4.
BÖLÜM 1. Yüz Dua Üzerinden Yapılan
İncelemeler Hakkında
16. yüzyılda Almanya’da basılan ve
Türk korkusunu dile getiren 100 dua inceleme kapsamındadır. Dua sayısı daha
fazla olmasına rağmen, fikir vermek amacıyla örnek teşkil edecek 100 dua
seçiminde öncelikle dikkate alınan o dönemin önemli y azarlarına ait o lmaları
ya da dua kitap larında yer almalarıdır. Ayrıca Almanya’nın farklı şehirlerine
ait dualar seçilmesine özen gösterilmiştir. Seçilen duaların, tüm Almany a’y ı
kap say an reprezantatif dualar olması, incelenmeye dahil edilmeyen dualar
hakkında da genel itib arıy le fikir verecektir[377].
1.1.
Duaların Yayınlandıkları Yıllara
Göre Dağılımları
Duaların
analizleri için yayınlandıkları yılların göz önünde bulundurulmasının son
derece önemli olduğu öncesinde belirtilmiştir. Bu tarihler aynı zamanda
Türklerin Avrupa’da zaferler elde ettiği ve dolayısıyla da korku saçtığı
dönemlerdir. Aşağıdaki tabela, çalışmada incelemeye dahil edilen 100 duanın
yayın yıllarına göre, on yıllık dilimler halindeki dağılımını gö stermektedir.
Yıllar |
Dua sayısı |
1500-1509 |
- |
1510-1519 |
- |
|
|
1520-1529 |
1 |
1530-1539 |
3 |
1540-1549 |
1 |
1500-1559 |
- |
1560-1569 |
23 |
1570-1579 |
3 |
1580-1589 |
15 |
1590-1599 |
54 |
Avusturya’nın
Türkler tarafından tehdit edilmesi, Almanya’yı birebir etkilemiş ve duaların
yazılmasına neden olmuştur. Türk savaşlarının Avusturya’da en yoğun
hissedildiği tarihler ise, 1529-1538, 1541-1547, 1552- 1568, 1590-1606 yılları
arasındadır. Bu tarihlere dayanarak Almanların hangi savaşlardan etkilendiği,
listeyle karşılaştırma yapıldığında ortaya çıkmaktadır. 1530 ile 1549 yılları
arasında yayınlanan dualar Luther’in etkisi sonucunda ortaya çıkanlardır. Buna
hem Luther’in kendi, hem de onu kendine örnek alan papazların duaları da
dahildir. 1570-1579 yılları arasında y ay ınlanan duaların azlığı Türk
korkusunun azaldığına işaret etmektedir. Bunun belki en önemli nedeni înebahtı
Deniz Savaşı sonucunda Hristiyanların elde etmiş olduğu zaferdir. Bu zaferle
birlikte yenilmez Türk imgesi kırılarak korkunun kısa bir süreliğine azalmasına
neden olmuştur. 1580-1589’da artan dua sayısı ise Türk korkusunun
unutulmamasına yönelik olabileceği gibi, gerginliğin tırmanmasına bağlı o larak
da y azılmış olabilir. Türk duaları açısından belirleyici yılların 1560-1569
ile 15901599 arasında olduğu oranlardan ortaya çıkmaktadır. Her iki dönemde de
Osmanlı ordularının Viyana’ya doğru sefere çıkması, Almanları korkutmuş ve
Türklere karşı yazılan dua literatürünün artmasına neden olmuştur. Tarihî
olayların dua sayısına etkisi tabelada da görüldüğü gibi açıkça ortaya
çıkmaktadır. 1590’lı yıllarda korkunun daha da artmasının başka bir nedeni ise
1600 yılında mahşer gününün geleceğine ve Almanya’nın Türkler tarafından harap
edileceğine inanılmasından kaynaklanmaktaydı.
1.2.
Duaların Protestan ve Katolik Mezheplerine
Göre Dağılımı
Çalışmada
incelenen duaların mezheplere göre dağılımını tespit etmek bazı durumlarda son
derece zor olmakla birlikte, kimi zaman ise mümkün olmamıştır. Yazarların
mezhebini tespit etmek amacıyla öncelikle BBKL (Biographisch- Bibliographisches
Kirchenlexikon)[378],
TRE (Theologische Realenzyklopâdie) ve RGG (Religion in Geschichte und
Gegenwart: Handwörterbuch für Theologie und Religionswissenschaft) gibi
teolojiyle ilgili kitap, ansiklopedi ya da sözlükler taranmıştır. Bu
kaynakçalarda yer almayan yazarlar, Alman Teoloji Tarihi açısından belirleyici
olmayan, sadece yöresel önem taşıy an papazlardır. Ayrıca Die Buchdrucker des
16. und 17. Jahrhunderts im deutschen Sprachgebiet (16. ve 17. yüzyılda Almanca
konuşulan bölgelerde matb aacılar) adlı kaynaktan faydalanılmıştır[379].
Yazarlar bazı durumlarda çalışmalarının ön sözünde hangi mezhebe bağlı
olduklarını açıklamakta, bazen ise konuya ilişkin ipuçları vermektedirler.
Bunun olmaması halinde adı geçen kaynakçalar
taranmıştır. Bu kaynakçalarda da yer almayan yazarların nereden geldiği,
çalışmalarını nerede yayınladıkları veya nerede papazlık yaptığı tespit
edilerek o bölgede hâkim olan mezhep doğrultusunda karar verilmiştir. Aynı
yöntem y azar kimliğinin açıklanmadığı çalışmalar için de uygulanmıştır. Bu
durumda da metin içindeki ipuçları taranmış, ayrıca yayın yeri (şehri) veya
yayıncı dikkate alınmıştır.
Yazarı protestan olan dua kitaplarında
yer alan anonim dualar da esasen sorun teşkil etmektedir. Bu tür dualar bir
yandan, okuyucu kitlesi belli olduğundan, Protestan dua olarak
nitelendirilebilir. Diğer yandan Althaus’un da belirttiği gibi duanın kaynağı
belli olmadığından, y azarının mezhebi de belli değildir. Prote stanlar ile
Katolikler arasındaki yoğun etkileşim de göz önünde bulundurulduğunda, kesin
bir sonuca varmak mümkün olmamaktadır[380].
Protestan dua kitaplarında yer alan anonim kilise duaları için de aynı sorundan
bahsetmek mümkündür. Ancak Protestan dua kitaplarında yer alan anonim
dualar, Protestan okuyucu kitlesine sunulduğundan, Protestan duaları sınıfına
dahil edilmiştir.
Mezhepler |
Dua sayısı |
Protestan dualar |
85 |
Katolik dualar |
12 |
Mezhep belirlenemeyen dualar |
3 |
Dağılımlar
incelenen 100 duadan 85’inin Protestanlara ait olduğunu göstermektedir.
Böylelikle Protestanların Türklere karşı dua yazma konusunda Katoliklerden daha
etkin olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Delumeau’e[381] göre 16. yüzyılın ikinci
yarısından 17. yüzyılın başlarına kadar “deccal”e karşı duyulan korku
Protestanlarda kesinlikle daha belirgin o larak ortaya çıkmaktadır[382]. Delumeau buna kanıt olarak
Frankfurt’lu kitapçı Georg Draudius’um 1625 yılına ait kitap kayıtlarını
göstermektedir. Kayıtlara göre dünyanın ve insanlığın sonu[383] konulu 89 kitaptan sadece bir
tanesinin yazarı Katoliktir. Buna karşın Protestan y azarların sayısı 68,
Kalvenci[384] olanların ise 20’dir. Ancak
burada sözü edilen deccal sadece Türk değildir. Papa’nın da Protestanlarca
deccal o larak yorumlandığı unutulmamalıdır. Delumeau’nın sözlerine istinaden Andermann[385] deccal korkusunu tamamen Türk
korkusuyla özdeşleştirmiş ve Protestanların deccal Türk’ten daha fazla
korktuğunu dile
getirmiştir.
Elde edilen bu sonuç kesinlikle
Katoliklerin Türklere karşı dua etmediği ya da daha az ettiği anlamına
gelmemektedir. Reformasyon Tarihi araştırmaları çerçevesinde Bernd Möller
tarafından “matbaasız Reformasyon olmaz” formülüne karşılık, kitap tarihi
araştırmacılarından Erdmann Weyrauch “Reformasyonsuz (seri) kitap basımı olmaz”
sözlerini ortaya koymuştur. Matbaacılık ve Reformasyonun birbirine etkisi bu
sözlerden açıkça ortaya çıkmaktadır. Başta Luther, Melanchthon, Zwingli ve
Bugenhagen gibi reformatörlerin yazıları, ideolojik de olsa geniş bir alıcı
kitlesine sahip olduğundan, çokca basılmakta ve yayın evi sahiplerini satış
rakamlarıyla memnun kılmaktadırlar[386].
Luther’in çalışmaları matbaa olmaksızın ne bu kadar çabuk y ay ılab ilir, ne de
Reformasyon hareketi bu kadar etkin olabilirdi. Bu ise Reformasyonun neden
hızla ideolojik bir akıma dönüşebildiğini aç ıklamakta ve Reformasy onun
başarısının o dönemde tekno lojik olarak gelişen matbaacılığa
dayandığını göstermektedir[387].
Türklere karşı yazılan duaların bu denli hızla yayılmasının sebebi de,
Protestanların matbaacılıktan yoğun olarak faydalanmasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca Türk savaşlarının özellikle Protestanlar tarafından siyasi malzeme
olarak kullanılması da “Türk dualarının” Protestan çevrelerinde hızla
popülarite kazanmasına neden olur. Çünkü Türklerin güç kazanması, askerî
zaferler elde etmesi Protestanlar tarafından Katolik mezhebinin zaafı olarak
açıklanmakta ve böylece Papa’ya karşı kullanılmaktadır. Bu ise 16. yüzyılın
yazınsal ürünlerinden de ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yukarıdaki rakamlar 16.
yüzy ılda Kato liklerin Türklere karşı dua konusunda daha az etkin olduğu
anlamına gelmemekte, sadece y azınsal ürün ortaya koymada Prote stanlar kadar
matbaacılıktan istifade etmediklerini göstermektedir.
1.3.
Duaların Belirli Türlere Ayrılması
ve Bunların Dağılımları
Türklere karşı yazılan dualar beş
başlık altında toplanmıştır. İncelenen tüm metinler, David Meder’inki hariç,
sadece bir sınıfa dahil edilmişlerdir. Meder’inki ise, başlığından edinilen
bilgi doğrultusunda, kilise, çocuk ve ev olmak üzere üç kategoriye birden dahil
edilmişir[388].
Dua Türleri |
Dua sayısı |
||
Özel bir Kesime Yönelik Olmayan Türk Duaları |
56 |
||
Kilise Duaları |
28 |
||
Çocuklara ve Gençlere Yönelik Dualar |
11 |
||
Savaş Duaları |
4 |
||
Ev Duaları |
3 |
|
|
Yapılan
incelemeler sonucunda, “Özel bir kesime Yönelik Olmayan Türk Duaları” adı
altında toplanan grup, sayıca üstünlük göstermektedir. Söz konusu dualar,
belirli bir kesime ya da ortama hitap etmemektedir. Bu duaların ortak özelliği,
toplumsal tehdit olarak algılanan Türklere karşı yazılmış olmaları ve
toplumdaki herkesi savaşmaya motive etmeleridir. Başlıkta duanın kimlere yönelik
yazıldığı bilgisinin yer almaması, kullanımına ilişkin sınırlamaları da o rtad
an kaldırmaktadır. Böylece b aşta kilise olmak üzere, herkes tarafından her
ortamda okunabilmektedir. İncelenen 100 duanın 56’i “Özel bir Kesime Yönelik
Olmayan Türk Duaları” kapsamına girmektedir.
Son
olarak vurgulanılması gereken, çalışmada “Özel bir Ke sime Yönelik Olmay an
Türk Duaları” olarak adlandırılan duaların Hristiyan cemaati için yazılmış
dualar olduğudur. Kilise, çocuk, savaş veya ev dualarıy la aralarında, başlık dışında,
belirgin farklar bulunmamaktadır. Bu ise duaların büyük çoğunluğunun papazlar tarafından çoğunlukla talimatlar doğrultusunda yazıldığı ve
tümünün aynı işlevi yerine getirmesiyle açıklanabilmektedir. Okuyucu kitlesi
Hristiyan cemaati olan bu duaların işlevi, insanların dikkatini savaşa çekmek
veya savaşmaya çağırmaktır. Kilisenin Türklere karşı propaganda konusunda yoğun
çaba harcadığı ve olumsuz Türk imgesinin Almanya’da hızla y ay ılmasına en
büyük katkıy ı sağladığı bilinmektedir. İncelenen duaların 28’i Almanya’nın
farklı bölgeleri için yazılmış olan kilise dualarıdır[389].
Kilise dualarıyla toplu halde proganda yapıldığı dikkate alınırsa, bu say ının
azımsanmayacak bir sayı olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocuklara ve gençlere
hitaben yazılmış dualar ise 11 defa tespit edilmiştir. Bu ise “Türk” konusunda
çocuklara verilen öneme işaret etmektir. Savaş duası başlığını taşıyan metinler
genelde savaş alanlarındaki askerlere yönelik yazılmış dualardır. Bu başlığı
taşıyan dört dua inceleme kapsamında yer almıştır. Savaş dualarının sayıca az
olması, Almanya’da savaşa katılan insanların, örneğin Avusturya’ya göre daha az
olmasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca
savaş meydanlarında yer alan askerler için yazılan duaların propaganda amaçlı
kullanıma çok da elverişli olmadığı vurgulanmalıdır. Çünkü Türklere karşı
savaşanlar zaten hedef kitleyi oluşturmamaktadır. Hedef savaşa çağırmak ve
maddi destek sağlamak olduğundan, hedef kitle de savaşın dışında yer alan insanlardır.
Sayıca az olan ev duaları ise 100 duanın içerisinde sadece üç kez tespit
edilmiştir. Luther bu konuda kendi duasıyla öncülük yapmış olsa da, ev duaları
propagandaya, örneğin kilise duaları kadar elverişli değildir. Bireyselliğe
hitap eden ev duaları bu nedenle olumsuz Türk imajını yaymak amacıyla en az
kullanılan dua türü olmuştur.
1.4.
Türklere Karşı Yazılan Dualarda Türklerle İlişkili Sözcüklerin
Taranması,Listelenmesi ve Dağılımları
Türk
imgesinin 16. yüzyılda büyük önem taşıdığı çalışma boyunca dile getirilmiştir.
Metinlerin incelenmesi sonucu dualarda Türklerle ilgili kullanılan bazı
sözcüklerin daha sık, diğerlerinin ise daha az kullanıldığı göze çapmaktadır.
“Türkler” en çok hangi sözcüklerle tanımlanmakta ya da özdeşleştirilmektedir?
Hazırlanan listede, Türklerle ilgili kullanılan sözcüklerin neredeyse tümüne
yer verilmiş ve kullanım sıklıklarına göre sıralanmıştır. Böylelikle hedeflenen
Türklerle ilişkili sözcüklerin, metinlerdeki yoğunluğunu hem sayı hem de orantı
olarak ortaya koymak ve 16. yüzyıl Almanya’sında “Türk” kavramının neleri
çağrıştırdığı hakkında fikir vermektir.
Liste
oluşturulurken dualarda yer alan sözcükler taranmıştır. Sözcük sayımına dahil
edilen dua sayısı 100’dür. Birden fazla kaynakçada yer alan ve birbirinin aynı
olan dualar incelemeye dahil edilmemiştir. Sözcük say ımına başlıklarda yer
alan sözcükler de dahil edilmiştir. Kitap adı ve dua başlığının aynı olması
halinde ise bunlardan sadece birisi değerlendirilmiştir. Aynı haneye giren
sözcüklerde sıfat ya da isim ay rımı yapılmamıştır. Dikkate alınan Almanca’daki
sözcüklerin aynı kökten türetilmiş olması ve aynı anlama gelmeleridir. Örneğin
düşman hanesine düşman, düşmanlar, ezelî düşman ya da düşmanca gibi, aynı
anlama gelen sözcükler girmektedir. Karışıklığa neden olmamak için hane
içerisinde zaman zaman kısa açıklamalara yer verilmiştir. Örneğin, kavramın
kime ya da kimlere yönelik bir davranışı, eylemi, hedefi anlatması, ya da söz
konusu özelliğin, durumun kime ait olduğu, kimi tanımladığı gibi. Sözcüklerin
listeye alınması için esas alınan, Türkleri tanımlaması, özelliklerini
belirlemesi, yapmak istediklerini ya da yaptıklarını anlatması, Hristiyanlara
verildiği ileri sürülen zararlara, ya da onlarda uyandırdıkları duygulara yer
vermesidir. Ayrıca Almanların Türklerle ilişkilendirdiği kavramların neredeyse
tümü de dahil edilmiştir. Listede toplam olarak 203 sözcük yer almaktadır.
Türkçe |
Almanca |
|
|||
Türk, Türkler |
rn.. 1 m» 1
rp.. Türk, Türke, Tr türkisch |
|
|||
düşman, düşmanlar; Hristiyan düşmanı; düşman; Tanrı’nın, Hristiyanlığın,
kilisenin, düşmanlık, düşmanca ezelî |
Feind, Feinde Menschen,
Christenfeind, F (Gottes) Christe Kirche), Feinds feindlich, Erb Erzfeind,
Todesfeiı |
|
|||
düşman
amansız düşman |
|
|
|||
kan dökmek, kana susamış köpek; (Hristiyanların) kan; kana susamış
gözünü kan bürümüş |
Blutvergiessen; Bluthund;
Blut Christen);
blutdü blutgierig |
|
|||
despot, (tiran, zalim, gaddar), despotlar,
despotluk, despotça |
Tyrann, Tyra Tyrannei
tyrannisc |
|
|||
|
|
|
|||
zulüm, zalim |
grausam, Grausaı |
|
|||
mukaddesata sövmek; Tanrı’ya
sövmek; Tanrı’ya
söven, küfürbaz |
(Gottes)Lâsterun lâstern ( gotteslaestrig,
Lâstermaul, lâsterl |
|
|||
cinayet, katil, öldürücü, adam öldürme,
öldürmek, katletmek, |
Mord, Mi mörderisch,
Totsc umbringen, |
|
|||
ölmek,
öldürmek (insanları, bedenleri, ruhları) |
umkommen, (er)morden,
(Mens Leib,
Seele) |
|
|||
sıkıntı; sıkıntı çekmek (Türklerden dolayı) |
(Türken verursa
Not; Notl (Vorstehende,
g schwere Not; veruı durch den Türken) |
|
|||
korkunç, tüyler ürpertici, menfur |
Greulich, Greuel |
|
|||
lekelemek, |
|
|
|||
kirletmek schânden (G Namen, Leiber, F und Jungfr gefangene
Chri Schande (zur Sc! der Türken werden (Tanrı’nın adı, bedenleri, kadın ve kızları (bakireleri),
esir Hristiyanları; maskara
(Türklerin maskarası olmak) |
|
||||
korku, korkunç, korkmak, korkutmak |
Schrecken, schre schrecklich, erschrecklich,
erschrecken |
||||
|
|
||||
esir, esir almak |
Gefangene, gef< nehmen, |
|
|||
haydutluk, haydut, yağmalamak |
Raub, R Rauberei,
(be)raub |
|
|||
Muhammed, Muammed yandaşları, Müslümanlar,
müslümanca |
Mahomet, Mahometisten, Mahometisch |
|
|||
takip; zulmetmek |
verfolgen (Chr |
|
|||
(Hristiyanları,
Tanrı’yı, Isa’yı) |
Gott,
Jesu) |
|
|||
yok, imha etmek (inançı, Hristiyanlığı,
Almanya’yı, idareyi ve düzeni) |
Vertilgung, vert (des Glaubens, Christenheit,
Deutschlands, Reg u. Ordnung |
|
|||
tehlike (beden, ruh, ülke Hristiyanlık
için) |
Gefahr (für Le Seele, Christenheit) |
|
|||
tahribat, harap, |
|
|
|||
tahrip |
etmek, |
Verwüstung, |
|
||
tahrip |
eden, |
verwüsten,
Verw |
|
||
ülkeye |
tahrip |
Landverwüster |
|
||
eden; |
tahrip, |
Verwüstung,
verw |
|
||
harap |
etmek |
(Christenheit, |
|
||
(Hristiyanlığı) |
Deutschland, |
|
|||
(Almanya’yı,
ülkeyi, ülkeleri, Hristiyanlığı) |
Lânder) |
|
|||
güç (kudret); |
Macht, mâ |
|
|||
güçlü
(kudretli) (Türkler) |
(Türken) |
|
|||
gazap, gazaplı, vahşi, korkunç |
Grimm, grimmig |
|
|||
|
|
|
|||
dinsiz, kâfir, kâfirler ülkesi |
Heiden, Heidensc |
|
|||
hiddetlenmek, tahribat yapmak |
wüten, wütig |
|
|||
kölelik |
Dienstbarkeit |
|
|||
elem vermek (Hristiyanlara, yüreklere, kiliseyeTanrı’ya) |
betrüben (Chr Herz,
Kirche, Gott) |
|
|||
korku, korkutmak |
Angst, ângs verângstigen |
|
|||
götürmek (esarete) |
führen, wegfü hinwegführen |
|
|||
eziyet, ceza, felaket; insanlara,
kiliseye eziyet etmek,
inletmek |
(Land) Plage; p (Menschen, Kirche |
|
|||
yangın, yakıp yıkmak, ateş |
Brand, brennen, I |
|
|||
|
|
|
|||
dinsiz (Türkler) |
gottlos (Türken) |
|
|||
savaş, savaşma, savaşçı (ülkeye, ülkelere karşı
savaşmak) |
Krieg, bekri Krieger (Vateı Lânder) |
|
|||
gücü, muazzam güç |
Gewalt, gewaltig |
|
|||
hakaret |
Schmach (G |
|
|||
Tanrı’nın
adı, Hristiyanlar) |
Namen,
Christen) |
|
|||
alay etmek, alay (Tanrı’nın adı, insanlar) |
Verspottung, £ (Gottes N Menschen) |
|
|||
baskı altında tutmak (insanları) |
bedrângen (Menschen) |
|
|||
tahribat yapmak, harap etmek (Almanya’yı, |
Verheerung,
verheeren (Deutsch Land, Lâ |
|
|||
ülkeyi,
ülkeleri, Hristiyanlığı) |
Christenheit) |
|
|||
kâfirlik, kâfir |
Unglauben, unglâ |
|
|||
boyunduruk |
Joch |
|
|||
kılıç, kılıçtan geçirmek |
Sâbel(n) |
|
|||
bozmak, mahvetmek (Hristiyanları- ruhları, ülke) |
verderben (Chr Seelen, Land) |
|
|||
Türk) sürü, takım |
(Türk.) Anhang |
|
|||
parçamak, yok etmek, yıkmak (kiliseyi, idareyi,
düzeni, insanları bozmak) |
zerreisen, einre
reissen (K Regiment
u. Ord Menschen) |
|
|||
nefret etmek (Tanrı,insan) |
hassen (Christen, |
|
|||
ceset |
Leichnam |
|
|||
Hristiyanların) |
Christen) |
|
|||
zindan, hapis |
Gefângnis |
|
|||
putperestlik (Türkler) |
Abgötterei Türken) |
|
|||
(Tanrı’nın) ceza(sı) |
Strafe (Gottes) |
|
|||
menfur, lanet (Türk) |
leidig (-er Türke) |
|
|||
vurmak (Tanrı, |
(er)schlagen |
|
|||
insan) |
(Christen,
Gott) |
|
|||
taş yığını haline
getirmek (şehirleri, ülkeleri, evleri, kulübeleri) |
Steinhaufen (H Hütten, Stâdte,
L etc.zu Steinh machen) |
|
|||
şirret, sinsi, hayin |
böse, bosshaft |
|
|||
kökünü kazımak (Hristiyanların, Tanrı’nın
adının, |
Ausrottung (Chr Gottes Namen, Volk) |
|
|||
Ülkenin,
halkın) |
|
|
|||
zarar, zararlı |
schaden, schâdlic |
|
|||
kıyameti koparmak, kudurmak (Tanrı’ya, insana
karşı) |
toben (wider Menschen) |
|
|||
inletmek, ıstırap, çektirmek (Hristiyanları,
kiliseleri) |
seufzen (l Christen, Ki seufzen) |
|
|||
|
|
|
|||
(Türk) halk |
(Türk.) Volk |
|
|||
ordu, ordu gücü
(Türklerin) |
Heer, Heereskraf Türken) |
|
|||
(Tanrı’nın) sopası |
Rute (Gottes) |
|
|||
ayağıyla tepme, ayak altına alma (Tanrı’nın
adını, onurunu vs.) |
Treten; mit I treten (Gottes N Ehre
etc.) |
|
|||
1 1 yutmak (Tanrı’nın emanetini
yutma, ele geçirme
vs.) |
1 Verschlingung, verschlingen (E Gottes etc.) |
|
|||
istila etmek |
Einbruch, Einfall |
|
|||
saldırmak, savaşmak (ateş ve
kılıç ile; karada ve denizde
saldırmak) |
anfechten (mit u. Schwert; zu La Wasser) |
|
|||
1 1 şeytan, şeytanın çocuğu, şeytani araç |
1 Teufel, teuf Teufelskind, |
|
|||
hayvani,
hayvan(lar), insanlık dışı |
viehisch, Vieh(e) |
|
|||
cezalandırmak, ceza (Hristiyanları, Tanrı’yı) |
strafen (Chr Gott),
bestrafen |
|
|||
boğmak |
(er)würgen |
|
|||
|
|
|
|||
(Hristiyanlığı) baskına uğratmak, saldırmak
baskı altında tutmak; Almanya’ya, ülkelere saldırmak |
überfallen (Christenheit Deutschland,
Lând |
|
|||
gurur (Türklerin) |
Hochmut (Türkeı |
|
|||
sahte (öğreti, |
|
|
|||
inanç,
putperestlik) |
falsch,-e,-er (I Glaube,
Götzendieı |
|
|||
sefalet, sefillik (Türkler nedeniyle) |
Elend (wegen Tü |
|
|||
lanet |
verfluchen, verlu |
|
|||
yıkmak (insanların inancını, kiliseyi) |
zerstören (Gl des Menschen, K Vaterland) |
|
|||
|
|
|
|||
inat, kafa tutmak
(Türkler) |
Trotz (der Türkeı |
|
|||
Türk çanı, çan |
Türckenglocke,G |
|
|||
barbar, barbarlık (Türkler) |
Barbarei, barbc (Türken) |
|
|||
ahlaksızlık (Türkler) |
Unzucht |
|
|||
silahlanma, silahlanmak (Türkler) |
Rüstung, in Rü sein |
|
|||
|
|
|
|||
Kur’an |
Alcoran, Alcoran |
|
|||
saygısızlık, namussuzluk (Tanrı’ya, kadın,
çocuklara karşı) |
Unehren (Gott, 1 Kinder) |
|
|||
(azizlerin, insanların) eti, cesetleri,
bedenleri |
das Fleisch Heiligen,
Mensche |
|
|||
|
|
|
|||
(kimsenin) canını bağışlamamak (çocuk, yaşlı
vs.) (Türkler) |
nicht versc (Kinder,
Alte etc.) |
|
|||
hakaret, hakaret etmek (Tanrı,
insan) |
Beleidigung, beleidigen ( Mensch) |
|
|||
bahtsızlık, felaket; Hristiyanların
mutsuzluğundan keyif, haz almak (Türkler) |
Unglück; Lust Freude an des Ch Unglück
haben |
|
|||
hakaret etmek (Türkler) |
schmâhen
(Mens |
|
|||
çarpma,vurma (Türkler) |
Anschlag,
Anstof |
|
|||
fenalık (Türkler) |
Übel (der Türken |
|
|||
kibir (Türkler) |
Stolz (der Türker |
|
|||
(kendini) |
(sich) rü |
|
|||
övmek
(Türkler) |
(Türken) |
|
|||
