Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

OSMANLICA İNCİL İ ŞERİF İLE TEFSİRİ 2

 



 ON İKİNCİ BÖLÜM

(1-13) İsa Mesih’in Sept gününün kutsallaştırılmasını bir mucize ve iki delil ile anlatması, (14-16) Onun yumuşak huylu ve alçakgönüllü hali, (22-30) Ferisilerin İsa Mesih’e ettikleri itiraz ve İsa Mesih tarafından verilen cevap, (31- 32) Kutsal Ruh’u aşağılamanın bağışlanamaz bir günah olduğu, (33-37) İnsan kalbinin işlerin ve sözlerin kaynağı olduğu, (38-43) Ferisilerin İsa Mesih’ten alamet istedikleri, (43-45) Tövbekar olup, doğru yolda layıkıyla durmayan bir adamın şeytani azmaya daha fazla uğradığı, (46-50) İsa Mesih’in kardeşlerinin kimlerden ibaret olduğunu anlatır.

1.                             Ayet: "O sıralarda, bir Sept günü İsa ekinler arasından geçiyordu. Acıkmış olan öğrencileri başakları koparıp yemeye başladılar. ”

*0 sıralarda* 10. Bölümün başlangıcında yazıldığı üzere elçiler şehirler ile köylerde vaaz ve nasihat etmeye gönderildikten sonra 11. Bölümde anlatılan sözleri İsa topluluğa hitaben söyledi. Sonra öğrencileri dönerek onlar ile beraber Kudüs’e Yahudilerin kurban bayramı için gitti. Oradan Celile’ye dönerken aşağıda gelecek olay meydana geldi. * Acıkmış* İsa Mesih’in öğrencilerinin fazlasıyla acıkdıkları anlaşılır. Çünkü ham taneleri yerlerdi. Bir ekinden geçerken bir kimse aç olduğu zaman taneleri koparıp yemesi şer’an caiz idi. İkinci Tarihler’in 13. Bölüm 25. Ayetine bakınız.

2.                                                   Ayet: “Bunu gören Ferisiler İsa ’ya, ‘Bak, senin öğrencilerin Sept günü helal ı!

olmayanı yapıyorlar’ dediler. ”

Ferisilerden bazıları İsa’yı suçlamaya fırsat arayarak çoğu zamanlar ardınca giderlerdi. Onlar İsa’nın öğrencilerinin gerekli hallerine bakmadılar. Çünkü Sept günü yemek yemek için hazırlıklara dayanamayıp fazlasiyle acıktıklarından onlara, bu taneleri koparıp yemek şeran bile caiz olduğu şeriatın manasını anlayan her akıl sahibi tarafından bilinir idi.    '

3.                             4. Ayetler: "İsa onlara, 'Davut‘un, yanındakılerle birlikte acıkınca ne yaptığını okumadınız mı? ’ diye sordu. Tanrı ’nın evine girdi, kendisinin ve yanındakilerin yemesi yasak olan, ancak kahinlerin yiyebileceği adak ekmeklerini yedi. ”

îsa onlann sorusuna uygun cevap vermeyerek Ahd-i Atik’te yazıh, eski zamanda meydana gelmiş olayı anlattı. îsa Mesih’in Davud hakkında bu anlattığı olaylar, Birinci Kıralların 21. Bölüm 1-7. Ayetlerinde yazılıdır. Davud çok acıkıp başka ekmek bulamadığından tapmakta kutsal ve yalnız kahinlere yemek caiz olan ekmekleri zaruriyetten dolayı yediğinden günah sayılmadı. Bu adak ekmeği olarak tabir olunan ekmek, gökten inen yemek ile îsrailoğullarının sahrada yediklerinin bir hatırlatması olması için Tann tarafından buyurulmuş olan emre uyarak tapmağa konulmuştur. Levililer’in 24. Bölüm 5-9. Ayetlerini okuyunuz.

5.                           Ayet: "Ya da kahinlerinin her hafta tapınakta Sept günüyle ilgili buyruğu çiğnedikleri halde suçlu duruma düşmediklerini Kutsal Yasa’da okumadınız mı? "

Ferisilerin Sept günüyle ilgili olan emri tefsir ettiklerine göre, Sept gününde şer’an kahinlerden istenen bazı işler de günah olurdu. Sayılar’ın 28. Bölüm 9. Ayetine bakınız.

6.                                                  Ayet: "Size şunu söyleyeyim, burada tapınaktan daha üstün bir şey var. ”

Yani îsa Mesih’in kendisidir ve elbette Tanrı Oğlu Tanrı’nın evinden daha yücedir. Onun emirlerine bağlı kalarak yolundan gitmek tapınağın yolundan gitmekten daha iyidir.

7.                           Ayet: “ Eğer siz, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim ’ sözünün anlamını bilseydiniz, suçsuz kişileri yargılamazdınız. ”

*Merhamet isterim* 9. Bölüm 13. Ayetine bakınız. Yani eğer Musa’nın şeriatının gerçek manası hakkında bilginiz olsaydı, burada suçsuz olan öğrencilerimi haksız olarak yargılamazdınız.

8.                                                  Ayet: " Çünkü İnsanoğlu Sept gününün de sahibidir. ”

Bu ayetten önce Matta yazmamış ise de, Markos’un yazdığı bir söz bu makama uygundur. Yani insan: Sept günü için yaratılmayıp, Sept günü insan için yaratılmıştır. (Markos 2. Bölüm 27. Ayet). Rabb îsa Mesih şeriat sahibi olduğundan Sept günü hakkında olan emrin hükmünü bilir ve hem de adı geçen emir üzerine hüküm vardır. *Sept günü insan için yaratıldı yada tahsis olundu* Sözün manası Sept kelimesinin manasından anlaşılır. Yani rahat demektir. Tekvin’in 2. Bölüm 3. Ayetine göre Tanrı bütün yaratılmışlar ve kainatı altı günde yarattıktan sonra yedinci günde dinlenip bütün insanoğlundan unutmasın diye bir kutsal dinlenme günü kutsal kıldı. Sina dağında Musa’ya verdiği on ilahi emrin dördüncüsü bu kutsal ve dinlenme gününün unutulmaması hakkındadır. Çıkış’ın 20. Bölüm 8-11. Ayetlerini okuyunuz. Rabb îsa Mesih haftanın ilk gününde ölümden dirilip insanların kurtuluşu için eylediği keffareti de tamamladığından bütün Hıristiyanlar ittifak üzere bu günü hatırda tutup kutsal kabul ederler. İsrailoğullan Sept günü dünyevi işlerden uzaklaşarak hatırda tuttukları gibi Hıristiyanlar da haftanın birincisi olan Pazar gününde zaruri işler ve güzel ameller müstesna tutularak dünyevi iş ve fikirlerden uzak olup o kutsal ve mübarek dinlenme günü ibadet ve ruhani işlerle hatırlamak gerektir. Bu münasebetle Yeşaya’nın 58. Bölüm 13 ve 14. Ayetlerini karşılaştırıp okuyunuz.

9.                                                  Ayet: " İsa oradan ayrılıp onların havrasına gitti. ”

Yakın bulunduğu şehir yada köyün yani yukarıda anlatıldığı üzere hitap eylediği adamların ibadethanesine girdi.

10.                            Ayet: " Orada eli sakat bir adam vardı. İsa’yı suçlamak amacıyla kendisine, Sept günü bir hastayı iyileştirmek Kutsal Yasa’ya uygun mudur? Diye sordular. ”

*Eli sakat* Bu adamın eli derman kabul etmez hastalığa yakalanarak adeta cansız idi. *Sorup* Luka’nm yazdığına göre iki Sept gününde îsa mucize gösterdi. (Luka 6. Bölüm 6. Ayet ve 14. Bölüm 3. Ayet). Eli sakat olan adamı iyileştirdiğinde bu soru İsa tarafından Ferisilere sorulup, vücudun su toplaması hastalığına yakalanan adam iyileştikten sonra adı geçen soru Ferisiler tarafından sorulmuştur. Halbuki 11. Ayette bulunan örneği Luka 2. Mucize ile yazar. Matta bu mucizelerin ikisini yazmayıp yalnız birisini yazdığından, kısaltarak ikisinden bazı durumları anlatarak yazdı. Çünkü bunların ikisi bir şey anlatır. Yani merhamet göstermek, Sept gününde de caizdir. Fakat Ferisilerin zannına göre bir hasta adamı iyileştirmek 4. Emre aykırı idi. Bunlar İsa’yı suçlamaya bir bahane ararlardı.

11-12. Ayetler: “İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘hanginizin bir koyunu olur da Sept günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? İnsan, koyundan ne kadar üstündür. O halde Sept günü iyilik yapmak helaldir ’ dedi.

İsa’nın verdiği bu cevap ile örnek asıl meseleye pek uygun idi. Çünkü Ferisiler bizzat bir hayvan Sept gününde bile kazazede olunca bu kazanın defi için Sept gününde bir çare aradılar ve elbette bir adam koyundan üstündür. Bu ayetlerin manası anlaşılır olup tefsire gerek yoktur.

11.                            14. Ayetler: “Sonra adama, ‘elini uzat’ dedi. Adam elini uzattı. Sakat el, öbürü gibi sağlam oldu. Dışarı çıkan Ferisiler ise İsa ’yı yok etmek için anlaştılar. ”

Her ne kadar İsa eli sakat olan adamı iyileştirmişse de yalnız sözü ile gerçekleştirdiğinden Ferisilerin kanununa aykırı harekette bulunmamıştır. Yine bunlar ona kin tutup öldürmek için anlaştılar. Şer’an onun aleyhine bir ipucu bulamadıkları halde yine onu suçlayıp kaldırmaya bir çare arıyorlar idi. Onların İsa aleyhine bu şekilde kötü niyet planlan hakkında bu ayetten önce bir şey yazılmamış ise de, sonradan bu kötü niyetten asla vazgeçmediler.

15.                           Ayet: “İsa bunu bildiği için oradan ayrıldı. Birçok kişi onun ardından gitti, O da hepsini iyileştirdi. ”

İsa Mesih insanların fikir ve kalplerine bakıp onların ağzından bir şey çıkmadığı halde onların kötü niyetlerini anlamaya (kadir olduğu bu tür olaydan anlaşılır. Yuhanna’mn 2. Bölüm 24 ve 25. Ayetleri bu söz ile karşılaştırılabilir. Yani İsa hepsini bilmekle kendisi onlara inanmaz idi. Çünkü kendisi adamın içinde ne bulunduğunu bildiği halde, adam için bir kimsenin şahitlik etmesine muhtaç değildi. *Oradan ayrıldı^ îsa Mesih’in onların ellerine teslim olunmak vakti daha gelmedi. Onların kötü niyetinden kendisini korumak üzere başka bir yere gidip yine halk arasında bulunan hastaları adeti üzere iyileştirdi.   '

16-17. Ayetler: “Kendisini başkalarına tanıtmamaları için onları uyardı. Bu Yeşaya peygamber aracılığıyla söylenen şu sözün yerine gelmesi için oldu. "

Gelecek ayetlerden anlaşılır ki İsa gösterdiği mucizelerden dolayı dedikodu çıkmasını istemediğinden bu emri buyurmuştur. Çünkü peygamber tebligatına göre İsa Mesih insanlar arasından şamatalaşan ve şöhretiyle övünmeden sükunet üzere görevini yapacaktır. Elbette peygamberane tebligat tamamlanmalıdır.

18-21. Ayetler: "İşte benim seçtiğim kulum, canımın hoşnut olduğu sevgili kulum. Ruhumu onun üzerine koyacağım, O da adaleti uluslara haber edecek. Çekişip bağırmayacak, yollarda kimse O’nun sesini duymayacak. Ezilmiş kamışı kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek, ve sonunda adaleti zafare ulaştıracak. Uluslar da O’nun l adına ümit bağlayacak. ”

Bu sözler Yeşaya’nın 42. Bölüm 1-4. Ayetlerinde bulunup îsa Mesih hakkında büyütülmüştür. *Kulum* îsa Mesih 20. Bölüm 28. Ayetinde kendisi hakkında söyleyerek insanoğlu kendisine hizmet olunmaya gelmeyip hizmet etmeye ve çoğu kimseler için canını feda etmeye geldi buyurmuştur. Yine Filipililere Mektup’un 2. Bölüm 7. Ayetinde İsa Mesih hakkında yazılmıştır ki kendisini hiç yerine koyup hizmetkar şekline girerek insan şekline konuldu. Zikredilen kutsal sözlerden anlaşılır ki İsa’nın insanların kurtuluşu için hazırladığı özel görevine bakarak bu kul lafzı kendisine söylendi. Fakat bu aşağılanan ihtiyarı Rabb îsa Mesih’in şahsi büyüklüğüne hiçbir zaman halel getirmedi. * Canımın hoşnut olduğu sevgilim* Bu söz de İsa vaftiz olunduğunda gökten inmiştir. 3. Bölüm 7. Ayetine bakınız. *Ruhumu onun üzerine koyacağım* İsa Mesih insanları kurtuluş ile ebedi hayata kavuşturmak için temiz ve günahsız bir kişi olduğundan başka kendisine mahsus bir surette Kutsal Ruh’a kavuştu. *Çekişip* Bir takım reisler gibi hırslı olmayıp hiç kimse ile mücadele etmediğinden bahsederken mübarek sesini meydan ve sokaklardan bir kimse işitmemiştir. îşleri de böylece bütün emel sahibi ve dünyalık reislerin işlerinden ayrılır. * Adaleti zafere ulaştıracak* Yani batıl itikatlar ve kötü işler yeryüzünde bütünüyle yok olup rabbani hakikat her yerde kabul olunarak bütün insanlar ilahi emirlere tabi oluncaya dek demektir. *Ezilmiş kamışı ve tüten fitili* İsa’nın merhameti zengin olduğundan kullarının en zayıfım ne terk ne de hükmeder. Ancak sönmek üzere olan fitile yağ verildiği gibi, ezilmiş kamış bağlandığı gibi îsa kendisine temiz kalple tevekkül ve ebedi kurtuluş için ona iman edenler her ne kadar zayıf ve korkak olsalar da yine onlara uygun işler gösterip koruyup, yardım ümitlerinden mahrum bırakmaz. * Uluslar da onun adına ümit bağlayacak* Musa’nın on ilahi emri aracılığı ile İsrailoğullarına gönderilmiş ise de bütün insanlara gönderilmiş buyurulmuş olduğu gibi îsa Mesih de her ne kadar bizzat adı geçen kavme gelmişse yine onun bu dünyaya gelmesi ve yaptığı keffaret bir kavme mahsus olmayıp bütün insanları kendisi aracılığı ile ebedi hayata kavuşturmaya davet eder. Ve halen 1800 serçeden beri İsa’nın talimatı ve onun insanlara gösterdiği sevgi, tamamladığı keffaret ve müjdesi dünyanın her tarafında uygulanmaktadır. Çünkü insanları ebedi hayata ulaştıran yalnız odur. Elçilerin İşlerinin 4. Bölüm 12. Ayetine bakınız.

22-23. Ayetler: “Daha sonra İsa’ya, cine tutsak, kör ve dilsiz biri getirildi. İsa adamı iyileştirdi. Öyle ki, adamın dili çözüldü, gözleri görmeye başladı. Bütün kalabalık şaşırıp kaldı. ‘Bu Davut ’un oğlu olabilir mi? ’ diye sordular. ”

Şeytanlı yada cinli hali Matta’nın 8. Bölüm 28. Ayetinde genel olarak anlatılmış ve Markos’un 5. Bölüm 1-20. Ayetlerinde ayrıntılı olarak anlatılacaktır. Bu şeytanlı hastanın halinin oldukça şiddetli olduğu bilinmektedir. Çünkü hazır bulunan kalabalık şaşırarak hayran kaldılar. *Davut’un oğlu* Yani beklenen Mesih demektir. 1. Bölüm 1. Ayete bakınız. Halk gördüğü mucizeleri gösteren gücü, Mesih’i gösteren delil olduğunu gerçekte anladılar.

24.                            Ayet: “Ferisiler bunu duyunca, ‘Bu adam cinleri, ancak cinlerin reisi Beelzebub ’un gücüyle kovuyor ’ dediler. ”

Ferisilerin fikirleri halkın fikirlerinden tamamen farklıdır. Ferisiler mucizeleri inkar edemeyip bir Tann’ya inanıp İsa’nın Tanrı’dan olduğunu söylemek istemediklerinden şeytanlar reisinin güç ve münesebetiyle bu gibi şeylere muktedir olur diyerek ona en ağır suçlamaları yakıştırdılar.

25-26. Ayetler: “Onların ne düşündüğünü bilen İsa şöyle dedi: Kendi içinde bölünmüş olan her ülke harap olur. Kendi içinde bölünmüş hiçbir şehir yada ev ayakta kalamaz. Eğer Şeytan Şeytan ’ı kovarsa, kendi içinde bölünmüş demektir. Bu durumda onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir. ”                                          

İsa Ferisilerin bu itirazının batıl olduğunu örnek ile anlatıp, güçlü ve yeterli bir delil ile isbat etti. Ülke halkı birbirlerine zıt oldukları halde ülke ihtilal üzere bulunmakla bu durum bu ülkenin ayakta kalamayacağına işaret eder. Şeytanlar arasında pek çok ayrılık şüphesiz vardır. Çünkü kötülüğün tabiatı budur. Fakat Tann’ya ve her iyiliğe aykın harekette olduklanna göre ittifaktadırlar. Şeytan bir adamın can ve ruhunu ele geçirdikten sonra o adamı bırakmak, şeytanın iradesi ve tabiatına muhaliftir. Kendi kudretini kendisi bozmaz. Çocuğun aklı da buna erebilir.

27.                            Ayet: “Eğer ben cinleri Beelzebub’un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız cinleri kimin gücüyle kovuyorlar? Sizi bu durumda kendi adamlarınız yargılayacak. ”

Bu söz Ferisilerin batıl ve asılsız itirazını başka bir delil ile yok eder. Burada adamlar sözü öğrenci manasınadır. Çünkü Ferisilerin öğrencilerinden bir takım kimseler cinleri insandan kovmak iddiasında idiler. Kutsal Ruh’tan inayete mazhar olmadıkları halde acayip işler yaptılar. Isa ilahi güce mahsus ve halk arasında büyük mucizeler sayılan alametleri gösterdiğinde, Ferisilerin ‘bu işler şeytanın aracılığıyla gösterilir’ diyerek itiraz etmeleri hem büyük kötülüklerini anlatır hem de kendilerini suçlu gösterir. Çünkü yukarıda anlatıldığı üzere onların öğrencileri bu iş ile meşgul idiler. İsa onların itirazıyla onları susturdu.

28.                            Ayet: “Ama ben cinleri Tanrı 'nın Ruhuyla kovuyorsam, Tanrı ’nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir. ”

Yani Kutsal Ruh aracılığıyla bu cinleri kovduğumu söylemeye mecbur oldunuz. İşte bu durum, ebedi hayatı müjdeleyen kişi aranızda bulunmakla ilahi merhamete kavuşma fırsatınıza işaret eder.

29.                            Ayet: “Bir kimse güçlü bir adamın evine girip onun malını nasıl çalabilir? Ancak önceden o güçlü adamı bağlarsa, onun evini soyabilir. ’’

Bu ayet tsa’nın kendi mucizeleri hakkında buyurduğu sözleri tasdik eder. Rabb îsa Mesih’in kuvveti şeytanlara galip olduğundan insanlar üzerinden onların etkilerini kovabiliyor. Çünkü kötü ruhu adam üzerinden kovması, şeytana galip olmasına işaret eder.

30.                           Ayet: “Benden yana olmayan bana karşıdır. Benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir. ”

Bu söz genel olup önemli bir konu anlatır. İsa’ya göre adamlar iki kısma ayrılır. Kendisini kabul edip tabi olanlar ile kabul etmeyenlerdir. Çünkü tabi olmamak, reddetmek ve kin beslemek demektir.

31-32. Ayetler: “Bunun için size diyorum ki, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür bağışlanacak;, ama Ruh ’a karşı yapılan küfür bağışlanmayacak. İnsanoğluna karşı bir söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruh’a karşı bir söz söyleyen, ne bu dünyada ne de ahirette bağışlanacaktır. ”

Bu sözler de genel olarak çok önemlidir. Çünkü bağışlanmayacak bir günah vardır. İnsanoğlu yani, İsa’ya fakir halinden dolayı küçük gören ve gelecek Mesih’in o olup olmadığına şüphe eden kişiler günahlarım itiraf ettikleri halde Tanrı tarafından bağışlanacaklarına şüphe yoktur. Ama Ferisiler gibi ilahi gücü güneş gibi açık ortaya koyan mucizeleri gördükçe, şeytanın işleridir diyerek ısrar eden kimseler, kötülüklerinde o kadar ileri gitmişlerdir ki ne bağışlanabilirler ne de bağışlanma arzuları vardır. Çünkü Kutsal Ruh’un bu gibi işaretlerine şeytan işareti demek bağışlanma kabul etmez en büyük günahtır. *Ne ahirette* bu söz yukarıda buyurulan sözü destekler. Çünkü nasıl günah olursa olsun bağışlanmak için yalnız bu dünyada fırsatımız vardır. Ahirette bu lüzumlu madde için müsaade yoktur.

33.                           Ayet: “Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi sayın; yada ağacı kötü, meyvesini de kötü sayın. Çünkü her ağaç meyvesinden tanınır. ”

Yani benim işlerim iyi olursa kendimin de iyi olduğuma işaret eder. Genel olarak insanın iş ve hareketleri nasıl ise kendisi de öyledir. Kötü insanın işleri kötü ve iyi insanın hareketleri ve eserleri iyidir. Bu konu 7. Bölüm 15-20. Ayetlerinde daha ayrıntılı açıklanmıştır.

34-35. Ayetler: “Sizi engerekler soyu! Kötü olan sîzler nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler. İyi insan, içindeki iyilik hâzinesinden iyilik, kötü insan ise içindeki kötülük hâzinesinden kötülük çıkarır. ”

♦Engerekler soyu* 3. Bölüm 7. Ayetinde yazıldığı üzere Yahya da bu ifade ile Ferisilerin kötü ahlakını göstermiştir, Onlann kalplerinde kötülükten başka bir şey meydana gelmeyeceği, kalplerinin fazlasıyla kötülükle dolu olmasına bağlıdır. İsa’nın gösterdiği mucizeler şeytanın aracılığıyla gösterilmiş diyerek itiraz eden kimselerin tamamen kötü oldukları yukarıda anlatılan ayetlerden anlaşılır. Bu ayetlerin de genel hükmü vardır. Şöyle ki her kalbi temiz ve ahlakı saf olan kişinin konuşması ve sohbeti makbuldür. Aksine kalbi kirli ve ahlakı kötü olan kişinin ağzından çıkan söz pis ve çirkindir. Konuşması riya ile olursa gittikçe ikiyüzlü olduğu da meydana gelecektir.

36-37. Ayetler: “Size şunu Söyleyeyim, insanlar, söyleyecekleri her boş söz için ceza gününde hesap verecekler. Kendi sözlerinizle aklanacak, yine kendi sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız. ”

Bu ayetlerin hükmüne göre insanın ağzından çıkan sözlerden hiçbiri boş değildir ki, ceza gününe kalmasın. Yani ceza günüpde insanların hesapları görülürken amellerinden başka boş sözleri de hesaba konulup bunlar için de Tanrı huzurunda cevap verilmelidir. Boş söz bütün uygunsuz sözlerdeki gibi hırslı, garazlı, kirli, riyah, boş, faydasız ve diğer bu gibi sözlere de şamildir. Sözler kalbimizden çıkan mananın galibi olup kalbin gerçek halini anlatmakla ceza gününde ödül veya ceza bunlara göre her insana verilecektir. Böyle hükmolunduğunda kimler kurtulabilir.

38.                           Ayet: "Bu arada bazı din bilginleri ve Ferisiler söz alarak şöyle dediler: Öğretmenimiz, senden doğaüstü bir belirti görmek istiyoruz. ”

Ferisiler yirmi dördüncü ayette anlatılanların başkası oldukları Luka’nın 11. Bölüm 16. Ayetinden anlaşılır. Fakat iki takımın ahlakı birdi. Bunlar riya ile halk nezdinde insaflı görünmek isteyip îsa’nm Mesih olup olmadığını gerçek üzere araştırma ve soruşturma iddiasında olarak yeterli olacak bir delil istediler. Bunlar İsa Mesih’in yaptığı mucizeleri gördüklerinde yine onları alamet saymayarak Luka’nın yazdığına göre gökten bir alamet istediler. Kutsal kitapta yazıldığına göre iyi insanlar tevekkül ile Tanrı tarafından bir alamet istediklerinde kabul olunur. Ferisiler ise riya ve küfürle bu alameti istediler.

39-40. Ayetler: "îsa onlara şu karşılığı verdi: Kötü ve vefasız nesil bir belirti istiyor! Ama ona Yunus peygamberin belirtisinden başka bir belirti verilmeyecek. Yunus, nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin bağrında kalacak. ”

* Vefasız* Bu kelime burada özel bir mana ile anlatılmıştır. Ahd-i Atik’te kötü bir kelime olup Tanrı’nın ibadetini terk edip putlara secde eden Yahudilere yakıştınlmıştı. îsa bu ayette adı geçen kelimeyi ilahi şeriat ile imanın hükmünü ve asli manasını iptal etmiş olan kimseler hakkında söylemiştir. İsa iki yüzlü Ferisilerin istedikleri alameti gösterememekten başka kendisi çarmıh olunacağı zamandan önce I

gördükleri mucizelerden kesinlikle hiçbir alamet gösterilmeyeceğini haber verir. Yunus’un durumu Yunus kitabında etraflıca yazılmış ve Yunus peygamber balık içinde muhafaza olunup yine dışarı çıktığı.gibi İsa Mesih de kendisi çarmıh olunduktan sonra ölümden tekrar hayat bulacağını anlattı. Matta’mn 28. Bölüm 1. Ayetine bakınız.

41-42. Ayetler: "Ninova halkı, ceza günü bu nesil ile beraber kalkıp bu nesili yargılayacak. Çünkü Ninovalılar, Yunus’un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Bakın, Yunus 'tan daha üstün olan buradadır. Güney Kıraliçesi, ceza günü bu nesil ile beraber kalkıp bu nesili yargılayacak. Çünkü kıraliçe, Süleyman ’ın bilgece sözlerim dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti. Bakın, Süleyman’dan daha üstün olan buradadır.

Ninova halkı her ne kadar İsrailoğullanndan değil iseler de Yunus’un peygamberliğini kabul edip vaaz ve nasihatim dinleyip tövbe ettiklerinden ceza gününde hata ve günahlarından kurtulduktan sonra Yunus peygamberden üstün olan îsa Mesih’i red ile onun müjdelediği müjdeyi kabul etmeyenler aleyhine şahitlik edebilirler. Güney kıraliçesinin hikayesi, Süleyman’dan fazla hikmet sahibi olan İsa Mesih’i reddedenlere ibrettir. Güney kıraliçesi yani Arabistan’ın güney tarafında bulunan Şiva ülkesi kraliçesinin Süleyman’ı ziyaret etmesi nedeniyle İkinci Tarihler’in 10. Bölüm 1-10. Ayetlerinde yazılmıştır. Şiva ülkesi eski zamanlarda olan İsrailoğullarına çok uzak idi. Ninova şehri Musul civarında olup eskiden Diyarbakır, Musul ve Irak taraflarında yerleşmiş Asuriye devletinin merkezi olmakla çok büyük, geniş ve mamur bir şehirdi. Bu şehir milattan altıyüz otüz üç sene önce yok olmaya yüz tutup şimdilerde de eserleri bulunmaktadır. Bu gün kazılıp yerin altından bir takım antika ve resimler çıkarılmaktadır.

43.                            Ayet: “Kötü ruh kişinin içinden çıkınca kurak yerlerde dolanıp huzur arar ama bulamaz. ”

* Çıkınca* Yani ilahi güç ile kovulunca demektir. Çünkü kötü ruhlar şeytanın hizmetkarları olarak herşeye gücü yeten Tann’nın emriyle kovulmadıkça kişiyi bırakmazlar. *kurak yerlerde* İsrailoğullarınm inançlarına göre kötü ruhlar susuz yerlerde bulunurlardı. *huzur arar ama bulamaz* Kötü ruhlar bir insanın ruhunu ele geçirip kötülüğe yönlendiremedigi zaman rahatsız olurlar.

44.                           Ayet: “O zaman, ‘çıktığım eve, kendi evime döneyim’ der. Eve gelince orayı bomboş, süpürülmüş ve düzeltilmiş bulur ”

*Evime* kötü ruhlar ile şeytanın arzu ettikleri yer insanın kalbidir. *Bomboş, süpürülmüş ve düzeltilmiş* Yani kötülükten kurtulduğu gibi iyilikten de ayrılmıştır. İnsanın kalbi ilahi inayetle kötü ruhdan arındırıldıktan sonra iyi ve temiz ruh gelip kalbinde yerleşmek üzere davet olunmalıdır.

45.                           Ayet: “Bunun üzerine gider, yanına kendinden kötü yedi başka ruh daha alır ve eve girip yerleşirler. Böylece o kişinin son durumu öncekinden beter olur. Bu kötü neslin başına gelecek olan da budur. ”

Kötü ruh adamın boş halinden fırsat bulup daha fazla kuvvet ile o adamın canını ele geçirmeye cesaret eder. İnsanın kalbi hayır ve paklıktan boşalırsa kötülükten temizlendikten sonra şeytana bir fırsat verilir demektir. Bütün adamlar yalnız şahsi görevine devam etmekte iken sapkınlıktan emin olabilirler. Bu ayetlerde olan sözün iki çeşit hükmü vardır. Birisi şimdi tefsir olunduğuna göre bütün insanların içinden kötü ruhlar kovularak temizlenmişse de bütün kuvvetiyle iyi ve temize yönelmemiş adamın halini anlatır. Bu tür ilahi gerçek ile aydınlanmış olan adam yine nefsinin zoruyla kötülüğe düşürse sonraki halinin daha kötü olacağı herkes tarafından bilinir. Bu ayetlerin diğer hükmü İsrailoğulları tarihinden anlaşılır. İsrailoğulları eskiden putperestliğe inandıklarından 70 sene kadar Babil’e sürülmüşlerdir. Bu nedenle putperestlik kötü ruhu, onlardan temizlenip tekrar o günaha düşmedilerse de kendilerine ait teşkil ettikleri mezhepler ile adı geçen kavmi asıl ve zayıf ruhaniyetten göz yuman ve şeriat harici olan bir takım esassız resmiyete riayet ve itina ederek iki yüzlü ve sonradan her türlü kötülüğü, pisliği ve alçaklığı seçen bir millet olmuştur. *Bu kötü neslin başına gelecek olan da budur* diye İsa’nın buyurduğu söz ta bu güne değin tamam olunmaktadır.

46-50. Ayetler: "İsa hala halka seslenmekteyken, annesiyle kardeşleri geldi. O ’nunla konuşmak isteyerek dışarıda durdular. Birisi İsa ’ya, 'Bak, annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seninle konuşmak istiyorlar’ dedi. îsa, kendisiyle konuşana şu karşılığı verdi: Kimdir annem, kimdir kardeşlerim? Eliyle öğrencilerini göstererek, 'işte annem, işte kardeşlerim’ dedi. Göklerdeki Babamın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kız kardeşim ve annem odur. ”

Markos’un 3. Bölüm 31. Ayeti karşılaştırıldığında o zamanda büyük kalabalık İsa’yı o derece sıkıştırdı ki yemek yemeye bile zamanı yok idi. Akrabaları onun hakkında telaş ettiler ve İsa’nın annesiyle kardeşlerinin dışarıda kaldıklarının sebebi 8. bölümün 19. Ayetinden anlaşılır. Yani İsa’nın bulunduğu ev kalabalıkla doluydu.

I

Meryem’in İsa’dan küçük çocuğu olduğu bu ayetlerden anlaşılır ve kardeşleri yani Yusuf un oğullan ona inanmadıklan Yuhanna’nm 7. Bölüm 5. Ayetinden anlaşılır. Bu kişiler ayette yazıldığı üzere İsa ile görüşmek istediklerinde İsa kalabalığa ders verdiğinden yasaklanmak istemeyip onlar ile görüşmeyi erteledi ise de yine daima annesine saygı ve kardeşlerine de sevgi gösterirdi. (Yuhanna 19. Bölüm 26 ve 27. Ayetler) Bu ayette yazıldığı şekilde cevap verdiğinde 10. Bölüm 37. Ayette anlattığı söze göre hareket etti. İsa ilahi buyruklan ve rabbani talimatı kabul edenleri anne ve kardeşinden daha aziz ve sevgili tutup kendisine tabi olanların hepsinden bu şekilde saygı istedi. Bundan başka yerlerde buyurduğu söz de buna çok uygundur. Yani *Rabb olan Tanrı ki bütün kalbinde ve bütün canında ve bütün fikrinden sevesin, birinci ve büyük emir budur* Matta 22. Bölüm 37 ve 38. Ayetler.

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

(1-23) Ekinci benzetmesi ile İsa Mesih tarafından yapılan açıklaması, (24- 30) deliceler benzetmesi, (31-35) hardal tanesi ve maya benzetmeleri, (36-43) deliceler benzetmesinin açıklaması, (44-52) Define, inci ve denize atılmış ağ benzetmeleri, (53-58) İsa Mesih’in kendi şehir halkı tarafından reddedilmesini anlatır.

Bu on üçüncü bölüm îsa Mesih’in kalabalığa benzetmeler ile buyurduğu talimattan ibaret olduğundan, benzetme üzere ve özellikle İsa’nın buyurduğu benzetmelerine denilmiş olduğunu kısaltarak anlatmak uygun görünür. Benzetme aslı olmayan bütün destan ve hikayelerden ayrılır. Çünkü çoğunlukla hikaye kitaplarında ve çoğu zaman sohbet esnasında anlatılan bir takım hikaye ve kıssaların mana ve faydası yoktur. Bazılarının faydası var ise de yine insanın dünyevi haline bakarak ibret olmasına delalet eder. Halbuki İsa’nın söylediği bütün benzetmeler var olan cismani şeylerden ve genellikle meydana gelen durumdan kabul olundu ise de insanların ruhani halleri ve ihtiyaçlarını anlatıp yalvaran kalabalığa, onların ruhani bir netice ve faydası vardır ve bundan başka çoğu zaman İsa’nın yanında bulunan kalabalıkta her türlü adamlar olup çoğunluğu onun talimatını benzetmişiz anlayamadılar. Incil’de bulunan benzetmelerin anlamını anlamak için birinci olarak her bir benzetmenin söylenmesindeki gerçek ve ruhani mananın ne olduğu araştırılmalıdır. İkinci olarak ifadeler ve nitelikleri sıralanmalıdır. Üçüncü olarak söylenen benzetmenin ruhani ve gerçek manası yazılmalıdır.

1.                            Ayet: “Aynı gün îsa evden çıktı, gidip gölün kıyısında oturdu. ”

On ikinci bölümde yazıldığı gibi İsa Ferisilerin itirazına cevap verdiği gün Kefemahum şehrindeki yukarıda zikredilen ikamet ettiği evden çıkıp Taberiya gölünün kıyısında oturdu.

2.                           Ayet: “ Çevresinde öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, kendisi bir kayığa binip oturdu. Bütün kalabalık kıyıda duruyordu. ”

İsa Mesih’in on ikinci bölümde yazılan sözlerini duyan kalabalık ve şehir halkından diğer adamlar onu takip ederek rahatsız etmişlerdi. Bu nedenle İsa Mesih bir kayığa binip önde görüleceği şekilde kalabalığa kolaylıkla hitap edebilir idi.

3.                            Ayet: "îsa onlara benzetmelerle birçok şey anlattı. ‘Bakın ekincinin biri tohum ekmeye çıkmış ’ dedi. ”

Bu on üçüncü bölümde yedi benzetme yazılmıştır. İsa bu kayıkta oturduğunda bir çiftçinin tarlasına tohum ekmeye gittiğini gördüğü ve bu benzetmeyi ondan aldığı zannedilmektedir. İsa bu benzetmeyi anlatırken hazır olan kalabalığın çeşitli hallerine bakarak onların bazıları onun rabbani talimatını kabul etmiş ve bazısı reddetmiştir. Kabul edenlerden de bazısının kalben kendisine tabi olmayacaklarını İsa bilirdi. İsa Mesih’in bu benzetmeden amacı bütün adı geçen talimat insanlara müjdelendiğinde dinleyenlerin hal ve ahlakına göre tesir ettiğini anlatmak için olduğu anlaşılır. Bu benzetme Markos’un dördüncü ve Luka’nın sekizinci bölümünde yazılmıştır.

4-8. Ayetler: “ Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düşmüş Kuşlar gelip bunları yemiş. Kimi, toprağı az olan kayalık yerlere düşmüş toprak derin olmadığından hemen filizlenmişler. Ne var ki, güneş doğunca kavrulmuşlar, kök satamadıkları için kuruyup gitmişler. Kimi, dikenler arasına düşmüş. Dikenler büyümüş, filizleri boğmuş. Kimi ise iyi toprağa düşmüş. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı da otuz kat ürün vermiş. ”

Bu örneğin görünüşteki manası şu şekildedir ki, tarlaya ekilen tohumun bazısı yol kenarında bulunan sert yere düşüp, orada bulanan kuşlar onu toplarlar. Bir miktarı da çoğunlukla ve özellikle Taberiya gölünün civarında olan tarlalarda bulunduğu gibi az topraklı kaya üzerinde az zamanda rutubeti bittiğinden meyve veremez. Dikenler ise her tarlada az çok bulunur. Onların sebebinden tohumun bir miktarı yok olur. Bu örnekte anlatıldığı üzere iyi toprağa düşen tohum sürekli aynı şekilde ürün vermeyip yerin, mevsimin ve tohumun durmuna göre bazı defa otuz kat veya eksik, bazı defa yüz kat ve daha fazla ürün verir.

9.                             Ayet: "Kulağı olan işitsin. ”

11. Bölüm 15. Ayete bakınız.

10.       Ayet: "Öğrenciler gelip İsa’ya, ‘Halka neden benzetmelerle sesleniyorsun? ’ diye sordular. ”

Bu ayetten 23. Ayete değin bulunan sözler yukarıda söylenen örneğe bağlanmış olduğundan yazılmıştır. Fakat adı geçen sözlerin Markos’un 4. Bölüm 10. Ayetine bakıldığında kalabalık dağıldıktan sonra söylendiği anlaşılır. Bu ayetten îsa Mesih o zamandan önce örnekler ile kalabalığı emin eylediğinden öğrencileri şaşırarak ondan sebebini sormaya cesaret bitikleri anlaşılır.

11.                            Ayet: “Isa şu cevabı verdi: Göklerin Egemenliğinin sırlarını anlama yeteneği size verildi, ama onlara verilmedi. ”

*Size* Markos’un 4. Bölüm 10. Ayetinde anlaşılır ki, bu soru sorulduğunda elçiler ile beraber diğer kimseler var idi. * Göklerin Egemenliğinin sırları* Yani İsa Mesih’in görevi ile ilgili olan rabbani ilhamlar ve onun aracılığıyla kavuşulan ebedi hayat ve hidayet demektir. *Onlara verilmedi* Yani kendisini kabul etmeyip tabi olmayanlara bu ebedi hayata kavuşma yolu ihsan olunmamıştır. Korintlilere İkinci Mektubun ikinci bölümünde yazılıp anlatıldığı üzere cismani ve dünyevi adamlar ruhani şeyleri anlayamazlar. Adı geçen kalabalığın çoğunluğu bu türden olup gaflet uykusunda idiler.

12.                            Ayet: " Kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak. ”

Bu söz mal ve mülkün kazanılması hususlarından benzetme olup burada manası budur ki, ebedi hayata kavuşan rabbani talimatı kazanmaya fırsatı elinde olan kimseler fırsatı yerinde kullanırsa ruhça aydınlanarak daha fazla rabbani inayete kavuşmuş olur. Ama elinde olan fırsatı kaybeden kimseler gaflet içine düşüp kendi suçundan dolayı büyük ruhani nimetlerden mahrum olduğundan başka önce kavuştuğu fırsat ve nimetleri de kaybetmiş olur.

