Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

Tanrım Bizi Türklerden Koru! 2

 

 

4.   BÖLÜM 1. Yüz Dua Üzerinden Yapılan İncelemeler Hakkında

16. yüzyılda Almanya’da basılan ve Türk korkusunu dile getiren 100 dua inceleme kapsamındadır. Dua sayısı daha fazla olmasına rağmen, fikir vermek amacıyla örnek teşkil edecek 100 dua seçiminde öncelikle dikkate alınan o dönemin önemli y azarlarına ait o lmaları ya da dua kitap larında yer almalarıdır. Ayrıca Almanya’nın farklı şehirlerine ait dualar seçilmesine özen gösterilmiştir. Seçilen duaların, tüm Almany a’y ı kap say an reprezantatif dualar olması, incelenmeye dahil edilmeyen dualar hakkında da genel itib arıy le fikir verecektir[377].

1.1.   Duaların Yayınlandıkları Yıllara Göre Dağılımları

Duaların analizleri için yayınlandıkları yılların göz önünde bulundurulmasının son derece önemli olduğu öncesinde belirtilmiştir. Bu tarihler aynı zamanda Türklerin Avrupa’da zaferler elde ettiği ve dolayısıyla da korku saçtığı dönemlerdir. Aşağıdaki tabela, çalışmada incelemeye dahil edilen 100 duanın yayın yıllarına göre, on yıllık dilimler halindeki dağılımını gö stermektedir.

Yıllar

Dua sayısı

1500-1509

-

1510-1519

-

 

 

1520-1529

1

1530-1539

3

1540-1549

1

1500-1559

-

1560-1569

23

1570-1579

3

1580-1589

15

1590-1599

54

 

Avusturya’nın Türkler tarafından tehdit edilmesi, Almanya’yı birebir etkilemiş ve duaların yazılmasına neden olmuştur. Türk savaşlarının Avusturya’da en yoğun hissedildiği tarihler ise, 1529-1538, 1541-1547, 1552- 1568, 1590-1606 yılları arasındadır. Bu tarihlere dayanarak Almanların hangi savaşlardan etkilendiği, listeyle karşılaştırma yapıldığında ortaya çıkmaktadır. 1530 ile 1549 yılları arasında yayınlanan dualar Luther’in etkisi sonucunda ortaya çıkanlardır. Buna hem Luther’in kendi, hem de onu kendine örnek alan papazların duaları da dahildir. 1570-1579 yılları arasında y ay ınlanan duaların azlığı Türk korkusunun azaldığına işaret etmektedir. Bunun belki en önemli nedeni înebahtı Deniz Savaşı sonucunda Hristiyanların elde etmiş olduğu zaferdir. Bu zaferle birlikte yenilmez Türk imgesi kırılarak korkunun kısa bir süreliğine azalmasına neden olmuştur. 1580-1589’da artan dua sayısı ise Türk korkusunun unutulmamasına yönelik olabileceği gibi, gerginliğin tırmanmasına bağlı o larak da y azılmış olabilir. Türk duaları açısından belirleyici yılların 1560-1569 ile 1590­1599 arasında olduğu oranlardan ortaya çıkmaktadır. Her iki dönemde de Osmanlı ordularının Viyana’ya doğru sefere çıkması, Almanları korkutmuş ve Türklere karşı yazılan dua literatürünün artmasına neden olmuştur. Tarihî olayların dua sayısına etkisi tabelada da görüldüğü gibi açıkça ortaya çıkmaktadır. 1590’lı yıllarda korkunun daha da artmasının başka bir nedeni ise 1600 yılında mahşer gününün geleceğine ve Almanya’nın Türkler tarafından harap edileceğine inanılmasından kaynaklanmaktaydı.

1.2.   Duaların Protestan ve Katolik Mezheplerine Göre Dağılımı

Çalışmada incelenen duaların mezheplere göre dağılımını tespit etmek bazı durumlarda son derece zor olmakla birlikte, kimi zaman ise mümkün olmamıştır. Yazarların mezhebini tespit etmek amacıyla öncelikle BBKL (Biographisch- Bibliographisches Kirchenlexikon)[378], TRE (Theologische Realenzyklopâdie) ve RGG (Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für Theologie und Religionswissenschaft) gibi teolojiyle ilgili kitap, ansiklopedi ya da sözlükler taranmıştır. Bu kaynakçalarda yer almayan yazarlar, Alman Teoloji Tarihi açısından belirleyici olmayan, sadece yöresel önem taşıy an papazlardır. Ayrıca Die Buchdrucker des 16. und 17. Jahrhunderts im deutschen Sprachgebiet (16. ve 17. yüzyılda Almanca konuşulan bölgelerde matb aacılar) adlı kaynaktan faydalanılmıştır[379]. Yazarlar bazı durumlarda çalışmalarının ön sözünde hangi mezhebe bağlı olduklarını açıklamakta, bazen ise konuya ilişkin ipuçları vermektedirler. Bunun olmaması halinde adı geçen kaynakçalar taranmıştır. Bu kaynakçalarda da yer almayan yazarların nereden geldiği, çalışmalarını nerede yayınladıkları veya nerede papazlık yaptığı tespit edilerek o bölgede hâkim olan mezhep doğrultusunda karar verilmiştir. Aynı yöntem y azar kimliğinin açıklanmadığı çalışmalar için de uygulanmıştır. Bu durumda da metin içindeki ipuçları taranmış, ayrıca yayın yeri (şehri) veya yayıncı dikkate alınmıştır.

Yazarı protestan olan dua kitaplarında yer alan anonim dualar da esasen sorun teşkil etmektedir. Bu tür dualar bir yandan, okuyucu kitlesi belli olduğundan, Protestan dua olarak nitelendirilebilir. Diğer yandan Althaus’un da belirttiği gibi duanın kaynağı belli olmadığından, y azarının mezhebi de belli değildir. Prote stanlar ile Katolikler arasındaki yoğun etkileşim de göz önünde bulundurulduğunda, kesin bir sonuca varmak mümkün olmamaktadır[380]. Protestan dua kitaplarında yer alan anonim kilise duaları için de aynı sorundan bahsetmek mümkündür. Ancak Protestan dua kitaplarında yer alan anonim dualar, Protestan okuyucu kitlesine sunulduğundan, Protestan duaları sınıfına dahil edilmiştir.

 

Mezhepler

Dua sayısı

Protestan dualar

85

Katolik dualar

12

Mezhep belirlenemeyen dualar

3

Dağılımlar incelenen 100 duadan 85’inin Protestanlara ait olduğunu göstermektedir. Böylelikle Protestanların Türklere karşı dua yazma konusunda Katoliklerden daha etkin olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.

Delumeau’e[381] göre 16. yüzyılın ikinci yarısından 17. yüzyılın başlarına kadar “deccal”e karşı duyulan korku Protestanlarda kesinlikle daha belirgin o larak ortaya çıkmaktadır[382]. Delumeau buna kanıt olarak Frankfurt’lu kitapçı Georg Draudius’um 1625 yılına ait kitap kayıtlarını göstermektedir. Kayıtlara göre dünyanın ve insanlığın sonu[383] konulu 89 kitaptan sadece bir tanesinin yazarı Katoliktir. Buna karşın Protestan y azarların sayısı 68, Kalvenci[384] olanların ise 20’dir. Ancak burada sözü edilen deccal sadece Türk değildir. Papa’nın da Protestanlarca deccal o larak yorumlandığı unutulmamalıdır. Delumeau’nın sözlerine istinaden Andermann[385] deccal korkusunu tamamen Türk korkusuyla özdeşleştirmiş ve Protestanların deccal Türk’ten daha fazla korktuğunu dile getirmiştir.

Elde edilen bu sonuç kesinlikle Katoliklerin Türklere karşı dua etmediği ya da daha az ettiği anlamına gelmemektedir. Reformasyon Tarihi araştırmaları çerçevesinde Bernd Möller tarafından “matbaasız Reformasyon olmaz” formülüne karşılık, kitap tarihi araştırmacılarından Erdmann Weyrauch “Reformasyonsuz (seri) kitap basımı olmaz” sözlerini ortaya koymuştur. Matbaacılık ve Reformasyonun birbirine etkisi bu sözlerden açıkça ortaya çıkmaktadır. Başta Luther, Melanchthon, Zwingli ve Bugenhagen gibi reformatörlerin yazıları, ideolojik de olsa geniş bir alıcı kitlesine sahip olduğundan, çokca basılmakta ve yayın evi sahiplerini satış rakamlarıyla memnun kılmaktadırlar[386]. Luther’in çalışmaları matbaa olmaksızın ne bu kadar çabuk y ay ılab ilir, ne de Reformasyon hareketi bu kadar etkin olabilirdi. Bu ise Reformasyonun neden hızla ideolojik bir akıma dönüşebildiğini aç ıklamakta ve Reformasy onun başarısının o dönemde tekno lojik olarak gelişen matbaacılığa dayandığını göstermektedir[387]. Türklere karşı yazılan duaların bu denli hızla yayılmasının sebebi de, Protestanların matbaacılıktan yoğun olarak faydalanmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Türk savaşlarının özellikle Protestanlar tarafından siyasi malzeme olarak kullanılması da “Türk dualarının” Protestan çevrelerinde hızla popülarite kazanmasına neden olur. Çünkü Türklerin güç kazanması, askerî zaferler elde etmesi Protestanlar tarafından Katolik mezhebinin zaafı olarak açıklanmakta ve böylece Papa’ya karşı kullanılmaktadır. Bu ise 16. yüzyılın yazınsal ürünlerinden de ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yukarıdaki rakamlar 16. yüzy ılda Kato liklerin Türklere karşı dua konusunda daha az etkin olduğu anlamına gelmemekte, sadece y azınsal ürün ortaya koymada Prote stanlar kadar matbaacılıktan istifade etmediklerini göstermektedir.

1.3.                   Duaların Belirli Türlere Ayrılması ve Bunların Dağılımları

Türklere karşı yazılan dualar beş başlık altında toplanmıştır. İncelenen tüm metinler, David Meder’inki hariç, sadece bir sınıfa dahil edilmişlerdir. Meder’inki ise, başlığından edinilen bilgi doğrultusunda, kilise, çocuk ve ev olmak üzere üç kategoriye birden dahil edilmişir[388].

 

Dua Türleri

Dua sayısı

Özel bir Kesime Yönelik Olmayan Türk Duaları

56

Kilise Duaları

28

Çocuklara ve Gençlere Yönelik Dualar

11

Savaş Duaları

4

Ev Duaları

3

 

 

Yapılan incelemeler sonucunda, “Özel bir kesime Yönelik Olmayan Türk Duaları” adı altında toplanan grup, sayıca üstünlük göstermektedir. Söz konusu dualar, belirli bir kesime ya da ortama hitap etmemektedir. Bu duaların ortak özelliği, toplumsal tehdit olarak algılanan Türklere karşı yazılmış olmaları ve toplumdaki herkesi savaşmaya motive etmeleridir. Başlıkta duanın kimlere yönelik yazıldığı bilgisinin yer almaması, kullanımına ilişkin sınırlamaları da o rtad an kaldırmaktadır. Böylece b aşta kilise olmak üzere, herkes tarafından her ortamda okunabilmektedir. İncelenen 100 duanın 56’i “Özel bir Kesime Yönelik Olmayan Türk Duaları” kapsamına girmektedir.

Son olarak vurgulanılması gereken, çalışmada “Özel bir Ke sime Yönelik Olmay an Türk Duaları” olarak adlandırılan duaların Hristiyan cemaati için yazılmış dualar olduğudur. Kilise, çocuk, savaş veya ev dualarıy la aralarında, başlık dışında, belirgin farklar bulunmamaktadır. Bu ise duaların büyük çoğunluğunun papazlar tarafından çoğunlukla talimatlar doğrultusunda yazıldığı ve tümünün aynı işlevi yerine getirmesiyle açıklanabilmektedir. Okuyucu kitlesi Hristiyan cemaati olan bu duaların işlevi, insanların dikkatini savaşa çekmek veya savaşmaya çağırmaktır. Kilisenin Türklere karşı propaganda konusunda yoğun çaba harcadığı ve olumsuz Türk imgesinin Almanya’da hızla y ay ılmasına en büyük katkıy ı sağladığı bilinmektedir. İncelenen duaların 28’i Almanya’nın farklı bölgeleri için yazılmış olan kilise dualarıdır[389]. Kilise dualarıyla toplu halde proganda yapıldığı dikkate alınırsa, bu say ının azımsanmayacak bir sayı olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocuklara ve gençlere hitaben yazılmış dualar ise 11 defa tespit edilmiştir. Bu ise “Türk” konusunda çocuklara verilen öneme işaret etmektir. Savaş duası başlığını taşıyan metinler genelde savaş alanlarındaki askerlere yönelik yazılmış dualardır. Bu başlığı taşıyan dört dua inceleme kapsamında yer almıştır. Savaş dualarının sayıca az olması, Almanya’da savaşa katılan insanların, örneğin Avusturya’ya göre daha az olmasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca savaş meydanlarında yer alan askerler için yazılan duaların propaganda amaçlı kullanıma çok da elverişli olmadığı vurgulanmalıdır. Çünkü Türklere karşı savaşanlar zaten hedef kitleyi oluşturmamaktadır. Hedef savaşa çağırmak ve maddi destek sağlamak olduğundan, hedef kitle de savaşın dışında yer alan insanlardır. Sayıca az olan ev duaları ise 100 duanın içerisinde sadece üç kez tespit edilmiştir. Luther bu konuda kendi duasıyla öncülük yapmış olsa da, ev duaları propagandaya, örneğin kilise duaları kadar elverişli değildir. Bireyselliğe hitap eden ev duaları bu nedenle olumsuz Türk imajını yaymak amacıyla en az kullanılan dua türü olmuştur.

1.4.    Türklere Karşı Yazılan  Dualarda Türklerle İlişkili Sözcüklerin Taranması,Listelenmesi ve Dağılımları

Türk imgesinin 16. yüzyılda büyük önem taşıdığı çalışma boyunca dile getirilmiştir. Metinlerin incelenmesi sonucu dualarda Türklerle ilgili kullanılan bazı sözcüklerin daha sık, diğerlerinin ise daha az kullanıldığı göze çapmaktadır. “Türkler” en çok hangi sözcüklerle tanımlanmakta ya da özdeşleştirilmektedir? Hazırlanan listede, Türklerle ilgili kullanılan sözcüklerin neredeyse tümüne yer verilmiş ve kullanım sıklıklarına göre sıralanmıştır. Böylelikle hedeflenen Türklerle ilişkili sözcüklerin, metinlerdeki yoğunluğunu hem sayı hem de orantı olarak ortaya koymak ve 16. yüzyıl Almanya’sında “Türk” kavramının neleri çağrıştırdığı hakkında fikir vermektir.

1.4.1.   Listeye İlişkin

Liste oluşturulurken dualarda yer alan sözcükler taranmıştır. Sözcük sayımına dahil edilen dua sayısı 100’dür. Birden fazla kaynakçada yer alan ve birbirinin aynı olan dualar incelemeye dahil edilmemiştir. Sözcük say ımına başlıklarda yer alan sözcükler de dahil edilmiştir. Kitap adı ve dua başlığının aynı olması halinde ise bunlardan sadece birisi değerlendirilmiştir. Aynı haneye giren sözcüklerde sıfat ya da isim ay rımı yapılmamıştır. Dikkate alınan Almanca’daki sözcüklerin aynı kökten türetilmiş olması ve aynı anlama gelmeleridir. Örneğin düşman hanesine düşman, düşmanlar, ezelî düşman ya da düşmanca gibi, aynı anlama gelen sözcükler girmektedir. Karışıklığa neden olmamak için hane içerisinde zaman zaman kısa açıklamalara yer verilmiştir. Örneğin, kavramın kime ya da kimlere yönelik bir davranışı, eylemi, hedefi anlatması, ya da söz konusu özelliğin, durumun kime ait olduğu, kimi tanımladığı gibi. Sözcüklerin listeye alınması için esas alınan, Türkleri tanımlaması, özelliklerini belirlemesi, yapmak istediklerini ya da yaptıklarını anlatması, Hristiyanlara verildiği ileri sürülen zararlara, ya da onlarda uyandırdıkları duygulara yer vermesidir. Ayrıca Almanların Türklerle ilişkilendirdiği kavramların neredeyse tümü de dahil edilmiştir. Listede toplam olarak 203 sözcük yer almaktadır.

 

Türkçe

Almanca

 

Türk, Türkler

rn.. 11 rp..

Türk, Türke, Tr türkisch

 

düşman, düşmanlar; Hristiyan düşmanı;

düşman;

Tanrı’nın,

Hristiyanlığın, kilisenin, düşmanlık, düşmanca ezelî

Feind, Feinde Menschen, Christenfeind, F (Gottes) Christe Kirche), Feinds

feindlich, Erb

Erzfeind, Todesfeiı

 

düşman amansız düşman

 

 

kan dökmek, kana susamış köpek;

(Hristiyanların) kan; kana

susamış gözünü kan bürümüş

Blutvergiessen;

Bluthund; Blut

Christen); blutdü

blutgierig

 

despot, (tiran, zalim, gaddar), despotlar, despotluk, despotça

Tyrann, Tyra

Tyrannei tyrannisc

 

 

 

 

zulüm, zalim

grausam, Grausaı

 

mukaddesata sövmek;

Tanrı’ya sövmek;

Tanrı’ya söven, küfürbaz

(Gottes)Lâsterun lâstern (

gotteslaestrig, Lâstermaul, lâsterl

 

cinayet, katil, öldürücü, adam öldürme, öldürmek, katletmek,

Mord, Mi

mörderisch, Totsc umbringen,

 

ölmek, öldürmek (insanları, bedenleri, ruhları)

umkommen,

(er)morden, (Mens

Leib, Seele)

 

sıkıntı; sıkıntı çekmek (Türklerden dolayı)

(Türken verursa Not; Notl

(Vorstehende, g schwere Not; veruı durch den Türken)

 

korkunç, tüyler ürpertici, menfur

Greulich, Greuel

 

lekelemek,

 

 

kirletmek schânden (G

Namen, Leiber, F und Jungfr

gefangene Chri Schande (zur Sc! der Türken werden

(Tanrı’nın adı, bedenleri, kadın ve kızları

(bakireleri), esir Hristiyanları;

maskara (Türklerin maskarası olmak)

 

korku, korkunç, korkmak, korkutmak

Schrecken, schre schrecklich, erschrecklich, erschrecken

 

 

esir, esir almak

Gefangene, gef< nehmen,

 

haydutluk, haydut, yağmalamak

Raub, R

Rauberei, (be)raub

 

Muhammed, Muammed yandaşları, Müslümanlar, müslümanca

Mahomet, Mahometisten, Mahometisch

 

takip;

zulmetmek

verfolgen (Chr

 

(Hristiyanları, Tanrı’yı, Isa’yı)

Gott, Jesu)

 

yok, imha

etmek (inançı, Hristiyanlığı, Almanya’yı, idareyi ve

düzeni)

Vertilgung, vert (des Glaubens, Christenheit, Deutschlands, Reg u. Ordnung

 

tehlike (beden, ruh, ülke

Hristiyanlık için)

Gefahr (für Le Seele, Christenheit)

 

tahribat, harap,

 

 

tahrip

etmek,

Verwüstung,

 

tahrip

eden,

verwüsten, Verw

 

ülkeye

tahrip

Landverwüster

 

eden;

tahrip,

Verwüstung, verw

 

harap

etmek

(Christenheit,

 

(Hristiyanlığı)

Deutschland,

 

(Almanya’yı, ülkeyi, ülkeleri,

Hristiyanlığı)

Lânder)

 

güç (kudret);

Macht, mâ

 

güçlü (kudretli)

(Türkler)

(Türken)

 

gazap, gazaplı, vahşi, korkunç

Grimm, grimmig

 

 

 

 

dinsiz, kâfir, kâfirler ülkesi

Heiden, Heidensc

 

hiddetlenmek, tahribat yapmak

wüten, wütig

 

kölelik

Dienstbarkeit

 

elem vermek (Hristiyanlara, yüreklere, kiliseyeTanrı’ya)

betrüben (Chr

Herz, Kirche, Gott)

 

korku, korkutmak

Angst, ângs

verângstigen

 

götürmek (esarete)

führen, wegfü hinwegführen

 

eziyet, ceza, felaket;

insanlara, kiliseye eziyet

etmek, inletmek

(Land) Plage; p (Menschen, Kirche

 

yangın, yakıp yıkmak, ateş

Brand, brennen, I

 

 

 

 

dinsiz (Türkler)

gottlos (Türken)

 

savaş, savaşma, savaşçı (ülkeye, ülkelere karşı savaşmak)

Krieg, bekri

Krieger (Vateı

Lânder)

 

gücü, muazzam güç

Gewalt, gewaltig

 

hakaret

Schmach (G

 

Tanrı’nın adı, Hristiyanlar)

Namen, Christen)

 

alay etmek, alay (Tanrı’nın adı, insanlar)

Verspottung, £

(Gottes N

Menschen)

 

baskı altında tutmak (insanları)

bedrângen

(Menschen)

 

tahribat yapmak, harap etmek (Almanya’yı,

Verheerung, verheeren (Deutsch Land, Lâ

 

ülkeyi, ülkeleri, Hristiyanlığı)

Christenheit)

 

kâfirlik, kâfir

Unglauben, unglâ

 

boyunduruk

Joch

 

kılıç, kılıçtan geçirmek

Sâbel(n)

 

bozmak, mahvetmek (Hristiyanları- ruhları, ülke)

verderben (Chr Seelen, Land)

 

Türk) sürü, takım

(Türk.) Anhang

 

parçamak, yok etmek, yıkmak (kiliseyi, idareyi, düzeni, insanları bozmak)

zerreisen, einre reissen (K

Regiment u. Ord Menschen)

 

nefret etmek (Tanrı,insan)

hassen (Christen,

 

ceset

Leichnam

 

Hristiyanların)

Christen)

 

zindan, hapis

Gefângnis

 

putperestlik (Türkler)

Abgötterei Türken)

 

(Tanrı’nın) ceza(sı)

Strafe (Gottes)

 

menfur, lanet (Türk)

leidig (-er Türke)

 

vurmak (Tanrı,

(er)schlagen

 

insan)

(Christen, Gott)

 

taş yığını

haline getirmek (şehirleri, ülkeleri, evleri, kulübeleri)

Steinhaufen (H Hütten, Stâdte, L etc.zu Steinh

machen)

 

şirret, sinsi, hayin

böse, bosshaft

 

kökünü kazımak (Hristiyanların, Tanrı’nın adının,

Ausrottung (Chr Gottes Namen, Volk)

 

Ülkenin, halkın)

 

 

zarar, zararlı

schaden, schâdlic

 

kıyameti koparmak, kudurmak (Tanrı’ya, insana karşı)

toben (wider Menschen)

 

inletmek, ıstırap, çektirmek (Hristiyanları, kiliseleri)

seufzen (l

Christen, Ki

seufzen)

 

 

 

 

(Türk) halk

(Türk.) Volk

 

ordu, ordu

gücü (Türklerin)

Heer, Heereskraf Türken)

 

(Tanrı’nın) sopası

Rute (Gottes)

 

ayağıyla tepme, ayak

altına alma

(Tanrı’nın adını, onurunu vs.)

Treten; mit I treten (Gottes N

Ehre etc.)

 

1 1

yutmak (Tanrı’nın emanetini yutma, ele

geçirme vs.)

1

Verschlingung, verschlingen (E Gottes etc.)

 

istila etmek

Einbruch, Einfall

 

saldırmak, savaşmak (ateş ve kılıç ile; karada ve

denizde saldırmak)

anfechten (mit u. Schwert; zu La Wasser)

 

1 1

şeytan, şeytanın çocuğu, şeytani araç

1

Teufel, teuf

Teufelskind,

 

hayvani, hayvan(lar), insanlık dışı

viehisch, Vieh(e)

 

cezalandırmak, ceza (Hristiyanları, Tanrı’yı)

strafen (Chr

Gott), bestrafen

 

boğmak

(er)würgen

 

 

 

 

(Hristiyanlığı) baskına uğratmak, saldırmak baskı altında tutmak; Almanya’ya, ülkelere saldırmak

überfallen

(Christenheit

Deutschland, Lând

 

gurur (Türklerin)

Hochmut (Türkeı

 

sahte (öğreti,

 

 

inanç, putperestlik)

falsch,-e,-er (I

Glaube, Götzendieı

 

sefalet, sefillik (Türkler nedeniyle)

Elend (wegen Tü

 

lanet

verfluchen, verlu

 

yıkmak (insanların inancını, kiliseyi)

zerstören (Gl des Menschen, K Vaterland)

 

 

 

 

inat, kafa

tutmak (Türkler)

Trotz (der Türkeı

 

Türk çanı, çan

Türckenglocke,G

 

barbar, barbarlık (Türkler)

Barbarei, barbc (Türken)

 

ahlaksızlık

(Türkler)

Unzucht

 

silahlanma, silahlanmak (Türkler)

Rüstung, in Rü sein

 

 

 

 

Kur’an

Alcoran, Alcoran

 

saygısızlık, namussuzluk (Tanrı’ya, kadın, çocuklara karşı)

Unehren (Gott, 1 Kinder)

 

(azizlerin, insanların) eti, cesetleri, bedenleri

das Fleisch

Heiligen, Mensche

 

 

 

 

(kimsenin) canını bağışlamamak (çocuk, yaşlı vs.) (Türkler)

nicht versc

(Kinder, Alte etc.)

 

hakaret, hakaret etmek

(Tanrı, insan)

Beleidigung, beleidigen (

Mensch)

 

bahtsızlık, felaket;

Hristiyanların mutsuzluğundan keyif, haz almak (Türkler)

Unglück; Lust Freude an des Ch

Unglück haben

 

hakaret etmek (Türkler)

schmâhen (Mens

 

çarpma,vurma (Türkler)

Anschlag, Anstof

 

fenalık

(Türkler)

Übel (der Türken

 

kibir (Türkler)

Stolz (der Türker

 

(kendini)

(sich) rü

 

övmek (Türkler)

(Türken)

 

hüküm sürmek, asa (Türkler)

Zepter

 

kirletmek (kiliseleri, ülkeyi)

verunreinigen (Kirchen Vaterlanc

 

(Türk) sürü

(Türk.) Haufen

 

Türkiye

Türkei

 

 

 

 

Yecuç- Mecuç

Gog und Magog

 

gaddar, zalim

Wüterich

 

cehenemi, iblisane, şeytani

höllisch

 

parçalamak, parçalara ayırmak

zerhauen (in Stüc

 

katletmek

metzgen

 

 

 

 

şiddetle yere sermek, başaşağı etmek

(nieder)hauen

 

bıçak batırmak, delmek

vs.

stechen

 

ahmak, ahmakça halk

Tor, törichtes Vo

 

(can, mal,

insan, ülkeleri) almak, ele

geçirmek

nehmen (Leib, Leut u. Land)

 

(Hristiyanların, canına, malına, ruhlarına) kastetmek

nachstellen (

Gut, Seelen)

 

insanlık dışı

unmenschlich

 

yalan

Lügen

 

yağmacılık, yağmalama

Plünderei, plünde

 

 

 

 

iğrenç, nefret uyandırcı

widerwertig

 

sarmak (insanları sarıyorlar)

umgeben (Mensc

 

öfke

Zorn

 

isyan, fesat

Meuterei

 

zulüm, itisaf

Unterdrückung

 

 

 

 

intikam

Rache, râchen

 

musallat olmak

heimsuchen

 

yemek (Macaristan ve Avusturya’yı, insanları)

(auf)fressen (U u. Öster

Menschen)

 

tarikat, (tarikatçı ve

günahkâr yapısı)

Sekte (sektisch sündliches Wesen

 

hile (hile ve zor kullanarak

 

 

evlere ve

yüreklere girmeye çalışıyorlar)

List (wollen mil u. Zwang in die H u. Herzen eindringf

 

hayvanlar

(Türkler)

Tiere (Türken)

 

kurtlar

(Türkler)

Wölfe (Türken)

 

ülkeyi mahvetmek

zerstören Vaterla

 

 

 

 

zaferi (Türklerin)

Sieg (der Türken

 

Türk alayı

Türkenzug

 

kılıç, intikam kılıcı

Schwert, Rachscl

 

işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara)

martern (Christeı

 

kuşatmak

belagern (Chr

 

(Hristiyanları, ülkeleri)

Lânder)

 

alay, alaya

almak (istihza etm.) hakaret

etmek (Tanrı’yı, insanları)

Hohn, (ver) h( (Gott, Mensch)

 

feryat ettirmek, inletmek, ah

ettirmek (Hristiyanları)

klagen (l

Christen klagen)

 

tanımamak

nicht anerk

 

(Tanrı’nın adı)

(Namen Gottes)

 

kurbanlık koyun (Hristiyanlar)

Schlachtschafe

 

imha etmek, silmek (Tanrı’nın adı)

auslöschen (G

Namen)

 

zayıflatmak, bastırmak (Hristiyanların iradelerini)

dâmpfen (den V der Christen)

 

 

 

 

inkar etmek

(Tanrı’nın adı)

verleugnen (G

Namen)

 

işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara)

peinigen (Christe

 

endişe, keder

Sorge

 

(Türk) yığın, sürü, kalabalık

(Türk.) Menge

 

saldırı

angreifen

 

merhametsiz

unbarmherzig

 

deccal

Antichrist

 

Herot

Herodes

 

parçalara ayırmak

zerhacken

 

yabancı millet

fremde Nation

 

geçirmek

stecken (Kinde

 

(çocukları kazık ve mızrağa)

Zaun u. SpiŞ)

 

göz dikmek (cana, mala)

begehren (Leib, (

 

aldatma, aldatmak

Betrug, betrügen

 

zina

Ehebruch

 

hırsızlık

Diebstahl

 

 

 

 

büyücülük

Zauberei

 

kırıp geçirmek (insanları)

zerbrechen

(Menschen)

 

budalaca, delice

unsinnig

 

sorgu

Verhörung

 

alay etmek

verhöhnen

 

acı vermek

Schmerzen

 

 

hinzufügen

 

alçak, adi,

bayağı

schnöde

 

kov(ala)mak

(insanları)

verjagen (Mensc!

