Ana içeriğe atla

  
 
Print Friendly and PDF

ELFÂZ-I KÜFÜR

 

GÜNÜMÜZDE SÖYLENEN ELFÂZ-I KÜFÜRDEN BAZILARI (SÖYLEYENİN KÜFRE GİRMESİNDEN KORKULAN KÖTÜ SÖZLER) 2

“Allah Ondan Verdiği Canı Alamıyor.” 2

“Allah’ımı  İnkâr Edeyim!...” 2

“Bu  İş, İnşaallaha  Mâşaallaha Kaldıysa Yandık.” 2

“Allah Baba” 3

“ Ye Allah ye” 3

“Güzele bakmak sevaptır.” 4

“Haram, helâl, ver; Allah’ım senin kulun yer.” 

Bir terim olarak, kişiyi küfre götüren ve dinden çıkmasına sebep olan sözlere “elfâz-ı küfür” denir.

Daha önceden de belirttiğimiz gibi mü’min için en değerli şey imandır. İmanı korumak, kollamak için fiil, davranış ve sözlerimize çok dikkat etmemiz gerekir.

Hele günümüzde küfre götüren tutum, davranış ve sözler gittikçe yaygınlaşmaktadır. Halk müslüman olduğu halde İslâmî öğretiden, kültüründen yoksun yetişmektedir. Böylece müslüman olduklarını rahatlıkla söyledikleri halde İslâm’la  bağdaşmayan söz ve davranışları olmaktadır. İslâmî bilgiden  mahrum bırakılmış kişiler tabiî ki, bu büyük hatalara  düşmektedirler. Bu hatalardan, söylememesi gereken  sözlerden  dolayı kişinin küfre girmesi söz konusudur. Halk arasında bu çirkin sözler çok kullanılmaktadır. Bir mü’min olarak, bu duruma üzülmemek mümkün değil. Gayr-i İslâmî uygulamalar yaparak, insanların İslâm’a aykırı yetişmelerine sebep olanlar, âhirette cezalarını göreceklerdir. Rabbimiz bu gerçeği şöyle bildirmektedir:

“Kötülük yapmakta düzen kuranlar için çetin azap vardır.”[1]

“Küfre sapıp da Allah’ın yolundan (insanları) alıkoyanlar, Biz işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilâve ettik.” [2] İki kat azap olması; birincisi kendileri küfre girmeleri, diğeri ise başkalarını Allah yolundan alıkoydukları içindir. İslâm’a aykırı yaşamalarına sebep olduklarından dolayı azâbı kat kat olacaktır.

Müslüman kişinin söz ve davranışları İslâm’a aykırı olmamalıdır. Dolayısıyla söyleyeceği sözler, söylenmemesi gereken kötü, çirkin sözler olmamalıdır.

Günümüzde dikkat edilmeden konuşulan sözlerin neler olduğunu; bunların bazılarını açıklayalım ki, bunlara benzeyen sözlerin de söylenmemesi gerektiği bilinsin.

 Bazıları diyor ki:

 

“Allah Ondan Verdiği Canı Alamıyor.”

 

Aldığı bir emaneti zamanında veremeyen, geciktiren, vermemek içinmâzeret uyduran kişilerin bu yanlış hallerini anlatmak için kullanılan “Allah ondan verdiği canı alamıyor, ben nasıl ona verdiğimi alayım?” gibi sözler, söylenecek söz değildir. Bunu söyleyen, bilerek veya bilmeyerek, Allahu Teâlâ’ya eksiklik, âcizlik isnat etmiş olmaktadır. Bu sözde “Allah verdiği canı alabilecek güçte değil” mânâsı vardır. Bunu söylemek küfre götürür.

Allah (c.c.)’nın kudret sıfatı vardır. Kudret: Gücü yetmek demektir. Allah’ın gücü her şeye yeter. “O, bir şeye ‘ol’ dedi mi hemen o oluverir.”  [3] Müslüman kişinin ağzından çıkan söze çok dikkat etmesi gerekir.

 

“Allah’ımı  İnkâr Edeyim!...”

 

Bu söz tabiî ki, İslâmî duyarlılıktan uzak kalmış kişilerin, neyin söylenip neyin söylenmeyeceğine önem vermeyen veya bilmeyenlerin düştüğü büyük hatalardandır. Birisi, birine savunduğu şeyin doğruluğunu ispat etmek için söylediği söz: “Allah’ımı inkâr edeyim!”, ‘söylediğim doğru’ diyor. Bu çok yanlış ve tehlikeli bir sözdür. Söylediği doğru dahi olsa; Allah’ı inkâr etmeyi ihtimal olarak kabul ve inkârı basite alma açısından tehlikelidir. Çünkü Allah’ı inkâr, küfürdür. Küfrün neticesi ise ebedî Cehennemdir. Onun için yemin ederken dikkat edilmesi gerekir. Neye yemin edilir, neye yemin edilmez, bunları bilmek gerekir.

