Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

BİR KERE ÂŞIK OLDUM

 



Ben hayatımda bir kere âşık oldum. Yirmi yaşında olduğumu düşünürsek aslında gayet normal bir rakam bu.

Ama o kişiye âşık olduğum zaman onu tanımıyordum. Dış görünüşü dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.

Bir bahane ile tanıştım. Daha sonra geçen zaman içerisinde birbirimizi tanıdık. Artık o da bana âşıktı. Ya da en azından öyle gözüküyordu.

 Ama ben onu tanıdıkça ondan uzaklaşmış ve soğumuştum. Büyük bir tutku ile başlayan ilişki büyük nefretlerle bitmişti. Bu durum hakkında düşünmek için uzunca vaktim oldu. Ben de aslında kendimi ona her zaman olduğum şekilde göstermedim.

Belki hiç yalan söylememiş olabilirim ama gerçekten aklımdan geçenleri söylemek yerine sustuğum zamanlar oldu.

Ama o, her geçen gün daha da farklılaşıyordu. Bana ''tanıttığı'' insan günden güne değişiyordu. Düşünüyorum da, gerçekten en son ne zaman samimi olmadığım insanların yanında kendim gibi oldum acaba? Bunu hatırlayamıyorum.

Tanımadığım insanların yanında geriliyorum açıkçası. Yanlış bir izlenim uyandırma korkusu yüzünden rahatça aklımdan geçenleri söyleyemiyorum.

İşte şu anda sanki ilişkiler de bana bu şekilde gözüküyor. Birini etkilemek uğruna sanki olmadığımız biri gibi davranıyoruz. Bu noktada, sürrealist bir ressam olan René Magritte'in The Lovers adlı tablosu bana göstermekten kaçındığımız benliğimizi çağrıştırdı.

Bütün odağın yüzü bez parçalarıyla örtülmüş olan bu ''âşıklar''da olduğu tablo sanki söylemek istediğimi betimliyor gibi. Benim âşık olduğum insanın da yüzünde, burada resmedilenden daha güzel daha renkli bir örtü vardı ve ben onu tanıyordum.

Resimdekiler de yüzleri kapalı bir şekilde öpüşüyorlar. Çünkü gerçekte öpmek istedikleri insan belki de o bezin altındaki insan değil.

İkisi de yalanlarla üretilmiş ve bezin üstünde bile yüze sahip olamayacak karakterlere âşıklar.

Acaba hangimiz sevdiğimiz insanları gerçekten tanıyoruz?

Peki, gerçekte olduğumuz insanı göstermek içi ne yapmalıyız? Bu zor bir soru. Önce bunu isteyip istemediğimizi sorgulamamız lazım.

Çünkü bütün insanlar kendini iyi tanıtmak ister. Mesela herhangi bir fotoğraf çekimini düşünürsek her zaman ya fotoğrafı çeken kişi ya da aradan biri çıkıp ''Gülün!'' der. O an çok ciddi bir mesele bile konuşuyor olsak, bir anda sanki pişmiş kelle gibi sırıtırız. Benzer bir şekilde, biri nasıl olduğumuzu sorduğunda çoğu zaman bunun üstünde düşünmeden ''İyiyim.'' deriz.

Tablodaki gibi yüzümüz çoğu zaman örtülüdür.

Belki de bu insanın doğasında olan bir şey. Kendimizi reklam yapmayı ve olduğumuzdan iyi göstermeyi çok seviyoruz.

Bu bizi güçlü gösteriyor. Herkes güçlü gözükmek ister, değil mi?

Bence insanoğlu bunu değiştirmekte pek istekli değil çünkü bu ilişkilerimize kötü yansıyabilir. Başkaları tarafından ''sıkıcı'' olarak adlandırılabiliriz. İşte işin kötü yanı bana sorarsanız bu durum hep yapmacık ilişkilere neden oluyor. O sevdiğim kişiden gittikçe soğumamın nedeni de buydu.

Çünkü gün geçtikçe gerçek olduğu kişiye dönüyordu ve ben artık hangi düşüncesinin onun olduğunu, hangisinin ise yaratmış olduğu karaktere ait olduğunu ayırt edemiyordum. Sanırım ilişkilerdeki bu tiyatro pek çözülebilecek bir mesele değil.

Ancak resmi tanışma şekillerini veya formaliteden olan konuşmaları ortadan kaldırırsak herkes daha çok iç dünyasını etrafa yansıtma şansını bulabilir belki. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse en azından kendimi insanların yanında daha rahat hissedebilirim. Böylece daha fazla samimi düşünceler duyup gerçekten kaliteli sohbetler edebiliriz.

Kaynakça: Magritte, René. The Lovers. 1928. Yağlıboya. Museum of Modern Art, New York. Amerika Birleşik Devletleri Amerika



Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl...

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan ...

Ticani Tarikat Gerçeği

  Abdullah Muradoğlu 3/10/2010 Pazar Her darbe girişiminin yahut siyasette önemli değişimlerin öncesinde hep ilginç olaylara tanık olmuşuzdur. Genç kuşaklar bilmeyebilirler.. Türkiye''nin tek parti rejiminden çok partili rejime geçmesinden sonra "Ticaniler" diye bir grup zuhur etmişti. Ne idiğü belirsiz, bir silsilesi ve bir geleneği olmayan bir düzmece tarikatın adıydı Ticanilik. İşleri güçleri, Atatürk heykellerine saldırmak idi. 1950''de Demokrat Parti''nin iktidara gelmesinin ardından Ticaniler Atatürk heykellerine saldırılarını daha da sıklaştırdılar. Demokrat Parti, siyasi rakiplerinin Ticaniler üzerinden ne tür faydalar hasıl edeceklerini anlayarak derhal Atatürk''ü Koruma Kanunu''nu çıkardı. Tıpkı 11 Eylül 1980''de orda burada patlayan bombaların 12 Eylül sabahı susması gibi, Atatürk''ü Koruma Kanunu''nun çıkmasının ardından heykellere yönelik saldırılar da son buldu. Maksat hasıl olmuştu. Üstelik bu Tica...