Incil'de Markos hakkında bulunan açıklamalar aşağıda
gelecek ayetlerden çıkarılır. Elçilerin İşleri 12. Bölüm 13. Ayetten
anlaşıldığına göre Markos bir lakap olup, onun asıl adı Yuhanna, annesinin adı
Meryem'dir. Elçilerin İşleri 13. Bölüm 5 ve 13. Ayetlerinde yalnız Yuhanna
adıyla zikrolunup 15. Bölüm 29. Ayetle diğer ayetlerde yalnız Markos adıyla
zikrolunmuştur. Elçilerin İşleri 12. Bölüm 25. Ayet, 15. Bölüm 37-40. Ayetleri,
Koloselilere Mektup’un 4. Bölüm 10. Ayeti, Timoteyus’a İkinci Mektup’un 4.
Bölüm 11. Ayetiyle karşılaştırıldığında Markos önceden Pavlus'un arkadaşı olup,
sonradan ondan ayrılıp yine daha sonra birleştikleri anlaşılır. Markos,
Petrus’un aracılığıyla Hıristiyan dinini kabul etmiştir. Daha sonra da Petrus
ile beraber bulunmuştur. Petrus’un Birinci Mektubu'nun 5. Bölüm i
13.
Ayetine
bakınız. Markos gerçekte havarilerden olmayıp, Tanrı tarafından vahiy
gönderilerek, Petrus’un da yol göstermesiyle bu jncil'i Milâdî 63-70 yılları
arasında yazdığı herkes tarafından kabul edilir. Bu İncil yani İncil-i Şeriften
Markos’un yazdığı bu kısım ilk önce Yahudiler için olup, diğerleri için de
yazıldığı açıktır. Çünkü İsa'nın soyu ve onun doğumu açıklanmadı. Onda Eski
Ahit'ten çok az sözler yer almıştır. Yahudi adetleri ile ayinleri Markos'ta
zikrolonup, açıklanır. Örneğin; 5. Bölüm 14. Ayeti, 7. Bölüm 3, 4, 11 ve 34.
Ayetlerine bakınız. Bundan dolayı bu İncil’in herkesin okuması için yazıldığı
anlaşılır.
BİRİNCİ
BÖLÜM
(1-8) Vaftizci Yahya’nın
öğüdü, (9-11) İsa'nın Yahya tarafından vaftiz olunması, (12-13) O'nun şeytan
tarafından intihan olunması, (14-15) O'nun (İsa'nın) öğüdü, (16-20) O'nun
Simun, Andreya, Yakup ve Yuhanna'yı kendisine tâbi olmaları için çağırması,
(21-45) Halka öğretim yapıp, birkaç mucize gösterdiğini açıklar.
1.
Ayet:
“Peygamberlerde yazıldığı üzere, Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih'le ilgili müjdesin
başlangıcı şöyledir. ”
Bu ayet kitabın ünvanı gibi olup, aşağıda gelecek ayetler
ile birlikte îsa aracılığıyla bildirilen müjdenin yayılması vaftizci Yahya'nın
öğüt ve vaftizinden işe başladığım açıklar. Bu müjde bütün insanlara
müjdelendiğinde tamamlanır.
Matta'nın yazdığı İncil İsa'nın insan şeklinde ortaya
çıkmasını açıklayarak işe t
başladı. Markos’un yazdığı İncil ise, îsa Yahudilerden
başkalarına Mesihullah olduğunu açıklamak ve ispat etmek için yazılıp, onun
çocukluk halini açıklamayarak mucizeleriyle genel öğreti ve olaylarını açıklar.
Matta'nın 1. Bölüm 1. Ayetine bakınız.
2.
Ayet:
“Nitekim, senin yolunu hazırlayacak olan elçinin senin önünden gönderiyorum.
” 1
Bu söz Malaki'nin 3. Bölüm 1. Ayetinden olup, Matta'nın 10.
Ayetinde açıklanmıştır.
3.
Ayet:
“Çölde yükselen ses, Rabb’in yolunu hazırlayın, geçeceği yolları düzleyin,
diyor. ” ‘
Bu söz Yeşaya'nın 40. Bölüm 3. Ayetinden olup, Matta'nın 3.
Bölüm 3. Ayetinde de açıklanmıştır.
4-13. Ayetler: “Böylece vaftizci Yahya çölde ortaya çıktı.
İnsanları, günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu.
Bütün Yahudiye halkı ve Kudüslülerin hepsi ona geliyor, günahlarını itiraf
ediyor, onun tarafından Ürdün (Şeria) nehrinde vaftiz ediliyordu. Yahya’nın
deve tüyünden giysisi, belinde deriden kuşağı vardı. Çekirge ve yaban balı
yerdi. Şu haberi yayıyordu. : Benden sonra benden daha güçlü olan geliyor.
Eğilip O'nun çarıklarının bağını çözmeye bile layık
değilim. Ben sizi suyla vaftiz ettim, ama O sizi Kutsal
Ruh'la vaftiz edecektir. O günlerde Celile'nin Nasıra kentinden çıkıp gelen
İsa, Yahya tarafından Ürdün nehrinde vaftiz edildi. Tam sudan çıkarken,
göklerin yarıldığını ve Ruh'un güvercin gibi kendi üzerine indiğini gördü.
Göklerden, 'Sen benim sevgili oğlumsun, senden hoşnudum diyen bir ses geldi. O
an Ruh, İsa'yı çöle gönderdi. İsa çölde kaldığı kırk gün boyunca Şeytan
tarafından sınandı. Yabani hayvanlar arasındaydı ve melekler O'na hizmet
ediyordu. ”
Bu ayetlerde kısaca olayın ayrıntılı olarak açıklanması
için Matta'nın 3. Bölüm 4-17. Ayetlerine ve 4. Bölüm 1-11. Ayetlerine bakınız.
Bu konulara dair Markos’un ifadesi pek kısa olup birkaç yerde lafızca uygun
değilse de manaca uygun olan ifadelerle yazıldığı araştırıldıktan sonra bu
maddeden anlaşılıyor ki Markos’un, Matta’nm yazdığı Incil'i görmediği
ortadadır.
14-15. Ayetler: "Yahya'nın tutuklanmasından sonra
İsa, Tanrı’nın müjdesini duyunca Celile’ye gitti. Zaman doldu, Tanrı’nın
Egemenliği yaklaştı, tövbe edin, Müjde'ye inanın, diyordu. ” I
Matta’nm 4. Bölüm 12, 17 ve 33. Ayetlerine bakınız.
*Müjde'ye* Yani Rabb İsa'nın aracılığıyla olan İlahî müjdeye demektir. Burada
bulunan Tanrı'nın Egemenliği ifadesi Matta’nm 3. Bölüm 2. Ayetinde açıklanan
Göklerin Egemenliği anlamındadır. * Zaman doldu* Eski Ahit'te bulunan tebligat-ı
peygamberaneye göre bütün dindar Yahudiler Mesihullah'm ortaya çıkmasını
bekliyordu. Bu sözden anlaşılır ki, İsa bu beklemeyi tamamladı. Gelmiş olan
kişinin geleceğini de beklemeyin diye buyurmuştur. Çünkü insanların kurtarıcısı
insan şeklinde ortaya çıktıktan sonra ona iman ederek samimiyetle bağlanmak
(tabi olmak) farz olup, Tanrı tarafından verilen lütuf müjdesiyle açıklanır.
Danyal'ın 9. Bölüm 24-27. Ayetleri ve Matta'nın 2. Bölüm 1. Ayetinin
açıklamasına bakınız.
16-20. Ayetler: "Isa, Celile gölünün kıyısından
geçerken, göle ağ atmakta olan Simun ile kardeşi Andreya'yı gördü. Çünkü onlar
balıkçıydı. İsa onlara, 'Ardımdan gelin, sîzleri insan tutan avcı yapacağım'
dedi. Onlar da hemen ağlarını bırakıp O'nun ardından gittiler. Oradan biraz
ileri gidince Zebedi'nin oğulları Yakup'la Yuhanna’yı gördü. Kayıkta ağlarını
onarıyorlardı. İsa hemen onları çağırdı. Onlar da babaları Zebedi'yi işçilerle
birlikle kayıkta bırakarak İsa'nın ardından gittiler. ”
Matta’nm 4. Bölüm 18-22. Ayetlerine bakınız. *İşçiler* Bunun
ile Yuhanna'nın 18. Bölüm 15. Ayeti karşılaştırıldığında, Yuhanna arkadaşlarına
göre zengin ve itibarlı olup, büyükler ile arkadaşlık eden bir adam olduğu
anlaşılır.
21.
Ayet:
"Kefernahum’a girdiler. Sept gününde İsa hemen havraya girip ders
vermeye başladı. ”
Yukarıda bahsedilen öğrencilerini çağırdıktan sonra hemen
onlarla beraber dua zamanında ibadethaneye (havraya) gitti. (
22.
Ayet:
"Halk O’nun öğretisine şaşıp kaldı. Çünkü onlara din bilginleri gibi
değil, yetkili biri gibi ders veriyordu. ”
Bu söz Matta'nın 7. Bölüm 28-29. Ayetlerinde de yazılıp, bu
söz o ayetlerde İsa'nın dağda bulunan topluluğa bildirdiği öğretisine dair
buyurulmuştur. Bu 22. Ayete kadar herşey gayet kısaca yazılmış ise de ayette
açıklanacak mucizeyi Markos daha ayrıntılı yazıp açıklamıştır.
23-27. Ayetler: "Tam o sırada havralarında bulunan
ve kötü ruha tutsak olan bir adam, 'Ey Nasıralı İsa, bizden ne istiyorsun? Bizi
mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum. Tanrı’nın kutsalısın sen'
diye bağırdı. İsa, 'Sus, çık o adamdan!' diyerek kötü ruhu azarladı. Kötü ruh
adamı sarstı ve büyük bir çığlık atarak içinden çıktı. Herkes şaşıp kaldı.
Birbirlerine, 'Bu nasıl şey?' diye sormaya başladılar. Yepyeni bir öğreti! Kötü
ruhlara bile yetkiyle buyruk veriyor, onlar da sözünü dinliyorlar. ”
Bu mucize Matta'nın Incil'inde yazılmayıp, Luka’nın 4.
Bölüm 31-37. Ayetlerinde biraz farklıca bazı ifadeler dışında burada yazıldığı
gibi yazılır. Mucizelerin genel açıklaması için Matta'nın 8. bölümünün başına
bakınız. Cinli ve şeytanimin durumlarının genel açıklaması için Matta'nın 8.
Bölüm 28. Ayetine bakınız. Cinli ve şeytanimin kurtarılması mucizesi Markos’un
5. Bölüm 1-20. Ayetlerinde daha ayrıntılı açıklanacağından oraya bakınız. Rabb
îsa havrada olduğu zaman bir şeytanh da orada bulunarak onun ruhunu ele geçiren
bir kötü ruh bağırıp 24. Ayette farkedip kendisinin hak ettiği cezadan korkup
îsa'ya bir konuda zarar vermek için onun İlahî sıfatını kabul etti. 25. Ayette
yazıldığı üzere Rabb İsa, kötü ruhu azarladı çünkü bu söylenilenlerin tanıklığını
kabul etmeyip, o zamanda da Tanrı’nın oğlu olduğunun yayılmasını istemeyip
yalnız mucizelerin öğretilmesiyle insanların susturulacağım isterlerdi.
*Çarpıp* Luka'da yazıldığı gibi çok zarar etmediği anlaşılır. Çünkü İsa bıraktı
ve onun gösterdiği gücün bu işaretini anlayan halk şaşırarak düşünmeye mecbur
oldular.
28.
Ayet:
“Böylece îsa ile ilgili haberler, tüm Celile bölgesinin her yerine hızla
yayıldı. ”
Yukarıda açıklanan mucize İsa'nın ortaya koyduğu
mucizelerin öncekilerinden olup, onun şöhreti hemen her tarafa yayılmıştır.
I
29-34. Ayetler: “îsa havradan çıkar çıkmaz, Yakup ve
Yuhanna ile birlikte Simun ve Andreya'nm evine gitti. Simun'un kaynanası
ateşler içinde yatıyordu. Durumu hemen îsa'ya bildirdiler. O da hastaya
yaklaştı, elinden tutup kaldırdı. Kadının ateşi düştü ve kendisi onlara hizmet
etmeye başladı. Akşam olup, güneş batınca bütün hastaları ve cine tutsak
olanları îsa'ya getirdiler. Bütün şehir halkı kapıya toplanmıştı, îsa, çeşitle
hastalıklara yakalanmış birçok kişiyi iyileştirdi; birçok cini kovdu. Cinlerin
konuşmasına izin vermiyordu. Çünkü onlar kendisinin kim olduğunu biliyorlardı.
”
Matta'nın 8. Bölüm 14-17. Ayetlerine bakınız. Fakat Matta
Andreya, Yakup ve Yuhanna’nın isimlerini söylemeyip, evin kapısı önünde bütün
şehir halkı göründüğü gibi kalabalık bir topluluk oluştuğunu da orada
açıklamamıştır. Sept günü olduğundan güneş batmcaya kadar gelmediler. *Cinlerin
konuşmasına izin vermedi* 25. Ayete bakınız.
35.
Ayet:
“Sabah çok erkenden ortalık henüz ağarmadan îsa kalktı, evden çıktı ıssız
bir yere gitti, orada dua etmeye boyladı. ”
İsa Matta'nın 6. Bölüm 5. Ayetinde yazıldığı üzere kendi
emrine göre hareket etti ve ıssız bir yere çekilip, zamanının çoğunu dua ederek
geçirmek adetten idi. Onun bu adedi bütün insanlara büyük bir derstir. Çünkü
İsa bu kadar çok dua ettiği halde insanlar için ne kadar çok dua etmek gerekir.
36.
Ayet:
“Simun ile yanındakiler İsa'yı aramaya çıktılar. ”
Simun ile Andreya, Yakup ve Yuhanna İsa'nın erken kalkıp
çıktığını görerek arkasından gittiler.
37.
Ayet:
“Onu bulunca, 'Herkes seni arıyor'dediler.
Erken zamanda birçok kimsenin Simun'un evine gelip İsa'yı
sormalarından O'nu görmek istedikleri anlaşılır.
38-39. Ayetler: "İsa onlara, 'Yakındaki kasabalara
gidelim, oralarda da Tanrı sözünü duyurayım, çünkü bunun için çıkıp geldim'
dedi. Böylece havralarında Tanrı sözünü duyurarak ve cinleri kovarak tüm Celile
bölgesini dolaştı. ”
Rabb îsa'mn isteği bir şehirde kalıp havralarında
mucizeleri göstermek değildi. O'nun müjdesi bütün insanlar için olduğundan
bütün Celile ve Yahudiye vilayetlerini dolaşıp, herkese ebedi hayat müjdesini
müjdelemekti.
40-44. Ayetler: “İsa'ya cüzzamlı. biri geldi. Diz çöküp,
'Eğer istersen sen beni temiz kılabilirsin' diye yalvardı. İsa ona acıdı, elini
uzatıp adama dokundu. İsterim, temiz ol!' dedi. Adam hemen o anda cüzzamdan
kurtulup tertemiz oldu. İsa onu sıkıca uyararak derhal yanından uzaklaştırdı.
'Sakın kimseye birşey söyleme. Ancak, git kahine görün ve cüzzamdan
temizlendiğini herkese kanıtlamak için Musa'nın buyurduğu adakları sun’, dedi.
”
Matta'nın 8. Bölüm 1-4. Ayetlerine bakınız. Matta'nın 5-7.
bölümlerinde yazılan, Markos’un Incil'inde yazılmayan İsa'nın öğüdü sona
erdikten sonra bu mucize meydana gelmiştir.
45. Ayet: “Ne var ki, adam çıkıp gitti, olayla ilgili
haberi her tarafa yayıp duyurmaya başladı. Öyle ki, İsa artık hiçbir şehire
açıkça giremez oldu. Ancak dışarıda ıssız yerlerde kalıyordu. Ve halk her
yerden O'na akın ediyordu.
Bu ayet
Matta'nın Incil'inde bulunmayıp, yukarıda açıklandığı üzere iyileşmiş olan adamın
İsa'nın emrine uymayıp O'nun gücünü açıkça ilan ettiğinden dolayı birkaç bin
adamdan oluşan büyük bir topluluğun yanına gelerek kaldığını söyler. İKİNCİ BÖLÜM
i
1-2. Ayetler: "Birkaç gün sonra îsa tekrar
Kefernahum’a geldiğinde, evde olduğu duyuldu. O kadar çok insan toplandı ki,
artık kapının önünde bile duracak yer kalmamıştı. İsa onlara Tanrı sözünü
anlatıyordu. ”
1. Bölüm 39. ve 45. Ayetlerinde yazıldığı gibi îsa Celile
vilayetinin şehirleriyle kasabalarını dolaşıp, müjdesini yayarak hastaları
iyileştirdi. Yine Kefernahum’a 1
döndüğünde, şöhreti o kadar duyulmuştu ki hemen büyük bir
kalabalık onun oturduğu eve geldi. O da onlara ebedi hayat müjdesini ve Tanrı
sözünü anlatırdı. Luka’nın 5. Bölüm 17. Ayetinden anlaşılır ki, bu büyük
kalabalıkta İsa'nın öğretilerini duymak için Celile ve Yahudiye'nin her
tarafından gelmiş, hocalar ile din bilginleri, fakihler ve Ferisiler bulunurdu.
3-4. Ayetler: "Bu arada O'na dört kişinin taşıdığı
felçli bir adamı getirdiler. Kalabalıktan O'na yaklaşamadıkları için, bulunduğu
yerin üzerindeki damı delip açarak felçliyi üstünde yattığı döşekle birlikle
aşağı indirdiler. ”
Yukarıda adı geçen felçli kişinin oldukça sefil, dertli ve
çaresiz olduğu bu sözlerden anlaşılır. Onun fazla arzusu da taşıyan kimselerin
olağanüstü davranışlarından anlaşılır. Çünkü felçliyi taşıyanlar evin
kapısından girmek konusunda topluluk tarafından engelleneceğini anladıklarından
dışarıdan merdiven ile ya da yanındaki evin damından bahsedilen evin damına
çıkıp, dam üzerinden bir delik açarak, İsa topluluğa Tanrı sözü söylerken,
önüne felçli adamı yatağıyla birlikte bırakmışlardır.
5. Ayet: "Onların imanını gören İsa, felçliye
'Oğlum, günahların bağışlandı' dedi.
Felçli adamın bu durumumdan dolayı İsa topluluğa ders
vermekten vazgeçmiş ise de onun haline acıyarak onun kuvvetli iman ve inancını
takdir edip ilk önce teselli edici sözlerle ona konuştu. İsa'nın felçli adama
söylediği sözden anlaşılır ki, bu adam her ne kadar bedence çok eziyet ve acı
çekmişse de ruhça günah sebebinden daha fazla rahatsız ve ümitsiz olurdu. Bunun
üzerine insanların bedenî ve ruhanî dert ve hastalıklarına derman veren büyük
bilgin ancak îsa Mesih'tir. Çünkü ilk önce îsa acımasının son sınırından felçli
adamın hastalığına, yani ruhça olan derdine uygun bir ilaç bağışlamıştır. Bu
hasta adamın hastalığı önceden işlediği günahlarından meydana geldiği ya da
kendisine böyle göründüğü anlaşılır. Rabb tsa onun günahlarını affetti.
6-8. Ayetler: “Orada oturmakta olan bazı din bilginleri
ise için için şöyle düşündüler: “Bu adam neden böyle konuşuyor? Tann’ya
küfrediyor? Tek Tanrı'dan başka kim günahları bağışlayabilir?' Akıllarından
geçeni hemen ruhunda sezen İsa, onlara, 'Aklınızdan neden böyle şeyler
geçiriyorsunuz?' dedi. ”
Gerçekte günahları affetmek Tann’ya mahsus olduğundan bu
din bilginleri îsa'yı değersiz bir adam gibi tanıdıklarından karşı gelme haklan
vardı. Çünkü insan bir günah affetmek iddiasında bulunursa kafir olur. Fakat
sekizinci ayette yazılı olan sözden anlaşıldığına göre Rabb İsa, insanların
kalplerine bakıp düşüncelerini anlamaya güç yetirmesinden başka bütün İlahî
sıfatlarla donatıldığından din bilginlerinin karşı gelmesi asılsız bir şeydir.
9-11. Ayetler: “Hangisi daha kolay, felçliye 'Günahların
bağışlandı’ demek mi, yoksa, 'Kalk, yatağını topla ve yürü' demek mi? Ne var
ki, insanoğlunun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu
bilesiniz diye. . . sonra felçliye, 'Sana söylüyorum, kalk, yatağını topla ve
evine git' dedi. ”
İsa'nın din bilginlerinin kalplerinde oluşan itiraza
verdiği cevap biraz açıklandığında aşağıda gelecek anlamdan ibarettir. Yani siz
ey din bilginleri! Bana itiraz edersiniz ki, insanın günahlarını affetmek için
iddia ettiğim ruhanî güç, açık delili bulunmayan bir güç olduğundan iddiamın
gerçek olduğunu ispatlamak mümkün değildir. Hala size bir fırsat vereyim.
Bulunduğum iddianın gerçek olduğunu ispatlamak için açık delili olan bir iddia
daha edeceğim. Eğer iddia edeceğim gücün delili görünürse insanların günahlarım
affetmeyi ve diğer İlahî sıfatları iddia etmek için hakkım olduğunu görüp beni
tasdik etmeye mecbur kalacaksınız.
Günah affetmek bir felçliyi diriltmekten kolaydır,
denilemez. Fakat affetmek gücünü iddia etmek mucizeleri gerçekleştirmek gücünü
iddia etmekten kolaydır. Çünkü mucize gerçekleştirmenin iddiası gerçek olup
olmadığı delilden anlaşılır.
12. Ayet: “Adam kalktı hemen yatağını topladı ve
hepsinin gözü önünde çıkıp gitti. Herkes şaşırmıştı. Tanrı'yı överek,
'böylesini hiç görmemiştik'dediler. ”
Bu mucizenin gerçekleşmesinden Rabb îsa'mn yüce sıfatı ve
İlahî gücü ortadadır. Değersiz bir adam önceliği burada yazılan benzer şeyleri
gerçekleştirmeye güç yetiremeyip, burada açıklandığı şekilde büyük iddialarda
bulunmakla onları hakla ispatlamak mümkün olmazdı. Yukarıdaki sözlerden yalnız
onun İlahî lütfü anlaşılmayıp, İlahî güce sahip olduğu da anlaşılır.
13-22. Ayetler: "İsa yine çıkıp göl kıyısına gitti.
Bütün halk onun yanına geldi. O da onlara ders vermeye başladı. Yoldan
geçerken, vergi toplama kulübesinde oturan Alfay oğlu Levi'yi gördü. Ona
'Ardımdan gel' dedi. Levi de kalkıp İsa'nın ardından gitti. Daha sonra İsa,
Levi'nin evinde yemek yerken birçok vergi memuru ve günahkar birçok kişi
O'nunla ve öğrencileriyle birlikte sofraya oturmuştu. O'nu izleyen böyle birçok
kişi vardı. Ferisiler ile din bilginleri O'nu günahkarlar ve vergi memurları
ile birlikte yemekte görünce öğrencilerine, 'Niçin vergi memurları ve
günahkarlarla birlikte yemek yiyor?' diye sordular. Bunu işiten İsa onlara,
'Sağlamların değil, hastaların doktora ihtiyacı var. Ben doğru kişileri değil,
günahkarları tövbeye çağırmaya geldim' dedi. Yahya'nın öğrencileriyle Ferisiler
oruç tutarken, bazı kişiler İsa'ya gelip, 'Yahya'nın ve Ferisilerin öğrencileri
oruç tutuyor da, senin öğrencilerin niçin tutmuyor?' diye sordular. İsa da
onlara, 'Güvey aralarında olduğu sürece davetliler oruç tutar mı hiç? Güvey
aralarında oldukça oruç tutamazlar. Ama güveyin aralarından alınacağı günler
gelecek, onlar işte o zaman, o gün oruç tutacaklar. Hiç kimse eski bir giysiyi
çekmemiş bir kumaş parçasıyla yamamaz. Yoksa yeni yama eski giysiden kopar ve
yırtık daha kötü duruma gelir. Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz.
Yoksa şarap tulumları patlatır, şarap da tulumlar da mahvolur. Yeni şarap yeni
tulumlara doldurulur. ”
Matta'nın 9. Bölüm 9-17. Ayetlerine bakınız.
23-28. Ayetler: "Bir Sept günü İsa ekinler arasından
geçiyordu. Öğrencileri yolda giderken başakları koparmaya başladılar. Ferisiler
İsa'ya, 'Bak, Sept günü yapılması yasak olanı neden yapıyorlar?' dediler. İsa
onlara, 'Davud'un, kendisi ve yanındakiler aç ve muhtaç kalınca ne yaptığını
hiç okumadınız mı?' diye sordu. Başkahin Aviyatatar'm zamanında Davut,
Tanrı'nın evine girdi, kahinlerden başkasının yemesi yasak olan adak
ekmeklerini yedi ve yanındakilere de verdi. Sonra onlara 'İnsan, Sept günü için
değil, Sept günü insan için yaratıldı' dedi. Bu nedenle insanoğlu Sept gününün
de sahibidir. ”
Matta'nın 12. Bölüm 1-12. Ayetlerine bakınız.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
(1-5) İsa'nın eli sakat
bir adamı iyileştirmesi, (6-7) Kendisini düşmanlardan korumak için Celile
vilayetine gitmesi, (8-12) Onun yanına kalabalık toplandığı halde onların
hastalarını iyileştirmesi, (13-21) Elçilerini isimleriyle seçip, onları ders
vermek ve mucize gerçekleştirmek için kendisine vekil tayin etmesi, (22-30)
Ferisiler tarafından İsa'ya söylenen itirazlar, (31-35) İsa tarafından kabul
gören kulların kimlerden ibaret olduğunu açıklar.
1-6. Ayetler: "İsa yine havraya girdi. Orada eli
sakat bir adam vardı. Bazıları İsa'yı suçlamak amacıyla Sept günü hastayı
iyileştirecek mi diye O'nu gözlüyorlardı. İsa, eli sakat olan adama, 'Ayağa
kalk, ortaya çık!' dedi. Sonra havradakilere, 'Kutsal Yasa’ya göre Sept günü
iyilikyapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, öldürmek mi?'
diye sordu. Onlardan ses çıkmadı. İsa çevresindekilere öfkeyle baktı.
Yüreklerinin katılığı O'nu kederlendirmişti. Adama 'Elini uzat' dedi. Adam
elini uzattı, eli eskisi gibi sağlam oluverdi. Dışarı çıkan Ferisiler, İsa'yı
yok etmek için Hirodes yanlılarıyla hemen görüşmeye başladılar. ”
Matta'nın 12. Bölüm 9-14. Ayetlerine bakınız. O zamanda
İsa'ya karşı Ferisiler ile birleşmiş olan Hirodes yanlılarına ait bilgimiz
azdır. Fakat bunlar Roma İmparatoruna bağlanmayı istemeyerek Hirodes için
padişah Unvanını almaya çalışan kimselerden ibaret oldukları büyük ihtimaldir. 8
7-8. Ayetler: "İsa öğrencileriyle birlikte göl kıyısına
çekildi. Celile'den büyük bir kalabalık O’nun ardından geldi. Ayrıca, O’nun
bütün yaptıklarını duyan büyük bir kalabalık Yahudiye'den, Kudüs'ten,
Idumeya’dan, Şeria nehrinin ötesinden, Sur ve Soyda bölgelerinden kendisine
akın etti. ”
İsa düşmanlarının kötü niyetinden kendisini korumak için
Celile gölünün kenarında olan ıssız bir yere çekilip Celile ile Yahudiye
vilayetinden büyük bir kalabalık onun yanma toplandılar. Yahudiye vilayetinin
doğu ile batı tarafında bulunan İdumeya, Sur ve Sayda civarlarında bulunan
Yahudi grubundan da büyük bir kalabalık İsa'nın şöhretini duyarak O'nun yanma
geldi.
9-10. Ayetler: “İsa, kalabalığın arasında sıkışıp
kalmamak için öğrencilerine, küçük bir kayığı hazır bulundurmalarını söyledi.
Birçoklarını iyileştirmiş olduğundan, çeşitli hastalıklara yakalanmış olanların
hepsi O’na dokunmak için üzerine üşüşüyorlardı. ”
Büyük kalabalık özellikle sakat ve dertli kimselerdi.
İsa'yı fazlasıyla sıkıştırmalarından onlara kolaylıkla Tanrı sözü söylemek
hastaları sıra ile iyileştirmede güçlük çekmemesi için bir kayık
hazırlatmıştır.
11-12. Ayetler: “Kötü ruhlar da O'nu görünce ayaklarına
kapanıyor, 'Sen Tanrı’nın oğlusun!’ diye bağırıyorlardı. Ama îsa, kim olduğunu
açıklamasınlar diye onları sıkı sıkıya uyardı. ”
Bu ayetler ile Matta'nın 8. Bölüm 28. Ayetinin açıklaması
ile Markos’un 5. Bölüm 1-20. Ayetlerinin açıklamasının karşılaştırılması
gerekir. * Ayaklarına kapanıp* Yani kötü ruhu ya da şeytana tutsak kimseler
kendilerini kontrol altına alan kötü ruhlara itaat ettiklerinden, bu ruhlar bu
kimselerin büyüklerini kullanarak konuştular. Fakat îsa onların konuşmasına
izin vermedi. Ancak onlara Matta'nın 12. Bölüm 16. Ayetinde yazıldığı gibi
bütün iyileşmiş kimselere de kendisinin Mesih olduğunu söylemesinler diye
emretti. Çünkü o zaman açık olarak büyüklüğünü göstermek arzusuna uygun
değildi.
13-19. Ayetler: "İsa dağa çıkarak istediği kişileri
yanına çağırdı. Onlar da yanma gittiler. İsa bunlardan on iki kişiyi yanında
bulundurmak Tanrı sözünü duyurmaya göndermek, yetkili kılmak üzere seçti.
