Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

Antik Çağdan Günümüze Kadar ESSENlLER ve SIRLARI

 Robert CHANEY


Çeviren
DuygunARAS

'Yılanlar kadar tedbirli ve Güvercinler kadar saf olun.


Ruh ve Madde Yayınları


THE ESSENES AND THEIR ANCIENT MYSTERIES 1993, Astara, Int.

SUNUŞ

Essenilerin disiplinli, mistik ve dindarca yaşayışları hem M.Ö., hem de M.S. oldukça etkili sonuçlar doğurmuştur. Dinleri inceleyen, dinlerin tarihi geçmişini araştıranlar için bu küçük kitapçık bir solukta okunacaktır. Yazarın amacı onların etkilerinin nasıl ve nerelerde kendini gösterdiğini özetlemektir.

Essenilerin Sırları tamamen "ruhçuluğun " çerçevesi içinde kalmaktadır. Orijinaldeki akıcılığı Türkçeye de yansıtan Sn. Duygun ARAS'a teşekkür ederiz.

Ergün ARlKDAL  

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ 9

 ESSENİLER ve ANTIK ÇAGDAN GUNUMUZE SIRLARLll

Essenilerin Hazineleri Maddi miydi Yoksa Ruhsal mıydı?... 13

Essenilerin Varlığı Özel Bir Amaca mı Yönelikti? 14

Essenilerin Öğretilerinden Günümüzde de

Geçerliliğini Sürdürenler Var mıdır? 15

Essenilerin Sözlerinin Arkasında

Gizli Bir Anlam Aramalı mıyız? 16

SESSİZ İNSANLAR ..'- 19

Melekbilim Nedir? 20

Melekler Kimlerdi? 21

Birden Fazla Çeşit Melek mi Vardı? 21

Essenller Sessizliğe Nasıl Ulaşıyorlardı? 2

Essenller Melekbilimden NeEldeEdiyorlardı? 23

İsaEssenilerin Komünyonunu Ne Şekilde Değiştirdi? 24

Bu,Essenilerin Gizemli Öğretilerinden Biri Olabilir mi?  24

SABAH YIKANANLAR 27

Vaftizi İlk UygulayanlarEssenller midir? 27

Vaftizin Sembolü Nedir? · 28

Vaftizin İki Çeşidi Hangileridir? 29

Ateşle Yapılan Vaftiz Nedir? ' 31

GİZLİ GÜCÜN SAHİPLERİ 33

"Gizli Güç" Nasıl Dışa Vuruluyordu? 33

Gözle Görülmeyen Bir Yiyecek Var mıdır?. 35

İsteyen HerkesEsseni Olabilir miydi? 36

ALÇAKGÖNÜLLÜ İNSANLAR 39

GİZEMLİLER YA DA ESRARLI İNSANLAR 41

Hadoth Ne Anlama GeliyorduL 42

Öğretiler Nasıl Sunulurdu? W

Üç Öğretmen Neyi Simgelemektedir? W

Essenilere Ne Oldu? 45

Essenilerin Öğretilerinin Toplandığı Kütüphaneye Ne Olmuştur? 46

Günümüzde Essenilerin Soyunu Sürdürenler Var mıdır? 47

Diğer Ezoterik Sanatlar Essenileri ilgilendiriyor muydu? 49

KUTSAL HALK- DiNDARLAR 51

Essenller için Hangi Kişilik Özellikleri Önemliydi? 52

İseviliğin Başka Hangi Gelenekleri Essenllerden Kaynaklanmış Olabilir? 55

Essenller Hayatın Sonrasını Nasıl Görüyorlardı? 56

"Dürüstlük Hocası" Kimdir? 57

KARİNLER 59

Essenller DDA (Duyular Dışı Algılama) Uyguluyorlar mıydı? 60

Essenller Kahin Olarak Nasıl Tanınıyorlardı? 62

ŞİFACILAR 65

"Practici" Kimlerden Oluşurdu? 65

Peki ya Therapeutici? 66

Essenller Fiziksel Bedenle İlgili Olarak Neler Düşünüyorlardı? 66

Essenilerin Üç Ana Şiiacılık Yöntemi Neydi? 67

İsa Essenilere Ait Şifa Yöntemlerini Kullanıyor muydu? 69

İSA BİR ESSENİ MİYDİ?

İsa Öğretiler Ortaya Koymanın Yanı Sıra Onlan Yeniden Yorumlamış mıdır? 72

İsa'nın Bir Esseni Olduğunu mu Düşünüyorsunuz? 73

İsa "Yılanlar Kadar Tedbirli ve Güvercinler

Kadar Saf Olun" Demekle Ne Demek istemiştir? 74

Essenller İseviliğin Yanı Sıra Başka Dinleri de Etkilemiş Olabilirler mi?. 75

İsa Essenllerden Neden Söz Etmemiştir? 77

Esseniler Bir Kurtancı Okulu Olarak mı Var Olmuşlardır? 78

ESSENİ YAZlLARlNDAN ALlNTlLAR 81

YAZAR HAKKINDA 86

KİTABIN ORİJİNALİNİ YAYINLAYAN ASTARA YAYlNEViNDEN BİR MESAJ 88

BU KONUDA YARARLANABİLECEGİNİZ DİGER YAYlNLARlMIZ 90

ÖNSÖZ

Bu kitabın yazarı, uzun süreden beri, Essenileri tanımadan, gerçek İsevlliğin anlaşılamayacağına inanmaktadır. Bu dikkate değer halkla gerçekleşen bir tanışma, hem kişinin kendi inançlarını güçlen- dirmekte, hem de İseviliğ.in temel dogmalarına yeni bir bakış açısı sağlamaktadır.

Essenileri konu alan bir çalışma cevapsız gibi görünen birçok soruyu aydınlatırken, ezoterik dinleri inceleyen kişiler için, en fazla merak uyandıran ve ilham kaynağı olan olgulardan bazılarını da açığa çıkarmaktadır.

Öyleyse, bizi zaman içinde iki bin yıl geriye götürecek bu yolculukta bana eşlik edin. Kızgın çöldeki kalıntılar arasından yüklü eşeklerle yürümekteyiz. Tam önümüzde, esrarengiz Essenilerin yerleştİkleri ve komünlerini oluşturdukları Kumran Vadisi uzanıyor. Bir yapılar kümesinin merkezinde

toplantı salonunu görüyoruz ve uzaktan kule bekçisinin, komünü gelişimizden haberdar eden sesi duyuluyor.

Çok sayıda vaftiz havuzunun, çöl güneşi altında ısınmış, durgun sularında parlak ışıklar yansıyor. Bir grup beyaz giysili insan sessizce bizi izlemekte. Nasıl karşılanacağımızı ve başkanlarının bize ne söyleyeceğini merak ediyoruz. Ona yaklaşırken kalbimiz heyecanla atıyor. Elini kaldırarak konuşmaya başlıyor. Bizi "Barış sizinle olsun" diyerek selamlıyor. Gerçekten de bizimle...

Robert CHANEY

ESSENlLER ve ANTIK ÇAGDAN GÜNÜMÜZE SIRLARI

Essenffer adını verdiğimiz bu Gizemli İnsanlar bulutlarla kaplı bir tarihin içinden geldiler ve yine bu tarihin içinde kaybolup gittiler.

Dünya üzerinde kısa fakat yadsınamaz bir ziyaret gerçekleştiren bir hayalet gibi, binlerce insandan oluşan bu topluluk da dinsel mücadele sahnesinde görünüşte göz açıp kapayıncaya kadar geçen fakat pırıl pırıl bir an süresince var olmuşlar, sonra da kayboluşları öyle ani ve tümden olmuştur ki hemen hemen hiçbir iz bırakmamışlardır.

Tarihçilerin zamanın kumları üzerinde bulabii- dikleri Essenilere ait ayak izleri parmakla sayılacak kadar azdır, efsanelerde de bunlardan daha fazlasına rastlanmaz.

Onların var oluşlarının tarihçilerce neredeyse

tamamen gözardı edilen, efsanelerce de şöyle bir dokunulup geçilen şaşırtıcı sırrı, en azından gelenek dışı olarak nitelenebilecek düşünceler üzerinde kafa yormak isteyen kimselere harikulade fırsatlar sunmaktadır.

Essenilerin yerleşmiş oldukları Kurnran Vadisi yakınlarındaki bir rnağarada bulunan ve Ölü Deniz Tomarları adı verilen el yazmalarından biri olan "Bakır Tomar", Essenilerin sırlarıyla günümüz insanını nasıl şaşırttıklarının bir örneğidir. Bir eşi daha bulunmayan bu el yazrnasında, Essenilerin iki yüz milyon dolarlık bir hazineye sahip oldukları ve bu hazinenin onlar tarafından saklı hıtulduğu açıklan- maktadır! Bu özellikle Kitabı Mukaddes zamanı için müthiş bir paradır ve Essenilerin böyl^ bir hazi- neye sahip olmaları şimdiye kadar cevabı buluna- marnış bir dizi soruyu akla getirmektedir.

Essenller bu parayı nereden bulmuşlardır?

Bu parayı kendi çabalarıyla mı biriktirrnişler- dir?

Kudüs'teki manastır rahipliği bu parayı Romalılardan korumak için Essenilere mi teslim etmiştir?

Roma kralı, imparatorluk parayı kendi elinden almasın diye Essenilerin korumasına mı bırakmış-

tır?

Bu paranın hangi amaçla kullanılması planlanmıştı?

Bu hazine şimdi nerede bulunmaktadır?

Essenilerin Hazineleri Maddi miydi

Yoksa Ruhsal mıydı?

İçlerinde Essenllerle ilgili bu ve daha başka soruların cevabını bulmayı beklediğimiz tarih sayfaları bizi şaşırtacak derecede boştur. Bazıları Bakır Tomar'ın bir simgesel öğretiler bütünü olduğunu, sözü edilenin gerçek anlamda bir hazine olmadığını iddia ederken; kimileri de hazinenin gerçekten var olduğunu, sarnıçların derinliklerinde ve asırların tozuna karışmış yapıların temellerinde saklı yattığını öne sürmektedir.

Efsanelerde tekrar tekrar karşımıza çıkan bir nokta, bir zamanlar Kudüs şehrini çevreleyen duvarın üzerinde adını bu alışılmadık insanlardan almış bir kapı- Essenller Kapısı- bulunduğudur. Kimse tarafından tanınıp bilinmeyen - hatta varlıkları bile sıklıkla inkar edilen- bir topluluğun birçok hal-

kı kıskandıracak böyle bir şerefe layık görülmesi dikkat çekici değil mi? Kuşkusuz bu durum, Essenilerin yazılı belgelerde belirtilenin çok ötesinde tanındıklarının ve kabul gördüklerinin bir işaretidir.

Pliny, Essenilerin "binlerce çağ" boyunca var olduğunu ileri sürmektedir. O bu fikri dile getirdiğinde M.Ö. 70 yıllarıydı. Bununla birlikte tarih bu halkı kısacık ve baştan savma bir paragrafla geçiştirmektedir. Bu tuhaf bir durum değil midir? Bu durum insanı Essenilerin ruhsal konularla ilgili kimselere sunduğu şaşırtıcı ve ilgi çekici esrarın arkasındaki gerçek amaç ve anlam konusunda tahminler yürütmeye itmektedir.

Essenilerin Varlığı

Özel Bir Amaca mı Yönelikti?