Bir hadis-i şerifte Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre  Resulullah (s.a.s.) “Üç şey  var ki: hakikati hakikat, şakası da hakikattir; yemin, nikâh ve talak.” [4] buyrulmuştur.

Şaka da olsa bunlardan sakınmak gerekmektedir. Bazıları da şöyle yemin ediyor: “Allah çarpsın, Kur’an  çarpsın, ekmek çarpsın, şu veya bu çarpsın!” diyorlar. Galiba çarpılmaya, perişan olmaya çok meraklılar veyahut yemin etmesini bilmiyorlar. İslâmî bilgilerden mahrum olan kişiler, şeytan ve dostları tarafından rahatlıkla  kandırılarak gayr-i İslâmî tutum, davranış ve sözlerde bulunmaktadırlar. Onun için hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:

“İlim öğrenmek, her müslümana farzdır.” [5] Şeytan ve dostlarına aldanmamak için İslâm’ı iyi öğrenmek ve  icaplarını yerine getirmek lâzımdır. Zira imtihanı kazanmak için bu, böyledir.

 

“Bu  İş, İnşaallaha  Mâşaallaha Kaldıysa Yandık.”

 

 Bu da söylenmemesi gereken bir sözdür. İnşaallah demek;  Allah nasip ederse demektir. Başlıktaki söz şu anlama geliyor: “Bu iş Allah’a kaldıysa netice beklenmez, bu iş olmaz” anlamı çıkmaktadır. Allah’ın büyüklüğünden, her şeye gücü yettiğinden şüphe eden kişinin, Allah’ın kudret sıfatını inkâr etmesi söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla akla geleni, duyduğumuz bir sözü düşünmeden söylemek değil; doğru olan, söylenmesinde,  sakınca olmayan sözleri söylemek gerekmektedir.

 

 “Allah Baba”

 

Bu da söylenecek bir söz değildir. Bugünkü hıristiyanlar teslis akîdesine inanırlar. Bu inanışa göre Tanrı -hâşâ- üç tanedir. İzahı da şöyledir. Hâşâ Hz. Meryem Tanrı ile izdivaç yapmış, bu birleşmeden Hz. İsa doğmuş. Böylece Baba, Oğul ve Ruhü’l-Kudüs dünyayı idare ederler. Baba dedikleri Allah, oğul dedikleri Hz. İsa, Ruhu’l-Kudüs dedikleri Cebrâil’dir. Bu Üçe Hıristiyanlar Tanrı derler. Allah’a Hz. İsa’nın babası olarak  inandıkları için “Allah baba” derler. Bu düşünce sonradan hıristiyanlar tarafından uydurulmuştur. Bu sapık düşünceyi şimdiki hıristiyanlar da kabul etmektedirler.

Rabbimiz Allah şöyle beyan ediyor:

“Yahudiler Üzeyir Allah’n oğludur dediler. Hıristiyanlar Mesih (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu, onların (uydurdukları) ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) önceden kâfir olmuş kimselerin sözlerine  benzetiyorlar. Allah onları kahretsin. Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar.[6] Ülkemizdeki bazı kimselerin de hıristiyanların etkisi altında kalarak bazen şakadan, bazen gerçekten Allah (c.c.)’ya “Allah baba” dediklerine zaman zaman şahit oluyoruz. Bazıları şöyle diyor: “Allah baba görüyor” , “ Allah baba taş eder” , “Allah baba taş yağdırır.” Her ne vesile ile olursa olsun, kim “Allah baba” derse veya diğer ifadelerle Allah’a babalık isnat ederse, o kişi bunun ne anlama geldiğini bilerek söylüyorsa küfre girer. Bazıları da bilmeden söylüyor. Dolayısıyla müslüman kişinin söyleyeceği söz, söylenmemesi gereken söz olmamalı, çok dikkat  etmelidir. İslâmî konuları iyi bir şekilde öğrenmek lâzımdır. Dolayısıyla bu tür hatalara düşülmemesi gerekir.