hüküm sürmek, asa (Türkler) |
Zepter |
|
|||
kirletmek (kiliseleri, ülkeyi) |
verunreinigen (Kirchen Vaterlanc |
|
|||
(Türk) sürü |
(Türk.) Haufen |
|
|||
Türkiye |
Türkei |
|
|||
|
|
|
|||
Yecuç- Mecuç |
Gog und Magog |
|
|||
gaddar, zalim |
Wüterich |
|
|||
cehenemi, iblisane, şeytani |
höllisch |
|
|||
parçalamak, parçalara ayırmak |
zerhauen (in Stüc |
|
|||
katletmek |
metzgen |
|
|||
|
|
|
|||
şiddetle yere sermek, başaşağı etmek |
(nieder)hauen |
|
|||
bıçak batırmak, delmek |
vs. |
stechen |
|
||
ahmak, ahmakça halk |
Tor, törichtes Vo |
|
|||
(can, mal, insan, ülkeleri) almak, ele geçirmek |
nehmen (Leib, Leut u. Land) |
|
|||
(Hristiyanların, canına, malına, ruhlarına)
kastetmek |
nachstellen ( Gut,
Seelen) |
|
|||
insanlık dışı |
unmenschlich |
|
|||
yalan |
Lügen |
|
|||
yağmacılık, yağmalama |
Plünderei, plünde |
|
|||
|
|
|
|||
iğrenç, nefret uyandırcı |
widerwertig |
|
|||
sarmak (insanları sarıyorlar) |
umgeben (Mensc |
|
|||
öfke |
Zorn |
|
|||
isyan, fesat |
Meuterei |
|
|||
zulüm, itisaf |
Unterdrückung |
|
|||
|
|
|
|||
intikam |
Rache, râchen |
|
|||
musallat olmak |
heimsuchen |
|
|||
yemek (Macaristan ve Avusturya’yı, insanları) |
(auf)fressen (U u. Öster Menschen) |
|
|||
tarikat, (tarikatçı ve günahkâr
yapısı) |
Sekte (sektisch sündliches Wesen |
|
|||
hile (hile ve zor kullanarak |
|
|
|||
evlere ve yüreklere
girmeye çalışıyorlar) |
List
(wollen mil u. Zwang in die H u. Herzen eindringf |
|
|||
hayvanlar (Türkler) |
Tiere (Türken) |
|
|||
kurtlar (Türkler) |
Wölfe (Türken) |
|
|||
ülkeyi mahvetmek |
zerstören Vaterla |
|
|||
|
|
|
|||
zaferi (Türklerin) |
Sieg (der Türken |
|
|||
Türk alayı |
Türkenzug |
|
|||
kılıç, intikam kılıcı |
Schwert, Rachscl |
|
|||
işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara) |
martern (Christeı |
|
|||
kuşatmak |
belagern (Chr |
|
|||
(Hristiyanları,
ülkeleri) |
Lânder) |
|
|||
alay, alaya almak (istihza etm.) hakaret etmek
(Tanrı’yı, insanları) |
Hohn, (ver) h( (Gott, Mensch) |
|
|||
feryat ettirmek, inletmek, ah ettirmek
(Hristiyanları) |
klagen (l Christen
klagen) |
|
|||
tanımamak |
nicht anerk |
|
|||
(Tanrı’nın
adı) |
(Namen
Gottes) |
|
|||
kurbanlık koyun (Hristiyanlar) |
Schlachtschafe |
|
|||
imha etmek, silmek (Tanrı’nın adı) |
auslöschen (G Namen) |
|
|||
zayıflatmak, bastırmak (Hristiyanların
iradelerini) |
dâmpfen (den V der Christen) |
|
|||
|
|
|
|||
inkar etmek (Tanrı’nın
adı) |
verleugnen (G Namen) |
|
|||
işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara) |
peinigen (Christe |
|
|||
endişe, keder |
Sorge |
|
|||
(Türk) yığın, sürü, kalabalık |
(Türk.) Menge |
|
|||
saldırı |
angreifen |
|
|||
merhametsiz |
unbarmherzig |
|
|||
deccal |
Antichrist |
|
|||
Herot |
Herodes |
|
|||
parçalara ayırmak |
zerhacken |
|
|||
yabancı millet |
fremde Nation |
|
|||
geçirmek |
stecken (Kinde |
|
|||
(çocukları
kazık ve mızrağa) |
Zaun
u. SpiŞ) |
|
|||
göz dikmek (cana, mala) |
begehren (Leib, ( |
|
|||
aldatma, aldatmak |
Betrug, betrügen |
|
|||
zina |
Ehebruch |
|
|||
hırsızlık |
Diebstahl |
|
|||
|
|
|
|||
büyücülük |
Zauberei |
|
|||
kırıp geçirmek (insanları) |
zerbrechen (Menschen) |
|
|||
budalaca, delice |
unsinnig |
|
|||
sorgu |
Verhörung |
|
|||
alay etmek |
verhöhnen |
|
|||
acı vermek |
Schmerzen |
|
|||
|
hinzufügen |
|
|||
alçak, adi, bayağı |
schnöde |
|
|||
kov(ala)mak (insanları) |
verjagen (Mensc! |
|
|||
yüreklerindeki zehri akıtmak |
Gift aus dem H gieben |
|
|||
küstah (Türkler) |
Übermut (der Tü |
|
|||
|
|
|
|||
fazla güvenmek, istnat etmek (Türkler) |
pochen (Türken) |
|
|||
batıl inanç (Türklerin) |
Aberglauben Türken) |
|
|||
aşağılamak, küçümsemek (Tanrı’nın adı) |
Verachtung (G Namen) |
|
|||
aklını çelmek (Hristiyanların) |
Verführung (Chri |
|
|||
|
|
|
|||
ayağıyla ezmek, çiğnemek (insanları) |
zertreten (Mensc |
|
|||
ikna etmek (Hristiyanları) |
überzeugen (Chri |
|
|||
sürmek, kovalamak (Hristiyanları) |
vertreiben (Chris |
|
|||
güçsüz hale getirmek (Hristiyanları) |
kraftlos m; (Christen) |
|
|||
I l takdirini (Tanrı’nın yok etmek) |
Lob (Gottes aufh |
|
|||
inançsızlık (Hristiyanları inançsızlığa sevk
etmek) |
Unglauben
(Ch zu Unglauben treib |
|
|||
günah
(Hristiyanları günaha sevk etmek) |
Sünde (Christeı Sünden treiben) |
|
|||
sövgü (Hristiyanları sövgüye sevk etmek) |
Lâstern (Christe Lâstern
treiben) |
|
|||
işkence etmek (Hristiyanlara) |
quâlen (Christen) |
|
|||
rahatsız etmek (Hristiyanları) |
beschweren (Chr |
|
|||
parçalamak, bölmek (Tanrı’nın kutsal emanetini) |
reiben (H. Erbtei |
|
|||
|
|
|
|||
ele geçirmek (Hristiyanlığı) |
einnehmen (Christenheit) |
|
|||
alay etmek, gülmek (Hristiyanlarla) |
verlachen (Christ |
|
|||
atmak, fırlatmak, savurmak (Hristiyanları) |
schmeiBen (Chris |
|
|||
ezmek, |
|
|
|||
sıkıştırmak (Hristiyanları) |
erdrücken (Chrisi |
|
|||
kötü (Hristiyanlara
karşı kötü davranmak) |
übel (handeln Christen) |
|
|||
inkâr etmek |
bestreiten |
|
|||
vurmak (Hristiyanları yüreklerinden vurm ak) |
zerschlagen (Her Christen) |
|
|||
|
|
|
|||
değerini düşürmek (inancın
değerini düşürmek) |
Schmâhlerung Glaubens) |
|
|||
hükmetmek (istemek) (Hristiyanlara) |
herrschen (w über
Christen) |
|
|||
feryat (Hristiyanlar) |
Jammer der Chri: |
|
|||
istila etmek (Tanrı’nın emanetini) |
(Christenheit) einfallen (in das Gottes) |
|
|||
|
|
|
|||
işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara) |
violieren (Christc |
|
|||
işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara) |
martern (Christeı |
|
|||
feryat etmek inlemek, ah etmek
(Hristiyanlar) |
Heulen (Christen |
|
|||
|
|
|
|||
ağlamak (Hristiyanlar) |
Weinen (Christeı |
|
|||
açlık (Hristiyanlar) |
Hunger (Christen |
|
|||
çıplaklık (Hristiyanlar) |
BlöŞe (Christen) |
|
|||
zindan, hapishane (esir Hristiyanlar) |
Gefângnis
(Chris |
|
|||
|
|
|
|||
keder, dert Hristiyanlar) |
Leid (Christen) |
|
|||
ağır hizmet Hristiyanlar) |
schwerer D (gefangene
Christe |
|
|||
esarette tutmak Hristiyanları) |
halt in seinen B< (Christen) |
|
|||
baskı altında tutmak (esir Hristiyanları) |
unterdrücken (gefangene
Christe |
|
|||
(yeryüzünün)
hâkimi (olmak istemek) |
Herrscher Erdbodens
sein wo |
|
|||
güvenmek (beygir ve araçlara, savunma ve silahlara;
kılıç, ok
ve yaylara, mızraklara) |
sich verlassen (Ross u. Wagen, u. Waffen, Sebel,
u. Bogen, Spie Lanzen) |
|
|||
sıkıştırmak, yerden yere |
zusetzen (christli |
|
|||
vurmak
(Hristiyan savaşçılarını) |
Kriegsvolk) |
|
|||
güçlü |
stark |
|
|||
geçit yapmak istemek (Almanya’yı) |
Pass (in Deutsc machen wollen) |
|
|||
baskı (Türklerin) |
Zwang (der Türkı |
|
|||
üzüntü, azap I 1 |
Traurigkeit ı |
|
|||
keder huzursuzluk |
Beschwernis |
|
|||
huzursuzluk |
Unruhe |
|
|||
(Türk) küme, takım |
(Türk.) Rotte |
|
|||
(Türk) kayırıcı, hami, koruyucu, arka çıkan |
(Türk.) Gönner |
|
|||
köle, kul |
Leibeigene |
|
|||
ehine |
Geisel |
|
|||
lanetli, melun (Türkler) |
verdammt(e) (Tü |
|
|||
Listenin
başında 196 kez tespit edilerek “Türk”, ikinci sırada ise 177 defa yer alan
“düşman” sözcüğü bulunmuştur. Böylelikle “Türk” ve “düşman” sözcüklerinin
birbirleriyle ilişkilendirildikleri açıkça ortaya çıkmıştır. Üçüncü sırada yer
alan sözcük ise Türklerin kan dökmeleriyle ilgilidir. Bu sözcük metinlerde 61
defa yer almıştır. Bundan sonra metinlerde en fazla kullanılan sözcükler ise
“zülümle” ilgili olanlardır. “Tiran” sözcüğü 60 kez metinlerde geçerek dördüncü
sırada yer almaktadır. “Zulüm” ise 54 defa kullanılarak beşinci sıradadır.
Bunun dışında en fazla kullanılan sözcükler, listeden de anlaşıldığı gibi,
Türklerin Hristiyan Tanrı’sına sövmesi, onun adını kirletmesi, katil, korkunç,
menfur, haydut ya da yağmacı olmasıdır. Türklerin dini de, dinler arası
farklılığı vurgulamak ve öteki kavramını pekiştirmek için en faz la kullanılan
sözcükler arasında yer almıştır.
1.4.1.1.
Listede Yer Alan Bazı Sözcüklerin
Tabela Halinde İncelenmesi
Türklerle
ilgili kullanılan sözcüklerin bazıları, düşmanlık imgesi ve “öteki” kavramını
pekiştirmeleri bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu bölümde listede toplu
halde ifade edilen bazı kavram ve buna bağlı olarak sayılar, metin içerisindeki
kullanım alanları dikkate alınarak, yakından incelenecektir. Ayrıca aynı başlık
altında toplanabilecek sözcükler bir aray a getirilerek anlam grupları
içerisinde görselleştirilecek ve metin içi kullanım alanları hakkında bilgiler
verilecektir.
1.4.1.2.
Düşmanlıkla İlgili Kullanılan
Sözcükler
“Türk”
sözcüğünden sonra dua metinlerinde en çok işlenen kavram “Feind” (düşman)
kavramıdır. Bu kavram öylesine önemlidir ki, düşmanlığı anlatan farklı
sözcüklere yer verilmiştir. Buna göre düşman, yani Türk, hem insanın, yani
Hristiyanın, hem de Tanrı ve dolayısıyla kilisenin düşmanı olabilmektedir.
Sözcük bu anlamıyla 104 kez kullanılmıştır. Ayrıca önünde çoğunlukla
“grausamer, schrecklicher, böser Feind usw.” (zalim, dehşetli, kötü vs.) gibi
sıfatlar yer alarak, düşmanlık imgesi daha da pekiştirilmeye çalışılmıştır.
Düşman sözcüğünün önünde bir ya da birden fazla sıfatla kullanılması haline ise
metinlerde 25 kez rastlanılmıştır. Bu sözcüğün metinlerde sıfat olarak
kullanılması (feindlich=düşmanca) ise dört defa gerçekleşmiştir. Böylelikle
Türklerle ilişkilendirilen “düşman” sözcüğü metinlerde toplam olarak 133 defa
kullanılmıştır.
Türk konusu için önem
taşıyan diğer iki kavram ise “Erbfeind” (ezelî düşman) ve “Erzfeind” (amansız
düşman)’dır. Söz konusu sözcükler de yine önünde çeşitli sıfatlarla “grausamer,
leidiger, geschworner, abgesagter” (zalim, menfur, yeminli, açık/aleni/kesin),
ya da arkasından gelen açıklamalarla, örneğin “Erbfeind des christlichen Namens”
(Hristiyanlığın
ezelî düşmanı) ile birlikte kullanılmaktadır. Bunların o dönemde neredeyse
doğrudan Türklerle ilişkilendirilmiş kavramlar olduğu, metinlerdeki kullanım oranlarından
da anlaşılmaktadır. Sonuç itib ariy le düşman kavramı metinlerde listeden de
anlaşıldığı üzere toplamda 177 kez yer almıştır.
Türkçe |
Almanca |
Sayı |
|||
Düşman, düşmanlar; Hristiyan düşmanı; düşman
(Tanrı’nın, Hristiyanlığın, kilisenin), düşmanlık, düşmanca |
Feind, Feinde (des Menschen, Christenfeind,
Feinde (Gottes) Christenheit, Kirche), Feindschaft, feindlich |
133 |
|||
ezelî düşman |
Erbfeind |
35 |
|||
|
|
|
|
||
amansız düşman |
Erzfeind |
9 |
|
||
1.4.1.3.
Türklerin Kişisel Özelliklerini
Anlatan Sözcükler
Türklerin
kişisel özellikleri dualarda fazla kalabalık bir grup oluşturmasa da,
Türklerin, Hristiyanlar tarafından nasıl algılandığı konusunda fikir
vermektedir. Buna göre Türklerin öncelikli gururlu, inatçı ve kibirli olarak
tanımlandıkları göze çarpmaktadır.
Türkçe |
Almanca |
Sayı |
gurur |
Hochmut |
5 |
inat, kafa tutmak |
Trotz |
4 |
kibir |
Stolz |
3 |
kendini övmek (Türkler) |
(sich) rühmen (Türken) |
3 |
küstah |
Übermut |
1 |
fazla güvenmek, istnat etmek |
pochen |
1 |
1.4.1.4.
Türklerin Kan Dökmeleri ile
İlgili Kullanılan Sözler ve Kalıplar
Aşağıdaki
sayılardan da anlaşıldığı üzere Türkler dua metinlerinde çoğunlukla “kan
dökmek” ile ilişkilendirilmektedir. Ancak “kan dökmeyle” ilgili kullanılan
kalıplar, isimler ya da sıfatlar nadiren tek başına kullanılmakta ve önlerine
ayrıca “zalim, korkunç acımasız” gibi sıfatlar eklenmektedir. Fikir vermesi
bakımından kan ile ilgili kullanılan kalıp ve sıfatların, hangi bağlamda yer
aldığı, say ılarla birlikte aktarılacaktır. Bunlar arasında örneğin “(Christen)
Blut (wie Wasser) vergiessen; Blutvergiessen” (su gibi Hristiyan kanı dökmek,
su gibi kan dökmek, kan dökmek) metinlerde 22 kez tespit edilerek birinci
sırada yer almaktadır. Bu kalıbın dua metinlerinde oldukça yaygın olmasının
nedeni 79. ilahide de yer almasından kaynaklanmaktadır. “Bluthund” (Kana
susamış köpek) 15, “Hande im Blut der Christen (Glâubigen) waschen” (ellerini
Hristiyan kanıyla yıkmak, ellerini inananların kanıyla yıkamak) kalıpları ise
yedi kez metinlerde bulunarak en çok kullanılanlar arasına girmiştir.
Bunların dışında Almanca’da sıfat
olarak kullanılan “blutdürstig” (kana susamış) ve “blutgierig” (gözünü kan
bürümüş), ancak Türkçe karşılığı değim olan ifadeler de yer almaktadır. Bu
sıfatların Almanca’da hangi bağlam içinde ve ne sıklıkta kullanıldığı say
ılarla gösterilecektir. Örneğin, “blutdürstiger,
grausamer,
schrecklicher Tyrann; dürstet nach des Christen Blut” (kana susamış, zalim,
korkunç tiran) sekiz, “blutgieriger, blutdürstiger, blutiger Feind; Türke”
(kana susamış, gözünü kan bürümüş düşman, kanlı düşman; Türk) yedi,
“blutgieriges, blutdürstiges (Türkisches) Vorhaben” (kana susamış, gözünü kan
bürümüşlerin (Türklerin) niyetleri) üç, “blutgieriger, blutdürstiger Erbfeind”
(kana susamış, gözünü kan bürümüş ezelî düşman) üç, “blutdürstige Gedancken des
Türken” (kana susamış Türklerin fikirleri) iki, “blutdürstige Kreuzfeinde”
(kana susamış haç düşmanları) bir, “blutdürstige Verfolger des Glaubens” (kana
susamış din düşmanları) bir, “sich mit christlichem Blut bespritzen” (üzerine
Hristiyan kanı sıçratmak, bulaştırmak) bir defa dua metinlerinde yer almaktadır.
Türkçe |
Almanca |
Sayı |
su gibi (Hristiyan)
kanı dökmek, kan dökmek (79. ilahi), kan dökmek; kana (Hristiyan kanına) kast
etmek |
(Christen) Blut (wie Wasser) vergiessen; Blutvergiessen; Blut (79.Psalm);
des (Christen) Blut (nachstellen) |
22 |
kana
susamış |
Bluthund |
15 |
köpek |
|
|
kana susamış |
blutdürstig |
12 |
ellerini Hristiyanların (inançlıların) kanında
yıkamak |
Hande im Blut der Christen
(Glaubigen) waschen |
7 |
gözünü kan bürümüş |
blutgierig |
5 |
1.4.1.5.
Müslümanlıkla İlgili Kullanılan Sözcükler veya Kalıplar
“Mahomet”
(Muhammed), “Mahometisten” (Muhammed yandaşları, Müslümanlar, “Mahometisch”
(sıfat anlamında kullanılan Müslüman sözcüğü) metinlerde 22 defa yer
almaktadır. Burada belirtilmesi gereken bu sözcüğün iki anlama geldiği ve ilk
anlamının Muhammed Peygamber, diğer anlamının ise Müslümanlar olduğudur.
“Mahomet” (Muhammed) sözcüğü tek başına, yanı sıfatsız olarak metinlerde üç,
“Mahometisten” (Muhammed yandaşları, Müslümanlar) ise bir kez görülmüştür. “Der
Türke will Mahomet an Stelle von Jesu setzen” (Türk, İsa’nın yerine Muhammed’i
koymak istiyor) kalıbı ise dualarda altı defa tespit edilmiştir. “Mahometisches
Joch; unter das Joch seiner (türkischer) Machometischen Dienstbarkeit bringen”
(Müslüman boyunduruğu; kendi (Türk) Müslüman boyunduruğuna getirerek, kölesi y
apmak) ifadesi ise metinlerde beş kez bulunmaktadır. “Loben ihren Mahomet”
(kendi
Muhammed’lerini
övüyorlar) ifadesi bir, “Lüge u. Lâsterungen (...) durch den verdammten Mahomet
in die Welt ausschütten” (Lanetli Muhammed ile dünyaya yalan ve mukaddesata
sövgü yaymak) bir, “verfluchte Mahometische Lehre” (lanetlenmiş Müslümanlık
öğretisi) bir, “Mahometischer Irrtum” (Müslümanlık yanılgısı) bir,
“Lügenprophet Mahomet” (yalancı peygamber Muhammed) bir, “Mahometischer Greuel”
(korkunç Müslümanlık) bir, “Türkische Mahometische Gotteslâsterung” (Türk
Müslümanlığı’nın mukaddesata sövmesi) bir defa incelenen dualarda yer
almaktadır.
“Alcoran”
(Kur’an) sözcüğü ise “Türkischer Alcoran” (Türk Kur’an’ı), “Mahometischer
Alcoran (Müslüman Kur’an’ı), ya da “Greulicher Alcoran” (korkunç Kur’an)
anlamında üç kez tespit edilmiştir. Sıfat olarak kullanılan “Alcoranisch” ise
“Alcoranische Lâsterung” (Kur ’an sövmesi) metinlerde bir defa yer almaktadır.
Türklerin
dinine yönelik kullanılan “Heiden” (dinsiz) 18, “gottlos” (Tanrısız) 14,
“Unglauben,
unglâubig” 11 (kâfirlik, kâfir),
Abgötterei (putperestik) sekiz, gibi sözcükler metinlerde en çok yer alan
sözcüklerdir. Esasen hepsi aynı anlama geldiğinden, toplamda 51 kez yer alarak
sayıca üstünlük sağlamaktadırlar. Bunların bu denli yaygın olmasının nedeni ise
öteki, yabancı ve düşmanı kısaca tanımlamaya yönelik kullanılmalarıdır.
Böylelikle düşman sadece yabancı olarak tanımlanmamakta, daha da önemlisi din
farkı, sövmek suretiy le ortaya konmaktadır. Aynı düşünceden hareketle metinlerde
beş defa tespit edilen “falsche Lehre, falscher Glaube, falscher Götzendienst”
(sahte öğreti, sahte inanç, sahte putperestlik), bir defa rastlanılan
“Aberglauben” (batıl inanç) ve yine bir kez yer alan “irdischer Gott (der
Moslems)” (Müslümanların) dünyevi Tanrı’sı) sözcükleri kullanılmıştır[390].
Türkçe |
Almanca |
|
||||
Muhammed |
Mahomet, Mahometisten, Mahometisch |
|
||||
dinsiz |
Heiden |
|
||||
Tanrı’sız, dinsiz |
gottlos |
|
||||
kâfirlik, kâfir I 1 |
Unglauben, unglâubig I 1 |
I |
||||
putperestlik |
Abgötterei |
|
|
|||
sahte öğreti, sahte
inanç, sahte putperestlik |
falsche Lehre,
falscher Glaube, falscher Götzendienst |
|
|
|||
Kur’an |
Alcoran, alcoranisch |
|
|
|||
batıl inanç |
Aberglauben |
|
|
|||
|
irdischer |
|
|
|||
(Müslümanların) |
Gott |
|
||||
dünyevi
Tanrı’sı |
(der
Moslems) |
|
||||
1.4.1.6.
Türklerin Hristiyanları Esir
Almaları ile İlgili Sözcükler
Bu
bölümünde yer alan sözcüklerin tümü esir Hristiyanlarla ilgili kullanılan
sözcüklerdir. Esirler, Almanların Türklere karşı yazmış olduğu dualarda geniş
yer almakta ve metinlerin çoğunda onlar için dua edilmesi istenmektedir.
Esirlerin bulunduğu içler açısı durum 16. yüzyıl okuyucusuna d etay lı olarak
aktarılarak, düşmana karşı tepki uyandırılmaya ve böylece maddi-manevi destek
sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu açıdan yetişkin Hristiy anların esir alınması,
götürülmesiyle ilgili sözcüklerin 39 defa metinlerde yer alması
şaşırmamaktadır. Çocukların esir alınmasına yönelik bilgilere ise üç kez
rastlanılmıştır. Bu da onlara verilen öneme işaret etmektedir.
Esir
alınan ya da alınacak olan Hristiy anlarla ilgili en çok kullanılan
sözcüklerden biri de “Joch” (boyunduruk)’dur. Bu bağlamda toplamda 11 defa yer
alan sözcük, farklı anlamlarda kullanılmıştır. “Ein eisernes Joch tragen,
schweres Joch” (demirden boyunduruk taşımak/ ağır boyunduruk) anlamında üç,
“unter sein Joch bringen” (boyunduruğu altına almak) ise iki kez dualarda
kullanılmıştır. îlkinde esir Hristiyanların düşmüş olduğu durum anlatılmakta
iken, ikincisinde esir alınacak olan Hristiy anlarına başına gelecekler
anlatılmay a çalışılmaktadır. Buna göre Türk, esirleri boyunduruğu altına almak
istemektedir. Esir düşen Hristiy anların ise demirden/ ağır bir boyunduruk
taşıdıkları bilgisine yer verilmektedir. Ayrıca esirlere uygulanan işkence ve
şiddet konusu metinlerde dört defa tespit edilmiştir.
Türkçe |
Almanca |
Sayı |
Hristiyanları esir almak, götürmek; köle yapmak;
esir Hristiyanlar, rehin almak; zindan, hapishane |
Christen gefangen nehmen, wegführen; in
Dienstbarkeit wegführen, bringen; gefangene Christen; Geisel; Leibeigene;
Gefângnis |
39 |
|
|
|
boyunduruk |
Joch |
11 |
korkutmak; baskı
altında tutmak; kirletmek; bozmak, mahvetmek; vurmak;
baskı altında tutmak Hristiyanları) |
ângstigen; unterdrücken; schânden; verderben; schlagen; bedrângen
(gefangene Christen) |
6 |
feryat etmek inletmek, ah ettirmek (esir |
Seufzen, Klage (der gefangenen |
|
Hristiyanlar) Hristiyanları)
ağlatmak |
Christen)
Heulen, Weinen der Gefangenen |
5 |
işkence, eziyet etmek Hristiyanlara) |
peinigen, martern, violieren (gefangene
Christen) |
4 |
sefalet, sefillik (esir Hristiyanlar); sıkıntı; keder,
dert |
Elend, Not, Leid (gefangene Christen) |
4 |
|
|
|
açlık; çıplaklık;
ağır hizmet; esarette tutmak
(esir Hristiyanlar) |
Hunger; Blöpe; schwerer Dienst;
in Banden
halten (gefangene Christen) |
4 |
çocukları esir almak, götürmek |
Kinder gefangen nehmen, wegführen |
3 |
1.4.1.7.
Türklerin Güçleriyle Almanya’ya
ve Almanlara Yönelik Yaptıkları ve Yapmayı Tasarladıkları
Bu
başlık altında Türklerin öncelikle Almanya, sonrasında Hristiyan ülkelere
yaptıkları ya da yapmayı tasarladıklarını anlatan sözcükler toplanmıştır.
Ayrıca Türklerin gücünü ve kudretini ifade eden kavramlara yer verilmiştir.
Grubun
başında ise duaların neredeyse y arısında tespit edilen ve Türklerden
kaynaklanan, y aklaşan veya beklenen, büyük ya da ağır sıkıntı, tehlike ve
korku ya da tehlikeli zamandan bahsedilir. Türklerin her an yaklaşıp saldırıya
geçebileceği, onların beklendiği ve bu nedenle büyük endişelerin yaşandığını
dile getiren bu kalıp, öylesine yaygındır ki 49 kez metinlerde yer almıştır. Bu
ise korkunun boyutlarını ortaya koymaktadır.
Türklerin
kuvvet ve kudretini anlatan sözcük 20, gücünü anlatan sözcük ise 13 defa
metinlerde tespit edilmiştir. Buna paralel olarak savaş ve savaşma kavramları
ise 10 kez bulunulmuştur.
Birbirine
anlamca çok yakın olan “verwüsten” (harap etmek) yedi, “verheeren” (tahribat
yapmak) sözcüğü ise dokuz kez Almanya’ı, ülkeyi ve ülkeleri tahrip ya da harap
etmek anlamında kullanılmıştır. Böylelikle toplamda 16 defa Türklerin tahribat
yaptığı ve harap ettiği bilgisi metinlerde yer almaktadır. Bu grupta 15 defa
kullanılarak sayıca üstünlük sağlayan kalıplardan birisi de Türklere uyarlanan
79. ilahidir. Buna göre Türkler şehirleri, ülkeyi, evleri taş yığını haline
getirip, yok etmek isterler.