Seçtiği bu on iki kişi şunlardır: Petrus adını verdiği Simon, Beni-Regeş, Yani
’Gökgürültüsü Oğulları' adını verdiği Zebedi'nin oğulları Yakup ve Yühannna,
Andreya, Filipus, Bartalmay, Matta, Tomas, Alfay oğlu Yakup, Taday, Yurtsever
Simun ve İsa’yı ele veren Yahuda İskariyat. ”
Bu ayetler Matta'nın 10. Bölüm 1-8. Ayetleriyle
karşılaştırılması gerekir. Luka’nın 6. Bölüm 12. Ayetinden anlaşıldığına göre
îsa dağa bir gün önce çıkıp o geceyi dua ederek geçirdi. Burada yazılan sözler
Rabb İsa'nın öncelikle kendine bağladığı öğrencilerinden on iki elçiyi bu
ayetlerde bildirilen memuriyetlere ayırıp her birine bir memuriyet vermiştir.
*Gökgürültüsü Oğulları* Bu ismin, Yuhanna ve Yakup'a ne sebepten dolayı
verildiği bilinmese de bunlar İsa'nın ismini esaretle ve korkmadan söyleyerek,
müjdesini yaydıklarından, verildiği büyük ihtimaldir.
20.
Ayet:
"îsa bundan sonra eve gitti. Yine öyle büyük bir kalabalık toplandı ki,
İsa'yla öğrencileri yemek bile yiyemediler. ”
Bu bölümün 9 ve 10. Ayetlerinde açıklandığı üzere, büyük
kalabalık hücum edip, İsa'yı sıkıştırdıklarından yemek bile yiyemediler.
21.
Ayet:
"Yakınları bunu duyunca 'Aldım kaçırmıştır' diyerek O'nu almaya
geldiler. ”
Yani İsa'nın Nasıra'da bulunan yakınları O'nun
mucizelerinin şöhretini duyduklarında, görev ve gücünden başka tuhaf (ilginç)
şeyleri yapıyor diyerek ona nasihat etmeye gelmişlerdi. Çünkü hiçbir taraftan
O'nun önemli işleri ve büyük gücü anlaşılmadı.
22-30. Ayetler: "Kudüs'ten gelen din bilginleri ise
'Beelzebub O'nun içine girmiş ve cinleri, cinlerin reisinin gücüyle kovuyor'
diyorlardı. Bunun üzerine İsa din bilginlerini yanma çağırıp onlara
benzetmelerle seslendi. 'Şeytan, Şeytan’ı nasıl kovabilir?' dedi. Bir ülke
kendi içinde bölünmüşse, o ülke ayakla kalamaz. Bir eve kendi içinde bölünmüşse,
o ev ayakta kalamaz. Şeytan da kendin karşı gelip kendi içinde bölünmüşse artık
ayakta kalamaz; sonu gelmiş demektir. Hiç kimse güçlü adamın evine girip onun
malını çalamaz. Ancak önceden o güçlü adamı bağlarsa, onun evini soyabilir.
Size doğrusunu söyleyeyim, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür
bağışlanacak, ama Kutsal Ruh'a küfreden asla bağışlanmayacak ve bunu yapan,
asla bağışlanmayacak İsa bu sözleri, ’O'nda kötü ruh var' dedikleri için
söyledi.
Matta'nın 12. Bölüm 22-32. Ayetlerine bakınız.
31-35. Ayetler: “Daha sonra İsa'nın annesiyle kardeşleri
geldi. Dışarıda durdular, haber gönderip O'nu çağırdılar. îsa'mn çevresinde
oturan kalabalıktan bazıları 'Bak, annenle kardeşlerin dışarıda, seni
istiyorlar' dedi. İsa buna karşılık onlara, 'Annem ve kardeşlerim fimdir?'
dedi. Sonra etrafına, çevresinde oturanlara bakıp şöyle dedi: 'İşte annem, işte
kardeşlerim! Tanrı'nın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kız kardeşim ve
annem, odur. '“
Matta'nın 12. Bölüm 46-50. Ayetlerine bakınız.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
(1-20) Ekinci benzetmesi,
(21-25) Ruhanî öğretileri diğerlerine bildirmek konusunda olan emir ve
tavsiyeleri, (26-29) Görünmeden büyüyen (filizlenen) tohum benzetmesi, (30-34)
Hardal tanesi benzetmesi ve diğer benzetmeler, (35-41) Gölde şiddetli bir
fırtınayı yatıştırmasını açıklar.
1-20. Ayetler: “İsa göl kıyısında halka yine ders
vermeye başladı. Çevresinde öyle bir büyük bir kalabalık toplandı ki, kendisi
göldeki bir kayığa binip oturdu. Bütün kalabalık göl kıyısında, karada
duruyordu. îsa onlara benzetmelerle birçok şey öğretiyordu. Öğretirken, 'Şunu
dinleyin' dedi. Ekincinin biri tohum ekmeye çıkmış. Ektiği tohumlardan kimi yol
kenarına düşmüş. Kuşlar gelip bunları yemiş. Kimi, toprağı az olan kayalık yere
düşmüş. Toprak derin olmadığından hemen filizlenmişler. Ne var ki, güneş
doğunca kavrulmuşlar ve kök salamadıkları için kuruyup gitmişler. Kimi,
dikenler arasına düşmüş. Dikenler büyümüş, filizleri boğmuş ve filiz ürün
verememiş. Kimi ise iyi toprağa düşmüş, büyüyüp çoğalmış, ürün vermiş. Bazısı
otuz, bazısı altmış, bazısı da yüz kat ürün vermiş. Sonra İsa, şunu ekledi:
'İşitecek kulağı olan işitsin!' onikilerle diğer izleyicileri İsa'yla yalnız
kalınca, kendisinden benzetmelerin anlamını sordular. O da onlara şöyle dedi:
Tanrı’nın egemenliğinin sırrı sîzlere açıklandı, ama dışarıda olanlara herşey
benzetmelerle anlatılır. Öyle ki, bakıp bakıp görmesinler, duyup duyup
anlamasınlar da, dönüp bağışlanmasınlar. İsa sonra onlara, 'Siz bu benzetmeyi
anlamıyor musunuz? Öyleyse bütün diğer benzetmeleri nasıl anlayacaksınız?'
sözün ekildiği yer de yol kenarına düşen tohumlara benzer. Bunlar sözü işitir
işitmez, Şeytan gelir, yüreklerine ekilen sözü alır götürür. Kayalık yerlere
ekilenler ise, işittikleri sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları
için ancak bir süre dayanan kişilerdir. Böyleleri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı
ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşerler. Yine bazıları dikenler
arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler ama dünyasal
kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü
boğar ve ürün vermesini engeller. İyi toprağa ekilenler: ise, sözü işiten, onu
benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir. ” 1
Matta'nın 13. Bölüm 1-23. Ayetlerine bakınız.
21-22. Ayetler: "Onlara, 'Kandili, tahıl ölçeğinin
ya da yatağın altına koymak için mi getirirler?' dedi. Kandilliğe koymak için
değil mi? Gizli olan ne varsa, aydınlığa çıkmak üzere saklamıştır. ”
îsa öğrencilerine buyurduğu talimatın gizli tutulmayıp
herkese açıkça öğretilip yayılması amaçlarına uygundu. Bu ayetlerin
açıklamaları için Matta'nın 5. Bölüm 14 ve 15. Ayetlerine, 10. Bölüm 26.
Ayetine, 11. Bölüm 15. Ayetine bakınız.
23-25. Ayetler: "İşitecek kulağı olan işitsin! İsa
şöyle devam etti: İşittiklerinize dikkat edin! Hangi ölçekle ölçerseniz, size
de aynı ölçek uygulanacak. Hatta size daha fazlası verilecek. Çünkü kimde
varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden
alınacak. ”
♦İşittiklerinize dikkat edin!* Bu emir Matta'da bulunmayıp
Luka’nın 8. Bölüm (
18. Ayetinde *Nasıl dinlediğinize dikkat edin* diye
yazılıdır. Ruhanî öğretiyi dikkatlice dinlemek için iki şekilde bir emir olduğu
anlaşılır. *Hangi ölçekle ölçerseniz, size de aynı ölçek uygulanacak* Matta'nın
7. Bölüm 2. Ayetine bakınız. *Kimde varsa. ... * Matta'nın 13. Bölüm 12.
Ayetine bakınız.
26-29. Ayetler: "Sonra İsa şöyle dedi: Tanrı’nın
Egemenliği, toprağa tohum saçan adama benzer. Gece olur, uyur; gündüz olur,
kalkar, kendisi nasıl olduğunu bilmez ama, tohum filizlenir, gelişir. Toprak
kendiliğinden ürün verir. Önce filizi, sonra başağı, sonunda da başağı dolduran
taneleri verir. Ürün olgunlaşınca, adam hemen orağı vurur. Çünkü ürünü biçme
zamanı gelmiştir. ”
Bu örneği yalmz Markos yazdıysa da yine bundan bazı önemli
dersler çıkarılabilir. Bundaki asıl maksat, İlahî öğreti insanların kalp ve
fikirlerine ulaştırıldığı halde, ne şekilde etkilediği gözle görülmezse de
etkili olduğu İlahî öğretinin kuvvetindendir. Şöyle ki, İsa'nın kullan İlahî
öğretinin kuvvetindendir. Şöyle ki, İsa'nın kullan İlahî öğretiyi vefalı bir
şekilde müjdeleyip açıkladıkları halde O'nun ürünü için itikad ile Tann’ya
güvenip, yine başka yerlerde bu tür hizmetlerini yaptıkları sırada saçtıklan
tohumlar toprak olduğundan bereket ve İlahî lütuf ile yetişip büyümesi ve ürün
vermesi meydana gelir. Çünkü bir çiftçi tohumlarını ektikten sonra Tanrı’nın
lütuf ve ihsanına güvenerek ürününü almak için yağmur ve güneş gibi gerekli
şeyleri bekler. Toprak ürünleri bir anda değil, önce filizi, sonra başağı,
sonunda da başağı dolduran taneleri verdiği gibi, încil’in öğretisi de insanın
fikir ve kalbine ulaştırıldığı anda tam meyvesini göstermeyip, yavaşça fikir ve
kalbi aydınlanır, ikna olur ve yenilenir. İlahî öğretinin ürünü tam iman ve
vefalı ömürde görünüp, bu ürün olgunluğa ulaştıktan sonra bu insan mü'minler
hasadı olan sonsuz mutluluğa hazır olur.
30-34. Ayetler: “îsa sonra şöyle dedi: 'Tanrı’nın
Egemenliğini neye benzetelim, nasıl bir benzetmeyle anlatalım?’ Tanrı’nın
Egemenliği, hardal tanesine benzer. Hardal, yeryüzünde toprağa ekilen tüm
tohumların en küçüğü olmakla birlikte, ekildikten sonra gelişir, tüm bahçe
bitkilerinin boyunu aşar. Öylesine dal budak, salar ki, gökte uçan kuşlar
gölgesinde barınabilir. îsa, Tanrı sözünü buna benzer birçok benzetmeyle halkın
anlayabildiği ölçüde anlatırdı. Benzetme kullanmadan onlara hiçbir şey
anlatmazdı. Ama kendi öğrencileriyle yalnız kaldığında, onlara her şeyi
açıklardı.
Matta'nın 13. Bölüm 13-14. Ayetlerine bakınız.
35-41. Ayetler: “O gün akşam olunca öğrencilerine,
'Karşı yakaya geçelim' dedi. Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa'yı
içinde bulunduğu kayıkla götürdüler. Yanında başka kayıklar da vardı. Bu sırada
büyük bir fırtına koptu. Dalgalar kayığa öyle vuruyordu ki, kayık neredeyse
suyla dolmuştu. îsa kayığın kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu.
Öğrenciler O'nu uyandırıp, 'Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç aldırmıyor musun?'
dediler. îsa kalkıp rüzgarı azarladı, göle 'Sus, sakin ol!' dedi. Rüzgar dindi,
ortalık sütliman oldu. îsa öğrencilerine 'Neden bu kadar korkaksınız? Hâlâ
imanınız yok mu?' dedi. Onlar ise büyük korku içinde birbirlerine 'Bu adam kim
ki, rüzgar da göl de O'nun sözünü dinliyor' dediler. ”
*0 gün* Yani Matta'nın 12. bölümünde yazılan benzetmelerin
söylendiği gündür. *Karşı yakaya* Yani Taberiya gölünün doğu tarafı demektir.
*Bulunduğu gibi* Yani acele ile hazırlıksız demektir. *Uyuyordu* îsa bütün günü
kalabalığa ders vererek geçirdiği için oldukça yorulmuştu. Onun kayıkla bulunması
Yunus'un 1. bölümünde yazıldığı üzere adı geçen peygamberin halinin aksi idi.
Şöyle ki, Yunus günah işlemekle boynunun borcuna aldırmadan kaçmaya çalışması,
gölde yakalandığı tehlikenin sebebi idi. îsa'mn bu kayıkta bulunması ise,
öğrencilerinin yakalandıkları tehlikeden kurtulmalarına sebep oldu. îsa İlahî
gücü kullanarak bu fırtınayı durdurup, öğrencilerini boğulmaktan kurtarmıştır.
Matta'nın yazdığına göre İsa öğrencilerini hiç imanları olmadığından dolayı
değil, imanları az ve zayıf olduğundan azarladı. Markos’un bu ifadesi Matta'nın
ifadesinden daha kuvvetlidir. Bu mucizede îsa etkili bir yol ile güç ve
kuvvetini göstermiştir. Bu olay görünüşte çok büyük olup, vücudun organlarından
belli olur. Öğrenciler tabiî olarak fazlasıyla üzülmüşlerdir. Genellikle
insanlar İlahî gücün, deprem gibi görünüşte büyük bir etkisini gördükleri halde
daha fazla üzgün ve şaşkın oldukları bellidir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
1-2. Ayetler: "Gölün karşı yakasına, Gerasalıların
memleketine vardılar. İsa kayıktan iner inmez, kötü ruha tutsak olan bir adam
mezarlıktan çıkıp O'nu karşıladı. ”
Matta'nın yazdığına göre ve Gerasa, anlatılan kasabanın
bulunduğu vilayetin ismi olan Gergesa ya da Geresa zikrolunur. Matta'nun 8.
Bölüm 28. Ayetine bakınız. Geresa, Taberiya gölünün güney doğu tarafında iki-üç
saat uzaklıktadır. Matta'nın açıklamasına göre cine tutsak iki kişi İsa'nın
huzuruna geldiler. Markos’un bu yazdığı Matta'nın yazdığıyla
karşılaştırıldığında şu şekilde bilinir ki, ilk başta iki tane cine tutsak adam
ortaya çıkmıştır. Birisi geri gelmiştir. Diğeri İsa tarafından
iyileştirilmiştir ya da bu ikisinden birinin durumu daha kötü olduğundan
açıklanmaya uygun görülmüştür. Cine tutsak, şeytana tutsak olanın durumlarının
genel olarak açıklanması için Matta'nın 8. Bölüm 28. Ayetine bakınız.
““Mezarlıktan* Bu sefil ve dertli adam bütün insanların arkadaşlığından ayrı
olup, durumu oldukça acınacak bir şekilde olması, ruh halinin açık bir
göstergesidir. Çünkü onun can ve ruhu şeytanın idaresi altında olduğundan kendi
istediği hiç olmadığından kendisinde sadece görüntüden başka insanlık işareti
yoktu, lı
3-4. Ayetler: "Mezarlarının içinde yaşayan bu adam
artık kimse zincirle bile bağlı tutamıyordu. Birçok kez zincirler ve ayak
köstekleriyle bağlandığı halde, zincirleri koparmış, köstekleri parçalamıştı.
Hiç kimse onunla başa çıkamıyordu. ”
Bu sözler bu adamın durumunu oldukça korkulu bir şekilde
açıklar. Bu adamın diğer adamlardan güç ve kuvvetinin fazla olması, cine ve
şeytana tutsak olanların durumlarında pekçok defa olmuştur.
5. Ayet: "Gece gündüz mezarlarda, dağlarda bağırıp
duruyor, kendi kendini taşlarla yaralıyordu. ”
Çünkü bu adam bir yırtıcı hayvan gibi kuvvetli ve öfkeli,
çıplak, zincirle bağlanamayıp, mezarlık ve ıssız yerlerde dolaşıp sefalet
içinde, kendi vücudunu parça parça ederdi.
6-7. Ayetler: "Uzaktan Isa’yı görünce koşup geldi,
O'nun önünde yere kapandı. Yüksek sesle haykırarak, ‘Ey İsa, Yüce Tanrı ’nın
Oğlu, benden ne istiyorsun? Tanrı hakkı için sana yalvarırım, bana işkence
etme! ’ dedi. ’’
Burada ve Incil’in diğer yerlerinde de İsa’nın Tanrı’nın
oğlu olduğu, Şeytan tarafından tanındığı yazılmıştır. Burada bu sefil adamı
tutsak eden kötü ruhlar İsa’nın gücünden korktuklarından, büyük bir korkuyla
O'nun önüne yüzüstü düşerek cehennem azabına gönderilmemeleri için O'na
yalvardılar. Çünkü İsa’nın kendileri üzerine güç ve kuvveti olduğunu, hak
ettikleri cehennem azabına gönderilmeleri için hakkı olduğunu biliyorlardı.
8.
Ayet:
"Çünkü İsa, ‘Ey kötü ruh adamın içinde çık! ’ demişti. ”
Yukarıdaki 7. Ayette açıklandığı üzere adamı tutsak etmiş
olan kötü ruh onun sesiyle bağırmış ise de İsa kötü ruhun o adamı tutsak edip
onun kuvvet ve organlarını kullandığını farkedip, derhal adamdan çıkmasını
emretti.
9.
Ayet:
"Sonra İsa adama, 'Adın ne?’ diye sordu. 'Adım Tümen. Çünkü sayımız
çok’dedi. ”
Burada adamı tutsak eden kötü ruh yalnız olmayıp, belki
şeytandan bir grubun bütün kuvvetiyle tutsak ettiği ve hem de şeytanın hepsi
üzerine İsa’nın tam gücü olduğu anlaşılır.
10.
Ayet:
"Ruhları o bölgeden çıkarmaması için İsa’ya yalvarıp yakardı. ’’
Yani bu ayetle Luka’nın 8. Bölüm 31. Ayeti
karşılaştırıldığında kötü ruhların o bölgeden kovulmak için yalvarmaları
insanlardan ayrılıp kötü ruhların yeri olan cehenneme ve hak ettikleri cezaya
çarptırılmaları için olduğu anlaşılır. İsa’nın bu kötü ruhları cehenneme atmaya
gücü varken insanlara verilen iznin aksine onlar hakkında belli bir zaman
içinde İlahî merhametin izni yokken yine bunların hak ettikleri cezaya
çarptırılmalarının sebebi sorulduğunda şu şekilde cevap verilir. Tanrı’nın
gizli sebebi üzere insanları imtihan için kötü ruhlara izin verildiğinden İsa
tarafından da hemen bu durumdan dolayı kötü ruhlar hak ettikleri cezaya çarptırılmışlardır.
11-13. Ayetler: "Orada, dağın, yamacında otlayan
büyük bir domuz sürüsü vardı. Kötü ruhlar İsa’ya ‘Bizi şu domuzlara gönder,
onlara girelim’ diye yalvardılar. İsa’nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar
adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü,
dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.
Bu izin ile bu olayın sebebi gerçekte bilinmese de ileride
gelecek sebeplere dayalı olarak meydana gelmiş olduğu büyük ihtimaldir.
Öncelikle adamdan kötü ruhların çıktığına özel bir işaret göstermesi içindir.
İkinci olarak domuz sürüsünün sahibi tarafından Musa’mn dinine aykırı olarak
beslendiğinden yok olmasına izin verildiği görünür. Akıllı olanın (insanın)
diğer hayvanların ne şekilde şeytanî etkiye tutulduklarının anlaşılması zor ise
de, insanların şeytan tarafından tutsak edilmesi ruhanî kuvvetlerinden
çıkmayıp, ancak nefsanî arzularından çıktığından hayvanlar da bu etkiye
tutuldukları halde insanlar bu tür kuvvetli akıla sahip olmadıklarından
kendilerini bu yok oluştan korumaya bir engel yoktur.
14-16. Ayetler: "Domuzları güdenler kaçıp şehirde
ve köylerde olayın haberini yaydılar. Halk olup biteni görmeye çıktı. İsa’nın
yanına geldiklerinde, önceleri bir tümen cine tutsak olan adamı giyinmiş, aklı
başına gelmiş, oturmuş görünce korktular. Olayı görenler, cinli adama olanları
ve domuzların başına gelenleri halka anlattılar. ”
Kalabalık domuz sürüsünün böyle ilginç şekilde yok olması,
yukarıda geçen meşhur şeytana tutsak olan adamın iyileştirilmesi doğal olarak
şehir halkının pek çok söz söylemesine neden olmuştur.
17.
Ayet:
"Bunun üzerine halk, bölgelerinden ayrılması için İsa’ya yalvarmaya
başladı. ”
Şehir halkı îsa’mn orada bulunup, şaşılacak hareketler
yapmasından dolayı mal ve eşyalarına zarar-ziyan geleceğinden korktular.
İnsanlar genel olarak mal ve dinlenmeyi sevdiklerinden yüce kişinin huzurundan
çekinirler.
18-19. Ayetler: "İsa kayığa binerken önceleri cine
tutsak olan adam O'na, ‘Seninle geleyim ’ diye yalvardı. Ama İsa adama izin
vermedi. Ona, ‘Evine, yakınlarının yanına dön, Rabb ’in senin için neler
yaptığını, sana nasıl merhamet ettiğini onlara anlat’dedi. ”
Adamın bu isteği doğal olup, güzel sayılır. Çünkü kendisi
şeytanın kuvvetinden kurtaran bundan böyle sürekli olarak korumasına gücü olan
merhametli ve yüce kişinin yanında bulunmayı istemişti. Adam galiba faydalı
işle uğraşarak, kendi kendisine zor meseleler üzerine düşünüp taşınmakla
uğraşan adamlardan birisi olduğundan bu akıllıca hareketlerden uygun bir işle
uğraşmaya ihtiyacı vardı. Şüphesiz onun şeytan elinden kurtulması İsa’nın
merhametinden ileri geldiği gibi kendisine İsa’nın yanında kalmak için izin
verilmediği ve yakınlarına İlahî lütufa kavuştuğunu anlatmak konusunda
emrolunduğu da Rabb İsa’nın merhametinden ileri gelmiştir.
20.
Ayet:
"Adam da gitti, îsa ’nın kendisi için neler yaptığını Dekapolis 'te
duyurmaya başladı. Anlattıklarına herkes şaşıp kalıyordu. ”
Adam İsa’nın emrine bağlı olduğundan, şüphesiz kendisine
hayırlı olduğundan başka, diğer dostlarının da ruhanî menfaate kavuşmalarına
sebep olmuştur.
21.
Ayet:
"îsa kayıkla karış yakaya dönünce, çevresinde büyük bir kalabalık
toplandı. Kendisi gölün kıyısında duruyordu. "
İsa Taberiya gölünün Celile vilayeti kıyısına geçip kendi
şehrine yakın bir yere dönmüştür.
22.
Ayet:
"Bu sırada havra yöneticilerinden Yair (Yairus) adında biri geldi,
îsa’yı görünce ayaklarına kapandı. ” t
Adamın Kefernahum havrasının baş memurlarından olduğu büyük
ihtimaldir.
1
23.
Ayet:
‘"Küçük kızım can çekişiyor. Gelip ellerini onun üzerine koy da kurtulsun,
yaşasın! ’ diye yalvardı. ”
Luka’nın 8. Bölüm 42. Ayetinden anlaşılır ki, bu kız
Yair’in tek kızı olup 12 yaşında idi. Yair bu kızım can çekişir vaziyette
bırakıp, hızlıca İsa’dan yardım istemeye gidip, ayette yazıldığı gibi kızının
iyileştirilmesini rica etmiştir.
24.
Ayet:
"îsa adamla birlikte gitti. îsa ’nın ardından giden büyük bir kalabalık
da O'nu dört bir yandan sıkıştırıyordu. ’’
(
İsa hemen adamın evine giderken, büyük kalabalık da onunla
beraber gitti. ”
25.
Ayet:
"Orada, on iki yıldır kanaması olan bir kadın vardı. ”
Bu ayetler ile aşağıda gelecek ayetlerde rivayet olunan
olay, yukarıda başlanılmış olan hikayeye eklenilmiştir. Çünkü bu mucize İsa’nın
havranın yöneticisinin evine giderken yolda gerçekleştirdiği mucizedir. Bu
mucizede Rabb İsa’nın mucizeler gerçekleştirmesinde gücünün özel bir göstergesi
olarak görünür.
26.
Ayet:
“Bir sürü doktorun elinden çok çekmiş, tüm varını yoğunu harcamış, ama
iyileşeceğine daha da kötüleşmişti. ”
Kadının bu hastalığı uzun zamandan beri devam edip, oldukça
şiddetli ve acı verdiği için doktorlara giderek bütün varlığını harcamış ise
de, hiçbir fayda vermediği bu ayetten anlaşılır.
27.
28.
Ayetler: “Kadın, îsa hakkında anlatılanları duymuştu. Bu nedenle,
kalabalıkta O'nun arkasından gelip giysisine dokundu. İçinden, ‘Giysilerine
bile dokunsam kurtulacağım ’ diyordu. ” i
Kadın İsa’nın şöhretini duyup, onun imanı yetersiz ise de
kadın, benim durumum sefil ve değersiz, bedenim de hastadır. Kutsal peygamber
olan bu yüce kişinin yanına gitmeye nasıl cesaret edeyim. Fakat yalnız onun
elbisesine dokunsam bile iyileşeceğimi biliyorum, diyerek İsa büyük kalabalık
arasında bulunduğu halde, kadın onun elbisesine dokunmaya fırsat ararken,
ayette yazıldığı gibi amacını gerçekleştirmiştir.
29.
Ayet:
“Hemen o anda kanaması kesiliverdi. Kadın, bedeninin derinliğinde ıstıraptan
kurtulduğunu hisseti. ”
Kadının imanı bulunduğundan her ne kadar İsa’nın elbisesine
dokunmak konusunda düşüncesi yanlış ise de iyileştirilmesi Rabb İsa’nın yüce
isteğine uygun gelmişti. Kadın gizlice gelmişse de, onun gelmesi ve isteği İsa
tarafından bilinirken, onun iyileştirilmesi kendi hareketinden değil, ancak
yüce kişinin güç ve kuvvetinden ileri gelmiştir.
30.
Ayet:
“İsa ise, kendisinden bir gücün akıp gittiğini hemen anladı. Kalabalığın
ortasında dönüp, ‘Elbiselerime kim dokundu ’ diye sordu. ”
İsa bu olayın başlangıcından haberdar idi. Kadını kendi
yüce niyetiyle iyileştirmiştir. Kadın her ne kadar korkak ise de yine imanlı
olduğundan, onun imanını açıkça söylettirmek için İsa, bu şekilde hareket edip
mucizeyi gerçekleştirmiştir. İsa kendisine iman edenlerin gizlenmeyip, açıkta
bulunmalarını istediğinden kadın aramakta olduğu lütufa kavuşmak için gizlice
geldiğinden İsa onu hafifçe azarladı.
31.
Ayet:
“Öğrencileri O'na, ‘Seni sıkıştıran kalabalığı görüyorsun! Nasıl oluyor da,
bana kim dokundu, diye soruyorsun? ’ dediler. ”
îsa’mn öğrencileri, kadının hareketini görmediklerinden
İsa’nın sorusunu anlayamadılar.
32.
Ayet:
“İsa bunu yapmış olan kadını görmek için çevresine bakındı. ’’
Yani kadın kendisini gizlemeye çalışırken Rabb İsa
tarafından tanındı.
33.
Ayet:
“Kadın da kendisindeki değişikliği biliyordu. Korkuyla titreyerek geldi,
İsa’nın ayaklarına kapandı ve O'na tüm gerçeği anlattı. ”
Kadın İsa’nın kendisine baktığını görünce gizlenemeyeceğini
anladı. İsa’nın yumuşak huylu davranmasından kendisi ne yaptığını bütün
kalabalık önünde söylemeye cesaret gösterdi.
t
34.
Ayet:
“İsa ona, Kızım, imanın seni kurtardı, esenlikle git, ıstırabın son bulsun ’
dedi. ” 1
Rabb îsa’mn ruhanî niyeti gerçekleşmiş, bu işin sonunda
sevinmesini gerektiren, imanım doğrulayan, istenilen söz îsa tarafından
söylenmiştir.
35.
Ayet:
"İsa daha konuşurken, havra yöneticisinin kızı ölmüş idi. Havra
yöneticisinin evinde bulunanlar kızdan ümidini tamamen kestiklerinden havra
yöneticisine haber vermeye bir adam göndermişlerdir. ”
36.
Ayet:
“İsa bu sözlere aldırmadan havra yöneticisine, ‘Korkma, sadece iman et! ’
dedi. ”
Rabb İsa, havra yöneticisinin bu ölüm haberinden oldukça
üzüldüğünü görünce, hemen onun şüpheli (zayıf) imanını kuvvetlendirmeye
acıyarak acele etti.
37.
Ayet:
“İsa, Petrus, Yakup ve Yakup'un kardeşi Yuhanna’dan başka hiç kimsenin
kendisiyle birlikte gitmesine izin vermedi. ”
Bu öğrenciler Matta’nm 17. Bölüm 11. Ayetlerinde
açıklandığı üzere İsa’nın yüceliğini görmeye çağrılmışlardır.
38.
Ayet:
“Havra yöneticisinin evine vardıklarında İsa, acı acı ağlayıp feryat eden
gürültülü bir kalabalıkla karşılaştı. ”
Bunlar havra yöneticisinin ev halkıyla komşularıdır.
39.