 

yüreklerindeki zehri akıtmak

Gift aus dem H gieben

 

küstah (Türkler)

Übermut (der Tü

 

 

 

 

fazla güvenmek, istnat etmek (Türkler)

pochen (Türken)

 

batıl inanç

(Türklerin)

Aberglauben Türken)

 

aşağılamak, küçümsemek (Tanrı’nın adı)

Verachtung (G

Namen)

 

aklını çelmek (Hristiyanların)

Verführung (Chri

 

 

 

 

ayağıyla ezmek, çiğnemek (insanları)

zertreten (Mensc

 

ikna etmek

(Hristiyanları)

überzeugen (Chri

 

sürmek, kovalamak (Hristiyanları)

vertreiben (Chris

 

güçsüz hale getirmek (Hristiyanları)

kraftlos m;

(Christen)

 

I l

takdirini (Tanrı’nın yok etmek)

Lob (Gottes aufh

 

inançsızlık (Hristiyanları inançsızlığa sevk etmek)

Unglauben (Ch zu Unglauben treib

 

günah (Hristiyanları günaha sevk

etmek)

Sünde (Christeı Sünden treiben)

 

sövgü (Hristiyanları sövgüye sevk etmek)

Lâstern (Christe

Lâstern treiben)

 

işkence etmek (Hristiyanlara)

quâlen (Christen)

 

rahatsız etmek (Hristiyanları)

beschweren (Chr

 

parçalamak, bölmek (Tanrı’nın kutsal emanetini)

reiben (H. Erbtei

 

 

 

 

ele geçirmek (Hristiyanlığı)

einnehmen (Christenheit)

 

alay etmek, gülmek (Hristiyanlarla)

verlachen (Christ

 

atmak, fırlatmak, savurmak (Hristiyanları)

schmeiBen (Chris

 

ezmek,

 

 

sıkıştırmak

(Hristiyanları)

erdrücken (Chrisi

 

kötü (Hristiyanlara karşı kötü

davranmak)

übel (handeln Christen)

 

inkâr etmek

bestreiten

 

vurmak (Hristiyanları yüreklerinden vurm ak)

zerschlagen (Her Christen)

 

 

 

 

değerini

düşürmek

(inancın değerini düşürmek)

Schmâhlerung Glaubens)

 

hükmetmek (istemek) (Hristiyanlara)

herrschen (w

über Christen)

 

feryat (Hristiyanlar)

Jammer der Chri:

 

istila etmek

(Tanrı’nın

emanetini)

(Christenheit) einfallen (in das Gottes)

 

 

 

 

işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara)

violieren (Christc

 

işkence, eziyet etmek (Hristiyanlara)

martern (Christeı

 

feryat etmek inlemek, ah

etmek (Hristiyanlar)

Heulen (Christen

 

 

 

 

ağlamak (Hristiyanlar)

Weinen (Christeı

 

açlık (Hristiyanlar)

Hunger (Christen

 

çıplaklık (Hristiyanlar)

BlöŞe (Christen)

 

zindan, hapishane (esir Hristiyanlar)

Gefângnis (Chris

 

 

 

 

keder, dert

Hristiyanlar)

Leid (Christen)

 

ağır hizmet

Hristiyanlar)

schwerer D

(gefangene Christe

 

esarette tutmak

Hristiyanları)

halt in seinen B< (Christen)

 

baskı altında

tutmak (esir

Hristiyanları)

unterdrücken

(gefangene Christe

 

 (yeryüzünün) hâkimi (olmak istemek)

Herrscher

Erdbodens sein wo

 

güvenmek

(beygir ve

araçlara, savunma ve

silahlara; kılıç,

ok ve yaylara, mızraklara)

sich verlassen (Ross u. Wagen, u. Waffen, Sebel, u. Bogen, Spie Lanzen)

 

sıkıştırmak, yerden yere

zusetzen (christli

 

vurmak (Hristiyan savaşçılarını)

Kriegsvolk)

 

güçlü

stark

 

geçit yapmak istemek (Almanya’yı)

Pass (in Deutsc machen wollen)

 

baskı (Türklerin)

Zwang (der Türkı

 

üzüntü, azap

I 1

Traurigkeit

ı

 

keder huzursuzluk

Beschwernis

 

huzursuzluk

Unruhe

 

(Türk) küme, takım

(Türk.) Rotte

 

(Türk) kayırıcı, hami, koruyucu, arka çıkan

(Türk.) Gönner

 

köle, kul

Leibeigene

 

ehine

Geisel

 

lanetli, melun (Türkler)

verdammt(e) (Tü

 

 

Listenin başında 196 kez tespit edilerek “Türk”, ikinci sırada ise 177 defa yer alan “düşman” sözcüğü bulunmuştur. Böylelikle “Türk” ve “düşman” sözcüklerinin birbirleriyle ilişkilendirildikleri açıkça ortaya çıkmıştır. Üçüncü sırada yer alan sözcük ise Türklerin kan dökmeleriyle ilgilidir. Bu sözcük metinlerde 61 defa yer almıştır. Bundan sonra metinlerde en fazla kullanılan sözcükler ise “zülümle” ilgili olanlardır. “Tiran” sözcüğü 60 kez metinlerde geçerek dördüncü sırada yer almaktadır. “Zulüm” ise 54 defa kullanılarak beşinci sıradadır. Bunun dışında en fazla kullanılan sözcükler, listeden de anlaşıldığı gibi, Türklerin Hristiyan Tanrı’sına sövmesi, onun adını kirletmesi, katil, korkunç, menfur, haydut ya da yağmacı olmasıdır. Türklerin dini de, dinler arası farklılığı vurgulamak ve öteki kavramını pekiştirmek için en faz la kullanılan sözcükler arasında yer almıştır.

1.4.1.1.   Listede Yer Alan Bazı Sözcüklerin Tabela Halinde İncelenmesi

Türklerle ilgili kullanılan sözcüklerin bazıları, düşmanlık imgesi ve “öteki” kavramını pekiştirmeleri bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu bölümde listede toplu halde ifade edilen bazı kavram ve buna bağlı olarak sayılar, metin içerisindeki kullanım alanları dikkate alınarak, yakından incelenecektir. Ayrıca aynı başlık altında toplanabilecek sözcükler bir aray a getirilerek anlam grupları içerisinde görselleştirilecek ve metin içi kullanım alanları hakkında bilgiler verilecektir.

1.4.1.2.   Düşmanlıkla İlgili Kullanılan Sözcükler

“Türk” sözcüğünden sonra dua metinlerinde en çok işlenen kavram “Feind” (düşman) kavramıdır. Bu kavram öylesine önemlidir ki, düşmanlığı anlatan farklı sözcüklere yer verilmiştir. Buna göre düşman, yani Türk, hem insanın, yani Hristiyanın, hem de Tanrı ve dolayısıyla kilisenin düşmanı olabilmektedir. Sözcük bu anlamıyla 104 kez kullanılmıştır. Ayrıca önünde çoğunlukla “grausamer, schrecklicher, böser Feind usw.” (zalim, dehşetli, kötü vs.) gibi sıfatlar yer alarak, düşmanlık imgesi daha da pekiştirilmeye çalışılmıştır. Düşman sözcüğünün önünde bir ya da birden fazla sıfatla kullanılması haline ise metinlerde 25 kez rastlanılmıştır. Bu sözcüğün metinlerde sıfat olarak kullanılması (feindlich=düşmanca) ise dört defa gerçekleşmiştir. Böylelikle Türklerle ilişkilendirilen “düşman” sözcüğü metinlerde toplam olarak 133 defa kullanılmıştır.

Türk konusu için önem taşıyan diğer iki kavram ise “Erbfeind” (ezelî düşman) ve “Erzfeind” (amansız düşman)’dır. Söz konusu sözcükler de yine önünde çeşitli sıfatlarla “grausamer, leidiger, geschworner, abgesagter” (zalim, menfur, yeminli, açık/aleni/kesin), ya da arkasından gelen açıklamalarla, örneğin “Erbfeind des christlichen Namens”

(Hristiyanlığın ezelî düşmanı) ile birlikte kullanılmaktadır. Bunların o dönemde neredeyse doğrudan Türklerle ilişkilendirilmiş kavramlar olduğu, metinlerdeki kullanım oranlarından da anlaşılmaktadır. Sonuç itib ariy le düşman kavramı metinlerde listeden de anlaşıldığı üzere toplamda 177 kez yer almıştır.

 

Türkçe

Almanca

Sayı

Düşman, düşmanlar; Hristiyan düşmanı; düşman (Tanrı’nın, Hristiyanlığın, kilisenin), düşmanlık, düşmanca

Feind, Feinde (des Menschen, Christenfeind, Feinde (Gottes) Christenheit, Kirche), Feindschaft, feindlich

133

ezelî düşman

Erbfeind

35

 

 

 

 

amansız düşman

Erzfeind

9

 

 

1.4.1.3.                     Türklerin Kişisel Özelliklerini Anlatan Sözcükler

Türklerin kişisel özellikleri dualarda fazla kalabalık bir grup oluşturmasa da, Türklerin, Hristiyanlar tarafından nasıl algılandığı konusunda fikir vermektedir. Buna göre Türklerin öncelikli gururlu, inatçı ve kibirli olarak tanımlandıkları göze çarpmaktadır.

 

Türkçe

Almanca

Sayı

gurur

Hochmut

5

inat, kafa tutmak

Trotz

4

kibir

Stolz

3

kendini övmek (Türkler)

(sich) rühmen (Türken)

3

küstah

Übermut

1

fazla güvenmek, istnat etmek

pochen

1

 

1.4.1.4.   Türklerin Kan Dökmeleri ile İlgili Kullanılan Sözler ve Kalıplar

Aşağıdaki sayılardan da anlaşıldığı üzere Türkler dua metinlerinde çoğunlukla “kan dökmek” ile ilişkilendirilmektedir. Ancak “kan dökmeyle” ilgili kullanılan kalıplar, isimler ya da sıfatlar nadiren tek başına kullanılmakta ve önlerine ayrıca “zalim, korkunç acımasız” gibi sıfatlar eklenmektedir. Fikir vermesi bakımından kan ile ilgili kullanılan kalıp ve sıfatların, hangi bağlamda yer aldığı, say ılarla birlikte aktarılacaktır. Bunlar arasında örneğin “(Christen) Blut (wie Wasser) vergiessen; Blutvergiessen” (su gibi Hristiyan kanı dökmek, su gibi kan dökmek, kan dökmek) metinlerde 22 kez tespit edilerek birinci sırada yer almaktadır. Bu kalıbın dua metinlerinde oldukça yaygın olmasının nedeni 79. ilahide de yer almasından kaynaklanmaktadır. “Bluthund” (Kana susamış köpek) 15, “Hande im Blut der Christen (Glâubigen) waschen” (ellerini Hristiyan kanıyla yıkmak, ellerini inananların kanıyla yıkamak) kalıpları ise yedi kez metinlerde bulunarak en çok kullanılanlar arasına girmiştir.

Bunların dışında Almanca’da sıfat olarak kullanılan “blutdürstig” (kana susamış) ve “blutgierig” (gözünü kan bürümüş), ancak Türkçe karşılığı değim olan ifadeler de yer almaktadır. Bu sıfatların Almanca’da hangi bağlam içinde ve ne sıklıkta kullanıldığı say ılarla gösterilecektir. Örneğin, “blutdürstiger,

grausamer, schrecklicher Tyrann; dürstet nach des Christen Blut” (kana susamış, zalim, korkunç tiran) sekiz, “blutgieriger, blutdürstiger, blutiger Feind; Türke” (kana susamış, gözünü kan bürümüş düşman, kanlı düşman; Türk) yedi, “blutgieriges, blutdürstiges (Türkisches) Vorhaben” (kana susamış, gözünü kan bürümüşlerin (Türklerin) niyetleri) üç, “blutgieriger, blutdürstiger Erbfeind” (kana susamış, gözünü kan bürümüş ezelî düşman) üç, “blutdürstige Gedancken des Türken” (kana susamış Türklerin fikirleri) iki, “blutdürstige Kreuzfeinde” (kana susamış haç düşmanları) bir, “blutdürstige Verfolger des Glaubens” (kana susamış din düşmanları) bir, “sich mit christlichem Blut bespritzen” (üzerine Hristiyan kanı sıçratmak, bulaştırmak) bir defa dua metinlerinde yer almaktadır.

 

Türkçe

Almanca

Sayı

su gibi

(Hristiyan) kanı dökmek, kan dökmek (79. ilahi), kan dökmek; kana (Hristiyan kanına) kast etmek

(Christen) Blut (wie

Wasser)

vergiessen;

Blutvergiessen;

Blut

(79.Psalm); des (Christen) Blut (nachstellen)

22

kana susamış

Bluthund

15

köpek

 

 

kana susamış

blutdürstig

12

ellerini Hristiyanların (inançlıların) kanında yıkamak

Hande im

Blut der

Christen (Glaubigen) waschen

7

gözünü kan bürümüş

blutgierig

5

1.4.1.5.                     Müslümanlıkla İlgili  Kullanılan Sözcükler veya Kalıplar

“Mahomet” (Muhammed), “Mahometisten” (Muhammed yandaşları, Müslümanlar, “Mahometisch” (sıfat anlamında kullanılan Müslüman sözcüğü) metinlerde 22 defa yer almaktadır. Burada belirtilmesi gereken bu sözcüğün iki anlama geldiği ve ilk anlamının Muhammed Peygamber, diğer anlamının ise Müslümanlar olduğudur. “Mahomet” (Muhammed) sözcüğü tek başına, yanı sıfatsız olarak metinlerde üç, “Mahometisten” (Muhammed yandaşları, Müslümanlar) ise bir kez görülmüştür. “Der Türke will Mahomet an Stelle von Jesu setzen” (Türk, İsa’nın yerine Muhammed’i koymak istiyor) kalıbı ise dualarda altı defa tespit edilmiştir. “Mahometisches Joch; unter das Joch seiner (türkischer) Machometischen Dienstbarkeit bringen” (Müslüman boyunduruğu; kendi (Türk) Müslüman boyunduruğuna getirerek, kölesi y apmak) ifadesi ise metinlerde beş kez bulunmaktadır. “Loben ihren Mahomet” (kendi

Muhammed’lerini övüyorlar) ifadesi bir, “Lüge u. Lâsterungen (...) durch den verdammten Mahomet in die Welt ausschütten” (Lanetli Muhammed ile dünyaya yalan ve mukaddesata sövgü yaymak) bir, “verfluchte Mahometische Lehre” (lanetlenmiş Müslümanlık öğretisi) bir, “Mahometischer Irrtum” (Müslümanlık yanılgısı) bir, “Lügenprophet Mahomet” (yalancı peygamber Muhammed) bir, “Mahometischer Greuel” (korkunç Müslümanlık) bir, “Türkische Mahometische Gotteslâsterung” (Türk Müslümanlığı’nın mukaddesata sövmesi) bir defa incelenen dualarda yer almaktadır.

“Alcoran” (Kur’an) sözcüğü ise “Türkischer Alcoran” (Türk Kur’an’ı), “Mahometischer Alcoran (Müslüman Kur’an’ı), ya da “Greulicher Alcoran” (korkunç Kur’an) anlamında üç kez tespit edilmiştir. Sıfat olarak kullanılan “Alcoranisch” ise “Alcoranische Lâsterung” (Kur ’an sövmesi) metinlerde bir defa yer almaktadır.

Türklerin dinine yönelik kullanılan “Heiden” (dinsiz) 18, “gottlos” (Tanrısız) 14, “Unglauben,

unglâubig” 11 (kâfirlik, kâfir), Abgötterei (putperestik) sekiz, gibi sözcükler metinlerde en çok yer alan sözcüklerdir. Esasen hepsi aynı anlama geldiğinden, toplamda 51 kez yer alarak sayıca üstünlük sağlamaktadırlar. Bunların bu denli yaygın olmasının nedeni ise öteki, yabancı ve düşmanı kısaca tanımlamaya yönelik kullanılmalarıdır. Böylelikle düşman sadece yabancı olarak tanımlanmamakta, daha da önemlisi din farkı, sövmek suretiy le ortaya konmaktadır. Aynı düşünceden hareketle metinlerde beş defa tespit edilen “falsche Lehre, falscher Glaube, falscher Götzendienst” (sahte öğreti, sahte inanç, sahte putperestlik), bir defa rastlanılan “Aberglauben” (batıl inanç) ve yine bir kez yer alan “irdischer Gott (der Moslems)” (Müslümanların) dünyevi Tanrı’sı) sözcükleri kullanılmıştır[390].

 

Türkçe

Almanca

 

Muhammed

Mahomet, Mahometisten, Mahometisch

 

dinsiz

Heiden

 

Tanrı’sız, dinsiz

gottlos

 

kâfirlik, kâfir

I 1

Unglauben, unglâubig

I 1

I

putperestlik

Abgötterei

 

 

sahte öğreti,

sahte inanç, sahte putperestlik

falsche

Lehre, falscher

Glaube,

falscher

Götzendienst

 

 

Kur’an

Alcoran, alcoranisch

 

 

batıl inanç

Aberglauben

 

 

 

irdischer

 

 

(Müslümanların)

Gott

 

dünyevi Tanrı’sı

(der Moslems)

 

 

1.4.1.6.       Türklerin Hristiyanları Esir Almaları ile İlgili Sözcükler

Bu bölümünde yer alan sözcüklerin tümü esir Hristiyanlarla ilgili kullanılan sözcüklerdir. Esirler, Almanların Türklere karşı yazmış olduğu dualarda geniş yer almakta ve metinlerin çoğunda onlar için dua edilmesi istenmektedir. Esirlerin bulunduğu içler açısı durum 16. yüzyıl okuyucusuna d etay lı olarak aktarılarak, düşmana karşı tepki uyandırılmaya ve böylece maddi-manevi destek sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu açıdan yetişkin Hristiy anların esir alınması, götürülmesiyle ilgili sözcüklerin 39 defa metinlerde yer alması şaşırmamaktadır. Çocukların esir alınmasına yönelik bilgilere ise üç kez rastlanılmıştır. Bu da onlara verilen öneme işaret etmektedir.

Esir alınan ya da alınacak olan Hristiy anlarla ilgili en çok kullanılan sözcüklerden biri de “Joch” (boyunduruk)’dur. Bu bağlamda toplamda 11 defa yer alan sözcük, farklı anlamlarda kullanılmıştır. “Ein eisernes Joch tragen, schweres Joch” (demirden boyunduruk taşımak/ ağır boyunduruk) anlamında üç, “unter sein Joch bringen” (boyunduruğu altına almak) ise iki kez dualarda kullanılmıştır. îlkinde esir Hristiyanların düşmüş olduğu durum anlatılmakta iken, ikincisinde esir alınacak olan Hristiy anlarına başına gelecekler anlatılmay a çalışılmaktadır. Buna göre Türk, esirleri boyunduruğu altına almak istemektedir. Esir düşen Hristiy anların ise demirden/ ağır bir boyunduruk taşıdıkları bilgisine yer verilmektedir. Ayrıca esirlere uygulanan işkence ve şiddet konusu metinlerde dört defa tespit edilmiştir.

 

Türkçe

Almanca

Sayı

Hristiyanları esir almak, götürmek; köle yapmak; esir Hristiyanlar, rehin almak; zindan, hapishane

Christen gefangen nehmen, wegführen; in Dienstbarkeit wegführen, bringen; gefangene Christen; Geisel; Leibeigene; Gefângnis

39

 

 

 

boyunduruk

Joch

11

korkutmak;

baskı altında

tutmak;

kirletmek;

bozmak,

mahvetmek;

vurmak; baskı altında tutmak

Hristiyanları)

ângstigen; unterdrücken; schânden;

verderben;

schlagen;

bedrângen (gefangene Christen)

6

feryat etmek inletmek, ah ettirmek (esir

Seufzen, Klage (der gefangenen

 

Hristiyanlar)

Hristiyanları) ağlatmak

Christen) Heulen, Weinen der Gefangenen

5

işkence, eziyet etmek

Hristiyanlara)

peinigen, martern, violieren (gefangene Christen)

4

sefalet, sefillik (esir Hristiyanlar); sıkıntı; keder, dert

Elend, Not, Leid (gefangene Christen)

4

 

 

 

açlık;

çıplaklık; ağır

hizmet;

esarette

tutmak (esir

Hristiyanlar)

Hunger;

Blöpe;

schwerer

Dienst; in

Banden halten (gefangene Christen)

4

çocukları esir almak, götürmek

Kinder gefangen nehmen, wegführen

3

1.4.1.7.                  Türklerin Güçleriyle Almanya’ya ve Almanlara Yönelik Yaptıkları ve Yapmayı Tasarladıkları

Bu başlık altında Türklerin öncelikle Almanya, sonrasında Hristiyan ülkelere yaptıkları ya da yapmayı tasarladıklarını anlatan sözcükler toplanmıştır. Ayrıca Türklerin gücünü ve kudretini ifade eden kavramlara yer verilmiştir.

Grubun başında ise duaların neredeyse y arısında tespit edilen ve Türklerden kaynaklanan, y aklaşan veya beklenen, büyük ya da ağır sıkıntı, tehlike ve korku ya da tehlikeli zamandan bahsedilir. Türklerin her an yaklaşıp saldırıya geçebileceği, onların beklendiği ve bu nedenle büyük endişelerin yaşandığını dile getiren bu kalıp, öylesine yaygındır ki 49 kez metinlerde yer almıştır. Bu ise korkunun boyutlarını ortaya koymaktadır.

Türklerin kuvvet ve kudretini anlatan sözcük 20, gücünü anlatan sözcük ise 13 defa metinlerde tespit edilmiştir. Buna paralel olarak savaş ve savaşma kavramları ise 10 kez bulunulmuştur.

Birbirine anlamca çok yakın olan “verwüsten” (harap etmek) yedi, “verheeren” (tahribat yapmak) sözcüğü ise dokuz kez Almanya’ı, ülkeyi ve ülkeleri tahrip ya da harap etmek anlamında kullanılmıştır. Böylelikle toplamda 16 defa Türklerin tahribat yaptığı ve harap ettiği bilgisi metinlerde yer almaktadır. Bu grupta 15 defa kullanılarak sayıca üstünlük sağlayan kalıplardan birisi de Türklere uyarlanan 79. ilahidir. Buna göre Türkler şehirleri, ülkeyi, evleri taş yığını haline getirip, yok etmek isterler.

 

Türkçe

Almanca

(yaklaşan, büyük, ağır) sıkıntı, tehlike, korku, tehlikeli zaman (Türklerden kaynaklanan)

(vorstehende, groŞe, schwere) No Gefahr, Angs

gefâhrliche Ze

(durch den Türcken)

kuvvet, kudret; kuvvetli, kudretli,

Macht, mâchtig

(Almanya’yı, ülkeyi, ülkeleri) tahribat yapmak, harap etm.

verheeren, verwüsten (Deutschland, Lan< Lânder)

şehirleri, ülkeyi, evleri taş yığını haline getirmek, harap etm., parçalamak, yok etm.

istiyorlar.

wollen Stâdl

(Land), Wohnungeı Hâuser z

Steinhaufen macheı verwüsten, zerreiseı zerstören (79.Psalm

(savaş) güçü,

 

kudreti, muazzam güç

(Kriegs)Gewalt, gewaltig

savaş, savaşmak (insanlara ülkeye, ülkelere karşı)

Krieg, bekriege (bekriegen

Mens chen; V aterlan Lânder

istila etmek

Einbruch, Einfall

saldırmak, savaşmak (ateş ve kılıç ile; karada ve

anfechten (m

Feuer u. Schwert; z

denizde saldırmak;

Almanya’ya, ülkelere saldırmak); saldırmak

Land u. Wasser überfallen (Deutschland) Lânder); Angreifen

ordu, ordu gücü

Heer, Heereskraft

silahlanma,

Rüstung, i

silahlanıyorlar

Rüstung sein

yok, imha

vertilgen

etmek (Almanya)

(Teutschland)

ülkenin (halkın) kökünü kazımak

ausrotten Lan<

(Volk)

hüküm sürmek, asa

Zepter

ülkeyi mahvetmek

zerstören Vaterlan

(Türklerin) zaferi

Sieg (der Türken)

 

 

Türk alayı

Türkenzug

çarpma,vurma

Anschlag, AnstoŞ

kılıç, intikam kılıcı

Schwert, Rachschwert

yeryüzünün hâkimi olmak istemek

Herrscher de

Erdbodens sei

wollen

ülkeyi

 

bozmak, mahvetmek; kirletmek

verderben Lam verunreinigen Vaterland

güvenmek (beygir ve

araçlara, savunma ve

silahlara; kılıç, ok ve yaylara, mızraklara)

siçh verlassen au (Ross u. Wagen Wehr u. Waffen Sebel, Pfeil ı Bogen, SpieŞ ı Lanzen)

(Hristiyan savaşçılarını) sıkıştırmak, yerden yere

zusetzen (çhristliçhem Kriegsvolk)

vurmak

 

güçlü

stark

idareyi ve düzeni bozmak, yok etmek

Regiment un

Ordnung zerreisseı vertilgen

bölmek istemek (ülkeyi ve kiliseyi)

einreipen wolle (Land u. Kirche)

Almanya’yı geçit yapmak

einen Pass i

Deutschland mache

istemek

wollen

ülkeleri kuşatmak

Lânder belagern

baskı (Türklerin)

Zwang Türken)

(d

 

Bu tabeladan ortaya çıkan sonuç, Türklerin güçünü anlatan kavramların dua içerisinde sıkça kullanıldığı ve böylelikle insanların “yaklaşan tehdit” karşısında sürekli olarak uyarıldığıdır. Türklerin gelmesi halinde “taş üzerinde taşın” kalmayacağı” ve insanların ellerindeki her şeyi yitireceği dualar kanalıyla empoze edilmektedir. Her şeyini yitirme korkusunun insanlarda savaş azmini arttıracağı, propaganda amaçlı dualarda başlıca hedefler arasında yer almaktadır. Dikkat çeken diğer bir konu ise metinlerde, başta Almanya olmak üzere, Türklerin diğer ülkeleri, Hristiyanlığı hatta bütün dünyayı ele geçirmek istediğiyle ilgili sunulan bakış açısıdır. Bununla hedeflenen Türklerin sadece bir ülkeyi tehdit etmekle kalmayacakları, bu sorunun ülkeler üstü bir sorun olduğunu insanlara anlatmak ve bunun sonucunda Hristiy an aleminin birleşerek, direnç göstermesini sağlamaktır. Ayrıca bu problemin sadece Almanlara yönelik olmadığı ve dolayısıyla bu konuda yalnız olmadıklarını da hatırlatmaktır.