Türkçe |
Almanca |
|
(yaklaşan, büyük, ağır) sıkıntı, tehlike, korku,
tehlikeli zaman (Türklerden kaynaklanan) |
(vorstehende, groŞe, schwere)
No Gefahr, Angs gefâhrliche Ze (durch
den Türcken) |
|
kuvvet, kudret; kuvvetli, kudretli, |
Macht, mâchtig |
|
(Almanya’yı, ülkeyi, ülkeleri) tahribat yapmak,
harap etm. |
verheeren, verwüsten (Deutschland, Lan< Lânder) |
|
şehirleri, ülkeyi, evleri taş
yığını haline getirmek, harap etm., parçalamak, yok etm. istiyorlar. |
wollen Stâdl (Land), Wohnungeı Hâuser z Steinhaufen
macheı verwüsten, zerreiseı zerstören (79.Psalm |
|
(savaş) güçü, |
|
|
kudreti,
muazzam güç |
(Kriegs)Gewalt, gewaltig |
|
savaş, savaşmak (insanlara ülkeye, ülkelere
karşı) |
Krieg, bekriege (bekriegen Mens
chen; V aterlan Lânder |
|
istila etmek |
Einbruch, Einfall |
|
saldırmak, savaşmak (ateş ve
kılıç ile; karada ve |
anfechten (m Feuer
u. Schwert; z |
|
denizde
saldırmak; Almanya’ya,
ülkelere saldırmak); saldırmak |
Land
u. Wasser überfallen (Deutschland) Lânder); Angreifen |
|
ordu, ordu gücü |
Heer, Heereskraft |
|
silahlanma, |
Rüstung, i |
|
silahlanıyorlar |
Rüstung
sein |
|
yok, imha |
vertilgen |
|
etmek
(Almanya) |
(Teutschland) |
|
ülkenin (halkın) kökünü kazımak |
ausrotten Lan< (Volk) |
|
hüküm sürmek, asa |
Zepter |
|
ülkeyi mahvetmek |
zerstören Vaterlan |
|
(Türklerin) zaferi |
Sieg (der Türken) |
|
|
|
|
Türk alayı |
Türkenzug |
|
çarpma,vurma |
Anschlag, AnstoŞ |
|
kılıç, intikam kılıcı |
Schwert,
Rachschwert |
|
yeryüzünün hâkimi olmak istemek |
Herrscher de Erdbodens sei wollen |
|
ülkeyi |
|
|
bozmak,
mahvetmek; kirletmek |
verderben Lam verunreinigen Vaterland |
|
güvenmek (beygir ve araçlara, savunma ve silahlara;
kılıç, ok ve yaylara, mızraklara) |
siçh verlassen au (Ross u. Wagen Wehr u. Waffen
Sebel, Pfeil ı Bogen, SpieŞ ı Lanzen) |
|
(Hristiyan savaşçılarını) sıkıştırmak, yerden
yere |
zusetzen (çhristliçhem Kriegsvolk) |
|
vurmak |
|
|
güçlü |
stark |
|
idareyi ve düzeni bozmak, yok etmek |
Regiment un Ordnung
zerreisseı vertilgen |
|
bölmek istemek (ülkeyi ve kiliseyi) |
einreipen wolle (Land u. Kirche) |
|
Almanya’yı
geçit yapmak |
einen Pass i Deutschland
mache |
|
istemek |
wollen |
|
ülkeleri kuşatmak |
Lânder belagern |
|
baskı (Türklerin) |
Zwang Türken) |
(d |
Bu
tabeladan ortaya çıkan sonuç, Türklerin güçünü anlatan kavramların dua
içerisinde sıkça kullanıldığı ve böylelikle insanların “yaklaşan tehdit”
karşısında sürekli olarak uyarıldığıdır. Türklerin gelmesi halinde “taş
üzerinde taşın” kalmayacağı” ve insanların ellerindeki her şeyi yitireceği
dualar kanalıyla empoze edilmektedir. Her şeyini yitirme korkusunun insanlarda
savaş azmini arttıracağı, propaganda amaçlı dualarda başlıca hedefler arasında
yer almaktadır. Dikkat çeken diğer bir konu ise metinlerde, başta Almanya olmak
üzere, Türklerin diğer ülkeleri, Hristiyanlığı hatta bütün dünyayı ele geçirmek
istediğiyle ilgili sunulan bakış açısıdır. Bununla hedeflenen Türklerin sadece
bir ülkeyi tehdit etmekle kalmayacakları, bu sorunun ülkeler üstü bir sorun
olduğunu insanlara anlatmak ve bunun sonucunda Hristiy an aleminin birleşerek,
direnç göstermesini sağlamaktır. Ayrıca bu problemin sadece Almanlara yönelik
olmadığı ve dolayısıyla bu konuda yalnız olmadıklarını da hatırlatmaktır.
Kilisenin
Türklere karşı en önemli propaganda araçlarından olan vaaz ve dualar, esasen
birbirini tamamlayan türler olarak kabul edilmektedirler. Kiliselerde genelde
önce vaazlar, ardından dualar okunmaktaydı. Türk tehdidi söz konusu olduğunda
da aynı uygulamalara yer verilmekteydi. Türklere karşı okunan vaazın ardından
onlara karşı okunan dualar gelmekteydi. Söz konusu vaaz ve dualar çoğu zaman
yan yana yer aldıklarından, bu bölümde 16. yüzyılda Almanya’da Türklere karşı
okunan vaazlar incelenecektir.
Alman
dilindeki “Predigt” (vaaz) sözcüğü Latince “praedicare”den gelmekte ve bir şeyi
topluluk önünde konuşma yapmak suretiy le açıklamak ve izah etmek anlamındadır.
Bu konuşmanın diğer konuşmalardan farkıysa, dinî içerikli olmasıdır. Vaazlar
kilisede bulunan cemaat için okunmaktadır. Bazen çeşitli dinî ritüeller de vaaz
okunmasına neden olmaktadır, örneğin “Andacht” (kısa dinî ayin), “Weihe” (dinî merasimle takdis) gibi. Vaaz teolojik açıdan insan sözü
ile Tanrı’nın kelamı arasında bulunmaktadır. İçeriğinde ise genelde Incil’den
alınan sözler açıklanmaktadır. Bazen belirli bir konuya yönelik okunan vaazlar
da bulunmaktadır. Bunlar politik, toplumsal, etik ya da kiliseye ilişkin
konuları işlemektedirler. Politik konuları işleyen vaazlara “politische
Predigt” (politik vaaz) da denmektedir[391]. Vaazları okuyan “Prediger”
(vaiz) metnini özenle hazırlay arak topluluğu etkiley eci bir dille, genelde
dinî konularda bilgilendirmey e çalışmaktadır.
Reformasyon döneminde vaaz dinsel
açıdan önemini ve konumunu ko ruy arak, el ilanlarıyla[392] birlikte reformasyon
öğretilerinin yaygınlaşmasını ve yerleşmesini sağlayan temel iletişim
araçlarından olmuştur. Luther’e göre Tanrı’nın sözünü içinde barından vaaz,
insanları dine yönlendirmeye çalışmaktadır. 1511 yılından itibaren düzenli o
larak haftada birkaç kez vaaz okuyan Luther’in günümüze kadar gelmiş 2000’den
fazla vaazı bulunmaktadır[393].
Bunlardan Eine Heerpredigt wider den Türcken (Türklere karşı ordu vaazı) ise
onbir kez olmak üzere Wittenberg, Marburg, Nürnberg, Augsburg ve StraŞburg gibi
şehirlerde basılmıştır[394].
Katolik
kilisesi de reformasyon döneminde vaazlara önem vermiş ve faydalanmıştır. Bunun
başlıca nedeni ise mezhep ayrımı ve tartışmalarına vaaz yoluyla karşı durmaktı.
Vaazlar sayesinde hızla yaygınlaşan Reformasyon hareketine karşın, Katolik
Kilisesinin vaazlarında da polemiğe dayalı bir üslup hâkim olur. Vaazların
toplum üzerindeki etkisini göz ardı etmey en Katolik Kilisesi, Reformasyon
döneminde bu türe ayrıca değer vererek, özellikle retorik alanında eğitici bir
takım düzenlemeler sayesinde, dönemin en tanınmış vaizlerin ortaya çıkmasını
sağlar. Türklere karşı Katoliklerce okunan vaazlar da yine 16. yüzyılın en
tanınan vaizleridir.
Bu yüzyılda, özellikle Avusturya’da
geleneksel hale gelen Türk vaazları, Almanya’da da küçümsenmeyecek sayıdadır.
Dönemin en önemli Protestan ve Katolik teologları sayfalar boyunca
Hristiyanlığın ezelî düşmanına karşı vaazlar okuyarak, toplumu uyarmaya ve
yönlendirmeye çalışmışlardır. 16. yüzyılda
Türklere karşı yazılmış vaaz
literatüründe Protestan ile Kato lik vaazları arasında neredey se hiç fark bulunmamaktadır.
îki mezhebin vaazlarını birbirinden ayıran yegâne fark, düşmanın neden geldiği
konusunda y ap ılan açıklamalar söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır. Prote
stanlara göre Hristiy anları cezalandırmak üzere Tanrı tarafından gönderilen
Türkler, “putperest Papalık” kurumu dolayısıyla, Katoliklere göre ise “dinsiz
Lüteryanlar” nedeniyle gelmişlerdir. îki mezhep, düşmanın gelebilmesini farklı
şekillerde izah etseler de, 16. yüzyılın sonlarına doğru Hristiy an âleminin
tümünü saran Türk korkusu, mezhepler üstü bir korku olmaya başlar[395].
Bu dönemde haçlı seferi
fikri yerine savunma amaçlı bir savaş benimsenir. İnsanlara empoze edilen,
kendilerini ve ailelerini, özellikle kadın ve çocukları, düşmana karşı
savunmaları gereğidir. Bu motivasyondan hareketle savaşı desteklemeleri
beklenir. Gerçekte söz konusunu olan ise askerî çıkarlardır. Macaristan[396] ve
Avusturya’nın tehdit altında olması, Almanya’nın güvenliğini de etkilemektedir[397].
Bu iki ülke Türk savaşları boyunca Hristiyanlar için son derece önemliydi. 1521
yılında Belgrad’ın fethedilmesi, 1526 Mohaç zaferi, 1529’da Viyana Kuşatması,
1566 yılında Ziget’in fethinin yanı sıra, özellikle 1590’lı yıllardaki
fetihler, ki bunların arasında Raab’ın fethi, Viyana’nin önündeki son kale
olması nedeniyle askerî açıdan büyük stratejik öneme sahipti, ayrıca sınırlarda
durmaksızın devam eden savaşlar Mac aristan ve Avusturya’nın önemine işaret
etmeye yetmektedir. Viyana bu durumda Osmanlıların Avrupa’ya geçişini
engelleyen siper konumunu almaktay dı. Bu şehir Osmanlıların eline geçmediği
sürece, Avrupa’lı güçler kendilerini, tüm kayıplarına rağmen, güvende
saymaktaydı.
Avusturya
ve Macaristan söz konusu stratejik konumlarından ötürü vaazlarda da sıkça
karşımıza çıkmaktadırlar. Bazen Türklerin bu bölgelere verdiği zararlar konu
edilmekte, bu bağlamda özellikle Aşağı Avusturya’da bulunan Kârnten, Steiermark
ya da Macaristan’da bulunan Zigetvar gibi yer adları verilmekte, bazen ise
genel olarak Macaristan ya da Avusturya’dan bahsedilmektedir. Vaazların y
azılmasına neden olan temel düşüncelerden biri ise sınır bölgelerde ya da e
sarette yaşayan Hristiyanların inançlarını yitirebileceği endişesidir. Bunlar,
güçlü bir inanca sahip olmadıkları takdirde, kolayca dinlerinden olabilirlerdi.
Böyle bir tehlikey i önlemek için Türkler ve dinleri, vaazlar sayesinde herke
se tanıtılmalıydı. Kur’an’ın vaaz metinlerinde sıkça yer almasının nedeni,
düşmanın dinini karalamak suretiy le Hristiy anları korkutmak ve uyarmaktır.
îslam ve Kur’an’ın yanı sıra, Türklerin kökeni ve hükümdarlıkları, onlara karşı
savaşılması gereği ve gerekçeleri, onların yok edilmesi ve Hristiy anların
ellerinden kurtulması konuları vaazlarda işlenmektedir.
Bunu yapabilmek için Ezekiyel
Peygamberin, Yecuç-Mecuç kavramına değindiği Kutsal Kitaptaki 38. ve 39.
bölümlerinden, ayrıca düşman konusuna yer veren birçok başka peygamberden ve çeşitli
ilahilerden faydalanılmaktaydı[398].
Kısaca özetlemek gerekirse, duada ele alınan konuların neredey se hepsi
vaazlarda da yer almakta, ancak çok daha uzun ve genelde tarihî arka plan esas
alınarak dinleyici ya da okuyucuya sunulmaktay dı.
1.2.
Türklere Karşı Okunan Vaazların
Türleri Hakkında
Almanya’da[399] Türklere
karşı okunan vaazlar konu itibariyle kendi içlerinde farklı türlere ayrılmaktaydılar.
Örneğin, 1529 yılında Martin Luther ait Heerpredigt (Ordu Vaazı), 1565’de
Andreas Petri tarafından yayınlanan BuŞpredigt (Tövbe Vaazı), 1567’de Casper
Macer’in Bittpredigt (Niyaz Vaazı), 1572 yılında Johannes Nas’ın Kriegs und
Siegspredigt (Savaş ve Zafer Vaazı), 1592’de Georg Schwarz’ın yayınlanan[400] BuŞpredigten
(Tövbe Vaazları), 1594’de Michael Anisius tarafından Klagpredigt (Ağıt/Yakınma
vaazı), aynı yıl Zacharias Bachmann’nın y ay ınlanan Heerpredigt (Ordu Vaazı)
ve son o larak 1 595’de Valentin Leucht’un yazmış olduğu Warnung und BuŞpredigt
(Uyarı ve Tövbe Vaazı) konulu vaazlar bulunmaktadır.
1.3.
Vaazların 16. Yüzyılda Sayısal Olarak
Dağılımına İlişkin Liste
16.
yüzyılda Almanya’da bu kadar önemli yer tutan vaazlar, tıpkı dualarda olduğu
gibi, tarihî olayların etkisi sonucunda ortaya çıkmış ve Türk tehdidinin
boyutlarına göre, sayılarında azalma ya da çoğalma tespit edilmiştir. Bu
yüzyılda basılmış, 30 farklı yazara ait, 178’den fazla vaaz bulunmakta, ancak
bu sayının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir[401].
Vaazların bu yüzyıldaki on yıllık dilimler halindeki yüzdeleri[402] ise
aşağıdaki gibidir:
|
Yıllar |
Vaaz
sayısı |
Yüzde |
|||
|
1500-1509 |
- |
- |
|||
|
1510-1519 |
- |
- |
|||
|
1520-1529 |
1 |
%0,1 |
|||
|
1530-1539 |
22 |
%12 |
|||
|
1540-1549 |
- |
- |
|||
1550-1559 |
- |
- |
|
|||
1560-1569 |
17 |
%10 |
|
|||
1570-1579 |
16 |
%9 |
|
|||
1580-1589 |
12 |
%7 |
|
|||
1590-1599 |
110 |
%
62 |
|
|||
16.
yüzyılın sonlarına doğru hızla artan ve 90’lı yıllarda doruğa çıkan vaaz
sayısı, korkunun o dönemlerde hat safhaya çıktığını göstermektedir. Bunun
nedeni ise dünyanın sonunun ve mahşer gününün geldiği endişesinden
kaynaklanmaktaydı. Hem Almanların sonunun hazırlayan, hem de mahşer gününün gelmesine
neden olacak olan Türkler, vaaz sayısının bu denli artmasının esas kaynağıdır.
1.4.16. Yüzyılda Yayınlanan Tüm
Vaazların
Listesi
16.
yüzyıla ait vaazlar hakkında genel olarak fikir verebilmek amacıyla aşağıdaki
tabela hazırlanmıştır. Tabelada vaizin adı, vaazın okunduğu yer ve yıl,
basıldığı yer ve yıl, söz konusu bir vaaz kitabı ise içerdiği vaaz sayısı,
konusu ya da belirtilmişse vaazın yazılma veya okunma nedeni açıklanacaktır.
Vaaz türünün açıklanmamasıı halinde başlıktan yola çıkarak vaazda işlenen
konular anahtar sözcük halinde belirtilecektir. Listede vaazların ya da
kitapların basım yılı esas alınarak sıralama yoluna gidilmiştir. Aynı yılda
basılmış kitaplar ise alfabetik sıraya göre yerleştirilmiştir. Liste VD16
taramaları sonucu oluşturulmuştur.
Vaizin
Adı |
Vaazın
Okunduğu Yer / Yıl |
B |
Luther,
Martin |
- |
W |
Brenz,
Johannnes |
- |
N |
Niederösterreich,
Stânde |
- |
I |
|
|
|
Heune,
Johannes |
- |
F |
Macer, Casper |
|
îı |
Nas, Johannes |
- |
îı |
|
|
|
Andreâ,
Jakob |
Tübingen |
T |
Efferhen,
Heinrich |
- |
S |
Nas, Johannes 1 1 |
07.10.1571 1 1 |
îı I |
Neser,
Augustin |
- |
|
Heidenreich,
Esaias |
- |
|
|
Nördlingen,
S. |
|
Fabricius,
Melchior |
Georgen
Kilisesi/ Perşembe günü |
N |
Nigrinius,
Georg |
- |
|
Schwartz,
Georg |
- |
F |
Leyser,
Polycarp |
|
W |
|
|
|
Anisius,
Michael |
Bamberg 19.10.1594 |
D |
Bachmann,
Zacharias |
- |
] |
Glaser, Theophilus ? |
- |
] |
Roth, Heinrich |
Eisleben 1565 |
|
|
|
|
Rupertus,
Johannes |
10
ve 17.
02. 1594 Lauenburg (Aşağı Saksonya) |
|
Assum,
Johannes I 1 |
Weickersheim
in der Graffschafft Hohenlohe I 1 |
Fra ı 1 |
Leucht,
Valentin |
- |
|
Miller, Georg |
Jena
Üniversitesi kilisesi |
|
Sutorius,
Johannes Paul |
Yukarı
Sultzburg |
N |
Vaget,
Bernhard |
S.
Nicolai kilisesi- Hamburg |
H |
Schopper,
Jakob |
- |
|
Flurer,
Johannes Christoph |
Steinach
am Neckar |
Sch |
|
|
|
Gesner,
Salomon |
Saray
kilisesi Wittenberg |
W |
Miller, Georg |
Weimar
06.12.1596 |
|
Möring,
Nikolaus |
Brandenburg |
M |
|
|
|
Anisius,
Michael |
Bamberg 1594
ve 1595 |
|
Horn,
Bartholomaeus |
Alten
Bruchhausen 1594 |
|
|
|
|
1.5.
Türk Vaazlarına Örnek Metinler
Örnek metin seçiminde Protestan ve
Katolik vaazlar tanıtılacaktır. 16. yüzyılda vaazların çokluğu göz önünde
bulundurularak, Türk imgesine daha fazla yer veren represantatif metinler
tercih edilecektir[403].
1528-1590 yılları
arasında yaşamış olan Jakob Andreâ[404] 16. yüzyılın önemli Lüteryan
teologlarındandır. 1541 yılında Tübingen
Üniversitesi’nde öğrenim görmeye
başlayan yazar, 1553’de doktora ünvanını alır ve 1561 yılında aynı Üniversite
de profesör olur. Braunschweig ve Lüneburg Dükü, ayrıca
Braunschweig-Wolffenbüttel Elektörü olan Julius’un (1528-1589) isteği üzere
Andreâ, Braunschweig-Wolffenbüttel’de 1568-1570 Reformasyonu başlatır. Yakın
arkadaşları Nikolaus Selnecker ve Martin Musculus’un destekleri sayesinde
düşmanlarına karşı direnç gösteren Andreâ, buna rağmen 1580 yılında Elektör
August von Sachsen tarafından görevden alınır. Onun teolog olarak en önemli
katkısı, Lüteryan Kilisesini birleştirmeye yönelik yazılarıdır[405].
Çoğu bu konuda olan 200’den fazla yazısı bulunmaktadır. Bunların arasında 1568
yılında Tübingen’de yayınlanan, ancak daha az tanınan, Dreyzehen Predigen vom
Türcken (Türkler hakkında onüç vaaz) adlı kitap da
yer almaktadır.
Andreâ çalışmasını soylu olan ve
olmayan Krain, Steiermark, Karintiya (Kârnten) halkına ve tüm Avusturya’nın
Hristiyanlarına ithaf eder. Bununla oradaki Protestanların yanında ve onlara
destek olduğunu belirtmek ister. “Bilmeliler ki Tübingen ve başka yerlerde
‘Hristiyan cemaatinizin... ne Papa ne de Türkler tarafından yıkılmaması için’
Tanrı’ya seslenilir”[406]. Yazarın bu çalışması 16.
yüzyılda Almanların “Türk sorunsalına” bakışı hakkında önemli bilgiler
içermektedir. Onun îslamiyete karşı olan ilgisi sınır bölgelerinde ya da
Türklerin hükümdarlığı altında y aşay anların dinlerini değiştirebilecekleri
endişesinden kaynaklanmaktadır. Bir yandan dinin savunulmasından yana bir tutum
izleyen Andreâ, diğer yandan misy onerliğe de yönelmektedir. Ona göre Kur’an’ın
Hristiyanlara anlatılması ve bunun sonucunda çürütülmesiyle dinlerine bağlı
kalabilen Hristiy anlar, belki düşmanı etkileyebilecek ve onu Hristiy anlığa
kazandırabilecektir. O, vaazlarında Tanrı’nın neden
Hristiyanları, Türk ile cezalandırdığı sorusuna cevap arar. Bu sorunun yanıtını
ise Türklerin dinini, savaşlarını ve zaferlerini inceleyerek bulmaya çalışır[407].
Andreâ’nın söz konusu 13 vaazı
esasında birbiriyle bağlantılı ve birbirinin devamı niteliğindedir. O vaazların
içeriğini kitabının başında yer alan 13 maddede birer cümle ile özetlemektedir[408].
Birinci vaazda yazar tövbe çağrısında bulunur ve okuyucuyu konuya hazırlar. Bu
vaaz giriş vaazı olarak adlandırılabilir. îkinci ve üçüncü vaazda yazar Kutsal
Kitaba dayanarak Türklerin kökeni ve hükümdarlıkları hakkında bilgi vermeyi
amaçlar. Dördüncü, beşinci ve altıncı vaazını ise Türklerin dinine ayırır. Yedi
ile onuncu vaazlar arasında Türklerin talihleri konusuna yer verir. Andreâ, 11.
ve 12. vaazlarda Türklere karşı nasıl savaşılması gerektiği ve onların yok
oluşları konularını ele almaktadır. Sonuncusunda ise Hristiy anların kurtuluşu
ve mahşer gününden sonra zalimlerin yok oluşunu işlemektedir.
Andreâ,
Türklerle ilgili tüm söy lemlerini
Kutsal
Kitab’a dayandırmaya çalışmaktadır. Ona göre Tanrı, Peygamber ve havarilerine
Hristiyanlığın bu son düşmanı hakkındaki bilgileri vahiy yoluyla aktarmıştır.
Kutsal Kitap’ta düşmana ilişkin edindiği bilgileri ise başka kaynaklarla izah
etmeye çalışan yazar başta Theodor Bibliander’in 1543 yılında Zürich’te
yayımlanan Ortaçağ döneminin îslam araştırmalarını içeren derleme çalışmadan
faydalanmaktadır[409].
Bunların arasında Robert Ketton’un Kur’an çevirisi de bulunmaktadır. Yazar bu
kaynaklarla y etinmey erek araştırmalar yapmakta ve Krainlı Reformatör Primus
Hubar’dan yardım talep etmektedir. Din konusunda söz konusu kaynaklardan
edindiği bilgileri doğrulamak için Hubar’dan Türk savaş esirlerine dinleri
konusunda sorular sormasını ve araştırma yapmasını ister[410].
Yazarın
13 vaazı bulunmasına karşın, bunların arasında özellikle üçüncü vaaz[411],
Türklerin kökenine ve îslamiyete ilişkin konuları içermesi nedeniyle ele
alınacaktır[412]. Andreâ vaazın başlarında Türklere karşı neden
dua okunması gereğini açıklar ve Türklerin sıradan düşman değil, Hristiyanlığın
ezelî düşmanı olduğunu hatırlatır. Türklerin nasıl bir düşman olduğunu anlamak
için, onların dinini bilmenin zorunluluğuna işaret eden yazar, Tanrı’nın onları
ceza olarak gönderdiğini savunur. Ayrıca Türkiye’ye esir götürülen
Hristiyanları ve onların çektiklerine yer veren yazar bu durumda Türklere karşı
vaaz okumasının gerekçelerini ve zorunluluğunu özetlemiş olur[413].
İncilden elde edilen bilgileri açıklamak ve desteklemek amacıyla Andreâ,
söylemlerine tarih yazarlarının Hz. Muhammed hakkında yapmış oldukları araştırmaları
eklemektedir. Ortaçağ bilgilerinden ibaret olan bu çalışmaların çoğu tamamıy la
tehlike arz eden düşmanın dinini karalamay a yönelik metinlerdir[414].
Andreâ, Peygamber hakkındaki açıklamalarına, doğum yeri ve Peygamberin anne ve
babası ile başlamaktadır. Anne ve babasının soyları hakkında tarihç ilerin de
hemfikir olmadığını vurgulayan yazar, babasının soyunu Esav ya da lsmail[415] soyuna dayandırmaktadır. Ancak
ister Esav ister îsmail
soyundan olsun, sonuçta “her ikisi de kötüdür” yorumunu yapar[416].
Peygamberin annesinin soyuna ilişkin de tahminlerde bulunan yazar, onun
tarihçilere göre Yakup ya da îsmail soyundan gelen bir Yahudi olduğunu dile
getirir. Andreâ’ye göre önemli olan onların, yani Peygamberin anne ve
babasının, İbrahim soyundan geliyor olmalarıdır. Teolog anlatmaya devam eder ve
“Muhammed’in”[417] annesinin babasının ölümünden
sonra amcası tarafından büyütüldüğünü, ancak amcasının bir işini hal etmeye
çalışırken esir alındığını ve köle o larak îsmail soyundan olan bir tüccara
satıldığını dile getirir. Kendi çocuğu olmayan tüccar kısa bir süre içinde
“Muhammed’i” bağrına basar ve işlerini hal etmesi için sıkça Mısır’a gönderir.
Orada büyük bir azimle Yahudilerle ve Putperestlerle iş yapmakla kalmaz, aynı
zamanda adını da duy urur ve çok sevilir. Tarihç ilere day anarak Andreâ onun
bu yeteneğini ve sevilmesinin nedenini “yakışıklı”, “göze hitap eden”,
“işbitirici”, “cesur”, “keskin bir zekâya sahip”, ama aynı zamanda “küstah ve
cüretkâr” olmasına bağlar[418].
Yazara göre elde
ettiği bu başarıdan cesaret alarak “kendisine dünyada ve insanların önünde bir
isim yapmak ister”. Böylelikle Raeder’in de belirttiği gibi, Andreâ’ye göre
îslamiyetin doğuşuna sebep olan “Muhammed’in” ün sahibi olmak istemesidir[419]. İddiaya göre “Muhammed” dinler
arasındaki sorunları görerek, bütün dinleri bir araya getiren ve Hristiyanları,
Yahudileri ve Putperestleri memnun edecek bir din oluşturmanın yollarını arar.
Bunun için kendisine Sergius[420] adında bir rahip ve bazı
Yahudiler yardımcı olur. Kur’an ise bu ortak çalışmanın ürünüdür. Buna göre
Kur’an “Yahudi, Hristiy an ve Putperest dinlerin bir araya getirilmesidir”[421]. Yazar okuyucu kitlesine
Kur’an’ı parantez içinde tanımlamaktadır: “Mahometischen Alcoran (das ist, ein
Buch, darinn der Türckisch Glaub begriffen,)” (Müslüman Kur’an’ı, Türklerin
dininin yazılı olduğu kitaptır)[422]. Andreâ vaazlarının hiç birinde
“İslam” sözcüğünü kullanmaz. İslam’ı tarif ettiği zamanlarda Kur ’an, Türklerin
dini veya inancından bahseder[423].
Raeder’e
göre yazar da Peygamberle ilgili “çok sevilen eski yanılgılardan”[424] faydalanmakta ve “Muhammed’in
epilepsi hastası olduğunu” ileri sürmektedir. Sıkça rahatsızlanmasından dolayı
korkan yaşlı karısını sakinleştirmek için Sergius ve “Muhammed” iyi niyetli
yaşlı kadını ikna ederler ve böyle zamanlarda onun Cebrail’i gördüğünü
söylerler. Cebrail ona öylesine güzel şeyler anlatmaktadır ki, bunlara
dayanamayan “Muhammed” yere düşmekte ve Cebrail yanından ayrılana kadar da
orada kalmaktadır. Zavallı yaşlı kadın bunlara ve eşinin çok kutsal olduğuna
inanır ve genç adamın kendisini aldatmasına izin verir[425].
Peygamberin ölümüne de yer veren Andreâ şunları yazar: “Ölümünden sonra
arkadaşları tarafından defnedilir ve tabutu Medine’deki tapınakta onun için
inşa edilen küçük bir ‘kilise’[426]ye konulur. ‘Kilisenin’ tepesine
ise büyük bir mıknatıs y erleştirilir. Cansız bedeni demirden bir tabuta konur
ve mıknatıs zamanla tabutu yukarı doğru çekerek havalandırınca halk büyük bir
şaşkınlık yaşar”. Yazar kendi zamanını kast ederek söz konusu olayı şöyle yorumlar:
“Bugün bile Doğu Dünyasından bu mezara büyük hac ziyaretleri gerçekleştirilir,
çünkü halk bu olaydan sonra peygamberlerinin ‘çok büyük ve çok kutsal bir
peygamber sanar’”[427]. Andreâ devam eder ve “Muhammed’in”
soyundan gelenlerin 700 yıl boyunca Hristiyanlara zarar verdiklerini ve
savaştıklarını dile getirir, ta ki “Otthomannus” (Osman) gelene kadar. O
okuyucularına açıklama y apma ihtiyacı duyarak Otthomannus’un ilk Türk Kayzeri
olduğunu izah etmekle kalmaz, aynı zamanda soyuna ilişkin bilgiler de verir.
“Selymus” (II. Selim)’e kadar bütün Türk hükümdarların onun soyundan geldiğini
dile getiren yazar, o dönemde hükümdar olan Selim’in Asya, Mısır, Yunanistan,
İstanbul, Rodos ve Macaristan’da birçok bölgeyi ele geçirdiğini ve oradaki e
sirlere zulüm ettiğini anlatır. Son olarak tekrar Dany al Peygamberin
söylemlerine döner, “Muhammed’in” soylu biri olmadığını, bu nedenle de boynuzun
aradan çıkan küçük bir boynuz olduğunu hatırlatır ve kehanetlerin gerçekleştiğini
vurgular. Vaazın bundan sonraki kısımlarında Andreâ,
Müslümanların Hristiyanlığa yönelik üç sövgüsünden bahseder. Bunlar sırasıyla,
îsa Tanrı’nın oğlu değildir; Hristiyanlığa inanmayınız; îsa, Yahudiler
tarafından çarmıha gerilerek ölmemiştir, ona çok benzeyen başkası çarmıha
gerilmiştir. Yazara göre “Muhammed’in” dinini yayabilmesinin, dolayısıyla
Arapları ikna edebilmesinin iki nedeni bulunmaktadır. Sıradan ve saf insanların
yanılgıya düşmesinin nedeni “Muhammed’in” onlara melek gibi görünmesidir. İkincisi
ise Arap halkının “ein grob, unverstândig Volk” (kaba ve akılsız) oluşudur[428].