Ayet:
“İçeri girerek onlara, 'Niye gürültü edip ağlıyorsunuz? Çocuk ölmedi, sadece
uyuyor ’ dedi. ”
Yani aranızda çoğunuzun ölüm olarak düşündüğü durum bir şey
değildir. Çünkü ondan uyanmak olmaz. Tercihen her ne kadar kız gerçekte ölmüş
ise de, şimdi uykudan uyandığı gibi kalkıp tekrar hayata dönecektir. İsa kızın
ölmüş bedenini canlandırmak için ruhunu alacağından dolayı bu sözü söylemiştir.
Gerçekte kız ölmüştü. Fakat Rabb İsa'nın gücü aracılığıyla kız, uykudan uyanır
gibi hayata dönmüştür. Bu sözün söylenmesinin sebebi havra yöneticisinin kendi
evine gelip, kızının öldüğünü gözüyle gördüğünden imanının kaybolmaması için
olduğu büyük ihtimaldir.
40.
Ayet:
“Onlar ise kendisiyle alay ettiler. Ama İsa hepsini dışarı çıkardıktan sonra
çocuğun annesini, babasını ve kendisiyle birlikte olanları alıp çocuğun
bulunduğu odaya girdi. ”
Kızın görünüşü ölen kimsenin görünüşü gibiydi. Orada
bulunanlar İsa'nın söylediği sözün gerçek anlamını anlamadılar. İsa kızın
bulunduğu odaya beş kişi şahitle beraber, yani kızın babası, annesi ve yukarıda
zikredilen üç öğrenci ile girmiştir.
41.
42.
Ayetler: “Çocuğun elinden tutarak ona, 'Talita kumi?’ dedi. Bu söz 'Kızım,
sana söylüyorum, kalk' demektir. On iki yaşında olan kız hemen ayağa kalktı,
yürümeye başladı. Oradakileri derin bir şaşkınlık aldı. ”
İnsanın ruhunu ölmüş bedene tekrar döndürmek İlahî güce
mahsus bir şeydir. Bundan dolayı orada bulunan bütün insanların temiz
olmalarından şaşılmaz.
43.
Ayet:
“İsa, 'bunu kimse bilmesin' diyerek onları sıkı sıkıya uyardı ve kıza
yiyecek bir şey verilmesini buyurdu. ”
Bu emir devam üzere gerçekleştirilmek için söylenmeyip
ancak, orada bulunan kalabalık arasında olağanüstü gönüllü olmaması için
söylenmiştir. Çünkü İsa mucizeleri halkın seyretmesi için gerçekleştirmemiştir.
Faydasız ve zararlı dedikodulara izin vermemek onun İlahî niyet ve adetinden
idi. Kıza yemek verilmesi konusunda İsa tarafından buyurulan emir de kızın tam
olarak canlanıp iyileştiğine bir delil olması için ya da herkesin oldukça
şaşırmış ve sevinmiş olmalarından dolayı, kızın yemeğe ihtiyacı olduğu
unutulmuş olduğundan söylenmiştir.
ALTINCI BÖLÜM
(1-6) İsa'nın Nasıra
halkı tarafından reddedilmesi, (7-13) Öğrencelerini kendi adıyla Tanrı sözünü
yayıp, mucizeleri anlatmaya görevlendirmesi, (14-29) Vaftizci Yahya’nın Hirodes
tarafından öldürülmesi, (30-34) İsa'nın havrayı terkedip öğrencileriyle beraber
tenha bir yere gittiğinde, arkasından gelen büyük kalabalığa ders vermesi,
(35-44) Yalnız birkaç kişiye yetecek yemek ile birkaç bin adamı doyurması,
(45-53) Gölde meydana gelen fırtınayı durdurması, (54-56) Pek çok hastayı
iyileştirdiğini açıklar.
1.
Ayet:
"îsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de ardından
gittiler. ”
Yani o sırada bulunduğu Kefemahum'danNasıra'ya gitmiştir.
2-6. Ayetler: "Sept günü olunca îsa havrada ders
vermeye başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi şaşırıp kaldı. 'Bu adam
bunları nereden öğrendi? ’ diye soruyorlardı. Kendisine verilen bu bilgelik
nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda
ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kız kardeşleri burada aramızda
yaşamıyor mu?, Ve gücenip O'nu reddettiler. îsa da onlara, 'Bir peygamber,
kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor
görülmez' dedi. Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak
iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşıyordu.
İsa, çevredeki köyleri dolaşıp ders veriyordu. ”
Matta'nın 13. Bölüm 54-58. Ayetleriyle Luka'nm 4. Bölüm
1-30. Ayetlerine bakınız.
7-11. Ayetler: "On iki öğrencisini yanına çağırdı
ve onları ikişer ikişer halk arasına göndermeye başladı. Onlara, kötü ruhları
kovma yetkisini verdi. Yolculuk için yanlarına değnekten başka birşey
almamalarını söyledi. Ne ekmek, ne torba, ne de kuşaklarında para
götüreceklerdi. Onlara çarık giymelerini söyledi. Ama iki mintan giymeyin,
dedi. Bir yere gittiğiniz zaman, oradan ayrılıncaya kadar hep aynı evde kalın,
diye devam etti. İnsanların sizi kabul etmedikleri, sizi dinlemedikleri bir
yerden ayrılırken, onlara uyarı olsun diye ayağınızın altındaki tozu silkin.
Size doğrusunu söyleyeyim, ceza gününde Sodom ve Gomore'nin hali o şehrin
halinden daha hafif olur. ”
Bu ayetlerde bulunan maddelerin ayrıntılı açıklanması için
Matta'nın 10. Bölüm 1-15. Ayetlerine bakınız.
12-13. Ayetler: “Böylece öğrenciler yola çıkıp insanları
tövbeye çağırmaya başladılar. Birçok cin kovdular; birçok hastayı üzerlerine
yağ sürerek iyileştirdiler. ”
Elçiler Rabb İsa tarafından özel olarak görevlendirilip
kendisinden aldıkları güç ve kuvvet ile onun gibi ders vermeye ve onun gibi
mucizeler göstermeye gitmişlerdir. Hastaların yağ ile yağlanmaları yalnız bir
ilaç yapma değildir. Özellikle iyileştirildikleri İlahî güç ile olduğunu
doğrulamak delili için olmuştur, ı-
14-29. Ayetler: "Kral Hirodes de olup bitenleri
duydu. Çünkü İsa'nın ünü her tarafa yayılmıştı. Bazılar, 'Bu. adam, ölümden
dirilmiş olan Vaftizci Yahya'dır. Olağanüstü güçlerin O'nda etkin olmasının
nedeni de budur’ diyordu. Başkaları, 'O İlyas'tır' diyor, yine başkaları, 'Eski
peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir’ diyordu. Hirodes bunları duyunca, 'Başını
kestiğim Yahya dirilmiştirl’ dedi. Hirodes'in kendisi, kardeşi Filipus'un
karısı Hirodiya’nın yüzünden adam gönderip Yahya’yı tutuklatmış, zindana
attırıp zincire vurdurmuştu. Çünkü Hirodes bu kadınla evlenince Yahya ona,
'Kardeşinin karısıyla evlenmen Kutsal Yasa'ya aykırıdır’ demişti. Hirodiya bu
yüzden Yahya 'ya kin bağlamıştı; onu öldürtmek istiyor, ama başaramıyordu.
Çünkü Yahya’nın doğru ve kutsal bir adam olduğunu bilen Hirodes ondan korkuyor
ve onu koruyordu. Yahya’yı dinlediği zaman büyük bir şaşkınlık içinde kalıyor,
yine de onu dinlemekten zevk alıyordu. Ne var ki, Hirodes ’in kendi doğum
gününde saray büyükleri, komutanlar ve Celile'nin ileri gelenleri için verdiği
şölende beklenen fırsat doğdu. Hidoriya'nın kızı içeri girip dans etti. Bu, Hirodes’in
konuklarının hoşuna gitti. Kral genç kıza, 'Dile benden, ne dinlersen veririm ’
dedi. Yemin ederek 'Benden ne dilersen, krallığımın yarısını da olsa, veririm ’
dedi. Kız dışarı çıkıp annesine, 'Ne isteyeyim?' diye sordu. Annesi de,
'Vaftizci Yahya'nın başını iste’ dedi. Kız derhal koşup kralın yanına girdi,
'Vaftizci Yahya’nın başını bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum ’
diyerek dileğini açıkladı. Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde
yaptığı yeminden dolayı reddetmek istemedi. Derhal bir cellat gönderip
Yahya'nın başını getirmesini buyurdu. Cellat zindana giderek Yahya ’nın başını
kesti. Kesik başı bir tepsi üzerinde getirip genç kıza verdi, kız da annesine
götürdü. Yahya’nın öğrencileri bunu duyunca gelip cesedi aldılar ve mezara
koydular. ”
Matta'nın 14. Bölüm 1-12. Ayetlerine bakınız. Bu 20.
Ayetten anlaşılır ki, Hirodes Yahya'nın öğüdünü dirileyip, onu kendisine
öğretmen olmak için kabul etmiş ise de, kutsal yasaya aykırı olarak davrandığı
kötü bir kadının ellerine gücünü teslim etmiş olduğundan çok zamanlar kötü
adamlar arasında meydana geldiği bu tür doğru yol üzerine kadının kötü
arkadaşlığını tercih etti. İşin sonunda kadının hilesiyle kurulmuş olan tuzağa
düşüp, onun düşmanlığı üzerine yüce peygamberin öldürülmesine izin vermeye
mecbur kaldı.
30-31. Ayetler: "Elçiler İsa’nın yanına dönerek
yaptıkları ve öğrettikleri her şeyi O'na anlattılar. îsa onlara, 'Gelin, tek
başımıza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin’ dedi. Çünkü, gelen giden
öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit bulamıyorlardı. ”
Yedinci ayette yazıldığı üzere elçiler gönderildikleri
görevlerini tamamlayıp ger döndüler. Rabb İsa'nın ismiyle anlattıkları dersleri
gerçekleştirdikleri mucizeleri İsa'ya anlattılar. Bunlar halkın çokluğundan
tenha bir yere çekilerek dinlenmek için, İsa tarafından teklif olunan davet ve
emir hem kendisine hem de öğrencilerine uygundu. Çünkü kendileri de onun gibi
uzun zaman dinlenmelerine fırsat vermeyen ağır ve zor işlerle uğraştıklarından
yorgun düşmüşlerdi. Fakat toplanan büyük kalabalık yüzünden bedenî
ihtiyaçlarına gerektiği gibi bakmaya zamanları yoktu.
32-34. Ayetler: "Kayığa binip tenha bir yere
vardılar. Gittiklerini gören birçok kişi onları tanıdı. Halk civardaki bütün
şehirlerden yaya olarak yola dökülüp onlardan önce oraya vardı. İsa kayıktan
inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Çobansız koyanlara benzeyen bu
insanlara acıdı ve onlara bir çok konuda ders vermeye başladı.
i1
Vakit iyice ilerleyince, öğrencileri O’nun yanına gelip
dediler ki, 'Burası ıssız bir yer, vakit de çok geç. Halkı salıver de çevredeki
çiftlik ve köylere gidip kendilerine yiyecek alsınlar ’ îsa ise, 'Onlara siz
yiyecek verin' diye karşılık verdi. Öğrenciler îsa 'ya, 'Gidip iki yüz dinarlık
ekmek alıp, onlara yedirelim mi yani? ’ diye sordular. İsa onlara, 'Kaç
ekmeğiniz var, gidin bakın’ dedi. Öğrenip geldiler. 'Beş ekmekle iki balığımız
var’ dediler. İsa onlara, herkesi küme küme yeşil çimenlerin üzerine
oturtmalarını buyurdu. Halk yüzer ellişer kişilik bölükler halinde oturdu. İsa,
beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran duasını yaptı; sonra
ekmekleri böldü ve halka dağıtmaları için öğrencilerine verdi. İki balığı da
hepsinin arasında paylaştırdı. Herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu
ekmek ve balık artığı topladılar. Yemek yiyen erkeklerin sayısı beş bin
kadardı. ”
Bu ayetlerde yazılı maddelerin açıklaması için Matta'nın
14. Bölüm 13-21.
t
Ayetlerine bakınız. Luka'nm 9. Bölüm 10-17. Ayetleriyle
Yahya'nın 6. Bölüm 1-141 Ayetlerine bakıp, karşılaştırılması gerekir. (
45-56. Ayetler: "Bundan hemen sonra İsa,
öğrencilerine, kayığa binip kendisinden önce karşı yakada bulunan Beytsayda ’ya
geçmelerini buyurdu. Bu arada kendisi halkı evlerine gönderecekti. Onları
uğurladıktan sonra, dua etmek için dağa çıktı. Akşam olduğunda, kayık gölün
ortasına varmıştı. Yalnız başına karada kalmış olan İsa, öğrencilerinin kürek
çekmekte çok zorlandıklarını gördü. Çünkü rüzgar onlara karşı esiyordu. Sabaha
karşı İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı. Yanlarından geçip gidecekti.
Onlar ise, gölün üstünde yürüdüğünü görünce O’nu hayalet sanarak bağrıştılar.
Hepsi O’nu görmüş ve dehşete kapılmıştı. Ama kendisi hemen onlara seslenerek,
'Cesur olun! Benim, korkmayın!’ dedi. İsa kayığa binip onlara katılınca rüzgar
dindi. Onlar ise tam bir şaşkınlık içindeydiler. Ekmekle ilgili mucizeyi bile
anlamamışlardı; zihinleri körleşmişti. İsa’yla öğrencileri karşı yakıya
vardıklarında Ginesar’da karaya çıkıp kayığı bağladılar. Onlar kayıktan inince,
halk İsa’yı hemen tanıdı. Bazıları koşa koşa tüm yöreyi dolaştı. İsa’nın
bulunduğu yeri öğrenenler, hastaları döşekler üzerinde oraya götürmeye
başladılar. Köy olsun, kent ya da çiftlik olsun, İsa'nın gittiği her yerde,
hastaları yollara yatırıyorlar, sadece giysisinin eteğine dokunmalarına izin
vermesi için yalvarıyorlardı. Dokunanların hepsi de iyileşti. ” j;
Matta'nın 14. Bölüm 22-26. Ayetleri ve Yuhanna’nın 6. Bölüm
15-21. Ayetlerine bakınız.
1-5. Ayetler: "Kudüs’ten gelen Ferisiler ve bazı
din bilginleri, İsa’nın çevresinde toplandılar. O’nun öğrencilerinden
bazılarının murdar, yani yıkanmamış ellerle yemek yediklerini gördüler.
Ferisiler, hatta bütün Yahudiler, atalarının geleneği uyarınca ellerini iyice
yıkamadan yemek yemezler. Keza, çarşıdan dönünce, yıkanmadan yemek yemezler.
Ayrıca, kase, bardak ve bakır kapların yıkanmasıyla ilgili başka birçok
geleneğe de uyarlar. Ferisiler ve din bilginleri İsa’ya, 'Senin öğrencilerin
neden atalarımızın geleneğine uymuyorlar, niçin murdar ellerle yemek yiyorlar?
’ diye sordular. ”
Matta'nın 15. Bölüm 1-20. Ayetlerine bakınız. Ferisilerin
bu dikkatli ve en küçük şeylerle ilgili ayin ve adetleri kutsal yasanın gereği
olmayıp Yahudi liderleri tarafından eklenmiş bir takım ayin ve adetlerden idi.
Bu ayin ve adetlerin çıkarılmasının sebebi, görünürdeki ayin ve adetler bedene
sahip olmak, kalp ile ahlak, hal ve hareketleri temiz tutmak ve sürekli olarak
bütün insanlara kolay gelmesidir. Bu ayin ve adetlerin burada ayrıntılı olarak
açıklanmaları Markos’un yazdığı Incil’in ilk başta özellikle Yahudiler için
yazılmayıp, bütün insanlar için yazıldığını gösterir. Çünkü tabiatiyle Yahudilerden
başkaları Yahudi milletine ait olan ayin ve adetlere örnek göstererek pekçok
sevap kazanıldığına inandıklarından, İsa'nın öğrencilerinin yemek yemeden önce
adetlere göre ellerini yıkamamalarını pek büyük günah sayarlardı.
6-7. Ayetler: "İsa onlara şöyle cevap verdi:
Yeşaya'nın siz ikiyüzlülerle ilgili peygamberlik sözü ne doğrudur! Yazmış
olduğu gibi 'Bu halk dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzaktır.
Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan kurallarıdır.
Matta'nın 15. Bölüm 7-9. Ayetlerine bakınız.
8-9. Ayetler: "Siz Tanrı buyruğunu bir yana
bırakmış, insan geleneğine yani bardaklar ile kaselerin yıkanmalarına ve
bunlara benzer çok başka şeylere uyuyorsunuz. İsa onlara ayrıca şunu söyledi:
Kendi geleneğinizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel
beceriyorsunuz! ”
Ferisilerin hata ve günahları sadece bedenlerini, ev
eşyasını dikkatlice yıkamak değil, ancak görünürdeki adetleri kutsal yasaya
tercih etmelerinden ibaretti. Çünkü bunlar kendi usul ve yeniliklerini
(geleneklerini) kutsal yasanın yerine koymak için ilk önce kutsal yasanın
hükmünü zayıflattılar.
10.
Ayet:
“Çünkü Musa, 'Annene babana saygı göster ve annesine ya da babasına söven
mutlaka ölümle cezalandırılsın ’ diye buyurmuştu. ”
Bu kutsal yasadan olup, Çıkış'm 20. Bölüm 12. Ayet ve 21.
Bölüm 17. Ayetinde bulunur. 1
11-13. Ayetler: “Ama siz, 'Eğer bir adam annesine ya da
babasına, benden alacağın tüm maddî yardım kurbandır, yani Tanrı ’ya adanmıştır
derse, artık annesi ya da babası için bir şey yapmasına izin yok’ diyorsunuz.
Böylece kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneklerle Tanrı ’nın sözünü geçersiz
kılıyorsunuz. Buna benzer daha bir çok şey yapıyorsunuz. ”
Bu söz Yahudi öğretmenlerinin kendi durumlarının yerine
getirilmesiyle kutsal yasayı ortadan kaldırdıklarının açık bir delilidir.
Matta'nın 15. Bölüm 4-6. Ayetlerine bakınız.
14.
Ayet:
“îsa halkın hepsini yanına çağırıp onlara, 'Hepiniz beni dinleyin ve şunu
belleyin ’ dedi. ”
Bu özel davet açıklanan maddelerin önemini ifade eder.
15.
Ayet:
“İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı
kirleten, insanın içinden çıkandır. ”
Yani temizlik ya da pislik yenen ve içilen şeylere yeme
usulüne ve bu tür görünen şeylere bağlı olmayıp, ancak adamın kendi ahlakını
gösteren konuşma ve işlerine bağlıdır. Çünkü Tanrı insanları güzel bulup takdir
ettiği ya da eziyet ettiği halde, onlann yaptıklan işlere göre güzel bulup
takdir eder ya da eziyet eder.
16.
Ayet:
“İşitilecek kulağı olan işitsin ”
İnsanlar ahlakça ayin ve adetlerini genişletip, bunlan kalp
temizliğine tercih etmeye yöneldiklerinden yukanda geçen 15. Ayette bulunan
hükümlere onların dikkatleri tekrar çekilmelidir. Bazı insanlar kalben temizlik
iddiasında bulunup da görünüşte doğru olmayan iş ve hareketlere yönelmeleri
için her ne kadar iş ve hareketimiz doğru değil ise de yine kalbimiz temiz
diyerek boşa özür dilerler. Fakat İsa'nın bu sözünden bu tür bir izin
anlaşılmaz. Rabb İsa'nın emirleri insanın söz ve işlerinin kaynağının kalp
olduğunu söylemekle yukarıdaki boşa özür dilemelerinin hepsini bir yana attığı
açıktır. Matta'nın 12. Bölüm 36. ve 37. Ayetleriyle Romalılara Mektup’un 2.
Bölüm 6. Ayetine bakınız.
17-23. Ayetler: "İsa kalabalığı bırakıp 'eve
girince, öğrencileri O’na bu benzetmenin anlamını sordular. O da onlara, 'Demek
siz de anlamıyorsunuz, öyle mi? ’ dedi. Dışarıdan insanın içine giren hiçbir
şeyin onu kirletemeyeceğini bilmiyor musunuz? Dıştan giren insanın yüreğine
değil, midesine gider, oradan da ayak yoluna atılır. İsa bu sözlerle tüm
yiyeceklerin temiz olduğunu bildirmiş oluyordu. İsa şöyle devam etti. İnsanı
kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, cinsel ahlaksızlık,
hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık,
iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu
kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir. ”
Matta'nın 15. Bölüm 15-20. Ayetlerine bakınız. Bu ayetlerde
insanın ruhunun bedeni üzerine çıkması açıkça söylenip, kötü ahlak ve kirli
kalpten çıkan ve İnsanî ahlakı bozan bu tür günahlar Tanrı katında değersiz
pisliğinden sonsuz kabul olmayan ve mekruh olduğu bellidir.
24-30. Ayetler: “İsa oradan ayrılarak Sur ve Sayda
bölgesine gitti. Burada bir eve girdi. Kimsenin bunu bilmesini istemiyordu ama
gizlenemedi. Küçük kızı kötü ruha tutsak olan bir kadın, İsa’yla ilgili haberi
duyar duymaz geldi, ayaklarına kapandı. Yahudi olmayan bu kadın Suriye-Fenike
irfandandı, kızından cini kovması için İsa’ya rica etti. İsa ona, 'Bırak, önce
çocuklar doysunlar’ dedi. Çocukların ekmeğini alıp /
köpeklere atmak doğru değildir. Kadın buna karşılık,
'Haklısın, Rabb ’ dedi. Ama köpekler de sofranın altında çocukların ekmek
kırıntılarını yer. İsa ona, 'Söylediğin bu sözün hatırı için git, cin kızından
çıkmış bulunuyor’ dedi. Kadın evine gittiğinde çocuğunu cinden kurtulmuş,
yatakta yatar buldu. ”
Bu mucizenin açıklaması için Matta'nın 15. Bölüm 12-28.
Ayetlerine bakınız.
31-37. Ayetler: “Sur ve Sayda bölgesinden ayrılan İsa,
Dekapolis bölgesinin ortasından geçerek tekrar Celile gölüne geldi. Ona sağır
ve dilsiz bir adam getirdiler, elini üzerine koyması için yalvardılar. İsa
adamı kalabalıktan ayırıp bir yana çekti. Parmaklarını adamın kulaklarına
soktu, tükürüp onun diline dokundu. Sonra göğe bakarak içini çekti ve adama,
’Effatal’ yani Açıl! ’ dedi. Adamın kulakları hemen açıldı. İsa orada
bulunanları, bunu kimseye söylememeleri için uyardı. Ama onları ne kadar
uyardıysa, onlar haberi o kadar çok yaydılar. Halk büyük bir hayret içinde
kalmıştı. 'Yaptığı herşey mükemmel. Sağırların kulaklarını açıyor, dilsizleri
konuşturuyor!’ diyorlardı. ”
*Götürüp* Yani adı geçen sakat adamın dostları götürürler
demektir. Matta'nın 15. Bölüm 30. Ayetinden anlaşılır ki, o zamanda pekçok
hasta ve zayıf kimseler îsa'mn yanma getirilip onun tarafından
iyileştirilmişlerdir. Bu sağır ve dilsiz adamın hakkında özel bir sebep için
söylenmeye değer olduğuna delalet eder. * Kenara çekip* Rabb îsa'mn bundan
isteği topluluk arasında faydasız şaşkınlık, hayranlık ve dedikodu olmaması
için olup, onun diline dokunması, onun gerçekte iyileştirildiğine açık bir
delil için olduğu ortadadır. *İçini çekip* Rabb İsa bu dünyaya delalete sapıp
günah ile birlikte gelip, insanların yakaladıkları acı ve zorluklarına bakarak
üzülmüştür. Diğer zamanlarda olduğu gibi bu zamanda da İsa tarafından iyileştirilen
kimselerle, onların dostlan mucizeyi yaymamak için uyanlmışlar ise de, oldukça
memnun ve şaşakaldıklanndan kendilerini tutamadılar. Fakat bu tür mucizeler
sebebiyle İsa'nın güç ve merhametinin şöhreti halk arasında yayılmıştır.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
(1-9) İsa'nın yalnız
birkaç kişiye yetecek kadar yemekle birkaç bir kişiyi doyurması, (10-13) O'nun,
iddialı Ferisiler tarafından istenen işareti vermesi, (14- 21) Ferisilerin
talimatından sakınmak konusunda kendi öğrencilerine verdiği uyarılar, (22-26)
Beytsaydalı körü iyileştirmesi, (27-33) Petrus’un İsa'nın Tanrı'nın oğlu
olduğuna dair itirafı ve uygunsuz cesaretinden dolayı, İsa tarafından
azarlandığı, (34-38) Ruh insanın kıymeti ve İsa'ya tabi olmanın neden ibaret
olduğunu açıklar.
1-19 Ayetler: "O günlerde yine büyük bir kalabalık
toplanmıştı. Yiyecek bir şeyleri olmadığı için İsa öğrencilerini yanına
çağırıp, 'Halka açıyorum’ dedi. Üç gündür yanımdalar ve yiyecek hiçbir şeyleri
yok. Onları aç aç evlerine gönderirsem, yolda bayılırlar. Hem bazıları uzak yoldan
geliyor. Öğrencileri buna karşılık, 'Böyle ıssız bir yerde bu kadar kişiyi
doyuracak ekmeği insan nereden bulabilir? ’ dediler. İsa, 'Kaç ekmeğiniz var? ’
diye sordu. 'Yedi tane ’ dediler. Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını
buyurdu. Sonra ekmeği aldı, şükredip bunları böldü dağıtmaları için
öğrencilerine verdi. Onlar da halka dağıttılar. Birkaç küçük balıkları da
vardı. İsa şükran duasını yapıp bunları da dağıtmalarını söyledi. Herkes yiyip
doyduktan sonra yedi küfe dolusu yemek artığı topladılar. Orada yaklaşık dört
bin kişi vardı. îsa onları salıverdi. ”
Bu mucizenin açıklaması için Matta'nın 10. Bölüm 32-38.
Ayetlerine bakınız. 1
10-21. Ayetler: "Daha sonra öğrencileriyle birlikte
hemen kayığa binip Dalmanuta taraflarına geçti. Ferisiler gelip İsa’yla
tartışmaya başladılar. O’nu sınamak amacıyla gökten bir belirti göstermesini
istediler. İsa içten bir ah çekerek, 'Bu kuşak neden bir belirti istiyor?’
dedi. Size doğrusunu söyleyeyim, bu kuşağa hiçbir belirti gösterilmeyecek.
Sonra onları orada bırakıp yine kayığa bindi ve karşı yakaya yöneldi.
Öğrenciler ekmek almayı unutmuşlardı. Kayıkla, yanlarında bir tek ekmek vardı.
İsa onlara şu uyarıda bulundu: Dikkatli olun, Ferisilerin mayasından ve Hirodes
’in mayasından sakının! Onlar ise kendi aralarında, 'Ekmeğimiz olmadığı için
böyle diyor ’ şeklinde konuştular. ”
Bunun farkında olan îsa, 'Ekmeğiniz yok diye ne konuşup
duruyorsunuz? Hala akıl erdiremiyor, anlamıyor musunuz? Zihniniz körleşti mi?
Gözleriniz olduğu halde görmüyor musunuz? Kulaklarınız olduğu halde işitmiyor
musunuz? Hatırlamıyor musunuz, beş ekmeği beş bin kişiye bölüştürdüğümde kaç
sepet dolusu yemek artığı topladınız?' dedi. 'On iki' dediler. Yedi ekmeği dört
bin kişiye bölüştürdüğümde kaç küfe dolusu yemek artığı topladınız? ‘Yedi’
dediler. İsa onlara, ‘Hala anlamıyor musunuz?’ dedi. ”
Bu ayetlerde bulunan maddelerin ayrıntılı açıklanması için
Matta'nın 16. Bölüm 1-12. Ayetlerine bakınız.
22-26. Ayetler: "İsa ile öğrencileri Beytsayda ’ya
geldiler. Orada bazı kişiler îsa ’ya kör bir adam getirip ona dokunması için
yalvardılar. İsa körün elinden tutarak onu köyün dışına çıkardı. Gözlerine
tükürüp ellerini üzerine koydu ve ‘Birşey görüyor musun? ’ diye sordu. Adam
başını kaldırıp, 'İnsanlar görüyorum, ağaçlara benziyorlar, ama yürüyorlar’
dedi. Sonra İsa ellerini yeniden adamın gözleri üzerine koydu. Adam gözlerini
açtı baktı; iyileşmiş ve her şeyi açık seçik görmeye başlamıştı. İsa, ‘Köye
girme, kimseye de söyleme ’ diyerek onu evine gönderdi. ”
Bu mucizeyi yalnız Markos yazmıştır. *Dokunması için
yalvardılar* İsa’nın mucize ile iyileştirdiği kimselere dokunması kendi
adetinden idi. *Köyün dışına çıkardı* Bu durum İsa’nın iş ve hareketlerine kötü
gözle bakıp, onun aleyhine bir bahane arayan düşmanlara bir fırsat ve büyük
kalabalık arasında yayılacak dedikoduya meydan vermemek için meydana gelmiştir.
İsa adamı adet üzere hemen iyileştirip, yavaş yavaş düzeltmesinin sebebi,
gerçekte bilinmese de, adamın imanının bu şekilde daha fazla kuvvetlenmesi ve
sebat etmesi için olduğu büyük İhtimaldir. 26. Ayette açıklanan emri yerine
getirmenin sebebiyle köyden dışarı çıkmasının sebebi budur.