 

“ Ye Allah ye”

 

Bu tür sözlerden son derece  sakınmak gerekir. Çünkü, bu sözde Allah’ı insanlara benzetme vardır. “Yürü Allah yürü”, “uyu Allah uyu”, “vur Allah vur” gibi sözler insanı küfre götürür. Bir kimse, eğer bu sözlerin ne anlama geldiğini bilmiyorsa, öğrendiği zaman bu tür sözleri kesinlikle ağzına almamalıdır.

Bazıları da  şöyle der:

Seni elimden Allah bile kurtaramaz” (Allah’ın gücü bile yeterli olmaz anlamında).

Burada Allah yok, peygamber izinde” (karakolda, hapishanede vb. Allah’ın yardım edemeyeceği  anlamında).

“Falan kişi, içkicinin, üçkâğıtçının, (hırsızın) kumarcının vs. Allah’ı” (Bir yaratığın Allah olma ihtimalini  çağrıştıracak anlamda).

“Allah’ın hükmü burada geçmez.” Veya “o eskidendi, şimdi Allah’ın hükmü uygulanmaz, devir değişti.” (Allah’ın hükmünün geçersizliğini iddia veya tüm zamanlara ait olduğunu inkâr anlamında).

“Tapılacak kadın” (Allah’tan başka tapılacak/ibâdet edilecek mâbut anlamında).

“Futbol, müzik ilâhı, tanrıçası” (Allah’tan başka ilâh kabulü anlamında).

“Allah bizi unuttu” (Allah’ın zorluklarla denemesi konusunda Allah’ı “unutma” gibi bir eksiklikle vasfetme anlamında).

“Allah’ın başka işi mi yok, bununla uğraşacak?” (Allah, her şeyi takdir edip her şeye hükmünü geçiremez; O’nun dediğinin ve müdahalesinin dışında da işler olur anlamında).

“Allah, keşke şunu haram kılmasaydı, şunu farz etmeseydi”  (Allah’ın hükmünü beğenmemek anlamında).

(O konuda âyet ve kudsî hadis olmadığı halde)

“Allah şöyle buyurmuştur” demek (Kur’an’da olmayan, ispatlanmayan cümleleri Allah’a isnat etmek, dolayısıyla Allah’a iftira etmek anlamında).

(Allah’ın kesin olarak haram kıldığı bir şeyi yiyip içerken)

“Allah’ın ismiyle (Bismillâh)” demek (Allah’la, Allah’ın haram hükmüyle alay etme anlamında).

“Allah’tan başka mutlak gaybı bilen olduğunu kabul etmek”

“Din ayrı, dünya ayrı” demek (Dünyayı dinin dışına itmek, dini dünya işlerine karıştırmamak anlamında).

“Din ayrı, siyaset ayrı” diye kabul etmek (İnsanların yönetiminin dinle ilgisi yok, siyaset dinden bağımsız olmalıdır anlamında).

“İslâm dini akıl dinidir, mantık dinidir” demek (Nakli dışlama, vahyi temel ölçü almama, aklı putlaştırma anlamında).

“Dine bağlı yaşamanın, dindar olmanın zamanı geçti, doğru olursan bu devirde aç kalırsın” demek (Dinin bütün zamanlar için geçerli olmasının reddi anlamında).

“Hayat yalnız bu dünyadadır”(âhireti inkâr anlamında).

“Bu benim özel hayatımdır, kimse karışamaz”, “Demokrasi var, kimse karışamaz, canım ne isterse onu yaparım” demek (Allah’ı, Allah’ın hükümlerini önemsememek ve O’na teslim olmamak, nefsini, hevâ ve hevesini putlaştırıp ilâhlaştırmak anlamında).

“Biz babamızdan, atalarımızdan böyle gördük” (Geleneği, ataların yolunu mutlak doğru olarak kabul etmek, dine ters düşse de atalarının yolunun en doğru yol olduğunu kabul anlamında).

“Paranın açmadığı kapı yoktur” (Parayı putlaştırmak, kapitalizmin her şey olduğu anlamında).

“Demokrasilerde çare tükenmez” (Beşerî bir düzen olan demokrasi (halkın kendi kendisini yönetmesi)nin her konuya çözüm getiren, en üstün idare şekli olduğu anlamında).

“Aşırı dinciler, dinciler, fundamentalistler, İslâmî teröristlergibi çirkin ithamları gerçek mü’minlere etiket olarak takmak (müslümanları, dolayısıyla İslâm’ı kötülemek anlamında).

İslâm’a irtica, gericilik, taassup vb. sıfatlar takmak. İslâm’a,  tesettüre karşı tavır almak veya bu tür dinle ilgili hususlarda düşman olanları desteklemek.

Eşek cennetini boyladı” (Cenneti küçümsemek, cenneti yakışıksız bir şeyle vasıflandırmak anlamında).

