahudilerin yaşadığı yerlere asayişi
sağlamak için asker gönderileceği endişesiyle halk daima korku ve huzursuzluk
içindeydi. Fakat îsa öğrencilerine bu tür korku ve savaşların Kudüs'ün harap
olmasına ve dünyanın sonunun geleceğine delalet etmeyeceğini buyurmuştur.
7.
Ayet: “Millet millete
devlet devlete savaş açacak, yer yer kıtlıklar, veba salgını ve depremler
olacak ”
Bu karmaşa ve
savaştan başka îsa Kudüs harap olunmadan önce bazı yerlerde kıtlık, pahalılık,
veba salgım ve depremler olacağını söylemiştir. Elçilerin İşleri 11. Bölüm 28.
Ayetine göre Kaladiyos imparatorun zamanında şiddetli bir kıtlık ve pahalılık
ortaya çıkmış tarihçi Josefin verdiği bilgilere göre Kalikole imparatorun
zamanında veba salgım ve Romalı Takitos adındaki tarihçinin yazdığına göre
Miladın 66. senesinde İtalya'da da veba salgını meydana gelmiştir. Kudüs'ün
harap olması İsa'dan 40 sene sonra meydana gelmiştir. O sırada peş peşe birçok
deprem meydana geldiği genel tarihlerden anlaşılmaktadır. Yine o sırada
gökkuşağı ve korkulu rüyalar gibi bir takım acayip ve çeşitli şekilde olaylar
İsa’nın buyurduğu gibi meydana gelmesi tarihçilerin ifadeleri arasında yer
almıştır.
8.
Ayet: "Bütün bunlar
acıların başlangıcıdır. ”
Yukarıdaki
ayetlerde açıklanan zorluklar, çok şiddetli olur ise de daha sonra meydana
gelecek zorluklarla karşılaştırıldığında daha hafif olacaktır.
9.
Ayet: "O zaman sizi
sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler. Benim adımdan ötürü tüm milletler sizden
nefret edecekler. ”
*0 zaman* yani
yukarıda açıklanan olaylar sırasında demektir. *Sizi öldürecekler* Havarilerden
üç veya dört kişi belki daha fazla Kudüs harap olmadan önce öldürülmüşlerdir.
*Bütün milletler sizden nefret edecekler* Elçilerin İşleri 28. Bölüm 22.
Ayetine bakınız. Takitos’un yazdıklarından anlaşıldığına göre Mcsihiler
diğerleri tarafından horlanmışlardır. Aşağıda verilecek ayetlere bakınız (Matta
10. Bölüm 22. Ayet ve Petrus’un Birinci Mektubu 2. Bölüm 12. Ayet, 3. Bölüm 16.
Ayet, 4. Bölüm 14-16. Ayetler).
10.
Ayet: "O zaman
birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret
edecekler. ”
Yani
Mesihilerden birçoğu kendilerine gelen düşmanlık ve zorluklara dayanamayıp
imanlarım bırakacakları açıklanır. Bu tür durumlar her asırda meydana
gelmiştir. Bu mürtedler, çoğu zaman önceki din kardeşlerine çok düşmanlık
ederek onların idamı için diğerlerinden daha çok çalışmışlardır.
11.
Ayet: "Birçokpeygamber
türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. ”
Yani
Hıristiyanlar arasında önceden ortaya çıkmış esas öğretilere zıt olan öğreti
sahipleri demektir. Bunlar da çok sayıda olup, birkaç parça sapık grup ortaya
çıkmıştır (Elçilerin İşleri 20. Bölüm 30. Ayet, Galatyalılara Mektup 1. Bölüm
7-9. Ayetler, Romalılara Mektup 16. Bölüm 18. Ayet, Petrus’un Birinci Mektubu
2. Bölüm 1-3. Ayetler ve Yuhanna’nın Birinci Mektubu 4. Bölüm 1-3. Ayetler).
12.
Ayet: "Kötülüklerin
çoğalmasından ötürü bir çoklarının sevgisi soğuyacak ”
Fesat, kötülük
ve zulmün çokluğu sebebinden çoğu Mesihilerin İsa’ya iman ve sevgileri azalarak
soğukluk meydana gelecektir. Gerçekten Kudüs’ün harap olmasından önce bulunan
bir asırda bütün kötülük ve uygunsuzluğun çokluğu tarihlerde yazılıdır.
13.
Ayet: "Ama sonuna
kadar dayanan kurtulacaktır. ”
Yukarıda geçen
uygunsuzluğun çokluğundan ve İsa’ya inananların imanlarının zayıf olmasından
ortaya çıkan dalalete sapmalara karşı dayanan, kendi inanç ve itikadında
ölünceye kadar kalan kimseler Rabb îsa tarafından kabul edilerek kurtuluş ve
ebedi hayata erecekleri bu ayetin anlamını özetler. Yuhanna’nm Birinci Mektubu
2. ıi
Bölüm 10. Ayetine bakınız.
14.
Ayet: "Göksel
egemenliğin bu müjdesi tüm milletlere tanıklık olmak üzere bütün dünyada
duyurulacak ve son o zaman gelecektir. ”
*Göksel
egemenliğin müjdesi* Yani tövbe ederek günahları bırakıp İsa’ya iman ve itikat
etmek şartıyla insanlara ihsan olunmuş bağışlanma, kurtuluş ve ebedi
I
hayata nail
olmak müjdesidir. *Bütün dünya* Yani o zamanda bilinen yer yüzünün dörtte biri
olan kara parçasıdır. Gerçekten söz konusu müjde Kudüs’ün harap olmasından önce
yeryüzünün dörtte biri olan kara parçasının her bir tarafında duyurulmuştur.
Koloselilere Mektup 1. Bölüm 6 ve 23. Ayetlerine bakınız. * Bütün milletlere
tanıklık olmak üzere* Yani Yahudiler aleyhine tanıklıktır. Çünkü onlar dünyanın
kurtarıcısı olana Tanrı’nın oğlunu reddederek çarmıha gerdiler. İlahî
bağışlanma sebebiyle ebedi kurtuluş insanlara sunulduğunu tasdik etmek için
Yahudilerden başka bütün toplumlara da bir tanıklıktır. *Son o zaman
gelecektir* O son ki Elçilerin İşleri 3. Ayetinde İsa’dan sordular. Yani Yahudi
devletinin sonu ve Kudüs ile onun meşhur tapınağının sonu demektir. Bu ayetten
havariler anlaşılır. 2. Ayette yazmış olduğu üzere İsa’nın buyurduğu haberler
tamam oluncaya kadar çok zaman geçmelidir.
15.
Ayet: "Danyal
peygamberin sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini
gördüğünüz zaman okuyan anlasın. ”
* Yıkıcı
iğrenç şey* Yani yok edilmesi gerekli olan çirkin ve nefret edilen şey
demektir. Bazılarının anladıklarına göre bu yıkıcı ve iğrenç şey tabiri
Luka’nın 21. Bölüm 20. Ayetinde bulunan söz gibi Kudüs’ün önünde de ordu teşkil
edecek olan imparatorun askerine dönüp bu askerlerin bayraklarında ibadet eder
vaziyette -hürmete değer sayılan- kartal ve imparator suretleri bulunmuştu.
Diğerlerinin anladıklarına göre bu bayraklar Kudüs’ün ele geçirilmesine kadar
mukaddes yer yani tapmağın önünde dikilmediğinden gelecek yıkımın bir alameti
olamazlar. Fakat Yahudilerden Gayur denilen gurubun tapınağın içinde yaptıkları
kötü davranışların ve onun hürmetine noksanlık getiren çirkin işleri demek
olabilir. Bu manaya göre İsa tarafından gösterileh
alamet
bir zamanda meydana gelen iki şeyden yani Luka’nm 21. Bölüm 20. Ayetinde
açıklandığı üzere Roma askerinin Kudüs’e yaklaşmasıyla Gayurların tapınak
içinde icra ettikleri hürmetsizlikten ibarettir. Bu ayette bulunan söz için
Danyal’ın 9. Bölüm 27. Ayet ve 12. Bölüm 12. Ayetine bakımz. '
16.
Ayet: "Ozaman
Yahudiye’de olanlar dağlara kaçsınlar. ”
Mesihiler,
yukarıda işaret edilen alameti beklemekte idiler. Ancak o meydana geldiği zaman
son süratle kaçmışlardır. Hıristiyanlık tarihlerinden bilinir ki Hıristiyanlar
bu alamete inanıp Kudüs, Roma askeri tarafından kuşatılmadan önce kaçmışlardır.
Kudüs’te bulunanlardan başka bütün Yahudiye’deki Hıristiyanlar Yahudiye’nin
kuzey tarafında sınırda bulunan dağ ve mağaralara kaçmışlardır.
17.
18. Ayetler: "Damda
olan, evinde eşyalarını almak için aşağı inmesin. Tarlada olan elbiselerini
almak için geri dönmesin. ”
Bu emirler çok
aciliyet gösterir. Kudüs’ün evlerinin damları üzerlerine çıkmak için dışarda
merdiven bulunduğundan ev sahipleri evlerinde bulunan eşyalarını almayıp hemen
merdivenden inip kaçmak için emrolunduklan gibi tarlalarda bulunan kimseler de
evlerine gitmeksizin derhal kaçmaya emrolunmuşlardır.
19.
Ayet: "O günlerde
hamile olan çocuk emziren kadınların vay haline. ”
Bu hallerde
bulunan kadınların süratle kaçmaya ve dağlar ile mağaralarda uğrayacakları
eziyet ve sefalete katlanmaya güçleri olamayacağı meydandadır.
20.
Ayet: "Dua edin ki
kaçışınız kışa ya da Sept gününe rastlamasın. ”
Kış mevsiminde
yağmur ve soğuk çok olduğundan bu tür mevsimde kaçmak çok zor olacağı ve Musa
dini Sept günü yolculuğunu yasakladığından o günde kaçacak olurlar ise bir
takım engellerle karşılaşacakları açıktır.
21.
Ayet: "Çünkü o günlerde
öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki dünyanın başlangıcından bu yana böylesi
olmamış, ondan sonra da olmayacaktır. Bu söz Kudüs halkından kıtlık ve
pahalılık sebebiyle uğradıkları bir çok bela ve zorluklarla kaçanların maruz
kaldığı tehlike ve sefaletlerini açıklar.
22.
Ayet: "O günler
kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o
günler kısaltılacaktır. ”
Yani kaçmaya
mecbur olup gittikleri yerlerden ve hem de Kudüs’te kahp yiyecek ve diğer
ihtiyaçları için çok fazla sıkıntı çeken Hıristiyanlar hatırı için Kudüs’ün
tabii mevkisi ve diğer sebeplere bağlı olarak zaptedilmesi beklenen günden önce
alınması Tanrı tarafından takdir olunmamış olsaydı halkından hiçbir kimse
kıtlık ve pahalılık yönünden bir hayatla karşılaşmayacaktı.
23.
24. Ayetler: “Eğer o
zaman biri size İşte Mesih burada’ ya da İşte şurada ’ derse inanmayın. Çünkü
sahte Mesihler, sahte peygamberler türeyecek bunlar büyük mucizeler ve
harikalar meydana getirecekler. Öyle ki ellerinden gelse seçilmiş olanları bile
saptıracaklar. ”
Bu tür sefalet
ve musibet zamanlarında Mesih ismiyle gelip milleti uğradıkları belalardan
kurtarmak iddiasında bulunan her bir kimseye halkın meyli çok olur. Mesihilerin
bile bu tür kurtarıcı iddiasında bulunanlara asla güvenmemek üzere etkileyici
öğütlere ihtiyacı oldukları açıktır. “Yahudileri Romalıların yanından
kurtarmaya Tanrı tarafından gönderildik” diye Mesih iddiasında gelecek sahte
kimseler hakkında olan bu haber Kudüs’ün yıkımı zamanında tekrar
doğrulanmıştır.
25.
Ayet: “Ben size peşinen
söyledim. ”
Havarilerin
teyakkuz halinde kalmaları için yukarıdaki haber îsa tarafından
tekrarlanmıştır.
26.
Ayet: “Şimdi size İşte
Mesih çölde' derlerse dışarı çıkmayın. İçerdedir ’ derlerse inanmayın. ”
Yani her bir
yönüyle kurtarıcı iddiasında bulunan kimseler Mesih ismiyle ortaya çıkacak olur
iseler de hiçbir şekilde inanmayıp aldanmayasınız. Çünkü Kudüs’ün yıkımı
zamanında kurtarıcı ve kurtulan olmayacaktır.
27.
Ayet: “Çünkü
insanoğlunun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi
olacaktır. ”
Bu söz
Kudüs’ün yıkımı için İsa’nın ansızın ortaya çıkacağını açıklayıp Mesihiler onun
geleceğine dair alameti beklemeleri için buyurulmuş ise de ahirette kuvvetle
ortaya çıkacağım da ima eder. Çünkü onun Yahudiler ile Kudüs’ün hükmü için,
ahirette de bütün insanların hükmü için ortaya çıkacağının benzer delilidir.
28.
Ayet: “Leş nerede ise
kartallar oraya üşüşürler.
Yani bütün
insanlar arasında günah ve kötülük çok olduğu zaman Tanrı tarafından azap ve
ceza icra olunur. Yahudi milleti bozulmak üzere leş yiyici kuşları davet eden
ölü gibi bulundukları bu ayetteh anlaşılır.