27-33. Ayetler: "Isa öğrencileriyle birlikte
Filipus Sezariyesi’ne bağlı köylere gitti. Ya da öğrencilerine, ‘Halk, benim
kim olduğumu söylüyor?’ diye sordu. Öğrencileri O'na şu karşılığı verdiler;
‘Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, kimi de peygamberlerden biri olduğunu
söylüyor’, O da onlara, ‘Ya siz, ben kimim dersiniz?’ diye sordu. Petrus, 'Sen
Mesih’sin’ cevabını verdi. Bunun üzerine İsa bu konuda kimseye bir şey
söylememeleri için onları uyardı. îsa, insanoğlunun çok acı çekmesi,
ihtiyarlar, başkahinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç
gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı. Bunları açıkça
söylüyordu. Bunun üzerine Petrus O’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı. Ama
İsa dönüp diğer öğrencilerine baktı. Petrus ’u azarlayarak, ‘Çekil önümden,
Şeytan! Senin düşüncelerin Tanrı ’nın değil, insanın düşünceleridir’ dedi. ”
Bu ayetlerde bulunan konuların açıklaması için Matta’nın
16. Bölüm 13-23. Ayetlerine bakıp, Luka’nın 9. Bölüm 18-21. Ayetleriyle
karşılaştırınız.
34-38. Ayetler: "Öğrencileriyle birlikte halkı
dayanma çağırıp şöyle konuştu: Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkar etsin,
çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek; canını
benim ve Müjde ’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. İnsan bütün dünyayı
kazanıp da canına karşılık ne verebilir? Bu vefasız ve günahkar kuşağın
ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu da, Babasının
görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır.
Matta’mn 16. Bölüm 24-28. Ayetleriyle, Luka’nm 9. Bölüm
22-27. Ayetlerine bakıp, 38. Ayet ile Matta’nın 10. Bölüm 33. Ayetini
karşılaştırınız.
DOKUZUNCU BÖLÜM
(1-10) İsa’nın,
öğrencilerinden üç kişiye yüce kişiliğini göstermesi, (11-13) O'nun
öğrencileriyle Yahya hakkında konuşması, (14-29) Cine tutsak kimsenin
iyileştirilmesi, (30-32) Öğrencilerine kendi ölümü hakkında bilgi vermesi,
(33-37) Alçak gönüllülüğe dair, (38-50) Cehennem azabı korkusuyla günah getirir
sebeblerden dikkatlice sakınmayla metanet, sabır ve sevgiye dair olan dersleri
açıklar.
1. Ayet: "İsa ‘Size doğrusunu söyleyeyim ’ diye
devam etti. Burada bulunanlar arasında Tanrı Egemenliğinin güçlü biçimde
gerçekleştiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var. ”
Bu ayet sekizinci bölümün son ayetleriyle ilgilidir.
Matta’nın 16. Bölüm 28. Ayetine bakınız.
2-13. Ayetler: "Altı gün sonra İsa, yanına yalnız
Petrus, Yakup ve Yuhanna'yı alarak yüksek bir dağa çıktı. Orada, gözlerinin
önünde Isa’nın görünümü değişti. Giysileri göz kamaştırıcı bir beyazlığa
büründü; yeryüzünde hiçbir çamaşırcının erişemeyeceği bir beyazlıktı bu. O anda
Musa’yla İlyas öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı. Petrus İsa’ya, ‘Rabbi,
burada bulunmamız ne iyi oldu! Üç çardak kuralım: Biri sana, biri Musa’ya, biri
de İlyas’a’ dedi. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Çünkü çok korkmuşlardı. Bu
sırada bir bulut gelip onları gölgeledi. Buluttan gelen bir ses, ‘Sevgili oğlum
budur, O'nu dinleyin! ’ dedi. Öğrenciler birden çevrelerine baktılar, ama bu
kez yanlarında İsa’dan başka kimseyi göremediler. Dağdan inerlerken İsa onları,
insanoğlu ölümden dirilmeden orada gördüklerini hiç kimseye söylememeleri için
uyardı. Bu uyarıya uymakla birlikte kendi aralarında, ‘Ölümden dirilmek ne
demek?’ diye tartışıp durdular. İsa’ya, 'Din bilginleri neden önce İlyas’ın
gelmesi gerektiğini söylüyorlar?’ diye sordular. O da onlara şöyle dedi:
Gerçekten de önce İlyas gelir ve her şeyi yeniden düzene koyar. Ama nasıl
oluyor da insanoğlunun çok acı çekeceği ve hiçe sayılacağı yazılmıştır. Size
şunu söyleyeyim. İlyas geldi bile ve onun hakkında yazılmış olduğu gibi, ona
yapmadıklarını bırakmadılar. ”
Bu ayetlerde olan konuların açıklaması için Matta’nın 17.
Bölüm 1-13. Ayetlerine bakınız.
14.
Ayet:
"öteki öğrencilerin yanına döndüklerinde, onların çevresinde büyük bir
kalabalığın toplandığını, bir takım din bilginlerinin onlarla tartıştığını
gördüler. ”
Yukarıda açıklandığı üzere îsa yüceliğini gösterdiği dağdan
indiğinde dokuz tane öğrencisini kalabalık tarafından sıkıştırıldığını ve din
bilginlerini soru ve itirazlarından rahatsız gördü.
15.
Ayet:
“Kalabalık îsa ’yı görünce büyük bir şaşkınlığa kapıldı ve koşup O'nu
selamladı. ”
Kalabalık İsa’yı öğrencileriyle beraber görmediklerinden
şaşkınlığa kapılıp, İsa döndüğü halde sevinçle kalabalık tarafından kabul
olunmuştur.
16.
Ayet:
“îsa din bilginlerine, ‘onlarla ne tartışıyorsunuz? ’ diye sordu. ”
Bu soruya aşağıda gelecek ayetlerde bulunduğu üzere cine
tutsak olan çocuğun babası tarafından cevap verilmiştir.
17-18. Ayetler: “Halktan biri O'na, 'Öğretmenim' diye
karşılık verdi. Dilsiz bir ruha tutsak olan oğlumu sana getirdim. Ruh onu
nerede yakalarsa yere çarpıyor. Çocuk ağzından köpülder saçıyor, dişlerini
gıcırdatıyor ve kaskatı kesiliyor. Ruhu kovmaları için öğrencilerine başvurdum
ama başaramadılar. ”
Bu cine tutsak olanın durumu fazlasıyla sefil, dertli ve
korkulu olduğu bu ayetlerden açıkça anlaşılır. Bu çocuğun babası İsa’nın
gücüyle kendi oğlunun iyileştirileceği ümidiyle geldiğinde İsa’yı bulamayıp,
öğrencileri tarafından bir fayda göremediği halde ümitsiz olmalıydı.
19.
Ayet:
"îsa onlara, ‘Ey imansız kuşak! Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size
daha ne kadar katlanacağım? Getirin çocuğu bana!' dedi. ”
îsa burada hem öğrencilerini, hem de orada bulunan din
bilginlerini azarlamıştır. Bunun açıklaması için Matta’nın 17. Bölüm 17.
Ayetine bakınız.
1
20.
Ayet:
“Çocuğu kendisine getirdiler. Ruh, îsa ’yı görür görmez çocuğu şiddetle
sarstı; çocuk yere düştü, ağzından köpükler saçarak yuvarlanmaya başladı. ”
Kötü ruh İsa’yı tanıyınca gücünü bilerek çocuğa zarar
vermek için kuvvetle bir daha çalıştı.
21.
Ayet:
“İsa çocuğun babasına, ‘Bu hal çocuğun başına geleli ne kadar t
oldu? ’ diye sordu. Babası da ‘Küçüklüğünden beri böyle'
dedi. ”
Çocuğun yakalandığı dert ve hastalık çok şiddetli olmakla
birlikte çok da zaman olmuştur.
22.
Ayet:
“Üstelik ruh onu öldürmek için birçok kez ateşe ya da suya attı. Elinden
birşey gelirse, bize yardım et, halimize acı! ”
Çocuğun babası Rabb İsa’ya kuvvetli bir imanla inanmayıp,
yalnız bir ümitle O'na geldiği anlaşılır.
23-24. Ayetler: “İsa ona, ‘İman etmeye eğer gücün varsa,
iman eden biri için her şey mümkün ’ dedi. Çocuğun babası hemen, ‘İman
ediyorum, imansızlığımı yenmeme yardım et! ’ diye feryat etti. ”
îman gerekli idi. Çocuğun babası İsa’nın sözünü anlayıp,
kendi zayıf imanını hem görmeye hem de kabul etmeye hazır ve samimi bir kalple
imanını arttırmak için İsa’ya sığındı.
25.
Ayet:
“İsa, halkın koşuşup geldiğini görünce kötü ruhu azarlayarak, ‘Sana
emrediyorum, dilsiz ve sağır ruh, çocuğun içinden çık ve ona bir daha girme! ’
dedi.
İsa’nın kötü ruha verdiği emir, çocuğu yalnız terk etmek
için değil tamamen terkederek bir daha asla eziyet vermemesi içindir.
26-27. Ayetler: “Bunun üzerine ruh bir çığlık attı ve çocuğu
şiddetle sarsarak çıktı. Çocuk ölü gibi hareketsiz kaldı, öyle ki oradakilerin
birçoğu 'öldü ’ diyordu. Ama îsa elinden tutup kaldırınca, çocuk ayağa kalktı.
”
Burada da kötü ruhun ne kadar şiddetli ve inatla çocuğu
sıkıca tuttuğu hem de İsa’nın kötü ruhlar üzerine olan gücünün karşı
koyulamayacak derecede olduğu anlaşılır. 1
i
28-29. Ayetler: “îsa eve girdikten sonra öğrencileri
özel olarak O’na, 'Biz kötü ruhu neden kovamadık? ’ diye sordular. İsa onlara,
‘Bu tür ruhlar ancak dua ve oruçla kovulabilir ’ cevabını verdi. ”
Öğrenciler bu tür kötü ruhların kovulmalarının zorluğunu
anladılar. Rabb İsa’nın gücüne iman ve dua ile oruç tutarak hakkıyla
güvenmediklerinden bu mucizeyi gerçekleştirmeye güçleri yoktu.
30-32. Ayetler: “Oradan ayrılmış Celile bölgesinden
geçiyorlardı. îsa hiç kimsenin bunu bilmesini istemiyordu. Öğrencilerine ders
verirken şöyle diyordu:
İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek,
ama öldürüldükten üç gün sonra dirilecek. Onlar bu sözleri anlamıyor, İsa ’ya
soru sormaktan da korkuyorlardı. ”
Matta’nın 17. Bölüm 22 ve 23. Ayetlerine bakınız.
Öğrenciler İsa’nın kurtarıcı ve padişah olduğunu
umduklarından O'nun ölümüne dair bu ayetlerde ifade olunan bu tür haberleri
anlayamadılar.
33-34. Ayetler: “Kefernahum’a vardılar. Eve girdikten
sonra îsa onlara, ‘Yolda aranızda neyi tartışıyorsunuz?’ diye sordu.
Hiçbirinden ses çıkmadı. Çünkü »
yolda aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı. ”
îsa öğrencilerinin yolda giderken, 30-32. Ayetlerde bulunan
haberlere uymayan tartışmalarını biliyordu. Onlara bu konudan dolayı soru
sorduğunda onlar da tartışmalarının yersiz olduğunu anlayıp söylemekten
utanmışlar ise de, Matta’nın 18. Bölüm 1. Ayetine göre düşünce ve
tartışmalarını Rabb İsa’dan gizleyemediklerini gördüklerinde bu konuyu açıkça
itiraf etmişlerdir.
35-37. Ayetler: “îsa oturup Onikileri yanına çağırdı.
Onlara ‘Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun, herkesin hizmetkarı olsun ’
dedi. Küçük bir çocuğu alıp orta yere dikti, sonra onu kucağına alarak onlara
şöyle dedi: Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş
olur. Beni kabul eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur. ”
Matta’nın 18. Bölüm 2-5. Ayetlerine bakınız.
38-40. Ayetler: “Yuhanna O’na, ‘Öğretmenim’ dedi, senin
adınla cin kovan birini gördük, ama bizi izleyenlerden olmadığı için ona engel
olmaya çalıştık. İsa, ‘Ona engel olmayın’ dedi. Çünkü benim adımla mucize yapıp
da hemen ardından beni kötüleyecek kimse yoktur. Bize karşı olmayan, bizden
yanadır. ’’
Yuhanna İsa’nın sözlerinden bu ayetlerde bildirilen
öğrencilerin hal ve hareketlerinin uygunsuz olduğunu gördüğü kuvvetli
ihtimaldir. Çünkü İsa’nın ismiyle bir mucize gerçekleştirmiş olan kimse gerek
onun yanındaki öğrenciler gibi sürekli bulunsun, gerek bulunmasın yine bu mucizeyi
Rabb İsa’ya iman ederek gerçekleştirdiği halde, İsa’nın düşmanlarından olması
mümkün değildir. Herkesin îsa’nm ismini söylemekle kalben O’na iman etmek
önemli olup, ne şekilde söyledikleri o kadar önemli değildir. Bu konuların daha
ayrıntılı incelenmesi ve açıklanması için Matta’nın 12. Bölüm 30. Ayetine
bakınız.
41.
Ayet:
“Size doğrusunu söyleyeyim, Mesih’e ait olduğunuz için sizlere bir bardak su
içiren ödülsüz kalmayacaktır. ”
Matta’nın 10. Bölüm 42. Ayetine bakınız.
42.
Ayet:
“Kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, boynuna kocaman
bir değirmen taşı geçirilip denize atılması kendisi için daha iyi olur.
Matta’nm 18. Bölüm 6, 7 ve 10. Ayetlerine bakınız.
43-50. Ayetler: “Eğer elin seni günaha sokarsa, onu kes.
Çolak olarak yaşama kavuşman, iki el sahibi olarak sönmez ateşe, cehenneme
gitmenden iyidir. Oradakileri kemiren kurt ölmez, kayan ateş de sönmez. Eğer
ayağın seni günaha sokarsa, onu kes. Tek ayaklı olarak yaşama kavuşman, iki
ayak sahibi olarak cehenneme atılmandan daha iyidir. Oradakileri kemiren kurt
ölmez, yakan ateş de sönmez. Eğer gözün seni günaha sokarsa, onu çıkarıp at.
Tanrı ’nın egemenliğine tek gözle girmen, iki göz sahibi olarak cehenneme
atılmandan daha iyidir. Oradakileri kemiren kurt ölmez, yakan ateş de sönmez.
Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır. Tuz yararlıdır. Ama tuz, tuzluluğunu
yitirirse, ona tekrar nasıl tat verebilirsiniz? İçinde tuz olsun ve
birbirinizle barış içinde yaşayın.
Bu ayetlerde bulunan konuların ayrıntılı olarak açıklanması
için Matta’nm 5. Bölüm 13, 29 ve 30. Ayetleri, 18. Bölüm 8 ve 9. Ayetleri, 25.
Bölüm 46. Ayeti ve Yeşaya’nm 66. Bölüm 24. Ayetine bakınız. ।
49.
Ayetin
manası, her kurbanın tuzla korunduğu gibi, iman sahipleri de ateşle imtihan
olunup, temiz olarak korunur. 50. Ayette olan öğütün özeti, ilahi lütufa
güvenmeyen kimselere yukarıda geçen etkili denemelerin en küçük meyveleri hasıl
olmayıp, öğrenciler ve bütün Hıristiyanlar da kendilerine gelen tecrübeler
faydasız olmayıp birbiriyle barış ve sevgi ile zaman geçirsinler.
ONUNCU BÖLÜM
(1-12) İsa’nın evlilikle
ilgili verdiği ders, (13-16) O'nun küçük çocuklara dua etmesi, (17-27) Genç bir
memura konuşup , zengin kimselerin uğradıkları tehlikeleri açıklaması, (28-31)
Öğrencilerine söz verdiği mükafat, (32-34) Kendisinin hakaret ve eziyet görerek
çarmıha gerileceğini ve tekrar hayata döneceğini haber vermesi, (35-45) Yuhanna
ile Yakup’un uygunsuz istekleri, (46- 52) İsa’nın Bartimay adında kör bir adamı
iyileştirdiğini açıklar.
1.
Ayet:
“îsa oradan ayrılıp Yahudiye sınırlarına, Şeria nehrinin ötesine geçti.
Çevresinde yine kalabalıklar toplanmıştır; her zaman ki gibi onlara ders
veriyordu. ”
Bu ayette Matta’nm 19. Bölüm 1 ve 2. Ayetleri
karşılaştırıldığında İsa’nın adetinin aynı zamanda hem kalabalığa ders hem de
onların hastalarını iyileştirmek olduğu anlaşılır.
2-12. Ayetler: “Yanına gelen bazı Ferisiler O’nu sınamak
amacıyla, 'Bir erkeğin, karısını boşaması Kutsal Yasa’ya uygun mudur?' diye
sordular. İsa karşılık t
olarak, ‘Musa size ne buyurdu? ’ dedi. Onlar, 'Musa,
erkeğin bir boş kağıdı yazarak karısını boşamasına izin vermiştir' dediler. İsa
onlara, ‘Musa bu buyruğu size yüreklerinizin katılığından dolayı yazdı’ dedi.
Tanrı, yaratılışın ta başlangıcından insanları erkek ve dişi olarak yarattı. Bu
nedenle adam annesini babasını bırakacak, karısına bağlanacak ve ikisi tek bir
beden olacaklar. Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı
’nın birleştirdiğini insan ayırmasın. Öğrencileri evde O ’na yine bu konuyla
ilgili bazı sorular sordular. İsa onlara, ‘Karısını boşayıp başkasıyla evlenen,
karısına karşı zina etmiş olur. Kocasını boşayıp başkasıyla evlenen kadın da
zina etmiş olur. ’ dedi ”
Bu ayetlerin konulan Matta’nm 19. Bölüm 3-12. Ayetleriyle,
5. Bölüm 13 ve 32. Ayetlerinde aynntıh olarak açıklanmıştır.
13-16. Ayetler: “Bu arada bazıları küçük çocukları
İsa’nın yanına getiriyor, onlara dokunmasını istiyorlardı. Ne var ki,
öğrenciler onları azarladılar. İsa bunu görünce kızdı, öğrencilerine, ‘Bırakın,
çocuklar bana gelsin. Onlara engel olmayın’ dedi. Çünkü Tanrı ’nın Egemenliği böylelerinindir.
Size doğrusunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliğini bir çocuk gibi kabul etmeyen,
bu egemenliğe asla giremez. Çocukları kucağına aldı, ellerini üzerlerine koyup
onları kutsadı. ”
Bu ayetler ile Matta’nın 19. Bölüm 13-15. Ayetleri,
Luka’nın 18. Bölüm 15-17. Ayetleriyle karşılaştırınız.
Adamlar İsa’nın yanma geldiklerinde O'nun iyiliklerine
kavuşmak için çocuklarını da beraber getirmelerini insan yaratılışına uygun bir
şeydir. * Öğrenciler getirenleri azarladılar* Öğrencilerin bu müdahaleleri uygun
değildi. İsa tarafından uygun bir şekilde azarlanmışlardır. *Tann’nm Egemenliği
böylelerinindir* Ebedi mutluluk ve hayata kavuşacak olanlar arasında pekçok
çocukken ölmüş olanların bulunacağı şüphesiz olursa da, bu sözün gerçek anlamı,
ebedi mutluluk ve hayata kavuşmak isteyenlere ahlakça küçük çocukların durumuna
uygun alçak gönüllülük samimi kalple iman ve saf sevgi daha gereklidir. 16.
Ayetten açıkça anlaşılır ki, İsa, büyük sevgisinden dolayı bu çocukların anne
ve babası tarafından istendiğinden çok olarak çocukları kucağına alıp kutsadı.
17-22. Ayetler: "İsa yola çıkarken biri koşarak
yanına geldi. Önünde diz çöküp I
O’na, ‘Yüce öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne
yapmalıyım? ’ dedi. Isa ona, ‘Bana neden yüce diyorsun? Yüce olan tek biri var,
o da Tanrı’dır' dedi. O'nun buyruklarını biliyorsun: Adam öldürme, zina etme,
hırsızlık yapma, yalan yere şahitlik etme, kimsenin hakkını yeme, annene babana
saygı göster. Adam, ‘Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine
getiriyorum ’ dedi. Ona sevgiyle bakan İsa, ‘Bir tek eksiğin var, git neyin
varsa, sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hâzinen olur. Sonra
çarmıhını yüklen gel, beni izle ’ dedi. Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı,
üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. ”
Bu ayetlerin açıklaması için Matta’nın 19. Bölüm 16-22.
Ayetlerine bakınız.
23-27. Ayetler: "İsa çevresine göz gezdirdikten
sonra öğrencilerine, 'Varlıklı kişilerin Tanrı egemenliğine girmesi ne güç
olacak!’ dedi, öğrenciler O'nun sözlerine şaştılar. Ama İsa onlara yine,
‘Çocuklar, Tanrı ’nın Egemenliğine girmek ne güçtür! Devenin iğne deliğinden
geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır' dedi.
Öğrenciler büsbütün şaşırmışlardı. Birbirlerine, ‘Öyleyse kim kurtulabilir?'
diyorlardı. İsa onlara bakarak, 'İnsanlar için bu imkansız ama Tanrı için
değil. Tanrı için herşey mümkün ’ dedi. ’’
Bu ayetlerdeki mananın özü zenginliğe önem verip, mal
toplamaya fazlasıyla istekli olanların uğramakta oldukları tehlikeyi
göstermekten ibarettir. Bu tehlike mal ve mülkü arttırdıkları halde, kendi
ruhlarını şeytana teslim etmek ve ebedi yok oluşa uğramaktan ibarettir. Bu
ayetlerin daha fazla açıklaması için Matta’nın 19. Bölüm 23- 26. Ayetlerine
bakınız.
23-31. Ayetler: "Petrus O'na, 'Bak, biz her şeyi
bırakıp senin ardından geldik’ demeye başladı. 'Size doğrusunu söyleyeyim’ dedi
îsa, 'Benim ve Müjde’nin uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını,
çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle
birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek
çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. Ne var ki, birincilerin
birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak. ” ।
Bu ayetlerin açıklaması için Matta’nm 19. Bölüm 27-30.
Ayetlerine bakınız.
32-34. Ayetler: "Yola çıkıp Kudüs’e gidiyorlardı.
İsa önlerinde yürüyordu. Öğrencileri şaşkınlık içinde ardından giderken
korkuyorlardı. İsa Onikileri bir yana çekip kendi başına gelecekleri anlatmaya
başladı: ‘Şimdi Kudüs ’e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkahinlerin ve din
bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da O ’nu ölüm cezasına çarptıracak
ve diğer uluslara teslim edecekler. O ’nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve
O ’nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki, o, üç gün sonra dirilecek' dedi. ”
Bu ayetler ile Matta’nm 20. Bölüm 17-19. Ayetlerini
karşılaştırınız. Matta’nm 16. Bölüm 12. Ayet ve 17. Bölüm 22 ve 23. Ayetlerinde
yazıldığı üzere İsa ilk önce öğrencilerine kendi ölümü ile ilgili haber vermiş
ise de, o zaman daha açık ve daha ayrıntılı şekilde bu konulan gösterdi. Bu
konular ileride gelecek 14 ve 15. bölümlerde açıklanacaktır.
35-45. Ayetler: “Zebedi’nin oğulları Yakup ile Yuhanna
İsa’ya yaklaşıp, 'öğretmenimiz, bir dileğimiz var, bunu bizim için yapmanı
istiyoruz’ dediler. İsa onlara, 'Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz? ’■ diye
sordu. ‘Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma
ayrıcalığı ver’ dediler. İsa, Siz ne dilediğinizi biliyor musunuz? Benim
içeceğim kaseden siz içebilir misiniz? Benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz
olabilir misiniz? ’ dedi. ‘Evet, olabiliriz ’ dediler. îsa onlara, ‘Benim
içeceğim kaseden siz de içeceksiniz, benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz
olacaksınız ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde
değil. Bu yerler belirli kişiler için hazırlanmıştır. ’ Dedi. Bunu işiten diğer
on öğrenci Yakup ’la
Yuhanna ’yı gücenmeye başladılar. îsa onları yanına çağırıp
şöyle dedi: Bilirsiniz ki, milletlerin önderleri sayılanlar, onları egemenlik
hırsıyla yönetirler, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler.
Sizin aranızda böyle olmayacak. Aramızda büyük olmak isteyen, diğerlerinin
hizmetkarı olsun. Aranızda birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. Çünkü
İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna
feda etmeye geldi. ”
Bu ayetlerin ayrıntılı olarak açıklanması için Matta’nın
20. Bölüm 20-28. Ayetlerine bakınız. Bunu da hatırda tutmak gerekir. Bu konuşma
sırasında îsa Yahudi liderleri tarafından birkaç gün sonra öldürülmek üzere
öğrencileriyle beraber son defa Kudüs’e gidiyordu.
46.
Ayet:
"Sonra Eriha ’ya geldiler. İsa, öğrencileri ve büyük bir kalabalıkla
birlikte Eriha ’dan ayrılırken, Timay oğlu Bartimay adında kör bir dilenci yol
kenarında oturuyordu. ”
Matta’nm 20. Bölüm 29. Ayetine göre orada iki tane kör
bulundu fakat hiçbirinin ismi geçmedi. Başka yerlerde buna benzer aykırılık
bulunduğu gibi burada da anlaşılmalıdır ki, gerçekte iki kişi vardı fakat
birisinin durumu farklı ya da kendisi
I
halk arasında tanınmış olduğundan bunun durumunun
açıklanması uygun görülmüştür. Bu fakir ve körün ismiyle babasının ismi de
burada geçtiğinden insanlar arasında tanınan bir kişi olduğu anlaşılır. Eriha
şehri Kudüs’ten 6-7 saat uzaklıkta ve kuzeydoğu tarafındaydı.
47.
Ayet:
"İsa'nın orada olduğunu duyunca, ‘Ey Davud Oğlu îsa, halime acı!’ diye
bağırmaya başladı. ”
Bu çaresiz adam kendisini İsa’nın iyileştirmeye gücü
olduğuna iman edip, güvendiği bu ayetten açıkça anlaşılır.
48-49. Ayetler: "Birçok kimse onu azarlayarak
susturmak istediyse de o, ‘Ey Davut Oğlu, halime acı! ’ diyerek daha çok
bağırdı. İsa durdu, ‘Çağırın onu ’ dedi. Kör adama seslenerek, ‘Ne mutlu sana!
Kalk, seni çağırıyor! ’ dediler. ’’
Kalabalık îsa’mn durup bu tür bir iki sefil ve çaresiz kör
dilenciyi iyileştirmesini son derece küçük ve uygunsuz sayıp, adamın feryadım
susturmaya çalışmışlarsa da adam istediği iyiliği fazlasıyla değerli
bildiğinden feryat etmekten vazgeçmedi. îsa en alçak ve fakir olanlara
acımaktan asla geri durmadı. Bu kör adam îsa’nm kendisini çağırdığım duyduğunda
ne kadar çok sevinmişti.
50-52. Ayetler: “Adam elbisesini üstünden atarak ayağa
fırladı ve İsa’nın yanına geldi. İsa ona, ‘Senin için ne yapmamı istiyorsun?'
diye sordu. Kör adam, ‘Öğrenmenim, gözlerim görsün’ dedi. İsa, ‘Gidebilirsin,
imanın seni kurtardı’ dedi. Adam o anda yeniden görmeye başladı ve yol boyunca
İsa ’nın ardından gitti. ”
Bu adam gözlerinin görmemesinden acı duyarak iyileşmek için
her şeyi bilen , I
ve büyük olan Rabb îsa’ya sığındığında, îsa ona merhamet
etmeye hazırdı. Hemen istediği iyiliği onun imanına bağışladı. Kör adamın
durumu her günahkarın durumuna güzelce bir örnektir. Çünkü günah adamın can
gözünü kapatır fakat günahkar kendisi ruhça aydınlanarak iyileşmeye muhtaç
olduğunu hissedip, itiraf ederek samimi kalp ve iman ile Rabb îsa’ya sığındığı
halde cari gözü açılıp gerçekten bağışlanma ve ebedi mutluluk ümidine kavuşur.
t
ON BİRİNCİ BÖLÜM
(1-11) Bütün halk
tarafından saygı gösterilen İsa’nın Kudüs’e girmesi, (12-14) O'nun meyvesiz bir
incir ağacını lanetlemesi, (15-19) O'nun tapınağı temizlemesi, (20-26)
Öğrencileriyle iman ve dua ile ilgili konuşması, (27-33) kahinleri susturmasını
açıklar.
1-11. Ayetler: “Kudüs’e yaklaşıp Zeytin dağının
yamacında bulunan Beytfacı ile Beytanya’ya geldiklerinde İsa öğrencilerinden
ikisini şu sözlerle köye gönderdi: Karşınızdaki köye gidin. Köye girer girmez,
üzerine daha hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. Onu
çözüp bana getirin. Biri size, ‘Bunu niye yapıyorsunuz?’ derse, Rabbin ona
ihtiyacı var, hemen geri gönderecek’ dersiniz. Gittiler ve yol üzerinde bir
evin sokak kapısının yanında bağlı buldukları sıpayı çözdüler. Orada
duranlardan bazıları, ‘Sıpayı ne diye çözüyorsunuz? ’ dediler, Öğrenciler
îsa’nm kendilerine söylediklerini tekrarlayınca, adamlar onları rahat bıraktı.
Sıpayı îsa’ya getirip üzerine kendi giysilerini yaydılar. îsa da sıpaya bindi.
Birçokları giysilerini, bazıları da çevredeki ağaçlardan kestikleri dalları
yola serdiler. Önden gidenler ve arkadan gelenler şöyle bağırıyordu: ‘Hozana!
Rabb ’in adıyla gelene övgüler olsun! Atamız Davut’un yaklaşan egemenliği kutlu
olsun! En yücelerde
Hozana!’ İsa Kudüs’e varınca tapınağa gitti, her tarafı
gözden geçirdi. Sonra vakit ilerlemiş olduğumdan Onikilerle birlikte Beytanya
’ya döndü. ”
Bu ayetlerde bildirilen olayın açıklaması için Matta’nın
20. Bölüm 1-11. Ayetlerine bakınız.
12-14. Ayetler: "Ertesi gün Beytanya'dan
çıktıklarında İsa açıkmıştı. Uzakta, yapraklanmış bir incir ağacı görünce belki
üzerinde incir bulurum diye yaklaştı. Ağacın yanına vardığında yapraktan başka
birşey bulamadı. Çünkü incir mevsimi değildi. İsa ağaca, ‘Artık senden hiç
kimse bir daha meyve yemesin!’ dedi. Öğrenciler de bunu duydular.