Sensiz Cennet kötü, seninle cehennem bana ödül” gibi sözler (Cenneti ve cehennemi önemsiz görmek veya âşık olduğu bir insanı bunlardan daha önemli kabul anlamında).

Bir insana “meleğim” demek, “Çarli’nin melekleri”  ismini vermek, filmlerde melek kılığına girmek (melekleri insan gibi kabul etmek anlamında).

Azrâil onun canını yanlış yere aldı”Azrail’le savaşıyor”gibi sözler (Melek olan Azrail’e hakaret, alay etmek, onu eleştirmek anlamında).

“Ben öldükten sonra cesedim ne olursa olsun”  (Ölümden sonraki âhiret âlemini inkâr etmek anlamında).

“Ben Allah’la kontrat yaptım, daha 30 yıl yaşayacağım”(Allah’la alay etmek anlamında).  

“Cehennem daha iyi, hiç olmazsa orada artistler, şarkıcılar, dansözler var. Orada bol bol eğleniriz.” (Cehennem ceza yeri değil,  mükâfat yeriymiş gibi, Cehennemle dalga geçme, hafife alma anlamında).

“Allah yazdıysa bozsun”  (Kadere karşı çıkma anlamında).

“Kader utansın” , “Kaderin böylesine yazıklar olsun!” (Kadere isyan anlamında) .

Tabiî ki, bunlar sorumsuzca söylenen sözlerin hazin göstergesidir.

“Anam avradım olsun” demek. Bu sözün de kesinlikle söylenmemesi gerekir. Günümüzde İslâmî kültürden ve ahlâktan mahrum kalmış kişilerin câhillikleri o kadar çok belirgin halde görülüyor ki, ağızlarından çıkan lafları sanki kulakları duymuyor. Ne söylediklerini veya söyleyeceklerini,  neyi ifade ettiğini dahi düşünemeyecek kadar âciz hale gelmiş olduklarına istemeyerek de olsa zaman zaman şahit oluyoruz. Halkın büyük çoğunluğu, kendilerinin Müslüman olduğunu belirttiği halde gayr-i İslâmî tutum ve davranış sergilemektedirler, o kadar ki ağızlarından çıkan sözlerin neyi ifade ettiğini dahi düşünmüyorlar. Tabiî ki, bu İslâmî bilgiden ve ahlâktan  mahrum olmanın hazin göstergesidir. Nice insanın ağzından çıkan lafların çoğu, kötü, çirkin, pervasızca sarf edilen sözlerdir. Bu şekilde haddi aşmaktadırlar.

Birbirlerine bir şeyi inandırmak için sanki söylenecek başka söz yok da, başlıkta belirtilen ağza alınmayacak o çirkin sözü birbirlerine şu şekilde söylüyorlar:

“Anam avradım olsun, şu işi yaparım” veyahut “yapmadım” gibi sözler hiç söylenecek söz mü? Bazı kişilerin ne anlama geldiğini hiç düşünmeden söylediği bu söz, sorumsuzca sarf edilen ağza alınmayacak sözlerdir.

Müslüman bir kişi, asla böyle sözler söyleyemez; ahmakça, câhilce böyle söz söylenmişse derhal tevbe etmeli, böyle bir sözü kesinlikle bir daha söylememeli, hatta söyleyenleri de uyarmalıdır. “Arkadaş, sen ne söyledin? Bu hiç söylenecek bir söz mü, başka söylenecek söz kalmadı mı?” diyerek bu tür sorumsuzca söz söyleyen kişileri uyarmak lâzımdır.

 

“Güzele bakmak sevaptır.”

 

Zaman zaman bu sözü de duymaktayız. Şu şekilde kullanıyorlar. Meselâ bir erkek, bir kadına çok dikkatli  şekilde  baktığında birisi onu uyarmak için; “Ne bakıyorsun? Ayıptır, günahtır; vazgeç!” dediğinde bakan kişi de diyor ki:

‘Olur mu? Güzel bir kadın’ “Güzele bakmak da sevaptır” diyor, nâmahrem olan kadınlara bakmanın yanlış olmadığını, hatta sevap olduğunu dile getiriyorlar. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