5.   BÖLÜM 1. Vaazlar

Kilisenin Türklere karşı en önemli propaganda araçlarından olan vaaz ve dualar, esasen birbirini tamamlayan türler olarak kabul edilmektedirler. Kiliselerde genelde önce vaazlar, ardından dualar okunmaktaydı. Türk tehdidi söz konusu olduğunda da aynı uygulamalara yer verilmekteydi. Türklere karşı okunan vaazın ardından onlara karşı okunan dualar gelmekteydi. Söz konusu vaaz ve dualar çoğu zaman yan yana yer aldıklarından, bu bölümde 16. yüzyılda Almanya’da Türklere karşı okunan vaazlar incelenecektir.

Alman dilindeki “Predigt” (vaaz) sözcüğü Latince “praedicare”den gelmekte ve bir şeyi topluluk önünde konuşma yapmak suretiy le açıklamak ve izah etmek anlamındadır. Bu konuşmanın diğer konuşmalardan farkıysa, dinî içerikli olmasıdır. Vaazlar kilisede bulunan cemaat için okunmaktadır. Bazen çeşitli dinî ritüeller de vaaz okunmasına neden olmaktadır, örneğin “Andacht” (kısa dinî ayin), “Weihe” (dinî merasimle takdis) gibi. Vaaz teolojik açıdan insan sözü ile Tanrı’nın kelamı arasında bulunmaktadır. İçeriğinde ise genelde Incil’den alınan sözler açıklanmaktadır. Bazen belirli bir konuya yönelik okunan vaazlar da bulunmaktadır. Bunlar politik, toplumsal, etik ya da kiliseye ilişkin konuları işlemektedirler. Politik konuları işleyen vaazlara “politische Predigt” (politik vaaz) da denmektedir[391]. Vaazları okuyan “Prediger” (vaiz) metnini özenle hazırlay arak topluluğu etkiley eci bir dille, genelde dinî konularda bilgilendirmey e çalışmaktadır.

Reformasyon döneminde vaaz dinsel açıdan önemini ve konumunu ko ruy arak, el ilanlarıyla[392] birlikte reformasyon öğretilerinin yaygınlaşmasını ve yerleşmesini sağlayan temel iletişim araçlarından olmuştur. Luther’e göre Tanrı’nın sözünü içinde barından vaaz, insanları dine yönlendirmeye çalışmaktadır. 1511 yılından itibaren düzenli o larak haftada birkaç kez vaaz okuyan Luther’in günümüze kadar gelmiş 2000’den fazla vaazı bulunmaktadır[393]. Bunlardan Eine Heerpredigt wider den Türcken (Türklere karşı ordu vaazı) ise onbir kez olmak üzere Wittenberg, Marburg, Nürnberg, Augsburg ve StraŞburg gibi şehirlerde basılmıştır[394].

Katolik kilisesi de reformasyon döneminde vaazlara önem vermiş ve faydalanmıştır. Bunun başlıca nedeni ise mezhep ayrımı ve tartışmalarına vaaz yoluyla karşı durmaktı. Vaazlar sayesinde hızla yaygınlaşan Reformasyon hareketine karşın, Katolik Kilisesinin vaazlarında da polemiğe dayalı bir üslup hâkim olur. Vaazların toplum üzerindeki etkisini göz ardı etmey en Katolik Kilisesi, Reformasyon döneminde bu türe ayrıca değer vererek, özellikle retorik alanında eğitici bir takım düzenlemeler sayesinde, dönemin en tanınmış vaizlerin ortaya çıkmasını sağlar. Türklere karşı Katoliklerce okunan vaazlar da yine 16. yüzyılın en tanınan vaizleridir.

1.1.   Türk Vaazları Hakkında

Bu yüzyılda, özellikle Avusturya’da geleneksel hale gelen Türk vaazları, Almanya’da da küçümsenmeyecek sayıdadır. Dönemin en önemli Protestan ve Katolik teologları sayfalar boyunca Hristiyanlığın ezelî düşmanına karşı vaazlar okuyarak, toplumu uyarmaya ve yönlendirmeye çalışmışlardır. 16. yüzyılda

Türklere karşı yazılmış vaaz literatüründe Protestan ile Kato lik vaazları arasında neredey se hiç fark bulunmamaktadır. îki mezhebin vaazlarını birbirinden ayıran yegâne fark, düşmanın neden geldiği konusunda y ap ılan açıklamalar söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır. Prote stanlara göre Hristiy anları cezalandırmak üzere Tanrı tarafından gönderilen Türkler, “putperest Papalık” kurumu dolayısıyla, Katoliklere göre ise “dinsiz Lüteryanlar” nedeniyle gelmişlerdir. îki mezhep, düşmanın gelebilmesini farklı şekillerde izah etseler de, 16. yüzyılın sonlarına doğru Hristiy an âleminin tümünü saran Türk korkusu, mezhepler üstü bir korku olmaya başlar[395]. Bu dönemde haçlı seferi fikri yerine savunma amaçlı bir savaş benimsenir. İnsanlara empoze edilen, kendilerini ve ailelerini, özellikle kadın ve çocukları, düşmana karşı savunmaları gereğidir. Bu motivasyondan hareketle savaşı desteklemeleri beklenir. Gerçekte söz konusunu olan ise askerî çıkarlardır. Macaristan[396] ve Avusturya’nın tehdit altında olması, Almanya’nın güvenliğini de etkilemektedir[397]. Bu iki ülke Türk savaşları boyunca Hristiyanlar için son derece önemliydi. 1521 yılında Belgrad’ın fethedilmesi, 1526 Mohaç zaferi, 1529’da Viyana Kuşatması, 1566 yılında Ziget’in fethinin yanı sıra, özellikle 1590’lı yıllardaki fetihler, ki bunların arasında Raab’ın fethi, Viyana’nin önündeki son kale olması nedeniyle askerî açıdan büyük stratejik öneme sahipti, ayrıca sınırlarda durmaksızın devam eden savaşlar Mac aristan ve Avusturya’nın önemine işaret etmeye yetmektedir. Viyana bu durumda Osmanlıların Avrupa’ya geçişini engelleyen siper konumunu almaktay dı. Bu şehir Osmanlıların eline geçmediği sürece, Avrupa’lı güçler kendilerini, tüm kayıplarına rağmen, güvende saymaktaydı.

Avusturya ve Macaristan söz konusu stratejik konumlarından ötürü vaazlarda da sıkça karşımıza çıkmaktadırlar. Bazen Türklerin bu bölgelere verdiği zararlar konu edilmekte, bu bağlamda özellikle Aşağı Avusturya’da bulunan Kârnten, Steiermark ya da Macaristan’da bulunan Zigetvar gibi yer adları verilmekte, bazen ise genel olarak Macaristan ya da Avusturya’dan bahsedilmektedir. Vaazların y azılmasına neden olan temel düşüncelerden biri ise sınır bölgelerde ya da e sarette yaşayan Hristiyanların inançlarını yitirebileceği endişesidir. Bunlar, güçlü bir inanca sahip olmadıkları takdirde, kolayca dinlerinden olabilirlerdi. Böyle bir tehlikey i önlemek için Türkler ve dinleri, vaazlar sayesinde herke se tanıtılmalıydı. Kur’an’ın vaaz metinlerinde sıkça yer almasının nedeni, düşmanın dinini karalamak suretiy le Hristiy anları korkutmak ve uyarmaktır. îslam ve Kur’an’ın yanı sıra, Türklerin kökeni ve hükümdarlıkları, onlara karşı savaşılması gereği ve gerekçeleri, onların yok edilmesi ve Hristiy anların ellerinden kurtulması konuları vaazlarda işlenmektedir.

Bunu yapabilmek için Ezekiyel Peygamberin, Yecuç-Mecuç kavramına değindiği Kutsal Kitaptaki 38. ve 39. bölümlerinden, ayrıca düşman konusuna yer veren birçok başka peygamberden ve çeşitli ilahilerden faydalanılmaktaydı[398]. Kısaca özetlemek gerekirse, duada ele alınan konuların neredey se hepsi vaazlarda da yer almakta, ancak çok daha uzun ve genelde tarihî arka plan esas alınarak dinleyici ya da okuyucuya sunulmaktay dı.

1.2.     Türklere Karşı Okunan Vaazların Türleri Hakkında

Almanya’da[399] Türklere karşı okunan vaazlar konu itibariyle kendi içlerinde farklı türlere ayrılmaktaydılar. Örneğin, 1529 yılında Martin Luther ait Heerpredigt (Ordu Vaazı), 1565’de Andreas Petri tarafından yayınlanan BuŞpredigt (Tövbe Vaazı), 1567’de Casper Macer’in Bittpredigt (Niyaz Vaazı), 1572 yılında Johannes Nas’ın Kriegs und Siegspredigt (Savaş ve Zafer Vaazı), 1592’de Georg Schwarz’ın yayınlanan[400] BuŞpredigten (Tövbe Vaazları), 1594’de Michael Anisius tarafından Klagpredigt (Ağıt/Yakınma vaazı), aynı yıl Zacharias Bachmann’nın y ay ınlanan Heerpredigt (Ordu Vaazı) ve son o larak 1 595’de Valentin Leucht’un yazmış olduğu Warnung und BuŞpredigt (Uyarı ve Tövbe Vaazı) konulu vaazlar bulunmaktadır.

1.3.   Vaazların 16. Yüzyılda Sayısal Olarak Dağılımına İlişkin Liste

16. yüzyılda Almanya’da bu kadar önemli yer tutan vaazlar, tıpkı dualarda olduğu gibi, tarihî olayların etkisi sonucunda ortaya çıkmış ve Türk tehdidinin boyutlarına göre, sayılarında azalma ya da çoğalma tespit edilmiştir. Bu yüzyılda basılmış, 30 farklı yazara ait, 178’den fazla vaaz bulunmakta, ancak bu sayının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir[401]. Vaazların bu yüzyıldaki on yıllık dilimler halindeki yüzdeleri[402] ise aşağıdaki gibidir:

 

 

Yıllar

Vaaz sayısı

Yüzde

 

1500-1509

-

-

 

1510-1519

-

-

 

1520-1529

1

%0,1

 

1530-1539

22

%12

 

1540-1549

-

-

1550-1559

-

-

 

1560-1569

17

%10

 

1570-1579

16

%9

 

1580-1589

12

%7

 

1590-1599

110

% 62

 

 

16. yüzyılın sonlarına doğru hızla artan ve 90’lı yıllarda doruğa çıkan vaaz sayısı, korkunun o dönemlerde hat safhaya çıktığını göstermektedir. Bunun nedeni ise dünyanın sonunun ve mahşer gününün geldiği endişesinden kaynaklanmaktaydı. Hem Almanların sonunun hazırlayan, hem de mahşer gününün gelmesine neden olacak olan Türkler, vaaz sayısının bu denli artmasının esas kaynağıdır.

1.4.16. Yüzyılda Yayınlanan Tüm

Vaazların Listesi

16. yüzyıla ait vaazlar hakkında genel olarak fikir verebilmek amacıyla aşağıdaki tabela hazırlanmıştır. Tabelada vaizin adı, vaazın okunduğu yer ve yıl, basıldığı yer ve yıl, söz konusu bir vaaz kitabı ise içerdiği vaaz sayısı, konusu ya da belirtilmişse vaazın yazılma veya okunma nedeni açıklanacaktır. Vaaz türünün açıklanmamasıı halinde başlıktan yola çıkarak vaazda işlenen konular anahtar sözcük halinde belirtilecektir. Listede vaazların ya da kitapların basım yılı esas alınarak sıralama yoluna gidilmiştir. Aynı yılda basılmış kitaplar ise alfabetik sıraya göre yerleştirilmiştir. Liste VD16 taramaları sonucu oluşturulmuştur.

 

Vaizin Adı

Vaazın Okunduğu Yer / Yıl

B

Luther, Martin

-

W

Brenz, Johannnes

-

N

Niederösterreich, Stânde

-

I

 

 

 

Heune, Johannes

-

F

Macer, Casper

 

îı

Nas, Johannes

-

îı

 

 

 

Andreâ, Jakob

Tübingen

T

Efferhen, Heinrich

-

S

Nas, Johannes 1 1

07.10.1571

1 1

îı

I

Neser, Augustin

-

 

Heidenreich, Esaias

-

 

 

Nördlingen, S.

 

Fabricius, Melchior

Georgen Kilisesi/ Perşembe günü

N

Nigrinius, Georg

-

 

Schwartz, Georg

-

F

Leyser, Polycarp

 

W

 

 

 

Anisius, Michael

Bamberg

19.10.1594

D

Bachmann, Zacharias

-

]

Glaser, Theophilus ?

-

]

Roth, Heinrich

Eisleben

1565

 

 

 

 

Rupertus, Johannes

10 ve

17. 02. 1594

Lauenburg

(Aşağı

Saksonya)

 

Assum, Johannes

I 1

Weickersheim in der Graffschafft Hohenlohe

I 1

Fra

ı 1

Leucht, Valentin

-

 

Miller, Georg

Jena Üniversitesi kilisesi

 

Sutorius, Johannes Paul

Yukarı Sultzburg

N

Vaget, Bernhard

S. Nicolai kilisesi- Hamburg

H

Schopper, Jakob

-

 

Flurer, Johannes Christoph

Steinach am Neckar

Sch

 

 

 

Gesner, Salomon

Saray kilisesi Wittenberg

W

Miller, Georg

Weimar 06.12.1596

 

Möring, Nikolaus

Brandenburg

M

 

 

 

Anisius, Michael

Bamberg

1594 ve 1595

 

Horn, Bartholomaeus

Alten Bruchhausen 1594

 

 

 

 

 

 

 

1.5.    Türk Vaazlarına Örnek Metinler

Örnek metin seçiminde Protestan ve Katolik vaazlar tanıtılacaktır. 16. yüzyılda vaazların çokluğu göz önünde bulundurularak, Türk imgesine daha fazla yer veren represantatif metinler tercih edilecektir[403].

1.5.1.   Jakob Andreâ

1528-1590 yılları arasında yaşamış olan Jakob Andreâ[404] 16. yüzyılın önemli Lüteryan teologlarındandır. 1541 yılında Tübingen

Üniversitesi’nde öğrenim görmeye başlayan yazar, 1553’de doktora ünvanını alır ve 1561 yılında aynı Üniversite de profesör olur. Braunschweig ve Lüneburg Dükü, ayrıca Braunschweig-Wolffenbüttel Elektörü olan Julius’un (1528-1589) isteği üzere Andreâ, Braunschweig-Wolffenbüttel’de 1568-1570 Reformasyonu başlatır. Yakın arkadaşları Nikolaus Selnecker ve Martin Musculus’un destekleri sayesinde düşmanlarına karşı direnç gösteren Andreâ, buna rağmen 1580 yılında Elektör August von Sachsen tarafından görevden alınır. Onun teolog olarak en önemli katkısı, Lüteryan Kilisesini birleştirmeye yönelik yazılarıdır[405]. Çoğu bu konuda olan 200’den fazla yazısı bulunmaktadır. Bunların arasında 1568 yılında Tübingen’de yayınlanan, ancak daha az tanınan, Dreyzehen Predigen vom Türcken (Türkler hakkında onüç vaaz) adlı kitap da yer almaktadır.

Andreâ çalışmasını soylu olan ve olmayan Krain, Steiermark, Karintiya (Kârnten) halkına ve tüm Avusturya’nın Hristiyanlarına ithaf eder. Bununla oradaki Protestanların yanında ve onlara destek olduğunu belirtmek ister. “Bilmeliler ki Tübingen ve başka yerlerde ‘Hristiyan cemaatinizin... ne Papa ne de Türkler tarafından yıkılmaması için’ Tanrı’ya seslenilir”[406]. Yazarın bu çalışması 16. yüzyılda Almanların “Türk sorunsalına” bakışı hakkında önemli bilgiler içermektedir. Onun îslamiyete karşı olan ilgisi sınır bölgelerinde ya da Türklerin hükümdarlığı altında y aşay anların dinlerini değiştirebilecekleri endişesinden kaynaklanmaktadır. Bir yandan dinin savunulmasından yana bir tutum izleyen Andreâ, diğer yandan misy onerliğe de yönelmektedir. Ona göre Kur’an’ın Hristiyanlara anlatılması ve bunun sonucunda çürütülmesiyle dinlerine bağlı kalabilen Hristiy anlar, belki düşmanı etkileyebilecek ve onu Hristiy anlığa kazandırabilecektir. O, vaazlarında Tanrı’nın neden Hristiyanları, Türk ile cezalandırdığı sorusuna cevap arar. Bu sorunun yanıtını ise Türklerin dinini, savaşlarını ve zaferlerini inceleyerek bulmaya çalışır[407].

Andreâ’nın söz konusu 13 vaazı esasında birbiriyle bağlantılı ve birbirinin devamı niteliğindedir. O vaazların içeriğini kitabının başında yer alan 13 maddede birer cümle ile özetlemektedir[408]. Birinci vaazda yazar tövbe çağrısında bulunur ve okuyucuyu konuya hazırlar. Bu vaaz giriş vaazı olarak adlandırılabilir. îkinci ve üçüncü vaazda yazar Kutsal Kitaba dayanarak Türklerin kökeni ve hükümdarlıkları hakkında bilgi vermeyi amaçlar. Dördüncü, beşinci ve altıncı vaazını ise Türklerin dinine ayırır. Yedi ile onuncu vaazlar arasında Türklerin talihleri konusuna yer verir. Andreâ, 11. ve 12. vaazlarda Türklere karşı nasıl savaşılması gerektiği ve onların yok oluşları konularını ele almaktadır. Sonuncusunda ise Hristiy anların kurtuluşu ve mahşer gününden sonra zalimlerin yok oluşunu işlemektedir.

Andreâ, Türklerle ilgili tüm söy lemlerini

Kutsal Kitab’a dayandırmaya çalışmaktadır. Ona göre Tanrı, Peygamber ve havarilerine Hristiyanlığın bu son düşmanı hakkındaki bilgileri vahiy yoluyla aktarmıştır. Kutsal Kitap’ta düşmana ilişkin edindiği bilgileri ise başka kaynaklarla izah etmeye çalışan yazar başta Theodor Bibliander’in 1543 yılında Zürich’te yayımlanan Ortaçağ döneminin îslam araştırmalarını içeren derleme çalışmadan faydalanmaktadır[409]. Bunların arasında Robert Ketton’un Kur’an çevirisi de bulunmaktadır. Yazar bu kaynaklarla y etinmey erek araştırmalar yapmakta ve Krainlı Reformatör Primus Hubar’dan yardım talep etmektedir. Din konusunda söz konusu kaynaklardan edindiği bilgileri doğrulamak için Hubar’dan Türk savaş esirlerine dinleri konusunda sorular sormasını ve araştırma yapmasını ister[410].

Yazarın 13 vaazı bulunmasına karşın, bunların arasında özellikle üçüncü vaaz[411], Türklerin kökenine ve îslamiyete ilişkin konuları içermesi nedeniyle ele alınacaktır[412]. Andreâ vaazın başlarında Türklere karşı neden dua okunması gereğini açıklar ve Türklerin sıradan düşman değil, Hristiyanlığın ezelî düşmanı olduğunu hatırlatır. Türklerin nasıl bir düşman olduğunu anlamak için, onların dinini bilmenin zorunluluğuna işaret eden yazar, Tanrı’nın onları ceza olarak gönderdiğini savunur. Ayrıca Türkiye’ye esir götürülen Hristiyanları ve onların çektiklerine yer veren yazar bu durumda Türklere karşı vaaz okumasının gerekçelerini ve zorunluluğunu özetlemiş olur[413]. İncilden elde edilen bilgileri açıklamak ve desteklemek amacıyla Andreâ, söylemlerine tarih yazarlarının Hz. Muhammed hakkında yapmış oldukları araştırmaları eklemektedir. Ortaçağ bilgilerinden ibaret olan bu çalışmaların çoğu tamamıy la tehlike arz eden düşmanın dinini karalamay a yönelik metinlerdir[414]. Andreâ, Peygamber hakkındaki açıklamalarına, doğum yeri ve Peygamberin anne ve babası ile başlamaktadır. Anne ve babasının soyları hakkında tarihç ilerin de hemfikir olmadığını vurgulayan yazar, babasının soyunu Esav ya da lsmail[415] soyuna dayandırmaktadır. Ancak ister Esav ister îsmail soyundan olsun, sonuçta “her ikisi de kötüdür” yorumunu yapar[416]. Peygamberin annesinin soyuna ilişkin de tahminlerde bulunan yazar, onun tarihçilere göre Yakup ya da îsmail soyundan gelen bir Yahudi olduğunu dile getirir. Andreâ’ye göre önemli olan onların, yani Peygamberin anne ve babasının, İbrahim soyundan geliyor olmalarıdır. Teolog anlatmaya devam eder ve “Muhammed’in”[417] annesinin babasının ölümünden sonra amcası tarafından büyütüldüğünü, ancak amcasının bir işini hal etmeye çalışırken esir alındığını ve köle o larak îsmail soyundan olan bir tüccara satıldığını dile getirir. Kendi çocuğu olmayan tüccar kısa bir süre içinde “Muhammed’i” bağrına basar ve işlerini hal etmesi için sıkça Mısır’a gönderir. Orada büyük bir azimle Yahudilerle ve Putperestlerle iş yapmakla kalmaz, aynı zamanda adını da duy urur ve çok sevilir. Tarihç ilere day anarak Andreâ onun bu yeteneğini ve sevilmesinin nedenini “yakışıklı”, “göze hitap eden”, “işbitirici”, “cesur”, “keskin bir zekâya sahip”, ama aynı zamanda “küstah ve cüretkâr” olmasına bağlar[418]. Yazara göre elde ettiği bu başarıdan cesaret alarak “kendisine dünyada ve insanların önünde bir isim yapmak ister”. Böylelikle Raeder’in de belirttiği gibi, Andreâ’ye göre îslamiyetin doğuşuna sebep olan “Muhammed’in” ün sahibi olmak istemesidir[419]. İddiaya göre “Muhammed” dinler arasındaki sorunları görerek, bütün dinleri bir araya getiren ve Hristiyanları, Yahudileri ve Putperestleri memnun edecek bir din oluşturmanın yollarını arar. Bunun için kendisine Sergius[420] adında bir rahip ve bazı Yahudiler yardımcı olur. Kur’an ise bu ortak çalışmanın ürünüdür. Buna göre Kur’an “Yahudi, Hristiy an ve Putperest dinlerin bir araya getirilmesidir”[421]. Yazar okuyucu kitlesine Kur’an’ı parantez içinde tanımlamaktadır: “Mahometischen Alcoran (das ist, ein Buch, darinn der Türckisch Glaub begriffen,)” (Müslüman Kur’an’ı, Türklerin dininin yazılı olduğu kitaptır)[422]. Andreâ vaazlarının hiç birinde “İslam” sözcüğünü kullanmaz. İslam’ı tarif ettiği zamanlarda Kur ’an, Türklerin dini veya inancından bahseder[423].

Raeder’e göre yazar da Peygamberle ilgili “çok sevilen eski yanılgılardan”[424] faydalanmakta ve “Muhammed’in epilepsi hastası olduğunu” ileri sürmektedir. Sıkça rahatsızlanmasından dolayı korkan yaşlı karısını sakinleştirmek için Sergius ve “Muhammed” iyi niyetli yaşlı kadını ikna ederler ve böyle zamanlarda onun Cebrail’i gördüğünü söylerler. Cebrail ona öylesine güzel şeyler anlatmaktadır ki, bunlara dayanamayan “Muhammed” yere düşmekte ve Cebrail yanından ayrılana kadar da orada kalmaktadır. Zavallı yaşlı kadın bunlara ve eşinin çok kutsal olduğuna inanır ve genç adamın kendisini aldatmasına izin verir[425]. Peygamberin ölümüne de yer veren Andreâ şunları yazar: “Ölümünden sonra arkadaşları tarafından defnedilir ve tabutu Medine’deki tapınakta onun için inşa edilen küçük bir ‘kilise’[426]ye konulur. ‘Kilisenin’ tepesine ise büyük bir mıknatıs y erleştirilir. Cansız bedeni demirden bir tabuta konur ve mıknatıs zamanla tabutu yukarı doğru çekerek havalandırınca halk büyük bir şaşkınlık yaşar”. Yazar kendi zamanını kast ederek söz konusu olayı şöyle yorumlar: “Bugün bile Doğu Dünyasından bu mezara büyük hac ziyaretleri gerçekleştirilir, çünkü halk bu olaydan sonra peygamberlerinin ‘çok büyük ve çok kutsal bir peygamber sanar’”[427]. Andreâ devam eder ve “Muhammed’in” soyundan gelenlerin 700 yıl boyunca Hristiyanlara zarar verdiklerini ve savaştıklarını dile getirir, ta ki “Otthomannus” (Osman) gelene kadar. O okuyucularına açıklama y apma ihtiyacı duyarak Otthomannus’un ilk Türk Kayzeri olduğunu izah etmekle kalmaz, aynı zamanda soyuna ilişkin bilgiler de verir. “Selymus” (II. Selim)’e kadar bütün Türk hükümdarların onun soyundan geldiğini dile getiren yazar, o dönemde hükümdar olan Selim’in Asya, Mısır, Yunanistan, İstanbul, Rodos ve Macaristan’da birçok bölgeyi ele geçirdiğini ve oradaki e sirlere zulüm ettiğini anlatır. Son olarak tekrar Dany al Peygamberin söylemlerine döner, “Muhammed’in” soylu biri olmadığını, bu nedenle de boynuzun aradan çıkan küçük bir boynuz olduğunu hatırlatır ve kehanetlerin gerçekleştiğini vurgular. Vaazın bundan sonraki kısımlarında Andreâ, Müslümanların Hristiyanlığa yönelik üç sövgüsünden bahseder. Bunlar sırasıyla, îsa Tanrı’nın oğlu değildir; Hristiyanlığa inanmayınız; îsa, Yahudiler tarafından çarmıha gerilerek ölmemiştir, ona çok benzeyen başkası çarmıha gerilmiştir. Yazara göre “Muhammed’in” dinini yayabilmesinin, dolayısıyla Arapları ikna edebilmesinin iki nedeni bulunmaktadır. Sıradan ve saf insanların yanılgıya düşmesinin nedeni “Muhammed’in” onlara melek gibi görünmesidir. İkincisi ise Arap halkının “ein grob, unverstândig Volk” (kaba ve akılsız) oluşudur[428].

Tüm bunların vaazlarla ilişkisi nedir? Vaazlarda sadece Tanrı’nın sözleri yer almamalı mıdır? Üçüncü vaazda ağırlıklı olarak Müslümanlığa değinen yazar, okuyucuların bu gibi olası eleştirilerine karşın tutumunu izah etmeye çalışır. Esasında bunları anlatarak Danyal peygamberin 2000 yıl öncesinde söylediklerini açıkladığını dile getiren teolog, onun kehanetlerinin Muhammed ve y andaşları tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmektedir.

Görüldüğü gibi Andrea, Türklerin dini olarak tanımladığı Müslümanlığı ön planda tutarak karalama girişimlerine ağırlık vermektedir. Ortaçağ bilginlerinin ve Luther’in etkisinde kalan yazar bundan daha ileriye gidemeyerek, Türk konusunda, diğer çağdaşlarından farklı bir tutum izleyememiştir. Her ne kadar tarih araştırmalarından faydalandığını dile getirse de, onların söylemleri dışında farklı bir bakış açısı ekleyememiştir. Üstelik tarih yazarlarından faydalandığını söyleyerek vaazına daha “ciddi”, ve de daha “bilimsel” bir üslup kazandırmaya çalışarak “düşmanların dinini baştan sona kötülemeyi hedeflemiştir. Korkunun ürünü olan bu tutum dinler arası savaşı yansıtmaktadır.