13.                            Ayet: “Onlara benzetmelerle seslenmemin nedeni budur. Çünkü, gördükleri halde görmezler, duydukları halde duymaz ve anlamazlar. "

Yani bunlara rabbani ilhamlar benzetmelerle açıklanmazsa asla anlayamazlar.

14-15. Ayetler: “ Yeşaya’nın şu peygamberlik sözü onların bu durumunda gerçekleşmiş oluyor: Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz! Çürikü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağır işitir oldu. Gözlerini de kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, kulakları işitmesin, yürekleri anlamasın ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim. ”

Bu söz Yeşeya’nm 6. Bölüm 8 ve 9. Ayetlerinde ve İsa’nın buyurduğuna göre bu söz her ne kadar Yeşeya peygamberin zamanında bulunan îsrailoğulları hakkında söylenmişse de İsa’nın zamanında bulunan adamlar hakkında da hükmü vardır. Rabbani ilhamların örneklerle anlatılıp açıklandığı halde bile, yine bunlar layıkıyla anlayamazlardı. Kalp gözlerini yumup kulak ile işitirlerse layıkıyla dinlemezler idi. Bunlar cismani olup ruhaniyeti anlamak için sevgiye yönelmeyip kuvvetlerini de kullanmadıklarından bu kuvvet yok olmuştur. Şöyle ki, ruhani nur ile nurlanmayıp daha fazla karanlığa batmaktadırlar. Bütün insanların hali böyledir. Hayat nuru ile nurlanarak ahlak ve amellerde düzelmezlerse içinde olan kötülük sebebiyle o nuru kullanmayarak daha beter olmaktadırlar.

I

16-17. Ayetler: "Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız işitiyor! Size doğrusunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice doğru kişiler sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler. ”

Elçiler ile bazı kişiler bu talimatı dikkatlice dinleyip anlayarak, kalplerinde koruyarak itaatkar olduklarından onların halleri yukarıdaki kıssanın durumundan her açıdan ayrılır. *Sizin gördüklerinizi* Yani Mesih’in ortaya çıkması ve mucizeleri ile talimatı demektir. Eski zamandan beri peygamberler ile bütün iyi kişiler Mesih’in gelmesini hasretle beklemişlerdi.

18.                          Ayet: "Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi dinleyin”

Markos’un 4. Bölüm 10. Ayetlerine bakıldığında İsa anlattığı benzetmenin tefsiri ile ilgili öğrencileri tarafından sorulan soruya cevap olarak, benzetmenin anlaşılmasının kolay olduğunu ima ederek onun gerçek ve ruhani manasını anlattı ve tefsir etti. İsa’nın mübarek ağzından çıkan bu benzetmenin tefsiri yalnız öğrencilerine ihsan olundu ise de bize de tebliğ olundu.

19.                            Ayet: "Her kim Göksel Egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, Şeytan gelir, onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum işte budur. ”

*Göksel Egemenlikle ilgili sözü* Luka’nm 8. Bölüm 11. Ayetinde kaydedildiği üzere tohumdan murat Tann’nın sözüdür. Bu ifade İsa Mesih’in müjdesi yani onun aracılığıyla ilham ve ihsan buyurulan kurtuluş ve ebedi hayatla ilgili olan talimat anlatılır. Yerin her çeşit tabaka ve cinsine ekilen ruhani tohum birdir. Ekinci İsa ile onun müjdesini müjdeleyenlerdir. Fakat toprak bir türlü olmayıp bu benzetmede dört çeşit anlatılmıştır. *Yol kenarı* Yani adamların kalpleri ve fikirleri dünyanın tesiri ve şeytanın azdırmasıyla kontrol altına alınıp öyle paklanmışdır ki rabbani hakikat giremez ve elbette anlaşılmaz. Bunun için kuşlar buğday tanelerini kaptıkları gibi şeytan da insanların ebedi hayata kavuşmamaları için o anda bu tesiratıyla inandırarak onları azdırır.

20-21. Ayetler: “Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök satamadığı için ancak bir süre' dayanan kişidir. Böyle biri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı yada zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşer. ”

Bazı adamlar da rabbani gerçeği kabul etmeye hazır bulunup hak yolunda ne türlü dert ve meşakkate uğrayacaklarını layıkıyla düşünmediklerinden doğru yol nefse uygun bir yol olmadığı halde özellikle îsa’nm hatırı için kovulup eziyet çektiklerinde dünyevi rahat ve sefalarını buna tercih ile geri dönüp artık içlerinde rabbani gerçeğin alameti bulunmadığından meyvesiz kalırlar.

22.                           Ayet: “ Dikenler arasında ekilen de şudur: Sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini engeller. ”

Bu üçüncü kısımda pek çok adamlar bulunur. Dünyevi işler ve bedeni arzular sebebinden ruhani tohum yani rabbani talimata insanların kalplerinde yeşeremez. Bazı kere yeşerir ise de ondan daha kuvvetli bulunan bedeni arzulardan boğulur. İşte insanların çoğu bu kısımda olup geçici ve dünyevi şeylere aldanarak ebedi hayattan mahrum olurlar.

23.                            Ayet: " İyi toprağa ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat. "

Fakat bazı adamlar bu talimatı işittiklerinde anlayıp kabul ettikleri gibi hem de onu ezberlerler.

24.                           Ayet: “İsa onlara başka bir örnek anlattı: ‘Göklerin Egemenliği, tarlasına iyi tohum eken adama benzer ’ dedi. ”

Yani ilahi inayetten İsa Mesih’in aracılığıyla insanoğluna ihsan olunan kurtuluş ve ebedi hayat müjdesi insanlara müjdelenince onlar tarafından kabul veya red olunması bu gelecek örnek ile anlatılır. 37-43. Ayetlerde yazıldığı üzere îsa bu durumların manasını öğrencilerine gizlice açıkladığından örneğin gerçek ve ruhani manası için bu ayetlere bakılmalıdır.

25.                           Ayet: “ Ne var ki, herkes uyurken, adamın düşmanı gelmiş ve buğdayın arasına delice ekip gitmiş. ”

Yani geceleyin bir düşman gelip, kinle buğday sapına benzer yabani ve zararlı otun tohumunu ekip gitti.                                                 1

26.                                                    Ayet: “ Ekin gelişip başak salınca, deliceler de görünmüş. ”

Yani buğday başaklandığında onun içinde yabani delice ekilip, beraber büyümüş olduğu anlaşılır.

27.                                                    Ayet: “ Mal sahibinin köleleri gelip ona şöyle demişler: Efendimiz, sen 1

tarlana iyi tohum ekmedin mi? Öyleyse delice nereden çıktı?. ”

îyi toprağa iyi tohum ekilirse delice çıkacağını kimse beklemez.

28-30. Ayetler: “O da onlara, 'Bunu bir düşman yapmıştır’ demiş. Köleler, ‘gidip deliceleri toplamamızı ister misin?’ diye sormuş. ‘Hayır, deliceleri toplarken belki buğdayı da sökersiniz ’ demiş. Ekinin biçileceği zamana kadar bırakın, ikisi yan yana büyüsün. Ekin biçme zamanı gelince orakçılara diyeceğim ki, önce deliceleri toplayın, yakılmak üzere demet yapın. Buğdayı ise toplayıp ambarıma koyun. ”

Tarlanın sahibi akıllı idi. Buğdayı ayak altına alarak basıp bozmaktan, deliceleri bir müddet buğday içinde bırakmak hayırlıdır.

31-32. Ayetler: “îsa onlara bir örnek daha anlattı: ‘Göklerin Egemenliği bir adamın alıp tarlasına ektiği hardal tanesine benzer ’ ki dedi. Hardal tüm tohumların en küçüğü olduğu halde, gelişince bahçe bitkilerinin boyunu aşar, ağaç olur. Öyle ki, gökle uçan kuşlar gelip dallarına konarlar. ’’

Egemenliğin bir ağaca benzetilmesi Yahudilerin adetlerindendi. Danyal 4. Bölüm 10-12. Ayetler ve Hezekyal 31. Bölüm 3-9. Ayetlere bakınız. Hardal tanesinin küçüklüğü Yahudiler arasında atasözü idi. Yahudistan’da hardal ağacı pek uzun ve kuvvetli olur. Bu örneğin ruhani manası Incil’i okumakla anlaşılır. Yani önceden İsa Mesih fakir görünüp hardal tanesine benzetilmesi, büyükler tarafından küçük görülmekle gerçekte ona tabi olanların sayısı az ve onların itibarın az olduğunu anlatır. Hardal ağacı da sonradan Hıristiyan dinine inananlar çoğalıp milyonlarca nüfusa ulaştığını ve sonunda bütün insanları ilahi inayete kavuşturacağını anlatır. Bu örnek İsa Mesih’in ruhani egemenliğinin yaş ağaç gibi büyümesini açıklar.

II

33.                           Ayet: “İsa onlara bir başka örnek daha anlattı: Göklerin Egemenliği bir kadının alıp tüm hamuru kabartmak için üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer. ”

Bu örnek de hardal tanesi örneği gibi İsa’nın ruhani egemenliğinin yayılmasını anlatmak için başka bir şekilde anlatılır. Bu örneğe göre unun maya aracılığıyla mayalandığı gibi insanlar Hıristiyanlar aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayat ile ilgili olan talimatı kabul etmeye yönelirler. Havariler zamanından şimdiye değin bu şekilde olmuştur. Çünkü Hıristiyanların komşuları ve dostları, onların örnek olarak gösterdikleri inançlarıyla susturulurlardı. Onların inançları Incil’e uygun olması gerekir. Fakat bazı Hıristiyanlar bunun tersine hareket ettikleri halde bu örneğin manasını kaybetmiş olurlar.

34.                           Ayet: “İsa bunların hepsini halka örneklerle anlattı. Örnek kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı. ”

*Ömek kullanmadan hiçbir şey anlatmazdı. * Yani o zaman demektir. Çünkü başka zamanlarda kalabalığa ömeksiz ders verirdi.

35.                            Ayet: “Bu, peygamber aracılığıyla bildirilen şu sözün yerine gelmesi için oldu: Ağzımı örnekler anlatarak açacağım, dünyanın kuruluşundan beri gizli kalmış sırları dile getireceğim. ”

Mezmurlann 78. Bölüm 2. Ayetine bakınız. Dünyanın kuruluşundan beri İsa Mesih gibi ruhani gerçeği anlayan yok idi.

36.                          Ayet: “Bundan sonra İsa halkı bırakıp eve gitti. Öğrencileri yanına gelip, 'tarladaki delicelerle ilgili örneği bize açıkla ’ dediler. ”

İkinci ayete göre İsa bir kayığa binip kıyıda bulunan halka ders verdi. Yukarıda geçen dört örneği anlattıktan sonra halka izin verip evine döndüğünde öğrencileri yukarıda geçen deliceler örneğini layıkıyla anlamadıklarından ayette yazıldığı gibi bunun tefsiri için ona yalvardılar.

37.                                                   Ayet: “ İsa, ‘ iyi tohumu eken, İnsanoğludur ’ diye karşılık verdi. ”

İsa bizzat ruhani tohum olan ebedi hayat talimatını insanlara müjdeleyip, onun I

öğrencileriyle bütün iyi kulları da bu hayat ve kurtuluş müjdesini yayarlar. 28. Bölüm 19 ve 20. Ayette yazılan emre göre bu müjdeyi yaymak bütün Hırıstiyanlara farzdır.

38.                           Ayet: "Tarla ise dünyadır. İyi tohum, Göksel Egemenliğin oğulları, deliceler de kötü olanın oğullarıdır. ”

Bütün dünya ruhani büyük bir tarla olup, insanların kalpleri onun toprağıdır. *Göksel Egemenliğin oğulları ve kötü olanın oğulları* Yani İsa Mesih’in iyi kulları veya doğru yolda olan kimseler ve şeytanın kullan veya doğru yoldan sapan kimseler demektir. İşte bütün dünyanın halkı ya doğru yoldadır yada doğru yoldan sapmıştır. Delice, buğdaya benzer göründüğü gibi iyi ile kötü adamlar arasında olan fark bazen görünmez ise de birisinin ahlakı temiz ve Tann’ya iyi, diğeri münafık ve Tann’nın yanında çirkindir. Bu dünyada iyi ve imanlı insanlar, imansız ile beraber bulunurlarsa hangisinin Tann’ya makbul olduğu bizler tarafından her zaman anlaşılmaz.

39.                            Ayet: " Deliceleri eken düşman, şeytandır. Ekin biçme zamanı, dünyanın sonu ve orakçılar ise meleklerdir. ”

Şeytan insanı azdırarak günaha sokup kötülüğü bu dünyaya getirdi. *Ekin biçme zamanı. . . * Bu söz ceza gününü anlatıp, insanları ayıran zaman odur. Rabb İsa Mesih melekler aracılığıyla insanlan huzuruna toplayıp onları ayırıp ve yargılayacaktır.

40-43. Ayetler: “ Deliceler nasıl toplanıp ateşte yakılıyorsa, dünyanın sonunda da böyle olacaktır. İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O ’nun egemenliğinden toplayıp kızgın ateşe atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. Doğru kişiler o zaman Babalarının egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. Kulağı olan işitsin. ”

İkiyüzlü, asi ve imansız olanlar cehenneme yollanacağı gibi iyi, imanlı ve makbul olanlar cennete veya ebedi mutluluğa kavuşmaya davet olunacakları bu ayetlerde anlatılıp bu konunun ayrıntısı için 25. Bölüm 31-46. Ayetlere bakınız. ♦Babaları* 6. Bölüm 9. Ayete bakınız. *Güneş gibi parlayacaklar* Bu güzel ifade ile ebedi hayata ve sonsuz mutluluğa kavuşanların tarif edilemez mübarek halleri anlaşılır. *Kulağı olan işitsin. * Daha önce anlatıldığı üzere bu sözü İsa en önemli konuları anlatmak ve pekiştirmek için çoğu zaman kullanırdı.

44.                           Ayet: “ Göklerin Egemenliği, tarlada saklı hâzineye benzer. Bunu bulan adam yine saklamış. Sevinç içinde gitmiş, varını yoğunu satıp o tarlayı satın almış. ”

Isa bu örnek ile aşağıda gelecek iki örneği yalnız öğrencilerine gizlice ifade buyurmuştur. Bu örneklerin hepsinde gerçekte pnun kavminden olup egemenliğin büyük nimetlerinde hissedar olmayı açıkça ve isimle Hıristiyan olmaktan ayırdı. Çünkü Hıristiyan olarak isimlendirilmekle kalben İsa Mesih’e tabi olup ahlakça temizlenerek ona makbul olmak arasında çok fark vardır. Bu örneklerin manası açıktır. Gizlenmiş hâzineye rast gelerek bulan kişi sürekli Hıristiyan olmuş ise de sonradan gerçek iman ile İsa Mesih’e itikat ve itimat edip onun aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayata kavuşmanın neden ibaret olduğunu hem görür ve hem de hissetmiş olur. Büyük bir hazine bulmuş gibi ilahi inayete kavuştuğundan memnun ve sevinerek kavuştuğu nimetler için her şeyi terketmeye hazırdır.

45-46. Ayetler: "Yine Göklerin Egemenliği, kıymetli inciler arayan bir tüccara benzer. Tüccar, çok kıymetli bir inci bulunca gitmiş, varını yoğunu satıp o inciyi satın almış. "

Bu örnek yukarıda geçen örnekten yalnız bir konuda ayrılır. Şöyle ki, adı geçen tüccar bulduğu kıymetli inciyi aramakta idi. Yani Incil’de ilham olunan ruhani nimetleri her şeyden daha kıymetli sayan adam iyi niyet ile ilahi sözü doğrudan doğruya anlamaya çalışırken zihin aydınlanması ve kalp tesiri ile İsa Mesih aracılığıyla onu Tann’dan yalvararak ister. Bu adam şüphesiz doğru yola ulaşıp istediği büyük nimetlere kavuşacaktır.

47-48. Ayetler: "Yine Göklerin Egemenliği, denize atılan ve her çeşit balığı toplayan bir ağa benzer. Ağ dolunca onu kıyıya çekerler. Yere oturup yararlı balıkları seçer ve kaplara koyarlar, yararsız olanları atarlar. ”

Bu örnek Hıristiyanların çfeşitli ahlakını ve sonunda birbirinden ayrılacaklarını anlatır. Ağ Hıristiyanların cemaatleridir ki, bazen iyi, bazen kötü kişilerden oluşur. Yukarıda geçen deliceler örneğinin tefsirine göre ceza gününde bütün iyi ve imanlı olan kimseler kötü ve iki yüzlü olanlardan sonsuza kadar ayrılacakları gibi İsa Mesih’in gerçek kavmi Hıristiyan diye isimlendirilen diğer kavimlerden ayrılıp, bunlar bütün iki yüzlüler ile dünya ehli ve cehennem ehli hisselerini alacaklardır.

49-50. Ayetler: "Dünyanın sonunda da böyle olacak. Melekler gelip günahkarları doğruların arasından ayıracaklar ve onları kızgın ateşe atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. ”                                                  ,

40-43. Ayetlere bakınız.

51.                            Ayet: "İsa onlara, 'bütün bunları anladınız mı?’ diye sordu. O’na, ‘Evet’ karşılığını verdiler. ”

Bunlar o zamanda buyurulan örneklerin manasını anladılar ise de sonradan bunların manasını daha açık anlayacakları bellidir.

52.                           Ayet: "O da onlara, 'İşte böylece Göklerin Egemenliği için eğitilmiş her din bigini, hâzinesinden hem yeni hem de eski değerler çıkaran bir mal sahibine benzer ’ dedi. ”

Din bilgini, Incil’de sürekli bulunduğu üzere hoca manasınadır. İsa Mesih tarafından ruhani egemenlik havarilere anlatıldığında diğer adamlara ebedi hayat müjdesini bildirmeye görevlendirilip bu egemenlik ile ilgili önceden ve sonradan öğrendikleri derslerden halka ders vermek onlara farz idi.

53.                                                  Ayet: “ İsa bütün bu örnekleri anlattıktan sonra oradan ayrıldı. ”

Kefemahum şehrinden ayrılarak Nasıra şehrine gitti. Markos’un 6. Bölüm 1. Ayetine bakınız. Fakat Luka’nm 4. Bölüm 16. Ayetinde anlatılan Nasıra’ya İsa’nın gelmesi daha önce meydana geldiği zannedilmektedir.

54.                           Ayet: " Kendi memleketine gitti ve oradaki havrada halka ders vermeye başladı. Halk şaşıp kalmıştı. 'Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden geliyor? ’ diyolardı. ”

İsa Nasıra’da oturduğu halde otuz yaşına kadar ders vermeyerek, mucizeleri de göstermeksizin sonradan Nasıra halkı gördükleri ve işittikleri şeylere şaşıp kaldılar. Aşağıda gelecek ayetlerden ve daha ayrıntılı Luka’nm 4. Bölümünden ona düşmanlık ettikleri anlaşılır. Fakat onun bilgeliği ile gücünü inkar edemediler.

55-56. Ayetler: "Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda O’nun kardeşleri değil mi? Kızkardeşlerinin hepsi aramızda yaşamıyor mu? O halde O’nun bütün bu yaptıkları nereden geliyor? dediler.

İsa’nın babası, akrabası ve sanatı hepsi tarafından biliniyordu. Bu adı geçen kişiler onun annesi tarafından küçük kardeş ve kızkardeşleri idiler.

57.                            Ayet: " Ve gücenip O’nu reddettiler. Ama İsa onlara şöyle dedi: Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez.

Nasıra halkı İsa’yı kabul etmedi. Bu anlattıkları atasözü herkesin bildiği gibi gerçektir.

58.                                                    Ayet: “ İmansızlıklarından dolayı îsa orada pek fazla mucize göstermedi. ”

Markos’un yazdığına göre birkaç hasta kimseyi iyileştirdi. Çoğu zaman mucizeler gösterdiği kişilerden iman istedi. 8. Bölüm 4. Ayet ve Markos’un 5. Bölüm 36. Ayetine bakınız.

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

(1-12) Yahya’nın Hirodes’in emriyle zindana atılıp Hirodes’in hilesiyle öldürülmesi, (13-21) İsa Mesih’in tenha bir yere gidip ardından gelen büyük kalabalığı yalnız birkaç adama yetecek yemekle doyurması, (22-33) onun göl üzerinde yürüdüğü ve Petrus’un cesaret ile az imanı, (34-36) İsa Mesih’in pekçok hastayı iyileştirmesini anlatır.

1.                             Ayet: "O günlerde îsa ile ilgili haberleri duyan bölge kralı Hirodes ”

Adı geçen Hirodes 2. Bölüm 1. Ayette adı geçen Hirodes’in oğlu olup Celile vilayetinin hükümdarı idi. Eskiden Aryatos isimli bir Arap padişahın kızıyla evlenip sonra da ileride gelecek Hirodiya isimli kadına aşık olarak onu karısından ayrılacağını söyleyerek kendisine gelmesi için kandırıp kendi karısını da boşadı.

2.                             Ayet: “Adamlarına, “Bu vaftizci Yahya'dır” dedi. Ölümden dirilmiştir. Olağanüstü güçlerin O ’nda etkin olmasının nedeni de budur. ”

Luka’nın 9. Bölüm 8-9. ayetleri bu ayet ile karşılaştırıldığında anlaşılır ki, Hirodes Yahya’nın ölümden sonra tekrar dirildiği insanlar arasında sübut derecesine varmış sesini adamlarından işittiğinde bunun üzerine düşünerek îsa ile görüşüp şüpheyi gidermek istemişse de onu görmeksizin sonra tekrar dirildiği şöhret bulan kişi, öldürdüğü Yahya’dır diye zihninde karar vermiştir.

1.                            5. Ayet: “ Hirodes, kardeşi Filipus’un karısı Hirodiya yüzünden Yahya’yı tutuklatmış, bağlatıp zindana attırmıştı. Çünkü Yahya Hirodes ’e ' O kadınla evlenmen Kutsal Yasa'ya aykırıdır’ demişti. Hirodes Yahya’yı öldürtmek istemiş, ama halktan korkmuştu. Çünkü halk Yahya ’yı peygamber sayıyordu. ”

Bu ayetler yukarıda geçen ayeti tefsir eder. İsa Yahudiye’de iken Yahya zindana atılmış idi. ( 4. Bölüm 12. Ayet) Hirodiya Yahya’ya fazlasiyle kin besleyip onu idam etmek istediğinden Hirodes de her ne kadar ona kin beslemiş ise de halktan korktuğundan yalnız zindana atarak onu hapiste Hirodiya’nın gazabından korumuştu. * Hirodiya yüzünden* Yani onun ile Hirodes’in kötü ilişkisini Yahya çirkin gördüğünden zindana atılmıştır. * Kutsal yasaya aykırıdır* Kutsal yasaya uygun olmayıp gerçekte kötü ve çirkin bir ilişki olduğu açıktır. Çünkü önce sebepsiz kendi karısını boşadı. İkinci olarak, nikahsız diğer adamın karısını almıştır. Üçüncü olarak, Levililerin 18. Bölüm 16. Ayetinin hükmü gereğince akrabasından mahrem derecesinde bulunan bir kadını almıştır. * Halktan korktu * Celileliler diğer Yahudilerden daha fazla Roma İmparatoru tarafından tayin olunmuş hükümdara karşı fitne ve fesada hazır idiler. Hirodes onların arasında peygamber sayılan Yahya’yı öldürecek olursa kendisine zararı olacağını hissetmişti.

6.                           Ayet: “ Hirodes ’in doğum günü şenliği sırasında Hirodiya ’nın kızı ortaya çıkıp dans etti. Bu, Hirodes ’in hoşuna gitti. ”

Bununla Markos’un 6, Bölüm 21. ayeti karşılaştırıldığında Yahya hakkında Hirodiya’mn kötü niyeti olduğu anlaşılır. Çünkü padişahın ailesinden birinin yabancı huzurunda dans edip onların eğlenmeleri için yardımcı olması kabul olunmayan bir şeyken Hirodiya’nın kızının bu dansı adı geçen annesinin durumdan dolayı alçakgönüllülüğünün özel bir alameti göründü. Dans, adı geçen Hirodes ile bütün misafirlerin oldukça hoşuna gitti.

7.                                                 Ayet: ‘‘Ant içerek kıza ne dilerse vereceğini söyledi. ” I

Bu tür bir vaadden Hirodes’in fazla ahmaklığı anlaşılır. Çünkü kendisi padişah olmayıp Roma imparatoru tarafından vekil olduğu halde, Markos’un 6. Bölüm 23. Ayetinde yazıldığı üzere Hirodiya’mn kızma her ne isterse verilmesini, yani ülkenin yansına kadar vermeyi vaad etti.

8.                            Ayet: " Kız, annesinin kışkırtmasıyla, 'Bana şimdi, bir tepsi üzerinde Vaftizci Yahya’nın başını ver' dedi".

Hirodiya’nın Yahya’ya kötü niyeti ve düşmanlığının fazla olduğu bundan anlaşılır.

9.                            Ayet: “ Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü bu dileğin yerine getirilmesini buyurdu. ’’

Hirodes Yahya’yı esirgemek istemişse de fakat misafirler yanında verdiği vaad ve yeminin bozulmamasını haksız bir işin gerçekleşmesine tercih etmiştir.

10.                                               Ayet: " Adam gönderip zindanda Yahya ’nın başını kestirdi. ”

Yahya’nın atıldığı zindan Hirodes’in sarayına bitişik bulunduğundan Hirodes derhal bir adam göndererek o gece Yahya’yı öldürttü. Çünkü Hirodiya’nın kızı aracılığıyla istenen şeyin hemen o saat gerçekleşmesi Hirodiya’nın isteği idi.

11.                             Ayet: “ Bir tepsi üzerinde getirilen baş genç kıza verildi, kız da bunu annesine götürdü. ”

Ne acayip bir hediyedir. İşte günahın meyvesi oldukça acayip ve heybetlidir.

12.                            Ayet: “ Yahya’nın öğrencileri gelip cesedi aldılar ve gömdüler. Sonra gidip İsa ’ya haber verdiler. ”

Yahya’nın öğrencileri onun öldürülmesinin haberini aldıklarında Hirodes’ten izin ahp Yahya’nın başsız cesedini layıkıyla defnedip, İsa’ya haber verdiler.

13.                        Ayet: “ İsa bunu duyunca, tek başına tenha bir yere çekilmek üzere bir kayıkla oradan ayrıldı. Bunu öğrenen halk, şehirlerden çıkıp O’nuyaya olarak izledi. ”

Yahya’nın ölüm haberi İsa’ya ulaşıncaya değin biraz zaman geçti. O sırada Hirodes ikinci ayette yazıldığı üzere İsa’nın şöhretini duymuştu. Bununla Markos’un 6. Bölüm 29-33. Ayetleri karşılaştırıldığında, Elçilerin İşleri onuncu bölümde anlatılan görevlerinden aynhp îsa ile beraber gittiler, İsa’nın istediği tenha bir yere kayık ile varmadan önce çok adamlar yaya gidip gölün öte tarafına ondan önce geldiler. İsa onlara merhamet ederek iyileştirip, ruhani ders verdi.

14.                        Ayet: " İsa kayıktan inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Onlara acıdı ve hasta olanlarını iyileştirdi. ”

Yani kayıktan çıkıp yukarıda geçen söze göre bunlar kendisinden önce Taberiya gölünün öte tarafına varmışlar idi. İsa’nın insanlara gösterdiği sevgi o kadar çoktu ki, her ne kadar bir müddet rahat etmek için adı geçen gölü geçmişse de yine ihtiyaçlı kalabalığı gördüğünde onlara ruhani ve cismani nimetleri ihsan etmeyi tercih etti. Bu ayet ile Yuhanna’nın 4. Bölüm 32-34. Ayetlerini karşılaştırınız.

15.                        Ayet: " Akşama doğru öğrencileri O’nun yanma gelip dediler ki, “ Burası ıssız bir yer, zaman da artık geç oldu. Halkı salıver de köylere gidip kendilerine yiyecek alsınlar. ”

* Akşam * İki vakte akşam denilir. Biri ikindiden sonra ve diğeri güneşin batma vaktidir. Buradaki akşam zikri ikindiden sonra demektir. Kalabalık pek fazla idi ve onların doyurulmaları hakkında havariler vesvese ettiler. İsa onlara ders verirken onlar da can-ı gönülden dinlediklerinden ne kadar geç olduğunu anlamadılar.

16.                                              Ayet: “ İsa, gitmelerine gerek yok, onlara siz yiyecek verin dedi. "

Derhal İsa bir mucize göstererek onları doyurmayı isteyip öğrencilerinin imanını tecrübe ederek bu sözü söyledi.

17.                        Ayet: “ Öğrenciler, ‘burada beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok id’dediler. ”

Elçiler her ne kadar İsa’nın mucize göstermesine gücü olup bunun alametlerini görmüşler ise de hatırlarına hiçbir şey gelmemiştir.

18.                                              Ayet: " İsa, onları buraya, bana getirin dedi. ”

Bu kadar ekmek neye yarar diyerek hepsinin şaşırması yersizdir.

19-21. Ayet: " Halka çimenlerin üzerine oturmalarını buyurduktan sonra, beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran duasını yaptı; sonra ekmekleri bölüp öğrencilerine verdi, onlar da halka dağıttılar. Herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu yemek artığı topladılar. Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, yaklaşık beş bin erkekti. ”

Bu mucize Yuhanna’mn 6. Bölüm 6-15. Ayetlerinde ayrıntılı anlatıldığından adı geçen ayetlere bakınız. Yuhanna’nın 6. Bölüm 15. Ayetine göre hazır bulunan kalabalık bu mucize ile İsa’yı alıp kendilerine padişah etmek istediler fakat bunların sonradan İsa’ya kalben inanmadıkları anlaşıldı.

22-23. Ayet: “ Bundan hemen sonra İsa öğrencilerine, kayığa binip kendisinden önce karşı yakaya geçmelerini buyurdu. Bu arada kendisi halkı salıverecekti. Halkı salıverdikten sonra dua etmek için tek başına dağa çıktı. Akşam olurken orada yalnızdı. ”

Orada bulunan halkın arzularının cismani olduğu Yuhanna’nm 6. Bölüm 26. Ayetinden anlaşılır. İsa bu kalabalığı yakın köylere gece olmadan önce gönderdi. Öğrencilerini de Taberiya gölünün beri tarafına gönderdi. Kendisi adeti üzere tek başına çekilip bir müddet dua ederek aziz vaktini geçirdi.

24.                           Ayet: “ O sırada kayık kıyıdan bir hayli uzakta dalgalarla boğuşuyordu. Çünkü rüzgar karşı yönden esiyordu. ”

İsa dağ üzerinde tek başına dua ederken öğrencileri gölde fazlasiyle eziyet çekiyorlardı. Çünkü bu gölde sürekli olan şiddetli fırtınalardan birisine yakalandılar.

25.                                                 Ayet: “ Sabaha karşı İsa gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı. ”

* Sabaha karşı* Sabaha yakın yani saat dokuz ile oniki arasında idi. Orada da İsa’nın ilahi gücü gösterdiği açıktır.

26-27. Ayet: " Öğrenciler, onun gölün üstünde yürüdüğünü görünce dehşete kapıldılar. “ Bu bir hayalet!” diyerek korkuyla bağrıştılar. Ama İsa hemen onlara seslenerek, “Cesur olun! Benim, korkmayın! ” dedi. ”

Havariler karanlıkta adam görünüşünde bir şey farkedip oldukça şaşırdılar. Çünkü göl üzerinde insan yürümesi umulmayan bir şeydir. Her ne kadar İsa öğrencilerinin kayığına yakın olduysa da onu tanıyamadıklarından korktular. Fakat İsa onları bu korkuda bırakmayıp kendisini tanıtıp onlara güven verdi.

28.                            Ayet: “ Petrus buna karşılık, “ Ya Rabb ” dedi, “ eğer sen isen, emir ver de su üstünde yürüyerek sana geleyim ” dedi. ”

Petrus’un ahlakça hiddeti ve kendi kendisine güveni bundan anlaşılır. Petrus’un, göl üzerinde gördüğü kişinin İsa olduğunu tam olarak anladıktan sonra onun gelişini bekleyemeyip kendisi de göl üzerinde yürümeye cesaret etti fakat önce Petrus hocası olan kişiden izin alıp İsa Mesih’in davetiyle onun kayıktan çıkması İsa’ya bağlı olduğuna bir isbattır.

29.                             Ayet: “ îsa, ‘‘Gel’’ dedi. Petrus da kayıktan indi, su üstünde yürüyerek İsa’ya yaklaştı. ”

Gerçekte Petrus İsa Mesih’in gücüyle korunup iman ile İsa’ya tevekkül ederek göl üzerinde bir süre yürümüştü.

30.                            Ayet: “ Ama rüzgarın ne kadar güçlü estiğini görünce korktu, batmaya başladı. "Rabb beni kurtar! ” diye bağırdı. ”

Petrus’un imanı denenince, çoğu insanların imanı gibi eksik olduğundan şiddetli rüzgara dayanamadı. Fakat tehlikede iken kurtuluşu için İsa’ya yönelebilmek derecesinde imanının kuvveti var idi.

31.                            Ayet: " İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona " Ey imanı kıt adam, neden kuşkuya düştün? ” dedi. ”

İnsanlar ihtiyaçlarım hissedip İsa Mesih’e yöneldikleri halde O da onları tehlikeden korumaya hazırdır. İnsanların maruz kaldıkları tehlikeler kabahatlerinden hasıl olursa da yine İsa gerçek imanı ile kendisine yardım için yönelip güvenenlerin hepsini her tehlikeden kurtarır. Fakat imanlarının azlığı için onları hafifçe azarlar. Çok defa Petrus gibi kendi kendine fazlasiyle güvenenler fazla felaketlere uğrarlar.

32.                                                  Ayet: " Onlar kayığa bindikten sonra rüzgar dindi. ”

, Havariler İsa’yı sevinç ile kayığa kabul ettiklerinde onun gücüyle rüzgar dinip az zamanda kayık kıyıya çıkmıştır.

33.                            Ayet: " Kayıktakiler, " Sen gerçekten Tann’nın oğlusun" diyerek O’na tapındılar. ”

Havariler zikredilen büyük alametleri gördükten sonra İsa’nın Tann’nın Oğlu

I

olduğunu söylemeye ve tasdik etmeye bir derece daha kuvvet bulmuşlardır.

34.                                                  Ayet: " Karşı yakaya vardıklarında Ginesar ’da karaya çıktılar. ’’

* Ginesar diyarı* Taberiya gölünün kuzey tarafında bulunan verimli bir ovadır. Kefemahum şehri de onun eteğinde bulunur.

35-36. Ayet: " Oranın halkı İsa’yı tanıyınca bütün yöreye haber salıp hastaların hepsini O’na getirdiler. Sadece giysisinin eteğine dokunmalarına izin vermesi için yalvardılar. Dokunanların hepsi de iyileşti. ”

O bölge halkı İsa’nın geldiğini işitince iyileşmek için her taraftan hasta olanları onun yanma götürdüklerinde hepsi derhal iyileştiler. Toplanan kalabalığa Yuhanna’nın 6. Bölümünde yazıldığı üzere İsa Mesih uzun uzadıya ders verdi.

ON BEŞİNCİ BÖLÜM

( 1-9) Ferisiler kendi sözlerini Kutsal Yasa’ya tercih ettikleri için İsa tarafından uyanlmalan, ( 10-20 ) İnsanın temizliği, bedenin temizliğinden değil ancak kalbin temizliğinden olması, ( 21-28 ) İsa’nın Ken’an’lı kadının kızını iyileştirmesi, ( 29-31 ) Bir çok hastayı iyileştirmesi, ( 32-39 ) Kalabalığı yalnız birkaç adama yetecek yemek ile doyurduğunu anlatır.

Yuhanna’nın 6. Bölüm 4. Ayeti ile 7. Bölüm 1-6. ayetlerine bakıldığında îsa düşmanlarına fırsat vermemek için o esnada tesadüf eden Yahudi bayramında Kudüs’e gitmeyip bu bölümde tarif olunan bu konuların bayramdan sonra meydana geldiği anlaşılır. Bu bölümün 1-20. Ayetlerini Markos’un 7. Bölüm 1-23. Ayetleri ile karşılaştırmak gerektir. ■

1.                            Ayet: " Bu sırada Kudüs’ten bazı Ferisiler ve din bilginleri İsa’ya gelip şunu sordular: ”

Yahudi şeyhleriyle Ferisiler ve din bilginleri hamursuz bayramına gelen halktan îsa Mesih’in şöhretini duyduklarında onu imtihan ile suçlamak için bu Ferisiler ve din bilginleri bu ayette adı geçen kişileri Celile vilayetine gönderdiler.

2.                           Ayet: “ Senin öğrencilerin neden atalarımızın geleneğine karşı geliyorlar? Yemekten önce ellerini yıkamıyorlar. ”

5.                           Bölüm 19. Ayeti açıklandığı üzere Ferisiler eski zamanlarda bulunan hocalar ve reisler tarafından ortaya çıkarılan ve gerçekleşmesini kabul ettikleri bir takım sözlere Tevrat’tan fazla riayet ederler. Markos’un 7. Bölüm 3 ve 4. Ayetlerinde Yahudilerin temizlik hakkında bağlı oldukları bazı adetler anlatılır ve çoğu zamanlar onların ayin ve adetleri önemsiz görünür ise de daha üstün tutarlar idi. Ellerin temizliği iyidir fakat kalbin temizliği akıllılar ve iyiler yanında daha fazla makbuldür.

3.                                                   Ayet: “ İsa onlara şu karşılığı verdi: “ Ya siz, neden geleneğiniz uğruna

Tanrı buyruğuna karşı geliyorsunuz? ”

îsa bütün Yahudilerin sözleri aleyhine konuşmayıp ilahi şeriat ve rabbani talimatı bütün sözlere tercih etmekle adı geçen şeriatı ta’limata aykırı sözleri tamamen reddettiğinden îsa şeriatın hükümlerini doğruladı. Eğer onun öğrencileri hadislere aykırı harekette bulunmuşlar ise de onu suçlayan Ferisiler de diğer konularda ilahi şeriate aykırı bulunmuşlardır.

4-6. Ayetler: "Tanrı şöyle buyurdu: ‘ Annene babana saygı göster’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven mutlaka ölümle cezalandırılsın. ’ Ama siz, ‘Her kim anne ya da babasına, benden alacağın tüm maddi yardım Tanrı ’ya adanmıştır derse, artık babasına saygı göstermek zorunda değildir ’ diyorsunuz. Böylelikle, geleneğiniz uğruna Tanrı ’mn sözünü geçersiz kılmış oluyorsunuz. ”

Baba ile anneye hürmet etmek emri, on emirden oluşan ilahi şeriatten beşinci emir olup, Çıkış’ın 21. Bölüm 17. Ayetinde yazılıdır. Fakat Yahudiler arasında bulunan bazı adetler o emre aykırı idi. Çünkü beşinci ayetin manası gereğince Yahudilerin inançlarına göre bir adam baba ve annesinin geçinmesine yeterli olan bir miktarı kurban etmek üzere takdim eder veya takdim edeceğim der ise bu artık anne ve babanın geçimine bakmaktan kurtulmuş olur. Sonraları adı geçen kurbanı ya takdim eder veya etmez. Ama îsa bu tarif olunan ilahi emirlerin birisine aykırı hareket etmekle kurban takdim etmenin Tann’ya makbul olmadığını belli eder.

7-9. Ayetler: “ Ey iki yüzlüler! Yeşaya ’mn sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne doğrudur: Bu halk dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzaktır. Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan kurallarıdır. ”

Bu söz Yeşaya’nın 29. Bölüm 13. Ayetinde bulunup bu söz önce Yeşaya peygamber zamanında bulunan Yahudiler hakkında buyurulmuş olduğu gibi îsa zamanında olan Yahudilerin ahlakını da anlatır ve bu sözün manası insanın adamlar tarafından olan emirlere boyun eğip Tanrı’nın ismi şerifini takva ile yalnız dudaklarıyla zikreylemesi yani ibadetin samimi kalple olduğu halde onun ibadetinin Tanrı katında makbuliyetini anlatmaktan ibarettir. Görünüşteki ibadete uygun ve iyi ise de can-ı dilden olduğu halde günah olup makbul değildir.