Mü’min erkeklere söyle  gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar.” [7] İbn Kesir, bu âyetin tefsirinde şöyle izah ediyor: “Allahu Teâlâ inanan kullarına gözlerini haramdan sakınmalarını, ancak kendisine bakmayı mubah kıldıklarına bakmalarını, gözlerini nâmahrem yerlerden sakınmalarını emrediyor. Şâyet kasıtsız olarak göz tesadüfen bir harama ilişirse, bakarsa gözünü hemen ondan çevirmelidir. Nitekim Müslim’in Sahih’inde Yunus İbn Ubeyd kanalıyla... Cerir İbn Abdullah el-Beceli (r.a.)’dan  rivâyetine göre;  o şöyle  demiştir. “Hz. Peygamber (s.a.s.)’e bir kasıt olmadan ansızın bir kadına bakmayı sordum. Bana gözümü çevirmemi emretti.” [8] Ebu Hureyre (r.a.)’nın rivâyetine göre Allah Rasûlü Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurmuştur:

“Bakmanın peşinden, ikinci bir bakmayı ekleme. Birinci bakış (elinde olmayarak) senin içindir; ama sonuncusu senin lehine değildir.”  [9]

Nâmahrem kadınlara (şehevî arzuyla) bakmanın câiz olmadığı âyet ve hadislerde belirtilmiştir. Dolayısıyla günah olan bir şeye sevaptır denmesi tehlikeli bir sözdür, kişiyi küfre götürür; şaka da olsa söylenmez.

 Rabbimiz Allah Kur’an-ı Kerimde bildirmektedir:

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendilerinden görünen kısmı müstesna, üstlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar.”  [10]

Ebû Dâvud ve Tirmizî’nin Zührî kanalıyla Ümmü Seleme’den (r.a.) rivâyet etmiş oldukları şu hadise göre: Ümmü Seleme ve Meymune Allah Rasûlü (s.a.s.) yanında imişler. Ümmü Seleme şöyle anlatıyor:

“Biz Allah Rasûlü (s.a.s.)’in yanında iken İbn Ümmü Mektüm gelip, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yanına girdi. Allah Rasûlü (s.a.s.) ondan kaçınmamızı buyurdu. Ben:

‘Ey Allah’ın elçisi, o kör değil mi? Bizi görmüyor’ dedim.

 Allah Rasûlü (s.a.s.):

“Siz ikiniz de kör müsünüz? Siz onu görmüyor musunuz?” buyurdu. [11]  Kadınların da erkeklere arzulu ve çekici bir şekilde bakmaması gerekir. “Irzlarını korusunlar” âyeti hakkında merhum Mevdudi de şöyle der: “Yani, gizli yerlerini başkalarının yanında açmaktan ve cinsel arzularını gayr-i meşru yollarla gidermekten (zinâdan) sakınsınlar.” Bu konudaki hüküm kadınlar ve erkekler için aynıysa da, avret yerinin sınırları kadınlar ve erkekler için farklıdır. Kadınların, erkekler karşısındaki avret yerleri el ve yüz dışındaki kalan tüm vücutlarıdır. Avret yerlerini açması kocası dışında, kardeşleri ve babaları için dahi doğru değildir. Vücut yapısı ve deriyi ortaya koyacak biçimde ince ve dar giyinmek de câiz değildir. Hz. Aişe (r.a.)’dan gelen bir rivâyete göre bir defasında  kız kardeşi Esma ince bir elbise içinde Hz. Peygamber (s.a.s.)’e gelir, hemen yüzünü çeviren Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Ey Esma, bir kadın, ergenlik çağına geldiği zaman yüz ve el dışında vücudunun herhangi bir yerinin açığa çıkmasına izin yoktur. (Ebû Dâvud, Libas, Hds. 4104) [12]  “Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar” âyeti hakkında İbn Kesir, tefsirinde şöyle der: Kadınlar için yapılan ve uçları geniş olan başörtüleri kast edilmektedir. Bunlar câhiliyye devri kadınlarının âdet ve görünüşlerine muhalefettir. Göğüs ve gerdanlıkları örtmek üzere  kadınların göğüslerinin üzerine konulur, göğüsler görünmezdi. Câhiliyye devri kadınları böyle yapmazlardı. Aksine kadın, erkekler arasında göğsü açık olarak dolaşır, göğsünü herhangi bir şeyle örtmezdi, açık gezerdi. Saç örgüleri ve kulaklarındaki küpeleri de açıkta bırakırlardı, görünürdü. Allahu Teâlâ Mü’min kadınlara, gerek görünüşleriyle ve gerekse halleriyle örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Nitekim başka bir âyeti kerimede:

“Ey Peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü’min kadınlarına söyle: Üstlerine örtü alsınlar; bu, onların tanınması ve incitilmemeleri için daha doğrudur.” [13] buyurulurken, burada:

“Başörtülerini yakalarının üstlerine salsınlar” buyurulmuştur. Hz. Aişe (r.a.)’nin rivâyetinde, şöyle demiştir: “Allahu Teâlâ ilk muhâcir kadınlara rahmet eylesin. Allahu Teâlâ ‘başörtülerini yakalarının üstlerine salsınlar’ âyeti indirildiğinde onlar, duyar duymaz hemen dışa giyilen elbiselerinin en sık dokulu olanlarını ortalarından böldüler ve bunlarla başlarını örttüler.”[14] Mü’min kişiler İslâm’a böyle teslim olmalıdır. İyi bir Mü’min, ancak böyle teslim olmakla olunur. Örtünme dendiği zaman, tesettür gündeme gelmektedir. Kısaca tesettür konusuna değinelim:

Tesettür: Tesettür, sözlükte; bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek demektir. Terim olarak; kadın veya erkeğin, açık bulundurulmaması gereken yerlerinin örtülmesi demektir. İslâm’a göre, ergenliğe ermiş müslümanların,  “avret mahalli” denilen yerlerini örtmeleri farzdır. Kadınlar, el, yüz ve ayakları dışında her yerini örtmek zorundadırlar. Bundan maksat, “avret mahalli” olarak bilinen bütün vücut ölçülerini ve hatlarını gösteren, belli eden dar ve şeffaf giysiler örtü sayılmaz. Bu tür örtünme, tesettür hikmetine tamamen zıttır ve şehveti daha çok kamçılar. Kadınların evde yabancı kimselerin bulunmadığı bir sırada mahremlerinin yanında saçını, boynunu, kollarını açması sakıncalı görülmemiştir. (Ancak dikkat edilmesi gerekir.) “Erkeklerin avret mahalli ise, göbekten diz kapağına kadar olan bölgedir.” [15] Kur’an’da tesettürle ilgili âyetlerde, mü’min kadın ve erkeklere, bu vb. konularda haramdan kaçınmaları emredilmiştir.[16]

 Tesettür; kadınların eli, yüzü, ayakları dışındaki vücutlarının bütün organlarını belli olmayacak şekilde  örtmesidir. Bu örtünme yabancı erkeklere karşı örtünmedir. Bu çarşaf, bol ve uzun pardesü, manto vs. olabilir.  Önemli olan vücut hatlarının belli olmamasıdır. Örtünmenin amacı başkalarının bakışlarından korunmak ve meşrû olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Tesettür; vücut hatlarının belli olmaması ve câzibeyi gidermek içindir. Zaten tesettür câzibeli, çekici olmamaktır. Güzelliğini dışarı yansıtmak değil, gizlemektir, örtünme budur, tesettür budur, fakat günümüzde bazı kadınlar ve genç kızlar, başlarını örtüyor ancak,  pardesü giymiyor, ya dar bir ceket veya bluz, bir de dar pantolon; kendini tesettürlü sanıyor. Vücut hatları belli olmakta, çok çekici elbiseler içerisinde, onları gören tekrar tekrar bakıyor. Çünkü kendine baktıracak kadar câzibeli oluyorlar. Bazıları da makyaj yapıyor, parfüm kullanıyor bu sayede de câzibeli olmayı artırıyorlar. Bu şekilde sadece baş örtmekle tesettür olmaz. Hüseyin Üzümcü kardeşimiz bu konuda şöyle demektedir: “Bazı tesettürlü görünen hanımlar, o kadar câzibeli giyiniyorlar ki eğer başörtülerinin, giydikleri pardesülerin kendilerine yakışmadığını, câzibeli, güzel görünmediklerini bilseler, başörtüsünden vazgeçerler, çıkarırlar. Böyle tesettür olmaz.”  

Resûlullah (s.a.s.):

“Kadınlar koku (parfüm) sürünmeden evlerinden dışarı çıksınlar”  [17] buyurmaktadır.

Kadınların süslenmek için kullandığı boya,  krem, pudra, ruj ve parfüm vb. süs maddelerini yalnız evin içinde kocası için kullanması câizdir. Fakat dışarıya çıktıkları vakit erkeklerin dikkatini çekmek için, kadınların kullandıkları süsler haramdır. [18]

Cehennem ehlinden bazı kadınlar vardır ki, örtülü fakat çıplaktırlar. Yolda kırıtarak yürürler. Bunlar Cennete  giremeyeceklerdir.”  [19]

 Hadis-i şerifteki “örtülü fakat çıplaktırlar” ifadesinin mânâsı şudur:

Onların giydiği elbiselerin örtme vazifesini tam yapamayacak kadar ince ve şeffaf olması demektir.[20] İslâm, kadının altındaki tenini gösterecek kadar ince ve bel, kalça, göğüs gibi organları şekil olarak belli edecek kadar dar ve açık elbiseler giyilmesini haram kılmıştır. [21]

Eğer Allah’ın emri, İslâm’ın gereği olduğu için örtünmüyorsa zaten hiçbir önemi yoktur

Örtünmek, Allah rızası içinse o zaman câzibeli giyinmek, süslenmek değil; güzelliği, cazibeyi dışarıya yansıtmayacak şekilde giyinmelidir. Giyinmek görünmek için mi, örtünmek için mi? Tabiî ki, örtünmek için olmalıdır.