29-31.
Ayetler: “O günlerin sıkıntısından hemen sonra güneş kararacak, ay ışığını
vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek ve semavî güçler sarsılacak. O zaman
insanoğlunun alameti gökte görülecek yeryüzündeki bütün milletler, ağlayıp
dövünecek, insanoğlunun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle
geldiğini görecekler. Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek
ve onlar onun seçtiklerini, göklerin bir ucundan öbür ucuna kadar dört taraftan
alıp bir araya toplayacaklar. ”
İsa’nın burada
peygamberane görüşü önce haber verdiği zorluk günleri ile ilgilidir. O günler
Kudüs ile Yahudilerin sefalet zamanlarını içine almak manası ile açıklanabilir
ve o zamanın daha son bulmadığı anlaşılır. Bu sözler de bütün cismanî şeylerin
yok olacağı ve İsa kendisini kabul ve iman etmeyenler hakkında hüküm verip
inananları mutluluğa ulaştırmaya gelmesiyle dünyanın sonunu ima eder. Luka’nın
21. Bölüm 24. Ayetine bakınız. Bu tür sözler İsa’nın ahiretten önce münafık
kimseler üzerine ceza vermeye geleceğini açıklamak için Mukaddes kitaplarda
kullanılmış olduğunu doğrulamak için gelecek delillere bakınız (Yeşaya 5. Bölüm
30. Ayet, 13. Bölüm 10. Ayet, 34. Bölüm 4. Ayet, Hezekyal 32. Bölüm 7 ve 8. Ayetler,
Elçilerin İşleri 2. Bölüm 20. Ayet). İsa’nın ahirette ortaya çıkacağını
şüphesiz anlayan yine bu tür sözler için gelecek delillere baksın (Yuhanna’nm
Birinci Mektubu 1. Bölüm 7. Ayet, 6. Bölüm 12, 15-17. Ayetler, Matta 13. Bölüm
14. Ayet, 25. Bölüm 13 ve 32. Ayet, Selaniklilere Birinci Mektup 4. Bölüm 16.
Ayet).
32-33.
Ayetler: “încir ağacından ders alın. Dalları filizlenip yapraklarını sürünce
yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde bütün bunların
gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, insanoğlu yakındır, kapıdadır. ”
Yani incir ve
diğer ağaçlar yapraklandıklarında yaz geldiğini anladığınız gibi benim size
söylediğim vaktin yaklaştığını yukarıda geçen alametlerden anlayacaksınız. Bu
ayetlerde İsa 29-31. Ayetlerin mealine bakmayıp ancak bu bölümün başlangıcında
bulunan ayetlerde açıklanan maddeleri gösterir. Çünkü İsa, öğrencilerinin
sorusuna cevap verir iken Kudüs’ün yıkılışının haberini vermesiyle birlikte
ahirette kendisinin ortaya çıkacağım da haber vermiş olduğundan bunların zihinlerinin
karışmaması için bu bölümün başlangıcında verdiği alametler yani muharebeler,
kıtlık, pahalılık, veba ile birlikte birçok Hıristiyan kendi imanlarında
zaafıyete düşecekler ve soğukluk hasıl edip
I
kötü din
bilginlerinin ortaya çıkacakları haberini vurgulamıştır.
34.
Ayet: “Size doğru
söylüyorum. Bu şeylerin hepsi meydana gelmeyince bu nesil asla yok
olmayacaktır. ”
Yani o zaman
hayatta bulunanların tamamı ölmeden önce Kudüs harap olup Yahudiler perişan
olacaklardır.
35.
Ayet: "Gök ve yer
ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır. ”
Cismanî olan
yeryüzü ve gökyüzü yok olacaktır. Fakat İsa’nın sözleri ruhanî olup değişmeden
sonsuza kadar kalacaktır. Mezmurlarm 102. Bölüm 26 ve 27. Ayetleri, Yeşaya’nın
51. Bölüm 6. Ayet, Matta’nm 5. Bölüm 18. Ayetine bakınız.
36.
Ayet: "O günü ve
saati ne gökteki melekler ne de Oğul bilir; Baba ’dan başka kimse bilmez. ”
Yani ileride
meydana gelecek olayların hiçbiri hiçbir varlık tarafından bilinmeyip yalnız
Tanrı tarafından bilinir. Markos’un 13. Bölüm 32. Ayetinde bildirildiğine göre
îsa bile bunları bilmemektedir. Yani İsa’nın yalnız İnsanî yönüyle bilgisinin
sınırlı olduğu anlaşılır. Fakat bu keyfiyetin onun yüce zatına halel getireceği
düşünülmemelidir. Çünkü kendisi Tanrı’nın Oğlu olduğu yönüyle İlahî vasıflara
sahiptir.
37-39.
Ayetler: "Nuh’un günlerinde nasıl oldu ise insanoğlunun gelişinde de
öyle olacak Nuh ’un gemiye bindiği güne dek Tufan ’dan önceki günlerde insanlar
yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Tufan gelip hepsini süpürüp
gelinceye kadar başlarına geleceklerden habersiz idiler. İnsanoğlunun gelişi de
öyle olacak. ”
Bu sözler, ilk
önce Kudüs aleyhine hükmetmek için İsa’nın ortaya çıkışını anlatır. İkinci
olarak ima yoluyla ahirette onun yüceliği ve gücüyle ortaya çıkmasını vurgular.
Bu iki çeşidin ortaya çıkışı birdenbire meydana geleceğinden bu tür oluş Nuh
Tufanı ile açıklanmıştır. Nuh Tufanı’ndan önce genellikle insanlar İlahî
emirler ile Nuh’un öğütlerinden gaflet ve ilgisizlik edip nefsî arzularıyla
günahlara gark olduklarından kendilerine Tanrı tarafından takdir olunan
şiddetli azap ansızın meydana gelmiştir. Yahudilerin azapları da bu şekilde
olacaktır. Çünkü onlar da Tanrı’nın emirlerini ve kullarını aşağılayıp kötülük
ve ikiyüzlülük denizine gark olmuşlardır.
İsa’nın
ahirette ortaya çıktığında da bû şekilde olacaktır. Pek çok insanlar, İlahî
kanun ile kendilerinin vazifelerinden tembellik ederek nefsî arzulara esir
oldukları halde ahiretin şiddetli cezaları bu tür insanlar üzerine süratle
birdenbire uygulanacaktır. Matta’nın 25. Bölüm 31-46. Ayetlerine bakınız. ,
40-41.
Ayetler: “O gün tarlada bulunan iki kişiden biri alınacak biri bırakılacak
Değirmende buğday öğüten iki kadından biri alınacak biri bırakılacak. ”
Yani bir
aileye veya bir yere mensup bazı kimseler vefalı ve övgüye layık olan kullar
olmalarından dolayı Rabb İsa’nın huzurunda kabul olunurlar. Bazıları da münafık
ve faydasız olup İsa ümmetini toplayıp diğerlerinden ayırdığı halde bunları
reddedecektir.
42-44.
Ayetler: "Bunun için uyanık kalın. Çünkü Rabbinizin geleceği günü
bilemezsiniz. Ama şunu bilin ki, ev sahibi hırsızın hangi saatte geleceğini
bilse uyanık durur, evinin soyulmasına fırsat vermez. Bunun için siz de hazır
olun. Çünkü insanoğlu ummadığınız bir saatte gelecektir. ”
İsa’nın ortaya
çıkmasını hırsızın gelmesine benzetmeye yalnız birdenbire ve habersiz
geleceğine mahsus bir benzetmedir. Bu sözler, ilkönce Havarilere hitap
olunmuşsa da mana itibariyle onlara mahsus olmayıp genel manada anlaşılmaları
daha uygundur. Bunun için bu sözler, bütün insanların uyanık ve İlahî emirlere
uymalarına bir hususi emirdir. Şöyle ki, evini, eşyasını hırsızlardan hakkıyla
muhafaza etmeyen gafil bir adamın zarara uğradığı gibi insanlar ahirette gaflet
ve ilgisizliklerinden ruhanî halleri yönleriyle sonsuza kadar zarar görmeyeler.
Bir kimse bu emre uyduğu halde ahiretin hangi gün ve hangi saatte meydana
geleceğini sorması gerekmez. Ancak her can, ölümüne ve sonra hesabım Tanrı
huzurunda vermeye hazır olmalıdır.
45.
Ayet: "Efendinin
hizmetkarlarına vaktinde yiyecek vermek için üzerlerine yetkili kıldığı
güvenilir ve akıllı hizmetçi kimdir? ”
Bu sözler,
genellikle bütün insanlara hitaben yardımcı örneğiyle uyanıklık ve Tann’ya kul
olmanın gerekli olduğunu açıklar.
46-47.
Ayetler: "Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o hizmetçiye
ne mutlu. Size doğrusunu söyleyeyim, efendisi onun tüm malının üzerinde yetkili
kılacak. ” ,
îyi ve vefalı
hizmetçi, efendisinin dönmesine daima hazırdır.
48-51.
Ayetler: “Ama eğer o hizmetçi kötü olur da kendi kendine ‘Efendim gecikiyor’
der ve yoldaşlarını dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse,
efendisi onun beklemediği bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle
cezalandıracak ve ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı
olacaktır. ’’
Çok kötü
hizmetçi, efendisinin dönmesini ertelemesinden fırsat bulup yoldaşlarına eziyet
eder. Sonra efendisinin mallarını boş yere harcar, vaktini rezilce geçirir.
İşte onun üzerine şiddetli azap tez elden gelir. Bu tür münafık, ikiyüzlü ve
fesat insanlar, ebediyyen cehennemde kalırlar.
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
(1-13) On bakire kız örneği, (14-30) akçe yükleri
örneği, (31-46) Ahiretin yolu hakkındadır.
Bu bölümde
bulunan iki örnek, yukarıda açıklanan hizmetçi örneği gibi îsa tarafından ilk
önce kendi öğrencilerine duyurulmuş ise de yine genellikle bütün kulları olan
Mesihilerin ruhanî menfaatleri için buyurulmuştur. Bu üç örneğin asıl
maksatları bir olup, Mesihî hizmetinde kamil iman ile devam edilmesini açıklar
ve vurgular. Çünkü Rabb İsa’nın kullarıyla hesap göreceği gün yakın ise de hiçbir
kimse kendi ölüm gününü belirleyemediği gibi bunu da belirleyemez. Bu Bölüm,
ahirette olan hüküm gereğince insanların güvenilir ve iyi olanlarının
ulaşacakları ebedi mutluluk ve münafık ve fesatçıların uğrayacakları ebedi
cezaların açıklanmasıyla biter.
1. Ayet: "O
zaman göklerin hakimi kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkmış olan on
bakire kıza benzer. ”
Bazı
müfessirler, Incil’in diğer örneklerinin her bir hususunda birer ruhanî mana
itibar ederek hata ettikleri gibi bu örneği açıklarken de yine aynı şekilde
hata ettiler. *Bakire kız* tabirinden bütün Hıristiyan topluluğu anlaşılırsa da
bakire kızların hepsinin İsa’nın makbul kullarını temsil etmeleri anlaşılmaz.
Çünkü bu kızların bazıları makbul bazıları makbul değildiler. Geçmiş zamanlarda
güveyi gelini kendi evine götürmeye gittiğinde uygun bir yerde kızlar bekleyip
güvey ile beraber gitmek o zamanın adetinden olduğu için bu adet, Isa’nın kendi
ümmetini göklerde huzuruna toplayacağı gün geldiğinde ümmetin onu bekleyeceğini
işaret ettiği anlamında kullanılır.
2. Ayet: "Bunların
beşi akılsız, beşi de akıllıymış. ”
Bu denklik
üzere ayrılmaları hususunda Mesihiler arasında ne kadar iyi ve ne kadar kötü
bulunacağı bilinmez. Çünkü diğer örneklerden anlaşıldığına göre iyiler ile
kötülerin sayısı bu denklik yönüyle ayrılmaz.
3-4. Ayetler: “Akılsızlar,
kandillerini almışlarsa da, yanlarına yağ almamışlar. Akıllılar ise
kandilleriyle birlikte kaplar içine yağ da almışlar. ”
Bu akıllı
kızlar, güveyinin gelmesini beklerken, söylenmesi gereken sözleri hazırlamışlardı.
Halbuki akılsız kızlar, güveyinin hemen gelmesini istedikleri zaman için
hazırlanmışlardı. Bu örnek de kandillerden maksat Mesihî inancının zahiri
demektir. Yağdan maksat, gerçek iman ile tercih edilen sevgi ve itaattir. Çünkü
bunlar zahiri imana güç verip uygulama zamanında delalete sapanlardan korur.
5. Ayet: "Güveyi
gecikince hepsini uyku tutmuş ve uyumuşlardır. ”
Güveyinin
gelmesini haber veren ses kızları uyandıracağından onların bu uykuları
kendileri için suç sayılmaz. Bu yüzden bu uykunun ruhanî manasına göre tam
manasıyla beklemenin aksi anlaşılmamalıdır. Fakat İncil-i Şerifin bazı
yerlerinde uyku tabiri gaflet manasına gelir.