Yazara göre Hristiyanlık büyük bir tehdit altındadır ve bu tehlike sınırlar üstüdür. Savaş korkusunun yanı sıra Hristiy anların din değişikliğine gitme olasılığı da onu endişeye sevk etmektedir. Bu konuya sıkça yer vermesi, konunun onun için önemine işaret etmektedir. Andrea bu konuya hem birinci vaazında hem de özellikle dördüncü vaazında geniş yer vermektedir. Türklerin dinsel ritüellerini ve bu konudaki ciddiyetlerini kısaca anlattığı dördüncü vaazda, onların dine ilişkin tutumunu Almanlarınki ile kıyaslamak suretiyle, bazı eleştirilere yer vermektedir. Bunların sonucunda yazara göre kendini Hristiyan sayan birçok kişi mahşer gününde lanetlenecektir[429]. Ağırlıklı o larak Hristiy anlara yöneltilen eleştiriler, onların kendilerini düzeltmelerine y öneliktir. Bunun için teolog, Türklerin ibadet biçimlerini kimi zaman, Yahudilik ve Hristiyanlık ile karşılaştırmakta ve camiye gitmeden önce yıkanma, Cuma gününün önemi, oruç ve haç konularını ele almaktadır[430]. Türklerin dinî ayinlere gösterdikleri önemi[431] anlatmak için Captivus Septemcastrensis’in Tractatus de Moribus, condictionibus et nequita Turcorum[432] adlı kaynaktan faydalandığını sayfanın kenarında belirten y azar, savaş esirlerinin böylesine bir din karşısında maruz kaldığı tehlikey e işaret etmekte ve ardından uzun uzun, daha öncesinde de değinilen “Kur’an’ın yanılgılarından” bahsetmektedir. Sonuçta Kur’an’ın “dünyevi bir mantığın” ürünü olduğunu dile getiren yazar buna benzer söylemlerine bundan sonraki vaazlarında da devam etmektedir.

Jakob Andrea, Türklere karşı yazmış olduğu vaazlarında Almanya dışındaki ülkeleri de içine alan endişesini ve Protestanlığın Katolik ülkelerde de yayılmasına ilişkin ümidini dile getirmektedir. Düşmana karşı savaşabilmek için öncelikle mezhep sorununun yenilmesi gereğine inanan teolog, mezhep sorununu iç, Türk sorununu ise dış tehdit olarak algılamaktadır. Yazar, Türk hükümdarlığı altında yaşayanların sorunlarına özellikle yer vererek, bu insanların karşı karşıya kaldıkları tehditlerin farkında olduğunu belirtmektedir. Din değiştirme mecburiyetinin olmadığının bilincinde olan Andrea, gerek iç gerekse dış kaynaklı sıkıntılardan dolayı birçok Hristiyanın dinine bağlı kalmadığını vurgulamaktadır. Burada Martin Luther’in etkisi de açıkça ortaya çıkmaktadır. O da aynı sorunlara işaret etmiş ve çok sayıda Hristiy anın Türk hükümdarlığı altında y aşamay ı tercih ettiğini dile getirmiştir. Türklerin askerî zaferleri, onların bu eğilimi ayrıca pekiştirmiştir. Yazar, Türkler hakkındaki vaazlarıyla bunu engelleme çabası gütmüştür. Bunun için Kutsal Kitaptan, özellikle Danyal ve Ezekiyel Peygamberlere dayanarak ve ağırlıklı olarak Theodor Bibliander’in yayımladığı İslam araştırmalarından faydalanmıştır. Böylelikle yanılgılı Ortaçağ görüşlerini aktaran yazar olumsuz imgenin y ay ılmasına katkıda bulunmuştur. Raeder’e göre, Türkerin dinî vecibelerini büyük bir saygıyla yerine getirdiklerini, Septemcastrensis’in gözlemlerine dayanarak, ifade eden yazar, Müslümanların din karşısındaki ciddiyetlerine saygı gö stermiş ve böylelikle îslamiyet’deki dinî değerleri fark etmiştir. Oysaki bu bir yanılgıdır. Yazarın söz konsusu olan bu değerleri keşfetmesi, ya da kabul etmesi sadece Hristiyanları kışkırtmaya ve böylelikle onları düzeltmeye y öneliktir. Düşmanın daha ciddi ibadet etmesi, ne de olsa kabul edilecek şey değildir. Onlar bile dinlerine daha düşkün anlamına gelen bu provokasyon ile hedeflenen, kıyaslama yöntemi ile eleştirmek ve sonuçta iyileşme sağlamaktır. Üstelik bu yöntem reformasyon döneminde, başta Luther olmak üzere, sıkça uygulanmaktaydı. Ayrıca Septemcastrensis’de Türklerin övgüye değer gelenek ve göreneklerinden bahsederken, bununla Hristiyanların kendilerini düzeltmelerini hedeflediğini dile getirmiştir.

1.5.2.   Heinrich Efferhen

Protestan olan Heinrich Efferhen 1571 yılında, Ezekiyel Peygamberin 38. ve 39. bölümlerini ve Yecuç Mecuç olarak adlandırdığı Türkleri konu alan 13 vaazını yayımlar. Çalışmasında Türk İmparatorluğunun Hristiyanları cezalandırmak üzere kurulduğunu anlatmay a çalışan yazar, ayrıca İmparatorluğun tarihine de geniş yer ay ırmaktadır. Efferhen, Türklerin tarihini, y azmış olduğu vaazların dışında, özel bir bölüm içerisinde incelediğinden ve bu da çok olağan olmadığından tercih edilmiştir.

Yazar, birinci vaazında Yecuç Mecuç kavramlarının tarihî kökenine yer vermekte, oluşumunu anlatmakta ve “İsrail”, “Meşeh ve Tubal” halklarından bahsetmektedir. Sonrasında Hristiy anların tarih içerisinde karşı karşıya kalmış oldukları düşmanları sıralamakta ve bunlar arasında öncelikle Romalılar, Gotlar, Vandallar, Hunlar, Arap ya da Sarsasenleri say maktadır. Son o larak ise Yecuç olarak adlandırdığı “Türk Kayzerinin” geldiğini ve

birçok yerde Hristiyanları ele geçirdiğini vurgulamaktadır. Ancak bugüne kadar böylesi bir düşmanın olmadığını dile getiren Efferhen, Türk Kayzeri ve yanındakilerin hiç görülmemiş güçlerle, yani ordu ve birliklerle Hristiyanlara saldırdığını dile getirmektedir. Üstelik birçok milletten oluşan ordusunun tümünü henüz kullanmadığını ifade eden yazar, arkasından tekrar İsrail halkının durumuna dönmekte ve benzetmeler yapmaktadır. İsrail’de, denizdeki b alıklar, gökyüzündeki kuşlar ve tarladaki büyükbaşlar dahil, herkesin titrediğini ve Yecuç’un tüm gücüyle saldırdığını anlatmaktadır. Bundan sonra Danyal Peygamberin kehanetlerine yer verir ve “Yeni Müslüman İmparatorluğun”, “küçük boynuzu” temsil ettiğini söyler. Bu İmparatorluğun başındaki Kayzerin Yecuç olduğu ve ona bağlı o lanların baştan çıkarıcı dini kabul ederek, “sahte peygamber Muhammed’e” ve onun öğretilerine inandıklarını vurgular. Bu kehanetin ne zaman gerçekleşeceğine yönelik ise Ezekiyel, Danyal ve Yahy a Peygamberlerin kehanetlerinin birbirleriyle özdeşleştiğini söyler ve bunlara dayanarak soruyu cevaplar. Efferhen’e göre bu kehanetler henüz gerçekleşmemiştir. Hristiyanlar, Tanrı’dan uzaklaştıkları ve kendilerini güvende sandıkları anda, Tanrı gücünü Şeytan’a teslim ederek onları cezalandıracak ve düşmana teslim edecektir. Hristiy anların kendi aralarındaki çekişme ve güç mücadeleleri nedeniyle “Türklerin başındaki hükümdar” cesaret alarak zaten zayıflamış olan Hristiy anlara savaş açarak baskı y ap ac aktır. “Türklerin hükümdarına en sadık şekilde yardım edecek olanlar ise ganimet elde etme ümidi olan tüccarlar olacaktır. Luther’in de konuyu aynı şekilde yorumladığını söyleyen yazar, Hristiyanların günahları nedeniyle Tanrı’nın öfkelendiğini ve bu cezayı gönderdiğini hatırlatır. Türkler buna göre güçleri yüzünden değil, Tanrı’nın cezalandırma isteği dolayısıyla Hristiyanları yeneceklerdir. Bu nedenle insanların Tanrı’nın emirleri doğrultusunda yaşamaları gerektiğini söyleyen Efferhen vaazını bu sözlerle bitirir.

îkinci vaazında Yecuç kavramını daha detaylı tarif etmeye çalışan yazar, Yecuç’un nerede yaşadığına, destekçilerine ve komşularına ilişkin bilgiler verir. Yine Peygamberin sözlerine dayanarak Tanrı’nın son düşmanının Mecuç ülkesinden gelen Yecuç olduğunu belirten Efferhen, Meşeh ve Tubal’ın da baş hükümdarı olduğunu ifade eder. Bundan sonra Peygamberin sözlerine day anarak Yecuçun kökenine ilişkin bilgiler sunar ve Mecuç ülkesinin Asya’da bulunduğunu söyler. Yecuç halkının kim olduğu sorusunun yanıtı ise Türklerdir. Herot’un bu konudaki sözlerine yer veren yazar, Mecuç ülkesinin îskitler tarafından ele geçirildiğini hatırlatır. Sonrasında “İskit” sözcüğüne ilişkin açıklamalarda bulunarak îskitlerin Türk olduğunu vurgular. Bu görüşün Pomponius ve Plinius adlı tarihçiler tarafından da desteklendiğini belirten Efferhen bu kişilerin söylemlerine d ay anarak, Türklerin kökenine ve komşu ülkelere ilişkin detaylıca açıklamalarda bulunur. Bunlardan bazıları şöyledir: Kalabalık bir halk olan, avcılıkla ve ot top lay arak geçinen, Türkler avlar yeterli gelmeyince aç kalmamak için zorunlu olarak Hazar Denizi’ni çevreleyen dağları aşarak göç ederler. Tarla ekip biçmeyi bilmeyen ve yoksulluk içinde yaşayan bu halkın giysileri hayvan derilerindendir. Altın, gümüş ve mücevherlerin değerini bilmemektedirler. Bundan sonraki tariflerde de îskitlerin birçok özelliğini aktaran yazar, özellikle disiplinlerini, ab artıy a kaçmamalarını ve kendi aralarında hırsa dayalı tartışmalarının olmamasını övgüye değer bulur. Süslü ifadelere, yalanlara ve hilelere itibar etmediklerini, ayrıca kıskançlığı tanımadıklarını ve doğuştan gelen bir dürüstlüğe sahip olduklarını ifade eder[433]. Yazar burada Homeros’un görüşünü de aktararak, onun îskitleri, tüm insanlar arasında en dürüst olanlar olarak tanımladığını vurgular. Nicephorus’un da buna benzer bir söylemine yer veren Efferhen, îskitlerin diğer halklara göre çok daha dürüst gelenek ve göreneklere sahip olduklarından Tanrı’nın onlar vasıtasıyla diğer halkları cezalandırdığını dile getirir. Türklerin Yecuç olduğunu ve komşu ülkeler tarafından başa getirildiğini yineleyen yazar Tanrı’nın onları “bizleri” cezalandırmak için yükselttiğini vurgular. Vaazın sonunda ise Tanrı’nın tekrar düşen halkını yüceltmesi ve düşmanı devirmesi dileğinde bulunur[434].

Üçüncü vaazını da Yecuç konusuna ayıran yazar öncesinde belirtilen konuları işlemekte, Yecuçun Türk olduğunu ve Tubal ve Meşeh halklarının başı olduğunu vurgulamakta ve Tanrı’nın Hristiyanları yok etmeyi hedeflemediğini, aksine onları eğitmek istediğini belirtmektedir. Tanrı’nın neden Türkleri seçtiği konusuna gelince yazar şunları söylemektedir: Tanrı’nın uzun zamanlar boyunca ormanda yaşayan ve sadece avcılıkla geçinen, “tanınmayan, barbar, vahşi, zalim bir halkı seçmesi” şaşırtmamalıdır. Bunun için tarihten örnekler verir ve İsrail halkının maruz kaldığı saldırılar sonucu[435] ders almasını örnek gösterir. Hristiy anların da Türklerin saldırısı sonucu aynı şekilde ders alacaklarını vurgular. Tanrı bunun için Gotları, Vandalları, Bulgarları, Arap ve Sarasenleri, Türkleri ve onlarla birlikte Tatarları ve dünyanın birçok farklı yerinde Yecuç hâkimiyeti altında savaşacak olan başka halkları getirecek ve kullarını korku ve sıkıntıyla

sınayacaktır. Yazara göre Tanrı bunu gerçekleştirmek için şu anda Türkleri kullanmaktadır. Efferhen vaazında, Danyal Peygamberin özellikle “küçük boynuz” ile ilgili kehanetlerin daha iyi anlaşılması için, Sarasenlerin yeni bir İmparatorluk, yeni bir din ve “sahte Peygamberleri Muhammed” ile, ta ki Türkler gelene kadar, nasıl yıllarca hükmettiklerini ve Roma İmparatorluğunu zarara uğrattıklarını anlatmaktadır. Ancak onun esas konusu Hristiyanlığa verdikleri zararlar dolayısyla Türkler olduğundan, vaaza Türklerin tarihçesini eklemektedir. Sarasenler ve Türklerin tarihi hakkında çok sayıda basılmış kitab ın bulunduğunu belirten Efferhen, gerçeğe en y akın olanlardan faydalandığını

vurgulamaktadır. Yaz ar burada vaazını b itirmekte ve Türklerin tarihi konusunu işlemeye başlamaktadır. Görüldüğü üzere yazar bu vaazında da sürekli tekrarlamak suretiy le, okuyucularını eğitmeye çalışmaktadır. O bir y andan onların iyi yönde değişmesini sağlamay a çalışmakta, diğer yanden Türklerin “kötüye” dayanan köklü geçmişini hatırlatarak ezelî düşman ve kötü Türk imgesini, pekiştirmeyi hedeflemektedir. Çeşitli tarihçilerin görüşlerine yer vererek olağanca “bilimsel” ve inandırıcı olmaya çalışmaktadır.

Yazar 27 sayfa boyunca Sarasenlerin tarihine, Müslümanlığın oluşumuna ve yayılmasına ilişkin bilgiler verir. Efferhen’e göre, dinin y ay ılması için başka halkların yağmalanmasına hatta öldürülmesine izin veren “Muhammed”, kötülüğün simgesidir. Türkler bu bölümünde de yine Sarasenlerle ilişkilendirilir ve “frembd auŞlândisch” (tanınmayan yabancı) olarak tarif edilir. Efferhen’de tıpkı Andreâ gibi Müslümanlığın, Yahudilik ve Hristiyanlık unsurlarını birleştirdiğini savunur ve bunu propaganda aracı olarak kullanır. Ancak yazar, Andreâ’den farklı olarak çok eşlilik konusunu da işler.

Türklerin tarihi konusu oldukça uzun olmakla birlikte burada sadece imge açısında önem taşıyacak konular ele alınacaktır[436]. Osmanlı İmparatorluğu tarihine tam 46 sayfa ayıran yazar, İmparatorluğun kuruluşundan 1566 yılına kadar hükmetmiş bütün hükümdarları çalışmasında ele alır. “Oğuzların ya da Osmanlıların kökeni, oluşumu ve devamı”[437] başlığını taşıyan bölümde Efferhen, Laonici Chalcochondylis[438], Pauli Jouij ve Richerij Galli adlı tarih yazarlarından faydalanarak bu bölümü hazırladığı bilgisine yer verir. Ayrıca bu bölümün hemen başında Müslümanlık dini içerisinde yer alan mezhep ayrılığına dikkat çeker ve iki mezhebin varlığına işaret eder. Her iki mezhebin de “Muhammed’i” en büyük peygamber kabul ettiklerini anlatan yazar, Türklerin ayrıca bazı isimleri peygamber olarak tanımalarına karşın Perslerin, “Muhammed” dışında sadece “Ali’yi” peygamber olarak kabul ettiklerini belirtir. Ancak bu açıklamalarının sonunda Perslerin de tıpkı Türkler gibi Müslüman olduklarını vurgular. Efferhen’in tüm bunlara yer vermesi, Batı Dünyasının Türklere ve Doğu Dünyasına duyduğu ilgiden kaynaklanmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu tarihçesine,

Laonicus’dan aldığı bilgiler doğrultusunda, Osman’ın babası Ertuğrul’u anlatarak başlayan yazar, onun Oğuz boylarından geldiğini söyler. Osman’ın zaferlerine yer verdikten sonra oğlu Orhan’nın seferlerini anlatır ve ardından onun Yunan Kayzer’i Andronicus’un oğlu ile olan akrabalık ilişkilerinden bahseder. Buna göre Kayzer Andronicus ölmeden önce, oldukça zengin ve güçlü Johannem Cantacuzemun’u henüz 12 yaşında olan oğlunun vasisi tayin eder. Kayzerin ölümünden sonra Yunanlıların baskısı sonucu bu kişi İmparatorluğun idaresine getirilir. Kayzerin oğlunu saray dan uzaklaştırarak etkisiz hale getiren Cantacuzemun, kendi kızını Orhan Bey ile evlendirerek onunla hısım olmakla kalmaz, Orhan onun aynı zamanda yakın arkadaşı ve dostu olur. Süleyman ve Murad adında iki oğlu olur ve yaklaşık olarak 22 yıl hüküm sürdükten sonra ölür. Süleyman tahta geçtiğinde Yunanlılarla savaşır. O dönemde hâlâ Asya’da yerleri olan Yunanlıları esir alır, deniz yoluyla birlikleriyle Avrupa’ya geçer, orada birçok yeri yağmalar ve harap eder, Gelibolu’yu fetheder ve Trakya’ya girer. Sonrasında Yunan Kayzeri ile barış antlaşması yapan Süleyman onunla birleşerek Bulgarlara karşı savaşır. Yenilginin ardından Süleyman’ın orduları zafer elde eder. Chalcochondylis’e göre Süleyman’ın yaptıkları babasına mal edilir, çünkü o başarılarınının çoğunu henüz babası hayattayken elde etmiştir. Kısa bir süre hükümdar olan Süleyman “olağanüstü” başarılarıyla İmparatorluğuna layık olmuştur. Efferhen, Chalcochondylis’e dayanarak, Süleyman’ın ölümünden sonra tahta geçen kardeşi Murad’ın dördüncü Türk Kayzeri olduğunu belirtir.

Dikkat çekici olan yazarın Osmanlı hükümdarları, bunların Avrupalılarla olan ilişkileri ve evlilikleri gibi konulara geniş yer vermesidir. Ayrıca Osmanlıların, Avrupa’da elde etmiş olduğu zaferleri “olağanüstü” olarak nitelendirmesi ya da “İmparatorluğuna layık o lmuştur” sözleri, tüm propaganda faaliyetlerinin yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu hükümdarlarına gizlice duyulan ve bastırılamayan hayranlığın ifadesidir. Murad’ın zaferlerini de son derece ayrıntılı biçimde aktaran yazar, Avrupa’da birçok ülkeyi ele geçirerek vergiye bağladığını ve neredeyse tüm Asya’yı elde ettiğini dile getirir. Görüldüğü gibi Efferhen her hükümdara geniş yer vermekte ve adeta tarih kitabı yazmaktadır. Yedinci Türk Kayzeri olarak adlandırdığı “Mulsumane” (Süleyman) ve sekizinci Kayzer “Moses” (Musa)’dan bahseden yazar, I. Bayezid’e ayrı bir başlık ayırmamasına rağmen, oğulları hakkında geniş bilgi aktarır. Bayezid’in oğullarından İsa’nın Hristiyanlığı kabul ettiğini ve ardından öldüğünü söyleyen Efferhen, yine Bayezid’in oğullarından olan Musa’nın kardeşi Mehmed tarafından iple boğulmak suretiyle öldürüldüğünü dile getirir. Yaz ar, dokuzuncu Türk Kayzeri Mehmed’ten sonra, 1412-1419 yılında onuncu Kayzer olan Murad’a ve oğullarına 12 sayfa ayırır. Efferhen, Murad’ın Catapinus adlı oğlunun Hristiyanlığa geçtikten sonra kardeşi Mehmed tarafından öldürüldüğünü vurgular. Fatih Sultan Mehmed’e ve İstanbul’un fethine detaylıca yer verdikten sonra, II. Bayezid’in Venediklilere karşı savaşını ve diğer zaferlerim ele alır. Yazar, Bayezid’in kardeşi “Zizimum” (Cem Sultan) ile taht mücadelesine değinir ve Cem Sultan’ın Rodos şövalyelerine sığındım söyler. Sultan, şövalyeler tarafından Papa VIII. înosens’e verilir ve ardından bir sonraki Papa VI. Aleksander tarafından zehirlenerek öldürülür. Bayezid’in Ahmed, Korkut ve Selim adlı üç oğluna da yer veren yazar, Selim’in babasını zehirlediğini de söylemektedir. Böylesi “utanç verici” eylemlerle 1512 yılından tahta geçen Selim, kısa bir süre içerisinde kardeşlerini öldürür. Kardeşlerden Korkut’u boğarak öldürdüğü bilgisine yer verilir. Selim’in zaferlerine değinen yazar onun ölümüne ilişkin ise şu bilgileri aktarır. Efferhen’e göre Selim, İstanbul’u feth etmek üzere Kasım 1520 yılında yola çıkmışken, ateşlenerek hastalanır ve 46 yaşında ölür. Onun ölümünden sonra tek oğlu olan I. Süleyman tahta çıkar. Yazar onun istediği takdirde çok az bir çabayla Almany a’y a girebileceğini, çünkü elde edilen zaferler sayesinde artık Almany a’y a gidecek bütün y olların açıldığını dile getirir. Bunun için hem gerekli güce hem de fazlasıyla fırsata sahipti. Efferhen’e göre, Tanrı’nın, fazlasıyla iyi donanımlı askeri, parası, silahı ve savaş malzemesi olan bu düşmanı göndermesi an meşelisidir. I. Süleyman, bir yandan Avrupa, diğer yandan Asya, Suriye, Mısır, Yunanistan, Trakya, Bulgaristan ve Macaristan gibi başka birçok ülkeyi ele geçirmesinin yanı sıra ayrıca denizde de çok sayıda adayı hâkimiyeti altına almıştır. Yazara göre “düşmanların en korkuncu” olarak nitelendirilen I. Süleyman bu nedenle bir değil birçok ordu oluşturabilecek güce sahiptir. Savaş ordusundaki düzenlemelere de yer veren yazar özellikle yeniçeri, sipahi, paşa, beylerbeyi, sancak gibi kavramlara açıklık getirmeye çalışmaktadır. Efferhen ayrıca “Türk İmparatorluğunun” yıllık gelirine ilişkin açıklamalarda bulunur. Buna göre Türk Kayzeri “Sultanlığına bağlı ülkelerden altmış kere yüzbin Gülden elde ederi”, ve bu paraların “kırkbeş kere yüzbin Güldenini” harcar. Üstelik askerleri ona değer verdiklerinden az miktarda p aray la da y etinmektedirler. Bu nedenle her yıl buradan da binlerce “para” bir aray a gelmektedir. Sürdürdüğü savaşların ise hazinesini zarar uğratmadığı, aksine faydalı olduğunu belirtir. Yazar ay rıca, onun düny adaki tüm hükümdarlardan daha büyük bir hâzineye ve mücevherlere sahip olduğunu vurgular. Bunun yanı sıra, silah, çadır, gemi vs. konusunda da muazzam bir varlığa sahip olduğunu dile getirir. Bu nedenle Türk birçok hükümdara istediği an saldırabilecek imkâna sahiptir. Böylelikle Türk Kayzeri gücü ve İmparatorluğunun büyüklüğü ile bütün kralları ve hükümdarları geçmektedir. Bütün bunları Paulus Jouius’un yazdığını da ekleyen Efferhen, buna benzer anlatımlarına devam eder ve tarihle ilgili söylemlerini “zalim” ve “acımasız” düşmana karşı Tanrı’ya yönelmeli uy arısıy la sonlandırır.

İmparatorluğun zenginliğine geniş yer ayıran y azar, söz konusu düşmanın büyüklüğünü ve gücünü anlatmaya çalışmaktadır. I. Süleyman’ın ve dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğun’un varlığı bir yandan okuyucuyu korkutmak, diğer y andan bir değişimi gerçekle ştirmek amaçlı kullanılmaktadır. Özellikle zenginliğe ilişkin d etay lı bilgilerin yer alması daha öncesinde belirtildiği gibi toplumun “olağanüstü” düşmana duyduğu merakı da göstermektedir. Böylesine “özel bir düşmana” karşı duyulan korku ise yazara göre, cezanın Tanrı tarafından her an uygulanabileceğine ve bunun sonucunda insanların vakit kaybetmeden tövbe etmeleri gerektiği anlamına gelmektedir. Dikkat çeken diğer bir nokta ise, vaazlara oranla, tarih bölümünde propaganda ağırlıklı söylemlerin daha az yer almasıdır.

Dördüncü vaazda genel o larak tekrar Sarasenlerden, Türklerin tarihinden, hâkimiyeti altına aldıkları bölgelerden, Türk hükümdarlarından, Müslümanlığın

yayılmasından, Yecuç ve Mecuç’ten, kanlı ve zalim düşmandan, düşmanın Şeytan’la yapmış olduğu anlaşmadan ve sıkça “sahte Peygamber Muhammed”den bahsedilmektedir. Ayrıca Türkler tarafından feth edilen ya da onlarla hemen işbirliği yapan, onların dinini kabul eden “Mohren” (zencilere) ve Araplara, Afrika’daki birçok ülkyeye geniş yer verilmektedir. Yazar vaazda ayrıca Türkün hükümdarlığı altından o lmay an ülkelerin neden onunla işbirliği yaptığı sorusunun yanıtını vermeye çalışmaktadır.

Efferhen, ilk neden olarak din birliği konusuna yer vermektedir. Bu bağlamda Müslümanlığı kabul etmiş îran gibi ülkelerin, Hristiyanlığı yok etmek söz konusu olunca bütün düşmanlıkları bir kenara bırakarak birleşeceklerini söylemektedir. Hristiy anlığa yönelik eleştirilerine de yer veren yazar, Hristiy anların birleşmek yerine birbirlerine karşı savaş yürüttüklerin ifade eder. Vaazının sonunda Hristiyanların içinde bulundukları durumu “İsrail halkının” bir zamanlar yaşadıklarına benzetmekte ve bunu Peygamberlerin açıklamalarıyla kanıtlamay a çalışmaktadır.

Bundan sonraki vaazlarını daha kısa tutan Efferhen buna rağmen, önceki vaazlarda ya da tarih bölümünde anlattıklarını tekrarlamaktadır. Örneğin, beşinci vaazında Müslümanlığın “gerçek dini engellediğini”, öldürmeyi emrettiğini, çok eşliliğe izin verdiğini ve ahlaksızlığı teşvik ettiğini söyleyerek propaganda yapmaktadır. Ayrıca Osmanlıların[439], kendi içlerinde de kan döktüklerini, karde şlerini ve akrabalarını

öldürdüklerini dile getirmektedir. Anne ve babaların çocuklarından, çocukların ise anne ve babalarından, ya da kardeşin kardeşten korktuğu ve Tanrı’nın onları böyle cezalandırdığını vurgulanmaktadır. Ayrıca sonunda Tanrı tarafından yok edileceklerini de, neredeye her vaazında olduğu gibi, belirtmektedir.

Altıncı vaazında da Ezekiyel Peygamberin 38. bölümünü işleyen y azar kehanetler doğrultusunda Mecuç’un ne zaman geleceğine ve hangi ülkeye saldıracağı konusuna açıklık getirmeye çalışmaktadır. Efferhen düşmanın hem Doğu hemde Batı Dünyasına ve iki denize birden hükmedeceğini belirterek soruyu y anıtlar. O ayrıca Protestanlığı üst kimlik olarak kabul etmekte ve Luther’in Mecuç konusuyla ilgili açıklamalarına geniş yer vermektedir. Sonrasında ise Mecuç’un, yani Türklerin, kiliselere nasıl saldıracağı konusu işlenir.