Bu ayetlerin açıklaması için bu sözlere bağlı olan ileride
gelecek 20-24. Ayetlere bakınız.
15-19. Ayetler: “Oradan Kudüs’e geldiler. İsa tapınağın
avlusuna girerek oradaki satıcı ve alıcıları dışarı kovmaya başladı. Para
bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. Yük taşıyan hiç
kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermedi. Halka ders verirken,
şunları söyledi: ‘Benim evime, tüm ulusların dua evi denecek’ diye yazılmamış
mıdır? Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz. Başkahinler ve din bilginleri
bunu duyunca îsa ’yı yok etmek için bir yol aramaya başladılar. O’ndan korkuyorlardı.
Çünkü bütün halk O’nun öğretisine hayrandı. Akşam olunca İsa ’yla öğrencileri
şehirden ayrıldı. ”
Matta’nın 21. Bölüm 12-15. Ayetlerine bakınız.
20-24. Ayetler: “Sabah erkenden incir ağacının yanından
geçerlerken, ağacın kökten kurumuş olduğunu gördüler. Olayı hatırlayan, Petrus,
‘Rabbi, bak! Lanetlediğin incir ağacı kurumuş’ dedi. İsa onlara şu karşılığı
verdi: Tanrı’ya iman edin. Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, ‘Kalk,
denize atıl!’ der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa,
dileği yerine gelecektir. Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her
şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dilediğiniz yerine gelecektir. ”
Yukarıdaki 12-14. Ayetlerin bu ayetlerle beraber okunması
gerekir. "“Sabahleyin* Isa’nın çarmıha gerildiği haftanın Çarşamba sabahı
idi. Bu mucize bir örneği içine alan bir mucizeydi. Bu incir ağacına önemli
dersin gösterilmesi için Rabb îsa tarafından kişisel ahlaka sahip olan bir kişi
gibi burada bakıldı (nazar olundu).
Bundan başka İsa’nın bütün mucizeleri İlahî merhameti
gösterip, insanların faydası için gerçekleştirilerek yalnız bu mucize, azab
hükmü mucizesi olup, bu da örnek anlamıyla ruhsuz bir ağaç üzerine
gerçekleştirilmiştir. İsa bu ağacın yanma gelmeden önce meyvesiz olduğunu
bilmekle birlikte, incir bulmayı ümid ederek gitmediği açıktır. Fakat o zaman
incir zamanı değil ise de, bu ağacın yapraklanmış olması meyveli olmasının
işaretidir. Bu incir ağacı, bazı insanlar görünüşte kendilerini iyi gösterip,
gerçekte böyle olmadıklarım gösterir. Bunun üzerine üstünlük ve dindarlık
yalnız görünüşte yani ikiyüzlülük ile olup, samimi kalple iyi işleri yapmadığı
halde hepsinin boş ve uygunsuz olduğunu öğrencilerine göstermek için İsa, bu
ağacı kuruttu. İsa’nın bu mucizesi bir kişi ya da bir milletten Tanrı,
doğruluk, itaat ve iman meyvesini istediğinde bunlar tarafından yalnız
görünüşte boş iyilik iddiası, yaprakları bulunduğu halde ne şekilde cezaya
uğrayacaklarını gösterir. Bundan başka bu mucize ile İsa, öğrencilerine imanın
gücünü de göstermiş ise de, 23 ve 24. Ayetlerden anlaşılmamalıdır ki, mutlaka
her ne istersen alacağım diyerek dua eden adamın her bir isteği, olduğu gibi
Tanrı tarafından istediği ruhanî nimetlere kavuşacaktır. Bu gerçek iman
aracılığıyla dünya ehli ve dalalet ehli arasında mümkün olmayan değerli şeyler,
imanlıya mümkün olur.
25-26. Ayetler: “Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine
karşı bir şikayetiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerde olan Babanız da sizin
suçlarınızı bağışlasın. Ama siz bağışlamazsanız, göklerde olan Babanız da sizin
suçlarınızı bağışlamaz. ”
Matta’nm 6. Bölüm 12,14 ve 15. Ayetlerine bakınız.
27-33. Ayetler: “Yine Kudüs’e geldiler. İsa tapmakta
gezinirken başkahinler, din bilginleri ve ihtiyarlar O’nun yanına gelip,
‘Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bunları yapma yetkisini sana kim verdi? ’
diye sordular. İsa da onlara, ‘Size bir soru soracağım. Bana cevap verin, ben
de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylerim’ dedi. ‘Yahya’nın vaftiz etme
yetkisi Tanrı’dan mıydı, insanlardan mıydı? Cevap verin bana’ diye sordu. Bunu
aralarında şöyle tartışmaya başladılar: Tanrı’dan dersek, ‘Öyleyse ona niçin
inanmadınız?’ diyecek. Yok eğer insanlardan dersek. . . Halkın tepkisinden
korkuyorlardı. Çünkü herkes Yahya’yı gerçeklen peygamber sayıyordu. İsa’ya,
‘Bilmiyoruz’ diye cevap verdiler. İsa da onlara, ‘Ben de size bunları hangi
yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim ’ dedi. ”
Bu ayetlerin açıklaması için Matta’nın 21. Bölüm 23-27.
Ayetlerine bakınız.
ON İKİNCİ BÖLÜM
(1-12) Kötü bağcıların
örneği, (13-17) İsa’nın Ferisiler tarafından vergi ile ilgili sorulan soruya
cevabı, (18-27) O'nun Sadukiler tarafından kıyametle ilgili sorulan soruya
cevabı, (28-34) Bir din bilgininin kutsal yasa ile ilgili sorduğu soruya
cevabı, (35-37) Onun, Mesih, Davut’un Oğlu, hem de Onun Rabbi olduğu i
ile ilgili sorduğu soru,
(38-40) Bütün halka, ikiyüzlü öğretmenlerden sakınmaları gerektiği konusundaki
emri, (41-44) O'nun fakir bir dul kadının verdiği sadakayı güzel bulup takdir
etmesini açıklar.
1.
Ayet:
“îsa onlara benzetmelerle seslenmeye başladı. Adamın biri bir bağ dikmiş,
çevresini çitle çevirmiş, üzüm sıkmak için bir çukur kazmış, bir de bekçi
kulesi yapmış. Sonra bağı bağıcılara kiralayıp yolculuğa çıkmış. ”
Bu ayet ve ileride gelecek ayetlerle Yeşaya’mn 5. Bölüm
1-7. Ayetlerini inceleyiniz. Bu bağ sahibi Tanrı’yı temsil eder. Çit, çukur ve
bekçi kulesi bulunan bağ Tanrı tarafından Israiloğullarına verilen çok nimet ve
özel imtiyazları açıklar. Çünkü Tanrı bu milleti diğer bütün milletlerden
ayırmıştır. Kendi milletini ifadesiyle seçtikten sonra yüce kişiliğini ve
sıfatını özel olarak onlara göstermiştir. Dinî yasayı ve devlet esaslarım
oluşturarak doğru ibadetin yolunu onlara gösterip anlaşma yapmıştır. O milletin
soyunda insanların kurtarıcısı çıkacağını haber vermiştir. Tanrı bu millet için
öğretmenler ve doğru yolu gösteren kişiler gönderip onlar, onun İlahî
emirlerine uymakla bütün halkın da uyup itaat etmelerini öğretmeyi onlardan
istedi.
2.
Ayet:
“Mevsimi gelince bağın ürününden kendisine düşen payı almak üzere bağcılara
bir köle yollamış. ”
Tanrı Israiloğullarına gönderdiği nimetlere karşılık
onlardan itaat ve ibadet etmelerini istedi.
3-5. Ayetler: “Bağcılar köleyi yakalayıp dövmüş ve eli
boş göndermişler. Bağ sahibi bu kez onlara bir başka köle yollamış. Onu da
başından yaralamış ve aşağılamışlar. Birini daha yollamış, ama onu da
öldürmüşler. Daha birçok köle yollamış. Bunların kimini dövmüş, kimini
öldürmüşler. ”
Bu köleler Tanrı tarafından Israiloğullarına birbiri
ardınca gönderilen peygamberleri temsil edip, bunlardan bazıları eziyet çekip
hapsolunmuş, bazıları da öldürülmüştür. Tann tarafından istenen itaat ve saf
ibadete karşılık İsrailoğulları isyan edip, putperestlik yaparak günah
kazanmışlardır.
6-8. Ayetler: “Bağ sahibinin yanında tek biri kalmış, o
da sevgili oğluymuş, ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek bağcılara en son onu yollamış.
Ama bağcılar birbirlerine ‘Mirasçı bu, gelin onu öldürelim, miras bizim olur ’
demişler. Böylece onu yakalayıp öldürmüşler ve bağdan dışarı atmışlar. ”
Isa zamanında olan, Yahudi liderleri bekledikleri Mesih’i
millet ve devlet olarak kurtarıcı zannettiklerinden îsa, Tanrı’nın Oğlu
iddiasıyla ortaya çıkıp, onlardan iman, itaat ve saf ibadet istediğinde onlar
onun iddiasını kabul etmek üzere meydana gelen delillerin tamamıyla kendisini
de reddedip hemen o zamanda İlahî emirleri aşağılayarak bütün milleti
sapkınlığa sokmaya, İsa’ya düşmanlık ve kötülük edip suçlamak için
birbirleriyle görüşüyorlardı.
9. Ayet: “Bu durumda bağ sahibi ne yapacak? Gelip
bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına verecek. ”
Matta’nm 21. Bölüm 40 ve 41. Ayetlerine göre bu soruya ilk
önce Ferisiler tarafından cevap verildi. Çünkü bu benzetmenin hükmüyle
kendilerinin mahkum olacaklarını anlamadılar. Fakat İsa benzetmenin manasını
şüpheli bırakmayıp, onların cevabını tekrar ederek, Matta’nm 21. Bölüm 43.
Ayetinde yazılı yani *Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği
sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştirecek bir ulusa verilecek* sözünü de
buyurmuştur.
10-11. Ayetler: “İsa onlara şunu sordu: Kutsal Yazılarda
şu sözleri hiç okumadınız mı? Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı
oldu. Rabb ’in işidir bu, gözümüzde harika bir iş. ”
Mezmurlarm 118. Bölüm 22. Ayetine bakıldıktan sonra İsa
Yahudiler tarafından reddolundu ise de, yine Tanrı’nın seçilmiş kulu olduğu
anlaşılır. Onun bu şekilde reddolunması fazlasıyla şaşılacak bir şey ise de,
O'nun Tanrı tarafından bütün insanlığın kurtarıcısı ve milletinin lideri olmak
üzere seçilmesi uygun ve İlahî hikmeti gösteren bir şeydir. Matta’nm 21. Bölüm
44. Ayeti yani *Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine
düşerse, onu ezip toz edecek* Sözü burada okunmalıdır. Yani îsa hakkında
haberdar olmayıp, ya da onun yerine başka kurtarıcı ve şafaatçıya iman edenler
kurtuluş ve ebedi hayata kavuşma ümidlerinden mahrum olacak olursalar da Rabb
İsa hakkında haberleri olanlar onu reddettikleri halde daha şiddetli azabı hak
edecekleri bu ayetten anlaşılır.
12. Ayet: “İsa’nın bu benzetmede kendilerinden söz
ettiğini anlayan Yahudi önderler O’nu tutuklamak istediler; ama halkın tepkisinden
korktukları için O'nu bırakıp gittiler. ”
13-17. Ayetler: “Daha sonra İsa’yı söyleyeceği sözlerle
tuzağa düşürmek amacıyla Ferisilerden ve Hirodes yanlılarından bazılarını O'na
gönderdiler. Bunlar gelip İsa 'ya, 'öğretmenimiz, senin dürüst biri olduğunu,
kimseyi kayırmadan, insanlar arasında ayrım yapmadan Tanrı yolunu dürüstçe
öğrettiğini biliyoruz. Sezar ’a vergi vermek Kutsal Yasa’ya uygun mu, değil mi?
Verelim mi, vermeyelim mi?’ dediler. Onların ikiyüzlülüğünü bilen İsa şöyle
dedi: ‘Beni neden sınıyorsunuz? Bana bir dinar getirin bakayım. ’ Parayı
getirdiler. İsa onlara, ‘Bu resim, bu yazı kimin? ’ diye sordu. ‘Sezar’ın’
dediler. İsa da onlara, ‘Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını da Tanrı
’ya verin ’ dedi. İsa ’nın sözlerine şaşakaldılar. ”
Matta’nm 22. Bölüm 15-22. Ayetlerine bakınız.
18-27. Ayetler: “Ölümden sonra diriliş olmadığını
söyleyen Sadukiler İsa ’ya gelip şunu sordular: Öğretmenimiz Musa yazılarında
bize şöyle buyurmuştur: Eğer bir adamın kardeşi ölüp bir dul bırakır ama çocuk
bırakmazsa sağ kalan kardeş, ölenin karısını alıp soyunu sürdürsün. Yedi kardeş
vardı. Birincisi evlendi ve çocuk sahibi olmadan öldü. İkincisi aynı kadını
aldı, o da çocuk sahibi olmadan öldü. Üçüncüsü de öyle oldu. Yedisi de çocuksuz
öldü. Hepsinden sonra kadın da öldü. Diriliş günü, ölümden dirildiklerinde
kadın bunlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü yedisi de onunla evlendi. İsa
onlara şöyle karşılık verdi: Ne Kutsal Yazıları ne de Tanrı’nın gücünü
biliyorsunuz. Yanılmanızın nedeni de bu değil mi? İnsanlar ölümden dirilince ne
evlenir ne evlendirilir, göklerdeki melekler gibidirler. Ölülerin dirilmesi
konusuna gelince, Musa’nın kitabında alevlenen çalıyla ilgili bölümde Tanrı’nın
Musa'ya söylediklerini okumadınız mı? Ben İbrahim'in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı
ve Yakup’un Tanrısı ’yım, diyor. Tanrı ölülerin değil, yaşayanların Tanrısı
’dır. Siz büyük bir yanılgı içindesiniz. ”
Bu ayetlerin açıklaması için Matta’nm 22. Bölüm 23-30.
Ayetlerine bakıp Luka’nm 20. Bölüm 27-40. Ayetleriyle karşılaştırınız.
28-34. Ayetler: "Onların tartışmalarını dinleyen ve
İsa’nın onlara güzel bir I
cevap verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp O’na, ‘Tüm
buyrukların en önemlisi hangisidir? ’ diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi: En
önemlisi şudur: ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız olan Rabb tek Rabb ’dir. Tanrın
olan Rabb ’i bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle
sev. ’ İkincisi de şudur: ‘Komşunu kendin gibi sev. ’ Bunlardan daha büyük
buyruk yoktur. Din bilgini İsa ’ya, İyi söyledin öğretmenim. Tanrı tektir ve
O'ndan başkası yoktur’ demekle doğruyu söyledin, dedi. İnsanın Tanrı ’yı bütün
yüreğiyle, bütün anlayışıyla ve bütün gücüyle sevmesi, komşusunu da kendi gibi
sevmesi, tüm yakılmalık adaklardan ve sunulan kurbanlardan daha önemlidir. İsa,
onun akıllıca cevap verdiğini görerek, ‘Sen Tanrı’nın Egemenliğinden uzak
değilsin’ dedi. Bundan sonra kimse O’na soru sormaya cesaret edemedi. ”
Matta’nın 22. Bölüm 34-40. Ayetlerine bakınız.
35-37. Ayetler: "İsa tapınakta ders verirken şunu
sordu: Nasıl oluyor da din bilginleri, ‘Mesih, Davut’un oğludur’ diyorlar.
Davut’un kendisi, Kutsal Ruh’tan esinlenerek şöyle demişti: ‘Rabb Rabbime dedi
ki, Ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek, sağımda otur. ’
Davut ’un kendisi O ’ndan Rabb diye söz ettiğine göre, O, nasıl Davut’ün oğlu
olur? Oradaki büyük kalabalık O’nu can-ı gönülden dinliyordu. ”
Matta’nın 22. Bölüm 41-46. Ayetlerine bakınız.
* Oradaki büyük kalabalık O'nu can-ı gönülden dinliyordu. *
Yani halkın çoğunluğu demektir. Kalabalık ve millet genel Hıristiyan tarihinden
anlaşıldığına göre, o zamanda bulunduğu gibi îsa’nm müjdesini kabul edenlerin
çoğu zengin, alim, rütbeli ve kibar olanlardan başka kimselerden oluşmaktaydı.
Çünkü încil’in hükümleri gereğince gurur, kibir, hased, hırs ve nefsanî arzuya
yer verilmez. Korintlilere Birinci Mektup’un 1. Bölüm 27-29. Ayetlerine
bakınız.
38-40. Ayetler: "İsa ders verirsen şöyle dedi: Uzun
kaftanlar içinde dolaşmaktan, meydanlarda selamlanmaktan, havralarda en seçkin
yerlere ve şölenlerde başköşelere kurulmaktan hoşlanan din bilginlerinden
sakının. Dul kadınların malını mülkünü sömüren, gösteriş için uzun uzun dua
eden bu kişilerin cezası daha da ağır olacaktır. ”
Luka’nın 21. Bölüm 1-11. Ayetlerine bakınız. Bu ayetler
Matta’nm 23. Bölüm 1-12. Ayetlerinde daha ayrıntılı açıklanmıştır.
41-44. Ayetler: “İsa tapmaktaki bağış kutusunun
karşısında oturmuş, kutuya para atan halkı seyrediyordu. Birçok zengin kişi
kutuya büyük paralar attı. Yoksul bir dul kadın da geldi, birkaç kuruş
değerinde iki bakır para attı. Öğrencilerini yanına çağıran İsa onlara şöyle
dedi: Size doğrusunu söyleyeyim, bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok
para attı. Çünkü diğerlerinin hepsi, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın
ise yoksulluğuna rağmen, varını yoğunu, geçinmek için elinde bulunanın tümünü
verdi. ”
Bu bağış kutusu tapınağa girenlerin hediyelerini almak için
uygun bir yere konulup, tapınağın masrafları için herkesin ‘hediyelerini bu
bağış kutusu alırdı. Doğal olarak zengin olanlar büyük hediye sunarlardı. İsa
fakir kadını ve onun sadakasını önemle vurgulayarak güzel göstermesinin asıl
amacı, kendisi hem onun hem de zenginlerin fikir ve kalplerini biliyordu.
Kadının sadakasının Tanrı katında diğerlerinin verdikleri sadakalardan daha
değerli sayıldığını biliyordu. Çünkü, ancak dört parça u
kadar olduysa da kadının anlayışına göre can-ı gönülden
verildi. Fakat zenginler, insanlar tarafından övülmekle sevap kazanmak için bu
sadakaları verirlerdi.
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1-8. Ayetler: “İsa tapınaktan çıkarken öğrencilerinden
biri O’na, ‘öğretmenim, bak, ne görkemli taşlar! Ne görkemli yapılar! ’ dedi.
İsa ona, 'Bu büyük yapıları görüyor musun? Burada taş üstündü taş kalmayacak,
hepsi yıkılacak! ’ dedi. İsa Zeytin dağında, tapınağın karşısında otururken
Petrus, Yakup, Yuhanna ve Andreya özel olarak kendisine şunu sordular: Söyle
bize, bu dediklerin ne zaman olacak, bütün bunların gerçekleşmek üzere olduğunu
gösteren belirti ne olacak? İsa onlara anlatmaya başladı: 'Sakın kimse sizi
saptırmasın. Birçokları, Ben O’yum diyerek benim adımda gelecek ve birçok
kişiyi saptıracaklar. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyunca korkmayın.
Bunların olması gerek ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet
devlete savaş açacak; yer yer depremler, kıtlıklar olacak. ’ dedi. ”
Matta’nm 24. Bölüm 1-8. Ayetlerine bakınız.
9-13. Ayetler: “Bunlar ölümlerin başlangıcıdır. Ama siz
kendinize dikkat edin. İnsanlar sizi mahkemelere verecekler, havralarda
dövecekler. Benden ötürü valilerin ve kralların önüne çıkarılacak böylece
onlara tanıklık edeceksiniz. Ne var ki, önce Müjde ’nin tüm uluslara
duyurulması gerekir. Sizi tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, 'Ne söyleyeceğiz?’
diye önceden kaygılanmayın. O anda size ne esinlenirse onu söyleyin. Çünkü
konuşacak olan siz değil, Kutsal Ruh olacak Kardeş kardeşini, baba çocuğunu
ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına baş kaldırıp onları
öldürtecekler. Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek Ama sonuna kadar
dayanan kurtulacaktır. ”
14-37. Ayetler: “Danyal peygamberin söylediği yıkıcı
iğrenç şeyin, i
bulunmaması gereken yerde dikildiğini gördüğümüz zaman
(okuyan anlasın), Yahudiye’de olanlar dağlara kaçsın. Damda olan, evinden bir
şey almak için aşağı inmesin, içeri girmesin. Tarlada olan, abasını almak için
geri dönmesin. O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! Dua
edin ki, kaçışınız kışa rastlamasın. Çünkü o günlerde öyle bir sıkıntı olacak la,
Tanrı ’nın yarattığı kainatın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, ondan
sonra da olmayacaktır. Rabb o günleri kısaltmamış I'
olsaydı hiç kimse kurtulamazdı. Ama Rabb, seçilmiş olanlar,
kendi seçtiği kişiler uğruna o günleri kısaltmıştır. Eğer o zaman biri size,
İşte Mesih burada ’ ya da İşte şurada ’ derse, inanmayın. Çünkü sahte mesihler,
sahte peygamberler türeyecek; bunlar, mucizeler ve harikalar yaratacaklar. Öyle
ki, ellerinden gelse seçilmiş olanları saptıracaklar. Ama siz dikkatli olun.
İşte size her şeyi önceden söylemiş bulunuyorum. Ama o günlerde, o sıkıntıdan
sonra, güneş kararacak, ay ışığım vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek ve
göksel güçler sarsılacak. O zaman İnsanoğlunun bulutlar içinde büyük güç ve
görkemle geldiğini görecekler. İnsanoğlu o zaman meleklerini gönderecek, kendi
seçtiklerini, yeryüzünün bir ucundan alıp bir araya toplayacak İncir ağacından
ders alın. Dalları filizlenip yapraklarını sürünce, yaz mevsiminin yakın
olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde
bilin ki İnsanoğlu yakındır, kapıdadır. Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar
olmadan bu kuşak (soy) ortadan kalkmayacak Gök ve yer ortadan kalkacak ama
benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır. O günü ve o saati, ne gökteki melekler,
ne de Oğul bilir; Baba ’dan başka kimse bilmez. Dikkat edin, uyanık durun, dua
edin. Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz. Bu, yolculuğa çıkan bir
adamın durumuna benzer. Evinden ayrılırken kölelerine yetki ve birer görev
verir, kapıdaki nöbetçiye de uyanık kalmasını buyurur. Siz de uyanık kalın.
Çünkü evin efendisi ne zaman gelecek, akşam mı, gece yarısı mı, horoz öttüğünde
mi, sabaha doğru mu bilemezsiniz. Ansızın gelip sizi uykuda bulmasın. Size
söylediklerimi herkese söylüyorum: Uyanık kalın! ”
Bu ayetlerde bulunan konuların ayrıntılı olarak açıklanması
için Matta’nın 24. Bölüm 15-51. Ayetlerine bakıp, inceleyip bu ayetlerle
Luka’nın 21. Bölüm 5-26. Ayetlerini karşılaştırınız.
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM I
(1-2) İsa’nın idamı için
Yahudi önderlerinin birbirleriylc görüşmesi, (3-9) Beytanyah Meryem’in çok
kıymetli yağ ile İsa’yı yağlaması, (10-11) Yahuda İskariyot’un İsa’yı ele
vermek için anlaşma yapması, (12-21) İsa öğrencileriyle beraber Yahudilerin
büyük bayram ziyafetini düzenlemesi, (22-26) O’nun akşam Rabbani sofrasını
hazırlaması, (27-31) Petrus’un tarafından inkar olunacağını haber vermesi,
(32-42) Getsemani bahçesinde onun ızdırap ve şiddetli acıya dayandığı, (43-52)
O'nun ele verilmesi, (53-65) Yahudi milletinin büyük meclisi tarafından yalancı
şahitler ile suçlandığı, (66-72) O’nun Petrus tarafından inkar olunduğunu
açıklar.
1-2 Ayetler: “Fısıh ve Mayasız Ekmek bayramına iki gün
kalmıştı. Başkahinlerle din bilginleri İsa ’yı hileyle tutuklayıp öldürmenin
bir yolunu arıyorlardı. ‘Bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık çıkar
’ diyorlardı. ”
Bu bayramın açıklaması için ileride gelecek 12-16. Ayetlere
bakınız. Yahudi önderlerinin İsa’ya karşı öldürme planlarının açıklanması için
Matta’nın 26. Bölüm 1- 5. Ayetlerine bakınız.
3. Ayet: “îsa Beytanya’da cüzzamlı Simun’un evinde
sofrada otururken yanına bir kadın geldi. Kadın, kaymaktaşından bir kap içinde
çok değerli, saf Hint sümbülü yağı getirmişti. Kabı kırarak yağı O'nun başından
aşağı döktü. ”
Bu ayet ileride gelecek Matta’nın 26. Bölüm 6-13. Ayetleri
ve Yuhanna’nın 12. Bölüm 1-8. Ayetleri ile karşılaştırıldığında bu ziyafetin
büyük bayram ziyafetinden altı gün önce meydana geldiği anlaşılır. Bunun
üzerine bu ziyafet yukarıda yazılan ve açıklanan Markos’un 11-13. bölümlerinde
açıklanan olaydan önce meydana gelmiştir. Simim burada cüzzamlı ismiyle anılmış
ise de o zamanda Simim cüzzamlı değildi. Çünkü cüzzamlı kimseler kirli ve pis
olarak sayılmışlardır. Simim’un İsa’nın gücüyle iyileştirilip, şükranlık ve
memnunluk işareti olarak bu ziyafeti İsa’nın hatırı için düzenlediği büyük
ihtimaldir. Yuhanna’nın 12. Bölüm 2 ve 3. Ayetlerinden Simun’un Lazar, Meryem
ve Marta’nın akrabası olduğu ihtimali yüksektir. Yuhanna’dan da bu kıymetli saf
Hint sümbülü yağıyla İsa’yı yağlayan kadının Beytanyalı Meryem olduğu bellidir.
Yuhanna’nm 11. bölümünde ayrıntılı olarak yazıldığı gibi kadın kendi kardeşi
Lazar’ın Rabb İsa’nın gücüyle dört gün mezarda kaldıktan sonra tekrar hayata
dönmesinden çok müteşekkir ve memnun olup, İsa’nın öğretisinin meyvesi olarak kendisi
büyük ruhanî nimetlere kavuştuğundan İsa’ya olan şükran ve sevgisinin bir
işaretini sunmak üzere kendisinin en kıymetli olan bir parça hediye yani pek
nadir ve oldukça kıymetli bir yağdan bir kap olarak adet üzere yalnız bir
kısmını kullanıp anılan kabı kırarak hepsini O’nun üzerine döktü.
4-5. Ayetler: “Bazıları buna kızdılar; birbirlerine, 'Bu
yağ niçin böyle boş yere harcandı? Üç yüz dinardan fazlaya satılabilir, parası
yoksullara verilebilirdi’ diyerek kadını azarlamaya başladılar. ”
Yuhanna’nun 12. Bölüm 4. Ayetinden bu itirazı söyleyenin
Yahuda İskariyot olduğu belli olur. Diğer öğrenciler de Meryem’in bu tür
hareketini israfa bağlayarak bu itiraza razı oldular. Çünkü bunlar onun bu
şekilde çok kıymetli olan bir hediye sunmasını sevgisinin aşırılığına işaret
ettiğini anlamadılar. Yuhanna’nm 12. Bölüm 6. Ayetinden de, Yahuda’nın bu
itirazı fakirlerin hatırı için değil, kendisinin aç gözlü olması ve İsa’ya
sevgisi bulunmadığından söylediği belli olur.
6-9. Ayetler: “İsa, ‘Kadını rahat bırakın. Neden
üzüyorsunuz onu? Benim için güzel bir şey yaptı. Yoksullar her zaman
aranızdadır, dilediğiniz anda onlara yardım edebilirsiniz ama ben her zaman
aranızda olmayacağım. Kadın elinden geleni yaptı, beni gömülmeye hazırlamak
üzere daha şimdiden bedenimi yağladı. Size doğrusunu söyleyeyim, Müjde dünyanın
her neresinde duyulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak’
dedi. ”
İsa yukarıdaki haksız itirazı yasaklayıp kadın ile onun
hediyesini o tür delil isteyen meclisini fazlasıyla övdü ve fakirlere sevgi
bahanesiyle Meryem’in hediyesinin israfına itiraz eden ikiyüzlülüğü azarladı.
Kadın bu kıymetli yağ ile kendi sevgisini güç ve anlayışına göre göstererek
îsa, onun sevgisinden ileri gelen hediyesinden dolayı kendi adının iyilikle
anılacağını haber verdiğinden başka her ne kadar kadının haberi yoksa da, İsa
kendi mübarek bedeninin gömülmesi için bu yağın kullanılmasını uygun bir işaret
saymıştır.
10-11. Ayetler: "Bu arada Onikilerden biri olan
Yahuda İskariyot, İsa’yı ele vermek amacıyla başkahinlerin yanına gitti. Onlar
bunu işitince sevindiler, Yahuda ’ya para vermeyi vaat ettiler. O da îsa ’yı
ele vermek için fırsat kollamaya başladı. ’’
Matta’nın 26. Bölüm 14-16. Ayetlerine bakınız.