İnsanlığın bir eşine daha rastlanmayan bu parçası, kendi isteğiyle ve planiayarak mı gözlerden uzak kalmayı seçmiştir? Hatta kendi kendimize, asırlar boyu mücadele verdikten, işkence görüp iftiralara uğradıktan sonra birdenbire ortalıktan kay-

ESSENlLER ve ANTİKÇAĞDAN GÜNÜMÜZE SIRLARI bulmalarının, Nasıralı İsa'nın hizmetine yönelik büyük ve görkemli bir amacı gerçekleştirmiş olmalarıyla açıklanıp açıklanamayacağını da sorabiliriz. Varlıkları Tanrı'nın diğer elçilerinin geçeceği yolu hazırlamaya mı adanmıştı? Yaşamlarının kendi ruhsal gelişmelerini gerçekleştirmekten daha yüce ve asil bir amacı mı vardı?

Essenilerin Öğretilerinden Günümüzde de Geçerliliğini Sürdürenler Var mıdır?

Tarihin yazılı belgelerinde varlıklarından kısaca söz edilmiş olsa da, Essenilerin insanlık üzerindeki etkilerinin en gelişmiş kültürlerinki kadar büyük olduğu görülmektedir. Bu·etkiden söz ederken onun "mürekkeple değil, yaşayan Tanrı 'nın Ruhu 'yla; taş tabZetler üzerine değil, canlı yürekler üzerine yazıldığını" söylemek yanlış olmaz.

Öyleyse, sayıca az da olsalar, Essenilerle ilgili elimizde bulunan bilgileri inceleyelim. Bu arada tarihi bulguları bu konuya yönelik samiıni tahminlerle destekleyerek bilincin sınırlarını aşmaya çalışalım ve böylece eski zamanların bu gizemli toplu-

Antik Çağdan Güniimüze Kadar ESSENİLER ve SIRLARI luğunun üyelerinin bugün bize neler söyleyeceğini dinleyelim. Dünya yüzünde yaklaşık bundan iki bin yıl önce var olmuş bu halkın ruhsal gerçekleri kavramamıza ve günlük hayatımızcia kendimizi huzurlu hissetmemize katkıda bulunması için, sadece onların geçmişten günümüze hala yankılanmakta olan seslerine kulak vermemiz yeter.

Essenilerin Sözlerinin Arkasında

Gizli Bir Anlam Aramalı mıyız?

Bu konuda dikkatimizi çeken ilk ve belki de en önemli nokta, Essenilerin dışa kapalılığı öngören bakış açısını vurgulamayı gelenek haline getirmiş olmalarıdır. Essenlller kendi dışlarındaki doktrinleri görmezden gelmiyorlar, en katı ahlaki ve ruhsal düsturlara bağlı kalıyorlardı. Fakat bu yüzeysel öğretilerin görünürdeki kabulünün altında gizemli, mucizevi, dışa kapalı ve kehanetlerle ilgili unsurların devamlı surette dalgalandığı gözden kaçmamaktadır.

Erdeıne ve dindarlığa mutlak bağlılıkları bilin- ıneyene dair gizemli yetenekleriyle birleşince Esse-

niler karşıdakinin bakış açısına bağlı olarak hayranlık, alay, kıskançlık, güvensizlik ya da güven uyandırmışlardır.

SESSiZ İNSANLAR

"Onları meyvelerinden tanıyacaksınız." Esseni- lerin çabalarının meyvesi, diğerlerinin onları algılayış şekillerinde görülebilir. Essenilerin dışında kalan dünya, bu halka taktığı birçok isim aracılığıyla, onlara verdiği yüksek değeri göstermiştir. Bu isimler etkili oldukları kadar çeşitli ve tanımlayıcıydılar.

Bazıları onlara Sessiz İnsanlar adını vermiştir. Bu isim sadece Essenilerin saatler boyu meditasyon yapmaları gerçeğinden değil, aynı zamanda uzun zaman alan sabah ayinleri ve duaları tamamlanıncaya kadar tamamıyla sessiz kalma gibi kendilerine özgü bir alışkanlıklarından da kaynaklanır. Bu süre esnasında tek kelime edilmemesinin amacı, doğanın görülmeyen güçleriyle kurulan bağlantının kesintiye uğramamasıdır.

Melekbilim Nedir?

Birçok insan için sessizlik edilgen bir durumdur. Essenller içinse bunun tam tersi söz konusuydu. Gizem peşindeki bu ilgi çekici halk, Melekoloji - ya da Melekbilim- adıyla bilinen bir kavramı benimsemiş ve bunu etkin sessizlik olarak nitelendirilebilecek bir teknikle uygulamışlardır.

Kuşkusuz Melekoloji terimi işitenlerin zihninde bir yanlış anlamaya neden olmaktadır. Çünki bu terimin genel olarak çağrıştırdığı şey rüzgardan kabarmış elbiseler içinde, hareketsiz kanatlarıyla gökyüzünde kayareasma ilerleyen, kanatlı varlıkların görüntüsüdür. Essenller için gerçekten de çok yüksek bir düzeye ait Meleksi Varlıklar söz konusuydu. Bu varlıklardan yardım isteyerek onlardan en yüksek fiziksel cesaret ve dayanıklılığın gerçekleştirilmesine yönelik itkiyi olduğu kadar günlük hayatlarını sürdürmek için gerekli esinienmeyi de alıyorlardı. Melekler, Essenilerin sıklıkla tehlikeye düştükleri hayat yolculuklarında onlara kılavuzluk eden sabit ve ideal bir yıldız işlevi görüyorlardı.

Melekler Kimlerdi?

Melekler İlahi Tanrı'nın elçileri olarak kabul edilirdi. İsa'nın ihanet sırasında başpapazın uşağının kulağını kesen adamı azarlarken ona sorduğu, "Babamdan benim için on iki tümenden fazla Meleği harekete geçirmesini isteyemeyeceğimi ve onun da bunu yapmayacağını mı sanıyorsun?" sorusunda işte bu üstün Varlıklara gönderme yapıyordu. Melekler hayatın daha yüksek düzlemlerinde yaşıyorlar ve bunu yükseklerden ihtiyaç içindeki dünyalllara yardımlarını gönderiyorlardı.

Birden Fazla Çeşit Melek mi Vardı?

Bir başka sınıf melek de Toprak Ana ile bağlantı- bydı. Burada kastedilen, bilinçli ifade tarafından "yönetilebilecek" derecede, kısıtlı bir zekayla donatılmış, çok üstün GÜÇLER ve KUVVETLERDİ. Bu yaşam verici özelliğe sahip, gözle görülemeyen güçler doğru bir şekilde bağlantı kurulduğunda yararlı oluyorlar ve kişinin zaten sahip olduğu canlılı-

ğı ve diğer özellikleri tamamlıyorlardı.Sessizlik uygulaması bu "meleksi" enerji güçleriyle bağlantı kurma eylemiyle dolduruluyordu.

Esseniler Sessizliğe Nasıl Ulaşıyorlardı?

Esseniler;Sevgi, Bilgelik, Güç, Barış, Neşe ve diğer arzu,lanan niteliklerle ilgili Melekleri içeren, kendi içinde bütünlüğe sahip bir Melekler sistemi kurmuşlardı. Bir Esseni sessizlik sırasında bu değişik güçlerden birini seçer ve ilgili Melekle onun özelliklerine, niteliklerine ve özüne ulaşacak ve bunları kendi varlığında ya da hayat tarzında harekete geçirecek şekilde bağlantı kurardı. Bir Esseni etkin sessizliğe ulaşabilmek için;

  1. Meditasyon aracılığıyla kendisini fiziksel hayatın bütün normal duyusal bağlantılarından, görüntülerinden ve seslerinden mümkün olduğu oranda soyutlar,

  2. Şuurun direkt bir tezahürü yoluyla, arzulanan nitelikle ilgili Melekle ya da Tanrı elçisiyle içsel duyuötesi bağlantı kurar,

  3. Duyuötesi bağlantı kurulan Meleğin ya da tit-

reşimsel gücün gözle görülmeyen varlığına sesle- nır,

  1. Meleğin ifade ettiği niteliği, tıpkı nefes alır gibi, dolaysız ve şuurlu olarak içine çekerdi.

Esseııfler Melekbilimden

Ne Elde Ediyorlardı?

Zaman zaman birden fazla sayıdaki Meleğin her birine birkaç dakika ayrılır, bazense kişinin ihtiyacına bağlı olarak, tüm dikkat tek bir Melek üzerinde toplanırdı. Örneğin, kişiSu Meleğiyle bağlantı kurarak bu unsurun temizleyici gücünü direkt içine çekebilirdi. Ya da Toprak Meleğiyle bağlantıya geçerek büyüme ve kararlılığın kişiyi etkinleştiren tohumunu içine alabilirdi.

Işık Meleği kişiye simgelediği yüce ruhsal varlığı sunarken, Hava Meleğiyle kurulan ilişki atmosferin hayat ve canlılık veren niteliklerini kazandırırdı.

Sevgi, Bilgelik, Güç ve diğer özellikleri simgeleyen Meleklerle kurulan içsel bağlantı, bu çeşitli niteliklerin içsel olarak harekete geçirilip güçlenınesini

sağlardı. Bu süreç Komünyon (paylaşma, katılma, sohbet) olarak bilinirdi.

İsa Essenilerin Komünyonunu

Ne Şekilde Değiştirdi?

Isa havarileriyleSon Yemek için buluşup, onlara, ekmek yemelerinin kendi vücuduna ya da enerji güçlerine, şarap içmelerininse kanına ya da ruhsal güçlerine katılımı simgelediğini söylediği zaman, gizemli niteliğinin öneminin farkına varılarak bilinçli ve doğru olarak anlaşılır ve uygulanırsa, katı- lanların hayatlarında müthiş bir güç olarak hissedecekleri bir çeşit Essen! Komünyonu gerçekleştiriyordu. İsa yukarıda söz edilen anlaşılması güç, salt zihinsel disiplinlerin yerine somut sembollerin (ekmek ve şarap) kullanımını başlatmıştır.

Bu, Essenilerin Gizemli Öğretilerinden

Biri Olabilir mi?

O ayrıca İsa'nın Ruhu'nun Melekoloji sistemindeki bütün diğer güçleri içine alan, kapsamlı bir

"Melek" olarak görülmesi anlayışının da ilk adımını atmıştı. Yuhanna ineili'nin 6. hap'ında İsa'nın Ko- münyon sanatıyla ilgili ayrıntılı talimatları bulunmaktadır ve bunlar günümüzün "Gizemli İnsanları" tarafından enine boyuna incelenmeye değerdir:

"Benim etimi yiyen ve benim kanımı içen bende yaşar ve ben de onda yaşarım. Beni hay olan Baba gönderdiğine ve ben de Baba vasıtası ile yaşadığıma göre, beni yiyen de benim yanımda yaşayacaktır. Canlandıran (hayat veren) ruhtur; beden hiç işe yaramaz; size söylediğim sözler ruhtur ve onlar hayattır."

Böylece İsa havarilerine Melekoloji biliminin uygulamaları ya da kendisiyle ruhsal şuur içinde bağlantı kurarak İsa'da temsil olunan nitelik ve kudretin kişileşmiş ruhsal özlerini kendilerine ına- letmeleri yolunda talimat vermiştir. Komünyon'un dışa kapalı yorumlarından biri de, kişinin İsa'nın "eti ve kanı" ya da "hayat veren " ruhsal unsurlarıyla kurduğu bağlantı aracılığıyla üstün ruhsal güçlere ya da "Melekler"e uyum sağladığı ve onları kendi hayatında içselleştirdiği şeklindedir.

SABAH YlKANANLAR

Gündoğumunda çalışmaya başlamak bir Essen! geleneğiydi. Hatta bunun öncesinde duaya ve gün sırasında gerekecek çeşitli meleksi güçlerle bağlantı kurmaya ayrılan uzun bir süreç söz konusuydu. Böylece kazanılan ruhsal iç atmosfer, izleyen bütün çalışma etkinliklerine taşınırdı.