10.                           Ayet: “ İsa, halkı çağırıp onlara, ' dinleyin ve şunu belleyin ’ dedi. ”

İsa Ferisilerden başka bütün hazır olan kalabalığa hitaben önemli bir konuyu dinlemeye davet edip zikredilen ayetlerde zikredilen konuyu ayrıntılı anlatır.

11.                       Ayet: " İnsanı kirleten, ağzına giren değildir. Ağzından çıkandır insanı kirleten. ”

İsa bu sözde yenmesi helal veya haram olan yemeğin farkım iptal etmeyip ancak insanın ruhunu bedeninden daha üstün tutup insanın kirliliği hayvan gibi yalnız bedenine bağlı olmayıp belki ruhuna bağlı olduğuna göre insanın temiz veya pis olduğu yediği yemekten değil, ancak kalbinden çıkan sözlerinden belli olduğunu anlatır. Uygun yemeği uygun şekilde ve miktarda almak farzdır. Fakat kötü ahlaktan sakınarak kanbur ahlakı tahsil edip ağzımızdan çıkan sözlere fazlasiyle dikkat etmek daha makul ve makbuldür.

12.                       Ayet: " Bu sırada öğrencileri O’na gelip, ‘ Biliyormusun, Ferisiler bu sözü duyunca gücendiler ’ dediler. ”'

■ t

Ferisilerin gücendiklerine şaşırmayız çünkü onlar İsa’yı suçlamaya bir sebep bulmaktan mahrum olup, îsa onları birkaç konuda hakkıyla suçladığından başka fazla riayet ettikleri itikatları geçerli olmayıp ilahi şeriate de aykırı olduğunu gösterdiğinde bunların pek fazla öfkelendikleri şüphesizdir.

13-14. Ayetler: “ İsa şu karşılığı verdi: ‘Göksel Babamın dikmediği her fidan kökünden sökülecek. Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer ’. ”

Bu Ferisiler Tann’nın bağının fidanlarından olmadıklarından kötü yolda inat ve ısrar edip yok olacaklan kesindir. Fakat bu söz genel olup o şekilde fesat ve sapkınlıkta inat edenlerin hepsini içine alır. Bunlar milletin hocaları ve delileri olup ruhani talimata göre kör olduklarından hem kendileri ve hem de ders verdikleri halk beraber kötü yolu seçtiklerinden şiddetli azaba müstehak olacakları İsa’nın sözünden anlaşılır.

15.                       Ayet: " Petrus, ' Bu benzetmeyi bize açıkla ’ dedi. ”

Yani 11. Ayette bulunan söz demektir. Havariler ilahi şeriatte haram ve helal olan yemek hakkında bazı vasiyetleri hatırlarına getirerek İsa’nın sözünü örnektir diye bedeni olarak anladıklarından şüphede kaldılar.

16.                       Ayet: “ Siz de mi hala anlamıyorsunuz? Diye sordu İsa. ”

Eğer Havariler Matta’nın beşinci bölümünde yazıldığı üzere Rabb İsa Mesih’in ilahi şeriati anlattığını ve diğer ruhani talimatı unutmamış olsa idiler İsa tarafından bu şekilde uyarılmazlardı.

17-20. Ayetler: “ Ağza giren her şeyin mideye indiğini, oradan da ayak yoluna atıldığını bilmiyor musunuz? Ne var ki ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur. Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, cinsel ahlaksızlık, hırsızlık, yalan tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten bunlardır. Yıkanmamış ellerle yemek yemek insanı kirletmez. ”

11. Ayette anlatıldığı üzere insanı kirleten yada temizleyen şey görünürde olmayıp ruhani ve ahlaki olarak ruhunun halinden çıkar. Burada geçen bütün bu (

günahlar insanın kalbinden yani bedeni arzularından meydana gelir.

21.                           Ayet: “ İsa oradan ayrılıp Sur ve Sayda bölgelerine geçti. ”

Sur ve Sayda şehirleri Yahudistan’dan olmadığından İsa’nın bu memleketlere girdiği anlaşılmayıp, sınırlarına gittiği anlaşılır. Fakat onun şöhretinin bu yerlere ulaştığı şüphesizdir.

1

22.                           Ayet: “ O yöreden Ken ’an ’lı bir kadın İsa ’ya gelip, ' Ya Rabb, ey Davut oğlu, halime acı! Kızım cine tutsak, çok kötü durumda ’ diye feryat etti. ”

Adı geçen kadın Şam ile Akdeniz arasında Seyrufenin adıyla meşhur olan guruptan oldu ise de, Yahudilerden Mesih hakkında bazı şeyler duyarak Yahudiler arasında onun çoğu zaman kullanılan tavanıyla yani Davud oğlu diyerek İsa’ya hitap etti. Kadın kızının sefil ve perişan hâlini görüp hiçbir çare bulamadığı için Rabb İsa Mesih’in gücüyle cinli ve şeytanhların da şifa bulduklarının şöhretini duyarak büyük hekim olan İsa Mesih’in oraya yakın geldiğini anladığında ona varıp yardım istemiştir.

23.                        Ayet: " İsa kadına hiçbir karşılık vermedi. Öğrencileri yaklaşıp, ' Sal şunu, gitsin' diye rica ettiler. Arkamızdan bağırıp duruyor. ”

İsa kadının feryadına kulak vermeyerek hiçbir cevaba başlamadığından onun ümitsiz kalacağı umulur. Bundan başka elçiler kadının feryadından eziyet çektiklerinden ondan kurtulmak için İsa’ya rica ettiler çünkü Markos’un 7. Bölüm 24. Ayeti bu ayet ile karşılaştırıldığında İsa Mesih bir eve girdiğinde şöhretinin o yerlerde yayılmasını istemedi ise de bunların arzusu pek çok olduğundan onun ardınca bu eve girrmst^^f^l

24.                       Ayet: " îsa ' Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyanlarına gönderildim ’ diye cevap verdi. ”

îsa bu sözü öğrencilerine değil, ancak kadına hitaben söyledi. Diğer delillerle karşılaştırıldığında manası budur ki, îsa her ne kadar yalnız İsrailoğullarma gönderildiğini anlatmış ise de yine onun ihsan eylediği kurtuluş ve ebedi hayat müjdesi bütün insanlara yeterli ve uygun olduğundan onun talimatı kendi emriyle bütün insanlara müjdelenmelidir. Matta’nm 28. Bölüm 19. Ayetine ve Markos’un 16. Bölüm 15. Ayetine bakınız.

25.                        Ayet: " Kadın ise yaklaşıp, ‘Ya Rabb, bana yardım et!’ diyerek O’nun önünde yere kapandı. ”

Kadımn isteğinin meydana gelmesine engel olan bu cevaplar onu ümitsiz etmeyip aksine gayretlendirdi. Çoğu zaman îsa kendi merhametine sığınanları hiç ertelemeyerek arzularını yerine getirdi ise de bu kadına işin başında cevap vermeyip sonra bir eve girdiğinde orada da ümidlendirecek bir söz söylemesi üzerine kadın daha fazla cesaretle yalvarmaya başladı.

26.                       Ayet: " îsa ona, ' Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir ’ dedi. ”

Bu defa da îsa pek ağır söz ile kadının imanını denedi. Köpekler kelimesi Yahudiler tarafından diğerlerine salıvermek adet olduğundan îsa da bu ifadeyi iman tecrübesine uygun gördü.

27.                        Ayet: “ Kadın, ‘ Haklısın, Rabb’ dedi. Ama köpekler de efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları yer. ”

Kadın îsa’nm bu şekilde ağır sözünden tamamen ümit kesmeyip aksine o sözden fırsat bularak akıllı bir şekilde imanının çokluğunu anlattı ve köpek makamını kabul edip o örnekten istediği nimeti elde etti.

28.                        Ayet: “ O zaman îsa ona şu karşılığı verdi: ‘ Ey kadın, imanın büyük! Dilediğin gibi olsun ’ ve kadının kızı o saatte iyileşti. ”

îşte İsa Mesih o kadımn imanını fazla tecrübe ettikten sonra onu övdü ve güzel gösterdi. Hınstiyanlar arasında iyi, çok iman ve itimadına olduğunu anlatmak için bu kadının imanı yeri geldikçe çok kere zikrolunur.

29.                       Ayet: " Isa oradan ayrıldı, Celile gölünün kıyısından geçerek dağa çıkıp oturdu. ”

İsa Sur ve Sayda sının civannda bir müddet eğlendikten sonra yine Taberiya gölünün öte, yani doğu tarafına gelip bir dağ tepesinde oturdu.

30.                        Ayet: “ Yanına büyük bir kalabalık geldi. Beraberlerinde kötürüm, kör,

I

çolak, dilsiz ve daha bir çok hasta vardı. Hastaları O ’nun ayaklarının dibine bıraktılar. O da onları iyileştirdi. ”

4. Bölüm 24. Ayet ve 11. Bölüm 5. Ayete bakınız. Çoğu zaman kalabalık İsa’nın yanma toplanıp onlar şifa bulmak için hastalarını getirdiklerinde hepsi onun yüce merhametine kavuştular.

31.                        Ayet: “Halk dilsizlerin konuştuğunu, çolakların sağlam oluverdiğini, körlerin gördüğünü, kötürümlerin yürüdüğünü görünce şaştı ve İsrail ’in Tanrısını yüceltti. ”

Bunlar her ne kadar Rabb İsa Mesih’in gücünün bu gibi alametlerini çok defa görmüşlerse de yine şaşkmlılarından vazgeçmeyip Tann’nın ismini yüceltmeye mecbur olmuşlardır. İsrail’in Tanrı’sı ifadesi kutsal kitaplarda çok kullanılmıştır.

32.                        Ayet: “ İsa öğrencilerini yanma çağırıp, ' Halka acıyorum ’ dedi. Üç gündür yanımdalar ve yiyecek hiçbir şeyleri yok. Onları aç aç evlerine göndermek istemiyorum, yolda bayılabilirler. ”

Halk iki gece açıkta yatıp getirdikleri yemek bitmişti.

33-38. Ayetler: " Öğrenciler kendisine, ' Böyle ıssız bir yerde bu kadar kalabalığı doyuracak ekmeği nereden bulalım? ’ dediler. İsa, ' Kaç ekmeğiniz var? ’ diye sordu. 'Yedi ekmekle birkaç küçük balığımız var’ dediler. Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu. Yedi ekmekle balıkları aldı, şükredip bunları böldü, öğrencilerine verdi. Onlar da halkâ dağıttılar. Herkes yiyip doyduktan sonra yedi küfe dolusu yemek artığı topladılar. Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, dört bin erkekti. ”

33.                       Bölüm 15-21. Ayetlerinde yazıldığı üzere Havariler İsa’nın önceden kalabalığı mucize ile doyurduğunu hatırlarına getiremediler. Bu mucize bahsedilen mucizeye çok benzerse de yine bâzı hususlarda ayrılır. Şöyle ki bu mucizeler bazılarmır| görüşüne göre bir olup, iki olmadığı batıl bir zan olduğu açıktır. Çünkü İsa’nın burada sarf eylediği ekmek fazla olup yemek yiyen adamlar ve kalan parçalar da önceki kadar çok bulunmadı. Fakat ikisinin eşit mucize oldukları ortadadır.

39. Ayet: “ İsa, halkı salıverdikten sonra kayığa binip Magadan bölgesine geçti. ’’

< 

Bu Magadan kasabası Taberiya gölünün batı tarafında olup, Markos’un 8. Bölüm 10. Ayetinde geçen Dalmanute köyü ona bir saat uzak idi.

ON ALTINCI BÖLÜM

( 1-4 ) Ferisiler ile Sadukilerin İsa tarafından bir alamet istemeleri, ( 5-12 ) Onların talimatından çekinmek hususunda İsa tarafından verilen öğüt, ( 13-20 ) Halkın İsa Mesih hakkında olan fikirleri ve Petrus’un karan, ( 21-23 ) İsa’nın Petrus’u uyarması, ( 24-28 ) Kendisine tabi olanlardan canlarını feda etmeye hazır olmalarını istemesini anlatır.

1. Ayet: “ Ferisilerle Sadukiler İsa ’nın yanına geldiler. O ’nu sınamak amacıyla kendilerine gökten bir belirti göstermesini istediler. ”

Ferisiler ile Sadukiler her ne kadar birbirine muhalif bulunmuşlar ise de İsa’ya muhalefette ittifak etmişlerdir. Bu talep ettikleri olağanüstü bir alamet 16. Bölüm 38. Ayette yazılıp, açıklandığı üzere bunların kötü niyetlerinden çıkmıştır.

2-3. Ayetler: “ İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘ Akşam olunca siz, gökyüzünün rengi kızıl olduğuna göre hava iyi olacak’ dersiniz. Sabahleyin, ‘ Bugün gök kızıl ve bulutlu. Hava bozacak’ dersiniz. Gökyüzünün görünümünü yorumlayabiliyorsunuz da, belirli zamanlarla ilgili belirtileri yorumlayamıyor musunuz?”

İsa’mn bu cevabı çok uygun olup düşmanı susturacak şekilde bir cevaptır. Çünkü Mesih hakkında buyurulup kutsal kitaplarda bulunan peygamberane tebligat İsa’da tamamlandığı, hava ile göğün en açık alametleri gibi bilinir fakat bunlar kör ve kötü adamlar olduklarından bu şeyleri teşhis etmediler. * Belirli zamanlarla ilgili alametleri* kelimeleri İsa’nın o zamanda buyurduğu mucizeler ile talimatına delalet eder.

4.                        Ayet: “ Kötü ve vefasız kuşak bir belirti istiyor. Ama ona Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek. Sonra İsa onları bırakıp gitti. ”

îsa, 12. Bölüm 39. Ayette yazılan cevabı tekrarladı. Markos’un 8. Bölüm 12. Ayeti bunun ile karşılaştırıldığında İsa bunların kötülük ile taassub ve düşmanlıklarından fazlasiyle üzgün ve rencide olup onlardan ayrılarak derhal bir kayığa binerek gölün öte tarafına gitti.

5.                        Ayet: “ Öğrenciler gölün' karşı yakasına geçerken ekmek almayı unutmuşlardı. ”

I

Yani öğrenciler öte yakaya ulaştıklarında yeterli miktar ekmek almayı unuttuklarını hatırladılar.

6.                        Ayet: " İsa onlara, ‘ Dikkatli olun, Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçının! ’ dedi. ”

İsa’nın orada bıraktığı kötü fikirleri Ferisilerin batıl ve zararlı talimatı üzerine olup onların te’siratından öğrencilerini korumak için maya örneğiyle bunlara ders ve nasihat verdi.

7.                        Ayet: “ Onlar ise kendi aralarında konuşarak, ‘ Ekmek almadığımız için böyle diyor ’ dediler. ”

Havariler yemek hakkında tasalanarak rahatsız olduklarından İsa’nın buyurduğu sözü yalmz cismani anlayıp bununla ilgili olarak birbirleriyle konuşuyorlardı.

8-12. Ayetler: " Bunun farkında olan İsa şöyle edi: ‘ Ey imanı kıt olanlar! Ekmeğiniz yok diye aranızda ne konuşup duruyorsunuz? Hala anlamıyormusunuz? Beş ekmekle beş bin kişinin doyduğunu, kaç sepet dolusu yemek artığı topladığınızı hatırlamıyor musunuz? Yedi ekmekle dört bin kişinin doyduğunu, kaç küfe dolusu yemek artığı topladığınızı hatırlamıyor musunuz? Ben size, Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçının derken, ekmekten söz etmediğimi nasıl oluyor da anlamıyorsunuz? ’ Kendilerine ekmek mayasından. değil de, Ferisilerle Sadukilerin öğretisinden kaçınmalarını söylediğini o zaman anladılar. ”

Gerçekte öğrenciler bu mucizeleri görüp ve yukarıdaki bölümde yazılıp temizlik ve kirlilikle ilgili olan ruhani talimatı duyduktan sonra Havarilerin bu talimat ile diğer konulan ruhanice olduğunu idrak edemedikleri normal değildir. Bütün insanlar dünyevi ve cismani şeyleri hemen anlayıp daha yüce ve ruhani konuları ağır anladıklan akıllı sahipleri yanında doğruluğu tartışılmaz.

13.                        Ayet: " İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: Halk İnsanoğlunun kim olduğunu söylüyor? ”

*Filipus Sezariyesi* Bu şehir Celile vilayetinin kuzey tarafında ve Ürdün ırmağının kaynağı tarafında olup Roma imparatoru ( Kayser) tarafından vekil bulunan Filipus isimli hükümdarın emriyle kurulmuş bir şehirdi. îsa Mesih bu ayette geçen soruyu haber almak için söylememişti. Çünkü İsa her meseleyi sormaksızın bilirdi. Ancak kendisi ile ilgili ruhani bilgileri öğrencilerine öğretmeye başlamak için bu soruyu sordu. ( Yuhanna 2. Bölüm 24 ve 25. Ayet) İnsanoğlu ifadesi için 11. Bölüm 19. Ayete bakınız.

14.                       Ayet: " Öğrencileri şu karşılığı verdiler: Kimi vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremyayada peygamberlerden biri olduğunu söylüyor. ”

Havariler gerçeği hal üzere halk arasında duyduklarına göre yukarıda sorulan soruya cevap verdiler. Halk batıl fikirlerine göre ya vaftizci Yahya veya eski zamanlarda vefat eden peygamberlerden birisi olup tekrar dirilerek mucizeleri gösteriyor derlerdi. Fakat İsa’nın Mesih olduğunu teşhis eden pek nadir bulunurdu.

15.                                          Ayet: " İsa onlara, ' Ya siz ’ dedi, ben kimim dersiniz? ”

O zamandan önce İsa kendisi hakkında bu tür bir soru öğrencilerine sormadı ise de bunları anlaşılır ve sözle Tann’nın Oğlu olduğunu söylemeye bu sözle mecbur etti.

16.                       Ayet: “ Simun Petrus, ‘ Sen, yaşayan Tann’nın oğlu Mesih’sin’ cevabını verdi. ”

* Petrus cevap verip* Bundan diğer havariler cevaba hazır olmadıkları anlaşılmayıp ancak Petrus ahlakı kişliğince cesur ve öfkeli olduğundan hepsine vekaleten cevap verdiği anlaşılır. Petrus’un sözü, İsa eskiden beri İsrailoğulları arasında beklenilen Mesih veya yaşayan Tann’nın Oğlu yani insanları günahtan kurtararak ebedi hayata kavuşturmak için insan şeklinde ortaya çıkan Tanrı olduğuna delalet eder.

17.                       Ayet: " İsa ona, ‘ Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!’ dedi. Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki babamdır.

Yani Petrus’un bu itiraf ve sözü insanlar tarafından tahsil olunmayıp bu tür ruhani talimat daima önemli olduğu gibi Petrus’un Tanrı tarafından derin gözleri aydınlanmakla adı geçen talimatı öğrenmişti. Ruhu bu nedenle aydınlanmış olduğundan ilahi inayete mazhar olup, İsa ona ne mutlu dedi. Korintlilere Birinci Mektubun 2. Bölüm 9,10,14 ve 15. Ayetlerine bakınız. t l

18.                       Ayet: “ Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus ’sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. ”

Petrus’un asıl ismi 17. Ayette geçip Yunancada taş manasında olan bu Petrus veya Kefas İsa tarafından önceden verilmişti. Yuhanna’nın 1. Bölüm 42. Ayetine bakınız. * Bu kayanın üzerine* Yunancada petra kelimesi kaya manasına olup Petrus ile aynı köktendir. Petra bir kaya anlamında, Petrus ise yalnız bir taş demektir. Bu sözün manası iki şey anlatır. Birincisi Petrus’un yukarıda söylediği gerçek yani İsa’nın Tann’nın Oğlu veya insan şeklinde ortaya çıkan Tanrı olması Hıristiyanlığın kurulduğu esas meselelerinden birisi olduğunu anlatır. İkincisi, bu söz Petrus ve diğer havarilerden önce İsa’nın müjdesini Yahudilere ve hemde diğer topluluklara müjdelediğine delalet eder. Elçilerin İşlerinin 2. Bölüm 14. Ayetine ve 10. Bölüm 34. Ayetine bakınız. Hıristiyanlık dünyada yayılmaya başladığında Petrus’un diğer havarilerden cesaretinin fazla olduğu herkesçe bilnmekteydi. Fakat bir özel göreve bakarak bunun diğer havarilere üstün olmadığı 18. Bölüm 18. Ayet ve Yuhanna’nın 20. Bölüm 23. Ayetiyle diğer delillerden açıkça anlaşılır. * Ölüler diyarının kapıları* ifadesinden şeytanın ve bütün kötü adamların kuvvetleri anlaşılır. Gerçekte Rabb İsa Mesih’in kendi kavmi hakkında olan muradı tamamlanmakta olup tamamen yerini bulacağı şüphesizdir.

19.                        Ayet: " Göklerin Egemenliğinin anahtarlarını sana verceğim. Yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak. ”

Petrus bütün havariler tarafından vekil olarak İsa’ya yukarıdaki cevabı söylediğinden İsa bu makamda ona ve başka zaman onun ile diğer havarilere hitaben bahşeylediği ihsan ve kudreti anlattı. 18. Bölüm 18. Ayete bakınız. Bu ayetin manasını anlamak için Luka’nın 24. Bölüm 49. Ayeti ve Elçilerin İşlerinin 2. Bölüm 4 ve 43. Ayetleri karşılaştırıldığında İsa Mesih göğe yükseldikten sonra Tanrı tarafından havarilere özel bir güç ihsan olunduğundan bunlar Rabb İsa Mesih’in ruhani talimatım yani, onun aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayat müjdesini insanlara müjdelemekle bu talimatı duymakla İsa Mesih’e kalben iman edip Hıristiyanlığa kabul olunmaya layık olan kimseleri teşhis ettiler. Onların bu özel güç ile mü’minleri kabul ve diğerleri red

konusunda yaptıkları şeyler gökte Tanrı huzurunda kabul olunacağını îsa bu ayette anlatır.                                               

20.                        Ayet: " Bu sözlerden sonra İsa, kendisinin Mesih olduğunu kimseye söylememeleri için öğrencilerini uyardı. ”

Bu emrin o zamana mahsus olduğu açıktır. Çünkü sonradan onu yaymak havarilere farz idi. îsa Mesih’in düşmanları olan Yahudiler ellerine teslim olunacak vakti daha gelmediğinden kendisini muhafaza etmek için böyle emreyledi.

1

21.                        Ayet: “ Bundan sonra îsa, kendisinin Kudüs’e gitmesi, ihtiyarlar, başkahinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı. ”

O zamandan önce her ne kadar İsa öğrencileriyle tek başına konuştuysa da kendisini sonradan zalim adamların ellerine teslim edip çarmıha gerilerek öldükten sonra insanların günahlarına kefaret etmek için dirileceğini anlatmamıştır. O zamanda bu durumu anlatmaya başladıysa da havariler anlayamadılar. 20. Bölüm 18 ve 19. Ayetlere bakınız. * Gerektiğini* Tanrı’nın takdir ve tedbirine göre insanlar yalnız îsa Mesih’in kendisini feda etmesiyle kurtuluş ve ebedi hayata kavuşabildiklerinden bu çeşit şeyler gerekti. Bu örnekler 26 ve 27. Bölümlerde ayrıntılı olarak anlatılacaktır.

22.                       Ayet: “ Bunun üzerine Petrus O ’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı. ' Tanrı korusun, ya Rabb! Senin başına asla böyle bir şey gelmeyecek! ’ dedi. ”

Petrus’un fazlasiyle hiddetli ve cesur olduğu bundan anlaşılır. Onun sevgisi de bu gibi şeyi kabul etmek istemedi. Fakat îsa Mesih’i azarlamak ona layık ve uygun değildi.

23.                        Ayet: " Ama İsa dönüp Petrus’a şöyle dedi: Çekil önümden, Şeytan! Sen yolumda engelsin. Senin düşüncelerin Tanrı ’mn değil, insanın düşünceleridir. ”

Yukarıda anlatıldığı üzere îsa Mesih Petrus’un iman ile ruhani idrakini övdü ise de Petrus ilahi murada göre belirlenen eziyet ve cefaya razı olmayarak İsa’nın övgüsünden dolayı haddi aşıp her şeye cismani göz ile baktığı halde îsa onu şiddet ile uyardı. Petrus şeytan tarafından kandırıldığını ima etmek için burada şeytan ifadesi kullanıldı.

24-25. Ayetler: “ Sonra İsa, öğrencilerini şunları söyledi: Ardımdam gelmek isteyen, kendini inkar etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen, onu yitirecek; canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır. ”

Yani İsa’ya tabi olmayı isteyen kimse rahat, zevk ve safa, itibar ve dünyevi serveti beklemeyip her şeyi, hatta kendisini bile teslim edip İsa’nın hatırı için eziyet ve cefa ve belki ölüm haline razı olması gerektir. 1. Bölüm 38. Ayete bakınız.

26.                        Ayet: “ İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan, kendi canına karşılık ne verebilir? ”

Bu genel bir söz olup insan ruhunun sonsuz olan kıymetini anlamak için buyurulmuştur. Çoğu zaman insanların geçici ve dünyevi şeyleri, şahsi çıkarını arayarak bu çabuk geçen ömrü ruhun kalıcı hayatından daha kıymetli saydıkları işlerinden anlaşılır. Fakat bir adam her türlü cismani çıkarı elde etmekle onun ruhu Tann’nın azabını hak ederek cehennemde sonsuza kadar kalacak. O adam kendi ruhu veya ruhunun kurtuluşu için ne kadar acizane bir hisse almıştır.

27.                       Ayet: “ İnsanoğlu, babasının görkemi içinde melekleriyle gelecek ve herkese, yaptıklarının karşılığını verecektir. ”

Bu sözden ceza günü anlaşılır. Tefsiri için 25. Bölüm 31. Ayete bakınız.

28.                        Ayet: “ Size doğrusunu söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, İnsanoğlunun kendi egemenliği içinde geldiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var. ”

îsa Mesih’in bu gelişinin ceza gününde olmadığı açıktır. Çünkü orada bulunanların hepsi biraz zamandan sonra ölmüşlerdir. Fakat bu gelişten murad Kudüs’ün harab olma zamanında Rabb îsa Mesih’in el gücüyle kendi cemaatini kurtardığı, sonradan Hıristiyanlığı bütün dünyaya yaymış olduğu anlaşılır.

ON YEDÎNCİ BÖLÜM

( 1-13 ) îsa görünümünün değişmesiyle öğrencilerinin üçüne yüce kişiliğini göstermesi, ( 14-21 ) Bir hastayı iyileştirmesi, ( 22-23 ) Kendi öleceğini haber vermesi, (24-27) Vergi vermesini anlatır. 1

Bu bölümün birinci ayetinden on üçüncü ayetine değin yazılan önemli olaylar Markos’un 9. Bölüm 2-13. Ayetleriyle Luka’nın 9. Bölüm 28-36. Ayetlerinde de anlatıldığından gerektiğinde bu ayetler aşağıda gelecek ayetlerle karşılaştırılacaktır. Bazıları bu olayları “rüya çeşitindendir” diyerek zan ve ima ettikleri tefsir, mana batıl bîr zan olduğu bu olayın üç şekilde ifade olunmasından bellidir. 3. Bölüm 13-17. Ayetlerinde yazıldığı üzere îsa’nm vaftiz olunması onu umumi görevine dahil eylediği gibi ifade buyurulacağı üzere îsa Mesih’in yüceliğinin havarilerden üçüne gösterilmesi ve o esnada İsa Mesih’in Musa ve İlyas ile konuşması onun eziyet ve cefa çekeceği zamanın yaklaştığını göstererek kendi canını feda ile büyük kefaretine her şey hazır olduğundan kendisini onun tamamlanmasına ve gerçekleşmesine dahil etmek için meydana gelmiştir.

1.                       Ayet: “ Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup ’un kardeşi Yuhanna ’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. ”

Markos’un 5. Bölüm 37. Ayetinde yazıldığı üzere o zamandan önce İsa ölmüş olan bir kimseyi diriltmek gücünün alametini göstermek için öğrencilerinden burada adı geçen üç kişiyi seçip sonradan da 26. Bölüm 37. Ayetinde yazıldığı üzere Rabb Isa Mesih’in Getsemani isimli bahçede çektiği derin ızdırab esnasında yanında bulunmak için yalnız bunlar davet olunmuşlardır. Bu dağ Celile vilayetinin kuzey tarafında ise de hangi dağ olduğu belli değildir.

2.                        Ayet: “ Orada, gözlerinin önünde İsa ’mn görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. ”

Luka’nın 9. Bölüm 28 ve 37. Ayetlerinden anlaşılır ki, îsa bu dağa dua etmeye giderek bütün gece orada kaldı. Aşağıda anlatılacak olan durumun geceleyin, sabaha karşı meydana geldiği ihtimali yüksektir. îsa dua etmekte iken onun yüce kişiliği yukarıda adı geçen yani hazır bulunan havarilere özel bir şekilde anlatılmıştı. Şöyle ki, adı geçen dağ üzerinde meydana gelen semavi nur münasebetiyle İsa Mesih’in yüce

kişiliğinin, insanın yüceliğinden daha üstün göründüğü Petrus’un İkinci Mektubunun 1. Bölüm 16-18. Ayetlerinden anlaşılır.                    '

3.                      Ayet: " O anda Musa’yla îlyas öğrencilere göründü. îsa ile konuşuyorlardı, fj

îsa ile konuşan kişilerin Musa ve îlyas olduklarını havarilerden yukarıda adı geçen üç kişinin özel ilham ile tanıdıkları açıktır. Adı geçen peygamberler Tesniye’nin 34. Bölüm 5. Ayetinde ve İkinci Kuralların 2. Bölüm 11. Ayetine göre özel bir şekilde semaya yükselip ruhani ve ölüm kabul etmez cisim ile bu dağda görünmüşlerdir ve onlar kendi zamanlarında Rabb İsa Mesih’in benzerleri olup, peygamberlik ve şefaatleri bir zamana mahsus olup yetersiz ve İsa Mesih’in şefaatinin yeterli ve ebedi olduğunu ima ve işaret ettiklerinden Luka’nın 9. Bölüm 30 ve 31. Ayetlerinde anlatıldığı üzere İsa’nın bir müddetten sonra Kudüs’te feda edeceği can ve büyük kefaretle ilgili konuştular.

4.                       Ayet: “ Petrus İsa ’ya, Ya Rabb dedi, burada bulunmamız ne iyi oldu. İstersen burada üç çardak kurayım: Biri sana, biri Musa ’ya, biri de İlyas ’a. ”

Markos’un 9. Bölüm 5 ve 6. Ayetinde bu ayet ile beraber zikredilen söz de bulunur yani * Petrus çok korktuğundan ne söyleyeceğini bilemezdi* Petrus gördüğü yücelikten şaşırdı ise de bu büyük arkadaşlıktan çok hoşlandı fakat makama uygun ne söyleyeceğini bilemedi.

5.                       Ayet: “ Petrus hala konuşurken, parlak bir bulut birden onları gölgeledi. Buluttan gelen bir ses, ‘ Sevgili oğlum budur, O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!’ dedi.

Tanrı tarafından buyurulan bu ses ile îsa Mesih’e verilen şehadet için 3. Bölüm 17. Ayete bakınız. Fakat bakılacak ayette * onu dinleyin* emri buyurulmadı ise de bu emir bu duruma fazlasiyle uygun gelir. Çünkü eskiden Tanrı tarafından insanlara verilen tebligat Musa, İlyas ve diğer peygamberlerin aracılığıyla olmuş ise de artık onların görevleri bitip Tanrı Oğlu’nun aracılığıyla kurtuluş ve ebedi hayat müjdesi ilham olunarak onu dinlemek emri Tanrı’nın emirlerindendİr. îbranilere Mektup’un 1.

I

Bölüm 1-3. Ayetlerine bakınız.

6-8. Ayetler: " Öğrenciler bunu işitince, dehşet içinde yüzüstü yere kapandılar. İsa gelip onlara dokundu, ’ Kalkın, korkmayın!’ dedi. Başlarını kaldırıp bakınca İsa ’dan başka kimseyi göremediler. ”

İsa Mesih’in yüceliğini göstermesi beşinci ayette ifade olunan durum ile tamamlanıp, Musa ve İlyas tekrar göğe yükselmişlerdir. Havariler ise İsa’nın latif sözleriyle yüreklenmişlerdir.

9.                        Ayet: " Dağdan inerlerken İsa onlara, ‘ İnsanoğlu ölümden dirilmeden önce, gördüklerinizi kimseye söylemeyin ’ diye buyurdu. ”

İsa ölümden dirilmeden önce Petrus, Yuhanna ve Yakup’un dağ üzerinde gördükleri olağanüstü durumu kimseye söylememelerine dair emri buyurulmuş idi. Çünkü bunlar, bu durumu diğer havarilere bile inandıramayacaklarından başka İsa Mesih’in düşmanlarının daha fazla kin duymalarına sebep olacak idi.

10.                        Ayet: " Öğrencileri O’na şunu sordular: Peki din bilginleri neden önce İlyas ’ın gelmesi gerektiğini söylüyorlar? ”

Bunlar İlyas’ı dağ üzerinde gördükten sonra onun tekrar gelmesi hakkında olan beklemeyi hatırlarına getirip bu soruyu sordular.

11-13. Ayetler: " İsa, ' İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene koyacak’diye cevap verdi. Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten gelmiştir, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde İnsanoğlu da onların elinden acı çekecektir. O zaman öğrenciler İsa ’nın kendilerine Vaftizci Yahya ’dan söz ettiğini anladılar. ”      -

Bu ifade 11. Bölüm 14. Ayetinde de anlatılmıştır. İlyas’ın ahlakıyla muttasıf olan Yahya gelip, üçüncü bölümde anlatıldığı üzere görevini tâmamladıysa da, Yahudi reisleri tarafından kabul olunmadı, İsa, kendisinin zalim Yahudilerden böyle ve daha fazla acı ve zulüm çekeceğini önce haber verdi. 26 ve 27. Bölümlere bakınız.

14-16. Ayet: " Kalabalığın yanına vardıklarında bir adam İsa'ya yaklaşıp O ’nun önünde diz çöktü. ‘ Ya Rabb ’ dedi, Oğlumun haline acı! Çocuk saralı ve çok acı çekiyor. Sık sık ateşe yada suya düşüyor. Onu senin öğrencilerine getirdim, ama iyileştiremediler. ”

Markos’un 9. Bölüm 14-16. Ayetleri okunduğunda bu dertli oğlandan dolayı İsa’nın dağa çıkmamış olan dokuz öğrencisi orada bulunan Ferisiler ile din bilginlerinden çok eziyet çekmişler idi. Çünkü bunlar kötü ruhu oğlandan kovmaya çalışıp, kovamadıklan için ondan Ferisiler fırsat bulup bunlarla İsa’ya itiraz etmeye hazır oldukları şüphesizdir. O esnada havariler mahçup ve sıkıntılı olup kalabalık ta şaşarak ümitsizliğe kapılmışlardır. Adı geçen oğlanın halinin çok tehlikeli bir hal olduğu açıktır.

17.                       Ayet: " İsa, ‘ Ey imansız ve sapmış nesil!’ dedi. Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne kadar katlanacağım? Çocuğu buraya, bana getirin. ”

İsa bu sözü hem öğrencilerine hemde Ferisilere söyledi. İmansız kelimesi burada imam az ifadesinin kuvvetlisi olup öğrencilere söylenmiştir. Yaramaz kelimesi Ferisilere söylenmiştir. Sizinle daha ne kadar kalacağım, sözü öğrencilere söylenip onların ağır anladıklarını anlatır. Size daha ne kadar katlanacağım, sözü Ferisiler ile din bilginlerine söylenip, sizin gurur ve saldırılarınıza ne kadar katlanacağım demektir. Dertli oğlan bana getirilsin diye buyurdu.

18.                                          Ayet: " İsa cini azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk da o anda iyileşti. ”

Bu mucize Markos’un 9. Bölüm 14-27. Ayetlerinde ayrıntılı olarak anlatıldığından tefsiri için bu ayetlere bakınız. 1

19-21. Ayet: “ Sonra öğrenciler tek başlarına İsa’ya gelip, ‘ Biz cini neden kovamadık?’ diye sordular. İsa, ' İmanınız kıt olduğu için’ karşılığını verdi. Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘ Buradan şuraya göç ’ derseniz, göçer. Sizin için imkansız bir şey kalmaz. Ama bu tür cinler ancak dua ve oruçla kovulabilir. ”

19.                        bölümün 1. Ayetinde yazıldığı üzere îsa öğrencilerine kendi ismiyle mucizeler göstermeye ve şeytanları kovmaya güç verdi ise de kemal iman onlarda bulunmadığı halde bunlar diğer adamlar gibi zayıf ve kuvvetsiz olup münakaşa ile meşgul veya ızdırap halinde bulunarak layıkıyla dua edip îsa’nm kudret ve inayetine tevekkül etmedikleri anlaşılır. * Hardal tanesi* Yani gerçek iman ne kadar az olursa da, yine Rabbin vaadlerine mütevekkil olduğundan kuvvetlidir. * Şu dağa .... * Yani iman ehlinden başkalarına mümkün olmayan, gerçekleşmesi caiz olan her şey ehli imana mümkün olur. * Bu tür cinler* Yani şeytanları iman ehli, yalnız gayret ile dua edip, oruç tutarak çıkarabilir.

22-23. Ayet: " Celile’de bir araya geldiklerinde İsa onlara, ' İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek' dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler. ”

20.                        bölümün 21. Ayetine bakınız. İsa öğrencilerine yakında olacak ve 26,27 ve 28. Bölümlerde yazılan şeyleri söylediğinde Markos’un 9. Bölüm 32. Ayetinde buyurduğu konuları onlar anlamadılar ise de, yine ona soru sormaya cesaret etmediler. Fakat bütün ümitleri İsa Mesih’de olup bir cismani hükümet kuracağını beklediklerinden bu sözü duydukları halde şüphesiz çok kederlenmişlerdir.

24.                        Ayet: " Kefernahum’a geldiklerinde, iki dirhemlik tapınak vergisini toplayanlar Petrus’a gelip, ' Öğretmeniniz tapınak vergisini ödemiyor mu?’ diye sordular. ”

Bu vergi her Yahudi tarafından devlete verilmeyip, ancak Tanrı’nın evi olan tapınağın masrafına senede bit defa verilip bu da yedi- sekiz kuruştan ibaretti. Bu vergiyi vermek adet olduğundan Petrus bu cevabı verdi.

25-26. Ayetler: " Petrus, ‘ ödüyor’ dedi. Petrus eve gelince, daha kendisi bir şey söylemeden îsa ona, ' Simun, ne dersin? ’ dedi. Dünya kralları gümrük yada vergiyi kimlerden alırlar? Kendi oğullarından mı, yabancılardan mı? Petrus’un, ‘ Yabancılardan ’ demesi üzerine îsa, ' O halde oğullar muaftır ’ dedi. ”

1

Yabancılar kelimesi burada kralların oğullarından başkalarına söylenir ve yukarıda Petrus’un İsa hakkında söylediği söze göre İsa Mesih, Tanrı’nın Oğlu olduğundan Tanrı’nın Evine vermek ona vacip değil idi.

27.                       Ayet: " Ama vergi toplayanları gücendirmeyelim. Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar, onun ağzını aç, dört dirhemlik bir akçe bulacaksın. Parayı al, ikimizin vergisi olarak onlara ver. ”

Yani eğer İsa vermezse sebebi anlaşılmayacağından, lazım olan akçe yanında bulunmadığı halde bu ayette anlatıldığı üzere onu tahsil etmek İsa’ya uygun göründü. O balığın akçeyi yutmuş olduğu zannı galip olup, rabbani güç ile Petrus’un eline geldi.

ON SEKİZİNCİ BÖLÜM

(1-6) İsa’nın kendi öğrencilerine alçakgönüllülük hakkında verdiği ders, (7-14) Onun zayıf ve muhtaç olanlara eylediği nazar ve uygun davranışları, (15-23) Günah işleyen kardeşlere ne şekilde davranmak gerektiği ile ilgili verdiği ders, (24-35) Dini bağışlanmış olan nankör ve haksız kölelerle ilgili benzetmeyi anlatır.

İsa bu 18. Bölümde yazılan talimatı Kefemahum şehrinde ıssız bir yerde öğrencilerine anlattı.