Bir sonraki bünyelerindeki zayıfladıklarını vaazda, Almanların kendi çekişmelerden dolayı ve düşman karşısında savunmasız kaldıklarını düşündüğünü belirten

Efferhen, Hristiyanların en zayıf ve hazırlıksız anını kollayan Türklerin, ilk fırsatta saldıracağı konusunda uyarıda bulunur. Türkler bu vaazda da bilinen şekilde ezelî düşman olarak tanımlanmakta ve yağmacılık ile itham edilmektedirler. Ayrıca Türk İmparatoruna bağlılıkları dolayısıyla Bulgaristan, Macaristan gibi ülkeler ve Türklerle işbirliği yapan diğer “hainler” açgözlü olarak nitelendirilmektedir. Türk Kayzerini, Hristiyan ülkeler hakkında bilgilendiren tüccarlar da hain o larak adlandırılmaktadır. Onların bu tutumu yazara göre kehanetlerle de örtüşmektedir. Efferhen’e göre, kana susamış katillerin (Türklerin) elinden kurtulmak için uy anık o lmak gerekmektedir. Uyanık olmamalarından dolayı Hristiyanları budala o larak nitelendiren yazar, bu konuda da uy arıd a bulunmuş olur.

Sekizinci vaazında da yine Macaristan ve Rodos Adasına değinen Efferhen, buralarda yaşayan insanların kendilerini en güvende sandıkları anda saldırıya uğradıklarını dile getirmektedir. Yazara göre düşman beklenmedik bir anda saldırabileceğinden, insanların her an tetikte olması gerekmektedir. 1395 yılında dindar olarak nitelendirilen I. Bayezid’in seferine de yer veren yazar, Jouius adlı tarihçinin savaşa ilişkin görüşlerini aktarır[440]. Buna göre onun ordusu sanki yüzbinlerce insandan ve bütün milletlerden oluşmuş kalabalıktaydı ve yeryüzünü kaplayan kara bulut gibiydi. Buna mukabil Hristiyanların ordusu sadece 80 bin kişiden ibaretti. Bu ise kehanetlerle örtüşmekteydi. Yazar ayrıca Yecuç’un gelişini sadece Ezekiyel peygamber tarafından değil başka peygamberler tarafından da öngörüldüğünü, ancak bunların Yecuç sözcüğü yerine düşman ya da putperestlerden bahsettiklerini belirtir[441]. Martin Luther’in Ordu Vaazına da yer veren yazar, onun iki düşmandan, yani Papa ve Türklerden, söz ettiğini vurgular.

Sonraki vaazında “sahte peygamber Muhammed” ve Papa’nın, Hristiyan dinini yok edeceklerini söy ley en y azar bu bağlamda tekrar Luther’in Ordu Vaazına değinir. Yecuçun av peşindeki aç bir aslan, yavrularını kaybetmiş bir ayı ya da insan kanına susamış bir panter gibi saldıracağını ileri süren Efferhen bu konudaki benzetmelere geniş yer ayırır. Tanrı’nın Hristiyanlara ilişkin haklı öfkesini çok sayıda örneklerle açıklamaya çalışır ve bundan sonraki sayfalarını bu konuya ayırır. Ayrıca Johannes Brenz’in ilk vaazına yer verir ve onun Türkler hakkındaki açıklamalarını aktarır. Türklerin yaptıklarını hatırlatarak Tanrı’nın öfkesini izah eden Brenz, vaazında Türklerin sadece erkekleri katletmekle kalmadıklarını, hamile kadınları da acımasızca kılıçlarıyla ortadan ayırdıklarını söylemektedir[442]. Türklerin bunu Tanrı’nın öfkesi sonucu yaptıklarını belirten yazar, okuyucuda oluşabilecek bir yanılgıyı da ortadan kaldırmaya çalışır. Buna göre Türklerin doğaları gereği böyle acımasız davrandıklarını düşünenlere bunun yanlış olduğunu söyler. Brenz, ne kadar acımasız olursa olsun Türklerin sonuç itibariyle insan olduğunu belirtir. Onların kadın ve çocuklara karşı gö sterdikleri merhametsizlik, doğalarına mal edilmemeli, tam aksine Tanrı’nın öfkesinin bir işareti olarak algılanmalı ve bu yüzden Tanrı’nın habercisi olarak düşünülmelidirler.

Akdeniz üzerinden korkunç sayıda gemi, insan ve silahla gelecek olan Yecuç karşısında sadece denizdeki balıklar titremekle kalmayacak, yeryüzünde hareket halindeki tüm canlılar titreyecektir. Efferhen’e göre kendini emniyette sayan hiç bir kale, şehir ya da saray Tanrı’nın öfkesi ve dolayısıylaYecuç’un karşında ayakta kalamayacaktır.

Onuncu vaazda ise Danyal peygamberin on boynuz kehanetinden yola çıkan yazar, Türkleri kana susamış ejderhaya benzetmekte, “kızıl ejderhanın” bütün dünyaya ve boynuzlara sahip olacağını vurgulamaktadır.

Efferhen onbirinci vaazında da Danyal peygamberin on boynuz kehanetini konu almaktadır. Yazar ayrıca Musa Peygambere dayanarak Tanrı’nın Türklere karşı öfkeli olduğunu ve onları sonunda yok edeceğini ileri sürmektedir. Buna göre Tanrı bir müddet Türklerin adına sövmesine izin verecek ardından onları bunun için cezalandıracaktır. Bundan sonra Onun Türklere verebileceği tüm cezaları İncilden örnekler vererek sıralayan yazar, Türklerin diğer ülkelerin insanlarını kılıçlarıyla öldürdükten sonra birbirlerine saldıracaklarını ileri sürmektedir. Efferhen’e göre elde edilen ganimetlerin paylaşılması da kendi aralarında kavgaya sebep olacaktır. Tanrı’nın verebileceği ikinci ceza ise Türk savaşcılarının ellerinden zaferlerini almasının ardından onları hastalıkların en kötüsü olan veba ile cezalandırmasıdır. Bir sonraki ceza ise onların üzerine dolu ve yağmur y ağdırmak suretiy le gerçekleştirilecektir. Böylece açık alanda duran düşmanı ya sel götürecek ya da dolu vuracaktır. Yazar konuyla ilgili örnekleri saymaya devam etmekte ve sonuçta Tanrı’nın onların yenilgisiyle neler hedeflediğini açıklamaktadır. O bununla sadece gücünü göstermekle kalmay acak aynı zamanda bazı düşmanların din değiştirme sine de neden o lac aktır.

Onikinci vaazda yazar tekrar Yecuç Mecuç kavramlarını açıklamakta ve öncesinde belirtilen konuları işlemektedir.

Sonuncu vaazda Tanrı’nın Hristiyanlara, Türklerin elinden kurtarmadan önce neden böylesi bir düşmanı gönderdiği açıklanmaktadır. Ayrıca Türklerin ne şekilde yenilgiye uğratılacağı da tekrar anlatılmaktadır. Türkler tarafından esir alınan ya da onların tarafına geçen Hristiy anların günün birinde yine ülkelerine ve dinlerine döneceğini söyleyen yazar, Luther’in Ordu Vaazı’na da değinir ve onun da benzer şeyler söylediğini vurgular. Tanrı, Hristiy anları bir kez düşmanın elinden kurtardıktan sonra ki, bununla mahşer günü kastedilmektedir, bir daha asla onlara yüz çevirmeyecektir. Mahşer gününden sonra Hristiy anları bekleyen güzel günlerden bahseden y azar, vaazının bundan sonraki kısmını bu konuy a ay ırmaktadır.

Aşağı y ukarı aynı dönemde yaşamış olan Jakob Andrea ve Heinrich Efferhen adlı iki Protestanın vaazları karşılaştırılacak olursa, dikkat çeken bazı noktalar ortaya çıkmaktadır. Buna göre iki yazar arasındaki en belirgin fark, Andrea’nin çok daha sert bir üslup ile Türkleri yermesi ve Müslümanlığı karalamasıdır. Buna mukabil Efferhen tarih bölümünde, tarihçi gibi bir tutum izlemeye çalışarak daha az sövgüye yer vermiş, ancak bu eğilimini vaazlarda sürdürmemiştir. Genelde Türklerin tarihi Andrea’nin de yaptığı gibi vaaz içerisinde yer almaktadır. Buna karşın Efferhen vaazdan bağımsız olarak aray a yerleştirilmiş bir bölüm ekleyerek uzun uzun Osmanlı İmparatorluğu tarihine ve hükümdarlara yer vermiş ve onlardan, Andrea ile kıyaslandığında, daha fazla övgüyle söz etmiştir. Efferhen ağırlıklı o larak İmparatorluğun gücünü sergileme yoluna gitmiş, Andrea ise karalama yolunu tercih etmiştir. Ancak her ikisinin de amacı, korkutmak suretiyle hem Hristiyanların ahlaki olarak düzelmelerini hem de düşmana karşı koymalarını sağlamaktır. Ancak propaganda amaçlı y azılan bu metinlerin tümünde, bazen övgünün yer almasına rağmen, genelde son derece uygunsuz ve kaba sayılabilecek sövgü dolu bir dil kullanılmıştır. Her iki y azarın metinlerinde dikkat çeken diğer husus, vaizlerin metinlerini hazırlarken, kendi ifadelerine göre, detaylı araştırma yapmış olmalarıdır.

1.5.3.   Augustin Neser

Augustin Neser’in Eine newe Catholische Predig. Auff des Türcken Niderlag, mit hülff Gottes, durch den drifachen heiligen Catholischen Bund, beschehen (Yeni bir Katolik vaaz. Tanrı’nın yardımı ve Kutsal Katolik üçlü ittifak sayesinde Türklerin yenilgisi üzerine) adlı vaaz înebahtı deniz savaşında Hristiyanların elde etmiş olduğu zafer dolayısıyla yazılan bir vaazdır. Augustin Neser, Yukarı ve Aşağı Bavyera düküne atfettiği kitabının ön sözünde denizde elde edilmiş zaferden dolayı tüm Katoliklerin, Tanrı’nın mucizesi karşısında şükranlarını dile getirmesi gerektiğini söylemektedir. Hristiyanlığın ezelî düşmanına karşı öncesinde görülmemiş bir zafer elde edilmesi vaazın konusunu oluşturmaktadır[443]. Teolog, gelecekte de Türklerin hatırlanması, onlara karşı silahlanılması, güçlenilmesi, konunun düşünülmesi ve harekete geçilmesi için, bu vaazın yanı sıra ayrıca Kutsal Roma İmparatoru Maksimilyan[444] için hazırladığı Wie man dem grimmen Wüterich und

Christlichen blutsdurstigen Tyrannen/ in allweg widerstand thun möchte (Korkunç zalime ve Hristiyanlığın kana susamış tiranına karşı her durumda karşı koymanın yolları)[445] adlı yazıyı vaazla birlikte bastırdığını belirtir.

Vaazının başında iyi kalpli Katolik Hristiyanlara seslenen Neser, düşmanın ordularını denize gömen Tanrı’ya methiyeler söylenmesi için çağrıda bulunur. Yazar bir yandan Tanrı’ya, “köpek ezelî düşman” ve “tahripçi” olarak adlandırdığı Türklerin yenilmesinden dolayı minnettarlığını dile getirmek isterken, diğer yandan oluşturulan Kutsal Lig hakkında bilgi vermek ister. Buna göre üçlü Lig öncelikle Kutsal Papa, îspanya Kraliy eti ve Venediklilerin birleşmesi sonucu meydana gelmiştir. Metnini üç aşamada ele alan Neser ilk olarak Tanrı’nın Hristiyanlığa neden bu cezayı verdiği konusunu işlemektedir. Bundan sonra böylesi bir cezaya karşı girişimde bulunulmalı mıdır sorusunun y anıtını vermey e çalışmaktadır. Son olarak bu cezanın kaldırılması dolayısıyla, yürekten Tanrı’ya seslenme ve O’na yönelme çağrısında bulunmaktadır. Yazar bundan sonraki sayfalarda uzun uzun Türklerin ceza olarak gönderilmesine neden olan Hristiyanların günahlarını anlatmaktadır. Dinî konularda gereken önemin gösterilmemesinin ve O’nun emirlerine karşı gelinmesinin yanı sıra c imrilik ve özellikle evlilikte sadakatsızlık konularına geniş yer vermektedir. Türklere yönelik söy lemlere de detaylıca yer veren Neser, Türk ve Luther konusunu bir arada işleyerek polemik yaratmaya çalışır. Teolog, Türklere karşı direnilmelimidir sorusuyla başlar, Luther’in konu hakkındaki söylemlerini aktarır ve onun Türklere karşı direnilmemesi gerektiğini söylediğini ve yazılarında vurguladığını belirtir. Vaazın bundan sonraki kısımlarında da bu tutum sürdürülür ve Türk konusuna day anarak Luther eleştirilir. Onun Papa hakkında sarf ettiği olumsuz sözler eleştirilir. Luther’in Papa ile Türkleri aynı kefeye koyması ve Papa’nın da en az Türkler kadar kötü olması söylemi üzerine Neser kısa tarihî arka plan ile birlikte Türklere yönelik girişimlerde bulunan tüm Papaların listesini verir[446]. Listenin sonunda yer alan Papa V. Pius için, Tanrı’nın ona, Lüteryanların tüm günahlarına ve engellemelerine rağmen, “kana susamış Türk köpeğine karşı” büyük bir zafer bahşettiğinden söz eder[447]. Türkleri denize b atırarak yok eden Tanrı uğruna ilahiler ve methiyeler söylenmesi gerektiğini tekrar takrar vurgulayan yazar, Musa ve Firavun benzetmelerinden fay dalanarak deniz savaşında elde edilen başarıyı y orumlamay a çalışır. Türk’ü Firavun’a benzeterek düşman ordularının, denizde sulara gömüldüğünü söyler. Buna karşın Tanrı’ya inananların ise Kızıldeniz’i aşarak kurtulduklarını anlatan yazar, Hristiyanların da aynı şekilde Tanrı’nın y ardımıy la Türklerin elinden kurtulduğunu ifade eder. Neser, denizde büyük zarara uğratılan Türklerin karada da yenilgi almaları dileğinde bulunur[448]. Son olarak Tanrı’nın Kutsal üçlü ittifaka, Türklere karşı neden böylesi, daha önce hiç duyulmamış bir zafer verdiği sorusunu y anıtlar ve savaşanların Kato lik inançları doğrultusunda zafer elde edeceklerine y emin ettiklerini belirtir. Denizin ortasında Türklere karşı savaştıklarında ise îsa yardımlarına gelerek böylesi bir zafer elde etmelerini sağlar. Düşmana karşı şövalye gibi savaşan Katolikler ise yazara göre bu savaş sonunda kahraman olurlar. Vaazın sonunda ise Kutsal üçlü ittifakın Tanrı’nın yardımıyla elde etmiş olduğu zaferin, bütün Katolik Hristiyanların, (Luther’in) putperest öğretilerden uzak durmaları anlamına geldiğini iletir ve O’nun Papa’yı, İspanya Kraliyetini ve Venedik donanmasını koruması dileğinde bulunur.

Görüldüğü gibi Augustin Neser, Hristiyanların denizde elde etmiş oldukları bu zaferi, genel olarak Protestanlara ve Luther’e karşı saldırı aracı olarak kullanmaktadır. Bunun için Luther’in Türklere karşı savaşmama tutumunu şiddetle eleştirir. Vaazında Türklere yönelik en fazla kullandığı sözler ise onların Tanrı tarafından ceza aracı olarak gönderildikleridir. Ayrıca 16. yüzyılda Türklere ilişkin adeta kalıplaşmış kavram niteliği taşıyan “ezelî düşman”, “kana susamış köpek” gibi ifadelere de yer vermektedir.

İncelenen üç yazar mezhep ayrılığı konusuna geniş yer vermiş ve bunları vaazlarında detaylı işlemişlerdir. Protestan olanlar Papa’ya, Katolik olanlar ise Lüteryanlara karşı vaazlar aracılığıyla saldırgan bir tutum sergilemektedirler. Türklere bakış açısı ise her iki mezhepte eşit derecede olumsuzdur.

6.   DEĞERLENDİRME

16. yüzyılda Almanya’da hâkim olan Türk korkusu toplumun farklı kesimlerinde farklı boyutlarda ortaya çıkmaktadır. Buna yönelik sınıflandırmalar çoğunlukla varsayımlardan ibaret olsa da, kesin bulgulara da rastlanılmaktadır. Bu sınıflandırmalardan en önemlisi çiftçi (köylü) ve burjuvaziye dayalı şehir kültürü ayrımıdır. Klein’e göre çiftçiler geleneksel olarak Kayzere bağlılıklarıyla, şehir burjuvazisi ise Kaizere karşı reformasyon hareketleriyle ön plana çıkmaktadırlar. Wittenbergli[449] Martin Luther çiftçi geleneklerine, o zamanın metropolleri arasında yer alan Zürih, Basel ya da Cenevre’den ve oradan gelen Zwingli, Erasmus, ya da Calvin gibi teologlardan muhtemelen daha yakındı. Buradan apokaliptik bakış açısının sosyal anlamda daha zayıf olanlarda daha çabuk benimsendiği görüşü ortaya çıkmaktadır. Çiftçi kesimin sosyal olarak maruz kaldığı zorlu y aşam nedeniyle, dünyanın sonunun geldiği düşüncesi hızla benimsenir. Toplumun elit ya da burjuva

kesimi ise yaşam şartları gereği böyle düşüncelere daha uzak kalmaktaydı[450]. Bu ortamda etkin olmaya başlayan Luther’in çiftçiler tarafından benimsenmesi şaşırtmamaktadır[4 51]. O her şeyden önce herkesin anlayabileceği basit ve kimi zaman argo bir dille insanlara hitap etmiştir. Latince yerine Almanca konuşarak elit olmayan sınıfın da düşüncelerini anlamasını sağlamakta ve böylece hızla toplum tarafından kabul görmektedir. Kayzeri kimi zaman eleştirse de çoğunlukla ona bağlılığını ifade etmektedir. Türk savaşları söz konusu olduğunda bütün sınıfları başarısızlıkla suçlayan Martin Luther’e göre hiçbiri konuya gereken önemi göstermemiş, elinden geleni yapmamıştır.

Luther de birçok çağdaşı, örneğin Melanchthon gibi, Türk savaşları konusunda değişken bir yapıya sahipti. îslamiyetin temsilcisi olarak kabul ettiği Türkler hakkındaki görüşlerini sıkça dile getirse de, Türkler onun için esasen birçok yönden sembolik düşman niteliği taşımaktadırlar. O’nun Türklerle ilgili teolojik, siyasi ya da tarihî bakış açısı tamamen Papalıkla mücadelenin etkisinde oluşmuştur. Papalıkla yürüttüğü savaş bütün sorunların üzerinde bir yerdedir. Osmanlılar böylelikle onun için, gerçek politik rollerinden öte, daha çok dinî, siyasi, ya da tarihî o larak yorumlanması gereken sembollerdir. Dünyanın sonunun geldiğinin habercisi olarak kabul edilen Türkler, aynı zamanda deccal olarak da benimsendiklerinden, Papalığın en büyük yardımcısı olarak görülmekteydiler. Bu açıdan bakıldığında Luther’in tarihî olaylara sembolik anlamlar yükleyerek yorumladığı ortaya çıkmıştır. Onun İslamiyet hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmadığı da söylenebilmektedir. Reformasyon açısından bakıldığında ise Osmanlıların, yürüttükleri savaşlar dolayısıyla, bu alanda en büyük katkıy ı yaptığı ortaya çıkmaktadır. V. Karl sürekli o larak tehlike arz eden Osmanlılarla mücadele edebilmek için, Prote stanlara da ihtiyaç duymuştur. Bu nedenle de Prote stanlığı askerî güçlerle bastırmak yerine, çoğu zaman uzlaşma sağlamaya çalışmıştır.

Osmanlıların eline geçen Hristiyan savaş esirlerine yönelik yaptığı açıklamalarda ise daha rasyonel bir tutum sergileyen Luther, onlara genelde itaatkâr ve sabırlı olmaları tavsiyesinde bulunur. Türklerin hâkimiyeti altında yaşayan Protestanların, dinî höşgörü nedeniyle daha az baskılara maruz kalması onun tarafından dikkate alınmaz. Çünkü bu sembolik anlamlar yükleyerek yorumladığı Türklerle örtüşmez. Onun apokaliptik düşünce sistemi doğrultusunda Hristiyanlarla-Müslümanların anlaşması ve y akınlaşması mümkün değildir, buna misyonerlik faaliyetleri de dahildir. Bu anlamda iki din arasında gerçekleşebilecek bütün diyalog çabalarına uzak kalmakta ve bunları red etmektedir. Klein çalışmasında Luther’in Eski Çağ’a mı yoksa Yeni Çağ’a mı ait olduğu sorusunu şöyle yanıtlamaktadır: Haçlı seferlerini red etmesi ve Osmanlılara karşı yürütülecek olan bir savaşı politik alana y erleştirmesiy le Yeni Çağ düşüncesine dahil edilebilmektedir. Sembolik tarih yorumlarıyla, deccal kavramını ortaya koymasıyla ve bunlara Danyal yorumlarını eklemesiyle Orta Çağ düşünce sistemi içerisinde yer almaktadır. Hristiyan-îslam diyaloğunu tamamen red etmesiyle Orta Çağ’ın da gerisine düşmektedir[452].

Onun bütün yaşamı boyunca dile getirdiği en büyük korkularından birisi, birçok çağdaşının da vurguladığı gibi, Hristiyanların din değiştirmesi olasılığı idi. Gerçi hiçbir metninde Osmanlıların misyonerlik yaptıklarını dile getirmemekte, tam aksine dinî tolerans gösterdiklerini kabul etmektedir, ancak din değiştirmenin söz konusu yüzyılda kesinlikle istisna olmadığı da tarafından göz ardı edilmemektedir. Tek tük din değiştirme vakasının dışında Sırp ve Hırvatların, özellikle Bosna ve Arnavutluğun yarısının Müslümanlığa geçtiği bilinmektedir[453]. Ayrıca sınır bölgelerinde y aşay anların ve e sirlerin bu tehdit ile karşı karşıya kaldığını düşünen Luther, kendince önlem almay a çalışmakla geçikmez. Batı dünyası tarafından örnek gösterilen Osmanlıların sosyal yapısı, özellikle Sultan Süleyman’ın gücü insanları doğrudan etkisi altına almaktaydı. Ele geçirilen bölgeler Osmanlılar için tehdit arz etmediği müddetçe değişikliğe gidilmediğinden, var olan yapıya dokunulmadığından ve misyonerlik yapılmadığından, bölge halkının sempatisi kazanılmaktaydı[454]. Söz konusu tehlikeler nedeniyle Luther, Türklere karşı vaaz ve dualarını yazmaya başlar. Onun önderliğinde hızla y ay ılan bu eğilim sayısız dua ve vaazın oluşumuna neden olur.

16. yüzyılda 329 dua tespit edilmiştir. Bu sayıya “Betpsalmen” (dua ilahileri) ve “Betlieder” (dua şarkıları) da dahildir. Ayrıca birden fazla kitapta yer alan dualar da bu rakam dahilindedir. Çünkü bir duanın birden çok kitapta basılması, ya da bazı duaların, yöresel ağızlara uy arlanarak yeniden yazılması toplumun bu konuya verdiği önemi ortaya koymaktadır. Buna rağmen basılmış dua sayısının 400’leri bulacağı söylenebilir. Küçümsenmemesi gereken bu sayılar Türk tehdidinin boyutlarını ortaya koymaktadır[455]. Dua metinlerinin incelenmesi sonucu önemli bulgular elde edilmiştir. Bu bulgulardan ilki, duaların ağırlıklı olarak hangi tarihte yayınlandığına ilişkin bilgilerdir. Türklere karşı yazılan dualar en fazla 1560-1569 ile 1590-1599 yılları arasında ortaya çıkmıştır. Osmanlı ordularının bu tarihlerde Viyana’ya doğru sefere çıkması, Türklere karşı yazılan dua metinlerinde ve Türk literatürünün genelinde muazzam bir artışa neden olmuştur. Ancak dua literatürünü en fazla etkileyen 1590’lı yıllardır. Almanların endişe içinde yaşadığı bu yıllarda “Türk” bambaşka bir önem kazanmaktadır. Mahşer gününün yaklaştığını sanan Hristiyanlar, Almanya’nın Türkler tarafından harap edileceğine inanmaktaydılar. Böylelikle mahşer günü, “Türk’ün” geldiği ve kıyameti kopardığı an o larak kabul edilmekteydi.

Araştırmalar sonucunda tespit edilen diğer husus ise Türk dualarının mezheplere göre dağılımıydı. İncelemeler sonucu ortaya çıkan sonuç Protestanların Türklere karşı dua yazma konusunda kesinlikle daha etkin olduklarıdır. Ancak bu sonuç Katoliklerin Türklere karşı dua etmediği anlamına gelmemektedir. Bu bağlamda matbaanın önemine işaret ederek başta Luther ve Melanchthon gibi reformatörlerin teknolojik olarak gelişen matbaacılıktan daha fazla faydalandığını vurgulamak gerekmektedir. Türk savaşlarının özellikle Protestan çevreler tarafından siyasi malzeme olarak kullanılması da “Türk dualarının” hızla yayılmasına ve benimsenmesine neden o lmaktad ır. Türklerin elde etmiş olduğu zaferler Protestanlarca Katolik mezhebinin zaafı o larak açıklanmakta ve Papa’ya karşı kullanılmaktadır. Buna göre Katolikler yazınsal olarak Türklere karşı daha az dua yayınlasalar da, bu onların korkmadığı, ya da Türkler aleyhinde propaganda yapmadığı anlamına gelmemektedir.

Çalışmada ağırlıklı olarak Protestanların Türk korkusuna yer verilmesi, çalışmanın Pro­testanlık üzerine kurulu olduğu izlemini yaratabilir. Ancak bunun sebebi, daha öncesinde de belirtildiği gibi, p rote stan bölgelerde deccal Türke ve Papa’ya karşı duyulan korkunun daha fazla işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Böyle bir zamanda Katolikler ve Protestanlar “Türk tehdidini” ideolojik olarak değerlendirerek başta dua ve vaazlar kanalıyla Türk imgesinin oluşumuna katkıda bulunur. İki mezhebin duaları esasen birbirinden farklı değildir.

Duaların türlere göre incelenmesi sonucunda ise ortaya çıkan sonuç, özel bir kesime yönelik olmayan Türk duaları adı altında toplanan grubun sayıca üstünlük gösterdiğidir. Belirli bir kesime yönelik y azılmamış olan bu duaların o rtak özelliği, Türklerin toplumsal ve siyasi tehdit olarak algılanmasıdır. Hristiyan cemaati için yazılmış olan bu duaların işlevi, belirli bir okuyucu kitlesine yönelik yazılan dualarla aynıdır. Sayı bakımından ikinci sırada yer alan kilise duaları da olumsuz Türk imgesinin hızla yayılmasına neden olmuştur. Kilisenin en etkin aracı olan bu dualar, Hamburg, Lübeck, Hanover, Hessen, Ulm Augsburg, Leipzig, Brandenburg, Braunschweig, Württemberg, Wittenberg, Saksonya, Magdeburg, Kassel vs. gibi Almanya’nın farklı eyaletleri ve şehirleri için yazılmış ve bunlarla Türkler aleyhinde toplu halde propaganda yapılmıştır. Çocuklara ve gençlere yönelik y azılmış Türk duaları da okuyucu kitlesinin spesifik olmasından dolayı, önemli sayılabilecek miktardadır. Bu ise geleceğin garantisi ve Hristiyanlığın teminatı olarak kabul edilen çocuklara verilen önemi göstermektedir. Savaş ve ev duaları ise en az tespit edilen dualardandır. Bunun nedeni ise bu duaların propaganda amaçlı kullanıma çok elverişli olmamasından kaynaklanmaktır.

Kadınlara yönelik duaların bulunmadığı da tespitler arasında yer almaktadır. Bu ise her iki mezhep için de geçerlidir. Luther yazılarında kadınlara seslenmesine ve Türk’ün gelmesi halinde başlarına gelecek kötü şeyleri sıkça konu olarak işlemesine rağmen, onlara yönelik dua yazmamıştır. Ancak duaların büyük bir kısmında Türkün savunmasız kadın ve çocuklara yapabileceklerine yer verilmektedir.

Bu konudaki diğer bir tespit ise savaş sonrası zaferler için edilen şükran dualarının Almanya’da neredey se hiç

bulunmamasıdır[456]. Elde edilen zaferler için y azılmış şükran duaları daha çok savaşı birebir yaşamış olan Avusturya’da bulunmaktadır.