Tüm
bunların vaazlarla ilişkisi nedir? Vaazlarda sadece Tanrı’nın sözleri yer
almamalı mıdır? Üçüncü vaazda ağırlıklı olarak Müslümanlığa değinen yazar,
okuyucuların bu gibi olası eleştirilerine karşın tutumunu izah etmeye çalışır.
Esasında bunları anlatarak Danyal peygamberin 2000 yıl öncesinde söylediklerini
açıkladığını dile getiren teolog, onun kehanetlerinin Muhammed ve y andaşları
tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmektedir.
Görüldüğü
gibi Andrea, Türklerin dini olarak tanımladığı Müslümanlığı ön planda tutarak
karalama girişimlerine ağırlık vermektedir. Ortaçağ bilginlerinin ve Luther’in
etkisinde kalan yazar bundan daha ileriye gidemeyerek, Türk konusunda, diğer
çağdaşlarından farklı bir tutum izleyememiştir. Her ne kadar tarih
araştırmalarından faydalandığını dile getirse de, onların söylemleri dışında
farklı bir bakış açısı ekleyememiştir. Üstelik tarih yazarlarından
faydalandığını söyleyerek vaazına daha “ciddi”, ve de daha “bilimsel” bir üslup
kazandırmaya çalışarak “düşmanların dinini baştan sona kötülemeyi
hedeflemiştir. Korkunun ürünü olan bu tutum dinler arası savaşı yansıtmaktadır.
Yazara
göre Hristiyanlık büyük bir tehdit altındadır ve bu tehlike sınırlar üstüdür.
Savaş korkusunun yanı sıra Hristiy anların din değişikliğine gitme olasılığı da
onu endişeye sevk etmektedir. Bu konuya sıkça yer vermesi, konunun onun için
önemine işaret etmektedir. Andrea bu konuya hem birinci vaazında hem de
özellikle dördüncü vaazında geniş yer vermektedir. Türklerin dinsel ritüellerini ve
bu konudaki ciddiyetlerini kısaca anlattığı dördüncü vaazda, onların dine
ilişkin tutumunu Almanlarınki ile kıyaslamak suretiyle, bazı eleştirilere yer
vermektedir. Bunların sonucunda yazara göre kendini Hristiyan sayan birçok kişi
mahşer gününde lanetlenecektir[429].
Ağırlıklı o larak Hristiy anlara yöneltilen eleştiriler, onların kendilerini
düzeltmelerine y öneliktir. Bunun için teolog, Türklerin ibadet biçimlerini
kimi zaman, Yahudilik ve Hristiyanlık ile karşılaştırmakta ve camiye gitmeden
önce yıkanma, Cuma gününün önemi, oruç ve haç konularını ele almaktadır[430].
Türklerin dinî ayinlere gösterdikleri önemi[431] anlatmak
için Captivus Septemcastrensis’in Tractatus de Moribus, condictionibus et
nequita Turcorum[432] adlı
kaynaktan faydalandığını sayfanın kenarında belirten y azar, savaş esirlerinin
böylesine bir din karşısında maruz kaldığı tehlikey e işaret etmekte ve
ardından uzun uzun, daha öncesinde de değinilen “Kur’an’ın yanılgılarından”
bahsetmektedir. Sonuçta Kur’an’ın “dünyevi bir mantığın” ürünü olduğunu dile
getiren yazar buna benzer
söylemlerine bundan sonraki vaazlarında da devam etmektedir.
Jakob
Andrea, Türklere karşı yazmış olduğu vaazlarında Almanya dışındaki ülkeleri de
içine alan endişesini ve Protestanlığın Katolik ülkelerde de yayılmasına
ilişkin ümidini dile getirmektedir. Düşmana karşı savaşabilmek için öncelikle
mezhep sorununun yenilmesi gereğine inanan teolog, mezhep sorununu iç, Türk
sorununu ise dış tehdit olarak algılamaktadır. Yazar, Türk hükümdarlığı altında
yaşayanların sorunlarına özellikle yer vererek, bu insanların karşı karşıya
kaldıkları tehditlerin farkında olduğunu belirtmektedir. Din değiştirme
mecburiyetinin olmadığının bilincinde olan Andrea, gerek iç gerekse dış
kaynaklı sıkıntılardan dolayı birçok Hristiyanın dinine bağlı kalmadığını
vurgulamaktadır. Burada Martin Luther’in etkisi de açıkça ortaya çıkmaktadır. O
da aynı sorunlara işaret etmiş ve çok sayıda Hristiy anın Türk hükümdarlığı
altında y aşamay ı tercih ettiğini dile getirmiştir. Türklerin askerî
zaferleri, onların bu eğilimi ayrıca pekiştirmiştir. Yazar, Türkler hakkındaki
vaazlarıyla bunu engelleme çabası gütmüştür. Bunun için Kutsal Kitaptan,
özellikle Danyal ve Ezekiyel Peygamberlere dayanarak ve ağırlıklı olarak
Theodor Bibliander’in yayımladığı İslam araştırmalarından faydalanmıştır.
Böylelikle yanılgılı Ortaçağ görüşlerini aktaran yazar olumsuz imgenin y ay
ılmasına katkıda bulunmuştur. Raeder’e göre, Türkerin dinî vecibelerini büyük
bir saygıyla yerine getirdiklerini, Septemcastrensis’in gözlemlerine dayanarak,
ifade eden yazar, Müslümanların din karşısındaki ciddiyetlerine saygı gö
stermiş ve böylelikle îslamiyet’deki dinî değerleri fark etmiştir. Oysaki bu
bir yanılgıdır. Yazarın söz konsusu olan bu değerleri keşfetmesi, ya da kabul
etmesi sadece Hristiyanları kışkırtmaya ve böylelikle onları düzeltmeye y
öneliktir. Düşmanın daha ciddi ibadet etmesi, ne de olsa kabul edilecek şey
değildir. Onlar bile dinlerine daha düşkün anlamına gelen bu provokasyon ile
hedeflenen, kıyaslama yöntemi ile eleştirmek ve sonuçta iyileşme sağlamaktır.
Üstelik bu yöntem reformasyon döneminde, başta Luther olmak üzere, sıkça
uygulanmaktaydı. Ayrıca Septemcastrensis’de Türklerin övgüye değer gelenek ve
göreneklerinden bahsederken, bununla Hristiyanların kendilerini düzeltmelerini
hedeflediğini dile getirmiştir.
Protestan
olan Heinrich Efferhen 1571 yılında, Ezekiyel Peygamberin 38. ve 39.
bölümlerini ve Yecuç Mecuç olarak adlandırdığı Türkleri konu alan 13 vaazını
yayımlar. Çalışmasında Türk İmparatorluğunun Hristiyanları cezalandırmak üzere
kurulduğunu anlatmay a çalışan yazar, ayrıca İmparatorluğun tarihine de geniş
yer ay ırmaktadır. Efferhen, Türklerin tarihini, y azmış olduğu vaazların
dışında, özel bir bölüm içerisinde incelediğinden ve bu da çok olağan
olmadığından tercih edilmiştir.
Yazar,
birinci vaazında Yecuç Mecuç kavramlarının tarihî kökenine yer vermekte,
oluşumunu anlatmakta ve “İsrail”, “Meşeh ve Tubal” halklarından bahsetmektedir.
Sonrasında Hristiy anların tarih içerisinde karşı karşıya kalmış oldukları
düşmanları sıralamakta ve bunlar arasında öncelikle Romalılar, Gotlar,
Vandallar, Hunlar, Arap ya da Sarsasenleri say maktadır. Son o larak ise Yecuç
olarak adlandırdığı “Türk Kayzerinin” geldiğini ve
birçok
yerde Hristiyanları ele geçirdiğini vurgulamaktadır. Ancak bugüne kadar böylesi
bir düşmanın olmadığını dile getiren Efferhen, Türk Kayzeri ve yanındakilerin
hiç görülmemiş güçlerle, yani ordu ve birliklerle Hristiyanlara saldırdığını
dile getirmektedir. Üstelik birçok milletten oluşan ordusunun tümünü henüz
kullanmadığını ifade eden yazar, arkasından tekrar İsrail halkının durumuna
dönmekte ve benzetmeler yapmaktadır. İsrail’de, denizdeki b alıklar,
gökyüzündeki kuşlar ve tarladaki büyükbaşlar dahil, herkesin titrediğini ve
Yecuç’un tüm gücüyle saldırdığını anlatmaktadır. Bundan sonra Danyal
Peygamberin kehanetlerine yer verir ve “Yeni Müslüman İmparatorluğun”, “küçük
boynuzu” temsil ettiğini söyler. Bu İmparatorluğun başındaki Kayzerin Yecuç
olduğu ve ona bağlı o lanların baştan çıkarıcı dini kabul ederek, “sahte
peygamber Muhammed’e” ve onun öğretilerine inandıklarını vurgular. Bu kehanetin
ne zaman gerçekleşeceğine yönelik ise Ezekiyel, Danyal ve Yahy a Peygamberlerin
kehanetlerinin birbirleriyle özdeşleştiğini söyler ve bunlara dayanarak soruyu
cevaplar. Efferhen’e göre bu kehanetler henüz gerçekleşmemiştir. Hristiyanlar,
Tanrı’dan uzaklaştıkları ve kendilerini güvende sandıkları anda, Tanrı gücünü
Şeytan’a teslim ederek onları cezalandıracak ve düşmana teslim edecektir.
Hristiy anların kendi aralarındaki çekişme ve güç mücadeleleri nedeniyle
“Türklerin başındaki hükümdar” cesaret alarak zaten zayıflamış olan Hristiy
anlara savaş açarak baskı y ap ac aktır. “Türklerin hükümdarına en sadık
şekilde yardım edecek olanlar ise ganimet elde etme ümidi olan tüccarlar
olacaktır. Luther’in de konuyu aynı şekilde yorumladığını söyleyen yazar,
Hristiyanların günahları nedeniyle Tanrı’nın öfkelendiğini ve bu cezayı
gönderdiğini hatırlatır. Türkler buna göre güçleri yüzünden değil, Tanrı’nın
cezalandırma isteği dolayısıyla Hristiyanları yeneceklerdir. Bu nedenle
insanların Tanrı’nın emirleri doğrultusunda yaşamaları gerektiğini söyleyen
Efferhen vaazını bu sözlerle bitirir.
îkinci
vaazında Yecuç kavramını daha detaylı tarif etmeye çalışan yazar, Yecuç’un
nerede yaşadığına, destekçilerine ve komşularına ilişkin bilgiler verir. Yine
Peygamberin sözlerine dayanarak Tanrı’nın son düşmanının Mecuç ülkesinden gelen
Yecuç olduğunu belirten Efferhen, Meşeh ve Tubal’ın da baş hükümdarı olduğunu
ifade eder. Bundan sonra Peygamberin sözlerine day anarak Yecuçun kökenine
ilişkin bilgiler sunar ve Mecuç ülkesinin Asya’da bulunduğunu söyler. Yecuç
halkının kim olduğu sorusunun yanıtı ise Türklerdir. Herot’un bu konudaki
sözlerine yer veren yazar, Mecuç ülkesinin îskitler tarafından ele
geçirildiğini hatırlatır. Sonrasında “İskit” sözcüğüne ilişkin açıklamalarda
bulunarak îskitlerin Türk olduğunu vurgular. Bu görüşün Pomponius ve Plinius
adlı tarihçiler tarafından da desteklendiğini belirten Efferhen bu kişilerin
söylemlerine d ay anarak, Türklerin kökenine ve komşu ülkelere ilişkin
detaylıca açıklamalarda bulunur. Bunlardan bazıları şöyledir: Kalabalık bir
halk olan, avcılıkla ve ot top lay arak geçinen, Türkler avlar yeterli
gelmeyince aç kalmamak için zorunlu olarak Hazar Denizi’ni çevreleyen dağları aşarak göç ederler. Tarla ekip biçmeyi bilmeyen ve
yoksulluk içinde yaşayan bu halkın giysileri hayvan derilerindendir. Altın,
gümüş ve mücevherlerin değerini bilmemektedirler. Bundan sonraki tariflerde de
îskitlerin birçok özelliğini aktaran yazar, özellikle disiplinlerini, ab artıy
a kaçmamalarını ve kendi aralarında hırsa dayalı tartışmalarının olmamasını
övgüye değer bulur. Süslü ifadelere, yalanlara ve hilelere itibar
etmediklerini, ayrıca kıskançlığı tanımadıklarını ve doğuştan gelen bir
dürüstlüğe sahip olduklarını ifade eder[433]. Yazar burada Homeros’un
görüşünü de aktararak, onun îskitleri, tüm insanlar arasında en dürüst olanlar
olarak tanımladığını vurgular. Nicephorus’un da buna benzer bir söylemine yer
veren Efferhen, îskitlerin diğer halklara göre çok daha dürüst gelenek ve
göreneklere sahip olduklarından Tanrı’nın onlar vasıtasıyla diğer halkları
cezalandırdığını dile getirir. Türklerin Yecuç olduğunu ve komşu ülkeler
tarafından başa getirildiğini yineleyen yazar Tanrı’nın onları “bizleri”
cezalandırmak için yükselttiğini vurgular. Vaazın sonunda ise Tanrı’nın tekrar düşen
halkını yüceltmesi ve düşmanı devirmesi dileğinde bulunur[434].
Üçüncü vaazını da Yecuç konusuna
ayıran yazar öncesinde belirtilen konuları işlemekte, Yecuçun Türk olduğunu ve
Tubal ve Meşeh halklarının başı olduğunu vurgulamakta ve Tanrı’nın
Hristiyanları yok etmeyi hedeflemediğini, aksine onları eğitmek istediğini
belirtmektedir. Tanrı’nın neden Türkleri seçtiği konusuna gelince yazar şunları
söylemektedir: Tanrı’nın uzun zamanlar boyunca ormanda yaşayan ve sadece
avcılıkla geçinen, “tanınmayan, barbar, vahşi, zalim bir halkı seçmesi”
şaşırtmamalıdır. Bunun için tarihten örnekler verir ve İsrail halkının maruz
kaldığı saldırılar sonucu[435] ders almasını örnek gösterir.
Hristiy anların da Türklerin saldırısı sonucu aynı şekilde ders alacaklarını
vurgular. Tanrı bunun için Gotları, Vandalları, Bulgarları, Arap ve
Sarasenleri, Türkleri ve onlarla birlikte Tatarları ve dünyanın birçok farklı
yerinde Yecuç hâkimiyeti altında savaşacak olan başka halkları getirecek ve
kullarını korku ve sıkıntıyla
sınayacaktır. Yazara göre Tanrı bunu
gerçekleştirmek için şu anda Türkleri kullanmaktadır. Efferhen vaazında, Danyal
Peygamberin özellikle “küçük boynuz” ile ilgili kehanetlerin daha iyi
anlaşılması için, Sarasenlerin yeni bir İmparatorluk, yeni bir din ve “sahte
Peygamberleri Muhammed” ile, ta ki Türkler gelene kadar, nasıl yıllarca
hükmettiklerini ve Roma İmparatorluğunu zarara uğrattıklarını anlatmaktadır.
Ancak onun esas konusu Hristiyanlığa verdikleri zararlar dolayısyla Türkler
olduğundan, vaaza Türklerin tarihçesini eklemektedir. Sarasenler ve Türklerin
tarihi hakkında çok sayıda basılmış kitab ın bulunduğunu belirten Efferhen,
gerçeğe en y akın olanlardan faydalandığını
vurgulamaktadır.
Yaz ar burada vaazını b itirmekte ve Türklerin tarihi konusunu işlemeye
başlamaktadır. Görüldüğü üzere yazar bu vaazında da sürekli tekrarlamak suretiy
le, okuyucularını eğitmeye çalışmaktadır. O bir y andan onların iyi yönde
değişmesini sağlamay a çalışmakta, diğer yanden Türklerin “kötüye” dayanan
köklü geçmişini hatırlatarak ezelî düşman ve kötü Türk imgesini, pekiştirmeyi
hedeflemektedir. Çeşitli tarihçilerin görüşlerine yer vererek olağanca “bilimsel”
ve inandırıcı olmaya çalışmaktadır.
Yazar
27 sayfa boyunca Sarasenlerin tarihine, Müslümanlığın oluşumuna ve yayılmasına
ilişkin bilgiler verir. Efferhen’e göre, dinin y ay ılması için başka halkların
yağmalanmasına hatta öldürülmesine izin veren “Muhammed”, kötülüğün simgesidir.
Türkler bu bölümünde de yine Sarasenlerle ilişkilendirilir ve “frembd
auŞlândisch” (tanınmayan yabancı) olarak tarif edilir. Efferhen’de tıpkı Andreâ
gibi Müslümanlığın, Yahudilik ve Hristiyanlık unsurlarını birleştirdiğini savunur
ve bunu propaganda aracı olarak kullanır. Ancak yazar, Andreâ’den farklı olarak
çok eşlilik konusunu da işler.
Türklerin tarihi konusu oldukça uzun
olmakla birlikte burada sadece imge açısında önem taşıyacak konular ele
alınacaktır[436]. Osmanlı İmparatorluğu tarihine
tam 46 sayfa ayıran yazar, İmparatorluğun kuruluşundan 1566 yılına kadar hükmetmiş bütün
hükümdarları çalışmasında ele alır. “Oğuzların ya da Osmanlıların kökeni,
oluşumu ve devamı”[437]
başlığını taşıyan bölümde
Efferhen, Laonici Chalcochondylis[438],
Pauli Jouij ve Richerij Galli adlı tarih yazarlarından faydalanarak bu bölümü
hazırladığı bilgisine yer verir. Ayrıca bu bölümün hemen başında Müslümanlık
dini içerisinde yer alan mezhep ayrılığına dikkat çeker ve iki mezhebin
varlığına işaret eder. Her iki mezhebin de “Muhammed’i” en büyük peygamber
kabul ettiklerini anlatan yazar, Türklerin ayrıca bazı isimleri peygamber
olarak tanımalarına karşın Perslerin, “Muhammed” dışında sadece “Ali’yi”
peygamber olarak kabul ettiklerini belirtir. Ancak bu açıklamalarının sonunda
Perslerin de tıpkı Türkler gibi Müslüman olduklarını vurgular. Efferhen’in tüm
bunlara yer vermesi, Batı Dünyasının Türklere ve Doğu Dünyasına duyduğu ilgiden
kaynaklanmaktadır.
Osmanlı
İmparatorluğu tarihçesine,
Laonicus’dan
aldığı bilgiler doğrultusunda, Osman’ın babası Ertuğrul’u anlatarak başlayan
yazar, onun Oğuz boylarından geldiğini söyler. Osman’ın zaferlerine yer
verdikten sonra oğlu Orhan’nın seferlerini anlatır ve ardından onun Yunan
Kayzer’i Andronicus’un oğlu ile olan akrabalık ilişkilerinden bahseder. Buna
göre Kayzer Andronicus ölmeden önce, oldukça zengin ve güçlü Johannem
Cantacuzemun’u henüz 12 yaşında olan oğlunun vasisi tayin eder. Kayzerin
ölümünden sonra Yunanlıların baskısı sonucu bu kişi İmparatorluğun idaresine
getirilir. Kayzerin oğlunu saray dan uzaklaştırarak etkisiz hale getiren Cantacuzemun,
kendi kızını Orhan Bey ile evlendirerek onunla hısım olmakla kalmaz, Orhan onun
aynı zamanda yakın arkadaşı ve dostu olur. Süleyman ve Murad adında iki oğlu
olur ve yaklaşık olarak 22 yıl hüküm sürdükten sonra ölür. Süleyman tahta
geçtiğinde Yunanlılarla savaşır. O dönemde hâlâ Asya’da yerleri olan
Yunanlıları esir alır, deniz yoluyla birlikleriyle Avrupa’ya geçer, orada
birçok yeri yağmalar ve harap eder, Gelibolu’yu fetheder ve Trakya’ya girer.
Sonrasında Yunan Kayzeri ile barış antlaşması yapan Süleyman onunla birleşerek
Bulgarlara karşı savaşır. Yenilginin ardından Süleyman’ın orduları zafer elde
eder. Chalcochondylis’e göre Süleyman’ın yaptıkları babasına mal edilir, çünkü
o başarılarınının çoğunu henüz babası hayattayken elde etmiştir. Kısa bir süre
hükümdar olan Süleyman “olağanüstü” başarılarıyla İmparatorluğuna layık
olmuştur. Efferhen, Chalcochondylis’e dayanarak, Süleyman’ın ölümünden sonra
tahta geçen kardeşi Murad’ın dördüncü Türk Kayzeri olduğunu belirtir.
Dikkat
çekici olan yazarın Osmanlı hükümdarları, bunların Avrupalılarla olan
ilişkileri ve evlilikleri gibi konulara geniş yer vermesidir. Ayrıca Osmanlıların,
Avrupa’da elde etmiş olduğu zaferleri “olağanüstü” olarak nitelendirmesi ya da
“İmparatorluğuna layık o lmuştur” sözleri, tüm propaganda faaliyetlerinin yanı
sıra, Osmanlı İmparatorluğu hükümdarlarına gizlice duyulan ve bastırılamayan
hayranlığın ifadesidir. Murad’ın zaferlerini de son derece ayrıntılı biçimde
aktaran yazar, Avrupa’da birçok ülkeyi ele geçirerek vergiye bağladığını ve
neredeyse tüm Asya’yı elde ettiğini dile getirir. Görüldüğü gibi Efferhen her
hükümdara geniş yer vermekte ve adeta tarih kitabı yazmaktadır. Yedinci Türk
Kayzeri olarak adlandırdığı “Mulsumane” (Süleyman) ve sekizinci Kayzer “Moses”
(Musa)’dan bahseden yazar, I. Bayezid’e ayrı bir başlık ayırmamasına rağmen,
oğulları hakkında geniş bilgi aktarır. Bayezid’in oğullarından İsa’nın
Hristiyanlığı kabul ettiğini ve ardından öldüğünü söyleyen Efferhen, yine
Bayezid’in oğullarından olan Musa’nın kardeşi Mehmed tarafından iple boğulmak
suretiyle öldürüldüğünü dile getirir. Yaz ar, dokuzuncu Türk Kayzeri Mehmed’ten
sonra, 1412-1419 yılında onuncu Kayzer olan Murad’a ve oğullarına 12 sayfa
ayırır. Efferhen, Murad’ın Catapinus adlı oğlunun Hristiyanlığa geçtikten sonra
kardeşi Mehmed tarafından öldürüldüğünü vurgular. Fatih Sultan Mehmed’e ve
İstanbul’un fethine detaylıca yer verdikten sonra, II. Bayezid’in Venediklilere
karşı savaşını ve diğer zaferlerim ele alır. Yazar, Bayezid’in kardeşi
“Zizimum” (Cem Sultan) ile taht mücadelesine değinir ve Cem Sultan’ın Rodos
şövalyelerine sığındım söyler. Sultan, şövalyeler tarafından Papa VIII.
înosens’e verilir ve ardından bir sonraki Papa VI. Aleksander tarafından
zehirlenerek öldürülür. Bayezid’in Ahmed, Korkut ve Selim adlı üç oğluna da yer
veren yazar, Selim’in babasını zehirlediğini de söylemektedir. Böylesi “utanç
verici” eylemlerle 1512 yılından tahta geçen Selim, kısa bir süre içerisinde
kardeşlerini öldürür. Kardeşlerden Korkut’u boğarak öldürdüğü bilgisine yer verilir.
Selim’in zaferlerine değinen yazar onun ölümüne ilişkin ise şu bilgileri
aktarır. Efferhen’e göre Selim, İstanbul’u feth etmek üzere Kasım 1520 yılında
yola çıkmışken, ateşlenerek hastalanır ve 46 yaşında ölür. Onun ölümünden sonra
tek oğlu olan I. Süleyman tahta çıkar. Yazar onun istediği takdirde çok az bir
çabayla Almany a’y a girebileceğini, çünkü elde edilen zaferler sayesinde artık
Almany a’y a gidecek bütün y olların açıldığını dile getirir. Bunun için hem
gerekli güce hem de fazlasıyla fırsata sahipti. Efferhen’e göre, Tanrı’nın,
fazlasıyla iyi donanımlı askeri, parası, silahı ve savaş malzemesi olan bu
düşmanı göndermesi an meşelisidir. I. Süleyman, bir yandan Avrupa, diğer yandan
Asya, Suriye, Mısır, Yunanistan, Trakya, Bulgaristan ve Macaristan gibi başka
birçok ülkeyi ele geçirmesinin yanı sıra ayrıca denizde de çok sayıda adayı
hâkimiyeti altına almıştır. Yazara göre “düşmanların en korkuncu” olarak
nitelendirilen I. Süleyman bu nedenle bir değil birçok ordu oluşturabilecek
güce sahiptir. Savaş ordusundaki düzenlemelere de yer veren yazar özellikle
yeniçeri, sipahi, paşa, beylerbeyi, sancak gibi kavramlara açıklık getirmeye
çalışmaktadır. Efferhen ayrıca “Türk İmparatorluğunun” yıllık gelirine ilişkin
açıklamalarda bulunur. Buna göre Türk Kayzeri “Sultanlığına bağlı ülkelerden
altmış kere yüzbin Gülden elde ederi”, ve bu paraların “kırkbeş kere yüzbin
Güldenini” harcar. Üstelik askerleri ona değer verdiklerinden az miktarda p
aray la da y etinmektedirler. Bu nedenle her yıl buradan da binlerce “para” bir
aray a gelmektedir. Sürdürdüğü savaşların ise hazinesini zarar uğratmadığı,
aksine faydalı olduğunu belirtir. Yazar ay rıca, onun düny adaki tüm
hükümdarlardan daha büyük bir hâzineye ve mücevherlere sahip olduğunu vurgular.
Bunun yanı sıra, silah, çadır, gemi vs. konusunda da muazzam bir varlığa sahip
olduğunu dile getirir. Bu nedenle Türk birçok hükümdara istediği an
saldırabilecek imkâna sahiptir. Böylelikle Türk Kayzeri gücü ve
İmparatorluğunun büyüklüğü ile bütün kralları ve hükümdarları geçmektedir.
Bütün bunları Paulus Jouius’un yazdığını da ekleyen Efferhen, buna benzer
anlatımlarına devam eder ve tarihle ilgili söylemlerini “zalim” ve “acımasız”
düşmana karşı Tanrı’ya yönelmeli uy arısıy la sonlandırır.
İmparatorluğun
zenginliğine geniş yer ayıran y azar, söz konusu düşmanın büyüklüğünü ve gücünü
anlatmaya çalışmaktadır. I. Süleyman’ın ve dolayısıyla Osmanlı
İmparatorluğun’un varlığı bir yandan okuyucuyu korkutmak, diğer y andan bir
değişimi gerçekle ştirmek amaçlı kullanılmaktadır. Özellikle zenginliğe ilişkin
d etay lı bilgilerin yer alması daha öncesinde belirtildiği gibi toplumun
“olağanüstü” düşmana duyduğu merakı da göstermektedir. Böylesine “özel bir
düşmana” karşı duyulan korku ise yazara göre, cezanın Tanrı tarafından her an
uygulanabileceğine ve bunun sonucunda insanların vakit kaybetmeden tövbe
etmeleri gerektiği anlamına gelmektedir. Dikkat çeken diğer bir nokta ise,
vaazlara oranla, tarih bölümünde propaganda ağırlıklı söylemlerin daha az yer
almasıdır.
Dördüncü vaazda genel o larak tekrar
Sarasenlerden, Türklerin tarihinden, hâkimiyeti altına aldıkları bölgelerden,
Türk hükümdarlarından, Müslümanlığın
yayılmasından,
Yecuç ve Mecuç’ten, kanlı ve zalim düşmandan, düşmanın Şeytan’la yapmış olduğu
anlaşmadan ve sıkça “sahte Peygamber Muhammed”den bahsedilmektedir. Ayrıca
Türkler tarafından feth edilen ya da onlarla hemen işbirliği yapan, onların
dinini kabul eden “Mohren” (zencilere) ve Araplara, Afrika’daki birçok ülkyeye
geniş yer verilmektedir. Yazar vaazda ayrıca Türkün hükümdarlığı altından o
lmay an ülkelerin neden onunla işbirliği yaptığı sorusunun yanıtını vermeye
çalışmaktadır.
Efferhen,
ilk neden olarak din birliği konusuna yer vermektedir. Bu bağlamda Müslümanlığı
kabul etmiş îran gibi ülkelerin, Hristiyanlığı yok etmek söz konusu olunca
bütün düşmanlıkları bir kenara bırakarak birleşeceklerini söylemektedir.
Hristiy anlığa yönelik eleştirilerine de yer veren yazar, Hristiy anların
birleşmek yerine birbirlerine karşı savaş yürüttüklerin ifade eder. Vaazının
sonunda Hristiyanların içinde bulundukları durumu “İsrail halkının” bir
zamanlar yaşadıklarına benzetmekte ve bunu Peygamberlerin açıklamalarıyla
kanıtlamay a çalışmaktadır.