1.                         Ayet: " Bu sırada İsa’nın öğrencileri O’na yaklaşıp, ‘ Göklerin Egemenliğinde en büyük kim? ’ diye sordular. ”

Markos’un 9. Bölüm 33 ve 34. Ayetleri, bu ayet ile karşılaştırıldığında yukarıda geçen 17. Bölümün başında anlatılan durumlar meydana geldikten sonra îsa ve elçiler Kefemahum’a dönerken yolculuk sırasında ‘efendimizin egemenliğinde en büyük makama hangimiz kavuşacaktır’ diyerek çok mücadele etmişlerdi. İsa onlara mücadele ettikleri konu ile ilgili soru sorduğunda onlar mahçup oldular ise de, ondan bir şey gizleyemediklerinden, bu birinci ayette yazıldığı şekilde kuracağı egemenliğin cismani bir egemenlik olacağını hemen o zamana değin şüphe edip kimin en büyük dereceye kavuşacağını İsa’dan sordular.

2.                         3. Ayetler: “ İsa, yanına küçük bir çocuk çağırdı, onu orta yere dikip şöyle dedi: Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız,

I

Göklerin Egemenliğine asla giremezsiniz. ”

Rabb İsa Mesih adı geçen çocuğu örnek vererek havarilerin yanlış fikirlerini giderdi. Şöyle ki, onlar dünyevi istek ve sevgilerden kaçınarak kendilerini aşağı tutmak şartıyla îsa Mesih’in ruhani egemenliğine girmek lazımdır. Genel olarak insan tabii ahlakının değişme ve yenilenmesiyle kendisini güçsüz ve liyakatca çocuk makamında saymadığı halde Rabb İsa Mesih’e ilgi ve alaka ile onun insanlar için hazırladığı ruhani kurtuluşta hisse sahibi olamaz.

4.                         Ayet: “ Kim bu çocuk gibi alçak gönüllü olursa, Göklerin Egemenliğinde en büyük odur. ”

Yani en fazla açakgönüllülük ile kendisini Rabb İsa Mesih ve onun ruhani talimatı için büyüklenme ve övünmeden uzak olarak canını feda etmiş olan adam ruhani egemenlikte en büyük makama kavuşup İsa’ya daha fazla makbul bulunur. Bunun için insanın tabii ahlakına göre Rabb İsa Mesih’e makbul olmak oldukça zordur. Çünkü kendisini hiç yerinde tutup yüce bir makama, arzu etmeksizin sözüyle ve kalbiyle Tann’ya teslim olmak insanın tabii ahlakına zıttır.

5.                          Ayet: “ Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. ”

Yukanda anlatıdığı üzere Rabb İsa Mesih’e makbul ve aziz kullardan birisini İsa’nın ismiyle veya onun hatırı için kabul edip saygı gösteren kimse İsa’yı bizzat kabul ve saygı göstermiş olduğu gibi ilahi huzurda da kabul olunacaktır.

6.                          Ayet: “ Ama kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, boynuna kocaman bir değirmen taşı asılıp denizin dibine atılması kendisi için daha iyi olur. ”

(

Yukarıdaki ayetin aksine Rabb İsa Mesih’in makbul kullarından en zayıf olan kuluna da hakaret ve eziyet veren adam şiddetli azaba müstehak olacağından onun cesedi fazla korkulu bir helaka uğraması daha uygundur. Suçlunun boyunlarına değirmen taşı asarak denize atarak boğmak o zamanın adetlerindendi.

7.                          Ayet: " İnsanı günaha düşüren tuzaklardan ötürü vay dünyanın haline! Böyle tuzakların olması kaçınılmazdır. Ama bu tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline! ”

Kötü ibretlerin münasebetiyle pek çok adamlar aldanıp kötü yolda kalmaya teşvik olunur. * Kaçınılmazdır* Meydana geleceği belli ve şüphasiz demek olur. Çünkü bütün insanlar kötülüğe meylettiklerinden iyi adamlar, kötü adamların ibretleri etkisinden tamamen uzak olamazlar fakat bu etkinin günahı bu kötü adamlara aittir.

8.                          9. Ayetler: “ Eğer elin yada ayağın seni günaha sokarsa, onu kesip at. Çolak yada tek ayaldi olarak yaşama kavuşman, iki el iki ayak sahibi olarak sönmez ateşe atılmandan iyidir. Eğer gözün seni günaha sokarsa, onu çıkarıp at. Tek gözle yaşama kavuşman, iki göz sahibi olarak cehennem ateşine atılmandan iyidir. ”

9.                                              bölümün 29 ve 30. Ayetlerine bakınız.                                               >

10.                        Ayet: “ Bu küçüklerden bir tekini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerde olan Babamın yüzünü her zaman görürler. ”

Bu ayet altıncı ayete bağlanmıştır. Bu ayet ile îbranilere Mektup’un 1. Bölüm 14. Ayeti incelenmelidir. Rabb İsa Mesih’in makbul kullarına delil olmak üzere pek çok melekler vardır ve o melekler Tanrı’nın huzurunda bulunduklarından bu kullara eziyet vermek fazla makbul olmayıp mekruhtur.

11.                                            Ayet: " Çünkü İnsanoğlu kaybolmuş olanı kurtarmak için geldi. ”

Yani Rabb İsa Mesih kaybolan veya helaka müstehak olan insanları kurtarmaya bu dünyaya geldiğinden ona iman ve itimad edenlerin en zayıfı bile onun yanında çok kıymetli ve aziz sayılır.

12-14. Ayetler: " Siz ne dersiniz? Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi? Eğer onu bulacak olursa, size doğrusunu söyleyeyim, yolunu şaşırmamış olan doksan dokuzu için sevindiğinden daha çok onun için sevinir. Bunun gibi, göklerdeki Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez. ”

Bu örnek Luka’nın 15. Bölüm 4-6. Ayetlerinde de anlatılıp manası her bir insanın ruhu Tanrı’nın huzurunda çok kıymetli olduğunu ima eder. Bir çoban kaybolmuş koyunu arayıp ağılda korunan sürüyü unutarak fikirlerini kaybetmiş olan koyuna döndürdüğü gibi Tanrı, İsa’ya iman edenlerin her birisine ve özellikle diğerleri tarafından eziyet, cefa yada şeytanın aldatmasına maruz kalarak, kötü halde zayıf olan kişiye merhamet ile bakıp yok olmaktan koruyarak ebedi hayata kavuşacağını ister. İnsanlar tarafından sevgi ve itibara yakışır ve Tann’ya makbul olarak ebedi hayata kavuşmak yüce makamlara bağlı olmayıp yeni ahlak ile imana bağlı ve imandan hasıl olur.

15-17. Ayetler: “ Eğer kardeşim sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun. Ama dinlemezse, yanma bir ya da iki kişi daha al ki, söylenen her şey iki ya da üç tanığın sözüyle doğrulansın. Eğer kardeşin onları dinlemek istemezse, durumu Mesih topluluğuna bildir. Mesih topluluğunu da dinlemek istemezse, onu bir putperest ya da vergi görevlisi yerine koy. ”

Yukanda geçen ayetler İsa’nın makbul kullarına eziyet vermek hakkında olup, bu ayetler eziyet veya zarar görmüş olan kişiye ve Mesih topluluğunda ilk önce havariler ve sonra suçlulann bütün kardeşlerine genel bir kanun olur şöyle ki, bir suçlu

L- kardeşinin düzelmesi için önce hatasını görmüş kardeş, hatalı kardeşiyle tenhada muhabbet ile görüşüp uygun bir şekilde düzelmesine çalıştıktan sonra can hali kardeşi dinleyerek suçunu itiraf ederse suçlu kardeş sevgiyle susarak kazanılır. Onu topluluktan dışlamak gerekmez ama hatalı kardeş, onun nasihatim dinlemeyip inat ederse yine önce onun ile görüşmüş kardeş bir veya iki kişi daha getirip dedikodu etmeksizin tenhada görüşmelidirler. Ellerinden geldiği kadar muhabbet ile çalıştıktan sonra konuyu bütün topluluğa bildirmek gerekir. Topluluğa bağh olmayıp düzelmediği halde kardeş gözüyle bakılmayıp topluluktan dışlanarak haricilerin birisi gibi olmuş olur. Bu kanun gereğince suçlu kardeşi düzeltmeye çalışılır iken Galatyahlara Mektup 6. Bölüm 1. Ayetinde yazıldığı üzere herkes kendisini gözetip şayet bir zaman aldanıp günaha düşmesin. Suçlu adam muhabbet ile düzeltildiği halde her konuda faydalı ve makbul olur.

18.                        Ayet: " Size doğrusunu söyleyeyim, yeryüzünde bağlayacağınız her şey gökte de çözülmüş olacak. ”

Bu ayet tefsiriyle beraber 16. Bölümün 19. Ayetinde bulunup burada Mesih topluluğunun suçlu kardeşin düzeltilmesi veya dışlanması hakkında karar verdikleri konuların özel hükmü olduğu açıktır.

19-20. Ayetler: " Yine size şunu söyleyeyim, yeryüzünde aranızdan iki kişi, dileyecekleri herhangi bir şey için uyuşurlarsa, göklerdeki Babam dileklerini yerine getirir. Nerde iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada onların arasındayım. ”

Bu ayetler de yukarıda geçen ayetlere bağlı olup anlatılan önemli konular dua ile tahsil olunacak ve gerçekleşmesi inayet ve ilahi delaletle olacağı ve havarilerden yalnız ikisi ile bir yerde bulunup, o inayet ve imdadı ittifaksız yalvardıkları halde ilahi delaletin onlara ihsan olunacağı îsa tarafından buyurulmuştur.

21.                       Ayet: “ Bunun üzerine Petrus İsa’ya gelip, ' Ya Rabb!’ dedi, kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi? ”

Yahudi hocalarının inancına göre bir suçlunun hatasını affetmek üçten fazla caiz değildi. Şüphesiz Petrus İsa’nın ruhani talimatını'az anladığından yedi defa söylemesi, affetmek sınırını bulduğunu zarmeylemesinden çıkmıştır.

22.                                           Ayet: " İsa ona, ' Yedi kez değil’ dedi. Yetmiş kere yedi kez derim sana. ”

Yani affetmeden vazgeçmemelidir. Tövbe eden suçlu kardeşi daima affetmek görevimizdendir. Bu ayet ile 6. Bölümün 12,14 ve 15. Ayetlerinin karşılaştırılması gerekir. İsa zikredilen örnek ile bu konuyu anlatır.

23.                        Ayet: “ Şöyle ki, Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer. ”

Kral ile hakimi mutlak olan Tann, kullan ile insanlara örnek verilir.

24.                        Ayet: " Kral hesap görmeye başladığında, kendisine on bin talant borcu olan bir köle getirilmiş.

Zikrolunduğu kadar borcu, yalnız en yüksek memuriyette bulunan kişi maliye bakanı gibi toplayabilirdi.

25.                        Ayet: “ Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurmuş. ”

Eskiden borçluyu satmak adeti varmış, fakat her ne kadar o padişahın emir ve muamelesiyle Tann’mn tedbir ve hükmü örnek olunmuş ise de her bir konuda benzeme olmayacağı her örneğin gereğidir. Bundan asıl murad budur ki, borçlu ve suçlu olan bütün insanlar adalet üzere ilahi azaba maruz kalırlar.

26.                        Ayet: “ Köle yere kapanıp efendisine, ‘Bana karşı sabırlı ol! Sana bütün borcumu öderim ’ demiş. ”

Borcuna kabul ederek ödeme konusunda imkansız bir şey vaad etmeye hazırdır.

27.                                           Ayet: “ Efendisi köleye acımış, borcunu bağışlayıp onu salıvermiş. ”

Bunun ile Tanrı’nın sonsuz merhameti anlaşılır. İnsanların hepsi her an cehenneme müstehak olurken yine ilahi merhamet ve inayet sebebinden pek çok günlük nimetlere kavuşup Tann tarafından kurtuluş ve ebedi hayat müjdesi gönderilmekle iman şartıyla ebedi hayat ümidine kavuşabilirler.

28-30. Ayetler: " Ama köle çıkıp gitmiş, kendisine yüz dinar borcu olan bir başka köleye rastlamış. Onu yakalayıp, ' Borcunu öde ’ diyerek boğazına sarılmış. Bu köle yüzüstü yere kapanmış, ‘ Bana karşı sabırlı ol! Sana borcumu öderim ’ diye yalvarmış. Ama ilk köle bunu reddetmiş. Gitmiş, borcunu ödeyinceye dek kalmak üzere adamı zindana attırmış. ”

Bunun gayet çok borcu bağışlandıktan sonra ona pek az miktar borçlu olan bir başka köleyi bulduğunda insafsız olup hemen alacağım ister. Bu köle az zamandan önce o kendisinin kullandığı yalvarma ve rica ile rica ederse, onun rica ve yalvarmasını dinlemeyip hakkım zor ile almaya başladı. Bu küçük borç insanların birbirine ettikleri hataları anlatıp büyük borç insanların ilahi şeriata aykırı olan tecavüzlerini anlatır. Tanrı tarafından I

bağışlanma ihsan olunduktan sonra insan da merhamet göstermeye borçlu sayılır.

31-34. Ayetler: “ Öteki köleler, olanları görünce çok üzülmüşler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlatmışlar. Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırmış. ' Ey kötü köle ’ demiş. ‘ Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi? ’ Bu öfkeyle efendisi, tüm borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etmiş. ”

Borcu affolunmuş borçlunun insafsızlığı diğer köleleri fazla kederlendirir. Fakat efendisi gazaba gelip artık merhamet üzere olmayıp, hak ve adalet üzere ona muamele etti. İnsanların hepsi bu şekilde günahkar olduklarından bir hatalı kimseye üzülmelidirler. Çünkü Tanrı’nın azabı her günahkara açık olur ve bir insan Tanrı tarafından bağışlanmayı beklerse, kendisine suçlu olanı affetmelidir. Yoksa Tanrı’nın ihsan ettiği inayet ve bağışlanma daimi olmayıp sonradan adalete meydan verip adaletin hükmüne göre günahkar ve borçlu olan insan başkalarına merhamet ve insaf göstermeye razı olmadığı halde cehenneme gidecektir. İnsan yalnız diğerlerine merhamet etmek şartıyla ilahi bağışlanmayı ümid edebilir.

35.                        Ayet: " Eğer her biriniz kardeşini yürekten bağışlamazsa, göksel babam da size öyle davranacaktır. ”

Bu Ayet, affetmek yalnız sözle olup kalple olmadığı halde Tann’ya makbul olmayacağını haber verir.

ON DOKUZUNCU BÖLÜM

( 1-2 ) İsa’nın hastaları iyileştirmesi, ( 2- 12 ) Onun evlilikle ilgili verdiği ders , ( 13- 15 ) Çocukları kutsaması, (16- 26 ) Genç memuru ile konuşup zengin kimselerin yakalandıkları tehlikeleri anlattığı, ( 27-30 ) Öğrencilerine vaad ettiği mükafatı anlatır.

1.                        Ayet: “İsa bu konuşmasını bitirdikten sonra Celile’den ayrılıp Yahudiye sınırlarına, Şeria nehrinin ötesine geçti. ”

Matta, Luka ile Yuhanna’nın delaletiyle yazılan bazı olayları yazmadığından bu bölümde yazılmış maddelerden önce meydana gelmiş olan mucizeler ile talimat için Luka’nm onuncu bölümünde ve Yuhanna’nın sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve on birinci bölümlerine bakınız. Çünkü İsa zikredilen talimatı son defa Kudüs’e teşrif ettiği zamandan biraz önce söyledi.

2.                       Ayet: " Büyük halk topluluları da O’nun ardından gitti. Hasta olanlarını orada iyileştirdi. ”

Markos’un 10. Bölüm 1. Ayeti bu ayet ile karşılaştırıldığında İsa adeti üzere halka hem ders verdi hem de aralarında hasta bulunanları iyileştirdi.

3.                       Ayet: " İsa’nın yanına gelen bazı Ferisiler, O’nu sınamak amacıyla şunu sordular: Bir adamın herhangi bir nedenle karısını boşaması Kutsal Yasa’ya uygun mudur? ’’

Ferisiler iki fırkaya mensup olup, birinci fırkanın görüşüne göre bir adam ne sebebe dayanırsa dayansın istediği gibi karısını boşayabilirdi. Diğer fırkanın alimleri zinanın dışında bir şeyi boşanma sebebi kabul etmezlerdi. Bunun dışında kalan Ferisiler İsa’yı kendilerine taraftar tutmak ümidinde idiler.

4-6. Ayetler: “ İsa şu karşılığı verdi: Kutsal yazıları okumadınız mı? Yaradan, ta başlangıçtan insanları erkek ve dişi olarak yarattı ve şöyle dedi: Bu nedenle adam annesini babasını bırakacak, karısına bağlanacak ve ikisi tek bir beden olacaklar. Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı ’nın birleştirdiğini, insan ayırmasın.

Bu ayetlerde İsa evliliğin gerçek esas ve usullerini insanların yaratılış biçimiyle anlattı. Tekvin’in 1. Bölüm 27. Ayet ve 2. Bölüm 24. Ayetine bakınız. Hz. Adem yaratıldığında Tanrı onun yalnız kalmasını reva görmeyerek onun sefası için değil, belki ona uygun bir arkadaş olmak için Havva’yı da yarattı. Bundan anlaşılır ki, Tanrı asıl yaratmada bir erkek için birkaç kadın yaratmayıp bir kadın yaratmıştır. İsa bu konuyu anlattıktan sonra uygun bir tarz ile bir erkek ile bir kadın arasında nikah akdi gerçekleştikten sonra birbiriyle güzel geçinerek birisi ölünceye değin zinadan başka bir sebep onları ayıramaz. Çünkü Tanrı’nın emriyle insanlar evlilikte geçinmek için yaratıldığından, evlenen kimseleri ayırmaya insanın hakkı yoktur.

7.                       Ayet: “ Ferisiler İsa’ya: Öyleyse, Musa neden erkeğin, karısını, bir boş kağıdı verip boşayabileceğim söyledi dediler. ”

Bu söz Tesniye’nin 24. Bölüm 1. Ayetinde bulunarak orada geçen boşanma özel bir emir olmayıp, yalnız bir izin anlaşıldığından bu ayet boşanma belgesi usulünü anlatır.          

8.                       Ayet: “ İsa onlara, ' Musa, karılarınızı boşamanıza, yüreklerinizin katılığından ötürü izin verdi' dedi. Başlangıçta bu böyle değildi. ”

Yani İsrailoğulları çok senelerden beri yürürlükte olan adetlerden hemen vazgeçemediklerinden bu müsaade onlara verilmiştir. Fakat Tanrı insan cinsini yarattığı zaman muradı, kocalara karılarını boşamaya ruhsat vermek değildi.

9.                       Ayet: “ Ben size şunu söyleyeyim, karısını cinsel ahlaksızlıktan başka bir nedenle boşayıp başkasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanmış kadınla evlenen de zina etmiş olur. ”

Bu ayet ile tefsiri için 5. Bölümün 23. Ayetine bakınız.

10.                       Ayet: " Öğrenciler İsa’ya, ‘ Eğer bir erkekle karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha iyi ’ dediler. ”

Yani öğrencilerin sözlerinin özeti, eğer evlilik bu kadar sağlam ve hallolunmaz derecede metin ise de, bir adam başka uygun bir kadınla eziyet ve mahzuniyette ömrünü geçirmek tehlikesine yakalanmaktan hiç evlenmemek daha hayırlıdır, demektir.

11-12. Ayet: “ İsa onlara, ‘ Herkes bu sözü kabul edemez’ dedi. Ancak böyle bir Tanrı vergisine sahip olanlar kabul edebilir. Çünkü doğuştan, ana rahminden çıktıklarında hadım olanlar bulunduğu gibi, insanlar tarafından hadım edilmiş olanlar ve kendilerini Göklerin Egemenliği uğruna hadım saymış olanlar da vardır. Bunu kabul edebilen, kabul etsin! ”

İsa onlara cevaben “evlenmeyi her kişi kabul edemez” diyerek yukarıda geçen ayetlerde evliliğin bütün insanlara Tanrı tarafından tayin olunduğunu göstermiştir. Bu on ikinci ayetin manası budur ki, bazı adamların yalnız tabiatlarında eksiklik veya insan tarafından hizmette kullanıldıklarından evlenmeye başka uygun kimselerden başka bazı rahat nefs haline kavuşmak, elçi Pavlos gibi bütün ömür ve kuvvetlerini engellemeden ruhani meşguliyetlerine teslim eden kişilere evlenmemek uygun ve makbuldür.

13-15. Ayetler: “ O sırada bazıları küçük çocukları İsa’nın yanına getirdiler; ellerini onların üzerine koyup dua etmesini istediler. Öğrenciler onları azarlayınca İsa, ' Bırakın çocukları ’ dedi. Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir. Ellerini onların üzerine koyduktan sonra oradan ayrıldı. ”

Markos’un 10. Bölüm 13-16. Ayetleri ve Luka’nın 18. Bölüm 15-18. Ayetleri bu ayetler ile karşılaştırılması gerektir. Çocukların îsa tarafından kutsanmak için getirilmeleri o zamandan önce meydana geldiği anlaşılır. Çünkü havariler bunu uygun saymayıp îsa’ya zahmetli ve topluluğa verdiği derse engel olacağını zannedip çocukları getiren kimseleri azarlarlardı. Fakat bu çocukların annelerinin arzuları iyi olup, îsa’ya makbul idi. Çünkü anneler kendi canlarını sevdikeri gibi çocuklarını sevdiklerinden elbette onların rabbani inayete kavuşmalarını da isterlerdi. Gerçekte anne baba çocuklarını layıkıyla terbiye etmek isterlerse rabbani imdad ve inayete muhtaç olduklarından onlar çocuklarını teslim ile bereket ve ilahi inayeti yalvarmak yerinde ve lazımdır. îsa bu çocukları kabul etmeye memnuniyetle yaklaşıp Markos’un 1. Bölüm 16. Ayetine göre onları kucağına alıp kutsadı. Onun muhabbetiyle tevazuu bu konuda fazlasıyla latif ve şirin görünür. * Göklerin Egemenliği böylelerinindir* Yani bu şekilde iyilik ile kötülüğü ayırmaya kadir olmayan çocuklar ilahi inayetle hayat ve ebedi mutluluğa kavuşurlar. 18. Bölümün 3. Ayeti de bu on dördüncü ayet ile karşılaştırılıp okunması gerektir. Şöyle ki hayat ve ebedi mutluluğa kavuşacak olan kişiler çocuklar ve çocuk gibi gurur, kibir, haset ve nefsani şehvetden uzak olanlardan ibaret oldukları anlaşılır.

16.                       Ayet: “ Adamın biri gelip İsa’ya, ' Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım? ’ diye sordu. ”

Aşağıda gelecek ayetlerde görüleceği üzere İsa, adam ile yaptığı konuşma ve sonra öğrencileriyle yaptığı önemli konuşmalar Markos’un 10. Bölüm 17-31. Ayetlerinde ve Luka’nın 18. Bölüm 18-30. Ayetlerinde de yazılmıştır. Luka’nın yazdığına göre adam bir hakimdi. Bu konuşmanın İsa Kudüs’e gitmek üzere yol aldıktan sonra olduğu, Markos’un yazdığından anlaşılır. Adam acele ile gelip İsa’ya secde etti. Eğer bu adam Ferisilerden uzak ise de, diğerleri gibi İsa’ya itiraz etmek için gelmeyip ancak samimi kalple ebedi hayata kavuşmak konusunda daha ne lazım olduğunu İsa’dan öğrenmek isterdi.

17.                                           Ayet: " İsa ona, ‘ İyilik konusunda neden bana soru soruyorsun? ’ dedi. İyi 1

olan tek biri var. Yaşama kavuşmak istersen, O ’nun buyruklarını yerine getir. ”

İsa iyilik tabirini kabul etmemek değil, ancak adamın şüphesini gidermek istediğinden bu cevabı verdi. Yani sen beni yalmz bir adam zannettiğinde bu tabiri kulanmamahydın. Fakat bu iyilik konusundan vazgeçerek onun sorusuna cevaben ebedi hayata kavuşmak ilahi emirleri ezberlemek şartıyla olabilir diye buyurdu.

18.                       Ayet: “ Hangi buyrukları diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere şahitlik etme. ”

Adam bilmeden bir emirde ilgisiz kaldığını tahmin edip hangi emirlere itaat etmeliyim diye sorduğunda İsa ilahi kanundan bu emirleri söyledi. Bu emirlerin ayrıntılı tefsiri için 5. Bölüm 21-37. Ayetlerine bakınız.

19.                                           Ayet: " Annene babana saygı göster ve komşunu kendin gibi sev. ”

15. Bölüm 4. Ayet ve tefsirine, 22. Bölüm 39. Ayet ve tefsirine bakınız.

20.                        Ayet: “ Genç adam, ‘bunların hepsini yerine getirdim, daha ne eksiğim var?’dedi. ”

Adam yukarıda geçen emirleri, Yahudiler arasında anlaşıldığına göre ezberlediğinden kendisinde bir eksiklik göremedi.

21-22. Ayetler: “ İsa ona, ‘ Eğer eksiksiz olmak istersen, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazînen olur. Sonra gel, beni izle ’ dedi. Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. ”

İsa’nın adamı tecrübe edip kalp gözlerini açmak için bu sözü söylediği açıktır. Adamın ilahi kanuna itaati zahiri olduğundan eksik olup, onun sadakati bu tür büyük tecrübeye dayanıklı değildi. Adam ebedi hayata kavuşmak istediyse de, hayata kavuşmak İsa’ya bağlılık ile malının hepsini terk etmeye bağh olduğundan ve malların alakası ise adama göre daha kuvvetli bulunduğundan üzgün ve fazla muzdarip oldu ise de yine ayrılmıştır. O zamandan beri Incil’de onun hakkında hiç haber yoktur. Onun asıl arzusunun ebedi hayata kavuşmak olduğu, ancak dünyevi şeylere kavuşmak olduğu yaptığı işlerden bellidir.

23-24. Ayetler: " îsa öğrencilerine, ‘ Size doğrusunu söyleyeyim ’ dedi. Zengin bir kişinin Göklerin Egemenliğine girmesi güç olacak. Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı egemenliğine girmesinden daha kolaydır.

Bu söz ve örnek ile İsa mal ve servetten sahibinin ruhuna gelen zarar ve tehlikeyi anlatır. İsa bir zengin adamın asla ebedi hayata kavuşamayacağını söylemeyip ancak nadiren olur diye buyurmuştur. 6. Bölüm 19-21. Ayetlerinde yazıldığı üzere İsa insanların hâzinelerinin toplandığı yerde fikir, ümid ve arzuları bulunduğundan yok olmaya müptela olan cismani malların değil, ancak ruhani ve sonsuz bir miras gökte hazırlamaya herkese emreder .13. Bölüm 22. Ayetinde anlatı

Idığı üzere mal, servet ve dünya işleri insan ruhunun gözlerini kör edip kalbini hile ile celp edip önemli konular ve rabbani talimatından uzaklaştırır. Geçici servete fazlasiyle hasret çeken adam kendi ruhunun kıymetini layıkıyla göremeyip ebedi hayatı pek az suretle arzulayıp mağruriyet, kibir ve haset gibi bir takım günahlara yakalanır. Yirmi dördüncü ayette bulunan örnek, mümkünsüz bir şeyi anlatmak için o zamanda meşhur ve kullanılan sözlerdendir.

25.                         Ayet: “ Bunu işiten öğrenciler büsbütün şaşırdılar, ‘ Öyleyse kim kurtulabilir?’ diye sordular. ”

Havariler, mal ve servet arzusunun pek genel olduğunu bildiklerinden ebedi hayata kavuşmak hususunda çoğu insanlar İsa’mn yukarıda buyurduğu söze inandıkları halde ümitlerini keseceklerini görerek bu soruyu sordular.

26.                         Ayet: “ İsa onlara bakarak, ‘ İnsanlar için bu imkansız, ama Tanrı için her şey mümkün’dedi. ”

Yani herkes ilahi kudreti ile kalp ve ahlakça yenilenmeyince ebedi hayata kavuşamaz. Zengin bir adam malı bakımından ruhuna hasıl olan tehlikeden Kutsal Ruh’un etki ve gücüyle kurtulup ebedi hayata kavuşabilir. Tanrı’nın yanında her şey mümkündür denildiğinde yaratılışta mümkün olmayan şeylerin anlaşıldığı açıktır. Mesela gerçek olan Tanrı haklı ile haksızın farkını yok edemez. Çünkü bu mümkün olsa idi Tanrı gerçek olmaz idi. Bunun için haklı ile haksız arasında olan fark Tanrı’nın yüce sıfatı gibi sonsuzdur. Fakat bu mesele ne Tanrı’nın gücünü ne de O’nun diğer yüce sıfatına eksiklik getirir. Ancak hem onun gerçek olduğunu tasdik ve hemde insanların ümidlerine sağlam bir esas koyar.

27.                       Ayet: “ Bunun üzerine Petrus O’na, ‘ Bak’ dedi, biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik Neyimiz olacak? ”

Aşağıda gelecek ayetlerde yazıldığı üzere İsa’nın cevabından Petrus’un bu soruyu 20. Bölüm 22. Ayetinde anlatılacak rica gibi cismani arzudan olmayıp ancak temiz kalpten hasıl olduğu anlaşılır. Petrus anlatılan zengin adamın hali üzerine düşünerek kendi sonunun ne olacağını bilmek istedi ve hem de bütün havariler adına sorduğu anlaşılır.

28.                        Ayet: “ İsa onlara, ‘ Size doğrusunu söyleyeyim ’ dedi, her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelmiş olan sizler, on iki tahta oturup İsrail ’in on iki oymağını yargılayacaksınız. ”

Yani sizin ecriniz ahirette olacaktır. * İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda* sözü ceza gününü anlatır. * Sizler .... * sözü havarilerin hakim olacaklarını anlatmaz, çünkü 25. Bölüm 31. Ayet ile diğer delillerden ceza gününde hakimin yalnız Tanrı Oğlu olacağı anlaşılır. Ama havariler ceza gününde Rabb İsa Mesih’in makbul ve şerefli kullan olduklan bütün dünya tarafından bilinecektir. Mutlak hakimin hükmünün hak olduğunu tasdik edecekler demektir.

29.                        Ayet: “ Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne yada babasını, çocuklarını yada topraklarını bırakmış olan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak ”

Yani îsa ile onun Incil’ini her şeyden ve akrabasından fazla seven kimse ömrü boyunca Tanrı’nın ihsan ettiği nimetlerden kanaat ederek ve ebedi hayat ümidine kavuştuğuna sevinip, ahirette büyük mirası olacaktır.

30.                       Ayet: " Ne var ki, birincilerin bir çoğu sonuncu, sonuncuların bir çoğu da birinci olacak. ”

Meşhur olan bu sözü açıklamak için yirminci bölümün başında yazılan örnek buyurulduktan sonra bu söz yihe zikrolunup tefsir olunacaktır.

YİRMİNCİ BÖLÜM

(1-16) İsa'nın bağcılarla ilgili söylediği örnek, (17-19) kendisinin eziyet, hakaret ve cefa çekerek çarmıha gerileceğini, daha sonra tekrar hayata döneceğini haber vermesi, (20-24) Yuhanna ile Yakub'un uygun olmayan istekleri, (25-29) İsa’nın öğrencilerine alçak gönüllülük hakkında verdiği ders, (30-34) O’nun iki kör kişiyi iyileştirmesini anlatır.

1-16. Ayetler: "Göklerin Egemenliği, bağında çalışacak işçi tutmak için sabah erkenden dışarı çıkan toprak sahibine benzer. Adam, işçiler ile günlüğü bir dinara anlaşıp onları bağına göndermiş. Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıkmış, çarşı meydanında boş duran başka adamlar görmüş. Onlara ‘siz de bağa gidip çalışın. Hakkınız ne ise, veririm ’ demiş, onlar da bağa gitmişler. Öğleyin ve saat üçe doğru yine çıkıp aynı şeyi yapmış. Saat beşe doğru çıkınca, orada duran daha başkalarını görmüş. Onlara, 'Neden bütün gün burada boş duruyorsunuz? ’ diye sormuş. Onlar da ‘Kimse bize iş vermedi ki’ demişler. Onlara, ‘Siz de bağa gidin, çalışın’ demiş. Akşam olunca, bağın sahibi kahyasına, ‘işçileri çağır, sonunculardan başlayarak, birincilerine kadar, hepsine ücretlerini ver’ demiş. Saat beşe doğru işe başlamış olanlar gelip kahyadan birer dinar almışlar. Birinciler gelince daha çok alacaklarını sanmışlar, ama onlara da birer dinar verilmiş. Paralarını alınca bağın sahibine karşı söylenmeye başlamışlar. Bu sonuncular yalnız bir saat çalıştılar, ama sen onları, günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun’ demişler. Bağın sahibi onlardan birine şöyle karşılık vermiş: Arkadaş, sana haksızlık ettiğim yok! Seninle bir dinara anlaşmadık mı? Hakkını al, git! Sana verdiğimi bu sonuncuya da vermek istiyorum. Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu? Yoksa elim açık diye kıskanıyor musun?’ işte böylece sonuncular birinci, birinciler de sonuncu olacak. ’’         (

Bu örneğin manası gayet açıktır. Yani bir bağ sahibi sabahleyin bir takım reçberler tutarak adet olduğu üzere günlük dörder kuruşa anlaşma yapıp onları bağına gönderdi ve saat dokuz, üç ve beşte çarşıya varıp bir takım işsiz adamları da gördü ve onları da bağına gönderdi. Saat beş sıralarında geriye kalan bir saatte çalıştırmak için birkaç işçi tuttu. Akşam olduğunda anlaşmaya uygun olarak önce gelenlerin ücretini 1

vermiş ve diğerlerine de şefkat edip aynı ücreti onlara da vermiş. Ancak önce gelenler buna razı olmayarak bağcının göstermiş olduğu şefkate haksızlık ederek itiraz ettiler. Bu örneğin asıl amacı şu deliller ile anlaşılabilir. Birinci olarak, 19. Bölümün sonundaki ayetlerde yazıldığı üzere Havariler tarafından İsa’nın buyurduğu sözlerin yanlış anlaşılmaması için buyurulmuştur. İkinci olarak, bp örneğin asıl mana ve maksadı Tanrı tarafından müminlere verilecek nimetler, ücret cinsinden değil ancak ihsan ve inayet cinsinden olduğunu ortaya koyar. Şöyle ki: Rabb İsa Mesih'in hizmetinde en fazla süre ve en fazla gayretle çalışan kişiler ile Tanrı’nın huzurunda makbul olmak için kendi liyakatlerine güvenmemelidirler. Çünkü gayret ile iman ve ilahi emirlere samimiyetle itaat etmek gerekirse de ebedi hayat ile diğer bütün nimetler insanların sevap ve liyakatinden olmayıp ancak Tanrı’nın İsa Mesih aracılığıyla ihlasla iman edenlere vaad etmiş olduğu inayet ve merhamettendir. Üçüncü olarak, bu örneğin söylenmesi ilk başta Havarilerin ruhanî menfaatleri üzere olacaktır ki, vadedilen şerefe dayanarak onlar kibirlenip, kibirlerinden dolayı girdikleri günahlar yüzünden Tanrı tarafından diğerlerine verilen nimetlerden dolayı söylenerek ecirlerinden tamamen mahrum kalmasınlar.

Yine bu örnek havarilerden başka îsa aracılığıyla ortaya konan kurtuluş ve ebedi hayat müjdesini kabul etmeye ilk başlarda davet olunan kimseler (mesela Yahudiler) hakkındadır. Elçilerin İşleri 13. Bölüm 46. Ayetinde yazıldığı üzere Pavlos Yahudilere hitaben dedi ki: ‘Tann’nın sözü önce size söylenmesi gerekir idi. Ama siz onu reddedip kendinizi ebedi hayata layık görmediğinizden şimdi biz diğer toplumlara yöneliyoruz. İnsanlara göre; bütün insanlar İsa’nın ruhanî hizmetine davet olunmuşlar ve her ne sebepten dolayı olursa olsun birinin diğerine üstün olması olabilir ise de, kibir göstermezse alacağı ücret kendi liyakatinden olmayıp Tanrı’nın inayetinden olacağını unutmamalıdır. Çünkü her ne kadar bu örnek ile diğer yerlerdeki İsa'ya inananlara ihsan olunacağı sonsuz kurtuluş ve mutluluğun ücret karşılığı olduğu açıklanmış ise de inananların kavuşacakları mutluluk İlahî inayetten olacak ve borç türünden olmadığı Incil'i okuyan herkes tarafından bilinir. * Sonrakiler .... * Sonrakilerin durumu fazlasıyla makbul, yüce. Öncekiler sonraya kaldılar. Ebedi hayata davet olunanların çoğu asi olup Tanrı tarafından kabul görmediklerinden tercih edilmediler.

17-19. Ayetler: "İsa Kudüs'e giderken yolda on iki öğrencisini bir yana çekip onlara şöyle dedi: Şimdi Kudüs'e gidiyoruz. İnsanoğlu başkahinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da onu ölüm cezasına çarptıracaklar. Onunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için onu diğer toplumlara teslim edecekler. Ne var ki o, üçüncü gün dirilecek. ”

Bu sözler Markos’un 10. Bölüm 32-34. Ayetlerinde daha ayrıntılı olarak açıklanmış olduğundan oraya bakılmalıdır.

20.                            Ayet: “O sırada Zebedi oğullarının annesi oğullarıyla birlikte İsa'ya yaklaştı. Önünde yere kapanarak ondan bir istekte bulundu. ”

Markos’un 10. Bölüm 35. Ayetine göre Yuhanna ve Yakup bu ricayı İsa’ya arz ettiler. Fakat bir adamın yaptırdığı şeyi yaptığı sözüyle açıklamak âdet olduğundan bu iki ifadeden Yuhanna ile Yakub’un ricası anneleri aracılığıyla ön plana çıktığı anlaşılıyor.

21.                            Ayet: “İsa kadına, 'Ne istiyorsun?’ diye sordu. Kadın ona, 'müsaade buyur da bu iki evladımın biri sağında, biri solunda otursunlar’ dedi. ”

Böyle bir istek daha önce geçen ayetlerde İsa'nın çekeceği elem, eziyet ve cefaya haddinden fazla uygun görünmemişti. 17. Bölüm 22 ve 13. Ayetleri ve Luka’nın 22. Bölüm 24. Ayetlerine bakınız.

22.                            Ayet: “İsa ona, 'siz ne istediğinizi bilmiyorsunuz’ diye karşılık verdikten sonra, benim içeceğim kaseden içip yağlanacağım yağ ile yağlanabilir misiniz, diye sordu. Onlar da ona yapabiliriz, dediler. ”

İsa burada çarmıha gerileceğim ima etmiştir ve Yuhanna İsa'yı çarmıh halinde gördüğü zamanda bu cevap fazlasıyla uygunsuz görünmeli idi. Yuhanna’nm 19. bölümüne bakınız.

23.                            Ayet: “İsa onlara dedi ki: Elbette benim içeceğim kaseden içeceksiniz, yağlanacağım yağdan yağlanacaksınız, dedi. Ama sağımda ve solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değildir. Babam bu yerleri kimler için hazırlamışsa onlar oturacaktır. ”

Daha sonra Yakup kılıç ile öldürüldü. Yuhanna da çok eziyet ve cefaya maruz kaldı. Elçilerin İşleri 12. Bölüm 2. Ayet, 4. Bölüm 3, ayet ve 5. Bölüm 40. Ayetine f bakınız.

24.                                                    Ayet: “Bunu işiten diğer on öğrenci iki kardeşe darıldılar. ”

Bu kardeşlerin hırs, kibir ve bedeni arzuları burada görülür.

25-28. Ayetler: “Ama İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: 'Bilirsiniz ki milletlerin liderleri onları egemenlik hırsıyla yönetirler, ileri gelenleri de onlara bağlılıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, diğerlerinin hizmetkarı olsun. Aranızda birinci olmak isteyen, diğerlerinin kulu olsun. Nitekim insan oğlu hizmet edilmeye değil hizmet etmeye ve bir çokları uğruna canını feda olarak vermeye geldi. ”

İsa bu iki Havarinin isteklerinden fırsat bularak öğrencilerine sakin bir kalp üzere olmalarını tenbihledi. Şöyle ki, İsa'nın sözüne göre, Hıristiyan toplumunda görevden dolayı gurur içine düşülmemelidir. En makbul, en geçerli hizmet görmekten ortaya çıkacak ürün buna bağlıdır. Bunda en büyük ürün İsa'nın kendisidir. Çünkü insanların kurtuluşu için bu dünyaya gelerek kendisini feda etmiştir.