Vaftizi İlk Uygulayanlar Esseniler midir?

Essenller öğle yemeğinden önce bir yıkanma töreni yaparlar, ardından yemek için bembeyaz giysiler giyerlerdi. Bu ayin sadece çalışmanın getirdiği kiri tozu temizlemekten çok daha yüce bir amaca yönelikti. Tam bir sessizlik içinde gerçekleştirilir, fakat içten okunan duaları ve bedenin yanı sıra şuurun arındırılmasını da içerirdi. Sabah Yıkananlar is-

Antik Çağdan Günümüze Kadar ESSENlLER ve SIRLARI
minin kaynağı işte bu öğle üzeri ayinidir.

Geleneksel, teolojik çevrelerde İseviliğe özgü bir seremoni olarak kabul edilen vaftiz töreni hiç şüphesiz Essenilerin sabah saatlerinde yıkanma uygulamalarından ve vaftiz ayinine öncülük etmelerinden kaynaklanmıştır. Vaftiz töreni üzerinde ısrarla duran Vaftizci Yahya'nın Esseni Tarikatının bir üyesi olduğu inancı yaygındır. Ayrıca Tarikatın vaftize, zamanın diğer dinlerinden daha çok önem vermesi, bu önemli simgesel töreni İseviliğe kazandıranların Essenller olduğu sonucuna ulaşınarnız- da belki de en önemli ipucudur.

Vaftizin Sembolü Nedir?

İster antik çağlarda isterse günümüzde olsun, vaftizin içsel önemi hep aynıdır. Öncelikle hem fiziksel hem de zihinsel olarak temizlenme ve arınma amaçlanır. İkinci işleviyse kendisi için ayin düzenlenen kişiyi daha yüksek bir hayat düzeyine - ya da UluSırların açığa çıktığı şuur durumuna- yükseltmektir. Bu işievlerin her ikisi de, sıkça ve düzenli aralıklarla uyguladıkları vaftiz arınmalarında,

Essenllerce vurgulanıyordu.

Vaftizin İki Çeşidi Hangileridir?

Aslında iki çeşit vaftiz olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, inisiyasyon vaftizidir. Bu, tarikata katılacak olan adayla üst yaşam planları arasındaki iletişimi sağlayan, bir oranda topluluğa açık bir törendir. Bu yeni bir doğum şeklidir. Bireyin kendi yüksek doğası aracılığıyla daha yüksek planlarla bağlaı:tı kurduğu çok özel bir ruhsal deneyim anıdır. Bütün vaftiz törenleri gibi, kuşkusuz arınmayı simgeler; ancak genelde kabul edilen ruhsal ve ahlaki ölçütlerden daha yüksek bir arınma düzeyine işaret eder. Tüm yüksek iç enerjilerin arınmış bir dışavurumudur.

Vaftizin ikinci şekline kişisel vaftiz adı verilebilir. Bu, her gün gerçekleştirilen ve ilki kadar büyük önem taşımayan bir törendir. Bu tören sırasında birey ruhsal gelişme için esas olan arınmayı kendi kendine hatırlatır ve gözle görülmeyen planlar ve onlara ait güçlerle bağlantısını yeniler. Günümüzde vaftiz bir İsevinin hayatında bir kez yaşadığı bir

törendir. Essenller içinse durum farklıydı. Onlar için vaftiz, iç ve dış arınmanın, gözle görülmeyen meleksi güçlerle bağlantı kurmanın ve bu güçleri iç- selleştirmenin simgesi olan, önemli bir günlük uygulamaydı.

1951 -52 yıllarında Kumran Vadisi'nde yapılan arkeolojik kazılarda Essenllere ait, halk merkezi, toplantı binası ve ayin binası olarak kullanılmış bir yapı bulunmuştur. 2,5-3 m ölçüsünde olan ve M.Ö. 110'da ya da daha öncesinde inşa edilmiş olan ana binada toplantı odaları, sınıflar, bir mutfak ve el yazmalarının çoğaltılıp depolanması için ayrılmış bir oda bulunuyordu. Bu yapının etrafında da, içlerinde hem inisiyasyon vaftizlerinin hem de kişisel vaftiz törenlerinin gerçekleştirildiği, bir kanallar sistemiyle birbirine bağlanmış bir dizi havuz vardı.

Tarikata giren adaylaraSırların öğretildiği yer de burasıydı. Binanın bir köşesinde bulunan kulenin sağladığı geniş bakış açısı sayesinde, tarikat içi öğretileri öğrenmeye hak kazanmamış "yabancıların" gelişleri gözlenir ve ilgililer uyarılırdı.

Vaftiz töreninin, kaynaklandığı Esseni toplu- mundan tüm dünyaya yayılması Müjdeci Yahya aracılığıyla gerçekleşmiştir. Bu, İsa'nın Yahya'ya

yaklaşarak kendisi için vaftiz töreni istemesinin hayırlı bir sonucudur. Yahya'nın karşı çıkmalarına rağmen İsa törenin gerçekleştirilmesinde ısrar etmiş ve sonuçta önünde cennet kapılarının açıldığını; bir Ruhun güvercin gibi üzerine indiğini görmüştür. Hatta birSes onunla konuşmuştur ve böylece Me- lekbilimdeki deneyimler vaftiz töreni aracılığıyla ortaya çıkarılmıştır.

Ateşle Yapılan Vaftiz Nedir?

Yahya ayrıca İsa'nın öncülük ettiği daha yüksek bir vaftiz şekline de dikkat çekmiştir. Bu, suyla gerçekleştirilenden daha yüce ve daha ruhsal bir gücü simgeleyen ateşle yapılan vaftizdir. Böylece sembolik inisiyasyon vaftizinin önemi bir kez daha vurguianmış olmaktadır.

Su ile gerçekleştirilen vaftiz dünya "içindeki " deneyimler aracılığıyla arınma ve gelişmeyi simgelerken, ateşle gerçekleştirilen vaftiz daha ruhsal bazı deneyimler aracılığıyla arınmayı ve gelişmeyi simgelemektedir. Dışa kapalılığı savunanlar suyla şakraları ya da ruhsal merkezleri oluşturan esiri

madde arasında belli bir bağlantı kurar ve böylece vaftizi bu merkezleri harekete geçirme aracı olarak kabul ederler.

GİZLİ GÜCÜN SAHİPLERİ

Gizli Gücün Sahipleri olarak bilinmek gerçekten de en yüksek dereceden bir iltifattır. Bu isim, normalde kabul edilen anlamıyla güç sahibi insanların bile, Essenilerin bir şekilde fizikseli aşan gücün gizli kaynağını keşfettiklerinin ve onun kudretli sularından içmeyi başardıklarının farkında olduklarını göstermektedir.

"Gizli Güç" Nasıl Dışa Vuruluyordu?

Essenilerin bu gizli gücü, kendini iki ana kanaldan dışa vuruyordu. Bunlardan birincisi fiziksel cesaret kanalı olarak adlandırılabilir. Bu bağlamda, Flavius Josephus Essenilerin sahip oldukları gizli gücü birkaç kelimeyle çarpıcı biçimde betimlemektedir. Tarikatı anlatan yazılarında, Essenilerin üs-

tün bir zihinsel irade uygulayarak acıyı yendiklerini söylemektedir.

Essenller bu yeteneklerini kendilerini onlara katılmaya ya da yasaklanmış yiyecekleri yemeye zorlayan Romalıların ellerine düştükleri zaman çektikleri işkencelere karşı sık sık kullanırlardı. Bunları yapmaktansa yakılıp parçalanmaya ve diğer işkencelere maruz kalmaya razı olurlar, kendilerine yapılan hakaretlere karşı gülümseyerek onlara işkence yapanlarla öylesine alay ederlerdi ki sonunda işler tersine döner ve duydukları öfke ve ha- yalkırıklığından dolayı acı çekenler işkenceciler olurdu.

Gizli gücün ikinci kanalı daha çok kas gücü ve organik güçle, içsel yaşamdan çok dış dünyayla bağlantılıdır. Essenller uzun yaşayan insanlardı; çoğunun ömrü 100-120 yılı bulurdu. Bazıları bunu genellikle sebzelerden oluşan basit yiyecekler yemelerine bağlamaktadır. Fakat beslenme alışkanlığının tek başına yaşam süresini belirlemediği de bir gerçektir.

Gözle Görülmeyen Bir Yiyecek Var mıdır?

İsa, "Ben sizin bilmediğiniz yiyeceğe sahibim" derken bu muammaya mı değiniyordu? Şurası kesin ki bu sözlerle kişiyi ayakta tutan besinierin yalnızca fiziksel olmadığını ima ediyordu. Günümüzde, yiyecek ya da suya ihtiyaç duymadan, tüm besinini atmosferden alarak yaşamını sürdüren çeşitli bitkilerin varlığı sayesinde bunun mümkün olabildiği kanıtlanmıştır.

Ayrıca gün boyu sadece bir komünyon ekmeği yiyerek yaşamını sürdüren Therese Neumann adındaki kadın da insanların bildiğimiz "yiyecekler" dışındaki besinlerle de beslenebileceğini göstermektedir. Therese Neumann içimizden herhangi biri gibi yerneyeli aradan o kadar çok zaman geçmiştir ki artık sofraya oturup yemek yemenin nasıl bir şey olduğunu hatırlayamamaktadır! Neumann yaşamını sürdürmeyi nasıl başarmıştır? Bir yerlerden enerji almış olmalıdır. Bu kaynak gözle görülmeyen kozmik enerjilerden başka ne olabilir ki?

Essenller şüphesiz bu gözle görülmeyen "yiye- cek"ten ve bunu kozmik depolardan çekip alma

yönteminden haberdardılar. Günümüz mistikleri esiri maddelerden hayatı sürdürmek için gerekli besinin alınabileceğine ve İsa'nın sözünü ettiği "yiyeceğin " bu olduğuna inanırlar. Essenilerin acıyı yenmelerini sağlayan üstün irade, görülmeyen enerjilerle gerektiği gibi oranlanarak yönlendirildiğinde esir! maddelerden yaşam verici özellikler kazanmalarını da sağlıyordu.

İsteyen Herkes Esseni Olabilir miydi?

Esseniler, tarikatiarına üye olan kişilerin gizli gücün görünmeyen kaynaklarından yararlanma tekniğinde yeterliliğe ulaşabilme becerisine sahip olmalarına özen gösterirlerdi. Bu nedenle tarikata giriş son derece zordu. Önce üç yıllık bir deneme süresi boyunca tarikata katılacak adayın dayanıklılığı ölçülürdü. Bu süre içinde adaya tarikat sırları verilmeksizin, düzenli üyelerce benimsenmiş birçok geleneğe uyması beklenirdi.

Eğer aday bu deneme süresinde Essenilerin benimsediği katı disipliniere uygun şekilde yaşamayı başarırsa, bir Esseninin gizli gücün ya da başka bir

deyişle yaşamın gözle görülmeyen enerjilerinin devamlı kullanımını gerektiren hayatını sürdürebilecek biri olduğuna karar verilirdi.

ALÇAKGÖNÜLLÜ İNSANLAR

Essenilerin kararlı fakat ılımlı olma ilkeleri onlara Alçakgönüllü İnsanlar ismini kazandırmıştır. Ayrıca son derece sade bir hayat sürmelerinin de bunda katkısı vardır. Yiyecek, giyecek ve yaşlılada bakıma muhtaçlara yardım sağlamak için gereken kısıtlı maddeler dışında kesinlikle mal mülk edinmeye çalışmazlardı. Peşinde koşulmaya değer buldukları tek şey, göklerdeki bozulmaz ve sonsuz ha- zinelerdi.