6-9. Ayetler: “Gece
yarısı bir ses yankılanmış: 'İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın’ Bunun
üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini hazırladılar. Akılsızlar,
akıllılara, ‘Kandillerimiz sönüyor, bize yağınızdan verin ’ demişler.
Akıllılar, ‘Olmaz, hem bize hem size yetmeyebilir. En iyisi satıcılara gidin,
kendinize yağ alın ’ demişler. "
Güveyinin
gelmesi haber alındığında kızların hepsi uyanmışlardır. Fakat akılsız kızlar,
kandillerine baktıklarında sönmekte olduğunu görünce ödünç yağ almak 4
istediler. Çünkü o zamanın adetine göre güvey alayında bulunan kızların her
birinin ellerinde birer kandil bulunması gerekir idi. Bjı kızların
yanındakilerden ödünç yağ alamadıkları hususunun gerçek manası bir adamın
kendisine gerekli olan iman ve kurtuluştan fazla iman ve kurtuluşu olamaz. Hem
de bir kimse iman ve kurtuluşu ödünç vermek isterse veremez. Güveyinin geldiği zaman
kızların yağ almak vakitleri geçtiği gibi Rabb îsa ahirette ortaya çıktığında
veya her bir adam bu dünyadan ahirete göç ettiğinde gereken eksiklikleri
tamamlamak için dünyada ihsan olunan ömrün müddeti
I bitmiş olur.
10.
Ayet: "Ne var ki
onlar yağ satın almaya giderlerken güveyi gelmiş. Hazırlıklı olan kızlar,
onunla birlikte düğün yerine girmişler ve kapı kapanmış. ”
Yalnız hazır
bulunan kızlar düğün ziyafeti yerine kabul olunur. Çünkü güvey alayı ile evine
girdikten sonra kapı kapanıp artık ne girmek ne de çıkmak mümkün değildir.
11-12.
Ayetler: "Daha sonra gelen diğer kızlar 'Efendimiz, efendimiz aç kapıyı
bize! ’ demişler. Güvey ise ‘Size doğrusunu söyleyeyim sizi tanımıyorum ’
demiş. ”
Kızların
görevlerinin yerine getirilmesinde kusurlu bulup güvey ve geline hürmetsizlik
gösterdiklerinden güvey tarafından reddolunmuşlardır.
13.
Ayet: "Bu nedenle
uyanık olun. Çünkü insanoğlunun geleceği günü ve saati bilemezsiniz. ”
Bu örnekten
asıl maksat bu ayetin manasından bilinir. Yani her kimse üzerine düşen
görevleri yerine getirmekle Rabbin gelmesini beklemeye hazır bulunmaktan
ibarettir.
14.
Ayet: "Göklerin
hakimi, yolculuğa çıkmak üzere olan bir adamın kölelerini çağırıp malını onlara
emanet etmesine benzer. ”
Gelecek
örnekten asıl maksat ile geçmiş örneğin asıl maksadı birdir. Fakat bu örnekten
asıl maksat, Rabbin gelmesini beklemek olduğundan başka her bir kula kendi
görevlerinin yerine getirilmesinde gayret göstermek farz olduğunu ifade eder ve
öğretir. Yukarıda geçen örnekten anlaşıldığına göre Mesihilerin tamamı şahsen
hazır ve Rabbin gelmesini bekleyip sözlerini yerine getirmekle de
yükümlüdürler. Bu örnekten anlaşıldığına göre Mesihilerin tamamı kulluğa uygun
ve efendilerinin hürmetine layık işlerinin yerine getirmesi ile yükümlüdürler.
İsa’nın bu emirleri tekrar ve te’kit etmesinden bu emirlerin büyük önemi ve
Hıristiyanların uğrayacakları tehlikeler anlaşılır. Burada *hizmetkarlar*
kelimesinin manası köleler demektir. Çünkü köleler bütün kuvvet ve zamanlarını
efendilerine hak gözetmeksizin sarfetmeye mecbur olduklarından bu tür kullar
insanların Tanrı ile olan nisbetini uygun bir şekilde benzetirler.
15.
Ayet: "Adam her
birinin yeteneğine göre birine beş, birine iki, birine de bir yük para verip
sonra yola çıkmış. ”
Bu para
yükleri Tann’mn insanları bu dünyaya göndererek ihsan ettiği münasip mallar,
eşya, fırsat, kabiliyet ve inayetten ibarettir.
16.
17. Ayetler: “Beş yük
para alan hemen gidip bu parayı işletmiş ve beş yük para daha kazanmış. İki yük
para alan da iki yük daha kazanmış. ”
Bu kullann her
ikisi kabiliyetlerine göre ve kendilerine teslim olunan mal varlığının
miktarına göre işlerinde başarılı olmuşlardır.
18.
Ayet: “Bir yük para alan
ise gidip toprağı kazmış ve efendisinin parasını saklamış. ”
Bu kulun
kendisiyle diğerleri için bir iş yapıp yapmadığı belli değildir. Fakat efendisi
için hiç çalışmadığı bellidir. Aksine bu kul efendisine zarar ve ziyan
ettirmiştir. Çünkü onun efendisi bir müddet soma döndüğünde yalnız o yükü değil
belki o yükün işletilmesine karşılık tabiatıyla bir miktar para ekleyerek onu
köleden isteyecektir.
19.
Ayet: “Uzun zaman sonra
bu kölelerin efendisi dönmüş onlarla hesaplaşmaya oturmuş. ”
*Uzun zaman*
Bu sözler her bir adamın ömür süresi demek olup hesaplaşmak da ahiret günü
demektir.
20-23.
Ayetler: “Beş yük para almış olan gelip beş yük daha getirmiş ‘Efendimiz’
demiş ‘bana beş yük para emanet etmiştin, bak beş yük para daha kazandım. ’
Efendisi ona ‘aferin iyi ve güvenilir köle ’ demiş. Sen küçük işlerde güvenilir
olduğunu gösterdin. Ben de seni büyük işlerin başına getireceğim. Gel efendinin
şenliğine katıl. İki yük para almış olan da gelmiş 'Efendimiz, bana iki yük
para emanet etmiştin, bak iki yük daha kazandım. ’ Efendisi ona ‘aferin iyi ve
güvenilir köle, sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin bende seni büyük
işlerin başına getireceğim, gel efendinin şenliğine katıl. ’ demiş. "
Bu iki
hizmetçinin vefadarlığı denk olduğundan denklik üzerine efendilerinin 1
rızasını
kazanmışlardır. Çünkü bunların her ikisi kendilerine teslim olunan mal
varlığına göre vefadarlık etmişlerdir. İsa bu sözler ile iyi kullarına ihsan
edeceği övgü ve vaadi açıklar. Bunların özeti yukarıda açıklanan sözden
ibarettir. Yani siz hızla akıp giden ömrünüz süresince vefadar olduğunuz halde
Tanrı’nın ve İsa’nın huzurunda ebedi hayat ve saadete kavuşasınız.
24-28. Ayetler:
"Sonra bir yük para almış olan gelmiş 'Efendimiz, senin sert bir adam
olduğunu biliyordum, ekmediğim yerden biçer, harman savurmadığın yerden
devşirirsin. Bu nedenle korktum. Gidip senin verdiğin bir yük parayı toprağa
gömdüm. İşte al paranı ’ demiş. Efendisi ona şu karşılığı vermiş: ‘Kötü ve
tembel köle ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi
biliyordun ha? Öyle ise paramı faizcilere vermeliydin. Ben de geldiğimde onu
faiziyle geri alırdım. Haydi elindeki bir yük parayı alın. Bir yük para olana
verin. ”
Bu kul,
vefasızlığından başka haksız olarak efendisinin sert ve tamahkar olması
hakkında bir takım asılsız itirazları sunmaya cesaret ettiği gibi kötü
insanlar, kendi yerine getirmeleri gereken işlerde ilgisiz ve İlahî emirleri
aşağıladıktan sonra İlahî adalete de geçersiz itiraz etmeye delicesine cesaret
ederler. Eğer efendisi hakkından fazla istese bile yine onun özrünün çürüklüğü
açıktır. Fakat yukarıdaki iki vefadar köle de vefadar olduğu için şüphesiz
efendisinin rızasını kazanacağı belliydi. Bu kul yapmak zorunda olduğu işlerde
hatadan uzak olmak için en kolay bir yol aramış olsaydı kendisine teslim olunan
parayı kanunî bir faizle bir tefeciye bırakırdı. Bu tür kullar, makbul olmayıp
ilgisiz kaldıkları İlahî lütuf ve fırsat onlardan tamamen kaldırıldığı için
haksız ve faydasız kullarına kaydolunacakları İsa’nın söylediği bu örneğin
gereğindendir.
29.
Ayet: "Çünkü kimde
varsa ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa,
kendisinde olan da elinden alınacak. ”
1
Matta’nm 13.
Bölüm 12. Ayetine bakınız.
30.
Ayet: "Şu yararsız
köleyi dışarıya karanlığa atın. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. ”
Bütün kötü,
riyakar ve münafıkların müstahak oldukları cehennemin şiddetli ve ebedi azabı
bu söz ile anlaşılır.
1
31.
Ayet: "İnsanoğlu
kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına
oturacak. ” ı
Bu ayet
gelecek ayetler ile birlikte şüphesiz ahiret ile ahiretin keyfiyetini
anlattığından Incil’in diğer yerlerinde bu keyfiyeti açıklayan delillerin bu
ayetler ile uygulanması gerekir.
(1)
Önce ahireti açıklarken bu
ayetin üç şeyi içine aldığı meydandadır.
a.
Her ne kadar ahiret
insanlara nice sene ve nice asır sonra olacağı bilinmezse de Tanrı tarafından
bütün insanlara hüküm için mahsus olarak gelecek zamanda bir güne ayrılmıştır.
b.
Ahirette Isa, mutlak hakim
olur. Yani onun aracılığıyla insanlar üzerine hüküm takdir olunacaktır.
e.
Ahirette onun ortaya
çıkması muhteşem ve meleklerden büyük bir topluluk ile olup göklerdeki tahtta
oturarak takdir edeceği hüküm İlahî güç ile olur. Bunları doğrulamak için
Matta’nın 24. Bölüm 30. Ayeti yani *Göklerin bulutları üzerinde kudret ile
insanoğlunun geldiğini göreceklerdir* 16. Bölüm 27. Ayeti yani *Çünkü t
insanoğlu
kendi babasının kudretinde gelip o zaman herkesin işlerine göre cezalarını
verecektir* Vahiy’in 1. Bölüm 7. Ayeti yani *İşte bakın bulutlar ile geliyor.
Her gözle birlikte onu yaralayanlar da göreceklerdir. Yeryüzünün bütün
kabileleri onun için ah çekerek fetyat edeceklerdir. * Elçilerin işleri 17.
Bölüm 31. Ayeti yani *Çünkü Tanrı bir gün takdir edip belirlediği kişinin (İsa)
aracılığıyla adalet üzere dünyaya hükmedecektir. * Romalılara Mektup’un 2.
Bölüm 6. Ayeti yani *0 günde müjdeme göre İsa’nın aracılığıyla adamların
esrarına hükmedecektir. * Yuhanna’nın 5. Bölüm 22 ve 27. ayetleri yani *Baba
kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini oğula vermiştir ona yargılama yetkisini
de verdi. Çünkü o insanoğludur.* Romalıların 14. Bölüm 10. Ayeti yani *Hepimiz
Mesihin mahkemesine hazır olmamız gerekir. * Korintlilere İkinci Mektup’un 5.
Bölüm 10. Ayeti yani *Hepimiz Mesihin mahkemesi önüne hazırlanmamız gerekir ki
herkesi cesette (yaşadığı süre) iken gerek hayır gerek şer her yaptığı şeyin
karşılığını amellerine göre alacaktır. * Vahiy’in 20. Bölüm 12. Ayeti yani
*Ölülerin küçüğünü ve büyüğünü Tanrı’nın huzurunda durur gördüm. Kitaplar
açıldı ve bir başka kitap yani hayat kitabı da açıldı. Ölüler, o kitaplarda
yazılmış şeylerden amellerine göre mahkeme olundular. * sözleri incelensin.
32-33.
Ayetler: "Toplulukların hepsi onun önünde toplanacak, o da koyunları
keçilerden ayıran bir çoban gibi onları birbirinden ayıracak. Koyunları sağına
keçileri soluna alacak. ”
Bu dünyaya
gelmiş ve gelecek bütün adamlar bir günde hükmolunmak için toplanacaklardır.
Mutlak hakim bir çoban kendi sürüsünde bulunan keçileri koyunlardan kolaylıkla
ayırdığı gibi fasık ve münafık adamları iyi ve imanlı adamlardan kolaylık ve
hakkaniyetle ayıracaktır. Bunun sağ tarafı lütuf ve şeref yeri olduğu bu sözden
anlaşılır.
Yuhanna’nm
1-18. Ayetlerinde İsa’nın kendi ümmetini koyunlar ile kendisini onlann çobanı
ile açıklar. ।
34. Ayet:
"O zaman kral ‘sağındaki kişilere sizler babamın kutsadıkları gelin.
Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın. ’
diyecek.