29-34. Ayetler: "Eriha'dan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsa'nın ardından gitti. Yol kenarında oturan iki kör adam İsa'nın geçmekte olduğunu duyunca 'Ya Rabb! Ey Davud oğlu halimize acı' diye bağırdılar. Kalabalık onları azarlayarak susturmak istediyse de onlar, 'Ya Rabb! Ey Davud oğlu halimize acı' diyerek daha çok bağırdılar. İsa da durup onları çağırdı. 'Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?' diye sordu. Onlar da 'Ya Rabb! Gözlerimiz açılsın' dediler. İsa onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve İsa'nın ardından gittiler. ”

Markos’un 10. Bölüm 46-52. Ayetlerine bakınız.

YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM

(1-11) Bütün halkın saygı gösterileri arasında İsa'nın Kudüs'e girmesi, (12-16) tapınağı temizlemesi, (17-22) Meyvesiz incir ağacını kurutması, (23-27) Kahinleri susturması, (28-32) İki oğulla ilgili örneği, (33-46) Haksız ve zalim 1 bağcılarla ilgili söylediği örnekleri anlatır.

1. Ayet: “Kudüs'e yaklaşıp Zeytin dağının batısında bulunan Beytfacı'ya geldiklerinde İsa iki öğrencisini gönderdi. ”

Markos’un 11. Bölüm 1-11. Ayetleri ve Luka’nm 19. Bölüm 29-44. Ayetleri ile bağlantılıdır. îsa'mn çarmıha gerildiği haftanın başında meydana gelmiştir. Yuhanna'riin 12. Bölüm 12. Ayetinden îsa'mn Pazartesi gecesi Beyt-i înaye'de kaldığı anlaşılıyor ve Beytfacı köyü Beyt-i înaye'ye yakındı. Ayette geçen dağ Kudüs'ün doğu tarafında idi. Ancak Kudüs'ten bir dere ile ayrılır. Bu iki köy ve bu dağın doğu tarafında idiler. Bu dağda eski zamanlarda pek çok zeytin ağaçlan olmuşsa da bugün çok azdır.

2-5. Ayetler: “Karşınızdaki köye varın. Hemen orada bağlı bir dişi eşek ve yanında bir sıpa bulacaksınız. Onları çözüp bana getirin. Size bir şey olursa Rabb'in bunlara ihtiyacı var, hemen geri gönderecek, dersiniz. Bu olay peygamber aracılığıyla bildirilen şu sözün yerine gelmesi için oldu. Siyon kızına deyin ki, bak alçak gönüllü kralın, bir eşeğe, bir sıpaya, bir eşek yavrusuna binmiş sana geliyor. ”

Markos ve Luka sadece sıpadan bahsediyorlar. Çünkü eşek birlikte ise de İsa yalınız sıpaya binmiştir. Yine Markos ve Luka’nın yazdıklarına göre, bu sıpaya şimdiye kadar insan binmemiş idi. Çok eski zamanlarda şehzadeler ile büyükler eşeklere binip Tesniye'nin 20. Bölüm 3. Ayet ve 1. Kralların 6. Bölüm 7. Ayetine göre mukaddes yerlerde binilmemiş sıpalar almak o zamanın adetlerindendi. Siyon kızı tabiri Ahd-i Atik'te Kudüs için kullanılır. Çünkü Kudüs'ün yerleştiği dağların büyüğü Siyon idi. Yeşaya'nm 62. Bölüm 11. Ayetine bakınız. 5. Ayette geçen söz Zekeriya'nın 9. Bölüm 9. Ayetinde bulunup bahsedilen kelam Yahudiler arasında îsa hakkında buyurulduğu anlaşılmaktaydı. O zamanlar henüz İsa Mesihullah olduğunu halka göstermemiştir. Bu sıpa olayı özellikle Mesihullah olduğunu kamuoyuna açıklamak için meydana geldi.

6.                            Ayet: "Öğrenciler gittiler, İsa'nın kendilerine buyurduğu gibi yaptılar. "

Markos ve Luka'nm yazdığından anlaşılıyor ki, İsa'nın buyurduğu gibi eşek ile sıpanın bulunduğu keyfiyetler meydana geldi.

7.                           Ayet: “Eşek ve sıpayı getirip üzerlerine giysilerini yaydılar, İsa da sıpanın üzerine bindi. ”

İsa'nın hangisine bineceğini bilemediklerinden hayvanların ikisini de hazırladılar. Orada hazır olanlar İsa'nın binmesi için tahsis edilen eşek ve sıpanın üzerlerine elbiselerini atarak onun Mesihullah olduğunu tahsis ettiler.

8.                           Ayet: “Halkın büyük bir bölümü giysilerini yolun üzerine serdi. Bazıları da ağaçlardan dallar kesiyor, yola seriyorlardı. ”

Yuhanna’nın yazdığına göre bu dallar, hurma dalları idiler. Bir ulu kişinin ululanması için geçeceği yola bir takım hurma dalları döşemek veyahut kendi elbiselerini sermek o zamanın adetlerinden idi.

9.                          Ayet: “Önden giden ve arkadan gelen kalabalıklar şöyle bağırıyorlardı: “Davud Oğlu'na hoşa’na Rabbin adıyla gelene övgüler olsun, en yücelerde hoşa ’na”

Yani kalabalık bir grup Mesihullah’a mahsus Unvanlar ile İsa’yı yüceltirlerdi.

.                                                                        4

10.                           Ayet: “İsa Kudüs’e girdiği zaman bütün kent, bu kimdir, diyerek çalkalandı. ”

Yuhanna’nm 12. Bölüm 17-19. Ayetlerinde pek çok adam olduğu kaydedilmiştir. Yuhanna’nm 11. Bölüm 1-40. Ayetlerinde açıklandığı üzere İsa’nın kudreti ile Luazür adındaki kişinin öldükten sonra dirildiğini gördüklerinden İsa’nın Kudüs’e girişini Tanrı mübarek eylesin, diyerek tebrik eden kalabalık içine büyük bir memnunlukla katılmışlardır. İsa’nın bu büyük kalabalık tarafından çok büyük övgüyle kabul olunduğunu Ferisiler gördüklerinde aşırı derece muzdarip oldukları bu ayetlerden anlaşılmaktadır. *Bu kimdir?* Bu sorudan anlaşılır ki Kudüs halkından çoğu İsa’yı şahsen tanımaz idi. Çünkü onun halka karşı olan büyük görevi dolayısıyla zamanının çoğu Celile’de geçtiğinden halk tarafından tanınmaması normaldir.

11.                           Ayet: “Kalabalıklaryine ‘Bu Celile’nin Nasıra kentinden İsa Peygamber’ diyordu. ”

İsa Kudüs’te meşhur olduğundan halkın kolayca onu tanımasını sağladı. Luka’nın 19. Bölüm 14-44. Ayetlerinden anlaşıldığına göre İsa Kudüs’e yaklaştığı zaman halkının günahları yüzünden biraz vakit geçirdikten sonra gelmesi takdir-i İlahîden olan harabından dolayı üzülmüştü.

12-13. Ayetler: “Isa tapınağa girip orada alışveriş yapanların hepsini dışarıya kovaladı. Sarrafların masalarını ve güvercin satanların sehpalarını alt üst etti. Onlara şöyle dedi: ‘Benim evime dua evi denilecek diye yazılmıştır. Ama siz burayı hırsızlar inine çevirdiniz ’ dedi. ”

Markos’un 11. Bölüm ve 11. Ayetinden anlaşılıyor ki, bu durum zafer alayı ile Kudüs’e girdiği gün meydana gelmemiş ertesi günü yani Pazartesi günü meydana gelmiştir. Bu hadise Yuhanna’nm ikinci bölümünde ifade edilen keyfiyetlerle aynı değildir. Belki yukarıdaki bölümde ifade edilen durumlar İsa’nın amme hizmetine harcadığı ömrünün başlangıcında meydana gelmiş olabilir. Burada zikredilen durumlar ise bu zamanın öbür haftasında meydana gelmiştir. İsa bu tarz ile tapmağı temizlemesi kendisiyle İlahî kudretin gösterilmiş olduğuna delalet etmek için meydana gelmiştir. Orada bulunan yabancılar İsa’nın gösterdiği güçten korkarak çekilip gittiler. *ahşveriş edenler* Kurban için hayvan alıp satanlar idi. *Tapınak* Bu tapınak avlusu olarak anlaşılmalıdır. Fakat bütün tapınağın Tanrı’ya ibadete tahsis edilmiş olduğundan hiçbir suretle ticaret etmek için kullanılmasına izin yok idi. * Sarraflar* Yahudiler tarafından tapmağa verilen sikke. Yahudilerin sikkesi diğerlerine göre daha çok talep edildiğinden yabancı sikkelerle değiştirilmesi için sarraflar orada otururlardı. *Güvercin* Levililerin 5. Bölüm ve 17 ayet ve 14. Bölüm 22. Ayetinden anlaşıldığına göre Musa’nın şeriatinde fakirler tarafından kurban edilmek üzere tapınağa güvercinler takdim edilirdi. *Yazılmış* Yeşaya’nın 56. Bölüm ve 7. Ayetine bakınız. *Hırsızlar mağarası* Tapınak avlusunda alışveriş edenler fırsat buldukça halkı aldatıp ibadethaneyi kirletmelerinin yanında hırsızlık da yaparlar idi.

14. Ayet: “Tapmakta iken kendisine gelen kör ve kötürümleri iyileştirdi. ”

îsa, âdeti üzere tapınakta bulunan hastaları iyileştirmiştir.

15-16. Ayetler: “Ne var ki başkahinlerle din adamları onun meydana getirdiği mucizeleri ve tapınakta ‘Davud oğluna Hoşa’na’ diye bağıran çocukları görünce üzüldüler. İsa’ya 'Bunların ne söylediğini duyuyor musun?’ diye sordular. İsa da onlara 'Evet! Duyuyorum. Siz şu sözü hiç okumadınız mı? Küçük çocukların ve emzikli olanların dudaklarından kendine övgüler döktürdün. ’ dedi. ”

Onlar İsa’ya düşmanlık edip idamına karar verdiler. * okumadınız mı* Mezmurların 8. Bölüm 12. Ayetine bakınız. İsa’ya gösterilmesi gereken saygı ileri 1

gelenler tarafından gösterilmemiş olup ahlak ve meşrepleri arzu ve heveslerine tabi olarak kendilerini kötü yollara sevk etmeyen çocuklar tarafından gösterildi.

17. Ayet: “İsa onları bırakıp kentten çıktı. Beytanya’ya dönüp geceye orada geçirdi. ”

İsa Kudüs’te konaklamayıp Zeytin dağının öte tarafında bulunan küçük bir köy olan Beytanya’da dostlan olan Luâzür ve onun kız kardeşleri Meryem ve Marta’nın evinde kaldı.

18-22. Ayetler: “İsa sabah erkenden kente dönerken acıkmış idi. Yol kenarında gördüğü bir incir ağacına yaklaştı. Ağaçta yapraktan başka bir şey bulamayınca ağaca, ‘Artık sonsuza dek meyven olmasın ’ dedi. İncir ağacı hemen o anda kurudu. Öğrenciler bunu görünce şaşkına döndüler. ‘İncir ağacı birden bire nasıl kurudu. ’ diye sordular. İsa onlara şu karşılığı verdi: 'Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da şüphe etmezseniz yalnız incir ağacına olanı yapmakla kalmazsınız, şu dağa, kalk denize atıl, derseniz dediğiniz olacaktır. İman ederek dua ettiğinizde her şeyi alacaksınız. ”

İsa bu mucize ile öğrencilerine imanın faziletini ve hem de ikiyüzlülüğün karşılaşacağı azaba dair bir ders vermek istedi. Bu yüzden bu mucizeyi gerçekleştirdi. Markos’un 11. Bölüm 12-14 ve 20-26. Ayetlerinde bu mucize ayrıntılı olarak yazılmış ve tefsir edilmiştir.

23. Ayet: “îsa tapınakta ders verirken baş kahinler ile halkın ileri gelenleri yanına gelerek 'Bunları hangi yetki ile yapıyorsun, bu yetkiyi sana kim verdi? ’ diye sordular. ”

Bu gelen kişiler milletin büyük meclisi üyeleri olup tapınak ile Yahudi dini ve onun ibadet usulünün muhafızları olduklarından İsa’nın verdiği derslerle yeni bir usul

I

meydana getirmekle kendi kendini görevlendirdiğini düşünerek bu soruyu sormaya haklan olduğunu düşündüler. Eğer bunlann soruları art niyetle değil de hakkaniyet ve samimiyetle işin aslım bilmek arzusuna dayalı olsaydı şüphesiz onlara cevap verilecekti.

24-27. Ayetler: “İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Ben de size bir soru soracağım, bana cevap verirseniz, ben de size bunları hangi yetki ile yaptığımı söylerim. Yahya ’nın vaftiz etme yetkisi nereden geldi; Tanrı ’dan mı, insanlardan mı? ’ Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar: ‘Tanrı ’dan dersek, bize öyle ise ona niçin inanmadınız, diyecek. Yok eğer insanlardan dersek, halkın tepkisinden korkuyoruz. Çünkü herkes Yahya’yı peygamber sayıyor. ’ İsa ’ya ‘bilmiyoruz ’, diye cevap verdiler. İsa, ‘Ben de size bunları hangi yetki ile yaptığımı söylemeyeceğim ’ dedi. ”

Eğer îsa, Mesihullah olduğunu onlara açıklamış olsaydı, onlar onu tutuklamaya fırsat bulacaklardı. Yahya, İsa’nın Mesih olduğunu açık olarak ikrar ve tasdik etmişti. Yahya’nın görevinin Tanrı tarafından verildiği kabul edilir ise İsa’nın Mesihullah olduğunu kabul etmek gerekir. Bütün halk Yahya’nın peygamber olduğunu kabul ettikleri için söz konusu ileri gelenler bunu inkar edemediklerinden İsa aleyhine kurdukları tuzağı icra edemeyip susmaya mecbur kaldılar.

28-32. Ayetler: “Amma şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu varmış. Adam birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağda çalış ’ demiş. Oda ‘Gitmek istemem ’ dedi. Ama sonra pişman olup gitmiş. Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söylemiş. O da, ‘Giderim, efendim ’ demiş, ama gitmemiş. “Şimdi ikisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş olur? ’ dedi. Onlar: ‘Birincisi ’ diye karşılık verdiler. İsa da onlara, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileri ile fahişeler, Tanrı’nın egemenliğine sizden önce giriyorlar’ dedi. Yahya size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız.

Oysa vergi görevlileri ile fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona inanmadınız. ”

Bu örnek vaftizci Yahya hakkında buyurulmuş olan maddelerle ilgilidir.

Bu örnek, din bilginleri ile Ferisilerin İlahî emirlere itaat ettikleri iddiasında bulunurken hakikatte onlann İlahî kanunlara zıt hareket ettiklerini ortaya koymak için söylenmiştir. Halbuki bütün halk İlahî emirlere itaat etmeyerek kabahatlerini açıkça gösterenler bile nasihatçı Yahya’nın ve daha sonra İsa’nın öğüdü etkisiyle tövbe ederek tam bir iman elde etmişlerdir. Bu örnekte geçen adamdan maksat Tanrı olduğu bellidir. Çünkü Tanrı bir babanın çocuklarına emrettiği gibi insanlara emreder. * Önceki* Yani çocuklarından biri demek olup bundan bütün halkın muhatap olduğu anlaşılır. *Vanp bugün bağımda çalış* Bundan bir hizmetin yerine getirilmesi istendiği anlaşılır. *istemem* Bu kelime çok kötü olarak söz konusu emre aykırılığı ifade eder. *ikinci* Ferisiler, din bilginleri ve muallimler anlaşılır. Otuzuncu ayetten anlaşıldığına göre gerçek itaat iddiadan ibaret olmayıp ancak icradan ibarettir. * Vergi memurları ve I

fahişeler* Bunlar herkesin bildiği gibi temiz ve hiçbir hakka sahip olmayan açık günahkar idiler. Bu tür adamlardan çoğu kimseler bile hakkı kabul edip günahlarından tövbe ederek bağışlanmaya ve ebedi kurtuluşa ermişlerdir. Bunlar Ferisilerden ziyade tövbe ve iman eylemeye istekli olmuşlar ise de Ferisiler de tövbe edip hak ve sevap iddia ettikleri bir takım batıl fikirlerden vazgeçerek Tanrı’nın emirlerine itaat ederek ebedi kurtuluşa ermek fırsatları ellerinde idi.

33-46. Ayetler: “Bir benzetme daha dinleyin: Toprak sahibi bir adam, bağ dikmiş, çevresini çitle çevirmiş, üzüm sıkmak için bir çukur kazmış, bir de bekçi kulesi yapmış, sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıkmış. Bağ bozumu yaklaşınca, üründen kendisine düşeni almaları için kölelerini bağcılara yollamış. Bağcılar, adamın kölelerini yakalamış, birini dövmüş, birini öldürmüş, diğerini de taşlamışlar. Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda köle yollamış. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yapmışlar. Sonunda bağ sahibi, ‘Oğlumu sayarlar ’ diyerek bağcılara onu yollamış. Ama bağcılar adamın oğlunu görünce birbirlerine, ‘Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım ’ demişler. Böylece onu yakalayıp bağdan dışarı atmış ve öldürmüşler. Bu durumda bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak? İsa’ya şu karşılığı verdiler: ‘Bu korkunç adamları, korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak. ’ İsa onlara şunu sordu: 'Kutsal yazılarda şu sözleri hiç okumadınız mı? Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu. Rabbin işidir bu, gözümüzde harika bir iş. ’ Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı ’nın egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştirecek bir topluluğa verilecek Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip geçecektir’ dedi. Baş kahinler ve Ferisiler İsa’nın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için söylediğini anladılar. Onu tutuklamak istedilerse de, halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk, onu peygamber sayıyordu. ’’

Bu ayetlerde bulunan örnekle talimatın Markos’un 12. Bölüm 1-12. Ayetlerinde açıklanması uygun görülmüştür.

YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM

(1-14) Padişah oğlunun düğün ziyafeti örneği, (15-22) Padişah ve hükümdarlara vergi vermek ve saygı göstermek gerektiği gibi Tanrı’ya da itaat ile tevekkül etmenin farz olduğu, (23-33) İsa’nın Sadukileri susturup kıyametin hükmünü açıklaması, (34-40) İlahî kanunun özeti. (41-46) İsa’nın Davud peygamberin hem oğlu hem de rabbi olduğu konusunu açıklar.

Bu bölümün 1-14. Ayetlerinde yazılan örnek Luka’nm 14. Bölüm 16-24. Ayetlerinde açıklanan örnekle her ne kadar bazı noktalarda aynı gözükse de başka anlamda olduğu bellidir.

Luka’da bulunan bu örnek İsa’nın ruhanî görevini yerine getirmeye başladığı ilk günlerde bir ziyafet esnasında meydana gelmiştir. Matta’nm açıkladığı örnek ise İsa’nın çarmıha gerilmeden on gün kadar önce bazı kişilerin sözlü olarak saygısızlık ettikleri ve onlara verilen cezanın şiddetli oluşu ile ilgilidir.

1.                           Ayet: “îsa onlara örnek getirerek şöyle dedi. ’’

21. bölümün sonunda bulunan örnek özellikle Ferisiler ile başkanlara söylenmiş olmakla birlikte Markos’un 12. Bölüm 12. Ayetine göre Ferisiler ve başkanlar, gücenmişler ve yola koyulduklarından dolayı bu örnek bütün halka hitaben söylenmiştir.

2.    Ayet: “Göklerin egemenliği oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer. ”

Yani İsa aracılığıyla insanlara bahşedilen İlahî lütuf ve onun insanlar tarafından kabul veya reddolunması yukarıda geçen padişah düğünü ziyafetine ait örnek ile ilgili yapılan açıklamalardır. Göklerin Egemenliği tabiri Matta’nm 3. Bölüm 2. Ayetinde ayrıntıları ile açıklanmıştır.

3.                           Ayet: “Kral hizmetçilerini şölene davet etmek istediklerine yolladı. Ancak onlar düğüne gelmek istemediler. ”

Onlar ilk önce davet olunup ziyafet hazır olduğunda hizmetçiler onlara gönderilerek getirilmek istendilerse de onlar ilgisiz ve isteksizdiler. Fakat 4. Ayetten anlaşılır ki, padişah oların saygısızlıklarına tahammül ederek onları tekrar ziyafete davet etmek üzere diğer hizmetçileri gönderdi. Bu davetin asıl maksadı Tanrı’nın ta zamanın başlangıcından beri ebedi kurtuluşun gelecek1 îsa Mesih aracılığı ile olacağını peygamberlere olunan ilham yoluyla Israiloğullanna tebliğ etmiştir.

4.                            Ayet: “Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara demiş ki: ‘Davetlilere şunu söyleyin. Bakın ben ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır, gelin şölene. ”

*Her şey hazır gelin* denilerek gönderilen hizmetçiler vaftizci Yahya’yı ve daha çok İsa’yı gösterir. Çünkü İsa, bizzat kefil olmasıyla insanlara ihsan olunan İlahî lütfü müjdeleyenlerin en büyüğüdür.

5-6. Ayetler: “Ama davetliler aldırmamışlar. Biri tarlasına biri ticaretine gitmiş, öbürleri de kralın kölelerini yakalayıp söverek öldürmüşler. ”

Burada iki sımf kişilerden bahsedilmektedir. Bir sımfı kendi mallarını çoğaltmaya çalışanlardan ibarettir. Diğer sınıf da iyi düşüncelere sahip olup padişahın mürüvvetini hor görerek hizmetçilerini sövüp öldürenlerdir. Bu iki tür adamlardan ilk türdekilerden kastedilen İsrailoğullarınm tamamıdır. Onlar, İsa aracılığıyla ihsan olunan kurtuluş ve İlahî lütfü reddetmişlerdir. İkinci sınıf da bir milletin şeyh ve reislerini ortaya koyar. Çünkü onlar, Tanrı’nın kullarına fazlasıyla kin beslemekle üç gün sonra Tanrı’nın oğlunu çarmıha gerdiler.

7.                           Ayet: “Kral öfkelenmiş ordularını gönderip o katilleri yok etmiş, kentlerini ateşe vermiş. ”

Tanrı, zatı tarafından ihsan olunan müjde nimeti insanlar tarafından aşağı görüldüğünde adaleti gereği bu tür küfran-ı nimet edenlere gazap ve azap eder.

*ordularını gönderir. * Bu söz peygamber haberlerinden olup kırk sene sonra Kudüs’ün harap olacağını ima eder. Kudüs’ün harap olması ise Tanrı’nın iradesi üzere Titos o

adındaki Roma imparatorunun askeri vasıtasıyla meydana geldiğinden bu askerler burada Tann’mn askeri ismiyle anılırlar. Diğer delillerden de böyle anlaşıldığına göre hükümdarlar Tann’mn tedbirini icra etmeye tayin olunduklarında -şahsen gerek makbul gerek gayri makbul olsunlar- bazen Tann’mn kulları olarak isimlendirilirler. Yeşaya’nın 44. Bölüm 28. Ayet ve 45. Bölüm 1. Ayetine bakınız.

8-10. Ayetler: "Sonra kölelerine şöyle demiş: 'Düğün şöleni hazır, ama çağırdıklarım buna layık değilmiş. Gidin yol kavşaklarına, kimi bulursanız düğüne çağırın. ’ Böylece köleler yollara dökülmüş, iyi kötü kimi bulmuşlarsa hepsini toplamışlar. Düğün yeri davetlilerle dolmuş. ”

Bu ayetler, İsa’yı inkar eden Yahudileri bir kenara bırakarak hayat müjdesini diğer milletlere müjdelemek hakkında Havarilere illiam olunan İlahî emri ima etmektedir. Bu emirler, Havarilerde açıklandığı üzere derhal yerine getirilmiştir. 10. Ayet Hıristiyanlığın çeşitli milletlere öğretilmesi ve dolayısıyla süratle yayılması, her tür insanın ebedi hayat ziyafetine daveti son derece sevinçle kabul edip tövbe ve iman etmelerini açıklar.

11-13. Ayetler: "Kral misafirleri görmeye geldiğinde orada düğün elbisesi giymemiş bir adam gördü. . Ona ‘Ey dost düğün elbisesi yok iken buraya nasıl girdin ’ diye sorunca o kişinin dili tutuldu. O zaman melik uşaklarına ‘Bunun ayaklarını ve ellerini bağlayın ve onu kaldırıp dışarı karanlığa çıkarın, orada ağlayış ve diş gıcırdaması olacaktır. ”

Bu sözler de peygamber haberleri türündendir. Ahirette daimi ceza ve mükafatı açıklar. Meliğin misafirleri görmeye gelmesi ahirette mutlak hâkim olan Tann’mn oğlu insanlann ahlakına ve işlerine dikkatle bakıp hüküm vermesini açıklar. Misafir, padişahın yüceliği ve ululuğuyla verdiği ziyafete hakkıyla dikkat etmeyip diğerleri gibi kendi için Tanrı’nın şefkati ile hazırlanmış olan elbiseleri giymemesi bu dünyada Hıristiyanlara dahil olup göklerde olan ebedi saadet ziyafete kabule layık olmayacaklanndan cehenneme konulacak olan bir tür Hıristiyanları açıklar. *Dili tutuldu* Söz konusu yerilen işlerden dolayı hiçbir özür ve bahane ortaya koyamadı. *Dışandaki karanlığa çıkann* Yani cehennem zindanına atın.

14.                            Ayet: "Çünkü davet olunanlar çok ama seçilenler azdır. ”

Bu ayetin açıklaması için 20. Bölüm ve 16. Ayetine bakınız.

15.                           Ayet: “Bunun üzerine Ferisiler çıkıp gittiler. Söz ile onu tuzağa düşürmek için fikir alışverişinde bulundular. ”

Ferisiler yukarıda ifade edilen örnekleri duyduklarında sözün delalet ettiği manadan kendi aleyhlerine olduğunu anlayıp İsa’nın idamı hususunda fikir alışverişinde bulundular. I

16-17. Ayetler: “Hirodes yanlıları ile birlikte kendi öğrencilerini ona gönderip 'Ya hoca! Sen doğrusun. Tann’nın yolunu hakikat üzere öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliriz. Çünkü insanlar arasında ayırım yapmazsın. Şimdi bize söyle sana nasıl görünüyor? Sezar ’a vergi vermek caiz midir, yoksa değil midir? ’ dediler. ”

Bu ayetler, Markos’un 12. Bölüm 13-17. ve Luka’nm 20. Bölüm 20-26. Ayetleriyle karşılaştırılsın. Yahudiler, Roma devletine mecburen tabi olmuşlardı. Ferisiler, Roma devletine asla meyletmemişlerdi. Hirodes yanlıları ise bu devletin hükümranlığını kendi istekleri ile kabul etmişlerdi. Bu iki gurup arasında daima bir düşmanlık vardı. Bunun için bunlardan her ikisi İsa’yı kendi tarafına çekmek için çok çalışıyorlardı. Kötü niyetlerini dalkavuklukla yürürlüğe koymaya başladılar. Şayet îsa Ferisilerin taraftan olarak Roma imparatoruna tabi olmalanna rağmen her Yahudinin verdiği verginin caiz olmadığım söylemiş olsaydı, Roma devleti tarafından töhmet altında bırakılmak için bir fırsat ortaya çıkacaktı. Eğer îsa, Hirodes yanlıları taraftarı olup vergi vermek caiz ve belki gerekli olduğunu söylemiş olsaydı bütün halkın beklentisi Mesih kendi halkını Roma hükümetinin tabiiyeti olmaktan kurtaracağına inandıklanndan Ferisiler, İsa’nın Mesihullah olmadığını halka bildirmek üzere bir fırsat bulmuş olurlardı. Çünkü İsa mezardan kalkıncaya kadar kendi öğrencileri bile onun dünyada kurtulmayacağım ve dünyada devletinin olmayacağını, onun ruhanî olduğunu anlayamamışlardı.

18-21. Ayetler: “İsa da bunların hıyanetini anlayıp ‘Ey ikiyüzlüler niçin beni sınıyorsunuz? Cizye parasını bana gösterin. ’ dediğinde ona bir dinar getirdiler. Onlara ‘Bu resim ve bu yazı kimindir? ’ diye sordu. Onlar, ‘Sezar ’ın ’ cevabını verdiler. O zaman onlara ‘Öyleyse Sezar ’ın hakkını Sezar ’a, Tanrı ’nın hakkını Tanrı ’ya verin,' dedi. ”

îsa, düşmanlarının sorularının kötü ve ikiyüzlülük eseri olduğunu anlayarak vergileri vermek için Yahudiler arasında tedavülde olan Roma paralarından birisini isteyerek bunun aracılığıyla onları susturdu. Çünkü bu para Sezar’ın olup onlarda bu tür paraları kullandıkları için Roma devletine tabi olduklarını kabul etmiş oldular. Bu 1

cihetle ortaya konan soruya cevap verecek olan îsa, onların Tann’ya olan görevlerini yerine getirmediklerini görüp by görevlerini yapmamalarından dolayı bu tür bir garip duruma düştü. Layık olduklarım ima ettiği gibi hükümete itaat etmenin gereğini de açıkladı. Romalılara Mektup 13. Bölüm 1. Ayete bakınız.

22.                            Ayet: “Onlar bu sözleri duyunca şaşırıp kaldılar ve onu terkettiler. ”

Bu kötü niyetli kişiler mağlup olup, ikiyüzlü ve kötü emellerini yerine getirememişlerdir.

23.                            Ayet: “Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler aynı gün İsa ’ya gelip şunu sordular. ”

Bu söz ile Markos’un 12. Bölüm 18-27. Ayetlerini ve Luka’nın 20. Bölüm 27- 40. ayetlerini ile karşılaştırınız. Sadukilere dair Matta’nın 3. Bölüm 7. Ayetinde olan tefsire bakınız. Bunlarda Ferisiler gibi İsa’yı köşeye sıkıştırmak için zanlarınca kıyamete dair bir soru soracaklar ve o da bu soruya cevap veremeyecekti.

24.                           Ayet: “Ey Öğretmenimiz! Musa şöyle buyurmuştur: “Eğer bir adam çocuğu olmadan ölürse kardeşi onun karısını alarak kardeşinin soyunu sürdürsün. ”

Bu Musa şeriatinden olup Tesniye’nin 25. Bölüm 5. Ayetinde yazılmıştır. Vefat etmiş olan büyük kardeşin dul eşi ile küçük kardeşi evlenir; büyük kardeşin adı ile bütün mal ve eşyasına varis olarak onun oğlu olur demektir.

25-28. Ayetler: “Aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadığından karısını kardeşine bıraktı. İkincisi, üçüncüsü. . . yedincisine kadar böyle oldu. Hepsinden sonra kadın da öldü. Buna göre diriliş günü kadın bu yedi kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi. ”

Bu tür faraziyelerin her ne kadar meydana gelmesi şimdiye kadar olmamış ise de tamamen imkansız da değildir. Fakat 28. Ayette bulunan sorudan onların ahirete dair olan inançlarının ne derecede batıl ve noksan olduğu meydandadır.

29-30. Ayetler: "îsa onlara verdiği cevapta: "Sizler, Kutsal Yazıları ve Tanrı’nın gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz. Çünkü kıyamette ne nikah akdi vardır ve ne de kadınlar, kocaya verilirler. Gökteki Tanrı ’nın melekleri gibidirler. ”

İsa sadece onlann sorusuna cevap vermiş olmayıp bu Sadukilerin mahşer gününü inkarlanndan dolayı umumi bir cevap olarak bu sözü söylemiştir. Bunlar, çürümüş ve dağılmış cesetlerin tekrar kıyamette nasıl dirileceklerini imkansız zannettiklerinden Tanrı’nın kudretini sınırlandırmış ve kutsal sözlerini anlayamamıştılar. Bundan başka bu hususta Sadukilerin gayet bayağı fikirleri olduğundan melekler gibi şerefli ve ruhanî varlıkların durumunu bilemezler idi. Bu madde Matta’nm 25. Bölüm ve 31-47. Ayetlerinde ayrıntılı olarak açıklanacaktır.

31-33. Ayetler: "Ölülerin diriltilmesi konusuna gelince Tanrı ’nın size bildirdiği şu sözü okumadınız mı? ‘Ben İbrahim’in, İshakin ve Yakub’un Tanrı'siyim diyor. Tanrı ölülerin değil yaşayanların Tanrı ’sidir. Bunları işiten halk, onun öğretisine şaşıp kaldı. ”

Bu ayetler ile Çıkışın 3. Bölüm 6. Ayet ve Elçilerin İşleri 7. Bölüm 32. Ayetini karşılaştırınız. *Tann, ölülerin değil yaşayanların Tanrı’sıdır. * Yani Tanrı, İbrahim, İshak ve Yakub’un Tanrı’sı olduğunu buyurup onların kendileriyle ve hem de zürriyetleriyle yaptığı anlaşmasını devamlı kılmıştır. Şöyleki; Tanrı yalnız geçmişte onların Tanrı’sı olmayıp şimdi de onların Tanrı’sıdır. Bunun için onlar her ne kadar ölerek defiı olunmuşlarsa da yine onların ruhlarının İlahî huzurda yaşadıkları anlaşılır. Luka’nın 20. Bölüm 38. Ayetinde *Çünkü onların hepsi onun için yaşarlar* sözü de vardır. Buna bağlı olarak insan ruhunun daimi hayat vasfına sahip olduğu anlaşılır. Luka’nın 20. Bölüm 40. Ayetine göre Sadukiler, susarak ayrılmalarıyla Ferisilerden bile bazdan tekrar dirilmeyle ilgili doğru bilgiyi kabul etmek için ‘Ey öğretmenimiz! Pek güzel buyurdunuz’ diyerek iyi bir iş yaptıkları gibi geri kalanların hepsi de hayretler içinde iman ettiler.

34.                            Ayet: "Ferisiler, İsa’nın Sadukileri susturduğunu duyunca bir araya toplandılar. ”

Ferisiler, Sadukilerin zorunlu olarak susmalanndan dolayı sevinmişler ise de yine İsa’nın idamı için kötü niyetlerini yerine getirmek için onun aleyhine bir bahane bulmak için istişarede bulundular.                                             (

35.                                                    Ayet: "Onlardan bir hukukçu İsa ’yı imtihan etti. ”

Markos’un 12. Bölüm 28. ve 34. Ayetlerinden anlaşıldığına göre, bu hukukçu ve din bilgini İlahî kanun hizmetçilerinden birisi idi. Arkadaşlarına nisbetle İlahî şeriati doğru anlamıştı. Bu yüzden İsa’ya düşmanlığı yoktu.

36.                                                    Ayet: " ‘Ey öğretmen! Şeriatte en önemli buyruk hangisidir? ’ dedi. ”

Ferisiler, İlahî emirleri büyük küçük diye ayırırlardı. Büyük hükmünde olan emirlerden hangi emir en büyüktür, diyerek aralarında büyük ayrılıklar ve mücadeleler meydana gelirdi. Fakat İsa’nın öğretilerine aykırı olarak onlar şeriatin uygulamasına dair olan kısmını usul ve edeble ilgili olan kısmına tercih ederlerdi.

37-38. Ayetler: "îsa ona şu karşılığı verdi: ‘Tanrın olan Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla sev. ’ işte ilk ve en önemli buyruk budur. ”

Tesniye’nin 6. Bölüm 5. Ayetine bakınız. Bu emir insan tarafından Tanrı’ya olan görevini açıklar. İlahî emirlerin özeti olduğundan ilk ve büyük buyruk olup insanın bütün ahlakî vazifeleri ve ruhaniyesi bu emir üzerine bina edilir (Çıkış’m 20. Bölüm ve 3-11 ayetleri).

39.                                                    Ayet: "îlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: Komşunu kendin gibi sev. ”

Levililerin 19. Bölüm 18. Ayetine bakınız. Bu emir insanın hemcinsi olan insanlara karşı görevlerini açıklayan emirlerin özetidir. Çünkü insan herkesi kendisi gibi severse her bir görevi yerine getireceği muhakkaktır.

40.                            Ayet: "Kutsal yasanın tümü, ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır. ”

İsa’nın öğretisine göre bu iki emir, bütün İnsanî görevleri içine ahr. İlahî kanun ve peygamberler ifadesi için Matta’nm 5. Bölüm 17. Ayetine bakınız.

41-42. Ayetler: "Ferisiler toplu halde iken îsa onlara şunu sordu: 'Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Ö kimin oğludur? ’ onlar da ‘Davud’un oğlu' dediler.

I

İsa, bu cevabı vereceklerini biliyordu. Çünkü bütün insanlar arasında Mesihullah’m meşhur ismi Davud’un oğlu idi. Matta’nm 2. Bölüm 9. Ayetine bakınız.

43-44. Ayetler: "O da onlara dedi ki: ‘O halde nasıl oluyor da Davud, Ruhtan ilham alarak ondan Rabb diye söz ediyor?’ Davud ‘Rabb Rabbime dedi ki, ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur. ’ dedi. ”

44.                             Ayet, Mezmurlann 110. Bölümünün 10. Ayetidir. Yahudiler eksik düşünceleri gereği bu ayetin manasım anlamaktan acizdiler. Fakat onların Kutsal Kitaplarında pek açıktır ki Davud Mesih’i Rabb diye andı yani Ruhullah’ın ilhamıyla böyle ifade etti. Bu delil, îsa’nm bütün insanlardan daha faziletli ve Tanrı’nın oğlu olduğunu gösterir. îbranilere Mektup’un 10. Bölüm 12. Ayet ve Mezmurlann 45. Bölüm 6. Ayet ve 145. Bölüm 13. Ayet ve Danyal 2. Bölüm 44. Ayetine bakınız.

45-46. Ayetler: "Davud ondan Rabb diye söz ettiğine göre, o nasıl Davud'un oğlu olur? İsa ’ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kimse de ona bir şey sormaya cesaret edemedi. ”

İsa’nın öz ve hakikatini bilen bir kimse için bu sorunun cevabı kolaydır. Çünkü Tann’nın oğlu olduğu yönüyle Davud onu Rabb olarak gördü. Davud’un soyundan insan şeklinde ortaya çıkması yönüyle Davud’un oğlu olarak ifade edilebilir. Bunu doğrulayıcı olarak Romalılara Mektup 1. Bölüm 3-4. Ayetlerine bakınız. Ferisiler Mesih’in gerçek yüceliğini ve ruhanî işlerini anlamadıklarından bu soruya cevap veremezler idi. Bundan sonra İsa’ya bir soru sorulmadığı 46. Ayetten anlaşılmıyor. Ancak kendi aleyhine art niyet besleyenler, soru yönüyle bir fırsat aramayıp onun idam edilmesi için başka bir yol bulmaya çalışmışlardır.

YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

(1-3) İsa, halk eğiticilerinin işlerini reddederek öğretilerini kabul etmeleri ile ilgili verdiği öğüt, (4-12) Ferisiler ile diğer Reislerin şan ve şöhret hırsları, (13-15) Onların zulüm ile batıl üzere çalışmaları, (16-22) Yemin hakkmdaki batıl fikirleri, (23-24) Önemsiz maddeleri önemli maddelere tercih etmeleri, (25-33) Görünüşte inanç üzere oldukları ancak gizlide inançsız oldukları, (34-36) Onlar üzerine düzenlenen azap hükmü, (37-39) İsa’nın bundan dolayı hüzünlenmesi hakkındadır.

1.                           Ayet: "Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle dedi. ”

21-22. bölümlerde yazılı olduğu üzere îsa, Ferisiler ile diğerleri tarafından ortaya konan zor meseleler ve itirazlara örneklerle cevap verip onların gerçek yüzlerini göstererek susturduktan sonra bu 23. bölümde öğrencilerine ve bütün halka hitap ederek onların öğretmenleri ve ileri gelenlerinin ahlak ve amellerinden sakınmak için ömeksiz öğütler vererek bu tür bozguncu ve ikiyüzlü adamları şiddetle azarlamıştır.