12. Ayet: "Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek
bayramının ilk günü öğrencileri İsa’ya, ‘Fısıh yemeğini yenien için nereye
gidip hazırlık yapmamızı istersin? ’ diye sordular. ”
I
Fısıh ve pasha denilen bu bayram, Yahudilerin büyük bayramı
olup, îsrailoğullannın Mısır'dan çıkış ve kurtuluşunun anılması için yürürlüğe
konulmuştur. Bu bayramın oluşmasının aslı Çıkış’ın 12. Bölüm 1-28. Ayetlerinde
ayrıntılı olarak ifade edilmiştir. Bu bayram îsrailoğullannın Mısır'dan
çıkışının anılması için meydana gelmesinden başka îsa’mn yaptığı keffaretin bir
işareti olmak üzere meydana getirilmiştir. Bunun üzerine Incil’de îsa’ya kuzu
yani kurban kuzusu ifadesi kullanılmıştır. Korintlilere Birinci Mektup’un 5.
Bölüm 7. Ayet, Vahiy’in 6. Bölüm 1. Ayet ve 5. Bölüm 8. Ayetine bakınız. Bu
bayram sekiz gün sürüp, evlerde mayah hamur ve ekmek bulunmaması gerekirdi.
Nisan ayının onuncu gününde, on kişiden fazla ise bir ev sahibi, on kişiden az
ise iki-üç ev sahibi her organ ve parçası tam olan bir kuzu seçip bu ayın on
dördüncü günü akşama doğru bu kuzuyu kesip birbirine doğru çizgi üzere kesen
iki tane şiş ile özel olarak yapılan fırın gibi bir çukurda bu kuzu pişirilip
acı otlar ile yenilir idi. Geriye kalan kırıntıların çürümemesi için ateşle
yakılırdı. Önceleri îsrailoğullan bu pasha kuzusunu hemen yola çıkacak gibi
hazırlayarak yedilerse de, sonraları Ken’an ülkesinde güvende olduktan sonra
geçen zaman ile bu adet değiştirildi. Bu bayram meydana geldiği zaman Tanrı’nın
emrine uyarak kuzunun kanı îsrailoğullannın evlerini Mısırlılann evlerinden
ayırmak için bir işaret olması için ev kapılannın raflanyla direklerine
serpilmiş ise de, sonraları kesilen yerin altına dökülürdü. Bayramın bütün
sekiz günü kutsal sayılıp bu anma büyük ziyafet için aynlmıştı. İsa
öğrencileriyle beraber bu pasha kuzusunu yediyse de bayramın birinci gününde
çarmıha gerilmiştir.
13-17. Ayetler: "O da öğrencilerinden ikisini şu
sözlerle önden gönderdi: ‘Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam
çıkacak karşınıza. Onu izleyin. Adamın gideceği evin sahibine şöyle deyin:
Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede?
’ diye soruyor. Ev Rahibi size, üst katta döşenmiş, hazır büyük bir o da
gösterecek. Orada bizim için hazırlık yapın. Öğrenciler yola çıkıp kente
gittiler. Her şeyi, İsa ’nın kendilerine söylemiş olduğu gibi buldular ve Fısıh
yemeği için hazırlık yaptılar. Akşam olunca İsa Onikilerle birlikte geldi. ”
Yukarıda adı geçen adamın îsa’nm dostlarından olduğu belki
de ona tabi olanlardan olduğu ihtimali büyüktür. Elçiler bayram ziyafeti için
gerekli olan malzemeleri tam olarak hazırladıktan sonra akşama doğru îsa gelip
onlarla beraber son defa yediği yemek olmak üzere bu ziyafeti yemiştir.
Luka’nın 22. Bölüm 14-30. Ayetlerinde İsa öğrencileriyle sofraya oturduğunda
meydana gelen konuşması hem de o sırada öğrenciler arasında meydana gelen
tartışma ayrıntılı olarak açıklanır. Yuhanna’nın 13. Bölüm 1-20. Ayetlerinde
İsa öğrencilerinin ayaklarını yıkayıp bu davranışla ilgili onlarla konuşması
yazılır. Bu konuların açıklaması için Luka’nın ve Yuhanna’nın zikrolunan
ayetlerine bakınız.
18-21. Ayetler: “Sofraya oturmuş yemek yerlerken, İsa,
‘Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri, benimle yemek yiyen biri beni ele
verecek’ dedi. Onlar da kederlenerek birer birer kendisine ‘Beni demek
istemedin ya? ’ diye sormaya başladılar. İsa onlara, ‘Onikilerden biridir,
ekmeğini benimle birlikte sahana batırandır. Evet, İnsanoğlu kendisi için
yazılmış olduğu gibi gidiyor ama İnsanoğlu ’nu ele verenin vay haline! O adam
hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu ’ dedi. ”
Bu ayet ile Matta’nın 26. Bölüm 21-25. Ayetleri, Luka’nın
22. Bölüm 21-23. Ayetleri ve özellikle Yuhanna’nın 13. Bölüm 21-30. Ayetlerinin
dikkatlice incelenmesi gerekir.
* Onikilerden biridir, ekmeğini benimle birlikte sahana
batırandır* ifadesi *Benimle yemek yiyen sizden biri* ifadesinden daha fazla
açık olup, kendisini ele verecek kimseyi seçmez. Çünkü hepsi bir sahandan
yediler. Elçiler îsa’nm bu sözlerinden dolayı oldukça rahatsız oldular ve ele
veren hainin kim olduğunu sormaya kalkıştıklarında, Yuhanna’nın 13. Bölüm 23-25.
Ayetlerinde açıklandığı gibi Petrus İsa’nın yanında bulunan Yuhannna’ya hafifçe
işaret etti. Yuhanna da hafifçe îsa’ya sorduğunda bu yüce kişi de Petrus ve
Yuhanna’ya hainin Yahuda olduğunu bir çeşit işaretle gösterdi. O zaman Matta’nm
26. Bölüm 25. Ayetinde yazıldığı üzere Yahuda ♦Söylediğin gibidir* diye ceyap
vermiştir. Yuhanna’nın 13. Bölüm 27. Ayetinde yazıldığı üzere * Yapacağım tez
yap* sözünü de ona söyledi. Yuhanna’nın 13. Bölüm 28- 30. Ayetlerinden
öğrencilerin İsa’nın söylediği sözü anlamadıkları, Yahuda da kendi hıyanetinin
farkedildiğini anlayarak karanlıkta hemen dışarı çıkıp gitti. Sonra meydana
gelen işlerden hain Yahuda, Yahudi önderlerinin yanma gidip İsa’nın yakalanması
için hazırlıkta bulundukları açıkça anlaşılır. Yahuda İsa’nın yanından
çıktığında Yuhanna’nm 13. Bölüm 31-35. Ayetlerinde yazılı olan sözler İsa
tarafından on bir öğrenciye söylenmiştir.
22-25. Ayetler: “İsa yemek sırasında eline etmek aldı.
Şükran duasını yapıp ekmeği böldü ve 'Alın yiyin, bu benim bedenimdir ’ diyerek
öğrencilerine verdi. Hepsi bundan içti. İsa, 'Bu benim kanım, birçokları uğruna
akıtılan antlaşma kanıdır ’ dedi. Size doğrusunu söyleyeyim, Tanrı’nın
Egemenliğinde tazesini içeceğim o güne dek, asmanın ürününden bir daha
içmeyeceğim. ”
Bu ayetler ile, Matta’nm 26. Bölüm 26-29. Ayetleri,
Luka’nın 22. Bölüm 19-20. Ayetleri, Korintlilere Birinci Mektup’un 11. Bölüm
23-25. Ayetlerini karşılaştırarak inceleyiniz. İsa öğrencileriyle birlikte
pasha kuzusunu yiyip, Yahuda da çıktıktan sonra bu ayetlerde ifade edildiği
gibi Rabb İsa ekmek ile şarabı alıp kendisinin fedakarlığında görünen sevginin
sürekli olarak kalması için kendisini hatırlatacak bir şeyi yaptı. Parçalanmış
ekmek, kendi parçalanmış bedeninin işareti, dökülen şarab, onun kutsal kanını
kendisine iman edenlerin kurtuluşu için dökülmesinin bir işareti idi. Bu
hatırlatma ona inananların sevgi, gayret ve vefakarlığını arttırmak için
söylenmiştir. Isa’mn kam kendisine iman edenlerin kurtuluşu için iyilik ve
İlahî merhamet ile verilen sözün mühürlenmesi idi. İsa’nın 25. Ayette yazılan
sözü cennet ve kalıcı mutluluğu ima edip, onun öğrencilerinin kavuşacaktan
ebedi mutluluk hali burada bir ziyafet örneğiyle gösterilir. İncil’de bulunan
cennet ya da ebedi mutluluk hali ile ilgili öğretinin açıklaması için Matta’nın
25. Bölüm 46. Ayetine bakınız.
26. Ayet: “İlahiler söyledikten sonra, Zeytin dağına
doğru gittiler. ”
Pasha kuzusu ziyafeti sonunda bir İlahî okumak Yahudilerin
adetlerindendi. Yalnız Yuhanna’nın Incil’inde İsa’nın o zamanda öğrencileriyle
konuşmasıyla sunduğu dua açıklanıp yazılmıştır. Yuhanna’nm 14-17. bölümlerinde
bakınız.
27-28. Ayetler: “Bu arada İsa öğrencilerine, ‘Hepiniz
sendeleyip düşeceksiniz. Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Çobanı vuracağım, koyunlar
da darmadağın olacak. Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile 'ye
gideceğim ’ dedi. ”
İsa öğrencilerine hemen o gece öldürülmek için
tutuklanacağım söyledi. Onların hepsi korkularından kendisini terkedeceklerini
haber verip, tekrar dirildikten sonra onlar ile birlikte bulunacağı yeri
belirledi.
29-31. Ayetler: “Petrus O’na, ‘Herkes sendeleyip düşse
bile, ben düşmem’ dedi. İsa, sana doğrusunu söyleyeyim, ‘bugün, bu gece, horoz
iki kez ötmeden sen beni üç kez inkar edeceksin' dedi. Ama Petrus üsteleyerek,
‘Seninle birlikte ölmem bile gerekse, seni asla inkar etmem' dedi. Öğrencilerin
hepsi de aynı şeyi söyledi. ”
Petrus gayet cesur ve yürekli olup, deneme sırasında ne
kadar zayıf bulunacağını asla düşünmedi. Matta’nın 26. Bölüm 31-35. Ayetlerine
bakınız. Luka’nm 22. Bölüm 31-33. Ayetlerinde yazıldığı üzere İsa Petrus’un
uğrayacağı deneme ve onun zayıflığını daha açık gösterip, onun imanı eksiklik
kabul etmemek üzere onun için dua ettiğini ifade ve onun uğrayacağı denemeden
dolayı tövbe edip, güç kazandıktan sonra kardeşlerine yardım etmek konusunda ona
emretti. Petrus’un bu emre uyduğu Elçilerin İşleri’nin 2, 3 ve 4. bölümleriyle,
Petrus’un Birinci Mektubu ve Petrus’un İkinci Mektubu’ndan anlaşılır. Matta’nın
26. Bölüm 34. Ayetine göre İsa *Horoz ötmeden önce* sözünü buyurduysa, adete
sabaha karşı meydana gelen horoz ötmesi zamanını anlatır. Fakat bu ayetlerde
daha çok horozun kaç kere öteceği açıklanır. Çünkü horoz bilindiği gibi bazen
sabaha karşı değil, gecenin bir vaktinde, zamansız ötmesi meydana gelir.
İsa’nın sözleri elçiler tarafından bazen lafız olarak birbirinden farklı olarak
yazılmıştır. Yani kelimeler aynı şekilde yazılmayıp, manası yazılarak bu sözler
doğru anlaşıldığında anlamca yarılılık yoktur. Bunun üzerine elçiler doğru ve
iyi şahitler gibi ilham ve İlahî delalet ile Rabb İsa’nın sözlerini
yazdıklarında anlamca aykırılık ve yanlışlık olmaksızın yazmışlardır.
32. Ayet: “Sonra Getsemani denilen bir yere geldiler.
İsa öğrencilerine, ‘Ben dua ederken siz buruda oturun ’dedi. ”
Bu ayet, ileride gelecek ayetler ile, Luka’nm 22. Bölüm
40-46. Ayetleri ve özellikle Matta’nm 26. Bölüm 36-46. Ayetlerini
karşılaştırınız. Getsemani kelimesi zeytin yağı mengenesi ya da mengenelerin
yeri demektir. Yuhanna’nın 18. Bölüm 2. Ayetinden İsa öğrencileriyle bu bahçeye
ara sıra gitmeyi adet edindiği anlaşılır.
Matta’nın 26. Bölüm 36. Ayetinden, îsa öğrencileri yani
onlardan sekizini bu bahçenin kapısının iç tarafında bıraktığı anlaşılır. '
33-34. Ayetler: “Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına
aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. Onlara, 'Yüreğim
ölüm derecesinde kederli, burada kalın, uyanık durun ’ dedi., ”
İsa’nın insanlık için hazırladığı keffaret gereğince
kendisi ahkamü’l-hakimin olan Tann’nın adaletli mahkemesine insanlar yerine
vekalet ederek hazırlanır gibi onun insan ruhunun insanlığın günahları yükünü
ve Tanrı’nın günahlara olan kızgınlığım mümkün mertebe ağır ve şiddetli olduğu
halde dayanması gerekmiştir. Bunun ile birlikte şeytan tarafından en kuvvetli
ve düşmana saldırılmasmdan İsa’nın bu ayet ve ileride gelecek ayetlerde açıklanan
acı ve kederleri ortaya çıkmıştır. Öğrencilerinden üçünü bu zamanda kendisine
biraz yakın bulunmaya ve bir konuda onun acı ve kederlerinin şahitleri olmak
üzere seçildiyse de, onlardan yardım umduğundan değil, ancak keder ve üzüntü
anında dostlarının birlikte bulunmalarını isteyen insamn yaratılış gereğinden
onların kendisiyle birlikte bulunmalarını seçmişti. Bu da dikkate değer bir
durumdur. İsa bu acı ve kederler hem de sonradan gelen acı ve kederlere yalnız
insan ruhuyla dayandı. Çünkü Ruhullah, acı ve kederlerden uzak olduğundan
İsa’mn Tann’nın Oğlu olması yaptığı keffarete uygun gerekli ve insan ruhuyla
dayandığı acı ve kederler ile vefakarlığının beğenilmesi gerekli idi.
35-36. Ayetler: “Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp
dua etmeye başladı. ‘Mümkünse o saati yaşamayayım. Abbâ yani Baba, senin için
her şey mümkün, bu kaseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin
olsun ’ dedi. ”
Bu söz İsa’nın çok fazla olan derin acılardan kurtulmak
arzusunu açıklarsa da yine bu arzuyu İlahî isteğe tam itaatle uygun gördü.
İsa’nın bu duası elçiler tarafından farklı ifadeler ile açıklanmış ise de
.şüphesiz îsa, acı ve derin üzüntüye dayanırken bu duayı birkaç kere
tekrarladığı anlaşılır. Luka’nın 22. Bölüm 44. Ayetinden, îsa’nm bu acı ve
üzüntü sırasında yere düşen terinin iri kan damlalarından meydana geldiği
anlaşılır.
37-38. Ayetler: “Öğrencilerinin yanına döndüğünde onları
uyumuş buldu. Petrus ’a, ‘Simun uyuyor musun?^Bir saat uyanık kalamadın mı?
Uyanık durup dua edin i
ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür ’
dedi. ”
İsa’nın adı geçen üç öğrenciyi uyuduklarından dolayı
azarladığı anlaşılır. Çünkü onlar oldukça yorgun ve vakitte gece yansı idi. Bu
üç öğrenci uyumamaya çalıştıysa da uykuya yenik düştüler. Fakat İsa’nın bu sözü
özellikle Petrus’a söylemesi dikkat çekicidir. Çünkü efendisiyle birlikte hapis
ve ölüme bile gitmeye hazır olduğunu ifade ettikten sonra bu kadar az bir zaman
içinde uyku ve yorgunluğuna üstün gelerek efendisinin hatın için uyanık
kalamadığı sözü yerine getirme konusuna şüpheli bir delil olur. Çünkü daha
büyük denemeler onun üzerine hemen gelmekteydi.
39-40. Ayetler: "Yine uzaklaştı, aynı sözleri
tekrarlayarak dua etti. Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu.
Onların göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü. İsa ’ya ne diyeceklerini
bilemiyorlardı. ”
îsa çok derin üzüntü ile dua ederken bu üç öğrenci yine
uykuya yenik düşmüşlerdi. Efendileri tekrar gelip onları uyandırdığında
utandıklarından özür dilemeye bir sebep bulamadılar.
41-42. Ayetler: "İsa üçüncü kez yanlarına döndü,
'Hala uyuyor, dinleniyor musunuz? Yeter! Saat geldi. İşte insanoğlu
günahkarların eline veriliyor. Kalkın, gidelim. İşte beni ele veren geldi! ’
dedi. ”
İsa’nın acı ve kederleri bu zamanda sona erdi. îsa
öğrencilerine, ‘kalkın! Ele verilme saatim yaklaşmıştır. ” diye söylendi.
43-52. Ayetler: "Tam o anda, İsa konuşurken,
Onikilerden biri olan Yahuda çıkageldi. Yanında başkahinler, din bilginleri ve
ihtiyarlar tarafından gönderilmiş kılıçlı, sopalı bir kalabalık vardı. İsa ’yı
ele veren Yahuda, 'kimi öpersem, İsa O 'dur. O'nu tutuklayın, güvenlik altına
alıp götürün ’ diye onlarla sözleşmişti. Gelir gelmez İsa ’ya yaklaştı, 'Rabbi
’ diyerek O ’nu öptü. Onlar d a İsa ’yı yakalayıp tutukladılar. İsa’nın yanında
bulunanlardan biri kılıcını çekti, başkahinin kölesine vurup kulağını uçurdu.
İsa onlara, ‘Bir hırsızın peşindeymiş gibi beni kılıç ve sopalarla mı
yakalamaya geldiniz ’ dedi. Her gün tapmakta, yanı başınızda ders veriyordum,
beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu. O zaman
öğrencilerinin hepsi O'nu bırakıp kaçtı. İsa ’nın ardından sadece keten beze
sarınmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. Ama keten bezin içinden
sıyrılıp çıplak olarak kaçtı. ’’
Bu ayetlerde bulunan konuların açıklaması için Matta’nm 26.
bölüm 47-56. Ayetlerine bakınız. Burada adı geçen gencin kim olduğu bilinmese
de, bahçe sahibinin ev halkından olduğu ihtimali yüksektir. Bu genç askerler
tarafından yakalanmış ama o ellerinden kurtulup bir kenara kaçmıştı. Elçilerin
hepsi efendilerinin tutuklandığını gördüklerinde korkularından dolayı onu
bırakıp kaçtılar.
53.
Ayet:
“İsa’yı görevli başkahine götürdüler. Bütün başkahinler, ihtiyarlar ve din
bilginleri de orada toplandı. ”
Yuhanna’nın 18. Bölüm 13. Ayetine göre îsa ilk önce geçici başkahin
olan Hanan’m sarayına götürüldü. Oradan da başkahin Kayafa’nın yanına
getirildi. Yahudi milletinin büyük meclisi orada toplanan kişilerden
oluşuyordu. Yuhanna’nın 18. Bölüm 19-23. Ayetlerine göre bu başkahin İsa’yı
öğrencileri ve öğretisi konusunda sorguya çektiğinde, İsa gizli değil, açık
yerlerde halka ders verirdi. Derslerini duyanlar şahitlik yapabilir diye cevap
verdi. Bunun üzerine bir memur ‘Başkahine böyle mi cevap veriyorsun?’ diyerek
ona vurdu. îsa, ‘Eğer kötü söylediysem, kötülüğe şahit ol, iyi söylemişsem
neden bana vuruyorsun?’ diyerek cevap verdi.
54.
Ayet:
“Petrus, İsa’yı başkahinin sarayının içine kadar uzaktan izledi. Avluda
nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya başladı. ”
Petrus, îsa’mn arkasından gittiyse de uzaktan gitti.
Efendisini iyice terketmek istemediyse de onu hakkıyla söylemeye cesaret
edemedi. Yuhanna’nın 18. Bölüm 15-16. Ayetlerinden Yuhanna’nın başkahinin
sarayının durumu hakkında çeşitli sebeplerden bilgisi olduğundan, kapıcı
kızının izniyle Petrus’u birlikte avlu içerisine getirip îsa’mn sorgusu
sırasında hizmetkarlar ile askerlerin avluda bir ateşin aşında ısınarak
birbiriyle konuştukları anlaşılır.
55-59. Ayetler: “Başkahinler ve YüksekKurul’un tamamı
İsa’yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı şahit arıyor, ama
bulamıyordu. Birçok kişi O'na karşı yalan yere şahitlik ettiyse de,
şahitlikleri birbirini tutmadı. Bazıları kalkıp O'na karşı yalan yere şöyle
şahitlik ettiler: Biz O’nun, ‘elle yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve üç günde
elle yapılmamış başka bir tapınak kuracağım ’ dediğini işittik Ama bu noktada
bile şahitlikleri birbirini tutmadı. ”
îsa Pilatus’un mahkemesine çıkarıldığı halde onunla meydana
gelen davada Yahudi önderleri tarafından hiç olmazsa açıkça haklı görünen bir
şahitlik lazımdı. Bunun için kutsal yasaya göre O’nu Suçlamak için şahitler
bulmaya çok çaba harcamışlardır. Çoğu zaman boş yere uğraştıktan sonra
Yuhanna’nın 2. Bölüm 18-21.
Ayetlerinde yazılan İsa’nın sözlerini yalan yanlış
açıklayarak, kendi açıklamaları da birbirini tutmayan iki şahit buldular.
60.
Ayet:
“Sonra başkahin topluluğun ortasında ayağa kalkarak îsa ’ya, 'Hiç cevap
vermeyecek misin? Bunların sana karşı ettiği bu şahitlikler nedir? ’ diye
sordu. ”
Bu yalancı şahitler İsa hakkında verdikleri sözü isbat
edemediklerinden İsa cevap vermeye tenezzül etmedi.
61-62. Ayetler: “İsa susmaya devam etti, hiç cevap
vermedi. Başkahin O’na yeniden, ‘Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?’ diye
sordu. İsa, 'Benim, ve sizler İnsanoğlu’nun kudretli Olan’ın sağında oturduğunu
ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz’dedi. ”
Matta’nın 26. Bölüm 63. Ayetinde bulunan kısım ile sorulan
şeyin cevabını bir adama haber vermek başkahinin meclis başkanı olduğu halde
görevlerindendi. Bunun üzerine Mesih olması ile ilgili bu soruya İsa cevap
verip doğruladı. Sonra gökte yücelikle ortaya çıkacağını söyledi.
63-65. Ayetler: “Başkahin giysilerini yırtarak, ‘Artık
şahitlere ne ihtiyacımız var? Küfürü duydunuz. Buna ne diyorsunuz? ’ dedi.
Hepsi de İsa ’nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdiler. Bazıları O’nun
üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O’nu yumruklamaya başladılar. ‘Haydi
peygamberliğini gösteri’ diyorlardı. Nöbetçiler de O’nu aralarına alıp
tokatladılar. ”
Başkahin ve meclis üyeleri kanun ile İsa’nın Mesih olup
olmadığını, peygamberlik haberleri, İsa’nın işleri ve öğretileri nedeniyle
incelemeye ve araştırmaya mecbur oldular ise de, bunun aksi delil ve delilsiz
O'nun Mesih olmadığına karar verip, hilekaydır diye karar verdiler. Gerçekte
İsa, Mesih olmasıydı, Mesih iddiasında bulunmak küfür olurdu. Yahudi önderleri
İsa hakkında haksız karar verdikten başka, çok hakaretle ona davrandılar.
İsa’nın bu şekilde hakaret görerek haksız yere cezalandırılacağı, çok eziyete
uğrayacağı Yeşaya’nın 35. Bölüm, Mezmurlann 69. bölümünün haberlerindendir. Bu
konu inananlann kurtuluş ve ebedi mutluluğa kavuşmalan için emir, adalet ve
ilahi lütuf gereğinpe lazımdı.
66-68. Ayetler: “Petrus, aşağıda avludayken başkahinin
hizmetçi kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus’u görünce onu dikkatle
süzüp, 'Sen de Nasır alı İsa’yla birlikteydin’ dedi. Petrus ise bunu inkar
ederek, ‘Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum ’ dedi ve dışarıya,
önüne çıktı. Bu arada horoz öttü. ”
Bu ayetler ile Matta’nm 26. Bölüm 69-75. Ayetleri, Luka’nın
22. Bölüm 56-62. Ayetleri, Yuhanna’nm 18. Bölüm 17. Ayetinden bu kızın, kapıcı
kız olduğu anlaşılır. Petrus korkudan şaşırmış, efendisini söylemeye cesaret
edememişti. O zaman güvensiz bir yerde bulunduğunu anlayarak kapıya yakın bir
yere çekildi.
69. Ayet: “Hizmetçi kız Petrus ’u görünce etrafta
duranlara yine, ‘Bu adam onlardan biri ’ demeye başladı. ”
Bu ayet ile yukarıda geçen ayetler karşılaştırıldığında
anlaşılır ki, öne Petrus İsa’nın öğrencilerinden olduğunu farkeden kız, bu
konuyu başka bir kız arkadaşına söyledi. Bunlar ateş etrafında bulunan
adamlarla Petrus hakkında konuştukları sırada, kızlardan bir-iki kişi yine
Petrus’a bu konuda söylediklerinde, Petrus efendisini yine inkar etti.
70-72. Ayetler: “Petrus tekrar inkar etti. Çevrede
duranlar az sonra Petrus ’a yine, ‘Gerçekten anlardansın, sen de Celilelisin,
konuşman oralıya benziyor’ dediler. Petrus kendine lanet okuyup yemin ederek,
‘Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum ’ dedi. Tam o anda horoz ikinci kez öttü.
Petrus, İsa’nın kendisine, ‘Horoz iki kez ötmeden, sen beni üç kez inkar’
edeceksin’ dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. ”
Her ne kadar Petrus’un kendisi İsa’nın öğrencilerinden
olduğunu inkar etti ise de, orada bulunan adamlar dikkatlice ona baktılar. Onun
konuşması kendisinin Çelileli i
olduğunu gösteriyordu. Orada bulunanlardan birisi, yani
Getesmani bahçesinde Petrus’un kılıçla yaralanmış Malkus’un yazdığında
bulunduğu yönüyle onu tanıdı. Onunla birlikte diğerleri de tekrar daha fazla
öfke ve şiddetle Petrus’un, İsa’nın öğrencilerinden olduğunu söyleyip;
doğruladıklarında Petrus, çok fazla öfkelenip yemin ederek inkar etti. Bu
konulan açıklayan ifadeler Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından
karşılaştırıldığında birbirini tamamlayıp, doğruladıklarından başka yukarıda
geçen avlu gibi bir yerde bildirildiği gibi bir zamanda meydana gelen durumu
açık olarak anlatır. Luka’nın 22. Bölüm 61. Ayetine göre Petrus efendisini
üçüncü kez inkar ettikten sonra İsa dönüp Petrus’a baktı. Bunun ile Petrus daha
önce efendisiyle birlikte zindana ve ölüme gitmeye hazır olduğunu cesaretle
söylediğini hem de İsa’nın hemen o gece üç kez onu inkar edeceğini ifade
ettiğini hemen hatırladı. O zaman kendi hatasını anlayıp çok pişman oldu.
Gerçek tövbe ile tövbe ederek saraydan çıkıp acı acı ağladı. Matta’nm 26. Bölüm
75. Ayetiyle Luka’nın 22. Bölüm 62. Ayetine bakınız. Petrus’un günahı her ne
kadar büyükse de Yahuda’mn günahı kadar büyük değildi. Petrus’un yaptığı tövbe
samimi kalple olduğundan kabul edildi. Fakat Yahuda’mn tövbesinin yalmz boş bir
pişmanlıktan ibaret olduğu daha sonraki hal ve hareketlerinden anlaşıldı.
Petrus’un tövbesinden meydana gelen meyve, daha sonra meydana gelen sadık
hizmet ve güzel işlerinde görüldü. Yahuda’mn tövbesinin meyvesi yalmz kendisini
asmasıyla Tann’nın huzuruna acele ile koşmaya cesaret etmesinden ibaretti.
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
(1-5) İsa’nın Pilatus’un
mahkemesine çıkarılması, (6-15) Hırsız Barabas’ın salıverilip İsa’nın çarmıha
gerilmek üzere düşmanlarının ellerine Pilatus tarafından teslim edilmesi,
(16-32) O'nun Roma askeri tarafından aşağılanarak çarmıha gerilmesi, (33-39)
O'nun ölümüyle görülen işaretler, (40-47) O'nun gömülmesini açıklar.
1-5. Ayetler: “Sabah olunca başkahinler, ihtiyarlar, din
bilginleri ve Yüksek Kurul’un tüm diğer üyeleri bir,danışma toplantısı
yaptıktan sonra İsa’yı bağladılar, götürüp Pilatus’a teslim ettiler. Pilatus
O’na, ‘Sen Yahudilerin Kralı mısın?’ diye sordu. îsa ona, ‘Söylediğin gibidir’
dedi. Başkahinler O’na karşı birçok suçlamada bulundular. Pilatus O’na yeniden,
‘Hiç cevap vermeyecek misin? Bak, seni ne kadar çok şeyle suçluyorlar ’ diye
sordu. Ama îsa artık cevap vermiyordu. Pilatus buna şaştı. ”
Bu olay Luka’nın 23. Bölüm 1-16. Ayetleri, Yuhanna’nın 18.
Bölüm 28-38. Ayetlerinde daha ayrıntılı açıklandığından bu ayetlerin dikkatlice
incelenmesi gerekir. Ayrıca Matta’nm 27. Bölüm 11-14.' Ayetlerinin açıklamasına
bakınız. Yukarıda geçen 14. bölümden anlaşıldığına göre, Yahudilerin büyük
meclisi küfür etti diyerek İsa’nın ölümüne karar vermiştir. Eğer bu karar haklı
olsaydı bu meclis Roma hükümeti tarafından bulunan validen izin alarak,
Levililerin 24. Bölüm 16. Ayetine göre İsa’yı taşlayarak öldürmeye gücü vardı.