Bir de başı açık, kısa etekler, dekolte giysiler, dar pantolon giyerek bol makyajlı, yeni model saçlarla; bu şekildeki bayanlar câzibe odağı haline geliyorlar. Böylece erkekleri tahrik ediyorlar,  kendilerini ve başkalarını da günaha sokuyorlar.

Bu açıklık saçıklık televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde, sinemalarda vs. daha müstehcen şekliyle gözükmektedir. Bu sayede ahlâkın bozulmasına sebep olmaktadırlar.

Okullarda kız talebelerin tesettürlü bir şekilde giyinmeleri, başlarını örtmeleri yasaktır. Müslüman talebelere müslümanlığın gereği olan tesettürün yasak olması, ülkeyi yönetenlerin İslâm’ın prensiplerine önem vermediklerinden kaynaklanmaktadır.

 Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Doğru yol Allah’ın yoludur” [22] Keşke bilselerdi. Tabiî ki doğru yol Allah’ın  yoludur, Allah’a kulluktur. Doğru olmayan Allah’tan başkalarına kulluk yapmaktır. Onların prensiplerinin yolunda gitmektir. Rabbimiz Allah kendisine kulluk yapmayanlara şöyle buyuruyor:

“Bana kulluk yapmaya tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.[23]

Allah’a kulluk yapmaya gerek duymayanlar, Allah’ın emrettiği İslâm’ın yolunu bırakıp gayr-i İslâmî yoldan gidenleri, bu yol hüsrana, cehenneme götürür.

 

“Haram, helâl, ver; Allah’ım senin kulun yer.”

 

Yani,  şu demek oluyor; “ Para, mal, mülk gelsin de haram helâl fark etmez, kabul ederim” anlamında. Bu söz de söylenecek söz değildir. Fakat günümüzde bu tür söylenmeyecek sözleri duyuyoruz. Helâl, Allah’ın serbest ettiği, haram ise, Allah’ın kesin olarak yasakladığı şeylerdir. Bu yasaklardan biri de kendisinin hakkı olmadığı, başka birisinin parasını, malını, başka bir şeyini rızâsı olmadan almak veya faiz parası ve kumar çeşitlerinden elde edilen paralar da haramdır. Buna rağmen para gelsin de nereden gelirse gelsin, haram da olsa fark etmez, ‘senin kulun yer’ diyorsa, haram, helâl konularını önemsemediğinden dolayı âhirette cezasını görür. Bu tür sözler Müslüman’ın söylememesi gereken çirkin sözlerdendir. Bu tür sorumsuzca söylenen sözler çok. [24] Bunlardan bazılarını belirttik. Bu tür sözler kesinlikle söylenmemeli ve söyleyenleri de uyarmalıdır.

 



[1] Fâtır: 35/10

[2] Nahl: 16/88

[3] Yâsin: 36/82

[4] S. Ebû Dâvud, K. Talak, B. 9, Hds. 2194

[5] İbn Mâce, Mukaddime 17

[6] Tevbe:  9/30

[7] Nûr:, 24/30

[8]  S. Müslim. K. Âdâb, B. 10, Hds, 45

[9] S. Ebû Dâvud, K. Nikâh, B. 42, Hds. 2149; Tirmizi, K. Âdâb, B. 62, Hds, 2926; İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri Terc., c. 11, s. 5856

[10] Nûr: 24/31

[11] İbn Kesir, A.g.e., c. 11, s. 5860; S. Tirmizî , K. İsti’zan ve’l-Âdâb, B. 63,  Hds. 2927;  S. Ebû Dâvud, K. Libas, B. 37, Hds,  4112

[12] Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, Çevr. Muhammed Han Kayanî vdğ, c. 3, s. 524

[13] Ahzâb: 33/59

[14] İbn Kesir Tefsiri Terc., c. 11, s. 5862-5865; Bkz. S. Ebû Dâvud, K. Libas,  B. 32-33, Hds, 4100-4102