2.                           Ayet: “Din bilginleri ve Ferisiler Musa ’nın kürsüsünde otururlar. ”

Yani bunlar, Musa’yı temsil eden kişiler olup onun gibi Musa’nın kanunlarını açıklayarak din hususlarında halka yol gösterici idiler.

3.                           Ayet: “Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. ”

Yani öğretmenleriniz İlahî kanuna dair açıkladıkları öğretileri dinleyip itaat etmek size farzdır. Fakat onların iş ve hareketleri hususunda İlahî şeriate sadece itaat eder göründüklerinden, gizlide ise İlahî emirleri yerine getirmediklerinden onların öğrencileri olmamak gerekir.

4.                            Ayet: “Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar da kendileri bu yükleri taşımak için parmaklarını bile kıpırdatmak istemezler.

Yani bunlar, Musa şeriatinin en küçük emirlerine itaat etmenin gerekli olduğunu açıklarlar ancak kendileri bunun dışında olup bir takım lüzumsuz ve zorlu âyin ve âdet türünden olan işleri de yerine getirmek gerektiğini de söylemişlerdir. Fakat bu ikiyüzlü ve zalim muallimler yüce bir mertebede bulundukları iddialarından dolayı en ağır bulunan yükleri kendilerinden uzaklaştırmışlardır. Romalılara Mektup’un 2. Bölüm 21-23. Ayetlerine bakınız.

5.                           Ayet: “Yaptıklarının hepsini gösteriş için yaparlar. Mesela humayil (=muska: Tevrat ’tan alınan bazı ayetlerin içine konduğu küçük kutu) büyük giysilerinin eteklerini uzun yaparlar. ”

Bunlar, her ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine takva şöhretini kazandırmak ve insanlar tarafından övülmek için yaparlardı. Mesela Tevrat’ın ayetlerinden yani Çıkışın 12. Bölüm 1-10. ve 11-16. Ayetleri Tesniye’nin 5. Bölüm 4-9. Ayetleri ve 12. Bölüm 13-21. Ayetlerinden çok geniş bir takım nüshalar tertip ederlerdi. Sayıların 15. Bölüm 38-40. Ayetlerine dayanarak bunlar, giydikleri elbiselerine etekler ilave ettikleri zaman görünüşteki takvalarını artırmak arzusuyla haddinden fazla uzun yaparlardı.

6-7. Ayetler: “Şölenlerde baş köşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar. Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini 'Rabbi ’ diye çağırmalarından zevk duyarlar. ”

Yani bunlar, her yerde en şerefli yeri ve saygı değer Unvanlarla selamlanmak istedikleri gibi ahali nezdinde takvahklan Tanrı tarafından kemal dereceye ulaşmış sayılmasını isterlerdi. Bunların istedikleri yüce derece de ilim ve ahlak yönünden olmayıp ancak öğretmenlere has güç ve hürmet yönünden idi.

8-10. Ayetler: “Kimse sizi Rabbi diye çağırmasın. Çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Yeryüzünde kimseye baba demeyin. Çünkü bir tek babanız var o da göklerdedir. Hem de öğretmenler çağırmayın, çünkü öğretmeniniz birdir, o da Mesih ’tir. ”

Bu emir, insanların iman ve yapmak zorunda oldukları emirler üzerine hüküm açıklayan ünvanların kabulünü arzu etmeyi yasaklar. Bizim için hiçbir adama öğretmen, baba ve efendi dememeye emir olmayıp ancak bu Unvanlardan birisi adamların iç yüzleri ve inançlarının üzerine hükmedilmek ve Tanrı indinde onlardan rütbeli bulunmak iddiasıyla bir insana asla verilmemelidir. Fakat bayağı bir saygı için bu Unvanlar kullanılabilir. Elçilerin İşleri 7. Bölüm 2. Ayet ve 22. Bölüm 1. Ayetine bakınız.

11-12. Ayetler: “Aranızda en üstün olan diğerlerinin hizmetkarı olsun. Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir. ”

Hakikaten îsa nezdinde büyük olmak kendisi hakkında en aşağı görüş olarak İlahî emirlere dayanarak en üst sevgi ve iman ile samimi kalple diğerlerinin iyiliği için gayret ve çaba göstermekten ibarettir. Matta’nm 5. Bölüm 3. Ayetine bakınız.

13.                            Ayet: “Vay halinize ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler. Siz, göklerin i

egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapatıyorsunuz. Ne kendiniz içeri giriyorsunuz ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz. ”

Sonraki ayetlerde açıklanan bu tür azarlayıcı sözler, îsa’mn Tann’nın Oğlu olup bütün insanlann asıl ahlakını bildiği yönüyle kendisinden çıkmıştır. Bu da hatırda bulunmalıdır ki, bu sözleri bozguncu, ikiyüzlü adamlara söylemiş ve bütün bilginlerin bu tür şeylerden kaçınmaları için yazdığından kişi, ahirette üzerine hükmetmeye Tanrı tarafından tayin edilmiş olan büyük kişidir. Bunu ispat ve pekiştirmek için gelecek delillere bakmak gerekir. (Elçilerin İşleri 17. Bölüm 13. Ayet ve 10. Bölüm 42. Ayet; Yuhanna 5. Bölüm 23-38. Ayetler; Romalılara Mektup 14. Bölüm 10. Ayet; Korintlilere îkinci Mektup 5. Bölüm 10. Ayet) Bu da bilinsin ki hüküm yoluyla bu sözleri bozguncu ve ikiyüzlü adamlara takdir eden zat Matta'nın 5. Bölüm 3-12. Ayetlerinde bulunan mutlulukla ilgili kelimelerle yine Matta'nın 11. Bölüm 28-30. Ayetlerinde bulunan yüce daveti ve bu 23. Bölüm 37-39. Ayetlerinde bulunan ıztırap ve üzüntüyü açıklayan zat birdir. * Göklerin egemenliğini kapatıyorsunuz. * Sizler Kutsal Kitapların müfessirleri ve halkın öğretmenleri sayıldığınız halda Mesihullah'a dair peygamberlerin haberlerini zıt manada açıklama veya gizleme İsa'nın Mesih olduğunun kabulü ile ebedi hayata nail olmak için ona tevekkül etmekten halkı men edersiniz.

14.                            Ayet “Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Dul kadınların mallarını yersiniz ve mazeret olarak da uzun dua edersiniz. Bunun için daha şiddetli azaba çarptırılacaksınız. ”

İkiyüzlü tabiri takva örtüsüyle mal sahibi bulunan dul kadınların itimat ve rızalarını kazanarak din ve mezhep hususunda onları ikna ederek mal ve mülklerini alarak kendi menfaatleri için kullanan kimselerin haline fazlasıyla uyar. Bu tabir o zamandan şimdiye kadar uygunsuz olarak Mesihî öğreticisi olarak isimlendirilen pek çok kimseler hakkında da doğru ve gerçektir. Bunlar din ve takva bahanesiyle pek çok fakir ve çaresizlere zulüm ve eziyet etmişlerdir. Fakat tsa bu tür uygunsuzluklara iki kat azap ve ceza takdir etmiştir.

15.                           Ayet: “Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler. Siz bir zatı hidayete erdirmek için kara ve denizi dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat fazla cehennem ehli edersiniz. ”

Ferisiler, putperestleri dinlerine döndürmek için fazlasıyla gayret ederlerdi. Bu dinden dönenler ikiye ayrılırlar. Birincisi putperestlik inancından ayrılıp Tanrı'yı bir bilip Beytü'l-Mukaddes'in kurban ve ibadetinde Yahudiler ile beraber olmuşlar ise de Musa'nın dinini tamamıyla kabul etmemişlerdir, İkincisi Yahudiler gibi Musa'nın dininin bütün ayin ve adetlerini .yerine getirmişlerdir. Bu kısımdan pek çok kişi Ferisilerden daha fazla iki yüzlüdürler ve açıkça itikat etmiş görünseler de yine putperestlerin icra ettikleri günahları kötü bir iş olduğundan cehennem azabını daha fazla hak etmişlerdir.

16-22. Ayetler: “Vay size ey kör kılavuzlar! Her kim tapınak üzerine ant etse antı sayılmaz. Ama tapınaktaki altın üzerine ant içen andını yerine getirmek zorundadır. Budalalar, körler (kılavuz olarak) hangisi daha önemlidir? Altın mı, yoksa altını kutsal kılan tapmak mı? Her kim sunak üzerine ant içerse andı sayılmaz. Ama sunaktaki adağın üzerine ant içen andını yerine getirmek zorundadır. Ey körler! Hangisi daha önemli, adağı kutsal kılan sunak mı? Öyle ise sunak üzerine ant içen hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur. Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur. Gök üzerine ant içen Tanrı’nın tahtı ve tahta oturanın üzerine ant içmiş olur.

Yemine dair Matta’nm 5. Bölüm 33-38. Ayetlerine bakınız. Matta'da ifade edilen burada da pekiştirildiği ve açıklandığı üzere mahkemelerde icra olunan yeminlerden başka bütün yeminlerin yasaklandığı meydandadır. Tanrı’ya mahsus olan tapınağın sunağın üzerine konulmuş olan kurbanlara yemin etmek sunak ve tapmak ve Tanrı’ya yemin etmek demektir. Başa yemin etmek baş ve vücudu ve onda bulunan ruhu yaratan Tann’ya yemin etmektir. Bundan dolayı her bir yemin adak manasını içine alır. Çünkü adakta insan borçlu olduğu gibi yeminde de borçlu olur.

23.                            Ayet: "Vay size ey İkiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Şeriatın önemli hususlarından olan iyi niyet ve merhamet ile imanı terk edersiniz. Nanenin, anasonun ve kimyonun öşrünü verirsiniz, bunları yaptınız ama öbürlerini de terk etmemeliydiniz.

Ferisiler, Levililerin 27. Bölüm 30. Ayetine göre en çok ve en ucuz bulunan sebzelerden öşür vermek gerektiğini açıklayıp bu tür görevlerinde pek dikkatli hareket ettiler ise de herkesin hakkını vermede adaletli davranma ve başkalarına iyilik etmede ve verdikleri sözleri ve yeminlerini tutmada pek çok eksik ve kusurları vardı. Bundan başka haksızlık ve zulmederler, merhametsizdirler, hile ve desise yaparlardı. Bunlar şeriatin en küçük ve en kolay emirlerine uyup daha büyük ağır olan emirleri yerine getirmezler ve onları hor görürlerdi.                                                                 (

24.                                                  Ayet: "Ey kör kılavuz! Sivri sineği süzüp deveyi yutarsınız. ”

Bu söz, atasözlerinden olup Ferisiler, Musa'nın dininin ayin ve adetlerinden birisine pek az bir suretle zıt davranmaktan dikkatle çekinirlerdi. Hayır ve şerre dair olan öğreti esaslarını ise dikkate almazlardı.

25-26 Ayetler: “ Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Siz, kase ile çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların içi aç gözlülük ve taşkınlılıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki dıştan da temiz olsunlar. ”

İnsanın kalbi hırs, tamah ve şehvet ile dolu olup Tanrı'nın nezdinde makbul olmaz iken iyilik ve takva şeklinde bulunmanın kötü ve mekruh olduğu tabak ve kaselerin temiz olması örnekleriyle açıklanır.

27-28. Ayetler: “Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Sizler, badana olmuş dışarıdan güzel görünen ancak içeriden ulu kemikleri ve her tür pislik ile dolu olan mezarlara benzersiniz. Sizler de böyle açıktan insanlara iyi görünüp içinizde riya ve zulüm ile dolusunuz. ”

Bu sözler ile daha önce açıklanan örnek aynı manada ise de Tanrı katında ikiyüzlülüğün pek fazla kötü olduğunu kuvvetlendirmek için açıklanmıştır.

29-33. Ayetler: “ Vay size ey ikiyüzlü din bilginleri ve Ferisiler! Çünkü siz peygamberlerin mezarlarını yapıp salihlerin türbelerini süslersiniz. Ve hem siz, 'Eğer biz atalarınızın günlerinde yaşamış olsaydık peygamberlerin kanına onlarla ortak olmazdık. ” dersiniz. Bu yönüyle peygamberleri öldürenlerin çocukları olduğunuza kendiniz şahitlik edersiniz. Siz de atalarınızın ölçeğini doldurun. Ey yılanlar, ey engerek ( soyu! Cehennemin azabından nasıl kurtulacaksınız?!”

Ferisileri suçlan bundan ibarettir ki geçmiş zamanlarda peygamberlerine hürmet etme iddiasında bulunarak türbelerini süsledikleri halde onların ahlakı atalarının ahlakına oranla daha kötü olduğundan başka peygamberlerden daha şerefli olan Tanrı'nın Oğlu İsa'yı idam etmek niyetinde idiler. Atalarının suçlarını kabul ettiler ise de atalarından daha fazla ikiyüzlü olup hatalara devam ederek kendilerini atalarının oğullan olduğunu açıklayarak babalarının şer ölçeğini doldurdular. Bu yönüyle bütün soylan ve özellikle kendileri aleyhine Tanrı'dan şiddetli azabı davet etmişlerdir. Luka'nın 17. Bölüm 47-48. Ayetleri ve Elçilerin İşleri 7. Bölüm 51-52. Ayetleri, Selaniklilere Birinci Mektubun 2. Bölüm 15. Ayetlerine bakınız. Bu 33. Ayet, Matta’nm 3. Bölüm 7. Ayeti ile örtüşmektedir. Rabbimiz İsa, ‘onların cezası yani ebedi azaba çarptınlmalan Tann tarafından takdir olunup yerine getirilmesi kendisinin öldürülmesi ve çarmıha gerilmesi ile son günahlannın meydana gelmesi üzerine kararlaştırılmıştır' diye buyurmuştur.

34-36. Ayetler: “İşte bunun için size peygamberler, bilge kişi ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız. Böylelikle doğru kişi olan Habil'in kanından tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya'nın oğlu

Zekeriya'nın kanına kadar yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır. ”

Yahudilerin günahları haddi aşmış ise de buna rağmen İsa, onlara din alimleri ve deliller ve haberler yani Havariler ile arkadaşlarını göndermek ister idi. Onlar da Yahudiler tarafından red olunduklarında milletin çok fazla ve devamlı olan kötülükleri ortadaydı. Bu sözlerde bulunan haberlerin tamamlanması için Elçilerin İşleri 7. Bölüm 59. Ayet, 12. Bölüm 2. Ayet, 5. Bölüm 40. Ayet ve 8. Bölüm 1-4. Ayetlerine bakınız. 35. Ayetten o zamanki Yahudiler, atalarının günahlarıyla günahkar sayıldıkları anlaşılmayıp bütün millet üzerine icra olunacak olan şiddetli azaptan hem kendilerinin ve hem atalarının günahkar ve Tanrı katında kabul görmedikleri anlaşılır. Hezekyel'in 18. Bölüm 20. Ayetine bakınız. *Habil ve Zekeriya* Yaratılışın 4. Bölüm 8. Ayet ve İkinci Tarihlerin 24. Bölüm 21. Ayetine bakınız. O zamandan kırk sene sonra Kudüs harap olup halkı dil ile anlatılamayacak kadar çok eziyete maruz kalmışlardır. İlahî sevgiyi içine alan bu ifadeler ile Yahudilerin kötülüğünden dolayı milletin harap olmasını haber vermiş olan kişi daha önce devamlı olarak halka gösterdiği merhamet ve lütfü açıklar. Tanrı ve İsa insanları kendi cüz'î iradelerine karşı olarak İlahî emirlere itaat etmeye zorlamazlar. Tanrı’nın lütfü tekrar tekrar Yahudilere verildiği halde onlar tarafından reddolunmuş ve Tanrı da onları reddetmiştir. Bu sözler İsa aracılığıyla ebedi 1

hayat müjdesinin müjdelendiği insanlara bir öğüttür ki onlar, İsa'nın ve onun lütfunu kabul ettikleri için, onu reddeden Yahudiler için uygun görülen azaptan kurtulacaklardır.

37-39. Ayetler: “Ey Kudüs! Peygamberleri öldüren kendisine gönderilenleri taşlayan Kudüs. Bir tavuk civcivlerini kanatlarının altına nasıl toplarsa ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak istedim ama siz istemediniz. Bakın eviniz ıssız bırakılacak! Size şunu söyleyeyim': 'Rabbin adıyla gelene övgüler olsun' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz. ”

39. Ayetten İsa'nın tapınağı tamamen terkederek söz konusu Yahudilere tekrar vaaz ettiği anlaşılır. Yahudilerin gelecekte İsa'yı memnuniyetle kabul edeceklerine dair haber vardır. Yani onların reddolunmaları hakkında ortaya konan azapla ilgili sözlerin sonunda Yahudiler tevbe ederek İsa'ya inanacakları ve Tanrı tarafından kabul görüleceğine dair Tanrı’nın bir vaadi vardır.

YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

(1-2) İsa’nın Kudüs'te bulunan meşhur tapınağın harap olunacağını haber vermesi, (3-28) Tapmağın harap olmasının alametleri ile o sırada halkın uğrayacağı eziyet ve zorluklara ait haberler, (29-41) İsa'nın ortaya çıkacağı, (42- 51) İsa'nın ortaya çıkmasını beklemek hakkında olan emrin açıklanmasıdır.

1.                            Ayet: “İsa tapınaktan çıkıp giderken öğrencileri tapınağın binalarını ona göstermek için yanına geldiler. ”

Bununla Markos’un 13. Bölüm 1-37. Ayetleri ve Luka’nın 21. Bölüm 5-36. Ayetlerim karşılaştırınız. Havariler tapmağı meydana getiren binaların içini dışını fazlasıyla süslediklerinden sevinçlerini ortaya koyarak söz konusu binaları İsa'ya göstermek için yanma geldiler.

2.                            Ayet: “İsa onlara 'Bütün bunları görüyor musunuz?' dedi. Size doğrusunu söyleyeyim. Burada taş üstünde taş kılmayacak hepsi yıkılacak. ”

Her ne kadar tapınağın binaları güzel ve kusursuz ise de yıkılması Tanrı tarafından takdir olunmuştur. Bu binalar maddeden meydana geldiklerinden baki kalmayacak, dolayısıyla yok olacaksa da Tanrı'dan başka hiçbir kimse bunların tamamen yok olacağını bilmez idi. Her bir fatihin fetettiği ülkenin en güzel şeylerini kendi şöhreti için koruması insan tabiatındandır. Bundan başka genel tarihten bilinir ki Titos adındaki Roma imparatoru bu tapınağın korunması hakkında kesin bir emir vermiş ise de bir asker ateşli bir tahta parçasını tapınağın içine atarak yakmıştır. Yangını söndürmek için her türlü çaba sarfedilmişse de bir sonuç alınamamıştır. Bu şekilde tapmağın harap olması Tanrı’nın dileğine ve peygamberlerin haberlerine uygun düşmüş; dolayısıyla yangını söndürmek için insanların çabası yeterli olmamıştır.

3.                            Ayet: “İsa Zeytin dağında otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. 'Söyle bize' dediler. Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirtin ne olacak. "

Havariler, Yahudilerin çoğu gibi Kudüs ile tapmağın dünyanın sonuna kadar baki kalacağını ve onlann yıkılmasıyla dünyanın sonu da olacağını zannediyorlardı. îsa, yukandaki ikinci ayette tapmağın yıkılmasını açıkladığında Havariler, bundan dünyanın sonu ve ahiretin başlamasının yakın olduğunu anladıklarından bu büyük olayları ima edecek alametler hakkında soru sordular.

1.                            5. Ayetler: “Isa onlara şu karşılığı verdi: 'Sakın kimse sizi saptırmasın. Birçokları Mesih benim diyerek benim adımla gelecek, birçok kişiyi saptıracaklar.

Havarilerin bu sorularına cevap olarak İsa, ilk önce ortaya çıkıp ve asılsız bilgilerle Mesihilerin imanını bozacak olan kötü ve yalancı din bilginleri ve liderlerden sakınmalarını emretmiştir. Josef adındaki bir tarihçinin açıklamasına göre bu tür peygamber ve Mesih olduğu iddiasında bulunan pek çok kimseler ortaya çıkıp Roma halkını kurtarmayı vaadetmişler. Halktan bazısını kendilerine inandırmışlarsa da hepsi Roma askeri tarafından darmadağın edilmişlerdir.

6.                            Ayet: “Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Korkmayın sakın. Bunların olması gerek ama bu daha son demek değildir. ’’

Kudüs'ü harap eden Titos'un savaşından' hayli bir zaman önce orada Roma halkına karşı fitne fesattan başka Roma memleketlerinin çeşitli yerlerinde de fitne fesat ve büyük savaşlar olmuştur. Bir buçuk sene süresince dört hükümdar birbirinin peşi sıra öldürülmüşlerdir. Roma devleti tarafından Yahudilerin yaşadığı yerlere asayişi sağlamak için asker gönderileceği endişesiyle halk daima korku ve huzursuzluk içindeydi. Fakat îsa öğrencilerine bu tür korku ve savaşların Kudüs'ün harap olmasına ve dünyanın sonunun geleceğine delalet etmeyeceğini buyurmuştur.

7.                           Ayet: “Millet millete devlet devlete savaş açacak, yer yer kıtlıklar, veba salgını ve depremler olacak ”

Bu karmaşa ve savaştan başka îsa Kudüs harap olunmadan önce bazı yerlerde kıtlık, pahalılık, veba salgım ve depremler olacağını söylemiştir. Elçilerin İşleri 11. Bölüm 28. Ayetine göre Kaladiyos imparatorun zamanında şiddetli bir kıtlık ve pahalılık ortaya çıkmış tarihçi Josefin verdiği bilgilere göre Kalikole imparatorun zamanında veba salgım ve Romalı Takitos adındaki tarihçinin yazdığına göre Miladın 66. senesinde İtalya'da da veba salgını meydana gelmiştir. Kudüs'ün harap olması İsa'dan 40 sene sonra meydana gelmiştir. O sırada peş peşe birçok deprem meydana geldiği genel tarihlerden anlaşılmaktadır. Yine o sırada gökkuşağı ve korkulu rüyalar gibi bir takım acayip ve çeşitli şekilde olaylar İsa’nın buyurduğu gibi meydana gelmesi tarihçilerin ifadeleri arasında yer almıştır.

8.                                                 Ayet: "Bütün bunlar acıların başlangıcıdır. ”

Yukarıdaki ayetlerde açıklanan zorluklar, çok şiddetli olur ise de daha sonra meydana gelecek zorluklarla karşılaştırıldığında daha hafif olacaktır.

9.                           Ayet: "O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler. Benim adımdan ötürü tüm milletler sizden nefret edecekler. ”

*0 zaman* yani yukarıda açıklanan olaylar sırasında demektir. *Sizi öldürecekler* Havarilerden üç veya dört kişi belki daha fazla Kudüs harap olmadan önce öldürülmüşlerdir. *Bütün milletler sizden nefret edecekler* Elçilerin İşleri 28. Bölüm 22. Ayetine bakınız. Takitos’un yazdıklarından anlaşıldığına göre Mcsihiler diğerleri tarafından horlanmışlardır. Aşağıda verilecek ayetlere bakınız (Matta 10. Bölüm 22. Ayet ve Petrus’un Birinci Mektubu 2. Bölüm 12. Ayet, 3. Bölüm 16. Ayet, 4. Bölüm 14-16. Ayetler).

10.                           Ayet: "O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler. ”

Yani Mesihilerden birçoğu kendilerine gelen düşmanlık ve zorluklara dayanamayıp imanlarım bırakacakları açıklanır. Bu tür durumlar her asırda meydana gelmiştir. Bu mürtedler, çoğu zaman önceki din kardeşlerine çok düşmanlık ederek onların idamı için diğerlerinden daha çok çalışmışlardır.

11.                                             Ayet: "Birçokpeygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. ”

Yani Hıristiyanlar arasında önceden ortaya çıkmış esas öğretilere zıt olan öğreti sahipleri demektir. Bunlar da çok sayıda olup, birkaç parça sapık grup ortaya çıkmıştır (Elçilerin İşleri 20. Bölüm 30. Ayet, Galatyalılara Mektup 1. Bölüm 7-9. Ayetler, Romalılara Mektup 16. Bölüm 18. Ayet, Petrus’un Birinci Mektubu 2. Bölüm 1-3. Ayetler ve Yuhanna’nın Birinci Mektubu 4. Bölüm 1-3. Ayetler).

12.                                             Ayet: "Kötülüklerin çoğalmasından ötürü bir çoklarının sevgisi soğuyacak ”

Fesat, kötülük ve zulmün çokluğu sebebinden çoğu Mesihilerin İsa’ya iman ve sevgileri azalarak soğukluk meydana gelecektir. Gerçekten Kudüs’ün harap olmasından önce bulunan bir asırda bütün kötülük ve uygunsuzluğun çokluğu tarihlerde yazılıdır.

13.                                             Ayet: "Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. ”

Yukarıda geçen uygunsuzluğun çokluğundan ve İsa’ya inananların imanlarının zayıf olmasından ortaya çıkan dalalete sapmalara karşı dayanan, kendi inanç ve itikadında ölünceye kadar kalan kimseler Rabb îsa tarafından kabul edilerek kurtuluş ve ebedi hayata erecekleri bu ayetin anlamını özetler. Yuhanna’nm Birinci Mektubu 2. ıi

Bölüm 10. Ayetine bakınız.

14.                           Ayet: "Göksel egemenliğin bu müjdesi tüm milletlere tanıklık olmak üzere bütün dünyada duyurulacak ve son o zaman gelecektir. ”

*Göksel egemenliğin müjdesi* Yani tövbe ederek günahları bırakıp İsa’ya iman ve itikat etmek şartıyla insanlara ihsan olunmuş bağışlanma, kurtuluş ve ebedi

I

hayata nail olmak müjdesidir. *Bütün dünya* Yani o zamanda bilinen yer yüzünün dörtte biri olan kara parçasıdır. Gerçekten söz konusu müjde Kudüs’ün harap olmasından önce yeryüzünün dörtte biri olan kara parçasının her bir tarafında duyurulmuştur. Koloselilere Mektup 1. Bölüm 6 ve 23. Ayetlerine bakınız. * Bütün milletlere tanıklık olmak üzere* Yani Yahudiler aleyhine tanıklıktır. Çünkü onlar dünyanın kurtarıcısı olana Tanrı’nın oğlunu reddederek çarmıha gerdiler. İlahî bağışlanma sebebiyle ebedi kurtuluş insanlara sunulduğunu tasdik etmek için Yahudilerden başka bütün toplumlara da bir tanıklıktır. *Son o zaman gelecektir* O son ki Elçilerin İşleri 3. Ayetinde İsa’dan sordular. Yani Yahudi devletinin sonu ve Kudüs ile onun meşhur tapınağının sonu demektir. Bu ayetten havariler anlaşılır. 2. Ayette yazmış olduğu üzere İsa’nın buyurduğu haberler tamam oluncaya kadar çok zaman geçmelidir.

15.                            Ayet: "Danyal peygamberin sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman okuyan anlasın. ”

* Yıkıcı iğrenç şey* Yani yok edilmesi gerekli olan çirkin ve nefret edilen şey demektir. Bazılarının anladıklarına göre bu yıkıcı ve iğrenç şey tabiri Luka’nın 21. Bölüm 20. Ayetinde bulunan söz gibi Kudüs’ün önünde de ordu teşkil edecek olan imparatorun askerine dönüp bu askerlerin bayraklarında ibadet eder vaziyette -hürmete değer sayılan- kartal ve imparator suretleri bulunmuştu. Diğerlerinin anladıklarına göre bu bayraklar Kudüs’ün ele geçirilmesine kadar mukaddes yer yani tapmağın önünde dikilmediğinden gelecek yıkımın bir alameti olamazlar. Fakat Yahudilerden Gayur denilen gurubun tapınağın içinde yaptıkları kötü davranışların ve onun hürmetine noksanlık getiren çirkin işleri demek olabilir. Bu manaya göre İsa tarafından gösterileh

alamet bir zamanda meydana gelen iki şeyden yani Luka’nm 21. Bölüm 20. Ayetinde açıklandığı üzere Roma askerinin Kudüs’e yaklaşmasıyla Gayurların tapınak içinde icra ettikleri hürmetsizlikten ibarettir. Bu ayette bulunan söz için Danyal’ın 9. Bölüm 27. Ayet ve 12. Bölüm 12. Ayetine bakımz.                          '

16.                                             Ayet: "Ozaman Yahudiye’de olanlar dağlara kaçsınlar. ”

Mesihiler, yukarıda işaret edilen alameti beklemekte idiler. Ancak o meydana geldiği zaman son süratle kaçmışlardır. Hıristiyanlık tarihlerinden bilinir ki Hıristiyanlar bu alamete inanıp Kudüs, Roma askeri tarafından kuşatılmadan önce kaçmışlardır. Kudüs’te bulunanlardan başka bütün Yahudiye’deki Hıristiyanlar Yahudiye’nin kuzey tarafında sınırda bulunan dağ ve mağaralara kaçmışlardır.

17.                            18. Ayetler: "Damda olan, evinde eşyalarını almak için aşağı inmesin. Tarlada olan elbiselerini almak için geri dönmesin. ”

Bu emirler çok aciliyet gösterir. Kudüs’ün evlerinin damları üzerlerine çıkmak için dışarda merdiven bulunduğundan ev sahipleri evlerinde bulunan eşyalarını almayıp hemen merdivenden inip kaçmak için emrolunduklan gibi tarlalarda bulunan kimseler de evlerine gitmeksizin derhal kaçmaya emrolunmuşlardır.

19.                                             Ayet: "O günlerde hamile olan çocuk emziren kadınların vay haline. ”

Bu hallerde bulunan kadınların süratle kaçmaya ve dağlar ile mağaralarda uğrayacakları eziyet ve sefalete katlanmaya güçleri olamayacağı meydandadır.

20.                                             Ayet: "Dua edin ki kaçışınız kışa ya da Sept gününe rastlamasın. ”

Kış mevsiminde yağmur ve soğuk çok olduğundan bu tür mevsimde kaçmak çok zor olacağı ve Musa dini Sept günü yolculuğunu yasakladığından o günde kaçacak olurlar ise bir takım engellerle karşılaşacakları açıktır.

21.                            Ayet: "Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, ondan sonra da olmayacaktır. Bu söz Kudüs halkından kıtlık ve pahalılık sebebiyle uğradıkları bir çok bela ve zorluklarla kaçanların maruz kaldığı tehlike ve sefaletlerini açıklar.

22.                           Ayet: "O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacaktır. ”

Yani kaçmaya mecbur olup gittikleri yerlerden ve hem de Kudüs’te kahp yiyecek ve diğer ihtiyaçları için çok fazla sıkıntı çeken Hıristiyanlar hatırı için Kudüs’ün tabii mevkisi ve diğer sebeplere bağlı olarak zaptedilmesi beklenen günden önce alınması Tanrı tarafından takdir olunmamış olsaydı halkından hiçbir kimse kıtlık ve pahalılık yönünden bir hayatla karşılaşmayacaktı.

23.                             24. Ayetler: “Eğer o zaman biri size İşte Mesih burada’ ya da İşte şurada ’ derse inanmayın. Çünkü sahte Mesihler, sahte peygamberler türeyecek bunlar büyük mucizeler ve harikalar meydana getirecekler. Öyle ki ellerinden gelse seçilmiş olanları bile saptıracaklar. ”

Bu tür sefalet ve musibet zamanlarında Mesih ismiyle gelip milleti uğradıkları belalardan kurtarmak iddiasında bulunan her bir kimseye halkın meyli çok olur. Mesihilerin bile bu tür kurtarıcı iddiasında bulunanlara asla güvenmemek üzere etkileyici öğütlere ihtiyacı oldukları açıktır. “Yahudileri Romalıların yanından kurtarmaya Tanrı tarafından gönderildik” diye Mesih iddiasında gelecek sahte kimseler hakkında olan bu haber Kudüs’ün yıkımı zamanında tekrar doğrulanmıştır.

25.                                             Ayet: “Ben size peşinen söyledim. ”

Havarilerin teyakkuz halinde kalmaları için yukarıdaki haber îsa tarafından tekrarlanmıştır.

26.                            Ayet: “Şimdi size İşte Mesih çölde' derlerse dışarı çıkmayın. İçerdedir ’ derlerse inanmayın. ”

Yani her bir yönüyle kurtarıcı iddiasında bulunan kimseler Mesih ismiyle ortaya çıkacak olur iseler de hiçbir şekilde inanmayıp aldanmayasınız. Çünkü Kudüs’ün yıkımı zamanında kurtarıcı ve kurtulan olmayacaktır.

27.                            Ayet: “Çünkü insanoğlunun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır. ”

Bu söz Kudüs’ün yıkımı için İsa’nın ansızın ortaya çıkacağını açıklayıp Mesihiler onun geleceğine dair alameti beklemeleri için buyurulmuş ise de ahirette kuvvetle ortaya çıkacağım da ima eder. Çünkü onun Yahudiler ile Kudüs’ün hükmü için, ahirette de bütün insanların hükmü için ortaya çıkacağının benzer delilidir.

28.                                             Ayet: “Leş nerede ise kartallar oraya üşüşürler.

Yani bütün insanlar arasında günah ve kötülük çok olduğu zaman Tanrı tarafından azap ve ceza icra olunur. Yahudi milleti bozulmak üzere leş yiyici kuşları davet eden ölü gibi bulundukları bu ayetteh anlaşılır.

29-31. Ayetler: “O günlerin sıkıntısından hemen sonra güneş kararacak, ay ışığını vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek ve semavî güçler sarsılacak. O zaman insanoğlunun alameti gökte görülecek yeryüzündeki bütün milletler, ağlayıp dövünecek, insanoğlunun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek ve onlar onun seçtiklerini, göklerin bir ucundan öbür ucuna kadar dört taraftan alıp bir araya toplayacaklar. ”

İsa’nın burada peygamberane görüşü önce haber verdiği zorluk günleri ile ilgilidir. O günler Kudüs ile Yahudilerin sefalet zamanlarını içine almak manası ile açıklanabilir ve o zamanın daha son bulmadığı anlaşılır. Bu sözler de bütün cismanî şeylerin yok olacağı ve İsa kendisini kabul ve iman etmeyenler hakkında hüküm verip inananları mutluluğa ulaştırmaya gelmesiyle dünyanın sonunu ima eder. Luka’nın 21. Bölüm 24. Ayetine bakınız. Bu tür sözler İsa’nın ahiretten önce münafık kimseler üzerine ceza vermeye geleceğini açıklamak için Mukaddes kitaplarda kullanılmış olduğunu doğrulamak için gelecek delillere bakınız (Yeşaya 5. Bölüm 30. Ayet, 13. Bölüm 10. Ayet, 34. Bölüm 4. Ayet, Hezekyal 32. Bölüm 7 ve 8. Ayetler, Elçilerin İşleri 2. Bölüm 20. Ayet). İsa’nın ahirette ortaya çıkacağını şüphesiz anlayan yine bu tür sözler için gelecek delillere baksın (Yuhanna’nm Birinci Mektubu 1. Bölüm 7. Ayet, 6. Bölüm 12, 15-17. Ayetler, Matta 13. Bölüm 14. Ayet, 25. Bölüm 13 ve 32. Ayet, Selaniklilere Birinci Mektup 4. Bölüm 16. Ayet).

32-33. Ayetler: “încir ağacından ders alın. Dalları filizlenip yapraklarını sürünce yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, insanoğlu yakındır, kapıdadır. ”

Yani incir ve diğer ağaçlar yapraklandıklarında yaz geldiğini anladığınız gibi benim size söylediğim vaktin yaklaştığını yukarıda geçen alametlerden anlayacaksınız. Bu ayetlerde İsa 29-31. Ayetlerin mealine bakmayıp ancak bu bölümün başlangıcında bulunan ayetlerde açıklanan maddeleri gösterir. Çünkü İsa, öğrencilerinin sorusuna cevap verir iken Kudüs’ün yıkılışının haberini vermesiyle birlikte ahirette kendisinin ortaya çıkacağım da haber vermiş olduğundan bunların zihinlerinin karışmaması için bu bölümün başlangıcında verdiği alametler yani muharebeler, kıtlık, pahalılık, veba ile birlikte birçok Hıristiyan kendi imanlarında zaafıyete düşecekler ve soğukluk hasıl edip

I

kötü din bilginlerinin ortaya çıkacakları haberini vurgulamıştır.

34.                            Ayet: “Size doğru söylüyorum. Bu şeylerin hepsi meydana gelmeyince bu nesil asla yok olmayacaktır. ”

Yani o zaman hayatta bulunanların tamamı ölmeden önce Kudüs harap olup Yahudiler perişan olacaklardır.

35.                           Ayet: "Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır. ”

Cismanî olan yeryüzü ve gökyüzü yok olacaktır. Fakat İsa’nın sözleri ruhanî olup değişmeden sonsuza kadar kalacaktır. Mezmurlarm 102. Bölüm 26 ve 27. Ayetleri, Yeşaya’nın 51. Bölüm 6. Ayet, Matta’nm 5. Bölüm 18. Ayetine bakınız.

36.                           Ayet: "O günü ve saati ne gökteki melekler ne de Oğul bilir; Baba ’dan başka kimse bilmez. ”

Yani ileride meydana gelecek olayların hiçbiri hiçbir varlık tarafından bilinmeyip yalnız Tanrı tarafından bilinir. Markos’un 13. Bölüm 32. Ayetinde bildirildiğine göre îsa bile bunları bilmemektedir. Yani İsa’nın yalnız İnsanî yönüyle bilgisinin sınırlı olduğu anlaşılır. Fakat bu keyfiyetin onun yüce zatına halel getireceği düşünülmemelidir. Çünkü kendisi Tanrı’nın Oğlu olduğu yönüyle İlahî vasıflara sahiptir.

37-39. Ayetler: "Nuh’un günlerinde nasıl oldu ise insanoğlunun gelişinde de öyle olacak Nuh ’un gemiye bindiği güne dek Tufan ’dan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Tufan gelip hepsini süpürüp gelinceye kadar başlarına geleceklerden habersiz idiler. İnsanoğlunun gelişi de öyle olacak. ”

Bu sözler, ilk önce Kudüs aleyhine hükmetmek için İsa’nın ortaya çıkışını anlatır. İkinci olarak ima yoluyla ahirette onun yüceliği ve gücüyle ortaya çıkmasını vurgular. Bu iki çeşidin ortaya çıkışı birdenbire meydana geleceğinden bu tür oluş Nuh Tufanı ile açıklanmıştır. Nuh Tufanı’ndan önce genellikle insanlar İlahî emirler ile Nuh’un öğütlerinden gaflet ve ilgisizlik edip nefsî arzularıyla günahlara gark olduklarından kendilerine Tanrı tarafından takdir olunan şiddetli azap ansızın meydana gelmiştir. Yahudilerin azapları da bu şekilde olacaktır. Çünkü onlar da Tanrı’nın emirlerini ve kullarını aşağılayıp kötülük ve ikiyüzlülük denizine gark olmuşlardır.

İsa’nın ahirette ortaya çıktığında da bû şekilde olacaktır. Pek çok insanlar, İlahî kanun ile kendilerinin vazifelerinden tembellik ederek nefsî arzulara esir oldukları halde ahiretin şiddetli cezaları bu tür insanlar üzerine süratle birdenbire uygulanacaktır. Matta’nın 25. Bölüm 31-46. Ayetlerine bakınız. ,

40-41. Ayetler: “O gün tarlada bulunan iki kişiden biri alınacak biri bırakılacak Değirmende buğday öğüten iki kadından biri alınacak biri bırakılacak. ”

Yani bir aileye veya bir yere mensup bazı kimseler vefalı ve övgüye layık olan kullar olmalarından dolayı Rabb İsa’nın huzurunda kabul olunurlar. Bazıları da münafık ve faydasız olup İsa ümmetini toplayıp diğerlerinden ayırdığı halde bunları reddedecektir.