Etrafıarını etkilemek için gösteriş yaptıkları görülmemiştir. Olduklarından farklı görünmek, Esse- nllerin doğasına tamamen yabancıydı. Bugün yaşasalardı; televizyona, jet uçaklarına ve gösterişli bir biçimde döşenmiş evlere karşı hoşgörülü bir kayıtsızlık gösterirlerdi. Ulaşmak istedikleri ideal, kendilerini kısıtlamadan ve başkalarına karşı hoşgörüsüz davranmaksızın, sade bir yaşam sürmekti.

GİZEMLİLER YA DA
ESRARLI İNSANLAR

Çağdaşları Essenilerin gerçek doğasından pek az haberdardılar. Tarihi kayıtlarda onlarla ilgili bu denli az bilginin bulunması, bu tarikatın gizliliğe önem vermesiyle bağlantılıdır. Bu nedenle üye olmadıkça hiç kimse onların faaliyetleri hakkında yazılı ya da sözlü olarak bilgi veremiyordu. Üye olan- Iarsa tarikata öyle kuvvetli bağlarla bağlanıyorlardı ki, tarikat içi öğretileri açığa vurmakta gönülsüz oluyorlardı. Bundan dolayı Essenller, Gizemliler ya da Esrarlı İnsanlar adıyla tanındılar.

Tarikat içi öğretileri öğrenmeye yalnızca, uzun yıllar boyu çabalayarak disiplinli davranışları ve topluluğun katı kurallarına gösterdikleri uyumla kendilerini kanıtlaınış olanlar hak kazanırdı.

Hadoth Ne Anlama Geliyordu?

Essenilerin öğretilerinin birçoğu üyelere Ha- doth adı verilen gizli toplantılarda öğretilirdi. Ha- dothlara sadece tarikatın üç aşamasından ya da derecesinden başarıyla geçmiş olanlar katılabilirdi. Adaylar bir yıllık üyelik süresinin sonunda bir Essenil^nin ayırt edici özelliklerinden biri olan karakteristik beyaz giysiyi giymeye hak kazanırlardı. Ama kavranması nispeten daha zor olan öğretiler için bu süre yeterli görülmezdi.

Aday ikinci yıl boyunca tarikatın geleneklerinden birçoğuna uyum göstermekle yükümlüydü. Ancak üyelik denemesinin üçüncü yılı sonunda kendisine, tam donanımlı bir Esseniliyi seyahat ettiği yerlerde başkalarına tanıtacak "tanınma işaretleri " verilirdi. Daha sonra da derin sırların açığa çıkarıldığı ve görülmeyenle ilişkiye geçmenin en katı ama en etkili tekniklerinin öğretildiği Hadoth toplantılarına katılabilme şerefiyle onurlandırılırdı.

Essenf bir çanak-çömlek ustası o günkü işine başlamadan önce yüzünü doğan güneşe çevirerek dua eder ve çalışmalarının kutsanmasını diler.

Öğretiler Nasıl Sunulurdu?

Hadoth, bilgelikleri ve Esseni öğretileri konusundaki uzmanlıklarıyla diğerleri arasından seçilmiş olan üç öğretmen tarafından yönetilirdi. Esas öğretmene Üstat anlamına gelen Rabban ya da Rabboni adı verilirdi. Rabban, çoğu Rabbi ya da Öğ- retmen,adıyla bilinen baş asistan tarafından yeniden yorumlanması ve açıklanması gerekecek kadar derin olanSırları sunmakla görevliydi. Rabbi 'ye de Rab ya da Asistan Öğretmen olarak bilinen üçüncü öğretmen yardımcı olurdu. Bu üçü bağlı bulundukları Esseni topluluğun ruhsal liderleriydi; bunların topluluğun maddi anlamdaki faaliyetlerini denetleyen idarecilerle karıştınlmaması gerekir.

Üç Öğretmen Neyi Simgelemektedir?

Rabban, Rabbi ve Rab ile ruh, öz ve kişilik ya da bazılarının deyişiyle ruh, zihin ve beden arasında

dolaysız bir simgesel ilişki vardır. Hadoth'daki üç öğretmen, sayelerinde hayatın gizemli yanlarını ya da sırlarını öğrendiğimiz, varlığımızın bu üç unsurunu simgelemektedir.

Essenilere Ne Oldu?

Essenilere Gizemliler ya da Esrarlı İnsanlar adının verilmesinin bir nedeni de, aniden ortadan yok olmuş olmalarıdır. Sanki hiçliğe karışıp gitmişlerdir. Essenllere ne olduğu sorusunun bugüne kadar cevabı bulunamamıştır.

Essenller birdenbire hem sistemli bir topluluk ve gezici öğretmenlerle şifacılardan oluşmuş bir halk olarak hem de bireysel anlamda, var olduklarına dair eP: uf^ı,r.a-k.madaıLQrtadan kaybolmuşlardır. Tarihin karanlığında tamamen yitip gitmeleri gizemli bir olgu olsa da, bu son derece esrarengiz tarikatın tarihinde aynı gizemliliğe sahip birçok başka olay da vardır.

Essenilerin Öğretilerinin Toplandığı

Kütüphaneye Ne Olmuştur?

Kehanet yoluyla ya da başka bir şekilde Roma tümenlerinin yaklaştığını haber alan Essenller, el yazmalarından ve öğretilerden oluşmuş muhteşem kütüphanelerini dağıtmaya başladılar. Tarikata ait sırları koruma altında bulundurmaya ve kutsal kitapları korumaya ant içmiş olan Esseniler, bu sözlerine sadık kalarak el yazmalarının ya da tomarlarının birçoğunu özellikle bu amaç için yapılmış toprak kavanozlara koyup ağzını mühürleyerek civardaki mağaralara sakladılar ya da yeraltı kemerlerine gömdüler.

Roma Kartalı Kumran'a girdiğinde onu karşılayan derin bir sessizlik oldu. Eğer Romalı kumandanlar ruhsal sezgi kapasitesine sahip olsalardı topluluğun ortadan kaldırılmasını emretmezlerdi. Bütün yapılar alevler içinde yitip gitti. Essenller de yok oldular. Sene M.Ö.68'di. O günden sonra da ne bir Esseniliyle ne de Essenilerin herhangi bir faaliyetiyle ilgili bir kayda rastlandı.

Kütüphanedeki tomarların ne oranda dağıtıl-

dığını hala bilmiyoruz. Belki de önümüzdeki yıllarda bu tomarlardan parçalar bulunacaktır. Manual of Discipline (Disiplin Kılavuzu) ve The War of the Sons of Light with the Sons of Darkness (Işığın Oğullarının Karanlığın Oğullarıyla Savaşı), Ölü Deniz Tomarlarının dağılmış Kumran kitaplığına ait parçaları olduğunu gösteren el yazmalarından sadece ikisidir.

Bununla birlikte, bunların ve diğer tomarların içerdiği öğretilerin ne kadarının doğru şekliyle kamuoyuna açıklanacağını ancak zaman içinde öğrenebileceğiz. Bilim adamlarının çoğu tutuculuk batağına saplanmış olup tomarlardaki Gizemli öğretileri doğru biçimde yorumlayacak ruhsal anlayışa sahip değildir. Ne yazık ki, bazıları da bu tomarların dış dünyanın karanlığını aydınlatacak ışığını ortaya çıkarmaktansa kendilerini geleneğe bağlı kalmaya mecbur hissedeceklerdir.

Günümüzde Essenilerin Soyunu

Sürdürenler Var mıdır?

Essenller, yine öğretilerinin birçoğunu gizli tu-

tan bir topluluk olan Masonların?taları olarak kabul edilmektedirler. Bazı Mason sembolleri Essen!- lerin öğretilerini sunarken kullanmış oldukları sembollerin aynısıdır. Örneğin, inşaatçı a.letlerinin ve her insanın içinde bulunan, Tanrı'ya ait mekanı simgeleyen içsel ruh tapınağının kurulmasıyla ilgili alegorilerin simge olarak kullanımı, hem Masonlukta hem de Essenilerin öğretilerinde yer almaktadır.

Hüc'reye ya da iç odaya girerek Baba'ya gizlice dua etmek her Essenlliye ayrı ayrı öğretilirdi. Bu, o zamanlar geçerli olan, herkesin içinde ve olabildiğince yüks^k sesle dua etme geleneğine tamamen karşıt bir tutumdu. O günlerde kabul gören davranış hep birlikte dua etmekti. Nasıralı Üstadın havarilerine öğrettiği ise geleneğe ters düşen, tek başına ve ses çıkarmadan dua etme şeklidir.

İsa'nın, mucizelerini gerçekleştirmesini sağlayan yüce İsevi Güçlerle iletişim kurmak için dağa çıkması gibi, Essenller de gözle görülmeyen alemlere ait yüce güçlerle iletişime geçmek için kendi içlerindeki bilinç dağına tırmanırlardı. Essenilerin bu davranışları zamanın geleneklerine bu denli aykırı olduğundan, çağdaşları onlara Gizemliler ya da Es-

rarlı İnsanlar adını vermişlerdir.

Diğer Ezoterik Sanatlar

Essenileri İlgilendiriyor muydu?

Öyle görünüyor ki Essenller sayılarla ve değişik matematik sembolleriyle ilgili bilimler de dahil olmak üzere ezoterik sanatlarından hiç birini ihmal etmemişler, hepsiyle eşit oranda ilgilenmişlerdir. Hatta Fisagor'un tarikata girdiğine ve matematiksel sembollerini muhtemelen bu kaynaktan aldığına inananlar vardır. Fisagor'un bulduğu semboller öyle gizemli ve karmaşıktı ki sadece bunları yorumlamak amacıyla birbirinden farklı çeşitli topluluklar kurulmuştu.

Yöntemsel düşünmeye alışmış bir matematikçi bu sembollerin içerdiği gizli anlamları asla kavra- yamazdı. Derinlerdeki anlamın kavranabilmesi için matematik bilgisinin sezgisel ve ruhsal şuurla desteklenmesi gerekiyordu. Essenller üstün ya da sezgisel diyebileceğimiz ifadeleri ve ruhsal şuurluluklarıyla sayılar ve matematiksel semboller konusunda ustalaşmışlardı.

Essenller Kabala'yla ya da başka bir deyişle el yazmalarının şifresiyle de yoğun olarak ilgilenrniş- lerdir. Bu şifreyi kullanarak düzenli aralıklarla el yazmalarını yorumlamak, bunlara genel anlayışın dışında gizli anlarnlar verrnek gibi bir töreleri vardır. Onları günümüzde kabul gören anlamıyla "Kabalistler" ya da el yazmalarını anlamak ve yorumlamak amacıyla "Şifre Kullananlar" olarak nitelernek mümkündür.

KUTSAL HALK-DiNDARLAR

Ahlak ve ahlak bilimi söz konusu olduğunda, Essenller diğer bütün halklardan daha fazla saygı görürlerdi. Günümüzde pek de övgü yerine geçmeyen bir deyişi kullanmak gerekirse, "Sözlerinin eriydiler." Herhangi bir iş görüşmesinde bir Esseni- liden resmi bir sözleşme imzalamasını istemeye gerek kalmazdı. Çünki verdiği sözü sonuna kadar yerine getireceğine kesin gözüyle bakılırdı. Esseniler günlük hayatları ve iş ahlaklarıyla zamanın diğer halklarından farklı ve kendilerine özgü bir toplum olduklarını göstermişler ve bu özellikleri onlara diğer halkların kendilerine karşı duydukları büyük saygının ifadesi olan Dindarlar ve Kutsal Halk isimlerini kazandırmıştır.