Bundan sonraki vaazlarını daha kısa
tutan Efferhen buna rağmen, önceki vaazlarda ya da tarih bölümünde
anlattıklarını tekrarlamaktadır. Örneğin, beşinci vaazında Müslümanlığın
“gerçek dini engellediğini”, öldürmeyi emrettiğini, çok eşliliğe izin verdiğini
ve ahlaksızlığı teşvik ettiğini söyleyerek propaganda yapmaktadır. Ayrıca Osmanlıların[439],
kendi içlerinde de kan döktüklerini, karde şlerini ve akrabalarını
öldürdüklerini
dile getirmektedir. Anne ve babaların çocuklarından, çocukların ise anne ve
babalarından, ya da kardeşin kardeşten korktuğu ve Tanrı’nın onları böyle
cezalandırdığını vurgulanmaktadır. Ayrıca sonunda Tanrı tarafından yok
edileceklerini de, neredeye her vaazında olduğu gibi, belirtmektedir.
Altıncı
vaazında da Ezekiyel Peygamberin 38. bölümünü işleyen y azar kehanetler
doğrultusunda Mecuç’un ne zaman geleceğine ve hangi ülkeye saldıracağı konusuna
açıklık getirmeye çalışmaktadır. Efferhen düşmanın hem Doğu hemde Batı
Dünyasına ve iki denize birden hükmedeceğini belirterek soruyu y anıtlar. O
ayrıca Protestanlığı üst kimlik olarak kabul etmekte ve Luther’in Mecuç
konusuyla ilgili açıklamalarına geniş yer vermektedir. Sonrasında ise Mecuç’un,
yani Türklerin, kiliselere nasıl saldıracağı konusu işlenir.
Bir
sonraki bünyelerindeki zayıfladıklarını vaazda, Almanların kendi çekişmelerden
dolayı ve düşman karşısında savunmasız kaldıklarını düşündüğünü belirten
Efferhen,
Hristiyanların en zayıf ve hazırlıksız anını kollayan Türklerin, ilk fırsatta
saldıracağı konusunda uyarıda bulunur. Türkler bu vaazda da bilinen şekilde
ezelî düşman olarak tanımlanmakta ve yağmacılık ile itham edilmektedirler.
Ayrıca Türk İmparatoruna bağlılıkları dolayısıyla Bulgaristan, Macaristan gibi
ülkeler ve Türklerle işbirliği yapan diğer “hainler” açgözlü olarak
nitelendirilmektedir. Türk Kayzerini, Hristiyan ülkeler hakkında bilgilendiren
tüccarlar da hain o larak adlandırılmaktadır. Onların bu tutumu yazara göre
kehanetlerle de örtüşmektedir. Efferhen’e göre, kana susamış katillerin
(Türklerin) elinden kurtulmak için uy anık o lmak gerekmektedir. Uyanık
olmamalarından dolayı Hristiyanları budala o larak nitelendiren yazar, bu
konuda da uy arıd a bulunmuş olur.
Sekizinci
vaazında da yine Macaristan ve Rodos Adasına değinen Efferhen, buralarda
yaşayan insanların kendilerini en güvende sandıkları anda saldırıya
uğradıklarını dile getirmektedir. Yazara göre düşman beklenmedik bir
anda saldırabileceğinden, insanların her an tetikte olması gerekmektedir. 1395
yılında dindar olarak nitelendirilen I. Bayezid’in seferine de yer veren yazar,
Jouius adlı tarihçinin savaşa ilişkin görüşlerini aktarır[440].
Buna göre onun ordusu sanki yüzbinlerce insandan ve bütün milletlerden oluşmuş
kalabalıktaydı ve yeryüzünü kaplayan kara bulut gibiydi. Buna mukabil
Hristiyanların ordusu sadece 80 bin kişiden ibaretti. Bu ise kehanetlerle
örtüşmekteydi. Yazar ayrıca Yecuç’un gelişini sadece Ezekiyel peygamber
tarafından değil başka peygamberler tarafından da öngörüldüğünü, ancak bunların
Yecuç sözcüğü yerine düşman ya da putperestlerden bahsettiklerini belirtir[441].
Martin Luther’in Ordu Vaazına da yer veren yazar, onun iki düşmandan, yani Papa
ve Türklerden, söz ettiğini vurgular.
Sonraki
vaazında “sahte peygamber Muhammed” ve Papa’nın, Hristiyan dinini yok
edeceklerini söy ley en y azar bu bağlamda tekrar Luther’in Ordu Vaazına
değinir. Yecuçun av peşindeki aç bir aslan, yavrularını
kaybetmiş bir ayı ya da insan kanına susamış bir panter gibi saldıracağını
ileri süren Efferhen bu konudaki benzetmelere geniş yer ayırır. Tanrı’nın
Hristiyanlara ilişkin haklı öfkesini çok sayıda örneklerle açıklamaya çalışır
ve bundan sonraki sayfalarını bu konuya ayırır. Ayrıca Johannes Brenz’in ilk
vaazına yer verir ve onun Türkler hakkındaki açıklamalarını aktarır. Türklerin
yaptıklarını hatırlatarak Tanrı’nın öfkesini izah eden Brenz, vaazında
Türklerin sadece erkekleri katletmekle kalmadıklarını, hamile kadınları da
acımasızca kılıçlarıyla ortadan ayırdıklarını söylemektedir[442].
Türklerin bunu Tanrı’nın öfkesi sonucu yaptıklarını belirten yazar, okuyucuda
oluşabilecek bir yanılgıyı da ortadan kaldırmaya çalışır. Buna göre Türklerin
doğaları gereği böyle acımasız davrandıklarını düşünenlere bunun yanlış
olduğunu söyler. Brenz, ne kadar acımasız olursa olsun Türklerin sonuç
itibariyle insan olduğunu belirtir. Onların kadın ve çocuklara karşı gö
sterdikleri merhametsizlik, doğalarına mal edilmemeli, tam aksine Tanrı’nın
öfkesinin bir işareti olarak algılanmalı ve bu
yüzden Tanrı’nın habercisi olarak düşünülmelidirler.
Akdeniz
üzerinden korkunç sayıda gemi, insan ve silahla gelecek olan Yecuç karşısında
sadece denizdeki balıklar titremekle kalmayacak, yeryüzünde hareket halindeki
tüm canlılar titreyecektir. Efferhen’e göre kendini emniyette sayan hiç bir
kale, şehir ya da saray Tanrı’nın öfkesi ve dolayısıylaYecuç’un karşında ayakta
kalamayacaktır.
Onuncu
vaazda ise Danyal peygamberin on boynuz kehanetinden yola çıkan yazar, Türkleri
kana susamış ejderhaya benzetmekte, “kızıl ejderhanın” bütün dünyaya ve
boynuzlara sahip olacağını vurgulamaktadır.
Efferhen
onbirinci vaazında da Danyal peygamberin on boynuz kehanetini konu almaktadır.
Yazar ayrıca Musa Peygambere dayanarak Tanrı’nın Türklere karşı öfkeli olduğunu
ve onları sonunda yok edeceğini ileri sürmektedir. Buna göre Tanrı bir müddet
Türklerin adına sövmesine izin verecek ardından onları bunun için
cezalandıracaktır. Bundan sonra Onun Türklere verebileceği tüm cezaları
İncilden örnekler vererek sıralayan yazar, Türklerin diğer ülkelerin
insanlarını kılıçlarıyla öldürdükten sonra birbirlerine saldıracaklarını ileri
sürmektedir. Efferhen’e göre elde edilen ganimetlerin paylaşılması da kendi
aralarında kavgaya sebep olacaktır. Tanrı’nın verebileceği ikinci ceza ise Türk
savaşcılarının ellerinden zaferlerini almasının ardından onları hastalıkların
en kötüsü olan veba ile cezalandırmasıdır. Bir sonraki ceza ise onların üzerine
dolu ve yağmur y ağdırmak suretiy le gerçekleştirilecektir. Böylece açık alanda
duran düşmanı ya sel götürecek ya da dolu vuracaktır. Yazar konuyla ilgili
örnekleri saymaya devam etmekte ve sonuçta Tanrı’nın onların yenilgisiyle neler
hedeflediğini açıklamaktadır. O bununla sadece gücünü göstermekle kalmay acak
aynı zamanda bazı düşmanların din değiştirme sine de neden o lac aktır.
Onikinci
vaazda yazar tekrar Yecuç Mecuç kavramlarını açıklamakta ve öncesinde
belirtilen konuları işlemektedir.
Sonuncu
vaazda Tanrı’nın Hristiyanlara, Türklerin elinden kurtarmadan önce neden
böylesi bir düşmanı gönderdiği açıklanmaktadır. Ayrıca Türklerin ne şekilde
yenilgiye uğratılacağı da tekrar anlatılmaktadır. Türkler tarafından esir
alınan ya da onların tarafına geçen Hristiy anların günün birinde yine
ülkelerine ve dinlerine döneceğini söyleyen yazar, Luther’in Ordu Vaazı’na da
değinir ve onun da benzer şeyler söylediğini vurgular. Tanrı, Hristiy anları
bir kez düşmanın elinden kurtardıktan sonra ki, bununla mahşer günü
kastedilmektedir, bir daha asla onlara yüz çevirmeyecektir. Mahşer gününden
sonra Hristiy anları bekleyen güzel günlerden bahseden y azar, vaazının bundan
sonraki kısmını bu konuy a ay ırmaktadır.
Aşağı
y ukarı aynı dönemde yaşamış olan Jakob Andrea ve Heinrich Efferhen adlı iki
Protestanın vaazları karşılaştırılacak olursa, dikkat çeken bazı noktalar
ortaya çıkmaktadır. Buna göre iki yazar arasındaki en belirgin fark, Andrea’nin
çok daha sert bir üslup ile Türkleri yermesi ve Müslümanlığı karalamasıdır.
Buna mukabil Efferhen tarih bölümünde, tarihçi gibi bir tutum izlemeye
çalışarak daha az sövgüye yer vermiş, ancak bu eğilimini vaazlarda
sürdürmemiştir. Genelde Türklerin tarihi Andrea’nin de yaptığı gibi vaaz
içerisinde yer almaktadır. Buna karşın Efferhen vaazdan bağımsız olarak aray a
yerleştirilmiş bir bölüm ekleyerek uzun uzun Osmanlı İmparatorluğu tarihine ve
hükümdarlara yer vermiş ve onlardan, Andrea ile kıyaslandığında, daha fazla
övgüyle söz etmiştir. Efferhen ağırlıklı o larak İmparatorluğun gücünü
sergileme yoluna gitmiş, Andrea ise karalama yolunu tercih etmiştir. Ancak her
ikisinin de amacı, korkutmak suretiyle hem Hristiyanların ahlaki olarak
düzelmelerini hem de düşmana karşı koymalarını sağlamaktır. Ancak propaganda
amaçlı y azılan bu metinlerin tümünde, bazen övgünün yer almasına rağmen,
genelde son derece uygunsuz ve kaba sayılabilecek sövgü dolu bir dil
kullanılmıştır. Her iki y azarın metinlerinde dikkat çeken diğer husus,
vaizlerin metinlerini hazırlarken, kendi ifadelerine göre, detaylı araştırma
yapmış olmalarıdır.
Augustin
Neser’in Eine newe Catholische Predig. Auff des Türcken Niderlag, mit hülff
Gottes, durch den drifachen heiligen Catholischen Bund, beschehen (Yeni bir
Katolik vaaz. Tanrı’nın yardımı ve Kutsal Katolik üçlü ittifak sayesinde
Türklerin yenilgisi üzerine) adlı vaaz înebahtı deniz savaşında Hristiyanların
elde etmiş olduğu zafer dolayısıyla yazılan bir vaazdır. Augustin Neser, Yukarı
ve Aşağı Bavyera düküne atfettiği kitabının ön sözünde denizde elde edilmiş
zaferden dolayı tüm Katoliklerin, Tanrı’nın mucizesi karşısında şükranlarını
dile getirmesi gerektiğini söylemektedir. Hristiyanlığın ezelî düşmanına karşı
öncesinde görülmemiş bir zafer elde edilmesi vaazın konusunu oluşturmaktadır[443].
Teolog, gelecekte de Türklerin hatırlanması, onlara karşı silahlanılması, güçlenilmesi,
konunun düşünülmesi ve harekete geçilmesi için, bu vaazın yanı sıra ayrıca
Kutsal Roma İmparatoru Maksimilyan[444] için
hazırladığı Wie man dem grimmen Wüterich und
Christlichen blutsdurstigen Tyrannen/
in allweg widerstand thun möchte (Korkunç zalime ve Hristiyanlığın kana susamış
tiranına karşı her durumda karşı koymanın yolları)[445] adlı yazıyı vaazla birlikte
bastırdığını belirtir.
Vaazının
başında iyi kalpli Katolik Hristiyanlara seslenen Neser, düşmanın ordularını
denize gömen Tanrı’ya methiyeler söylenmesi için çağrıda bulunur. Yazar bir
yandan Tanrı’ya, “köpek ezelî düşman” ve “tahripçi” olarak adlandırdığı
Türklerin yenilmesinden dolayı minnettarlığını dile getirmek isterken, diğer
yandan oluşturulan Kutsal Lig hakkında bilgi vermek ister. Buna göre üçlü Lig
öncelikle Kutsal Papa, îspanya Kraliy eti ve Venediklilerin birleşmesi sonucu
meydana gelmiştir. Metnini üç aşamada ele alan Neser ilk olarak Tanrı’nın
Hristiyanlığa neden bu cezayı verdiği konusunu işlemektedir. Bundan sonra
böylesi bir cezaya karşı girişimde bulunulmalı mıdır sorusunun y anıtını vermey
e çalışmaktadır. Son olarak bu cezanın kaldırılması dolayısıyla, yürekten
Tanrı’ya seslenme ve O’na yönelme çağrısında bulunmaktadır. Yazar bundan
sonraki sayfalarda uzun uzun Türklerin ceza olarak gönderilmesine neden olan
Hristiyanların günahlarını anlatmaktadır. Dinî konularda gereken önemin
gösterilmemesinin ve O’nun emirlerine karşı gelinmesinin yanı sıra c imrilik ve
özellikle evlilikte sadakatsızlık konularına geniş yer vermektedir. Türklere
yönelik söy lemlere de detaylıca yer veren Neser, Türk ve Luther konusunu bir
arada işleyerek polemik yaratmaya çalışır. Teolog, Türklere karşı
direnilmelimidir sorusuyla başlar, Luther’in konu hakkındaki söylemlerini
aktarır ve onun Türklere karşı direnilmemesi gerektiğini söylediğini ve
yazılarında vurguladığını belirtir. Vaazın bundan sonraki kısımlarında da bu
tutum sürdürülür ve Türk konusuna day anarak Luther eleştirilir. Onun Papa
hakkında sarf ettiği olumsuz sözler eleştirilir. Luther’in Papa ile Türkleri
aynı kefeye koyması ve Papa’nın da en az Türkler kadar kötü olması söylemi
üzerine Neser kısa tarihî arka plan ile birlikte Türklere yönelik girişimlerde
bulunan tüm Papaların listesini verir[446].
Listenin sonunda yer alan Papa V. Pius için, Tanrı’nın ona, Lüteryanların tüm
günahlarına ve engellemelerine rağmen, “kana susamış Türk köpeğine karşı” büyük
bir zafer bahşettiğinden söz eder[447].
Türkleri denize b atırarak yok eden Tanrı uğruna ilahiler ve methiyeler
söylenmesi gerektiğini tekrar takrar vurgulayan yazar, Musa ve Firavun
benzetmelerinden fay dalanarak deniz savaşında elde edilen başarıyı y orumlamay
a çalışır. Türk’ü Firavun’a benzeterek düşman ordularının, denizde sulara
gömüldüğünü söyler. Buna karşın Tanrı’ya inananların ise Kızıldeniz’i aşarak kurtulduklarını
anlatan yazar, Hristiyanların da aynı şekilde Tanrı’nın y ardımıy la Türklerin
elinden kurtulduğunu ifade eder. Neser, denizde büyük zarara uğratılan
Türklerin karada da yenilgi almaları dileğinde bulunur[448].
Son olarak Tanrı’nın Kutsal üçlü ittifaka, Türklere karşı neden böylesi, daha
önce hiç duyulmamış bir zafer verdiği sorusunu y anıtlar ve savaşanların Kato
lik inançları doğrultusunda zafer elde edeceklerine y emin ettiklerini belirtir.
Denizin ortasında Türklere karşı
savaştıklarında ise îsa yardımlarına gelerek böylesi bir zafer elde etmelerini
sağlar. Düşmana karşı şövalye gibi savaşan Katolikler ise yazara göre bu savaş
sonunda kahraman olurlar. Vaazın sonunda ise Kutsal üçlü ittifakın Tanrı’nın
yardımıyla elde etmiş olduğu zaferin, bütün Katolik Hristiyanların, (Luther’in)
putperest öğretilerden uzak durmaları anlamına geldiğini iletir ve O’nun
Papa’yı, İspanya Kraliyetini ve Venedik donanmasını koruması dileğinde bulunur.
Görüldüğü
gibi Augustin Neser, Hristiyanların denizde elde etmiş oldukları bu zaferi,
genel olarak Protestanlara ve Luther’e karşı saldırı aracı olarak
kullanmaktadır. Bunun için Luther’in Türklere karşı savaşmama tutumunu şiddetle
eleştirir. Vaazında Türklere yönelik en fazla kullandığı sözler ise onların
Tanrı tarafından ceza aracı olarak gönderildikleridir. Ayrıca 16. yüzyılda
Türklere ilişkin adeta kalıplaşmış kavram niteliği taşıyan “ezelî düşman”,
“kana susamış köpek” gibi ifadelere de yer vermektedir.
İncelenen
üç yazar mezhep ayrılığı konusuna geniş yer vermiş ve bunları vaazlarında
detaylı işlemişlerdir. Protestan olanlar Papa’ya, Katolik olanlar ise
Lüteryanlara karşı vaazlar aracılığıyla saldırgan bir tutum sergilemektedirler.
Türklere bakış açısı ise her iki mezhepte eşit derecede olumsuzdur.
16. yüzyılda Almanya’da hâkim olan
Türk korkusu toplumun farklı kesimlerinde farklı boyutlarda ortaya çıkmaktadır.
Buna yönelik sınıflandırmalar çoğunlukla varsayımlardan ibaret olsa da, kesin
bulgulara da rastlanılmaktadır. Bu sınıflandırmalardan en önemlisi çiftçi
(köylü) ve burjuvaziye dayalı şehir kültürü ayrımıdır. Klein’e göre çiftçiler
geleneksel olarak Kayzere bağlılıklarıyla, şehir burjuvazisi ise Kaizere karşı
reformasyon hareketleriyle ön plana çıkmaktadırlar. Wittenbergli[449] Martin Luther çiftçi
geleneklerine, o zamanın metropolleri arasında yer alan Zürih, Basel ya da
Cenevre’den ve oradan gelen Zwingli, Erasmus, ya da Calvin gibi teologlardan
muhtemelen daha yakındı. Buradan apokaliptik bakış açısının sosyal anlamda daha
zayıf olanlarda daha çabuk benimsendiği görüşü ortaya çıkmaktadır. Çiftçi
kesimin sosyal olarak maruz kaldığı zorlu y aşam nedeniyle, dünyanın sonunun
geldiği düşüncesi hızla benimsenir. Toplumun elit ya da burjuva
kesimi
ise yaşam şartları gereği böyle düşüncelere daha uzak kalmaktaydı[450].
Bu ortamda etkin olmaya başlayan Luther’in çiftçiler tarafından benimsenmesi
şaşırtmamaktadır[4 51].
O her şeyden önce herkesin anlayabileceği basit ve kimi zaman argo bir dille
insanlara hitap etmiştir. Latince yerine Almanca konuşarak elit olmayan sınıfın
da düşüncelerini anlamasını sağlamakta ve böylece hızla toplum tarafından kabul
görmektedir. Kayzeri kimi zaman eleştirse de çoğunlukla ona bağlılığını ifade
etmektedir. Türk savaşları söz konusu olduğunda bütün sınıfları başarısızlıkla
suçlayan Martin Luther’e göre hiçbiri konuya gereken önemi göstermemiş, elinden
geleni yapmamıştır.
Luther
de birçok çağdaşı, örneğin Melanchthon gibi, Türk savaşları konusunda değişken
bir yapıya sahipti. îslamiyetin temsilcisi olarak kabul ettiği Türkler
hakkındaki görüşlerini sıkça dile getirse de, Türkler onun için esasen birçok
yönden sembolik düşman niteliği taşımaktadırlar. O’nun Türklerle ilgili
teolojik, siyasi ya da tarihî bakış açısı tamamen Papalıkla mücadelenin
etkisinde oluşmuştur. Papalıkla yürüttüğü savaş bütün sorunların üzerinde bir
yerdedir. Osmanlılar böylelikle onun için, gerçek politik rollerinden öte, daha
çok dinî, siyasi, ya da tarihî o larak yorumlanması gereken sembollerdir.
Dünyanın sonunun geldiğinin habercisi olarak kabul edilen Türkler, aynı zamanda
deccal olarak da benimsendiklerinden, Papalığın en büyük yardımcısı olarak
görülmekteydiler. Bu açıdan bakıldığında Luther’in tarihî olaylara sembolik
anlamlar yükleyerek yorumladığı ortaya çıkmıştır. Onun İslamiyet hakkında
derinlemesine bilgi sahibi olmadığı da söylenebilmektedir. Reformasyon
açısından bakıldığında ise Osmanlıların, yürüttükleri savaşlar dolayısıyla, bu
alanda en büyük katkıy ı yaptığı ortaya çıkmaktadır. V. Karl sürekli o larak
tehlike arz eden Osmanlılarla mücadele edebilmek için, Prote stanlara da
ihtiyaç duymuştur. Bu nedenle de Prote stanlığı askerî güçlerle bastırmak
yerine, çoğu zaman uzlaşma sağlamaya çalışmıştır.
Osmanlıların
eline geçen Hristiyan savaş esirlerine yönelik yaptığı açıklamalarda ise daha
rasyonel bir tutum sergileyen Luther, onlara genelde itaatkâr ve sabırlı
olmaları tavsiyesinde bulunur. Türklerin hâkimiyeti altında yaşayan
Protestanların, dinî höşgörü nedeniyle daha az baskılara maruz kalması onun
tarafından dikkate alınmaz. Çünkü bu sembolik anlamlar yükleyerek yorumladığı
Türklerle örtüşmez. Onun apokaliptik düşünce sistemi doğrultusunda
Hristiyanlarla-Müslümanların anlaşması ve y akınlaşması mümkün değildir, buna
misyonerlik faaliyetleri de dahildir. Bu anlamda iki din arasında
gerçekleşebilecek bütün diyalog çabalarına uzak kalmakta ve bunları red
etmektedir. Klein çalışmasında Luther’in Eski Çağ’a mı yoksa Yeni Çağ’a mı ait
olduğu sorusunu şöyle yanıtlamaktadır: Haçlı seferlerini red etmesi ve Osmanlılara
karşı yürütülecek olan bir savaşı politik alana y erleştirmesiy le Yeni Çağ
düşüncesine dahil edilebilmektedir. Sembolik tarih yorumlarıyla, deccal
kavramını ortaya koymasıyla ve bunlara Danyal yorumlarını eklemesiyle Orta Çağ
düşünce sistemi içerisinde yer almaktadır. Hristiyan-îslam
diyaloğunu tamamen red etmesiyle Orta Çağ’ın da gerisine düşmektedir[452].
Onun bütün yaşamı boyunca dile
getirdiği en büyük korkularından birisi, birçok çağdaşının da vurguladığı gibi,
Hristiyanların din değiştirmesi olasılığı idi. Gerçi hiçbir metninde Osmanlıların
misyonerlik yaptıklarını dile getirmemekte, tam aksine dinî tolerans
gösterdiklerini kabul etmektedir, ancak din değiştirmenin söz konusu yüzyılda
kesinlikle istisna olmadığı da tarafından göz ardı edilmemektedir. Tek tük din
değiştirme vakasının dışında Sırp ve Hırvatların, özellikle Bosna ve
Arnavutluğun yarısının Müslümanlığa geçtiği bilinmektedir[453].
Ayrıca sınır bölgelerinde y aşay anların ve e sirlerin bu tehdit ile karşı
karşıya kaldığını düşünen Luther, kendince önlem almay a çalışmakla geçikmez.
Batı dünyası tarafından örnek gösterilen Osmanlıların sosyal yapısı, özellikle
Sultan Süleyman’ın gücü insanları doğrudan etkisi altına almaktaydı. Ele
geçirilen bölgeler Osmanlılar için tehdit arz etmediği müddetçe değişikliğe
gidilmediğinden, var olan yapıya dokunulmadığından ve misyonerlik
yapılmadığından, bölge halkının sempatisi kazanılmaktaydı[454].
Söz konusu tehlikeler nedeniyle Luther, Türklere karşı vaaz ve dualarını
yazmaya başlar. Onun önderliğinde hızla y ay ılan bu eğilim sayısız dua ve
vaazın oluşumuna neden olur.
16. yüzyılda 329 dua tespit
edilmiştir. Bu sayıya “Betpsalmen” (dua ilahileri) ve “Betlieder” (dua
şarkıları) da dahildir. Ayrıca birden fazla kitapta yer alan dualar da bu rakam
dahilindedir. Çünkü bir duanın birden çok kitapta basılması, ya da bazı
duaların, yöresel ağızlara uy arlanarak yeniden yazılması toplumun bu konuya
verdiği önemi ortaya koymaktadır. Buna rağmen basılmış dua sayısının 400’leri
bulacağı söylenebilir. Küçümsenmemesi gereken bu sayılar Türk tehdidinin
boyutlarını ortaya koymaktadır[455].
Dua metinlerinin incelenmesi sonucu önemli bulgular elde edilmiştir. Bu
bulgulardan ilki, duaların ağırlıklı olarak hangi tarihte yayınlandığına
ilişkin bilgilerdir. Türklere karşı yazılan dualar en fazla 1560-1569 ile
1590-1599 yılları arasında ortaya çıkmıştır. Osmanlı ordularının bu tarihlerde
Viyana’ya doğru sefere çıkması, Türklere karşı yazılan dua metinlerinde ve Türk
literatürünün genelinde muazzam bir artışa neden olmuştur. Ancak dua
literatürünü en fazla etkileyen 1590’lı yıllardır. Almanların endişe içinde
yaşadığı bu yıllarda “Türk” bambaşka bir önem kazanmaktadır. Mahşer gününün
yaklaştığını sanan Hristiyanlar, Almanya’nın Türkler tarafından harap
edileceğine inanmaktaydılar. Böylelikle mahşer günü, “Türk’ün” geldiği ve
kıyameti kopardığı an o larak kabul edilmekteydi.
Araştırmalar
sonucunda tespit edilen diğer husus ise Türk dualarının mezheplere göre
dağılımıydı. İncelemeler sonucu ortaya çıkan sonuç Protestanların Türklere
karşı dua yazma konusunda kesinlikle daha etkin olduklarıdır. Ancak bu sonuç
Katoliklerin Türklere karşı dua etmediği anlamına gelmemektedir. Bu bağlamda
matbaanın önemine işaret ederek başta Luther ve Melanchthon gibi
reformatörlerin teknolojik olarak gelişen matbaacılıktan daha fazla
faydalandığını vurgulamak gerekmektedir. Türk savaşlarının özellikle Protestan
çevreler tarafından siyasi malzeme olarak kullanılması da “Türk dualarının”
hızla yayılmasına ve benimsenmesine neden o lmaktad ır. Türklerin elde etmiş
olduğu zaferler Protestanlarca Katolik mezhebinin zaafı o larak açıklanmakta ve
Papa’ya karşı kullanılmaktadır. Buna göre Katolikler yazınsal olarak Türklere
karşı daha az dua yayınlasalar da, bu onların korkmadığı, ya da Türkler
aleyhinde propaganda yapmadığı anlamına gelmemektedir.
Çalışmada
ağırlıklı olarak Protestanların Türk korkusuna yer verilmesi, çalışmanın Protestanlık
üzerine kurulu olduğu izlemini yaratabilir. Ancak bunun sebebi, daha öncesinde
de belirtildiği gibi, p rote stan bölgelerde deccal Türke ve Papa’ya karşı
duyulan korkunun daha fazla işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Böyle bir zamanda
Katolikler ve Protestanlar “Türk tehdidini” ideolojik olarak değerlendirerek
başta dua ve vaazlar kanalıyla Türk imgesinin oluşumuna katkıda bulunur. İki
mezhebin duaları esasen birbirinden farklı değildir.
Duaların
türlere göre incelenmesi sonucunda ise ortaya çıkan sonuç, özel bir kesime
yönelik olmayan Türk duaları adı altında toplanan grubun sayıca üstünlük
gösterdiğidir. Belirli bir kesime yönelik y azılmamış olan bu duaların o rtak
özelliği, Türklerin toplumsal ve siyasi tehdit olarak algılanmasıdır. Hristiyan
cemaati için yazılmış olan bu duaların işlevi, belirli bir okuyucu kitlesine
yönelik yazılan dualarla aynıdır. Sayı bakımından ikinci sırada yer alan kilise
duaları da olumsuz Türk imgesinin hızla yayılmasına neden olmuştur. Kilisenin
en etkin aracı olan bu dualar, Hamburg, Lübeck, Hanover, Hessen, Ulm Augsburg,
Leipzig, Brandenburg, Braunschweig, Württemberg, Wittenberg, Saksonya,
Magdeburg, Kassel vs. gibi Almanya’nın farklı eyaletleri ve şehirleri için
yazılmış ve bunlarla Türkler aleyhinde toplu halde propaganda yapılmıştır.
Çocuklara ve gençlere yönelik y azılmış Türk duaları da okuyucu kitlesinin
spesifik olmasından dolayı, önemli sayılabilecek miktardadır. Bu ise geleceğin
garantisi ve Hristiyanlığın teminatı olarak kabul edilen çocuklara verilen
önemi göstermektedir. Savaş ve ev duaları ise en az tespit edilen dualardandır.