Bunun sebebi ise Almanların, Türklerle olan savaşlara, Avusturya’ya göre daha az katılmış olmasıdır. Zaman zaman Alman birlikleri, tehdit edilen Hristiyan dünyasını, özellikle komşu ülke Avusturya’yı desteklemek üzere savaşa katılsalar dahi, bu ülke dışında gerçekleşen bir savaştır ve insanları ülke içinde gerçekleştirilen savaşlar kadar etki altına almamaktadır. Elde edilecek, ya da elde edilmiş olan zaferler Almanları her ne kadar sevindirse de, çok fazla duanın oluşumuna neden olmamaktadır. Çünkü ele geçirilecek olan ya da ele geçirilen bölgeler, Alman toprakları dahilinde değildir.

Alman dualarına kıyasla vaazların bu konuya daha fazla yer verdiği ortaya çıkmaktadır. Vaazların, genelde dualara göre daha uzun ve eğitici olması, konuyu ay rıntılı olarak işleme ve dinleyicilere sunma imkânını beraberinde getirmektedir. Bu da vaazların savaş ve zafer konusunu daha fazla işlemesine neden olmaktadır.

Duaların incelenmesi sonucunda ortaya çıkan diğer bir bulgu ise bazı duaların birden çok kitapta yer almasıdır. Genelde hiç değişikliğe uğratılmayan bu metinlere, bazen yazar adı eklenmekte, bazen ise bu bilgi elimine edilmekte, ya da başlık kısaltılmaktadır. Ancak çoğunlukla içeriğe dokunulmamaktadır. Örneğin Martin Luther’in “Himmlischer Vater, wir haben’s ja wohl verdienet, daŞ du uns strafest, (...)” (Yüce Tanrım, bizi cezalandırmanı hak ettik) adlı dua, Geystliche KriegŞrustug. Wider den Türcken (...) (Türklere karşı ruhani savaş hazırlığı )[457] adlı anonim bir çalışmanın yanı sıra, Friedrich Roth[458], Rupert Erythropilus[459], Georg Miller’in[460] v.b kitaplarda yer almaktadır. Genelde birden çok çalışmada yer alan metinler, propaganda açısından hem Türk imge sine geniş yer vermiş, hem de Hristiy anları, Türk korkusuy la yola getirmeyi hedefleyerek, eğitici unsurlar barındırmıştır. Duaların birden fazla kitapta yer alması kimi zaman y azarın ya da duanın popülaritesine de bağlıdır[461].

Son olarak Türklere karşı okunan dualarla ilgili söylenilmesi gereken ise duaların birbirlerine fazlasıyla benzemeleridir. Duaların neredeyse tümü aynı yapısal özelliklere sahiptir ve kalıplaşmış öğeler barındırmaktadır. Duanın giriş kısmında günahların itiraf edilmesi ve Tanrı tarafından verilen cezanın hak edilmesi konuları ele alınmaktadır. Tanrı’nın ceza olarak Türkleri gönderdiği bilgisi de çoğunlukla giriş bölümünde yer alan ifadelerdendir. Gelişme kısmında ise Türklerle ilgili kullanılan imgeler bulunmaktadır. Propaganda amaçlı yazılan bu metinlerde olumsuz Türk imgesi ve savaş konuları en çok bu bölümde kullanılmaktadır. Sonuç kısmında ise Tanrı’ya, Hristiyanları düşmanın elinden kurtarması halinde şükredileceği bildirilmektedir. Bu genel şemaya ve Türklerle ilgili kullanılan kavramlara d ay anarak Türkler aleyhinde y azılan duaların öngörülen belirli kalıplar dahilinde oluşturuldukları söylenebilmektir.

Türklere karşı y azılan vaazların incelenmesi sonucu da benzer bulgular tespit edilmiştir. Vaazların dualara oranla daha uzun olması, vaizin Türk konusuna daha fazla yer verebilmesine ve buna bağlı olarak daha saldırgan bir tutum izleyebilmesine neden olmaktadır. 16. yüzyılda Almanya’da bu amaç doğrultusunda yazılan vaazlar, tıpkı dualarda olduğu gibi, tarihî olayların etkisi sonucunda ortaya çıkmıştır. Viyana’nın Osmanlılarca tehdit edilmesi ve elde edilen bazı zaferler, vaazların oluşumunu tetikleyen başlıca tarihî o lay lard ır. Tehdidin artış göstermesiyle doğru orantılı o larak vaazların sayısında da artış görülmektedir.

Söz konusu yüzyılda 30 farklı yazar tarafından basılmış 178 vaaz tespit edilmiştir. Ancak tıpkı dualarda olduğu gibi, vaazlarda da bu sayısın daha yüksek olduğunu söylemek mümkündir. Vaazların yıllara göre dağılımı ise şöyledir: 1500-1519 yılları arasında Türklere karşı basılmış vaaz bulunmamaktadır. 1520-1529’da ise tek bir vaaz tespit edilmiştir. 1 530-1 539 arasında 22 vaaz yazılmıştır. 1540-1559 yılları arasında hiç vaaz yazılmamışken, 1 560-1 569’da 17, 1570-1579’da 16, 1580-1589’da ise 12 vaaz bulunmuştur. Vaazların çoğunluğu ise 1 590-

1599 yılları arasında basılarak % 60’dan fazlasını oluşturmaktadır. 110 vaazın yazılmış olduğu bu son on yıllık periyotta, insanlar tıpkı dualarda olduğu gibi, Türklerin gelmesiyle, kıyamet gününün de geleceğine inanmaktaydılar.

Vaazlarda daha kesin rakamların verilebilmesinin sebebi, bu türün daha iyi tanımlanmış ve diğer dinî metinlerle fazla karışmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Buna karşın duaların sayısını kesin olarak tespit etmek mümkün olmamaktadır. Çünkü dua kavramı 16. yüzyılda henüz kesin o larak tanımlanmış bir kavram değilidir. Luther’in ağzından çıkan sözler bile zaman zaman duaya dönüştürülmüştür. Elbette duaya dönüştürülen sözlerin hepsi kalıcı olmamış, ancak hangi sözlerin duay a dönüştürüldüğünü de günümüzde tam o larak tespit etmek mümkün değildir. Ayrıca bu türün, kilise şarkısı, ilahi, ya da halk şarkısı olarak da kabul gördüğü bilinmektedir. Bunun haricinde bu çalışmada ele alınmay an Latin dilinde yazılmış olan dualar da

bulunmaktadır.

Türk imgesinin 16 yüzyılda büyük önem taşıdığı ve metinlere aktarıldığı çalışmada sıkça dile getirilen konular arasında yer almıştır. 100 dua üzerinden yapılan sözcük taramaları sonucunda Türklerle ilgili hangi sözcüklerin daha fazla kullanıldığı tespit edilmiştir. Buna göre 16. yüzyıl Almanya’sında “Türk” kavramının, neleri çağrıştırdığı ve “Türkler”in hangi sözcüklerle tanımlandığı ya da özdeşleşirildiği ortaya konulmuştur. Türk imgesiyle ilgili olarak en fazla kullanılan ilk 11 kavram şunlardır:

 

Türk, Türkler

Türk, Türke

Türken,

Türkisch

düşman, düşmanlar; Hristiyan düşmanı; düşman; Tanrı’nın, Hristiyanlığın, kilisenin, düşmanlık, düşmanca, ezelî düşman, amansız

Feind, Feinde (de Menschen, Christenfeind, Feinde (Gottes

Christenheit, Kirche), Feindschaft, feindlich, Erbfeind Erzfeind, Todesfeind

düşman

 

kan dökmek, kana susamış köpek; kan

(Hristiyanların); kana susamış; gözünü kan

bürümüş

Blutvergiessen;

Bluthund; Blut (de

Christen);

blutdürstig;

blutgierig

despot, (tiran, zalim, gaddar), despotlar, despotluk, despotça

1 1

Tyrann, Tyrannen Tyrannei, tyranniscl

1

zulüm, zalim

Grausam, Grausamkeit

mukaddesata sövmek; Tanrı’ya sövmek;

Tanrı’ya söven, küfürbaz

(Gottes)Lâsterung lâstern (Gott)

gotteslâstrig, Lâstermaul, lâsterlich

cinayet, katil, öldürücü, adam öldürme, öldürmek, katletmek, ölmek,

Mord, Mörder mörderisch, Totschlag, umbringen, umkommen,

öldürmek (insanları, bedenleri, ruhları)

(er)morden,

(Menschen, Seele)

Leib

sıkıntı; sıkıntı çekmek (Türklerden dolayı)

(Türken verursachen) Not Notleiden (Vorstehende, groŞe, schwere Not verursacht durc den Türken)

korkunç, tüyler ürpertici,

greulich, (n)

Greue

menfur

 

lekelemek, kirletmek (Tanrı’nın adı, bedenleri, kadın ve kızları

(bakireleri), esir Hristiyanları; maskara, Türklerin maskarası olmak

schânden (Gotte

Namen, Leiber

Frauen un<

Jungfrauen, gefangene

Christen), Schand (zur Schande de Türken werden)

korku, korkunç, korkmak, korkutmak

Schrecken, schrecken schrecklich, erschrecklich, erschrecken

,

 

Listenin başında 196 kez tespit edilerek “Türk”, ardından ise 177 defa yer alan “düşman” sözcüğü yer almaktadır. Bu da Türklere karşı yazılan her duada ortalama olarak “Türk” ve “düşman” kavramlarının neredeyse iki defa kullanıldığını göstermektedir. Böylelikle “Türk” ve “düşman” sözcüklerinin metinlerde yan yana ve birebir ilişkili oldukları açıkça ortaya çıkmıştır. Metinlerin % 60’ından fazlasında yer alan kavramlar ise “Türklerin kan dökmeleriyle” ve “tiran” olmalariyla ilgili yer alanlardır. Metinlerin yarısından fazlasında yer alan kavram ise, 54 defa bulunan “zülüm”le ilgili olanlardır. Duaların neredeyse %50’sinde yer alan diğer kavram “sövmek” hakkında olandır. Buna göre Türkler en faz la “mukaddesata” ya da “Hristiyan Tanrı’sına sövmektedirler”. Türklerin katil olduklarına ilişkin kavramlar ise dualarda %40’ları aşmıştır. Hristiy anlara göre Türkler insanları, kadın, erkek, çocuk, genç ve y aşlıları, bedenleri, ruhları ya da maneviyatı öldürmekte veya katletmektedirler. Türklerin büyük “sıkıntıya” neden oldukları, ya da “Hristiy anları bekleyen büyük sıkıntıların” dile getirilmesi % 40’ları bulmaktadır. “Korkunç”, “tüyler ürpertici” ya da “menfur” oldukları ise dualarda yaklaşık olarak % 30 oranında vurgulanmıştır. Yine duaların neredeyse % 30’unda tespit edilen kavram “lekelemek” ya da “kirletmek” ile ilgilidir. Buna göre Türkler Tanrı’nın adını, insanların bedenlerini, kadın ve kızları (bakireleri) ve esir Hristiyanları kirletmekte ya da lekelemektedirler[462]. Metinlerin % 25’inde Türklerin korkuttukları ya da korkunç oldukları ileri sürülmektedir. Ancak burada verilen sayı ve orantıların dışında da ayna anlama gelen, ancak farklı yazılan sözcüklerin varlığına dikkat çekmek gerekmektedir. Bunların da katılması halinde aynı anlama gelen kavramların oranlarının yine çok daha yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.

Batılı y azarlar tarafından acımasız, zalim vs. o larak tasvir edilen Türklerin savaş esnasında ya da savaş sonrasında esir Hristiy anlara y apacaklarına dualarda, sözcük taramalarından da anlaşıldığı üzere, geniş yer verilmektedir.

Oysaki “Savaşta ele geçen kâfirlere, kadın çocuk ve ihtiyarlara nasıl muamele edileceği dini kurallara bağlanmıştır”[463]. Konuyla ilgili kalıplaşmış sözlerin dualarda fazlasıyla yer alması, onların provokatif işlevleriyle ilgilidir.

Protestan ve Katoliklerin dua ve vaazlarında ortak olan bir diğer özellik ise Türk gücünün Hristiyanlık için tehlike arz ettiği gerçeğidir. Türk-Hristiyan sorunsalı olarak adlandırılan bu tehdidin aşılmasına ilişkin çözümler ise ağırlıklı olarak manevi alanda aranmaktadır. Dünyevi çabalarla Türklere karşı konulması gerektiği her ne kadar dua ve vaazlarda dile getirilmiş olsa da, esas kurtuluşun bu olmadığı görüşü de benimsenmiştir. Savaşlarda Türklere karşı zafer kazanmanın yegâne yolu, Tanrı’nın yardımlarını esirgememesi sonucu elde edilecektir. Tanrı’nın Hristiy anların yanında yer alıp almaması ise, onların günahlarını bağışlamasıyla doğru orantılı olduğundan, zafer elde etmelerini belirleyen başlıca unsurdur. Tüm bu karamsar bakış açısına rağmen hem Protestanlar, hem de Katolikler dua ve vaazlarında insanları ümitsizliğe sevk etmemektedirler. Metin içerisinde kimi zaman Türklerin muazzam gücü anlatılsa da, dua ya da vaazların sonunda Hristiyanların askerî güçlerine ilişkin şüphelere meydan verilmemektedir. Hristiyanlığın aşılmaz olduğu, askerî güçlerinin ise başarılı olacağını vurgulayan metin yazarları, Hristiyanların içinde bulunduğu kötü durumu yansıtmamaya büyük özen göstermektedirler. Alman İmparatorluğunun güçsüzlüğü, askerî güçlerin çaresizliği ve çağının gerisinde kalan toplumsal düzen hem dua hem de vaazlarda propaganda yoluyla aşılmaya çalışmaktadır. Oysaki bunun böyle olduğu Avrupalıların büyük çoğunluğu tarafından da kabul edilmekteydi. Alman İmparatorluğuna ve daha genel bir ifadeyle, Hristiyan Dünyasına ilişkin bu değerlendirmeler, toplumun Türklere karşı savaşma ve direnç gösterme azmini azaltacağından endişe eden hükümet yetkilileri var olan bu negatif imgenin özellikle dinî metinler vasıtasıy la tekrar düzeltilmesi için talimatlarda bulunurlar. Böylelikle Türk tehdidi 16. yüzyılda var olan politik ve siyasal düzenin stabilize edilmesine y aray an propaganda aracı olarak da kullanılmaktaydı. Toplumun Alman İmparatorluğuna her alanda sarsılmış olan güveni bu yolla yeniden inşa edilmeye çalışılmaktaydı. Var olan bu düzenin İmparatorluğun devamlılığı ve güvenliliği için vazgeçilmez olduğu, dinî metinler sayesinde insanlara empoze edilerek, toplumun olumsuz bakış açısısı ya da ele ştirileri giderilmey e çalışılırdı.

7.   KAYNAKÇA BİRİNCİL KAYNAKLAR

Andreae, Jakob (d. Â.): Dreyzehen Predigen vom Türcken. In wölchen gehandelt würdt von seines Regiments Ursprung/ Glauben unnd Religion/ Vom Türckischen Alcoran/ unnd desselben grundtlicher Widerlegung durch sein selbs deŞ Alcorans Zeugnussen/ Von seinem Glück und Wolfart/ warumb jme Gottt so lange zeit wider sein arme Christenheit zugesehen/ Wie jhme zubegegnen/ und wider jhne glücklich zustreitten/ Und von seinem endtlichen Undergang. Geprediget durch Jacobum Andree/ D. Probst zu Tübingen, unnd bey/ der Universitet daselbsten Cantzlern./ Allen Christen, besonders an den Turckischen Grântzeni nutzlich unnd tröstlich zulesen. Den Innhalt einer jeden Predig, würstu Christlicher Leser gleich hernach finden./ Gedruckt zu Tübingen bey Ulrich Morharts Wittib. 1569.

Anisius, Michael: CONCIO THRENODICA, Das ist: Ein Klagpredigt/ bey gemainer Proceszion und Bittfahrt/ wider unserem allgemainen Erbfeindt dem Türcken: geschehen zu Bamberg den 19. Octobris / Verschinens 94. Jares: im Barfüsser Closter. Durch F. Michaelem Anisium, in unser lieben Frauwen Pfarr-Kirchen daselbst Predigern. (...) Gedruckt zu Dilingen/ durch Johann Mayer. M.D. XCV.

Anisius, Michael: Siben Catholische Predigen/ Bey gemeinen Processionen / Kirch vnnd Bittfahrten wider deB Christlichen Namens Erbfeind dem Türcken/ gehalten zu Bamberg/ im 4. vnnd 95. Jar. Durch F. Michaelem Anisium Franciscanum. Gedruckt zu München /bey Adam Berg. 1599

Assum, Johannes: Türckenpredigten vber den LXXIX. Psalmen. JN welchen gründlich vnd auBführlich gehandelt wirdt von dem grausamen /...Krieg deB Türcken wider die hey lige Christenheit:... Sampt angehenckter kurtzen AuBlegung deB XLVI. Psalmens:... Gehalten Zu Weickersheim in der Graffschafft Hohenlohe. Durch M. IOHANNEM ASSVM. Hoffpredigern vnd Superattendenten daselbsten. Gedruckt zu Franckfurt am Mayn/durch Johann Spies. M.D.XCV. 1595. (Herzog August Bibliothek- Wolfenbüttel)

Bachmann, Zacharias: Heerpredigt widern Türcken. Christliche vnd Trewhertzige Erinnerung/ von denen Zeichen/ Welche/ wie vnser lieber Herr vnd Heiland Jesus Christus saget/ an der Sonnen/ dem Römischen Reich/ vnd dem Mond der Christlichen Kirchen/ Vor seiner herzunahenden letzten herrlichen Zukunfft geschehen sollen. Jtem/ Von dem jetzigen Kriege in Vngern/ der nach Hiltenis Prophecey/ eine allgemeine verenderung/ und als etliche Christen nach Sybillen, Hydaspis vnd Lactantij Weissagung halten/ den Keyserlichen Sitz aus Occident von Rom wieder in Orient gen Constantinopel transferiren, und dorauff den Jüngsten Tag bringen wird. Allen Christen/ hohes und niedriegen Standes/ in vorstehender wiedern Erbfeind der Christenheit Kriegsrüstung/ nützlich und trö stlich zu wissen und zubetrachten. Gehalten zu Bischoffswerda/ den andern Sontag im heiligen Advent/ des M.D.XCIII. Jahrs durch Zachariam Rivandrum D. DreBden/ gedruckt durch Matthes Stöckel M.D.XCIIII. (1594).

Baden, Sebastian von: Geistliche

Kriegsrüstung/ wider den gemeinen Blutdurstigen Tyrannen/ und Erbfeindt Christliches Namens/ den Türcken: darinnen der lânge nach verfasset/ und angezayt wirdt welcher waffen/ und mit was Waffen eygentlich/ neben der eusserlichen Gegenwehr/ ermeldtem Erbfeindt/ zu diser/ und anderer zeyt/ glücklichen/ mit unfâhlbarer Hoffnung der langerwünschten Victorien zubegegnen sey: Allen und jeden Fromen Gottseligen Christen insonderheyt aber denen/ ...gestellet Durch SEBASTIANVM von Baden ABBTEN deB Ehrwürdigen Stiffts/ vnd GotteshauB Bruck bey Znaym/ Praemonstratenser Ordens. Gedruckt zu Bruck an der Jena. 1595. [Druckerei des Prâmonstratenserstifts]

Brentel, Jörg: Ain Trostspruch wider den Türcken. Man thut yetzt allenthalben sagen/ Ach Gott wer nur der Türck erschlagen. Erkenn dich selbs/ ware Büp würck. Gott sendt dir hilff wider den Türck. Zur Hilff ist er allzeit berait/ Wie dip Büchlein seyn kurtz anzaigt. Unkrechtigkait/ Sünd/ Laster/ Schandt/ Treibt den Türcken zu uns inns landt. Augsburg: Phillip Ulhart d.Â.

1531.

Brenz, Johannnes: Zwo vnd zwaintzig Predig den Türckischen krieg/ vnd ander zufallend vnfall betreffend/ sampt aim bericht/ weB sich darinn zuhalten/ durch Johan Brentzen gepredigt. Mit einer vorrhed D. Martin Luthers. Newlich durch Sebastian Coccyum verteutscht. (Gedruckt zu Nurmberg durch Friderich Peypus

1532.    )

Brenz, Johannes: Türcken Biechlein. Wie sich Prediger und Laien halten sollen, so der Türck das Teutsche Land überfallen wurde. Christliche und notdürfftige underrichtung, durch Johann. Brenz. Augsburg, 1537.

Caspar, Johann: Zwo christliche Sieg und Lobpredigten/ wegen etlich ansehlicher Victorien wider den Türcken. ANNO DOMÎNÎ

1593. Gehalten durch Den hochwirdigen in Gott Vattern und herrn/ herrn Johann Casparn Bischoffen zu Wienn in Osterreich/ Röm: Kay: Mt:zc. Rath. ... Gedruckt zu Wienn in Osterreich/ bey Leonard Formica. 1594

Chalcondyles, Loanicus: Türk împaratorluğu’nun Yıkılışına Dair Kehanetler Kitabı. Yayına hazırlayan: Altındal, Aytunç. Ankara: Destek, 2007.

Clemens Bischoff: JubilJahr/ Des

allerheyligsten Vatters und Herrn/ Herrn Clementis/ aup Götlicher fürsehung Babst/ dip Namens des Achten. Gott den Allmechtigen in gegenwürtiger obligender/ der heiligen Catholischen Kirchen Gefahr und Noth/ anzurüffen. Passau, Anno 1595.

Cordatus, Konrad: Ursach warumb Ungern verstöret ist, Und ytzt Osterreich bekrieget wird. Mit anzeigung, Wie man widder den Türcken kriegen, Und das Feld behalten soll, an das Kriegsvolck unsers Genedigsten Herren, Herr Jo. Churfüsten zu Sachssen zc. widder die

Türcken. mit sampt einem gepet. Durch Conradum Cordatum Prediger zu Zwickaw. 1529 [Erfurt: Melior Sachse d. Â.]

Dietrich, Veit: Der xx. Psalm Davids/ Wie man für unser Kriegszvolck recht betten/ und sie sich Christlich wider den Türcken schicken/ und glückselig kriegen sollen. AuŞgeleget durch Vitum Dietrich/ zu Nurnberg Prediger. 1542. Gedrückt/ zu Nürnberg/ durch Johan vom Berg/ und Ulrich Neuber.

Dillherr, Johann Michael; Gygler, Andreas (Hg. Balthasar, Müller): Gebet-Büchlein wider den Türcken. Nürnberg: Endter, 1664.

Efferhen, Henricus: XIII Christenliche Predigten auB dem XXXVIII. und XXXLX./ Capitel Ezechielis./ Von/ Gog unnd Magog,/ oder den Türcken... In welchen angezeiget wird/ daB das Mahometische Reich/ so under des Mahomets gesâtz seinen anfang genomen/ seye von Gott dem Herrn/ als ein besondere Rütte/ zu straff den Christen erweckt/...Mit erzelung vom anfang/ ursprung/ und zunemung des Mahometischen Keyserthums/...alles verfaBt vnd beschriben Durch Henricum Efferhen der H.Schrifft Doctor. StraBburg. Gedruckt durch Theodosium Rihel/ Anno 1571.

Egenolff, Paulum: Christliche Gebett wider das grausame wüten deŞ Erbfeindes der Christenheit deŞ Türcken in diesen letzten zeiten für das heyl und Wohlfahrt unsers lieben Vatterlande Teutscher Nation und der ganzen christenheit Alten und Jungen fürgeschrieben. Im Oberfürstenthumb Hessen. Gedruckt zu Marpurg, 1595.

Erythropilus, Rupert: Weckglock, darinnen die schlaffende Teutschen wider die wachende Türcken aufgewecket werden. Frankfurt am Main, 1595.

Fickler, Johann Baptist: Trewhertzige Warnungsschrifft an die Stânde zu Regensburg auf dem reichstag daselbst. München, 1598.

Franck, Kaspar von Joachimstal: Ein Gebet der Christlichen Kirchen inn Sanct Joachimsthal inn dem jetzigen Türckenzug Auss dem XX. Psalm etc. Gedruckt zu Nürnberg durch Ulrich Newber und Diterich Gerlatzen, 1566.

Franckemann, Georg: Ein christlicher Trostspruch wider den Türcken/ zu lieb vnd Ehren inn ReimenweiB gestelt. Durch Georgium Franckeman/ von Hall/ Poet. Den Ehrnthafften... Weisen Herrn/ Cammerer vnd Rathe des bermbten Marcks Eckenfelden... M.D. LXXII. 1572

Freder, Johannes d.Â.: De lxxix.Psalm/ den me wedder den Törcken beden schal /Uthgelecht dorch M.Johan Freder. Mit einer Vorrede D. Johannes Epini an de Christlike Gemene tho Hamborch. Item wo sick Predigers unde Leyen holden schollen/ so de Törcke dat Düdesche Landt öuerfallen wörde/ Nödige Underrichtinge dorch Heren Johan Brentz. M.D.XLV. [Wittenberg]

Frey herr, Ulrich: Probierte rüstung, Wider allerlay feind, wie starck sie seind, Fürnemblich aber wider die feind des Christlichen namens vnnd glaubens, Türcken vnd Tattern, darzu gut, die buB, vnd besserung des lebens, Gott lieben, Gott loben, Gott ehren, vnd nicht also lestern, zc. Alles auB Heiliger unnd Göttlicher Geschrifft, den betrübten frommen Christen zu trost, den Sündern zu ainer warnung und besserung, zc. Durch M. Vdalricum Freyherr von Lewkirch, Dechant vnd Pfarherrn zu Mündelhaim. Gedruckt zu München, bey Adam Berg. Anno M.D. LXIX. 1569.

Garberus, Henricus: Ein christlich Gebet, tâglich wider den Türcken zu beten.

Georgius, de Hungaria: Tractatus de Moribus, condictionibus et nequita Turcorum. Traktat über die Sitten, die Lebensverhâltnisse und die Arglist der Türken. Nach der Erstausgabe von 1481 herausgegeben, übersetz und eingeleitet von Rinhard Klockow. Köln, Weimar, Wien: Böhlau, 1993.

Glaser, Theophilus: Türcken-Büchlein. Wie sich Prediger und Zuhörer halten sollen/ So der Türcke das arme Deutschlandt uberfallen würde.

In etlichen Predigten: Aus Gottes Seligmachendem wort/ Von hohen Geistreichen Lehrern gefasset. Samt herzlichen und andechtigen Gebetlein. Allen rechten waren Christen/ Hohes und Nidriges Standes/ in diesen letzten gefehrlichen Zeiten/ zur Warnung in Druck vorgefertigt. Durch M. Theophilum Glaser Pastorem und Superintendentem zu Dreszden, 1594.

Gretern, Jacobus: Newen Jars Predig, Von der New Alten Sitten und Sünden, dieser zeit unnd Leut: wie selbige durch Gottes gnad hinzulegen, und zu verbessern. Gehalten durch M. Jacobum Gretern, Prediger und Decanum zu Schwabischen Hall. Getruckt zu Tübinge, bey Alexander Nock, 1592.

Heidenreich, Esaias d.Â.: Sechs und Zwanzig BuŞpredigten uber den Propheten Joel/ auff die gelegenheit jetziger beschwerter und letzten zeit/ allen recht gleubigen hertzen zu heilsamer Lehr und trost gerichtet und geschrieben/ durch Esaiam Heidenreich/ der heiligen Schrifft Doctor. Gedruckt zu Leiptzig bey Georg Defner.

1581.

Heidenreich, Esaias d.Â.: Zwölf Türcken Predigten vber den Neun vnd siebentzigsten Psalm/ Herr es sind Heiden in dein Erbe gefallen/ etc.. Allen bekümmerten Christen in dieser geschwinden zeit zur lehr vnd trost geschrieben/ Durch Esaiam Heidenreich D. 1582. Leipzig. (Gedruckt...bey Georg Defner...) [für Henning Grosse]

Heyden, Sebaldus: Wie man sich in allerlay nötten/ des Türcken/ Pe stilentz Theürung/ z.c. trö sten/ den glauben stercken/ vnd Christliche gedult erlangen soll/ AuB siben sprüchen heyliger schrifft kürtzlich angezeigt/ Durch Sebaldum Heyden. M.D.XXXI. 1531(Gedrückt zu Nüremberg durch Friderich Peypus.) d.Â.: Das siebend Capitel Danielis/ von des Türcken Gotte sle sterung vnd schrecklicher morderey mit/ unterricht Justi Jonae. [u. Philipp Melanchton] Wittenberg, (Gedruckt durch Hans Lufft.), [1530].