Essenilerin ahlak anlayışından övgüyle söz eden Philo bu halkın atalarından miras aldıkları gelenekler ve kanunlarca yönetildiklerini ve bunların

Antik Çağdmı Günümüze Kadar ESSENILER ve SIRLARI da tamamıyla insani bir kaynaktan değil ilahi bir esinlenmeden gelmiş olmaları gerektiğini belirtir.

Esseniler İçin Hangi Kişilik

Özellikleri Önemliydi?

Esseniler her şeyi Tanrı'yla bağdaştırırlardı. Ölümsüzlüğe ve doğruluğun, uğrunda çabalama- ya değecek ödüller getireceğine inanırlardı. Vergi vermeye karşı değillerdi, fakat o zamanlar geçerli olan, tapınakta hayvan kurban etme geleneğini hoş karşılamaz1ardı. Tutumlu ve erdemliydiler ve Jo- sephus'un belirttiğine göre doğruluğu aramakta o devrin bütün halklarından öndeydiler. Hatta zaman zaman İsa'yla karıştırılan önemli önderlerinden birisi Dürüstlük Hacası adıyla bilinirdi. Essenilerden bazıları evlenmeyerek manastırlarda bekar haya h yaşarlar, aile reisi olarak bilinen bazıları da evlenerek aile kurarlardı. Essenller köleliği hoş görmezler ve evlerinde uşak bulundurmazlardı.

Essenller gruplar halinde biraraya gelerek "kooperatifler" oluştururlardı. Malları ortaktı ve kazandıklarını da seçmiş oldukları idarecilere teslim

ederlerdi. Fakat bu gelenek kornünizrnle karıştırılmamalıdır. Essenller rnaddiyatla ilgili işlerde genellikle topluluk ruhundan kaynaklanan bir sadakat ve çaba gösterirler, bir oranda da çalışmalarını işbirliği içinde yürütürlerdi.

Bu, komünist sistemdeki siyasal etkinlikten oldukça farklı bir anlayıştır. Aslında Essenller tarna- men demokratik bir toplum düzenine sahiptirler. Tarikatla ilgili çeşitli işler, her üyenin katılma ve oy verme hakkı bulunan Çokların Oturumu adı verilen bir toplantıda görüşülüp karara bağlanırdı.

Her gün güneş doğmadan önce dua edilir, bu dualar tamamlanmadan hiçbir konu üzerinde tartı- şılrnazdı. Bir Esseninin kendini adamış tutumu günün ilk ışıklanndan başlayarak gün boyu gerçekleştirdiği etkinlikler boyunca devarn ederdi. Maddiyatla en fazla ilgili işlere bile bir dua, bir anlık bir rneditasyon ya da eldeki işin kutsanrnası için yakarma gibi bir çeşit ruhsal dışavururo eşlik ederdi

Rafıhmı, Rabbi ve Rab, Hndotlı adı verilen gizli toplantıda tarikata katilmak isteyen Esscııfli bir adaya Gizem/erin aıılnnwıı aktarıyorlar

İseviliğin Başka Hangi Gelenekleri

Essenllerden Kaynaklanmış Olabilir?

İsevi mezheplerinden birçoğunda önemli bulunmasına karşın büyük oranda ihmal edilen şükran duası, Essenilerde en yüce amacına ulaşacak biçimde uygulanırdı. Dua yalnızca yiyeceği sağlayan ilahi kaynağa birkaç yüzeysel sözle şükran sunma amacını taşımazdı. Esas amaçlanan, maddeye, onu içselleştirmeye hazırlanan kişinin hayatına ya da varlığına katılmadan önce ruhsal bir nitelik kazan- dırılmasıydı. İsa da Son Yemek'te ekmeği ve şarabı kutsarken benzer bir anlayıştan hareket etmiştir.

Rabbin Duası olarak bilinen dua aslında Essenilerce benimsenen kavramlar aracılığıyla sunulmuş bir bilgidir. Duada "Senin isteğin yerine gelecek" denilmektedir; bir Essen! de tüm hayatını Göklerdeki Baba'sının isteğini yerine getirmeye adardı. Essenller Göklerdeki Baba'nın iradesi ile iletişim kurduklarında bu iradenin cennette ya da hayatın üst tezahür sahalarında olduğu gibi "dünya yüzünde" ya da fiziksel tezahür sahasında da gerçekleşeceğine inanırlardı.

Aynı duada "(Sonsuz) krallık senindir" ifadesi geçmektedir. Essenller insanların dünya yüzünde kendi elle^iyle gerçekleştirdikleri şeylerin belli derecede bir önem taşımakla birlikte sonsuz olmadığına inanırlardı. Bunun yanında hayatın gözle görülmeyen sahalarında gerçekleştirilenlerin sonsuza kadar varlıklarını ve etkilerini sürdürdükleri kabul edilirdi.

"Ve sonsuz güçle zafer de." Essenller varlıkların ve gÖzle görülmeyen sahalardan gelen ışımaların sonsuz varlığa sahip İlahi Tanrı'nın sonsuz gücü olduğuna inanırlardı. Zaferin de hayatın üst sahalarından gelen sonsuz bir ışıma, asla sönmeyecek yüce bir ışık olduğunu bilirlerdi.

Essenller Hayatın Sonrasını

Nasıl Görüyorlardı?

Essenller ölümsüzlüğe, ruhun bir şekilde bedenin içine girmiş gizemli bir "nefes"ten ibaret olduğuna ve burada hapsedildiğine inanırlardı. Onların inancına göre, yaşam sona erdikten sonra, insan bu dünyadaki davranışıarına bağlı olarak ödüllendiri-

lir veya cezalandırılırdı. Josephus bize suç ya da ^- nah işleyen bir Essenilinin toplum dışı bırakıldığını bildirmektedir. Hatta ahlaki ölçütlere karşı gelmenin utancıyla açlık orucuna girip ölmesi de az rastlanan bir durum değilmiş. Josephus Essenilerin dürüstlükleriyle ün saldıklarını ve barış elçileri olduklarını da eklemekledir.

"Dürüstlük Hocası" Kimdir?

Ölü Deniz Tomarları arasında bazı kısımları bulunan Habakkuk Tefsiri, Essen! kaynaklıdır. Bu tefsirde rahip olduğu ve ilahi güçlerle bağlantısı olduğu söylenen "Dürüstlük Hocası"ndan söz edilmektedir. Bu Dürüstlük Hocası'nın, İsa'nın örnek aldığı ve izinden gittiği kişi olduğu anlaşılmaktadır. Fakat daha sonraki bir dönemde yaşamış olması da muhtemeldir. Bazıları da onun gençlik günlerinde İsa'yı eğitmekle görevlendirilmiş ilahi elçilerden biri olduğunu öne sürerler.

İlahi güçlerle bağlantı kurmak Essenller arasın- da·saygı gören ve evrensel anlamda kabul görmüş bir etkinlikti; onların bu konudaki dikkat çekici ye-

teneklerinin dindarlıklarıyla kazandıkları özel değerden kaynaklandığına inanılıyordu. Onları dini ayinlere katılmaktan hiçbir şeyin alıkoyarnayacağı biliniyordu. Ayrıca Essenller için hayattaki her etkinlik birtakım dini uygulamalarla dolaysız olarak bağlantılı olmasa bile ruhsal bir boyut taşımaktaydı.

KARİNLER

Betlehem halkını katıettirerek kötü bir üne kavuşan Herod, hükümranlığının ilk dönemlerinde Essenilere olumlu bir gözle bakıyordu. Josephus'un bildirdiğine göre, Essenller Herod'un krallığının sınırları içinde yer alan diğer halklara karşı uyguladığı zalimce davranışlara maruz kalmamışlardır.

Efsaneye göre Herod'un Essenilere karşı bu pek de eşine rastlanmayan kollayıcı tavrı çocukluk tecrübelerinden kaynaklanmaktadır. Herod bir gün okula giderken Manahem adındaki Essenili bir kahin ona kral olacağını söylemiştir. O zamanlar bu pek mümkün görünmüyordu. Fakat Manahem avucunun içiyle Herod'un sırtını sıvazlayarak o andan itibaren talihinin değişeceğini... harika bir krallık kuracağım... hayatı boyunca çok mutlu olacağını, fakat bazı özellikleri nedeniyle çok acı çekeceğini söylemiştir.

Herod, siyaset sahnesinde talih yüzüne gülüp de gerçekten kral olunca Essenili kahinin kehanetini hatırlamış ve Tarikata ve üyelerine karşı son derece anlayışlı davranmaya başlamıştır. Kehanetin gerçekleşmesiyle Herod'un kahinlik sanatıarına olan inancı güçlenmiş ve daha sonra doğuştan Ya- hudilerin kralı olan biri hakkındaki kehanetlere dair krallığının bilgelerine danışırken son derece ilgili davranmıştır.

Esseniler DDA (Duyular Dışı Algılama)

Uyguluyorlar mıydı?

Kehanet yeteneği, günümüzde olduğu gibi o zamanlar da bazıları tarafından küçümseniyor, bazıları tarafındansa saygı görüyordu. Essenller bu alanda son derece yüksek bir düzeye ulaşmayı ve bu düzeyi korumayı başararak bu özel beceri gerektiren yeteneklerinden dolayı ayrıca saygı görmüşlerdir. Josephus, onların bu yetkinliklerini "kutsal kitapları okumalarına, çeşitli arınma biçimleri uygulamalarına ve peygamberlerle devamlı iletişim içinde olmalarına ... " bağlamaktadır.

Bu durumda, Essenilerin çeşitli dini uygulama-

lar yoluyla kehanet etkinliğinde bulundukları anlaşılmaktadır. "Kutsal kitapların okunması" ve "çeşitli arınma biçimlerinin uygulanması", şuurun zaman ve mekanın yeteneklerimiz üzerindeki kısıtlamalarının dışında var olan, gözle görülmeyen alemiere uyum sağlamasına yarıyordu.

Yukarıda sözü geçen iki etkinlik sayesinde şuur zaman ve mekanın anlık olarak aşılabildiği o özel duruma ulaşıyordu. "Peygamberlerle sürekli iletişim içinde olmak" da şuurun, kehanet sanatında az ya da çok yeteneği olanlara özgü genel düşünce akışına uyum göstermesini sağlıyordu. Böylece kahince düşünmek, Essen! toplumundaki kadın ve erkek kahinierin hayatında alışkanlık haline gelmiş bir tutum oluyordu.

Essenller karmaşık ve gizemli bir sanat olan!Q- ya yorumculuğunda da son derece ustaydılar. Tarihçi Josephus bize Archelaus'un rüyasının hikayesini şöyle anlatıyor: Herod'un oğlu olan Archelaus gece gördüğü rüyayı yorumlamaları için saray bilgelerini çağırır, fakat bunlar rüya ile ilgili birbirlerinden farklı yorumlarda bulunduklarından tatmin olmaz.

Bu sırada Simon adında bir Essenili kralın mai-

yeti önünde konuşmak için izin ister. Archelaus'un rüyasında on mısır başağının öküzler tarafından yendiğini görmesini, saltanatının onuncu yılında sona ereceği biçiminde yorumlar. Onun bu yorumu rüyayı hükümdarın hoşuna gidecek biçimde yorumlayan diğer kahinierin yorumlarıyla benzeşmese de, sonunda doğru çıkar.

Esseniler Kalıin Olarak

Nasıl Tanınıyorlardı?

Tarikat· ■ dışındaki kişiler Essenller tarafından yapılan kehanetlere diğer kahinlerinkilerden çok daha fazla güveniyorlardı. Kendilerinde kehanet yeteneği bulunduğunu iddia edenlerin hayatlarında açıkça görülen bazı eksiklikler olmasına karşın, Essenller insanlarda güven uyandıran "nurlu" bir hayat tarzına sahiptiler. Tartışma götürmeyen erdemlerinin ışığında, Esseni tarikatı üyelerinin, onları gelecekteki olaylardan haberdar eden, gözle görülmeyen alemlerle saf ve açık bir bağları olduğuna inanılıyordu.