[15] Ahmed b. Hanbel, 2/187

[16] Dr. Hasan Akay, İslâmî  Terimler Sözlüğü, İslâm Bilgi Merkezi Yay., s. 324

[17] S. Ebû Dâvud, K. Salât, B. 53, Hds. 565

[18]  Yusuf el-Kardavi, İslâm’da Helâl ve Haramlar,  s. 164

[19] S. Müslim, K. Libas, B. 34, Hds. 125

[20] Yusuf el-Kardavi, A.g.e., s. 172

[21] Yusuf  el-Kardavi , A.g.e.,  s. 90

[22] Bakara: 2/120

[23] Mü’min: 40/60

[24] Geniş bilgi için bkz, Mevlüt Özcan, Sorumsuzca Söylenen Sözler, 4. Cilt, Sabır Yay.; Emine Şenlikoğlu, Gençliğin İmanını  Sorularla  Çaldılar, Mektup Yay.


Bu blogdaki popüler yayınlar

TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI

Yazının Kaynağı:tıkla   İçindekiler SAHTE HESAPLAR bibliyografya Notlar TWİTTER'DA DEZENFEKTÖR, 'SAHTE HABER' VE ETKİ KAMPANYALARI İçindekiler Seçim Çekirdek Haritası Seçim Çevre Haritası Seçim Sonrası Haritası Rusya'nın En Tanınmış Trol Çiftliğinden Sahte Hesaplar .... 33 Twitter'da Dezenformasyon Kampanyaları: Kronotoplar......... 34 #NODAPL #Wiki Sızıntıları #RuhPişirme #SuriyeAldatmaca #SethZengin YÖNETİCİ ÖZETİ Bu çalışma, 2016 seçim kampanyası sırasında ve sonrasında sahte haberlerin Twitter'da nasıl yayıldığına dair bugüne kadar yapılmış en büyük analizlerden biridir. Bir sosyal medya istihbarat firması olan Graphika'nın araçlarını ve haritalama yöntemlerini kullanarak, 600'den fazla sahte ve komplo haber kaynağına bağlanan 700.000 Twitter hesabından 10 milyondan fazla tweet'i inceliyoruz. En önemlisi, sahte haber ekosisteminin Kasım 2016'dan bu yana nasıl geliştiğini ölçmemize izin vererek, seçimden önce ve sonra sahte ve komplo haberl

FİRARİ GİBİ SEVİYORUM SENİ

  FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin,  Sana kâfir dediler, diş biledim Hakk'a bile. Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,  Kahpelendin de garaz bağladın ahlâka bile... Sana çirkin demedim ben, sana kâfir demedim,  Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin. Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,  Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin? Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine  Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir âhu gibi dağdan dağa kaçsan da yine  Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!.. Faruk Nafiz Çamlıbel SEVİYORUM SENİ  Seviyorum seni ekmeği tuza batırıp yer gibi  geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,  ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,  seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi  İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık,  içimde kımıldanan bir şeyler gibi, seviyorum seni.  'Yaşıyoruz çok şükür' der gibi.  Nazım Hikmet  

YEZİDİLİĞİN YOKEDİLMESİ ÜZERİNE BİLİMSEL SAHTEKÂRLIK

  Yezidiliği yoketmek için yapılan sinsi uygulama… Yezidilik yerine EZİDİLİK kullanılarak,   bir kelime değil br topluluk   yok edilmeye çalışılıyor. Ortadoğuda geneli Şafii Kürtler arasında   Yezidiler   bir ayrıcalık gösterirken adlarının   “Ezidi” olarak değişimi   -mesnetsiz uydurmalar ile-   bir topluluk tarihinden koparılmak isteniyor. Lawrensin “Kürtleri Türklerden   koparmak için bir yüzyıl gerekir dediği gibi.” Yezidiler içinde   bir elli sene yeter gibi. Çünkü Yezidiler kapalı toplumdan yeni yeni açılım gösteriyorlar. En son İŞİD in terör faaliyetleri ile Yezidiler ağır yara aldılar. Birde bu hain plan ile 20 sene sonraki yeni nesil tarihinden kopacak ve istenilen hedef ne ise [?]  o olacaktır.   YÖK tezlerinde bile son yıllarda     Yezidilik, dipnotlarda   varken, temel metinlerde   Ezidilik   olarak yazılması ilmi ve araştırma kurallarına uygun değilken o tezler nasıl ilmi kurullardan geçmiş hayret ediyorum… İlk çıkışında İslami bir yapıya sahip iken, kapalı bir to