42-44. Ayetler: "Bunun için uyanık kalın. Çünkü Rabbinizin geleceği günü bilemezsiniz. Ama şunu bilin ki, ev sahibi hırsızın hangi saatte geleceğini bilse uyanık durur, evinin soyulmasına fırsat vermez. Bunun için siz de hazır olun. Çünkü insanoğlu ummadığınız bir saatte gelecektir. ”

İsa’nın ortaya çıkmasını hırsızın gelmesine benzetmeye yalnız birdenbire ve habersiz geleceğine mahsus bir benzetmedir. Bu sözler, ilkönce Havarilere hitap olunmuşsa da mana itibariyle onlara mahsus olmayıp genel manada anlaşılmaları daha uygundur. Bunun için bu sözler, bütün insanların uyanık ve İlahî emirlere uymalarına bir hususi emirdir. Şöyle ki, evini, eşyasını hırsızlardan hakkıyla muhafaza etmeyen gafil bir adamın zarara uğradığı gibi insanlar ahirette gaflet ve ilgisizliklerinden ruhanî halleri yönleriyle sonsuza kadar zarar görmeyeler. Bir kimse bu emre uyduğu halde ahiretin hangi gün ve hangi saatte meydana geleceğini sorması gerekmez. Ancak her can, ölümüne ve sonra hesabım Tanrı huzurunda vermeye hazır olmalıdır.

45.                            Ayet: "Efendinin hizmetkarlarına vaktinde yiyecek vermek için üzerlerine yetkili kıldığı güvenilir ve akıllı hizmetçi kimdir? ”

Bu sözler, genellikle bütün insanlara hitaben yardımcı örneğiyle uyanıklık ve Tann’ya kul olmanın gerekli olduğunu açıklar.

46-47. Ayetler: "Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o hizmetçiye ne mutlu. Size doğrusunu söyleyeyim, efendisi onun tüm malının üzerinde yetkili kılacak. ”           ,

îyi ve vefalı hizmetçi, efendisinin dönmesine daima hazırdır.

48-51. Ayetler: “Ama eğer o hizmetçi kötü olur da kendi kendine ‘Efendim gecikiyor’ der ve yoldaşlarını dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse, efendisi onun beklemediği bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle cezalandıracak ve ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. ’’

Çok kötü hizmetçi, efendisinin dönmesini ertelemesinden fırsat bulup yoldaşlarına eziyet eder. Sonra efendisinin mallarını boş yere harcar, vaktini rezilce geçirir. İşte onun üzerine şiddetli azap tez elden gelir. Bu tür münafık, ikiyüzlü ve fesat insanlar, ebediyyen cehennemde kalırlar.

YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM

(1-13) On bakire kız örneği, (14-30) akçe yükleri örneği, (31-46) Ahiretin yolu hakkındadır.

Bu bölümde bulunan iki örnek, yukarıda açıklanan hizmetçi örneği gibi îsa tarafından ilk önce kendi öğrencilerine duyurulmuş ise de yine genellikle bütün kulları olan Mesihilerin ruhanî menfaatleri için buyurulmuştur. Bu üç örneğin asıl maksatları bir olup, Mesihî hizmetinde kamil iman ile devam edilmesini açıklar ve vurgular. Çünkü Rabb İsa’nın kullarıyla hesap göreceği gün yakın ise de hiçbir kimse kendi ölüm gününü belirleyemediği gibi bunu da belirleyemez. Bu Bölüm, ahirette olan hüküm gereğince insanların güvenilir ve iyi olanlarının ulaşacakları ebedi mutluluk ve münafık ve fesatçıların uğrayacakları ebedi cezaların açıklanmasıyla biter.

1. Ayet: "O zaman göklerin hakimi kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkmış olan on bakire kıza benzer. ”

Bazı müfessirler, Incil’in diğer örneklerinin her bir hususunda birer ruhanî mana itibar ederek hata ettikleri gibi bu örneği açıklarken de yine aynı şekilde hata ettiler. *Bakire kız* tabirinden bütün Hıristiyan topluluğu anlaşılırsa da bakire kızların hepsinin İsa’nın makbul kullarını temsil etmeleri anlaşılmaz. Çünkü bu kızların bazıları makbul bazıları makbul değildiler. Geçmiş zamanlarda güveyi gelini kendi evine götürmeye gittiğinde uygun bir yerde kızlar bekleyip güvey ile beraber gitmek o zamanın adetinden olduğu için bu adet, Isa’nın kendi ümmetini göklerde huzuruna toplayacağı gün geldiğinde ümmetin onu bekleyeceğini işaret ettiği anlamında kullanılır.

2. Ayet: "Bunların beşi akılsız, beşi de akıllıymış. ”

Bu denklik üzere ayrılmaları hususunda Mesihiler arasında ne kadar iyi ve ne kadar kötü bulunacağı bilinmez. Çünkü diğer örneklerden anlaşıldığına göre iyiler ile kötülerin sayısı bu denklik yönüyle ayrılmaz.

3-4. Ayetler: “Akılsızlar, kandillerini almışlarsa da, yanlarına yağ almamışlar. Akıllılar ise kandilleriyle birlikte kaplar içine yağ da almışlar. ”

Bu akıllı kızlar, güveyinin gelmesini beklerken, söylenmesi gereken sözleri hazırlamışlardı. Halbuki akılsız kızlar, güveyinin hemen gelmesini istedikleri zaman için hazırlanmışlardı. Bu örnek de kandillerden maksat Mesihî inancının zahiri demektir. Yağdan maksat, gerçek iman ile tercih edilen sevgi ve itaattir. Çünkü bunlar zahiri imana güç verip uygulama zamanında delalete sapanlardan korur.

5. Ayet: "Güveyi gecikince hepsini uyku tutmuş ve uyumuşlardır. ”

Güveyinin gelmesini haber veren ses kızları uyandıracağından onların bu uykuları kendileri için suç sayılmaz. Bu yüzden bu uykunun ruhanî manasına göre tam manasıyla beklemenin aksi anlaşılmamalıdır. Fakat İncil-i Şerifin bazı yerlerinde uyku tabiri gaflet manasına gelir.

6-9. Ayetler: “Gece yarısı bir ses yankılanmış: 'İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın’ Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini hazırladılar. Akılsızlar, akıllılara, ‘Kandillerimiz sönüyor, bize yağınızdan verin ’ demişler. Akıllılar, ‘Olmaz, hem bize hem size yetmeyebilir. En iyisi satıcılara gidin, kendinize yağ alın ’ demişler. "

Güveyinin gelmesi haber alındığında kızların hepsi uyanmışlardır. Fakat akılsız kızlar, kandillerine baktıklarında sönmekte olduğunu görünce ödünç yağ almak 4 istediler. Çünkü o zamanın adetine göre güvey alayında bulunan kızların her birinin ellerinde birer kandil bulunması gerekir idi. Bjı kızların yanındakilerden ödünç yağ alamadıkları hususunun gerçek manası bir adamın kendisine gerekli olan iman ve kurtuluştan fazla iman ve kurtuluşu olamaz. Hem de bir kimse iman ve kurtuluşu ödünç vermek isterse veremez. Güveyinin geldiği zaman kızların yağ almak vakitleri geçtiği gibi Rabb îsa ahirette ortaya çıktığında veya her bir adam bu dünyadan ahirete göç ettiğinde gereken eksiklikleri tamamlamak için dünyada ihsan olunan ömrün müddeti

I bitmiş olur.

10.                            Ayet: "Ne var ki onlar yağ satın almaya giderlerken güveyi gelmiş. Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte düğün yerine girmişler ve kapı kapanmış. ”

Yalnız hazır bulunan kızlar düğün ziyafeti yerine kabul olunur. Çünkü güvey alayı ile evine girdikten sonra kapı kapanıp artık ne girmek ne de çıkmak mümkün değildir.

11-12. Ayetler: "Daha sonra gelen diğer kızlar 'Efendimiz, efendimiz aç kapıyı bize! ’ demişler. Güvey ise ‘Size doğrusunu söyleyeyim sizi tanımıyorum ’ demiş. ”

Kızların görevlerinin yerine getirilmesinde kusurlu bulup güvey ve geline hürmetsizlik gösterdiklerinden güvey tarafından reddolunmuşlardır.

13.                            Ayet: "Bu nedenle uyanık olun. Çünkü insanoğlunun geleceği günü ve saati bilemezsiniz. ”

Bu örnekten asıl maksat bu ayetin manasından bilinir. Yani her kimse üzerine düşen görevleri yerine getirmekle Rabbin gelmesini beklemeye hazır bulunmaktan ibarettir.

14.                            Ayet: "Göklerin hakimi, yolculuğa çıkmak üzere olan bir adamın kölelerini çağırıp malını onlara emanet etmesine benzer. ”

Gelecek örnekten asıl maksat ile geçmiş örneğin asıl maksadı birdir. Fakat bu örnekten asıl maksat, Rabbin gelmesini beklemek olduğundan başka her bir kula kendi görevlerinin yerine getirilmesinde gayret göstermek farz olduğunu ifade eder ve öğretir. Yukarıda geçen örnekten anlaşıldığına göre Mesihilerin tamamı şahsen hazır ve Rabbin gelmesini bekleyip sözlerini yerine getirmekle de yükümlüdürler. Bu örnekten anlaşıldığına göre Mesihilerin tamamı kulluğa uygun ve efendilerinin hürmetine layık işlerinin yerine getirmesi ile yükümlüdürler. İsa’nın bu emirleri tekrar ve te’kit etmesinden bu emirlerin büyük önemi ve Hıristiyanların uğrayacakları tehlikeler anlaşılır. Burada *hizmetkarlar* kelimesinin manası köleler demektir. Çünkü köleler bütün kuvvet ve zamanlarını efendilerine hak gözetmeksizin sarfetmeye mecbur olduklarından bu tür kullar insanların Tanrı ile olan nisbetini uygun bir şekilde benzetirler.

15.                            Ayet: "Adam her birinin yeteneğine göre birine beş, birine iki, birine de bir yük para verip sonra yola çıkmış. ”

Bu para yükleri Tann’mn insanları bu dünyaya göndererek ihsan ettiği münasip mallar, eşya, fırsat, kabiliyet ve inayetten ibarettir.

16.                             17. Ayetler: “Beş yük para alan hemen gidip bu parayı işletmiş ve beş yük para daha kazanmış. İki yük para alan da iki yük daha kazanmış. ”

Bu kullann her ikisi kabiliyetlerine göre ve kendilerine teslim olunan mal varlığının miktarına göre işlerinde başarılı olmuşlardır.

18.                            Ayet: “Bir yük para alan ise gidip toprağı kazmış ve efendisinin parasını saklamış. ”

Bu kulun kendisiyle diğerleri için bir iş yapıp yapmadığı belli değildir. Fakat efendisi için hiç çalışmadığı bellidir. Aksine bu kul efendisine zarar ve ziyan ettirmiştir. Çünkü onun efendisi bir müddet soma döndüğünde yalnız o yükü değil belki o yükün işletilmesine karşılık tabiatıyla bir miktar para ekleyerek onu köleden isteyecektir.

19.                            Ayet: “Uzun zaman sonra bu kölelerin efendisi dönmüş onlarla hesaplaşmaya oturmuş. ”

*Uzun zaman* Bu sözler her bir adamın ömür süresi demek olup hesaplaşmak da ahiret günü demektir.

20-23. Ayetler: “Beş yük para almış olan gelip beş yük daha getirmiş ‘Efendimiz’ demiş ‘bana beş yük para emanet etmiştin, bak beş yük para daha kazandım. ’ Efendisi ona ‘aferin iyi ve güvenilir köle ’ demiş. Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin. Ben de seni büyük işlerin başına getireceğim. Gel efendinin şenliğine katıl. İki yük para almış olan da gelmiş 'Efendimiz, bana iki yük para emanet etmiştin, bak iki yük daha kazandım. ’ Efendisi ona ‘aferin iyi ve güvenilir köle, sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin bende seni büyük işlerin başına getireceğim, gel efendinin şenliğine katıl. ’ demiş. "

Bu iki hizmetçinin vefadarlığı denk olduğundan denklik üzerine efendilerinin 1

rızasını kazanmışlardır. Çünkü bunların her ikisi kendilerine teslim olunan mal varlığına göre vefadarlık etmişlerdir. İsa bu sözler ile iyi kullarına ihsan edeceği övgü ve vaadi açıklar. Bunların özeti yukarıda açıklanan sözden ibarettir. Yani siz hızla akıp giden ömrünüz süresince vefadar olduğunuz halde Tanrı’nın ve İsa’nın huzurunda ebedi hayat ve saadete kavuşasınız.

24-28. Ayetler: "Sonra bir yük para almış olan gelmiş 'Efendimiz, senin sert bir adam olduğunu biliyordum, ekmediğim yerden biçer, harman savurmadığın yerden devşirirsin. Bu nedenle korktum. Gidip senin verdiğin bir yük parayı toprağa gömdüm. İşte al paranı ’ demiş. Efendisi ona şu karşılığı vermiş: ‘Kötü ve tembel köle ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi biliyordun ha? Öyle ise paramı faizcilere vermeliydin. Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım. Haydi elindeki bir yük parayı alın. Bir yük para olana verin. ”

Bu kul, vefasızlığından başka haksız olarak efendisinin sert ve tamahkar olması hakkında bir takım asılsız itirazları sunmaya cesaret ettiği gibi kötü insanlar, kendi yerine getirmeleri gereken işlerde ilgisiz ve İlahî emirleri aşağıladıktan sonra İlahî adalete de geçersiz itiraz etmeye delicesine cesaret ederler. Eğer efendisi hakkından fazla istese bile yine onun özrünün çürüklüğü açıktır. Fakat yukarıdaki iki vefadar köle de vefadar olduğu için şüphesiz efendisinin rızasını kazanacağı belliydi. Bu kul yapmak zorunda olduğu işlerde hatadan uzak olmak için en kolay bir yol aramış olsaydı kendisine teslim olunan parayı kanunî bir faizle bir tefeciye bırakırdı. Bu tür kullar, makbul olmayıp ilgisiz kaldıkları İlahî lütuf ve fırsat onlardan tamamen kaldırıldığı için haksız ve faydasız kullarına kaydolunacakları İsa’nın söylediği bu örneğin gereğindendir.

29.                           Ayet: "Çünkü kimde varsa ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak. ”

1

Matta’nm 13. Bölüm 12. Ayetine bakınız.

30.                            Ayet: "Şu yararsız köleyi dışarıya karanlığa atın. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. ”

Bütün kötü, riyakar ve münafıkların müstahak oldukları cehennemin şiddetli ve ebedi azabı bu söz ile anlaşılır.

1

31.                            Ayet: "İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. ”                                                                                              ı

Bu ayet gelecek ayetler ile birlikte şüphesiz ahiret ile ahiretin keyfiyetini anlattığından Incil’in diğer yerlerinde bu keyfiyeti açıklayan delillerin bu ayetler ile uygulanması gerekir.

(1)                            Önce ahireti açıklarken bu ayetin üç şeyi içine aldığı meydandadır.

a.                           Her ne kadar ahiret insanlara nice sene ve nice asır sonra olacağı bilinmezse de Tanrı tarafından bütün insanlara hüküm için mahsus olarak gelecek zamanda bir güne ayrılmıştır.

b.                            Ahirette Isa, mutlak hakim olur. Yani onun aracılığıyla insanlar üzerine hüküm takdir olunacaktır.

e.                            Ahirette onun ortaya çıkması muhteşem ve meleklerden büyük bir topluluk ile olup göklerdeki tahtta oturarak takdir edeceği hüküm İlahî güç ile olur. Bunları doğrulamak için Matta’nın 24. Bölüm 30. Ayeti yani *Göklerin bulutları üzerinde kudret ile insanoğlunun geldiğini göreceklerdir* 16. Bölüm 27. Ayeti yani *Çünkü t

insanoğlu kendi babasının kudretinde gelip o zaman herkesin işlerine göre cezalarını verecektir* Vahiy’in 1. Bölüm 7. Ayeti yani *İşte bakın bulutlar ile geliyor. Her gözle birlikte onu yaralayanlar da göreceklerdir. Yeryüzünün bütün kabileleri onun için ah çekerek fetyat edeceklerdir. * Elçilerin işleri 17. Bölüm 31. Ayeti yani *Çünkü Tanrı bir gün takdir edip belirlediği kişinin (İsa) aracılığıyla adalet üzere dünyaya hükmedecektir. * Romalılara Mektup’un 2. Bölüm 6. Ayeti yani *0 günde müjdeme göre İsa’nın aracılığıyla adamların esrarına hükmedecektir. * Yuhanna’nın 5. Bölüm 22 ve 27. ayetleri yani *Baba kimseyi yargılamaz, tüm yargılama işini oğula vermiştir ona yargılama yetkisini de verdi. Çünkü o insanoğludur.* Romalıların 14. Bölüm 10. Ayeti yani *Hepimiz Mesihin mahkemesine hazır olmamız gerekir. * Korintlilere İkinci Mektup’un 5. Bölüm 10. Ayeti yani *Hepimiz Mesihin mahkemesi önüne hazırlanmamız gerekir ki herkesi cesette (yaşadığı süre) iken gerek hayır gerek şer her yaptığı şeyin karşılığını amellerine göre alacaktır. * Vahiy’in 20. Bölüm 12. Ayeti yani *Ölülerin küçüğünü ve büyüğünü Tanrı’nın huzurunda durur gördüm. Kitaplar açıldı ve bir başka kitap yani hayat kitabı da açıldı. Ölüler, o kitaplarda yazılmış şeylerden amellerine göre mahkeme olundular. * sözleri incelensin.

32-33. Ayetler: "Toplulukların hepsi onun önünde toplanacak, o da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi onları birbirinden ayıracak. Koyunları sağına keçileri soluna alacak. ”

Bu dünyaya gelmiş ve gelecek bütün adamlar bir günde hükmolunmak için toplanacaklardır. Mutlak hakim bir çoban kendi sürüsünde bulunan keçileri koyunlardan kolaylıkla ayırdığı gibi fasık ve münafık adamları iyi ve imanlı adamlardan kolaylık ve hakkaniyetle ayıracaktır. Bunun sağ tarafı lütuf ve şeref yeri olduğu bu sözden anlaşılır.

Yuhanna’nm 1-18. Ayetlerinde İsa’nın kendi ümmetini koyunlar ile kendisini onlann çobanı ile açıklar.                                                              

34. Ayet: "O zaman kral ‘sağındaki kişilere sizler babamın kutsadıkları gelin. Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın. ’ diyecek.

Rabb îsa, burada hakim tabirini kendisi için kullandığından başka kral veya padişah tabirini de kullanır. Bunun için onun hükmü tam bir adalet ile olduğundan başka tam bir serbestiyet ile de olacaktır. *Miras edin* tabirinden iyilerin kavuşacakları ebedi mutluluk irsiyet yoluyla olacaktır. Bunu doğrulamak için Romalılara Mektup’un 8. Bölüm 17. Ayeti yani *Eğer Tann’mn oğulları isek varisleriz. Tanrı’nın varisleri ve hem Mesih’in varisleriyiz. * ayetine bakınız. Petrus’un Birinci Mektubu 1. Bölüm 4 ve 9. Ayetleri ve 3. Bölüm 9. Ayeti, Vahiy’in 21. Bölüm 7. Ayetine de bakınız. *Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış* yani iyilerin kavuşacakları ebedi mutluluk Tann’mn takdir ve tedbirinde ezelden tayin edilmiştir. Bunu doğrulamak için Romalılara Mekktup’un 8. Bölüm 30. yani *Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağıdığı kişileri akladı ve akladığı kişileri yüceltti.* ayetine bakınız. Korintlilere Birinci Mektup’un 2. Bölüm 9. Ayet ve İbranilere Mektup’un 11. Bölüm 16. Ayetine de bakınız.

35-40. Ayetler: "Aç idim, bana yiyecek verdiniz. Susuzdum, bana içecek verdiniz. Yabancıydım, beni içeri aldınız. Çıplaktım, beni giydirdiniz. Hastaydım, benimle ilgilendiniz. Zindandaydım, yanıma geldiniz. O vakit doğru kişiler ona şu karşılığı verecekler: ‘Ya Rabb biz seni ne zaman aç görüp doyurduk, ya da susamış gördük, içecek verdik? Seni ne zaman yabancı gördük de içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik? Seni ne zaman hasta ya da zindan da görüp yanına geldik? ’ Kral da onlara şöyle cevap verecek ‘Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerinizden biri için yaptığınızı benim için yapmış oldunuz.

Bu ayetlerin özeti budur ki İsa’nın hatırı için onun kullarına muhtaç oldukları halde açıklanan lütuf ve cömertlik İsa tarafından kendisine açıklandığı gibi kabul olunur. Rabbin huzurunda makbul olan cömert ve riyasız olmak ve karşılık peşinde i

olmamak gerekir. Bundan dolayı bu tür cömertliği açıklayan kimse her ne kadar güzel ve yarayış bir iş eylemiş olsa bile yine bunun Tamı huzurunda kabule layık ve yaraşır olduğunu dile getirmeye cesaret edemeyip kendi amellerine dayanmakla ancak İsa’nın kefaretine güvenir. Çünkü bu kimse şahsi menfaati için olmayıp ancak Rabbin hatırı ve onun kullarının menfaat ve mutlulukları için bu tür iyi işler yapmış olur. İyiler tarafından açıklanıp ayetin içinde bulunan sözler dil ile konuşulmayıp ancak kalpden meydana geldiği halde herkese bakan mutlak hakimin nazarında gayet kolaylıkla ortaya çıkar.

41. Ayet: "Sonra sofundakilere şöyle diyecek: 'Ey lanetliler, çekilin önümden! Şeytan ile onun yardımcıları için hazırlanmış sönmez ateşe yollanın. ’ ”

Rabb İsa, iyi ve imanı olanları gönüllü olarak kabul ettikten sonra münafık ve fasıklan cehennem azabına uğramaları için karar verecektir. 46. Ayete bakınız. "■Lanetliler* 34. Ayette *Babamın kutsadıkları* tabiri kullanılıp babamın lanetlileri veya Tanrı tarafından lanetlenmiş tabiri kullanılmaz. Çünkü Tanrı tarafından insanlar berekete kavuşurlar ise de lanete kavuşmazlar. Aksine insanların azaba müstahak olmaları Tann’nın İsa aracılığıyla ihsan olunan lütuf ve merhamete ilgisizlikle İlahî emirlere uyarak kendi bozuk ve kokmuş kalpler, ahlak ve işlerinden ortaya çıkar. *Şeytan ile onun yardımcılarına hazırlanmış* 34. Ayette iyilerin mutluluğuna dair *Sizin için hazırlanmış* tabiri ile tarif olunmamıştır. Çünkü münafık ve kötü insanların çarptınlacakları şiddetli azap temel olarak insanlar için takdir olunmayıp şeytan ve kötülüklerinden dolayı onun dostlarına takdir olunmuştur. Fakat kötü adamlar şeytanın kötü işleri sebebiyle günaha yönelip itaatsizlikte onun dostları olduklarından onun ile birlikte şiddetli azaba hakkıyla çarptırıldıkları ortadadır. Bunu doğrulamak için Petrus’un İkinci Mektubu 2. Bölüm 4. ve 9. yani *Çünkü eğer Tanrı günah etmiş olan melekleri korumayıp aksine karanlık zincirler ile cehenneme atıp yargılama için korunmaya teslim ettiyse sakınanları kötülerden kurtarıp zalimleri azap için ahirete kadar korumak yolunu bilir. * ayetine bakınız.

42-45. Ayetler: "Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım bana yiyecek vermediniz; yabancıydım beni içeri almadınız; çıplaktım beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım benimle ilgilenmediniz. O vakit onlar da şöyle karşılık verecekler: 'Ya Rabb seni ne zaman aç susamış, yabancı, çıplak, hasta ya da zindan da gördük de sana hizmet etmedik? ’ Kral da onlara şu cevabı verecek 'Size doğrusunu söyleyeyim, madem ki en basit kardeşlerinden biri için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.

Mutlak hakimin sağ tarafında olanların amellerini teşhis etmek için tecrübe usulleri; sol tarafında olanların ahlak ve amellerini teşhis etmek için de ulu bilgisizlik kullanılmıştır. Fakat sol tarafta bulunanların verdikleri cevap sağ tarafta bulunanların verdikleri cevabın tersidir. Bu sol tarafta bulunanlar kendileri için bağışlanma dilememekten başka tamamen kendilerini kusursuz göstermek niyetindedirler. Fakat mutlak hakim onların riya, kibir, haset, bencillik ve büyük kusurlarını yayıp yüce huzurundan ebediyen kovulmalarına karar verir.

46)                           Ayet: “Bunlar sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz hayata kavuşacaklardır. ”

Burada îsa’nm vefalı kullar ve İlahî emirlere itaat edenlerin hepsinin kavuşacakları mutluluk veya cennet ve de bütün bozguncuların çarptırılacakları cezalar veya cehennem halleri sözün özü ile anlatılmıştır. Bu ayet ile yukarıdaki halleri açıklayan Incil’deki bir çok diğer ayetler karşılaştırılıp ahiretle ilgili încil’in öğretisini açıklamak uygun görülmüştür.

47)                           . . . Cennet ya da ebedi mutluluk hali ile ilgili olan încil’in öğretisi hakkındadır.

a.                           Incil’e göre cennet gayet güzel ve büyük bir yerdir. Bunu doğrulamak için Vahiy’in 21. Bölüm 1-2, 11-12, 14, 18-19, 21-23. Ayetlerini inceleyiniz. *Yeni bir gök ile yeni bir yer gördüm. Çünkü önceki gök ile önceki yer çökmüş idi. Deniz yok idi. Ben Yuhanna kutsal şehir yani Yeni Kudüs’ün kocası için süslenmiş gelin gibi hazırlanmış olarak Tanrı tarafından gökten indirildiğini gördüm. Onda da Tanrı’nın yüceliği olup onun nuru gayet kıymetli bir taşa yani billur gibi parlak bir yeşim (yağmur taşı) taşma benzerdi. Büyük ve yüksek sütun olup on iki kapısı ve kapılar üzerinde on iki tanede meleği ve yazılmış isimleri bulunup bunlar İsrailoğullarmın on iki gününün isimleri idi. Şehrin sütunlarındı on iki temeli olup onlar da kuzunun yani insanların günahları için bir kabul edilen ve yeterli miktarda kefaret kurbanı olmak üzere kendi kanını döküp kendisini feda etmiş olan Rabb îsa’nm on iki elçinin isimleri vardı. Bu sütunların yapısı yeşim taşından olup şehir pak billura benzer has altından idi. Şehrin sütununun temelleri çeşitli kıymetli taş ile süslenmiş ve on iki kapısı ve on iki inci olup her bir kapı birer inciden ibaret idi. Şehrin meydanı berrak billur gibi saf altın idi. İçinde bir tapınak görmedim. Çünkü her şeye kadir olan Tanrı, kuzunun şeklidir. Güneşin ya da ayın ışık vermesine şehrin ihtiyacı yoktu. Çünkü Tanrı’nın yüceliği ona ışık verip kuzu onun nurudur. * 22. Bölüm 1-5. Ayetlerine de bakınız. Yani Tanrı’nın ve kuzunun tahtından akan billur gibi saf ab-ı hayat ırmağını bana gösterdi. Şehrin meydanının ortasında ırmağın iki yanında on iki türlü meyve getirip her ay meyvesini veren hayat ağacı olup bu ağacın yaprakları grupların şifası için idi. Artık hiçbir lanet olmayıp Tanrı’nın ve kuzunun tahtında olarak onun kulları ona ibadet edeceklerdir. Onun yüzünü de görüp onun ismi alınlanndadır. Orada gece olmayıp ne çıranın ne de güneşin ışığına ihtiyaçları olur. Çünkü Tann onlara nur verdiğinden onlar ebediyen saltanat süreceklerdir. * Müminlerin kavuşacaktan ebedi mutluluk hali mümkün mertebe açık olarak ifade etmek için bu ifade ve örnekler kullanılmıştır.

b.                           Incil’e göre cennet elem ve eziyet ya da noksanlık kabul etmez bir mutluluk hali olduktan başka tamamen günah, bozgunculuk ve kirlilikten uzak bir daimi haldir de.

Bunu doğrulamak için Vahiy’in 7. Bölüm 9-17. Ayetlerini inceleyiniz. Yani *bundan sonra gördüm ki, her ulustan, her oymaktan, her halktan ve her dilden oluşan, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu’nun önünde duruyordu. Hepsi de birer beyaz kaftan giyinmişti ve ellerinde hurma dalları vardı. Yüksek sesle, ‘Kurtarış, taht üzerinde oturan Tanrımıza ve Kuzu’ya özgüdür’ diye bağırıyorlardı. Bütün melekler, tahtın, ihtiyarların ve dört yaratığın çevresinde duruyordu. Tahtın önünde yüz üstü yere kapanıp Tanrıya tapınarak şöyle diyorlardı: ‘Amin. Övgü, yücelik ve bilgelik, şükran ve saygı, güç ve kudret, sonsuzlara dek tanrımızın olsun. Amin. Bu sırada ihtiyarlardan biri bana şunu sordu: ‘Beyaz kaftan giyinmiş olan bu kişiler kimlerdir, nereden geldiler?’ ‘Sen bunu biliyorsun, efendim’ dedim. Bana dedi ki, ‘Bunlar, o büyük sıkıntıdan geçip gelenlerdir. Kaftanlarını Kuzu’nun kanında yıkamış bembeyaz etmişlerdir. Bunun için, ‘Tanrının tahtının önünde duruyor, onun tapınağında gece gündüz ona tapınıyorlar. Taht üzerinde oturan, çadırını onların üzerine gerecektir. Artık acıkmayacak, artık susamayacaklar. Ne güneş ne de kavurucu bir sıcaklık onları çarpacak. Çünkü tahtın ortasında otan kuzu onları güdecek ı-

ve yaşam sularının pınarlarına götürecek. Tann onların gözlerinden bütün yaşları silecektir’* 21. Bölüm 27. yani *Murdar elin hiçbir şey ya da çirkin işe götüren ya da yalan söyleyen kimse onun içine hiç bir şekilde giremez. Ancak kuzunun hayat kitabında kaydedilmiş olanlar gireceklerdir. * ayetine ve 22. Bölüm 14 ve 15. yani *Ne mutlu onun emirlerini yerine getirenlere ki hayat ağacından hakları ota ve kapılarından şehre gireler. Ama köpekler, sihirbazlar, zinakarlar, katiller, putperestler ve yalanı sevip yapanlar dışarıdadırlar* ayetlerine bakınız.

c.                           Incil’in açıklamasına göre cennetin mutluluk ve yüceliği cismani bir şey olmayıp ruhanî olduğundan mutluluğa kavuşacak olanların bedenleri gök cisimlerinden olup yukarıdaki ayetlerin işaret ettiği hususlara mazhar olacakları ebedi mutluluk Tanrı’nın ve İsa’nın yüce huzurunda makbul kulları diye meleklerin teşbih ve tehlilinde ortak olarak her türlü kötülük ve günahtan uzak olmalarından ibarettir.

3-İncil'in açıklamasına göre mutluluk ve övünme bedenî bir şey olmayıp ruhanî olduğundan, mutluluğa kavuşacak olanların bedenleri gök cisimlerinden olup yukarıdaki delillere göre kavuşacakları ebedî mutluluk Tanrı'nın ve İsa'nın yüce huzurunda makbul kullan diye meleklerin teşbih ve tehlilinde (Tann'yı övme ve yüceltmeleri) ortak olarak her türlü sapkınlık ve günahtan temizlenmiş olmalanndan ibarettir.

Bunu doğrulamak için Matta’nm 22. Bölüm 30. yani *Çünkü kıyamette ne nikah sözleşmesi yaparlar ne de kocaya verilirler. Belki Tann'nın gökteki melekleri gibidir. * ayetine bakınız. Korintlilere 2. Mektubun 4. Bölüm 17. Ayet, Romalılara Mektup’un 2. Bölüm 7. Ayet, İbranilere Mektup’un 9. Bölüm 15. Ayet, Petrus’un 1. Mektup’unun 1. Bölüm 4. Ayet, Koleselilere Mektup’un 1. Bölüm 12. Ayeti ile diğer delillere bakıldığında cennetin mutluluk, övünme bedenî arzulardan uzak olarak ruhanî mutluluğa kavuşacak olan kutsal kişilere uygun olmakla (ebedi hayat), (ruhanî ve devamlı veraset) ifadeleriyle açıklanmıştır.

I

• • • *

4-Incil'e göre cennet ruhanî mutluluktan ibaret olmasıyla birlikte orada bulunanlar hayırlı işlerlerle meşgul olacaklar. Yani hamd-ü sena etmekle beraber kendilerinin anlayış ve gerçek mutluluğa, Tanrı'nın yüceliğine uygun surette ona hizmet edeceklerdir.

*Onun kullan O'na kulluk edeceklerdir* (Vahiy’in 22. Bölüm 3. Ayeti) İnsanlar hiçbir hizmet ile meşgul olmazlar ve ise, insan kendisiyle ilgili iftihar edemez. Çünkü insan tabiatı gereğince bir iş ile uğraşmadıkça, yeterli mutluluğa sahip olmasına bağlıdır. Bunu doğrulamak için Vahiy’in 4. Bölüm 8, 10 ve 11. Ayetlerini inceleyiniz. *Yani gece ve gündüz vazgeçmeyip, önceden var olan ve hâlâ var olan hem de var olacak olan Kudüs ve her şeye gücü yeten Rabb Tanrı (sensin) derler. Ruh sahipleri o tahtta oturarak asla diri olana yücelik, izzet, şükür sunduklarında o yirmi dört seçilmiş kişi tahtta oturanın huzuruna çıkıp, asla diri olana secde ederek taçlarını tahtın önüne koyarak Ya Rabb sen yücelik ve izzet ile gücü almaya layıksın. Çünkü her şeyi sen yarattın ve senin isteğinle var olup yaratılmıştır dediler. İşte cennette olanların mutluluk ve ayrıcalıkları bunlardan ibarettir.

3.                            Cehennem ve ebedi cezalarla ilgili İncil'in öğretilerinin açıklanmasıdır.

Cehennem Tanrı tarafindan iki yüzlü ve imansız olan insanlara hükmolunan şiddetli cezalar ve acı azabın durumudur. Bunu doğrulamak için Luka’nın 16. Bölüm 23. Ayeti yani "“Cehennemde ve azapta bulunup gözlerini kaldırarak uzaktan İbrahim'i ve onun kucağında Luâzâr'ı gördü* ve Vahiy’in 14. Bölüm 1 ve 11. Ayeti * Yani o kimse Tann’nın gazabı kasesine doldurulmuş saf öfke şarabından içen kutsal meleklerin ve kuzunun (yani insanların kurtuluşu için kendisini feda etmiş olan İsa) huzurunda ateş ve kükürt içinde azab olunacaktır. Azablannın tütünü (dumanı?) da asla yukan çıkıp canavar şeklinde ibaret (yani her türlü günah, ahlaksızlık ve kötülüğü işleyip şeytanî sapkınlıkla esarete bağlanarak) onun adının belirtisi kabul edenlerin gündüz ve gece rahatlan yoktur. * Matta'nın 13. Bölüm 42 ve 50. Ayeti yani *Onlan ateşe atacaklar ve orada ağlama, inleme sesleri olur. * Markos’un 9. Bölüm 44, 46 ve 48. Ayetleri yani *Orada (cehennemde) onlann kurdu yok olmaz ve ateşi sönmez* Vahiy’in 20. Bölüm 15. Ayeti yani *Hayat kitabında kayıtlı olmayan kimse ise ateşin külüne terkedildi* sözlerine bakınız. Bu tür deliller örnekler ve benzetmelerde cehennem azabının durumu açıklandığında, bu durum içinde açıklanacak hususları içine alır.                             '

a.                            Cehennem azabına çarptırılan adamlar cennetin mutluluğuna kavuşma ümidinden sonsuza kadar mahrum kalmayacaktır. *Bunun tamamından başka sizin ile bizim aramızda büyük bir girdap takdir olunmuştur. Şöyle ki buradan size kaçmak isteyenler güç yetiremeyip, oradan da bize kaçamazlar dedi* (Luka 16. Bölüm 26. Ayet)

b.                           Cehennem azabına çarptırılan insanların sonsuza kadar Tanrı’nın ve İsa'nın gazabı altında kalacakları anlaşılır. Bunu doğrulamak için yukarıda geçen pek çok ayet i

ile, Vahiy’in 6. Bölüm 16 ve 17. yani *Dağlara ve kayalara üzerimize düşün, bizi tahtta oturanın huzurundan ve kuzunun gazabından koruyun. Çünkü büyük gazab günü geldi, kim durabilir dediler. * ayetine bakınız.

e. Cehennem azabına çarptırılanlar şeytan ile bütün kötü ruhların dostlan olacaklardır. 25. Bölüm 41. Ayete bakınız.

d. Cehennemde bulunacak olanların azab ve cezalan hafızası kuvvetli, akıllı ve ikiye aynlmalannın (veya içyüzlerinin) meşguliyet ve etkileri aracılığıyla arttınhr. Şöyle ki; ömür boyunca kurtuluş ve ebedi hayata kavuşmak firsatı ihsan olunduğunda kendileri tarafindan ilgisiz kalındığını hatırlarına getirip, artık cehennemden kurtarılıp, cennete kavuşmak ümidinden tamamiyle mahrum olmalarından başka, çektikleri cezalar ve azaba adalet ve hakka riayet etme yönüyle müstehak olduklarını doğrulamaya içyüzleriyle (kalpleriyle) mecbur olacaklardır. Yukarıda geçen ayetlerde kullanılan tabirler örneğin (sönmez ateş), (ateş külhanı), (ateş ve kükürd külü), (yok olmaz kurd) tabirleri olabildiği kadar büyük acı ve azabı açıklamak için kullanılmıştır. Cehennem azabı yukarıda açıkladığımız hususlar ile insanın katlanabildiği (dayanabildiği) acı ve azablan içine alır (şamildir).

Kısacası iyi ve imanlıların mükafat ve mutluluğu hem de ikiyüzlü ve imansızların cezaları değişmeyip sonsuza kadardır. İnsanların yalnız ömürleri boyunca bağışlanmaya nail olup, kurtuluş ve ebedi hayat nimetlerine kavuşabilirler. Yalnız Tann tarafından belirlenen yol ile mutluluk ve ebedi hayata sahip olurlar.

*”İsa günahkarları kurtarmak için dünyaya geldi” sözü, güvenilir ve her bakımdan kabule layık bir sözdür. * (Timoteyusa Birinci Mektub'un 1. Bölüm 15. Ayeti) *Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur* (Elçilerin İşleri 4. Bölüm 12. Ayet) * Çünkü Tann dünyayı öyle sevdi ki, biricik oğlunu verdi.( Öyle ki, ona iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın ama hepsi ebedi hayata kavuşsun. Tann, oğlunu dünyayı yargılamak için dünyaya göndermedi, dünya onun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi. Ona iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik oğlunun adına iman etmemiştir. Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışığın yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. * (Yuhanna 3. Bölüm 16-19. Ayetler) İnsanların gökyüzünün tahtı üzerine büyük bir olgunlukla oturduğunda iyi kullarına şöyle hitap etmiştir: * Gelin ey babamın kutluları (mübarekleri) dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan gökleri miras edin* Diğerlerine de şöyle hitap etti. * Benden uzaklaşın! Ey lanetlenmişler, şeytan ile ona uyanlara hazırlanmış olan ebedi ateşe varın. * bunlar ebedi azaba, iyiler de ebedi hayata gideceklerdir.

YİRMİ ALTINCI BÖLÜM

(1-5) Yahudi milletinin önderleri İsa aleyhine onu öldürmek için birbirleriyle konuştular, (6-13) Bir kadının çok kıymetli bir yağla İsa'yı yağlaması, (14)-16) Yahuda İskariyot'un İsa'yı ele vermek üzere Yahudi önderleri ile anlaşması, (17-30) İsa öğrencileriyle, Yahudilere büyük bayram ziyafetinde kendisinin ele verileceğini haber vermesi?, (31-35) Onun öğrencileri yüce zatı terketmesi ve Petrus’un onu inkar edeceğini İsa'nın haber vermesi, (36-46) Getsemanî bahçesinde İsa'nın şiddetli acıya dayanması, (47-56) Onun ele verilmesi, (57-68) Onun yalancı şahitler ile Yahudi milletinin büyük meclisi tarafından suçlanması, (69-75) Petrus’un İsa'yı inkar etmesi hakkındadır.

1.                           Ayet: "Isa bütün bunları anlattıktan sonra öğrencilerine şöyle dedi. ”

îsa'mn genel talimatı sona ermişse de Yuhanna’nın 13-16. bölümlerinde bir açıklama yazıldığı üzere ıssız bir yerde öğrencilerine çok sözler söyledi.