Essenilerin tarihini antik dönemlere kadar ince-

leyen otoriterler, 1. Samuel'in 19. bölümünde sözü geçen "Kahinler Okulu" ile bu halk arasında bir bağ olduğuna dair kanıt bulmuşlardır: Ve Saul David'i alması için elçiler gönderdi. Ve bu elçiler kehanette bulunan kahinler grubunu ve başlarında duran Samuel'i görünce, Tanrı 'nın Ruhu, Saul 'un elçilerinin üstüne geldi ve onlar da kehanette bulundular.

İncil tarihçileri bu kahinler grubunun kehanet gücüne sahip ve sadece kehanetle uğraşmakla kalmayıp kehanet yeteneğini geliştiren çeşitli disiplinleri incelemeye de zaman ayıran oldukça kalabalık bir topluluk olduğunu söylerler.

Kanunlar Kitabının üçüncü bölümünde, Pe- ter'in "Sizler kahinierin çocuklarısınız." biçimindeki sözlerine yer verilir. Bilim adaıniarı bu elyazmasın- da ve diğerlerinde Essenllerle ilk İsevi toplulukları arasında bağlantı olduğunun izlerini görmektedirler.

ŞİFACILAR

Essenller kabaca, Practici ve Therapeutici adı verilen iki gruba ayrılırlardı.

"Practici" Kimlerden Oluşurdu?

Kendilerine Practici adı verilen meslek sahipleri daha çok hayatın maddi yönleriyle ilgilenen kiın- selerdi. Giysi ve çanak- çömlek gibi gerekli maddeleri üretirler, yiyecek yetiştirirler ve buna benzer etkinliklerde bulunurlardı. Bu maddelerin topluluk tarafından kullanılınayıp arta kalan kısmı genel ticaret pazarlarına götürülerek buralarda en yüksek standardı oluştururlardı. Essenilerin uyguladığı ticari yöntemler onlara ticaret dünyasında büyük itibar kazandırırdı.

Peki ya Therapeutici?

Kendilerine Therapeutici ya da Therapeutae adı verilen grubu şifa sanatıyla ilgilenen Essenller oluştururdu. "Essenller" kelimesinin Arami dilindeki en yakın karşılığı "şifacılar" dır. Vücudun şifaya kavuşturulması Essenller için kutsal bir işti ve bundan dolayı bu etkinliğe kayda değer derecede ilgi gösterirlerdi.

Essenilerin Mısır'daki ünlü Maoris Gölü yakınlarında yerleşmiş olan bir kolu şifacılık alanındaki başarılarıyla-ün salmıştı. Genç İsa'nın şifa sanatlarıyla ilgili ilk eğitimini bu Essenili şifacı topluluğun üyelerinden aldığı şeklinde iddialar ortaya atılmıştır.

Esseniler Fiziksel Bedenle İlgili Olarak

Neler Düşünüyorlardı?

Birçok din sistemi fiziksel bedeni aşağılarken, Essenller onun "Yaşayan Tanrı'nın tapınağı" olduğuna ve bu nedenle de ona değer verilmesi gerektiğine inanırlardı. Layık olmayanların (şeytanların?)

kutsal bir mekana girmesinin içlerinde barınama- yacakları bir ruhsal atmosferin yaratılması yoluyla engellenmesi gibi, hastalanmış bir bedendeki İstenilmeyen unsurların da Kutsal Gücün dokunuşuyla uzaklaştırılabileceğine inanırlardı.

Essenilerin Üç Ana

Şifacılık Yöntemi Neydi?

Essenller şifacılık sanatında üç ana ilkeye bağlı kalırlardı. Her şifacı elindeki olgunun gerektirdiklerine göre bu ilkelerin varyasyonlarını ve uyarlamalarını uygulardı. Öncelikle, İlahi Gücün insanlığın maruz kaldığı hastalıklara karşı bir panzehir olarak, kendisini bitkiler aleminde ortaya koyduğuna ve herhangi bir bitkinin ya da ağacın köklerinde, yapraklarında veya kabuğunda bütün hastalıklara karşı bir teskin edicinin bulunduğuna inanılırdı.

Bu nedenle Essenilerin kelimenin en olumlu anlamıyla bitki uzmanı oldukları söylenebilir. Onlar, bir bitki ya da ottaki şifa veren maddelerin sadece bitkinin doğal gelişiminin bir sonucu olmadığı,

İlahi Yaratıcı tarafından oraya özel olarak yerleştirildiği fikrini benimsemişlerdi. Şifanın bitkinin doğal gelişimi olduğu düşüncesi, kendisini Tanrı'nın bitkiler alemindeki kişisel unsuroyla iletişim içinde hisseden Essenilere çok uzak gelecekti.

İkinci bir şifa yöntemi de "şifa taşları"nın -türlü kaya ya da sertleşmiş toprak parçalarının- kullanımını içeriyordu. Şitacılığın bu yüzü muhtemelen manyetik özellik taşıyan, mıknatıs taşı benzeri taşların keşfiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Bu tür taşların, bu tedavi şeklinde ustalaşmış birisinin hakimiyeti altında, manyetik alanları etkileme gücü daha sonraki dönemlerde herkesçe bilinir hale gelmiştir. Essenller ayrıca doğal kaynaklardan çeşitli merhemler üretirlerdi. İsa'nın kör adama ilaç olarak verdiği kil ve tükürük, büyük bir ihtimalle bu doğal kaynaklada bağlantılıdır.

Essenilerin son derece usta oldukları üçüncü şifa yöntemi de etrafıarını çevreleyen görülmez alemiere ait tedavi edici güçlerin kullanımına dayanmaktaydı. Sayısız deneyim ve yıllar süren uygu lamah:.r sonucu bu üst alemiere ait şifa güçlerini kuUcınnıada eşsiz bir ustalık kazanmışlardı.

İsa Essenilere Ait Şifa Yöntemlerini

Kullanıyor muydu?

Essenller bu gözle görülmeyen enerjilerin uygun biçimde eğitilmiş ve disipline edilmiş şuurun denetimi altına girebileceğini keşfetmişlerdi. Zihin gücünün görülmeyen alemiere ait üstün nitelikli enerjilere uygulanması, Essen! kültürü içinde yüksek bir noktaya getirilmişti. Her fırsatta bu enerjilerin ruhen harekete geçirilmesi üzerinde ısrarla duruyorlardı. Böylece yaratılan ruhsal özün etkisi altında, hiçbir hastalığın yüksek güçlerin uygulanması karşısında dayanamayacağına inanılırdı.

Nasıralı İsa'nın bu alandaki ustalığını kim inkar edebilir? Bu da onunla Essenller arasındaki son derece açık bağlantılardan sadece birisidir. Onun kısa peygamberlik öyküsü, üst alemiere ait enerjilerin bedensel ya da ruhsal rahatsızlıkları olan kimselere uygulanmasını içeren olaylarla doludur. İsa, bu kimselerin bedenlerine, zihinlerine ve hayatlarının diğer unsurlarına ruhani bir gücün akmasını sağlayarak onları sağiıkiarına kavuşturuyordu.

İSA BİR ESSENI MİYDİ?

Birçok insan için İseviliğe has öğretilerin İsa'nın yaşadığı çağdan önceki bir dönemde ortaya çıkmış olması ihtimalini düşünmek bile imkansızdır ve

böyle bir düşünce akla gelse bile hemen uzaklaştı- rılmalıdır. Bu insanlar iseviiikle ilgili her öğretinin öncelikle İsa aracılığı ile ortaya çıktığı şeklinde bir sabit fikre kapılmışlardır.

Bu satırların yazarı ise, elli yol boyunca İsa'nın İsevilik Sırlarını inceleyip bunları başkalarına öğrettikten sonra, sunduğu bazı öğretilerin onun za-

manından önce de var olduğu fikrini kabul etmenin

bu olağanüstü insanın hayatından hiçbir şey eksil-

temeyeceği düşüncesine varmıştır. Bu fikrin kabul

görmesi onun Üstatların Üstadı olduğu gerçeğini,

herkesten önce onun ilahi alemlerle Kutsallığın tüm unsurlarını ve özünü ifade edebilecek derecede

güçlü bir bağlantı kurma yöntemi bulduğunu de-

Antik Çağdan Günümüze Kadar ESSENlLER ve SIRLARI ğiştirmez.

Şu anda var olan her şeyin geçmişte de var olmuş olduğunu; gözle görülen ya da görülmeyen alemiere ait olsun, şimdide var olan her enerjinin geçmişte de var olmuş olduğunu ilk kez ortaya koyan İsa'dır. Bir çok durumda şekillerin değişmiş olduğu, günümüzdeki madde şekillerinin hepsinin onun zamanındakilerin tamamen aynısı olmadığı doğrudur.

İsa Öğretiler Ortaya Koymanın Yanı Sıra

Onları Yeniden Yorumlamış mıdır?

Düşüncelerin bir çağdan öbürüne yeniden yorumlandığı da doğrudur. İsa'nın kendi yaşadığı çağdan öncesine ait el yazmalarına başvurarak onları o zamanın geleneklerine uymayan bir bakış açısıyla yorumladığı da olmuştur. Bununla birlikte Ebedi Varlık ile ilgili temel öğretiler çağlar boyunca aynı kalmıştır ve İsa'nın ortaya koymuş olduğu öğretilerden birçoğunun Essenilerin öğretilerinde de vurgulanmış olması son derece dikkat çekicidir.

İsa'nın Bir Esseni Olduğunu mu Düşünüyorsunuz?

İsa'nın bir Essen! olduğu fikrini destekleyen tarihi bir kanıt olmamasına karşın aynı derecede tarafsız bir bakış açısıyla hem İsa'nın hem de Essenlle- rin öğretilerini inceleyenler, bu ikisi arasındaki ben- zeriikierin farklılıklardan çok daha çarpıcı ve inandırıcı olduğu sonucuna varacaklardır.

Bu kitapçığın sınırları içinde bile İsa'nın ve Es- senllerin öğretileri arasında aşağıdaki noktalarda benzerlikler bulunduğuna tanık olduk:

  1. Melekbiliminin uygulanması;

  2. Vaftiz ayini;

  3. Dua yöntemleri ve göksel alen1lere ait güçlerin kullanılması;

  4. Öğretilerin biri kitleler için, diğeriyse tarikata yeni katılacaklar için olmak üzere iki farklı anlama gelecek şekilde sunulması;

  5. Yiyeceklerin kutsanınası;

  6. Üstün bir krallığın, yani "Göksel Baba'nın Krallığı"nın tanınması;

  7. Kehanet uygulaması;

  8. Şifacılık uygulaması.

İsa bu ilkeleri sadece peygamberliği süresince benimsemekle kalmamış, özel hayatında da Essen! disiplininin gerektirdiği şekilde yaşamıştır. Alçakgönüllü ve merhametli olması, ahiakın önemini vurgulaması, alt benliğin üst benliğe feda edilmesi konusunda katı bir disiplini savunması, ruhsal alemle iletişim kurmak üzere düzenli aralıklarla maddi dünyayı terk etmesi ve başka nitelikleri onun Essenllerle paylaştığı ortak özelliklerdir.

İsa "Yılanlar Kadar Tedbirli ve Güvercinler Kadar Saf Olun" Demekle Ne Demek istemiştir?