Rabb îsa,
burada hakim tabirini kendisi için kullandığından başka kral veya padişah
tabirini de kullanır. Bunun için onun hükmü tam bir adalet ile olduğundan başka
tam bir serbestiyet ile de olacaktır. *Miras edin* tabirinden iyilerin
kavuşacakları ebedi mutluluk irsiyet yoluyla olacaktır. Bunu doğrulamak için
Romalılara Mektup’un 8. Bölüm 17. Ayeti yani *Eğer Tann’mn oğulları isek
varisleriz. Tanrı’nın varisleri ve hem Mesih’in varisleriyiz. * ayetine
bakınız. Petrus’un Birinci Mektubu 1. Bölüm 4 ve 9. Ayetleri ve 3. Bölüm 9.
Ayeti, Vahiy’in 21. Bölüm 7. Ayetine de bakınız. *Dünya kurulduğundan beri
sizin için hazırlanmış* yani iyilerin kavuşacakları ebedi mutluluk Tann’mn
takdir ve tedbirinde ezelden tayin edilmiştir. Bunu doğrulamak için Romalılara
Mekktup’un 8. Bölüm 30. yani *Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı,
çağıdığı kişileri akladı ve akladığı kişileri yüceltti.* ayetine bakınız.
Korintlilere Birinci Mektup’un 2. Bölüm 9. Ayet ve İbranilere Mektup’un 11.
Bölüm 16. Ayetine de bakınız.
35-40.
Ayetler: "Aç idim, bana yiyecek verdiniz. Susuzdum, bana içecek
verdiniz. Yabancıydım, beni içeri aldınız. Çıplaktım, beni giydirdiniz.
Hastaydım, benimle ilgilendiniz. Zindandaydım, yanıma geldiniz. O vakit doğru
kişiler ona şu karşılığı verecekler: ‘Ya Rabb biz seni ne zaman aç görüp
doyurduk, ya da susamış gördük, içecek verdik? Seni ne zaman yabancı gördük de
içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik? Seni ne zaman hasta ya da zindan da
görüp yanına geldik? ’ Kral da onlara şöyle cevap verecek ‘Size doğrusunu
söyleyeyim, bu en basit kardeşlerinizden biri için yaptığınızı benim için
yapmış oldunuz.
Bu ayetlerin
özeti budur ki İsa’nın hatırı için onun kullarına muhtaç oldukları halde
açıklanan lütuf ve cömertlik İsa tarafından kendisine açıklandığı gibi kabul
olunur. Rabbin huzurunda makbul olan cömert ve riyasız olmak ve karşılık
peşinde i
olmamak
gerekir. Bundan dolayı bu tür cömertliği açıklayan kimse her ne kadar güzel ve
yarayış bir iş eylemiş olsa bile yine bunun Tamı huzurunda kabule layık ve
yaraşır olduğunu dile getirmeye cesaret edemeyip kendi amellerine dayanmakla
ancak İsa’nın kefaretine güvenir. Çünkü bu kimse şahsi menfaati için olmayıp
ancak Rabbin hatırı ve onun kullarının menfaat ve mutlulukları için bu tür iyi
işler yapmış olur. İyiler tarafından açıklanıp ayetin içinde bulunan sözler dil
ile konuşulmayıp ancak kalpden meydana geldiği halde herkese bakan mutlak
hakimin nazarında gayet kolaylıkla ortaya çıkar.
41. Ayet: "Sonra
sofundakilere şöyle diyecek: 'Ey lanetliler, çekilin önümden! Şeytan ile onun
yardımcıları için hazırlanmış sönmez ateşe yollanın. ’ ”
Rabb İsa, iyi
ve imanı olanları gönüllü olarak kabul ettikten sonra münafık ve fasıklan
cehennem azabına uğramaları için karar verecektir. 46. Ayete bakınız.
"■Lanetliler* 34. Ayette *Babamın kutsadıkları* tabiri kullanılıp babamın
lanetlileri veya Tanrı tarafından lanetlenmiş tabiri kullanılmaz. Çünkü Tanrı
tarafından insanlar berekete kavuşurlar ise de lanete kavuşmazlar. Aksine
insanların azaba müstahak olmaları Tann’nın İsa aracılığıyla ihsan olunan lütuf
ve merhamete ilgisizlikle İlahî emirlere uyarak kendi bozuk ve kokmuş kalpler,
ahlak ve işlerinden ortaya çıkar. *Şeytan ile onun yardımcılarına hazırlanmış*
34. Ayette iyilerin mutluluğuna dair *Sizin için hazırlanmış* tabiri ile tarif
olunmamıştır. Çünkü münafık ve kötü insanların çarptınlacakları şiddetli azap
temel olarak insanlar için takdir olunmayıp şeytan ve kötülüklerinden dolayı
onun dostlarına takdir olunmuştur. Fakat kötü adamlar şeytanın kötü işleri
sebebiyle günaha yönelip itaatsizlikte onun dostları olduklarından onun ile
birlikte şiddetli azaba hakkıyla çarptırıldıkları ortadadır. Bunu doğrulamak
için Petrus’un İkinci Mektubu 2. Bölüm 4. ve 9. yani *Çünkü eğer Tanrı günah
etmiş olan melekleri korumayıp aksine karanlık zincirler ile cehenneme atıp
yargılama için korunmaya teslim ettiyse sakınanları kötülerden kurtarıp
zalimleri azap için ahirete kadar korumak yolunu bilir. * ayetine bakınız.
42-45.
Ayetler: "Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım bana
yiyecek vermediniz; yabancıydım beni içeri almadınız; çıplaktım beni
giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım benimle ilgilenmediniz. O vakit onlar da
şöyle karşılık verecekler: 'Ya Rabb seni ne zaman aç susamış, yabancı, çıplak,
hasta ya da zindan da gördük de sana hizmet etmedik? ’ Kral da onlara şu cevabı
verecek 'Size doğrusunu söyleyeyim, madem ki en basit kardeşlerinden biri için
bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.
Mutlak hakimin
sağ tarafında olanların amellerini teşhis etmek için tecrübe usulleri; sol
tarafında olanların ahlak ve amellerini teşhis etmek için de ulu bilgisizlik
kullanılmıştır. Fakat sol tarafta bulunanların verdikleri cevap sağ tarafta
bulunanların verdikleri cevabın tersidir. Bu sol tarafta bulunanlar kendileri
için bağışlanma dilememekten başka tamamen kendilerini kusursuz göstermek
niyetindedirler. Fakat mutlak hakim onların riya, kibir, haset, bencillik ve
büyük kusurlarını yayıp yüce huzurundan ebediyen kovulmalarına karar verir.
46)
Ayet: “Bunlar sonsuz
azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz hayata kavuşacaklardır. ”
Burada îsa’nm
vefalı kullar ve İlahî emirlere itaat edenlerin hepsinin kavuşacakları mutluluk
veya cennet ve de bütün bozguncuların çarptırılacakları cezalar veya cehennem
halleri sözün özü ile anlatılmıştır. Bu ayet ile yukarıdaki halleri açıklayan
Incil’deki bir çok diğer ayetler karşılaştırılıp ahiretle ilgili încil’in
öğretisini açıklamak uygun görülmüştür.
47)
. . . Cennet ya da ebedi
mutluluk hali ile ilgili olan încil’in öğretisi hakkındadır.
a.
Incil’e göre cennet gayet
güzel ve büyük bir yerdir. Bunu doğrulamak için Vahiy’in 21. Bölüm 1-2, 11-12,
14, 18-19, 21-23. Ayetlerini inceleyiniz. *Yeni bir gök ile yeni bir yer
gördüm. Çünkü önceki gök ile önceki yer çökmüş idi. Deniz yok idi. Ben Yuhanna
kutsal şehir yani Yeni Kudüs’ün kocası için süslenmiş gelin gibi hazırlanmış
olarak Tanrı tarafından gökten indirildiğini gördüm. Onda da Tanrı’nın yüceliği
olup onun nuru gayet kıymetli bir taşa yani billur gibi parlak bir yeşim
(yağmur taşı) taşma benzerdi. Büyük ve yüksek sütun olup on iki kapısı ve
kapılar üzerinde on iki tanede meleği ve yazılmış isimleri bulunup bunlar
İsrailoğullarmın on iki gününün isimleri idi. Şehrin sütunlarındı on iki temeli
olup onlar da kuzunun yani insanların günahları için bir kabul edilen ve
yeterli miktarda kefaret kurbanı olmak üzere kendi kanını döküp kendisini feda
etmiş olan Rabb îsa’nm on iki elçinin isimleri vardı. Bu sütunların yapısı
yeşim taşından olup şehir pak billura benzer has altından idi. Şehrin sütununun
temelleri çeşitli kıymetli taş ile süslenmiş ve on iki kapısı ve on iki inci
olup her bir kapı birer inciden ibaret idi. Şehrin meydanı berrak billur gibi
saf altın idi. İçinde bir tapınak görmedim. Çünkü her şeye kadir olan Tanrı,
kuzunun şeklidir. Güneşin ya da ayın ışık vermesine şehrin ihtiyacı yoktu.
Çünkü Tanrı’nın yüceliği ona ışık verip kuzu onun nurudur. * 22. Bölüm 1-5.
Ayetlerine de bakınız. Yani Tanrı’nın ve kuzunun tahtından akan billur gibi saf
ab-ı hayat ırmağını bana gösterdi. Şehrin meydanının ortasında ırmağın iki
yanında on iki türlü meyve getirip her ay meyvesini veren hayat ağacı olup bu
ağacın yaprakları grupların şifası için idi. Artık hiçbir lanet olmayıp
Tanrı’nın ve kuzunun tahtında olarak onun kulları ona ibadet edeceklerdir. Onun
yüzünü de görüp onun ismi alınlanndadır. Orada gece olmayıp ne çıranın ne de
güneşin ışığına ihtiyaçları olur. Çünkü Tann onlara nur verdiğinden onlar
ebediyen saltanat süreceklerdir. * Müminlerin kavuşacaktan ebedi mutluluk hali
mümkün mertebe açık olarak ifade etmek için bu ifade ve örnekler kullanılmıştır.
b.
Incil’e göre cennet elem ve
eziyet ya da noksanlık kabul etmez bir mutluluk hali olduktan başka tamamen
günah, bozgunculuk ve kirlilikten uzak bir daimi haldir de.
Bunu
doğrulamak için Vahiy’in 7. Bölüm 9-17. Ayetlerini inceleyiniz. Yani *bundan sonra
gördüm ki, her ulustan, her oymaktan, her halktan ve her dilden oluşan,
kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu’nun önünde
duruyordu. Hepsi de birer beyaz kaftan giyinmişti ve ellerinde hurma dalları
vardı. Yüksek sesle, ‘Kurtarış, taht üzerinde oturan Tanrımıza ve Kuzu’ya
özgüdür’ diye bağırıyorlardı. Bütün melekler, tahtın, ihtiyarların ve dört
yaratığın çevresinde duruyordu. Tahtın önünde yüz üstü yere kapanıp Tanrıya
tapınarak şöyle diyorlardı: ‘Amin. Övgü, yücelik ve bilgelik, şükran ve saygı,
güç ve kudret, sonsuzlara dek tanrımızın olsun. Amin. Bu sırada ihtiyarlardan
biri bana şunu sordu: ‘Beyaz kaftan giyinmiş olan bu kişiler kimlerdir, nereden
geldiler?’ ‘Sen bunu biliyorsun, efendim’ dedim. Bana dedi ki, ‘Bunlar, o büyük
sıkıntıdan geçip gelenlerdir. Kaftanlarını Kuzu’nun kanında yıkamış bembeyaz
etmişlerdir. Bunun için, ‘Tanrının tahtının önünde duruyor, onun tapınağında
gece gündüz ona tapınıyorlar. Taht üzerinde oturan, çadırını onların üzerine
gerecektir. Artık acıkmayacak, artık susamayacaklar. Ne güneş ne de kavurucu
bir sıcaklık onları çarpacak. Çünkü tahtın ortasında otan kuzu onları güdecek
ı-
ve yaşam
sularının pınarlarına götürecek. Tann onların gözlerinden bütün yaşları
silecektir’* 21. Bölüm 27. yani *Murdar elin hiçbir şey ya da çirkin işe
götüren ya da yalan söyleyen kimse onun içine hiç bir şekilde giremez. Ancak
kuzunun hayat kitabında kaydedilmiş olanlar gireceklerdir. * ayetine ve 22.
Bölüm 14 ve 15. yani *Ne mutlu onun emirlerini yerine getirenlere ki hayat
ağacından hakları ota ve kapılarından şehre gireler. Ama köpekler, sihirbazlar,
zinakarlar, katiller, putperestler ve yalanı sevip yapanlar dışarıdadırlar*
ayetlerine bakınız.
c.
Incil’in açıklamasına göre
cennetin mutluluk ve yüceliği cismani bir şey olmayıp ruhanî olduğundan
mutluluğa kavuşacak olanların bedenleri gök cisimlerinden olup yukarıdaki
ayetlerin işaret ettiği hususlara mazhar olacakları ebedi mutluluk Tanrı’nın ve
İsa’nın yüce huzurunda makbul kulları diye meleklerin teşbih ve tehlilinde ortak
olarak her türlü kötülük ve günahtan uzak olmalarından ibarettir.