Fakat halktan korktuklarından dolayı O'nu idam etmeye cesaret edemediler. Onun
sebebi olan küfür etti sözünü bırakarak Pilatus’un mahkemesine O'nu ayaklanma
ve fitne çıkarıyor diyerek suçlamaya karar verdiler. (Luka 23. Bölüm 2. Ayet)
Çünkü Pilatus görevi gereği bu tür bir davayı dinlemeye mecbur bulunacağım
biliyordu. Bunun üzerine Yahudi önderleri İsa’yı çok miktarda zincirle bağlayıp
Cuma günü sabah erkenden Pilatus’un mahkemesine getirdiler. Yahudi önderleri
Tanrı’nın Oğlu’nu kanıyla kendi elerini hemen o gün boyayacak oldularsa da,
yine kendilerinin sınırı aşan riyalarıyla pasha ziyafetinde kirli bulunmamak
için Roma mahkemesine girmekten kaçındılar. Yuhanna’nın 18. Bölüm 28. Ayetine
bakınız. Yine Yuhanna’nın 18. Bölüm 29. Ayetine göre Pilatus mahkeme kapısına
çıkıp Yahudi önderlerine, îsa’ya karış hangi konuda şikayetçiniz’ diye sordu.
Onlar da, Pilatus’a, ‘Roma hükümetine karşı padişahlık iddia ediyor’ diyerek
cevap verdiklerinde Pilatus da îsa’ya bu konuda soru sorarak işe başladı. İsa
Mesih ise meydana getirdiği hükümdarlığın dünyevi ve cismanî bir şey olmadığını
söylemesi üzerine Pilatus O'nun suçsuz olduğunu doğrulayıp kurtuluşu için izin
verdi. Matta’nın 27. Bölüm 11-14. Ayetlerinin açıklamasına bakınız. Yuhanna’nın
19. Bölüm 4-16. Ayetlerinden anlaşıldığına göre, sonradan Pilatus Yahudi
önderlerinin haksız ve şamatalı iddialarını susturmaya ve İsa’yı kurtarmaya
çaba gösterdi. Her ne kadar iktidar Pilatus’un elinde bulunup sorgudan sonra
onu suçsuz ve masum bulmuş ise de Roma imparatoru yanında Yahudi önderleri
tarafından suçlu tutulmaktan korkarak hak ve insafına aykırı olarak, ileride
gelecek ayetlerde anlatıldığı gibi, Yahudi önderlerinin isteklerini kalben
olmayarak kabul etmiştir.
6. Ayet: “Pilatus, her Fısıh bayramında halkın istediği
bir tutukluyu salıverirdi. ”
Roma valileri Yahudilerin rızasını kazanmak için bu adeti
yapmışlardı.
7-11. Ayetler: “O sırada hapishanede, ayaklanma
sırasında adam öldürmüş olan isyancılarla birlikte tutuldu bulunan Barabas
adında biri vardı. Halk, Pilatus‘a gelip her zamanki gibi kendileri için birini
salıvermesini istedi. Pilatus onlara ‘Sizin için Yahudilerin Kralını
salıvermemi ister misiniz? ’ dedi. Başkahinlerin İsa ’yı kıskançlıktan ötürü
kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Ne var ki başkahinler, İsa ’nın değil,
Barabas ’ın salıverilmesini istemeleri için halkı kışkırttılar. ’’
Halkın çoğunluğu suçsuz ve masum olan îsa’nm kurtuluş ve
salıverilmesini kalben istemişlerse de o zamanda İsa’ya kötülük ve düşmanlık
etmiş olan önderlerinden korktukları için İsa’nın yerine ihtilalci ve katil
olan Barabas’m salıverilmesini istemişlerdir.
12-15. Ayetler: “Pilatus onlara tekrar seslenerek,
'Öyleyse Yahudilerin Kralı dediğiniz adamı ne yapayım?’ diye sordu. ‘O’nu
çarmıha ger!’ diye bağırdılar. Pilatus onlara, ‘O ne kötülük yaptı ki?' dedi.
Onlar ise daha yüksek sesle, ‘O ’nu çarmıha ger! ’ diye bağrıştılar. Halkı
memnun etmek isteyen Pilatus, onlar için Barabas ’ı salıverdi, îsa ’yı ise
kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti. ’’
Pilatus yukarıda geçen adet gereğince İsa’yı kurtarmak
ümidinde olmuş ise de, halk genel olarak önderler ile birlikte Barabas’ı
istedikleri halde onların kayırmalarını kabul etmeye mecbur olmuştur. Matta’nın
27. Bölüm 24-25. Ayetlerine bakınız.
16-20. Ayetler: “Askerler İsa’yı Pretoryum denilen vali
konağına götürüp tüm taburu topladılar. O’na mor renkte bir giysi giydirdiler.
Dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. Selam ey Yahudilerin Kralı! ’
diyerek O ’nu selamlamaya başladılar. Başına bir kamışla vuruyor, üzerine
tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı. O’nunla böyle alay ettikten
sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp O’na yine kendi giysilerini giydirdiler ve
çarmıha germek üzere O ’nu dışarı götürdüler. ’’
İsa Yahudi önderleri tarafından aşağılanmasından başka Roma
askerleri tarafından sövülerek alay edilmişti. Fakat bu sövmek ve alay etmek
her ne kadar İsa’nın Yahudilerden gördüğü eziyetten çok şiddetli zulümlü
olduysa da yine bunlar Yahudiler kadar suçlu olan Roma imparatoruna karşı fitne
ve fesad çıkaran bir kişi gibi olduğunu zannetmiştiler. Bunun üzerine alay
etmek için padişah sarayına ait eski mor bir elbise giydirilerek başına dikenlerden
kat kat örülmüş taç: giydirip eline de asa yerine kötü bir kamış verdiler.
Topluluk alay etmek için ona secde etmekle birlikte tokat vurarak sövdüler.
Onlar bu alay etmelerini bitirdikten sonra kendi giysilerini giydirip çarmıha
germek üzere O'nu şehir dışına çıkardılar. Bu çarmıh ile öldürmek adeti ise
oldukça utanç ve acı verici olup Romalılar tarafından en kötü sayılan suçlunun
üzerine uygulanırdı. Mâttta’nın 27. Bölüm 27-30. Ayetlerine bakınız.
21.
Ayet:
“İskender ve Rufos’un babası olan Kireneli Simun adında bir adam tarladan
gelip oradan geçerken îsa ’nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. ”
Bu ayet ile Yuhanna’nın 19. Bölüm 17. Ayeti
karşılaştırıldığında, İsa çarmıh adeti üzere kendi haçını çarmıh olunacağı yere
taşımak üzere aldıysa da önce çektiği derin üzüntü ve acıdan bedeni ve kuvveti
zayıflamış olduğundan haçı taşımaya gücü kalmadığından, askerler Simun isminde
bir adamı İsa’ya yardım etmeye zorladıkları anlaşılır. Bu Markos’un Incil’i
yazıldığı zamanda ayet içinde geçen kişilerin meşhur oldukları şüphesizdir.
22.
Ayet:
“İsa’yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. ”
Bu yer şehrin dışında idi. Çünkü kutsal yasaya göre ölüm
cezasına çarptırılanları şehir içinde öldürmek caiz değildi. Bu yerin ayette
geçen ismi, önce öldürülen adamların kemikleri orada bulunduğundan konulmuştur.
23.
Ayet:
“O’na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. ”
Acı sebzelerle karıştırılmış ekşi şaraptan ibaret olan ve
insanı bir hoş eden içki, çarmıha gerilecek olanlara çarmıha gerilmenin
şiddetli acısını biraz hafifletmek için vermek o zamanın adetinden idi. Fakat
İsa, sonraki hayatına dek ruh ve akıl gücünün tam kalmasını isteyip, çektiği
acıları hafifletmek için bir hoş eden bu tür şeyi kabul etmemiştir.
24-25. Ayetler: “Sonra onu çarmıha gerdiler ve kim ne
alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. İsa ’yı çarmıha
gerdiklerinde saat üç idi. ’’
Bu söz çarmıha germeyi gerçekleştiren dört tane asker
hakkında buyurulmuştur. Bu askerler İsa’yı haça çivileyip haçı yere
koyduklarında o yüce kişinin çektiği acı arttı. Luka’nın 23. Bölüm 34. Ayetine
göre *İsa da ey Baba onları affet, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar dedi*
Matta’nın 27. Bölüm 35-36. Ayetlerini karşılaştırınız. Bu ayetlerde geçen söz
için Mezmurların 22. Bölüm 17. Ayetine bakınız. İsa’nın çarmıha gerilmesi
konusu Mezmurlar ve Peygamberler Kitaplarında ayrıntılı olarak önce haber
verilmişti.
26.
Ayet:
“Üzerinde suç yaftasına 'Yahudilerin Kralı’diye yazılıydı. ”
Bu yaftanın, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından farklı
şekillerde yazılmasının sebebi üç dil yanı İbrani'ce, Latince ve Yunanca
dillerinde bulunmasından dolayıdır. Luka’nın 23. Bölüm 38. ayetine bakınız.
Yuhanna’nın 19. Bölüm 20-22. Ayetlerinden anlaşılır ki, Yahudi önderleri bu
yaftanın yazısına itiraz ettilerse de Pilatus onu değiştirmeyi uygun görmedi.
Gerçekte bu yaftanın yazısı, İsa’nın Yahudilerin bekledikleri Mesih olduğunu
doğrular.
27-28. Ayetler: “îsa ’yla birlikte, biri sağında öbürü
solunda olmak üzere iki hırsızı da çarmıha gerdiler. Böylece, 'O, suçlularla
bir sayıldı ’ diyen Kutsal Yazı yerine geldi. ”
28.
Ayette
geçen bu söz Yeşaya’nın 53. Bölüm 12. Ayetindendir. İnsanlar Tanrı’nın adil
sıfatı ve İlahî kanun gereğince bir keffaret olmaksızın kurtuluş ve ebedi
hayata kavuşamadıklarından, İsa asi ve günahkar olan insanlar arasında
bulunması ve İlahî kanuna göre suçlu tutulan insanlar yerine konması durumun
gereğinden idi. Bunun için İsa, en suçlu adam yerine konulmuş, en şiddetli acı
ve üzüntüye uğramış ve dayanmıştı. Şöyle ki, hem Tanrı Oğlu olduğundan hem de
İlahî mahkemede insanlar yerine mahkemeye çıkarılarak insanların hak ettikleri
azabı üzerine aldığından kendisine iman edenlerin hepsini ebedi kurtuluşa
kavuşturmak için haklı bulunmuştur. İşte Tann’nın insanlara olan tarifi kabul
etmez sevgi ve şefkatinin büyük işareti burada görülmüştür.
29-32. Ayetler: “Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa
’ya sövüyor, ‘Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in
de kurtar kendini’ diyorlardı. Aynı şekilde başkahinler ve din bilginleri de O
’nunla alay ederek aralarında, ‘Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor ’
diye konuşuyorlardı. İsrail ’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görelim ve
iman edelim. îsa ’yla birlikte çarmıha gerilmiş olanlar da O ’na hakaret
ettiler. ”
Daha önceleri olduğu gibi haç üzerinde de İsa, Yahudiler
tarafından hakaret gördü. Çünkü Yahudi önderleri İsa’yı öldürme isteklerinin
gerçekleştirilmesinden memnun olup, bütün halkta İsa’nın o anda görünen çaresiz
halini gördüklerinde O’nun Mesih olduğundan ümitlerini kestiler. Mezmurlann 22.
Bölüm 7-8. Ayetleriyle 69. Bölüm 7 ve 12. Ayetlerine bakınız. Luka’nın 23.
Bölüm 39-43. Ayetleri, bu ayetler ile karşılaştırıldığında anlaşılır ki, bu
suçlulardan yalnız birisi İsa’ya sövmeye cesaret etti ya da ikisi ilk başta
sövmeye cesaret ettilerse de sonradan birisi İsa’nın maruz kaldığı acı ve
üzüntüyü kabul eder gibi teslimiyetle dayandığını gördüğünde, kendi günahlarını
görüp itiraf ederek, İsa’nın yüceliğini hemen o çaresiz durumda farkedip O’na
bağışlanma ve kurtuluş için yalvardı. İsa da onun yalvarmasını kabul etti.
Yuhanna’nın 19. Bölüm 25-27. Ayetlerinden anlaşılır ki, İsa annesiyle,
elçilerden olan Yuhanna’yı çarmıhın yanında durduklarını gördüğünde ‘Anne, işte
oğlun’ dedi. Sonra Yuhanna’ya ‘İşte annen’ dedi. O andan itibaren Yuhanna İsa’nın
annesini kendi evine aldı.
33.
Ayet:
“Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren bir
karanlık çöktü. ”
Bu olağanüstü karanlığın insanların kurtarıcısının
öldüğünün uygun bir işareti olarak meydana geldiği anlaşılır.
34.
Ayet:
“Saat üçte İsa yüksek sesle, ‘Elohi, Elohi, lema şevaktani’ yani ‘Tanrım,
Tanrım, beni niçin terk ettin? ’ diye bağırdı. ”
İnsanların kurtuluşu için İsa’ya yapılan hakaret, eziyet ve
azap kasesinin tortusu bu idi. O'nun Getsemani bahçesinde uğrayıp katlandığı
acı ve üzüntü insanların günahlarının tamamına vekalet ederek insanlar için
uğradığı beladan ibaret oldu. Bu zaman bir an için Tanrı’nın hoşnutluğunu da
ayrıca ondan aldı. Şöyle ki, insan günahlarının yerinde Tann tarafından terk
olunmanın ne olduğunu hisseder. İsa geçen bu sözü İbranice söylemiştir.
35.
Ayet:
“Orada duranlardan bazıları bunu duyunca, ‘Bakın, İlyas’ı çağırıyor’dediler.
”
Onlar İsa’nın sözlerini anlamayarak İlyas Peygamberin
ismiyle çağırıyor zannettiler.
36.
Ayet:
“Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna
takarak İsa ’ya içirdi. ‘Dur bakalım, İlyas gelip O ’nu indirecek mi? ’ dedi. ”
Yuhanna’nın 19. Bölüm 27-28. Ayetlerine göre İsa “Susadım’
dedi. Bu söz ile Mezmurların 69. Bölüm 21. Ayetini karşılaştırınız. Çarmıha
gerilen kişinin çektiği acıların en büyüklerinden birisi dayanılamaz derecede
susamak idi.
37.
Ayet:
“İsa da yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi. ”
Bu ayette Yuhanna’nın 19. Bölüm 30. Ayeti, Luka’nın 23.
Bölüm 46. Ayeti karşılaştırıldığında İsa’nın (tamamlandı) diye söylediği
anlaşılır. Yani O'nun, gerçekleştirmek için bu dünyaya geldiği iş tamamlandı.
Çünkü insanların kurtuluşu için eksiksiz keffaret etmiştir. Ondan sonra ‘Baba
ruhumu senin ellerine bırakıyorum’ sözünü söyledi. İsa insanlar için keffaret
etmek konusunda bir insan ruhu alıp, sonunda o ruhu teslim ettiği anlaşılır.
38.
Ayet:
“O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü.
Bu perde tapınağın iç perdesi olup, 20 metre uzunluğunda
idi. Onun yırtılmadı insanların günahları için büyük ve yeterli kurban sunmak
olup, Tanrı tarafından bû kurbanın kabul olunduğunu doğrulamak için meydana
gelmiştir. Bunun üzerine İsa bu kurbanın sunulmasıyla insanların bağışlanma ve
İlahî lütufa kavuşmaları için bir yol açmıştır. Bu perdenin yırtılmasıyla
birlikte meydana gelen diğer alametler için Matta’nın 27. Bölüm 51-53.
Ayetlerine bakınız.
39.
Ayet:
"İsa’nın karşısında duran yüzbaşı, O’nun bu şekilde bağırarak son
nefesini verdiğini görünce, ‘Bu adam gerçekten Tanrı ’nın Oğluydu ’ dedi. ”
Bu yüzbaşı çarmıha germekle görevli olup, İsa’nın ölümü ile
igili acı ve üzüntüye ne şekilde dayandığını ve o zamanda büyük alametleri
gördüğünde İsa’nın suçsuz ve masum olmasından başka Tann’nın Oğlu olduğuna
inanmıştır.
40.
41.
Ayetler: “Olup bitenleri uzaktan izleyen bazı kadınlar da vardı. Aralarında
Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose’nin annesi Meryem ve Şalome bulunuyordu.
İsa daha Celile’deyken bu kadınlar O'nun peşinden gitmiş ve O’na hizmet
etmişlerdi. O’nunla birlikte Kudüs ’e gelmiş olan daha birçok kadın da olup
bitenleri izliyordu. ”
Bu kadınlar samimi kalple îsa’mn öğretilerini kabul ederek
O'na hizmet etmişlerdir. O'nun ölümüne dek sevgilerini göstermişlerdir. O'nun
çarmıhının yanında durmalanna izin verilmediğinden uzaktan bakarak
ağlıyorlardı. Akşama doğru; Yuhanna’nın 19. Bölüm 31-37. Ayetlerine göre,
Yahudiler Pilatus’a gelerek ertesi gün Sept günü olduğundan çarmıha gerilmiş
adamların bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler.
Fakat askerlerden biri İsa’nın ölmüş olduğunu görünce O'nun bacaklarına
dokunmadan bir mızrak ile yüreğini deldi. Şöyle ki, îsa hakkında Mezmurlann 34.
Bölüm 20. Ayet, Çıkış’ın 12. Bölüm 46. Ayeti ve Zekeriya’nın 12. Bölüm 10.
Ayetinde bulunan sözler tamamlanmış oldu.
41.
47.
Ayetler: “O gün Hazırlık günü, yani Sept gününden önceki gündü. Artık I
akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul ün saygın bir
üyesi olup Tanrı’nın Egemenliğini ümitle bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi,
cesaretini toplayarak Pilatus ün huzuruna çıktı ve îsa’mn cesedini istedi.
Pilatus, İsa’nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp, ‘öleli
çok oldu mu? ’ diye sordu. Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi alması
için izin verdi. Yusuf da kefen bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze
sardı ve kayadan oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş
yuvarladı. Mecdelli Meryem ile Yose’nin annesi Meryem, İsa’nın nereye
konulduğunu gördüler. ”
Bu ayetler
ile Matta’nın 27. Bölüm 57-61. Ayetleri, Luka’nın 33. Bölüm 50-56. Ayetleri ve
Yuhanna’nın 19. Ekolüm 34-42. Ayetlerinin karşılaştırılması gerekir. Bu
ayetlerde açıklanan konular dikkat çekicidir. Yukarıda adı geçen Yusuf, Yahudi
milletinin Yüksek Kurul’unun üyesi ise de, îsa’nm öldürülmesine onay vermediği
açıktır. Fakat İsa’nın öldürülmesi konusunda onun görüşü duyulmamıştı. Önce
Yusuf, İsa’ya gizlice tabi olmuşsa da, bu zamanda o kişi Celile Yahudileri
tarafından reddedilip, ölüme maruz kalmıştır. Elçiler onunla ilişkilerini
göstermeye cesaret edemedikleri halde, Yusuf büyük bir cesaretle cesamet edemedikleri
halde, Yusuf büyük bir cesaretle valiye gidip İsa’nın cesedini gömmek için izin
almıştır. Bu konuda İsa’nın mezarı ile ilgili olan Yeşaya’nın 35. Bölüm 9.
Ayeti tamamlandı. Yani bu Yusuf, İsa’nın cesedini alıp büyük bir saygıyla
gömmeseydi, kanun ve adetler gereği suçluların cesetleriyle birlikte
gömülecekti. Yuhanna’nın 19. Bölüm 39. Ayetinden Mikodim’in Yüksek Kurul üyesi
olduğu anlaşılır. Yuhanna’nın 3. Bölüm 1. Ayetine göre gizlice İsa’nın
öğrencilerinden biri olup, İsa’nın cesedini Yahudilerin adetleri gereğince
gömmek için baharatlama gibi hazırlıklar konusunda Yusuf a para yardımı yaptı.
Güneşin batmasına az bir zaman kaldığından onu acele ile gömmeye mecbur
kaldılar. Matta’nın 27. Bölüm 6Q. Ayetiyle Yuhanna’mn 19. Bölüm 41. Ayetinden, İsa’nın
gömüldüğü mezar, Yusuf un yeni kazılmış olan mezarı olup, çarmıh yerine yakın
olduğu bilinmektedir. Bu durum zamanın ihtiyacına uygun olmasından başka îsa’nm
tekrar hayata dönmesinin tasdiki için de uygun idi. Matta’nın 27. Bölüm 62-66.
Ayetleriyle 28. Bölüm 11-15. Ayetlerinde yazılan konular mezarın kaya içinde
yeni kazılmış olmasıyla birlikte İsa’mn tekrar hayata dönmesini tasdik eden tam
bir delil olmuş olur. ON
ALTINCI BÖLÜM
1.
Ayet:
“Sept günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup ’un annesi Meryem ve Şalome gidip
îsa ’mn cesedine sürmek özere baharat satın aldılar. ”
Bu kadınlar İsa’ya yaptıkları hizmette hiçbir zaman kusur
etmemişlerdir. Sept günü geçtikten sonra önceden hazırladıkları baharatı
getirerek erkenden İsa’nın mezarına geldiler.
2-4. Ayetler: “Haftanın ilk günü sabah çok erkenden,
güneşin doğuşuyla birlikte mezara gitiler. Aralarında, 'Mezarın girişindeki
taşı bizim için kim yana yuvarlayacak? ’ diye konuşuyorlardı. Başlarını
kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. ”
İsa’nın dirilişinin genel açıklaması için Matta’nm 28.
Bölüm 1-10. Ayetlerine bakınız. Matta’nm yazdığından da, o sırada bir deprem
olup, bir melek mezarın önünde, bulunan bekçileri çok fazla korkutacak kadar
büyüklükle ortaya çıkmıştır. Bu sırada mezar kapısının taşı kaldırılarak İsa
kalkarak mezardan çıktı.
5-8. Ayetler: “Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan
giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar. Adam onlara,
'Şaşırmayın! Siz çarmıha gerilmiş olan Nasır alı İsa’yı arıyorsunuz. O dirildi,
burada yok. İşte O’nu yatırdıkları yer. ’ dedi. Şimdi O ’nun öğrencilerine ve
Petrus ’a gidip şöyle deyin: İsa sizden önce Celile ’ye gidiyor. Size
bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz. Kadınlar mezardan çıkıp
kaçtılar. Onları bir titreme, bir şaşkınlık almıştı. Korkularından kimseye bir
şey söylemediler. ”
Yuhanna’nm 20. Bölüm 1-18. Ayetleri bu ayetler ile
karşılaştırıldığında bildirilen olay aşağıda yazılı olan düzen üzere meydana
geldiği açıktır. Yanı Mecdelli Meryem sabah erkenden diğer kadınlarla İsa’nın
mezarına gitti. Mezarın açık olduğunu gördüğü anda birisi İsa’nın cesedini
oradan kaldırmıştır, diye korkarak arkadaşı olan diğer kadınlan bırakıp hızlıca
Petrus ve Yuhanna’ya haber vermek için koşmuştur. O sırada bu kadınlar mezara
yaklaşmışlardı. İlk başta meleklerin görünmelerinden korktulârsa da, bunlardan
îsa’mn kalktığı haberini alıp uyarıldıklarına göre elçilere haber vermeye
gidiyorlardı. Yolda giderlerken İsa onların karşısına çıktı. Petrus ve Yuhanna
ise Mecdelli Meryem’in İsa’nın mezarının açık olduğu ile ilgili haberini
duyduklarında mezara hızlıca koşup haberi inceleyerek geri döndüler. Meryem ise
bunlar gibi hızlı hareket edemediğinden onlar dönerlerken mezarın kapısına
yalnız geldi. Melekleri orada görerek îsa’mn dirilmesi ile İlgili haberi
bunlardan duyup, şehre dönmek üzereyken İsa’yı gördü. Burada her ne kadar
Markos ve Yuhanna’nın bu maddelerle ilgili olan ifadeleri birbirine karşı
görünürse de, hakkıyla karşılaştırılıp anlaşıldıktan sonra birleşmiş olarak
birbirini tamamladığı ve doğruladığı belli olur.
9.
Ayet:
“İsa, haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce Mecdelli Meryem
’e göründü. Bu kadından yedi cin kovmuştu. ”
İsa’nın Mecdelli Meryem’e görünmesi, mezardan kalktıktan
sonra olan görünmesinin ilk birincisi değil, Markos’un açıkladığına göre
görünmenin birincisidir.
Mecdelli Meryem Luka’nın 8. Bölüm 2. Ayetine göre önce
şeytan ile kötü ruhlar tarafından çok fazla acı çekip, İsa tarafından
iyileştirilip, O'na çok zaman hizmet etmiştir.
10-11. Ayetler: “Meryem gitti, önce İsa’yla bulunmuş
olan, şimdiyse yas tutup gözyaşı döken öğrencilerine haberi verdi. Ne var ki,
onlar İsa’nın diri olduğunu ve Meryem ’e göründüğünü duyunca inanmadılar. ’’
*Yas tutanlar* Yani elçiler demektir. îsa onlara
dirileceğini haber ettiyse de onlar İsa’nın sözünü anlamayıp hakaret, eziyet,
acı ve üzüntülerle meydana gelen ölümünden dolayı çok rahatsız ve ümitsiz
olmuşlardır.
12-13. Ayetler: “Bundan sonra İsa bir köye doğru
yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. Bunlar geri
dönüp diğerlerine haber verdiler ama diğerleri bunlara da inanmadılar. ”
Bu konular Luka’nm 24. Bölüm 13-35. Ayetlerinde ayrıntılı
olarak açıklandığından orada tefsir olunacaktır.
14.
Ayet:
“İsa daha sonra, sofrada otururlarken Onbirlere göründü. Kendisini dirilmiş
olarak görenlere inanmadıkları için imansızlıklarından ve yüreklerinin
duygusuzluğundan ötürü onları azarladı. ”
Yuhanna’nın 20. Bölüm 19-29; Ayetlerinden İsa’nın Kudüs’te
iki defa öğrencilerine göründüğü anlaşılır. Bir defa Tomas hazır bulunmadığı
halde sonra 1
Tomas da hazır bulunup şüpheli imanı İsa’nın lütfuyla
kuvvet kazandığında görünmüştür. Yuhanna’nın 21. Bölüm 1-24. Ayetlerinden
anlaşılır ki, îsa Taberiya gölünün kıyısında bulunan öğrencilerinin bazılarına
görünüp Petrus ile geçen ayetlerde yazılı konuşmayı yaptı. Matta’nın 28. Bölüm
16-17. Ayetiyle karşılaştırıldığında, kendisine iman eden kimselerden beşyüz
kişiden ibaret olan bir topluluğa Celile vilayetinin bir dağı üzerinde
göründüğü anlaşılır. İsa’nın dirilmesinden sonra meydana gelen bu konular
Luka’nın 24. bölümüyle Yuhanna’nın 20-21. bölümîerinde daha ayrıntılı olarak
açıklanacaktır.
15-16. Ayetler: "îsa onlara şöyle buyurdu: Dünyanın
her yanına gidin, Müjde ’yi bütün yaratılışa duyurun, iman edip vaftiz olan
kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. ”
Bu ayetler ile Luka’nın 24. Bölüm 49. Ayetinde bulunan
emirler İsa’nın göğe yükselmesinden önce öğrencilerine son defa olarak
söylediği emirlerdir. Bu 16. Ayetten açık olarak anlaşılır ki, her ne kadar
vaftiz olmak îsa’ya iman edenlere farz olursa da, İman ilk farzdır. *İman edip
vaftiz olan kurtulacak* sözü buyrulmuş ise de iman etmeyen ve vaftiz olmayan
kimse azaba uğrayacak sözü buyurulmayıp yalnız *İman etmeyen azaba uğrayacak*
sözü buyurulmuştur.
17-18. Ayetler: “îman edenlerle birlikte görülecek
belirtiler şunlardır: Benim adımda cinleri kovacaklar, yeni diller
konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile,
bundan zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar
iyileşecek. ”
Bu mucizeler İsa’nın isim ve gücüyle gerçekleşip elçilerin
elçiliğini tasdik edip, yaydıkları Incil’i kabul ettirmek için o zamanda
gerekli olup, Hıristiyanlık çoğunluk tarafından kabul olunduktan sonra
gerekleri yoktu. Elçilerin İşlerinin 2. Bölüm 4. Ayet, 3. Bölüm 6-7. ayetleri,
Korintlilere Birinci Mektup’un 12. Bölüm 10, 28. Ayetleri, 14. Bölüm 2,4 ve 5.
Ayetlerine bakınız.
19.
Ayet:
“Rabb İsa onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve 4
Tanrı ’nın sağında oturdu. ”
* Onlara bu sözleri söyledikten sonra* Yani öğrencilerine
söylediği öğretiyi tamamladıktan sonra demektir. Luka’nın 24. Bölüm 50-53.
Ayetleriyle, Elçilerin İşlerinin 1. Bölüm 9-12. Ayetlerinden anlaşılır ki, Rabb
îsa Kudüs’ün batısında bulunan Zeytinler dağından göğe yükseldi. Bu yükselme
O'nun dirildiği zamandan kırk gün sonra meydana geldi.
20.
Ayet:
"Öğrencileri de girip Tanrı sözünü her yere yaydılar. Rabb onlarla
birlikte çalışıyor, görülen belirtilerle sözünü doğruluyordu. ”
Bu ayette özet olarak yazılan maddelerin açıklaması için
Elçilerin İşleri kitabını inceleyerek Hıristiyan tarihine de bakmak gerekir.
İsa’nın emirleriyle işleri ve durumları hakkında İncil’de
anlatılan önemli maddeleri kısa özet olarak burada tekrar anlatmak uygun
görülmüştür.