Kretz, Matthias: Ein sermon vo dem Turcken zug. Durch D. Mathiam Krecz zu MoŞpurg/ in sant Castelsstifft gepredigt. 1532. Wider übersehen vnd Corrigirt. (Gedruckt in der Fürstlichen Stat LandŞhut/durch Johann Weyssenburger/ bey sand Jobst zu dem weyssen SchoŞgatteren...) [1533]

Lachkern, Jakob: Ein Christlich Bethgesang zu GOTt vmb gnedige Errethung vnnd hilff wider den grewlichen Blutdürstigen Erbfeind des Christlichen Glaubens den grausamen Türcken. Jm Thon/ Erhalt vns Herr bey deinem Wort/ zc. Durch / Jakob Lachkern/ Pfarrer zu Wissentz 1566. Jar. (Gedruckt zu Regenspurg/ Bey Hanns Burger.).

Lauch, Johannes: Ein vnd DreiŞig Türcken Predigten/ vber das 38. vnd 39. Capitel des H. Propheten Ezechielis. Von Gog vnnd Magog: Jnn welchen gehandelt wirdt von deŞ Türcken herkommen vnd Vrsprung von seiner Religion vnd Alcoran/sampt einfâltiger wider=legung desselbigen... Gehalten Anno 95. vnd 96. in der Fürstlichen Pfaltzgrâuischen Statt Velburg/ Durch M.Johannem Lauch/ Pfarrern vnnd Superintendenten daselbsten. Jetzund...in offentlichen Truck verfertigt... (1599).

Leucht, Valentin: Wieder den Erbfeindt den Türcken Ein Christliche warnung und Buszpredigt/ uber das sechste Capitel deŞ Propheten Jeremie/ darinnen klarlich auŞgeführet wirdt die grawsame Tyranney deŞ Türcken / was die H. Schrifft von derselben meldet /was auch für bewegliche Ursachen deren sey en/ wie unnd mit welchen Waffen der Türck könne uberwunden und der Christenheit Fried und Segen gegeben werden/ sambt zweyen angehengten Gebetten wider den Türcken /alles auŞ H. Schrifft gepredigt und gestellt / Durch Herren Valentin Leüchthium deŞ H. Apostolischen Stuls Prothonotarien und Predigern.

Gedruckt in der Churfürstl. Statt Meyntz durch Heinrich Breem. Jm Jahr Christi, M.D.XCV (1595).

Leudtholdt, Matthaeus: Betbuch Von Vielen Schönen Ausserlesenen... Gebeten / aus den Psalmen vnd Biblischen Historien/ derer sich die Könige/ Fürsten vnd Propheten im alten Testament gebrauchet/sampt vielen andern/ so aus ... Gelehrter Leut Schrifften vnnd Bethbüchern zusammen gezogen sein/ auch etzlichen Christlichen Gesengen/ Collecten vnd Kirchen Gebeten. Wie man diesselben jyzo in vorstehender Noth vnd Gefahr der gantzen Christenheit/ wieder den Erbfeindt Christliches Namens dem Tyrannen/ vnd Blutdürstigen Türcken/ ... gebrauchen kan. Sampt vnd mit einer Vorrede/ darinnen nach der Weissagunge des HERRN Christi/ der zustand vnnd gelegenheit dieser jtzigen letzten Welt fürm Jüngsten in der tage/ so wol der armen gefangenen Christen in der Türckey erkleret vnd vormeldet wird. ( ...) Gedruckt zu Franckfurt an der Oder Nicolaum Voltzen. anno M.D.LXXXXV. 1595.

Leyser, Polycarp: Zwo Christlicher Predigten, Eine Uber das Evangelium am 25. Sontag nach Trinitatis. Die Ander, Uber das ander Capitel des Propheten Joel, Daraus genommen ist ein Christliche vermanung zu wahrer Buss vnd eiferigem Gebet wider den Turcken... Zu Wittenberg gehalten, Durch D. Polycarpum Leisern. Wittemberg, Gedruckt bey M. Simon Gronenberg, 1593, s. 71-72.

Luther, Martin: Chronica unnd Beschreibung der Türckey. Mit eyner Vorrhed D. Martini Lutheri. Unverânderter Nachdruck der Ausgabe Nürnberg 1530 sowie fünf weiterer „Türkendrucke“ des 15. und 16. Jahrhunderts. In: Göllner, Carl: Mit einer Einführung von Carl Göllner. Köln; Wien: Böhlau, 1983.

Luther, Martin: Vermanunge zum Gebet/ Wider den Türcken. Mart. Luth. Wittemberg. 1541 (Gedruckt... durch Nickel Schirlentz...)

Luther, Martin: Gey stliche Kriegsrüstung wider den Turcken. Strassburg 1 566.

Luther, Martin: Catechismus D. Martini Lutheri. Mit angehengten Fragen und Antworten, wider welche Stücke dieser Catechistischen Lere, fürnemlich das Antichristische Bapstumb, und alle newe Rotten und Secken streiten. Auffs newe zugericht, und mit etlichen und nützlichen Fragen und Antworten vermehret und verbessert, Durch lohannem Hauserum Carinthium, Diener am Evangelio Jesu Christi zu Musla, in Marggraffthumb Mârhern. Sampt den Morgen und Abende Vor unnd nach Tisch Gebetlein, Haustaffeln und Lytaney, Gedruckt im Jahr 1594.

Luther, Martin: D. Martin Luthers Werke.

Kritische Gesamtausgabe. Bd. 11, 15, 17, 18, 19, 26, 29, 30, 35, 50, 53. Weimar: Böhlau, 1964.

Luther, Martin: D. Martin Luthers Werke. Kritische Gesamtausgabe. Bd. 62, Ortsregister. Weimar: Böhlau, 1986.

Luther, Martin: D. Martin Luthers Werke. Kritische Gesamtausgabe. Bd. 1, 4, 5, 6, 10. Briefwechsel. Weimar: Böhlau, 1 969.

Luther, Martin: D. Martin Luthers Werke.

Kritische Gesamtausgabe. Bd. 1, 2, 4, 5.

Tischreden. Weimar: Böhlau, 1967.

Luther, Martin: [Geistliche Lieder und Kirchengesânge] Luthers geistliche Lieder und Kirchengesânge. Vollst. Neued. in Erg. zu Bd. 35d. Weimarer Ausg./ bearbeitet von Markus Jenny. Köln; Wien: Böhlau, 1985.

Meder, David: Christlich Gebet wider den Türcken/ in Schulen und Heüsern unter dem leuten der TürckenGlocken/ zu sprechen/ Für die Kirche zu Oringew gestellt. Durch Davidem Mederum. Der Graufschafft Hohenloe Su perintendentem generalem, und Predigern zu Oringew. Gedruckt zu Nürnb erg/ durch Valentin Fuhrmann. [um 1580]

Miller, Georg: Zehen Predigten vom Türcken IN welchen gehandlet wird vom ursprung unnd Anfang/ Glauben vnd Religion/ unfug vnd Tyranney/ beharrlichen Sieg und langwirigem Glück wider die Christenheit /unnd eigentlichen ursachen desselbigen/ auch vom entlichen fall und abnemen des Mahometischen oder Türkischen Grewelreichs: Auch wie diesem Feinde von der Christenheit müsse begegenet... werden. Gehalten In der Pfarrkirchen bey der löblichen Universitet Jena Durch GEORGIUM MYLIUM der H.Schrifft Doctorem vnnd Professorem daselbsten. Gedruckt zu Jena durch Tobiam Steinman/ In verlegung Salomon Gruners/ Bibliopolae Ienensis, Anno 1595.

Mylius, Georg: Land Tags Predigt/ WJe Christliche Landschaften/ auff ergangene Ausschreiben jhrer gnâdigen und LandsFürstlichen Oberkeit/ sich auff gemeinen LandTagen: Bevorab bey gegenwertiger vorstehender Gefahr gemeiner Christenheit/ wegen des Türcken/ bezeigen und verhalten sollen. Gehalten Zu Weymar in der SchloŞkirchen/ auff dem angestalten LandTag daselbsten/ 6.Decembr. Anno 1596. Durch Georgium Mylium, D. unnd Professorn zu Jhena. Gedruckt zu Jhena durch Tobiam Steinman/ Anno 1597.

Nas, Johannes: Ein schöne Tröstliche Kriegs und Sigspredig. Über das Evangeliu/ wie Christus im schifflein schlaffend/ von seinen Jüngern/ in Höchsten nöten erweckt/ und das ungestümb Meer gestillt wirt/ Matth. am 8. Mit gewiser erzelung/ der gewaltigen victori/ welche Gott seinen glaubigen/ den Catholischen Christen / wider den grewlichen Türcken/ und Ertzfeind der Christenhait verliehen hat/ Anno Dni 1571. den 7. Octob. ...F. lohann Nass. Gedruckt zu Jngolstatt/ 1572.

Nas, Johannes: Ein schöne Tröstliche Newe jarspredig. Uber das Evangeliu/ wie Christus im Schifflein schlaffend/ von seinen Jüngern/ in höchsten nöten erweckt/ vnd das unge stümb Meer gestilt wirt/ Matth. 8. Darinn under andern Exempeln auch zum thail beschriben wirt/ die Göttlich gut bottschafft der gewaltigen sighafften newenzeytung/ welche Gott seinen glaubigen/ wider den grewlichen Türcken/ un Ertzfeind des Christlichen Namens/ gnedigst verliehen hat/ Anno Christi 1571. den 7.Octo. F. lohann. Nass. Gedruckt zu Ingolstatt. MD.LXXII. (1572).

Nenninger, Mattheus: Ein Andechtigs Christlichs Gebet wider den Türcken: In dieser gefâhrlichen Zeyt tâglich zugebrauchen sonderlich wan man zu Mittag die groŞ Glocken leutet. Gedruckt zu Passau, 1593.

Nenninger, Mattheus: Ein kurtze BuŞ und AblaŞpredig/ für die Pfarrer/ Prediger un Seelsorger/ dem gemainen Volck in jetzigem publicierten auŞgefertigten IVBILEO fürzutragen. Gedruckt zu Passaw/ bey Mattheo Nenninger. Anno M.D.XCV. (1595).

Neser, Augustin: Wie man dem grimmen Wüterich und Christlichen blutsdurstigen Tyrannen/ in allweg widerstand thun möchte. Tröstlicher/ nutzlicher unnd notwendiger Bericht ann alle Stând. In wölchem angezaigt wirdt/ wie sich in diser fürgefallner KriegŞnoth ein yederhalten soll. Erstlichen die Geistlichen mit Betten unnd hilff. Zum anderen/ die Weltlich Obrigkait unnd Ritterschafft zc. mit der gegenwehr. Zum Dritten/ die die Bawr und Burgerschafft mit bawen des fe ldts/ auch fürsehung aller nottdurft zu dem Krieg. Gestellt unnd in Truck verfertiget durch M. Augustinum Neser von Fürstenberg/ SS.Theol. Baccal. form Pfarrherrn zu Ingolstat zu unser lieben Frawen. Zum end findt man auch ein andâchtigs gebett wider den Türcken. Getruckt zu Ingolstatt durch Alexander und Samuel Weissenhorn, 1566.

Neser, Augustin: Ein newe Catholische Predig. Auff des Türcken Niderlag, mit hülff Gottes, durch den dreyfachen heiligen Catholischen Bundt, beschehen. Durch M. Augustinum Neser von Fürstenberg, Theologia Candidatum, Für: Bay: Capellan, und Prediger zu Landsperg, in Druck verfertigt. Gedruckt zu München, bey Adam Berg. Anno M.D.LXXII, 1572, s. 125­126.

Newber, Salomon: “Ein Bitgesang, zu Got Vater, Son und Heiligen Geist, In gegenwertiger Türcken not In dem Thon: Aus tieffer not zu singen. Sampt Zweyen schönen Christlichen Gebeten, gegen dem Erbfeind dem Türcken. Got umb hülff anzuruffen, etc. (inc. rappr. Uno stemma) M.D.LXVI.” (1566) In fine: “Gedruckt zu Nürnberg, durch Salomon Newber, bey dem schwartzen Creutz...

Osiander, Andreas: Vnterricht/ vnd vermanung/ wie man wider den Türcken peten vnd streyten soll. Auff ansuchung etlicher guter Herrn vnd Freunde. An die jhenigen gestelt/ bey denen der Türck schon angriffen/ vnd schaden gethon/ vnd sie desselben noch alle tag gewertig sein müssen. Andreas Osiander. 1542. [Nürnberg: Johann Petreius]

Osiander, Lukas: Christlicher/ notwendiger Bericht/ Welcher Gestalt sich die Christen darein schicken sollen/ damit sie dem Türcken ein beharrlichen abbruch thun/ unnd ein heilsamen Sig erlangen mögen. DarauŞ auch zuvernemen/ waran es biŞ daher gefehlet/ daŞ dem Türcken kein glücklicher Widerstad gethon worden/ sondern sein Macht je lânger je mehr zugenommen. Allen Christlichen Evangelischen Heerpredigern unnd Kriegsleuten nutzlich zulesen. Geschrieben durch Lucam Osiandrum D. Getruckt zu Tübingen/ Bey Georgen Gruppenbach. M.D.XCV. (1595).

Praetorius, Stephan: Von beiden Sacramenten kurtze und nützliche erinnerung: Zusampt

etliche Gebetlin, 1594.

Roepke, Johann: Christlyke und Geistryke Gebede, wedder den grusamen Viendt den Torcken, uth Gades Worde, unde etlyker vornemer Theologen, als D. Martini Lutheri, M.Iohannis Mathesij... D. lohannis Wigandi, D. Polycarpi Leiseri, M.Andreae Pouchenij, M. Stephani Praetorij, schrifften, neuenst einer Vormaninge und Trostschrifft wedder den Törcken...thosamende geordnet, unde in Sassische sprake gebracht, Dorch Iohannem Roepken. Rostock, Steph. Müllemann, 1595.

Roth, Friedrich: Türckenglocke. Das ist: Kurze und einfeltige anleytung, wie man jetzo in vorstehender gefahr der Christenheit von dem Türcken her, rhürende, in der Gemeine Gottes, und ein jeglicher Christlicher HauŞvatter in seiner HauŞkirchen, mit seinem Weib, Kindern und Gesinde, den lieben Gott umb hülff und Errettung, mit demütigem Gebett ersuchen sollen. 1596.

Rotterdam, Erasmus von: Dialogvs, ivlivs exclvsvs e Coelis. Julius vor der verschlossenen Himmelstür, ein Dialog. Institutio principis christiani. Die Erziehung des christlichen Fürsten. Querela Pacis. Die Klage des Friedens. Übersetzt, eingeleitet und mit Anmerkungen versehen von Gertraut Christian. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1968.

Rottmann, Heinrich Johann:

Treuhertzige/hochzeittige Auffmunterung. Der sichere/ Schlumerenden/ Sorg/ und Rewlosen Christenheit/ Zu heutigem Türcken Krieg. Darinne sie auŞ aller hand vernüfftgemâssen ursachen/ unnd historischenExemplen/ sich wider den Ertz unnd Erbfeind den Türcken gerüst unnd auff zumachen/ auffgemuntert Unnd vermanet würd. Vor diesem/ Anno 93. inn einer sehr schönen zierlichen Lateinischen Oration/ durch den Ehrnvesten hochgelehten/ Herrn Mattheum Dresserum Doctorem und Professorn zu Leipzig/ recitiert unnd inn Druck gegeben. Jetzmals gemeiner Teutscher Nation/ zu gutem/ und trewhertziger Warnung auch inn unser Teutsche Sprach verdolmetscht unnd ubergesetzt. Durch Johannem Heinricum Rottmannum. Pfarrherrn zu S. Aurelien in StraŞburg/ bey B. Johanssligen Erben. Anno 1595.

Sagstetter, Urban: Christliche Kriegsrüstung. Das ist/ Christliche BuŞ unnd Trostpredigen/ sampt angehefften vermanungen zu embsigem un andechtigen Gebet/ wider den grausamen Tyrannen und Ertzfeind Christlichen Namens und Glaubens den Türcken un desselben Blutdürstigs fürnemen/ damit Er die Christenhait verschinen. MDLXVI jar an der Osterreichischen Grântzen abermals mit Heereskrafft überzogen/ damals gepredigt zu Wienn in Osterreich/ Durch Den hochwürdigen in Gott Fürsten und Herrn/ Herrn Urban Bischouen zu Gurgf/ Röm.Kay. M. zc. Kath und Administratorn des Bistumbs Wienn. Gedruckt zu Wienn in Osterreich/ durch Caspar Steinhofer. ANNO MDLXVII.

Sandizell, Moritz von: Wider den laydigen Türcken unnd sein grausams fürnemen gemaine Gebet von der Canzel zu diser zeit abzulesen und im HauŞ tâglich zugebrauchen. Gedruckt zu Dillingen durch Sebaldum Mayer, 1566.

Scherer, Georg: Ein Christliche Heer-Predig. Allen Kriegs-Obristen/ Hauptleuthen/ Beuelchshabern zc. un dem gantz Christlichen KriegsŞvolck/ so sich der zeit in Hungern wider die Türcken gebrauchen lassen/ zu einer nachrichtung in Druck verfertigt. Durch Georgen Scherer Societatis IHESU Theologum. Gedruckt zu Wienn in Osterreich/ bey Leonhard Formica. 1595.

Scherer, Georg: Ein trewhertzige Vermahnung/ DaŞ die Christen dem Türcken nicht Huldigen/ sondern Ritterlich wider jhn streitten sollen. Geprediget auff dem Königklichen SchloŞ zu PreŞburg in Hungern/ am ersten Sontag in der Fasten/ im wehrenden Landtage Durch Georgium Scherer/ Societatis IESV Theologum ....Gedruckt zu Dilingen/ durch Johannes Mayer. 1597.

SchneegaŞ, Cyriacus: Zwey und Zwantzig Christliche Vierstimmige Bete und Tro st- Gesanglein. In jetziger fehrlichen Zeit, Sonderlich wider den Erbfeind, den Türcken, in Kirchen, Schulen und Heusern wol zu gebrauchen. Erffurdt: Bawman, 1597.

Türck, Bernhardin: Das der Türck/ ein Erbfeind aller Christen/ weder traw noch glauben halte/ klare beweysung aus den geschichten biŞher in kurtzen jaren von jme begangen. Unsere Kriegsleut haben hierin wol zu bedencken/ wie die Türcken nach der Schlacht/ Eroberungen und Abzügen/ allererst ansahen mer zu tyrannistren uber die/ so sich jnen ergebe/ dan wider die jnen widerstand thun. Darüb ists besser/ dapfer wider sie kriege/ dann sich in ein vertrag begebe. 1542.

Wachter, Georg: Zwei newe Lieder und anrüffungen zu Got umb hilf wider den Türcke. Das erst mag gesungen werden wie der CXIX. Psalm. Es seind doch selig alle die: Und das ander als der CXXXX. Psalm. Aus tieffer not schrey ich zu dir. Oder als der XI. XII oder XIII. Psalm. Mit sampt eynem Gebet umb Gnad zu Bitten. Gedruckt zu Nürnberg, um 1530.

Wilhelm V., Bayern, Herzog: Von Gottes Gnaden Wir Wilhelm Pfalzgrave bey Rhein, Hertzog in Obern und Nidern Bayrn. (Anordnung 1593.11.12) München, 1593.

Wilhelm V., Bayern, Herzog: Von Gottes Gnaden Wir Wilhelm Pfaltzgraffe bey Rhein, Hertzog in Obern unnd Nidern Bayrn. (Anordnung 1596.04 25) München, 1596.

Wolder, Simon: New Türckenbüchlein dergleichen vor dieser zeit nie gedruckt worden. Rathschlag/ vnnd Christliches bedencken/ Wie ohne sonderliche beschwerde der Obrigkeit/ auch der Vnterhanen/ der Christenheit Erbfeind/ der Türck/ ...zu vberwinden were .... zusammen getragen vnd begriffen/ Durch Simon Wolder Pommern. ... Jtem/ Kriegs anschlag/ oder vngeferliche vberlegung/ was einem Kriegsfürsten ein anzahl

Kriegsvolck... auffzubringen... auffgehet/

Gestellet durch Fridericum Orthlepium Vveinheimensem. [(Hrsg.v.(M.heinricus

Meibomius Poeta Caesarius...)] Gedruckt zu Zerbst/ Jn verlegung Lüdeke Brandes Seligen

Erben/ Anno 1595.

Anonim: Ain anschlag wie man dem Türcke widerstand thun mag und durch ganz christenhait baide von gaistliche un weltliche stand geleyche bürde getrage würde on beschwerniŞ mit ordenung der müntz, mit ordenung der müntz gar schön zulesen. Augsburg: 1522.

Anonim: Ain Ermannung wider Die Türcken/ Und wie sy die Christen durchechtend. Im land Ungern. Im iar MD XX II.

Anonim: Geystliche KriegŞrustug. Wider den Türcken. Das ist Gebet, Psalmen und christliche Gesang zu Gott dem allmaechtigen, umb Victori und Sieg, wider des christlichen Namens Erbfeind, den Turcken. Allen Christen unnd frommen HauŞvattern, so man die Turckenglock leuttet und sonst zu gebrauchen. Gedruckt zu StraŞburg am Kornmarckt. 1566.

Anonim: Gebet wider die fürstehende not des Türcken und anderer Landplagen halben. 1566

Anonim: Newe Zeitung. Wie der Türck, Die Statt Nicosiam, in Cipern, dieses verlauffenen 1571. Jar, eingenommen, auch wie viel Tausent Christen er Gefangen, etliche Tausent Gesebelt, was von gemeinem Kriegsvolck, gewesen ist, was aber Junckern, und ansehenliche leute waren, hat er gen Constantinopel, und Alexandria geschickt, etliche Tausent haben sich, ir Weib unnd Kindt, das sie den Türcken inn die hende kemen, jemmerlich erstochen, und umbbracht. Gedruckt zu StraŞburg am Kornmarckt. 1571.

Anonim: Rosenkranz, die ewige freud und Seligkait, alda ich dich mit allen lieben hayligen mög loben und preysen ohn end, inn alle ewigkait, Amen. 50. Ave Maria. Ich glaub in Gott. (ca. 1590).

Anonim: Ein Christlich Gebett, wider den Türcken. München, 1592.

Anonim: Ein Christlich Gebet, wider deŞ Türcken grausamb wüten unnd Tiraney. Matth. 8. Herz hilff uns, wir verderben. Gedruckt zu

Thierhaubten. 1594.

İKİNCİL KAYNAKLAR

Abdullah, Muhammad S.: Geschichte des Islams in Deutschland. Graz; Wien; Köln: Styria, 1981.

Ackerl, Isabella: Von Türken belagert-von Christen entsetzt. Das belagerte Wien 1683. Wien: Österreichischer Bundesverlag, 1983.

Afyoncu, Erhan: Sorularla Osmanlı

İmparatorluğu l. İstanbul: Yeditepe, 2002.

Afyoncu, Erhan: Sorularla Osmanlı

İmparatorluğu lll. İstanbul: Yeditepe, 2005.

Akpınar Dellal, Nevide: Türk Sorunu. Asya- Avrup a Ekseninde Türkler. İstanbul: Büke, 2006.

Aktaş, Ayfer: “Zum Stellenwert der deutschen Sprache im türkischen Bildungssystem-mit einem historischen Blick auf die türkisch- deutschen Beziehungen auf kultureller und wirtschaftlicher Basis”, Gutu, George: GGR-

Beitrâge zur Germanistik, Bd. 18/19. Interkulturelle Grenzgânge. Akten der wissenschaftlichen Tagung aus Anlass des 100. Gründungstages des BukaresterGermanistiklehrstuhls. 5-6.11.2005, s. 319-328.

Albrecht, Edelgard: Das Türkenbild in der ragusanisch-dalmatinischen Literatur des XVI. Jahrhunderts. München: Otto Sagner, 1965.

Althaus, Paul: Forschungen zur evangelischen Gebetsliteratur. Gütersloh 1927.

Andermann, Ulrich: “Geschichtsdeutung und Prophetie. Krisendeutung und -bewâltigung am Beispiel der osmanischen Expansion im Spâtmittelalter und in der Reformationszeit”, Guthmüller, Bodo; Kühlmann, Wilhelm: Europa und die Türken in der Renaissance. Tübingen: Max Niemeyer, 2000, s. 29-54.

Axmacher, Elke: Praxis Evangelorium. Theologie und Frömmigkeit bei Martin Moller 1547-1606). Göttingen: Vandenhoeck&

Ruprecht,1989.

Babinger, Franz: Mehmet der Eroberer und seine Zeit. München: F. Bruckmann, 1953.

Babinger, Franz: Zwei baierische

Türckenbüchlein (1542) und ihr Verfasser. Bayerische Akademie der

Wissenschaften.Philosophisch-Historische Klasse. Sitzungsberichte. Heft 4. München: Verlag der Bayerischen Akademie der Wissenschaften, 1 959.

Bartl, Peter: Der Westbalkan zwischen spanischer Monarchie und osmanischem Reich. Zur Türkenkriegsproblematik an der Wende vom 16. zum 17. Jahrhundert. Wiesbaden: Otto Harrassowitz, 1974.

Bautz, Friedrich Wilhelm; Bautz Traugott: Biographisch-Bibliographisches Kirchenlexikon. Nordhausen: Bautz, 2007.

Bâumer, Remigius: Martin Luther und der Papst. 5., durchgesehene Auflage mit einem neuen Kapitel: Die wissenschaftliche Diskussion über “Luther und der Papst” seit 1971 bis 1986. Münster: Aschendorff, 1987.

Betz, Hans Dieter: (RGG) Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für Theologie und Religionswissenschaft. Bd. 3, Bd. 4, Tübingen: Mohr Siebeck, 1999.

Betz, Hans Dieter: (RGG): Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für Theologie und Religionswissenschaft. Bd. 2. Tübingen: Mohr Siebeck, 2000.

Betz, Hans Dieter: (RGG) Religion in Geschichte und Gegenwart: Handwörterbuch für Theologie und Religionswissenschaft. Bd. 6. Tübingen: Mohr Siebeck, 2003.

Blusch, J.: “Enea Silvio Piccolomini und Giannantonio Campano. Die unterschiedlichen Darstellungsprinzipien in ihren Türkenreden”, Humanistica Lovaniensia. Journal of Neo-Latin Studies. Vol. XXVIII-1979. Leuven University Press.

Bobzin, Hartmut: Der Koran im Zeitalter der Reformation: Studien zur Frühgeschichte der Arabistik und Islamkunde in Europa. Beiruter Texte und Studien; Bd. 42. Stuttgart: Steiner, 1995.

Bornkamm, Karin; Ebeling, Gerhard: Martin Luther. Ausgewâhlte Schriften. Christen und weltliches Regiment. Bd. 4, Bd. 5. Frankfurt am Main: Insel, 1982.

Bosbach, Franz: Feindbilder. Die Darstellung des Gegners in der politischen Publizistik des Mittelalters und der Neuzeit. Köln, Weimar, Wien: Böhlau, 1992.

Brecht, Martin: “Luther und die Türken”, Guthmüller, Bodo; Kühlmann, Wilhelm: Europa und die Türken in der Renaissance. Tübingen: Max Niemeyer, 2000, s. 9-27.

Bremer, Kai: “Conversus, confirma fratres tuos. Zum ‘Ich’ in Konversationsberichten in den ersten Jahrzehnten nach der Reformation”, in: zeitenblicke 1 (2002), Nr. 2 [20.12.2002], URL:

<http://www.zeitenblicke.historicum.net/2002/02,

Brenner, Hartmut: Protestantische Orthodoxie und İslam. Die Herausforderung der türkischen Religion im Spiegel evangelischer Theologen des ausgehenden 16. und des 17. Jahrhunderts. Dissertation. Heidelberg, 1968.

Buchmann, Bertrand Michael: Türkenlieder zu den Türkenliedern und besonders zur zweiten Wiener Türkenbelagerung. Wien, Köln, Graz: Hermann Böhlaus Nachf, 1983.

Cosack, Carl J.: “Zur Literatur der Türkengebete im 16. und 17. Jahrhundert”, Berhard Weiss: Zur Geschichte der evangelisch ascetischen Literatur in Deutschland. Ein Beitrag zur Geschichte des christlichen Lebens wie zur Kultur- und Literaturgeschichte. Basel/ Ludwigsburg 1871.