3-İncil'in
açıklamasına göre mutluluk ve övünme bedenî bir şey olmayıp ruhanî olduğundan,
mutluluğa kavuşacak olanların bedenleri gök cisimlerinden olup yukarıdaki
delillere göre kavuşacakları ebedî mutluluk Tanrı'nın ve İsa'nın yüce huzurunda
makbul kullan diye meleklerin teşbih ve tehlilinde (Tann'yı övme ve
yüceltmeleri) ortak olarak her türlü sapkınlık ve günahtan temizlenmiş
olmalanndan ibarettir.
Bunu
doğrulamak için Matta’nm 22. Bölüm 30. yani *Çünkü kıyamette ne nikah
sözleşmesi yaparlar ne de kocaya verilirler. Belki Tann'nın gökteki melekleri
gibidir. * ayetine bakınız. Korintlilere 2. Mektubun 4. Bölüm 17. Ayet,
Romalılara Mektup’un 2. Bölüm 7. Ayet, İbranilere Mektup’un 9. Bölüm 15. Ayet,
Petrus’un 1. Mektup’unun 1. Bölüm 4. Ayet, Koleselilere Mektup’un 1. Bölüm 12.
Ayeti ile diğer delillere bakıldığında cennetin mutluluk, övünme bedenî
arzulardan uzak olarak ruhanî mutluluğa kavuşacak olan kutsal kişilere uygun
olmakla (ebedi hayat), (ruhanî ve devamlı veraset) ifadeleriyle açıklanmıştır.
I
• • • *
4-Incil'e göre
cennet ruhanî mutluluktan ibaret olmasıyla birlikte orada bulunanlar hayırlı
işlerlerle meşgul olacaklar. Yani hamd-ü sena etmekle beraber kendilerinin
anlayış ve gerçek mutluluğa, Tanrı'nın yüceliğine uygun surette ona hizmet
edeceklerdir.
*Onun kullan
O'na kulluk edeceklerdir* (Vahiy’in 22. Bölüm 3. Ayeti) İnsanlar hiçbir hizmet
ile meşgul olmazlar ve ise, insan kendisiyle ilgili iftihar edemez. Çünkü insan
tabiatı gereğince bir iş ile uğraşmadıkça, yeterli mutluluğa sahip olmasına
bağlıdır. Bunu doğrulamak için Vahiy’in 4. Bölüm 8, 10 ve 11. Ayetlerini
inceleyiniz. *Yani gece ve gündüz vazgeçmeyip, önceden var olan ve hâlâ var
olan hem de var olacak olan Kudüs ve her şeye gücü yeten Rabb Tanrı (sensin)
derler. Ruh sahipleri o tahtta oturarak asla diri olana yücelik, izzet, şükür
sunduklarında o yirmi dört seçilmiş kişi tahtta oturanın huzuruna çıkıp, asla
diri olana secde ederek taçlarını tahtın önüne koyarak Ya Rabb sen yücelik ve
izzet ile gücü almaya layıksın. Çünkü her şeyi sen yarattın ve senin isteğinle
var olup yaratılmıştır dediler. İşte cennette olanların mutluluk ve
ayrıcalıkları bunlardan ibarettir.
3.
Cehennem ve ebedi cezalarla
ilgili İncil'in öğretilerinin açıklanmasıdır.
Cehennem
Tanrı tarafindan iki yüzlü ve imansız olan insanlara hükmolunan şiddetli
cezalar ve acı azabın durumudur. Bunu doğrulamak için Luka’nın 16. Bölüm 23.
Ayeti yani "“Cehennemde ve azapta bulunup gözlerini kaldırarak uzaktan
İbrahim'i ve onun kucağında Luâzâr'ı gördü* ve Vahiy’in 14. Bölüm 1 ve 11.
Ayeti * Yani o kimse Tann’nın gazabı kasesine doldurulmuş saf öfke şarabından
içen kutsal meleklerin ve kuzunun (yani insanların kurtuluşu için kendisini
feda etmiş olan İsa) huzurunda ateş ve kükürt içinde azab olunacaktır.
Azablannın tütünü (dumanı?) da asla yukan çıkıp canavar şeklinde ibaret (yani
her türlü günah, ahlaksızlık ve kötülüğü işleyip şeytanî sapkınlıkla esarete
bağlanarak) onun adının belirtisi kabul edenlerin gündüz ve gece rahatlan
yoktur. * Matta'nın 13. Bölüm 42 ve 50. Ayeti yani *Onlan ateşe atacaklar ve
orada ağlama, inleme sesleri olur. * Markos’un 9. Bölüm 44, 46 ve 48. Ayetleri
yani *Orada (cehennemde) onlann kurdu yok olmaz ve ateşi sönmez* Vahiy’in 20.
Bölüm 15. Ayeti yani *Hayat kitabında kayıtlı olmayan kimse ise ateşin külüne
terkedildi* sözlerine bakınız. Bu tür deliller örnekler ve benzetmelerde
cehennem azabının durumu açıklandığında, bu durum içinde açıklanacak hususları
içine alır. '
a.
Cehennem azabına
çarptırılan adamlar cennetin mutluluğuna kavuşma ümidinden sonsuza kadar mahrum
kalmayacaktır. *Bunun tamamından başka sizin ile bizim aramızda büyük bir
girdap takdir olunmuştur. Şöyle ki buradan size kaçmak isteyenler güç
yetiremeyip, oradan da bize kaçamazlar dedi* (Luka 16. Bölüm 26. Ayet)
b.
Cehennem azabına
çarptırılan insanların sonsuza kadar Tanrı’nın ve İsa'nın gazabı altında
kalacakları anlaşılır. Bunu doğrulamak için yukarıda geçen pek çok ayet i
ile, Vahiy’in
6. Bölüm 16 ve 17. yani *Dağlara ve kayalara üzerimize düşün, bizi tahtta
oturanın huzurundan ve kuzunun gazabından koruyun. Çünkü büyük gazab günü
geldi, kim durabilir dediler. * ayetine bakınız.
e. Cehennem
azabına çarptırılanlar şeytan ile bütün kötü ruhların dostlan olacaklardır. 25.
Bölüm 41. Ayete bakınız.
d. Cehennemde
bulunacak olanların azab ve cezalan hafızası kuvvetli, akıllı ve ikiye
aynlmalannın (veya içyüzlerinin) meşguliyet ve etkileri aracılığıyla arttınhr.
Şöyle ki; ömür boyunca kurtuluş ve ebedi hayata kavuşmak firsatı ihsan
olunduğunda kendileri tarafindan ilgisiz kalındığını hatırlarına getirip, artık
cehennemden kurtarılıp, cennete kavuşmak ümidinden tamamiyle mahrum
olmalarından başka, çektikleri cezalar ve azaba adalet ve hakka riayet etme
yönüyle müstehak olduklarını doğrulamaya içyüzleriyle (kalpleriyle) mecbur
olacaklardır. Yukarıda geçen ayetlerde kullanılan tabirler örneğin (sönmez
ateş), (ateş külhanı), (ateş ve kükürd külü), (yok olmaz kurd) tabirleri
olabildiği kadar büyük acı ve azabı açıklamak için kullanılmıştır. Cehennem
azabı yukarıda açıkladığımız hususlar ile insanın katlanabildiği
(dayanabildiği) acı ve azablan içine alır (şamildir).
Kısacası iyi
ve imanlıların mükafat ve mutluluğu hem de ikiyüzlü ve imansızların cezaları
değişmeyip sonsuza kadardır. İnsanların yalnız ömürleri boyunca bağışlanmaya
nail olup, kurtuluş ve ebedi hayat nimetlerine kavuşabilirler. Yalnız Tann
tarafından belirlenen yol ile mutluluk ve ebedi hayata sahip olurlar.
*”İsa
günahkarları kurtarmak için dünyaya geldi” sözü, güvenilir ve her bakımdan
kabule layık bir sözdür. * (Timoteyusa Birinci Mektub'un 1. Bölüm 15. Ayeti)
*Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış bizi
kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur* (Elçilerin İşleri 4. Bölüm 12. Ayet) *
Çünkü Tann dünyayı öyle sevdi ki, biricik oğlunu verdi.( Öyle ki,
ona iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın ama hepsi ebedi hayata kavuşsun. Tann,
oğlunu dünyayı yargılamak için dünyaya göndermedi, dünya onun aracılığıyla
kurtulsun diye gönderdi. Ona iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten
yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik oğlunun adına iman etmemiştir. Yargı da
şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışığın yerine karanlığı sevdiler. Çünkü
yaptıkları işler kötüydü. * (Yuhanna 3. Bölüm 16-19. Ayetler) İnsanların
gökyüzünün tahtı üzerine büyük bir olgunlukla oturduğunda iyi kullarına şöyle
hitap etmiştir: * Gelin ey babamın kutluları (mübarekleri) dünya kurulduğundan
beri sizin için hazırlanmış olan gökleri miras edin* Diğerlerine de şöyle hitap
etti. * Benden uzaklaşın! Ey lanetlenmişler, şeytan ile ona uyanlara
hazırlanmış olan ebedi ateşe varın. * bunlar ebedi azaba, iyiler de ebedi
hayata gideceklerdir.
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM
(1-5) Yahudi milletinin önderleri İsa
aleyhine onu öldürmek için birbirleriyle konuştular, (6-13) Bir kadının çok
kıymetli bir yağla İsa'yı yağlaması, (14)-16) Yahuda İskariyot'un İsa'yı ele
vermek üzere Yahudi önderleri ile anlaşması, (17-30) İsa öğrencileriyle,
Yahudilere büyük bayram ziyafetinde kendisinin ele verileceğini haber vermesi?,
(31-35) Onun öğrencileri yüce zatı terketmesi ve Petrus’un onu inkar edeceğini
İsa'nın haber vermesi, (36-46) Getsemanî bahçesinde İsa'nın şiddetli acıya
dayanması, (47-56) Onun ele verilmesi, (57-68) Onun yalancı şahitler ile Yahudi
milletinin büyük meclisi tarafından suçlanması, (69-75) Petrus’un İsa'yı inkar
etmesi hakkındadır.
1.
Ayet: "Isa bütün
bunları anlattıktan sonra öğrencilerine şöyle dedi. ”
îsa'mn genel
talimatı sona ermişse de Yuhanna’nın 13-16. bölümlerinde bir açıklama yazıldığı
üzere ıssız bir yerde öğrencilerine çok sözler söyledi.
2.
Ayet: "Biliyoruz,
iki gün sonra Fısıh bayramıdır ve İnsanoğlu çarmıha gerilmek üzere ele
verilecek. ”
İsa Kudüs'e
gelmesinin bu defasında çarmıha gerileceğini öğrencilerine daha önce ifade
etmişti. Matta 16. Bölüm 21. Ayet; 30. Bölüm 18 ve 19. Ayetleri) İsa bilinen bu
olayı öğrencilerinin hatırlatma getirerek iki günden sonra düşmanlarının
ellerine teslim olunacağım ifade eder. Yahudilerin Kurban bayramının ayrıntılı
olarak açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 12-16. Ayetlerine bakınız.
3.
Ayet: "Bu sırada
başkahinler ve halkın ihtiyarları Kayafa adındaki başkahinin sarayında
toplandılar. ”
Yahudi
milletinin büyük meclisi toplanmış olan bu kişilerden oluşuyordu. Bu önderler
(reisler) İsa'yı idam etmeye çoktan beri karar vermişler ise de 22 ve 23.
bölümlerde yazıldığı üzere onların bozuk ve ikiyüzlü ahlakı îsa tarafından
gösterildikten sonra bunlar îsa'ya karşı daha çok kin ve düşmanlık göstererek,
kötü düşüncelerini uygulamaya kalkmışlardır. Bu büyük meclisin çoğu zamanlar
tapmakta toplanması Yahudilerin adetlerinden ise de bu defa görüşülecek olan
konu gizli tutulmak için meclis özellikle başkahinin evinde toplanmıştır.
4-5. Ayetler: "İsa'yı
hileyle tutuklayıp öldürmek için düzen kurdular. Ama, halk arasında kargaşalık
çıkmasın diye bayramda olmasın dediler. ”
Bunlar halkın
büyük çoğunluğunu kendi aleyhlerine tahrik etmemek için iki şeyden
çekinmişlerdir. Birincisi, İsa'yı gizlice ve hileyle tutmak, İkincisi, bayram
günlerinde halkın büyük çoğunluğu arasında bunu yapmamak niyetinde idiler.
Ancak halkın büyük çoğunluğu İsa'nın Mesihullah olduğunu kabul etmişlerdi.
Fakat bu önderler (reisler) bu bölümün 14 ve 15. Ayetlerinde açıklandığı üzere
Yahuda'nm İsa hakkında teklifini işiterek, daha önceleri niyetlerini değiştirip
İsa'yı bayramda tutmuşlardır.
6-13. Ayetler:
"İsa Beytenya'da cüzzamlı Simun'un evindeyken, yanına bir kadın geldi.
Kadın, kaymak taşından bir kap içinde çok değerli hoş kokulu bir yağ getirdi.
İsa sofrada otururken, kadın yağı onun başından aşağı döktü. Öğrencileri de
bunu görünce kızdılar. 'Nedir bu savurganlık?' dediler. Bu yağ pahalıya
satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi: Söylenenleri fark eden İsa,
öğrencilerine, 'Kadını neden üzüyorsunuz?' dedi. Benim için güzel bir şey
yaptı. Yoksullar her zaman aranızdadır ama ben her zaman aranızda olmayacağım.