Bunun nedeni ise bu duaların propaganda amaçlı kullanıma çok elverişli
olmamasından kaynaklanmaktır.
Kadınlara
yönelik duaların bulunmadığı da tespitler arasında yer almaktadır. Bu ise her
iki mezhep için de geçerlidir. Luther yazılarında kadınlara seslenmesine ve
Türk’ün gelmesi halinde başlarına gelecek kötü şeyleri sıkça konu olarak
işlemesine rağmen, onlara yönelik dua yazmamıştır. Ancak duaların büyük bir
kısmında Türkün savunmasız kadın ve çocuklara yapabileceklerine yer
verilmektedir.
bulunmamasıdır[456].
Elde edilen zaferler için y azılmış şükran duaları daha çok savaşı birebir
yaşamış olan Avusturya’da bulunmaktadır.
Bunun
sebebi ise Almanların, Türklerle olan savaşlara, Avusturya’ya göre daha az
katılmış olmasıdır. Zaman zaman Alman birlikleri, tehdit edilen Hristiyan
dünyasını, özellikle komşu ülke Avusturya’yı desteklemek üzere savaşa
katılsalar dahi, bu ülke dışında gerçekleşen bir savaştır ve insanları ülke
içinde gerçekleştirilen savaşlar kadar etki altına almamaktadır. Elde edilecek,
ya da elde edilmiş olan zaferler Almanları her ne kadar sevindirse de, çok
fazla duanın oluşumuna neden olmamaktadır. Çünkü ele geçirilecek olan ya da ele
geçirilen bölgeler, Alman toprakları dahilinde değildir.
Alman
dualarına kıyasla vaazların bu konuya daha fazla yer verdiği ortaya
çıkmaktadır. Vaazların, genelde dualara göre daha uzun ve eğitici olması,
konuyu ay rıntılı olarak işleme ve dinleyicilere sunma imkânını beraberinde
getirmektedir. Bu da vaazların savaş ve zafer konusunu daha fazla işlemesine
neden olmaktadır.
Duaların
incelenmesi sonucunda ortaya çıkan diğer bir bulgu ise bazı duaların birden çok
kitapta yer almasıdır. Genelde hiç değişikliğe
uğratılmayan bu metinlere, bazen yazar adı eklenmekte, bazen ise bu bilgi
elimine edilmekte, ya da başlık kısaltılmaktadır. Ancak çoğunlukla içeriğe
dokunulmamaktadır. Örneğin Martin Luther’in “Himmlischer Vater, wir haben’s ja
wohl verdienet, daŞ du uns strafest, (...)” (Yüce Tanrım, bizi cezalandırmanı
hak ettik) adlı dua, Geystliche KriegŞrustug. Wider den Türcken (...) (Türklere
karşı ruhani savaş hazırlığı )[457] adlı anonim bir çalışmanın yanı
sıra, Friedrich Roth[458], Rupert Erythropilus[459], Georg Miller’in[460] v.b kitaplarda yer almaktadır.
Genelde birden çok çalışmada yer alan metinler, propaganda açısından hem Türk
imge sine geniş yer vermiş, hem de Hristiy anları, Türk korkusuy la yola
getirmeyi hedefleyerek, eğitici unsurlar barındırmıştır. Duaların birden fazla
kitapta yer alması kimi zaman y azarın ya da duanın popülaritesine de bağlıdır[461].
Son
olarak Türklere karşı okunan dualarla ilgili söylenilmesi gereken ise duaların
birbirlerine fazlasıyla benzemeleridir. Duaların neredeyse tümü aynı yapısal
özelliklere sahiptir ve kalıplaşmış öğeler barındırmaktadır. Duanın giriş
kısmında günahların itiraf edilmesi ve Tanrı tarafından verilen cezanın hak
edilmesi konuları ele alınmaktadır. Tanrı’nın ceza olarak Türkleri gönderdiği
bilgisi de çoğunlukla giriş bölümünde yer alan ifadelerdendir. Gelişme kısmında
ise Türklerle ilgili kullanılan imgeler bulunmaktadır. Propaganda amaçlı
yazılan bu metinlerde olumsuz Türk imgesi ve savaş konuları en çok bu bölümde
kullanılmaktadır. Sonuç kısmında ise Tanrı’ya, Hristiyanları düşmanın elinden
kurtarması halinde şükredileceği bildirilmektedir. Bu genel şemaya ve Türklerle
ilgili kullanılan kavramlara d ay anarak Türkler aleyhinde y azılan duaların
öngörülen belirli kalıplar dahilinde oluşturuldukları söylenebilmektir.
Türklere
karşı y azılan vaazların incelenmesi sonucu da benzer bulgular tespit
edilmiştir. Vaazların dualara oranla daha uzun olması, vaizin Türk konusuna
daha fazla yer verebilmesine ve buna bağlı olarak daha saldırgan bir tutum
izleyebilmesine neden olmaktadır. 16. yüzyılda Almanya’da bu amaç doğrultusunda
yazılan vaazlar, tıpkı dualarda olduğu gibi, tarihî olayların etkisi sonucunda
ortaya çıkmıştır. Viyana’nın Osmanlılarca tehdit edilmesi ve elde edilen bazı
zaferler, vaazların oluşumunu tetikleyen başlıca tarihî o lay lard ır. Tehdidin
artış göstermesiyle doğru orantılı o larak vaazların sayısında da artış
görülmektedir.
Söz
konusu yüzyılda 30 farklı yazar tarafından basılmış 178 vaaz tespit edilmiştir.
Ancak tıpkı dualarda olduğu gibi, vaazlarda da bu sayısın daha yüksek olduğunu
söylemek mümkündir. Vaazların yıllara göre dağılımı ise şöyledir: 1500-1519
yılları arasında Türklere karşı basılmış vaaz bulunmamaktadır. 1520-1529’da ise
tek bir vaaz tespit edilmiştir. 1 530-1 539 arasında 22 vaaz yazılmıştır.
1540-1559 yılları arasında hiç vaaz yazılmamışken, 1 560-1 569’da 17,
1570-1579’da 16, 1580-1589’da ise 12 vaaz bulunmuştur. Vaazların çoğunluğu ise
1 590-
1599
yılları arasında basılarak % 60’dan fazlasını oluşturmaktadır. 110 vaazın
yazılmış olduğu bu son on yıllık periyotta, insanlar tıpkı dualarda olduğu
gibi, Türklerin gelmesiyle, kıyamet gününün de geleceğine inanmaktaydılar.
Vaazlarda
daha kesin rakamların verilebilmesinin sebebi, bu türün daha iyi tanımlanmış ve
diğer dinî metinlerle fazla karışmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Buna
karşın duaların sayısını kesin olarak tespit etmek mümkün olmamaktadır. Çünkü
dua kavramı 16. yüzyılda henüz kesin o larak tanımlanmış bir kavram değilidir.
Luther’in ağzından çıkan sözler bile zaman zaman duaya dönüştürülmüştür.
Elbette duaya dönüştürülen sözlerin hepsi kalıcı olmamış, ancak hangi sözlerin
duay a dönüştürüldüğünü de günümüzde tam o larak tespit etmek mümkün değildir.
Ayrıca bu türün, kilise şarkısı, ilahi, ya da halk şarkısı olarak da kabul
gördüğü bilinmektedir. Bunun haricinde bu çalışmada ele alınmay an Latin
dilinde yazılmış olan dualar da
bulunmaktadır.
Türk
imgesinin 16 yüzyılda büyük önem taşıdığı ve metinlere aktarıldığı çalışmada
sıkça dile getirilen konular arasında yer almıştır. 100 dua üzerinden yapılan
sözcük taramaları sonucunda Türklerle ilgili hangi sözcüklerin daha fazla
kullanıldığı tespit edilmiştir. Buna göre 16. yüzyıl Almanya’sında “Türk”
kavramının, neleri çağrıştırdığı ve “Türkler”in hangi sözcüklerle tanımlandığı
ya da özdeşleşirildiği ortaya konulmuştur. Türk imgesiyle ilgili olarak en
fazla kullanılan ilk 11 kavram şunlardır:
Türk, Türkler |
Türk, Türke Türken, Türkisch |
|
düşman, düşmanlar; Hristiyan düşmanı; düşman;
Tanrı’nın, Hristiyanlığın, kilisenin, düşmanlık, düşmanca, ezelî düşman,
amansız |
Feind, Feinde (de
Menschen, Christenfeind, Feinde (Gottes Christenheit,
Kirche), Feindschaft, feindlich, Erbfeind Erzfeind, Todesfeind |
|
düşman |
|
|
kan dökmek, kana
susamış köpek; kan (Hristiyanların); kana susamış;
gözünü kan bürümüş |
Blutvergiessen; Bluthund;
Blut (de Christen); blutdürstig; blutgierig |
|
despot, (tiran, zalim, gaddar), despotlar,
despotluk, despotça 1 1 |
Tyrann, Tyrannen Tyrannei, tyranniscl 1 |
|
zulüm, zalim |
Grausam, Grausamkeit |
|
mukaddesata sövmek; Tanrı’ya sövmek; Tanrı’ya
söven, küfürbaz |
(Gottes)Lâsterung
lâstern (Gott) gotteslâstrig,
Lâstermaul, lâsterlich |
|
cinayet, katil, öldürücü, adam öldürme,
öldürmek, katletmek, ölmek, |
Mord, Mörder mörderisch, Totschlag, umbringen,
umkommen, |
|
öldürmek
(insanları, bedenleri, ruhları) |
(er)morden, (Menschen,
Seele) |
Leib |
sıkıntı; sıkıntı çekmek (Türklerden dolayı) |
(Türken verursachen) Not Notleiden (Vorstehende,
groŞe, schwere Not verursacht durc den Türken) |
|
korkunç, tüyler ürpertici, |
greulich, (n) |
Greue |
menfur |
|
|
lekelemek, kirletmek (Tanrı’nın
adı, bedenleri, kadın ve kızları (bakireleri),
esir Hristiyanları; maskara, Türklerin maskarası olmak |
schânden (Gotte Namen, Leiber Frauen un< Jungfrauen,
gefangene Christen),
Schand (zur Schande de Türken werden) |
|
korku, korkunç, korkmak,
korkutmak |
Schrecken,
schrecken schrecklich, erschrecklich, erschrecken , |
Listenin
başında 196 kez tespit edilerek “Türk”, ardından ise 177 defa yer alan “düşman”
sözcüğü yer almaktadır. Bu da Türklere karşı yazılan her duada ortalama olarak
“Türk” ve “düşman” kavramlarının neredeyse iki defa kullanıldığını
göstermektedir. Böylelikle “Türk” ve “düşman” sözcüklerinin metinlerde yan yana
ve birebir ilişkili oldukları açıkça ortaya çıkmıştır. Metinlerin % 60’ından
fazlasında yer alan kavramlar ise “Türklerin kan dökmeleriyle” ve “tiran”
olmalariyla ilgili yer alanlardır. Metinlerin yarısından fazlasında yer alan
kavram ise, 54 defa bulunan “zülüm”le ilgili olanlardır. Duaların neredeyse
%50’sinde yer alan diğer kavram “sövmek” hakkında olandır. Buna göre Türkler en
faz la “mukaddesata” ya da “Hristiyan Tanrı’sına sövmektedirler”. Türklerin
katil olduklarına ilişkin kavramlar ise dualarda %40’ları aşmıştır. Hristiy
anlara göre Türkler insanları, kadın, erkek, çocuk, genç ve y aşlıları,
bedenleri, ruhları ya da maneviyatı öldürmekte veya katletmektedirler.
Türklerin büyük “sıkıntıya” neden oldukları, ya da “Hristiy anları bekleyen büyük sıkıntıların” dile getirilmesi % 40’ları bulmaktadır.
“Korkunç”, “tüyler ürpertici” ya da “menfur” oldukları ise dualarda yaklaşık
olarak % 30 oranında vurgulanmıştır. Yine duaların neredeyse % 30’unda tespit
edilen kavram “lekelemek” ya da “kirletmek” ile ilgilidir. Buna göre Türkler
Tanrı’nın adını, insanların bedenlerini, kadın ve kızları (bakireleri) ve esir
Hristiyanları kirletmekte ya da lekelemektedirler[462].
Metinlerin % 25’inde Türklerin korkuttukları ya da korkunç oldukları ileri
sürülmektedir. Ancak burada verilen sayı ve orantıların dışında da ayna anlama
gelen, ancak farklı yazılan sözcüklerin varlığına dikkat çekmek gerekmektedir.
Bunların da katılması halinde aynı anlama gelen kavramların oranlarının yine
çok daha yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.
Batılı
y azarlar tarafından acımasız, zalim vs. o larak tasvir edilen Türklerin savaş
esnasında ya da savaş sonrasında esir Hristiy anlara y apacaklarına dualarda,
sözcük taramalarından da anlaşıldığı üzere, geniş yer verilmektedir.
Oysaki “Savaşta ele geçen kâfirlere,
kadın çocuk ve ihtiyarlara nasıl muamele edileceği dini kurallara bağlanmıştır”[463].
Konuyla ilgili kalıplaşmış sözlerin dualarda fazlasıyla yer alması, onların
provokatif işlevleriyle ilgilidir.
Protestan
ve Katoliklerin dua ve vaazlarında ortak olan bir diğer özellik ise Türk
gücünün Hristiyanlık için tehlike arz ettiği gerçeğidir. Türk-Hristiyan
sorunsalı olarak adlandırılan bu tehdidin aşılmasına ilişkin çözümler ise
ağırlıklı olarak manevi alanda aranmaktadır. Dünyevi çabalarla Türklere karşı
konulması gerektiği her ne kadar dua ve vaazlarda dile getirilmiş olsa da, esas
kurtuluşun bu olmadığı görüşü de benimsenmiştir. Savaşlarda Türklere karşı
zafer kazanmanın yegâne yolu, Tanrı’nın yardımlarını esirgememesi sonucu elde
edilecektir. Tanrı’nın Hristiy anların yanında yer alıp almaması ise, onların
günahlarını bağışlamasıyla doğru orantılı olduğundan, zafer elde etmelerini
belirleyen başlıca unsurdur. Tüm bu karamsar bakış açısına rağmen hem
Protestanlar, hem de Katolikler dua ve vaazlarında insanları ümitsizliğe sevk
etmemektedirler. Metin içerisinde kimi zaman Türklerin muazzam gücü anlatılsa
da, dua ya da vaazların sonunda Hristiyanların askerî güçlerine ilişkin
şüphelere meydan verilmemektedir. Hristiyanlığın aşılmaz olduğu, askerî
güçlerinin ise başarılı olacağını vurgulayan metin yazarları, Hristiyanların
içinde bulunduğu kötü durumu yansıtmamaya büyük özen göstermektedirler. Alman
İmparatorluğunun güçsüzlüğü, askerî güçlerin çaresizliği ve çağının gerisinde
kalan toplumsal düzen hem dua hem de vaazlarda propaganda yoluyla aşılmaya
çalışmaktadır. Oysaki bunun böyle olduğu Avrupalıların büyük çoğunluğu
tarafından da kabul edilmekteydi. Alman İmparatorluğuna ve daha genel bir
ifadeyle, Hristiyan Dünyasına ilişkin bu değerlendirmeler, toplumun Türklere
karşı savaşma ve direnç gösterme azmini azaltacağından endişe eden hükümet
yetkilileri var olan bu negatif imgenin özellikle dinî metinler vasıtasıy la
tekrar düzeltilmesi için talimatlarda bulunurlar. Böylelikle Türk tehdidi 16.
yüzyılda var olan politik ve siyasal düzenin stabilize edilmesine y aray an
propaganda aracı olarak da kullanılmaktaydı. Toplumun Alman İmparatorluğuna her
alanda sarsılmış olan güveni bu yolla yeniden inşa edilmeye çalışılmaktaydı.
Var olan bu düzenin İmparatorluğun devamlılığı ve güvenliliği için vazgeçilmez
olduğu, dinî metinler sayesinde insanlara empoze edilerek, toplumun olumsuz
bakış açısısı ya da ele ştirileri giderilmey e çalışılırdı.
7.
KAYNAKÇA BİRİNCİL KAYNAKLAR
Andreae,
Jakob (d. Â.): Dreyzehen Predigen vom Türcken. In wölchen gehandelt würdt von
seines Regiments Ursprung/ Glauben unnd Religion/ Vom Türckischen Alcoran/ unnd
desselben grundtlicher Widerlegung durch sein selbs deŞ Alcorans Zeugnussen/
Von seinem Glück und Wolfart/ warumb jme Gottt so lange zeit wider sein arme
Christenheit zugesehen/ Wie jhme zubegegnen/ und wider jhne glücklich
zustreitten/ Und von seinem endtlichen Undergang. Geprediget durch Jacobum
Andree/ D. Probst zu Tübingen, unnd bey/ der Universitet daselbsten Cantzlern./
Allen Christen, besonders an den Turckischen Grântzeni nutzlich unnd tröstlich
zulesen. Den Innhalt einer jeden Predig, würstu Christlicher Leser gleich
hernach finden./ Gedruckt zu Tübingen bey Ulrich Morharts Wittib. 1569.
Anisius,
Michael: CONCIO THRENODICA, Das ist: Ein Klagpredigt/ bey gemainer Proceszion
und Bittfahrt/ wider unserem allgemainen Erbfeindt dem Türcken: geschehen zu
Bamberg den 19. Octobris / Verschinens 94. Jares: im Barfüsser Closter. Durch
F. Michaelem Anisium, in unser lieben Frauwen Pfarr-Kirchen daselbst Predigern.
(...) Gedruckt zu Dilingen/ durch Johann Mayer. M.D. XCV.
Anisius,
Michael: Siben Catholische Predigen/ Bey gemeinen Processionen / Kirch vnnd
Bittfahrten wider deB Christlichen Namens Erbfeind dem Türcken/ gehalten zu
Bamberg/ im 4. vnnd 95. Jar. Durch F. Michaelem Anisium Franciscanum. Gedruckt
zu München /bey Adam Berg. 1599
Assum,
Johannes: Türckenpredigten vber den LXXIX. Psalmen. JN welchen gründlich vnd
auBführlich gehandelt wirdt von dem grausamen /...Krieg deB Türcken wider die
hey lige Christenheit:... Sampt angehenckter kurtzen AuBlegung deB XLVI.
Psalmens:... Gehalten Zu Weickersheim in der Graffschafft Hohenlohe. Durch M.
IOHANNEM ASSVM. Hoffpredigern vnd Superattendenten daselbsten. Gedruckt zu
Franckfurt am Mayn/durch Johann Spies. M.D.XCV. 1595. (Herzog August
Bibliothek- Wolfenbüttel)
Bachmann,
Zacharias: Heerpredigt widern Türcken. Christliche vnd Trewhertzige Erinnerung/
von denen Zeichen/ Welche/ wie vnser lieber Herr vnd Heiland Jesus Christus
saget/ an der Sonnen/ dem Römischen Reich/ vnd dem Mond der Christlichen
Kirchen/ Vor seiner herzunahenden letzten herrlichen Zukunfft geschehen sollen.
Jtem/ Von dem jetzigen Kriege in Vngern/ der nach Hiltenis Prophecey/ eine
allgemeine verenderung/ und als etliche Christen nach Sybillen, Hydaspis vnd
Lactantij Weissagung halten/ den Keyserlichen Sitz aus Occident von Rom wieder
in Orient gen Constantinopel transferiren, und dorauff den Jüngsten Tag bringen
wird. Allen Christen/ hohes und niedriegen Standes/ in vorstehender wiedern
Erbfeind der Christenheit Kriegsrüstung/ nützlich und trö stlich zu wissen und zubetrachten.
Gehalten zu Bischoffswerda/ den andern Sontag im heiligen Advent/ des
M.D.XCIII. Jahrs durch Zachariam Rivandrum D. DreBden/ gedruckt durch Matthes
Stöckel M.D.XCIIII. (1594).
Baden, Sebastian von: Geistliche
Kriegsrüstung/
wider den gemeinen Blutdurstigen Tyrannen/ und Erbfeindt Christliches Namens/
den Türcken: darinnen der lânge nach verfasset/ und angezayt wirdt welcher
waffen/ und mit was Waffen eygentlich/ neben der eusserlichen Gegenwehr/
ermeldtem Erbfeindt/ zu diser/ und anderer zeyt/ glücklichen/ mit unfâhlbarer
Hoffnung der langerwünschten Victorien zubegegnen sey: Allen und jeden Fromen
Gottseligen Christen insonderheyt aber denen/ ...gestellet Durch SEBASTIANVM
von Baden ABBTEN deB Ehrwürdigen Stiffts/ vnd GotteshauB Bruck bey Znaym/
Praemonstratenser Ordens. Gedruckt zu Bruck an der Jena. 1595. [Druckerei des
Prâmonstratenserstifts]
Brentel,
Jörg: Ain Trostspruch wider den Türcken. Man thut yetzt allenthalben sagen/ Ach
Gott wer nur der Türck erschlagen. Erkenn dich selbs/ ware Büp würck. Gott
sendt dir hilff wider den Türck. Zur Hilff ist er allzeit berait/ Wie dip
Büchlein seyn kurtz anzaigt. Unkrechtigkait/ Sünd/ Laster/ Schandt/ Treibt den
Türcken zu uns inns landt. Augsburg: Phillip Ulhart d.Â.
1531.
Brenz,
Johannnes: Zwo vnd zwaintzig Predig den Türckischen krieg/ vnd ander zufallend
vnfall betreffend/ sampt aim bericht/ weB sich darinn zuhalten/ durch Johan
Brentzen gepredigt. Mit einer vorrhed D. Martin Luthers. Newlich durch
Sebastian Coccyum verteutscht. (Gedruckt zu Nurmberg durch Friderich Peypus
Brenz,
Johannes: Türcken Biechlein. Wie sich Prediger und Laien halten sollen, so der
Türck das Teutsche Land überfallen wurde. Christliche und notdürfftige
underrichtung, durch Johann. Brenz. Augsburg, 1537.
Caspar,
Johann: Zwo christliche Sieg und Lobpredigten/ wegen etlich ansehlicher
Victorien wider den Türcken. ANNO DOMÎNÎ
1593.
Gehalten durch Den hochwirdigen in Gott Vattern und herrn/ herrn Johann Casparn
Bischoffen zu Wienn in Osterreich/ Röm: Kay: Mt:zc. Rath. ... Gedruckt zu Wienn
in Osterreich/ bey Leonard Formica. 1594
Chalcondyles,
Loanicus: Türk împaratorluğu’nun Yıkılışına Dair Kehanetler Kitabı. Yayına
hazırlayan: Altındal, Aytunç. Ankara: Destek, 2007.
Clemens Bischoff: JubilJahr/ Des
allerheyligsten
Vatters und Herrn/ Herrn Clementis/ aup Götlicher fürsehung Babst/ dip Namens
des Achten. Gott den Allmechtigen in gegenwürtiger obligender/ der heiligen
Catholischen Kirchen Gefahr und Noth/ anzurüffen. Passau, Anno 1595.
Cordatus,
Konrad: Ursach warumb Ungern verstöret ist, Und ytzt Osterreich bekrieget wird.
Mit anzeigung, Wie man widder den Türcken kriegen, Und das Feld behalten soll,
an das Kriegsvolck unsers Genedigsten Herren, Herr Jo. Churfüsten zu Sachssen
zc. widder die
Türcken.
mit sampt einem gepet. Durch Conradum Cordatum Prediger zu Zwickaw. 1529
[Erfurt: Melior Sachse d. Â.]
Dietrich,
Veit: Der xx. Psalm Davids/ Wie man für unser Kriegszvolck recht betten/ und
sie sich Christlich wider den Türcken schicken/ und glückselig kriegen sollen.
AuŞgeleget durch Vitum Dietrich/ zu Nurnberg Prediger. 1542. Gedrückt/ zu
Nürnberg/ durch Johan vom Berg/ und Ulrich Neuber.
Dillherr,
Johann Michael; Gygler, Andreas (Hg. Balthasar, Müller): Gebet-Büchlein wider
den Türcken. Nürnberg: Endter, 1664.
Efferhen,
Henricus: XIII Christenliche Predigten auB dem XXXVIII. und XXXLX./ Capitel
Ezechielis./ Von/ Gog unnd Magog,/ oder den Türcken... In welchen angezeiget
wird/ daB das Mahometische Reich/ so under des Mahomets gesâtz seinen anfang
genomen/ seye von Gott dem Herrn/ als ein besondere Rütte/ zu straff den
Christen erweckt/...Mit erzelung vom anfang/ ursprung/ und zunemung des
Mahometischen Keyserthums/...alles verfaBt vnd beschriben Durch Henricum
Efferhen der H.Schrifft Doctor. StraBburg. Gedruckt durch Theodosium Rihel/ Anno
1571.
Egenolff,
Paulum: Christliche Gebett wider das grausame wüten deŞ Erbfeindes der
Christenheit deŞ Türcken in diesen letzten zeiten für das heyl und Wohlfahrt
unsers lieben Vatterlande Teutscher Nation und der ganzen christenheit Alten
und Jungen fürgeschrieben. Im Oberfürstenthumb Hessen. Gedruckt zu Marpurg,
1595.
Erythropilus,
Rupert: Weckglock, darinnen die schlaffende Teutschen wider die wachende
Türcken aufgewecket werden. Frankfurt am Main, 1595.
Fickler,
Johann Baptist: Trewhertzige Warnungsschrifft an die Stânde zu Regensburg auf
dem reichstag daselbst. München, 1598.
Franck,
Kaspar von Joachimstal: Ein Gebet der Christlichen Kirchen inn Sanct
Joachimsthal inn dem jetzigen Türckenzug Auss dem XX. Psalm etc. Gedruckt zu
Nürnberg durch Ulrich Newber und Diterich Gerlatzen, 1566.
Franckemann,
Georg: Ein christlicher Trostspruch wider den Türcken/ zu lieb vnd Ehren inn
ReimenweiB gestelt. Durch Georgium Franckeman/ von Hall/ Poet. Den
Ehrnthafften... Weisen Herrn/ Cammerer vnd Rathe des bermbten Marcks
Eckenfelden... M.D. LXXII. 1572
Freder,
Johannes d.Â.: De lxxix.Psalm/ den me wedder den Törcken beden schal
/Uthgelecht dorch M.Johan Freder. Mit einer Vorrede D. Johannes Epini an de
Christlike Gemene tho Hamborch. Item wo sick Predigers unde Leyen holden
schollen/ so de Törcke dat Düdesche Landt öuerfallen wörde/ Nödige
Underrichtinge dorch Heren Johan Brentz. M.D.XLV. [Wittenberg]
Frey
herr, Ulrich: Probierte rüstung, Wider allerlay feind, wie starck sie seind,
Fürnemblich aber wider die feind des Christlichen namens vnnd glaubens, Türcken
vnd Tattern, darzu gut, die buB, vnd besserung des lebens, Gott lieben, Gott
loben, Gott ehren, vnd nicht also lestern, zc. Alles auB Heiliger unnd
Göttlicher Geschrifft, den betrübten frommen Christen zu trost, den Sündern zu
ainer warnung und besserung, zc. Durch M. Vdalricum Freyherr von Lewkirch,
Dechant vnd Pfarherrn zu Mündelhaim. Gedruckt zu München, bey Adam Berg. Anno
M.D. LXIX. 1569.
Garberus,
Henricus: Ein christlich Gebet, tâglich wider den Türcken zu beten.
Georgius,
de Hungaria: Tractatus de Moribus, condictionibus et nequita Turcorum. Traktat
über die Sitten, die Lebensverhâltnisse und die Arglist der Türken. Nach der
Erstausgabe von 1481 herausgegeben, übersetz und eingeleitet von Rinhard
Klockow. Köln, Weimar, Wien: Böhlau, 1993.
Glaser,
Theophilus: Türcken-Büchlein. Wie sich Prediger und Zuhörer halten sollen/ So
der Türcke das arme Deutschlandt uberfallen würde.
In
etlichen Predigten: Aus Gottes Seligmachendem wort/ Von hohen Geistreichen
Lehrern gefasset. Samt herzlichen und andechtigen Gebetlein. Allen rechten
waren Christen/ Hohes und Nidriges Standes/ in diesen letzten gefehrlichen
Zeiten/ zur Warnung in Druck vorgefertigt. Durch M. Theophilum Glaser Pastorem
und Superintendentem zu Dreszden, 1594.
Gretern,
Jacobus: Newen Jars Predig, Von der New Alten Sitten und Sünden, dieser zeit
unnd Leut: wie selbige durch Gottes gnad hinzulegen, und zu verbessern.
Gehalten durch M. Jacobum Gretern, Prediger und Decanum zu Schwabischen Hall.
Getruckt zu Tübinge, bey Alexander Nock, 1592.
Heidenreich,
Esaias d.Â.: Sechs und Zwanzig BuŞpredigten uber den Propheten Joel/ auff die
gelegenheit jetziger beschwerter und letzten zeit/ allen recht gleubigen
hertzen zu heilsamer Lehr und trost gerichtet und geschrieben/ durch Esaiam
Heidenreich/ der heiligen Schrifft Doctor. Gedruckt zu Leiptzig bey Georg
Defner.
1581.