Coşan, Leyla: “Alman kültüründe Kadı sözcüğünün önemi”. Ana dili. Dil Kültürü ve Eğitim Dergisi, Sayı: 37. İzmir. 2005, s. 89-99 (2005/1).

Coşan, Leyla: “Alman Masallarında Türk İmajı”. Türklük Araştırma Dergisi 18. Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi. İstanbul,

2005,      s. 261-275 (2005/2).

Coşan, Leyla: “Der Türkengraf”, Yıldız, Cemal/ Beyreli, Latif: Edebiyat, Edebiyat Öğretimi ve Deyişbilim Yazıları. II. cilt Ankara: Pegem, 2006, s.110-117 (2006/1).

Coşan, Leyla: “Viyana kuşatmalarını anlatan iki Alman Halk Şarkısı örneğinde Türk imajı”, Türk Kültürünü İncelemeri Dergisi. The Journal of Turkish Cultural Studies 14. İstanbul: Kocav,

2006,      s.159-184 (2006/2).

Coşan, Leyla: “Türkengebete aus einer anonymen Sammlung des 16. Jahrhunderts”, Baytekin, Binnaz; Uluç, T. Fatih: II. Uluslararası Karşılaştırmalı Edebiyatbilim Kongresi. 07-08 Eylül 2006. “Kuram, alımlama Estetiği, yeni Yaklaşımlar”. Kongre Bildirileri. II. cilt. Sakarya, 2006, s. 2-12 (2006/3).

Coşan, Leyla: “Die Türkenfurcht in den deutschen Kinder-Türkengebeten. Zwei Beispiele”, Lichtenberg, Hagen; Dartan, Muzaffer; Eliş, Ali: Das deutsch-Türkische Verhâltnis. Auswirkungen auf den BeitrittsprozeB der Türkei zur Europâischen Union. Bremen: Universitât Bremen Jean Monnet Lehrstuhl für Europarecht, 2008 (Basımda).

Czapla, Ralf, Georg: Andreas Gryphius. Herodes. Der Ölberg. Lateinische Epik. Weidler Buchverlag, 1999.

Dellal, Nevide Akpınar: Alman Kültür Tarihi’nden seçme Tarihi ve yazınsal Ürünlerde Türkler. (Avrupa’da Türk imgesi’ ne bir katkı) Ankara: Kültür Bakanlığı, 2002.

Delumeau, Jean: Angst im Abendland. Die Geschichte kollektiver Ângste im Europa des 14. bis 18. Jahrhunderts. Deutsch von Monika Hübner, Gabriele Konder und Martina Roters- Burck. Reinbek bei Hamburg: Rohwohlt, 1985.

Denscher, Bernhard: Die Welt des Hans Sachs.

Hrsg. von den Stadtgeschichtlichen Museen im Verlag Hans Carl, Nürnberg, 1976.

Depperman, Klaus: Melchior Hoffman: soziale Unruhen u. apokalypt. Visionen im Zeitalter d. Reformation. Göttingen: Vandenhoeck und Ruprecht, 1979.

Ebermann, Richard: Die Türkenfurcht, ein Beitrag zur Geschichte der öffentlichen Meinung in Deutschland wâhrend der Reformationszeit. Dissertation. Halle a.S.: Hofbuchdruckerei von C.A. Kaemmerer & Co., 1904.

Erkens, Franz-Reiner: Europa und die osmanische Expansion im ausgehenden Mittelalter. Beiheft: 20 zusammengeb. mit Beih.21-23. Berlin: Duncker und Humblot, 1997.

Fechner, Fabian: “Die Seeschlacht von Lepanto”, Brendle, Franz; Schindling, Anton: Religionskriege im alten Reich und in Alteuropa. Münster: Aschendorff, 2006, s. 53-59.

Fessler, Ignaz Aurelius: Geschichte von Ungarn. Bd. 3. Leipzig: 1874.

Fuchs, Guido: Die christliche Deutung der Feinde in den Psalmen. Dargestellt an den Psalmliedern Nikolaus Selneckers (1530-1592). Dissertation. Würzburg, 1986.

Gânsler, Hans-Joachim: Evangelium und

weltliches Schwert: Hintergrund,

Entstehungsgeschichte und Anlass von Luthers

Scheidung zweier Reiche oder Regimente.

Wiesbaden: Franz Steiner, 1983.

Geier, Andrea: “Also ist der Turcke auch vnser Schulmeister... Zur Rhetorik von Identitât und Alteritât in Türkenschriften des 16. Jahrhunderts”, Rahn, Thomas: Krieg und Rhetorik. Tübingen: Max Niemeyer, 2003, s. 19­43.

Glei, Reinhold F.: “Pius Aeneas und der Islam.”, Gerhard Binder; Konrad Ehlich: Religiöse Kommunikation: Formen und Praxis vor der Neuzeit. Trier: WVT Wissenschaftlicher

Verlag Trier, 1997, s. 301-325.

Gold, Winfried: Das Zeitalter Max Emanuels und die Türkenkriege in Europa 1683-1687.

(sechzehnhundertdreiundachtzig bis

sechzehnhundertsiebenundachtzig). München: Nusser, 1976.

Göllner, Carl: Turcica. Die Türkenfrage in der öffentlichen Meinung Europas im 16. Jahrhundert. Bd. 3, 1. Aufl. Baden-Baden: Koerner, 1979.

Gust, Wolfgang: Das Imperium der Sultane. Eine Geschichte des osmanischen Reichs. München; Wien: Carl Hanser, 1995.

Hagemann, Ludwig: Martin Luther und der Islam. Altenberge: Verlag für christlich- islamisches Schrifttum, 1983.

Hagemann, Ludwig: Christentum contra Islam: eine Geschichte gescheiterter Beziehungen. Darmstadt: Primus, 1999.

Hammer, Josef von: Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. 1-3.cilt. İstanbul: Kumsaati, 2008.

Haustein, Jörg: Martin Luthers Stellung zum Zauber-und Hexenwesen. Stuttgart, Berlin, Köln: Kohlhammer, 1990.

Hazai, György; Kellner-Heinkele, Barbara: Bibliographisches Handbuch der Turkologie. Eine Bibliographie der Bibliographien vom 18. Jahrhundert bis 1979. Bd. 1. Budapest.

Hermann, Ehrenfried: Türke und

Osmanenreich in der Vorstellung der Zeitgenossen Luthers. Ein Beitrag zur Untersuchung des Türkenschrifttums. Dissertation. Breslau, 1961.

Hohmann, Stefan: “Türkenkrieg und Friedensbund im Spiegel der politischen Lyrik. Auch ein Beitrag zur Entstehung des Europabegriffs”, Zeitschrift für

Literaturwissenschaft und Linguistik. Heft 110. Alteritât. Hg. dieses Heftes: Brigitte Schlieben- Lange. Stuttgart; Weimar: J.B. Metzler 1998, s.128-160.

Höfert, Almut: Den Feind beschreiben. “Türkengefahr” und europâisches Wissen über das Osmanische Reich 1450-1600. Frankfurt am Main: Campus, 2003.

Hummelberger, Walter: Wiens erste Belagerung durch die Türken 1529. Militârhistorische Schriftenreihe. Heft 33, 2. Aufl. Wien, 1981.

Im, Lichte des Halbmonds-Das Abendland und der türkische Orient. Leipzig: Ed. Leipzig, 1995.

Imre, Mihaly: “Der ungarische Türkenkrieg als rhetorisches Thema in der frühen Neuzeit”, Kühlmann, Wilhelm; Schindling, Anton: Deutschland und Ungarn in ihren Bildungs-und Wissenschaftsbeziehungen wâhrend der Renaissance. Stuttgart: Franz Steiner Verlag, 2004, s. 93-107.

İnalcık, Halil: “Önsöz”, Kumrular, Özlem: Avrupa’da Türk düşmanlığının kökeni Türk korkusu. İstanbul: Doğan, 2008.

İnandı, Battal: “Mandelreiss: ‘Türkler geliyor!’”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi, Fakülte Dergisi. Cilt XXXIII-Sayı: 1-2. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1990.

İnandı, Battal: “Alman Halk şiirinde Türkler (13.-16.Yüzyıl)”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafy a Fakültesi, Fakülte Dergisi. Sayı: 369. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1993.

İnandı, Battal: Türkleri konu alan Manzumeleriyle Michael Beheim. Ankara: Bizim Büro Basımevi, 1994.

Jordan, Hermann: Luthers Staatsauffassung. Ein Beitrag zu der Frage des Verhâltnisses von Religion und Politik. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1968.

Jorga, Nicolae: Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. 1-6. cilt. İstanbul: Yeditepe, 2005.

Kasper, Walter: Lexikon für Theologie und Kirche. Bd. 4. Freiburg im Breisgau; Basel; Rom; Wien: Herder. 1995.

Kaufmann, Thomas: Universitât und lutherische Konfessionalisierung. Die Rostocker Theologieorofessoren und ihr Beitrag zur theologischen Bildung und kirchlichen Gestaltung im Herzogtum Mecklenburg zwischen 1550-1675. Gütersloh: Gütersloher Verl.-Haus, 1997.

Kaufmann, Thomas: “Türckenbüchlein”. Zur christlichen Wahrnehmung “türkischer Religion” in Spâtmittelalter und Reformation. Göttingen: Vandenhoeck&Ruprecht, 2008.

Kissling, Hans-Joachim: “Militârisch-politische Problematiken zur Türkenfrage im 15. Jahrhundert”, Bohemia. Jahrbuch des Collegium Carolinum. Bd. 5. München: Robert Lerche, 1964. s.108-137.

Kissling, Hans-Joachim: “Die Türkenfrage als europâisches Prob lem”, Harold Steinacker:

Südostdeutsches Archiv. Begründet von Fritz Valjavec. Bd. VII. München: R. Oldenbourg, 1964, s. 39-58.

Kissling, Hans-Joachim: “Türkenfurcht und Türkenhoffnung im 15./16. Jahrhundert. Zur Geschichte eines “Komplexes”, Bernath, Mathias: Südost -Forschungen. Internationale Zeitschrift für Geschichte, Kultur und Landeskunde Südosteuropas. Begründet von Fritz Valjavec. Bd. XXIII. München: R. Oldenbourg, 1 964. s. 1-18.

Kissling, Hans-Joachim: Rechtsproblematiken in den christlich-muslimischen Beziehungen, vorab im Zeitalter der Türkenkriege. Kleine Arbeitsreihe zur Europâischen und Vergleichenden Rechtsgeschichte an der Rechts- und Staatswissenschaftlichen Fakultât der Universitât Graz. Heft 7. Graz: Universitâts- Buchdruckerei Styria, 1974.

Kissling, Hans-Joachim: Hintergrundprobleme in der islamistischen Geschichtsforschung. Kleine Arbeitsreihe zur Europâischen und

Vergleichenden Rechtsgeschichte. Heft 12. Graz: Druck Schodl Weiz, 1979.

Klein, Michael: Geschichtsdenken und Standekritik in apokalyptischer Perspektive. Martin Luthers Meinungs-und Wissensbildung zur ‘Türkenfrage’ auf dem Hintergrund der osmanischen Expansion und im Kontext der reformatorischen Bewegung. 2004.

Kleinlogel, Cornelia: Exotik-Erotik. Zur Geschichte des Türkenbildes in der deutschen Literatur der frühen Neuzeit (1453-1800).

Frankfurt am Main; Bern; New York; Paris: Peter Lang, 1989.

Knappe, Emil: Die Geschichte der Türkenpredigt in Wien. Ein Beitrag zur Kulturgeschichte einer Stadt wahrend der Türkenzeit. Dissertation.

Wien, 1949.

Kocadoru: Yüksel: Die Türken. Studien zu ihrem Bild und seiner Geschichte in Österreich. Dissertation. Klagenfurt, 1990.

Kocadoru, Yüksel: “Avrupa ve Türk îmajı”, Öztürk, Ali Osman: îmaj Yazıları. Konya: 1997, s. 9-14.

Köhler, Manfred: Melanchthon und der İslam. Ein Beitrag zur Klârung des Verhâltnisses zwischen Christentum und Fremdreligionen in der Reformationszeit. Leipzig: Leopold Klotz, 1938.

Kraus, Hans-Joachim: Psalmen. 2. Teilband Psalmen 60-150. 6. Aufl. Neukirchen-Vluyn: Neukirchener Verl., 1989.

Kreiser, Klaus: Der osmanische Staat 1300­1 922. München: R. Oldenbourg, 2001.

Kreiser, Klaus; Neumann, Christoph K.: Kleine Geschichte der Türkei. Stuttgart: Philipp Reclam, 2003.

Kreutel, Richard F.: Der frommen Sultan Bayezid. Die Geschichte seiner Herrschaft (1481-1512) nach den altosmanischen Chroniken des Oruç und des Anonymus

Hanivaldanus. Graz; Wien, Köln: Styria, 1978.

Kula, Onur Bilge: Alman Kültüründe Türk îmgesi I. Ankara: Gündoğan Yayınevi, 1992.

Kula, Onur Bilge: Alman Kültüründe Türk îmgesi II. Ankara: Gündoğan Yayınevi, 1993.

Kula, Onur Bilge: Alman Kültüründe Türk îmgesi III. Ankara: Gündoğan Yay ınevi, 1 997.

Kula, Onur Bilge: “Zum Türkenbild im deutschen Schrifttum vom 11. bis 19. Jahrhundert”, Elçin Kürşat-Ahlers: Türkei und Europa. Facetten einer Beziehung in Vergangenheit und Gegenwart. Frankfurt am Main: IKO-Verl. für Interkulturelle

Kommunikation, 2001, s. 47-63.

Kula, Onur Bilge: Avrupa Kimliği ve Türkiy e. îstanbul: Büke, 2006.

Kumrular, Özlem: Avrupa’da Türk düşmanlığının kökeni Türk korkusu. îstanbul: Doğan, 2008.

Kural, Uta: “Imago Turci-Antiosmanische Propaganda. Aufgezeigt an deutschsprachigen illustrierten Flugblâttern des 16. Jahrhunderts”, Reulecke, Jürgen: Spagat mit Kopftuch. Essays zur Deutsch-Türkischen Sommerakademie. Hamburg: Edition Körber-Stiftung, 1997.

Kuran Burçoğlu, Nedret: “Historischer Überblick über die kulturellen Beziehungen zwischen der Türkei und Deutschland”, Lichtenberg, Hagen; Dartan, Muzaffer; Eliş, Ali: Das deutsch-Türkische Verhâltnis.

Auswirkungen auf den BeitrittsprozeB der Türkei zur Europâischen Union. Bremen: Universitât Bremen Jean Monnet Lehrstuhl für Europarecht, 2002, s. 239-288.

Kuran Burçoğlu, Nedret: Die Wandlungen des Türkenbilde s in Europa: vom 11. Jahrhundert bis zur heutigen Zeit. Zürich: Spur, 2005.

Kurze, Dietrich: Klerus, Ketzer, Kriege und Prophetien: gesammelte Aufsâtze. Warendorf: Fahlbusch, 1996.

Kühlmann, Wilhelm: “Der Poet und das Reich- Politische, kontextuelle und âsthetische Dimensionen der humanistischen Türkenlyrik in Deutschland”, Guthmüller, Bodo; Kühlmann, Wilhelm: Europa und die Türken in der Renaissance. Tübingen: Max Niemeyer, 2000, s.193-248.

Lamparter, Helmut: Luthers Stellung zum Türkenkrieg. Dissertation. Tübingen, 1940. Lebeau, Jean: “Sixt Bircks ‘Judith’ (1539), Erasmus und der Türkenkrieg”. Daphnis. Zeitschrift für Mittlere Deutsche Literatur. Bd. 9. Heft 1, 1980. Editions Rodopi N.V Amsterdam, s. 579-698.

Lerner, Franz: “Die Auswirkungen der Türkenkriege auf die Reichsstadt Frankfurt am Main”, Pickl, Othmar: Die wirtschaftlichen Auswirkungen der Türkenkriege. Die Vortrâge des 1. Internationalen Grazer Symposions zur Wirtschafts-und Sozialgeschichte Südosteuropas. Graz, 1971.

Liepold, Antonio: Wider den Erbfeind christlichen Glaubens. Die Rolle des niederen Adels in den Türkenkriegen des 16. Jahrhunderts. Frankfurt am Main: Peter Lang, 1998.

Lind, Richard: Luthers Stellung zum Kreuz- und Türkenkrieg. Giessen: Kühlsche Universitâtsdruckerei, 1940.

Ludwig, Hans-Jochen: Die Türkenkrieg- Skizzen des Hans von Aachen für Rudolph II. Dissertation. Frankfurt am Main: 1978.

Majoros, Ferenc; Rill, Bernd: Das Osmanische Reich (1300-1922). Die Geschichte einer GroŞmacht. Graz; Wien; Köln: Pustet, 1994.

Mau, Rudolf: “Luthers Stellung zu den Türken”, Junghans, Helmar: Leben und Werk Martin Luthers von 1526 bis 1546. Göttingen: Vandenhoeck und Ruprecht, 1983, s. 647-662.

Matuz, Joseph: Das Osmanische Reich. Grundlinien seiner Geschichte. 3., unverând. Aufl. Darmstadt: Wiss. Buchges., 1994.

Matschke, Klaus-Peter: Das Kreuz und der Halbmond. Die Geschichte der Türkenkriege. Düsseldorf und Zürich: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 2004.

Mertens, Dieter: “Europâischer Friede und Türkenkrieg im Spâtmittelalter.”, Duchhardt, Heinz: Zwischenstaatliche Friedenswahrung in Mittelalter und früher Neuzeit. Köln; Wien: Böhlau, 1991, s. 45-90.

Miller, Athanasius: Die Psalmen. 14. Aufl. Freiburg im Breisgau, Herder-Druckerei, 1 949.

Moore, Cornelia Niekus: “Lutheran Prayers books for children as usage literature in the sixteenth and seventeenth centuries”, Ingen, van Ferdinand; Moore, Cornelia Niekus: Gebetsliteratur der frühen Neuzeit als Hausfrömmigkeit. Funktionen und Formen in Deutschland und den Niederlanden. Wiesbaden: Harrassowitz, 2001, s. 113-129.

Müller, Gerhard: Theologische Realenzyklopâdie. Katechumenat/Katechumenen-Kirchenrecht. Bd. 12. 1989.

Müller, Gerhard: Theologische Realenzyklopâdie. Katechumenat/Katechumenen-Kirchenrecht. Bd. 18. 1989.

Müller, Heribert: Kreuzzugsplâne und Kreuzzugspolitik des Herzogs Phillip des Guten von Burgund. Göttingen:

Vandenhoeck&Ruprecht, 1993.

Neumann, Wilhelm: “Die Türkeneinfâlle nach Kârnten”, Valjavec, Fritz: Südost-Forschungen. Bd. XIV. München: R. Oldenbourh, 1955, s. 84­109.

Osborn, Max: Die Teufelliteratur des XVI. Jahrhunderts. Berlin: Mayer&Müller, 1893.

Öztürk, Ali Osman: Das deutsche und türkische Volkslied als sprachliches Kunstwerk. Konya: Doktora Tezi, 1990.

Öztürk, Ali Osman: îmaj Yazıları. Konya: 1997.

Öztürk, Ali Osman: Alman Oryantalizmi. Ankara: Vadi Yayınları, 2000.

Özyurt, Şenol: Die Türkenlieder und das Türkenbild in der deutschen Volksüberlieferung vom 16. bis zum 20. Jahrhundert. München: Wilhelm Fink, 1972.

Pesch, Otto Hermann: Humanismus und Reformation - Martin Luther und Erasmus von Rotterdam in den Konflikten ihrer Zeit. München, Zürich: Schnell&Steiner, 1985.

Pfeffermann, Hans: Die Zusammenarbeit der Renaissancepâpste mit den Türken. Schweiz: Mondial, 1946.

Pfeiler, Hasso: Das Türkenbild in den deutschen Chronicken des 15. Jahrhunderts. Dissertation. Frankfurt am Main, 1956.

Pfiste r, Rudolf: Das Türckenbüchlein Biblianders. Theologische Zeitschrift Basel. Basel: Reinhardt, 1953.

Rabe, Wilhelm: Lassenius, Johannes (1636­92): Ein Beitrag zur Geschichte des lebendigen Luthertums im 17. Jahrhundert. Gütersloh: Bertelsmann, 1933.

Raeder, Siegfried: “Die Türkenpredigten des Jakob Andreâ.”, Brecht, Martin: Theologen und Theologie an der Universitât Tübingen: Beitrâge zur Geschichte der Evangelisch-Theologischen Fakultât. 1. Aufl. Tübingen: Mohr, 1997, s. 96­123.

Reske, Christoph: Die Buchdrucker des 16. und 17. Jahrhunderts im deutschen Sprachgebiet. Auf der Grundlage des gleichnamigen Werkes von Joseph Benzing. Wiesbaden: Harrassowitz, 2007.

Rössler, Helmuth: Grösse und Tragik des christlichen Europa. Europâische Gestalten und Krâfte der deutschen Geschichte vom Spâtmittelalter bis zur Gegenwart. Frankfurt am

Main, Berlin, Bonn: Moritz Diesterweg, 1955.

Sack, Vera: “Glauben” im Zeitalter des Glaubenskampfes. Eine Ode aus dem StraŞburger Humanistenkreis und ihr wahrscheinliches Fortleben in Luthers Reformationslied “Eine feste Burg ist unser Gott”. Textanalysen und -interpretationen. Mit einem Beitrag zur Frühgeschichte des Embles. Freiburg i. Br.: Universitâtsbibliothek, 1988.

Schilling, Michael: Bildpublizistik der frühen Neuzeit: Aufgaben und Leistungen des illustrierten Flugblatts in Deutschland bis um 1700. Tübingen: Niemeyer, 1990.

Schiltberger, Hans: Hans Schiltbergers Reise in die Heidenschaft. Was ein bayerischer Edelmann von 1394 bis 1427 als Gefangener der Türken und Mongolen in Kleinasien, Âgypten, Turkestan der Krim und dem Kaukasus erlebte. Der alten Chronik nacherzâhlt von Rose Grâssel. Hamburg, 1 947.

Schimmel, Annemarie: Der İslam. Eine

Einführung. Stuttgart: Reclam, 1990.

Schmugge, Ludwig: Die Kreuzzüge aus der Sicht humanistischer Geschichtsschreiber: [21. Vorlesung d. Aeneas-Silvius- Stiftung gehalten am 23.4.1984 in d. Univ. Basel]/ Basel; Frankfurt am Main: Helbig und Lichtenhahn, 1987.

Scholze, A.: Die orientalische Frage in der öffentlichen Meinung des 16. Jahrhunderts. Beilage zum Osterprogramm der Realschule Frankenberg/ Sa.1880.

Schreiber, Georg: “Das Türkenmotiv und das deutsche Volkstum”, Volk und Volkstum. Jahrbuch für Volkskunde. München: Kösel- Pustet, 1938, s. 9-54.

Schreiber, Georg: “Deutsche Türkennot und Westfalen”, Petri, Franz: Westfâlische Forschungen. Mitteilungen des

Provinzialinstituts für Westfâlische Landes- und Volkskunde. Bd. 7. Münster/ Köln: Böhlau, 1954, s. 62-70.

Schulz, Friedrich: Die Gebete Luthers: Edition, Bibliographie und Wirkungsgeschichte. Gütersloh: Gütersloher Verlagshaus Mohn, 1976.

Schulze, Winfried: Reich und Türkengefahr im spâten 16. Jahrhundert: Studien zu d. polit. u. gesellschaftl Auswirkungen e. âuBeren Bedrohung. 1. Aufl. München: Beck, 1978.

Seifert, Arno: Der Rückzug der biblischen Prophetie von der neueren Geschichte: Studien zur Geschichte der Reichstheologie des frühneuzeitlichen deutschen Prote stantismus.

Köln; Wien: Böhlau: 1990.

Seybold, Klaus: Die Psalmen. Eine Einführung.

2., durchgesehene Aufl. Stuttgart; Köln; Kohlhammer, 1991.

Spohn, Margret: Alles getürkt. 500 Jahre (Vor)Urteile der Deutschen über die Türken. Oldenburg: bis, 1993.

Stein, Heidi: “Zum Orientbild im 16.

Jahrhundert”, Mitteilungen aus dem Museum für Völkerkunde Leipzig. Leipzig: MV, 1985, s. 20­26.

Steuerwald, Karl: Almanca-Türkçe Sözlük. İstanbul: ABC Kitapevi, 1988.

TDK, Türk Dil Kurumu, 10. baskı, Ankara, 2005.

Thein, Rudolf: Papst Innocenz XI. und die Türkengefahr im Jahre 1683. Diss. Breslau, 1912.

Toth, Istvan György: “Türken und Mönche. Kriegserfahrungen der katholischen Missionare im Ungarn des 17. Jahrhunderts”, Brendle, Franz; Schindling, Anton: Religionskriege im alten Reich und in Alteuropa. Münster: Aschendorff, 2006, s. 217-229.

Veit, Patrice: Das Kirchenlied in der Reformation Martin Luthers: eine thematische und semantische Untersuchung. Stuttgart: Steiner Verlag Wiesbaden GmbH, 1985.

Veit, Patrice: “Die Hausandacht im deutschen Luthertum”, Ingen, van Ferdinand; Moore, Cornelia Niekus: Gebetsliteratur der frühen Neuzeit als Hausfrömmigkeit. Funktionen und Formen in Deutschland und den Niederlanden. Wiesbaden: Harrosowitz, 2001, s. 193-206.

Verzeichnis der im deutschen Sprachbereich erschienenen Drucke des 16. Jahrhunderts (VD 16)

Vielau, Helmut-Wolfhardt: Luther und der Türke. Göttingen: Druckerei J. Sârchen Baruth/ Mark-Berlin, 1936.

Vocelka, Karl: Die politische Propaganda Kaiser Rudolfs II. (1576-1612). Verlag der Österreichischen Akademie der Wisenschaften Wien, 1981.

Walch, Georg Joh.: Luther, Martin: Dr. Martin Luthers sâmtliche Schriften. Bd.20.: Abt. 2, Dogmatisch-politische Schriften. Reformations- Schriften-B. Wider die Sacramentirer und andere Schwârmer, sowie auch wider die Juden und

Türken. Gözden geçirilmiş 2. baskının yeniden basımı. St.Louis, Missouri, USA, Concordia Publishing House, 1880-1910. GroŞ Oesingen: Verlag der Luth. Buchh. Harms, 1986.

Wallmann, Johannes: “Zwischen Herzensgebet und Gebetbuch.”, Ingen, van Ferdinand; Moore, Cornelia Niekus: Gebetsliteratur der frühen Neuzeit als Hausfrömmigkeit. Funktionen und Formen in Deutschland und den Niederlanden. Wiesbaden: Harrosowitz, 2001, s. 13-46.

Weiser, Artur: Die Psalmen. Teil 1. Psalm 1 -60.

10. unverânderte Aufl. Göttingen; Zürich: Wandenhoeck & Ruprecht, 1987.

Weiser, Artur: Die Psalmen. Teil 2. Psalm 61­150. 10., unverânderte Aufl. Göttingen; Zürich: Wandenhoeck & Ruprecht, 1987.

Welzig, Werner: Erasmus von Rotterdam, Ausgewâhlte Schriften, WBG, Darmstadt, 5, 1968, s. 361-451.

Wessely, Kurt: Die österreichhische

Militârgrenze. Der deutsche Beitrag zur Verteidigung des Abendlandes gegen die Türken. Der Göttinger Arbeitskreis: Schriftenreihe Heft 43. Kitzingen/Main: Hölzner, 1954.

Werner, Ernst: Die Geburt einer Grossmacht-Die Osmanen (1300-1481). Ein Beitrag zur Genesis des türkischen Feudalismus. Zweite verb. Aufl. Wien; Köln; Graz: Hermann Böhlaus Nachf, 1972.

Weyrauch, Erdmann: “Reformation durch Bücher: Druckstadt Wittenberg”, Gutenberg: 550 Jahre Buchdruck in Europa; [Austellung im Zeughaus der Herzog August Bibliothek Wolfenbüttel vom 5. Mai bis 30. September 1990]/ [Ausstellung und Katalog: Paul Raabe mit Beitr. Von Martin Boghardt...] .-Weinheim: VCH, Acta Humaniora, 1990, s. 53-64.

http://germazope.uni- trier.de/Projects/WBB/lemmasearch

http ://tdkterim. gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to