Kadın bu hoş kokulu yağı, beni gömülmeye hazırlamak için bedenimin üzerine
boşattı. Size doğrusunu söyleyeyim, bu müjde dünyanın her neresinde duyulursa,
bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.
Bu
ayetleri daha ayrıntılı açıklamak için Markos’un 14. Bölüm 3-9. Ayetlerine
bakınız. ,
14-16.
Ayetler: "O sırada onikilerden biri -adı Yahuda İskariyot olanı-
başkahinlere giderek, 'Onu ele verirsem bana ne verirsiniz?' dedi. Onlar da
otuz yük gümüş vaad ettiler. Yahuda o andan itibaren İsa'yı el vermek için
fırsat kollamaya başladı. "
Yahuda uzun
zamandan beri havarilerden birisi olmuş ise de ikiyüzlü olduğu îsa tarafindan
biliniyordu. Yahuda'nın ikiyüzlü olduğundan başka böyle eşsiz büyük günah
işlemesinden çok aç gözlü, nankör, kötü bir adam olduğu anlaşılır. Bu ayette
geçen 30 parça gümüşün kıymeti 1 keseden bir miktar eksiktir. * Fırsat
kollamaya başladı* Yahuda İsa'yı ıssız bir yerde düşmanlarına ele vermek için
fırsat kollardı. Luka’nın 22. Bölüm 6. Ayetine bakınız.
17-24.
Ayetler: "Mayasız ekmek bayramının ilk günü öğrenciler İsa’nın yanına
gelerek, Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?' diye
sordular.
ama ben her
zaman aranızda olmayacağım. Kadın bu hoş kokulu yağı, beni gömülmeye hazırlamak
için bedenimin üzerine boşattı. Size doğrusunu söyleyeyim, bu müjde dünyanın
her neresinde duyulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.
Bu ayetleri
daha ayrıntılı açıklamak için Markos’un 14. Bölüm 3-9. Ayetlerine bakınız.
14-16.
Ayetler: "O sırada onikilerden biri -adı Yahuda Iskariyot olanı-
başkahinlere giderek, 'Onu ele verirsem bana ne verirsiniz?' dedi. Onlar da
otuz yük gümüş vaad ettiler. Yahuda o andan itibaren İsa'yı el vermek için
fırsat kollamaya başladı. ” >
Yahuda uzun
zamandan beri havarilerden birisi olmuş ise de ikiyüzlü olduğu îsa tarafından
biliniyordu. Yahuda'nın ikiyüzlü olduğundan başka böyle eşsiz büyük günah
işlemesinden çok aç gözlü, nankör, kötü bir adam olduğu anlaşılır. Bu ayette
geçen 30 parça gümüşün kıymeti 1 keseden bir miktar eksiktir. *Fırsat kollamaya
başladı* Yahuda İsa'yı ıssız bir yerde düşmanlarına ele vermek için fırsat
kollardı. Luka'mn 22. Bölüm 6. Ayetine bakınız.
17-24.
Ayetler: "Mayasız ekmek bayramının ilk günü öğlenciler İsa'nın yanına
gelerek, Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?' diye
sordular.
İsa onlara
'Kente varıp o adamın evine gidin' dedi. Ona şöyle söyleyin: 'Öğretmen diyor
ki, zamanım yaklaştı. Fısıh, bayramını öğrencilerimle birlikte senin evinde kutlayacağım.
' Öğrenciler, İsa'nın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği için hazırlık
yaptılar. Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu. Yemek yerlerken,
'size doğrusunu söyleyeyim sizden biri beni ele verecek' dedi. Bu söz onları
kedere boğdu. Her biri ona 'ben miyim ey Rabb' diye sormaya başladılar. O da,
'beni ele verecek olan, elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır'
dedi. İnsanoğlu, kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğlunu ele
verenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.
”
Bu ayetlerin
daha ayrıntılı açıklaması için Markos’un 14. Bölüm 12-21. Ayetlerine bakınız.
Yahuda'nın ihanetine dair konuların anlaşılması için Yuhanna’nm 13. Bölüm
21-30. Ayetlerine bakınız. Luka’nın 22. Bölüm 7-18. Ayetlerini bu ayetler ile
karşılaştırınız.
25-29.
Ayetler: “Onu ele verecek olan Yahuda, “Ey öğretmenim ben miyim? ” dedi. İsa
ona, “söylediğin gibidir. ” Karşılığını verdi. Yemek sırasında İsa, eline ekmek
aldı, şükran duasını yapıp ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi. 'Alın yiyin'
dedi. 'Bu benim bedenimdir. ' Sonra bir kase alıp şükretti ve bunu
öğrencilerine vererek 'hepiniz bundan için' dedi. Çünkü bu benim kanimdir,
günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır. Size şunu
söyleyeyim, Babamın egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne
dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim. ”
Bu ayetlerde
Hıristiyan topluluğunun ısrar ve dinî emirlerinden Rabb’in akşam sofrası olarak
isimlendirilen genel adet ve saygı gösterilen Rabb İsa tarafından
belirlenmesini açıklar. Yuhanna’nın 13. Bölüm 30. Ayetinden hain Yahuda'nın bu
yukarıda bahsedilen sofradan hissedar olmadığı anlaşılır. Bu ayetlerde bulunan
konuların daha ayrıntılı açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 22-26. Ayetlerine
bakınız. Bu ayetler ile Korintlilere Birinci Mektup’un 11. Bölüm 23-29.
Ayetlerini karşılaştırınız.
30-35.
Ayetler: “Onlar ilahiler okuyup, Zeytin dağına çıktılar. Bu arada İsa onlara
'bu gece hepiniz benden ötürü zorluk çekeceksiniz. ' Dedi. Çünkü şöyle
yazılmıştır: Çobanı vuracağım,, sürüdeki koyunlar da darmadağın olacaktır. Ama
ben dirildikten sonra sizden önce Celile'ye gideceğim. Petrus O'na 'Herkes
senden ötürü zorluk çekse de, ben asla çekmem' dedi. İsa, 'Sana doğrusunu
söyleyeyim, bu gece horoz ötmeden sen beni üç kez inkar edeceksin' dedi.
Petrus, 'seninle birlikte ölmem bile gerekse, seni asla inkar etmem' dedi.
Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.
Otuzuncu
ayette yazıldığı üzere İsa öğrencileriyle beraber Zeytin dağına gitmek üzere
sofradan kalktıklarında bu konuşmanın meydana geldiği anlaşılır. Petrus
kendisine güvenip cesur olmuş ise de imanı tecrübe sırasında kendisi, ne kadar
zayıf bulunacağını hiç farketmediği, sonradan başına gelen olaydan anlaşılır.
Bu bölümün 69-75. Ayetlerine bakınız. Bu ayetlerin daha ayrıntılı açıklanması
için Markos’un 14. Bölüm 27-31. Ayetlerine bakarak, bunlar ile Luka’nm 22.
Bölüm 31-34. Ayetleri ve Yuhanna’nın 13. Bölüm 37 ve 38. Ayetleri ve 18. Bölüm
25-27 ayetlerini karşılaştırınız.
36-46. Ayetler:
“Sonra îsa öğrencileriyle birlikte Getsemanî denen bir yere geldi.
Öğrencilerine, ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun' dedi. Petrus
ile Zebedi'nin iki oğlunu yanma aldı. Kederlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya
başladı. Onlara, 'yüreğim ölüm derecesinde kederli, burada kalın, benimle
birlikte uyanık durun' dedi. Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye
başladı. 'Baba, mümkünse bu kase benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil,
senin istediğin olsun' dedi. Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş
buldu. Petrus'a 'Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız’ dedi.
Uyanık durup dua edin ki, delalete düşmeyesiniz. Ruh isteklidir ama beden
güçsüzdür. îsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. 'Baba eğer ben içmeden bu kasenin
uzaklaştırılması mümkün değilse, senin istediğin olsun' dedi. Geri geldiğinde
öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü.
Onları bırakıp tekrar uzaklaştı, yine aynı sözlerle üçüncü kez dua etti. Sonra
öğrencilerinin yanına dönerek 'hala uyuyup, istirahat mı ediyorsunuz' dedi.
İşte saat yaklaştı. İnsanoğlu günahkarların eline veriliyor. Kalkın, gidelim.
İşte beni teslim eden geldi. "
Luka bu olayı
açıkladığında bu sözleri yani * Gökten bir melek İsa'ya görünerek O'nu
güçlendirdi. Derin bir acı içinde olan İsa daha hararetle dua etti. Teri,
toprağa düşen kan damlalarına benziyordu. * yazmıştır. (Luka 22. Bölüm, 44.
Ayet) İsa insan ruhuyla vasıflandığı üzere teklif olunan kaseyi içmekten
çekindiyse de yine alıp tortusuna kadar içti. Bu kase İsa'nın aziz canını
ölünceye dek oldukça hüzünlü yaptı. Onun mübarek vücudundan kan gibi ter
çıkaran kase, insanoğlunun günah ve hak ettikleri azab ve şiddetli cezadan
ibarettir. Bu sözler İsa'dan çıktığı halde kendisi insanlar için keffaret etmekte
iken, Tanrı’nın günahkar aleyhine olan azap yüküne dayanıp, bütün imanlı ve
tövbekar insanlar hak ettikleri azabdan kurtulsunlar diye kendi mübarek
vücudunu ve canını İlahî adalete feda etti. Ertesi gün çarmıh üzerinde
tamamladığı keffareti tarif edilemez bir üzüntüye dayanmakla orada işe başladı.
Bu ayetlerin daha ayrıntılı açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 23-42.
Ayetlerine bakınız.
45-50.
Ayetler: "İsa daha konuşurken, Onikilerden biri olan Yahuda geldi.
Yanında başkahinlerle halkın ihtiyarları tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı
büyük bir kalabalık vardı. İsa’yı ele veren Yahuda 'kimi öpersem, İsa O'dur.
O'nu tutuklayın' diye onlarla sözleşmişti. Dosdoğru İsa'ya gidip, 'selam Rabbî'
diyerek O'nu öptü. İsa ona 'arkadaş bunun için mi geldin?' dedi. Bunun üzerine
adamlar yaklaştı, İsa'yı yakalayıp tutukladılar. ”
Yuhanna’nın
18. Bölüm 2. Ayetinden anlaşıldığına göre bu bostan (bahçe) ıssız bir yer olup,
İsa'nın da öğrencileriyle beraber bu yere gitmesi adetten idi. Bundan dolayı
anlaşılıyor ki Yahuda, İsa’nın ne olacağını bilirken kendi aleyhine gelen bir
araya gelmiş topluluğa doğru gidip kimi ararsınız diyerek sordu. Onlar O'nu
tanıyarak Nasırah İsa'yı diye cevap verdiler.
İsa onlara
'benim' diye karşılık verdi. Onlar gerek İsa'nın kendisini göstermesinden gerek
yüceliğinden yere düştüler. Ancak İsa tekrar benim dedikten sonra Yahuda
önceden aralarında anlaştıkları işareti yerine getirdikten sonra İsa'ya
yaklaşıp onu tutmaya cesaret ettiler. Yuhanna'nın 18. Bölüm 48. Ayetlerine
bakınız. ■"Arkadaşım niye geldin* sözüyle Luka'nm 22. Bölüm 48. Ayeti
karşılaştırılıp buna eklenmesi gerekir. Yani *İnsanoğlunu öpüş ile mi ele
verirsin* Yani insanların kurtarıcısı olana Mesih'i bir sevgi işaretiyle mi
düşmanlarının ellerine teslim edersin.
t
İkiyüzlü olan
bu hain Yahuda'nın kalbi ne kadar katı ve karanlıktı.
51.
Ayet: “İsa'yla birlikte
olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkahinin kölesine vurup
kulağını uçurdu. ”
Yuhanna'nın
18. Bölüm 10. Ayetinden anlaşıldığına göre bu harekete kalkışan Petrus'tu.
Vurduğu hizmetçinin adı da Malkus idi. Luka’nın 22. Bölüm 51. Ayetinde
bildirildiğine göre İsa bu hizmetçinin kulağını iyileştirmiştir.
52.
Ayet: “O zaman İsa ona,
'kılıcını yerine koy, kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek, 'dedi. ”
Yuhanna’nm 18.
Bölüm 11. Ayetinde yazıldığı üzere bu söze *Baba'nın bana verdiği kaseden
içmeyeyim mi?* eklenir. Yani ey öğrencilerim sizden böyle bir direniş ve yardım
istemem. Bu düşmanların ellerine teslim olunmam İlahî isteğe uygun olup,
insanların ebedi kurtuluşa kavuşmaları için kabul edip, hâlâ tamamlayacağım
keffaretin icrası için bu düşmanlara teslim olunmam lazımdır. *Kılıç çekenlerin
hepsi. . ... * Bu sözün atasözlerinden olduğu anlaşılır.
53-54.
Ayetler: “Yoksa Babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsunuz? İstesem, hemen
şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. Ama böyle olması gerektiğini
bildiren Kutsal yazılar o zaman nasıl yerine gelir? ’’
îsa yardım
istemiş olsaydı, pek çok melek yardımına gelmek için hazır bulunurdu veya
İsa'nın kendisi bir söz ile bütün düşmanlarının kuvvetlerine galip gelirdi.