İsa havarilerini mucizeler gerçekleştirmeye gönderirken onlardan "yılanlar kadar tedbirli ve güvercinler kadar saf" olmalarını istemiştir. Bu emrin Essenller tarafından kabul görmüş dışa kapalı öğretiler arasında yer alan antik Gizemlerin dilinde olduğu hemen anlaşılmaktadır.

Yılanlar kadar bilge olmak, kundaliniyi kafadaki

ruhsal ve psişik merkeziere doğru izlediği yılan gibi kıvrılan kanallar boyunca uyararak bilgeliğe (kozmik bilince) ulaşmak anlamına gelmektedir.

Güvercinler kadar saf olmaksa saf bir bilinçle bu amaca ulaşmak için çabalamak anlamına gelir. Kundalininin yukarıya doğru akışını (yılan gücünü) uyarmak için verilen talimatiara daima onun ahlaki kullanımıyla ilgili uyarıların eşlik etmesi dikkat çekicidir.

Ve ne tuhaftır ki, antik Gizemlere ait bu öğreti hem Essenller hem de İsa tarafından geliştirilmiştir. İsevlliğin temel öğretisinin orijinal halinden bu derece saptırılmış olmasına üzülmernek elde mi?

Essenller İseviliğin Yanı Sıra Başka Dinleri de Etkilemiş Olabilirler mi?

Buda, Musa, Zerdüşt ve daha birçok Işık Üstadının da Essenilerin öğretilerinden yararlanarak yüce Essen! öğretilerini yaşamış oldukları çağa uygun olarak yeniden yorumladıkianna inananlar vardır.

İsa'nın ve Essenilerin öğretileri arasındaki bu

açık ve belirgin ilişki, onun bu gizemli Toplulukla yakından ilişkili olduğuna dair diğer kanıtlar kadar geçerlidir.

Birbirinden az çok ayrılmış ve bireysellik kazanmış İsev1 toplulukların çeşitli doktrinlerine muhtemelen en yakın kişi olan St.Augustine şunları söylemiştir: " şimdi İsevîlik adı verilen din antik çağda yaşamış insanlarca bilinmekteydi, hatta insanlığın başlangıcından İsa 'nın eti ve kanıyla ortaya çıktığı zamana kadar geçen süre içinde bu dinin hep varlığını Jcoruduğunu söylemek yanlış olmaz. İsa 'nın ortaya çıkmasıyla birlikte önceden zaten var olan gerçek din İsevflik olarak anılmaya başlanmıştır Günümüzde İsevflik dininin İsa'dan önce var olmadığına değil, İsa ile birlikte bu ismi aldığına inanılmalıdır.

"Kilise tarihinin babası" olarak bilinen Eusebius da "antik çağda yaşamış olan Therapeutae (Şifacı- lar) 'nin İsevf olduklarını ve onların antilc çağa ait yazılarının da bugünkü İsevfliğin dört İncil ve Yeni Ahit'te- ki bir resul tarafından yazılmış mektııp (epistle) olduğunu" yazmıştır.

Bu oldukça alışılmadık bir iddiadır. Eusebius iseviierin en eski yazılı belgeleri olan akidelerle risalelerin Essen! geleneğinden kaynaklandığını mı

söylemektedir? Söylediği tam olarak budur. Bu yazılı belgelerde anlatılan olayların tarihsel gerçekliğe sahip olmadıklarını ima etmemekte, fakat bu belgelerin İsevilikten önce var olmuş İsevi grubun -yani Essenilerin- tüm öğretiler ve yazmalarıyla Hintili olduğunu söylemektedir ve bilim adamları Ölü Deniz Tomarlarını yorumlayıp değerlendirmeye devam ettikçe bu fikrin destekçileri artacaktır.

İsa Essenileı-den Neden Söz Etmemiştir?

İsa'nın Essenllerden hiç söz etmemiş olması dikkat çekicidir. Bu ilk bakışta son derece tuhaf bir durum gibi görünmektedir. İsa Sadukilerden ve Ferisllerden bahsederek onların ruhsal gerçekliği yanlış olarak yorumlayıp uygulamalarını eleştirmiştir. Fakat Essenllerden hiç söz etmemiştir. Bunun nedeninin kendisinin de bir Essen! olması ve bu

tutumunun gizlilik y^1:ı^ine uymaktan başka bir ^^^ı olmadığı sonucuna varmak fazla bir hayal

gücü gerektirınemektedir.

Essenllerden hiç bahsetmemiş olması aslında İsa'nın onların tüın öğretilerini benimsemiş oldu-

Antik Çağdan Güııümüze Kadar ESSENİLER ve SIRLARI ğunu gösteren en önemli kanıttır.

Bir keresinde kendisine öğretilerini kimin yetkisiyle verdiği sorulduğunda bu soruya cevap vermemiştir, çünki o sadace tek bir yetkiye sahipti ve bu yetki de Gerçek'ti. Gerçek -değişik görüntülere bürünse de- her çağda, her grup ve hatta her birey için var olmuştur. Aynı şey İseviliğin temel unsurları için de geçerlidir. Onlar İsa'nın zamanından önce de var olmuşlardır.

Fakat hu gerçek onların değerinden bir şey eksiltmez. Zaten sahip oldukları ışık daha da parlaklaşır, çünki eğer İsa'nın zamanından önce var oldukları kabul edilirse ölümsüzlük niteliğine sahip olduklarına ilişkin inancımız daha da güçlenir.

Esseniler Bir Kurtarıcı Okulu

Olarak mı Var Olmuşlardır?

Essenilerin var oluş amaçlarının sadece çeşitli peygamberlerin ve kurtarıcıların misyonları hakkında bilgilendirilmelerini sağlayan bir kanal oluşturmak olduğuna inananlar vardır. Bunlara göre topluluğun ana işlevlerinden birisi de bu kutsal ki-

şiiere yol açma hazırlığı sürecinde görev almaktır. Gizemli fakat tarihi bir gerçek, özellikle İsevllik bağlamında bu düşünceyi desteklemektedir.

Essenller Kumran Merkezini İ.Ö. 31 'e yakın bir dönemde terk etmişlerdir. Neden ve nereye gittikleri kimse tarafından bilinmemektedir. İ.S. 6 yılında yine aniden ve gizemli bir biçimde geri dönmüşler; merkezlerini yeniden kurmuşlar, ayin havuzlarını genişletip sayılarını artırmışlar ve var olanlara ek olarak daha geniş toplantı salonları inşa etmişlerdir. Essenilerin geriye dönüp etkinliklerini artırdıkları dönemin tam da İseviliğin başlangıcına denk gelmesi rastlantıyla açıklanamaz. Bundan birkaç yıl sonra da arkalarında hiçbir iz bırakmamayı başararak yeniden ortadan kaybolmuşlardır.

Bu dikkate değer insanlar İsa'nın peygamberliğe hazırlanmasında ona yardımcı mı olmuşlardır?

Essenller İseviliğin tohumlarının atıldığı ruhani toprak işlevini mi görmüşlerdir?

Bu iki soruya da olumlu cevap vermek mümkündür. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın hiçbir İsevinin Essenilerin bıraktığı görkemli mirastan utanmasına gerek yoktur.

Esseniler neden ortadan kaybolmuşlardır?

Bu noktadan şu sonuca varabiliriz: Essenilerin sunduğu dışa kapalı öğretiler sayesinde kişi artık bir aracının yardımına gereksinme duymadığı, kendi kendisinin rahibi olduğu gelişmişlik düzeyine ulaşmaktadır. Bu öğretilerin sunulmasıyla Tarikat görevini tamamlamış ve artık ona ihtiyaç kalmamıştır.

Eğer Essenilerin var oluş amaçları ve işlevleri bu idiysese, o zaman gerçekten büyük bir sorumluluk taşımaktadırlar ve hepimiz onlarla sonsuza kadar gurur duymalıyız.

ESSENI YAZlLARlNDAN
ALlNTlLAR

Gündüz olduğunda, gece geldiğinde, Tanrı'nın Ahdi'ne gireceğim;

Gece ve sabah bizi terk ettiklerinde,

O'nun emirlerini zikredeceğim,

Ve onlar var olduğu sürece,

Onların içinde dönüşü olmayan (ebedl) ülkemi kuracağım.

Hükmümü günahlarıma bakarak vereceğim, İsyanlarım beni kendi gözümde bir derece alçaltacak.

Fakat Tanrı'ya Benim Adaletim diye sesleneceğim!

Ve o En Yüce Varlığa iyiliklerime dester ver diyeceğim!

Ellerim ya da ayaklarımla bir işe girişıneden önce

Onun ismini kutsayacağım;

Dışarı çıkıp döndüğümde, başladığım her işte,

Ona sevinç çığlıkları atacağım.

İnsanların önüne serdiği masadan dolayı

Ve dünyadaki nefis meyvelerle beslenmek için

Elimi ağzıma götürmeden önce, O'nu ağzımdan çıkanla kutsayacağım.

Korkunun ve dehşetin tutsağı olduğumda, Sıkıntıya, umutsuzluğa düştüğümde, O'nun adını anacağım.

O'nun varlığını tanıyacağım çünki O olağanüstü

Ve O'nun Kudretini düşüneceğim;

Ve her gün O'nun yardımlarına bel bağlayacağım.

Bütün canlıların hükmünün O'nun elinde olduğunu ve O'nun her işinin doğru olduğunu biliyorum;

Istırap çektiğimde O'na dua edeceğim, O beni kurtarınca da yine sevinç çığlıkları atacağım.

* * *

Hiç kimseye kötülükle karşılık vermeyeceğim,

Ve herkesin peşine iyilikle düşeceğim;

Çünki bütün yaşayanların hükmü Tanrı'nın elinde,

Ve herkese karşılığını verecek olan da yalnız O.

* * *

O, beni aydınlatan ışığı bilgeliğinin kaynağından döktü,

Ve gözüm O'nun mucizelerine şahit oldu

Ve kalbimin ışığı gelecek olan Esrarı delip geçıyor.

O ebed1 Varlık benim sağ elimin dayanağı;

Adımladığım yol sağlam kayalar üzerinde, Önüme çıkan hiçbir şey beni korkutamaya- cak

Çünki adımlarıının altındaki kaya Tanrı'nın gerçegı

Ve O'nun kudreti sağ elimin dayanağı,

Ve beni haklı çıkaran O'nun Adaleti.

Kalbirndeki ışık O'nun harika Mucizelerinden geliyor,

Gözlerim Bilgeliğe O'nun ebedi varlığında şahit oldu.

Çünki Sen olmadan hiçbir yol mükemmel değildir,

Ve Senin iraden olmadan hiçbir şey gerçekleşmez.

Bütün bilgiyi öğreten Sensin,

Ve yaratılan her şey Senin iradenle var oluyor.

Ve Senin dışında, verdiğin kararı tartışacak

Ve Senin kutsal Düşüneeni kavrayacak

Ve Senin Gizemlerinin derinliğine inecek

Ve Senin bütün Mucizelerini ve Kudretinin gücünü aniayacak bir ikinci varlık yok.

Ve ben hiçbir insana hizmetçi olmayacağım

Ve hiçbir insana sığınmayacağım,

Yalnızca Sana sığınacağım, Çünki arayanlar bulur.

Onun hakkında düşünenler ve onu sevenler

Ebediyete kadar sürecek çağlar boyunca Yaşayacaklar.

Yazar Hakkında...

Robert Chaney bir öğretmen, filozof, yazar ve mistik olarak uluslararası ün sahibi olmuş biridir. Basılmış kitaplarının ve verdiği derslerin konuları arasında mistisizm, kendi kendini geliştirme, şifa- cılık ve felsefe bulunmaktadır.

Dersleri ve yazıları dünyanın her tarafndaki metafizikle ilgili bilim adamları tarafından coşkuyla takip edilmektedir. Gizemci felsefe ve ezoterik bilgelik alanlarında zamanımızın en önde gelen ustalarından biri olarak kabul edilmektedir.