Heidenreich,
Esaias d.Â.: Zwölf Türcken Predigten vber den Neun vnd siebentzigsten Psalm/
Herr es sind Heiden in dein Erbe gefallen/ etc.. Allen bekümmerten Christen in
dieser geschwinden zeit zur lehr vnd trost geschrieben/ Durch Esaiam
Heidenreich D. 1582. Leipzig. (Gedruckt...bey Georg Defner...) [für Henning
Grosse]
Heyden,
Sebaldus: Wie man sich in allerlay nötten/ des Türcken/ Pe stilentz Theürung/
z.c. trö sten/ den glauben stercken/ vnd Christliche gedult erlangen soll/ AuB
siben sprüchen heyliger schrifft kürtzlich angezeigt/ Durch Sebaldum Heyden.
M.D.XXXI. 1531(Gedrückt zu Nüremberg durch Friderich Peypus.) d.Â.: Das siebend
Capitel Danielis/ von des Türcken Gotte sle sterung vnd schrecklicher morderey
mit/ unterricht Justi Jonae. [u. Philipp Melanchton] Wittenberg, (Gedruckt
durch Hans Lufft.), [1530].
Kretz,
Matthias: Ein sermon vo dem Turcken zug. Durch D. Mathiam Krecz zu MoŞpurg/ in
sant Castelsstifft gepredigt. 1532. Wider übersehen vnd Corrigirt. (Gedruckt in
der Fürstlichen Stat LandŞhut/durch Johann Weyssenburger/ bey sand Jobst zu dem
weyssen SchoŞgatteren...) [1533]
Lachkern,
Jakob: Ein Christlich Bethgesang zu GOTt vmb gnedige Errethung vnnd hilff wider
den grewlichen Blutdürstigen Erbfeind des Christlichen Glaubens den grausamen
Türcken. Jm Thon/ Erhalt vns Herr bey deinem Wort/ zc. Durch / Jakob Lachkern/
Pfarrer zu Wissentz 1566. Jar. (Gedruckt zu Regenspurg/ Bey Hanns Burger.).
Lauch,
Johannes: Ein vnd DreiŞig Türcken Predigten/ vber das 38. vnd 39. Capitel des
H. Propheten Ezechielis. Von Gog vnnd Magog: Jnn welchen gehandelt wirdt von
deŞ Türcken herkommen vnd Vrsprung von seiner Religion vnd Alcoran/sampt
einfâltiger wider=legung desselbigen... Gehalten Anno 95. vnd 96. in der
Fürstlichen Pfaltzgrâuischen Statt Velburg/ Durch M.Johannem Lauch/ Pfarrern
vnnd Superintendenten daselbsten. Jetzund...in offentlichen Truck verfertigt...
(1599).
Leucht,
Valentin: Wieder den Erbfeindt den Türcken Ein Christliche warnung und
Buszpredigt/ uber das sechste Capitel deŞ Propheten Jeremie/ darinnen klarlich
auŞgeführet wirdt die grawsame Tyranney deŞ Türcken / was die H. Schrifft von
derselben meldet /was auch für bewegliche Ursachen deren sey en/ wie unnd mit
welchen Waffen der Türck könne uberwunden und der Christenheit Fried und Segen
gegeben werden/ sambt zweyen angehengten Gebetten wider den Türcken /alles auŞ
H. Schrifft gepredigt und gestellt / Durch Herren Valentin Leüchthium deŞ H.
Apostolischen Stuls Prothonotarien und Predigern.
Gedruckt
in der Churfürstl. Statt Meyntz durch Heinrich Breem. Jm Jahr Christi, M.D.XCV
(1595).
Leudtholdt,
Matthaeus: Betbuch Von Vielen Schönen Ausserlesenen... Gebeten / aus den
Psalmen vnd Biblischen Historien/ derer sich die Könige/ Fürsten vnd Propheten
im alten Testament gebrauchet/sampt vielen andern/ so aus ... Gelehrter Leut
Schrifften vnnd Bethbüchern zusammen gezogen sein/ auch etzlichen Christlichen
Gesengen/ Collecten vnd Kirchen Gebeten. Wie man diesselben jyzo in
vorstehender Noth vnd Gefahr der gantzen Christenheit/ wieder den Erbfeindt
Christliches Namens dem Tyrannen/ vnd Blutdürstigen Türcken/ ... gebrauchen
kan. Sampt vnd mit einer Vorrede/ darinnen nach der Weissagunge des HERRN
Christi/ der zustand vnnd gelegenheit dieser jtzigen letzten Welt fürm Jüngsten
in der tage/ so wol der armen gefangenen Christen in der Türckey erkleret vnd
vormeldet wird. ( ...) Gedruckt zu Franckfurt an der Oder Nicolaum Voltzen.
anno M.D.LXXXXV. 1595.
Leyser,
Polycarp: Zwo Christlicher Predigten, Eine Uber das Evangelium am 25. Sontag
nach Trinitatis. Die Ander, Uber das ander Capitel des Propheten Joel, Daraus
genommen ist ein Christliche vermanung zu wahrer Buss vnd eiferigem Gebet wider
den Turcken... Zu Wittenberg gehalten, Durch D. Polycarpum Leisern. Wittemberg,
Gedruckt bey M. Simon Gronenberg, 1593, s. 71-72.
Luther,
Martin: Chronica unnd Beschreibung der Türckey. Mit eyner Vorrhed D. Martini
Lutheri. Unverânderter Nachdruck der Ausgabe Nürnberg 1530 sowie fünf weiterer
„Türkendrucke“ des 15. und 16. Jahrhunderts. In: Göllner, Carl: Mit einer
Einführung von Carl Göllner. Köln; Wien: Böhlau, 1983.
Luther,
Martin: Vermanunge zum Gebet/ Wider den Türcken. Mart. Luth. Wittemberg. 1541
(Gedruckt... durch Nickel Schirlentz...)
Luther,
Martin: Gey stliche Kriegsrüstung wider den Turcken. Strassburg 1 566.
Luther,
Martin: Catechismus D. Martini Lutheri. Mit angehengten Fragen und Antworten,
wider welche Stücke dieser Catechistischen Lere, fürnemlich das Antichristische
Bapstumb, und alle newe Rotten und Secken streiten. Auffs newe zugericht, und
mit etlichen und nützlichen Fragen und Antworten vermehret und verbessert,
Durch lohannem Hauserum Carinthium, Diener am Evangelio Jesu Christi zu Musla,
in Marggraffthumb Mârhern. Sampt den Morgen und Abende Vor unnd nach Tisch
Gebetlein, Haustaffeln und Lytaney, Gedruckt im Jahr 1594.
Luther,
Martin: D. Martin Luthers Werke.
Kritische
Gesamtausgabe. Bd. 11, 15, 17, 18, 19, 26, 29, 30, 35, 50, 53. Weimar: Böhlau,
1964.
Luther,
Martin: D. Martin Luthers Werke. Kritische Gesamtausgabe. Bd. 62, Ortsregister.
Weimar: Böhlau, 1986.
Luther,
Martin: D. Martin Luthers Werke. Kritische Gesamtausgabe. Bd. 1, 4, 5, 6, 10.
Briefwechsel. Weimar: Böhlau, 1 969.
Luther,
Martin: D. Martin Luthers Werke.
Kritische
Gesamtausgabe. Bd. 1, 2, 4, 5.
Tischreden.
Weimar: Böhlau, 1967.
Luther,
Martin: [Geistliche Lieder und Kirchengesânge] Luthers geistliche Lieder und
Kirchengesânge. Vollst. Neued. in Erg. zu Bd. 35d. Weimarer Ausg./ bearbeitet
von Markus Jenny. Köln; Wien: Böhlau, 1985.
Meder,
David: Christlich Gebet wider den Türcken/ in Schulen und Heüsern unter dem
leuten der TürckenGlocken/ zu sprechen/ Für die Kirche zu Oringew gestellt.
Durch Davidem Mederum. Der Graufschafft Hohenloe Su perintendentem generalem,
und Predigern zu Oringew. Gedruckt zu Nürnb erg/ durch Valentin Fuhrmann. [um
1580]
Miller,
Georg: Zehen Predigten vom Türcken IN welchen gehandlet wird vom ursprung unnd
Anfang/ Glauben vnd Religion/ unfug vnd Tyranney/ beharrlichen Sieg und
langwirigem Glück wider die Christenheit /unnd eigentlichen ursachen
desselbigen/ auch vom entlichen fall und abnemen des Mahometischen oder
Türkischen Grewelreichs: Auch wie diesem Feinde von der Christenheit müsse
begegenet... werden. Gehalten In der Pfarrkirchen bey der löblichen Universitet
Jena Durch GEORGIUM MYLIUM der H.Schrifft Doctorem vnnd Professorem daselbsten.
Gedruckt zu Jena durch Tobiam Steinman/ In verlegung Salomon Gruners/
Bibliopolae Ienensis, Anno 1595.
Mylius,
Georg: Land Tags Predigt/ WJe Christliche Landschaften/ auff ergangene
Ausschreiben jhrer gnâdigen und LandsFürstlichen Oberkeit/ sich auff gemeinen
LandTagen: Bevorab bey gegenwertiger vorstehender Gefahr gemeiner Christenheit/
wegen des Türcken/ bezeigen und verhalten sollen. Gehalten Zu Weymar in der
SchloŞkirchen/ auff dem angestalten LandTag daselbsten/ 6.Decembr. Anno 1596.
Durch Georgium Mylium, D. unnd Professorn zu Jhena. Gedruckt zu Jhena durch
Tobiam Steinman/ Anno 1597.
Nas,
Johannes: Ein schöne Tröstliche Kriegs und Sigspredig. Über das Evangeliu/ wie
Christus im schifflein schlaffend/ von seinen Jüngern/ in Höchsten nöten
erweckt/ und das ungestümb Meer gestillt wirt/ Matth. am 8. Mit gewiser
erzelung/ der gewaltigen victori/ welche Gott seinen glaubigen/ den Catholischen
Christen / wider den grewlichen Türcken/ und Ertzfeind der Christenhait
verliehen hat/ Anno Dni 1571. den 7. Octob. ...F. lohann Nass. Gedruckt zu
Jngolstatt/ 1572.
Nas,
Johannes: Ein schöne Tröstliche Newe jarspredig. Uber das Evangeliu/ wie Christus
im Schifflein schlaffend/ von seinen Jüngern/ in höchsten nöten erweckt/ vnd
das unge stümb Meer gestilt wirt/ Matth. 8. Darinn under andern Exempeln auch
zum thail beschriben wirt/ die Göttlich gut bottschafft der gewaltigen
sighafften newenzeytung/ welche Gott seinen glaubigen/ wider den grewlichen
Türcken/ un Ertzfeind des Christlichen Namens/ gnedigst verliehen hat/ Anno
Christi 1571. den 7.Octo. F. lohann. Nass. Gedruckt zu Ingolstatt. MD.LXXII.
(1572).
Nenninger,
Mattheus: Ein Andechtigs Christlichs Gebet wider den Türcken: In dieser
gefâhrlichen Zeyt tâglich zugebrauchen sonderlich wan man zu Mittag die groŞ
Glocken leutet. Gedruckt zu Passau, 1593.
Nenninger,
Mattheus: Ein kurtze BuŞ und AblaŞpredig/ für die Pfarrer/ Prediger un
Seelsorger/ dem gemainen Volck in jetzigem publicierten auŞgefertigten IVBILEO
fürzutragen. Gedruckt zu Passaw/ bey Mattheo Nenninger. Anno M.D.XCV. (1595).
Neser,
Augustin: Wie man dem grimmen Wüterich und Christlichen blutsdurstigen
Tyrannen/ in allweg widerstand thun möchte. Tröstlicher/ nutzlicher unnd
notwendiger Bericht ann alle Stând. In wölchem angezaigt wirdt/ wie sich in
diser fürgefallner KriegŞnoth ein yederhalten soll. Erstlichen die Geistlichen
mit Betten unnd hilff. Zum anderen/ die Weltlich Obrigkait unnd Ritterschafft
zc. mit der gegenwehr. Zum Dritten/ die die Bawr und Burgerschafft mit bawen
des fe ldts/ auch fürsehung aller nottdurft zu dem Krieg. Gestellt unnd in
Truck verfertiget durch M. Augustinum Neser von Fürstenberg/ SS.Theol. Baccal.
form Pfarrherrn zu Ingolstat zu unser lieben Frawen. Zum end findt man auch ein
andâchtigs gebett wider den Türcken. Getruckt zu Ingolstatt durch Alexander und
Samuel Weissenhorn, 1566.
Neser,
Augustin: Ein newe Catholische Predig. Auff des Türcken Niderlag, mit hülff Gottes,
durch den dreyfachen heiligen Catholischen Bundt, beschehen. Durch M.
Augustinum Neser von Fürstenberg, Theologia Candidatum, Für: Bay: Capellan, und
Prediger zu Landsperg, in Druck verfertigt. Gedruckt zu München, bey Adam Berg.
Anno M.D.LXXII, 1572, s. 125126.
Newber,
Salomon: “Ein Bitgesang, zu Got Vater, Son und Heiligen Geist, In gegenwertiger
Türcken not In dem Thon: Aus tieffer not zu singen. Sampt Zweyen schönen
Christlichen Gebeten, gegen dem Erbfeind dem Türcken. Got umb hülff anzuruffen,
etc. (inc. rappr. Uno stemma) M.D.LXVI.” (1566) In fine: “Gedruckt zu Nürnberg,
durch Salomon Newber, bey dem schwartzen Creutz...
Osiander,
Andreas: Vnterricht/ vnd vermanung/ wie man wider den Türcken peten vnd
streyten soll. Auff ansuchung etlicher guter Herrn vnd Freunde. An die jhenigen
gestelt/ bey denen der Türck schon angriffen/ vnd schaden gethon/ vnd sie
desselben noch alle tag gewertig sein müssen. Andreas Osiander. 1542.
[Nürnberg: Johann Petreius]
Osiander,
Lukas: Christlicher/ notwendiger Bericht/ Welcher Gestalt sich die Christen
darein schicken sollen/ damit sie dem Türcken ein beharrlichen abbruch thun/
unnd ein heilsamen Sig erlangen mögen. DarauŞ auch zuvernemen/ waran es biŞ
daher gefehlet/ daŞ dem Türcken kein glücklicher Widerstad gethon worden/
sondern sein Macht je lânger je mehr zugenommen. Allen Christlichen
Evangelischen Heerpredigern unnd Kriegsleuten nutzlich zulesen. Geschrieben
durch Lucam Osiandrum D. Getruckt zu Tübingen/ Bey Georgen Gruppenbach.
M.D.XCV. (1595).
Praetorius,
Stephan: Von beiden Sacramenten kurtze und nützliche erinnerung: Zusampt
etliche
Gebetlin, 1594.
Roepke,
Johann: Christlyke und Geistryke Gebede, wedder den grusamen Viendt den
Torcken, uth Gades Worde, unde etlyker vornemer Theologen, als D. Martini Lutheri,
M.Iohannis Mathesij... D. lohannis Wigandi, D. Polycarpi Leiseri, M.Andreae
Pouchenij, M. Stephani Praetorij, schrifften, neuenst einer Vormaninge und
Trostschrifft wedder den Törcken...thosamende geordnet, unde in Sassische
sprake gebracht, Dorch Iohannem Roepken. Rostock, Steph. Müllemann, 1595.
Roth,
Friedrich: Türckenglocke. Das ist: Kurze und einfeltige anleytung, wie man
jetzo in vorstehender gefahr der Christenheit von dem Türcken her, rhürende, in
der Gemeine Gottes, und ein jeglicher Christlicher HauŞvatter in seiner
HauŞkirchen, mit seinem Weib, Kindern und Gesinde, den lieben Gott umb hülff
und Errettung, mit demütigem Gebett ersuchen sollen. 1596.
Rotterdam,
Erasmus von: Dialogvs, ivlivs exclvsvs e Coelis. Julius vor der verschlossenen
Himmelstür, ein Dialog. Institutio principis christiani. Die Erziehung des
christlichen Fürsten. Querela Pacis. Die Klage des Friedens. Übersetzt,
eingeleitet und mit Anmerkungen versehen von Gertraut Christian. Darmstadt:
Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1968.
Rottmann, Heinrich Johann:
Treuhertzige/hochzeittige
Auffmunterung. Der sichere/ Schlumerenden/ Sorg/ und Rewlosen Christenheit/ Zu
heutigem Türcken Krieg. Darinne sie auŞ aller hand vernüfftgemâssen ursachen/
unnd historischenExemplen/ sich wider den Ertz unnd Erbfeind den Türcken gerüst
unnd auff zumachen/ auffgemuntert Unnd vermanet würd. Vor diesem/ Anno 93. inn
einer sehr schönen zierlichen Lateinischen Oration/ durch den Ehrnvesten
hochgelehten/ Herrn Mattheum Dresserum Doctorem und Professorn zu Leipzig/
recitiert unnd inn Druck gegeben. Jetzmals gemeiner Teutscher Nation/ zu gutem/
und trewhertziger Warnung auch inn unser Teutsche Sprach verdolmetscht unnd
ubergesetzt. Durch Johannem Heinricum Rottmannum. Pfarrherrn zu S. Aurelien in
StraŞburg/ bey B. Johanssligen Erben. Anno 1595.
Sagstetter,
Urban: Christliche Kriegsrüstung. Das ist/ Christliche BuŞ unnd Trostpredigen/
sampt angehefften vermanungen zu embsigem un andechtigen Gebet/ wider den
grausamen Tyrannen und Ertzfeind Christlichen Namens und Glaubens den Türcken
un desselben Blutdürstigs fürnemen/ damit Er die Christenhait verschinen.
MDLXVI jar an der Osterreichischen Grântzen abermals mit Heereskrafft
überzogen/ damals gepredigt zu Wienn in Osterreich/ Durch Den hochwürdigen in
Gott Fürsten und Herrn/ Herrn Urban Bischouen zu Gurgf/ Röm.Kay. M. zc. Kath
und Administratorn des Bistumbs Wienn. Gedruckt zu Wienn in Osterreich/ durch
Caspar Steinhofer. ANNO MDLXVII.
Sandizell,
Moritz von: Wider den laydigen Türcken unnd sein grausams fürnemen gemaine
Gebet von der Canzel zu diser zeit abzulesen und im HauŞ tâglich zugebrauchen.
Gedruckt zu Dillingen durch Sebaldum Mayer, 1566.
Scherer,
Georg: Ein Christliche Heer-Predig. Allen Kriegs-Obristen/ Hauptleuthen/
Beuelchshabern zc. un dem gantz Christlichen KriegsŞvolck/ so sich der zeit in
Hungern wider die Türcken gebrauchen lassen/ zu einer nachrichtung in Druck
verfertigt. Durch Georgen Scherer Societatis IHESU Theologum. Gedruckt zu Wienn
in Osterreich/ bey Leonhard Formica. 1595.
Scherer,
Georg: Ein trewhertzige Vermahnung/ DaŞ die Christen dem Türcken nicht
Huldigen/ sondern Ritterlich wider jhn streitten sollen. Geprediget auff dem
Königklichen SchloŞ zu PreŞburg in Hungern/ am ersten Sontag in der Fasten/ im
wehrenden Landtage Durch Georgium Scherer/ Societatis IESV Theologum
....Gedruckt zu Dilingen/ durch Johannes Mayer. 1597.
SchneegaŞ,
Cyriacus: Zwey und Zwantzig Christliche Vierstimmige Bete und Tro st-
Gesanglein. In jetziger fehrlichen Zeit, Sonderlich wider den Erbfeind, den
Türcken, in Kirchen, Schulen und Heusern wol zu gebrauchen. Erffurdt: Bawman,
1597.
Türck,
Bernhardin: Das der Türck/ ein Erbfeind aller Christen/ weder traw noch glauben
halte/ klare beweysung aus den geschichten biŞher in kurtzen jaren von jme
begangen. Unsere Kriegsleut haben hierin wol zu bedencken/ wie die Türcken nach
der Schlacht/ Eroberungen und Abzügen/ allererst ansahen mer zu tyrannistren
uber die/ so sich jnen ergebe/ dan wider die jnen widerstand thun. Darüb ists
besser/ dapfer wider sie kriege/ dann sich in ein vertrag begebe. 1542.
Wachter,
Georg: Zwei newe Lieder und anrüffungen zu Got umb hilf wider den Türcke. Das
erst mag gesungen werden wie der CXIX. Psalm. Es seind doch selig alle die: Und
das ander als der CXXXX. Psalm. Aus tieffer not schrey ich zu dir. Oder als der
XI. XII oder XIII. Psalm. Mit sampt eynem Gebet umb Gnad zu Bitten. Gedruckt zu
Nürnberg, um 1530.
Wilhelm
V., Bayern, Herzog: Von Gottes Gnaden Wir Wilhelm Pfalzgrave bey Rhein, Hertzog
in Obern und Nidern Bayrn. (Anordnung 1593.11.12) München, 1593.
Wilhelm
V., Bayern, Herzog: Von Gottes Gnaden Wir Wilhelm Pfaltzgraffe bey Rhein,
Hertzog in Obern unnd Nidern Bayrn. (Anordnung 1596.04 25) München, 1596.
Wolder, Simon: New
Türckenbüchlein dergleichen vor dieser zeit nie gedruckt worden. Rathschlag/
vnnd Christliches bedencken/ Wie ohne sonderliche beschwerde der Obrigkeit/
auch der Vnterhanen/ der Christenheit Erbfeind/ der Türck/ ...zu vberwinden
were .... zusammen getragen vnd begriffen/ Durch Simon Wolder Pommern. ...
Jtem/ Kriegs anschlag/ oder vngeferliche vberlegung/ was einem Kriegsfürsten ein
anzahl
Kriegsvolck... auffzubringen... auffgehet/
Gestellet durch Fridericum Orthlepium
Vveinheimensem. [(Hrsg.v.(M.heinricus
Meibomius
Poeta Caesarius...)] Gedruckt zu Zerbst/ Jn verlegung Lüdeke Brandes Seligen
Erben/
Anno 1595.
Anonim:
Ain anschlag wie man dem Türcke widerstand thun mag und durch ganz christenhait
baide von gaistliche un weltliche stand geleyche bürde getrage würde on
beschwerniŞ mit ordenung der müntz, mit ordenung der müntz gar schön zulesen.
Augsburg: 1522.
Anonim:
Ain Ermannung wider Die Türcken/ Und wie sy die Christen durchechtend. Im land
Ungern. Im iar MD XX II.
Anonim:
Geystliche KriegŞrustug. Wider den Türcken. Das ist Gebet, Psalmen und
christliche Gesang zu Gott dem allmaechtigen, umb Victori und Sieg, wider des
christlichen Namens Erbfeind, den Turcken. Allen Christen unnd frommen
HauŞvattern, so man die Turckenglock leuttet und sonst zu gebrauchen. Gedruckt
zu StraŞburg am Kornmarckt. 1566.
Anonim:
Gebet wider die fürstehende not des Türcken und anderer Landplagen halben. 1566
Anonim:
Newe Zeitung. Wie der Türck, Die Statt Nicosiam, in Cipern, dieses verlauffenen
1571. Jar, eingenommen, auch wie viel Tausent Christen er Gefangen, etliche
Tausent Gesebelt, was von gemeinem Kriegsvolck, gewesen ist, was aber Junckern,
und ansehenliche leute waren, hat er gen Constantinopel, und Alexandria
geschickt, etliche Tausent haben sich, ir Weib unnd Kindt, das sie den Türcken
inn die hende kemen, jemmerlich erstochen, und umbbracht. Gedruckt zu StraŞburg
am Kornmarckt. 1571.
Anonim:
Rosenkranz, die ewige freud und Seligkait, alda ich dich mit allen lieben
hayligen mög loben und preysen ohn end, inn alle ewigkait, Amen. 50. Ave Maria.
Ich glaub in Gott. (ca. 1590).
Anonim:
Ein Christlich Gebett, wider den Türcken. München, 1592.
Anonim:
Ein Christlich Gebet, wider deŞ Türcken grausamb wüten unnd Tiraney. Matth. 8.
Herz hilff uns, wir verderben. Gedruckt zu
Thierhaubten.
1594.
Abdullah,
Muhammad S.: Geschichte des Islams in Deutschland. Graz; Wien; Köln: Styria,
1981.
Ackerl,
Isabella: Von Türken belagert-von Christen entsetzt. Das belagerte Wien 1683.
Wien: Österreichischer Bundesverlag, 1983.
Afyoncu, Erhan: Sorularla
Osmanlı
İmparatorluğu
l. İstanbul: Yeditepe, 2002.
Afyoncu, Erhan: Sorularla
Osmanlı
İmparatorluğu
lll. İstanbul: Yeditepe, 2005.
Akpınar
Dellal, Nevide: Türk Sorunu. Asya- Avrup a Ekseninde Türkler. İstanbul: Büke,
2006.
Aktaş,
Ayfer: “Zum Stellenwert der deutschen Sprache im türkischen Bildungssystem-mit
einem historischen Blick auf die türkisch- deutschen Beziehungen auf
kultureller und wirtschaftlicher Basis”, Gutu, George: GGR-
Beitrâge
zur Germanistik, Bd. 18/19. Interkulturelle Grenzgânge. Akten der
wissenschaftlichen Tagung aus Anlass des 100. Gründungstages des
BukaresterGermanistiklehrstuhls. 5-6.11.2005, s. 319-328.
Albrecht,
Edelgard: Das Türkenbild in der ragusanisch-dalmatinischen Literatur des XVI.
Jahrhunderts. München: Otto Sagner, 1965.
Althaus,
Paul: Forschungen zur evangelischen Gebetsliteratur. Gütersloh 1927.
Andermann,
Ulrich: “Geschichtsdeutung und Prophetie. Krisendeutung und -bewâltigung am
Beispiel der osmanischen Expansion im Spâtmittelalter und in der
Reformationszeit”, Guthmüller, Bodo; Kühlmann, Wilhelm: Europa und die Türken
in der Renaissance. Tübingen: Max Niemeyer, 2000, s. 29-54.
Axmacher,
Elke: Praxis Evangelorium. Theologie und Frömmigkeit bei Martin Moller
1547-1606). Göttingen: Vandenhoeck&
Ruprecht,1989.
Babinger,
Franz: Mehmet der Eroberer und seine Zeit. München: F. Bruckmann, 1953.
Babinger, Franz: Zwei baierische
Türckenbüchlein
(1542) und ihr Verfasser. Bayerische Akademie der
Wissenschaften.Philosophisch-Historische
Klasse. Sitzungsberichte. Heft 4. München: Verlag der Bayerischen Akademie der
Wissenschaften, 1 959.
Bartl,
Peter: Der Westbalkan zwischen spanischer Monarchie und osmanischem Reich. Zur
Türkenkriegsproblematik an der Wende vom 16. zum 17. Jahrhundert. Wiesbaden:
Otto Harrassowitz, 1974.
Bautz,
Friedrich Wilhelm; Bautz Traugott: Biographisch-Bibliographisches
Kirchenlexikon. Nordhausen: Bautz, 2007.
Bâumer,
Remigius: Martin Luther und der Papst. 5., durchgesehene Auflage mit einem
neuen Kapitel: Die wissenschaftliche Diskussion über “Luther und der Papst”
seit 1971 bis 1986. Münster: Aschendorff, 1987.
Betz,
Hans Dieter: (RGG) Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für
Theologie und Religionswissenschaft. Bd. 3, Bd. 4, Tübingen: Mohr Siebeck,
1999.
Betz,
Hans Dieter: (RGG): Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für
Theologie und Religionswissenschaft. Bd. 2. Tübingen: Mohr Siebeck, 2000.
Betz,
Hans Dieter: (RGG) Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für
Theologie und Religionswissenschaft. Bd. 6. Tübingen: Mohr Siebeck, 2003.
Blusch,
J.: “Enea Silvio Piccolomini und Giannantonio Campano. Die unterschiedlichen
Darstellungsprinzipien in ihren Türkenreden”, Humanistica Lovaniensia. Journal
of Neo-Latin Studies. Vol. XXVIII-1979. Leuven University Press.
Bobzin,
Hartmut: Der Koran im Zeitalter der Reformation: Studien zur Frühgeschichte der
Arabistik und Islamkunde in Europa. Beiruter Texte und Studien; Bd. 42.
Stuttgart: Steiner, 1995.
Bornkamm,
Karin; Ebeling, Gerhard: Martin Luther. Ausgewâhlte Schriften. Christen und
weltliches Regiment. Bd. 4, Bd. 5. Frankfurt am Main: Insel, 1982.
Bosbach,
Franz: Feindbilder. Die Darstellung des Gegners in der politischen Publizistik
des Mittelalters und der Neuzeit. Köln, Weimar, Wien: Böhlau, 1992.
Brecht,
Martin: “Luther und die Türken”, Guthmüller, Bodo; Kühlmann, Wilhelm: Europa
und die Türken in der Renaissance. Tübingen: Max Niemeyer, 2000, s. 9-27.
Bremer,
Kai: “Conversus, confirma fratres tuos. Zum ‘Ich’ in Konversationsberichten in
den ersten Jahrzehnten nach der Reformation”, in: zeitenblicke 1 (2002), Nr. 2
[20.12.2002], URL:
<http://www.zeitenblicke.historicum.net/2002/02,
Brenner,
Hartmut: Protestantische Orthodoxie und İslam. Die Herausforderung der
türkischen Religion im Spiegel evangelischer Theologen des ausgehenden 16. und
des 17. Jahrhunderts. Dissertation. Heidelberg, 1968.
Buchmann,
Bertrand Michael: Türkenlieder zu den Türkenliedern und besonders zur zweiten
Wiener Türkenbelagerung. Wien, Köln, Graz: Hermann Böhlaus Nachf, 1983.