2.                           Ayet: "Biliyoruz, iki gün sonra Fısıh bayramıdır ve İnsanoğlu çarmıha gerilmek üzere ele verilecek. ”

İsa Kudüs'e gelmesinin bu defasında çarmıha gerileceğini öğrencilerine daha önce ifade etmişti. Matta 16. Bölüm 21. Ayet; 30. Bölüm 18 ve 19. Ayetleri) İsa bilinen bu olayı öğrencilerinin hatırlatma getirerek iki günden sonra düşmanlarının ellerine teslim olunacağım ifade eder. Yahudilerin Kurban bayramının ayrıntılı olarak açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 12-16. Ayetlerine bakınız.

3.                           Ayet: "Bu sırada başkahinler ve halkın ihtiyarları Kayafa adındaki başkahinin sarayında toplandılar. ”

Yahudi milletinin büyük meclisi toplanmış olan bu kişilerden oluşuyordu. Bu önderler (reisler) İsa'yı idam etmeye çoktan beri karar vermişler ise de 22 ve 23. bölümlerde yazıldığı üzere onların bozuk ve ikiyüzlü ahlakı îsa tarafından gösterildikten sonra bunlar îsa'ya karşı daha çok kin ve düşmanlık göstererek, kötü düşüncelerini uygulamaya kalkmışlardır. Bu büyük meclisin çoğu zamanlar tapmakta toplanması Yahudilerin adetlerinden ise de bu defa görüşülecek olan konu gizli tutulmak için meclis özellikle başkahinin evinde toplanmıştır.

4-5. Ayetler: "İsa'yı hileyle tutuklayıp öldürmek için düzen kurdular. Ama, halk arasında kargaşalık çıkmasın diye bayramda olmasın dediler. ”

Bunlar halkın büyük çoğunluğunu kendi aleyhlerine tahrik etmemek için iki şeyden çekinmişlerdir. Birincisi, İsa'yı gizlice ve hileyle tutmak, İkincisi, bayram günlerinde halkın büyük çoğunluğu arasında bunu yapmamak niyetinde idiler. Ancak halkın büyük çoğunluğu İsa'nın Mesihullah olduğunu kabul etmişlerdi. Fakat bu önderler (reisler) bu bölümün 14 ve 15. Ayetlerinde açıklandığı üzere Yahuda'nm İsa hakkında teklifini işiterek, daha önceleri niyetlerini değiştirip İsa'yı bayramda tutmuşlardır.

6-13. Ayetler: "İsa Beytenya'da cüzzamlı Simun'un evindeyken, yanına bir kadın geldi. Kadın, kaymak taşından bir kap içinde çok değerli hoş kokulu bir yağ getirdi. İsa sofrada otururken, kadın yağı onun başından aşağı döktü. Öğrencileri de bunu görünce kızdılar. 'Nedir bu savurganlık?' dediler. Bu yağ pahalıya satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi: Söylenenleri fark eden İsa, öğrencilerine, 'Kadını neden üzüyorsunuz?' dedi. Benim için güzel bir şey yaptı. Yoksullar her zaman aranızdadır ama ben her zaman aranızda olmayacağım. Kadın bu hoş kokulu yağı, beni gömülmeye hazırlamak için bedenimin üzerine boşattı. Size doğrusunu söyleyeyim, bu müjde dünyanın her neresinde duyulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.

Bu ayetleri daha ayrıntılı açıklamak için Markos’un 14. Bölüm 3-9. Ayetlerine bakınız.                                                                                  ,

14-16. Ayetler: "O sırada onikilerden biri -adı Yahuda İskariyot olanı- başkahinlere giderek, 'Onu ele verirsem bana ne verirsiniz?' dedi. Onlar da otuz yük gümüş vaad ettiler. Yahuda o andan itibaren İsa'yı el vermek için fırsat kollamaya başladı. "

Yahuda uzun zamandan beri havarilerden birisi olmuş ise de ikiyüzlü olduğu îsa tarafindan biliniyordu. Yahuda'nın ikiyüzlü olduğundan başka böyle eşsiz büyük günah işlemesinden çok aç gözlü, nankör, kötü bir adam olduğu anlaşılır. Bu ayette geçen 30 parça gümüşün kıymeti 1 keseden bir miktar eksiktir. * Fırsat kollamaya başladı* Yahuda İsa'yı ıssız bir yerde düşmanlarına ele vermek için fırsat kollardı. Luka’nın 22. Bölüm 6. Ayetine bakınız.

17-24. Ayetler: "Mayasız ekmek bayramının ilk günü öğrenciler İsa’nın yanına gelerek, Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?' diye sordular.

ama ben her zaman aranızda olmayacağım. Kadın bu hoş kokulu yağı, beni gömülmeye hazırlamak için bedenimin üzerine boşattı. Size doğrusunu söyleyeyim, bu müjde dünyanın her neresinde duyulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.

Bu ayetleri daha ayrıntılı açıklamak için Markos’un 14. Bölüm 3-9. Ayetlerine bakınız.

14-16. Ayetler: "O sırada onikilerden biri -adı Yahuda Iskariyot olanı- başkahinlere giderek, 'Onu ele verirsem bana ne verirsiniz?' dedi. Onlar da otuz yük gümüş vaad ettiler. Yahuda o andan itibaren İsa'yı el vermek için fırsat kollamaya başladı. ”           >

Yahuda uzun zamandan beri havarilerden birisi olmuş ise de ikiyüzlü olduğu îsa tarafından biliniyordu. Yahuda'nın ikiyüzlü olduğundan başka böyle eşsiz büyük günah işlemesinden çok aç gözlü, nankör, kötü bir adam olduğu anlaşılır. Bu ayette geçen 30 parça gümüşün kıymeti 1 keseden bir miktar eksiktir. *Fırsat kollamaya başladı* Yahuda İsa'yı ıssız bir yerde düşmanlarına ele vermek için fırsat kollardı. Luka'mn 22. Bölüm 6. Ayetine bakınız.

17-24. Ayetler: "Mayasız ekmek bayramının ilk günü öğlenciler İsa'nın yanına gelerek, Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?' diye sordular.

İsa onlara 'Kente varıp o adamın evine gidin' dedi. Ona şöyle söyleyin: 'Öğretmen diyor ki, zamanım yaklaştı. Fısıh, bayramını öğrencilerimle birlikte senin evinde kutlayacağım. ' Öğrenciler, İsa'nın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar. Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu. Yemek yerlerken, 'size doğrusunu söyleyeyim sizden biri beni ele verecek' dedi. Bu söz onları kedere boğdu. Her biri ona 'ben miyim ey Rabb' diye sormaya başladılar. O da, 'beni ele verecek olan, elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır' dedi. İnsanoğlu, kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğlunu ele verenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu. ”

Bu ayetlerin daha ayrıntılı açıklaması için Markos’un 14. Bölüm 12-21. Ayetlerine bakınız. Yahuda'nın ihanetine dair konuların anlaşılması için Yuhanna’nm 13. Bölüm 21-30. Ayetlerine bakınız. Luka’nın 22. Bölüm 7-18. Ayetlerini bu ayetler ile karşılaştırınız.

25-29. Ayetler: “Onu ele verecek olan Yahuda, “Ey öğretmenim ben miyim? ” dedi. İsa ona, “söylediğin gibidir. ” Karşılığını verdi. Yemek sırasında İsa, eline ekmek aldı, şükran duasını yapıp ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi. 'Alın yiyin' dedi. 'Bu benim bedenimdir. ' Sonra bir kase alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek 'hepiniz bundan için' dedi. Çünkü bu benim kanimdir, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır. Size şunu söyleyeyim, Babamın egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim. ”

Bu ayetlerde Hıristiyan topluluğunun ısrar ve dinî emirlerinden Rabb’in akşam sofrası olarak isimlendirilen genel adet ve saygı gösterilen Rabb İsa tarafından belirlenmesini açıklar. Yuhanna’nın 13. Bölüm 30. Ayetinden hain Yahuda'nın bu yukarıda bahsedilen sofradan hissedar olmadığı anlaşılır. Bu ayetlerde bulunan konuların daha ayrıntılı açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 22-26. Ayetlerine bakınız. Bu ayetler ile Korintlilere Birinci Mektup’un 11. Bölüm 23-29. Ayetlerini karşılaştırınız.

30-35. Ayetler: “Onlar ilahiler okuyup, Zeytin dağına çıktılar. Bu arada İsa onlara 'bu gece hepiniz benden ötürü zorluk çekeceksiniz. ' Dedi. Çünkü şöyle yazılmıştır: Çobanı vuracağım,, sürüdeki koyunlar da darmadağın olacaktır. Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile'ye gideceğim. Petrus O'na 'Herkes senden ötürü zorluk çekse de, ben asla çekmem' dedi. İsa, 'Sana doğrusunu söyleyeyim, bu gece horoz ötmeden sen beni üç kez inkar edeceksin' dedi. Petrus, 'seninle birlikte ölmem bile gerekse, seni asla inkar etmem' dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.

Otuzuncu ayette yazıldığı üzere İsa öğrencileriyle beraber Zeytin dağına gitmek üzere sofradan kalktıklarında bu konuşmanın meydana geldiği anlaşılır. Petrus kendisine güvenip cesur olmuş ise de imanı tecrübe sırasında kendisi, ne kadar zayıf bulunacağını hiç farketmediği, sonradan başına gelen olaydan anlaşılır. Bu bölümün 69-75. Ayetlerine bakınız. Bu ayetlerin daha ayrıntılı açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 27-31. Ayetlerine bakarak, bunlar ile Luka’nm 22. Bölüm 31-34. Ayetleri ve Yuhanna’nın 13. Bölüm 37 ve 38. Ayetleri ve 18. Bölüm 25-27 ayetlerini karşılaştırınız.

36-46. Ayetler: “Sonra îsa öğrencileriyle birlikte Getsemanî denen bir yere geldi. Öğrencilerine, ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun' dedi. Petrus ile Zebedi'nin iki oğlunu yanma aldı. Kederlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başladı. Onlara, 'yüreğim ölüm derecesinde kederli, burada kalın, benimle birlikte uyanık durun' dedi. Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. 'Baba, mümkünse bu kase benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun' dedi. Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus'a 'Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız’ dedi. Uyanık durup dua edin ki, delalete düşmeyesiniz. Ruh isteklidir ama beden güçsüzdür. îsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. 'Baba eğer ben içmeden bu kasenin uzaklaştırılması mümkün değilse, senin istediğin olsun' dedi. Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü. Onları bırakıp tekrar uzaklaştı, yine aynı sözlerle üçüncü kez dua etti. Sonra öğrencilerinin yanına dönerek 'hala uyuyup, istirahat mı ediyorsunuz' dedi. İşte saat yaklaştı. İnsanoğlu günahkarların eline veriliyor. Kalkın, gidelim. İşte beni teslim eden geldi. "

Luka bu olayı açıkladığında bu sözleri yani * Gökten bir melek İsa'ya görünerek O'nu güçlendirdi. Derin bir acı içinde olan İsa daha hararetle dua etti. Teri, toprağa düşen kan damlalarına benziyordu. * yazmıştır. (Luka 22. Bölüm, 44. Ayet) İsa insan ruhuyla vasıflandığı üzere teklif olunan kaseyi içmekten çekindiyse de yine alıp tortusuna kadar içti. Bu kase İsa'nın aziz canını ölünceye dek oldukça hüzünlü yaptı. Onun mübarek vücudundan kan gibi ter çıkaran kase, insanoğlunun günah ve hak ettikleri azab ve şiddetli cezadan ibarettir. Bu sözler İsa'dan çıktığı halde kendisi insanlar için keffaret etmekte iken, Tanrı’nın günahkar aleyhine olan azap yüküne dayanıp, bütün imanlı ve tövbekar insanlar hak ettikleri azabdan kurtulsunlar diye kendi mübarek vücudunu ve canını İlahî adalete feda etti. Ertesi gün çarmıh üzerinde tamamladığı keffareti tarif edilemez bir üzüntüye dayanmakla orada işe başladı. Bu ayetlerin daha ayrıntılı açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 23-42. Ayetlerine bakınız.

45-50. Ayetler: "İsa daha konuşurken, Onikilerden biri olan Yahuda geldi. Yanında başkahinlerle halkın ihtiyarları tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı. İsa’yı ele veren Yahuda 'kimi öpersem, İsa O'dur. O'nu tutuklayın' diye onlarla sözleşmişti. Dosdoğru İsa'ya gidip, 'selam Rabbî' diyerek O'nu öptü. İsa ona 'arkadaş bunun için mi geldin?' dedi. Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsa'yı yakalayıp tutukladılar. ”

Yuhanna’nın 18. Bölüm 2. Ayetinden anlaşıldığına göre bu bostan (bahçe) ıssız bir yer olup, İsa'nın da öğrencileriyle beraber bu yere gitmesi adetten idi. Bundan dolayı anlaşılıyor ki Yahuda, İsa’nın ne olacağını bilirken kendi aleyhine gelen bir araya gelmiş topluluğa doğru gidip kimi ararsınız diyerek sordu. Onlar O'nu tanıyarak Nasırah İsa'yı diye cevap verdiler.

İsa onlara 'benim' diye karşılık verdi. Onlar gerek İsa'nın kendisini göstermesinden gerek yüceliğinden yere düştüler. Ancak İsa tekrar benim dedikten sonra Yahuda önceden aralarında anlaştıkları işareti yerine getirdikten sonra İsa'ya yaklaşıp onu tutmaya cesaret ettiler. Yuhanna'nın 18. Bölüm 48. Ayetlerine bakınız. ■"Arkadaşım niye geldin* sözüyle Luka'nm 22. Bölüm 48. Ayeti karşılaştırılıp buna eklenmesi gerekir. Yani *İnsanoğlunu öpüş ile mi ele verirsin* Yani insanların kurtarıcısı olana Mesih'i bir sevgi işaretiyle mi düşmanlarının ellerine teslim edersin.

t

İkiyüzlü olan bu hain Yahuda'nın kalbi ne kadar katı ve karanlıktı.

51.                            Ayet: “İsa'yla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkahinin kölesine vurup kulağını uçurdu. ”

Yuhanna'nın 18. Bölüm 10. Ayetinden anlaşıldığına göre bu harekete kalkışan Petrus'tu. Vurduğu hizmetçinin adı da Malkus idi. Luka’nın 22. Bölüm 51. Ayetinde bildirildiğine göre İsa bu hizmetçinin kulağını iyileştirmiştir.

52.                           Ayet: “O zaman İsa ona, 'kılıcını yerine koy, kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek, 'dedi. ”

Yuhanna’nm 18. Bölüm 11. Ayetinde yazıldığı üzere bu söze *Baba'nın bana verdiği kaseden içmeyeyim mi?* eklenir. Yani ey öğrencilerim sizden böyle bir direniş ve yardım istemem. Bu düşmanların ellerine teslim olunmam İlahî isteğe uygun olup, insanların ebedi kurtuluşa kavuşmaları için kabul edip, hâlâ tamamlayacağım keffaretin icrası için bu düşmanlara teslim olunmam lazımdır. *Kılıç çekenlerin hepsi. . ... * Bu sözün atasözlerinden olduğu anlaşılır.

53-54. Ayetler: “Yoksa Babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsunuz? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal yazılar o zaman nasıl yerine gelir? ’’

îsa yardım istemiş olsaydı, pek çok melek yardımına gelmek için hazır bulunurdu veya İsa'nın kendisi bir söz ile bütün düşmanlarının kuvvetlerine galip gelirdi. Fakat yüce yaratıcı tarafından belirlendiğine göre onun düşmanlarının ellerine teslim olunmasının zamanı geldiğinden ne kendi güç ve kuvvetini ne de meleklerin yardımını istemedi. Bu ayette geçtiği üzere İsa'nın keffaret kurbanı olmak için kendisini feda edeceğini haber veren Yeşaya'nın 53. Bölüm 7 ve 8. Ayetlerine bakınız.

55-56. Ayetler: "Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi: 'Bir hırsızın peşindeymiş gibi beni kılıç ve sopalarla mı yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup ders veriyordum, beni tutuklamadınız, ama bütün bunlar, peygamberlerin yaşadıkları yerine gelsin diye oldu. ' O zaman öğrencilerin hepsi O'nu bırakıp kaçtırlar. ”

İsa direnmeksİzin kendisini düşmanlarına teslim ettiyse de, düşmanlarının kendisine karşı olan bu davranışların haksız ve insafsız olduğunu göstermiştir. Luka'nın 22. Bölüm 35. Ayetinde yazıldığı üzere *Ama bu saat sizindir, karanlığın egemen olduğu saattir. * sözünü de söylemiştir. Bu olay sırasında havariler efendilerinin tutuklandığım gördüklerinde korku ve endişeye kapılıp onu terkederek kaçmışlardır. Yukarıdaki ayetlerin biraz daha açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 43-52. Ayetlerine bakınız.

57-68. Ayetler: "İsa'yı tutuklayanlar, O'nu başkahin Kayafa'ya götürdüler. Din bilginleriyle ihtiyarlar da orada toplanmışlardı. Petrus, İsa'nın arkasından uzaktan başkahinin sarayına kadar gitti. Sonucu görmek için içeri girip nöbetçilerin yanına oturdu. Başkahinlerle, din bilginleri ve millet meclisinin tamamı İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı yalancı şahitler arıyorlardı. Ortaya birçok yalancı şahit çıktığı halde, aradıklarını bulamadılar. Sonunda ortaya iki yalancı şahit çıkıp: 'Bu adam, ben Tanrı'nın tapınağını yıkıp, üç günde yeniden kurabilirim' diyor, dediler. Başkahin ayağa kalkıp İsa'ya: 'Cevap vermeyecek misin? Sana karşı bunların yaptığı şahitlik nedir?' dedi. İsa susmaya devam etti. Başkahin ise O’na: 'Yaşayan Tanrı adına sana yemin ederim ki, eğer Tanrı'nın oğlu Mesih isen bize söyle' dedi. İsa da ona 'söylediğin gibidir' dedi. Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra insanoğlunun, kudretli olanın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz. ”

Bunun üzerine başkahin giysilerini yırtarak, 'Tanrı’ya küfretti artık şahidlere ne gerek var. İşte küfrünü işittiniz, sizler ne zannediyorsunuz, dedi. Onlar da ölümü hak etti, dediler. Bunun üzerine İsa'nın yüzüne tükürüp O'nu yumrukladılar. Bazıları da O'nu tokatlayıp, 'Ey Mesih, peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?' dediler.

33

Bu olay Cuma gecesinde meydana gelip, düşmanların İsa'yı sorguya çekmelerinden muradlan, Cuma günü hükümdar bulunan Pilatos'un mahkemesinde onun cezalandırılmasına bir sebep hazırlamak, Yahudi reislerinin (liderlerinin) arzularından idi. Çünkü bir adamı şer'î kanuna göre öldürmek hükümdara mahsustu. Bu zalim ve insafsız reisler İsa'ya kin ve düşmanlık ettiklerinden haklı ya da haksız olsa da onu suçlamaya beyinlerinde önceden karar verdiklerinden, O’nun sözünü yorumlayıp aleyhine şahitlik etmek için bir bahane bulmuşlardır. Çünkü bu sözü onlar anlamak 1 istemediklerinden, istedikleri gibi yorumlamışlardır. Fakat Tanrı’nın huzurunda onların bu sözden dolayı suçlu bulunacakları açıktır. Bu kişiler İsa'yı suçlu sayıp sabahleyin valinin mahkemesine davet etmeye hazırlanmışlardı. Bu ayetlerin daha ayrıntılı açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 53-65. Ayetlerine bakınız.

69-75. Ayetler: “Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. Bir hizmetçi kız yanına gelip, 'Sen de Celile’li İsa'yla birlikteydin' dedi. Ama Petrus bunu herkesin önünde inkar ederek 'senin neden söz ettiğini anlamıyorum' dedi. Sonra avlu kapısının önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara, 'Bu adam Nasıralı İsa'yla birlikteydi' dedi. Petrus yemin etti. Orada duranlar az sonra Petrus'a yaklaşıp, 'Gerçekten sen de anlardansın. Lehçen seni ele veriyor' dediler. Petrus kendine lanet okuyup, yemin ederek, 'O adamı tanımıyorum!' dedi. Tam o anda horoz öttü. Petrus, İsa'nın, 'Horoz ötmeden önce sen beni üç kez inkar edeceksin' dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı. "

Petrus efendisiyle kendi ölümüne kadar beraber olacağını söylediyse de korkusundan, bu ayetlerde açıklandığı üzere o gece hizmetçi bir kız tarafından sorulduğunda tekrar yeminle efendisini inkar etmiştir. Fakat bu ayetlerde bildirildiği üzere tövbesinin can-ı gönülden olduğunu doğrulamak için Yuhanna'nın 12. Bölüm 15- 17. Ayetleri; Elçilerin işleri 2. Bölüm 14-. . . . devam eden ayetleri; 4. Bölüm 8-20. Ayetlerine bakıp, incelemek gerekir. Bu ayetlerin ayrıntılı olarak açıklanması için Markos’un 14. Bölüm 66-72. Ayetlerine bakınız.

YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM

(1-2) İsa'nın Pilatus'un mahkemesine davet edilmesi, (3-10) Yahuda'nın pişman olup, kendini öldürmesi, (11-26) Harami Barabas'm salıverilip, İsa'nın çarmıha gerilmek üzere düşmanların ellerine Pilatus tarafından teslim edilmesi,

(27-38) İsa'nın Roma askerleri tarafından soyularak çarmıha gerilmesi, (39-44) İsa çarmıhta iken yanındakiler tarafından soyulup alay edilmesi, (45-54) Onun ölümüyle görülen alamet ve mucizeler, (55-66) Onun defnedilmesini açıklar.

1-2. Ayetler: "Sabah olunca tüm başkahinlerle halkın ihtiyarları, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak konusunda anlaştılar. O'nu bağladılar ve götürüp Pontuslu vali Pilatus'a teslim ettiler. "

Markos’un 15. Bölüm 1. Ayetine bakınız.

3-5. Ayetler: "O zaman İsa'yı ele veren Yahuda, O'nun mahkum edildiğini görünce yaptığına pişman oldu. Otuz yük gümüşü başkahinlere ve ihtiyarlara geri götürdü. 'Ben suçsuz birini ele vermekle günah işledim' dedi. Onlar ise, 'Bundan bize ne? Onu sen düşün' dediler. Yahuda gümüşleri tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı ve gidip kendisini astı. ”

İsa'yı ele verdikten sonra Yahuda'nın pişmanlığı hiçbir fayda vermez. Ya da milletin reisleri İsa'yı tutuklamak için amaçlarını yerine getirmişlerken, Yahuda'yı aşağılayıp onun yalvarmasını duymamışlardır. Yahuda'nın pişmanlığı gerçek tövbe değil, faydasız bir pişmanlıktan ibaretti. Şöyle ki, Yahuda bu tür büyük günahı işlediğinden can-ı gönülden rahatsız olarak tövbe etmeyip, yalnız işlediği kötü işten meydana gelen sonucu görmekle beraber İsa'nın her bir suçtan aklanıp suçsuz olduğunu bildiğinden pişman olup, bütün insanlar tarafından da aşağılanacağını ve sonsuza kadar kötü olarak kalacağını ve Tanrı tarafından lanetleneceğini anlayarak hakaret etmekle uğradığı şiddetli pişmanlıktan kendisini kurtarmak için vadesi gelmeden önce kendisini öldürerek Tanrı’nın mahkemesine gitmiştir.

Elçilerin İşleri 1. Bölüm 18. Ayetine bakıldığında Yahuda kendisini astıktan sonra düşüp parça parça olmuştur. Petrus ve Yahuda'nın her ikisi de günah işlemişse de, Petrus can-ı gönülden tövbe ettiğinden bağışlanmıştır. Fakat Yahuda yalnız faydasız pişmanlık çekip, önce işlediği günaha bir başka günah daha ekleyerek kendisini öldürmüştür.

6-8. Ayetler: "Başkahinler gümüş paraları toplayıp, 'kan bedeli olan bu paraları tapınağın hâzinesine koymak doğru olmaz' dediler. Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlasını satın I

aldılar. Bunun için bu tarlaya bugüne dek 'kan tarlası' denilmiştir. ”

Ne tuhaf! İkiyüzlülük ve hainliktir ki Yahudi reisleri önce Yahuda'yı en büyük günaha tahrik edip o günahın değerinin Tanrı'nın tapınağına sunulmaya makbul olmadığını iyice anladıklarında yine kendilerinin işledikleri çirkin davranışları Tanrı'nın huzurunda bütün yönüyle kötü olduğunu anlayarak yabancıları defnetmek için hiçbir şeye yaramayan yalnız çömlek yapılan bir tarlayı almakla kendi hatalarını gizlemek ve bununla beraber sevap kazanmak için hayırlı işler yapmak niyetinde idiler.

9-10. Ayetler: “Böylece Yeremya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu: İsrailoğullarından kimilerinin O'na biçtikleri değerin karşılığı olan otuz gümüşü aldılar ve Rabb’in bana buyurduğu gibi, çömlekçinin tarlasını satın almak için harcadılar. ”

Bu söz Zekeriya'nın 11. Bölüm 12 ve 13. Ayetlerinden olup İsa'nın otuz parça gümüş karşılığı ele teslim olunması sonradan bu kadar para ile bir tarlanın satın alınmasına dair haber veren bir sözdür.

11-14. Ayetler: "İsa valinin önüne çıkarıldı. Vali O'na, 'Sen Yahudilerin Kralı mısın?' diye sordu. İsa 'Söylediğin gibidir' dedi. Başkahinlerle ihtiyarlar, onu suçlayınca hiç karşılık vermedi. Pilatus O'na, 'Senin aleyhinde yaptıkları bunca şahitliği duymuyor musun?' dedi. İsa tek bir konuda bile ona cevap vermedi. Vali buna çok şaştı.

Luka'nın 23. Bölüm 2. Ayetinden anlaşıldığına göre îsa'mn düşmanları insanlar arasında fitne ve fesat çıkarıp Roma imparatorunun hükümeti aleyhine kendisini padişah sayıyor diyerek ona iftira etmişlerdir. İsa bu tür iftiralara cevap vermeye gerek görmedi. Onun hal ve hareketleri kendisinin suçlu olduğunu gösterdi. Fakat bu yüce kişi kendi hakkım savunmaya çalışmadı. Çünkü ezeli takdir gereğince hakarete uğrayacağı saat gelmişti. Luka'nın 13. Bölüm 6-12. Ayetlerinde açıklandığı üzere Pilatus işin başlangıcında İsa'nın Celile vilayeti halkından olduğunu anlamakla O'nu Hirodes'in yanma gönderdi. Çünkü Celile vilayeti Hirodes'in idaresi altındaydı. O sırada Hirodes Kudüs'te idi. Bu hükümdar İsa'ya fazlasıyla hakaret edip tekrar Pilatus'un yanma gönderdi. Luka'nın 23. Bölüm 13-16. Ayetlerinde yazıldığına göre Pilatus İsa'yı sorguya çektikten sonra suçsuz ve kusursuz olduğunu doğruluk üzere niyetini gerçekleştirmeyip, onların hüsn-ü rızalarını almayı tercih ettiğinden dünyada . t

meydana gelen suçların en büyüğünü işleyip İsa'yı onlara teslim etmiştir. Bu cinayet Pilatus mabedinde bulunan Roma askerleri tarafından gerçekleştirilmiştir.

, 15-23. Ayetler: “Her Fısıh bayramında vali, halkın istediği bir tutukluyu salıvermeyi adet edinmişti. O günlerde Barabas adında ünlü bir tutuklu vardı. Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, 'Sizin için kimi salıvereyim istersiniz, Barabas'ı mı, yoksa Mesih denilen İsa'yı mı?' diye sordu. İsa'yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Pilatus mahkeme kürsüsünde otururken karısı, ona, 'O doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda O’nun yüzünden çok sıkıntı çektim' diye haber gönderdi. Başkahinler ve ihtiyarlar ise, Barabas'ın salıverilmesini ve İsa'nın öldürülmesini istesinler diye halkı kışkırttılar. Vali onlara şunu sordu: Sizin için ikisinden hangisini salıvereyim istersiniz? Onlar da 'Barabas’ı' dediler. Pilatus 'öyleyse, Mesih denen İsa'yı ne yapayım?' dedi. Hep bir ağızdan 'çarmıha gerilsin' dediler. Vali Pilatus ’O ne kötülük yaptı ki?' diye sorduysa da onlar daha yüksek sesle 'çarmıha gerilsin' diye bağırışıp durdular. ”

Bu ayetlerin açıklanması için Markos’un 15. Bölüm 6-14. Ayetlerine bakınız.

24.                             Ayet: “Pilatus, elinden birşey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı, kalabalığın önünde ellerine yıkayıp dedi: Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. Bu işe siz bakın!’’

Çünkü Yahudilerin hükümeti Pilatus'un idaresinde iken onların istediklerine karşı hareket etmeye cesaret etmedi. Onları susturamadığı halde ellerini yıkamak bahanesiyle İsa'nın ölümünden dolayı kendisini temizlemek ümidinde olmasının batıl bir inanç olduğu açıktır.

25.                             Ayet: “Bütün halk şu karşılığı verdi: O’nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun! ”

Yahudilerin kendileri üzerine davet ettikleri lanet ne şiddetli ve korkuludur. O zamandan şimdiye kadar devam etmektedir.

26-31. Ayetler: “Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabas'ı salıverdi. İsa'yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha' gerilmek üzere askerlere teslim etti. Sonra valinin askerleri İsa'yı vali konağına götürüp tüm taburu başına topladılar. O’nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. Dikenlerden bir taç örüp başına koydular. Sağ eline de bir kamış verdiler. Önünde diz çöküp, 'Selam, ey Yahudilerin Kralı!’ diyerek O'nunla alay ettiler. Üzerine tükürdüler, kamışı alıp başına vurdular. O’nunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden çıkarıp O’na yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O'nu alıp götürdüler. ”

Roma askerleri de Yahudiler gibi Rabb İsa'ya eziyet ve hakaret ettiklerinde bu yüce kişi onlara karşı hiçbir şey söylemeden hepsine sabretmiştir. Çünkü bu sabır insanların kurtuluşu için yukarıda bahsedilen kaseyi içmesinden idi. (Matta 26. Bölüm 39 ve 43. Ayet) Bu ayetlerin etraflıca açıklanması için Markos’un 15. Bölüm 15-20. Ayetlerine bakınız.

32-36. Ayetler: "Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsa’nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. Golgota, yani kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi. Çarmıha gerdikten sonra giysilerini aralarında paylaşıp, kaftanım üzerine kura çektiler diyen peygamberin söylediği gerçekleşmek üzere, kura çekerek giysilerini paylaştılar. Sonra oturup yanında nöbet tuttular. ”

Bundan önce îsa'mn gördüğü eziyet bunun delili ve başlangıcı olup, bunda son bulmuştur. Açıklaması için Markos’un 15. Bölüm 21-25. Ayetlerine bakınız.

37. Ayet: “Başının üzerine 'Bu, Yahudilerin Kralı İsa'dır' diye yazan bir suç yaftası astılar. ”

Haç üzerinde asılan suçlunun suçunu yazıyla ilan etmek o zamanın adetlerinden idi. Yahudiler 'Yahudilerin Kralı' diye yazılmasını istemediler. 'Ben Yahudilerin Kralıyım dedi' diye yazılmasını istediler. Yuhanna’nın 19. Bölüm 21 ve 22. Ayetlerine bakınız.

38-44. Ayetler: "İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki hırsız da çarmıha gerdiler. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya küfür ederek 'Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı’nın Oğluysan, çarmıhtan in!' diyorlardı. Başkahinler, din bilginleri ve ihtiyarlar da aynı şekilde onunla alay ederek 'Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor. Eğer İsrail'in Kralı ise, şimdi çarmıhtan aşağı insin de O’na iman edelim' diyorlardı. Tanrı'ya güveniyordu, Tanrı O'nu seviyorsa kurtarsın bakalım! Çünkü, 'Ben Tanrı’nın Oğluyum' demişti. İsa'yla birlikte çarmıha gerilmiş olan hırsızlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler. ”

Markos’un 15. Bölüm 27-32. Ayetlerine bakınız.

45-51. Ayetler: “Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, 'Eli, Eli, lema şevaktânî? Yani, Tanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?' diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince, 'Bu adam îlyas'ı çağırıyor' dediler. İçlerinden biri hemen koşup sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. Diğerleri ise, 'Dur bakalım, İlyas gelip O'nu kurtaracak mı? ' dediler. Isa yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı. ”

Rabb îsa canını şiddetli bir acıyla teslim edip, tövbekar ve imanlı insanların İlahî adalete uygun bir şekilde kurtulmaları için kendisini feda etmiştir. Bu ayetlerde geçen olay ve işaretler o anda can çekişerek yüce varlığına ve onun büyük keffaretine bir şahitlik idi. Markos’un 15. Bölüm 33-38. Ayetlerine bakınız.

52-53. Ayetler: “Mezarlar açıldı, ölmüş olan bir çok kutsal kişinin cesetleri dirildi. Bunlar mezarlarından çıkıp İsa'nın dirilişinden sonra kutsal şehre girdiler ve bir çok kimseye göründüler. ”

Bu olay îsa'mn ölüm halinden tekrar hayata geri dönmesinden sonra meydana gelmiştir. Bütün iyilerin kıyamet gününde hayata kavuşacaklarına bir doğru şahitlik türünden anlaşılması gerekir.

54-61. Ayetler: “İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve diğer olayları görünce korkudan, dehşete kapıldılar ve 'Bu gerçekten Tanrı'nın oğluymuş!’ dediler. Orada olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile'den İsa'nın peşinden gelip O'na hizmet etmişlerdi. Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı. Akşama doğru İsa'nın öğrencilerinden Aramatyalı Yusuf adında zengin biri geldi. Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu. Yusuf cesedi aldı. Temiz kefen beze sardı. Kayaya oydurmuş olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı. Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında oturuyorlardı. ”                                     ,

Açıklaması için Markos’un 15. Bölüm 39-47. Ayetlerine bakınız.

62-66. Ayetler: “Ertesi gün, yani Cumartesi günü başkahinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, 'Efendim, o aldatıcının daha yaşarken, ben öldükten üç gün sonra dirileceğim' dediğini hatırlıyoruz dediler. Onun için emir ver de üçüncü güne kadar mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri geceleyin gelir, cesedini çalar ve halka 'Ölümden dirildi' derler. Bu sonuncu aldatmaca ilkinden beter olur, dediler. Pilatus da onlara, 'sizin askeriniz vardır. Gidip mezarı dilediğimiz gibi güvenlik altına alın' dedi. Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar. ”

Bu ayetler 28. Bölüm 12-15. Ayetler ile karşılaştırıldığında, açıklaması yapılan ayetlerle aynı olduğu görülür.

YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM

(1-17) İsa'nın dirilişi, (18-20) Öğrencilerine ebedi hayat müjdesini bütün insanlara yaymaları hakkında buyurduğu emirleri açıklar.

1-10. Ayetler: " Sept gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rabb'in bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. Nöbetçiler korkularından ölü gibi yere yıkıldılar. Melek, kadınlara şöyle seslendi: 'Korkmayın! Çarmıha gerilmiş olan İsa'yı aradığınızı biliyorum. O burada yok, söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin Rabb'in yattığı yere bakın. Hemen onun öğrencilerine gidip şöyle deyin: 'îsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile'ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz. ' İşte ben size söylemiş bulunuyorum. Kadınlar, hem korku hem de sevinç içinde, çabucak mezardan uzaklaşıp koşa koşa İsa'nın öğrencilerine haber vermeye gittiler. Onlar öğrencilere haber vermeye giderken, ansızın İsa onların karşısına çıktı, 'Selam size' dedi. Onlar da yaklaşıp İsa'nın ayaklarına sarıldılar. O'na secde ettiler. O zaman İsa onlara 'Korkmayın! Gidip kardeşlerime haber verin, Celile'ye gitsinler, beni orada t

görecekler' dedi. ”

İsa dirildiğinde hazırladığı büyük keffareti tamamladı. Bu İsa'nın şeytan, ölüm ve mezara galip olduğunun isbatıdır. Bununla İsa, imanlı ve iyi insanların ebedi hayata kavuşmalarına engel olan her bir şeyi kaldırmıştır. Şöyle ki, şeytana galip oldu ve kendisine iman eden insanların günahlarını kendi üzerine alıp, onlar için keffaret edip adalet gereğince İlahî rızayı kazanmıştır. Mü'minlerin mutluluk ve ebedi hayata kavuşmaları için kabirlerinden büyük bir yol açılmıştır.

Hindistan'da bulunan batıl dinlere göre Tanrı birkaç zaman, birkaç şekilde bedenlenmiştir. Dinler ve mezheblerin her birisinin inancına göre bir çeşit keffaret gerektiği doğrudur. Fakat yalnız Tanrı'nm oğlu olan İsa'nın güçlü varlığıyla dirilmesi insanları kurtarmaya, kendisinin güçlü ve haklı olduğunu isbat etmiştir. Bu ayetlerde bildirilen olayın açıklaması için Markos’un 16. Bölüm 1-11. Ayetlerine bakınız.

11-15. Ayetler: "Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazıları kente giderek olup bitenlerin hepsini başkahinlere bildirdiler. Başkahinler ihtiyarlarla birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere çok miktarda para vererek, şöyle diyeceksiniz dediler: 'Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken O'nun cesedini çalıp götürdüler. ' Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz. Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti bugüne dek Yahudiler arasında tekrarlanagelmiştir. ”

27. Bölüm 62-66. Ayetleri bu ayetlerle karşılaştırınız. Bu kötü ve ikiyüzlü Yahudiler zikrolunan ayetlerde açıklanan çirkin ve kötü işlerle bütün Hıristiyanlara kendi maksatlarının tersine bir şekilde iyilik yapmışlardır. Şöyle ki, İsa'nın dirilmesi yalnız görünüşte olmayıp, gerçekte de olduğunu kuvvetli bir isbatla doğrulamıştır. Çünkü her ne kadar Roma askeri İsa'nın kutsal mezarı üzerinde nöbet tutmuşlarsa da yine belirli zamanda Rabb İsa özel bir niyete binaen mezarın içinde tutulmaya tenezzül etmiş ancak mezardan çıkarak Roma askerlerinin koruması altından çıkıp gitmiştir.

Sonra bu askerler Yahudilerden aldıkları rüşvetten dolayı yalanı işleyip, zikrolunan yalan bütün halk tarafından da doğru olarak kabul olunmuştur. Bu askerler Roma valisi tarafından hak ettikleri cezadan Yahudi reislerinin yardımıyla kurtulmuşlardır. Çünkü Roma askerleri nöbetçi oldukları halde uyurlar ise, kanunlarına göre öldürüleceklerini biliyorlardı.

16-18. Ayetler: "On bir öğrenci Celile'ye İsa'nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. İsa'yı gördükleri zaman O'na secde ettiler. Ama bazıları kuşku içindeydi. İsa yanlarına gelip onlara şöyle seslendi: Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. ”

Bu ayetlerin açıklaması için Markos’un 16. Bölüm 12-14. Ayetlerine bakınız ve bu ayetlerle Luka'nın 24. Bölüm 13-49. Ayetleri, Yuhanna’nın 20. Bölüm 19-29. Ayetleri ve 21. Bölüm 1-14. Ayetlerini karşılaştırınız.

19-20. Ayetler: “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim. ”

Bu emir, İsa'nın son emri olup, çok değerli bir sözle buyurulmuştur. İncil'i iman ve inancın esası ve kanun için kabul eden Hıristiyanlar bu emre uyarak, bu va'de boyun eğerek dünyanın her tarafına gidip Incil'de yazılmış İlahî öğretiyi müjdeleyip açıklamakla kurtuluş ve ebedi hayata kavuşmak için İsa'ya bütün samimiyetiyle iman edenleri Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz ederler. Hiçbir kimseyi iman, vicdan ve hareketlerinde zorlamak iddiasında bulunmadan vekalet ederek Rabb İsa ve İncil tarafından bütün insanlara teklif olunan kurtuluş ve ebedi mutluluğa kavuşmak için lütuf ve ümidlerini teklif ederler. İnsanlar teklif ve müjdelenen önemli İlahî öğretiyi layikiyle araştırmaya inandırılarak (ikna olunacak) iman etmekle, doğru yol, kurtuluş, hayat ve ebedi mutluluğa kavuşsunlar.

Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to