Birkaç yıl Miami (Ohio) Üniversitesi'ne devam ettikten sonra ruhsal eğitmenlik ve vaizlik alanına girmek üzere işletmedlik kariyerini bırakmıştır. Hayatının yarım yüzyıldan fazlasım insanlara yardım etmeye ve onlara kendi gördüğü şekliyle gerçeği öğretmeye ayırmıştır. Bu sırada bilim adamı kimliğini de kaybetmemiş, daha çok aydınlanmak ve gerçeği daha iyi kavrayabilmek yolundaki araş- tırınalarını aynı coşkuyla sürdürmüştür. Verdiği

YAZAR HAKKINDA ...

seminerler ve yazdığı kitaplar aracılığıyla sahip olduğu ışığı ve kazandığı anlayışı sürekli olarak başkalarıyla paylaşmaya devam etmektedir.

KİTABIN ORJİNALİNİ YAYINLAYAN ASTARA YAYıNEViNDEN BİR MESAJ

Bu kitabı yayınlayanlar bu işi onun sizin hayatınıza fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal olmak üzere çeşitli düzeylerde katkıda bulunacağı inancıyla gerçekleştirmişlerdir.

Aslında biz bu kitabın yayınevimizin Astara 'nın Yaşam Kitabı adıyla bilinen mistisizm ilgili araştırmalar serisinin bir devamı olduğunu düşünüyoruz. Yaşam Kitabı'nı oluşturan dersler yalnızca dünyanın her tarafındaki Astara üyelerine dağıtılmaktadır. Astara 1951 yılında kar amacı gütmeyen dini ve eğitimsel bir organizasyon olarak kurulmuştur ve aşağıdaki unsurları içermektedir:

  1. Mistik İseviliğe yönelen, fakat bütün dinlerin insanlığın yararına olduğunu kabul eden, tüm dinleri içeren bir merkez.

  2. Bütün zamanların ezoterik öğretilerinin bir özetini sunan bir antik Sırlar Okulu,

  3. İnsanlıkla ilgili değişik bakış açılarına sahip olan bütün felsefi sistemleri ve bizim sonsuzluk

·içinde bir bütün olmamızı sağlayan, birbiriyle etkileşim içindeki tüm içsel yapıları içine alan bir kardeşlik.

  1. Fiziksel, duygusal ve ruhsal şifayı ve bütünlüğü amaçlayan bir metafizik enstitüsü.

Adres:

Astara

P.O. Box 5003

Upland, CA 91785-5003, ABD

BU KONUDA YARARLANABİLECEĞİNİZ
DİGER YAYlNLARlMIZ

İSA KEŞMİR'DE Mİ ÖLDÜ- Siegfried OBERMEIER

Sayısız kitabı yayınlanmış olan yazar bu kitapta, arkeotojik bulgulara ve Hint kaynaklarına olduğu kadar, Pers (Acem) kay- naklanna da dayanarak Hz. İsa'nın tarihi hayat hikayesini anlatmaktadır. Yıllar boyu süren araştırmalarının sonuçlan sansasyoneldir:

"On üç ile otuz yaşlan arasında İsa, sanıldığının aksine Filistin'de değildir. O zaman dilimi içerisinde kendisi çok eski bir kervan yolu üzerinden Acemistan ve Afganistan'ı geçerek Hindistan'a gitmiştir. Ülkesine döndüğünde çarmıha gerilmiş, ancak sağ kalarak iyileşmiş ve seksen yaşının üstünde bu dünyadan ayrıldığı Keşmir'e geri dönmüştür. "

Obermeier elinizdeki kitapta İncil dogmasının nasıl olup da yüzyıllar boyu tarihi bir gerçek olarak kabul edilebilmiş olduğunu da somut ve canlı bir şekilde kaleme almaktadır.

İSANENi ÇAĞ'IN İLK İNSANI - Franz Alt

İnananları tarafından "gerçek olarak anlaşılamayan" bütün peygamberler gibi, İsa da anlaşılamamıştır. Yeni Çağ'ın karşılanmasında muhtaç olduğumuz "kendimizi tanımayı" öğreten Hz. İsa'yı hangi inanca sahip olursak olalım, iyice tanımamız gereklidir. Kendini diinyanın geleceğinden sorumlu hisseden her insan İslam'ın Kitabı Kutsal Kuran'da gerçek hayatı anlatılan bu yüce varlığı ve eylemini bilmelidir.

Bu kitap bir bilgilendirme eyleminin içinde yerini alacak olan çabanın meyvesidir. Maksat ve amaç, "kendimizi bilmek yolunda varlığımızda mevcut olan gizli kudret ve bilginin" açığa çıkmasıdır.

Yazar F. Alt, İsa'yı bir peygamber gibi değil, 21. yüzyılın ilk insanı olarak tanıtmış. Kitap, teolojinin ve Hristiyanlığın dışında yer alan gerçek İsa'yı tanımak isteyenler için bir kaynak eser niteliğindedir.

THOMAS'IN İNCİLİ-İSA'NIN GERÇEK SÖZLERİ

Bu kutsal sözler 1945'te, Yukarı Mısır'da Nag Harnınadi bölgesinde bulundu. Papirüs üzerine Kopt lisanında yazılmıştı ve tarihi üçüncü ya da dördüncü yüzyıla kadar uzanıyordu. 114 Kclarn'dan ibaret olan bu tomarlar, gerçekten arkaik nitelikteydi ve İsa'nın Mesihi faaliyeti hakkında genel bir görüş vermek isteyen geleneksel İnciller'in tersine, İsa'nın sözlerini bize hiçbir yorum olmadan aktarmaktadır.

Resmi İnciller'in kaynağını, asıl Hristiyanlığın bütün köken ve istikametini belirlemiş olan Thomas'ın İncili, İslami açıdan Kuran ayetlerine, Sufiliğe ve Doğu gizemciliğine benzerlik göstermesi ve Ruhçuluk bilgisinin kapsamına girmesi bakımından çok önemli bir kitaptır.

HİNT FELSEFESi - Heinrich Zimmer

Zimmer'in Hint Felsefesi ülkemizde şimdiye kadar yayınlanan en kapsamlı Hindu kültürü ile ilgili eserdir. Bu eser şimdiye kadar meraka dayanan ya da kariyer endişesiyle dar alanda sıkışıp kalan diğer tüm eseriere kaynaklık etmiştir.

Hindu kültürü dünya kültürünün çok önemli bir parçasıdır. Orta Doğu-Sami kavimlerin dinlerindeki pek çok temel fikir ve kavramların, daha özgür ve özel bir ifade şekliyle Ari kavim- lerdeki ilk biçimlerini veren Hindu kutsal metinlerinde, çok yüksek düzeyli bir metafizik felsefe ve teoloji içinde verilmektedir.

TİBET'İN ÖLÜLER KİTABI - Uma Kazi Dawa Samdup

Tibet'in "Ölüler Kitabı" birçok insana, alışmadığı bilgi ve semboller içinde, zaman zaman usanç getirecek tekrarlamalarla, bize göre, pek esaslı yeni düşünüş tarzı getirecektir. Özellikle açıklama ve yorum kısmının ihmal edilmeden incelenmesi zorunludur.

Eser, Doğu dinlerini inceleyen ya da inceleyecek olanlara büyük bir hizmettir. Ruhun ölüm ötesi hayatının bu kitapta görülen çeşitli hallerini, Tibet kültür ve dinsel sembollerinin şartlandırması altında yetişmiş bir kimsenin imajinatif deneyimi olarak kabul edersek, herkes, kendi kültür ve dinsel sembollerinin etkisinde kalarak ölüm ötesi hayatın deneyimlerini geçirecektir.

MISIR'IN ÖLÜLER KİTABI -Albert Champdor

Anlatımlar, Mu'dan gelen önemli bilgilere dayanmaktadır. Şüphesiz ki, sembolik üslubunu çözebilen herkes pırıl pırıl hakikatler kendini olanca heybetiyle bir gün muhakkak gösterecektir.

Mısır'ın Ölüler, Kitabı'nı okurken "ölü"nün aynı zamanda inisiyeyi de sembolize ettiğini göz önüne alarak okumanızı tavsiye ederiz. O şekilde okunduğunda, Eski Mısır'daki inisiyatik öğretinin safhaları yavaş yavaş gözler önüne serilecektir.

Bütün İnisiyatik Öğretiler'deki birinci sırayı alan "arınma" ve "sadeleşme" çalışmalarının burada da en önemli konu olarak ele alınmış olduğunu sembolik anlatımlarda görmekteyiz.

BAGAVATGİTA, RABB'İN EZGİSİ - Emil Senart

Hinduizmin büyük Mahabarata destanının belli bir kısmını oluşturan Bagavatgita Sanskritçeden değişik dünya dillerine yüzlerce kez çevirisi yapılan naclide bir eserdir. Temel öykü, aynı geniş ailenin iki kolunu karşı karşıya getiren iktidar çatışmasıdır. Perde arkasında ise, insan ruhunun beden içindeki mücadelesi, macerası, kendini tanıma yolunda verdiği savaşlar sergilenmektedir. Ruhun zaafları anlatılmakta, duygusallığın nitelikleri hakkında bilgelik dolu ilkeler sunulmaktadır.

BÜYÜK İNİSİYELER-Edouard Schure

Hakikat uğruna her türlü eziyet ve acıya katianan vazifeli mürşitlerin insanlığa taşıdığı ışığın nuru ile kurduğumuz uygarlığın anlam ve amacını bize ifade ettiklerini çoktan unutmuş durumdayız. İnsanlığın uykudan uyanmaları için ışık ve bilgi getiren bu ilahi misiyonerlerin gerçek vazifelerini öğrenmek görevimizdir. Kitap ruhsal alemin kudret ve bilgisini taşıyan şu büyük yol göstericileri tanıtmakta: Rama, Krişna, Hermes, Musa, Orfe, Fisagor, Eflatun, İsa, Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellem ve Zerdüşt.

SADlKLAR PLANI- RUHSAL TEBLİGLER

Ruhsal tebliğlerden meydana gelen bu külliyat, kendilerini Sadıklar Planı adı ile tanıtan, çok buutlu Ruhsal Vazifeliler Birliğli tarafından, insanların gelişimi için tebliğ edilmiştir. Göksel-ruhsal eğitim süreklidir. Her zaman ve mekanın icaplarına göre söyleti- Hp yazdırılan bir bilgi akışı, tekamüle yönelmiş şuurlu ve maksatlı bir tesir akımı ve bilgilendiriş vardır. Ruhsal İdare Mekanizma- sı'nın yere düşen . gölgesi Sadıklar Planı'nın aktardığı tebliğler makul vicdan gerçekliğini insanlara açıklamaktadır.

GİZEMLİ BİLGİLERİN KAYNAKLARI-R. Emmanuel

Tufan öncesi bir uygarlık olan Mu Bilgeliği'ne kadar dayanan Eski Mısır'ın, Hint'in ve Yunan'ın inisiyatik öğretilerinde bir zamanlar mevcut bulunan bilgiler daha sonralan sembollere büründürülmek suretiyle pek çok yerde varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Bu inisiyatik bilgileri sembollere bürünmüş bir vaziyette en yoğun olarak bulabileceğimiz kaynakların başında mitolojliler gelmektedir.

İşte bu kitapta böylesine önemli sembollerin açıklaması, okuyucuya aktanlırken bütün inisiyatik öğretilerdeki sembollerin, buna bağlı olarak da bilginin birliği gözler önüne serilmektedir.

Çok ender olarak bulabileceğiniz kitaplardan biridir.


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to