Cosack,
Carl J.: “Zur Literatur der Türkengebete im 16. und 17. Jahrhundert”, Berhard
Weiss: Zur Geschichte der evangelisch ascetischen Literatur in Deutschland. Ein
Beitrag zur Geschichte des christlichen Lebens wie zur Kultur- und
Literaturgeschichte. Basel/ Ludwigsburg 1871.
Coşan,
Leyla: “Alman kültüründe Kadı sözcüğünün önemi”. Ana dili. Dil Kültürü ve
Eğitim Dergisi, Sayı: 37. İzmir. 2005, s. 89-99 (2005/1).
Coşan,
Leyla: “Alman Masallarında Türk İmajı”. Türklük Araştırma Dergisi 18. Marmara
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi. İstanbul,
Coşan,
Leyla: “Der Türkengraf”, Yıldız, Cemal/ Beyreli, Latif: Edebiyat, Edebiyat
Öğretimi ve Deyişbilim Yazıları. II. cilt Ankara: Pegem, 2006, s.110-117
(2006/1).
Coşan,
Leyla: “Viyana kuşatmalarını anlatan iki Alman Halk Şarkısı örneğinde Türk
imajı”, Türk Kültürünü İncelemeri Dergisi. The Journal of Turkish Cultural
Studies 14. İstanbul: Kocav,
Coşan,
Leyla: “Türkengebete aus einer anonymen Sammlung des 16. Jahrhunderts”,
Baytekin, Binnaz; Uluç, T. Fatih: II. Uluslararası Karşılaştırmalı
Edebiyatbilim Kongresi. 07-08 Eylül 2006. “Kuram, alımlama Estetiği, yeni
Yaklaşımlar”. Kongre Bildirileri. II. cilt. Sakarya, 2006, s. 2-12 (2006/3).
Coşan,
Leyla: “Die Türkenfurcht in den deutschen Kinder-Türkengebeten. Zwei
Beispiele”, Lichtenberg, Hagen; Dartan, Muzaffer; Eliş, Ali: Das
deutsch-Türkische Verhâltnis. Auswirkungen auf den BeitrittsprozeB der Türkei
zur Europâischen Union. Bremen: Universitât Bremen Jean Monnet Lehrstuhl für
Europarecht, 2008 (Basımda).
Czapla,
Ralf, Georg: Andreas Gryphius. Herodes. Der Ölberg. Lateinische Epik. Weidler
Buchverlag, 1999.
Dellal,
Nevide Akpınar: Alman Kültür Tarihi’nden seçme Tarihi ve yazınsal Ürünlerde
Türkler. (Avrupa’da Türk imgesi’ ne bir katkı) Ankara: Kültür Bakanlığı, 2002.
Delumeau,
Jean: Angst im Abendland. Die Geschichte kollektiver Ângste im Europa des 14.
bis 18. Jahrhunderts. Deutsch von Monika Hübner, Gabriele Konder und Martina
Roters- Burck. Reinbek bei Hamburg: Rohwohlt, 1985.
Denscher,
Bernhard: Die Welt des Hans Sachs.
Hrsg.
von den Stadtgeschichtlichen Museen im Verlag Hans Carl, Nürnberg, 1976.
Depperman,
Klaus: Melchior Hoffman: soziale Unruhen u. apokalypt. Visionen im Zeitalter d.
Reformation. Göttingen: Vandenhoeck und Ruprecht, 1979.
Ebermann,
Richard: Die Türkenfurcht, ein Beitrag zur Geschichte der öffentlichen Meinung
in Deutschland wâhrend der Reformationszeit. Dissertation. Halle a.S.:
Hofbuchdruckerei von C.A. Kaemmerer & Co., 1904.
Erkens,
Franz-Reiner: Europa und die osmanische Expansion im ausgehenden Mittelalter.
Beiheft: 20 zusammengeb. mit Beih.21-23. Berlin: Duncker und Humblot, 1997.
Fechner,
Fabian: “Die Seeschlacht von Lepanto”, Brendle, Franz; Schindling, Anton:
Religionskriege im alten Reich und in Alteuropa. Münster: Aschendorff, 2006, s.
53-59.
Fessler,
Ignaz Aurelius: Geschichte von Ungarn. Bd. 3. Leipzig: 1874.
Fuchs,
Guido: Die christliche Deutung der Feinde in den Psalmen. Dargestellt an den
Psalmliedern Nikolaus Selneckers (1530-1592). Dissertation. Würzburg, 1986.
Gânsler, Hans-Joachim: Evangelium
und
weltliches Schwert: Hintergrund,
Entstehungsgeschichte
und Anlass von Luthers
Scheidung zweier
Reiche oder Regimente.
Wiesbaden:
Franz Steiner, 1983.
Geier,
Andrea: “Also ist der Turcke auch vnser Schulmeister... Zur Rhetorik von
Identitât und Alteritât in Türkenschriften des 16. Jahrhunderts”, Rahn, Thomas:
Krieg und Rhetorik. Tübingen: Max Niemeyer, 2003, s. 1943.
Glei,
Reinhold F.: “Pius Aeneas und der Islam.”, Gerhard Binder; Konrad Ehlich:
Religiöse Kommunikation: Formen und Praxis vor der Neuzeit. Trier: WVT
Wissenschaftlicher
Verlag
Trier, 1997, s. 301-325.
Gold,
Winfried: Das Zeitalter Max Emanuels und die Türkenkriege in Europa 1683-1687.
(sechzehnhundertdreiundachtzig bis
sechzehnhundertsiebenundachtzig).
München: Nusser, 1976.
Göllner,
Carl: Turcica. Die Türkenfrage in der öffentlichen Meinung Europas im 16.
Jahrhundert. Bd. 3, 1. Aufl. Baden-Baden: Koerner, 1979.
Gust,
Wolfgang: Das Imperium der Sultane. Eine Geschichte des osmanischen Reichs.
München; Wien: Carl Hanser, 1995.
Hagemann,
Ludwig: Martin Luther und der Islam. Altenberge: Verlag für christlich-
islamisches Schrifttum, 1983.
Hagemann,
Ludwig: Christentum contra Islam: eine Geschichte gescheiterter Beziehungen.
Darmstadt: Primus, 1999.
Hammer,
Josef von: Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. 1-3.cilt. İstanbul: Kumsaati, 2008.
Haustein,
Jörg: Martin Luthers Stellung zum Zauber-und Hexenwesen. Stuttgart, Berlin,
Köln: Kohlhammer, 1990.
Hazai,
György; Kellner-Heinkele, Barbara: Bibliographisches Handbuch der Turkologie.
Eine Bibliographie der Bibliographien vom 18. Jahrhundert bis 1979. Bd. 1.
Budapest.
Hermann, Ehrenfried: Türke und
Osmanenreich
in der Vorstellung der Zeitgenossen Luthers. Ein Beitrag zur Untersuchung des
Türkenschrifttums. Dissertation. Breslau, 1961.
Hohmann, Stefan: “Türkenkrieg und
Friedensbund im Spiegel der politischen Lyrik. Auch ein Beitrag zur Entstehung
des Europabegriffs”, Zeitschrift für
Literaturwissenschaft
und Linguistik. Heft 110. Alteritât. Hg. dieses Heftes: Brigitte Schlieben-
Lange. Stuttgart; Weimar: J.B. Metzler 1998, s.128-160.
Höfert,
Almut: Den Feind beschreiben. “Türkengefahr” und europâisches Wissen über das
Osmanische Reich 1450-1600. Frankfurt am Main: Campus, 2003.
Hummelberger,
Walter: Wiens erste Belagerung durch die Türken 1529. Militârhistorische
Schriftenreihe. Heft 33, 2. Aufl. Wien, 1981.
Im,
Lichte des Halbmonds-Das Abendland und der türkische Orient. Leipzig: Ed.
Leipzig, 1995.
Imre,
Mihaly: “Der ungarische Türkenkrieg als rhetorisches Thema in der frühen
Neuzeit”, Kühlmann, Wilhelm; Schindling, Anton: Deutschland und Ungarn in ihren
Bildungs-und Wissenschaftsbeziehungen wâhrend der Renaissance. Stuttgart: Franz
Steiner Verlag, 2004, s. 93-107.
İnalcık,
Halil: “Önsöz”, Kumrular, Özlem: Avrupa’da Türk düşmanlığının kökeni Türk
korkusu. İstanbul: Doğan, 2008.
İnandı,
Battal: “Mandelreiss: ‘Türkler geliyor!’”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi, Fakülte Dergisi. Cilt XXXIII-Sayı: 1-2. Ankara: Ankara
Üniversitesi Basımevi, 1990.
İnandı,
Battal: “Alman Halk şiirinde Türkler (13.-16.Yüzyıl)”, Ankara Üniversitesi, Dil
ve Tarih-Coğrafy a Fakültesi, Fakülte Dergisi. Sayı: 369. Ankara: Ankara
Üniversitesi Basımevi, 1993.
İnandı,
Battal: Türkleri konu alan Manzumeleriyle Michael Beheim. Ankara: Bizim Büro
Basımevi, 1994.
Jordan,
Hermann: Luthers Staatsauffassung. Ein Beitrag zu der Frage des Verhâltnisses
von Religion und Politik. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1968.
Jorga,
Nicolae: Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. 1-6. cilt. İstanbul: Yeditepe, 2005.
Kasper,
Walter: Lexikon für Theologie und Kirche. Bd. 4. Freiburg im Breisgau; Basel;
Rom; Wien: Herder. 1995.
Kaufmann,
Thomas: Universitât und lutherische Konfessionalisierung. Die Rostocker
Theologieorofessoren und ihr Beitrag zur theologischen Bildung und kirchlichen
Gestaltung im Herzogtum Mecklenburg zwischen 1550-1675. Gütersloh: Gütersloher
Verl.-Haus, 1997.
Kaufmann,
Thomas: “Türckenbüchlein”. Zur christlichen Wahrnehmung “türkischer Religion”
in Spâtmittelalter und Reformation. Göttingen: Vandenhoeck&Ruprecht, 2008.
Kissling,
Hans-Joachim: “Militârisch-politische Problematiken zur Türkenfrage im 15.
Jahrhundert”, Bohemia. Jahrbuch des Collegium Carolinum. Bd. 5. München: Robert
Lerche, 1964. s.108-137.
Kissling,
Hans-Joachim: “Die Türkenfrage als europâisches Prob lem”, Harold Steinacker:
Südostdeutsches
Archiv. Begründet von Fritz Valjavec. Bd. VII. München: R. Oldenbourg, 1964, s.
39-58.
Kissling,
Hans-Joachim: “Türkenfurcht und Türkenhoffnung im 15./16. Jahrhundert. Zur
Geschichte eines “Komplexes”, Bernath, Mathias: Südost -Forschungen.
Internationale Zeitschrift für Geschichte, Kultur und Landeskunde
Südosteuropas. Begründet von Fritz Valjavec. Bd. XXIII. München: R. Oldenbourg,
1 964. s. 1-18.
Kissling,
Hans-Joachim: Rechtsproblematiken in den christlich-muslimischen Beziehungen,
vorab im Zeitalter der Türkenkriege. Kleine Arbeitsreihe zur Europâischen und
Vergleichenden Rechtsgeschichte an der Rechts- und Staatswissenschaftlichen
Fakultât der Universitât Graz. Heft 7. Graz: Universitâts- Buchdruckerei
Styria, 1974.
Kissling,
Hans-Joachim: Hintergrundprobleme in der islamistischen Geschichtsforschung.
Kleine Arbeitsreihe zur Europâischen und
Vergleichenden
Rechtsgeschichte. Heft 12. Graz: Druck Schodl Weiz, 1979.
Klein,
Michael: Geschichtsdenken und Standekritik in apokalyptischer Perspektive.
Martin Luthers Meinungs-und Wissensbildung zur ‘Türkenfrage’ auf dem
Hintergrund der osmanischen Expansion und im Kontext der reformatorischen
Bewegung. 2004.
Kleinlogel,
Cornelia: Exotik-Erotik. Zur Geschichte des Türkenbildes in der deutschen
Literatur der frühen Neuzeit (1453-1800).
Frankfurt
am Main; Bern; New York; Paris: Peter Lang, 1989.
Knappe,
Emil: Die Geschichte der Türkenpredigt in Wien. Ein Beitrag zur
Kulturgeschichte einer Stadt wahrend der Türkenzeit. Dissertation.
Wien,
1949.
Kocadoru:
Yüksel: Die Türken. Studien zu ihrem Bild und seiner Geschichte in Österreich.
Dissertation. Klagenfurt, 1990.
Kocadoru,
Yüksel: “Avrupa ve Türk îmajı”, Öztürk, Ali Osman: îmaj Yazıları. Konya: 1997,
s. 9-14.
Köhler,
Manfred: Melanchthon und der İslam. Ein Beitrag zur Klârung des Verhâltnisses
zwischen Christentum und Fremdreligionen in der Reformationszeit. Leipzig:
Leopold Klotz, 1938.
Kraus,
Hans-Joachim: Psalmen. 2. Teilband Psalmen 60-150. 6. Aufl. Neukirchen-Vluyn:
Neukirchener Verl., 1989.
Kreiser,
Klaus: Der osmanische Staat 13001 922. München: R. Oldenbourg, 2001.
Kreiser,
Klaus; Neumann, Christoph K.: Kleine Geschichte der Türkei. Stuttgart: Philipp
Reclam, 2003.
Kreutel,
Richard F.: Der frommen Sultan Bayezid. Die Geschichte seiner Herrschaft
(1481-1512) nach den altosmanischen Chroniken des Oruç und des Anonymus
Hanivaldanus.
Graz; Wien, Köln: Styria, 1978.
Kula,
Onur Bilge: Alman Kültüründe Türk îmgesi I. Ankara: Gündoğan Yayınevi, 1992.
Kula,
Onur Bilge: Alman Kültüründe Türk îmgesi II. Ankara: Gündoğan Yayınevi, 1993.
Kula,
Onur Bilge: Alman Kültüründe Türk îmgesi III. Ankara: Gündoğan Yay ınevi, 1
997.
Kula, Onur Bilge: “Zum Türkenbild im
deutschen Schrifttum vom 11. bis 19. Jahrhundert”, Elçin Kürşat-Ahlers: Türkei
und Europa. Facetten einer Beziehung in Vergangenheit und Gegenwart. Frankfurt
am Main: IKO-Verl. für Interkulturelle
Kommunikation,
2001, s. 47-63.
Kula,
Onur Bilge: Avrupa Kimliği ve Türkiy e. îstanbul: Büke, 2006.
Kumrular,
Özlem: Avrupa’da Türk düşmanlığının kökeni Türk korkusu. îstanbul: Doğan, 2008.
Kural,
Uta: “Imago Turci-Antiosmanische Propaganda. Aufgezeigt an deutschsprachigen
illustrierten Flugblâttern des 16. Jahrhunderts”, Reulecke, Jürgen: Spagat mit
Kopftuch. Essays zur Deutsch-Türkischen Sommerakademie. Hamburg: Edition
Körber-Stiftung, 1997.
Kuran
Burçoğlu, Nedret: “Historischer Überblick über die kulturellen Beziehungen
zwischen der Türkei und Deutschland”, Lichtenberg, Hagen; Dartan, Muzaffer;
Eliş, Ali: Das deutsch-Türkische Verhâltnis.
Auswirkungen
auf den BeitrittsprozeB der Türkei zur Europâischen Union. Bremen: Universitât
Bremen Jean Monnet Lehrstuhl für Europarecht, 2002, s. 239-288.
Kuran
Burçoğlu, Nedret: Die Wandlungen des Türkenbilde s in Europa: vom 11.
Jahrhundert bis zur heutigen Zeit. Zürich: Spur, 2005.
Kurze,
Dietrich: Klerus, Ketzer, Kriege und Prophetien: gesammelte Aufsâtze.
Warendorf: Fahlbusch, 1996.
Kühlmann,
Wilhelm: “Der Poet und das Reich- Politische, kontextuelle und âsthetische Dimensionen
der humanistischen Türkenlyrik in Deutschland”, Guthmüller, Bodo; Kühlmann,
Wilhelm: Europa und die Türken in der Renaissance. Tübingen: Max Niemeyer,
2000, s.193-248.
Lamparter,
Helmut: Luthers Stellung zum Türkenkrieg. Dissertation. Tübingen, 1940. Lebeau,
Jean: “Sixt Bircks ‘Judith’ (1539), Erasmus und der Türkenkrieg”. Daphnis.
Zeitschrift für Mittlere Deutsche Literatur. Bd. 9. Heft 1, 1980. Editions
Rodopi N.V Amsterdam, s. 579-698.
Lerner,
Franz: “Die Auswirkungen der Türkenkriege auf die Reichsstadt Frankfurt am
Main”, Pickl, Othmar: Die wirtschaftlichen Auswirkungen der Türkenkriege. Die
Vortrâge des 1. Internationalen Grazer Symposions zur Wirtschafts-und
Sozialgeschichte Südosteuropas. Graz, 1971.
Liepold,
Antonio: Wider den Erbfeind christlichen Glaubens. Die Rolle des niederen Adels
in den Türkenkriegen des 16. Jahrhunderts. Frankfurt am Main: Peter Lang, 1998.
Lind,
Richard: Luthers Stellung zum Kreuz- und Türkenkrieg. Giessen: Kühlsche
Universitâtsdruckerei, 1940.
Ludwig,
Hans-Jochen: Die Türkenkrieg- Skizzen des Hans von Aachen für Rudolph II.
Dissertation. Frankfurt am Main: 1978.
Majoros,
Ferenc; Rill, Bernd: Das Osmanische Reich (1300-1922). Die Geschichte einer
GroŞmacht. Graz; Wien; Köln: Pustet, 1994.
Mau,
Rudolf: “Luthers Stellung zu den Türken”, Junghans, Helmar: Leben und Werk
Martin Luthers von 1526 bis 1546. Göttingen: Vandenhoeck und Ruprecht, 1983, s.
647-662.
Matuz,
Joseph: Das Osmanische Reich. Grundlinien seiner Geschichte. 3., unverând.
Aufl. Darmstadt: Wiss. Buchges., 1994.
Matschke,
Klaus-Peter: Das Kreuz und der Halbmond. Die Geschichte der Türkenkriege.
Düsseldorf und Zürich: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 2004.
Mertens,
Dieter: “Europâischer Friede und Türkenkrieg im Spâtmittelalter.”, Duchhardt,
Heinz: Zwischenstaatliche Friedenswahrung in Mittelalter und früher Neuzeit.
Köln; Wien: Böhlau, 1991, s. 45-90.
Miller,
Athanasius: Die Psalmen. 14. Aufl. Freiburg im Breisgau, Herder-Druckerei, 1
949.
Moore,
Cornelia Niekus: “Lutheran Prayers books for children as usage literature in
the sixteenth and seventeenth centuries”, Ingen, van Ferdinand; Moore, Cornelia
Niekus: Gebetsliteratur der frühen Neuzeit als Hausfrömmigkeit. Funktionen und
Formen in Deutschland und den Niederlanden. Wiesbaden: Harrassowitz, 2001, s. 113-129.
Müller, Gerhard: Theologische Realenzyklopâdie.
Katechumenat/Katechumenen-Kirchenrecht. Bd. 12. 1989.
Müller, Gerhard: Theologische Realenzyklopâdie.
Katechumenat/Katechumenen-Kirchenrecht. Bd. 18. 1989.
Müller, Heribert: Kreuzzugsplâne
und Kreuzzugspolitik des Herzogs Phillip des Guten von Burgund. Göttingen:
Vandenhoeck&Ruprecht,
1993.
Neumann,
Wilhelm: “Die Türkeneinfâlle nach Kârnten”, Valjavec, Fritz:
Südost-Forschungen. Bd. XIV. München: R. Oldenbourh, 1955, s. 84109.
Osborn,
Max: Die Teufelliteratur des XVI. Jahrhunderts. Berlin: Mayer&Müller, 1893.
Öztürk,
Ali Osman: Das deutsche und türkische Volkslied als sprachliches Kunstwerk.
Konya: Doktora Tezi, 1990.
Öztürk,
Ali Osman: îmaj Yazıları. Konya: 1997.
Öztürk,
Ali Osman: Alman Oryantalizmi. Ankara: Vadi Yayınları, 2000.
Özyurt,
Şenol: Die Türkenlieder und das Türkenbild in der deutschen Volksüberlieferung
vom 16. bis zum 20. Jahrhundert. München: Wilhelm Fink, 1972.
Pesch,
Otto Hermann: Humanismus und Reformation - Martin Luther und Erasmus von
Rotterdam in den Konflikten ihrer Zeit. München, Zürich: Schnell&Steiner,
1985.
Pfeffermann,
Hans: Die Zusammenarbeit der Renaissancepâpste mit den Türken. Schweiz:
Mondial, 1946.
Pfeiler,
Hasso: Das Türkenbild in den deutschen Chronicken des 15. Jahrhunderts.
Dissertation. Frankfurt am Main, 1956.
Pfiste
r, Rudolf: Das Türckenbüchlein Biblianders. Theologische Zeitschrift Basel.
Basel: Reinhardt, 1953.
Rabe,
Wilhelm: Lassenius, Johannes (163692): Ein Beitrag zur Geschichte des
lebendigen Luthertums im 17. Jahrhundert. Gütersloh: Bertelsmann, 1933.
Raeder,
Siegfried: “Die Türkenpredigten des Jakob Andreâ.”, Brecht, Martin: Theologen
und Theologie an der Universitât Tübingen: Beitrâge zur Geschichte der
Evangelisch-Theologischen Fakultât. 1. Aufl. Tübingen: Mohr, 1997, s. 96123.
Reske,
Christoph: Die Buchdrucker des 16. und 17. Jahrhunderts im deutschen
Sprachgebiet. Auf der Grundlage des gleichnamigen Werkes von Joseph Benzing.
Wiesbaden: Harrassowitz, 2007.
Rössler,
Helmuth: Grösse und Tragik des christlichen Europa. Europâische Gestalten und
Krâfte der deutschen Geschichte vom Spâtmittelalter bis zur Gegenwart.
Frankfurt am
Main,
Berlin, Bonn: Moritz Diesterweg, 1955.
Sack,
Vera: “Glauben” im Zeitalter des Glaubenskampfes. Eine Ode aus dem StraŞburger
Humanistenkreis und ihr wahrscheinliches Fortleben in Luthers Reformationslied
“Eine feste Burg ist unser Gott”. Textanalysen und -interpretationen. Mit einem
Beitrag zur Frühgeschichte des Embles. Freiburg i. Br.: Universitâtsbibliothek,
1988.
Schilling,
Michael: Bildpublizistik der frühen Neuzeit: Aufgaben und Leistungen des
illustrierten Flugblatts in Deutschland bis um 1700. Tübingen: Niemeyer, 1990.
Schiltberger,
Hans: Hans Schiltbergers Reise in die Heidenschaft. Was ein bayerischer
Edelmann von 1394 bis 1427 als Gefangener der Türken und Mongolen in
Kleinasien, Âgypten, Turkestan der Krim und dem Kaukasus erlebte. Der alten
Chronik nacherzâhlt von Rose Grâssel. Hamburg, 1 947.
Schimmel,
Annemarie: Der İslam. Eine
Einführung.
Stuttgart: Reclam, 1990.
Schmugge,
Ludwig: Die Kreuzzüge aus der Sicht humanistischer Geschichtsschreiber: [21.
Vorlesung d. Aeneas-Silvius- Stiftung gehalten am 23.4.1984 in d. Univ. Basel]/
Basel; Frankfurt am Main: Helbig und Lichtenhahn, 1987.
Scholze,
A.: Die orientalische Frage in der öffentlichen Meinung des 16. Jahrhunderts.
Beilage zum Osterprogramm der Realschule Frankenberg/ Sa.1880.
Schreiber,
Georg: “Das Türkenmotiv und das deutsche Volkstum”, Volk und Volkstum. Jahrbuch
für Volkskunde. München: Kösel- Pustet, 1938, s. 9-54.
Schreiber, Georg: “Deutsche
Türkennot und Westfalen”, Petri, Franz: Westfâlische Forschungen. Mitteilungen des
Provinzialinstituts
für Westfâlische Landes- und Volkskunde. Bd. 7. Münster/ Köln: Böhlau, 1954, s.
62-70.
Schulz,
Friedrich: Die Gebete Luthers: Edition, Bibliographie und Wirkungsgeschichte.
Gütersloh: Gütersloher Verlagshaus Mohn, 1976.
Schulze,
Winfried: Reich und Türkengefahr im spâten 16. Jahrhundert: Studien zu d.
polit. u. gesellschaftl Auswirkungen e. âuBeren Bedrohung. 1. Aufl. München:
Beck, 1978.
Seifert,
Arno: Der Rückzug der biblischen Prophetie von der neueren Geschichte: Studien
zur Geschichte der Reichstheologie des frühneuzeitlichen deutschen Prote
stantismus.
Köln;
Wien: Böhlau: 1990.
Seybold,
Klaus: Die Psalmen. Eine Einführung.
2.,
durchgesehene Aufl. Stuttgart; Köln; Kohlhammer, 1991.
Spohn,
Margret: Alles getürkt. 500 Jahre (Vor)Urteile der Deutschen über die Türken.
Oldenburg: bis, 1993.
Stein,
Heidi: “Zum Orientbild im 16.
Jahrhundert”,
Mitteilungen aus dem Museum für Völkerkunde Leipzig. Leipzig: MV, 1985, s. 2026.
Steuerwald,
Karl: Almanca-Türkçe Sözlük. İstanbul: ABC Kitapevi, 1988.
TDK,
Türk Dil Kurumu, 10. baskı, Ankara, 2005.
Thein,
Rudolf: Papst Innocenz XI. und die Türkengefahr im Jahre 1683. Diss. Breslau,
1912.
Toth,
Istvan György: “Türken und Mönche. Kriegserfahrungen der katholischen
Missionare im Ungarn des 17. Jahrhunderts”, Brendle, Franz; Schindling, Anton:
Religionskriege im alten Reich und in Alteuropa. Münster: Aschendorff, 2006, s.
217-229.
Veit,
Patrice: Das Kirchenlied in der Reformation Martin Luthers: eine thematische
und semantische Untersuchung. Stuttgart: Steiner Verlag Wiesbaden GmbH, 1985.
Veit,
Patrice: “Die Hausandacht im deutschen Luthertum”, Ingen, van Ferdinand; Moore,
Cornelia Niekus: Gebetsliteratur der frühen Neuzeit als Hausfrömmigkeit.
Funktionen und Formen in Deutschland und den Niederlanden. Wiesbaden:
Harrosowitz, 2001, s. 193-206.
Verzeichnis
der im deutschen Sprachbereich erschienenen Drucke des 16. Jahrhunderts (VD 16)
Vielau,
Helmut-Wolfhardt: Luther und der Türke. Göttingen: Druckerei J. Sârchen Baruth/
Mark-Berlin, 1936.
Vocelka,
Karl: Die politische Propaganda Kaiser Rudolfs II. (1576-1612). Verlag der
Österreichischen Akademie der Wisenschaften Wien, 1981.
Walch,
Georg Joh.: Luther, Martin: Dr. Martin Luthers sâmtliche Schriften. Bd.20.:
Abt. 2, Dogmatisch-politische Schriften. Reformations- Schriften-B. Wider die
Sacramentirer und andere Schwârmer, sowie auch wider die Juden und
Türken.
Gözden geçirilmiş 2. baskının yeniden basımı. St.Louis, Missouri, USA,
Concordia Publishing House, 1880-1910. GroŞ Oesingen: Verlag der Luth. Buchh.
Harms, 1986.
Wallmann,
Johannes: “Zwischen Herzensgebet und Gebetbuch.”, Ingen, van Ferdinand; Moore,
Cornelia Niekus: Gebetsliteratur der frühen Neuzeit als Hausfrömmigkeit.
Funktionen und Formen in Deutschland und den Niederlanden. Wiesbaden:
Harrosowitz, 2001, s. 13-46.
Weiser,
Artur: Die Psalmen. Teil 1. Psalm 1 -60.
10.
unverânderte Aufl. Göttingen; Zürich: Wandenhoeck & Ruprecht, 1987.
Weiser,
Artur: Die Psalmen. Teil 2. Psalm 61150. 10., unverânderte Aufl. Göttingen;
Zürich: Wandenhoeck & Ruprecht, 1987.
Welzig,
Werner: Erasmus von Rotterdam, Ausgewâhlte Schriften, WBG, Darmstadt, 5, 1968,
s. 361-451.
Wessely,
Kurt: Die österreichhische
Militârgrenze.
Der deutsche Beitrag zur Verteidigung des Abendlandes gegen die Türken. Der
Göttinger Arbeitskreis: Schriftenreihe Heft 43. Kitzingen/Main: Hölzner, 1954.
Werner,
Ernst: Die Geburt einer Grossmacht-Die Osmanen (1300-1481). Ein Beitrag zur
Genesis des türkischen Feudalismus. Zweite verb. Aufl. Wien; Köln; Graz:
Hermann Böhlaus Nachf, 1972.
Weyrauch,
Erdmann: “Reformation durch Bücher: Druckstadt Wittenberg”, Gutenberg: 550
Jahre Buchdruck in Europa; [Austellung im Zeughaus der Herzog August Bibliothek
Wolfenbüttel vom 5. Mai bis 30. September 1990]/ [Ausstellung und Katalog: Paul
Raabe mit Beitr. Von Martin Boghardt...] .-Weinheim: VCH, Acta Humaniora, 1990,
s. 53-64.
http://germazope.uni-
trier.de/Projects/WBB/lemmasearch
http
://tdkterim. gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime