Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

300’LER KOMİTESİ “Komplocular Hiyerarşisi” 3

 

BÖLÜM 26

Beyaz Saray’ın İngilizlerce Kontrolü

İngilizlerin Beyaz Saray’daki kontrolüne en güzel örnek Churchill’in Missourili havalı Başkan Truman’a empoze ettiği “Truman Doktrini”dir. Truman en üst dereceden Mason üstadıdır. İngilizlerin gücünü anlamak için yakın tarihimizde Temsilciler Meclisi NAFTA oylamasına bakmak yeterli olacaktır. Bu oylamada Temsilciler Meclisi’nde bulunan 132 Cumhuriyetçi Parti temsilcisi oy birliği ile NAFTA’yı desteklemişlerdir.

300’ler Komitesi’nin bazı eski üyeleri ve yerlerini ölüm nedeni ile alanlar Sir Mark Turner, Gerald Villiers, Samuel Montague, Inchcape, Keswick, Pease, Schroeder, Airlie Churchill, Fraser, Lazar ve Jardine Matheson gibidirler. Bu kişiler Başkan Wilson’u I. Dünya Savaşı’nda Almanya’ya karşı savaşa sokanlardır. Bu adamlar ayrıca Başkan Roosevelt’e Pearl Harbor’a Japon saldırısını organize ettirerek II. Dünya Savaşı’na sokanlardır.

Komite Amerika’ya Kore, Vietnam ve Irak’ta savaşmasını emretmiştir. Kısacası Amerika Birleşik Devletleri bu yüzyıl pek az bilinen 300’ler Komitesi emirleriyle altı savaşa girmiştir. Gözüktüğü kadarıyla birkaç kişi dışında “Neden savaşıyoruz?” diye soran olmamıştır. Milliyetçilik, savaş marşları, bayrak törenleri, sarı kurdeleler bu büyük ulusun aklını başından almıştır. Pearl Harbor saldırısının 50. yıldönümünde Tavistock’un organize ettiği “Japonya’dan Nefret Et” kampanyası başlatılmıştır.

300’ler Komitesi’nin İngiltere üstünde baskısı o kadar fazladır ki 1700’lerden beri İngiltere nüfusunun %95’i milli gelirin sadece %25’i ile yetinmek zorunda kalmıştır. İngiltere’deki feodal lordlar buna “demokrasi” demektedirler.

Bu görünüşte nazik, efendi, centilmenler gerçekte çok acımasızdırlar. Bu adamların Hindistan, Mısır, Güney Afrika, Irak, Türkiye, İran ve Yugoslavya’da yaptıkları acımasızlıklar Yeni Dünya Düzeni - Tek Dünya Devleti kurulana kadar tüm diğer ülkelerde de tekrarlanacaktır. Bu adamlar ülkeleri işgal ederek imtiyazlı yaşamlarını devam ettirmek için işgal altındaki ülkelerin doğal kaynaklarına el koyacaklardır. Yeni Dünya Düzeni - Tek Dünya Devleti’nin elit kesimi servetleri uyuşturucu kaçakçılığı, altın, elmas, silah, bankacılık, petrol, medya ve eğlence sektörlerinden gelen İngiliz aristokrasisi ve onun Amerikalı akrabalarından oluşacaktır.

İngiliz hiyerarşisi ve siyasetindeki önemli kişiler asalet unvanlı ailelerden gelmektedirler ve asalet unvanları babadan oğla geçmektedir. Bu sistem dışarıdan İngiliz siyasetine girişleri önlemeye yarasa de bazı dışarıdan sızmalar gerçekleşmektedir.

Bu aristokratlara örnek olarak II. Dünya Savaşı boyunca Amerikan hükümetine 300’ler Komitesi emirlerini ileten İngiltere’nin Washington Büyükelçisi Lord Halifax verilebilir. Halifax’ın oğlu Charles Wood, Rothschild’lerin İngiltere kolundan Miss Primrose ile evlidir. Diğer örnekler Bank of England direktörü ve Shell Petrol şirketi büyük sermayedarları danışmanı Lord Swaythling, Montague Norman, Kraliçe Juliana ve Kraliçe Elizabeth gibidirler. Tüm bu kişiler ayrıca 300’ler Komitesi üyeleridir. Son zamanlarda Komite’ye girişte bazı eski kurallar değişmiştir. Bu gün unvan tek başına Komite’ye kabule yetmese de hâlâ kişisel gösteriş açısından önem taşımaktadır. Kapsadığı bankalar, sigorta firmaları, kuruluşlar vs. girmeden Komite’nin ne yapmak istediği ve hedeflerinin neler olduklarına bakmamız iyi olacaktır. Aşağıda verdiğim bilgileri toplamak için yıllarımı harcadım ve isimlerini sakladığım bazı arkadaşlarım sayesinde yüzlerce belge inceledim.

300’ler Komitesi her biri alanında uzman kişilerden oluşmaktadır. Uzmanlık alanları şeytana tapma, bilinci etkileyen ilaçlar gibiyken aranan uzmanlar zehir uzmanları, istihbaratçılar, bankacılar, emtia ticareti spekülatörleri, makro ekonomik dengeleri kontrol eden kişiler, iletişim ve ulaştırma gibi sektörleri yönetenler gibidirler. 300’ler Komitesi’nde ölen üyelerin yerleri aile üyelerine veya bu pozisyonu hak edenlere verilmektedir.

Üyelerin Geldikleri Bazı Bağlantılı Kurumlar:
Venedik ve Avrupa Kara Asalet aileleri Amerikan Doğu Liberal Oluşumu En üst derece Masonlar

En üst derece Kafatası ve Kemikler Cemiyeti

Mumma Grubu

İlluminati

Dünya Kiliseler Birliği

Girişim Çemberi

Dokuz Bilinmez Adam

Lucious Trust

Siyonist İhtiyar Meclisi

Cizvit Özgürleşme Teolojisi

IMF üst düzey yöneticiler

Uluslararası Takas Bank üst düzey yöneticiler

Dünya Bankası üst düzey yöneticiler Birleşmiş Milletler üst düzey yöneticiler İtalyan P2 Mason Locası üyeleri

İngiliz Quator Coronati Locası üyeleri

Merkezi Haber Alma:

Tavistock Enstitüsü’nün istihbarat faaliyetleri için uzman seçtiği ve yerleştirdiği kuramlardan bazıları aşağıdaki gibidir:

H5BC Bank

Milner Group

Yuvarlak Masa

Cim Vakfı

Alman Ma ishali Fonu

Ditchley Vakfı

NATO

Sierra Kulüp vr Grup

Dünya Doğal Ya^am. Fonu

Gıea ıpeact Kudüs St. John birliği

 Tek Dünya Kilisesi Sosyalist Enternasyonal

Kara Düzen Thuie Cemiyeti Gül ve ilaç

 Orgum Büyük Üstünler Cernıvetı

 

Bunlardan başka yüzlerce irili ufaklı kurum ve kuruluş 300’ler Komitesi ile bağlantılıdır ve ona hizmet etmektedir. Ayrıca İngiliz monarşilerine sundukları üstün hizmetler karşılığı “sir” unvanı almış pek çok kişi de bulunmaktadır.

BÖLÜM 27

300’ler Komitesi’nin Hedefleri

Neyle karşı karşıyayız? Burada ortak fikir ve amaçlar etrafında toplanmış gevşek bir organizasyondan mı söz ediyoruz? 300’ler Komitesi için bu kesinlikle sözkonusu değildir. 150 yıllık Komite fikirlerinin çoğunu İsis, Osirus ve Dionysos kültlerinden alan pek çok entelektüel kişinin tamamen totaliter yeni bir toplum yaratmasını amaçlayan bir kurumdur.

Komitenin amacı üyelerinden H. G. Wells’in Açık Komplo: Dünya Devrimi İçin Planlar kitabında anlatılanlara benzer. Wells’in kitabının ismi oldukça cesur olsa da kendisine “Büyük Üstünler” ve “Gül ve Haç” örgütleri gibi bazı bağlantılı kurumlar dışında pek inanan olmamıştır. Wells’in teklifinin bir bölümü aşağıda verilmektedir:

“Açık Komplo değişik sosyal ve politik hedefleri olan ve var olan düzeni sadece siyasi güç veya toplumu bir yöne sürüklemek amacıyla kullanan akıllı ve zengin kişiler topluluğu olarak ortaya çıkacaktır. Habersizce yönlendirilen toplum sonunda nereye götürüldüğünü fark ettiğinde geç olacaktır. Bu grup insan baştaki hükümeti pek çok yol ve yöntemle etkileyecek ve kontrol edecektir. ”

George Orwell’in 1984 isimli kitabında olduğu gibi Wells de Tek Dünya Devleti’nden bahsetmektedir. Özetlemek gerekirse 300’ler Komitesi hanedan şeklinde süren ve ortaçağdaki feodal yapıya benzer tek para birimi kullanan tek dünya devletini hedeflemektedir. Bu tek dünya devletinde nüfusa kaç çocuk sahibi olacaklarına dair sınırlama getirilecektir. Hastalıklar, kıtlıklar ve savaşlar yönetici elit grubun işine yarar 1 milyar insan kalana kadar “fazlalık nüfusu” yok edeceklerdir. Bu toplum yöneten ve hizmetkârlardan oluşacak olup orta sınıf bulunmayacaktır. Tüm kanunlar her yerde aynı olacak olup dünya mahkemelerince uygulanacaklar, Tek Dünya Devleti polis gücü ve silahlı kuvvetleriyle destekleneceklerdir. Tek Dünya Devleti sosyal yardım sistemini uygulayarak itaatkâr vatandaşlarının yaşamasına izin verirken isyankâr olanları açlık ile cezalandıracaktır. Bu devlette şahıslara silah satışı ve vatandaşların silah bulundurmaları yasak olacaktır.

Dünyada tek bir din olacak olup 1920 yılında kurulmuş olan Tek Dünya Kilisesi altında tüm insanlar toplanacaktır. Özel ve dini okullara izin verilmeyen tek dünya devletinde eğitim müfredatında büyücülük, satanizm, Gnostik öğretiler yer alacaktır. Hıristiyanlık ortadan kalkacak olup Hz. İsa ve Hıristiyanlık ibareleri tüm yazılı ve sözlü ibadetlerden çıkarılacaktır. Hz. İsa sıradan bir insan haline getirilerek ona yapılan ibadetler yasaklanacaktır. Deccal yönetimi hüküm sürecektir. Tekrar hatırlatmak gerekirse Da Vinci Şifresi Hz. İsa’yı sıradanlaştıran ve Gnostik öğretiyi öne çıkaran bir propaganda malzemesidir. Bireysel özgürlüğün olmadığı bu sistemde milliyetçilik, bağımsızlık veya cumhuriyetçilik kavramları da olmayacaklardır. Amerikan Anayasası kaldırılacak ve okunması yasaklanacaktır. Geçiş döneminde milliyet ve etnik kimliği vurgulayanlara ağır cezalar verilecektir. Her kişi Tek Dünya Devleti’nin bir üyesi olduğunu kabul etmeye zorlanacak ve kişinin vücuduna Brüksel NATO karargâhındaki bilgi işlem merkezince tanımlanacak bir numara vurulacaktır. CIA, FBI, eyalet ve yerel polis, Maliye, FEMA ve SGK master dosyaları genişletilip birleştirilerek Amerika’daki tüm insanları kapsayan bir veri tabanı oluşturulacaktır. Bu veri tabanı daha sonra Tek Dünya Devleti veritabanına entegre edilecektir.

Evlilik yasadışı olacak, aile kavramı kaldırılacak, çocuklar küçük yaşlarda annelerinden alınarak devletçe yetiştirileceklerdir. Bu uygulama Erich Honnecker döneminde Doğu Almanya’da uygulanmıştır ve devlete karşı olduğu kabul edilen ailelerin çocukları ellerinden alınmıştır. Kadın hakları hareketinin desteklenmesiyle kadınlar toplum içinde aşağılanır duruma getirileceklerdir. Yirmi yaş öncesi özgür seks mecburi kılınacak, kadınların kendi başlarına kürtaj yapabilmeleri öğretilecektir. Kadınların kürtaj bilgileri Tek Dünya Devleti veritabanındaki dosyalarına işlenecektir. İki çocuktan fazla çocuk doğurup üçüncüsüne kürtaj uygulamayan kadın polis zoruyla kürtaj kliniğine götürülerek kendisine müdahalede bulunulacak ve daha sonra da bu kadın kısırlaştırılacaktır. Homoseksüellik dahil olmak üzere okul, sinema ve televizyonlarda pornografi serbest olacaktır. Zevk için madde kullanımı yasal olacak herkes kendisine verilecek kota dahilinde istediği maddeyi Tek Dünya Devleti dükkânlarından satın alabilecektir. Düzen dışı veya isyankâr kişilere bilinç kontrol ilaçları zorla verileceklerdir. Hizmetkâr köle sınıfın boş vakitlerinde gidebileceği uyuşturucu barları Tek Dünya Devleti’nce açılacaktır. Böylece hizmetkâr sınıf beyinsiz kolay kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir toplum haline gelecektir.

Ekonomik sistem elit grupça kontrol edilecek olup kölelere yaşayacak kadar gıda, eşya ve hizmet sunulacaktır. Tüm servet 300’ler Komitesi üyelerinin elinde toplanacaktır.

Her kişinin yaşamak için devletin yardımına ihtiyacı olduğu kendisine öğretilecektir. 300’ler Komitesi kararnameleri derhal kanunlaşacak ve dünya bunlarla yönetilecektir. Bu gün Amerika Birleşik Devletleri’nde gördüğümüz kararnameler yönetimi geçiş döneminde yapılan bir denemedir. Halkın bu yönetim tarzına reaksiyon vermemesi halinde daha aşırı uygulamalar başlayacaktır. Mahkemeler artık adalet dağıtmak için değil cezalandırmak için kullanılacaktır. Endüstri kaldırılacak nükleer santraller kapatılacaktır. Sadece 300’ler Komitesi üyeleri dünyadaki doğal kaynakları kullanma hakkına sahip olacaklardır. Tarım Komite’nin elinde olacak ve gıda üretimi sıkı kontrolde tutulacaktır. Bu uygulamalar sayesinde büyük şehirlerin nüfusu kırsalda yaşamaya zorlanacaktır. Benzer uygulama Kamboçya’da Pol Pot rejimince uygulanmıştır. Yaşlı ve ölümcül hastalıkları olanlar için ötenazi mecburi hale gelecektir. Büyük şehirlerin nüfusları Richard Coudenhove Kalgeri’nin yazılarında belirtildiği şekilde önceden belirlenen sayıyı aşmayacaktır.

Şehirlerin nüfuslarının limiti aşması halinde eğitimli işçiler başka şehirlere nakledileceklerdir. Vasıfsız işçiler ise kura ile belirlenerek limit altı kalan şehirlerde yaşamaya zorlanacaklardır. 2050 yılına kadar en az üç milyar “gereksiz kaşık düşmanı” Tek Dünya Devleti’nce başlatılacak açlık, hastalık salgınları, kanser ve savaşlarla yok edilecektir. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki beyaz halklardan başlamak üzere hizmetkârlar için enerji, su ve gıda yaşamı idame edecek seviyede tutulacaktır. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Batı Avrupa nüfusları, dünya nüfusu 1 milyar kişiye düşene kadar diğer kıtalardan daha hızlı azalacak olup bu nüfusun 500 milyonu yüzyıllardır üstün ırklardan emir almaya alışkın Çinli ve Japonlardan oluşacaktır. Zaman zaman özellikle yaratılacak su, enerji, gıda sıkıntıları veya hastane hizmetlerinde aksamalar halka 300’ler Komitesi’ne ne kadar bağımlı olduklarını hatırlatmakta kullanılacaktır.

Otomotiv, çelik, makine ve diğer önemli endüstri kollarının yok edilmesinden sonra konut ve endüstriyel tesis sayısı iyice azaltılacaktır. NATO’ya bağlı Roma Kulübü direktifinde bilimsel araştırmalar ve uzay çalışmaları sadece elit kesime hizmet edeceklerdir. Tüm ülkelerin uzayda konuşlandırdıkları silahlar ve dünyadaki nükleer başlıklar yok edileceklerdir. Tüm ilaçlar, doktorlar, dişçiler ve sağlık çalışanları merkezi veritabanına kayıt olacaklar dolayısı ile tıbbi hizmet veya ilaç reçeteleri bölgesel otoritelerce kontrol edileceklerdir. Amerika Birleşik Devletleri dışarıdan gelen, tek amaçları yemek ve barınma olan ve Amerikan Anayasası hakkında hiçbir bilgisi olmayan kişilerin istilasına uğrayacaktır. Uluslararası Takas Bankası, Dünya Bankası ve birkaç özel banka dışında tüm bankalar kapatılacaklardır. Tüm dünya üzerinde işçi ücretlerine zam aynı oranda yapılacaktır. Bu düzende işçi haklarını koruyacak sendikalara izin verilmeyecektir.

Hizmetkâr sınıfın elinde para bulunmayacak ve tüm alışveriş kişilerin kimlik numaralarının yazılı olduğu kartlarla yapılacaktır. 300’ler Komitesi kural ve kanunlarını ihlal eden kişilerin kartlarına suçlarına bağlı şekilde el konacaktır. Dolayısı ile bu kişiler alışveriş yapamayacaklardır. Eski paraları kullanmaya çalışmanın cezası ölüm olacaktır. Tüm eski paralar, tüfekler, tabancalar, patlayıcılar ve otomobillerle beraber devlete teslim edileceklerdir. Sadece Tek Dünya Devleti’ndeki elitlerin özel araç, silah ve para bulundurmaya hakları olacaktır.

Kartları ellerinden kişiler “kanun kaçaklarına” dönüşecekler ve şehirlerden uzak bölgelerde yaşam savaşı vereceklerdir. Kanun kaçaklarına yardımın cezası ölüm olacaktır. Verilen süre içinde polise teslim olmayan kanun kaçakları yerine ailelerinden biri ceza çekecektir. Araplar, Yahudiler ve Afrika kabilelerinden gelen gruplar arasına fitne atılarak Birleşmiş Milletler ve NATO gözetiminde birbirleriyle savaşmaları sağlanacaktır. Bu taktikler Tek Dünya Devleti kontrolü tam ele geçirmeden etnik ve mezhepsel farklılıklar gösteren Sihler, Sünni ve Şiiler, Hindular, Afrika’daki farklı etnik gruplar arasında uygulanarak birbirlerini kırmaları sağlanacaktır. Etnik ve dini farklılıklar abartılarak bu gruplar birbirlerine düşürüleceklerdir.

Tüm televizyon, radyo, internet ve yazılı basın Tek Dünya Devleti hükümeti kontrolünde olacaktır. Amerika’da harika uygulandığı şekilde beyin yıkama eğlence ve şov programları şeklinde yaygınlaştırılacaktır. Asi gençler vahşet konusunda eğitilerek tek Dünya Devleti tutuklu işçi kamplarında gardiyan olarak görevlendirileceklerdir. Görüldüğü gibi Yeni Dünya Düzeni’ne geçmek için yapacak daha çok şey vardır. 300’ler Komitesi medeniyetimizi çok uzun zamandır istikrarsızlaştırma planlarını düzeltmiş ve kusursuzlaştırmıştır. Bunu Polonyalı aristokrat Zbigniew Brzezinski’nin İki Çağ Arasında ve Roma Kulübü kurucusu Aurelio Peccei’nin Karşımızdaki Uçurum kitaplarında görmekteyiz. Her ne kadar George Orwell’in 1984 isimli eseri bilimkurgu olarak isimlendirilse de bu esere temel olan bilgiler Londra’daki gizli dosya ve arşivlerden alınmışlardır.

Karşımızdaki Uçurum isimli kitabında Peccei “düşman” olarak nitelendirdiği insanların 300’ler Komitesi planına göre nasıl yola getirileceğini açıklamıştır. Peccei Felix Dzerzhinski’nin milyonlarca Rus’un katledildiği “Kızıl Terör” sırasında Sydney Reilly’e söylediklerinden bahsetmektedir: “Kaç kişinin öldüğü konusunda neden üzüleyim? Hıristiyanların İncil’i bile insanların Tanrı’nın gözünde değersiz olduklarından bahsetmektedir. Bana göre insan bir ucunda beyin diğer ucunda bok fabrikası olan bir yaratıktan fazla değildir. ”

Hz. İsa işte bu hastalıklı görüşlerden insanları kurtarmak için dünyaya gelmiştir. Sydney Reilly Dzerzinski’nin faaliyetlerini incelemek üzere görevlendirilmiş bir MI6 ajanıdır. İddialara göre Reilly Rusya’dan kaçmak isterken arkadaşı Felix tarafından vurularak öldürülmüştür. İngiliz Parlamentosu Reilly’nin Rusya’daki faaliyetleri konusunda daha fazla bilgi istemeye başladığında 300’ler Komitesi’nin Bakü petrol alanları ve Bolşevik Devrimi esnasında Lenin ve Troçki’ye yaptıkları yardımların ortaya çıkma olasılığı belirmiştir. Reilly’nin sorgulanması yerine MI6 ortadan kaldırılmasını daha doğru bulmuştur. Reilly günlerini Wallenberg ailesinin lüks villasında geçirmektedir. Wallenberg ailesi 300’ler Komitesi üyeleri olup İsveç’teki pek çok büyük firmanın sahibidirler. Reilly’nin yaşadığı villa tam Rus sınırındaki pek çok Wallenberg villasından biridir.

Post endüstriyel sıfır büyüme döneminde Amerika’yı yönetecek bir “Atlantik Paktı” kurulmadığı takdirde kaosun ortaya çıkacağını düşünen Peccei küresel ölçekte Maltlhus sınıflandırmasının yapılmasını istemektedir. Peccei, Batı ve Sovyetler Birliği arasında bilimsel-teknolojik-askeri çatışma olacağını düşünmektedir. Peccei’ye göre bunu önlemek için SSCB ve Varşova Paktı devletlerine Tek Dünya Devleti altında toplanma teklifi yapılmalıdır. Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrası ortaya çıkan bağımsız devletlerin durumu tam Peccei ve Roma Kulübü’nün hayal ettikleri gibi olmuştur. Sovyetler Birliği parçalanarak daha kolay idare edilebilir küçük devletlere bölünmüştür. Parçalanmış Sovyetler Birliği parçalarını içine alacak Tek Dünya Devleti Komite’nin planıdır. Bu olayların Komite tarafınca uzun vadede planlanmış olmaları çok korkunçtur. Yalnız burada Vladimir Putin’in başa geçişinin 300’ler Komitesi’ni şaşırttığını belirtmeliyim. Milliyetçi bir lider olan Putin Rusya için 300’ler Komitesi’nin değil kendi vizyonunu benimsemiştir.

Batı Avrupa’da tek para birimi olan bir federatif devlete geçiş halen devam etmektedir. Tek Dünya Devleti’nin kurulmasıyla AB modeli Amerika ve Kanada’ya da uygulanmaya başlanacaktır. Yavaş yavaş Birleşmiş Milletler Teşkilatı Irak ve Sırbistan vakalarında gördüğümüz gibi Amerika’ya dikte ettirilecek Komite kararlarının noteri haline gelmektedir. Aynı şey İngiltere’de de yaşanmakta olup Körfez Savaşı’na katılma kararı tam parlamento toplantısına ara verilecekken aniden alınmıştır. İngiliz tarihinde bir ilk olan böyle önemli bir kararın bu kadar kısıtlı süre içinde alınması medya sayesinde halkın dikkatine sunulmamıştır. Öyle bir noktaya gelmekteyiz ki Amerika, Birleşmiş Milletler’in önüne konan her sorunu askeri gücünü kullanarak çözmeye mecbur edilecektir. Rüşvetçi Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri Perez de Cuellar Amerika’nın sözünden çıkmayan bir kişidir. Halefi Kofi Annan ise ondan daha fazla Amerikancıdır. Bu adamların Birleşmiş Milletler teşkilatının başına getirilmeleri Tek Dünya Devleti için önemli bir adımdır. Afrika’dan seçilen ne idüğü belirsiz Kofi Annan Amerika ve İngiltere’yi kontrolü altında tutan Komite için çok önemlidir çünkü böyle adamlar sayesinde Birleşmiş Milletler noter haline gelmektedir.

Lahey’de Kurulu Uluslararası Adalet Divanı ileriki yıllarda her türlü yasal problemin çözülmesinde daha fazla kullanılacaktır. Bu tabii ki Tek Dünya Devleti adalet sisteminin temelini oluşturacaktır. Diğer taraftan üye ülke bankalarının sermaye yeterlilik oranlarını belirleyen Uluslararası Takas Bankası zaten pek çok ülkedeki küçük bankaları batırmak suretiyle “Büyük 10” diye adlandırılan dev bankaların önünü IMF ile birlikte açmaktadır. Avrupa zaten sosyal güvenlik sistemi güçlü ülkelerle dolu olup Amerika bu alanda dünyanın en büyük ülkesi olmaya adaydır. Halkı devlet yardımına muhtaç hale getirdikten sonra bu halkı tekrar bu alışkanlıktan kurtarmak imkânsız gibidir. Nitekim 2004 seçimlerinde “sosyal güvenlik” taraftarı kadroların tekrar iş başına getirilmeleri bunu göstermektedir.

Kişilerin silah sahibi olmaları hakkı zaten dünyadaki pek çok ülkede yasaktır. Amerika’da halk halen silah sahibi olma hakkına sahipse de bu anayasal hak yerel ve eyalet kanunlarıyla ihlal edilmektedir. Amerikan Devrimi kahramanı ve William and Mary College hukuk profesörü St George Tucker’a göre Amerika Birleşik Devletleri’nde silah taşıma 2020 tarihinde tarih olacaktır. Eğitim sistemi hızla yozlaşmaya giderken özel okullar yasal problemler ve finansman güçlüğü nedeniyle kapanmaktadırlar. Amerika’daki eğitim seviyesi o hale gelmiştir ki artık bunu eğitim diye niteleyebilmek zordur. Bu çocuk ve gençlerimizin iyi eğitim almasını istemeyen 300’ler Komitesi planıyla uyumlu bir gidişattır. Milli kimliğin yok edilmesi hızla devam etmektedir. Komite’nin doğal kaynaklarını kapmasına engel olmaya çalışan devletlere karşı açılacak savaşlar dışında milliyetçilik veya vatanseverlik artık istenmeyen özelliklerdir. Irk ve milliyet gururu artık Amerika, İngiltere, Almanya, diğer AB ülkeleri ve dünyanın pek çok ülkesinde yasalarla illegal duygu haline getirilmiştir. Kanada gibi kahir çoğunluğun beyaz olduğu bir ülkede milliyet ve ırktan bahsetmek neredeyse “nefret suçu” olmak üzeredir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika’daki gizli kurumlar tarafından dünyadaki cumhuriyet yönetimi taraftarı hükümetler hızla yok edilmektedirler. Cumhuriyet rejimleri yok edilen ülkeler listesi çok uzun olup, bu ülkelerde yaşayan ve kendilerinin anayasal cumhuriyetle yönetildiklerini sanan insanların bu gerçeği kabul etmeleri çok zordur. Ama bu Komite tarafından yüz yıl önce planlanmış bir gelişmedir. Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki anayasal cumhuriyet yönetimlerine yok etmek üzere saldırmaktadır ve saldırmaya devam edecektir. Hatta bu gizli kurumlar Amerika Birleşik Devletleri’ndeki cumhuriyetçi tabanı yok etmeye çalışmaktadırlar. Eski başkan Carter’ın hukuk danışmanı Lloyd Cutler ve anayasa hukukçuları Amerikan Kongresi’ni temsili demokrasinin olmayacağı bir parlamenter sisteme geçirmek üzere çalışmalara başlamışlardır. 1979 yılında başlayan bu çalışmalar kesintisiz devam etmekte olup gösterdiği başarıdan dolayı Cutler 300’ler Komitesi’ne üye olarak alınmıştır.

Yeni parlamenter sistemde temsilciler kendilerini seçenlere karşı sorumlu olmayıp parti grup kararları veya parti lideri emirleri uyarınca hareket edeceklerdir. Bu aslında de facto bir durum olup uzun süredir Temsilciler Meclisi, Senato ve Beyaz Saray kontrolünün aynı parti çoğunluğunda olması başkan kararlarının Kongrece noter gibi onaylanmasına neden olmaktadır. Dolayısı ile bürokrasi ve yargı elleriyle Anayasa ortadan kaldırılmakta, bu konuda medya çakallarından ses çıkmamaktadır. Bireysel özgürlükler zaten yokuş aşağı gitmektedirler. Büyük siyasi ve anayasal değişikliklerin farkına varılmaması için sosyal dejenerasyon hızlandırılmıştır. Yeni cinsel sapkın tarikat ve kültler İngiliz monarşisi için çalışan SIS ve MI6 tarafından kurulmaktadırlar. Bilindiği üzere din farkı olmaksızın şu anda dünya üzerindeki tarikatlar İngiliz monarşisinin ürünleridir. Dejenere cinselliğe odaklanan bir tarikatın kurulması bize hayal gibi gelse de bildiğim kadarıyla bu çalışmalar 2005 yılından beri hızlandırılmıştır.

2050 yılında “canlı” seks şovlar en prestijli kulüplerde bile seyredilir eğlence haline geleceklerdir. Bu tip şovların zararsızlığı ve masumiyeti halka şimdiden pompalanmaya başlanmıştır. Pek yakında Hollywood yıldızları veya eğlence dünyasının ünlüleri canlı seks şovlardaki kendi favori kulüplerini halka duyurarak reklam yapmaya başlayacaklardır. Homoseksüellik son yirmi yıldır “tedricen” sosyal olarak kabul edilebilir hale getirilmiştir. Pornografi artık “yetişkin eğlencesi” olarak isimlendirilmektedir. Ahlaki değerlerimize saldırı 1994 yılında “Herkesin yaptığını neden saklayalım!” sloganıyla zirveye ulaşmıştır. Kısa süre sonra porno müptelalarının karanlık ve pis “sex shop” lara gitmelerine gerek kalmayacaktır. Çünkü elit kesimin gittiği kulüpler “seks şovları”, “artistik eğlence” haline getireceklerdir. Daha da kötüsü bazı din adamları bile bunu destekleyeceklerdir. Tavistock Enstitüsü’nün büyük ölçekli sosyal psikoloji projesi ve bu kuruma bağlı kurumlar ağı tek bir güç tarafından kontrol edilmektedir.

Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü 300’ler Komitesi isimli komplocular hiyerarşisinin ayrılmaz bir parçası olup John F. Kennedy’nin de fark ettiği gibi dünyadaki hiçbir hükümet, lider veya kurum Komite’den daha kuvvetli olamaz. Komite İngiltere, Hollanda, Danimarka kraliçelerinin de içinde bulunduğu ve dokunulmaz kişilerden oluşan mutlak gizli güçtür. Kraliçe Viktorya’nın ölümü sonrası bu aristokratlar dünyadaki kontrolü ele geçirebilmek için aristokrat üyelerin aristokrat olmayan ancak çok güçlü kişilerle küresel iş ortaklıkları yapmasına karar vermişlerdir. Böylece Komite’nin kapıları İngiliz Kraliçesinin deyimiyle “avam” tabakasına da açılmıştır. Alan çalışmalarım esnasında yabancı devlet adamlarının bu oluşuma “Sihirbazlar” ismini verdiğini gördüm. Bu teşkilata Stalin “Karanlık Güçler,” Komite tarafından “Yahudi’si Ayakçı” diye isimlendirilen Eisenhower “Askeri Endüstriyel Kompleks” adını vermişlerdir. Stalin SSCB’yi “Karanlık Güçlere” güvenmediğinden nükleer ve konvansiyonel silahlarla donatmıştır. Stalin’in güvensizliği ve kuşkuları çok yerindedir.

Eğlence dünyası özellikle de film endüstrisi, bireysel özgürlükler ve insanlığın boyunduruk altına alınması konusunda halkı uyaranları sistematik olarak küçük düşürmüştür. Özgürlük hissi insana Tanrı tarafından verilmiş bir duygu olup açgözlü ve ahlaksız liderlerce sürekli yok edilmek istenmiştir. Ancak her insanın içinde bu duygu o kadar güçlüdür ki şimdiye kadar hiçbir lider veya sistem bunu kökten yok edememiştir. Bu konuda SSCB, İngiltere ve Amerika’da halk üzerine yapılan tüm deneyler başarısız olmuşlardır. Çünkü insanın özgürlük hissi hükümetlerden değil Tanrı’dan gelmektedir. Yeni Dünya Düzeni’ne geçişin hazırlıkları yapıldığı günümüzde insan Tanrı tarafından verilen özgürlük hissinin onun aklından, ruhundan ve vücudundan sökülüp atılması üzerine pek çok deney yapılmaktadır. Şimdiye kadar yaşadıklarımız yaşayacaklarımız yanında hiç kalmaktadır. Hazırlanan yeni planda insan ruhuna saldırı ana hedefi oluşturmaktadır. Bu tip deneylerde Amerika Birleşik Devletleri toprakları başı çekmekte olup James Forestall’ın kapatıldığı Bethesda Deniz Kuvvetleri Hastanesi ve Charles Manson’un tutulduğu Kaliforniya’daki Vacaville hapishanesi bunun kanıtlarıdır.

James Bond filmlerinde gördüğümüz “Suikast Bürosu” ve “Matarese Çemberi” böyle organizasyonların varlığını saklamak için uydurulmuş kurgu kurumlardır. Ancak bu kurumlardan çok daha korkunçları hatta Hollywood senaristlerinin bile aklına gelmeyecek kadar büyükleri şu anda dünyada vardır. Suikast Bürosu tamamen gerçektir. Bu büro Amerika ve Avrupa’da olup başka yöntemlerin işe yaramadığı durumlarda cinayetler işlemektedir. Bu bürolardan biri İngiltere kraliçesinin “haşerat itlafçısı” Sir William Stephenson tarafından yönetilen ve Kennedy suikastını düzenleyen PERMINDEX’tir. CIA sözleşmeli ajanlarından Clay Shaw New Orleans merkezli PERMINDEX firmasının sahibidir. Eski New Orleans Bölge Savcısı Jim Garrison Kennedy suikastını aydınlatmaya ve Clay Shaw’u yakalamaya çok yaklaşmıştır. Ancak Garrison’un hesabı görülmüş ve Shaw suçsuz bulunmuştur. Garrison diğer sözleşmeli ajan Jack Ruby gibi hızla ilerleyen kanserden ölmüştür. Garrison’un ani ölümü onun doğru yolda olduğunu göstermektedir.

İkinci suikast bürosu İsviçre’de olup 1941 sonrası hiçbir fotoğrafları bulunmayan eski Fransız lejyonerlerince işletilmektedir. Operasyonlar İsviçre Kara Asaleti tarafından finanse edilip bu iş için 300’ler Komitesi bankaları Cenevre Lombard Odier Bank ve Londra Schroeder’s Bank kullanılmaktadır.

Amerikan Kara Kuvvetleri G2 kayıtlarına göre eski Fransız subayı Jacques Soustelle tarafından cumhurbaşkanı de Gaulle’e yapılacak suikast bu grupça planlanmıştır. Büro Allen Dulles ve 300’ler Komitesi üyesi Texas petrol zengini Jean de Menil ile çok yakın ilişki içindedir. Kara Kuvvetleri G2 kayıtları büronun Ortadoğu silah satışlarında önemli rol oynadığı ancak daha önemlisi General Charles de Gaulle’e 30 suikast düzenlediğini göstermektedirler. Soustelle ismi gazetelerde 300’ler Komitesi’nin Peru kokain ticaretini koruyan Sendero Luminosa (MI9) gerilla grubu konusunda sıkça geçer. Tüm suikast girişimleri Fransız istihbaratı DGSE (eski ismi SDECE) tarafından başarıyla önlenince de Gaulle’ü öldürme görevi MI6’e “çakal” kod ismiyle verilir. SDCE genç ve kabiliyetli istihbaratçılarla çalışan ve MI6 ya da KGB tarafından sızılması çok zor bir kuruluştur.

Yabancı ajanları takip sistemi tüm istihbarat servislerince kıskanılan SDCE “çakalı” bulur ve resmi geçitte General de Gaulle’ü vuramadan öldürür. SDCE Sovyet casusu Thyraud de Vosjoli’yi de Gaulle kabinesinde tespit eden kurumdur. Bu adam ayrıca CIA ile bağlantı noktasıdır. SDCE’yi gözden düşürmek isteyen Allen Dulles (de Gaulle’den nefret etmektedir) ajanlarından biri olan Roger de Louette’in 12 milyon dolarlık eroin ile yakalanmasını ayarlar. Uzun süren sorgulama sonucu de Louette SDCE’ye çalıştığını itiraf eder ancak neden eroin kaçırdığını açıklayamaz. Bu tam bir tezgâhtır. SDCE’nin de Gaulle’yi resmi geçitlerde nasıl koruduğunu detaylı inceleyen FBI, CIA ve Gizli Servis Başkan Kennedy’nin resmi geçitte korumasız kalması için ne yapılması gerektiğini tespit ederler. Böylece üç PERMINDEX nişancısı başkanı Kasım 1963’te Dealey Plaza resmi geçidinde kolaylıkla öldürürler. Leon Uris’in kitabı Topaz’da SDCE tarafından yakalanan KGB’nin CIA bağlantısı Thyraud de Vosjoli’nin gerçek faaliyetleri anlatılır.

Mossad “Enstitü” diye bilinir. Pek çok yeniyetme yazar Mossad hakkında pek çok uyduruk şey yazmaktadırlar. Amerikan milliyetçi sağ kanadında Mossad hakkında yapılan pek çok dezenformasyon çalışması vardır. Mossad ilk başta üç gruptan oluşmaktaydı. Bunlar Askeri İstihbarat Bürosu, Dışişleri Siyasi Şube ve Güvenlik Şubesidir (Sherut Habitachon). 300’ler Komitesi üyesi David Ben Gurion Mossad’ı kurmak için MI6’dan çok yardım almıştır ancak tam başarılı olamamıştır. 1951 yılında MI6’den Sir William Stephenson Mossad’ı İsrail Dışişleri Siyasi Şubesi altında tek bir kurum olarak istihbarat toplama göreviyle yeniden yapılandırmıştır. Mossad ayrıca “kara işler” operasyonlarını da götürmeye başlamıştır. İngiltere ayrıca kendinde bulunan Hava Kuvvetleri Özel Harekât Birliği’ne benzer İsrail Genel Kurmay Keşif Birimi’ne eğitim vermiştir. “Sarayet Maktal” denilen Mossad’ın bu bölümü ismiyle hiç anılmamış ve “Adamlar” ismiyle tanınmıştır.

“Adamlar” İngiliz istihbaratı SAS gibi sürekli yeni teknikler üzerindeki çalışmalarına devam etmiştir. “Adamlar” FKÖ liderlerini öldüren ve Adolph Eichman’ı kaçıran gruptur. “Adamlar” hatta tüm Mossad ajanları her zaman savaş durumdadırlar. Mossad’ın diğer istihbarat servislerine karşı en büyük avantajı dış ülkelerde bulunan Yahudi topluluklarıdır. Mossad’ın bir diğer avantajı ise tüm Amerikan emniyet ve istihbarat kayıtlarına ulaşabilmesinde yatar.

Deniz Kuvvetleri İstihbaratı (ONI) Mossad’a ücretsiz hizmet etmektedir. Amerikalılar Mossad’ın politik yaşamı olmayan Amerikan vatandaşlarının bile özel hayatlarına dair neler bildiğini bilseler şaşırır kalırlar. İlk Mossad başkanı Reuben Shiloach 300’ler Komitesi’ne kabul edilse de haleflerinin aynı onuru taşıyıp taşımadıkları belli değildir. Mossad dezenformasyon hizmetlerinde çok başarılı bir kurumdur. Mossad’ın Amerikan halkına yutturduğu dezenformasyon miktarı utanç vericidir ancak daha da utanç verici olanı Amerikalıların bu yalanları kolaylıkla yutmalarıdır. Aslında Mossad büyük bir organizasyonun küçük bir parçasıdır. Olimpos Kurulu üyeleri Mossad gibi pek çok örgütü yöneterek, gazete, eğlence, yayıncılık, televizyon, kamuoyu araştırma sektörlerini kontrol altında tutarak küresel gücü ellerinde bulundurmaktadırlar. Ted Turner CNN’i kurması nedeni ile Komite üyeliğine seçilmiştir. Rupert Murdoch Fox News ile sağladığı propaganda hizmeti nedeni ile 1999 yılından beri Komite üyesidir. 300’ler Komitesi’nin örtüsünü kaldırma başarısını gösteren her araştırmacı ya satın alınır veya Tavistock’ta özel eğitime tabii tutularak ileride James Bond tipli yayınların yazarı haline gelir yani ödüllendirilir. Eğer böyle bir araştırmacı doğruyu söylemekte ısrar ederek satın alınmayı kabul etmezse ve tehditlerden korkmazsa bir cinayete kurban gider.

Başkan Kennedy halkın gözleri önünde ve geniş medya yayını içinde öldürülerek dünya liderlerine gözdağı verilmiştir. Papa I. John Paul Vatikan’daki Mason faaliyetleri araştırarak Komite’ye yaklaştığından sessizce öldürülmüştür. Halefi Papa II. John Paul’a Mehmet Ali Ağca ile halkın içinde gözdağı verilerek emirlere mutlak itaati sağlanmıştır. Göreceğimiz gibi bazı Vatikan liderleri de 300’ler Komitesi üyeleridirler. Komiteyi araştıran ciddi araştırmacıların kafaları MI6’in yeni kurduğu New Age, Yogai Zenn Budizm, Büyücülük, Apollo Delfi gibi kültlerle karıştırılır.

Doğru izi süren bir grup eski İngiliz istihbaratçı komplocuların hiyerarşisini “Force X” diye isimlendirerek bu organizasyonun KGB, Vatikan istihbaratı, CIA, ONI, Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) ve Dışişleri İstihbarat Servisi ve hatta en gizli Amerikan servisi olan Ulusal Haber Alma Ofisi’ni çökerttiğini belirtmişledir. Ulusal Haber Alma Ofisi’nin (NRO) varlığı Truman yanlışlıkla öğrenene kadar 300’ler Komitesi dışında kimse tarafından bilinmezdi. Churchill NRO’nun kuruluşunda rol oynamış olup Truman bu örgütü fark ettiğinde hâlâ işin içindedir. Her Komite üyesi gibi Churchill de Truman’ı “Independence’ten gelen küçük adam” diye isimlendirmektedir. Truman’ın her hareketi Masonların kontrolü altındadır. Bu gün bile NRO yıllık bütçesi bilinmemektedir ve kurum sadece Kongre’den birkaç kişiye hesap vermektedir. NRO Komitenin yavrusu olup ona birkaç saat arayla rapor verir. MI6 Kraliçe I. Elizabeth’in casus başı Sir Francis Walsingham tarafından kirli işler için kurulmuştur. Kuruluşundan itibaren bugüne kadar MI6 tüm diğer istihbarat örgütlerinden daha iyi olmuştur. Bunun tek istisnası Willi Munzenberg yönetiminde gerçekleşen “Kızıl orkestra” operasyonudur. Bu operasyonda orkestra şefi Leon Tepper’dir. MI6 ajanları dünyanın dört bir köşesinden bilgi toplar, herkesi şaşırtacak büyük operasyonlar düzenlerler. Bu nedenle MI6’in 300’ler Komitesi için çok önemli bir yeri vardır. 1998 yılındaki değişikliklere kadar MI6 hiçbir zaman resmi olarak var olmamıştır. Bu kurumun 450-650 milyon dolar olduğu sanılan bütçesi kraliçenin özel hesaplarından karşılanmaktadır. MI6 bugünkü halini 1911 yılında Kraliyet Donanması Yüzbaşı Sir Mansfield Dimming yönetiminde almıştır. MI6’in başarıları veya başarısızlıkları hakkında hiçbir resmi yazışma bulunmaz ve ajanların kimlikleri mahkemelerde bile açıklanmaz. Burgess-Maclean-Blake- Blunt felaketleri MI6 ajanlarının morallerine büyük zarar vermişlerdir. MI6 ajanları üniversite mezunlarından seçilirler ve yabancı dil bilme mecburiyetleri vardır. Adaylar karakterlerindeki bozuklukları ortaya çıkaran çok zor testlerden geçerler. Böyle mükemmel bir gücü bünyesinde bulunduran 300’ler Komitesi’nin açığa çıkarılmaktan korkusu tabii ki yoktur.

300’ler Komitesi büyük ölçüde İngiliz Kraliyetinin kontrolü altındadır yani şimdi başında Kraliçe II. Elizabeth vardır. Kraliçe Viktorya “Karın deşen Jack” cinayetlerinde cinayet mahalline bırakılan ve Komite’nin İskoç Mason Locasından gelen Kraliyet Ailesi mensubunca işlenen cinayetlerdeki bağlantısını ima eden Masonik yazmaları yok etmek için büyük çaba harcamıştır. 300’ler Komitesi’nin Rusya dahil her ülkenin iş dünyasında güçlü aristokrat üyeleri vardır. Ancak Stalin’in müdahalesi Komiteye 60 yıl kaybettirmiş, Kremlin’in askeri kanadınca desteklenen Başkan Putin’in göreve gelmesiyle Komite’nin Rusya planlarına ciddi muhalefet başlamıştır. Eski bir istihbaratçı olan Başkan Putin’in 300’ler Komitesi ve Tek Dünya Devleti hakkında bilgisi gayet iyidir. Komitenin yapısı aşağıdaki gibidir:

Sussex Üniversitesi’ndeki Tavistock Enstitüsü Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nce kontrol edilir. Bush ailesine geçmeden önce Amerika ile olan ilişkileri “Yahudi hizmetkâr” Henry Kissinger götürmektedir.

Eagle Star Group isimli holding II. Dünya Savaşı sonrası ismini Star Group’a çevirmiş olup uluslararası arenada faaliyet gösteren pek çok firmayı bünyesinde bulundurmaktadır. Bu holding firmalarının faaliyet alanları:

-     Sigortacılık

-     Bankacılık

-     Emlak

-     Eğlence

-     İleri teknoloji

-     Uydu ve uzay silah sanayi

Bankacılık ana gelir kaynağı olmasa da özellikle 1997 sonrası artan uyuşturucu ticaretindeki para aklama operasyonlarında çok önemli rol oynamaktadır. Komiteye bağlı bazı bankalar aşağıdaki gibidir:

              Bank of England

              Federal Rezerv Bankaları

              Uluslararası Takas Bankası

              Dünya Bankası

              HSBC Bank

              American Express

American Express Bank seyahat çekleri uyuşturucu dolarlarını aklamanın iyi bir yoludur. Bu büyük bankaların her biri dünyadaki yüzlerce hatta binlerce irili ufaklı bankayla ilişki içindedirler. 300’ler Komitesi networkunda bulunan bu irili ufaklı bankalardan bazıları aşağıdaki gibidir:

Banca Ounmerciale d'Itaka

Odier Bank

Banca Pnvaıa

B*âCO Ambmaanö

Ban: o S'atujaata ±t| Lflvçıng

Ban:o del Caiccnbu

The N«herlaads Bank

Credise Simse

Barut® de Ibero- Araefica

Bangkok Metopalılan Bank

Bantû Mercanu] de Mejritü

Uuııjiar nl Lutrmbocjrg

Banc* N’ecâûftll de Panama

Bask Leumi

Bank Hapdelıffl

Standard Bank

Söırfh African Reler™ Bank

Barclay: Bank

Bank af Gtftrtl

Bank af Ireknd

Lombardı Bilil:

Lombard Odıer Bask

Gr»rr.ıllr Bank

Llöyds Bank

Kati anal Vrstmınitn Bank

 

Bu liste tüm önemli bankaları kapsamamaktadır. Örneğin Amerika’ya giren ve çıkan sıcak parayla uğraşan Banca del la Svizzeria Italiana (BSI) genelde Amerikan doları ve Amerikan tahvilleri üzerine uzmanlaşmıştır. Amerika’dan çıkan dolar ve bonolar Venedik Kara Asaleti’nin sıcak para merkezi olarak bilinen “tarafsız” Lugano’ya getirilirler. Lugano İtalya ve İsviçre’nin bir parçası olmayan ve kara sermaye operasyonlarının çevrildiği bir yerdir. Şimdi ölmüş olan George Ball BSI büyük sermayedarlarından ve bankanın Amerika temsilcisiydi.

Güney Afrikalı Oppenheimer Hanedanı’nın Lugano BSI’da hesapları vardır. Aslında Oppenheimer Hanedanı Rockefeller Hanedanı kadar önemlidir. Örneğin 1981 yılında elmas ve altın devi Anglo American Corporation firması başkanı Harry Oppenheimer Kuzey Amerika bankacılık piyasasına gireceğini belirtmiştir. Oppenheimer Citicorp dahil Amerika’daki pek çok bankayı almak için Bermuda’da kurduğu MINORCA isimli kuruma 10 milyar dolar yatırmıştır. MINORCA yönetim kurulunda Citicorp’tan Walter Writson ve yardımcısı Robert Clare vardır. Değerli maden ve mineraller pazarında Oppenheimer’ın tek ciddi rakibi Konsolide Güney Afrika Altın Madenleri firmasıdır. Oppenheimer bu firmanın %28 hissesini alarak en büyük sermayedarı olmuştur. Dolayısı ile altın, elmas, platin, titanyum, tantalit, bakır, demir, tungsten, uranyum ve Amerika için stratejik önemi olan 52 diğer madde 300’ler Komitesi tekeline girmiştir. Bu hareketle 300’ler Komitesi’nin eski Güney Afrikalı üyesi ve beklide dünyanın en acımasız ve kalpsiz insanı olan Cecil John Rhodes’in vizyonu gerçekleşmiştir. Ki o vizyon binlerce masum Boer’in Güney Afrika’da soykırıma uğramasıyla başlamıştır. Tüm diğer dünya ülkeleri gibi Amerika hareketsiz olarak dururken bu küçük ülkede dünya tarihindeki en önemli soykırımlardan biri yaşanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri de zamanı gelince 300’ler Komitesi’nden aynı muameleyi görecektir ve buna az kalmıştır.

Sigorta firmaları 300’ler Komitesi işleri içinde önemli rol oynarlar. Bunlar içinde dünya devleri Venedikli Assicurazioni Generale (ASG) ve Riunione Adriatica di Sicurta (RAS) vardır. Bu firmalar hesaplarını Uluslararası Takas Bankasında altın İsviçre frankı olarak tutarlar. Bu sigorta şirketlerin Wall Street’teki hisse senedi ticaretleri en büyük Amerikan kurumsal yatırımcısının en az iki hatta üç katı olan yatırım bankalarına sahiptirler. Bu sigorta firmalarının yönetim kurulları içinde 300’ler Komitesi üyesi, soylarını Roma imparatoru Jüstinyen’e dayatan Roma ve Venedik Kara Asalet Ailesi Giustiniani ailesi bulunmaktadır. Diğer yönetim kurulu üyeleri arasında Sir Jocelyn Hambro Banktan Sir Jocelyn Hambro ve Kara Asalet ailelerinden gelen Pierpaolo Luzzatti Fequiz ve Umberto Ortolani gibi isimler vardır.

300’ler Komitesi üyesi ve bu sigorta firmaları yönetim kurulunda Venedik Kara Asalet üyeleri İspanyol Habsburgların finansörü Doria ailesi, Rothschildslerin Fransa kolundan Elie de Rothschild, zamanında Almanya’nın ikinci büyük zengini olan Baron August von Finck ve Orsini Kara Asaletinden gelen Franco Orsini Bonacassi, soyu Alba Düküne dayanan Alba ailesi ve Rothschild’lerin Belçika kolundan Baron Pierre Lambert bulunmaktadır.

İngiliz Hanedanı tarafından kontrol edilen İngiliz firmalarından bazıları aşağıda verilmektedir:

-    Eagle Star

-    Prudential Reasürans firması

-    Prudential Sigorta

-    Allstate sigorta dahil pek çok Amerikan sigorta firması

Listenin başındaki Eagle Star tahminen Askeri İstihbarat Servisi (MI6)’ın en büyük firmasıdır. Eagle Star Assicurazioni Generale kadar büyük olmasa da en az onun kadar önemlidir çünkü hissedarları kraliyet ailesinden gelmektedirler ve Kraliçe II. Elizabeth Komite’nin başkamdir.

Eagle Star MI6’ten Hill -Samuels, N. M. Rothschild and Sons (altın piyasasını kontrol eden banka) ve Barclays Bank, (Güney Afrika Cumhuriyetinde Afrika Ulusal Kongresini [ANC] finanse ederek karışıklık çıkaran banka) gibi büyük İngiliz bankaların da görünen yüzü olarak faaliyet göstermektedir. Eagle Star İngiliz aristokrat ailelerce 300’ler Komitesi’ne karşı çıkanlara yapılacak “kara operasyonları” düzenlemesi için kurulmuştur denebilir.

İngiliz kanunları MI6 yetkililerini açıklamayı büyük suç saymaktadırlar dolayısı ile aşağıdaki liste sadece bazı 300’ler Komitesi üyesi MI6 üst düzey yetkililerini kapsamaktadır. Tüm bu isimler Londra merkezdendirler:

Sir Mansfîeld Cumming

1909-J923

Sİr Hvch Sinclair

1B2M939

Sir Stevrart Menzifs

1939-1952

Sir John Sinclair

1952-1956

Sir Dick tfhite

 

Sir John Rennie

1968-1973

Sir Motris OldfİEİd

1973-1976

Sir Aıthur Frank*

1973-1962

Sir Colîn Fıçurts

1982-1385

Sir ChTİsıopher Cunvin

1985-1909

 

MI6 Kuzey Amerika Operasyon sorumluları aşağıda verilmektedir:

-     Sir William Stephenson

-     Sir Kenneth Keith

-     Lord Hartley Shawcross

-     Sir Brian Edward Mountain

-     Sir William Wiseman

-     Sir Kenneth Strong

Yukarıda isimleri geçenler her türlü iş kolunda faaliyet gösteren yüzlerce hatta binlerce 300’ler Komitesi firmalarıyla çalışmışlardır. Bu firmaların bazıları

aşağıda verilmektedir:

* RJnk Orjınjzj1:an

• Brndiı

* Xrr» Cotpcrad«ı

* Atlantic Richfield

• ITT

• British Pftaakum

• IBM

• Royal Dutch Shell

•RCA

• Manı» Msdland Bank

•CBS

•Lehman Braîhers

• NEC

• Ruha Loeb

•BBC

• General Eîecmc

• CBC

• WMtLfi:ghûUM

• Rıyıhroo

• Corporariûn

•TtİMO

• United İ ruıt ( '.ıınıpjiıy

 

MI6 II. Dünya Savaşı’nda yukarıda isimleri verilen pek çok firmayı Kuzey Amerika operasyonları sorumlusu Sir William Stephenson yönetiminde New York RCA binasından yönetmiştir. Radio Corporation of America (RCA) General Elektric, Westinghouse, Morgan Guarantee and Trust ve United Fruits katılımıyla 1919 yılında İngiliz istihbarat merkezi olarak kurulmuştur. RCA’in ilk başkanı ismi “Young Planına” verilen J. P. Morgan’dan Owen Young’dır. 1929 yılında David Sarnoff RCA’in başına getirilir. Sarnoff yenik Almanya’nın müttefiklerce sırtından defalarca bıçaklandığı ve II. Dünya Savaşı’nın çıkmasını garantileyen 1919 Paris Barış Konferansı’nda Young’ın yardımcılığını yapmıştır.

Komite için sermaye piyasası işleri yapan Wall Street bankaları ve aracı kurumlardan bazıları aşağıdaki gibidir:

-     Blyth, Eastman Dillon

-     Morgan Groups

-     Lazard Freres

-     Kuhn Loeb Rhodes

-     Warburg Associates

-     Drexel, Burnham, Lambert

Bank Of England’ın haberi olmadan Wall Street’te hiçbir şey olamaz çünkü Bank of England emirleri Morgan Bank ve diğer 300’ler Komitesi aracı kurumları tarafından işleme konur. Morgan Guarantee tarafından konan sınırları ihlal etmediği dönemde Komite’nin favori finans kurumu Drexel Burnham Lambert’tir. 1981 itibarıyla nerdeyse tüm büyük Wall Street aracı kurumları 300’ler Komitesi’ne geçmiştir. Elindeki bu kontrol mekanizmasıyla Komite, üyelerinin Wall Street’te sıradan bir yabancı yatırımcıdan en az iki kat daha fazlasını kazanmasını sağlamaktadır. Dünyanın en zengin bazı aileleri Avrupa’da yaşamaktadır dolayısı ile bunların diğer Komite üyelerinden daha üstün olmaları normaldir. Örneğin bir zamanlar Avrupa Postane Hizmetlerini tekelinde tutan Von Thurn ve Taxis ailesi servet açısından David Rockefeller’i solda sıfır bırakacak kadar zengindir. Von Thurn ve Taxis Hanedanı 300 yıldır devam etmektedir ve her zaman 300’ler Komitesi’nde üyelikleri vardır. Bu ailenin tarihçesi Rothschild Hanedanı ile bağlantılıdır çünkü bu aile tekelinde bulundurduğu posta hizmetlerinde Rothschild’ler adına defalarca casusluk yapmıştır.

300’ler Komitesi firmaları tüm strateji ve hareket planlarının tek elden yürütüldüğü bir çatı altında faaliyet gösterirler. Kendilerini ne kadar güçlü ve bağımsız sanırlarsa sansınlar dünyadaki tüm hükümetler ve insanlar Komite hiyerarşisinin kontrolünde veya hedefindedirler. Bu kontrol finans, savunma ve siyasi partiler gibi pek çok alanı kapsar. Ancak Yeni Dünya Düzeni planı içinde sosyalist partilerin yeri Komite için ayrıdır. Dünyadaki dinler dahil Komite’nin ulaşıp kontrol edemeyeceği hiçbir varlık yoktur. Üst yönetimi Olimpos Kurulu’ndan oluşan Londra merkezli 300’ler Komitesi bankacılık, metal, mineral, değerli taşlar, afyon, ilaç, kokain pazarlarının hâkimidir. İngiliz Hanedanı bu kurumun başında bulunur.

Tabii ki bu organizasyonda iletişim çok önemlidir. RCA’e geri dönersek bu kurumun yönetim kurulunda CFR, NATO, Roma Kulübü, Üçlü Komisyon, Masonlar, Kafatası ve Kemikler Cemiyeti, Yuvarlak Masa, Milner Group, Cini Vakfı, Mont Pelerin Cemiyeti üyeleri ve Anglo-Amerikan oluşumundan kişiler vardır. David Sarnoff Londra’ya giderken Sir William Stephenson New York’taki RCA binasına yerleşmektedir. Üç büyük ulusal kanal RCA’in bölünmesiyle ortaya çıkmışlardır. National Broadcasting Company (NBC) ve American Broadcasting Company (ABC) 1951 yılında RCA’den koparak faaliyetlerine başlamışlardır.

Üçüncü büyük televizyon firması olan Columbia Broadcasting System (CBS) kardeş kurumları gibi İngiliz istihbaratı tarafından yönetilmektedir. CBS’in başına getirilmeden önce William Paley Tavistock’ta toplu beyin yıkama üzerine eğitim almıştır. Keşke biz Amerikalılar tüm büyük ulusal kanallarımızın İngilizlerce kontrol edildiğini ve tüm önemli haberlerin biz duymadan önce Londra’da denetlendiğini bilebilseydik. Tavistock için Standford tarafından yazılan “Kova Burcu Komplosu” raporu Da Vinci Şifresi isimli kitap gibi üç büyük ulusal kanalca finanse edilmiştir. Ulusal yayınlarda “Üç Büyükler” 300’ler Komitesi’nde temsil edilirler. Gazete imparatoru Rupert Murdoch Fox Televizyonu haber servisini Tavistock ürünü propaganda için kurmuştur. Rochester New York’ta Kurulu Xerox firması Komitede aynı zamanda Prudential Yaşam Sigortası firmasının direktörü olan Robert M. Beck tarafından temsil edilir. Xerox yönetim kurulunda American Express’ten Howard Dark, eski Hazine Bakanı William Simon ve Komite adına Senatoda illegal Panama Kanal Anlaşmasını kotaran Sol Linowitz vardır.

Panama Kanal Anlaşması illegaldir çünkü 50 eyaletin onayı alınarak yapılacak anayasa değişikliği olmadan Amerika Birleşik Devletleri toprakları satılamaz veya bu konuda görüşmeler yapılamaz. Linowitz Marine Midland Bank ve HSBC üzerinden yaptığı kara para aklama operasyonları nedeni ile Komite için önemli bir adamdır. Bir başka önemli Xerox yönetim kurulu Robert Sproull’dur. Sproull mütevelli heyeti başkanı olduğu Rochester Üniversitesi’nde Tavistok’un 20 yıl boyunca CIA ile ortak LSD deneyleri yapmasına izin vermiştir. Daha sonra 85’ten fazla okul aynı programa katılmışlardır. Xerox çok büyük bir firma olmasına rağmen kraliçe ve akrabaları tarafından sahip olunan Londra merkezli Rank Organizasyonu yanında cüce kalmaktadır. Rank Organizasyonun yönetim kurulunda olanlardan bazıları ayrıca 300’ler Komitesi üyeleridirler. Bu kişilerden bazıları kara para aklayıcısı Marine Midland Bank yönetim kurulu başkanı Lord Helsby, Londra metrosunun sahibi Tube Investments direktörü ve Federal Rezerv Bankalarını kontrol eden Bank of England direktörü Sir Arnold France, English Property Corporation ve Eagle Star Group yönetim kurulu başkanı Sir Dennis Mountain, “Firmaların Prensi “ olarak bilinen, Bank of England direktörü, dev LONRHO holding başkanı ve Kent Dükünün kız kardeşi Prenses Alexandria ile evli Angus Ogilvie vardır.

Kent dükü İskoç Mason Locasının üstadı ve kraliçenin yurtdışında olduğu zaman vekilidir.

Diğer üyelerle devam edersek Cyril Hamilton Xerox ve Malta International Banking Corporation (Malta Şövalyeleri bankası) yönetim kurulu üyesi, Standard Bank of South Africa (Güney Afrika’nın en büyük bankası) ve Banque Belgic d’Afrique direktörü, Standard and Chartered Bank (eski Lord Milner- Cecil Rhodes Bank) başkanı ve Bank of England yönetim kurulu üyesidir. Bir başka üye olan Lord O’Brien of Lotherby İngiliz Bankacılar Birliği eski başkanı, Morgan Grenfell, Prudential Reasürans firması, J.P. Morgan, Unilever ve Bank of England direktörü ve Uluslararası Takas Bank yönetim kurulu üyesidir. Sir Reay Geddes Dunlop ve Pirelli firmaları ve Midland Bank başkanı ve Bank of England direktörüdür. Bu güçlü adamların çoğunun Bank of England direktörleri olduklarını düşündüğümüzde Amerikan ekonomisini nasıl kolayca idare ettiklerini anlayabiliriz.

RCA’in yönetim kurulunda Atlantic Richfield yönetim kurulu başkanı ve NATO, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Cemiyeti, Roam Kulübü, Aspen Enstitüsü ve CFR üyesi Thornton Bradshaw vardır. Bradshaw ayrıca NBC televizyonu yönetim kurulu başkanıdır. RCA’n ana görevi hâlâ İngiliz istihbaratına çalışmaktır.

Komite üyelerinin Amerikan Senatosu McCarthy soruşturma komisyonunu durdurmadaki önemleri pek az kişi tarafından bilinir. Ancak Komite Dışişleri Bakanlığı ve CIA’nın Çin’in komünistleştirilmesi projesinin içinde olduklarını saklamak istemektedir. Senatör Joe McCarthy nerdeyse gerçeği ortaya çıkartmıştır. Eğer McCarthy tam başarılı olsa belki de Başkan John F. Kennedy vurulmayacaktır. McCarthy William Bundy’i komisyona ifade vermek üzere çağıracağını söylediğinde Washington ve Londra panik olmuşlardır. Bundy ifade vermiş olsa belki İngiliz aristokrasisi ve onların Amerikalı kuzenlerinin arasındaki “özel ilişkiyi” anlatacaktır.

Panik havası içinde Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü McCarthy komisyonunu durdurmak için göreve çağrılır. RIIA İngiliz aristokrasisi hayranı Allen Dulles’ı McCarthy’e saldırtır. Dulles Patrick Lyman ve Richard Helms’i McCarthy davası ile görevlendirir. Helms McCarthy karşıtı hizmetleri nedeni ile daha sonra CIA başkanlığı ile ödüllendirilir. CFR üyesi ve Londra camiasında sevilen biri olan General Mark Clark General Eisenhower tarafından McCarthy’nin CIA saldırılarını terse çevirmek üzere görevlendirilir. Clark CIA’nin Uzak Doğu faaliyetlerini incelemek üzere bir komite kurulacağını açıkladığında McCarthy’nin önüne geçmiş olur. RIIA emirleri uyarınca Clark Kongrenin devlet istihbarat servislerini düzenli denetleyecek bir komite kurmasını teklif eder. Bu Amerika için bir bozgun McCarthy’nin olası başarısı karşısında Amerika’daki gücü ortaya çıkacak olan Komite için bir zaferdir. Joe McCarthy hâlâ bilinmeyen bir nedenle aniden ölür ve böylece CIA Kongre kontrolü dışı kalır. Lehman Brothers ve Kuhn Loeb’in eski yönetim kurulu başkanı Peter G. Peterson CFR üyesidir ve MI6 Kuzey Amerika Masası şefi altında görev yapmıştır. Kuzey Amerika Masası şefi Sir William Wiseman İngiliz monarşisine çok yakın bir isimdir. Peterson ayrıca Aspen Enstitüsü ile bağlantılıdır.

John R. Petty uyuşturucu parası aklama faaliyetleri HSBC Bank tarafından satın alınmadan önce başlayan Marine Midland Bank’ın yönetim kurulu başkanıdır.

300’ler Komitesi’nin varlığını Kayser II. Wilhem’in danışmanı ve dev AEG firmasının başkanı Walter Rathenau’nun söyledikleriyle kanıtlayabilirim. Rathenhau’nun söylediklerinin tümü bu kitapta verilmiştir. Komite’nin varlığı hakkındaki ikinci kanıtım ise Justice Brandeis’in biyografisini yazan Dr. Jacob de Haas’ın sözleridir ki bu nedenle Haas öldürülmüştür. Haas’ın ne dediğini daha sonra göreceğiz. Başka bir kanıt Eagle Group ile beraber İngiliz kraliyet ailesini temsil eden Rank Organizasyonudur. Bir başka kanıt ise MI6’in “Kara Operasyonlar” Merkezidir. Bunların arasında iki 300’ler Komitesi firması Bronfman ailesi sayesinde Majestelerinin toprağı Kanada’yı kontrol etmektedirler. Bronfman ailesinin sahibi olduğu söylenilen Trizec Holdings aslında Kraliçe Elizabeth’in Kanada’daki en büyük mal varlığıdır. Tüm Güneydoğu Asya uyuşturucu trafiği içinde Bronfman Hanedanı vardır ve eroinin Amerika’ya giriş yollarından biri de bu ailece kontrol edilmektedir. Bir yerde Kanada İsviçre gibi güzel, temiz, karlı tepelerin bulunduğu şirin bir ülkedir. Ancak bu güzelliklerin altında eroin ticaretinin belkemiği olan kurumlar yatmaktadır.

Bronfman ailesi MI6 Londra bürosu tarafından yönetilen bir maskedir.

Ailenin lideri Edgar Bronfman daha önce KGB’nin bulunduğu 2 Dzerzhinsky Square, adresindeki “Moskova Merkezine” defalarca gönderilmiştir. Düşük seviyeli görevler için Edgar Bronfman Moskova’da önemli bir bağlantı noktası oluşturmuştur. Bronfman hiçbir zaman MI6’te sözleşmeli olarak çalışmamıştır ve istihbaratçıların bir birbirlerini tanımak için kullandıkları “Parolayı” hiçbir zaman taşımamıştır. Bu durum Bronfman ailesinin liderini aşırı derecede rahatsız etmiştir. Bir tarihte şüphelenilen Bronfmanlar MI6 tarafından görevlendirilen kişilerce incelenmişler ve sonuçta bir aile üyesinin bir CIA yetkilisine övünerek Edgar Bronfman’ın MI6 için çalıştığını söylediği anlaşılmıştır. Tabii bu hata kısa sürede düzeltilmiştir.

MI6 ajanı olan iki Eagle Star direktörü Bronfman ailesinin kontrolünü II. Dünya Savaşı’nın bitiminden altı ay sonra ele geçirmişlerdir. Bronfmanlar içki yasağı döneminde Kanada’dan Amerika’ya içki kaçakçılığı yapan bir ailedirler. Bu kaçakçılığı başında tabii ki İngiliz monarşisi vardır. Kraliçe II. Elizabeth sembolik olarak Genel Vali kanalıyla Kanada’yı yönetmektedir. Genel Vali Kraliçenin kişisel temsilcisi olarak ayrıca Privy Council ve Kudüs St John Birliği örgütlerinde görev alır. Bu iki örgüt Kanada ticaretini yönetmektedirler.

İngiliz yönetimine muhalefet Kanada’da derhal ceza görür. İngiliz Lordlar Kamarasınca Kanada’ya empoze edilen “Nefret Suçları” kanunları dünyanın başka yerinde görülmeyecek kadar serttir. Kanada’nın çeşitli yerlerinde bu suçtan şimdiye kadar dört yargılama yapılmıştır. Bunlar Finta, Keegstra, Zundel ve Ross davalarıdır. İngiltere’nin Kanada üstündeki kontrolünü araştıran veya kanıtlamaya çalışan herkes “Nefret Suçundan” yargılanmaktadır.

Görüldüğü gibi 300’ler Komitesi Rusya ve Çin dışındaki tüm ülkelerde fazlasıyla söz sahibidir. Sir Kenneth Keith ve Sir Kenneth Strong “Trizec Holdings” isimli bir firma kurarak Bronfman ailesini yasallaştırmışlardır. Dünyada hiçbir örgüt MI6 kadar iyi maske firma kuramaz. Kanada’nın İsviçre gibi olan kirli ve gizli yüzü Komite tarafından “Resmi Sırlar Kanunu” adı altında korunmaya alınmıştır. Bu kanun İngiltere’de 1913 yılında kabul edilen kanunun aynısıdır. Uyuşturucu, kara para aklama, dolandırıcılık gibi suçlar bu kanun tarafından örtbas edilirler.

Çok az kişi “Resmi Sırlar Kanunu” uyarınca mahkûm olan birinin kraliyet temsilcilerinin kararı ile idam edilebileceğini bilir. 1980’den beri söylediğim gibi Kanada Fransa, Hollanda veya Belçika gibi bir ülke olmayıp her zaman kraliçenin eteğinin altında kalmayı yeğlemiştir. Kraliçenin her isteğini kabul eden ülkelerin başında Kanada gelir.

1899-1903 Boer Savaşı dahil Kanada askerleri İngiltere’nin girdiği tüm savaşlarda dövüşmüşlerdir. Amerikan meslektaşı CFR gibi Kanada Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (CIIA) Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nce (RIIA) kurulmuştur. CIIA’nın 1925 yılında Montreal’da kurulmasından itibaren CIIA üyeleri Dışişleri kadrolarını oluşturmaktadırlar. Pasifik İlişkileri Enstitüsü’nün (IPR) Pearl Harbor baskınını organize etmesinde adı geçen ve vatana ihanetten aranan Owen Lattimore ve bazı arkadaşları 1947 yılında Kanada’ya sığınarak paçayı kurtarmışlardır.

CIIA Rank organizasyonunda II. Dünya Savaşı sonrası MI6’in ikinci adamlığına yükselen Sir Kenneth Strong tarafından temsil edilir. Kudüs St. John birliği üyesi Strong Rank Organizasyonunun Kanada’daki ikinci önemli adamıdır ve HSBC Banktan sonra dünyadaki en büyük uyuşturucu parası aklayan banka olan Bank of Nova Scotia yönetim kurulundadır.

Kanada’daki bir numara Kudüs St John Birliği üyesi Sir Brian Edward Mountain’dır. Hatırlayın Amerika’nın II. Dünya Savaşı’na girmesini sağlamak için İngiliz monarşisi Lord Beaverbrook ve Sir Brian Mountain’ı Başkan Roosevelt’e Kraliyet emirlerini sunmak için göndermiştir. Roosevelt bu emri Amerikan donanmasının bir kısmını Alman denizaltı gücüne saldırmak üzere Grönland’da konuşlandırarak Pearl Harbor saldırısından dokuz ay önce yerine getirmiştir.

Tüm bunlar Kongrenin haberi olmadan yapılmışlardır. Kanada Rank Organizasyonundaki bir başka önemli isim Bank of Nova Scotia direktörü Sir Kenneth Keith’dir. Keith İngiltere’nin en eski gazeteleri London Times ve Sunday Times’ın yönetim kurullarındadır. 100 yıldan uzun süredir Times Kraliyetin finans, siyaset ve dış ilişkiler hakkındaki sözcüsü olarak çalışır.

Pek çok Komite üyesi gibi Sir Kenneth zamanını genelde MI6 ve Hong Kong- Çin uyuşturucu işlerinde harcıyordu. Kenneth ayrıca Kanada Uluslararası İlişkiler Enstitüsü üyesi ve Hill Samuels Bank direktörüydü. MI6 dışındaki en yakın arkadaşı 300’ler Komitesi için Muhafazakâr veya İşçi partilerinden olsun tüm İngiliz başbakanlarını denetleyen Sir Philip de Zuleta’ydı. Sir Kenneth Strong uyuşturucu ticaretin tüm ayaklarında yani afyon üretimi, terörizm, altın ve kara para aklama piyasalarında faaliyet göstermekteydi.

İngiliz monarşisinin Kanada’daki en üst ismi Walter Gordon’dur. Kraliçenin kişisel olarak ilgilendiği Privy Council’in eski üyesi olan Gordon Pasifik İlişkileri Enstitüsü’nü Kanada Uluslararası İlişkiler Enstitüsü kanalıyla finanse etmiştir. Eski bir Maliye Bakanı olarak Gordon Komitece seçilen finansçı ve avukatları Bank of Nova Scotia, Canadian Imperial Bank ve Toronto Dominion Bank gibi kurumlara yerleştirmekte zorluk çekmemiştir. Gordon’a rapor eden bu üç büyük kraliyet bankası sayesinde 300’ler Komitesi dünyanın ikinci büyük uyuşturucu parası akalama operasyonlarını kontrol etmektedir. Ölümünden önce Gordon MI6 tarafından Kanada’nın en iyi Çin uzmanları olarak kabul edilen James Endicott, Chester Ronning ve Paul Linn’i kontrol etmektedir. Bu üç adam ÇuEnLay ile yakın çalışma içindedirler. ÇuEnLay bir keresinde Cemal Abdülnassır’a “İngiltere ve Amerika’ya onların Çin’e yaptıklarının aynısını yapmak isterim.” (Çinlilerin uyuşturucu bağımlısı edilmeleri) demiştir. Gerçekten de ÇuEnLay sözünü tutarak Vietnam’daki Amerikan askerlerini bağımlılar haline getirmiştir. Kanada uyuşturucu ticaretindeki diğer önemli kişiler Kudüs St John birliğine mensup John D. Gilmer ve John Robert Nicholson’dur

Kraliçe II. Elizabeth’e doğrudan rapor veren Lord Hartley Shawcross RII yönetim kurulu üyesi ve Tavistock Enstitüsü’nün bulunduğu Sussex Üniversitesi mütevelli heyeti başkanıdır. Amerika operasyonları içinde en başarılı kurum New York Hayat Sigortası ve Metropolitan Hayat Sigortası firmalarını bünyesinde bulunduran Corning Grup’tur. 300’ler Komitesi üyeleri Amory Houghton ve kardeşi James Houghton bu iki firma ve Cornig Cam Sanayi, Dow Corning ve Corning International isimli firmalarda çalışarak kraliçeye uzun yıllar hizmet etmişlerdir.

Houghton kardeşler ayrıca IBM ve Citicorp yönetim kurullarında da vardırlar. James Houghton Princeton Yüksek Eğitim Enstitüsü, J. Pierpoint Morgan Kütüphanesi direktörüdür. Bu iki kurum CFR ve RIIA’nın önemli kaleleridirler. Houghton ayrıca CBS’te direktörlük yapmıştır.

Houghton kardeşler Maryland’de bulunan ve “Wye Çiftliği” diye bilinen binlerce dönüm araziyi Aspen Enstitüsü’ne bağışlamışlardır. Corning Cam firmasının yönetim kurulunda Boston Anglikan Kilisesi Patriği bulunmaktadır. Sigorta firmalarının toplumda saygın görüntü yaratmaları işleri gereğidir. Corning yönetim kurulunda bulunan James Houghton yanında Keith Funston ve John Harper Metropolitan Hayat Sigortası firmasını yönetmektedirler. Böyle karmaşık ve güçlü ilişkiler Amerikan başkanları dahil olmak üzere neden herkesin 300’ler Komitesi karşısında diz çöktüğünü okuyucuya açıklamaktadırlar.

Burada bilinmesi gereken Corning gibi yüzlerce Amerikan firmasının İngiliz istihbarat servisi ve onun Kanada, Güney Afrika ve Uzak Doğu bağlantılarıyla ilişkili olduklarıdır. Tabii ayrıca bu firmalardaki İngiliz istihbaratı bağlantılı yöneticilerin pek çok kurumda aynı anda görev almalarının da önemi bulunmaktadır. 300’ler Komitesi’nin sigorta devi Assicurazioni Generale ile yarışamasa bile Metropolitan Hayat Sigortası Houghton’un gücünün Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’daki yayılmasının güzel bir örneğidir. R.H. Macy ile başlamak üzere Houghton iştirakleri Royal Bank of Canada, National and Westminster Bank, Intertel, Canadian Pacific, The Reader’s Digest, RCA, AT&T, Harvard Business School, W.R. Grace Shipping Company, Ralston Purina Company, US Steel, Irving Trust, Consolidated Edison of New York ve ABC çalışanları tabii ki komünist olduklarını yakalarına taktıkları kırmızı karanfillerle göstermezler. Houghton güç matrisi HSBC Bank’a kadar uzanmaktadır.

Amerika’daki bir başka başarılı Rank Organizasyonu firması Reliance Sigorta Grubudur. Stratejik Bombardıman Araştırması uyarınca Reliance merkezi Amerika’da Tavistock yöntemleriyle beyin yıkama, fikir oluşturma, kamuoyu araştırmaları ve sistem analizi yapmaktadır.

Philadelphia merkezli Reliance Sigorta firması on yıldır habersiz beyni yıkanan Amerikan vatandaşlarına karşı operasyonlar içindedir. Bu operasyonlarda Komitenin hukuk firmalarından Wilkie, Farr and Gallagher’dan gelen Bialkin başkandır. Bialkin Yahudi Anti Defamation League’i (ADL) yıllarca yönetmiştir.

MI6 tarafından Amerika’da kurulan ADL ilk başta Tavistock’un önemli sosyal bilimcilerinden Saul Steinberg ve Eric Trist tarafından yönetilmiştir. Steinberg Londra merkezli Jacob de Rothschild’in Amerika’daki temsilcisidir.

Reliance firması New York’taki gökdelenin 44. katından düşerek ölen Eli Black sonrası Carl Lindner tarafından yönetilmiştir. Reliance firması Boston ve New Orleans’ta Kurulu olup eski Detroit mafya üyesi Max Fisher tarafından yönetilen United Fruits Company ile yakın ilişkiler içindedir. United Fruits Rapid American Firması başkanı Mishulam Riklis yönetiminde Amerika’ya giren eroinin çoğundan sorumludur. Tüm bu operasyonların 300’ler Komitesi’ne doğrudan bağlı ve yüzlerce firmayı şemsiyesi altında barındıran bir firma tarafından yapıldığını unutmayalım. Reliance Grubu Tavistock’a bağlı çalışarak Amerikalıların beynini yıkayan, kamuoyu araştırmaları yapan bir firmanın bölünmesiyle ortaya çıkmıştır. Diğer bir ortak firma Leasco ise AT&T, Disclosure Incorporated, Western Union International, Imbucon Ltd., Kroll Associates and White, Yankelovitch, Skalley ve White gibi başka firmalarla bağlantılıdır.

İleride pek çok okur için yeni bir isim olacak olan Kroll Associates’i anlatacağım. Wellington House’da I. Dünya Savaşı’nda çalışan iki Amerikalıdan biri olup daha sonra yurda döndüğünde Yankelovitch, Skalley and White isimli prestijli reklam firmasına katılan Edward Bernays Leasco’nun misyonu için “siyasi, ekonomik ve sosyal konularda kamuoyu oluşturmak” demiştir. Firmanın önemli müşterileri arasında Kanada devleti ve Kraliçe II. Elizabeth vardır. Bu firma değil Saddam ismini duymak Irak’ın haritadaki yerini bile bilmeyen Amerikan halkını Saddam Hüseyin’in kafasını isteyen bir topluma dönüştürmüştür.

Daniel Yankelovich II. Dünya Savaşı’nda Tavistock’tan öğrendiği tüm propaganda yöntemlerini ve kamuoyu araştırma tekniklerini sonuna kadar kullanmıştır. İkinci nesil savaşçı olan Yankelovich piyasada rakibi yoktur o nedenle firması tarafından ABC için yapılan kamuoyu araştırmaları her zaman diğerlerinden önde gitmektedir. Amerikan nüfusu Alman işçi konutlarına yapılan sürekli bombardımana benzer bir yöntemin hedefindedir. Bu tabii ki CIA ve diğer önemli istihbarat servislerine öğretilen bir tekniktir. Yankelovich’in görevi geleneksel Amerikan değerlerine saldırarak onları Yeni Nesil - Kova Burcu Dönemi inançlar ve davranışlarla değiştirmektir. 300’ler Komitesi’nin en kıdemli kamuoyu yaratıcısı olan Daniel Yankelovich’in harika bir iş çıkardığından kimsenin şüphesi yoktur.

Kroll Associates zamanında University of California Fizik Bölümü başkanlığını yapmış, Savunma Analizleri Enstitüsü (DIA)’nın önemli bilim adamlarından ve prestijli Jason Grubu üyesi Norman Kroll tarafından kurulmuştur. Jason Grubundan bazı bilim adamlarının çok gizli projelerde çalıştıkları bilinmektedir. Daha sonra Jason Grubu göreceğiz.

Kroll Associates’in 60 ülkede şubesi vardır ve Kroll Özgeçmiş Bölümü, misyonu “uluslararası firmalara başvuran kişilerin özel ve iş yaşamlarının kontrol edilerek işverenlere bildirilmesi” diye beyan edilmektedir. Kroll kendi bilgi toplama sistemlerini kullanarak uzmanlarına en detaylı ve doğru bilgileri hızla sunmaktadır. Uzmanların adaylar üzerine yaptıkları araştırmalar tamamlandıktan sonra hazırlanan rapor online veya şifrelenmiş pdf formatında işverenlere gönderilmektedir. Kroll büyük İngiliz firmalarıyla online araştırma sitemini kullanmaya başlamıştır. Norman Kroll şöyle demektedir:

“Asya, Afrika, Kuzey Amerika, Kanda ve Latin Amerika’daki araştırma merkezleri sayesinde Kroll dünyanın neresinde olursa olsun bir iş başvurusu yapmış adayın özgeçmişini araştırabilir. Kroll kadrosunda yabancı dilleri bilen uzmanlar vardır ve mülakatlar, raporlar 20 dilde yazılabilmektedirler. ”

Bize göre Kroll Associates Amerika’daki bireysel gizliliğe büyük risk oluşturan dev bir casus ağıdır. 1997 yılında the EQUIFAX firmasının sigorta grubu Kroll Associates’i satın aldığını ilan etmiştir. Bu satış sonrası kurulan yeni firmanın ismi Choice Point’tur. Satın alınan firmaya ismini de veren kurucu Jules Kroll satışı “veri yönetimi teknolojisi ve risk yönetimi alanlarında harika bir birleşme” olarak nitelendirmiştir. Wall Street Journal bu satış işleminin bilgi teknolojisi sektöründe önemli etkisi olacağını belirtmektedir. Wall Street Journal şöyle yazmaktadır:

“Bu işlem sigorta firmaları, kredi değerlendirme şirketleri arasında yeni bir satın alma veya birleşme dalgası başlatabilir. ”

Böyle büyük bireysel veritabanının devletin eline geçmesi olasılığı halkı endişelendirmelidir. Federal hükümetin hazır bekleyen bu veri tabanıyla ilgilenmemesi düşünülemez. Bu Brzezinski’nin İki Çağ Arasında isimli kitabı yazarken aklında olan projedir. Biz milyonlarca vatandaşın özel bilgilerini kapsayan bu veri tabanının anayasal olduğunu düşünmüyoruz. Burada Anayasamızın “Bireysel Özel Yaşamı” kapsayan 4. Ek Maddesinin ihlal edildiğini düşünüyoruz.

John Naisbitt’e dönersek bu kişi Lyndon Johnson, Eastman Kodak, IBM, American Express, Siyasi Çalışmalar Merkezi, Chase Manhattan Bank, General Motors, Louis Harris Polls, Beyaz Saray, Institute of Life Insurance, Amerikan Kızılhaçı, Mobil Oil ve British Petroleum’a danışmanlık yapmıştır. Ünlü Trend Report’u yazarken Naisbitt’in yöntemlerini ve beklediği sonuçları en iyi onun kendi sözlerinden bulabiliriz:

“Önce metodolojimizi özetlemek isterim. Müşterilerimiz için Trend Report yazarken biz genelde yerel olaylar ve davranışlara bakarız. Tabandan zirveye oluşmuş bu toplumun nasıl daha başarılı kontrol edileceğini bildiğimizden Washington veya New York’taki olaylar yerine yerelde ne olup bittiğine bakarız. Pek çok şey Los Angeles, Tampa, Hartford, Wichita, Portland, San Diego ve Denver’de başlamaktadır.

Burası tabandan zirveye yükselen bir toplumdur. Uyguladığımız yöntemin kökleri II. Dünya Savaşı’na dayanmaktadır. Savaşta istihbarat görevlileri düşman hakkında kamuoyu araştırmalarına benzer sonuçlar verecek bir yöntem aradılar. Paul Lazarsfeld ve Harold Laswell yönetiminde günlük gazetelerin konu başlıklarının analizi ile yeni bir yöntem geliştirildi.

Bu yöntem hâlâ istihbarat servislerinin gözdesidir. Toplumdaki sosyal değişimi takip eden bu sistemin başarılı olmasının nedeni gazetelerdeki habere ayrılan yerlerdir. Ekonomik nedenlerle bir gazetede haberlere ayrılan yer zaman içinde pek değişmez. Dolayısı ile yeni düşen bir haber gazete sayfasına girdiğinde bazı eski haberlerin çıkartılmaları gerekir. Burada uygulanan prensip kapalı bir sistemde zorunlu tercihtir. Bu zorunlu tercih nedeni ile toplumlar yeni mevzularla ilgilenirken eskilerini unuturlar. Biz de ajandadan çıkarılan ve yeni eklenen haberleri takip ederiz. Bir insanın kaç tane problemi bir anda kafasında tuttuğunu bilmiyorum ama toplumlar insanlar gibidirler. Ve yeni problemlere yer açmak için eskilerini unuturlar. İşte biz de Amerikalıların kafalarına yeni giren ve kafalarından attıklarını takip etmekteyiz. Amerika hızla endüstriyel bir ülke olmaktan bilgi toplumuna geçmektedir. Bu geçişin etkisi 19. yüzyılda yaşanan tarım toplumundan endüstriyel topluma geçişten çok daha büyük olacaktır. 1979’dan beri Amerika’da masa başı işler tercih edilmektedirler. Yani Amerika işçi ve çiftçi toplumlarından memur toplumuna geçmektedir. Son cümle Amerikan tarihinin bir özeti gibidir. ”

Naisbett’in Roma Kulübü veya 300’ler Komitesi üyesi olması tesadüfi değildir. Naisbitt ayrıca Yankelovich, Skelly and White firmasının kıdemli başkan yardımcılarındandır. Naisbitt’in yaptığı trendleri tahmin değil onları oluşturmaktır.

1980 yılında yayımladığım “Çelik Endüstrisinin Ölümü” isimli çalışmamda aşağıdakileri söylemiştim:

“1990’ların ortalarında Amerikan çelik endüstrisi geri dönülmez bir çöküşe uğrayacaktır. Aynı şeyler makine yan sanayi ve gemi inşa sanayilerinin de başına gelecektir. Yaşanan yanlış ekonomi politikalarınca ortaya çıkan bir resesyon değil planlı şekilde Amerikan endüstriyel tabanının dolayısı ile Amerikan orta sınıfının yok edilmesidir. Amerikan ekonomisinin bel kemiği olan orta sınıf endüstriyel gelişim, sürekli iş ve iyi işçilik yevmiyelerine bağlıdır. ”

İşte 1991 yılında başlayan resesyonun depresyona dönüşmesindeki bir neden budur. 1991’de başlayan 2003 yılına kadar süren depresyon sonucu Amerikan toplumu çok farklı bir hale geldi. Bu değişimde kamuoyunu fikirlerini oluşturanların rolü büyüktür. Bu nedenle tüm bu işlerde Komite’nin ve ona bağlı sosyal mühendislerin rolleri iyice incelenmelidirler.

Whitehall Londra Savaş Ofisi’nde yaptığım araştırmalarda 300’ler Komitesi’nin Tavistock Enstitüsü’nü savaş haberlerinin manipüle edilmeleri veya kısaca propaganda savaşı konusunda görevlendirdiğini tespit ettim. Bu görev Lord Northcliffe, Lord Rothmere ve o zaman MI6 ajanı olarak RIIA’da görevli Arnold Toynbee’ye verilmiştir. Lord Rothmere’nin ailesinin sahip olduğu gazeteler zinciri değişik bakanlıkların desteklenmesinde ve ortaya çıkmaya başlayan muhalefete karşı kullanılacaktır. Proje merkezi ismini İrlandalı aristokrat Wellington Dükü Arthur Wellesly’den alan Wellington House’dır. Lord Rothmere ve Northcliffe’e yardımcı olarak atanan Amerikalılar Edward Bernays ve Walter Lippmann’dırlar. Bernays Sigmund Freud’un yeğenidir. Grup savaşa destek konusunda özellikle de askere evlatlarını yollayacak olan orta sınıfın desteği konusunda beyin fırtına seansları düzenler. Altı ay boyunca denen manipülatif tekniklerin işe yarayacakları görülür. Araştırmacılar toplumda sorunu tespit eden ve nedenlendiren kesimin çok küçük olduğunu fark etmişlerdir. Bu İngiliz toplumundaki nüfusun %87’nin savaşa yaklaşımını göstermektedir ve tabii ki tüm diğer tezgâhlar için de geçerlidir.

Bu yolla irrasyonalite toplum bilincinde en üst düzeye çekilmektedir. Manipülatörler artık gerçeği kavramayı sağlayan mekanizmayı istedikleri gibi kontrol edebilmektedirler. Sosyal yaşam kompleks hale geldikçe halkın dikkatini dağıtmak kolaylaşmaktadır. Tekniği pek çok kere deneyen araştırmacılar daha önce savaşa karşı çıkan toplulukların nedeninin ne olduğunu bilmedikleri savaşın yanlısı olduklarını görmüşlerdir. Nitekim 1914 yılında yüz binlerce İngiliz genci Fransa’da ölürken İngiltere’de savaş karşıtı ciddi ve organize bir muhalefet görülmemiştir.

Belgelere göre 1917 yılında Amerika savaşa girmeden hemen önce çalışan İngiliz kesimin %94’ü medya tarafından yaratılan düşman dışında savaşın nedenini bilmemektedir. Bu arada medya Almanların kötü bir ırk olup İngiliz Hanedanını ortadan kaldırmayı planladıklarını dolayısı ile Almanların ortadan kaldırılmaları gerektiğini sistematik olara halka duyurmaktadır. Bakılınca fazla bir şeyin değişmediği ortadadır çünkü medya başkan George Herbert Walker Bush anayasayı ihlal ederek girdiği Irak savaşında halkın %78 desteğini arkasına almıştır.

Başkan Wilson ya da daha doğrusu Albay House direktifleriyle Amerika’da Tavistok yöntemleriyle toplu propaganda ve kamuoyu oluşturmak üzere ilk defa Creel Komisyonu kurulmuştur. Psikolojik savaş teknikleri Wellington House tarafından daha da iyi hale getirilerek II. Dünya Savaşı’nda kullanılmışlardır ve 1946 yılından bu yana Amerikan halkı üstünde uygulanmaktadırlar. Yöntemler değil hedef değişmiştir. Artık Amerikan orta sınıfı hedeftedir. Her zaman olduğu gibi komplocular yine sevinç içindedirler.1922 yılında Walter Lippmann RIIA çalışmalarını kitabı Kamuoyu’nda şöyle anlatmaktadır:

Kamuoyu dolaylı, görünmeyen ve karmaşık faktörlerden oluşur.

Kamuoyunun oluştuğu durumlar fikirler olarak bilinirler. Bunlar insanların kafalarında oluşan resimlerdir; kendi resimleri, diğerlerininkiler, ihtiyaçların resimleri, amaçları, ilişkilerinin resimleri kamuoyunu oluştururlar. İnsanlar bu resimlere göre harekete geçerler. Çoğunlukla insanların kafalarındaki resimler onları dünya ile olan ilişkilerinde yanlış yöne sürükler. ”

Beatles grubunu Amerikalılara sevdirmek için Lippmann’ın seçilmesine şaşırmamak lazım. Radyo ve televizyonlardan geceli gündüzlü propaganda ile Beatles kısa sürede “popüler” olmuştur. Kullanılan tekniğe göre radyo istasyonları hayali dinleyicilerden Beatles şarkıları için yüzlerce istek alırlar ve bu istekler doğrultusunda “Top 10” şarkı belirlenir. Bu liste 1991 yılında “Top 100”e kadar yükselmiştir. 1928 yılında Lippmann’ın meslektaşı Edward Bernays Kamuoyunun Kristalleştirilmesi isimli bir kitap yazmıştır aynı kişinin yazdığı ikinci kitabın ismi ise Propaganda’dır. Kitapta Bernays Wellington House’taki deneyimlerini anlatmaktadır. Bernays büyük manipülatör H. G. Wells’in yakın dostudur ve onun kitaplarında yazdıklarını toplu beyin kontrol tekniklerinde kullanmıştır. Wells İngiliz Kraliyet Ailesin’in yakın dostu ve yüksek düzey politikacılarla çok zaman harcayan bir kişi olarak alt sınıf halkın algılarını değiştirmekte lider olduğunu kabul etmekte mütevazı değildir. Wells’in ortak zaman geçirdiği politikacılar arsında Sir Edward Grey, Lord Haldane ve Cecil ailesinden Robert Cecil vardır. Cecil çetesi, Cecil Kraliçe I. Elizabeth’in özel sekreteri ve sevgilisi olduktan sonra İngiliz monarşisini kontrol etmiştir.

Wells’in sık görüştüğü diğer ünlüler arasında Leo Amery, MI6’ten Halford Mackinder vardır. Mackinder daha sonra London School of Economics’in başına geçmiştir. Mackinder’in öğrencisi Bruce Lockhart Bolşevik devrimi esnasında Lenin ve Troçki’yi kontrol eden MI6 ajanıdır. Wells Lord Alfred Milner ile bile dost olmuştur. Wells takıldığı yerlerin başında ünlü “Katsayı Kulübünün” de toplantılarını yaptığı St. Ermins Hotel vardır. Katsayı Kulübü seçilmiş beylerin girdiği ve ayda bir toplantı yapan bir oluşumdur. Yukarıda bahsedilen kişilerin tümü “Katsayı” ve “Ruhlar” kulüplerinin üyeleridirler. Wells dünyadaki her devletin çatışarak değil insan aklını anlayarak fethedileceğini söylemektedir. Wells bunu “Kişilik ötesi beyin hinterlandın anlaşılması” olarak tanımlamıştır. Wells geliştirdiği bu teknik Tavistock’tan Edward Bernays tarafından daha ileriye taşınmıştır. Propaganda isimli kitabında Bernays aşağıdakileri vurgulamaktadır:

“Medeniyetini karmaşık hale gelişi ve gizli devlete olan ihtiyacın artışı ile birlikte kamuoyunu oluşturacak teknoloji geliştirilmiştir. Matbaa, gazeteler, telgraf, radyo ve uçaklarla fikirler artık çok kısa sürede tüm Amerika sathına yayılmaktadırlar. Toplum fikirleri ve alışkanlıklarını bilinçli ve zeki şekilde yönlendirmek demokratik bir toplumun kaçınılmazı olmuştur. Bu görünmeyen mekanizmayı yönetenler gizli hükümeti oluştururlar ve bu ülkemizdeki en büyük güçtür. ”

Bernays televizyonun söylediği şeyleri ne kadar güzel yaptığını görememiştir. Fikirlerini desteklemek açısından Bernays H. G. Wells’in New York Times’da basılan ve modern iletişimi öven makalesinden alıntı yapar: “Bugünkü siyasetin belgelenmesi ve ihanetlere karşı korunmasını sağlayacak yeni bir siyasi süreç dünyası açılmaktadır.” Propaganda isimli kitapta Bernays şöyle devam etmektedir:

“Tanımadığımız kişilerce yönetilip, fikirlerimiz, düşüncelerimiz ve zevklerimiz oluşturuluyor. Bir kişi bu duruma karşı ne yaparsa yapsın, yaşamındaki her şeyin, iş yaşamı, siyasi görüşü, sosyal ilişkileri ve ahlakının, yüz yirmi milyon Amerikalıdan sadece bir avuç bilişsel süreçleri ve toplumun hareket tarzlarını bilen kişiler tarafından şekillendirildiği gerçeğini değiştiremez. Bu adamlar toplumun beynini kontrol eden telleri kontrol eder, eski sosyal güçleri boyunduruk altına alarak dünyayı yönetmek için yeni yöntemlere yol açarlar. ”

Bernays, “telleri kimin çektiğini” söyleyecek kadar açık değildir ancak kitabında bahsettiği “tanımadığımız bir avuç kişi” herhalde 300’ler Komitesi üyeleridir. Walter Rathenau’ya şükürler olsun ki sayesinde mutlak gizli örgütle tanıştık. Bernays CFR tarafından takdir edilip CBS’in başına geçirilmiştir. William Paley Bernays’in öğrencisi olarak kamuoyu kararlarını oluşturma konusunda yeterli bir düzeye ulaştıktan sonra CBS’e başkan olacaktır. Paley CBS’i radyo ve televizyonculukta o zamana kadar yaşamadığı liderlik koltuğuna oturtacaktır.

Bernays’in bahsettiği “bir avuç kişi” tarafından politik ve mali kontrol pek çok gizli örgüt kanalıyla gerçekleştirilmededir. Bunların içinde nerdeyse tüm Amerikan başkanlarının üyesi olduğu İskoç Mason Locası önemlidir. Bundan daha önemlisi ise İngiliz monarşisi tarafından 300’ler Komitesi’nin devamı için özel seçilmiş yöneticilerden oluşan Kudüs St John Birliği örgütüdür. 1986 yılında basıl Kudüs Birliği isimli kitabımda örgüt aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:

(...) dolayısıyla bu gizli bir örgüt değildir, ancak Diz Bağı grubu gibi iç kurullarında bazı sapkın amaçlar bulunmaktadır. Kudüs St John Birliği İngiliz monarşisi tarafından özel seçilmiş elit bir düzendir. Örneğin ateist Lord Peter Carrington Anglikan Hıristiyan gibi davransa da Osiris kültü ve diğer satanik tarikatlarla ilişkilidir. Bu kişi Windsor Şatosundaki St George Kilisesi’nde Diz Bağı nişanıyla ödüllendirilmiştir. Nişanı takan Kraliçe II. Elizabeth Kara Asalet Gueleph ailesinden gelmekte olup küçük gördüğü Anglikan Kilisesi’nin başıdır.

Carrington 300’ler Komitesi’ne Rodezya hükümetini devirmek, Angola ve Güneybatı Afrika mineral zenginliklerini Londra’ya peşkeş çekmek, Arjantin’e zarar vermek ve NATO’yu sol kanat siyasi bir örgüt haline getirmek için seçilmiştir. (...) Kutsal Hıristiyan Kudüs Birliğine kendini kapılamış bir başka tuhaf kişi de Başkan John F. Kennedy suikastına yardımcı olan Binbaşı Louis Mortimer Bloomfield’dir. Bu adamın “Malta Haçı” nişanını gururla taşırken çekilmiş fotoğrafları mevcuttur. ”

Durumu inceledikçe İngiltere halkı hatta tüm İngilizce konuşan halkların beyinlerinin yıkanarak İngiliz Kraliyet Ailesi’ni tatlı, zararsız ve renkli bir kurum olarak görmelerinin sağlandığını, İngiliz monarşisi denen kurumun ne kadar yozlaşmış ve ahlaksız olduğunu görmediklerini anlıyoruz. Diz Bağı Şövalyeleri denen grup kendilerine olan halkın ve devletin güvenini en kötü şekilde istismar etmiş çok üst düzey bir oluşumdur. Diz Bağı Şövalyeleri kraliçenin özel konseyi olarak hareket ederler. Kudüs üzerine yıllar önce araştırma yaparken Oxford’da modern ve eski İngiliz gelenekleri uzmanı bir hoca ile görüştüm. Bu hoca bana Dizbağı Şövalyelerinin en elit kesiminden gelen kişilerden oluştuğunu ve kraliçenin bunlardan devletin en gizli konuları hakkında danışmanlık aldığını anlattı.

Tabii ki Hıristiyan kahramanı ve St John Birliği kurucusu Peter Gerard bu birliği böyle kurmamıştır ancak ele geçirilen her organizasyon içten yıkılmıştır. Oxford sonrası Londra’daki Victoria ve Albert Müzelerini ziyaret ettim ve burada bana Çin afyon ticareti mimarı Lord Palmerston belgelerini inceleme fırsatı tanındı. Kendisine benzer kişiler gibi Palmerson’da Mason’du ve Gnostik öğretiye bağlıydı. Palmerston Şeytan’a taparken her zaman Hıristiyan olduğunu vurgulayan biriydi. Pek çok Satanist İngiliz aristokrasisinde üst görevlere gelmişlerdir. Bu kişiler Çin afyon ticaretinden büyük servetler kazanmışlardır. Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Gnostikler Hz. İsa dinini yaymaya başladığı günden beri ondan nefret etmektedirler ve bu nefret kesintisiz olarak yaşadığımız çağa kadar taşınmıştır.

Da Vinci Şifresi Hz. İsa’ya karşı yürütülen savaşın sadece bir parçasıdır. Arşivlerdeki belgelerde özellikle çocukların Hz. İsa inançlarının “sihir” yoluyla değiştirilmesinin amaçlandığı görülmektedir. 300’ler Komitesi kararınca çocuklarımızın beyinlerinin “Harry Potter” masallarıyla işgali aslında bir uyarı işareti niteliğindedir. Dolayısı ile Beatrice Potter’in babası ve Fabian örgütü kurucularından Richard Potter’in karanlık ve sapık fikirleri 21. Yüzyılda çocuklarımızın beyninde “Harry Potter” sayesinde kök salmaktadır.

Kraliçe Viktorya ve kocası Prens Albert ile ilgili belgelerde 1885 yılında kurucusu Peter Gerard ve Katolik Kilisesi bağlantısını kesmek için Kudüs St John Birliğinin isminin “Protestan Pek Kıymetli Kudüs Birliği” olarak değiştirildiği görülmektedir. Bu cemiyete üyelik servetini Çin afyon ticaretinden yapan tüm monarşi üyelerine ve Yeni Dünya Düzeni içinde üst katmanda bulunan kişilere açıktır. Bu cemiyetteki “Pek Kıymetli” beyefendilerden bazıları içki yasaklarını savunurlarken diğerleri Amerika Birleşik Devletleri’ne viski kaçırmaktadırlar. Bu cemiyette 300’ler Komitesi üyesi olup ailesine ait viski satış imtiyazını Amerika Birleşik Devletleri’nde Kennedy ailesi ile paylaşan General Earl Haig önemlidir. İçki yasağı ve talebi karşılamak için kurulan kaçak üretim merkezleri 300’ler Komitesi kanalıyla yaratılmış İngiliz monarşisi ürünleridirler. Bu aslında bugünlerde ortaya atılan “zevk için kullanılan maddelerin” yasallaştırılması projesinin bir başlangıcıdır.

300’ler Komitesi Yuvarlak Masa Teşkilatı altında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nü (IISS) kurmuştur. IISS aslında MI6-Tavistok ortaklığının kara propaganda, kanlı işler ve anti-nükleer mücadelede kullandığı bir araçtır. Amerikan Savunma Bakanlığı IISS tarafından ele geçirilmiştir. IISS üyeleri 87 önemli haber ajansı temsilcisi ve 138 kıdemli uluslararası köşe yazarından oluşmaktadır. Şimdi en sevdiğiniz köşe yazarının size ilettiği bilgileri nereden aldığını anladınız mı? Jack Anderson, Tom Wicker, Sam Donaldson, John Chancellor, Mary McGrory, Seymour Hersh, Flora Lewis, Anthony Lewis, Dan Rather, Larry King ve Mike Wallace gibi isimleri hatırlıyor musunuz? IISS tarafından Saddam Hüseyin ve Slobodan Miloseviç senaryolarında verilen haberler savaşa girilmesi için özellikle üretilmişlerdir. Seymour Hersh tarafından yayımlanan Me Lai katliamı haberi tamamen IISS’den gelmiştir. Ben size Hersh gibi adamların araştırmalarında yaptıkları hataları göstereceğim.

IISS Lippmann ve Bernays tarafından tanımlanan üst düzey fikir oluşturma teşkilatından başka bir şey değildir. IISS sadece fikir oluşturmakla değil oluşturulan fikirlerin hızlı ve büyük toplum kitlelerine ulaştırılmasıyla yükümlüdür. IISS’nin kurulması fikri 1957 Bilderberg toplantısında ortaya çıkmıştır. Bildiğiniz gibi Bilderberg Grubu MI6’in Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü yönetiminde kurduğu bir kurumdur. Bu grubun amacı sosyal, ekonomik, siyasi ve dini alanlarda umut veren sosyalistleri bularak onları etkin sosyalizmi hayata geçirmek için pozisyonlara getirmektir.

IISS’yi kurma fikri Lord Tweedsmuir’in oğlu Bilderberg başkanı, RIIA ve Yuvarlak Masa üyesi, Kraliyet Ailesi’ne yakınlığı ile tanınan Alastair Buchan’dan çıkmıştır. Aynı toplantıda İngiliz İşçi Partisi’nin yeni bir imaja kavuşması gereğine karar alınarak İşçi Partisi lideri Dennis Healey gruba kabul edilmiştir. Toplantıya diğer katılanlardan bir diğeri Üçlü Komisyon’un başkanı Jean Monet Duchenes’in öğrencisi olan Francois Duchenes’tir. Bu dev propaganda makinesinin yönetim kurulunda aşağıdakiler vardır:

-    John Loudon- IRA ve Kenya Mau-Mau Ayaklanma Sorumlusu

-    Lazard Freres- Temsilcisi Robert Ellsworth.

-    N.M. Rothschild- Temsilcisi John Loudon.

Schroeder Bank - temsilcisi Paul Nitze

-    New York Times - Temsilcisi C. L. Sulzberger

-     Stansfield Turner - Eski CIA Başkanı

-     Penguin Yayıncılık - Temsilcisi Peter Calvocoressi

-     RIIA- Temsilcisi Andrew Schoenberg.

-     Count Etienne Davignon - Amerika İçin Post Endüstriyel Sıfır Büyüme yazarı

Köşe Yazarları ve Muhabirler

-     Flora Lewis, Drew Middleton, Anthony Lewis, Max Frankel, Cal Thomas, Seymour Hersh

-     Daniel Ellsberg

-     Robert Bowie

-     Daniel Yankelovitch

-     Mike Wallace

Bilderberg Grup, Yuvarlak Masa ve Kissinger

1957 Bilderberg toplantısında Kissinger’e Manhattan’da bir Yuvarlak Masa Ofisi açarak Nixon yönetimine katılacak RIIA ve dolayısı ile kraliçeye sadık Yuvarlak Masa üyelerini seçmesi talimatı verilmiştir. Kissinger’in operasyon merkezi olarak başkan Nixon’un eskiden takıldığı Hotel Pierre’i seçmesi tesadüf değildir. Yuvarlak Masa- Kissinger operasyonun önemi aşağıdaki gibidir:

“RIIA Başkanı Andrew Schoefield’in emri üzerine tüm istihbarat servislerine kısıtlama getirilmiştir. Kısıtlama Kissinger görmeden hiçbir istihbarat raporunun başkana iletilmemesi şeklindedir. Bu şekilde Kissinger tüm istihbarat bilgilerini ve FBI 5. Şube dahil tüm iç ve dış emniyet güçleri raporlarını başkana verilmeden önce veto etme hakkına sahip olacaktır. Bu şekilde MI6’nın Amerika’daki terörist faaliyetlerinin sızması önlenecektir. Bu alan zaten Morton Halperin’e aittir. Başkan Clinton 1993 yılında Halperin’i kabinesinde üst bir göreve atamaya kalksa da bu kişinin adaylığı Senato komitesince kabul edilmemiştir. Kendisine sunulan bilgilerle Kissinger Nixon yönetiminde hegemonyasını kurmuştur. Nixon’un devrilip aşağılanması sonrası Kissinger sınırsız güçle ortaya çıkmıştır.”

Kissinger’in sınırsız gücünü kullandığı bazı olaylara aşağıda değinmekteyim.

Kissinger Ulusal Güvenlik Kararı memorandum No. 1’in Halperin tarafından yazılmasını emretmiş Halperin ise Yuvarlak Masa bağlantıları sayesinde RIIA’nın belirttiği her şeyi noktasına dokunmadan bu memoranduma geçmiştir. Memorandum Kissinger’i Onay Panelinin başına geçirerek Amerika Birleşik Devletlerindeki en büyük güç olmasını sağlamıştır. Tüm SALT pazarlıkları Kissinger’in ofisinden Paul Nitze, Paul Warnke Cenevre Silahların Kontrolü Misyonundaki uzmanlarca götürülmüşlerdir. Bu komite önemli bilgilerin Başkan Nixon’a ulaşmalarını engellemektedir. Bunun yanında Kissinger Vietnam’dan gelen tüm sivil ve askeri raporları değerlendiren Vietnam Özel çalışmalar grubunun başına getirilmiştir. Kissinger ayrıca talebi üzerine tüm gizli operasyonların düzenleyicisi olan “40 Komitesi” yönetimini eline almıştır.

Tüm bunlar olurken kendisinin her şeyin kontrolüne sahip olduğunu göstermek için Kissinger en yakın asistanları dahil tüm tanıdıklarının FBI tarafından dinlenmelerini sağlamıştır. Kissinger’in tüm yakın çalışma arkadaşları dinlendikleri konusunda bilgilendirilmişlerdir. Kissinger’in bilgilendirmeyi unuttuğu ve London Times muhabiri olarak gözüken MI6 ajanı Henry Brandon neredeyse Kissinger’in sonunu getirmiştir çünkü London Times tarihinde böyle bir şeye izin vermemiştir. Ellsberg skandalı ve sonrası çıkan Watergate skandalını tüm detaylarıyla burada anlatmaya gerek yoktur ancak kısaca belirtmek gerekirse Kissinger daha Cambridge’de okurken Ellsberg’in kontrolünü ele almıştır. Ellsberg Vietnam taraftarı biri olduğu halde zaman içinde solcu eğilim göstermeye başlamıştır. Amerika’daki “Yeni Sol” Yuvarlak Masa ve Siyasi Çalışmalar Enstitüsü (IPS) kanalıyla MI6 tarafından yaratılmıştır. Aynı teknikler cumhuriyetle yönetilen ancak Washington tarafından beğenilmeyen tüm ülkelerde kullanılmaktadırlar. IPS Güney Afrika ve Güney Kore Cumhuriyetlerinde en önemli rolleri oynamıştır.

IPS faaliyetleri hakkında 1990’da IPS İncelemesi, isimli bir eserim vardır. IPS’nin başlıca görevi toplumda kaos çıkaracak fitne ve dezenformasyon faaliyetleridir. Amerikan gençliğini hedef alan böyle bir program uyuşturucu konusunda uygulamadadır. IPS Nixon’un arabasının taşlanması, çeşitli bombalamalar gibi faaliyetlerle Amerikan halkında KGB, GRU, Küba istihbarat servisi ve DGI tehdidi algısı yaratmıştır. Halk arasında bu istihbarat servislerinin George McGovern kanalıyla Demokrat Partiyle ilişki kurdukları yalanı yayılmıştır. Gizli hükümetçe kontrol edilip gerektiğinde 300’ler Komitesi için “doğru” yola sokulmayan hiçbir Amerikan günlük yaşam alanı yoktur. Bu gücün dışında kalan hiçbir resmi yetkili veya lider de yoktur. Amerikan başkanları dahil bu korkunç örgütü açığa vurup cezalandırılmayan kişi de yoktur. Fransız Devrimi planlayıcıları Jeremy Bentham ve Shelburne Kontu William Petty İngiliz monarşisi tarafından kolonileri yola getirmeleri için işe alındıkları 1776 tarihinde, İngiliz askerlerinin 1812’de genç Amerikan devletine yapılan ihanet belgelerini yakmalarına, Watergate skandalından Kennedy suikastına kadar 300’ler Komitesi’nin eli bizi hep “doğru” yola sokmuştur. Bu kitap Amerikan halkının gözünü açmak için yazılmıştır. Biz özgür bir ülke değiliz ve 300’ler Komitesi’nin gizli hükümeti tarafından yönetildiğimiz sürece özgür olamayacağız.

BÖLÜM 28

Kennedy Suikastı

Kennedy suikastı FBI ve CIA’nin önemli rol oynadıkları bir MI6 operasyonudur. Amerikan halkının bilmesi gereken suikast öncesi Başkan’ın tüm güvenlik kalkanlarından mahrum edilerek çaresiz bırakıldığı gerçeğidir. Dallas Polisi ve Gizli Servis korumalarını çekmişlerdir. Amerikan Silahlı Kuvvetleri, Başkan’ı korumak üzere eğitilmiş olmasına rağmen Silahlı Kuvvetlerin, Başkan’ı korumak için yaptığı başvuru Gizli Servis tarafından 22 Kasım tarihinde refüze edilmiştir. Fort Sam Houston Texas’ta bulunan 4. Ordu 112. Askeri İstihbarat Grubu subaylarından William McKinney Albay Maximillian Reich ve Yarbay Joe Cabaza’nın 22 Kasım 1963 tarihinde “yerlerinde oturmalarını” bildiren emir karşısında isyan ettiklerini söylemektedir. McKinney şöyle demiştir:

“Gizli Servisin yapması gereken Dallas’taki Başkan’ı korumak için Holabird Maryland Kampında eğitilen askerlere görevlerini yapmaları için izin vermekti.

Holabird kampında koruma konusunda özel eğitim verilmektedir. Bu eğitimler içinde askeri güçlerin Gizli Servise sağlayacağı destek de vardır. Destek talebimiz refüze edilmeseydi biz Dallas’ta olurduk. ”

Kennedy suikastı ihtilal grubu içinde büyük bir güç kaymasının işaretidir. Amerikan yakın tarihindeki bu olay üzerinde medyanın oto sansürünü delmedikçe vatandaşlarımızın bu suikastın arakasındaki gerçeği bulma şansları yoktur. Tarihçiler bu olayı derinlemesine irdelemedikçe tarihçi olmaktan çıkmaktadırlar. Diğer taraftan Amerika’yı yöneten çok önemli insanların aracı olan medya bu olayın kapatılmasına yardım ederek büyük suç işlemiştir. Eğer durum böyleyse tarihçiler ve gazeteciler bu cinayet sonrası aksesuar olmaktan öteye gidememişlerdir. Zaten Warren Raporunun uydurma olduğu ortaya çıktıktan sonra bu adamların sessizliğini başka nasıl açıklayabiliriz?

Suikast Belgeleri İnceleme Kurulu (ARRB) Kennedy cinayetinin üstünün örtüldüğünü gösterir 60.000’e yakın belgeyi 1994-1998 döneminde yayımlamıştır. Tarihçiler Pearl Harbor olayına bir şekilde değinirler ancak 20. yüzyılda en az onun kadar önemli olan Kennedy suikastı her zaman gizliliğini korumaktadır. Medya ise Amerikan kurumları ve halkına yapılan bu hakarette eşit derecede sorumudur. Diğer taraftan Warren Komitesi’ne önyargılı olduklarını bildiği insanları atayan Başkan Gerald Ford da eleştirilmelidir. Warren Raporunu bulgularının tam tersine kanıtlar ARRB tarafından Pandora’nın Kutusu gibi açılmış olmalarına rağmen yeni kanıtlar tarihçiler ve medya tarafından ilgi görmemişlerdir. Tarihçilerin kırk üç yıl boyunca bu trajik ve önemli olayı göz ardı etmeleri sonucu meydan medyaya kalmıştır. Medya bilimsel bir kurum olmamakla beraber çok güçlüdür ve “tek katil” teorisi medyaca halka inandırılmıştır. Şimdi ortaya çıkan adli tıp delillerine göre kafatası röntgenleriyle oynandığı ve otopsi fotoğraflarında başkasının beyni kullanıldığı anlaşılmaktadır. ARRB otopsi gecesi orada bulunan patologları röntgenlerde gözüken mermi parçası konusunda sorgulamış ancak üç patologdan hiçbiri bu mermi parçasını gördüğünü hatırlamamıştır.

(Kaynak: Harrison Livingstone “High Treason”)

Aslında otopside iki mermi parçası çıkarılmıştır ancak şimdi Ulusal Arşivde bulunan bu parçaların 6.5mm’lik mermiyle alakaları yoktur. ARRB’ye göre Kennedy’nin başının arkasından vurulduğunu gösteren tek delil otopsi fotoğraflarıdır. Hal böyleyken patologlar neden bunu hatırlamamaktadırlar veya bu konu hakkında ifade vermek istememektedirler? Daha da enteresan olan otopsi fotoğraflarını çeken makine diye kanıt dosyasına giren fotoğraf makinesi ile arşivlerdeki filmler birbirlerine uymamaktadırlar. Tüm kanıtlar zamanında Temsilciler Meclisi Suikast Komitesi’ne gösterildiklerinde Komite bazı kanıtları yok mu etmiştir?

ARRB’den Jeremy Gunn ve Douglas Horn orijinal otopsi raporlarında kullanılan fotoğrafların kaybolduğunu söyleyen tanıklarla konuşmuşlardır.

Tanıklar kayıp fotoğraflarda kafatasının arkasında değil önünde mermi deliği bulunmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla “tek katil” teorisini desteklemek için Temsilciler Meclisi Komitesi’ne yeni fotoğraflar verilmiştir. (Kaynak: Gunn and Horn, Mantik Sturdivant)

Bir başka kafa karıştırıcı husus ARRB başkan koruma raporlarını Gizli Servisten resmen istedikten sonra bu raporların imha edilmeleridir. Adaleti böyle engelleyen kişi ve kişiler yargılanmaktan nasıl kurtulmaktadırlar? Ne zamandan beri kanıt saklamak veya yok etmek suç değildir? Burada ARRB Raporu sayesinde tarihi gerçekleri saptıran bir komplonun olduğu görülmektedir. Bu sahtecilik en üst düzeyde tarihi gerçekleri saptırmak amacıyla yapıldıklarından suç daha da büyüktür.

Tüm bu kanıtlar ışığında artık Warren Komitesi raporu geçersizdir. Artık tarihçi ve gazetecilerin halk içine çıkacak yüzleri kalmamıştır. Artık “Tavistock”tan bahsedenlerin “paranoyak” veya “komplo manyakları” diye etiketlenemeyecekleri de anlaşılmıştır.

Bu tip suçlamalar doğru tartışmaları saptırmak veya gerçekleri söyleyenleri küçük düşürmek amacı taşımaktadırlar. Aynı taktikler Dışişleri Bakanlığı’ndaki bir gizli grubun 300’ler Komitesi emirleri doğrultusunda Çin’in komünistleşmesi için çalıştığını ispatlamaya yönelik McCarthy Senato sorgusu karşısında da kullanılmışlardır.

McCarthy’ye yapılan saldırılar başarısız olsalardı Pearl Harbor belki olmayacak, belki Amerika II. Dünya Savaşı’na girmeyecek ve belki Çin komünist rejimi benimsemeyecekti. Kennedy öldürülmese Vietnam Savaşı duracaktı.

McCarthy’e uygulanan tacizlerin aynısı Kennedy suikastında cinayeti tezgahlayanlardan olduğundan şüphelenilen Clay Shaw’u tutuklamak isteyen New Orleans Bölge Savcısı Jim Garrison’a da uygulanmışlardır. O uğursuz Kasım günü Dealey Plaza’yı saran sis perdesi hâlâ Kennedy suikastını kapamaktadır ancak hiçbir sis sonsuza kadar süremez. Her zaman söylediğim üzere Washington’daki düşmanımız Moskova’dakinden daha korkunçtur.

Tavistock propaganda fabrikası sayesinde Kennedy suikastı sürecinde Amerikan halkının dikkati Moskova’dan gelecek komünizm tehlikesine çekilerek cinayet örtbas edilmiştir. Bu cinayetin işlendiği günden bugüne kadar saklı kalması klasik bir vaka çalışması olabilir. Benzer yalan ortamı CIA’nin kesintisiz ve ölümcül gelişiminde yine Tavistok Enstitüsü tarafından yaratılmıştır. CIA Amerikan halkı veya devleti için değil 300’ler Komitesi için oluşturulmuş bir kurumdur. İran Şahı’nın devrilmesi olayında olduğu gibi CIA 300’ler Komitesi planlarının uygulayıcısıdır. Bu tehlikeli örgüt Amerikan Anayasası ile bağlı değildir ve korkak Kongremizin yeterli cesareti göstererek bu örgütün fonlarını kesmesiyle ancak yok edilebilir. New York Times gazetesinin yaşayan en önemli muhabirlerinden Arthur Krock Amerika Birleşik Devletleri’nde bir gün darbe yaşanacak olursa bunun silahlı kuvvetler değil CIA tarafından gerçekleştirileceğini belirtmektedir. Bu örgüt çok büyük gücü olup kimseye hesap verme mecburiyetinde olmayan bir yapıdır.

Kennedy suikastında Oswald resmen tek katil olarak açıklandığından tarihçi ve gazeteciler ARRB tarafından ortaya çıkarılan delillerin karartılması gerçeğini inceleme ve halka duyurma zahmetine girmemişlerdir.

Araştırmalarım ve gözlemlerim adli tıp raporlarının değiştirildikleri ve kanıta dayanmayan beyanatların verildiklerini kesin şekilde göstermektedirler. Bu dayanaksız beyanatlara en güzel örnek hiçbir patolog ile görüşmeden ve hiçbir adli tıp raporuna dayandırılmadan Gerald Ford’un “tek katil, tek kurşun” tezini doğrulamak için Kennedy’nin boynunun arkasından tek bir mermi ile vurulduğunu belirtir sözleridir. Ford adli tıp uzmanını mıdır? Bu sözleri sarf eden Ford Kennedy’nin boynunun arkasında hiçbir yara görmemiş görgü tanıklarını, o gün Elm Caddesinde ağaçlara çarpan pek çok merminin sesini duyan halkı yok saymaktadır. Böyle iddialı bir açıklamayı Ford kendisine verilen hangi yetkiye dayanarak vermiştir ve Ford’un bu açıklaması neden medya tarafından sorgulanmamıştır?

İşte tüm bu nedenlerle Kennedy suikastının peşini bırakmamamız gerekmektedir. Bu büyük yalan ve onun kara lekesinin Amerikan halkı ve vicdanında kalmasına ve gerçeğin sonsuza kadar saklanmasına izin verilmemelidir.

BÖLÜM 29

Tarihçiler Sınıfta Kalmıştır

Tarihçiler Ford’un beyanatını her zaman gerçek olarak kabul etmişlerdir. Amerikan tarihçileri mesleklerinde sınıfta kalmışlardır. Tarihçiler konuşmaları gereken zamanda susmuşlardır. Tarihçilerin Warren raporundaki anormalliklere duyarsız kalışları Amerikan halkının görmesi gereken gerçeklerin örtülmesine zemin hazırlamıştır. Tarihçiler tarih karşısında kendilerine göre sorumlulukları olmayan gazeteciler ile birlikte hiçbir hakları olmamasına rağmen gerçekleri örtbas etmişlerdir.

Allahtan tüm tarihçiler “suskunluk yasasının” kapsamında değillerdir. Birkaç cesur tarihçi isimlerini ve mesleklerini riske atarak doğruları konuşmaktan kaçınmamıştır. Bunlardan biri Güneydoğu Louisiana Üniversitesi tarih bölümünden Prof. Dr. Michael L. Kurtz’tur. Son yirmi yıldır verdiği suikastlar dersinde Kurtz meslektaşlarının sessizliğini bilimsel makalelerle destekli şekilde protesto etmektedir. Ayrıca Hugh Trevor Roper gibi Kennedy suikastının bir komplo olduğunu derhal gören ve söylemekten çekinmeyen birkaç Avrupalı yazar da vardır. Gerçeği görerek Amerikalı meslektaşlarından farklı olarak Kennedy suikastındaki büyük komployu ispatlamaya çalışan Avrupalı gazeteciler de bulunmaktadır.

Bu gazetecilerden biri Fransa’nın prestijli gazetesi Le Figaro haber şefi Leo Sauvage’dir. Mart 1963 tarihinde yani Warren raporunun yayımlanmasından sadece altı ay sonra Sauvage The Oswald Davası isimli kitabını yayımlamıştır. Avrupa’da çok tutulan bu kitap Amerika’da kabul görmemiştir.

Aslında Sauvage kitabının Amerika’da yayımlanması için New York Times ile bir sözleşme imzalamıştır. Ancak 300’ler Komitesi üst kurulunda bulunan ve New York Times’in sahipleri olan Sulzberger ailesi Warren raporu yayımlandıktan sonra imzaladıkları sözleşmeden geri çekilmişlerdir. İşte bu davranış tarzı McCarthy soruşturması sırasında New York’taki gökdelenlerden yalanlarını gür sesleriyle haykıran Amerikan basın patronlarının gerçek yüzüdür. Basın veya medya Kennedy suikastının Amerikan halkı gözünde İç Savaş gibi tarihin bir dip notu olmasını istemektedir. Ama durum böyle değildir. Bu olayın tarihin sayfalarında bu şekilde yer almasını önleyecek pek çok yanıtlanmamış soru ve çelişki bulunmaktadır.

Amerikan halkı bu oldu bittiye izin vermemelidir. Ulus olarak Amerika Birleşik Devletleri Tek Dünya Devleti - Yeni Dünya Düzeni tezgâhına son hızla ilerlerken Kennedy suikastını unutmamamız gerekmektedir. Halkın dikkatine sunulmayan durum Amerika’daki Yeni Dünya Düzeni tezgâhının tam da genç başkanın ölümü sonrası gündeme getirilmiş olmasıdır. Kennedy’nin ölümü sonrası 300’ler Komitesi diye bilinen ve Amerikan devletinin en üst düzeyine çöreklenmiş gizli paralel yapının lehine çok büyük bir güç kayması yaşanmıştır.

(Kaynak: Deep Politics and the Death of John F. Kennedy, Peter Dale Scott)

Kanadalı bir tarihçi olan Scott’a göre Kennedy’nin tüm görev süresini tamamlaması halinde Amerika Vietnam Savaşı’ndan erkenden çıkacaktır. Hatta Kennedy suikastı sonrası tetiklenen tarihsel gelişim de farklı olacaktır. Örneğin BBaşkan Clinton yıllar sonra seçilemeyecek dolayısı ile Yugoslavya ve Irak savaşları devam etmeyeceklerdir.

(Kaynak: John F. Kennedy and Vietnam, 1999 John Newman)

Gerald Posner Warren raporunun en büyük destekçilerindendir. Bu kişi hakkında gerçekleri Michael Parenti ve Gary I. Aguilar’ın son zamanlarda ortaya koymuşlardır. Konu hakkında bir başka referans kitabı Harry Livingstone tarafından 1995’te yayımlanan Killing Kennedy isimli eserdir. Konu hakkındaki referanslara HSCA baş danışmanı Robert Blakely’in 15-21 Kasım 1993 tarihlerini kapsayan Haftalık Washington Post baskısındaki makalesi, Wisconsin Üniversitesi tarihçilerinden David Wrone’nun Şubat 1995’te Journal of Southern History’de yayımlanan makalesi eklenebilirler.

Oswald’ın Kennedy suikastındaki tek tetikçi olduğu inancı hâlâ yaygın olmakla beraber Dale Scott ve Henry Hurt gibi kişilerce bu inanç çürütülmektedir. Ama “Büyük Yalan” yok olmakta hâlâ direnmektedir. Kennedy suikastında James Jesus Angleton ve kendisine bağlı gizli Karşı Haber Alma, Özel Araştırma gruplarının işlevleri nelerdir? Angleton’un rolü eski Silahlı Kuvvetler İstihbarat görevlisi yazar-tarihçi John Newman tarafından Oswald ve CIA isimli eserde verilmektedir. Bu kitapta Oswald’ın tutarsız bir kişiliği olmadığı gibi Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisinde çalışan çok zeki biri olduğu anlatılmaktadır.

Kennedy cinayeti bugün için çok önemli olup artık her gün yeni “Kennedy Dosyaları” açıklanmaktadır. 300’ler Komitesi’nin hâlâ Amerika’yı yönettiği gerçeği ortadadır ve dolayısı ile suçlular cezadan kaçabilmektedirler. Kennedy suikastı ile gerçekleştirilen “rejim değişikliği” milyonlarca Amerikan vatandaşının gözleri önünde yaşanmıştır. Hâlâ halk bu olayın neden ve kimler tarafından gerçekleştirildiğini bilmemektedir. Bu konuda biraz aydınlatıcı bilgi vereceğimi ümit ediyorum. Tarihçilerin çoğu ya da tarih bilimi, Warren raporu üçkâğıtçılığını oluşturan yüzlerce uyduruk delili araştırarak çürütmeyi reddetmektedir. Burada saklanan gerçeklerin en ufak kısmını ifşa etmemiz bile çok önem taşımaktadır. Kennedy suikastına bakarken aşağıdaki referans noktalarını dikkate almamız gereklidir:

-   John F. Kennedy neden öldürülmüştür ve cinayet neden halkın gözü önünde cereyan etmiştir?

-    Bu cinayette emri kim vermiştir ve katiller kimlerdir?

-   Başarılı bir örtbas operasyonu ile cinayeti planlayanlar ve katiller kaybolup gitmişlerdir.

Bu noktaları elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım. Söylediklerimin bazıları kabul görürken diğerleri göz ardı edileceklerdir. Sizler yani okurlarımdan tek ricam açıklamalarımı önyargısız okumalarıdır.

22 Kasım 1963 tarihinde Amerika’yı derinden sarsan bir olay yaşanmıştır. O uğursuz günde uzmanlarca planlanmış bir cinayet Dallas Dealey Plazada toplanmış binlerce vatandaş ve milyonlarca televizyon seyircisinin gözleri önünde işlendiğinde mermi sesleri tüm dünyada yankılanmıştır.

Suikast iki yıllık titiz bir planlama sonucu ortaya çıkmış ve Amerika’nın en keskin nişancıları olan üç kişilik bir grup tarafından 100 metre menzilli 7.65 kalibrelik Mauser tüfekleriyle gerçekleştirilmiştir. O gün Amerika ve tüm Batı dünyası derin bir travmatik şoka girmiştir. Dealey Plazada cereyan eden kanlı olay kurucularımızın ülkemiz için oluşturdukları rotayı kökten değiştirmiştir. Bu cinayet sonrası Amerikan sosyal yaşamında hâlâ etkileri devam eden ve uyuşturucu kültürünün yerleşmesini sağlayan Vietnam Savaşı hızlanmıştır. Bu savaş hâlâ bu ülkenin siyasi ve ekonomik yaşamını etkilemektedir.

John F. Kennedy neden öldürüldü?

Kennedy ailesinin hikâyesi oldukça iyi bilindiğinden burada tekrar detaylı anlatmaya gerek görmüyorum. Kennedyler İrlandalı isyancılar olarak bilinirler. “Baba Joe” yani John’un babası savaşta Almanya’yı desteklediğini söyledikten sonra Amerika Birleşik Devletleri Londra Büyükelçiliği’nden alınmıştır. 300’ler Komitesi hizmetkârı Roosevelt ve tüm savaşların sorumluları olan uluslararası bankerler “Baba Joe”yu harcamışlardır. Joe Kennedy Londra’dan geri çağrılmıştır ancak kendisine yapılan bu hakareti hiçbir zaman unutmamıştır. Joe Kennedy ve oğulları Roosevelt gibi edilgen bir hizmetkâr olmayı hiçbir zaman kabul etmemişlerdir. Beyaz Saray’a seçildiğinde John F. Kennedy bunun kendi başarısı olduğunu sanmaktadır. Gizli güç genç Kennedy’i ürkütmemek için profilini bu süreçte çok düşük tutmaktadır. Başta nazikçe ancak sonradan tüm şiddetiyle 300’ler Komitesi Kennedy’nin boynuna taktıkları dizginleri kabul etmesini talep etmektedir. Durumu fark eden Kennedy başkanlık üzerindeki tüm vesayeti kaldıracağını haykırmaya başlamıştır.

Kennedy araştırmaları gösterdiği üzere bir İngiliz örgütü olan Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (RIIA)’nın başkanlığı ve Amerika Birleşik Devletleri üzerindeki hegemonyasını fark etmişti. Kennedy ulusları kontrol eden gizli teşkilatlardan nefret etmekteydi ve ait olduğu Katolik Kilisesi ile Masonluk arasındaki düşmanlık çerçevesinde devletin üst düzey pozisyonlarında bulunan Mason sayısı karşısında dehşete düşmüştü. Kennedy büyük Disraeli’nin (Lord Beaconsfield) bir keresinde söylediği “Seçilmiş hükümetler ülkeleri nadiren yönetirler.” sözünü iyi bilmekteydi. Kennedy ayrıca Winston Churchill’in Amerika ve İngiltere arasında özel ilişki bulunduğu şeklindeki sözlerinin de farkındaydı. Başkan bunun “özel ilişkiden” çok “özel kontrol” olduğunu biliyordu.

Kennedy’nin yabancı devletlerin başkanlık üzerindeki kontrolünü kaldırma çabaları özellikle Kruçev, RIIA, CIA ve Beyaz Saray yetkililerince kandırıldığını anladığı Küba Misil Krizi esnasında sertleşti.

Kennedy şöyle kandırılmıştı: Kruçev CIA’nin Amerika için büyük tehdit olarak gösterdiği Ruslarca Küba’ya gizlice yerleştirilen misilleri kaldırmaya razı olmuştu. Aslında bu misiller kısa menzilli ve neredeyse kullanım süreleri dolmuş silahlardı. Buna karşılık Amerika Türkiye’ye yerleştirdiği son model uzun menzilli roket sistemlerini kaldırdı. Yani sonuçta kaybeden Amerika olmuştu.

Kennedy Küba Misil Krizindeki fiyaskonun CIA ve özellikle Henry Kissinger gibi Beyaz Saray yetkililerinin sorumluluğunda olduğunu gördüğünde eşine Kissinger’in Beyaz Saray’a alınmaması için gerekli emirleri verdiğini söylemiştir. Kissinger’in Beyaz Saray’dan atılması 300’ler Komitesi’ne ağır bir darbedir çünkü Kissinger RIIA’nın başkana danışmanlık yapan en önemli adamıdır.

Burada Henry Kissinger’in başkan Nixon’un görevinden alınmasında da büyük rol oynadığını tekrar hatırlatmak isterim. Başkan Kennedy’nin Kissinger’e koyduğu yasak İngiltere ve Amerika arasındaki “özel ilişkideki” iletişimi fena şekilde bozmuştu. Tabii ki buna 300’ler Komitesi’nin oluru yoktur. Kissinger’in RIIA adına kuryelik yaptığını eski Sovyet ajanı Oleg Penkovsky ortaya çıkarmıştır. Beyaz Saray güvenlik amiri MI6 ajanı McGeorge Bundy Başkanla yüz yüze görüşmesi için harcanan tüm çabalara rağmen Penkovsky’i Kennedy’den uzak tutmuştur. Ancak McGeorge Bundy’e karşı çarpışanlar bir yolunu bularak gizli belgeleri Beyaz Saray’a sokarak başkana ulaştırmışlardır. Belgeleri inceleyen Kennedy özellikle Kissinger tarafından nasıl ihanete uğratıldığını ve 300’ler Komitesi’nin ülke üzerindeki kontrolünü açıkça görmüştür. Artık durumdan haberdar olan başkan Güney Vietnam’daki savaşın durdurulması ve Amerikan askerlerinin en kısa sürede geri çekilmeleri konusunda 263 numaralı memorandumu yayımlamıştır.

Kennedy 2 Ekim tarihinde Savunma Bakanı McNamara’dan çok gizli emrini Dışişleri Bakanı ve Genel Kurmay Başkanına duyurmasını talep etmiştir. Emre göre tüm Amerikan askerleri Ekim 1965 itibarı ile Vietnam’dan çekileceklerdir. Bu noktada Kennedy 300’ler Komitesi’ne en can alıcı darbeyi vurmak istemiştir yani Komitenin Federal Rezerv Bankaları kontrolünü kaldırmak istemiştir. Belki aranızdan birileri “Böyle bir kontrol olamaz.” diyebilirler. Bu nedenle vatansever parlamenter ve Temsilciler Meclisi Bankacılık Komitesi Başkanı Louis T. McFadden’in aşağıdaki sözlerini aktarmak isterim:

“4 Mayıs 1933 Perşembe

İngiltere kârını konsolide etmeye başlamıştır. Temmuz 1931 tarihinde Londra’da yapılan 7. Güç Konferansı’nda imzalanan sözleşme ile birlikte Federal Rezerv sistemi Uluslararası Takas Bankası kontrolüne girmiş ve İngiltere Amerika Birleşik Devletleri’nin boynuna taktığı ilmeği sıkmaya başlamıştır...”

McFadden eski sosyalist Ramsey McDonald’ın Federal Rezerv Bankasının yönetimini uluslararası bankerlere bırakmak için Amerika’ya geldiğini ve Amerikan halkının aleyhine nasıl bir suç işlendiğini açıklamaktadır:

“4 Mart öğlen saatlerinde Roosevelt bir eli İncil üstünde olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri Anayasasını koruma ve muhafaza etmek üzerine ant içmiştir. 5 Mart 1933 gece yarısı ise aynı Roosevelt Amerikan halkının mal varlığına el koymuştur. Başkan Federal Rezerv’in altın karşılığı veya altına pariteyle bağlı para basımına son vermiştir. Bu gün Amerikan halkının elinde para niyetine kâğıt parçaları bulunmaktadır. Hazine bu kâğıt parçaları karşılığını altın veya gümüş olarak ödememektedir.”

Bilinmeyen bir şahsın McFadden’in konuşma tutanaklarını gizlice Beyaz Saray’a sızdırması sonucu Kennedy Federal Rezerv sisteminin gözden geçirilmesi için emir erir. Gözden geçirme raporları sonrası Kennedy Amerika Birleşik Devletleri’nde Anayasal paranın basılması için kararname çıkarır.4 Temmuz 1963 tarihli ve 11110 numaralı kararnameye göre Federal Rezerv bankalarınca basılan Federal Rezerv banknotları yerine Hazineden Amerikan Doları basması istenir. Kararnameler kurucularımız tarafından anayasal kabul edilmelerse de hukuka uygun olmaları halinde kanun hükmündedirler. Bu anayasal hüküm nerededeyse tüm başkanlarımız tarafından ihlal edilmiş olup Theodore Roosevelt binden fazla kanun hükmünde kararname imzalamıştır. Kennedy’nin Federal Rezerv sistemini baypas ederek tasfiyeye götürmesi Londra ve Washington’daki hainleri paniğe sürükler çünkü bu durumda 300’ler Komitesi’nin para kaynakları kurutulmaktadır. Hâzineye Amerika Birleşik Devletleri Doları basma görevini veren kanun hükmündeki kararnamenin yayımlanması sonrası 300’ler Komitesi üst düzey bir toplantı düzenleyerek Amerika’yı kontrol etmelerine olanak sağlayan mekanizmaya yapılan bu saldırıyı değerlendirir.

Federal Rezerv sistemini pasifize etme kararı sonrası Kennedy yabancı devlet ve organizasyonların hükümranlıklarına son verecek bir dizi karar alır:

-    55,56 ve 57. Ulusal Güvenlik Aksiyon memorandumları uyarınca CIA’nin çoğu yetkisi Genel Kurmay Başkanlığı’na devredilir. Bu kararlar James Jesus Angleton ve Dulles kardeşleri paniğe sokar.

-    Kennedy Moskova ile Nükleer Denemelerin Yasaklanması Anlaşmasını imzalar ve Sovyetler Birliği ile ilişkilerin geliştirileceği mesajını verir.

-    Kennedy “Soğuk Savaşı” bitirme mesajları vermektedir.

-Büyük petrol firmaları ve uluslararası dev şirketlere avantaj sağlayan vergi yasaları kaldırılırlar.

-    Kennedy Nathan Goldman ve Meyer Lansky’nin Amerika Birleşik Devletlerinden sınır dışı edilmeleri emrini verir. FBI Başkanı J Edgar Hoover’ın gitmesi gereği hakkında söylemlerde bulunur.

Homoseksüelliği herkesçe bilinen Hoover istifa etmeyi kabul etmeyince Başkan Kennedy’nin kardeşi Robert Kennedy bir gün Hoover’ın ofisine zor zapt ettiği bir kurt köpeği ile girerek “Oğlanlardan nefret ediyorum!” diye bağırır. Göründüğü kadarıyla Katolik öğretisi içinde yetişen Kennedy kardeşler Hoover’in özel yaşamından ve erkek arkadaşı Clyde Tolson’dan çok rahatsızdırlar. Washington’daki gizli paralel yapıyı paniğe sokan bir başka olay ise Kennedy’nin devlet sırlarına karşı çıkmasıdır. 27 Nisan 1961 tarihinde bir grup gazeteciye Kennedy şunları söylemiştir:

“Sır açık ve özgür toplamlarda iğrenç bir kavramdır. Biz gizli örgütler, gizli yemin törenleri ve toplantılara kesinlikle karşıyız. Olası tehlikelere karşı gerçeklerin gizlenmelerinin toplamlara yarardan çok zarar verdiklerine azan süre önce karar verdim. ”

Kennedy’e yanıt gelmekte gecikmeyecek ve Başkan halkının gözünün önünde en acımasız şekilde cezalandırılacaktır. İstihbarat kaynaklarım Texas Valisi John Connally’nin katil çetesine ekstra “bonus” sağladığını belirtmektedirler. Belki de bu nedenle Dallas halka açık infaz için ideal yer olarak seçilmiştir.

Connally suikast tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu politikalarını petrol firmaları ve İsrail’e karşı olmakla suçlamakta ve değiştirilmelerini istemektedir.

Şimdi araştırılması gereken konu:

Kennedy suikastından kim sorumludur ve cinayeti kim işlemiştir?

Bu konu yüzlerce kitap, açık oturum ve filmde işlenmiş olup size sunacağım senaryonun gerçeğe en yakını olduğunu düşünmekteyim. İstihbarat kaynaklarına göre 300’ler Komitesi Kennedy’nin başkanlıktan alınmasına karar vermiştir. Kennedy’nin Küba Misil krizinde alevlenen öfkesi, Vietnam Savaşı’na son verme isteği, ulusal para birimi üzerine yayımladığı kararname ve kendisini Beyaz Saray’a çıkaranların sözlerine kulak kendisinin Komite için gerekliliğini ortadan kaldırmıştır. Kennedy’nin para veya seks ile satın alınması da sözkonusu değildir çünkü başkan bu iki şeye fazlasıyla sahiptir. Burada Kennedy’nin 300’ler Komitesi karşısında galip geleceğini özellikle de para kontrolünü ele geçirmeden bunu yapabileceğini düşünmek hayalperestlik olacaktır. Amerikan halkının bilmediği kararname sonrası Amerikan Hazinesinin 4 milyar dolar tutarında yeni Amerikan Doları bastığıdır. Bu yeni paralar dolaşıma konsa Federal Rezerv yani 300’ler Komitesi’nin para kaynakları üzerindeki hegemonyası sona erecektir.

Hz. İsa karanlık güçlere hizmet eden maneviyatları sapık siyasi grupların her milletin başına musallat olduğunu belirtmektedir. Ben de Amerikan tarihinde yaptığım araştırmalar sonucu 300’ler Komitesi denen bu kara örgütün elinde olduğumuzu fark etmiş durumdayım.

Bazı komplo teorisyenleri sadece CFR, Üçlü Komisyon, Bilderberg Grubu, Rhodes Vakfı ve Yuvarlak Masa teşkilatının 300’ler Komitesi denen canavarın icra merkezleri olduğunu savunurlar. Bazıları bu organizasyonun gerçek liderlerinin Masonluk, Kafatası ve Kemikler, Parşömen ve Anahtarlar ya da İlluminati örgütlerinde olduklarını iddia ederler. Konuya yeni giren komplo teorisyenleri ise her şeyi dolayısı ile Kennedy suikastını de Yeni Dünya Düzenine bağlamaktadırlar. Aslında Yeni Dünya Düzeni veya Tek Dünya Devleti kavramları 4000 yıldır varlıklarını sürdürmektedirler. 1917 yılında Komünizmin ortaya çıkmasıyla bu kavramlar iyice açığa çıkmışlardır. Kennedy suikastı ve Nixon skandalı 300’ler Komitesi’nin Amerika’daki acımasız terör gücünü göstererek tüm Amerikalı siyasileri korkutmayı amaçlayan şovlardır.

Kennedy Projesi İngiliz İstihbarat Servisine Verilir?

Başkan Kennedy’nin ortadan kaldırılma işi İngiliz gizli istihbarat servisi MI6 Kuzey Amerika Masası eski şefi Sir William Stephenson’a verilir. Stephenson 1938 yılında Başkan Roosevelt ile Winston Churchill’in temsilcisi olarak görüşen kişidir. 1938 buluşmasında enteresan olan o sırada Churchill’in İngiliz Başbakanı olmayışıdır. Amerika’yı her zaman yönetmiş olan İngiliz hükümdarları dünyayı kanlı bir savaşa sokma hevesindedirler ve o an Churchill Başbakan olarak değil 300’ler Komitesi yöneticisi olarak Stephenson’nu Roosevelt’e gerekli emirleri vermek üzere göndermiştir.

Sözlü emir verme yöntemi Kraliçe I. Elizabeth’e bağlı çalışan ünlü casus Sir Francis Walsingham’dan beri devam eden bir gelenektir. Bu yöntem ileride ortaya çıkabilecek yazışmaları baştan önlemektedir. İngiliz dış politikasının uygulanmasında MI6 casuslarının kullanılmalarına bir başka örnek ise Bolşevik Devrimi’nde Troçki ve Lenin’i sürekli kontrol eden Bruce Lockhart’tır. MI6 halen Kraliçe II. Elizabeth adına dış politika icra etmektedir ve kraliçenin yerine geçecek kişi zamanında da bunu yapmaya devam edecektir.

Kraliyet ailesinin yakın dostu olan Stephenson usta bir casustur ve MI6 içinde Kraliçeye direkt bağlı çalışan elit Özel Operasyonlar Birimini yönetmektedir (SOE -“1001”). Aslında Stephenson’un Roosevelt’e söylediği Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü’nce kavramlaştırılan “Amerika ve İngiltere arasındaki özel ilişkinin” önemidir. Bu özel ilişki devlet veya özel kurumların her düzeyinde hatta resmi gizli belgelerde bile geçerli olacaktır.

“Özel İlişki” kelime anlamından farklı bir anlam taşır ve kendine özgü bir yaşamı vardır. Stephenson Roosevelt’e “Özel İlişkinin” bir parçası olarak Stratejik Servis Ofisini (OSS) Amerikan istihbarat servisi olarak kuracağını söylemiştir. Bu kurum daha sonra CIA adını alacaktır. Stephenson ayrıca bu kurumu idare edeceğini ve olası savaşa karşı hazırlayacağını Roosevelt’e anlatmıştır. Halen CIA bir İngiliz kurumudur ve İngiltere tarafından yönetilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken 1938 yılında gelecekteki büyük değişikliklerin Roosevelt’e aktarılmalarıdır. Stephenson bir yıl sonra çıkacak savaşı önceden bilmektedir. Bu görüşme hiçbir şekilde resmi kayıt altına alınmamış olup Roosevelt’in Amerikan halkını hiç istemediği bir savaşa sürüklemesine zemin hazırlamıştır. Bu görüşme ayrıca İsrail devletinin kurulmasına ve milyonlarca Amerikalının yaşamlarına ve korkunç devlet borçlanmasına neden olacak Kore ve Vietnam savaşlarına da yol açmış, Amerikan halkını tam anlamıyla 300’ler Komitesi’ne bağlı Wall Street, uluslararası bankerlere köle haline getirmiştir.

300’ler Komitesi’ne bağlı bankerler I. ve II. Dünya Savaşı borçlarının hemen ödenmelerine karşı çıkmışlardır. Bu bankerler borç ödemelerinde faiz kazancı için ödemesi ancak 1930’da biten Amerikan İç Savaş borçlarının tasfiyesi takviminde ısrar etmişlerdir. Rothschild’ler İç Savaş borçlanması protokolüne aykırı olarak sözlerinden dönmüşler ve savaş borçlarının gümüş olarak ödenmesini kabul etmeyeceklerini Amerikan makamlarına bildirmişlerdir. Kennedy suikastı için Stephenson OSS zamanında sağ kolu olan ve kendisi gibi Kanada vatandaşı Binbaşı Mortimer Louis Bloomfield’i göreve getirmiştir.

Bloomfield Stephenson tarafından FBI’ın karşı istihbarat bölümü olan 5. Bölümünün başına getirilmiş ve II. Dünya Savaşı sonuna kadar bu mevkide kalmıştır. Hıristiyan olmamasına rağmen Kudüs Düzeni isimli örgüt üyesi ve FBI başkanı J. Edgar Hoover’ın yakın arkadaşıdır. Ne enteresan ki CIA ve FBI’ın 5. Bölümü iki Kanadalı tarafından uzun yıllar yönetilmişlerdir. Daha sonra önemini göreceğimiz şekilde Hoover ve Bloomfield rahip Carl McIntyre ve General John. B. Medaris ile çok yakın dostturlar.

Tüm bunlar 300’ler Komitesi’nin Amerika Birleşik Devletleri iç ve dış siyasetinde elinde bulundurduğu gücü ve kontrolü göstermektedirler. Stephenson ve Bloomfield Özel Operasyonlar Birimi (SOE) ve MI6 çalışanlarıdırlar. Bu kurumun hikâyeleri daha önce orada çalışan Ian Fleming tarafından “James Bond” filmlerine konu olmuştur. Belki Bond filmlerindeki senaryolar kurgudur ancak bu örgüt kurgu değil gerçektir. “Fleming” isminin şahsın kendi ismi mi yoksa MI6 tarafından verilen ikinci ismi mi olduğu hâlâ şüphelidir. İngiliz istihbarat örgütü İngiliz parlamentosuna hesap vermez ve direk olarak monarşi tarafından fonlanır. Dolayısı ile MI6’in başındaki birkaç kişi dışında Stephenson-Bloomfield misyonunu bilen kişi yoktur.

Stephenson ile birlikte çalışan Bloomfield dünya tarihindeki en başarılı suikast ve örtbas etme operasyonunu planlamıştır. Bu başarının arkasında Alman Komünist Willi Munzenberg’in geliştirdiği ve MI6 tarafından Bolşevik Devrimi’nde kullanılan “hücre” yapılanması sistemi bulunmaktadır. Munzenberg birçok tabela firması arkasından operasyon yapma olanağı sağlayan sistemin mucididir.

Winston Churchill gibi ünlü kişilerin temsilciliğini yapan Sir William Stephenson Jamaika’daki Montego Körfezinde bulunan Tryall Sitesinde yaşamaktadır. Stephenson buraya “Tryall Kulübü” demektedir. Zengin İngiliz emeklilerin yaşadığı bu yerde lan Fleming’in ilk “James Bond” filminin çekilmesi tesadüf değildir. Bu yerde yaşayan lan Fleming, Binbaşı Louis Mortimer Bloomfield ve Edward Plunkett Taylor gibi kişilerin istihbarat örgütleri ve gizli operasyonlarla olan ilişkileri de tesadüf değildir. 1940 yılında Toronto’ya MI6 “Özel projeleri” için gönderilen Taylor daha sonra Washington’daki gizli iletişimi sağlamak üzere Churchill’in temsilcisi olarak atanmıştır. Taylor’un görevleri arasında “Tarafsızlık Kanununa” aykırılıktan Amerika için yasal olmayan ancak Lord Beaverbrook (Max Aiken) tarafından üstesinden gelinen İngiltere’ye silah sanayinde kullanılmak üzere yapılan hammadde satışı vardır. Bu işi gizlice becermek için Argus Grup isimli ticari kurum kurulmuştur. Kurum HSBC Bank sahiplerinden Keswick ailesi, Rupert Hambro ve Sir James Goldsmith tarafından finanse edilmiştir. Amerikalıların çoğunluğu hâlâ Amerika’nın Stephenson ve Roosevelt arasında kararlaştırılan “Özel İlişki” çerçevesinde 300’ler Komitesi’nce yönetildiğinin farkında değildir.

1956 Bloomfield Montreal’e gönderilerek gizli operasyonlar için Permanent Industrial Exhibitions (Permindex) isimli firmayı kurar. Bu firma daha sonra New Orleans Dünya Ticaret Merkezinde Clay Shaw tarafından işletilmeye başlanır. Clay göreceğimiz gibi John F. Kennedy cinayetinde önemli rol üstlenecektir. İşin enteresan tarafı Permindex firmasının köklerinin Keswick, Hambro, Jardine Matheson, H.M Rothschild ve Barclays Bank tarafından desteklenen Argus Grup aracılığı ile British East India Company’e dayanmasıdır. Argus Grup daha sonra ismini Hollinger Gruba çevirecektir. Bloomfield çok gizli bir grup olan “1001” üyesidir ve Prens Philip kanalıyla Kraliyet ailesiyle bağlantılıdır.

Böyle bir korkunç güce karşı kim ayakta kalıp mücadele edebilir? 300’ler Komitesi’ni çökertecek tek güç Hıristiyanlık olmasına rağmen son yirmi yıldır zayıflatılan, yolundan çıkarılan, içine ajanların yerleştiği kilise bunu yapacak cesaret, güç ve niyete sahip değildir. Günümüzde Hıristiyanları böyle bir Haçlı Seferine çıkaracak Martin Luther yoktur. Siyasi olarak Senatör “Kavgacı Bob” Follette kalibresinde adam da yetişmemektedir.

Papa II. John Paul buna niyetlendiyse de kendisine Mehmet Ali Ağca tarafından suikast yapılması sonrası geri çekilmeye karar vermiştir. Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı Kennedy’i kurtaracak güçte değildir. Ancak çok kuvvetli ve tam destekli bir lider Olimpos Kurulu karşısında kalabilir. Ancak kaç Amerikalı 300’ler Komitesi’nin varlığından haberdardır? John F. Kennedy’nin halkın içinde vahşice infazı Komite için Tek Dünya Devleti denen feodal sisteme geçişte bir araçtır.

Hıristiyan Rusya’nın yıkılışı hepimiz için bir ders olmalıdır. Tehlikenin ortadan kalktığını veya Rusya’da olanların Amerika’da olmayacağına inanmak tam bir saçmalıktır. Washington’daki düşmanın tüm dış düşmanlardan daha kötü olduğunu görmediğimiz sürece Rusya’da olanlar başımıza gelecektir. Hz. İsa açık konuşan bir kişiydi ve o günkü siyasi yönetici ve bankerler aleyhinde mesajlar vermekteydi. O insanlara onları kurtarmak için gönderildiğini söylüyordu. Hz. İsa gizli teşkilatlar ve okült teokrasi aleyhinde konuşmaya başladığında kendi ölüm emrini imzalamıştı.

Bizim anayasamızı ihlal edenlere ve 180 cinayet ritüeline katıldığını kabul eden canavar Alasteir Crowley tarafından kurulduğundan beri çok yol almış olan Kova Burcu Çağına karşı güç oluşturmamız gerekmektedir. Crowley 300’ler Komitesi’nin büyük rahibi olarak otoritesine karşı gelmekten dolayı Kennedy’nin öldürülmesi emrini veren kişidir. Daha önce belirttiğim gibi Kennedy eşine Kissinger’ı deli olarak nitelediğini ve Beyaz Saray’a girişini yasakladığını söylemiştir. Bu konuşma McGeorge Bundy isimli Beyaz Saray güvenlik amirinin atlatılarak başkana gizli belgelerin ulaştırılmasından sonra gerçekleşmiştir.

Eski KGB ajanı Penkovsky Kennedy’e başta Kissinger olmak üzere danışmanları tarafından Sovyetler hakkında nasıl yanlış yönlendirdiğini ispatlar belgeler sunmuştur. Penkovsky bir aracı kanalıyla başkana Küba Krizinin Dr. Leo Szilzard isimli kişinin kurgusu olduğunu anlatmıştır. Bu adam Stanley Kubrick’in filmi Dr. Strangelove’da aynı isimle canlandırılmıştır. Kennedy’nin bilmediği tüm başkanların kontrol altında oldukları ve tüm bilgilere ulaşma imkânlarının olmadığıdır. Bu gelenek başkan Wilson zamanında kontrolörlüğünü yapan MI6 Kuzey Amerika Masası şefleri Albay House ve Sir William Wiseman ile başlamıştır. Kennedy’nin ölüm emri Kissinger’in Beyaz Saray’dan kovulması, Kennedy’nin Federal Rezervi pasifize etme ve Vietnam’dan çekilme kararları sonrası alınmıştır. Kennedy bunları yaparken Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak kimsenin ona zarar veremeyeceği yanlış inancıyla hareket etmektedir.

Kennedy’i ikna etmek için iki başarısız suikast girişimi gerçekleştirilmiş ancak başkan pes etmemiştir. İkinci başarısız girişimden sonra infaz MI6’ten Stephenson ve yardımcısı Bloomfield’e verilmiştir. İkili Kennedy suikast stratejisini gözden geçirmek üzere Mart 1963’te Jamaika’daki Tryall Sitesine gelir. O andan itibaren Tryall Sitesi Kennedy suikastı operasyon merkezi olur. Bu süreçte siteye Stephenson’un “tatil arkadaşları” dediği pek çok kişi gelip gitmektedir. 1963 yılı Mart ayında pek çok Komite toplantısı düzenlenir. Tryall Sitesine gelenlerden biri de New Orleans Dünya Ticaret merkezi sahibi Albay Clay Shaw’dur. Shaw Malta Şövalyeleri örgütü üyesi ve Hoover ve Bloomfield gibi homoseksüelliği bilinen biridir.

Tryall Sitesine düzenli gelip giden yedi kişi saptanmıştır. Bu adamlar benim deyimimle “suikast komitesi” üyeleridirler. Bunların içinde General Bruce Mederas ve eski McCarthy danışmanı Roy Cohn vardır.

Suikast komitesinin arkasında 300’ler Komitesi’nin sınırsız maddi gücü vardır. Yedi suikast komitesi üyesinin yönetim kurulunda bulunduğu holding İsviçre’de kayıtlı olup Roma, New Orleans, Toronto ve Güney Afrika’da şubeleri bulunmaktadır. Bu holding şirketinin ismi PERMINDEX olup bir ahtapot gibi tüm Avrupa’yı kavramıştır. Centro Mondiale Commercial isimli firma PERMINDEX’in talimatlarıyla Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle’e suikast girişiminde bulunmuştur. Fransa’daki PERMINDEX operasyonları Fransız istihbarat servisi SDECE tarafından MI6 uzantısı olarak deşifre edilince durdurulmuş ve merkez Güney Afrika’ya çekilmiştir. New Orleans Ticaret Merkezinin PERMINDEX yapısı içindeki önemi büyüktür. PERMINDEX ticaret portföyünün büyük bölümü uyuşturucu kaçakçılığına ayrılmıştır. Firma Güney Afrika’da kurduğu düzen içinde uyuşturucu parası ile elmas toplayarak tüm dünyaya satmaktadır. Zaman zaman emniyetin yaptığı uyuşturucu operasyonlarda yakalananlar zavallı taşıyıcılar olup büyük patronlara hiçbir zaman ulaşılmamaktadır. Baştaki patronlar eski Monako Prensi Rainer gibi haklarından fazlaya tamah etmedikleri sürece villalarında, şatolarında lüks yaşamlarını güvenlik içinde sürdürmektedirler. Grimaldi ailesinden gelen Prens Rainer kendisinin dokunulmaz olduğunu düşünerek 300’ler Komitesi’nce iki kere uyarılmasına rağmen kâr payını arttırmıştır.

Uyarıları dikkate almayan prensin eşi eski sinema yıldızı Grace Kelly kaza süsü verilerek öldürülmüştür. Roberto Calvi 300’ler Komitesi’ne uyuşturucu işinde kazık atan bir başka kişi olup Londra’da Mason infazlarına benzer şekilde asılarak öldürülmüştür. İlk bakışta İngiltere’nin Kennedy cinayetine bulaşması akıl almaz gözükse de burada bahsedilen İngiltere sıradan İngiliz vatandaşları değil İngiliz devleti içinde bulunan gizli paralel yapı ve Avrupa Kara Asaletinden gelen kişiler ile onların uluslararası bankaları olarak anlaşılmalıdır. Amerikan tarihi incelendiğinde İngiltere’nin dört Amerikan başkanına düzenlenen suikastlarda başrolü oynadığı görülebilir. Bu başkanlar Lincoln, Garfield, McKinley ve Kennedy’dir. Öldürülen tüm başkanların İngiliz ve Avrupa jeopolitik planlarına aykırı hareket ettikleri ve bu başkanların yerine getirilen kişilerin ise derhal bu Avrupa karşıtı siyaseti değiştirdikleri açıktır.

Lincoln ve Kennedy kendi ölüm emirlerini Amerikan bankacılık sistemindeki yabancı kontrolüne son vermek istediklerinde imzalamışlardır hatta Kennedy daha da öteye giderek Vietnam Savaşı’na son vermeye kalmıştır. Lincoln İç Savaşta Güney ordusu başkomutanı Robert E. Lee’nin teslim olmasından beş gün sonra 14 Nisan 1865 tarihinde Booth tarafından öldürülmüştür. Göründüğü kadarıyla Lincoln Amerikan eyaletleri arasındaki kanlı savaşta görevini yerine getirmiş ancak 300’ler Komitesi’nin Amerikan halkının parasını kontrolüne karşı çıkınca “gereksiz” hale gelmiştir. Lincoln tefecilik faaliyetlerine karşı sıkı kontrol getirmiş ve Amerikan devlet tahvillerinin halka aracı olmadan satılmalarına izin vermiştir. (Eskiden halk ancak Baring Brothers ve Rothschild bankaları aracılığı ile bu tahvilleri alabilmektedir.) Başkan İngiliz “Serbest Ticaret” politikalarını dizginleyerek 300’ler Komitesi’ne büyük maddi zarar vermiştir. Tüm bunlara ek olarak Lincoln British East India Co. yöneticilerinden ünlü ekonomist Adam Smith’in “Serbest Ticaret” prensiplerine karşı gelmiş ve George Washington tarafından konulan “Gümrük Tarifelerini” tekrar uygulamaya koymuştur. Lincoln’un çelik ithalatına koyduğu % 50 vergi başkan ile Baring Brothers ve Rothschild bankaları arasında büyük savaşı başlatmıştır. O verginin konması anından itibaren başkanın öldürülmesi kesinleşmiştir. Lincoln’ün ekonomik siyasetinin mimarı Henry C. Carey düşmanın kimliğini bilmektedir ve 1860 yılındaki seçim konuşmasında şöyle demektedir:

“Onlar (İngilizler) diğer ülkelerdeki sanayileşme ile sürekli siyasi ve ekonomik mücadele içindedirler ve diğer ülkelerde yaşayan insanların sadece tarım ile uğraşmalarını isteyerek onları fukaralaşmaya zorlarlar. ”

Bu British East India Company ve haleflerinin başında gizli Amerikan paralel devleti CFR olacak şekilde Tek Dünya Devleti politikasından başka bir şey değildir.

John F. Kennedy cinayeti British East India Co.’nun Çin afyon ticaretine karşı çıkan herkesi temizlemesi gibi 300’ler Komitesi darbelerine karşı duran her ulusal lideri yok etme siyasetinin bir parçasıdır. Amerikan İç Savaşı’nda İngiltere doğumlu Judah Benjamin James Bulloch (Theodore Roosevelt‘in amcası) ile birlikte Konfederasyon İstihbarat Servisinin başına getirilmiştir. Lincoln‘ün ölümü sonrası Benjamin İngiltere’ye kaçarak İngiliz monarşisine yakın kişilerin korumasına girer. Benjamin’in kaçışı 1870 yılında bu adamla beraber Lincoln’ü kaçırma planları yaptıklarını itiraf eden John Starrat ile bağlantısını sorgulanır hale getirir. Daha önce söylediğim gibi Bulloch Anglofon Teddy Roosevelt’in amcası ve akıl hocasıdır. Teddy Roosevelt’in en önemli görevi ülkeyi kararnameler ile yönetmektir ki süresi içinde kendisi 1000’den fazla kararnameyi imzalamıştır. Teodore Roosevelt başkanlığını İngiliz kontrollerinin emirleri altında bir “Genel Vali” şeklinde geçirmiştir. Benjamin’in ihaneti başkan Garfield’in Dışişleri Bakanı James B. Blaine tarafından şöyle açıklanmaktadır:

“Benjamin İngiliz ticari gücünün bu kıtada kalmasını sağlayacak bir konfederasyon yaratmak için çabalamıştır. Benjamin sonuçta doğduğu ülkeye kaçmıştır. Bu adama Londra’da gösterilen saygı ve onu büyük gösterme çabaları sadece hükümetimize duyulan nefret ve Mr. Benjamin’in başarısız ihanetini örtme çabalarından ibarettirler. ”

Ayrıca unutulmaması gereken şey Tek Dünya Devleti kavramının Kral III. George ve birkaç Avrupa hanedanın ortak ürünü olduğudur. Bu plan Amerikan Devrimi ile suya düşmüştür. Plan iptal edilmemiş ancak masaya yatırılarak yeni değişikliklere uğramış ve tarihte daha uygun bir dönemde uygulanmak üzere rafa kaldırılmıştır. Konfederasyon kanadına iltica eden iki kişi yani Bulloch ve Benjamin’in İngiltere bağlantıları çok kuvvetli olup bu adamların Teddy Roosevelt zamanında büyük rol oynayan Rothschild uluslararası bankacılık örgütünün casusları oldukları açıktır.

Verdiğim açıklamaların Kennedy suikastındaki İngiliz Gizli Servisinin rolünü kafalarında sorular olan okurlarımı aydınlattıklarını umarım. “Islak İşler” genelde özel organizasyonlara verilirler. Kennedy suikastını planlayanların kesin sonucu alacak deneyimleri ve finansal kaynakları vardır. Binbaşı gizli servis kaynaklarından en keskin yedi nişancıyı bulur. Keskin nişancı olmaları dışında bu adamlar gizli servis prosedürleri ve teknikleri konularında eğitimli kişilerdir. Yedi keskin nişancı iki ay boyunca tüfek talimi ve yoğunlaştırılmış eğitim için Pueblo Mexico’da bulunan Hıristiyan misyonuna gönderilirler. Bu misyon FBI Başkanı J. Edgar Hoover ile beraber Amerikan Hıristiyan Kiliseler Kurulunu FBI 5. Bölümü altında kuran rahip Carl McIntyre tarafından yönetilmektedir.

Keskin nişancılara suikastta kullanılmak üzere Alman yapısı Mauser suikast tüfekleri verilir. Oswald Texas Okul Kitapları Deposundan kaçtıktan sonra iki emniyet görevlisi binada arama yapmışlar ve dışarı çıkarken uyanık bir fotoğrafçı tarafından görüntülenmişlerdir. Bu emniyet görevlilerinin ellerindeki tüfeklerin birinin üstünde görünür şekilde “Mauser 7.65. Made in Germany” yazmaktadır.

MacIntyre’ın misyonunda keskin nişancılar Bloomfield tarafından oluşturulan maketlerde suikastın işleneceği Dealey Plaza’ya iyice alışırlar. Tüm eğitimler kanıt bırakmamak üzere en ufak detay hafızalara işlenecek kadar kâğıt kullanılmadan veya kayıt tutulmadan yapılırlar. Ancak suikast timi ölümcül bir hata yapar. Planlayıcılar tek katil diye gösterilecek olan Lee Harvey Oswald’ı vuracak ve yanına Manlicker marka tüfeği bırakarak intihar süsü verecek artçı timin hızını iyi ayarlayamamışlardır.

Oswald’ın başkanı vurduktan sonra intihar etmesi kuşkusuz mükemmel bir plandır. Bu böyle gerçekleşse Amerikan halkının kafasında Oswald’ın “tek katil” olduğu konusunda zerre şüphe doğmayacaktır. Suikastı planlayanların hesap edemediği bir başka şey ise tahminen Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisine çalışan ve çok zeki olan Oswald’ın durumu kavrayıp hızla olay yerinden uzaklaşması olmuştur.

Şu anda devlet sırrı olarak mühür altında tutulan otopsi raporları bugün açıklansa Kennedy’i öldüren mermilerin II. Dünya Savaşı’ndan kalma İtalyan yapımı Manlicher marka silahtan çıkmadığı görülecektir. Başkan Kennedy’n kafatasının arkasını parçalayan dum dum kurşunu Mauser tüfekten çıkmıştır. Dealey Plaza’daki korkunç cinayet sonrası örtbas için derhal Warren Komisyonu kurulmuştur. Warren Komisyonu 300’ler Komitesi’nin PERMINDEX ile bağlantılı çalışan United Brands Fruit Company yöneticisi Max Fisher kontrolündedir. Fisher’in üyelere verdiği yalan bilgiler karşısında Warren Komisyonunun gerçeği istese bile ortaya çıkaramayacağı açıktır.

Pueblo’daki misyona gönderilen yedi keskin nişancıdan sadece üçü suikast için seçilir diğerleri ise suikast sonrası Oswald’ı öldürecek ve polisi durduracak artçı takıma ayrılırlar. Silahlar ve lojistikten biraz anlayan bir kişi bile Oswald’ın Kennedy’i bu şekilde öldüremeyeceğini bilir. Her şeyden önce Oswald böyle bir suikastı gerçekleştirecek kadar soğukkanlı değildir. Örneğin SAS keskin nişancıları ilk başta çok zorlu bir taramadan geçirilerek seçilirler ve daha sonra da çok uzun süreli eğitim ve koşullama sürecinden geçerler. Oswald’ın böyle bir taramadan geçme şansı yoktur. O kadar ki Oswald’ın attığı mermi ile başkan Kennedy’in öldürülmesi son yüzyılın en büyük şans eseri olmalıdır.

Ayrıca Oswald’ın fotoğraflandığı anda elinde bulunan silahın hareket eden hedefleri vurma yeteneği yoktur. Tüm bunların ötesinde açılan ateş Kennedy konvoyunun önündeki üst geçit ve caddedeki lagarların bulunduğu yönden gelmektedir. Okul Kitapları Deposundan açılan ateş yoktur zaten konvoy cinayet anından önce bu binayı oldukça geçmiş durumdadır. Zaten Kennedy konvoyun arkasından açılan bir ateş sonrası öldürülse merminin kafasının arkasından girerek önünden çıkması gereklidir halbuki durum bunun tam tersidir. Bu durumu otopsi fotoğraflarında gizlemek için Kennedy’nin kafatası tamamen açılmış ve beyni araştırma için çıkartılmıştır.

Emniyet güçlerince yazılan tüm raporlarda Oswald’ın binayı terk etmek gibi bir niyetinin olmadığı ve şahsın ateş edildiği söylenen katta bulunmadığı belirtilmektedir. Ateş açıldığında Oswald alt kattaki kola makinesinin yanındadır ve bu bilgi pek çok tanık tarafından doğrulanmıştır. Tahminen Oswald ateş sesi karşısında şaşırmış sonra tuzağa düşürüldüğünü anlayarak artçı tim gelmeden kaçmıştır. Bundan sonrası günümüz tarihinde benzeri görülmeyecek kadar büyük bir örtbas operasyonudur. Böyle bir operasyonu ancak pek çok istihbarat örgütünü birden kontrol eden bir üst yapı gerçekleştirebilir. Ortadan kaldırılacağını anlayan Oswald halk ve gazetecilerin paniği içindeki caddeye çıkar ve kaldığı eve doğru gider. Eve geldiğinde Dallas Polisi üniforması giyen ancak kendisinin CIA toplantılarından Tippet diye tanıdığı adamı motosikletle beklerken görür. Oswald Tippit’in neden orada olduğunu ve kendisini öldüreceğini anlar. Oswald anında 38 kalibrelik silahını çeker ve Tippit’i öldürür.

Şimdi PERMINDEX’e biraz geri dönelim. Fransa Cumhurbaşkanı General Charles De Gaulle’e yapılan birkaç başarısız suikast girişimi sonrası Fransız istihbaratı SDEC girişimlerin arkasında PERMINDEX’in olduğunu ve PERMINDEX’in bu girişimleri finanse ettiğini kanıtlar. Böyle önemli bir haberin New York Times, Washington Post, Los Angeles Times ve diğer önemli basın organlarında manşetten verilmesi gerekir. Ancak hiçbir basın kuruluşu bu haberleri vermez ve PERMINDEX bugüne kadar yoğun bir sis tabakası ardına saklanır.

Enteresan şekilde görmemezlikten gelinen bir başka şey de Tryall Sitesine ziyaretlerini daha önceden gördüğümüz Binbaşı Bloomfield’in PERMINDEX’in CEO’su oluşudur. Bloomfield istihbarat çevrelerinde iyi tanınan bir subaydır ve Sir William Stephenson’un MI6 operasyonlarına katılmıştır. Bloomfield daha sonra J. Edgar Hoover’a direkt bağlı olarak FBI 5. Şube Karşı Haber alma Servisinde görev almıştır.

İstihbarat raporlarına göre homoseksüel olan Bloomfield ile Hoover ilk günden itibaren cinsellik yaşamaya başlamışlardır. II. Dünya Savaşı sonrası Bloomfield Montreal’e dönerek ünlü Philips & Vineberg hukuk firmasında çalışmaya başlar. Bronfman ailesi bu firmanın en önemli müşterilerindendir. Firmasındaki önemli pozisyonu nedeni ile Bloomfield İsviçreli bankacılık devi Credite Suisse’in yönetim kuruluna atanır. 1952 yılında İngiliz aristokrasisi adına bilgi toplamakla ünlü Uluslararası Hukuk Cemiyeti yönetim kuruluna atanan Bloomfield her zaman FBI 5. Şubeye eleman toplayan kişi pozisyonunu korur. 1945 yılında İngiliz Kraliyet ailesi Stephenson’u tüm istihbarat örgütlerinin toplanacağı bir şemsiye kurum oluşturarak monarşinin dünya üstündeki yatırımlarının korunması görevini verir. Bu talimat karşısında Stephenson Panama’ya giderek “The British American Canadian Corporation” isimli firmayı kurar.

Firmanın yönetim kurulunda Sir Max Aiken (Lord Beaverbrook’un oğlu), Sir Brian Mountain (Eagle Star Sigorta Başkanı), David Ogilvy, Sir Rex Benson, Albay Louis Frank, John Peppe ve Edmund Safra gibi isimler vardır. Altın işinde olan Safra dışındaki tüm kurul üyeleri İngiliz istihbarat servisleriyle bağlantılıdırlar. Panama’daki kuruluş tarihinden birkaç ay sonra firmanın ismi “Dünya Ticaret Firması”na çevrilir ve New York’ta ofis açılır. Ancak Panama Ofisi de açık kalmaya devam eder. Tryall emlak yatırımını Jamaika’da gerçekleştiren Stephenson firmanın güvenlik açısından Panama’da kalmasını tercih etmektedir.

Yeni firma Clay Shaw’un New Orleans’ta bulunan Dünya Ticaret Merkezi isimli firmasıyla çok yakın çalışmaktadır. 1956 yılında Binbaşı Mortimer Bloomfield, Permanent Industrial Expositions Incorporated (PERMINDEX) isimli bir başka yeni firma kurar. Bu noktada Dünya Ticaret Firması lağvedilir ve Dünya Ticaret Merkezi ile PERMINDEX firmaları birleşirler. Kennedy suikastı tarihinde Bloomfield hâlâ FBI 5. Şube’de çalışmaktadır. Amerika’da oturma izni bile bulunmayan bir yabancı nasıl olur da FBI’da böyle önemli bir pozisyonda çalışabilir? Nasıl olur da Kongreden bir kişi bile “Orda neler oluyor?” diye sormaz? Ve neden böyle önemli bir konu Amerikan halkına yansıtılmaz? İşin aslı Bloomfield’in dünyadaki hükümetlere yerleştirdiği “Truva Atları” sayesinde istediği her şeyi yaptırabilen 300’ler Komitesi üyesi oluşudur. Güney Afrika Cumhuriyeti Başbakanı Henrik Verwoerd, İran şahı Nikaragua başkanı Somoza hatta Papa II. John Paul bile aynı yöntemle başa getirilmiş kişilerdir.

FBI ajanı Bloomfield New Orleans’ta CFR, Milner Grup ve Yuvarlak Masa teşkilatının koruması altında faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Bloomfield’in ortakları Max Fisher, Roy Cohn (senatör McCarthy’nin eski danışmanı) ve Orgeneral Bruce Medaris’tir. Bu isimler Bloomfield’in kalibresini göstermeye yeter ve artar.

Medaris suikasttaki görevi Kennedy öldürüldükten sonra keskin nişancıları Dealey Plazadan kaçırmaktır. Ulusal Havacılık ve Uzay Çalışmaları Yönetim Merkezinin (NASA) güvenlik birimi Alabama Mussel Shoals Redstone tersanelerinde bulunan Savunma Teknolojileri Güvenlik karargâhı ve Medaris’in çalıştığı Ohio Columbus’taki East Broad Street’te bulunmaktadır. PERMINDEX Kennedy suikastında 300’ler Komitesi adına oynadığı büyük rol düşünüldüğünde Tryall Sitesindeki suikast komitesi toplantısına katılanların isimlerinin verilmesi yararlı olacaktır diye düşünüyorum:

Huıs S »İşınlan

Man Fisher

Edçir Bronfman

Lemis Dreyfurs

Roy C o En

Emest [srael Japheth

Kont Samuel

Bruce Medanı

Clay Shau Morum er LDLÛS

Bloomfield.

Başkan Wilson döneminde MI6 Kuzey Amerika Masası şefi Sir William Wiseman yönetiminde çalışan Stephenson’un referansları çok güçlüdür. Wilson’un İngiliz kontrolörü Wiseman ayrıca başkanın en yakın danışmanı Albay Mandel House’ı da kontrol altında tutmaktadır. House ile Wiseman aynı binada yaşamaktadır ve aralarında birbirleriyle ve Beyaz Saray ile her an görüşebilecekleri kırmızı telefon hattı bulunmaktadır.

İngiliz istihbaratının Lincoln, Garfield ve McKinley suikastlarıyla olan bağlantısı bilinmektedir. New Orleans’taki FBI merkezinden operasyonu yöneten Bloomfield Jerry Brooks Gatlin, David Ferrie ve Guy Bannister isimli adamları da yanına almıştır. Bu üç kişi Kennedy suikastından kısa süre sonra şüpheli şekilde ölürler. Bannister’in odası ölümünden birkaç dakika sonra FBI tarafından basılır ve bazı dosyalarına el koyulur. Bu dosyalar kaybolur ve FBI’a yaptığı bu hukuksuz işlemden dolayı hiçbir dava açılmaz. Gatlin Porto Riko San Juan’daki bir otelin altıncı katından düşerek ölür. Gatlin ve Bannister’ın görevleri suikast komitesi için bitmiştir ve bu adamların ileride zorla veya büyük paralar karşılığı konuşmaları riski büyük tehlike oluşturmaktadır. Bu iki adam tam New Orleans Bölge Savcısı Jim Garrison onları yakalamak üzereyken ölürler. Garrison Kennedy suikastını en azından Clay Shaw’la bağdaştıracak kadar çözmek üzeredir. Clay’in baş şahidi Baton Rouge’lu Perry Raymond Russo kaybolmasından bir gün sonra büyük jüri önünde ifade verecektir. Büyük jüri Garrison tarafından Russo’nun Kennedy suikastında Shaw bağlantısı hakkında ifadesini almak üzere göreve çağrılmıştır.

Bu konuyu araştırırken konuştuğum uzmanlar Russo’nun büyük jüri önünde konuşması halinde Warren Raporu’nun çöpe atılacağını belirtmişlerdir. Russo Kennedy cinayetinde “Büyük” bir gücün rol oynadığını gösterecek kadar bilgilidir. Zaten Russo Garrison’un baş dedektifi Paris Flammond’a daha önceden Kennedy suikastında Shaw, Ferrie, Bannister, Gatlin ve “Oswald” (bir FBI ajanının kullandığı takma isim, gerçek Oswald değil) bağlantılarını net şekilde anlatmıştır. Şu bir gerçek ki eğer Garrison 300’ler Komitesi’nin öfke ve gazabına uğramasa ortaya çıkacak gerçekler dünyayı yerinden sarsacak niteliktedirler.

Savcı Garrison soruşturmasına gerçek Oswald’ın Küba lehine bildiri dağıtmaktan tutuklanması olayını ele alarak başlar. Oswald’a New Orleans’lı avukat Dean Andrews’un ismi kendini “Clay Bernard” diye tanıtan bir kişi tarafından verilmiştir. Çoğunlukla olduğu gibi takma isimlerdeki ilk isim bu vakada da doğru olandır. Bu isim sayesinde Garrison New Orleans Dünya Ticaret Merkezi sahibi PERMINDEX yönetim kurulu üyesi Clay Shaw ismine ulaşır. Dedektifler 1963 yaz aylarında Shaw, Bannister ve Ferrie’nin sıkça buluştukları 544 Camp Street adresine odaklanırlar. Bu adres daha önce FBI Chicago bürosunda çalışan özel dedektif Guy Bannister’e aittir. Bu adresi sık ziyaret eden “Oswald” karanlık biri olarak tanınır. Bannister’in özel sekreteri Delphine Roberts ifadesinde Oswald’ı “Sürgündeki Kübalılar” grubundan biri olarak tanımlamıştır. Rusya’ya zamanında iltica ettiği söylenen Oswald ört basçı grup tarafından karanlık, içe dönük, Kennedy kardeşleri kıskanan tam bir başarısızlık hikâyesidir. Suikast sonrası basın Oswald’ı “Şeytan”, “Kudurmuş Adam” olarak linçe kalkışmıştır. Gerçi Amerika tarihinde hükümetler ne zaman yasadışı işlere girişseler veya yabancı bir ülkeyi işgale kalkışsalar ortalık “şeytan” ve “canavarlarla” doldurulur.

Yakın tarihte Kayzer Wilhelm II, Hitler, Diem kardeşler, Slobodan Milosevic, Dr. Verwoerd, Kim Dai Jung ve Saddam Hüseyin bu canavarlardan bazılarıdırlar. Diğer taraftan da Amerika kendine uyan Stalin gibi canavarlarla işbirliği yapmaktan kaçınmaz. Oswald korkunç bir adam olarak etiketlendi ve en kötü özellikler kendisine yapıştırıldı.

Warren Komisyonu’na göre Oswald halkın dikkatini “Komplocular ve onların uşakları kimlerdir?” sorusundan çekmek için ideal bir kişidir. Oswald iki nedenle ideal aday olmaktadır: (1) Bu adamın tek katil diye yutturulması kolaydır (2) Halk böyle bir günah keçisinin yakalanmasıyla tatmin olacak haldedir.

Tavistock bilim adamları bir kişinin halkın “canavar” adam tanımına uyması için kolayca tanınabilir özellikleri olması gerektiğini keşfetmişlerdir. Bu rol için Oswald biçilmiş kaftandır. Halkın Oswald’ı suikastçı olarak algılaması resmi tarihçi William Manchester tarafından desteklenmiştir. Güya tarafsız olan bu tarihçi yöneticilerine kendini sevdirebilmek için Oswald’a mesnetsiz ithamlarda bulunmuş hatta bir keresinde onun vücut yapısını “gelincik” isimli hayvanla kıyaslayacak kadar ileriye gitmiştir. Bu süreçte Oswald’a hiçbir tıbbi kanıt göstermeden “ileri seviye paranoya” teşhisi koyan Dr. Lewis Robbins’e karşı tek görüş ortaya sürülmemiştir. Tam tersine bu adamın teşhisi Warren Komisyonunda sorgulanmaksızın kabul görmüştür.

Yaşamının bir kısmını yetiştirme yurdunda geçiren Oswald 118 IQ’ya sahip akıllı bir kişi olarak bilinmektedir. Oswald donanmaya 17 yaşında kabul edilir ve gösterdiği olağanüstü uyum sayesinde Japonya’ya ileri düzey radyo iletişimi eğitimi almak üzere gönderilir. İki yıllık eğitim sonrası Oswald radar operatörü diploması alarak Japonya Asugi U2 üssüne atanır. Özel lisan dersleri alan Oswald İspanyolca ve Rusçayı akıcı seviyede konuşabilmektedir. Üstleri tarafından düzenli, düzgün ve efendi bir kişi olarak tanımlanan Oswald 1959 yılında üst düzey U2 operasyonları için seçilenlerdendir. Bundan sonrası istihbarat raporlarında net olarak verilmemekle beraber Oswald’ın bu süreçte CIA’ya katıldığı bilinmektedir. 20 Eylül 1959 tarihinde Oswald Finlandiya üzerinden Sovyetler Birliği’ne girer. Bu kişi CIA ajanı olmasa o günlerin koşulları içinde FBI tarafından uzun sorgulardan geçmeksizin Sovyetler Birliği’ne gitme izni alması olanaksızdır. Ayrıca Oswald bu seyahati için gerekli parayı nereden temin etmiştir? Oswald’ın bir Amerikan vatandaşı olarak Sovyetler Birliği’nde iş bulma şansı sıfırdır.

Warren Komisyonu’nun Oswald hakkında tüm bilgilere sahip olması gereklidir. Dolayısı ile rapor dikkatle okunmalıdır. Rapora göre Oswald beş parasız komünizme sürüklenmiş ve Marksizm için Amerikan vatandaşlığını bırakmayı göze almış bir kişidir. Warren Komisyon raporunda Oswald’ın SSCB’de nasıl bu kadar hızlı iş bulduğunun açıklaması yoktur.

Rus gizli servisi GRU dünyadaki en iyi istihbarat servislerinden biridir. Dolayısı ile bu kurumun Oswald’ın kimliğini, Japonya’da ne yaptığını ve bu kadar iyi Rusça konuşmayı nerede öğrendiğini bildiği açıktır. Tüm bunlara rağmen GRU Oswald’a bulaşmaz ve bu şahıs Minsk şehrindeki bir fabrikada elektrikçi olarak iş bulur.

GRU adına büyük bir hata gibi gözüken yukarıda anlatılanlar aslında büyük istihbarat servislerinin önemli tekniklerinden olan yabancı ajanları hissettirilmeden gözetim altında tutulması yöntemine örnek teşkil etmektedir. Yine istihbarat servislerince kullanılan bir yöntem çerçevesinde Oswald tesadüf eseri genç ve çekici bir kadınla tanışır. Tabii ki bu da tesadüf değildir. Bu hanım aynı fabrikada eczacı olarak çalışan KGB ajanı Marina Nikolaevna Prusakova’dır. İki genç birbirlerine âşık olurlar ve evlenirler.

1962 yılında Marina ve Lee Harvey Oswald Amerika Birleşik Devletleri’ne dönüş yaparlar. Marina’nın SSCB’den çıkışına neden ve nasıl izin verildiği bilinmemektedir. O dönemde Sovyet vatandaşlarının görev dışı olarak yurtdışına çıkmaları yasaktır. Komünist mülteci olarak ülkesinden daha önce kaçan eski donanma mensubu Oswald ve karısı Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisi tarafından hiç sorgulanmadan Amerika’ya giriş yapabilmişlerdir.

Daha da ilginç olan şey J. Edgar Hoover tarafından Oswald gibi şüphelileri de kapsayacak hale getirilen FBI Güvenlik Endeksi’nde Oswald’ın isminin bulunmamasıdır. 1962 yılında Hoover Oswald ve karısı için yeni bir dosya açar ve sürekli gözetim altında tutulmalarını ister. CIA’de çalışan Oswald, Dallas’ta CIA adına kurulu ve önemli dokümanların taklitlerinin yapıldığı belge üretim merkezinde işbaşı yapar. Oswald’ın burada yaptığı işin niteliği tarafsız tarihçi Manchester tarafından çizilen “kişilik bozukluğu olup cinayet işleyecek boyutta şiddet kapasitesinde, saldırgan, aptal ve gelincik gibi bir görünüme sahip” kişilerce yapılacak gibi değildir.

26 Haziran 1962 tarihinde “aptallık abidesi” Oswald’a FBI ajanları Carter ve Fain Forth Worth’teki komünist gruplara FBI adına sızması için iş teklifi yaparlar. Oswald görevi kabul eder ve büyük bir başarı ile tamamlar. 1963 yılında Oswald’ın eşi Marina ile birlikte New Orleans’a defalarca gittiği görülür. Nisan 1963 tarihinde Oswald’a New Orleans’a yerleşerek oradaki komünist gruplara sızma görevi verilir. Yani Haziran 1962 tarihinden itibaren “aptallık abidesi” Oswald CIA ve FBI için çalışmaktadır. Bu önemli ayrıntıların William Manchester ve Warren Komisyonu’nca atlandıkları açıktır. Acaba tarihçi Manchester ve Warren Komisyonu daha başka hangi delilleri göz ardı etmiştir?

New Orleans’ta Oswald SSCB’ye iltica etmeden tanıdığı Ferrie ile buluşur. Ferrie’nin grubu içinde Bannister, Ward ve General Edwin Walker’la bağlantılı bazı kişiler vardır. Bu kişiler Oswald’ı Clay Shaw ile tanıştırırlar. Bu tanıştırmanın amacı FBI’ın Oswald’ın Kennedy suikastına uygun bir günah keçisi olup olmadığının tespitidir. Bu tanışma toplantısı Başkan Kennedy’nin SSCB ile barış süreci başlatacağını ve nükleer silahların denemelerinin yasaklanmasını içeren anlaşmayı imzalayacağını söylemesi üzerine 31 Temmuz 1963 tarihinde “acil” olarak gerçekleştirilir. Çeşitli kaynaklara göre Ferrie ve Shaw Oswald’a Kennedy-Kremlin yakınlaşmasını önlemek amacıyla anti- komünist bir grup kuracaklarını söylerler. Bu grubun içinde Oswald New Orleans sokaklarında Castro lehtarı bildiri dağıtırken polisçe yakalanır. FBI ajanı John L. Quigley sayesinde Oswald kısa sürede serbest bırakılır. Oswald 3 Haziran tarihinde Houston’a Kennedy aleyhtarı propaganda yapmak üzere yerleşir.

Tüm bu seyahat ve hareketler Ulusal Arşivlerdeki CD 698: Oswald’ın Seyahatleri ve Faaliyetleri isimli kayıtlarda mevcuttur. General Walker emrindeki gönüllüler artık Oswald’ı günah keçisi haline getirecek delilleri üretmeye başlamışlardır. Önce Manlicher marka tüfeğin posta yoluyla alımı yapılır sonra fotomontaj tekniği ile Oswald’ın bu tüfek ile atış yaparken çekilmiş resimleri hazırlanırlar. Ajanlar Kennedy suikastı sonrası Oswald’dan kurtulma planlarını detaylı şekilde hazırlamışlardır. 7-10 Ekim tarihleri arası Pueblo’dan yedi keskin nişancı Dallas’a varırlar. Oswald Dallas’a geldiğinde FBI tarafından bilinmektedir. Özel ajan James P. Hosty Oswald ile teması sağlayarak ondan bölgedeki vatan hainleri ile gelecek bilgileri toplamakla görevlendirilmiştir. Oswald’ın Hoover için çalışan paralı bir muhbir olup olmadığı bilinmemektedir.

16 Ekim tarihinde Oswald Texas Okul Kitapları Deposunda saati 1.25 dolar yevmiye ile çalışmaya başlar. Oswald gibi Rusça ve İspanyolcayı akıcı şekilde konuşan birinin Dallas gibi bir yerde böyle düşük ücretli bir işi neden kabul ettiğini araştırmalarımda bulamadım. Ayrıca Oswald gibi radyo, radar ve elektronik üzerinde deneyimli birinin kitap deposunda iş araması tuhaftır. Oswald’ın bu kitap deposuna CIA veya FBI tarafından düzenlenecek Kennedy suikastında rol almak üzere girdiği bellidir. 1967 itibarıyla Kennedy suikastına bulaşmış Ferrie, Bannister, Ward, Tippit, Ruby ve pek çok CIA bağlantılı kişi ortadan kaldırılmışlardır. Bu adamların hepsi gizemli ve bazen korkunç şekillerde ölmüşlerdir. Bunlardan biri Ruby’nin yakın arkadaşı Rose Cheramie’dir. 17 Mayıs tarihinde Ruby için Miami’ye giderken Rose Louisiana eyaleti Eunice şehrinde büyük bir trafik kazası geçirir. (Bazıları Rose’un giden bir araçtan Ruby’nin iki adamı tarafından atıldığını iddia etmektedirler.)

Kaza sonrası komaya giren Cheramie ambulans ile Jackson’daki East Louisiana Hastanesine getirilir. 19 Kasım tarihinde komadan çıkan kadın doktorlara başkan Kennedy’nin 22 Kasım tarihinde öldürüleceğini söyler. Öbür gün Chermaine aynı şeyi iki hemşire ve bir doktora söylediğinde kendisine sakinleştirici iğne yapılır. Cheramie iyileştikten sonra Texas’a döner ancak burada bir aracın kendisine çarpması sonucu yaşamını kaybeder. Bu aracı kullanan kişi hiçbir zaman bulunamaz. Bir başka tuhaf olay Kasım 1963’te gerçekleşir. Bu tarihte Oswald öfkeli şekilde Özel ajan Hosty’nin Dallas ofisine gelerek ajanla görüşmek ister. FBI’a göre Oswald’a ajanın ofis dışında olduğu söylenir. Ofisi terk etmeden önce Oswald Hosty bir not yazarak eşinin tacizine son verilmesini talep eder. FBI böyle derken başka kaynaklarda bu olay Oswald’ın aslında notu Hoover’a yazdığı ve gerçekleşecek Kennedy suikastını detaylı tarif ettiği şeklinde geçmektedir.

Oswald’ın Japonya’daki U2 projesinde şifreleme ve şifre çözme uzmanı olacak kadar zeki biri olduğunu düşündüğümüzde şahsın Kasım ayı içinde suikast hakkında bazı şüphelerinin olduğu açıktır. Tüm bunların ışığında kim Oswald’ı suikastın tek planlayıcı ve uygulayıcısı olarak düşünebilir? Oswald New Orleans günlerinden beri FBI’ca tanınan biri olarak böyle bir işi tek başına becerebilir mi? Kennedy’i öldürmeyi planlayan Oswald’ın cinayet önce Dallas FBI bürosunda olay çıkartması mantıklı mıdır?

Tabii ki en geri zekâlı suikastçı bile cinayetten önce dikkatleri üzerine toplayacak böyle bir şey yapmayacaktır. Ayrıca Dallas FBI Bürosundaki olaydan sonra Oswald’ın Hoover’a telgraf ile Kennedy suikastını bildirdiği bilinmektedir. Bir suikastçının bunu yapması kadar aptalca bir şey olabilir mi? Belli ki Oswald bu tezgâh içinde kendini korumaya almaya çalışmaktadır. Telgraf ve FBI bürosunda yazılan not ortadan kaldırılmışlardır. Oswald Dallas Polisinin gözetimindeyken Jack Ruby tarafından vurularak öldürülmüştür. FBI Houston Bürosu şefi H. Gordon Shanklin Hosty arayarak kendi ofisine çağırmış ve 9 Kasım tarihinde Oswald’ın yazdığı notu imha etmesini söylemiştir. Oswald’ın yakalanışı sonrası Hosty’nin yazdığı notlar da imha edilmişlerdir.

Daha sonra Hoover Hosty’i, Oswald’ı gözetim altında tutamamaktan suçlamış ve görevden almıştır. Kansas Eyaleti Polisinde çalışmaya başlayan Hosty 1975 yılında bir gazeteciye olan bitenleri anlatmıştır. Gazete haberi sonrası Kaliforniya temsilcisi Don Edwards Temsilciler Meclisi Adalet Komitesi’nden Hosty’nin Oswald ile ve Oswald’ın Hoover ile ilişkilerini sorgulamasını istemiştir. Ancak daha soruşturma başlamadan Hoover ölmüş (kimilerine göre öldürülmüş) ve elinde tuttuğu tüm FBI dosyaları yok edilmişlerdir. Aynı şey New Orleans’taki David Ferrie’nin evinde de yaşanmıştır. Eve giren kimliği belirsiz kişiler suikast ile ilgili olabilecek her şeyi alarak kaçmışlardır. Bölge savcısı Garrison’un dedektifleri Clay Shaw’u Kennedy suikastı ile ilişkilendirecek kanıt arama işini hızlandırırlarken komplocular da önlemlerini almaktadırlar. Savcı Garrison daha tutuklama emri çıkaramadan Shaw, Bannister, Oswald ve Ferrie öldürülürler. Garrison’un dedektifleri Jack Ruby’nin (gerçek ismi Jack Rubenstein) FBI’ın Chicago’da kullandığı bir muhbir olduğunu ve Bannister’ca yakından tanındığını tespit ederler. Ferrie’in ölümü resmi kayıtlara “intihar” diye geçer. Yani Shaw aleyhine konuşacak tüm önemli tanıklar ortadan kaldırılırlar. Ama savcı Garrison olayın peşini bırakmaz.

Jürinin seçimi sonrası 6 Şubat 1966 tarihinde Clay Shaw davası başlar. Savcı Garrison’un “Clay Bernard” isimli kişinin gerçekte Clay Shaw olduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Önemli tanıklardan Perry Russo Shaw ve Ferrie’nin Kennedy suikast planlarını konuşurken duyduğunu mahkemede söyler. Bölge Savcısı en önemli delillerden olan Clay’in tutuklanma tutanağını mahkemeye sunmak istemesi ve Clay’i tutuklayan polis Habighorst’u tanık makamına çağırması Hâkim Edward Haggerty tarafından reddedilir. Hâkim Haggerty’nin hangi yasal nedenlerle bunlara izin vermediği hâlâ bilinmemektedir. Hâkim Haggerty ölmeden önce WLAE TV muhabiri Stephen Tyler’a Shaw’un mahkemede yalan söylediğinden emin olduğunu söylemiştir. Haggerty şöyle demiştir, “Shaw mahkemede tamamen yalan konuştu ve jüriyi kandırdı.” Haggerty eğer polis memuru Habighorst’a tanık olma izni verse memurun jüriye tutuklama anında Shaw’a takma isim kullanıp kullanmadığını sorduğunu ve Shaw’un bu soruya “Evet, Clay Bernard” diye yanıt verdiğini söyleyeceğini anlatmıştır. Ve tüm bunlar dava dosyasına Haggerty’nin alınmasına izin vermediği tutuklama tutanağında kayıt altına alınmıştır. Tanık kürsüsünde Ferrie’nin öldüğünü bilen Shaw Ferrie ile asla karşılaşmadığını söylemiştir.

Clay Shaw davası sanığın 1 Mart 1969 tarihinde beraat etmesiyle sonuçlanır. Karar karşısında şok olan Garrison olayın peşini yine bırakmaz ve bu sefer de Clay Shaw’u yalancı tanıklıktan dolayı tutuklar. Bölge savcısının amacı Shaw’u tekrardan kürsüye çıkararak kamuoyunun PERMINDEX yöneticisi bu adamın usturupsuz yaşam detaylarını öğrenmesini sağlamaktır.

Polis Shaw’u tutukladığında evinden kutular dolusu homoseksüellikle ilgili resimler ve sadomazoşist aletler çıkar. Evde bulunan diğer kutularda ise Shaw’u Binbaşı Louis Mortimer Bloomfield, Permindex’in İtalyan, İsviçre ve Montrealli ortaklarıyla ilişkilendiren belgeler vardır. Daha da önemlisi bu kutularda 1962 De Gaulle suikast girişiminde PERMINDEX’in olduğunu gösterir belgelerin bulunmalarıdır.

(Kaynaklar: Paesa Sera, Corrierre Della Sera, Le Devoir).

Bu bilgi ve belgelerin hiçbiri Amerikan gazetelerinde yer almamış ve radyo, televizyonlarınca yayımlanmamıştır. Ancak Bölge Savcısı Garrison’un davada çok önemli deliller sunacağı duyulduğunda Federal Bölge Mahkemesi Hâkimi devreye girerek “aynı kişinin aynı dava için iki kere yargılanamayacağı” prensibi ihlali nedeni ile Garrison durdurulur. Halbuki Shaw aynı suçtan tekrar yargılanmamaktadır. Federal Bölge hâkimi Amerikan Anayasası 10. Ekini açıkça ihlal ederek Shaw’u kurtarmıştır.

Amerikan Anayasası 10. Ek Maddesi Federal hükümetin bir eyaletin sınırları içinde işlenen bir suç hakkında açılan davalara karışamayacağını söylemektedir. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Hâkimlerinden John Marshall 10. Ek Maddenin suçun niteliği değil suçun nerede işlendiği ile ilgili oluğu konusunda hüküm vermiştir. Marshall kalpazanlık, anarşi ve korsanlık dışındaki suçlarda Federal hükümetin eyaletlere karışamayacakları ve davaları Federal Mahkemelere havale edemeyeceklerini söylemiştir.

Yüksek Mahkeme 9. Temyiz Dairesi bu önemli prensibi Lopez davasında uygulamıştır. Ancak Kennedy davasında hiçbir yetkisi olmayan Federal Mahkeme Hâkimi ortaya fırlayarak Clay Shaw’u kurtarmıştır.

Lopez davası bizim hukuk tarihimizde en gizli saklı kalmış hükmü içermektedir. Bu durum korkak avukat ve hâkimler olmaya devam ettikçe sürecektir. Mahkemelerin birer paçaları olarak avukatlar böyle zorlu bir işe girişmek istememekte, diğer taraftan federal hâkimler de işsiz kalmaktan korkmaktadırlar. Lopez davası hükmünün uygulanması halinde federal hapishanelerde yatan insanların dörtte üçü yetkisizlik nedeni ile serbest kalacaklardır.

(Kaynak: Amerikan Anayasası ve İnsan Hakları Beyannamesi Hakkında Bilmeniz gerekenler, John Coleman)

Hukuk tarihinde Garrison ailesine yapılan yalan, dolan, haksızlık, tehdit, taciz ve pek çok korkunç şey hiçbir kanun adamına ve ailesine yapılmamıştır.

Garrison’u korkutma ve sindirme operasyonu Walter Sheridan tarafından yönetilmiştir. Yapılan şeylerin çirkinlikleri ve korkunçlukları Kennedy suikastı arakasında ne kadar büyük bir kara gücün olduğunu göstermektedir. Medyadaki “Çakallar” kendilerine verilen bu ismi Kennedy davasında tam anlamıyla hak etmektedirler. Komik duruma düşmekten korktukları için tarihçiler bu korkunç cinayetin örtbas edilmesi operasyonunu araştırmaktan kaçmışlardır. Bu dönemin tarihçileri korkaklıklarıyla tarihe geçeceklerdir.

“Olimpos” Kurulu üyeleri her zaman Temsilciler Meclisi ve Senatoyu kontrol etseler de bu cinayette ilk defa mahkemeye intikal etmiş bir davya müdahale etme güçlerini göstermişlerdir. Hem de mahkemeye intikal eden dava Amerika Birleşik Devletleri başkanı cinayetidir! İşte bu tip yöntemlerle İngiltere gibi küçük bir ülke Amerika Birleşik Devletleri gibi bir devi yönetmektedir.

BÖLÜM 30

Ve Korkunç Suç Tamamlanır

17 Kasım 1963 tarihinde Amerikan Hıristiyan Kiliseleri Kurulu çiftliğinden keskin nişancıların ayrılmalarıyla beraber Kennedy suikastı başlar. Dallas’a gelen keskin nişancılar Bloomfield tarafından ayarlanan ve Dealey Plazayı gören güvenli bir evde iki gün boyunca daha önce maketler üzerinden defalarca çalıştıkları suikast mahallini incelerler.

22 Kasım 1963 tarihinde vurucu tim Başkan Kennedy’i öldürür ve vali John Connally’i yaralar. Birkaç gün sonra CIA tetikçisi Jack Ruby’nin gerçek Lee Harvey Oswald’ı öldürmesi sağlanır. (O gün Dallas’ta “Oswald” diye tutuklanmış iki kişi daha vardır.) Ruby çok iyi korunan Dallas Polis Merkezi bodrum katına nasıl inebilmiştir? Bu soruya yanıt çok basittir. Ruby CIA ajanıdır ve CIA kimliğini göstermesiyle merkeze girmesi sorunsuz gerçekleşmiştir. Ruby gece kulübü işletmecisi maskesi altında faaliyet göstermektedir. Ruby Ferrie ve Bannister ile gece kulübü ve pek çok farklı işletmede ortaktır. Merkeze girdikten sonra Ruby Oswald’ın polislerin korumasında getirilişini bekler ve onu öldürür. Cinayet sonrası Ruby polislere onu Washington DC’deki Özel Federal ajanlara teslim etmeleri için yalvarır. Ancak bu gerçekleşmez. Ruby kendisini de aynı sonun beklediğinden şüphelenmektedir. Ve şüphelendiği şey başına gelecektir.

Pueblo takımındaki yedi keskin nişancı derhal Dallas’tan kaçırılarak kendilerini Alabama’ya götürecek olan General Bruce Medaris’e teslim edilirler. Bu noktadan sonra bu adamlardan haber alınamaz. Kennedy suikastına uzaktan yakından bulaşan herkesin öldürüldüğü bu hikâyede bu yedi kişinin (daha önceden avukatları vasıtasıyla kendilerine yasal güvence sağlamadılarsa) ortadan kaldırılmış olmaları muhtemeldir. Shaw, Bannister, Oswald ve Ferrie fazla ileri görüşlü davranmadıklarından hepsi ortadan kaldırılmışlardır. Tabii ki bizim hikâyemizde bazı boşluklar bulunmaktadır. Bana en fazla sorulan soru “Kanıtın nedir?” olmuştur.

Kanıt bulmak zor ise de aynı sonuca uzanan ikincil kanıtlar gerektiğinden fazladırlar. Cinayet davalarının çoğunluğu ikincil kanıtlar ile çözülürler ve bu vaka da bir gün böyle çözülecektir. Aşağıda isimleri verilen kişiler Kennedy suikastının bir komplo olduğuna inanan toplam 55 kişiden bazılarıdır:

-     Başkan Johnson

-     Vali John Connally

-     FBI İç İstihbarat Başkanı William Sullivan

-     CIA Örtülü Operasyonlar İstasyon Şefi David Attlee Philips

-     Beyaz Saray doktoru Amiral Dr. Burkley

-     Gizli Servis Başkanı James J. Rowley

Tüm bu önemli adamları komplo teoricileri diye göz ardı edebilir miyiz? Bir gün bu cinayetin tam olarak açığa çıkmasını sağlayacak delil büyük bir riski göze alanlarca ortaya konacaktır.

Bu vakada bir başka dikkat çeken nokta Gizli Servis ajanlarının silahlarını çekerek başkanın cesedini Texas dışına kaçırmalarıdır. Başkana suikast federal değil eyalet suçudur dolayısı ile bu suikastın cezası Texas eyaletinde verilmelidir. Gizli Servis elamanları bunun farkında olmalarına rağmen silah zoruyla kanunları çiğnemişlerdir.

Aynı kanun Oswald için de geçerlidir. FBI’ın Oswald’ı tutuklamaya yetkisi yoktur. Bunu gerçekleştirenler Anayasanın 10. Ekini ve Lopez davasında Amerikan Yüksek Mahkemesi kararını ihlal etmişlerdir. Tüm polis işleri eyaletlerin yetkisindedir ve eyaletler 10. Ek Maddeden doğan yetkilerini geçici olarak kaldıramazlar. FBI pek çok eyalette tutuklama yapma hakkına sahip değildir. Ancak örtbas operasyonu içinde gerçek katilleri gizlemek için tüm bu yasal ihlaller gerçekleşmiştir. Aynı örtbas operasyonu içinde “William Bobo” Forth Worth’teki bir mezarlığa apar topar gömülmüştür. Mezar taşında “William Bobo” yazmasına rağmen burada gömülü kişi Lee Harvey Oswald’dır.

Tüm bunlar olurken Texas eyalet polisi, şerifler ve yardımcıları nerededirler? Bu eyalet emniyet birimleri eyalet vatandaşlarını federal zorbalara karşı korumak durumunda değiller midir? Silahlı çatışma riski olsa bile bu eyalet güçlerinin anayasanın 10. Ek maddesini korumak amacıyla federal zorbalara karşı çıkmaları gerekirdi. Texas eyalet askerleri federal ajanlara karşı göreve çağrılmış olmalıdırlar. Eyalet askerleri Amerikan anayasasına ve Dick Kanununa aykırı şekilde yabancı ülkelere savaşmaya gönderilmek için beslenmezler.

Enteresan şekilde benim ortaya çıkan kanıtlar üzerinden tahmin ettiğim senaryo yani sel suyu logarlarından konvoya ateş edildiği senaryosu 1984 “X” Files dizisinde başka bir hikâye eşliğinde canlandırılmıştır.

Örtbas Operasyonu

Hikâyemi destekleyecek bulgular önümüzdeki yıllarda gün ışığına çıkacaktır. Kennedy cinayeti sanılanın aksine hiçbir komplonun sonsuza kadar gizli kalamayacağı gibi ebediyen örtbas edilemeyecektir. Ulusal vicdanımızdaki bu lekenin sorumlularından biri halka gerçekleri yansıtmayan medya çakalları ve tarihçilerden bazılarıdır. Bazı yazarlar cinayetin “Mason Komplosu” olduğu şeklindeki iddialarını suçluları Mason olan Gerald Ford, Justice Warren, Senatör Arlen Specter, Allen Dulles ve diğer önemli yetkilileri göstererek kanıtlamaya çalışmışlardır.

Bence bu örtbas operasyonu bir tane gizli organizasyonun becerebileceği bir iş değildir. Amerikan başkanı Kennedy’nin halk içinde öldürülüşü ve bu suçun sorumlularının örtbas edilmesi ancak çok güçlü ve gizli üst bir organizasyon tarafından gerçekleştirilebilir.

Adli tıp delillerinin karartılmaları, örtbas operasyonunda Gizli Servis, Dallas Polisi, CIA ve FBI’ın harmoni içinde elbirliği yapmaları ancak hükümetin en üst düzeyinden sağlanabilecek bir şeydir. Eğer Oswald yaşasa ve mahkemeye çıksa Columbia Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Henry Graff “Tüm deliller aleyhineyken Oswald ateş ettiğini kabul etmedi.” diyemezdi. Ve böyle saçma sapan örtbas kokan bir söylem ulusal gazetelerin sütunlarında yer alamazdı. Otopsi sahtekârlığı, kafatasına verilen zarar ve Kennedy’nin beyninin çıkarılması Gizli Servisin bilgisi haricinde yapılacak şeyler değildirler. Kenndy’nin cesedinin Texas eyaletinden yasadışı şekilde kaçırılması da Gizli Servis işidir. Tüm sahtekârlıklar “tek katil-tek kurşun” tezini doğrulamak için yapılmışlardır. Burada en önemli soru: “Hükümetin yüksek mevkilerinde bulunan kişiler cinayet ve örtbas operasyonuna karışmışlar mıdır?”

-    Orijinal otopsi fotoğrafları kimler tarafından ve neden yok edilmiştir?

-    Patologlar neden raporlarımızı ceset, saç, doku ve deri örneklerine bakmadan yazdık demektedirler?

-    Patologlar sadece fotoğraflara bakarak nasıl Kennedy’nin boynun arkasından giren mermiyle öldürüldüğünü söyleyebilmektedirler?

-    Kennedy vakası dışında otopsilerde bu tip uygulamaların yapıldığı başka vakalar var mıdır? Bizce yoktur çünkü hiçbir mahkeme normal koşullar altında bu tip kanıtları kabul etmeyecektir.

Otopsiye katılan John Eberole neden kendisine soru yönlendiren özel bir dedektifle konuşmayı reddetmiştir? Tam tersine radyolog konuşmak ve bir daha dedektifi görmek istemediğini belirterek kaçmıştır. ARRB araştırma komisyonunun belge taleplerine CIA, FBI, Gizli Servis ve Deniz Kuvvetleri İstihbarat Servisi neden sözbirliği etmişçesine yanıt vermemektedirler? Görüldüğü kadarıyla Amerikan devleti Kennedy suikastını kara bir deliğe gömmüştür. Elm Street’te o gün birden fazla ateş sesi duyan tanıklara ne olmuştur? Texas Okul Kitapları Deposundan çıkarılan iki Mauser tüfeğe ne olmuştur?

Şerif yardımcıları Roger Craig ve Eugene Boone verdikleri yeminli ifadelerde “Namlusunda Mauser 7.65 yazan tüfek bulduk.” demektedirler.

Bu iki kanun adamını kimler taciz etmiştir? Bir otomobil patlamasından son anda kurtulan Craig’in sonradan intihar etmiş olması tesadüf müdür?

Craig’in ismi Kennedy suikastını takip eden gizemli Clay Shaw, David Ferrie, Guy Bannister, Hugh Ward, Jerry Brooks Gatlin ve William Sullivan cinayet listesine eklenmiştir. 1977 yılının ilk altı aylık bölümünde altı üst düzey FBI ajanının öldürülmeleri ayrıca FBI üst düzeyini hedefleyen bir planın olduğunu göstermektedir. Ancak Kennedy suikastını araştıran Warren Komisyonundan Jacqueline Hess hâlâ “gizemli ölümleri Kennedy suikastı ile ilişkilendirecek bir kanıt yoktur” demektedir.

Gizli Servis elamanlarının Zapruder fotoğraf makinesini sahibinden zorla alarak el koymalarının nedeni nedir? Bu kameradan çıkarılan filmdeki 208-211 numaralı karelerin alınma nedenleri nelerdir? Aslında filmden alınan bu kareler konvoyun saldırıya uğradığı anı ve ateşin yönünü ispat edecek en önemli kanıtlardır. Domuzlar Körfezi fiyaskosunun sorumluluğunu üstlendiği halde Kennedy neden “CIA ile uğraşmak gerekli.” demiştir. Başkan Kennedy CIA başkanı Allen Dulles ve yardımcısı General Charles Cabell’i işten atmıştır. Başkanın kovduğu Dulles nasıl olur da Kennedy suikastını araştıran Warren Komisyonu’na atanır? Kennedy 1961 yılında Senatör Mike Mansfield’e “CIA’yı bin parçaya ayırıp yok edeceğim.” dediğinde tarihi bir hata yapmıştır. Bana göre yukarıda belirtilen tüm kurum ve kuruluşlar Kennedy suikastının örtbas edilmelerinde elbirliği yapmışlardır. Bu kurumlar belki bilmeden Tek Dünya Devleti - Yeni Dünya Düzeni devrimine yardımcı olmuşlardır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Yeni Dönem

Daha önce belirttiğim üzere Kennedy suikastı sonrası güç dengesi başkan Johnson döneminde görüldüğü gibi radikal şekilde değişmiştir. Michael Beschloss’a göre Johnson kendi güvenliği konusunda korku içindedir:

“Richard Helms 1964’te Lyndon Johnson’un Kennedy suikastının bir komplo olduğu hakkında korkuları olduğunu görür. Helms’e göre CIAyeni başkana çok yardımcı olur ve CIA üzerine yazılacak bağımsız bir rapora destek verir. ”

(Kriz Yılları: Kennedy ve Kruçev, 1960-1963,

Michael Beschloss)

Yeni başkan Johnson göreve gelir gelmez Vietnam’daki Amerikan asker sayısını üç katına çıkartır. Halbuki Johnson başkan Kennedy’nin General McArthur’a danışarak Vietnam’dan askerlerimizi çekme kararı aldığını iyi bilmektedir. Johnson Tonkin Körfezi vakasını körfezde hayalet Kuzey Vietnam deniz altılarının Amerikan gemilerine saldırdığı yalanı üzerine başlatmıştır. Yalan tutar ve Güney Vietnam’a Amerikan asker ve silahlarının yığılmasına başlanır. Başkan Kennedy’nin Hazine’ye Amerikan doları basma talimatı gizlice iptal edilir ve o ana kadar basılmış olan yeni banknotlar Hazine’nin kalorifer kazanında yakılırlar. 300’ler Komitesi’nin istediği değişikliklerin yapılabilmeleri için Kennedy’nin ortadan kaldırılması yeni bir yöntem değildir. Benzer şekilde Birinci Dünya Savaşı’nı başlatmak için Arşidük Ferdinand Haziran 1914’te Saraybosna’da öldürülmüştür.

2006 yılının son günlerinde etrafımıza baktığımızda gizli paralel hükümetin

Kennedy suikastı sonrası bu devlete kurucularımız tarafından sağlanan cumhuriyet rejimini nasıl yıktıklarını görebiliriz. Kennedy suikastından 2006 yılı sonuna kadar olan süreçte Birleşik Amerika, federal bir cumhuriyetten dikta rejimine geçmiştir. Anayasamızı destekleyen tüm vatandaşlarımız dışlanmış, etkisiz hale getirilerek ölümcül yara almış durumdadırlar. Amerikan Anayasası federal hükümet için değil federal hükümetin güç suiistimallerinden özgür halkımızı korumak için yazılmıştır.

Amerikan halkının gerçekleri görmemeye devam etmesi halinde, Amerika Birleşik Devletleri 300’ler Komitesi istekleri doğrultusunda kurulacak olan “Tek Dünya Devleti” isimli feodal yapıda başı çekecektir.

BÖLÜM 31

300’ler Komitesi’nin Gizli Hizmetkârları

300’ler Komitesi’nin bu büyük ölçekte operasyonları nasıl gerçekleştirdiği hep merak edilir. Aslında bu sorunun yanıtı basittir çünkü Komite vatanını satmayı göze alarak Yeni Dünya Düzeni- Tek Dünya Devleti hiyerarşisi içinde yükselmek isteyen eğitimli kişileri saflarında kullanmaktadır. Aşağıda dünyayı yöneten bu uluslar üstü karanlık, gizemli örgüte bulundukları yüksek mevkilerden hizmet eden bazı insanlar hiçbir sıra takip edilmeksizin verilmektedirler.

Douglas Dillon

Dillon’un John Foster Dulles ve kardeşi Allen üzerindeki ekonomik planlama ile ilgili kontrol ve manipülasyonu Amerika’nın dış ve ekonomik siyasetinde büyük rol oynamıştır. Her ne kadar Arthur Burns Başkan Dwight D. Eisenhower’ı yönlendiriyor gibi görülmüşse de başkanın döneminin son bölümünde Amerika Birleşik Devletleri dış siyaseti ve ekonomisini sabote eden Allen ve John Foster Dulles kardeşler olayların şekillendiricileri haline gelmişlerdir. Dillon 300’ler Komitesi için yaptığı üstün çalışmalar sonucunda Amerika’da başkan seçilecek kişinin Demokrat veya Cumhuriyetçi olmasının önemini ortadan kaldırmıştır.

Artık Amerikan halkının uyanarak seçtikleri kişilerin ait oldukları partilerin hiçbir önemi olmadığını görmesi gerekmektedir. Dillon 1960 yılında Amerikan ekonomisine sabotaj yapmak üzere 300’ler Komitesi’nce seçilmiştir. Görünüşte Cumhuriyetçi gibi gözükse de Dillon’un Demokratlarla ortak noktaları çok fazladır. Dillon Amerika’daki üst pozisyonlara yerleştirdiği kişilerle bilinen Dillon Reed firmasının kurucusunun oğludur. Dillon bir Wall Street bankeri olarak güya Eisenhower’ı ülke için yararlı olan ticari politikalar konusunda yönlendirmiştir. Tabii ki bu yararlı ticari politikalar Komitenin belirlediği amaçları kapsamaktadırlar.

1960 yılında Dillon Cenevre’ye gönderilerek Amerikan ticaretine büyük zarar vermeyi amaçlayan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) pazarlıklarına katılması sağlanmıştır. Amerikan Uluslararası Ticaret Komisyonu raporuna göre Dillon’un yönlendirmesiyle Eisenhower Amerika’nın hâlihazırda zemin kaybettiği ürünlerin gümrük tarifelerini düşürmüş ve Amerikan ekonomisini bir daha toparlayamaz hale getirmiştir. Ekonomistlere göre yapılan gümrük tarifelerindeki indirimler iç üretimin sonu anlamına gelmektedir. Amerika için ölümcül olan bu ticari davranışı Eisenhower “Ortak Pazardan daha fazla pay” almak amacıyla açıklamaktadır. Adam Smith “Serbest Ticaret” prensiplerinin sıkı bir takipçisi olan Dillan Başkan John F. Kennedy tarafından Hazine Bakanlığına getirilmiştir.

Eisenhower döneminin sonunda salgına dönüşen Amerikan altın rezervlerinin eritilmesi felaketi Dillon’un eseridir. Dillon George Ball’un takımı ile birlikte Başkan John F. Kennedy’i Avrupa piyasalarına daha fazla altın göndermeye ikna etmiştir. Paranın devrimler ve savaşlarda oynadığı rolün büyüklüğünü bilmeyen Kennedy yapılacak korkunç işlemin Amerikan ödemeler dengesini sağlayacağını düşünmektedir. Kennedy Dillon’un gümrük tarifelerini %50 düşürme planına onay vermiştir.

İstihbarat raporlarına göre bu ölümcül planın arkasında MI6 vardır ve görevi Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’ne (RIIA)’ya vermiştir. Dillon RIIA tarafından Komite’nin görevini yerine getirecek kişilerden biri olarak tespit edilmiştir. George Ball ile ortak çalışmalar sonucu Amerikan endüstriyel gücüne büyük darbe NAFTA anlaşmasının ilk denemesi de Dillon tarafından gerçekleştirilmiştir. İyileşme trendinde olan Amerikan ekonomisine ölümcül zehir Eisenhower tarafından verilmiş ve ülkemizin cenazesini kaldırmak Kennedy’e düşmüştür.

Dean Rusk

Dean Rusk Kore Savaşı sırasında General Douglas MacArthur’e oynadığı oyun ile 300’ler Komitesi’nde bir hizmetkâr olarak yükselmiştir. Kore Savaşı 300’ler Komitesi emirlerini hiçbir şekilde kabul etmeyen Stalin’e karşı ortaya çıkmış bir olaydır. Stalin kendi deyimi ile “Washington kozmopolitleri (Yahudileri) ve işbirlikçilerinin Rusya’yı ele geçirmelerine izin vermeyecektir.” Kuzey Kore tanklarının 39. Paraleli geçmeleri sonrası Amerika’dan “Berlin Duvarı” tepkisi beklenmektedir. Berlin duvarını yıkarak Sovyet ordusu ile karşılaşmayı göze alamayan Amerika Berlin’e “hava köprüsü” kurmuştur. İngiltere ve Amerika’daki medya çakalları “hava köprüsünü” Amerikan’ın bir zaferi olarak göstermelerine karşın aslında bu tam bir yenilgidir. Amerika’nın Mao’nun Çin’de, Castro’nun ise Küba’da başa geçmelerine izin verdiğini gören Kuzey Koreliler giriştikleri işgale karşı Amerika’dan bir tepki beklememektedirler. 300’ler Komitesi Stalin’ce desteklenen Kuzey Korelileri yenmek değil baskı altında tutmak istemektedir. Sonuçta Başkan Truman Amerika Birleşik Devletleri’ni hazır olmadığı bir savaşa Birleşmiş Milletler’in kendisine verdiği yetki yalanıyla sokar.

General Douglas MacArthur Truman gönderdiği şifreli mesajda kendisinin Amerikan Hava Kuvvetleri’nden General George E. Stratemeyer’e Yalu Nehri kıyısında bulunan 56 artçı lojistik Çin ordusu merkezini bombalaması emrini vereceğini bildirir. Amerikan Hava Kuvvetleri ayrıca Yalu Nehri üzerindeki tüm köprüleri de bombalayacaklardır.

Mesaj üzerine Truman tüm danışmanlarını Blair House’da toplar danışmanlardan Dean Rusk MacArthur’un planına çok karşı çıkmaktadır. İstihbarat raporlarına göre toplantıda Rusk Truman’a RIIA ile görüştüğünü söyler ve “Amerika Birleşik Devletleri’nin Yalu Nehrinin Mançurya tarafındaki Çin mevzilerine saldırmadan önce İngiltere’nin onayını alması gerektiğini” hatırlatır. Truman’ın yıllar sonra kaleme aldığı Years of Trial and Hope isimli kitapta tüm bunlar vardır.

Çin hükümetiyle afyon ticaretinde ortak çalışan Forbes, Delano ve Perkins aileleri MacArthur’un saldırısının gerçekleşmesi halinde büyük zarar göreceklerdir. Kendileri de 300’ler Komitesi üyeleri olan bu büyük aileler Komiteden bu saldırıyı durdurmasını isterler. İngiliz afyon hanedanın baskılarına boyun eğen Başkan Truman MacArthur’e “Mançurya sınırına beş mil alan içindeki hiçbir hedefe ateş açılmaması” emrini verir.

Amerikan halkının MacArthur’e verdiği büyük desteğe rağmen Dean Rusk Truman’ı verdiği emri değiştirmemesi konusunda ikna eder. 26 Kasım tarihinde McArthur istifa etmek üzereyken 250.000 Çin askeri Yalu Nehrini geçerek Amerikan güçlerine saldırırlar. Truman ve Rusk’ın ihanetlerine karşın Amerikan askerleri bu büyük saldırı karşısında ellerinden geleni yaparlar ancak o zamana kadar Amerikan tarihinde görülen en büyük askeri yenilgiyi almaktan kurtulamazlar. Rusk Truman’dan MacArthur’u görevden alması için baskı yapmaktadır. Uzun ve zorlu bir dönemden sonra Amerikan ordusu Kore’de üstünlüğü ele alır. Bu durumda Rusk 300’ler Komitesi’nden gelen emirleri Truman’a iletir ve derhal “ateşkes” çağrısı yapmasını ister. Komite’ye her zaman sadık bir hizmetkâr olan Truman “ateşkes” çağrısını “Komünistler geri çekilmekteler, derhal Çin’e Kore’den çıkması veya askeri gücünün yok edileceği ültimatomunu verelim.” diyen MacArthur’un muhalefetine karşın yapar.

Daha da ileri giderek MacArthur’u görevinden alan Truman vatana ihanet etmiş ve Kore Savaşı’nda binlerce askerimizin gereksiz ölümüne neden olmuştur. Askeri raporlara göre Kore Savaşı’ndaki kayıplarımızın %60’ı General MacArthur görevden alındıktan sonra gerçekleşmiştir. Tüm bunlar afyon ticaretinde ortak olduğu Çin’i kırmamaya çalışan 300’ler Komitesi nedeniyle gerçekleşmiştir.

Israel Helphand (Parvus)

1917 yılında gerçekleşen Bolşevik Devrimi Amerika’da yerleşik sosyalist oluşumlarda zafer havası yaratarak faaliyetlerinin hızlanmasını sağlamıştır. Pek çok tarihçi bu başarıyı Israel Helphand’e bağlamaktadır. “Parvus” olarak tanınan Helphand pek çok devrimciye ev sahipliği yapan İsviçre’de okur ve daha sonra Sosyalist Enternasyonal temsilcisi olarak çok büyük servet yapacağı Osmanlığı İmparatorluğu’na yerleşir. Buradan Almanya’ya geçen Helphand sosyalist Die Glocke gazetesini çıkarır. O zamanlar Sosyalist Enternasyonal’in küçük bir parçası olan Rus Sosyal Demokrat Parti Başkanı olan Lenin Helphand ile tanışır. Helphand Lenin ve Troçki’yi bir araya getirerek “Rusya’nın iyiliği” için çalışmaya ikna eden kişidir.

Walter Rathenau

Alman hükümetinde görev alan ve Almanya’da Sosyalist lider olarak bilinen Rathenau 300’ler Komitesi’nce Almanya’ya sosyalizmi getirecek kişi olarak görülmektedir. Birinci Dünya Savaşı sonrası organize ettiği büyük gösteriler Alman sanayicileri korkuya düşüren Rathenau bu çevrelerin Hitler’i desteklemelerine ve kendisini toplum düşmanı ilan etmelerine neden olmuştur. Rathenau Paris Barış görüşmelerinde Clemencau’nun baş ekonomik danışmanı ile Almanya’nın savaş tazminatlarını ayni olarak ödemesi konusunda anlaşırken sadece 300’ler Komitesi’nin emirlerini yerine getirmektedir. Rathenau Dr. Jacob De Hass ile birlikte 300’ler Komitesi’ni açıklayan ilk kişilerden biridir. Bu nedenle Rathenau 24 Haziran 1922’de öldürülür. Ölümünden kısa süre önce şöyle demektedir:

“Kimlikleri sadece birbirleri tarafından bilinen kişilerce oluşturulan 300 kişilik bir komite tüm dünyayı yönetmektedir. ”

Rathenau’nun katilleri tutuklandıktan sonra intihar etmişlerdir.

Harry Hopkins

Hopkins 300’ler Komitesi’nce John Maynard Keynes’in ekonomik intihar teorilerini Roosevelt’e pazarlamak üzere işe alınmıştır. Tanınmış bir sosyalist olan Hopkins Roosevelt’in “işsizlik yardımı” amacıyla kurduğu organizasyonun başına getirilmiştir. Hopkins 1940 seçimlerini Başkan Roosevelt’e kazandırarak Beyaz Saray’da üç dönem kalmasını sağlayarak 300’ler Komitesi emirlerini yerine getiren kişidir. Kendisini Londra’dan uzaklaştıran Fabian Örgütü’ne göre Hopkins Roosevelt’ten sonraki en güçlü insandır. Hopkins’in hocaları Prof. Dr. Jesse Macey ve Dr. Edward A. Steiner isimli Yahudi dönmesidir. Bu iki kişi Amerikan Sosyalist Partisi başkanı Dr. George Heron ile sıkı dostluk içindedirler.

Hopkins 1928 yılında Londra Fabian Örgütü’nü ziyaretinde Eleanor Roosevelt ve Amerikan sosyalizm tarihinde önemli yeri olan Miss Jane Addams’ın dikkatini çeker. Bu iki kadın Hopkins’in söylediklerine hiç kimse onay vermezken inanmaya başlarlar. Bu şekilde başkana ulaşan Hopkins 1941 Kiralama Anlaşması’nın imzasıyla Stalin’e istediğinden fazlasını kazandırmıştır. Bilindiği kadarıyla RIIA direktifleri doğrultusunda Hopkins Kira Anlaşması’nı Roosevelt’e pazarlamıştır. 27 Temmuz 1941 yılında Moskova’ya giden Hopkins imzalı anlaşmayı Stalin’e sunmuştur.

              Abergavenny Markisi

              Acheson, Dekanı

              Adeane, Lord Michael

              Agnelli, Giovanni

              Alba Dükü

              Aldington Lordu

              Abergavenny Markisi

              Aleman, Miguel

              Allibone, Prof. T. E.

              Alsop Aile temsilcisi

              Amory, Houghton

              Anderson, Charles A.

              Anderson, Robert O.

              Andreas, Dwayne

              Arlies, Lordu

              Asquith, Lordu

              Aurangzeb, Mirasçıları

              Baco, Sir Ranulph

              Battenburg aile temsilcisi

              Bethal, Lord Nicholas

              Bialkin, David

              Biao, Keng

              Biddle, Nicolas

              Bingham, William

              Binny, J. F. Blunt, Wilfred

              Bottcher, Fritz

              Bradshaw, Thornton

              Braunschweig, Düşes

              Brewster, Kingman

              Buchan, Alastair

              Buffet, Warren

              Bullit, William C.

              Bulwer-Lytton, Edward

              Bundy, McGeorge

              Bundy, William

              Bush, George G. W.

              Balfour, Arthur

              Balogh, Lordu

              Barnato, B. Kalegri Kontu

              Bancroft, Baron Stormont

              Barran, Sir John

              SaxeCoburg Büyük Dükü

              Baxendell, Sir Peter

              Beaverbrook, Lordu

              Beck, Robert

              Beeley, Sir Harold

              Beit, Alfred

              Bennet, John W.

              Besant, Sir Walter

              Cabot, John aile temsilcisi

              Caccia,Baron Harold Anthony

              Cadman, Sir John

              Califano, Joseph

              Carrington, Lord

              Carter, Edward

              Catlin, Donat

              Catto, Lordu

              Devonshire Dükü

              Cavendish,Victor

              Chamberlain, Houston Stewart

              Chang, V. F.

              Chicherin, Georgi

              Churchill, Winston

              Cicireni, V.

              Cini, Count Vittorio

              Clark, Howard

              Cleveland, Amory

              Cleveland, Harland

              Clifford, Clark

              Cobold, Lord

              Constanti,

              Cooper, John.

              Coudenhove ailesi temsilcisi

              Cowdray, Lord

              Cox, Sir Percy

              Cromer, Lord Evelyn Baring

              Diez-Hochleitner, Ricardo

              Doria, Count Andre ve mirasçıları

              Douglas-Home, Sir Alee

              Drake, Sir Eric

              Duchene, Francois

              DuPont

              D’Arcy, William K.

              Davignon, Kont Etienne

              Edward, Kent Dükü

              Eisenberg, Shaul

              Elliott, Nicholas

              Elliott, William Yandel

              Elsworthy, Lordu

              Farmer, Victor

              Finck, Baron August

              Forbes, John M.

              Foscaro, Pierre

              France, Sir Arnold. Fraser, Sir Hugh

              Frederik IX, Danimarka hanedanı temsilcisi

              Freres, Lazard

              Frescobaldi, Lamberto

              Fribourg. Michael

              Gabor, Dennis

              Gallatin, Albert.

              Geddes, Sir Auckland

              Geddes, Sir Reay

              George, Lloyd

              Giami, Orio

              Giffen, James

              Gilmer, John D.

              Crowther, Sir Eric

              Cumming, Sir Mansfield

              Curtis, Lionel

              Danner, Jean Duroc

              Davis, John W.

              de Benneditti, Carlo

              De Bruyne, Dirk

              De Gunzberg, Baron Alain

              De Menil, Jean

              De Vries, Rimmer

              de Zulueta, Sir Philip

              Delano. Aile temsilcisi

              Dent, R. Deterding, Sir Henri

              de’Aremberg, Markisi Charles

              di Spadaforas, Kontu

              Giustiniani, Justin

              Gladstone, Lordu

              Gloucestor, Gordon

              Grace, Peter J.

              Greenhill, Lord Dennis Arthur

              Greenhill, Sir Dennis

              Grey, Sir Edward

              Giustiniani, Paolo

              Gyllenhammar, Pierres

              Haakon, Norveç Kralı

              Haig, Sir Douglas

              Hailsham, Lordu

              Haldane, Richard Burdone

              Halifax, Lord

              Hall, Sir Peter Vickers

              Hamilton, Cyril

              Harriman, Averill

              Hart, Sir Robert

              Hartman, Arthur H.

              Healey, Dennis

              Helsby, Lordu

              Majesteleri Kraliçe II. Eizabeth

              Majesteleri Kraliçe Juliana

              Majesteleri Kraliçe Sofia

              Majesteleri Prenses

              Majesteleri Kraliçe Margrete

              Heseltine, Sir William

              Hesse, Büyük Dükü

              Hirsel, Lordu

              Hoffman, Paul G.

              Holland, William

              House, Albay Mandel

              House of Braganza

              Huntington, Samuel

              Hughes, Thomas H.

              Hugo, Thieman

              Hutchins, Robert M.

              Huxley, Aldous

              Inchcape, lordu

              Jamieson, Ken

              Japheth, Ernst Israel

              Jenkins, Bishop David

              Jodry, J. J. Joseph, Sir Keith

              Katz, Milton

              Kaufman, Asher

              Keith, Sir Kenneth

              Keswick, Sir William

              Keswick, William Johnston

              Michener, Roland

              Kimberly, Lordu

              King, Dr. Alexander

              Kirk, Grayson L.

              Kissinger, Henry

              Kitchener, Lord Horatio

              Kohnstamm, Max

              Korsch, Karl

              Lambert, Baron Pierre

              Lawrence, G.

              Lehrman, Lewis

              Lever, Sir Harold

              Keynes, John Maynard

              Mountain, Sir Brian

              Lewin, Dr. Kurt

              Lippmann, Walter

              Livingstone, Robert R.

              Aile temsilcisi

              Lockhart, Bruce

              Lockhart, Gordon

              Linowitz, S.

              Linowitz, S.

              London, Sir John

              Luzzatto, Pierpaolo

              Lockhart, Walter

              Mackay, Clasfern Lordu

              Meyer, Frank

              Mackinder, Halford

              MacMillan, Harold

              Mazzini, Gueseppi

              McClaughlin, W.E.

              McCloy, John J.

              McFadyean, Sir Andrew

              McGhee, George

              McMillan, Harold

              Mellon, Andrew

              Mellon, William Larimer

              Mikovan, Anastas

              Milner, Lord Alfred

              Mitterand, Francois

              Monett, Jean

              Montague, Samuel

              Montefiore, Lord Sebag

              Morgan, John P.

              Mott, Stewart

              Hugo, Thieman

              Hutchins, Robert M.

              Huxley, Aldous

              Inchcape, lordu

              Jamieson, Ken

              Japheth, Ernst Israel

              Jenkins, Bishop David

              Jodry, J. J. Joseph, Sir Keith

              Katz, Milton

              Kaufman, Asher

              Keith, Sir Kenneth

              Keswick, William Johnston

              Michener, Roland

              Kimberly, Lordu

              King, Dr. Alexander

              Kirk, Grayson L.

              Kissinger, Henry

              Kitchener, Lord Horatio

              Kohnstamm, Max

              Korsch, Karl

              Lambert, Baron Pierre

              Lawrence, G.

              Lehrman, Lewis

              Lever, Sir Harold

              Keynes, John Maynard

              Mountain, Sir Brian

              Mellon, Andrew

              Mellon, William Larimer

              Mikovan, Anastas

              Milner, Lord Alfred

              Mitterand, Francois

              Monett, Jean

              Montague, Samuel

              Montefiore, Lord Sebag

              Morgan, John P.

              Mott, Stewart

              Mountbatten, Lord Louis

              Munthe, A.

              Naisbitt, John

              Neeman, Yuval

              Newbigging, David

              Nicols, Lord Nicholas of Bethal

              Norman, Montague

              Ogilvie, Angus

              Okita, Saburo

              Oldfield, Sir Morris

              Oppenheimer, Sir Earnest

              Ormsby Gore, David (Lord Harlech)

              Ortolani, Umberto

              Orsini, Franco Bonacassi

              Ostiguy, J. P. W.

              O’Brienof Lotherby, Lordu

              Paley, William Pallavacini

              Palme, Olaf

              Palmerston, Lord

              Palmstierna, Jacob

              Pao, Y. K.

              Paine, Thomas O.

              Pease, Richard T.

              Peccei, Aurelio

              Peek, Sir Edmund

              Pellegreno, Michael

              Perkins, Nelson

              Pestel, Eduard

              Peterson, Rudolph

              Petterson, Peter G.

              Petty, John R.

              Philip, Prince, Edinburgh Dükü

              Piercy, George

              Pinchott, Gifford

              Plunkett, Sir Horace

              Pratt, Charles

              Price Waterhouse, temsilcisi

              Radziwall

              Raskob, John Jacob

              Recanati

              Rees, John Rawlings

              Rennie, Sir John

              Rettinger, Joseph

              Rhodes, Cecil John

              Rockefeller, David

              Role, Lord

              Rosenthal, Morton

              Rostow, Eugene

              Rothmere, Lord

              Rothschild, Elie de veya Edmon de ve/veya Baron Rothschild

              Runcie, Dr. Robert

              Russell, Lord John

              Russell, Sir Bertrand

              Saint Gouers, Jean

              Shelburne, Salisbury, Lordu

              Samuel, Sir Marcus

              Sandberg, M. G.

              Sarnoff, Robert

              Schmidheiny, Stephan,

              Schneider, Bertrand

              Schoenberg, Andrew

              Schultz, George

              Schwartzenburg, E.

              Shawcross, Sir Hartley

              Sheridan, Walter

              Shiloach, Rubin

              Silitoe, Sir Percy

              Simon, William

              Sloan,   Alfred P.

              Smuts,   Jan

              Smuts,   Jan

              Smuts,   Jan

              Stals, Dr. C.

              Stamp, Lordu

              White, Sir Dick Goldsmith

              Steel, David

              Stiger, George

              Strathmore, Lordu

              Strong, Sir Kenneth

              Strong, Maurice

              Sutherland

              Swaythling, Lordu

              Swire, J.K. Tasse, G.

              Wellesley, Arthur

              Temple, Sir R.

              Thompson, William Boyce

              Thyssen-Bornmeisza

              Baron Hans Henrich

              Wells, H. G.

              Trevelyn, Lord Humphrey

              Turner, Sir Mark

              Turner, Ted

              Tyron, Lord

              Urquidi, Victor

              Warner, Rawleigh

              Warnke, Paul

              Warren, Earl

              Watson, Thomas

              Webb, Sydney

              Weill, David

              Weill, Dr. Andrew

              Weinberger,  Sir Casper

              Weizman, Chaim

              Wiseman, Sir William

              Wheelman, Pearson

              Whitney, Straight

Not:

“Windsor” soyadı Kral V. George tarafından 1917’de alınmış bir isimdir. Ailenin gerçek ismi “Guelph” olup Kara Venedik Asaleti’ne dayanmaktadır. Kraliçe Victoria’nın soyağacı kolaylıkla Venedik Kara Guelph ailesine kadar takip edilebilmektedir.

300’ler Komitesi’ne tarihte iki kez Birleşmiş Milletler hiyerarşisinden üye katılmıştır. Bazen üyeler MI6’den gelmektedirler.

300’ler Komitesi ile Japonya arasındaki ilginç ilişki “İmparator Hirohito’nun savaş suçlusu olarak yakalanıp yargılanmaması için” Danimarka Kralı IX Frederik, Norveç Kralı Haakon, İngiltere Kralı VI George, Hollanda Kraliçesi Wilhelmina ve Lüksemburg Grand Düşesi Charlotte’un çabalarında görülmüştür. Ancak İmparatoru tutuklanıp yargılanmaktan kurtaran Diz Bağı Nişanı örgütüdür. Kraliçe II. Elizabeth İmparator Hirohito ile ilişkilerini imparator ölene kadar iyi tuttuğu gibi şimdi de imparatorun ailesi ile dostluğu devam etmektedir. Bu ilişki dışında 300’ler Komitesi’nin Japonya ile fazla bir işi olmamıştır.

Avrupa’daki her “asil” aile ve hanedan 300’ler Komitesi’nde bazen vekâleten de olsa temsil edilirler. Örneğin Hohenzollern Hanedanı Kent Dükü Edward, Braganzas hanedanı York Dükü tarafından temsil edilmektedirler. Avrupa’da Komite’nin sandalyelerine oturacak çok fazla sayıda hanedan üyesi bulunmaktadır. Burada önemli olan Komite’ye kabulde takip edilen yoldur yani önce kraliyet üyeleri sonra dük, marki, kont ve lordlar en sonunda ise avam üyeler bu örgüte girebilmektedirler.

UZMAN GRUPLAR

Muhasebe/ Denetim

Price Waterhouse

Ulusal Eğitim Laboratuarları (NTL)

NTL Uluslararası Uygulamalı Davranış Bilimleri Enstitüsü olarak da bilinir. Enstitü Kurt Lewin’in prensipleriyle hareket eden bir beyin yıkma merkezi olup deneklere aniden aşırı stres uygulama deneyleriyle ünlüdür. NTL Amerika’nın en büyük öğretmen sendikası olan Ulusal Öğretmenler Birliği (NTA)’yı yönetir ve ülkede ilk ve ortaokul eğitimlerindeki tüm düzenlemelerde sözü geçer.

NTA Carnegie Corporation ve Ford Vakfı gibi ünlü kurumlarca desteklenir. Büyük finansal gücü sayesinde NTA çocuklarını özel okullara gönderen ailelere yapılacak çocuk başı 2600 dolar yardımı öngören 174 nolu California kanun teklifini reddettirmiştir.

NTA ultra sosyalist San Francisco Chronicle ve bağlantılı televizyon kanallarınca desteklenen 174 nolu kanun teklifini ortadan kaldırmak için 16 milyon dolar harcamıştır. Kanun teklifi büyük çoğunlukla reddedilmesine karşın ebeveynlerin ne tür öğretmenlerle karşı karşıya olduklarını anlamalarını sağlamıştır. NTA Yeni Dünya Düzeninin “Sonuç Odaklı Eğitim” yöntemini desteklemektedir. Kurum resmi olarak ırkçılık karşıtı olduğunu söylese de zamanında yaptığı bir teklifte öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin diğer öğrencilerden ayrılmaları gerektiğini ve normal düzeydeki öğrencilere aralarından ayıklanan öğrenme güçlüğü çeken öğrenci sayısı ile orantılı maddi yardım yapılmasını önermiştir.

Pennsylvania Üniversitesi, Wharton Finans ve Ticaret Okulu (University of Pennsylvania, Wharton School of Finance & Commerce)

Ünlü Tavistock bilim adamı Eric Trist tarafından kurulan okul Tavistock’un Amerika Birleşik Devletleri’ndeki önemli kurumlarından biri haline gelmiştir. Kurum Amerika Çalışma Bakanlığı gibi müşterilere sahip olup ekonometrik modellerin kullanımıyla uyduruk istatistikler üretimi üzerine uzmandır. Bu yöntem 2006 yılında milyonlarca işsiz ile baş başa kaldığımız dönemde tam hükümetin ihtiyaç duyduğu tekniğin ta kendisidir.

Wharton’un Ekonometrik modelleri Amerika ve Avrupa’daki tüm 300’ler Komitesi kurumları, IMF, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nca kullanılmaktadır. Wharton’dan çıkan ünlüler arasında George Schultz, Alan Greenspan ve Jeffrey Sachs gibi isimler vardır. 300’ler Komitesi Wharton’a Rusya için tam kapsamlı bir özelleştirme projesi hazırlatmıştır. Jeffrey Sachs’in önderliğinde yönetilen plan sonunda 300’ler Komitesi ve bağlantılı bankerler Rusya’daki dev devlet kurumlarını (GAZPROM, YUKOS, vs.) özelleştirme adı altında yok pahasına ele geçirmişlerdir.

Rus halkının varlıklarını ele geçiren “Sekizler Çetesi” hayal edilemeyecek servetler kazanmış ve milyarlarca doları off shore hesaplarına aktarmıştır. Komite’nin amacı Rusya’nın tüm kaynak ve üretim tesislerine el koyarak Rus halkını perişan hale getirmektir.

Yalnız çete başkan Putin’i hesaba katmamıştır. Putin başa geçer geçmez “Sekizler Çetesini” çökertmiş ve bu organizasyon içinde olanları Rus kanunlarına göre ağır suçlarla yargılamaya başlamıştır. Başkan Putin’in cesur davranışları 300’ler Komitesi’ni ürküterek GAZPROM ve YUKOS’un Rus halkına geri verilmelerini sağlamıştır. Putin’in başa gelmesiyle Jeffrey Sachs- Wharton soyguncuları büyük hayal kırıklığına uğramışlardır.

Rusya’nın doğal kaynakları ve dev tesislerinin ele geçirilmelerini kariyerinin başında 300’ler Komitesi’ne seçilen Mihail Gorbaçov sağlamıştır. Komite emirlerini yerine getiren Gorbaçov SSCB’nin yıkılmasına neden olmuştur. Gorbaçov Wharton-Jeffrey modeli uyarınca Rusya’da devlet kontrolünde olan petrol, doğal gaz, kömür, bankalar, havayolları, otomotiv ve pek çok endüstriyi 300’ler Komitesi’ne peşkeş çekmiştir. Tüm bu hizmetler karşılığında Gorbaçov’a San Francisco’da süresiz ikamet izni ve Gorbaçov Vakfını kurma hakkı verilmiştir.

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (Institute for Social Research)

Bu kurum Tavistock Enstitüsü’nden Rensis Likert, Darwin Cartwright ve Ronald Lippert tarafından kurulmuştur. Enstitünün yaptığı araştırmalar arasında “Sosyal Değişimin İnsani Anlamı”, “Geçiş Döneminde Gençlik” ve “Amerikalıların Aklı Sağlıkları Hakkındaki Düşünceleri” ünlü olanlarıdır.

Gelecek Enstitüsü (Institute for the Future)

Kurum Tavistock tahmin modellerini kullanmakta ve Ford Vakfı’nca fonlanmaktadır. Enstitü ellişer yıllık zaman dilimlerinde olabilecek değişiklikleri ön görmeye çalışmaktadır. Ellişer yıllık sosyoekonomik trendleri tahmin etmesi beklenen enstitü olması gerekenden sapmalar ortaya çıktığında toplumu haberdar etmeyi görev saymaktadır. Enstitü şimdi müdahale ile geleceğin inşasına inanmaktadır. Kurumdaki Delfi Panelleri (komisyonlar) Amerika için neyin normal olup olmadığına karar vererek hükümeti önlem almaya yönlendiren raporlar yazmaktadırlar. Enstitünün tavsiyeleri arasında kürtajın yasallaştırılması, uyuşturucuların yasallaştırılmaları, şehir merkezlerine giren otomobillerden ücret alınması, doğum kontrol yöntemlerinin okullarda öğretilmeleri, okul başarılarına maddi ödül verilmesi, homoseksüelliğe hoşgörü, aile planlamasının teşviki ve Pol Pot tarzı büyük şehirlerin boşaltılarak halkın kırsala sürgünü gibi konular vardır. Gördüğünüz gibi enstitünün pek çok tavsiyesi hali hazırda gerçekleşmiştir.

Siyasi Çalışmalar Enstitüsü (Institute for Policy Studies (IPS))

Amerikan iç ve dış siyasetini defalarca şekillendirmiş olan “Büyük Üçler”den IPS’in James P. Warburg ve Rothschild’ler tarafından kuruluşuna öncülük edilmiş, Bertrand Russell ve İngiliz Fabian networkuyla büyümüştür. Network içinde perde arkasında Leonard Woodcock’un olduğu Endüstriyel Demokrasi Ligi vardır. Bu kurum için çalışan yerel oyuncular arasında muhafazakâr Jean Kirkpatrick, Yahudi lobici Irwin Suall, Silahların Kontrolü anlaşmalarında pazarlıklara katılan Eugene Rostow, işçi liderlerinden Lane Kirkland, Albert Shanker ve özellikle enerji-eğlence sektörlerindeki büyük kuruluşların başındakiler bulunmaktadır. IPS 1963 yılında resmi olarak Tavistock mezunlarından Marcus Raskin ve Richard Barnett tarafından kurulmuştur. Kurumun finansmanı Rothschild’lerin Amerika’daki kuruluşları olan James Warburg Ailesi Vakfı, Stern Ailesi Vakfı ve Samuel Rubin Vakfınca sağlanmaktadır. Samuel Rubin Faberge ismini çalan kişi ve Komünist Partinin kayıtlı üyesidir.

Faberge Rus Hanedanı’nın resmi mücevhercisi olup Rubin Faberge ismini illegal olarak kullanmak suretiyle milyonlarca dolar kazanmıştır. Kurumun bir başka fon kaynağı Carnegie Vakfı’dır. IPS amaçları İngiliz Yuvarlak Masa Teşkilatı ve Tavistock tarafından empoze edilmektedirler. Yarattıkları “Yeni Sol” kavramı içinde IPS’in rolü sosyal kaos çıkartmak, sol düşünceleri yaymak, Amerika Birleşik Devletleri resmi politikalarına saldırmak ve uyuşturucu kullanımını teşvik etmek gibidirler.

Stanford Araştırma Enstitüsü

(Stanford Research Institute-SRI)

Stanford Araştırma Enstitüsü’nün ilk başkanı olan Jesse Hobson 1952 yılında yaptığı konuşmada enstitünün izleyeceği yolu tanımlamıştır. Amerika’da halen oynamakta olduğu rol düşünüldüğünde Stanford Tavistock Enstitüsü hanedanının mücevherlerinden biridir. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben 1946 yılında kurulan Stanford beyin kontrolü ve “gelecek bilimleri” araştırmalarına önem vermektedir.

Stanford şemsiyesi altında bulunan Charles F. Kettering Vakfı Kova Burcu Komplosu uyarınca “İnsanın Değişen İmajı” çalışmasını gerçekleştirmiştir. Stanford Willis Harmon yönetiminde Amerikan Eğitim Bakanlığı’na pek çok çalışma yapmıştır. Stanford Araştırma Enstitüsü altında bulundurduğu yüzlerce think-tank ile Amerikan yaşamının her alanında araştırmalar yapmaktadır. DARPA network diye bilinen bu ağ ülkedeki her vatandaşın yaşamını kontrol etmeyi amaçlayan en büyük projelerden biridir. Şu anda Stanford bilgi işlem sistemi aşağıda en büyükleri verilen 2.500 kardeş kurum bilgisayarlarıyla bağlantı halindedir:

SRI’ın çalıştığı pek çok devlet projesinde elektronik iletişimdeki gizliliği düzenleyen Amerikan Anayasası Ek 4. Maddesi ihlal edilmektedir. Bell ve AT&T gibi telefon ve iletişim firmalarının savunma, güvenlik ve emniyet güçleriyle yakın çalıştıkları bilinen bir gerçektir. Bu durumda Kongrenin bu faaliyetler karşısında ihlal edilen kanun ve nizamnameleri araştırması gereklidir. Stanford tüm DARPA belgelerini kataloglayarak tüm ilgili kurumlara kütüphane rolü oynamaktadır. Özellikle bilgisayar kartları tasarlayan veya üreten firmalarla yaptığı çalışmalarda SRI tüm vatandaşların bilgisayarlarını hükümetçe ulaşılabilecek hale getirmektedir.

STI’n hizmet ettiği tüm kurumlar veritabanını her türlü “anahtar” kelime için gözden geçirebilmektedirler. Bu kurumlar SRI veritabanı sayesinde kendi master dosyalarını güncel hale getirmektedirler.

SRI veritabanını adalet kurumları, emniyet ve güvenlik güçleri yanında en fazla Pentagon’un kullandığı bilinmektedir. Pentagon “komuta ve kontrol” problemleri SRI tarafından çözülmektedir. Pentagon’un genelde askeri bilgilerle ilgilendiği düşünülse de uzun süredir sivil kurum ve kişilerin bilgileriyle de uğraştığı ortaya çıkmıştır. Düşünceme göre SRI’n Amerikan Sayıştay’ı tarafından denetlenmesi halinde ortaya çıkacak gerçekler halkta büyük infial yaratacaklardır.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology (MIT) Alfred P. Sloan School of Management)

Bu önemli kurum genelde Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü ile ilişkili görülmeyip Amerikan hüviyetinde kabul edilse de bu sadece kuruluş döneminde geçerlidir. MIT yıllar içerisinde uzmanlaşmış bölümleriyle Tavistock yörüngesine girmiş bir kurumdur. MIT kabaca aşağıdaki bölümlerle Tavistock’a hizmet etmektedir:

Çağdaş Teknolojiler

Endüstriyel İlişkiler

Lewin Psikoloji Grubu

NASA-ERC Bilgiişlem Araştırma Laboratuvarları

Donanma Psikolojik Araştırma Grubu

NSA Psikoloji Araştırma Grubu

Sistem Dinamikleri

Savunma Analizleri Enstitüsü

(The Institute for Defense Analyses [IDA])

Reklam yapmayı sevmeyen IDA askeri think-tankler içinde en büyük ancak en az tanınanıdır. Üstünde “Suburban National Bank” tabelası bulunan ve Pentagon yakınındaki büyük IDA Merkezi ilk başta bir banka gibi görülür. IDA’nın yaptığı her iş devlet sırrı niteliğindedir. Bu kurum çok büyük etki ve güç sahibi olup çalıştırdığı elemanlar en üst kaliteden bilim adamlarıdırlar. Kurumun bir görevi küresel ekonomik çalışmalar yapmaktır. Kurum en üst düzeyde CIA, FBI, NSA ve ONI gibi çok önemli kuruluşlarla işbirliği yapar.

IDA tarafından üstlenilen en önemli projelerden biri ELF radyo dalgalarıyla hava koşullarının değiştirilerek suni hava koşullarının yaratılmasıdır. NSA Rusya’nın benzer iklim ve hava koşulları araştırmaları yaptığını bilmekte ve endişe duymaktadır. IDA’nın bir başka projesi ise Çin’deki ekonomik ve endüstriyel gelişmenin tahminidir. IDA raporları uyarınca David Rockefeller’ın Çin’e giderek buradaki en önemli ailelerden Li ailesi ile ortaklıklar oluşturduğu söylenmektedir.

IDA’da “Jason Bölümü” diye bilinen şube tam “James Bond” filmlerine uygun çalışılan süper gizli projelerin gerçekleştirildikleri yerdir. Bu şubenin en önemli görevlerinden biri vatandaşların anayasal haklarının ihlal edilmek suretiyle bilgi toplanırken bu vatandaşların casusluk faaliyetlerini fark etmemelerinin teminidir. Jason Şubesinde çalışanların listesi bilinmese de buradaki en önemli bilim adamının bir zamanlar California Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanlığını yapan Norman M. Kroll olduğu sanılmaktadır. Daha önce bu kişinin 30 ülkede özel araştırmalar icra eden Kroll Associates firmasını kurduğunu belirtmiştik.

Yine bildiğimiz kadarıyla “Jason Şubesi” çalışanları hafta sonları ve yaz tatillerini bile beraber geçirmektedirler. Bu grubun yönettiği ve en fazla beş kişinin en yüksek güvenlik seviyesinde ulaşabildiği projeler Balistik füzeler, denizaltı tespit teknikleri ve ELF radyo dalgaları gibi önemli çalışmaları kapsamaktadır.

Rand Araştırma ve Geliştirme Kurumu

(Rand Research and Development Corporation)

Şüphesiz Tavistock Enstitüsü’nce kontrol edilen RAND RIIA’nın Amerika Birleşik Devletleri’ni kontrolde kullandığı en prestijli think-tanktir. RAND tarafından oluşturularak Amerikan devletince uygulanan projeler Amerikan ICBM programı, ABD dış politika analizleri, uzay programları, ABD nükleer politikaları, LSD ve benzeri akıl kontrolü maddelerinin geliştirilmeleri gibidirler.

Yirmi yıl süren gizli MK-Ultra operasyonunda rızaları alınmayan ve hiçbir şeyden habersiz deneklere yirmi yıl boyunca LSD verilmiştir.

RAND’ı kullanan binlerce büyük firma, devlet kurum ve kuruluşu bulunmaktadır. Bu kurumun belirtilmesi gereken en önemli projelerinden biri termo- nükleer savaş senaryoları üretmektir. RAND bir keresinde Amerika Birleşik Devletleri’nin teslim olma senaryosunu Rusya için hazırlamaktan suçlanmıştır. Bu suçlama senatör Symington tarafından Amerikan Senatosu’na taşınmıştır. Ancak Senato araştırması medyadan gelen büyük baskı sonu sonlandırılmıştır.

Özetlemek gerekirse Tavistock Enstitüsü tarafından Amerika’da hükümet, silahlı kuvvetler, dini kurumlar, iş dünyası ve eğitim kuramlarının beynini yıkamak üzere çalışan organizasyonlar aşağıdaki listedeki gibidirler:

Brookings Enstitüsü

Hudson Enstitüsü

IPS

MIT

NTL

Rand Araştırma ve Geliştirme Kurumu

Stanford Araştırma Enstitüsü

Pennsylvania Üniversitesindeki Wharton Okulu

Yaptığım araştırmalarda bu kuramlarda çalışan sayısının 50.000’den 200.000’e çıktığını ve kuramların toplam bütçelerinin 50 milyar dolara yaklaştığını tespit ettim. Amerika Birleşik Devletleri bu kuramlara yılda milyarlarca dolar harcamasına rağmen bu kuramların çoğu Kongre’ye faaliyetleri hakkında rapor verme durumunda zorunluluğu taşımamaktadırlar.

300’ler Komitesi Direkt Kontrolü Altındaki Kurumlar

BÖLÜM 32

Uzman Kurumların Faaliyetleri ve Yayınları

              Steps to the Ecology of the Mind: Bateson, Gregory.

Bateson Tavistock’un en önemli 5 yeni bilim adamından birisidir. Tavistock tarafından Amerika’da uygulanan 60 yıllık savaşı formüle etmesiyle tanınır.

              British Opium Policy in China: Owen, David Edward,

              Goals of Mankind: Lazlo, Ervin,

              Technetronic Era: Brzezinski, Z,

              Human Quality: Peccei, A,

              The Chasm Ahead: Peccei, A,

     The Structure of the Popular Music Industry, Sosyal Araştırmalar Enstitüsü.

Sosyal Araştırma Enstitüsü’nce hazırlanan bu çalışmada halkın tüketimini arttırmak üzere yapılan ve bu amaç için müzik parçalarını filtreleme sistemi anlatılır ve insanların dinledikleri parçaları kendi favori şarkılarıymış gibi görmelerini sağlayan “Top 10,” veya “Top 40” gibi listelerin tasarımı incelenmektedir.

              Invasion from Mars: Hadley, Cantril.

Cantril bu eserinde Orson Wells’in adaptasyonu olan ve H. G. Wells’e ait Dünya Savaşları isimli kitaptaki insanların panik ve histeri içindeki davranışları analiz etmektedir.

     King Makers, King Breakers, the Story of the Cecil Family, John Coleman,

     Papers of Sir George Birdwood: India House Documents, London Professor Frederick Wells Williamson,

              India House Documents, London,

              Miscellaneous Old Records: India House Documents, London,

              Creating a Particular Behavioral Structure: Cartwright, Dorwin,

     Revolution Through Technology: Coudenhove Kalergi, Count Richard,

              National Council of Churches: Josephson, Emmanuel.

Rockefeller Internationalist isimli kitabında Josephson Rockefeller’ların servetleri sayesinde nasıl Hıristiyan kilisesine sızdıklarını ve daha sonra da bir numaralı ajanları John Foster Dulles sayesinde Amerikan yaşamının her noktasını kontrol eder olduklarını anlatmaktadır.

              Understanding Man’s Social Behavior. Cantril, Hedley.

Cantril San Fransisco’daki Humanistik Psikoloji Derneği’nde Tavistock teknikleri öğretmektedir. Bu tip organizasyonlarda bilim ve sosyal mühendislik alanları iyice birbirlerine karışmaktadırlar. ”Sosyal mühenslik” Tavistock tarafından kitlelerin sosyal, ekonomik, manevi ve siyasi olaylara karşı davranışlarını değiştirme veya beyin yıkama yöntemleriyle insanların daha önce sahip oldukları fikir ve inançları değiştirmeyi amaçlayan bir yöntemin adıdır. Seçilen kişiler Tavistock “içsel yönelim koşullaması” tedavisinden sonra kişilik ve davranışsal değişimler göstermektedirler.

Bu projenin ülke boyutundaki etkileri korkunç olup, bu uygulamalar 2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküş sürecini etkileyen faktörlerden biridir. Bu konuda yazdığım ve 1987 yılında basılan kitabımın ismi: Twilight, Decline and Fall of the United States of America’dır.

     Investigation of the Kennedy Assassination, The Un-commissioned report on Jim Garrison Findings: Paris, Flammonde.

Democratic Ideals and Reality: Mackinder, Halford, The Engineering of Consent: Bernays.

1955 yılındaki kitabında Bernays hedef kitlelerin fikir ve davranışlarının ülkenin milli stratejisini değiştirecek şekilde önemli ulusal konularında nasıl etkilenebileceklerini açıklamaktadır. Kitapta ayrıca kullanılacak “Psikiatrik Şok Milisleri”den bahsedilmektedir. Bunlar lezbiyen, homoseksüel gruplar, “kürtaj yanlısı” STK’lar ve çevreci örgütler gibidirler. “Psikiatrik Şok Milisleri” kavramı Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü kurucusu John Rawlings Reece tarafından ortaya atılmıştır.

              Cecil Rhodes: The Anatomy of an Empire: Marlowe, John,

              The Open Conspiracy: Wells, H. G.

Wells bu çalışmasında Yeni Dünya Düzeninde (Wells buna Yeni Cumhuriyet demektedir) “kaşık düşmanları” yani nüfus fazlası ile başa çıkılacağını açıklamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün Yeni Dünya Düzeni kurulması halinde bu siyaseti izleyecek büyük bir kitle vardır. Örneğin Walter Lippmann yaşamı boyunca Wells öğretisinin bir öğrencisi olmuştur.

              The Works of Jeremy Bentham: Bowering, John

Bentham zamanının önemli liberallerinden olup Amerikan Bağımsızlık Savaşı sonunda İngiliz Başbakanı olan Lord Shelburne için çalışan bir ajandır.

Bentham insanların sıradan bir hayvandan farklı olmadığına inanır ve bu konudaki teorileri asistanı David Hume tarafından yazılmıştır. Hume şöyle demektedir:

“(...)kendimizi üstün ve kompleks varlıklar olarak görmeyeyatkınızdır. Ancak bu görüşümüz tüm evrendeki yaşamın kurulduğu temellerde hayvanlar ile ortak taraflarımızı gördüğümüzde ortadan kalkabilir. Çünkü evrende yaşam içgüdü dediğimiz mekanik güce bağlıdır. İçgüdüler farklı olsalar bile sonuçta hepsi içgüdüdür. ”

              Mind Games: Murphy, Michael,

              Toward a Humanistic Psychology: Cantril,

              Cecil Rhodes: Flint, John,

              The Politics of Experience: Laing, R. D.,

              Everson vs. Board of Education: 330 US I, 1947,

Amerikan Anayasasında yer almayan “sivil haklar”, Amerikan hukukunun büyük hatalarındandır.

     Frankfurter Papers, box 99 and box 125; Hugo Black Correspondence,

              Justice Black’s Papers, box 25, General Correspondence,

              My Father, A Remembrance: Black, Hugo L, Jr.

              God’s Banker: Cornwell, Rupert.

Bu kitap P2 ve Roberto Calvi cinayetinde P2 Mason Locasının rolünü anlatmaktadır.

The British Museum

Bu müze 1753 Sir Hans Sloane’nın koleksiyonunun İngiliz hükümetince satın alınmasıyla kurulmuştur. Müze pek çok tarihçi tarafından dünyanın en gelişmiş tarih arşivi olarak görülür. Müzenin bazı bölümleri halka kapalı olup ciddi bir araştırma yapmak için rehberlik almanız gerekir. Bu müzenin raflarında değer biçilemez kitaplar, haritalar ve el yazmaları gibi hazineler bulunur.

300’LER KOMİTESİNİN BAZI ÖZEL KURUMLARI

              Stanford Araştırma Enstitüsü

              Massachusetts Institute of Technology (MIT)

              Siyasi Çalışmalar Enstitüsü

              RAND Enstitüsü

              Hudson Enstitüsü

              Wharton School of Economics

              Emperyal Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (RIIA)

              Üçlü Komisyon

              Bilderberg Grubu

              Cini Vakfı

              Mt. Pelerin Cemiyeti

              Oddfellows

              Dış İlişkiler Kurulu (CFR)

ÖZGÜRLÜK VE ADALET KARŞITI ÖRGÜTLER

              Yuvarlak Masa Örgütü

              Emperyal Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (RIIA)

              Tek Dünya Devleti Kilisesi

              Farmason Örgütü

              Dokuz Bilinmez Adam Örgütü

              Olimpos Kurulu

              Petrol Endüstrisi

              Uluslararası bankalar

              300’ler Komitesi

              Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü

UYUŞTURUCU TRAFİĞİ

              East India Co.

              British East India Co.

              HSBC Bankası

              Londra Kurulu

              Cali karteli

              Meksika

              Panama

              P&O Deniz Kargo Şirketi

AMERİKAN SİYASETİNİN KONTROLÜ

Konuları Tespit ve Kararlaştırma Mercileri: 300’ler Komitesi, Roma

Kulübü, Emperyal Aileler, Yüksek İlluminati Üyeleri, Dokuz Bilinmeyen Adam

Örgütü, Tavistock İnsan İlişkileri Enstitüsü.

Araştırma Faaliyetler: Üniversiteler, Vakıflar, Think Tank’ler, Hudson, MIT, Stanford, IPS Enstitüleri , İş Dünyası Yuvaralak Masa Toplantıları, Milner Grup, American Yatırm Enstitüsü, Heritage Vakfı, Brookings Enstitüsü, Nüfus Kurulu, RAND Enstitüsü.

Emirlerin Uygulanması: Dış İlişkiler Kurulu, Bilderberg Grup, Üçlü Komisyon, Cini Vakfı, Ulusal Güvenlik Kurulu, Roma Kulübü, Morgan Bank (ABD), Kurumlar, bankalar ve sigorta firmalarınca desteklenen Operasyon Koordinasyon Kurulu suikast ve saldırı emirlerini verirken, aşağıdaki örgütler de uygulamaları gerçekleştirirler:

              NSA

              MI6, CIA, FBI (Division 5)

              Fransa (DGSE). Israil (Mossad), Avustralya (ASIO)

              Kanada (SIS)

              Mısır (Mukhabaral el-Aam)

              Japonya (Naicho)

               


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to