Her ne kadar İncil’de îsa’mn çocukluğu ile ilgili haberler
pek az yazılmışsa da yine bu haberlerde îsa’mn son derece güzel ahlak sahibi ve
üstün zekalı olmasından başka üstün zekasıyla çocukluk haline uygun terbiye,
kusursuz teslimiyet, karşılıksız sevgisiyle bütün çocuklardan farklı olduğu
açıktır. îsa’mn çocukluğu hakkında yazılmış bir kitapta O'nun bedeni
ihtiyaçları ile intikam ve gururluluğu için mucizeler gerçekleştirdiği
anlatılır. Fakat İncil’de O'nun hakkında yazılmış olan konular ile olan
bitenleri okuduğumuz halde bu tür şeylerin tamamı asılsız ve îsa’mn ahlakı ve
kişiliğine tamamen ters olduğu görülür.
O'nun çocukluk dönemi geçip, kendi özel büyük görevini
yaparak insanlar arasında bilinen ve tanınan bir kişi olduktan sonra O'nun
bütün işleri ve hareketleri son derece kusursuz ve tam idi. Daha sonra
düşmanlar O'nu öldürmek niyetiyle bir bahane aradıklarında hiçbir suç ve hata
bulamadılar.
Her ne kadar Rabb İsa ikiyüzlü Ferisileri ağır sözler ile
azarladı, tapmakta alım-satım ile uğraşanları kovdu ise de öfke ya da kızgınlık
göstermemiştir. Bu davranışı temiz kişiliğin ikiyüzlülük ve kötülükten ve
ibadete ait bir yerde gerçekleştirilen uygun olmayan hareketleri zorla
yapmasından ileri gelmiştir.
İsa büyük günahlar ile İlahî sevgide ilgisik kalmaları ve
küçük görmeleri için azarladığı ve emrettiği kimselere bile acıması Kudüs halkına
söylediği sözlerden anlaşılır.
Ahlakî kişiliğine göre îsa’mn yumuşaklığı varsa da alçak
değildi. Ağır başh idi, ama asla gururlu değildi. İkiyüzlülük ve kötülüğe
kızdıysa da hiçbir kimseye kin, hased ya da nefret etmedi. O'nun büyüklüğü
zengin ve itibarlı kimselerin büyüklüğü gibi değil, ahlakı temiz, işleri
kusursuz olan kişinin büyüklüğü gibiydi. Çünkü ömrü boyunca her çeşit insana
eşit olarak merhamet ve iyilik yaptıktan sonra, sonunda hepsi için kendisini
feda etmiştir.
Ahlakî kişiliğine göre îsa, diğer bütün adamlardan ayrıdır.
Çünkü genellikle en dindar adamların dindarlığı pişmanlık, tövbe ve günah
itirafı üzerine kuruludur. Ama İsa günah ve eksiklikten uzak olup, tövbe ve
itiraf ettiği bir şey yoktur. Kendisi yararsız olduğunu asla söylemeyerek
kendisine inananlara günahlarını itiraf ile tövbe etmeyi öğretirdi. Ömrü bu
şekilde geçtikten soma, sonunda O'nu suçlamaya kalkışanlara hitaben: Korkusuzca
sizden kim günahımı gösterebilir, diye buyurdu ve Tanrı’ya ‘Ben seni yerde
yücelttim. Bana gerçekleştirmek üzere verdiğin işi tamamladım. Ey Baba! Dünya
var olmadan önce katında sahip olduğum yücelik ile sen de beni yücelt’ dedi.
Halbuki îsa’mn ahlakıyla, işleri bu iddiaya uygundur. Ama bir insan günah
itirafını kabul etmeyen tövbesiz dindarlık iddia ederse, çok geçmeden onun
dindarlığının gurur ve ikiyüzlülükten ibaret olduğu herkes tarafından açıkça
görülür. Fakat Isa’nın dindarlığı ömrünün başlangıcından sonuna dek günahsız,
eksiksiz ve tam idi.
İsa ahlak ve işlerinde çoğu zaman birbirine zıt görünen
huyları birleştirdi. Örneğin; fakir olup, büyük dostu yoktu. İnsanların
kusurları ve günahlarını kendi üzerine alarak, keffaret olmak üzere kendisini
feda etmek için bu dünyaya geldiyse de yine can ve ruhu üzüntü ile kederlenip,
büyük sevinçle dolu idi. O'nun durumuna baktığımızda acımak mümkün değildir.
Çünkü, O'nun alın yazısıyla bu durumdan uzaklaşmaya gücü varken kendini hor ve
alçak gönüllü gösterdiği açıktır. îsa dünyaya asla meyletmeyip, dünya
nimetlerine tapmazdı. O'nun düşünceleri semavî ve ruhani;
I
şeylerle meşgul ise de, kalbi insan sevgisiyle yanardı.
Şöyle ki, çocukları bile kucağına alıp, hayır dua ederdi. Her dururhumuzdan
haberi vardı, ama çoğu zamanlar insanlar dünyevî arzu ve işlerinden sakınarak
ruhanî olmaya çalışırlarsa, dünya nimetlerinden uzak, sofu olurlar. Ya da
nefsanî ve dünyevî arzu ve isteklere yönelirlerse hak yolundan tamamen
ayrılırlar.
İsa’nın salihler ve peygamberlerden olduğu herkesçe kabul
edilmektedir. Fakat hiçbir peygamber kendisi hakkında îsa gibi bir iddiada
bulunmadı. Isa’dan başka hiçbir peygamber bütün insanlardan yüce ve Tanrı ile
bir olma iddiasında bulunmadı. Örneğin; ‘Dünyanın nuruyum’, ‘yol, gerçek ve
hayat benim’, ‘Baba olan Tann’ya yalmz benim aracılığımla gitmek mümkündür’,
‘kendi babası ve annesini benden çok seven bana layık değildir’, ‘Biz, (yani
Tanrı ve İsa) ona (yani iman etmişe) gelip onunla oturacağız’. İsa bu iddiaları
şevkle değil, alçakgönüllülükle gerçeği anlatır gibi söylemiştir. İsa’nın
erdemli kişiliği son derece yüce, ruhanî görevine ait olan gücü son derece
büyük, O'nun yaratılışı son derece yukarıdadır ki, O'nun büyük iddiasını
reddetmeye asla güç yetirmek akla ve hayale gelmez. O'nun insan şeklinde
görünmesi yalnız Hıristiyanlara değil, İncil’i okuyup saygı gösteren bütün
insanlara tam bir alçakgönüllülükle alameti olarak görünür. Fakat yukarıda
anlatıldığı gibi iddialarının ash varsa, İsa bütün insanlardan üstün olmuş
olur. Bu iddiaların aslı yoksa İsa’nın yalancı olması gerekir.
İsa’nın zatı uğradığı zorluk ve eziyete dayanması yönüyle diğer
insanlardan ayrılır.
Ustuvan adındaki felsefe ekolü mensupları insanların
uğradıkları acı ve üzüntülere şikayet etmeksizin dayanmayı en büyük erdem
saymışlardır. Kısacası bu felsefe ekolü mensupları İnsanî duyumlar konusunda
mümkün olduğu kadar harekete dönüştürmeksizin tam olarak yok etmek, sevinç ve
ümitsizliği ayırıp, kendilerini bir taş yerine koymayı erdemli insandan
saymışlarsa da bu konuda Tanrı tarafından verilen acı ve üzüntülere Tanrı’nın
iradesine razı olarak sabır ve dayanma yoktur.
Çünkü insan kendi üzerine gelen acı ve üzüntüyü kader
böyleymiş diyerek ister istemez kabul etmeyip, belki Tanrı insanın
ihtiyaçlarını hakkıyla bilip merhamet ve şefkati yönüyle bu tür şeylerden insan
hissesi olan fayda olarak terbiye olması için gönderip, insan da bu tür şeyler
kendisi hakkında hikmet ve İlahî lütuf alametleri olduğunu bilmesi gerekir.
Genellikle zannedildiğine göre sabır, yumuşaklık ve eziyete
karşı koymadan dayanmak yalnız zayıflığın ve güçsüzlüğün bir alametidir. Ama bu
boş inanca karşı olarak İsa, büyük erdemleri ve noksansız vasıflarını bütün
eziyetlere karşı koymadan tam bir yumuşaklıkla dayanabilmek erdemiyle
binleştirdi. Fakat insanların kurtuluşu için O'nun hazırladığı keffarete bağlı
acı ve üzüntüleri hissetmeyerek ölmeyip, ancak onların acımasını hissettiyse de
karşı koymadan rızasıyla kabul etti. Örneğin; fakirliği seçip, düşmanlan
tarafından hakaret, öğrencileri tarafından terk edilmeye dayanıp, bütün
uğradığı yasak şeyler sebebinden özel görevini yerine getirmekten asla
vazgeçmemiştir, ömrünün sonunda O'nun hissettiği en büyük acı ve üzüntüye galip
gelmiştir. îsa’mn yukarıda geçen durumu, yani hiçbir sebep görülmediği halde
oldukça sıkıntılı olması daha sonra eziyet ve çarmıha gerildiğinde kendisinde
acı ve sıkıntı belirtisi bulunmaması ne şekilde anlaşılabilir? Eğer İsa’nın
kendi çektiği acı ve üzüntüde bütün halk tarafından fazlasıyla saygı görerek
Kudüs’e girmesinden sadece birkaç gün öğrencileriyle rahat ve huzur içinde
konuşmasından birkaç saat sonra hiçbir tehlike işareti görülmediği halde, yani
Getsemani bahçesinde meydana geldi. Yine sonra öldürülmek üzere karar verilip,
çarmıha çivilendiğinde bile hiçbir acı belirtisi görülmemiştir ve şiddetli acı
ve üzüntüye galip gelmiştir. îsa’mn, yukarıda geçen durumu, yani hiçbir sebep görülmediği
halde oldukça sıkıntılı olması daha sonra eziyet ve çarmıha gerildiğinde
kendisinde acı ve sıkıntı belirtisi bulunmaması ne şekilde anlaşılabilir? Eğer
îsa’mn kendi çektiği acı ve üzüntüde İlahî lütuf ve sevginin insanların
kurtuluşu için feda olunmasını fark etmez isek, İsa’nın yukarıda anlatılan
durumunun anlaşılması mümkün değildir. Fakat Tamı Oğlu olarak gelecek şeylerin
hepsini gerçekten bilerek kendi bedeninde çektiği acı ve üzüntüyü hiç yerine
koyarak, ancak yaptığı keffaret gereğince insanların günahları olan öfkesi
altında bulunduğundan can ve ruhu oldukça sıkıntılı olduğu farkedildiğinde bu
konunun zorluğu kalkarak anlaşılmış olur.
İsa yalnız ahlak ve kişilik durumu yönüyle değil, ancak
daha fazla hazırladığı özel görevinin büyüklüğü yönüyle diğer bütün insanlardan
ayrılır. İsa ilk önceleri Çelileli zanaatkardan başka tanınan bir kişi olduysa
da, yine hazırladığı özel görevinin sonucu Yahudi milletinin idaresini yeniden
oluşturmak değil, yalnız Yahudilerin ruhaniyece yenilenmesinden başka bütün
insanlıktan Tamı Oğlu’nun emirlerine uyarak O'na iman etmek şartıyla
günahlarının bağışlanacağını ve ebedi hayat ve kurtuluşa kavuşmak lütuf ve
nimetlerini arzu ve kabul edenlerin kurtuluş ve kalıcı mutluluğa
kavuşmalarından ibarettir. Kendi öğrencilerine son emrinde şöyle buyurmuştur:
Müjde’yi bütün insanlara yayın. Her milletten O'nun hükümdarlığına katılmaları
için çaba gösterin. İsa’nın görevinin bu meyve ve sonucu da kendisi beklediğine
göre ömrü süresince tamamlanmayıp, dünyanın sonuna kadar olan bütün zamanda
tamamlanacaktır. Şöyle ki, bu sonuç îsa’mn hayatından soma ortaya çıkacağı,
kendi bilgisindendir. Bunun için O'nun insan şeklinde ortaya çıkması ve özel
görevinin asıl amacı, bütün insanlığı içinde alıp, o zamandan itibaren dünyanın
sonuna dek tamamlanmakla bu amaç, marifet ve insan gücünden başka, hikmet ve
İlahî lütuftan ileri geldiği açıktır. Bu konu dikkat çekicidir ki, îsa zengin
dost ve büyük ülkeye özenmeyerek fakir ve çaresizleri tercih ederek kendisinin
ihsan eylediği nimetleri kabul edip iyiliğe kavuşacaklarını ümit etmiştir.
Bunun üzerine îsa insanın erdemini bütün makam, zenginlik ve itibara tercih
etmiştir. Fakat İsa fakir ve çaresizlere mutluluğu ihsan eylediyse de, onları
taraftar saymayıp kendi korumasından dünya menfaatlerini beklemeye izin
vermedi. îsa, insanlar arasında kullanılan bilgilere aşina olmadıysa da, yine
İlahî kanunun mana ve ruhanî hükümlerini kanun sahibine ait hükümet ve güç ve
bütün halka öğretmek için açıklardı. Çünkü dikkat çekicidir ki, çoğu,
peygamberler gibi (Tanrı tarafından böyle ilham olundu) diyerek öğretmeyip,
sürekli kendi idaresiyle ruhanî öğretilerini söylerdi. Böylece gerçekleştirdiği
mucizeler, elçiler tarafından gerçekleştirilen mucizeler gibi kabul ettiği güç
ve Rabb’in ismiyle gerçekleştirilmeyip, kendi gücüyle gerçekleştirilirdi.
Kısaca bu tür bir kişinin adi bir insan gibi olması mümkün olmaz. Bu ekole
inananların delillerine göre İsa’nın hilekarlardan bir büyüğü olduğunu
söylemesi gerekir. Fakat bu konuyu küfür sayarak tamamını reddetmeye mecbur
olduğumuzda Rabb İsa’nın tabiî kanunların hükmünden başka, erdemli hüküm ve güç
ile vasıflandığına inanmakla O'nun iddiaları haklı, kendisinin Tanrı Oğlu ve
insanların yalmz kurtarıcısı olduğuna inanmaya mecburuz. Çalışmasını yaptığımız İncil-i Şerif ile Tefsiri adlı
eserin konuları genel olarak iki ana başlık altında toplanmaktadır:
Dünya ile ilgili konular, ahiret ile ilgili konular.
Incil’de dünya ile ilgili konuların başlıcaları İsa'nın,
havarilerin başlarından geçen olaylardır. İsa'nın peygamber olarak ortaya
çıkması, havarilerle tanışması, ilişkileri, gösterdiği mucizeler, İsa'ya karşı
çıkanların direnişleri ve tutumları ele alınır. Yine dünya ile ilgili konuların
yer aldığı bölümlerde insanların dünyada yapmaları ve yapmamaları gereken işler
(emir ve yasaklar), toplumsal ilişkiler, tarım, hayvancılık, alışveriş, evlilik
gibi konular yer alır. ।
Ahiretle ilgili konular daha ayrıntılı ele alınmıştır.
İsa'nın yaratılışından ceza gününe kadar başından geçen ve geçecek olan olaylar
anlatılır. Bu konular ibadet, insan ile Tann'nm, İsa'nın ilişkileri, kutsallık,
ruh, Tanrı, mükafat, ceza, ahirette insanı bekleyen olaylar, melekler, şeytan
gibi konuları içerir.
İncil-i Şerif ile Tefsiri'nde yer alan konuların çoğu
Tevrat'ta (Eski Ahit) da vardır. Bu çalışmada sık sık Tevrat'a atıfta
bulunulmuştur. Tevrat sadece Yahudi halkı için olmasına rağmen, Incil'de böyle
bir ayırım yoktur. Bütün insanlara evrensel mesajlar verilmektedir. İsa
Mesih'in peygamberliğine ve getirdiği dine inanan her insan mü'min sayılır.
İncil-i Şerif ile Tefsiri, Matta İncili ve Markos
İncili olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Matta İncili’ne ait ayetler
ayrıntılı olarak açıklanırken Markos İncili ile ilgili ayetler açıklanırken çok
kısa tutularak sıkça Matta İncili’ne atıfta bulunulmuştur.
28 bölümden oluşan Matta İncili'nin birinci bölümünde İsa
Mesih'in soy ve doğumu ile ilgili açıklamalar bulunmaktadır. Çünkü Yahudilere
göre soy kitaplarını ezberlemek adetti ve önemliydi.
İkinci bölümde doğuda bulunan Mecusi alimlerinin İsa
Mesih'e secde etmeye gelmeleri ve devrin kralı Hirodes’in bunu duyunca İsa'yı
öldürmek için gizli planlar yapması, Tann’mn Yusuf a rüyasında Hirodes’in
İsa'yı öldüreceğini haber vererek onu alıp Mısır'a kaçmasını ve Hirodes
öldükten sonra Mısır'dan geri dönmesi yer alır.
Üçüncü bölümde Vaftizci Yahya'nın ortaya çıkması, insanlara
tövbe edin diyerek vaaz etmesi, İsa'nın geleceğini haber vermesi ve İsa Mesih'i
vaftiz etmesi anlatılır.
Dördünce bölümde şeytanın İsa Mesih'i yoldan çıkarmak için
çeşitli tuzaklar kurması ve İsa Mesih'in bu tuzaklardan kurtulmasını yani
şeytana uymaması, insanlara Yahya'nın yaptığı çağrı gibi tövbe edin diye
çağrıda bulunması, cinli, saralı ve felçli hastaları iyileştirmesi açıklanır.
Beşinci bölümde İsa Mesih'in etrafında toplanan kalabalığa
dağda öğüt vermesi, insanlara gerçek mutluluğun ne olduğunu açıklaması, kutsal
yasayı tamamlamaya geldiğini, adam öldürme, zina, yemin ve intikam hakkında
ders vermesi, düşmanları sevmek gerektiği yer ahr.
Altıncı bölümde îsa Mesih'in dağda sadaka, dua, oruç,
göksel hazineler ve endişelenmemek konularında verdiği öğütler bulunmaktadır.
Yedinci bölümde İsa Mesih'in dağda öğüdünün tamamlanması,
bir kimsenin başka birisi hakkında karar vermesini yasaklaması, yalancı
peygamberlerden sakınma ve kaya ve kum üzerine yapılan ev ile ilgili olan ders
anlatılır.
Sekizinci bölümde İsa Mesih'in cüzzamlı hastaları
iyileştirmesi, kötürümü iyileştirmesi, rüzgarı dindirmesi, cinli olanlardan
şeytanı kovması gibi mucizeleri açıklanır.
Dokuzuncu bölümde İsa Mesih'in felçli bir adamı
iyileştirmesi, Matta'yı çağırıp onun evinde bir takım adamlarla beraber yemek
yemesi, orada oruçla ilgili söylediği örnekler, bir hükümdarın kızını
iyileştirmesi, amaların gözlerini açması, deliyi iyileştirmesi gibi mucizeleri
yer alır.
Onuncu bölümde İsa Mesih'in iki öğrencesine mucize
göstermesi için güç vermesi, onlara nasihat ve emir vermesi, insanlar
tarafından eziyete uğrayacaklarını ifade etmesi ve bundan dolayı onlara verdiği
teselliler, onları kabul edenlerin Tanrı katında kabul olunacakları anlatılır.
On birinci bölümde Yahya'nın öğrencilerinden iki öğrencinin
îsa Mesih'in yanına gönderilmesi, İsa Mesih'in Yahya ile ilgili söylediği
şahitlik, îsa Mesih ve Yahya ile ilgili insanlar arasında bulunan batıl
görüşler, İsa Mesih'in ruhani ihtiyaçları sebebi ile rahatsız olanları
söylediği merhametli davet bulunur.
On ikinci bölümde İsa Mesih'in Sept gününün
kutsallaştırılmasını bir mucize ve iki delille anlatması, onun yumuşak huylu ve
alçak gönüllü hali, Ferisilerin îsa Mesih'e yaptıkları itiraz ve İsa Mesih
tarafından verilen cevap, kutsal ruhu aşağılamanın bağışlanamaz bir günah
olduğu açıklanır.
On üçüncü bölümde ekinci, deliceler, hardal tanesi ve maya,
define, inci ve denize atılmış ağ benzetmeleri, îsa Mesih'in kendi şehir halkı
tarafından reddedilmesi yer alır.
On dördüncü bölümde Vaftizci Yahya'nın Hirodes tarafından
zindana atılması ve öldürülmesi, îsa Mesih'in ardından gelen kalabalığı birkaç
kişiye yetecek yemekle doyurması, hastaları iyileştirmesi anlatılır.
On beşinci bölümde Ferisilerin kendi sözlerini kutsal
yasaya tercih ettikleri için îsa Mesih tarafından uyarılmaları, insanın
temizliğinin bedenin temizliğinden değil kalbinin temizliği ile olması,
hastaları iyileştirmesi ve kalabalığı birkaç kişiye yetecek yemekle doyurması
açıklanır.
On altıncı bölümde Ferisiler ve Sadukilerin İsa'dan alamet
istemeleri, kendisine tabi olanlardan canlarını feda etmeye hazır olmalarını
istemesi anlatılır.
On yedinci bölümde îsa'mn görünümünün değişmesiyle
öğrencilerinden üçüne yüce kişiliğini göstermesi, bir hastayı iyileştirmesi,
kendi öleceğini haber vermesi ve vergi vermesi yer alır.
On sekizinci bölümde îsa Mesih'in öğrencilerine alçak
gönüllülük hakkında verdiği ders, günah işleyen kardeşlere nasıl davranılması
gerektiği anlatılır.
On dokuzuncu bölümde hastaları iyileştirmesi, evlilik ile
ilgili verdiği ders, çocukları kutsaması, öğrencilerine vadettiği mükafat
bulunur.
Yirminci bölümde İsa'nın bağcılarla ilgili verdiği örnek,
kendisinin eziyet, hakaret ve cefa çekerek çarmıha gerileceğim ve daha sonra
tekrar hayata döneceğini haber vermesi, Yuhanna ile Yakub'un uygun olmayan
istekleri ve iki kör kişiyi iyileştirmesi anlatılır.
Yirmi birinci bölümde İsa'nın halkın saygı gösterileri arasında
Kudüs'e girmesi, tapmağı temizlemesi, meyvesiz incir ağacını kurutması,
kahinleri susturması, haksız ve zalim bağcılarla ilgili verdiği örnek yer alır.
Yirmi ikinci bölümde padişah oğlunun düğün ziyafeti örneği,
padişah ve hükümdarlara saygı göstermek gerektiği gibi Tanrı'ya da itaat
etmenin farz olduğu, İsa'nın Sadukileri susturup kıyametin hükmünü açıklaması
anlatılır.
Yirmi üçüncü bölümde Ferisiler ve diğer din önderleri
hakkında açıklamalar bulunur.
Yirmi dördüncü bölümde İsa'nın Kudüs'te bulunan meşhur
tapınağın harap olunacağını haber vermesi, bu sırada halkın uğrayacağı eziyet
ve zorluklara ait haberler ve İsa'nın ortaya çıkacağı anlatılır.
Yirmi beşinci bölümde on bakire kız örneği, akçe yükleri
örneği ve ahiretin yolu hakkında açıklamalar yapılır.
Yirmi altıncı bölümde Yahudi milleti önderlerinin İsa
aleyhine onu öldürmek için birbiriyle konuşmaları, Yahuda îskariyot'un İsa'yı
ele vermek için Yahudi
I
önderleriyle anlaşması, öğrencilerine büyük bayram
ziyafetinde ele verileceğini haber vermesi, Petrus’un kendisini inkar edeceğini
haber vermesi, yalancı şahitler ile Yahudi milletinin büyük meclisi tarafından
suçlanması anlatılır.
Yirmi yedinci bölümde îsa’nm mahkemeye çıkarılması, Yahuda
îskariyot'un pişman olup kendini öldürmesi, İsa'nın çarmıha gerilmesi ve onunla
alay edilmesi, onun ölümüyle görülen alamet ve mucizeler ve defnedilmesi yer
alır.
Matta'nın son bölümü olan yirmi sekizinci bölümünde İsa'nın
dirilişi, öğrencilerine ebedi hayat müjdesini bütün insanlara yaymaları
hakkında verdiği emirler anlatılır.
încil-i Şerif ve Tefsiri'nin ikinci kısmını oluşturan
Markos 16 bölümden meydana gelmektedir.
Birinci bölümde Vaftizci Yahya'nın öğüdü, İsa'nın Yahya
tarafından vaftiz olunması, onun şeytan tarafından imtihan olunması, halka ders
verip mucizeler göstermesi anlatılır.
İkinci bölümde İsa'nın felçli bir adamı iyileştirmesi,
Matta'yı yanına çağırıp onun evinde ziyafette bulunduğu sırada Ferisilerle oruç
hakkında konuşması, Sept günü hakkında emir vermesi yer alır.
Üçüncü bölümde hastalan iyileştirmesi, kendisini
düşmanlardan korumak için Celile'ye gitmesi, elçileri seçerek onlara ders
vermesi ve mucizeler göstermeleri için kendisine vekil tayin etmesi, Ferisiler
tarafından Isa'ya yapılan itirazlar anlatılır.
İl
, Dördüncü bölümde ekinci, tohum, hardal tanesi benzetmesi
ve fırtınayı dindirmesi açıklanır.
Beşinci bölümde hastaları iyileştirmesi anlatılır.
Altıncı bölümde İsa'nın Nasıra 1 halkı
tarafından reddedilmesi, öğrencilerini kendi adıyla Tanrı sözünü yayıp
mucizeleri anlatmaya görevlendirmesi, Vaftizci Yahya'nın
Hirodes tarafından öldürülmesi, ardından gelen kalabalığı birkaç kişiye yetecek
yemekle doyurması açıklanır.
Yedinci bölümde İsa'nın Ferisiler ile sünnetle ilgili
könuşması, sağır ve dilsiz bir kimseyi iyileştirmesi anlatılır.
Sekizinci bölümde Ferisilerin talimatından sakınmak
konusunda öğrencilerini uyarması ve Petrus'u azarlaması yer alır.
Dokuzuncu bölümde öğrencilerinden üçüne yüce kişiliğini
göstermesi, öğrencileriyle Yahya hakkında konuşması, cinli bir hastayı
iyileştirmesi, kendi ölümü hakkında bilgi vermesi anlatılır.
Onuncu bölümde evlilikle ilgili ders vermesi, küçük
çocuklara dua etmesi, kendisinin eziyet ve hakaret görerek çarmıha gerileceğini
ve tekrar dirileceğini haber vermesi açıklanır.
On birinci bölümde bütün halk tarafından saygı gösterileri
arasında Kudüs'e girmesi, meyvesiz incir ağacım lanetlemesi, öğrencileriyle
iman ve dua ile ilgili konuşması, kahinleri susturması anlatılır.
On ikinci bölümde kötü bağcılar örneği, İsa'nın Ferisiler
tarafından vergi ile ilgili sorulan soruya cevabı, Sadukiler tarafından
kıyametle ilgili sorular soruya cevabı, bir din bilgininin kutsal yasa ile
ilgili sorduğu soruya cevabı, bütün halka iki yüzlü öğretmenlerden sakınmaları
gerektiği konusundaki emri yer alır.
On üçüncü bölümde İşa'nın Kudüs'ün yıkılmasıyla dünyanın
sonuyla ilgili verdiği haberler ve bu konuda öğrencilerine verdiği öğüt ve
emirler anlatılır.
On dördüncü bölümde İsa'yı öldürmek İçin Yahudi
önderlerinin işbirliği yapması, Beytanyalı Meryem'in kıymetli yağ ile İsa'yı
yağlaması, Yahuda Iskariyot'un İsa'yı ele vermesi, Petrus tarafından inkar
olunması, Yahudi milletinin büyük meclisi tarafından yalancı şahitler ile
suçlanması açıklanır.
On beşinci bölümde İsa'nın mahkemeye çıkarılması, çarmıha
gerilmek üzere düşmanların eline teslim edilmesi Roma askeri tarafından
aşağılanarak çarmıha gerilmesi, ölümüyle birlikte görülen işaretler ve
gömülmesi anlatılır.
Markos’un sonuncu bölümü olan on altıncı bölümde İsa'nın
tekrar dirilmesi, öğrencilerine kendisini gösterip onlarla konuşması, onlara
müjdeyi yaymaları için verdiği emir ve İsa'nın göğe yükselmesi açıklanır.
Bu çalışmayı yaparken gördük ki ülkemizde Türkçe İncil tefsiri
bulunmamaktadır. Bizim bu çalışmamız bu alandaki eksikliği giderecek ve bu
konuya ilgi duyanlara yardımcı olacaktır.
AYDIN, Mehmet, Konsiller Tarihi İznik’ten IL Vatikan’a, Ankara, 1990.
BARKER, G., O’nun
İzinde Hıristiyanlık ve Laiklik Tarihi, İstanbul, 1985.
İncil
Müjde, Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul,
1995.
İslam
Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, İstanbul, 2001.
KAHRAMAN, Ahmet, Dinler Tarihi, İstanbul, 1975.
KUZGUN, Şaban, Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri, İstanbul, 1991.
KÜÇÜK, Abdurrahman- Günay TÜMER, Dinler Tarihi, Ankara, 1993.
MİCHEL, Thomas, Hıristiyan Tanrı Bilimine Giriş, İstanbul, 1992.
MİLNE, Bruce, Tanrı Öğretisi, Hıristiyan İnancının El Kitabı, Çev. Levent Kından, İstanbul, 1995.
SARIKÇIOĞLU, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, İstanbul, 1983.
RENAN, Emest, İsa’nın Hayatı, Çev. Işık İhsan, Ankara, 1945.
SCHİMMEL, Annemarie, Dinler Tarihine Giriş, Ankara, 1955.
UGO, Bianchi, Dinler Tarihi Araştırma
Yöntemleri, Çev. Mustafa Ünal, Kayseri, 1999.
XAVRER, Jacop, İncil Nedir? Tarihi Gerçekler, Ankara, 1985.
YILDIRIM, Suat, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, Ankara, 1988.