Fakat yüce yaratıcı tarafından belirlendiğine göre onun düşmanlarının ellerine
teslim olunmasının zamanı geldiğinden ne kendi güç ve kuvvetini ne de
meleklerin yardımını istemedi. Bu ayette geçtiği üzere İsa'nın keffaret kurbanı
olmak için kendisini feda edeceğini haber veren Yeşaya'nın 53. Bölüm 7 ve 8.
Ayetlerine bakınız.
55-56.
Ayetler: "Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi: 'Bir
hırsızın peşindeymiş gibi beni kılıç ve sopalarla mı yakalamaya geldiniz? Her
gün tapınakta oturup ders veriyordum, beni tutuklamadınız, ama bütün bunlar,
peygamberlerin yaşadıkları yerine gelsin diye oldu. ' O zaman öğrencilerin
hepsi O'nu bırakıp kaçtırlar. ”
İsa
direnmeksİzin kendisini düşmanlarına teslim ettiyse de, düşmanlarının kendisine
karşı olan bu davranışların haksız ve insafsız olduğunu göstermiştir. Luka'nın
22. Bölüm 35. Ayetinde yazıldığı üzere *Ama bu saat sizindir, karanlığın egemen
olduğu saattir. * sözünü de söylemiştir. Bu olay sırasında havariler efendilerinin
tutuklandığım gördüklerinde korku ve endişeye kapılıp onu terkederek
kaçmışlardır. Yukarıdaki ayetlerin biraz daha açıklanması için Markos’un 14.
Bölüm 43-52. Ayetlerine bakınız.
57-68.
Ayetler: "İsa'yı tutuklayanlar, O'nu başkahin Kayafa'ya götürdüler. Din
bilginleriyle ihtiyarlar da orada toplanmışlardı. Petrus, İsa'nın arkasından
uzaktan başkahinin sarayına kadar gitti. Sonucu görmek için içeri girip
nöbetçilerin yanına oturdu. Başkahinlerle, din bilginleri ve millet meclisinin
tamamı İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı yalancı şahitler
arıyorlardı. Ortaya birçok yalancı şahit çıktığı halde, aradıklarını
bulamadılar. Sonunda ortaya iki yalancı şahit çıkıp: 'Bu adam, ben Tanrı'nın
tapınağını yıkıp, üç günde yeniden kurabilirim' diyor, dediler. Başkahin ayağa
kalkıp İsa'ya: 'Cevap vermeyecek misin? Sana karşı bunların yaptığı şahitlik
nedir?' dedi. İsa susmaya devam etti. Başkahin ise O’na: 'Yaşayan Tanrı adına
sana yemin ederim ki, eğer Tanrı'nın oğlu Mesih isen bize söyle' dedi. İsa da
ona 'söylediğin gibidir' dedi. Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra
insanoğlunun, kudretli olanın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde
geldiğini göreceksiniz. ”
Bunun üzerine
başkahin giysilerini yırtarak, 'Tanrı’ya küfretti artık şahidlere ne gerek var.
İşte küfrünü işittiniz, sizler ne zannediyorsunuz, dedi. Onlar da ölümü hak
etti, dediler. Bunun üzerine İsa'nın yüzüne tükürüp O'nu yumrukladılar.
Bazıları da O'nu tokatlayıp, 'Ey Mesih, peygamberliğini göster bakalım, sana
vuran kim?' dediler.
33
Bu olay Cuma
gecesinde meydana gelip, düşmanların İsa'yı sorguya çekmelerinden muradlan,
Cuma günü hükümdar bulunan Pilatos'un mahkemesinde onun cezalandırılmasına bir
sebep hazırlamak, Yahudi reislerinin (liderlerinin) arzularından idi. Çünkü bir
adamı şer'î kanuna göre öldürmek hükümdara mahsustu. Bu zalim ve insafsız
reisler İsa'ya kin ve düşmanlık ettiklerinden haklı ya da haksız olsa da onu
suçlamaya beyinlerinde önceden karar verdiklerinden, O’nun sözünü yorumlayıp
aleyhine şahitlik etmek için bir bahane bulmuşlardır. Çünkü bu sözü onlar
anlamak 1 istemediklerinden, istedikleri gibi
yorumlamışlardır. Fakat Tanrı’nın huzurunda onların bu sözden dolayı suçlu
bulunacakları açıktır. Bu kişiler İsa'yı suçlu sayıp sabahleyin valinin
mahkemesine davet etmeye hazırlanmışlardı. Bu ayetlerin daha ayrıntılı
açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 53-65. Ayetlerine bakınız.
69-75.
Ayetler: “Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. Bir hizmetçi kız yanına
gelip, 'Sen de Celile’li İsa'yla birlikteydin' dedi. Ama Petrus bunu herkesin
önünde inkar ederek 'senin neden söz ettiğini anlamıyorum' dedi. Sonra avlu
kapısının önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara, 'Bu
adam Nasıralı İsa'yla birlikteydi' dedi. Petrus yemin etti. Orada duranlar az sonra
Petrus'a yaklaşıp, 'Gerçekten sen de anlardansın. Lehçen seni ele veriyor'
dediler. Petrus kendine lanet okuyup, yemin ederek, 'O adamı tanımıyorum!'
dedi. Tam o anda horoz öttü. Petrus, İsa'nın, 'Horoz ötmeden önce sen beni üç
kez inkar edeceksin' dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı. "
Petrus
efendisiyle kendi ölümüne kadar beraber olacağını söylediyse de korkusundan, bu
ayetlerde açıklandığı üzere o gece hizmetçi bir kız tarafından sorulduğunda
tekrar yeminle efendisini inkar etmiştir. Fakat bu ayetlerde bildirildiği üzere
tövbesinin can-ı gönülden olduğunu doğrulamak için Yuhanna'nın 12. Bölüm 15-
17. Ayetleri; Elçilerin işleri 2. Bölüm 14-. . . . devam eden ayetleri; 4.
Bölüm 8-20. Ayetlerine bakıp, incelemek gerekir. Bu ayetlerin ayrıntılı olarak
açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 66-72. Ayetlerine bakınız.
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM
(1-2) İsa'nın Pilatus'un mahkemesine
davet edilmesi, (3-10) Yahuda'nın pişman olup, kendini öldürmesi, (11-26)
Harami Barabas'm salıverilip, İsa'nın çarmıha gerilmek üzere düşmanların
ellerine Pilatus tarafından teslim edilmesi,
(27-38) İsa'nın Roma askerleri
tarafından soyularak çarmıha gerilmesi, (39-44) İsa çarmıhta iken yanındakiler
tarafından soyulup alay edilmesi, (45-54) Onun ölümüyle görülen alamet ve mucizeler,
(55-66) Onun defnedilmesini açıklar.
1-2. Ayetler: "Sabah
olunca tüm başkahinlerle halkın ihtiyarları, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak
konusunda anlaştılar. O'nu bağladılar ve götürüp Pontuslu vali Pilatus'a teslim
ettiler. "
Markos’un 15.
Bölüm 1. Ayetine bakınız.
3-5. Ayetler: "O
zaman İsa'yı ele veren Yahuda, O'nun mahkum edildiğini görünce yaptığına pişman
oldu. Otuz yük gümüşü başkahinlere ve ihtiyarlara geri götürdü. 'Ben suçsuz
birini ele vermekle günah işledim' dedi. Onlar ise, 'Bundan bize ne? Onu sen
düşün' dediler. Yahuda gümüşleri tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı ve
gidip kendisini astı. ”
İsa'yı ele
verdikten sonra Yahuda'nın pişmanlığı hiçbir fayda vermez. Ya da milletin
reisleri İsa'yı tutuklamak için amaçlarını yerine getirmişlerken, Yahuda'yı
aşağılayıp onun yalvarmasını duymamışlardır. Yahuda'nın pişmanlığı gerçek tövbe
değil, faydasız bir pişmanlıktan ibaretti. Şöyle ki, Yahuda bu tür büyük günahı
işlediğinden can-ı gönülden rahatsız olarak tövbe etmeyip, yalnız işlediği kötü
işten meydana gelen sonucu görmekle beraber İsa'nın her bir suçtan aklanıp
suçsuz olduğunu bildiğinden pişman olup, bütün insanlar tarafından da
aşağılanacağını ve sonsuza kadar kötü olarak kalacağını ve Tanrı tarafından
lanetleneceğini anlayarak hakaret etmekle uğradığı şiddetli pişmanlıktan
kendisini kurtarmak için vadesi gelmeden önce kendisini öldürerek Tanrı’nın
mahkemesine gitmiştir.
Elçilerin
İşleri 1. Bölüm 18. Ayetine bakıldığında Yahuda kendisini astıktan sonra düşüp
parça parça olmuştur. Petrus ve Yahuda'nın her ikisi de günah işlemişse de,
Petrus can-ı gönülden tövbe ettiğinden bağışlanmıştır. Fakat Yahuda yalnız
faydasız pişmanlık çekip, önce işlediği günaha bir başka günah daha ekleyerek
kendisini öldürmüştür.
6-8. Ayetler: "Başkahinler
gümüş paraları toplayıp, 'kan bedeli olan bu paraları tapınağın hâzinesine
koymak doğru olmaz' dediler. Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar
için mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlasını satın I
aldılar.
Bunun için bu tarlaya bugüne dek 'kan tarlası' denilmiştir. ”
Ne tuhaf!
İkiyüzlülük ve hainliktir ki Yahudi reisleri önce Yahuda'yı en büyük günaha
tahrik edip o günahın değerinin Tanrı'nın tapınağına sunulmaya makbul
olmadığını iyice anladıklarında yine kendilerinin işledikleri çirkin
davranışları Tanrı'nın huzurunda bütün yönüyle kötü olduğunu anlayarak
yabancıları defnetmek için hiçbir şeye yaramayan yalnız çömlek yapılan bir
tarlayı almakla kendi hatalarını gizlemek ve bununla beraber sevap kazanmak
için hayırlı işler yapmak niyetinde idiler.
9-10. Ayetler:
“Böylece Yeremya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş
oldu: İsrailoğullarından kimilerinin O'na biçtikleri değerin karşılığı olan
otuz gümüşü aldılar ve Rabb’in bana buyurduğu gibi, çömlekçinin tarlasını satın
almak için harcadılar. ”
Bu söz
Zekeriya'nın 11. Bölüm 12 ve 13. Ayetlerinden olup İsa'nın otuz parça gümüş
karşılığı ele teslim olunması sonradan bu kadar para ile bir tarlanın satın
alınmasına dair haber veren bir sözdür.
11-14.
Ayetler: "İsa valinin önüne çıkarıldı. Vali O'na, 'Sen Yahudilerin
Kralı mısın?' diye sordu. İsa 'Söylediğin gibidir' dedi. Başkahinlerle
ihtiyarlar, onu suçlayınca hiç karşılık vermedi. Pilatus O'na, 'Senin aleyhinde
yaptıkları bunca şahitliği duymuyor musun?' dedi. İsa tek bir konuda bile ona
cevap vermedi. Vali buna çok şaştı.
Luka'nın 23.
Bölüm 2. Ayetinden anlaşıldığına göre îsa'mn düşmanları insanlar arasında fitne
ve fesat çıkarıp Roma imparatorunun hükümeti aleyhine kendisini padişah sayıyor
diyerek ona iftira etmişlerdir. İsa bu tür iftiralara cevap vermeye gerek
görmedi. Onun hal ve hareketleri kendisinin suçlu olduğunu gösterdi. Fakat bu
yüce kişi kendi hakkım savunmaya çalışmadı. Çünkü ezeli takdir gereğince
hakarete uğrayacağı saat gelmişti. Luka'nın 13. Bölüm 6-12. Ayetlerinde açıklandığı
üzere Pilatus işin başlangıcında İsa'nın Celile vilayeti halkından olduğunu
anlamakla O'nu Hirodes'in yanma gönderdi. Çünkü Celile vilayeti Hirodes'in
idaresi altındaydı. O sırada Hirodes Kudüs'te idi. Bu hükümdar İsa'ya
fazlasıyla hakaret edip tekrar Pilatus'un yanma gönderdi. Luka'nın 23. Bölüm
13-16. Ayetlerinde yazıldığına göre Pilatus İsa'yı sorguya çektikten sonra
suçsuz ve kusursuz olduğunu doğruluk üzere niyetini gerçekleştirmeyip, onların
hüsn-ü rızalarını almayı tercih ettiğinden dünyada . t
meydana gelen
suçların en büyüğünü işleyip İsa'yı onlara teslim etmiştir. Bu cinayet Pilatus
mabedinde bulunan Roma askerleri tarafından gerçekleştirilmiştir.
, 15-23.
Ayetler: “Her Fısıh bayramında vali, halkın istediği bir tutukluyu
salıvermeyi adet edinmişti. O günlerde Barabas adında ünlü bir tutuklu vardı.
Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, 'Sizin için kimi salıvereyim
istersiniz, Barabas'ı mı, yoksa Mesih denilen İsa'yı mı?' diye sordu. İsa'yı
kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Pilatus mahkeme
kürsüsünde otururken karısı, ona, 'O doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda
O’nun yüzünden çok sıkıntı çektim' diye haber gönderdi. Başkahinler ve
ihtiyarlar ise, Barabas'ın salıverilmesini ve İsa'nın öldürülmesini istesinler diye
halkı kışkırttılar. Vali onlara şunu sordu: Sizin için ikisinden hangisini
salıvereyim istersiniz? Onlar da 'Barabas’ı' dediler. Pilatus 'öyleyse, Mesih
denen İsa'yı ne yapayım?' dedi. Hep bir ağızdan 'çarmıha gerilsin' dediler.
Vali Pilatus ’O ne kötülük yaptı ki?' diye sorduysa da onlar daha yüksek sesle
'çarmıha gerilsin' diye bağırışıp durdular. ”
Bu ayetlerin
açıklanması için Markos’un 15. Bölüm 6-14. Ayetlerine bakınız.
24.
Ayet: “Pilatus, elinden
birşey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı,
kalabalığın önünde ellerine yıkayıp dedi: Bu adamın kanından ben sorumlu
değilim. Bu işe siz bakın!’’
Çünkü
Yahudilerin hükümeti Pilatus'un idaresinde iken onların istediklerine karşı
hareket etmeye cesaret etmedi. Onları susturamadığı halde ellerini yıkamak
bahanesiyle İsa'nın ölümünden dolayı kendisini temizlemek ümidinde olmasının
batıl bir inanç olduğu açıktır.
25.
Ayet: “Bütün halk şu
karşılığı verdi: O’nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde
olsun! ”
Yahudilerin
kendileri üzerine davet ettikleri lanet ne şiddetli ve korkuludur. O zamandan
şimdiye kadar devam etmektedir.
26-31.
Ayetler: “Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabas'ı salıverdi. İsa'yı ise
kamçılattıktan sonra çarmıha' gerilmek üzere askerlere teslim etti. Sonra
valinin askerleri İsa'yı vali konağına götürüp tüm taburu başına topladılar.
O’nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. Dikenlerden bir taç örüp
başına koydular. Sağ eline de bir kamış verdiler. Önünde diz çöküp, 'Selam, ey
Yahudilerin Kralı!’ diyerek O'nunla alay ettiler. Üzerine tükürdüler, kamışı
alıp başına vurdular. O’nunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden
çıkarıp O’na yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O'nu
alıp götürdüler. ”
Roma askerleri
de Yahudiler gibi Rabb İsa'ya eziyet ve hakaret ettiklerinde bu yüce kişi
onlara karşı hiçbir şey söylemeden hepsine sabretmiştir. Çünkü bu sabır
insanların kurtuluşu için yukarıda bahsedilen kaseyi içmesinden idi. (Matta 26.
Bölüm 39 ve 43. Ayet) Bu ayetlerin etraflıca açıklanması için Markos’un 15.
Bölüm 15-20. Ayetlerine bakınız.
32-36.
Ayetler: "Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama
rastladılar. İsa’nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. Golgota, yani kafatası
denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa
bunu tadınca içmek istemedi. Çarmıha gerdikten sonra giysilerini aralarında
paylaşıp, kaftanım üzerine kura çektiler diyen peygamberin söylediği
gerçekleşmek üzere, kura çekerek giysilerini paylaştılar. Sonra oturup yanında
nöbet tuttular. ”
Bundan önce
îsa'mn gördüğü eziyet bunun delili ve başlangıcı olup, bunda son bulmuştur.
Açıklaması için Markos’un 15. Bölüm 21-25. Ayetlerine bakınız.
37. Ayet: “Başının
üzerine 'Bu, Yahudilerin Kralı İsa'dır' diye yazan bir suç yaftası astılar. ”
Haç üzerinde
asılan suçlunun suçunu yazıyla ilan etmek o zamanın adetlerinden idi. Yahudiler
'Yahudilerin Kralı' diye yazılmasını istemediler. 'Ben Yahudilerin Kralıyım
dedi' diye yazılmasını istediler. Yuhanna’nın 19. Bölüm 21 ve 22. Ayetlerine
bakınız.
38-44.
Ayetler: "İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki
hırsız da çarmıha gerdiler. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya küfür
ederek 'Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar
kendini! Tanrı’nın Oğluysan, çarmıhtan in!' diyorlardı. Başkahinler, din
bilginleri ve ihtiyarlar da aynı şekilde onunla alay ederek 'Başkalarını
kurtardı, kendini kurtaramıyor. Eğer İsrail'in Kralı ise, şimdi çarmıhtan aşağı
insin de O’na iman edelim' diyorlardı. Tanrı'ya güveniyordu, Tanrı O'nu
seviyorsa kurtarsın bakalım! Çünkü, 'Ben Tanrı’nın Oğluyum' demişti. İsa'yla
birlikte çarmıha gerilmiş olan hırsızlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler.
”
Markos’un 15.
Bölüm 27-32. Ayetlerine bakınız.
45-51.
Ayetler: “Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren
bir karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, 'Eli, Eli, lema şevaktânî?
Yani, Tanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?' diye bağırdı. Orada duranlardan
bazıları bunu işitince, 'Bu adam îlyas'ı çağırıyor' dediler. İçlerinden biri
hemen koşup sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak
İsa’ya içirdi. Diğerleri ise, 'Dur bakalım, İlyas gelip O'nu kurtaracak mı? '
dediler. Isa yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda
tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı,
kayalar yarıldı. ”
Rabb îsa
canını şiddetli bir acıyla teslim edip, tövbekar ve imanlı insanların İlahî
adalete uygun bir şekilde kurtulmaları için kendisini feda etmiştir. Bu
ayetlerde geçen olay ve işaretler o anda can çekişerek yüce varlığına ve onun
büyük keffaretine bir şahitlik idi. Markos’un 15. Bölüm 33-38. Ayetlerine
bakınız.
52-53.
Ayetler: “Mezarlar açıldı, ölmüş olan bir çok kutsal kişinin cesetleri
dirildi. Bunlar mezarlarından çıkıp İsa'nın dirilişinden sonra kutsal şehre
girdiler ve bir çok kimseye göründüler. ”
Bu olay îsa'mn
ölüm halinden tekrar hayata geri dönmesinden sonra meydana gelmiştir. Bütün
iyilerin kıyamet gününde hayata kavuşacaklarına bir doğru şahitlik türünden
anlaşılması gerekir.
54-61.
Ayetler: “İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve
diğer olayları görünce korkudan, dehşete kapıldılar ve 'Bu gerçekten Tanrı'nın
oğluymuş!’ dediler. Orada olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı.
Bunlar, Celile'den İsa'nın peşinden gelip O'na hizmet etmişlerdi. Aralarında
Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi
de vardı. Akşama doğru İsa'nın öğrencilerinden Aramatyalı Yusuf adında zengin
biri geldi. Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona
verilmesini buyurdu. Yusuf cesedi aldı. Temiz kefen beze sardı. Kayaya oydurmuş
olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp
oradan ayrıldı. Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında
oturuyorlardı. ” ,
Açıklaması
için Markos’un 15. Bölüm 39-47. Ayetlerine bakınız.
62-66.
Ayetler: “Ertesi gün, yani Cumartesi günü başkahinlerle Ferisiler Pilatus'un
önünde toplanarak, 'Efendim, o aldatıcının daha yaşarken, ben öldükten üç gün
sonra dirileceğim' dediğini hatırlıyoruz dediler. Onun için emir ver de üçüncü
güne kadar mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri geceleyin gelir,
cesedini çalar ve halka 'Ölümden dirildi' derler. Bu sonuncu aldatmaca ilkinden
beter olur, dediler. Pilatus da onlara, 'sizin askeriniz vardır. Gidip mezarı
dilediğimiz gibi güvenlik altına alın' dedi. Onlar da askerlerle birlikte
gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar. ”
Bu ayetler 28.
Bölüm 12-15. Ayetler ile karşılaştırıldığında, açıklaması yapılan ayetlerle
aynı olduğu görülür.
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM
1-10. Ayetler: " Sept gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rabb'in bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. Nöbetçiler korkularından ölü gibi yere yıkıldılar. Melek, kadınlara şöyle seslendi: 'Korkmayın! Çarmıha gerilmiş olan İsa'yı aradığınızı biliyorum. O burada yok, söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin Rabb'in yattığı yere bakın. Hemen onun öğrencilerine gidip şöyle deyin: 'îsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile'ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz. ' İşte ben size söylemiş bulunuyorum. Kadınlar, hem korku hem de sevinç içinde, çabucak mezardan uzaklaşıp koşa koşa İsa'nın öğrencilerine haber vermeye gittiler. Onlar öğrencilere haber vermeye giderken, ansızın İsa onların karşısına çıktı, 'Selam size' dedi. Onlar da yaklaşıp İsa'nın ayaklarına sarıldılar. O'na secde ettiler. O zaman İsa onlara 'Korkmayın! Gidip kardeşlerime haber verin, Celile'ye gitsinler, beni orada t
görecekler' dedi. ”
İsa dirildiğinde hazırladığı büyük keffareti tamamladı. Bu İsa'nın şeytan, ölüm ve mezara galip olduğunun isbatıdır. Bununla İsa, imanlı ve iyi insanların ebedi hayata kavuşmalarına engel olan her bir şeyi kaldırmıştır. Şöyle ki, şeytana galip oldu ve kendisine iman eden insanların günahlarını kendi üzerine alıp, onlar için keffaret edip adalet gereğince İlahî rızayı kazanmıştır. Mü'minlerin mutluluk ve ebedi hayata kavuşmaları için kabirlerinden büyük bir yol açılmıştır.
Hindistan'da bulunan batıl dinlere göre Tanrı birkaç zaman, birkaç şekilde bedenlenmiştir. Dinler ve mezheblerin her birisinin inancına göre bir çeşit keffaret gerektiği doğrudur. Fakat yalnız Tanrı'nm oğlu olan İsa'nın güçlü varlığıyla dirilmesi insanları kurtarmaya, kendisinin güçlü ve haklı olduğunu isbat etmiştir. Bu ayetlerde bildirilen olayın açıklaması için Markos’un 16. Bölüm 1-11. Ayetlerine bakınız.
11-15. Ayetler: "Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazıları kente giderek olup bitenlerin hepsini başkahinlere bildirdiler. Başkahinler ihtiyarlarla birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere çok miktarda para vererek, şöyle diyeceksiniz dediler: 'Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken O'nun cesedini çalıp götürdüler. ' Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz. Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti bugüne dek Yahudiler arasında tekrarlanagelmiştir. ”
27. Bölüm 62-66. Ayetleri bu ayetlerle karşılaştırınız. Bu kötü ve ikiyüzlü Yahudiler zikrolunan ayetlerde açıklanan çirkin ve kötü işlerle bütün Hıristiyanlara kendi maksatlarının tersine bir şekilde iyilik yapmışlardır. Şöyle ki, İsa'nın dirilmesi yalnız görünüşte olmayıp, gerçekte de olduğunu kuvvetli bir isbatla doğrulamıştır. Çünkü her ne kadar Roma askeri İsa'nın kutsal mezarı üzerinde nöbet tutmuşlarsa da yine belirli zamanda Rabb İsa özel bir niyete binaen mezarın içinde tutulmaya tenezzül etmiş ancak mezardan çıkarak Roma askerlerinin koruması altından çıkıp gitmiştir.
Sonra bu askerler Yahudilerden aldıkları rüşvetten dolayı yalanı işleyip, zikrolunan yalan bütün halk tarafından da doğru olarak kabul olunmuştur. Bu askerler Roma valisi tarafından hak ettikleri cezadan Yahudi reislerinin yardımıyla kurtulmuşlardır. Çünkü Roma askerleri nöbetçi oldukları halde uyurlar ise, kanunlarına göre öldürüleceklerini biliyorlardı.
16-18. Ayetler: "On bir öğrenci Celile'ye İsa'nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. İsa'yı gördükleri zaman O'na secde ettiler. Ama bazıları kuşku içindeydi. İsa yanlarına gelip onlara şöyle seslendi: Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. ”
Bu ayetlerin açıklaması için Markos’un 16. Bölüm 12-14. Ayetlerine bakınız ve bu ayetlerle Luka'nın 24. Bölüm 13-49. Ayetleri, Yuhanna’nın 20. Bölüm 19-29. Ayetleri ve 21. Bölüm 1-14. Ayetlerini karşılaştırınız.
19-20. Ayetler: “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim. ”
Bu emir, İsa'nın son emri olup, çok değerli bir sözle buyurulmuştur. İncil'i iman ve inancın esası ve kanun için kabul eden Hıristiyanlar bu emre uyarak, bu va'de boyun eğerek dünyanın her tarafına gidip Incil'de yazılmış İlahî öğretiyi müjdeleyip açıklamakla kurtuluş ve ebedi hayata kavuşmak için İsa'ya bütün samimiyetiyle iman edenleri Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz ederler. Hiçbir kimseyi iman, vicdan ve hareketlerinde zorlamak iddiasında bulunmadan vekalet ederek Rabb İsa ve İncil tarafından bütün insanlara teklif olunan kurtuluş ve ebedi mutluluğa kavuşmak için lütuf ve ümidlerini teklif ederler. İnsanlar teklif ve müjdelenen önemli İlahî öğretiyi layikiyle araştırmaya inandırılarak (ikna olunacak) iman etmekle, doğru yol, kurtuluş, hayat ve ebedi mutluluğa kavuşsunlar.